slâmda Hükümet, isimli kitabmzn ilk basksnn, ciddi ilim
çevrelerinde tahminimizin çok üstünde bir ilgi gördüüne ahit
olduk.
Birinci bask nüshalarnn az bir zamanda bitmesi ve mev cutlarnn
elden ele dolatn saysz defalar bizzat görmemiz, bu cazip
rabetin açk delilini tekil etmi oldu. Gerçee su- sam
üniversite talebeleri, slâm (s- lâmî ilimler) aratrclar, ilim
çevreleri, siyaset merakllar bu eseri, srarla aradklarndan ayn
eserin ikinci
basksn hazrlamaya karar verdik. Fakat bu ara, muhterem
müellif eseri bir daha gözden geçirmek baz hususlar ilâve
etmek baz yerlerde daha geni malûmat vermek baz müphem kalan
meseleleri izah etmek arzusunu izhar ettiler. Bu meru
mazeretimize nedeniyle, ikinci basknn yayn ii elimizde
olmayan sebeblerden dolay, bir müddet gecikmi oldu.
siyasî nazariyesini, muhtelif cepheler- den ve çeitli yönlerden
incelemek ve deerlendirmek mümkün olacaktr.
lk baskda bu eseri, yalnz bir cilt olarak tanzim etmitik. Esasen
hacimli olan esere yeni ilâveler de eklenince sahifeler bir hayli
çoalm oldu. Bu bakmdan, eserin tamamn iki ksma bölmeyi
daha uygun bulduk. Bu basknn düzenine gelince; birinci
bölümde, kitabn esas gözönüne alnmtr. Bu ksm, yalnz ilmi
bahisleri ve teorik konular içermektedir. kinci hsm ise,
Pakis- tan'da slâmi Hükûmet'i kurmak için, ortaya konulan
gay retli çalmalar ve bu hususta ileri sürülen fiili
çalma sis- temlerini etrafl bir ekilde anlatr. Allah izin
verirse, yaknda ta- mamlanm olarak takdim edilecektir.
olsun... Bu büyük telif eserin, son basks
hem yaz bakmndan hem de bask bakmndan, daha iyi olan ofset
bask- snda yaplmtr. Elimizden gelen her türlü gayreti sarfettiimizi
v e katlandmz zahmetleri, muhterem okuyucularmz herhalde daha
iyi takdir ederler.
(Lahor, 13 evval 1386 - 24 Ocak. 1967).
Fakir; "Ahlak Hüseyin" slami Neriyat Bürosu Müdürü
MÜELLFN ÖNSÖZÜ
7
meydana gelen ksmlar bir ara ya getirerek, düzenleyip yazl
hale getirerek, "slâmda Hükümet" ismi altnda bir eser hazrlad.
Fakat o zaman, elde bulunan bütün maddeleri ve mevzular bir araya
getirmek mümkün olmamt. Ve bunlarn hepsi de yeterince
lenmi saylmazd. Bundan baka, bu eserde, teorik konularla
"Pakistan'da îslâmî bir hükümet" oluturmak için yaplan
çalmalar srasnda, mey dana gelen durumlar konun dnda
kalmt.
Hurîd Ahmed Sahib, çalmalara devam ederek benim bu hususa ait bütün
yaz ve fikirlerimi bir araya toplad. ki ksma ayrp, düzenli ve yazl
bîr eser haline getirdi. lk ksmda "islâmî Hükûmet'e ait bütün
teorik konular bir araya getirilmitir. kinci ksmda ise,
"Pakistan'da slâmi Hükümet" kurma çalmalar srasnda cereyan eden
mevzular ihtiva etmektedir. imdi, slamî Hükûmet'in siyasi
nazari yeleri ile bu hükümet nizamnn bütün ameli ve
pratik plânlar, bir arada ve toplu olarak okuyucunun gözü önüne
serilmi
bulunuyor. Bu kitabn nerinden önce okuyucular,
olduu gibi, bu fikrin çeitli cephelerini hu albümde seyretmeleri
mümkün olacaktr. te, eserin asl faydal taraf da
burasdr.
HAZIRLAYANIN ÖNSÖZÜ
yolculuuna çkt yaamn ilk çalarnda böyle bir oluumun,
böyle bir idarenin zaruri olduunu anlamtr. Bütün insanlk tarihi,
hep "hükümet", "devlet" ve "siyaset" üzerine dayanr. te, "Tarih"
denilen ey de bunun düzenlenmesi ve bunun ilerleyip gelimesinden,
ibarettir.
10
sapma" eklinde öne çkar. Bunlar hükû- met'in çalma sahas ile bir
arada yürütülmek istenirler.
slâm, kendi tarihi boyunca, Hükûmet'in ehemmiyetini hiçbir zaman
gözden kaçrmamtr. Enbiya-yi Kiram Peygamber (A.S.) devrinde içtimaî
kuvveti toplumsal gücü, slâm'a tâbi klmak yolunda çalmalar devam
etmitir. Onlarn, peygamberâne davetlerinin arlk noktas "iktidar" n
yalnz, Hak Teâlâ'da olduu ve Hak Tealâ'ya has bulunduunu
göstermektedir. Bu ekilde, - her türlü gizli ve açk - "irk" i
ortadan kaldrmak yoluna gitmilerdir.
Onlarn her birinin de halka söyle hitap ettiklerini
görmekteyiz:
Ey benim kavmim, Allaha ibâdet edin; sizin ondan baka ilâhnz
yoktur.1[1] (A'raf: 65)
Bu peygamberlerin her biri de, yine Allah
"Allah'tan çekininiz ve bana itaat ediniz."
u'arâ:163
Hak Tealâ'nn göndermi olduu bu "Kullar" yeryüzünde "O"nun dininin
kanun ve nizamnn kaim olmas için, yaayn her sahasn tanzim etmek ve
islâh etmek yolunda çalmlardr. Hak Teala'nn kanununun her
yer de ve her zaman, icra edilmesi yolunda
uramlardr.
Onlarn, bu çalp uramalar, yaayn
her hususunun düzene girmesi içindir. Bu arada, elbette ki, hükümet
in de slâh ve düzene konup nizâm dairesine alnmas, bu iin mühim
mevzularndan biridir. Kur'an-
mümkündür. Yine incil ve Talmûd'u2[2] da düünerek bir deerlendirme
yapacak olursa dier "Benî srail" peygamberlerinin de, bu i
2[2] Kitâb- Mukaddes, Ahd-i Cedid
ve Ahd-i Atik.
14
hakknda çalm olduklarn örenmek imkân vardr. Onlar da doru bir
"hükûmet"'in kurulmas yolunda çal p uramlar, yanl ve gayri kanunî
"hükümet" lere kar ar bir ekilde, her taraftan cephe alm ve
tenkitlerde bulunmulardr.
slâmî düünceye göre, "hükümet" e ait ehemmiyet ölçüsünü, aadaki
"Emr-i lâhî"den anlamak mümkün olur ki, orada "yerin ve göklerin
Hâliki" kendi "Nebî" sine (S.A.S.) u ekilde dua etmesini
öretmek istemektedir:
"Söyle: Yâ Rabbî: beni, doru bir girile girdir ve doru bir çktan
çkar, bana kendi indînden, yardmc bir kuvvet (iktidar, hükümet)
ver."
(sra Sûresi: 80). bu âyet-i kerime, Hicret-i Nebevi
(S.A.S.) den pek az önce nâzil olmutur. O zamann görünürdeki
durumu gözönüne getirilirse, "hükümet"in ve "iktidar"n ehem- miyet
derecesi kendiliinden aydnlanm olacaktr. Bu âyeti kerimenin mefhumu
hakknda Mevlânâ Mevdûdî sahib), aadaki cümleleri beyan
buyurmaktadr:
fenalklardan, temizleyip kurtarabileyim. Fenalklardan,
açk saçklklardan, ard arkas kesilmeyen kötülük selinin, önüne
geçip, onu kurtarp, senin adalet kanununun geçerli olmas ve
yürümesi yolunda çalaym."
Hasan Basrî (R.A.) Katâde (R.A.), bn-i Cerîr (R. A.), bn-i Kesîr
(R.A.), ve dier müfessirler, bu âyet-i kerimenin tefsirini,
yukarda anlattmz ekilde beyan ederler. Bu hususun teyidi
hakknda, u hadis-i erif de nazar dikkate
alnmaldr:
"Hak Tealâ, Kr'an ile kar koyup, ortadan kaldrmad çok eyi "hükümet"
vastasiyle kar koyup ortadan kaldrr."
Buradan anlalyor ki, islâm dünyada yapmak istedii
slâhat iinde vaaz edip, nasihat ve öüt vermekle kalmam, ayn zamanda
bilfiil ii ele alm ve siyasî noktay da ihmal etmemitir. Hükümet ve
"Siyaset"i de ie kartrmtr.
Yine, Hak Tealânn böyle bir duay, peygamberine öretmek
istemesinden sabit oluyor ki, "din"in tutunmas, "eriat"n
uygulanmas, Allah'n emirlerinin yerine getirilmesi içinde,
"Hükümet"e ihtiyaç vardr. Bu yolda çalmak için, sadece cevaz
vermekle yetinilmemi, bu i zorunlu saylmtr.
istenen "hükümet" ve "iktidar" ancak, Hakka balln gereinin tâ
kendisidir. ahsî bir gaye için deildir.
Tefhim ül-Kur'an, Cilt II, Sahife, 638 Bu meselenin daha iyi
anlalmas için.
aada kay dedilen ayet-i kerimelere ve Hadis-i eriflere de göz
gezdirelim.
"Evet... Biz resullerimizi, apaçk delillerle gönderdik. nsanlarn
ölçüyle (adaletle) hareket etmeleri için. onlarla (peygamberlerle
birlikte) kitap ve mizan (ölçü) da indirdik. Bir de "demir" i
(Klç,
silâh, hükümet kuvveti ve iktidar) indirdik ki, onun içinde
id detli bir kuvvet ve insanlar için çok faydalar
vardr."
(Hadîd: 25) "O, o kimsedir ki, resullerini hidâyet ve
hak din üzere gönderir, tâ ki, ... mürikler holanmasalar dahi ....
onun dini kuvvetli ve aydm klnsn."
(Saf: 61) " Acaba kim, Allah'n kuluna
gönderdiiyle, hüküm vermez? Ancak kâfirler hüküm
vermezler.
17
(Mâide: 44) Ve yine Resûl-i Ekrem, buyurmulardr
ki: "slâm ile devlet (hükümet) ikiz karde
gibidirler. Bunlardan biri olmakszn, ötekisi
de kâmil olmaz. slâm bir binadr. "hükümet" de onun bekçisi. Temeli
olmayan bina çöker, bekçisi bulunmayan yer de dalr
gider."
(Kenz-ül-Ummâl) slâm düüncesine göre "din ile devleti
birbirine zt görmek" asla mümkün deildir. Bunun neticesidir
ki, bir müslüman daima kendi "hükümet" inin inand esaslar üzerine
kurulmas için çalr. Bu yolda çalma, Müslüman dininin ve imânnn
gereidir. O, Kur'an- Kerim'de ve Hazret-'i Resûl-i Ekrem'in Hadis-i
eriflerinde her ne ekilde olursa olsun, ahlâk ve muaeret âdab
derslerini örenmitir. Yine böy le, siyaset, medeniyet ve
içtimaî yaama yolunun açk hüküm ve kaidelerini de görmü ve
anlamtr. Tabiidir ki, yukarda say dklarmzdan, ikinci
sradakinin yani, "hükümet" in bulunmas art ve farzdr. Bu "hükümet"
fiilî bir ekilde ortaya çkmadkça, "kanun" un bir parças ilemez bir
hâl alm olur.
