Upload
others
View
22
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
T.C.
MARMARA ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
İKTİSAT ANA BİLİMDALI
İKTİSAT TARİHİ BİLİM DALI
II. DÜNYA SAVAŞI ERTESİ DEĞİŞEN SANAYİ
POLİTİKALARI VE 1951 SANAYİ KONGRESİ
Yüksek Lisans Tezi
OĞUZHAN KÜÇÜKDEMİRKOL
İstanbul 2006
T.C.
MARMARA ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
İKTİSAT ANA BİLİMDALI
İKTİSAT TARİHİ BİLİM DALI
II. DÜNYA SAVAŞI ERTESİ DEĞİŞEN SANAYİ
POLİTİKALARI VE 1951 SANAYİ KONGRESİ
Yüksek Lisans Tezi
Oğuzhan KÜÇÜKDEMİRKOL
Danışman: YRD. DOÇ. DR. MURAT KORALTÜRK
İstanbul 2006
I
İÇİNDEKİLER Sayfa No
KISALTMALAR................................................................................................. III
1. GİRİŞ............................................................................................................ 1
2. 1951 SANAYİ KONGRESİ’NE KADAR OLAN DÖNEMDE TÜRKİYE’DE SANAYİ POLİTİKALARI VE SANAYİ’NİN DURUMU
2.1 1923 – 1929 Döneminde Türkiye’de sanayi politikaları ve sanayiinin
durumu ..................................................................................................... 5
2.2 1930 – 1939 Döneminde Türkiye’de sanayi politikaları ve sanayinin
durumu ..................................................................................................... 8
2.3 II. Dünya Savaşı (1940 – 1945) döneminde Türkiye’de sanayi
politikaları ve sanayinin durumu................................................................ 15
2.4 Savaş sonrası yeni arayışlar ............................................................. 16
3. 1951 SANAYİ KONGRESİ ( 9 –14 NİSAN 1951 -ANKARA)
3.1 1951 Sanayi kongresi programı.......................................................... 23
3.2 Sanayi kongresinin gündemi............................................................... 25
3.3 Sanayi kongresi gündemindeki konulara ait açıklamalar.................... 25
3.3.1 Sanayi politikasının ana hatları............................................... 25
3.3.2 Sanayinin teşkilatlandırılması................................................. 26
3.3.3 Sanayinin teşvik ve himayesi.................................................. 26
3.3.4 Sanayinin murakabesi (denetimi)............................................ 27
3.3.5 Sanayinin olağanüstü zamanlardaki durumu, buna karşı
alınması gereken tedbirler ve sair teklifler........................................ 28
3.4 1951 Sanayi kongresine katılanlar..................................................... 29
3.5 1951 Sanayi kongresi’nin açılışı ve çalışmalarına başlaması............ 39
3.6 Komisyonların oluşturulması ve çalışmalarına başlamaları............... 42
3.7 Genel kurulda komisyon raporlarının okunması ve görüşülmesi....... 43
3.7.1 Sanayi politikasının ana hatları komisyonunun raporu........... 43
3.7.2 Sanayinin teşkilatlandırılması komisyonunun raporu.............. 49
3.7.3 Sanayinin teşvik ve himayesi komisyonunun raporu.............. 51
3.7.3.1 Teşvik ve himaye hakkında özel görüşler................... 52
3.7.3.2 Vergi politikası ve sanayi............................................ 54
II
3.7.3.3 Sanayi kredisi.............................................................. 58
3.7.3.4 Üretimi artırma tedbirleri ve çalışma süreleri ile
mükellefiyet.............................................................................. 62
3.7.4 Sanayinin murakabesi (denetimi) komisyonunun raporu........ 64
3.7.4.1 Tesis yeri denetimi...................................................... 65
