2
söylentileri An- cak kendisini din dola- sürekli olarak gazetele- rin. 1920'den itibaren nüfus ileriye "Avrupa'dan adam celbi" linde takdim etmeleri ve bu alanda ka- muoyunda üzerine mebusluk söylentileri son buldu. Bundan sonra kendisini tama- men veren Abdul- lah Cevdet, zamanda. bir bölümü devlet olarak önemli bi- yolojik materyalist eserler Baran Selim eseri 1928) ile Voltaire'in Rahib Meslier'nin Vasiyet- namesi 1924) Yine bu dönemde Le Son ter- cümeleriyle Dilmesti-i tanbul 921) ve ilk 1914'te ya- Ömer Hayyam ve Türk çe'ye Tercümeleri'ni 1926) 29 1932' de öldü. boyunca büyük se- bep gibi ölümünden sonra da cenaze konusunda Çok telif ve tercüme kitap Abdullah Cevdet'in telif eser- lerinin tercümelerinin da otuzu bulur. ilgili (Kolera, Müsikf il e Tedavi, ve icti· had'da makal e olarak da Ka f- kasya 'daki Müslümanlara Beyanname) önemli eserleri Mahkeme -i Kübra (1895). Emel (1898), Hadd-i Te'dib, Ahmed Bey'e Mektup (1903). ve Felsefe ( 1906), Bir Hutbe ( 1909). bul'da Köpekler ( 1909), Kor- kusu (1910). Dair Bir N Tarihi ve Felsefi ( 1922). Rehberi ( 1927). "Tarih-i yet", Müstakim, sy. 72, Muharrem 1328, s. 305·307 ; sy. 74, Muharrem 1328, s. 337; Fenni iza l i istanbul 1928; Peyami Safa, Türk istanbul 1933; Son Türk s. 244·247; Mardin. Jön Türkl erin Siyasi Fikirleri 1895·1908, Ankara 1964, s. 162·185 ; a.mlf.. Continuity and Change in the ldeas of the Young Turks, An· kara 1969, s. 13·27; Hilmi Ziya Ülken, Türki · ye'de Tarihi, Istanbul 1966, 1, 387-405 ; M. Bir Siyasal Olarak Doktor Abdullah Cevdet ve Dönemi, istanbul 1981; K. Süssheim. "'Abd Alliili .Qievdet", E/ 1 Suppl. (Fr.). s. 59·64 ; [T. H.]. "Abdullah Cevdet", iA, 1, 46; G. L. Lewis, "Qiewdet, E/ 2 (ing.), ll, 533 ; TDEA, 1, 11-12. Iii M. 1 ( ..r.:""" Ebü'l-Münzir Abdullah b. Cübeyr b. en-Nu'man el-Ensar\' ( 3/ 624) Uhud Ayneyn tepesindeki yapan sahabi. L _j Evs kabilesine mensup olup Birinci Akabe sonra islamiyet'i ka- bul etti. Medineli ile birlikte ikinci Akabe için Mekke' ye geldi. Biattan önce Hz. Peygamber' le mek istedi ve birkaç birlik- te Peygamber'in kalmakta Ab- evine gitti. Fakat Abbas, Hz. Pey- gamber'in Medineliler' le olan münase- betini gizlemenin gere- için, onlara Peygamber'le ancak Akabe'de söy- ledi. Abdullah da ensar gibi Aka- be'de Hz. Peygamber'e biat etti. Abdullah b. Cübeyr Bedir ve Uhud sa- Uhud Hz. Peygamber, islam ordusuna arkadan gelebilecek engel olmak mak- sol taraftaki Ayneyn