18
"ümmet" in fakihleri ittifakla, "mamet" (Önderlik, devlet reislii)
in oluturulmasn, "mam" n tayin edilip seçilmesini farz
bilmilerdir. Bu hususta kusur etmek ve ihmal göstermeyi de,
en büyük dinî emri yap- mamak gibi saymlardr.
Allâme bn-i Hazm "El-Faslü Beyne El- Milel Ve'n -Nihal"
isimli eserinde öyle beyan eder.
"Bütün Ehl -i Sünnet, Merci'iye, iîler ve Havaric hep bu
hususta ittifak ederler ki, "îmana" nasb etmek, mam tayin etmek,
farzdr. Bu îman adil olup, Hak Tealânn hükümlerini
icra edip Resûl -ü Ekrem'in (S.A. V.) getirdii kanun ahkâmna
uygun bir ekilde, halkn ilerini yürüt mek, memleketi
idare etmek ve siyasî ileri düzene koymak yolunu tutmu bulunan
böyle bir mam'a itaat etmek yine farzdr."
(El-Fasl-ü Beyne - El-Milel Ve'n – Nihal, Cilt IV, S:87.)
ah Veliyullah Sâhib, bu hususta öyle yazmaktadr: "Câmi'i
arâ'it" aranan özelliklere sahip bir "halife" nasb ve tayin edip
baa geçirmek müslümanlar üzerine vacibün bilkifâye'dir. bu hüküm de
kyamete kadar devam eder.
(ah Veliyyullah Sâhib, zâlet - ül- hfâ, Maksad: I,
Fasl:)
Bu öyle mühim bir meseledir ki, bütün
19
"ümmet" bunun üzerinde icmâ ittifak eder. Amelî ve fiili
bakmdan da, Re-sul-i Ekrem'in (S.A.V) ve sahabe-i kiram (R.A.)
"imam" nasb edip tayin etmek hususunda çok titizlikle durmular ve
bu ie büyük ehemmiyet vermilerdir.
Hazret-i Resûl-ü Ekrem'in (S.A.V.) dünyadan göçtüklerini müteakip,
mübarek vücutlarnn teçhiz ve tekfinin den önce mam'n
seçimi iinin üzerinde durmulard. Bu ekilde, Zat- saadetlerinin
kurmu bulunduklar nizâm ve meydana getirmi olduklar, idare
etmek ilerinin düzeni, bo-
zulmaktan ve dalmaktan kurtarlmtr. Onun yapmak istedii iler de tam
olarak devam ettirilmitir.
slâm, maddî iktidara ihtiyaç gösterir. Böyle olmakszn kendi camiasn
toplumunu tam bir ekilde oluturamaz. Bunsuz, hiç bir i yaplamaz ve
insanln slâh için büyük iler de baarlamaz. Bunun içindir ki,
Kur'ân- Kerim de bu meseleyi izah ederken, slâm'n maddî iktidar' nn
manevî iktidarna bir destek olduunu bildirmitir. O zaman,
iyilikler ayakta tutunup, fenalklar da silinip ortadan
kalkar.
"Kendilerini yer yüzüne yerletirdiimiz ve iktidar sahibi
kldmz kimseler (Müslümanlar), namaz klar, zekât öderler. Onlar,
doru ie emredip, eriliklerden men'eden kimselerdir. te, ilerin
hepsinin
imdi, biz, bu bahislerden u neticeleri elde etmi
oluyoruz:
1 - Hükümet oluturmak, insan topluluunun zaruri, temel
binasdr. Bu, olmakszn, yaayta sosyal düzeni düünebilmek bile
çok zordur.
2 - slâm, insanlar için her yönüyle, bir yaay düzenidir.
çtimaî toplumsal yaay için de, aydn ve açk bir yol gösterici ve
rehberdir.
3 - slâm'da, din ile iktidar arasnda, her ne ekilde olursa
olsun hiç bir ztlk ve ayrm yoktur. Caiz deildir. O, bütün
yaay düzenini Allah kanununa tâbi klmak ister. te bu maksat içindir
ki, siyaset de slâm ka- nunlar arasnda düzenlenmitir. slâm'da
"hükümet" in ayakta tutunmas ve salamlamas için, kanuna bal
bulunmak lâzmdr.
4 - Hak Teâlânn hükümlerinin bir ksmna balanmak, bir ksmn brakmak,
"O"nun hükümlerine ilâveler yapmak, veya bir ksmn ortadan
kaldrmak, dünyada ve ahirette lâhî akbeti gerektirir. Bu gibi ler,
ister gönül arzusu ile olsun, ister baka birinden korkmak,
yahut hatr için olsun, ayn neticeyi dourur ve hep
ayndr.
5 - Din ile hükümet ve devletin o kadar
21
yaknlklar vardr ki, bunlardan biri dierinin bir parças
saylr. slâm'da, "slâm hükümeti" ve "islâm devleti" olmakszn, zulüm,
adaletsizlik ve keyfi idare, her taraf sarm olur, Neticede Cengiz
fesad ba gösterir, hakszlklar alr yürür, slâm, "hükümet" siz ve
"devlet" siz, olursa bu hal deki "islâm", kolu baca krk, sakat
vücuda benzer. e yaramaz bir hal alr. O zaman, Allah'n
"din"inin hüküm sürmesi yerine, "kölelik" "esaret" ve "sefalet"
devresi balar.
Bunun için slâmda hükümetin temellerinin salam kurulmas
zarureti
vardr. "slâm hükümeti" ne smsk, balanmak, onun ayakta
tutunup kuvvetli olmas için çalmak lâzmdr.
Son Ça ve slam Hükümeti Meselesinin dinî cephesi budur. Fakat
iyi
düünür ve son çan vaziyetini inceden inceye gözden geçirirsek o
zaman slâm'da bir hükümetin kurulmasnn tam zaman olduunu ve
hereyden fazla bunun zarurî
bulunduunu örenmi oluruz. Avrupa'da, gayri dinî
hükümetler
22
bulunuyordu. "Bu papalk" din nâm altnda padiahlardan daha da
kuvvetli, onlardan daha da kudretli, padiahlardan daha da bas- kc
bir ekilde hükümet sürüp, saltanat etmekteydi. Olmadk mezâlimi, din
kisvesine sokarak, icra etmek yolunu tutup gitmiti. Papaln bu
davranna, zamann ilerlemesiyle halk da bunun için çareler aramt. Bu
"Papalk" müessesesi, hakiki Hiristiyanla o kadar muhalif
hareketlerde bulunmu, o kadar ölçüsüz davranmt ki, onun bu
yaptklar kendiliinden onu di nin haricine çkarm; din nam altnda
yaplmadk hakszlk lar ve rezaletler brakmamt. Bunun
asl sebebi, hakîkî bir dinî "hükûmet"in mevcut olmad ve gayr - dinî
hükümet ve gayr - dinî siyâset güdülmesi ve bunlara da "dinî"
süsü
verilmesindendir. 1832 de intizaml bir ekilde
"sekülarizm"
23
de "din" iine karmayacakt. Tam manasiyle tarafsz kalnacak ve ferdin
"inanç ve din" hürriyeti de korunmu olacakt. Fakat bir müddet sonra
bu hareket baka bir ekil ald. Bu defa "din"e kar cephe almak, zorla
"maddecilik" tarafna yöneltmek, bir nevi "komünistlik ve
sosyalistlik" yolunu tutmak, ortaya çkt.
Sekülarizm'in ekil deitirip bozulmas nasl oldu?
lk bakta, bunu kavramak ve tam olarak anlamak mümkün deildir.
Bir ksm inançszlklar insann karsna çkmakta ve onun fikir ve
düüncesini dank bir hale sokmaktadr. Çeitli fikirler türlü türlü
düünceler, insann kafasna girip, bir sürü "... izm" ler
dourmaktadr. "Komünizm" "sosy alizm" "kapitalizm" ve bunlarn
benzer leri, insann fikrinde kökleip, yaama sahas
bulmaktadrlar. Neticede bu durum insan her bakmdan,
maddecilie sürüklüyor.
l -- "Komünizm ve sosyalizm" hakknda tenkidlerde bulunan mehur
eletirmen R.N. Crew - Hunt öyle yaz yor:
içilere, müreffeh bir seviyede yaayanlara da pek çok
rastlanmaktadr. Komünizmin meydana çkn, halkn eskiden gözünün kapal
oluuna, imdi gözünün açldna, ser- mâye sahiplerinin, yani,
kapitalistlerin istismar düzenine kar koy mak yolunu tutmu
olduklarna, onlarn kötülüklerini, is- tismarlarn ve
adaletsizliklerini anladklarn- dan, mevcut nizâm düzeni ortadan
kaldrp eitlik nizamn tesis etmek yoluna gidilmek için
olmamtr.
görmek ister" 3 [3] Sosyo - komünizm
tarafna balanm
boyunca gerçeklemi bütün muharebelerdeki ölü ve yaral saysnn
toplamndan kat kat fazladr.
3 — Bu sosyo - komünizm, umumî ahlâkî tesirleri de yok edip ortadan
kaldrr. Kiisel özgürlük, sözünde durma cesaret ve buna benzer
ahlâkî özellikler öyle dursun; iyilikle kötülüü birbirinden ayrd
etme hususlarna
26
da maddi olarak imkân vermez. Her türlü müsbet kabiliyetleri de
ortadan kaldrr.
Bu ölçüler yerine, alçakça yararlanma yolunu bulmak, zamana
uymak, gününü gün etmeyi düünmek gibi eyleri, ferdî ve içtimaî
ahlâkn temel kaidesi klar. Bunlarn da neticesinde içtimaî yap her
taraftan çöküntüye urar. O zaman da huzur, emniyet ve güven
tamamen ortadan silinip gider.
4 — Tecrübelerden örenildiine göre, eer srf maddi bir yarar
gözönünde bulundurulup gaye edinilmi olsayd ve herhangi bir
ahlâki ve manevî nizama ballk olmasayd; gerçekte, insan, yine
bu maddi yarar tam olarak elde edemiyecekti. Arnold Toynbee,
sekülarizmin neticelerini inceli- yerek, açk bir lisanla bu
hareketin baarya ulaamadn u ekilde beyan eder:
edebilir."4[4] Gerçei u ekilde belirtebiliriz ki,
sekülarizm imdiki hâlde fiilî olarak baarszla uramam
ise de tarih ancak bunu ilerde açklayp gösterecektir.
Dikkat ettiimiz zaman göreceiz ki imdiki sekülarizm çok eski ve
miadn doldurmu bir düüncedir. Zamann ilerlemesiyle bir daha onun
semtine dönmek imkân kalmamtr.