3.7.4.2 Tesisatın denetimi....................................................... 66
3.7.4.3 Enerjinin denetimi....................................................... 67
3.7.4.4 Sanayi üretiminin denetimi.......................................... 68
3.7.4.5 İnsan emeğinden faydalanmanın denetimi................. 68
3.7.4.6 Kalite kontrolü............................................................. 69
3.7.4.7 Yedek parça ihtiyacı................................................... 69
3.7.4.8 Muhasebe ve maliyet prensiplerinin tespiti................. 70
3.7.4.9 Maliyetlerin denetlenmesi........................................... 71
3.7.4.10 Fiyat ve kar hakkının denetlenmesi........................... 71
3.7.5 Sanayinin olağanüstü zamanlardaki durumu, alınması gereken
tedbirler vesaire teklifler komisyonu raporu....................................... 73
3.8 Kongrenin kapanışı............................................................................. 75
4. SONUÇ.......................................................................................................... 76 EKLER................................................................................................................ 79
KAYNAKÇA....................................................................................................... 96
III
KISALTMALAR
ABD : Amerika Birleşik Devletleri A.O. : Anonim Ortaklık A.Ş. : Anonim Şirket
Bşk. : Başkan CHP : Cumhuriyet Halk Partisi Dr. : Doktor E.İ.E. : Elektrik İşleri Etüd İdaresi Fab. : Fabrika Gen. : Genel GSMH : Gayri Safi Milli Hasıla PTT : Posta Telefon Telgraf İşletmesi s. : Sayfa s.s. : Sıralı Sayfa Md. : Müdür MTA : Maden Tetkik Arama Ord. Prof : Ordinaryus Profesör Prof. : Profesör Şb. : Şube
T.A.Ş. : Türk Anonim Şirketi T.C. : Türkiye Cumhuriyeti
1. GİRİŞ
19. ve 20. Yüzyıllarda ülkelerin refahını sağlayan ekonomik yapının temelinin
sanayileşme olduğu, bu zaman diliminde sanayileşmiş ülkelerin dünyada söz sahibi ve
egemen konumda olmalarından anlayabiliriz.
Sanayileşmiş ve sanayileşmekte olan ülkelerin taarruzlarıyla yıkılan Osmanlı
İmparatorluğu’nun yerine 1923’de kurulan yeni Türkiye Cumhuriyeti Devleti, köhnemiş
Osmanlı Devleti’nin yerine geçerken harap bir ülkeyi de devralmıştı. Ülke geri kalmış,
fakir ve sermayeden yoksundu. Esasen yetersiz olan altyapı tesisleri de uzun savaş
yılları boyunca harap olmuştu. Ülkede sanayi denilecek tesisler ve sanayileşmek için
de gerekli tasarruf sermayesi mevcut değildi. Sanayileşmek için yabancı sermayeye
ihtiyaç vardı. Ancak Osmanlı İmparatorluğu devrinde yabancı devletlere ve onların
vatandaşlarına sağlanan özel imtiyazlar (ayrıcalıklar) devletin bağımsızlığını da
zedelediğinden, memlekette bu tür ayrıcalıklara karşı çok ciddi tepkiler mevcuttu. Bu
şartlar altında da, yabancı sermayeden faydalanmak da mümkün olmamıştır. Yabancı
sermaye özel imtiyaz ve muafiyetlerden faydalanmak istiyordu.
A.H.Hanson’un belirttiği gibi, “Türkiye, sömürge tipi düşük bir iktisat ve onun
yanında derin bir sermaye eksikliği ve bundan da derin bir teknik bilgi eksikliği ile baş
başa kalmış bulunuyordu.”1
Peki, yeni devlet, sermaye, teknik bilgi ve bunun yanında zamanın gerektirdiği
teknoloji eksikliği ile nasıl diğer devletlerle rekabet edecek ve halkını refaha
kavuşturacaktı? Bu eksiklikleri nasıl giderecekti?
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, kuruluşundan itibaren hatta kurulmadan önce
dahi bu sorunu tespit etmiş, ekonomik kalkınmanın temeli olan sanayileşmenin
sağlanması için ihtiyaç duyulan planlama faaliyetlerine yaptığı toplantı ve kongreler ile
başlamıştır.