tepesine. Abdullah b. Cübeyr elli kadar okçu ve hiçbir oradan emretti. Sava- galip gelmeye gör en büyük bir ganimetten mahrum kalmamak için yerlerinden Abdullah Hz. Peygamber'in "bizim bozguna görseniz bile, ben si- ze haber gönderineeye kadar yeriniz- den anlat- maya da, bütün gayret ve çözülmeye engel ola- ve kalan on ile birlik- te Halid b. Velid'in kumanda Mekkeli süvarilerle mecburi- yetinde Okla Ab- dullah, oku bitince o da mücadeleye devam etti ; nihayet ikrime b. Ebu Cehil ve edildi. onu öldürmekle yetinmeyerek vücudu- nu delik ettiler ve döktüler. Al-i imran süresinin 152. ayeti, oluncaya kadar Hz. Peygamber'in emrini yerine getirmeye Abdullah ve öv- mektedir. ABDULLAH b. CÜD ' AN : M. Jones), Lon· don 1965·66 - Beyrut, ts. (Aiemü"I-Kütüb). 1, 131 , 160, 219·220, 229-230, 232, 284, 301· 302, 323; es·Sire Mustafa es- Sekka . .Kahire 1375 / 1955, 1, 465, 689; ll, 65, 113, 123 ; Sa'd. et· Tabakatü'l-kübra Abbas), Beyrut 1388 / 1968, ll , 39· 40 , 41 , 42, 47; lll , 53, 475-476; I V, 7; V III , 31; Halife b, Hayyat. Tarif] Süheyl Zekkar). 1967·68, s. 29, 34; a.mlf .. et· Tabakat Süheyl Zekkar). 1966·67, 197; Habfb. el·Muh abber lise L:ichtenstad- ter ), Haydarabad 1361 1 1942, s. 278·279; Be- lazüri. Muhammed Ha- mTdullah), Kahire 1959, s. 241, 265, 317, 319, 330; Ta beri. Cami' u '/ -b eyan, Bu la k 1323·29 - Beyrut 1398/ 1978, IV, 81·87 ; Abdülber. Ali Muhammed ei-Bicavi). Kah re 1969, lll, 877; Üsd ü 'l·gabe Muhammed ei-Benna Kahire 1390·93 / 1970·73, lll, 194 ; Zehebi. A'lamü 'n· nübela' , ll, 331; Makrfzi. 'u' f·esma', Ka· hire 1941, 1, 101 , 120, 128; Hacer. e Kahire 1328, ll, 286. L liJ MusTAFA FAYDA ABDULlAH b. CÜD'AN Ebu Zübeyr Abdullah b. Cüd'an b. Amr (ö. 600 m. [?)) Cahiliye devrinde koruyan, ve ile _j Teym b. Mürre kabilesine mensup olup Hz. Ebu Bekir'in amca- zadesidir. Cüd'an b. Amr. annesi Su 'da bint Uveyc b. de buyruk biri idi ; cina - yetler için ve kabilesini kendi diyet ödemek mec- buriyetinde Sonunda kabi - lesiyle birlikte da red- detti ve onu himaye diyet da ilan etti. Daha sonra kervanlarla ticaret yapmaya esir ve köle ticaretiyle de olarak büyük bir servete ka - Ficar kendi na yüz askeri teçhiz ederek za- manda kabilesinin yor, birçok köle ve cariyeyi azat edip bulunuyordu. sahabf Suheyb-i ROmf de onun kölelerindendi. Abdullah b. Cahiliye döne- minde büyük bir ha- dise, Hilfü'l-fudul• Zul- me zalimlerden kadar mücadele etmek üzere yemin edenlerin ve Hz. Pey- 93