"Sekülarizm" baz tarihi sebeplerden domutur. Belirli ve snrl bir
çevre içinde de ancak geliebilecektir. Bu sebepler ve bu çevre
mevcut olmasayd, elbette ki "sekülarizm" meydana çkamyacakt Onu
tutundurmak da mümkün olmayacakt.
bir hürri yet ve serbestlie taraftarlk etmekte ve
bu rejimin asl siyâsî tutumunun da esas... hükûmet'in bu gibi ilere
müdahele etmemesi
28
bir gaye ve amaç olarak düünülmütür. Ancak
ay rlmas düünülen, bu hususlarn hepsi de birbirine bal, bir
dierinden ayrlamyan hususlardr.
gidermek yolunda çalacak ve baka bir i görmiyecektir. te, ancak
böyle bir nizam ve böyle bir rejimde, ferdin tam manasiyle,
hürriyeti söz konusu olabilir. O zaman ferd, istedii gibi yaar. Bu
ekildeki hükümet de — hiç olmazsa dini akidelere ait
hususlara kar tarafsz kalr, bu gibi eylerin hiç birisine hiç
bir ekilde müdahele etmeyi caiz görmez.
29
vardr. sahas pek genitir. O artk yaay- n her yönüyle megul
olmakta, bu yaay tasvirinin her nok tasn çizmek
yolunu tutmaktadr. Kendi polisi ve zabtas vastasiyle
düzen ve intizam temin eder, cehaleti ortadan kaldrmak yoluna
gider; ilim ve bilgi mealesini yakar ve ilimle her taraf
aydnlatmaa çalr. Sefaleti ortadan kaldrmak, servetin adilâne
ek ilde paylamn salamak, sosyal kötülük leri ve kötü
alkanlklar silip süpürmek, ehir ve köy halkn ahlâkî ve içtimaî
sahada yetitirip fertlerin gelimelerini salamak, hastalara ilâç
salamak, onlarn tedavisine çalmak, hakszla uram olanlarn haklarn
kendilerine iade etmek: darda kalan, skntda
bulunanlarn imdadna komak ve bu kimselere yardm elini uzatmak
gibi çeitli vazifeler, hükümetin yapmas gereken
vazifelerdendir.
30
terazi ve bu ölçü'ye göre de kendi polisine, kendi zabta
kuvvetlerine ne ekilde ve ne su- rette hareket edeceklerine dâir
emirler
verecektir. Bu sebeplerdendir ki artk bu günkü hükümet bir
nazari hükümet olarak kurulamaz.
Tarihî hatralar bakmndan, sekülarizm üzerine kurulmu, onun tarif
ettii temeller üzerine oturtulmu ve bu fikre bal kalnarak
düzenlenmi bir hükümet hakikatte hiçbir e- kilde ve hiçbir noktadan
mevcut olmam, daha kurulmadan ortadan silinip gitmitir, denebilir.
Bu temeller üzerine kurulmak istenen hükümet kalesi srf bir
arzu ve bir istekten baka bir ey olmam, mevcut bulunan boluu
doldurmak için ancak bir hayal mahsülünden baka bir ey deildir.
Bugün artk, dünyada sekülarizm için yerleecek, snacak bir yer
kalmam tr. Tarih te bunu gösterip gözümüzün önüne
sermektedir.
ÇALIM ALAR
Yukarda çizilmi bulunan ekilden iktidâr'n nizam ve intizamnn
çeitli cephelerini görmü bulunuyoruz.
Müslüman devleti vardr.5[5] Bu ülkeler kendilerinin siyasi ve
medeni istikbâlleri için çalp uramaktadrlar. Bu ülkelerde siyasi
istiklâl ve siyasi hürriyetle birlikte, bir takm mühim meseleler ba
gösterdi. Müslümanlar, sömürgeci "iktidar"n tahakkümü altnda
yaadklar müddetçe kendi içtimaî yaaylarna, her naslsa.
slâmî bir ekil verebilmiler, dinî yaaylarn mükemmel bir
surette kontrol altna almlard.
içtimaî yaayn bir çok cephesinde Hak Tealânn emirlerine ve
Resûl-ü Ekrem (S.A.V.) in öretisine uyabili yorlard.
Tabiatiyle, hürriyete kavuup, istiklâl elde edilir edilmez, u
mesele ortaya çkt: imdi, umumi yaay nizam, hükümet ekli rejim
ve kanunlarn slâmî usullerle ayarlanmas lâzmdr. te bu,
asrlarn ötesinden beri gelen islâm Milletlerinin en vazgeçilmez
iste- idir. Müslümanlar, slâmî nizamn, "kurulacak olan hükümet"in
üzerinde hâkim
bulunmasn taleb ederler. Bu da her bakmdan kendisini
hissettirir.
Târihin, geni görüü karsnda, bu hareket pek mühimdir. Bunun içindir
ki,
onlar, ümitle güvenle istikbâle balanmaktadrlar, Fakat, derin
düündüümüz zaman u noktay anlam olacaz ki, Müslümanlarn veya bir
müslümann istedii "slâmî hükümet" nasl olacak ve hangi ekilde bizim
önümüze çkm bulunacaktr. Tabiatiyle hükûmet'in "slâmî hükümet"
olmas isteniyor bütün imkânlar bunun için sarf ediliyor, bu
hükûmet'in slâm ölçüleri ne uy mas
34
körüne, hiç düünmeden dahi, Avrupa'nn her çeit fenalklarn,
rezaletlerini ve sapklklarn medeniyet diye tak lit etmek,
Avrupa'llara uymak yolunu tutmu gidi- yorlard. Bunu da,
âdeta kendilerine bir din ve iman edinmilerdi. Bu güruh,
kendi memleketlerinde ve kendi vatanlarnda, dier halk çounluu ile
milletin istekleri, arzular ve hissiyatna kar mücadele ve
çekime halindeydiler. lerlemek için de kendilerine göre baka baka
çareler düünüp duruyorlard.
35
BU KTAB HAKKINDA BR KAÇ SÖZ
Mevlânâ Seyyid Ebu'l—A'lâ Mevdûdî Sahib'in hareket metodunun raf
udur: ki zarurî meselenin ayn zamanda, iki yönünü bir arada,
hakkiyle çalarak tamamlamak ister. Üstadmz, bir taraftan,
slâmî hayat nizamn, dinî ve aklî delillerle ileri sürer ve slâm'n
asl talimini günümüzün diliyle açk
etmitir. Ancak slâmî hükümet fikri hususunda bu hükümetin çalma
nizam hakknda da daha etrafl ve geni ölçüde
bahisler ortaya koymutur. Üstad, "slâmî hükümet" i öyle bir
güven, inanç, geni görü ve fikir açkl ile meydana çkarmtr ki,
bu "hükûmet"in her cephesi tam olarak kendisini
göstermektedir. Zamanmz da bu hususta onun kadar maharet göstermi
bulunan kimseye rastlanmaz. üphesiz bu cepheden "O" Arap ve
Acem'in (Bütün slâm milletlerinin) içinde biricik ahsi yettir.
Bu hususta, zamanmzn gereklerine uygun bir ekilde "slâmi Hükûmet"
in tam ve kâmil bir plann çizmitir. ctihâd basiretiyle de böyle
bir "hükümet"e ait, bütün meseleleri tahlil ederek göz önüne
sermitir. te bunlar, onun hareket metodunun önemli
özellikleridir.
"slâmî hükümet" hakknda Mevlânâ'nn1[6] yazd bu
mev zular bu makaleler, daha önceden neredilmi bulunu-
yordu. Bunlarn bazlar da ayr broürler halinde baslm ve büyük
bir alâka görmütü. Fakat bu mevzular düzenlenip ne- redilmemiti.
Ben bir ara Mevlânâ'nn slâmî Hükûmet hakkndaki yazlarnn bir ksmn
bir araya toplayarak ngilizce bir eser hazrlam ve "slamic Law
and Constitution:
39
40
dilmi oldu. Bilâhare, muhterem Mevlânâ dâre-i Maarif-i slamiye
(slâm Maarif Dâiresi)nde bu mevzudaki bütün yazlarn toplayp
bir araya getirdi. Bunlara yeni bir ekil ve tertip verdi. Bir kaç
ay uratk tan sonra, biz de, ilk takdim ettiimiz "slâmî hükûmet
nazariyesi, çalma nizam ve idare sistemi" diye bu eseri
sunmak imkânn
bulduk. Bu eserde, Mevlânâ Mevdûdî Sahib,
imkân haddinin son derecesinde çalarak, slâm Hükûmet hakkndaki
bütün yazlarn hususî bir ekilde toplyarak tertibe koy -
41
bunlar tekrar dile getirmekte de bir fayda yoktur.
Tertib iinde, asl mevzu ile ilgili bulunan ksmlar ve her
zaman için kymetini muhafaza eden bahisleri seçmeye önem verdik.
Ayrca Tercüman ül - Kur'an'dan baz bahisler alnd. Bunun sebebi de
Kur' an anla y üzerinde düündüümüz içindir. Açklama eklerinde
de siyaset ilmine ait bütün bahisleri açklam bulunuyoruz. Bunlar
iki ayr müstakil makale eklinde tertipledik. Bu iki ksmdaki
makaleler, eldeki ekilleriyle ilk defa baslm oluyor. Böylelikle
bu eseri çeitli cephelerden istifade etmi ola- caktr. Bundan
baka bir ekilde de böyle bir istifadeyi temin etmek mümkün
deildi.
Hazrlayc u noktann üzerinde de önemle durmutur ki, bir tarzda
tertip etmi olsun. Eserden baz çkarmalar yahut da ilâve edilen
bahisleri Mevlânâ'nn k endisiyle müavere ederek yaptk. Esasen,
Mevlânâ'nn yazlarnda ufack bir deitirme pek kolay bir i
deildir. Fakat bu yazlar, yirmibe seneden beri çeitli
vesilelerle yazldklarndan, bugün için de bir kitap eklinde tanzim
edildiinden bu deitirmelere ihtiyaç hasl oldu.
Bu mecburi deiiklikler yaplm olmasayd, böyle bir kitap da meydana
gelmezdi. Hakikatte ise, Mevlânâ bu ii bizzat onaylayarak kabul
ettii için yaplma ya kal- kld. Yoksa Mevlânâ katiyen bunlara
izin
vermezlerdi. Bu suretle bu kymetli yazlar,
düzenli bir ekilde, ilim ehlinin incelemesine
sunulmaktadr.
hazrlamak hakikaten bir saadettir. Bu hususta, Mevlânâ'nn, bana her
admda rehberlik etmi bulunmalar da büyük bir ni- mettir. Zat
faziletlerinin müavereleri ile, rehberlikleri altnda böyle bir
eseri hazrlamak iini baarmak benim için hakikatte bir eref bir
iftihar vesilesidir.
HURD AHMED
HAZIRLAYICI TARAFINDAN BR KAÇ SÖZ
islâm'n siyasi nizâmn dikkatlice inceledimiz zaman, her eyden önce,
öyle bir sual ile karlayoruz. slâm düüncesine göre, Din nedir? Ne
demektir? Siyaset, iktidar ve yaayn içtimaî ilerine ne
dereceye kadar müdahale eder? Din, hudutlu ve muayyen bir düünce
dairesi içinde, çok kere yanl ekillerde anlalmtr. Halk Ta
dinî ve siyasî diye iki ayr KAVRAM üzerinde durarak, böyle bir
fikri her tarafa yaym bulunuyor. Bunun için, her eyden önce
burada islâm düüncesine göre Din ve siyaset nazariyesi
bahsini açklamak istedik.