1951 Sanayi Kongresi de bunlardan biridir. Bu kongre; Türk iktisat tarihi’nin
unutulmuş, üzerinde yeterince durulmamış, aydınlatılmamış noktalarından biri olarak
değerlendirilebilir. Türkiye’de kongrelerin genelde ya bir gerileme ya da kalkınma
dönemlerinde gerçekleştiği göz önüne alınırsa 1951 sonrası Türkiye ekonomisini ve
sanayi gelişimini algılamada 1951 Sanayi Kongresi’nin çok önemli bir yere sahip
olduğu anlaşılabilir. Hükümet - sanayici ilişkilerinin boyutlarını, 1948’den beri kongre
dilini kullanarak “liberalleşmeden” bahseden ve belki de bu amaçla Demokrat Parti’nin
1 A.H.Hanson, Türkiye’deki İktisadi Devlet Teşekküllerinin Bünyesi ve Murakabesi, Ankara: 1954, s.8.
2
iktidara gelişini destekleyen sanayicilerin yeni hükümetten beklentileri ve ileriye yönelik
açılımları bu kongrenin her anında görülebilir.2
Fakat bu kongreden önce yapılan sanayileşme ile ilgili kongrelere de
değinmenin başlangıç olarak konunun gelişimine katkısı olacağı açıktır.
Kendisinden sonra yapılacak kongrelerin başlangıcı olarak, Cumhuriyetin
ilanından önce, 17 Şubat – 4 Mart 1923 tarihleri arasında yapılan “İzmir İktisat
Kongresi”ni göstermek mümkündür. Bu kongre; çiftçi, tüccar, sanayi ve işçi gruplarını
kapsayan 1135 delegenin katılımıyla İzmir’de toplanmış ve 16 gün devam etmiştir.
Ziraat, ticaret, sanayi ve el emeği konularında çok önemli kararlar almış ve sonuç
olarak bir “ misak-ı iktisadi” tespit ve kabul etmiştir3. Kongrenin ehemmiyetini Atatürk
açılış nutkunda şöyle belirtmiştir:
“Efendiler, heyeti aliyenizin bugün akdetmiş olduğu Türkiye İktisat Kongresi
çok mühimdir, çok tarihidir. Nasıl ki, Erzurum Kongresi felaket noktasına gelmiş olan bu
milleti kurtarmak hususundaki misak-ı millinin ve teşkilatı esasiye kanunun ilk temel
taşlarını tedarik hususunda amil olmuş, müessir olmuş, müteşebbis olmuş ve bundan
dolayı tarihimizde, tarihi milletimizde en kıymetli ve yüksek hatırayı ihraz etmişse,
Kongreniz dahi milletin ve memleketin hayat ve halası hakikisini temine medar olacak
düsturun esaslarını ihzar edip ortaya koymak suretiyle tarihte büyük bir nam ve çok
kıymetli bir hatırayı ihraz edecektir.”4
İzmir İktisat Kongresi’nde “sanayi grubunun iktisat esasları” ismi altında
sanayiyi ilgilendiren konular “gümrüklerde koruma yöntemleri, teşvik-i sanayi kanunu,
yollar ve araç taşımacılığında özel tarifeler, sanayi bankaları, sanayi eğitimi” olmak
üzere beş bölüm halinde görüşülmüştür. 5
“Hammaddesi yurt içinde yetişen veya yetiştirilebilen sanayi dallarının
kurulması, el işçiliğinden veya küçük imalattan süratle fabrikaya veya büyük işletmeye
geçilmesi, devletin yavaş yavaş iktisadi görevleri de olan bir organ haline gelmesi ve
özel sektör tarafından kurulamayan teşebbüslerin devletçe ele alınması, özel
teşebbüse kredi sağlayacak bir devlet bankasının kurulması, dış rekabete
dayanabilmek için sanayinin toplu ve bütün olarak kurulması, sanayinin teşviki ve milli
2 Kongre hakkında şimdiye kadar bir araştırma yapılmamıştır. Yalnızca bir tanıtım yazısı yazılmıştır. bkz. Cem Çetin, "50 Yıl Önceki Bir Arayışın Hikâyesi: 1951 Sanayi Kongresi", Toplumsal Tarih Dergisi, Cilt 15, Sayı 88, İstanbul: 2001, “s.s. 46-48”. 3 Avni Zarakolu, Atatürk Devrimleri ve İktisadi Kalkınma, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi, Ellinci Yıl Armağanı, Ankara: 1977, s.56. 4 Zarakolu, s.56. 5 Mustafa A. Aysan, Atatürk’ün Ekonomi Politikası, İstanbul: Yurt yayınları, 1980, “s.s. 96–101”
3
bankaların kurulması” hususları İzmir İktisat Kongresi’nin sanayi konusunda aldığı
kararların en önemlileri olarak sıralamak mümkündür. 6
İzmir iktisat Kongresi’nden sonra ülke sanayisini ilgilendiren ilk toplantı, Milli
İktisat ve Tasarruf Cemiyeti’nin daveti ile 22 Nisan 1930 tarihinde Ankara’da toplanan
“Birinci Sanayi Kongresi” dir.