Iii - cdn.islamansiklopedisi.org.tr · Ebu Cehil ve arkadaş ları tarafından şehid edildi. Müşrikler onu öldürmekle yetinmeyerek vücudu nu delik deşik ettiler ve bağırsaklarını

  • Upload
    others

  • View
    6

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: Iii - cdn.islamansiklopedisi.org.tr · Ebu Cehil ve arkadaş ları tarafından şehid edildi. Müşrikler onu öldürmekle yetinmeyerek vücudu nu delik deşik ettiler ve bağırsaklarını

getirileceği söylentileri yaygınlaştı. An­cak kendisini din aleyhtarı yazıları dola­yısıyla sürekli olarak eleştiren gazetele­rin. 1920'den itibaren nüfus politikası hakkında ileriye sürdüğü görüşlerini .

"Avrupa'dan damızlık adam celbi" şek­linde takdim etmeleri ve bu alanda ka­muoyunda yoğun tartışmaların başla­

ması üzerine mebusluk söylentileri son buldu. Bundan sonra kendisini tama­men İctihad'ın yayımına veren Abdul­lah Cevdet, aynı zamanda. bir bölümü devlet yayını olarak basılan önemli bi­yolojik materyalist eserler yayımladı.

Bunların başlıcaları , Baran Holbach'ın

Akl-ı Selim adlı eseri (İ stanbul 1928) ile Voltaire'in Rahib Meslier'nin Vasiyet­namesi Hakkında (İstanbul 1924) adlı kitabıydı. Yine bu dönemde Le Son ter­cümeleriyle Dilmesti-i Mevliina'yı (İs­tanbul ı 921) ve ilk baskısı 1914'te ya­pılan Rubiiiyyat-ı Ömer Hayyam ve Türkçe'ye Tercümeleri'ni (İ stanbul 1926) neşretti. 29 Kasım 1932'de öldü. Hayatı boyunca büyük tartışmalara se­bep olduğu gibi ölümünden sonra da cenaze namazının kılınıp kılınmayacağı

konusunda tartışmalar olmuştur.

Çok sayıda telif ve tercüme kitap neşreden Abdullah Cevdet'in telif eser­lerinin sayısı kırk altıyı , tercümelerinin sayısı da otuzu bulur. Tıpla ilgili olanları (Kolera, Müsikf ile Tedavi, A'malık ve icti· had'da makale olarak da yayımlanan Kaf­

kasya 'daki Müslümanlara B eyanname)

dışındaki önemli bazı eserleri şunlardır :

Mahkeme-i Kübra (1895). İki Emel (1898), Hadd-i Te'dib, Ahmed Rıza

Bey'e Açık Mektup (1903). Fünı1n ve Felsefe ( 1906), Bir Hutbe ( 1909). İstan­bul'da Köpekler ( 1909), Yaşamak Kor­kusu (1910). Cihiin-ı İsliima Dair Bir N azar-ı Tarihi ve Felsefi ( 1922). Adab-ı Muaşeret Rehberi ( 1927).

BİBLİYOGRAFYA:

Manastırlı İsmail Hakkı. "Tarih-i İslfu"niy­yet", Sırat- ı Müstakim, sy. 72, Muharrem 1328, s. 305·307 ; sy. 74, Muharrem 1328, s. 337; İsmail Fenni (Ertuğrul), izale· i Şükak, istanbul 1928; Peyami Safa, Türk İnkılabına Bakış/ar, istanbul 1933; İbnülemin, Son Asır Türk Şairleri, s. 244·247; Şerif Mardin. Jön Türklerin Siyasi Fikirleri 1895·1908, Ankara 1964, s. 162·185 ; a.mlf.. Continuity and Change in the ldeas of the Young Turks, An· kara 1969, s. 13·27; Hilmi Ziya Ülken, Türki· ye'de Çağdaş Düşünce Tarihi, Istanbul 1966, 1, 387-405 ; M. Şükrü Hanioğlu . Bir Siyasal Düşünür Olarak Doktor Abdullah Cevdet ve Dönemi, istanbul 1981; K. Süssheim. "'Abd Alliili .Qievdet", E/ 1 Suppl. (Fr.). s. 59·64 ; [T. H.]. "Abdullah Cevdet", iA, 1, 46; G. L. Lewis, "Qiewdet, E/2 (ing.), ll, 533 ; TDEA, 1, 11-12.