Zamanmzda, islâm düüncesi hakknda, Mevlânâ Mevdûdi'nin. hususî bir
program ve bir hareket tarz vardr. Mevlânâ'ya göre, bu iki
eyin birbirinden ayrlmas "zorlamaca" ve "uydurmaca" bir i olur.
islâm'n evrensel inklâb düüncesi, bu ii saf bir aynada aksettirilmi
olan tasvir gibi, açk bir ekilde göstermitir.
Biz de burada Mevlânâ'nn bu mevzuda
kaleme alm bulunduklar muhtelif yazlarn düzenleyip bir araya
getirdik. Burada, müslümanlar arasnda mevcut bulunan, siyasî
çekimeleri baa alarak, Tercüman El - Kur'an'daki bahislere de yer
verip, düzenleyerek bu incilerden bir gerdanlk meydana
getirip sunduk.
Hazrlayc: Hurîd Ahmed
Hazret-i Muhammed Resûlullah (S.A.V.) peygamberliini ilan etmeden
önce, din hakknda bütün dünyadaki umumî anlay, kanaat u ekil de
idi.
Yaayn birçok ubesi vardr, din de bu ubelerden bir tanesidir.
Yahut baka bir tabirle, din, insann dünyevî yaaynn ayrlmaz bir
parçasdr. nsan hayat mek - tebinden kurtulup, diplomasn
alncaya kadar, din onun iine yarar, bu mektepten kurtulunca da
dînle alakas kesilir. Din'in ilgili olduu mevzu da, ancak insan ile
"ma'bud" unun tapnd varln arasndaki badr. Bu ekilde her kim
için yüksek
51
kurtulu imkan var olursa, o ahs için bütün dier dünyevî ilerden
alâkay keserek ve yaayn dier ubeleri ile ilgisine son
vererek; sadece yaayn dîn denen bu ubesine balanmak lâzm
gelirdi. te bu a- hs da ancak o zaman kurtulua ermi olurdu. Fakat,
bununla beraber, Ma'budlarn (Tanrlarn) her hangi bir ahsa iyilik
nazar ile bakmas ve dünyevî ilerde ona bereket
vermesi arzu edilecek olursa o zaman yaayn dier ubeleri
yansra da, dîn'i dâhil etmi olmas gerekir. Dünyada ki bütün ilerin
keyfine göre dönüp gitmesini arzu eden her ahs da, bir takm güya
dîni merasim icra eylemekle, ma'bud yahut da mabudlar' memnun etmek
için çalrd. nsann ilk alâkas kendi nefsiyledir. Onun karsnda kendi
varl çerçesinde dünyann ilerisini, san, solunu ve her tarafn
birbirinden ayr ayr, birer baka ey gibi düünmekte idi.
Bunlarla alâkal olan insann, Ma'budu da bunlardan tamamiyle ayr ayr
bir eymi gibi telâkki edili yordu. Bunlarn ikisinin arasnda
hiç bir ilgi hiç bir ban mevcut olmadn
hesaplyorlard.
te, cahiliye devrinde, din anlattmz ekilde tasav vur
ediliyordu.
52
toplu yaamak demek, insann her cephesini kuatan bir nizamdr diye
düünülmüyordu. Bu, insan yaaynn her cephesinin ayrlmaz bir
parças olduunu anlayan yoktu. Bütün yaay binasnn buna dayandn
kavra yan mevcut deildi. Böyle bir ey olmadan,
yaay nizâm diye bir ey olmayaca elbette ki, bilinen ve açk
olan bir husus tur. te bu hakikati düünemiyorlard.
Dünyann her yerinde, "din" ile "medeniyet" birbirinin yan banda
yürüyüp gitmektedir. Dünyann her neresinde olursa olsun, ne zaman
bu iki kavramn birbirle- rinden ayrlmas istenmise, o zaman,
bunlarn ikisinin de tamamen yahut da ... hiç olmazsa pek çok
bakmdan ... birbirlerine ihtiyaçlar olduunu anlamak mümkün ol-
mutur. Yine bu iki eyin, yani din ile medeniyetin bir arada
bulunmasn, zt eylerin bir araya gelmi olmas gibi düü nenler dahi,
yine de bunlar bir yerde,
birbirlerinin yannda bulmulardr. "Din"in "medeniyet" ve
"toplu yaama"
53
aleminden alâkay kesmeyi, toplu ve insani yaaytan uzak durmay
dourmutur. nzivaya çekilmek, yalnz yaamak gibi taassup unsurlarna
girmi ise de, bunun tesiri pek fazla olmam ancak küçük çapta
kalmtr. Bunun aksine, din ile siyaseti ayrma, insann dünyevî yaay
yolunda ileriye doru adm atmas için engel tekil etmi; insann
ilerlemesi yolunun üzerine ta, yarak bu yolu kapatmtr. Bundan
baka medeniyet ve medenî yaay için srf maddeye tapnmave adi
nefsânî isteklere uy maya yol açmtr.
Bu gibi eyler "din"i kirleterek bozmu ve berbat bir hâle
getirmitir. Dinde olmayan hurafeler dine eklenince, din mülevves
bir hâle gelmi, kendisinden beklenen fâideler
yerine fenadan da beter neticeler dourmutur. te bunun içindir
ki, herhangi bir eyin temizlii ve pakl düünüldüü zaman O'na
hemen bir dinilik ve mukaddeslik kisvesi
giydirilmitir.
Bu kisve giydirildikten sonar ne bir kimse kendi vicdan karsnda
mesuliyet duyar; ne de bakalar ona tariz edebilirler. te, yine
bunun içindir ki tahrif edilmi dinlerde ibâdet diye isim
taklar eylerin çou lezzet perestlik hayâszlk ve bunlara
benzer eyler öyle kar- mlardr ki, bu dinlerin saliklerinin
kendileri
ahlâkszlktan baka bir kelime ile vasflan- drmaktan kendilerini
alamazlar.
girmi ise de, bunun tesiri pek fazla olmam ancak küçük çapta
kalmtr. Bunun hilafna, din ile siyaseti ayrma, insann dünyevî
yaay y olunda ileriye doru adm atmas için mania tekil
etmi; insann terakkisi yolunun üzerine ta, yarak bu yolu
kapatmtr. Bundan baka medeniyet ve me- denî yaay için srf madde
— perestlie ve hasis nefsânî istek lere uy maya yol
açmtr.
Bu gi bi eyler "din"i kirleterek bozmu ve berbat bir
hâle getirmitir. Dinde olmayan hurafeler dine eklenince, din kirli
bir hâle gelmi, kendisinden beklenen faydalar yerine fenadan da
beter neticeler dourmutur. te
55
Bu kisve giydirildikten sonra ne bir kimse kendi vic-dan karsnda
mesuliyet duyar; ne de bakalar onu eletirebilir. te, yine bunun
içindir ki tahrif edilmi dinler de ibâdet diye isim
taklan eylerin çou lezzet dükünlüü hayâszlk ve bunlara benzer eyler
öyle karmlardr ki, bu dinlerin saliklerinin kendileri bile bu dini
bir tarafa brakm olsalar, ibâdet diye vasflandrdklar bu gibi ileri
ahlâkszlktan baka bir kelime ile vasflandrmaktan
takipçilerinin alamazlar.
ki, hakikatte dünyann ne tarafnda olursa olsun, dinsizlik üzerine
kurulmu olan medeni yet ve içtimaî yaayn temellerini üs- tüne
ahlâkszlk binas oturtulmu ve onun üzerine de ahlâkszlk çats
kondurulmutur.
56
içindir ki yine dine balandklar zaman, sadece bu yama'ya bu
ilâve'ye balanm olurlar.
Fakat u da vardr ki her türlü siyasî zulüm ve hakszlk her çeit
geçim adaletsizlii, bir nevi toplu yaama düzen- sizlii ve her ekil
medenî sapklk lar, bu ek'e, bu ilâve'ye bal
bulunmaktadr. Hattâ; hile, dalavere, ekyalk bile... Her nevi yalan,
dolan, dünya'y kartrmak fesat çkarmak, yamaclk tefecilik,
servet toplamak, kârun yolu tutmak, ihtiras, fahielik ve her
çeit ahlâkszlk bu araya girer.
SLÂMÎ DÜÜNCEYE GÖRE DN
57
miyen, yarm yamalak düsturlar (kanunlar) elbette ki dîn olmaktan
çok uzaktr.Böyle beerî uydurmalara dîn veya mezhep demek,
yanl ve hatadr. Hakikatte ise, dîn yaanlan ha yatn bir
cüz'ü bir parças deil, O, aslnda yaayn tamam, bütünü ve ta
kendisi olduu gibi, varlmzn asl hedef ve gayesi, hakiki ruhu, "O"nu
hareket ettiren ve yürüten kuvvet kaynadr. Hem nazarî hem fikri ve
hem de amelî olarak yaayn ölçüsü ve mi- henk tadr Yaay sahasnda her
admda doru ve eri yolu birbirinden seçip ayrmak lâzmdr. Eri
yolu brakp doru yolu tutmak gerekir. Bu amayan yolu da yine
dîn gösterir. Yaayn bitmez, tükenmez yolcu- luunda... ki bu
yolculuk, dünyânn bandan âhirete kadar, ard arkas kesilmeden sürüp
gider... dîn insan her merhalede, her menzilde, saadet ve baarya
götüren bir rehber ve bir yol klavuzudur.
te, böyle bir din'in ismi de islâm'dr. Bu yaayn eki, yamas,
ilâvesi olmak için gelmemitir.
Câhiliye tasavvurlar gibi, dîn'i yaayn eki, yamas ve ilâvesi diye
düünürsek, O'nun geliinin asl maksad, ortadan kalkar ve hiç olup
gider insann kendisi ile Rab'b arasn- daki badan, alâkadan her ne
kadar
58
ve kâinat ile olan alâka ve balarndan da bahsetmek
lâzmdr. te, slâm'n geliinin asl maksad da insana bu hakikati haber
vermek içindir. Çünkü, insann bu alâkalar ve bu balar
birbirinden ayr ve münferid de- illerdir. Bunlar, "bütün" halinde
birbirlerine bal olarak tertiplenmilerdir. Bu "bütün"ün
parçalarnn doru ve sahih bir ekilde tertiplenmesi, bir araya
getirilmesi insann felah ve kurtuluuna sebep olur.
dier varlklar ile olan ba ve alâkalar da doru ve sahih olarak
bilinemez. Bu ikisinin
birbirine olan balar doru ve isa betli olarak
balanmas lâzmdr. Muvaf fak olmak ve kurtulua ermek
mümküm olsun. Din insan fikri ve amelî bakmdan hayat boyunca bu
muvaffaki yet yolunda yürümeye hazrlar. Bu ii hazrlayp
yapmayan ve bunu tamamlamak için çalmayan ve böyle bir ka- rakter
arzetmeyen fikir sistemine din dene- mez. Bu ii de tam mânâsiyle
hazrlam ve tamamlam bulunan din de ancak ve ancak islâm'dr.
te bunun içindir ki, Kur'an- Kerim'de buyuruluyor:
"Allah indinde din yalnz slâm'dr." (Al-i îmran:
19)
DN VE MEDENYET
islâm'n kendine özgü bir düünce tarz (Attitude of minde) vardr.