Birinci Sanayi Kongresi’ni açan zamanın iktisat bakanı Şakir Bey “Kongrenin
başlıca maksadı, milli sanayimizin teessüs ve inkişafı çarelerini aramak ve göstermek
olacaktır” diyerek gelecek dönemde uygulanacak sanayi politikasının yönünü
belirtmiştir. Kongre gündemini “hammadde, sermaye ve kredi, vergi ve harçlar, Teşvik-i
Sanayi Kanunu ve uygulaması, standart meseleleri, rasyonalizasyon meseleleri, ticaret
ve sanayi odalarında sanayicilerin temsili, sanayi eğitimi, nakliyat tarifeleri” konularında
toplamıştır.7
1936 yılının Ocak ayında Ankara’da hedefi ikinci beş yıllık kalkınma planı ile
devletin yapacağı işleri programlaştırmak olan ve yalnız devlet memurları ile devlet
teşekküllerinin mensuplarını kapsayan ‘’Endüstri Kongresi’’ adıyla bir toplantı daha
yapılmışsa da, bu kongrede 1930 yılındaki Birinci Sanayi Kongresinin kimliğini bulmak
mümkün değildir. Bu nedenle 1936 yılındaki kongreyi devletin kendi teşkilatı içinde
yaptığı bir toplantı olarak değerlendirmek mümkündür.8
Sanayi konularına değinen bir başka kongre de 23 Kasım 1948 tarihinde
meslek ve bilim kuruluşlarının ortak hareketi ile İstanbul’da toplanan “İktisat Kongresi’’
dir. 1948 kongresi ile Türkiye “liberal” söylemler ile tanışmıştır. Bu kongre “devletçi”
yaklaşımın karşısında bir konum almıştır. Buradan çıkan kararlar, Türkiye’nin dünya
ekonomisiyle yeni bir takım ilişkiler kurmak üzere olduğu bir döneme denk düşmüş ve
takındığı “liberal” söylem böylesi bir ortamda daha da önemli hale gelmiştir.9
1951 Sanayi Kongresi’ne doğrudan geçmeden önce; Türkiye ve dünyada
meydana gelen ekonomik, politik ve sosyal olayların kongreyi şekillendirmesinin ve yön
vermesinin kaçınılmaz olduğu düşüncesinden hareketle, bu dönemin kısaca
incelenmesi gerekmektedir. Bu incelemenin de 20. yüzyılın başlangıcında meydana
gelen olayların dünya ekonomisinde dönüm noktası teşkil ettikleri ve bu olaylar
neticesinde devletlerin ekonomi ve sanayi politikalarında revizyona gittikleri
gözlemlendiğinden, “Dönemlendirme” kapsamında bu olayların başlangıç tarihi ele 6 Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, 50. Yılda Türk Sanayi, Ankara, 1973, “s.s.23–25” 7 Tevfik Çavdar, Türkiye Ekonomisinin Elli Yılı, Bursa: Bursa İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi, 1973, “s.s.49–61”. 8 Memduh Yaşa, Cumhuriyet Dönemi Türkiye Ekonomisi (1923–1978), İstanbul: Apa Basımevi, 1980, ”s.s.77–78”. 9 Yaşa, “s.s.80-81”
4
alınmıştır. 1929 Dünya Ekonomik Krizi ve İkinci Dünya Savaşı hiç kuşkusuz ülkelerin
ekonomik yapılarının revizyonunda ve sanayi politikalarının tespitinde değişimini
başlangıcını teşkil etmişlerdir. Buna paralel olarak Türkiye’de de bu tarihler sanayi
politikasının tespitinde ve sanayileşme uygulamalarında değişiklikler yapılmasına
neden olmuştur.