Iii M. ŞüKRÜ HANİOGLU

1 ABDU~b.CÜBEYR

ı

( ..r.:""" ıJ. .iı\~)

Ebü'l-Münzir Abdullah b. Cübeyr b. en-Nu'man el-Ensar\'

(3/ 624)

Uhud Savaşı'nda Ayneyn tepesindeki okçuların kumandanlığını yapan

sahabi. L _j

Evs kabilesine mensup olup Birinci Akabe Biatı'ndan sonra islamiyet'i ka­bul etti. Medineli yetmiş kişi ile birlikte ikinci Akabe Bi;:ıtı için Mekke'ye geldi. Biattan önce Hz. Peygamber'le görüş­mek istedi ve birkaç arkadaşıyla birlik­te Peygamber'in kalmakta olduğu Ab­bas' ın evine gitti. Fakat Abbas, Hz. Pey­gamber'in Medineliler'le olan münase­betini Kureyşliler'den gizlemenin gere­ğine inandığı için, onlara Peygamber'le ancak Akabe'de görüşebileceklerini söy­ledi. Abdullah da diğer ensar gibi Aka­be'de Hz. Peygamber'e biat etti.

Abdullah b. Cübeyr Bedir ve Uhud sa­vaşlarına katıldı. Uhud Savaşı'nda Hz. Peygamber, islam ordusuna arkadan gelebilecek saldırıya engel olmak mak­sadıyla sol taraftaki Ayneyn tepesine. Abdullah b. Cübeyr kumandasında elli kadar okçu yerleştirdi ve hiçbir şekilde oradan ayrılmamalarını emretti. Sava­şın başlangıcında müslümanların galip gelmeye başladığını gören okçuların

büyük bir kısmı ganimetten mahrum kalmamak için yerlerinden ayrılmaya

başladılar. Abdullah Hz. Peygamber'in "bizim bozguna uğradığımızı, atlarımızı kuşların kaptığını görseniz bile, ben si­ze haber gönderineeye kadar yeriniz­den ayrılmayınız " buyurduğunu anlat­maya çalıştıysa da, bütün gayret ve ıs­

rarlarına rağmen çözülmeye engel ola­madı ve yanında kalan on kişi ile birlik­te Halid b. Velid'in kumanda ettiği

Mekkeli süvarilerle savaşmak mecburi­yetinde kaldı. Okla savaşa başlayan Ab­dullah, oku bitince mızrağıyla, o da kırı­

lınca kılıcıyla mücadeleye devam etti ; nihayet ikrime b. Ebu Cehil ve arkadaş­ları tarafından şehid edildi. Müşrikler

onu öldürmekle yetinmeyerek vücudu­nu delik deşik ettiler ve bağırsaklarını dışarı döktüler. Al-i imran süresinin 1 52. ayeti, şehid oluncaya kadar Hz. Peygamber'in emrini yerine getirmeye çalışan Abdullah ve arkadaşlarını öv­mektedir.

ABDULLAH b. CÜD'AN

BİBLİYOGRAFYA :

Vakıdf. Kitabü'l·Megazi(nşr. M. Jones), Lon· don 1965·66 - Beyrut, ts. (Aiemü"I-Kütüb). 1, 131 , 160, 219·220, 229-230, 232, 284, 301· 302, 323; İbn Hişam. es·Sire (nşr. Mustafa es­Sekka v.dğr.) . .Kahire 1375 / 1955, 1, 465, 689; ll , 65, 113, 123 ; İbn Sa'd. et·Tabakatü'l-kübra (nşr. İhsan Abbas), Beyrut 1388 / 1968, ll , 39· 40, 41 , 42, 47; lll , 53, 475-476; IV, 7 ; VIII , 31; Halife b, Hayyat. Tarif] (nşr. Süheyl Zekkar). Dımaşk 1967·68, s. 29, 34; a.mlf .. et· Tabakat (nşr. Süheyl Zekkar). Dımaşk 1966·67, ı , 197; İbn Habfb. el·Muhabber (nşr. lise L:ichtenstad­ter), Haydarabad 1361 1 1942, s. 278·279; Be­lazüri. Ensabü'l·eşra{, ı (nşr. Muhammed Ha­mTdullah), Kahire 1959, s. 241, 265, 317, 319, 330; Ta beri. Cami' u '/-beyan, Bu la k 1323·29 - Beyrut 1398 / 1978, IV, 81·87 ; İbn Abdülber. e l·İsti'ab (nşr. Ali Muhammed ei-Bicavi). Kahi· re 1969, lll, 877; İbnü ' I-Esir. Üsdü 'l·gabe (nşr. Muhammed İbrahim ei-Benna v.dğr.). Kahire 1390·93 / 1970·73, lll, 194 ; Zehebi. A'lamü'n· nübela', ll , 331; Makrfzi. İmta 'u'f·esma', Ka· hire 1941, 1, 101 , 120, 128; İbn Hacer. el· İşabe, Kahire 1328, ll, 286.