Bütün yaay içinde yine kendine özgü bir bak açs nazar (Cutlock of
life) bulunmaktadr. Bunlardan baka, yine onun bir husûsî
çalma ekli de mev cuttur, ite, bu düünce tarz, bu bak açs ve
bu çalma ekli slâm yaaynn doru yolunu göstermitir. Bu düünce tarz,
bu bak açs ve bu çalma ekli bir araya gelip toplanrsa,
bunlarn hepsinin ad slâm ve slâm Medeniyeti olur. Burada
anlatlan dîn ile Medeniyet ve içtimaî yaay birbirinden ayr
eyler deillerdir. Bunlar bir arada, birbirlerine bal, birbirleri ne
kaynam bir "bütün" tekil ederler. Bu bütün de yaayn her meselesini
intizâma koyan bir yaay nazariyesidir.
Hak Teâlann, insan üzerindeki hukuku nedir? nsânn kendisinin kendi
üzerinde
60
dîn'dir; yani islâm dînidir. Bir kimsenin müslüman olmas, onun bu
hak ve hukuku tamamen gözetmesini ve yerine getirmesini gerektirir.
Bir müslüman, bu haklarn hepsini tam olarak adaletle ödemeyi borç
bilir. Bu olmazsa, bu haklarn biri dierine tecavüz ederek, biri
dierini çineyerek, biri dierine feda edilerek, devam ederse, zulüm
adalet- sizlik ve hakszlk yol bulur; ve nihayet bu düünce tarz ve
bu yaay nazariyesi orta- dan kalkar. slâm olduu gibi tatbik
edilecek olursa, ölçüler yerli yerini bulunca, insanî
yaayn imrenilecek neticeleri ortaya çkar. Ahlâkî
yükseli, ruhî temizlik paklk insanî yetenein ve insanî ftratn
son haddine ve son noktasna çklm olur. Yaayn bütün çalp
çrpnmalarnda... her ne ekilde bir çalma sahas olursa olsun... öyle
bir yol gösterilmi olur ki bu yolun ne tarafndan gidilirse
gidilsin, bir aslî merkeze ulap, bu merkezde birlemek mümkün
olur.
te bu merkez, ileri düzene koyan merkezdir. Bu bakmdandr ki,
hereyin kymeti, (valve) bu merkezde tayin edilmitir. Her eyin bir
ölçü üzerine yürüyüp gitmesi bu merkezde salanmtr. Bu merkeze varm
olacak her eyde- muvaffakiyet (baar)
yolunu tutar ve bu muvaf fakiyet yolunda yürümeye devam
edip gider. Karsna çkacak olan her engeli de çiner
geçer.
Ferdin, tek bana yaayndan tutun da,
61
cemiyetin bir bütün halinde yaaynn büyük çaptaki ilerine
kadar bu ölçü hep ayndr, ayn ekildedir; ayn tarzda hüküm sürer Bu
merkezin tanzim ettii iler bakmndan, bir kimsenin ahsî
yiyecei, içecei, giyim kuam, meslek ve i sahas, al verii,
sözü sohbeti, ksacas, yaayn her cephesi, her türlü ii gücü için
hudutlar, ölçüler tayin edilmitir. Tâ ki, asl maksat olan bu
merkez'in yolunu tutup gelenler, hep doru yolu takip edip, sapk
yola sapmasnlar ve çkmaza girmesinler.
Yine, u hususu da tanzim etmitir. Bu toplu fertleri, birlik
içinde yaaylarnda
birbirleriyle o-lan münasebet ve ilikilerini düzgün ve
muntazam bir usûl üzere takip etsinler. Toplu yaama, geçim,
si y âset, ve yaayn her sahasnda ilerleyip, doru
yolu tutsunlar ve aslî maksat olan menzile ula- snlar. Kendilerini
artan, gerçek gidi
yolunun izini kaybettiren sapa ve kör bir yola
sapmasnlar.
62
engeller çkarmasn ve bu caddenin ortasna ta yn doldurup yolu
kapatmasn. Hattâ u kadar da mümkün olsun ki, insanlk camias içinde
bulunan câhil ve sapk k imseler bile, ister - istemez veya,
bilerek - bilmeyerek, bu maksada hizmet etsinler. Çünkü,
ftratn (yaratln) gereince, onlarn da takip ede- cekleri yol slâm
caddesinde yürü yenlerin yolundan baka bir yol
deildir.
Özet olarak belirtelim ki, bu öyle bir noktadr ki, cami'den
tutun da, çar pazardan, harp sahasna kadar; ibâdet usulünden tutun
da, radyo ve uçak pilotluu
yapmak vazifesini; gusûl, abdest, taharet, itinca gibi, cüzi
meseleleri; ve bunlarn yansra çok önemli toplumsal
meselelerden olan bir arada yaama, geçim, siyâset, memleket
idaresi, milletleraras ilikileri, ilk ilkokul eitimini,
tabiat eserlerini incelemeyi ve ilmî konular çözecek
mik tarda, bilgi sahibi oluncaya kadar; yaaya ait bütün
çalmalar, fikir ve hareketin bütün sahalarn, bir bütünlük içinde
ele almtr, ve bunun ayrntlarnda amac olan bir düzen ve
balantlar oluturmutur. Bunlarn hepsi birlikte bir
makinann parçalar, aletleri gibi birbirlerine monte edilmi,
yerli yerine yerletirip oturtularak bu makinann ça- lmas ve
harekete geçmesi salanmtr.
63
mukayese etmek, hatta böyle bir mukayese etmeyi tahayyül bile etmek
mümkün deildir. Bugünkü devrimizde teknolojide ileri giden
milletlerin ilmî ve teknik bulularn, yedinci Milâdî asrla
karlatrdmz zaman, bugünün ilim ve fenninin ve bu sahada çalan
akln o kadar ilerlemi olduunu gö- rürüz ki, bu iki ça birbirleriyle
kyas dahi kabul etmez. Fakat buna ramen, bugün, , o kadar karanlk
düünce mev cuttur ki, dünyaya ün salm olan Avrupa
Üniversitelerinden en yüksek ilmi paye ile mezun olmu, en yüksek
ilmî ünvan kazanm bulunan kimseler dahi çou zaman
bu inkilap tasavvurunu idrâk etmek ten o kadar
âcizdirler ki, sanki eski cahiliye devrinden bugüne kadar hiç bir
ey olmam ve hiç bir ey örenmemi gibidirler. Binlerce sene
öncesi putperest nisanlarn dîn hakkndaki o sefil, çökmü ve çürümü
fikirlerinden halâ vaz geçmiyorlar. Bu çürük fikir içinde
saplanp kalyor ve bu çürük fikirleri de asrlar bo yunca
nesilden nesile aktarp gidiyorlar. Akli eletirinin ve ilmî
aratrmann en iyi yolu ile yetimi olmalar- na ramen ve bunlarn en
iyi ekildeki terbiyesiyle dahi bundan kurtulamyorlar.
Öyle ki, tekkelerin ve mescidlerin hücrelerindeki karanlk köelerine
snp oturmu bulunanlarn dindarlk ve dîne ballklar, inziva
köesine çekilip, bir post
64
üzerine kurulup, Allah Allah diye barmalar ibadet sayan bunu din'in
mânas diye alglayanlar ve -dîni sadece bu ekil ibâdet içinde
hudutlandran kimselerin düüncesine amamak lâzmdr.
Yine bu ekilde, dier bir slâmî camiann, bir kaç ark
terennüm ederek, taziye meclisleri kurmalar, mersiye ve nefesler
okuyarak baz merasimler icra etmeleri de hayret edilecek bir ey
deildir.
Bütün bu zümreler, ciddî bir öretim dnda kalan, slâmn hayatî
bütünlüünü ve geni çerçevesini idrâk edemiyen, aydnlatlmaya muhtaç
zümreleri tekil et- mektedirler.
Fakat bir de, ilim nuru ile aydnlanm bulunan baz kimselerin
beyinleri, daha çok köhnelie - perestlie saplanm, eskinin ve
eskiciliin karanlndan kurtulamamlardr. Bunlarn çounun, islâm dîni
hakkndaki "dîn" mefhumu anlaylarn, maalesef yine eski cahiliye
devrinin gayrimüslimlerinin içinde görmek mümkündür.
BZM SYAS DÜÜNCEMZDE CAHLCE DÎN ANLAYII VE BUNUN
NETCELER
65
medreselerden yetimi zümrelerin noksan din anlay ve bu tarz düünce
ve tasavvurlar, yalnz kendilerini yoldan saptr- makla
kalmaz, ay n zamanda dünyaya kar en ileri Hak Nizâmn temsil
eden slâmn medenî ve toplu yaama cephelerini de hatal
ve yanl bir ekilde aksettirirler. Kendilerini de bu hatal
ilerin mümessilleri diye ortaya atarlar. slâm'n ölüm kalm sava yapt
ve hereyden önce istiklâlini kurtarmak gibi ,en mühim ve hayati
meseleleri dururken zmnî ve fer'i meseleleri ön plâna alan bu
güruh, acayip ve garip yollarla meselelerini hallet- mee
kalkrlar.
Bu da dîn tasavvurunun eksik ve hudutlandrlm muhtelif ekillerinden
ortaya çkmtr.
Bir ara, bir zat muhteremin (beyefendi), öyle buyurduunu
duydum.
— Ben ilk önce Hindistan'lym sonra da
müslümanm.2[8]
Bu zât, bu cümleyi söyledii zaman, slâm'n corafi bir taksim
ekli kabul edeceini düünüyordu. Müslüman Türk, Müslüman ran'l,
Müslüman Msrl,
2[8] Bu bahis yazlrken, daha Hindistan ile Pakistan
birbirden ayrlmamlard. Fakat, bugün yine milliyet esas ortaya
çkp da devletler kurulunca, böyle bir zihniyet, slâm dünyasnn her
tarafna dahi yaylm
bulunuyor.
66
Müsman Hindistan'l ve bunlara ilâveten müslüman Pencâbl, müslüman
Bingâle'li, müslüman Dekhanl ve müslüman Madras'l.3[9] Bu
ülkelerin müslümam v e islâmiyet anlaylar ayr ayr
olacakm???..
Her ülkenin müslüman, kendi ülkesinin hâl ve vazi yetine göre,
ayr ayr bir slâmî anlaya m sahip olacaktr? Bu yüzden bunlar
birbirlerinden ayrlacaklar m? Her ülkenin müslüman kendi ülkesinin
me vkiine
ederek kendilerine ait bir istikâmet mi çizeceklerdir? Maalesef
böyle düünen müslümanlar da az deildir. Bunlar, slâm'n iktisadî,
siyasî ve hukukî deerlerini bir tarafa brakp ayr bir yol
tutmak düüncesine saplanmlar ve kendi kafalarna göre, böy le
bir görüün istikametine kaplp gitmilerdir. Bu görü
istikametinin cazi besine de? kendilerini kaptrmlardr. Bu
muhtelif ka- vimler, muhtelif usuller ortaya çkarp,
uydurduklar bu usullere balanmlardr. Sonra da kalkp, müslümanlk
yolunu tutmak istemilerdir. Bunun içindir ki, onlara göre
islâm bir dinî ek, dinî yama ve dinî ilâve eklini almtr. Dünyevi
yaayn herhangi
67
bir uydurma yoluna, uydurma metoduna uyar hâle gelmi; dünyevi
yaayn suyuna göre akp gider bir ekle gelmitir.