İkinci bölümde 1951 Sanayi Kongresi’ne kadar olan dönemde Türkiye’de
sanayi politikaları ve sanayinin durumu dönemler halinde incelendikten sonra, üçüncü
bölümde kongrede gündeme alınan ve tartışılan konular, alınan kararlar açıklanmıştır.
5
2. 1951 SANAYİ KONGRESİ’NE KADAR OLAN DÖNEMDE TÜRKİYE’DE SANAYİ POLİTİKALARI VE SANAYİNİN DURUMU
2.1 1923 – 1929 Döneminde Türkiye’de sanayi politikaları ve sanayinin durumu
Anadolu’da yeni bir devletin kuruluşunu ve Osmanlı İmparatorluğu’nun kesin
olarak tarihe karışmasını simgeleyen 1923 yılına gelindiğinde ülke ekonomisinin içinde
bulunduğu durum, savaşın meydan getirdiği yıkım nedeniyle oldukça vahimdir. Savaş
yılları, aslında çok etkisiz olan fabrika üretiminin büyük ölçüde hammadde yokluğu
nedeniyle sarsılmasına; Anadolu’ya dağılmış olan küçük sanayi ve el sanatlarının ise
yetişkin erkek nüfusun cepheleri doldurması yüzünden büyük ölçüde gerilemesine yol
açmıştı. Ülkenin savaş öncesinde zaten zayıf olan sanayi sektörü savaş yıllarında
neredeyse tamamen yok olmuş durumdaydı.
1923 İzmir İktisat Kongresi’nden sonra devletin modern bir sanayinin oluşması
için öngördüğü ana mekanizma, devletin bireyleri zenginleştirecek ortamı ve desteği
sağlaması; böylece oluşacak ve kısmen de siyasi kadrolardan kaynaklanacak yeni
burjuvazinin yabancı sermayeyle “eşit koşullarda” işbirliği ve ortaklık ilişkileri içine
girerek gelişmeyi ve sanayileşmeyi gerçekleştirmesiydi. Sanayileşmeyi kolaylaştıracak
“ölçülü ve ılımlı” bir korumacı rejim tercih edilmekteydi; ancak 20. yüzyılın ilk
çeyreğinde ortaya çıkan uluslararası konjonktür ve Türkiye’nin özel durumundan doğan
sınırlamalar Türkiye ekonomisinin dünya ekonomisiyle esas olarak bir “serbest ticaret-
açık kapı” ortamı içinde birleşmesi sonucunu veriyordu.10
Bu mekanizmanın işlediği süre içinde istenen doğrultuda bazı sonuçların elde
edildiği gözlenmiştir. Örneğin, devlet desteğinin, bireylerin zenginleşmesinde etken bir
rol olduğu ortaya çıkmıştır. Müslüman-Türk ticaret burjuvazisi ile siyasi kadroların ve
yüksek bürokrasinin işbirliğinden, geleneksel (ve gayrimüslim) temsili ticaret
burjuvazisinin işlevlerini kısmen de olsa devralabilen, bazı hallerde yabancı sermayeyle
işbirliği içinde kurulan imtiyazlı şirketlerin tekelci kazançlarından nemalanan bir yeni
zenginler tabakası oluşmuştur. Ancak bu oluşum, devletin yaratacağı imkânlara el
koyan aracı faaliyetlerin ve özellikle ithalata dönük bir ticari kapitalizmin gelişmesinden
öte bir anlam ifade etmemekteydi. Bir burjuva devriminin ve milli nitelikte bir kapitalist
gelişimin vazgeçilmez unsuru olan sanayileşmenin bu modelle gerçekleşemeyeceği,
1920’li yılların sonuna gelindiğinde açık seçik ortaya çıkmıştır. 11
10 Serdar Turgut, Demokrat Parti Döneminde Türkiye Ekonomisi, Ankara: Adalet Matbaacılık, 1991, “s.s.96-97” 11 Turgut, “s.s.98-99”.