L

liJ MusTAFA FAYDA

ABDULlAH b. CÜD'AN ( w~~.:.r..iı l~ )

Ebu Zübeyr Abdullah b. Cüd'an b. Amr ei-Kureşl (ö. 600 m . [?))

Cahiliye devrinde mazlumları koruyan, zenginliği ve cömertliği ile tanınan

Kureyşli. _j

Teym b. Mürre kabilesine mensup olup Hz. Ebu Bekir'in babasının amca­zadesidir. Babası Cüd'an b. Amr. annesi Su'da bint Uveyc b. Sa 'd'dır. Gençliğin­

de başına buyruk biri idi ; çeşitli cina­yetler işlediği için babasını ve kabilesini kendi adına devamlı diyet ödemek mec­buriyetinde bırakıyordu . Sonunda kabi­lesiyle birlikte babası da oğlunu red­detti ve artık onu himaye etmeyeceğini. diyet borçlarını da ödemeyeceğini ilan etti. Daha sonra kervanlarla ticaret yapmaya başladı; esir ve köle ticaretiyle de meşgul olarak büyük bir servete ka­vuştu . Ficar savaşlarında kendi hesabı­na yüz askeri teçhiz ederek aynı za­manda Kureyş kabilesinin kumandanlı­

ğını yaptı. Yaşlandıkça cömertliği artı­

yor, birçok köle ve cariyeyi azat edip yardımda bulunuyordu. Meşhur sahabf Suheyb-i ROmf de onun kölelerindendi.

Abdullah b. Cüd' an'ı Cahiliye döne­minde büyük bir şöhrete ulaştıran ha­dise, Hilfü'l-fudul• antlaşmasıdır. Zul­me uğrayanların haklarını zalimlerden alıncaya kadar mücadele etmek üzere yemin edenlerin katıldığı ve Hz. Pey-

93

Page 2: Iii - cdn.islamansiklopedisi.org.tr · Ebu Cehil ve arkadaş ları tarafından şehid edildi. Müşrikler onu öldürmekle yetinmeyerek vücudu nu delik deşik ettiler ve bağırsaklarını

ABDULLAH b. CÜD'AN

gamber' in de hazır bulunduğu bu ant­laşmayı, Abdullah b. Cüd'an ile Zübeyr b. Abdülmuttalib düzenledi. Hilfü'J-fu­dül ile büyük bir itibar kazanan Abdul­lah, yalnız Mekkeliler'i değil , Arap Yarı­madası'nın muhtelif yerlerinden hac, umre veya ticaret maksadıyla Mekke'ye gelenleri de himayesine alır. onların si­lah ve eşyalarını muhafaza ederdi. Ayrı­ca onun herkese açık sofrası, bol ik­ramları ve hediye dağıtması gibi üstün hasletleri. başta ümeyye b. Ebü's-Salt olmak üzere, bazı şairlerin kasidelerine konu teşkil etmiş ve bu durum Mekke­liler arasında da itibar kazanmasına yol açmıştır. Hz. Aişe, onun sahip olduğu bu hasletlerin ahirette kendisine bir fayda sağlayıp sağlamayacağını Hz. Peygamber'e sormuş, Peygamber de, "Hayır, çünkü o bir defa olsun. 'Rabbim. kıyamet gününde günahlarımı affet!' dememiştir" şeklinde cevap vermişti.