Baka bir zat- muhterem de öyle buyuruyordu:
— Müslümanlar, din ile dünya ilerini aydnlatmaldrlar. Bunlar
belirtip ortaya koymaldrlar. Dîn'e ait olan meseleler, insan ile
Allah arasnda bulunan meselelerdir. Yâni bunlar akâîd ve
ibâdât'tan ibarettir. Bu ölçü dahilinde Müslümanlar yollarn takip
edip yürümelidirler. Bu yolu brakmamal ve bu yoldan
sapmamaldrlar. Dünyevi ilere ve dünya meselelerine gelince, burada
dîn'in müdahelesine her hangi bir zaruret Ve lüzum yoktur.
Dier milletlerin, dünyevî ileri ayarladklar gibi, müslümanlar da bu
gibi meselelerini ayarla yp gitmelidirler.
Üçüncü bir Zat- Muhterem de u ekilde öüt veriyordu:
tekil etmelidirler. sterlerse gayri dinî usûl üzere, siyâset ve
geçim meselelerini halletmek için de çalp uraabilirler.
Müslüman kavimlerinin ölü vücutlarn canlandrmak iddiasnda bulunan
baka bir muhterem zât da, su ekilde düünüyordu.
- Asl mesele, Hak Teâlâ'ya imân ve ahiret gününe inanmaktr.
Kitâb ve Sünnet'e tabî olmak deildir. Belki, tabiat elemanlarna
hâkim olmak, tabiat kanunlarn anlamak, bunlar insan iradesi
altna alarak, pratik hayata tatbik etmek, elde edilen
elemanlar malûm ve muayyen kanunlarla iletip fayda- lanmaktr. Bu
vastalarda, medeniyet yolunda ilerlemek ve bu usûlle dünya ya
hakim ol- maktr.
69
kimse idi. sterse bu k udretli ve galip kimse, Hazreti sa
(A.S.) karsnda Romann putperesti olsun; neden
olmyacakm?
Baka bir kalabalk güruh da, güya müslümanlarn hak ve hukukunu
korumak için kendilerini ortaya atmlardr. Onlarn nezdinde
slâm yahut da slâm medeniyetinin hafzas sadece u meselenin ismidir
ki, bu ad altnda onlar kendi ahsî haklarn (Personel Law) korumay
teminat altna almak isterler. Onlar, kendi söz ve yazlarn "mevcut
devlet" in söz ve yazsna göre ayarlarlar içinde
bulunduklar devletin dil ve yazsna ayak
70
onun prestijini kurtarmak lâzm gelir diye feryad basarlar ve tabiî
ki, ortalk karr.
te, imdi baknz; muhterem okuyucular, düünceler ne kadar kark ve ne
kadar çeitli ve ne kadar dall budakldr. Fakat bunlarn içinde,
yine de deime yen bir tek hakikat vardr. O da, bu zümre
ve güruhlarn hepsinin de islâm anlay ve düünceleri tam ve
kâmil bir ekilde geçen bahiste söyleyip anlattmz -Cahiliye
devrindeki din anlay eklindedir. Cahiliye devrinin din tasavvuru
gibi islâm' tasavvur etmeleridir. Bu anlay
ve bu tasav vur, zamanna göre, yeni yeni
klk
ve kyafete girip, baka elbiseye bürünerek ortaya çkmtr.
Bu klk, her gün bir gün evvelkinden biraz daha fena ve daha da kötü
olmutur.
Bu zümre hakikatin, hakikî müslümanln ne demek olduunu ve hakikî
müslüman'n kime denebileceini, doru dü- rüst olarak anlayp
bilselerdi; hakikî mânada, slâmî cemaat hangi evsaftaki
müslümanlarn meydana getirebileceini ö- renmi bulunsalard; o
zaman bütün bu hatalar ve bu yanllklardan kurtulmu
olurlard.
vaziyetteki müslümanl, ancak müslü- manlarn zahirî saylarn,
âdet itibariyle bir tane artrmaktan baka bir ie yaramaz. Biz de ona
kâfirsin diyemeyiz. Onun hak ve hukuku, islâm hak ve hukuku olur.
Srf islâm' ikrar etmekle islâm camiasna dahil bulunur.
Ancak slâmn istedii yalnz bunlar deildir. slâm dairesinin içine
girmek de yalnz bunlar ifade etmekle olmaz. Asl mesele, slamn
hakikî eklinin kafalarda yer bulup yerlemesidir. Müslümann
düünce tarz, tamamen Kur'an- Kerim'deki düünce tarz gibi
olmaldr.Yaayta, karlalan bütün i-güç sahasnda Kur'an- Kerim'i
gözönüne almak gerekir. Siz de yaayn deerlendirilmesini (valau)
Kur'an- Kerim'in ölçülerine göre tayin etmelisiniz. Kur'an-
Kerim'in sizin için çizmi olduu yolu bilfiil takip etmelisiniz.
Ferdî ilerinizin her birinde ve içtimaî meselelerinizde yalnz
"O" nun ta- yin ettii yolu takip etmelisiniz. Bunun için
Kur'an- Kerim, sizin önünüze konmutur. Siz, kendi yaaynzda,
muhtelif yollar brakp, bir tek istikamet tutmalsnz ki bu
istikameti de Kur'an- Kerim, size göstermi ve Hidâyet-i
Muhammedîyeyi (S.A.V.) sizin önünüze koymutur. Eer sizin
düünceniz
bunu kabul ediyorsa, o zaman yaayn herhangi bir i sahasnda,
sizin yolunuz onun
yolundan ayrlmyacaktr. te, Kur'an- Kerim'de gösterilmi
bulunan, bu yola da
yolu takip etmelisiniz. Bunun için Kur'an- Ke-rim, sizin
önünüze konmutur. Siz, kendi yaaynzda, muhtelif yollar brakp,
bir tek istikamet tutmalsnz ki bu istikameti de Kur'an-
Kerim, size göstermi ve Hidâyeti Muhammedîyeyi (S.A.V.) sizin
önünüze koymutur. Eer sizin düünceniz bunu kabul ediyorsa, o zaman
yaayn herhangi bir i sahasnda, sizin yolunuz onun yolundan
ayrlmyacaktr. te, Kur'an- Kerim'de gösterilmi bulunan, bu yola da
"Sebil-ül- Mü'minîn: Mü'minler yolu" diyeceiz.
KUR'AN DÜÜNCE
73
ticaret ve al veri, geçim ve i güç, siyasî rejim, medeniyet ve
toplu yaamann çeitli durumlar, maddî vastalar ve tabiî kanunlar,
ilim örenmek ve onu kullanmann çeitli yollar, bunlarn
bazlarna balanp bazlarn brakmak.
Hükümlerin tefsirinde ve fer'î hükümleri, uygun hale getirme
ettirmenin hususlarnda ve cüz'î, hatta, ufak tefek ihtilâflar
ve ayrlklar olabilir. Bu, bir düüncenin muhtelif ekillerde
kendisini göstermesinin neticesinden ileri gelen eydir. Bunlar,
fer'î ve arzî (asl olmayan) ihtilâflardr, asla ve hiç bir
zaman iin esasn ve özünü oluturan ihtilâflar deillerdir. Katiyyen
aslî ve küllî ihtilâflar deillerdir.
74
tutup gidecektir. Bunun hilâfna, bunun aksi istikametine bir
yol takip eder ve o yolu tutup giderse, o zaman, kendi
inandnn, kendi îman ettiinin hilâfna ve kendi îman ettiinin
aksi istikametine, yürümü olacaktr.
75
bütün ve kül olarak, bir "dinî yaay" dr diyeceiz. Burada,
akaîd ve ibadetlerden tutun da, medeniyet, toplu halde yaama,
siyaset, geçim ve sairenin usulleri ve furuât (ayrntlar), her ey ve
herey, bir manevî gaye ve maksada balanmtr. Siz eer, kendi
si yasî ve geçim ilerinizde islâm' kabul etmeyerek onu, uygun
görmiyerek onun yerine baka bir sistem, baka bir nizam tut-
mak isterseniz, o zaman bu i zmnî bir irtidat (dinden dönme) küllî
ve açk yoldan saptmaya kadar gider.
Bu demektir ki, siz, islâm öretisini
bölerek, parçal yarak, bölümlere ayrarak, bunlarn
bazlarn kabul edip, bazlarna balanp, bazlarn reddedip brakm
oluyorsunuz. Siz, dinin akaidini, inançlarn, ibadetlerini kabul
ediyorsunuz; fakat, onun yaay nizamn, hayat yolunda çizmi
olduu düzenli plân kabul etmee yana- myorsunuz. Halbuki bu ibâdet
binasnn esas temelleri de, dünya yaay plânnn üzerine oturtulmu ve
kurulmu bulunuyor.
Her eyden önce, böyle bir ayrma, böyle bir taksim ve tefrik
slama göre yanl ve hataldr. slâmn hakikatine iman etmi, onun
güzellik ve üstünlüünü idrâk etmi ve ona can ve gönülden balanm
bulunan her müslüman ,ayrma yoluna gidemez ve böyle
76
"Bu nasl i? Siz (Allah'n) kitabnn baz ksmlarna imân eder, kabul
edersiniz de baz ksmlarna inanmaz, inkâr m edersiniz?"
(Bakara: 85) Bu âyet-i kerîmenin açklad mâna, sizin
u tuttuunuz yolu tam olarak anlatmyor mu? Sizin ayrmak, bölümlemek
yolundaki kanaat ve hareketiniz, ad geçen bu âyet-i kerimenin iaret
ettii durumun tâ kendisi deil midir? Siz bu ekilde
ayrp bölümlemek
yoluna gittikten sonra, slâmî itikadnz da uzun zaman devam
etmeden ortadan kalkm olacaktr. Çünkü slâm'n umumi yaay düzenine
alâkasz ve ilgisiz davrandktan sonra, sizin inanç ve ibâdetinizin
de binas çökecek, ortadan kalkp gidecek ve mânâsz bir hâl alm
bulunacaktr. Zira, gayr slâmî yaay düzenine inanp îman
ettikten sonra, Kur'an'a îman etmek, Kur'an yolunu tutup gitmek
imkân yoktur. Yine, o nizam ve usuller, bu nizam ile ve bu usullere
her bakmdan ve her admda muhalif ve zttr.
Bunun aksi olarak, siz eer kendi siyasî ve sosyal yaay tarznz
slâm'n kabul ettii yol ve çizdii ekil üzerine kurmu olursanz,
o zaman ayr ayr partilere, siyasî kanaatlere, hiziplere bölünmee ve
ayrlmaa ne lüzum
77
Nitekim, sermaye sahibi kapitalist ile çalan içi, arazi ve malikâne
sahibi aa ile bu arazide çalan çiftçi ve ekinci, memleketi
idare eden idareci ile idare edilen memleket halk arasnda, o zaman
ne bir anlamazlk bulunur ne de bir ihtilâf kalm olur.