6
Bu dönemde sanayiye dönük politikaların temelinde gümrük politikalarına
getirilen sınırlamalar yatmakta; bunların dışında ise, özel sanayi yatırımlarına sağlanan
özendirici uygulamalar önem taşımaktadır. 1925 yılında kurulan Sanayi ve Maadin
Bankası, kuruluş kanunuyla Osmanlı Devleti’ne ait dört sınaî işletmeyi devralıyor;
ancak bu bankanın kendi eliyle sınaî tesis kurmasına imkân verilmiyor; devraldığı
tesisleri de uygun şartlarla özel sanayi ve maden işletmelerini kredi ve iştiraklerle
desteklemesi öngörülüyordu. Aynı yıl, şeker fabrikaları için özel teşvik ve imtiyazlar
getiren bir kanun getirilmiş; buna dayanarak kurulan (ve Halk Fırkası’nın bazı önde
gelen simalarının hissedar olduğu) Alpullu ve Uşak şirketleri, sonradan üretimden daha
kazançlı gördükleri şeker ithalatına yönelmeyi tercih etmişlerdir. 12
Devlet bu devrede direkt sanayi yatırımlarına hemen hemen hiç önem
vermemiş, faaliyetini daha çok insan yetişmesine, eğitimine ve alt yapı yatırımlarına
yöneltmiş, sanayinin, özel teşebbüs tarafından yaratılabileceğini farz etmiştir. Bunun
için de özel sermaye yatırımlarını teşvik edici tedbirlere başvurmuştur.
Dönemin sanayi sermayesini ilgilendiren bir uygulaması, 1927 tarihli Teşvik-i
Sanayi Kanunu’dur. Bu kanun sanayi yatırımlarına ve sanayi işletmelerine çok geniş
ve cömert muafiyet, imtiyaz ve teşvikler sağlamıştır. 13
Sanayi Kuruluşlarını teşvik ve koruma amacıyla çıkarılan Teşvik-i Sanayi
Kanunu, bir taraftan sanayinin tanımını yapmakta ve sınıflara ayırmakta, her grup
kanunun getirdiği muafiyetlerden taşıdığı önem derecesinde faydalanmaktadır. Bir
kısım vergi ve harçlardan muafiyet, gümrüklerde özel indirim, devlet arazisinden belli
bir miktara kadar bedelsiz arazi tahsisi gibi kolaylıklar özel teşebbüs için olumlu etkiler
yapmışsa da beklenilen sonuç alınamamıştır. Teşvik-i Sanayi Kanunu’ndan
faydalanılarak ülkede bazı sanayi işletmeleri kurulmuştur. Bu kuruluşların yaygınlığı ve
ekonomiye etkisi pek fazla olmamakla beraber, bu yolla sanayi teşebbüslere atılma
emniyet ve arzusu gelişmiş ve ticari zihniyetin değişimini de yol açmıştır.14
Bu dönemde sanayi sektörünün belirgin özelliği elektrik, kâğıt ve maden
sanayileri dışında tüm sektöre küçük üreticiliğin hâkim olmasıydı. Sanayi
sektöründeki katma değerin %98’ini üreten gıda, tekstil, maden işletme, kimya sanayi
ve ağaç ürünleri sektörleri aynı zamanda en yüksek düzeyde küçük ölçekli üretim
yapan sektörlerdi. 1927’de var olan 65245 işyerinden 23316’sında sadece iş sahibi,
4914’ünde de iş sahibi ve yakın aile bireyleri çalışmaktaydı. Bu iki kategori tüm sanayi
12 Agâh Oktay Güner, Türkiye’nin Kalkınması ve İktisadi Devlet Teşekkülleri, İstanbul: Damla yayınevi, 1978, ”s.s. 33–37”. 13 M. Naci Bostancı, Cumhuriyetin Başlangıç Yıllarında Ekonomi ve Siyaset, İstanbul: Ötüken Neşriyat, 1996, “s.s.30–31”. 14 Bostancı, “s.s.32–36”.