Abdullah b. Cüd 'an'ın nübüwetten 10 yıl kadar önce öldüğü tahmin edilmek­tedir.

BİBLİYOGRAFYA :

İbn Hişam. es-Sire ( nş r. Mustafa es-Sekka v.dğr. ). Kahire 1375 / 1955, 1, 134; İbn Sa'd, et-Taba/i:atü 'l-kübra (nşr. İ hsan Abbas), Beyrut 1388 / 1968, ı , 127, 219 ; lll, 226 ; Zübeyri. 1'/e­sebü Kureyş (nş r. E. Levi -Provença \), Kahire 1961, s. 291-293 ; İbn Habib, e l-Muf:ıabbe r ( nş r . lise Lichtenstadter), Haydarabad 1361 1 1942 - Beyrut, ts. (Darü'I-Afaki 'l-cedide). s. 137-1 38, 167, 171 , 237, 240-241 , 304, 305 ; İbn Kuteybe. el-Ma 'arif (nşr. Servet U kkaşe), Kahire 1960, s. 175, 475, 576, 583, 604 ; Be­lazüri. Fütahu 'l-büldan (nşr. Selahaddin e\­Müneccid), Kahire 1956-60, 1, s. 58 ; a.mlf .. Ensabü 'l-eşra{, 1 (nşr. Muhammed Hamidul­lah ), Kahire 1959, s. 102; İbn Düreyd. el­İştika /i: (nşr. Abdüsselam M. Harun). Kahire 1378 / 1958, s. 141 -144; Mes'üdi, MürQcü'?­?eheb (n şr. M. Muhyiddin Abdülhamid). Bey­rı,ıt 1384-85 1 1964-65, ll , 286-287 ; Vaküt. Mu 'cemü'l-büldan, Beyrut 1968, ll , 77 ; İbn Kesir, el-Bidaye, Kahire 1351 -58 / 1932-39 -Beyrut 1401 /1 981, ll , 217-218 ; Cevad Ali. e/­Mu{aşşa l tr tarff] i' /- 'A rab /i:able'l-İs lam, Beyrut 1968-72, IV, 94-103; Ch. Pellat. "'Abd Allah b . Qjud'an ", E/2 (Fr.). ı , 45-46.

L

~ M usTAFA F AYDA

ABDULlAH ÇELEBİ

XVII. yüzyıl Osmanlı tarihçisi.

_j

161 O' da Kefe valiliğine tayin edilen Rıdvan Paşa ' nın oğludur . Bu sebepten Rıdvan Paşazade diye tanınır. Kaynak­larda hayatıyla ilgili fazla bilgi yoktur. Muhtemelen Kırım'da babasının yanın-

94

Abd ullah Çelebi, Tevarfh -i Deşt-i Kıpçak (Topkap• Saray•

Müzesi Ktp., nr. 289, vr. 1 b)

da yetişti. Daha sonra istanbul'a geldi ; IV. Murad ve Sultan İbrahim devirler in­de müteferrika*lık hizmetinde bulundu. Tarihle ilgili eserleri yanında, Abdf mah­lasıyla şiirler yazdığı da bilinmektedir.