Belki bunlarn, bu zt ve birbirlerine muhalif gö- rülen ve
aslnda bir olan zümrelerin esasta aralarnda bir anlay, bir birlik,
bir mu vafa- kat ve bir nevi i ortakl ve i taksiminden
baka bir ey de usulen mevcut bulunmaz ve olamaz. imdi, siz bu
usule uygun bir ekilde, neden kendi milletiniz arasnda ve
mîlletinizin muhtelif snflar gibi bir ahenk vücuda
getirmek için çalmak istemezsiniz. Ellerinde böyle mükemmel
bir slâmî usul ve slâmî nizam mevcut olmayan zümreler ve milletler
arasnda ise mecburî olarak snf ihtilâflar (Class War) atei
ister istemez alevlenecektir. Ve alevlenmitir bile. O zaman, siz bu
ateten nasl kaçnacaksnz? Nasl kurtulmu olacaksnz?
kalknmalardan biri, Japonya veya ngilterenin kalknmas eklidir.
Dieri ise, Sahabe-i Kiram (R.A.) n slâm'n ilk
çalarndaki kalknmalar ve ilk müslümanlarn
yük selmeleridir. Kalknma iki ekildedir, ikisi de unsurlar,
elemanlar kendile rine tabi klmlardr. Sebepleri hesaplayarak, ilmin
tabiî kanunlarndan istifade ederek kalknma neticesini elde
etmiler. Fakat bu iki kalknma ve bu iki yükselmenin
arasnda yerle gök aras kadar fark vardr. Siz ancak, bu neticelerin
d ve kabua ait sebeplerini görebiliyor ve onlarn üzerinde
düünüyorsunuz. Bunlarn ruhî ve ahlâkî cephelerini görmekten ve
düünmekten çok uzak bulunuyorsunuz. - Doudan batya kadar
uzak
79
yaayn esas maksad olan, ahlâkî ilerleme ve ruhî
yükselme gerçeklemez. Bu ahlâkî ilerleme ve ruhî yükselmenin, elde
edilmesi için de ancak ve ancak, Hak Tealâ'ya îman etmek, ahiret
gününe inanmak, lâzmdr. Yaaytaki bu çalp çabalamalarn bir
demir çerçeve içinde kontrol altna alnarak, namazla, oruçla, hac'la
ve zekâtla size farz klnmasnn sebebi bu deilmidir? Bunlar slâm'n
erkândrlar ki, siz bunlara kendi düüncenizle Mevlevîlikten bozma
bir mezhep, Hoca'nn yanl dîn anlay diye bir istlah uydurmu
bulunuyorsunuz.
NÇN SLAM HÜKÛMET?
istiyorlarsa; bu yaaylarn müslümanca devam ettirmek yolunu
tutuyorlarsa, yaa- ylarnn bütününü, tümünü, Hak Tealâ'nn
itaati yoluna uydurup, ister - ferdî, ister içtimaî ilerinde - Hak
Tealâ'nn kanun ve eriatinin hükümlerine uygun bir ekilde, bir hayat
nizamn kabul etmeleri gerekir.
80
ne, gayr lâhi kanunlara tabi olup gidesiniz... Böyle bir ekli reva
görmek ve bunu caiz saymak, islâm'n büyük bir çelikiye dümü olmas
demek olur.
Halbuki islâm, çelikiyi caiz saymad gibi, esasen varolu sebebi de
tek tek her ferdin ve bütün insanl içine dümü olduu bütün
yanlmalardan kurtarmak içindir. slâmî Hükûmet ve slâmî Anayasa
istemenin arkasnda u düünce kendisini hissettirir ki, eer bir
müslüman Allah Tealâ'nn ka- nunlarna itâaat etmiyecek olursa,
esasen, o kimsenin -müslümanlk - iddias ve ben müslümanm
demesi üpheli bir duruma girip, onun müslümanl hakknda tereddüdü
gerekli klacaktr. Bu mevzu öyle kesin bir hakikattir ki, bütün
Kur'an bu hakikat için delil tekil eder.
81
temelinden hatâ ve yanltr. Doru yol birdir. Ve
tektir. Bundan baka doru yol yoktur.
Her kim, "O" nun halifelii ve vekilliini elde ederse, o kimse O'nun
er'î kanunlar gereince, bu er'î kanunlarn icabna göre ülkeyi idare
edip ileri yönetecektir.
"Ey Mâlik el-mülk olan Allah, Sen, istediine mülk verirsin,
istediinden de çekip alrsn."
(Âl-i îmran: 26) "te, bu Allah, sizin Rabbimizdir ki,
mülk
de onundur." (Fatr: 13.)
"Mülk (Devlet ve memleket ve dünya) de onun hiç bir orta
yoktur."
(Benî srail: 111.) "te, hükm, (kumanda ve memleket
idaresi) ulu ve büyük Allah'a aittir." (El-Mü'min:
12.)
"O'nun hükmüne hiç bir kimse itirak edemez."
(El – Kehf: 26) "Acaba yaratma ve emr (idare ve
hükümet) O'nun ii deil midir?" (A'raf: 54.)
Derler ki: "Acaba, emr'de (Devlet idaresi ve kumanda)
bize de bir i düer mi? Deki:
Emr tamamen Allah'a mahsustur."
82
(Âl-i mrân: 154.) b — Bu esas usûle göre, teri
hakk, kanun
83
tâbi olmu olur. Hak Tealâ'nn itaatndan çkar. syan yoluna sapm
duruma girer. Onun yapt ilerin ve verdii kararlarn hepsi de bâtl
olup, bu kararlara uyanlar da hakikatte mücrim, günahkâr ve suçlu
duruma düerler.
"Siz, kendi dilinizle yalan uydurarak, una helâl buna haram
demeyiniz."
(En – Nahl: 116) "Rabbnz tarafndan, size nazil olmu
bulunana tâbi olunuz, ve ondan gayri kimseyi kendinize Veli
diye tanmayn."
(A'râf: 3.) "Allah'n gönderdii ile hüküm vermeyen,
kimseler kâfir (güruhundan) drlar." (El - Mâ'ide:
44.)
"(Ey Peygamber): Sana ve senden öncekilere nazil bulunana "imân
ettiklerini sananlar görmedin mi ki, onlara, inkâr edip kabul
etmemeleri için emir verilmi olduu halde, yine de "Taut"un talimine
uymak istediler."
(En-Nisa: 60.) c — Yer yüzünde, Hak Tealâ'nn asl
maksad
"hükümet" in kendi kanunlarnn esas üzerine kurulmasdr. Bu husus,
peygamberler vastasiyle bildirilmitir. Bu iin ismine de
Hilâf et denmitir.
"Biz peygamberleri, Allah'n izni ile sadece kendisine itaat edilsin
diye gönderdik, (baka bir ey için gönder- medik)."
(En-Nisâ: 64.) "te biz, sana Kitâb' hakla gönderdik. Tâ
ki, Sen de Allah'n sana göstermi olduu ekilde halkn arasnda hüküm
veresin."
(En-Nisâ: 105) "Sen; onlara, Allah'n gönderdii
gibi
hükm edersin. Onlarn keyiflerine tâbi olmazsn. Allah'n sana
gönderdii eylerden dolay, karklk çkarmamak için de onlar
uyarrsn."
(El-Mâide: 49) "Acaba: Cahiliyenin verdii hükümler
gibi mi hüküm verilmesini istiyorlar?" (El-Mâide:
50)
"Ey Dâvûd: Biz, seni yer yüzüne halife diktik; Halk arasnda hak ile
(adaletle) hüküm ver, keyfe tâbi olma. te; keyfe tâbi olmak
seni Allah yolundan saptrr..."
(Es-Sâd: 26) d — te, bunlarn hilâfna, Cenâb- Rabb-ül
-
âlemin tarafndan gönderilmi bulunan Peygamberlerin getirdikleri
kanunlar yerine, herhangi baka bir temele dayanan eden
85
kanunlara tâbi olmak isteyen kimse ve bu gibi kânunlara bal bulunan
her hükümet ve her adalet sistemi, hakikatte adalet sistemi olmayp
zulümden baka bir ey deildir. Zalimdir ve hakszdr. Her bakmdan ve
her hususta, bu iki hükümetin ve bu iki idare sisteminin - adalet
bakmndan da, ekil ve görü açs bakmndan da -- birbirleriyle
çok geni ölçüde ihtilaflar ve ayrlklar vardr. Bunlarn bütün
çalmalar, fiil ve hareketleri, aslsz, esassz ve ölçüsüz olup,
temelinden bâtldr. Bu gibi kanunlara tâbi olanlarn
verdik leri hüküm ve vardklar kararlarn hepsi ve bütünü
hiç bir meru temel dayanmaz. Bu kararlar ve bu hükümler esasndan
çürüktür. Hakîkî "Mâlik el-Mülk"
bir kimsenin eline kudret vermeyip buyruk sahibi,
Sultan (Charter) klmad bir kimsenin de bana geçtii ve idaresini ele
geçirdii hükümet ve idare sistemi, nasl olur da meru bir hükümet,
hakikî ve kanunî bir idare sistemi olur.4[10]
86
O zaman, ne yaparsanz yapnz ve ne ederseniz ediniz, bunlarn hepsi
de Allah kanunu bakmndan bir hiç hükmündedir.
kendi ilerinin yürütülmesini istemezler. Bu ekilde hareket eden,
man Ehli'ne aykr yol tutmu olanlar ve onlarn aksine hareket
edenler, iman sahiplii ve müslümanhk id- diasnda bulunsalar dahi,
hakikî iman sahipleri, vefal ve sadakatli mü'minler zümresinin dnda
kalm olurlar.
87
Bu mesele açk olarak akla aykrdr. Herhangi bir hükümetin bana,
isyankâr bir topluluk geçmi bulunsun da. sonra, imân
sahipleri de böyle isyankâr birisinin idaresi altnda bulunan
hükümete ve onun iktidarna
bo yun eip, teslim olup, hem de bu hükümeti meru ve
kanunî bir iktidar tansnlar. Hele bu yetmiyormu gibi, Cenab-
Hak tarafndan da böyle isyankâr bir hükümete gelin de
itaat edin ve uyun denmi olsun?
(Kehf: 103-105) "te bu Ad (kavmi) dir. (Bu Ad kavmi)
Allann âyetlerine balanmaktan kaçnd. Allah'n
resullerine kar isyan yolunu tuttu. (O kavim), her inatç zâlimin
emrine de tâbi oldu."
(Hud: 59) "te biz, Musa'y Firavun'a- ve onun
güruhuna, âyetlerimizle ve delillerle apaçk
88
olan sultan gönderdik. Onlar (Fî -ravn güruhu) Firavun'un
emrine tâbi oldular.
Halbuki Firavun'un emri yetkin deildi." (Hud:
96.)
Zikrimizden, kalbini gafil klm bulunduumuz kimseye itaat
etme. Böyle kimse, keyfine tâbi olup iini
aztmtr.
(El - Kehf, 28.) "Ey Peygamber, söyle: Benim Rabbim,
ister gizli ol sun ister açk olsun, her türlü fuhu (kötü
i) günah, haksz tecavüzü ve hiç bir delil indirmemi olduu halde,
Allah'a ortak komanz katiyetle haram klmtr."