1639'da Sadrazam Kara Mustafa Pa­şa adına kaleme aldığı Tarih-i Mısr adlı eserini Sultan İbrahim'e sundu. Teşa 'u­lü 'l-ezMr fi 'aca' ibi'l-a}{tar adlı Arap­ça bir kitaba dayanılarak yazılan bu eser. bir dünya tarihi şeklinde tasarlan­mış olup dokuz fasıldan meydana gel­miştir. Eserin son faslı . 1. Selim'in Tu­manbay ile yaptığı savaşlarla ilgilidir. Kaptanıderya Hüseyin Paşa 'ya ithaf et­tiği Tevarih -i Deşt-i Kıpçak adlı diğer

eseri ise Kırım hanlarının 1 047 ( 1637-38) yılına kadar olan tarihini ihtiva et­mektedir. Eser ayrıntılara girmemekle birlikte, mevcut bilgilerin sağlam olma­sı ve bazı konularda müellifin bizzat kendi müşahedelerine dayanması bakı­

mından değerlidir. Bu eserin A. Zajacz­kowski tarafından ilmf neşri yapılmıştır .

BİBLİYOGRAFYA:

Abdullah Çelebi, Tevarih-i Deş t-i Kıpçak

( nşr. A. Za jaczkowski). Varszawa 1966, s. 7-20, 27 ; Osman lı Müe lli{leri, lll, 103-104 ; Babinger (Üçok). s. 194-1 95; Karatay, Topkapı - Türkçe Yazma/ar, 1, 196-327.

L

~ MuzA FFER ÜREKLİ

ABDULlAH ed-DİHLEVİ ( ,s_,k ..ıll .iıl~)

Abdullah b. Abdiliatif ed-Dihlevl en-Nakşibendl

(ö. 1240/ 1824)

Mutasawıf, Nakşibendiyye tarikatının Halidiyye kolunun kurucusu Ha lid-i Bağdadi'nin şeyhi.

_j

Gulamu Ali diye de tanınır. 11S6'da ( 1743) Pencap'ta doğdu . Rüyasında gör­düğü Hz. Ali, doğacak çocuğuna kendi adını koymasını istediğinden babası

ona Ali adını verdi. Büyüme çağına ge­lince Gulamu Ali adını aldı. Fakat daha sonra rüyasında Hz. Peygamber'in kendisine "Abdullah" diye hitap etmesi üzerine bu iki isimle tanındı. Dinf ilimle­ri küçük yaşta öğrenmeye başladı. Da­ha sonra Delhi'ye giderek Abdülazfz ed­Dihlevf'den ŞaJıilı -i Buly'iri okudu. Tef­sir. hadis ve fıkıh ilimlerinde kısa za­manda oldukça ileri bir seviyeye ulaştı.

Babası. Kadirf Şeyhi Nasıruddin 'e inti­sap etmesini istediyse de bu istek gerçekleşmeden şeyh Nasıruddin ölün­ce onu bu konuda serbest bıraktı. Nak­şibendf şeyhi Can-ı Canan Mazhar'a (ö.

ı ı 95 1 ı 780) yirmi iki yıl hizmet ettikten sonra ondan irşad için mutlak icazet

_ aldı. Şeyhi bir Şif tarafından öldürülün­ce onun yerine geçti ve kısa zamanda büyük bir üne kavuştu . Müridierinin ta­sawuff terbiyesiyle ilgilenmesi yanında günün belli saatlerinde zaviyesinde ha­dis. fıkıh, tefsir ve tasawuf dersleri okuttu. Kendisinden feyiz almak için Anadolu, Suriye, Irak, Hicaz, Horasan ve Maveraünnehir'den ziyaretine gelenler, giderek artmaya başladı. Nakşibendfli­

ğin Halidiyye kolunun kurucusu Mevla­na Halid-i Bağdadf de. "Hz. Peygam­ber'den rüyada aldığı emir üzerine", Hindistan'a giderek şeyhin müridi oldu. Dihlevf, Kasım 1824'te Delhi'deki zavi­yesinde vefat etti.

Nakşibendiliğin Müceddidiyye-i Dihle­viyye kolunun kurucusu olarak kabul edilen Abdullah ed-Dihlevf. semaa önem vermemekle bir likte Çiştfliğin tesiriyle vecd ve şevk halleri gösterirdi. Kazan!,