(A'raf: 33.) "Kendisine hidâyet yolu gösterilip
babalarnzn uydurup isim taktklar eye mi ibadet edersiniz? Allah
bunlar için hiç bir delil göndermemitir. te hüküm ancak
Allaha mahsustur. Allah öyle emreder ki, kendisinden baka
kimseye ibadet etmeyiniz."
(Yusuf: 40). "Kendisine hidayet yolu gösterilip,
89
yola tâbi olan kimseyi, biz de, dönmek is- tedii tarafa
çevirir ve Cehenneme ulatrrz. Onun son dönüü ise, çok
fenadr.
"Evet... Senin Rabbine and olsun ki; onlarn aralarnda çkan çekimede
seni hakem klmayp, senin verdiin hükümlere tabi olmadkça,
imân etmi saylmazlar."
(En-Nisâ: 65) "Ne zaman, onlara dense, geliniz Allah'n
nazil kldna ve O'nun Resulüne tâbi olun, münafklar göreceksin ki,
senin yolunun önünü öyle bir ekilde kapatrlar
ki..."
(En-Nisâ: 61) "te Allah, kâfirler için müminlerin
zararna bir yol göstermez." (En-Nisâ:
141)
gönderilmilerdir ki Allah'n hâkimiyet nizamn cemiyete nakedip
ayakta tutsunlar.
Bu amacn garçeklemesi için, görüyoruz ki - hicretten önce -
Hazret-i Resûl-i Ekrem, (S.A.V.) mübarek lisanlar ile u ekilde dua
ediyordu:
"De ki: Yâ Rabbî; beni doru bir girile girdir, ve doru bir çktan
çkar ve bana kendi indinden yardm eden bir kuvvet
ver."
(sra Sûresi: 80) Yani, "Ya sen kendin, bana iktidar ata
kl,
yahut da bana destek olacak herhangi bir hükümet vücuda getir
ki, onun kudreti vastasiyle, dünyay saplanm bulunduu u
fenalklardan temizleyip onu kurtarabileyim. Fenalklardan, açk
saçklklardan ard arkas kesilmeyen kötülükler selinin önüne geçip,
onu kurtarp, senin adalet kanununun cari (geçerli) olmas, yürümesi
yolunda çalaym.
Hasan Basrî (R.A.) Ktade (R.A.) bn-i Cerîr (R. A.) bn-i Kesîr
(R.A.) ve dier müfessirler, bu âyeti kerimenin tefsirini anlattmz
gibi beyan ederler. Bu hususun teyidi hakknda, u Hadis-i erif de
gözönüne alnmaldr.
91
Bu Hadis-i eriften anlalyor ki, islâm, dünyada yapmak istedii
slâhat ilerinde yalnz vaaz, nasihat ve öüt vermekle kalmam bu
hususu amelî (pratik) olarak ele alm, siyasî noktay da ihmal
etmemitir. Hükûmet ve siyaset ilerini ie kartrmtr.
yetinilmemi, belki asl amaç ve istenen de bu meseledir. Yani
hükümetin mevcudiyeti meselesidir. Baz insanlar yanl düünerek,
bu meseleyi Peygamberin dünyaya ball, düya istei eklinde
ortaya koymak isterler; bu doru deildir. Zira dünyaya ballk
ve dünya istei olsayd, bu istein sahibi, iktidar ve hükümeti
kendisi için istemi olurdu.
Hak Tealâ'nn emrettii dinin yükselmesi ve ayakta tutunmas
için istenen hükümet ve iktidar ancak Hak'ka balln tâ kendisidir.
Onun bir gerçeidir. ahsî bir gaye için deildir.
SLÂM VE KTDAR
92
niçin zarurî olduu anlald. Fakat muhtelif cephelerden din ile
siyasetin birbirlerinden ayrlmalar, eklindeki eytanî nazariye müs-
lümanlarn zihinlerine girmi ve müslümanlarn düüncelerini tesir
altnda brakmtr. Çeitli tefsirler, türlü türlü
tev il- lerle, bunun mümkün olduunu zihinlerine sdrmak
yolundaki çalmalar da gördük. Bunun için, biz de imdi islâm'n ne
gibi ink- lâplar vücuda getirmi olduunu, ne gibi deiiklikler ve ne
gibi devrimlere yol açm bulunduunu ve bu hususlarda ne gibi
yanl te viller, hatal tefsirler ortaya atlmak
istendiini; bunlarn hakikatlerinin ve bunlarn asl
mahiyetlerinin nelerden ibaret olduunu göstermek isteriz.
Tefhîm-u'l-Kur'anda, aadaki âyet-i kerime'nin5[11]
tefsirinde:
"Fitne ortadan kalkp, Allah'n dini yerleinceye kadar, onlarla
dövüünüz, brakp çekilirlerse, o zaman; zâlimlerden baka kimseye kar
dümanlk yoktur."
(El Bakara: 193) denmitir. Brakp çekilmekten maksat,
kâfirlerin kendi küfrü ve irklerini brakp da
çekilmeleri deildir.
93
üzerine, Tefhimu'l-Kur'an okuyucularmzdan malûmat ve ilim sar
hi bi, ileri gelen bir kii u ekilde itirazda
bulunmutu:
1. Bu tefsirden u mânâ çkyor ki, emniyet ve selâmet, sulh ve
bar yolunu tutmu olan islâm, dier dinlere müdahale ediyor; bunun
için de, sava caiz görüyor. Halbuki açk emir vardr: " La
ikrahe fi'd-dîn: Dînde zorlama yoktur."
(Bakara: 256) Bu tefsir, yukarda bahsedilen âyet-i
kerimeye zd olmuyor mu? 2. slâm muhalifleri için, kendi din,
mezhep
ve akideleri üzerinde serbest bulunduklar hakkndaki
"Leküm dînüküm ve Lîyedin:
Sizin dinimiz kendinize ve benimkisi kendime."
(Kâfirûn: 6) âyet-i kerimesinden açkca anlalmaktadr. Onlar
akidelerinde serbesttirler. Bir akîde, bir fikir serbest olunca, o
akideyi yaymak, tebli etmek de serbest olmaz m? Görülüyor ki,
onlarn akidelerine de serbestlik tanmtr. Kur'an Kerim'in mefhumun
dan da bu serbestlik anlalyor. Muhtelif zamanlarda, kar karya
yaplm olan münazaralardan da bu nok ta belirtilmitir. Meselâ
Kur'an- Kerim'de
ibadethanelerine ve ibâdet ekillerine müdahale etmez. Hattâ
Resûl- î Ek rem (S.A.V.) kendilerinin Mescid-i
Nebevi'lerinde Ehl-i Kitab'a kendi ibadet ekillerinde ibadet
etmeleri için müsaade bile vermilerdi. Hazret-i Yûsuf aleyhisselâm,
Aziz-i Misr'n (Msr'n efendisi) hizmetinde iltizam ettii
vakit, bu Aziz-i Msr, o zaman, akîde ve amel bakmndan
mürik idi. Evet, o zaman hal böyle iken de öyle
söylemiti:
"Ey!.. Benim hapishane arkadalarm, çeitli ilâhlar m iyi yoksa Bir
olan kudret sahibi bulunan Allah m?"
(Yûsuf: 39) Buradan da u mâna anlalyor ki,
bakalarna da, kendi fikirlerini, kendi akidelerini yaymak ve
anlatmak hususunda bir hak tannmtr.
96
Müslümanlar Türkiye’de yahut da ran'da olsalar, Beyefendilerinin
(Mevdûdî) söylediine göre, oralarda dahi cihad bayra açmalar lâzm
gelir. Nitekim söylediimiz bu memleketlerde tam olarak islâm
kanunlar, islâm haddü hududu yürürlükte deildir. Bu âlemümul
siyaset ile ve bu ekilde gidilirse hiç bir ekilde olumlu bir i
yaplamaz. Çekimenin ard arkas kesilmez. Herhangi baka bir
cemaat de, Müslümanlarla geçinmek, Müslümanlara yardm etmek,
onlarla bir arada, bir ehir ve ayn mem- lekette yaamak istemez. Bu
ekilde, yine Müslüman cemaatiyle hiç bir gayr-Müslim cemaatin, hiç
bir hususta, anlamasna, bir yerde barnmasna ve geçinmesine de
imkân kalmaz.
Beyefendilerinin buyurduu gibi olsayd, o zaman i birlii de
tamamiyle ortadan kalkmak zorunda kalrd. Eer Müslüman cemaatin,
kendi fikir ve akidelerini yay malar için bir hak tannyorsa, o
zaman, bu hak gayri -Müslimlere de tannmaldr. Bilhassa onlarn
hâkimiyette bulunduklar yerlerde bu hak onlara verilecektir.
"Herçi ber hod ne pesendî, ber dieran mepesend:
Kendin için beenmediin eyleri, bakalar için de
beenme."
Resûl-i Ekrem, Sallallahü aleyhi ve
97
Sellem, Medine-i Münevvere'de iken Ehl-i kitâb ile iyi geçinmek
yolunda, onlarla muahedelere girimilerdir. Bu anlamalara, hangi
artlar üzerine dayanmaktadr. Mekke'deki günlerinin ilk devrelerinde
de Zat- saadetlerinin tavr ve hareketi de bunu teyid etmez mi? Baka
bir tâbirle, gayri - Müslim hükümet veya cemaatin arasnda
böyle bir Müslüman cemaati bulunursa, o zaman, bu Müslümanlar
hemen klca m davransnlar? Küfür cephesinin kanun ve ni- zamlarn
ortadan kaldrmak için savaa m girisinler? Acaba kim böyle bir
tutumu mantkl sayabilir? Kim buna tahammül eder?
Yukardaki bu uzun itirazn cevabn bir kaç cümle ile vermek
mümkündü. Esasen bu itirazn kendisi de- yanl anlaylardan ileri
gelmektedir. Bu itiraz ve bu gibi bir çok itiraz ynlar,
islâm'a gerekli seviyeden ve ona dosdoru bir noktadan bakmaktan
mahrum olanlara musallat olmaktadr. Bu eksik ve hatal anlaylar
insanlar öyle sarmtr ki, bu yüzden müslümanlar kendi
dinlerinin esas kaidelerini anlamaktan âciz bir hale gel- milerdir.
Bundan dolay bu itrazn cevabn biraz geni ve etraflca vermek
icabediyor.
ÎSLAM'IN AMACI (MÎSSlON)
98
Mevzua girerken önce u noktalar düünmek lâzm geliyor: Emniyet ve
Selâmet'i zorunlu klan islâm'n mânas nedir? Ve "Dinde zor kullanmak
yoktur." (El- Bakara: 256) ve yine "Sîzin dininiz kendinize ve
benim dinimde kendime" (Kâfirûn: 6) bu mübarek âyetler
nasl bir mâna tayor? Hele u suale baknz: Hazreti Yûsuf
Aleyhisselâm, peygamberlik etmek için mi gelmiti? Yoksa, baka
bir i için mi? Bu sözlere ayr ayr cevap vermeden önce, evvelâ
u suale cevap vermek bir zorunlu oluyor: Bu dünyada,
slâm'n amac (mission) nedir?
99
yürütmek için hizmet mi edecek? Nasl olur da, bir kaç ahlâkî
usul ve kaide öreterek, insanlar, kendi keyiflerine ram edip; ha