7
sektörünün %43’ünü oluştururken, işyerlerinin, %36’sı da 2 veya 3 kişi çalıştıran
kategorisine girmekteydi.15
Çağlar Keyder’in “geleneksel” diye tanımladığı bu küçük ölçekli üretim
birimleri, özellikle yurt içinde üretilen tarım ürünlerini işleme ve dokumacılık alanlarında
yoğunlaşmışlardı. Tarım sektöründeki yaygın küçük üreticiliğin doğal bir uzantısı olarak
gelişmiş olan bu geleneksel zanaatların, gelişmiş ülkelerle ticari bağların sıklaştığı, açık
ekonomi koşullarının hüküm sürdüğü 1923–29 döneminde ithal malların rekabeti
karşısında yaşamlarını sürdürebilmeleri çok zorlaşmıştı. 16
Öte yandan bu dönemde elektrik, havagazı gibi belediye hizmetleri, çimento
sanayi, gıda işletme sanayi gibi iç pazara yönelik üretim yapan sektörlerde, genellikle
yabancı sermayenin de katkılarıyla yeni yatırımlara gidilmiştir. Bu sanayi kolları
kullandıkları teknoloji ve ölçekleri bakımından “modern” diye tanımlanabilecek
durumdaydılar.17
Bu dönemde devlet, temel tüketim ve ara malları alanında ithal ikamesi
sağlamak gayesi ile üç beyaz, üç siyah projesine öncelik vermiştir. Un, şeker, pamuk
üç beyazı: kömür, demir ve akaryakıt da üç siyahı temsil ediyordu. Bu temel malların
yurt içinde üretilmesi ile hem döviz tasarrufu sağlanacak, hem de dışa karşı bu
maddeler için bağımlılık kalmayacaktı.
Devlet, özel sektör sanayini geliştirmek için sermaye unsuru üzerinde durmuş,
tabii kaynakların, özellikle yeraltı servetlerinin araştırılması, mevcutların geliştirilmesi,
enerji kaynaklarından yararlanılması ve özellikle personel yetiştirilmesi gibi önemli
alanlarda esaslı tedbirlere başvurmuştur. Özel sektörde gözlenen gelişmeler, büyük
ölçüde tüketim sanayi alanında olmuş, küçük ve ferdi teşebbüsler halinde kalmış, temel
sanayiye rağbet edilmemiştir.18
Yeni devletin kuruluşundan 1929 yılına gelinceye kadar, sanayileşmede
beklenilen seviyeye ulaşılamamıştır. Bunun başlıca sebepleri şu şekilde özetlenebilir:
a. Çok düşük gelir seviyesinin mevcudiyeti,
b. Yatırımcı sınıfın yetersizliği,
c. Teknik bilgi yetersizliği,
15 Devlet İstatistik Enstitüsü, Sanayi Sayımı, 1927, Ankara: 1969.”s.s.34-35” 16 Çağlar Keyder, Dünya Ekonomisi İçinde Türkiye (1923–1929), Ankara: Yurt Yayıncılık, 1982.”s.s. 57–58”. 17 Keyder, s. 59. 18 Keyder, s. 60.
8
ç. Yabancı sermayenin olumsuz davranışı ve bu sermayeye karşı beslenilen
güvensizlik,
d. 1929 yılına kadar sanayinin dışa karşı himaye imkanından yoksun kalması,
e. Özel sektörün, Teşvik-i Sanayi Kanununun çok uygun hükümlerine rağmen
yapabildiği yatırımların miktar ve nevi itibariyle tatmin edici olmaması.
1923–1929 dönemini Korkut Boratav ‘’açık ekonomi koşullarında yeniden
inşa’’ ifadesiyle tanımlamaktadır. Bu dönem içinde sanayinin gelişme hızı yıllık % 10,2
gibi küçümsenmeyecek bir ortalamaya ulaşmıştır. Ancak, 1920’li yıllarda sanayi, milli
gelirin öncü bir sektörü olabilecek boyutlara ulaşamamış, dönem ortalaması olarak
GSMH içindeki payı sadece % 11’i oluşturmuştur. Bu dönemde gerçekleşen yüksek
büyüme hızı, dinamik bir sanayileşme temposunu değil, biraz önce belirtildiği gibi
yeniden inşa sürecini yansıtmaktadır. Kısacası, 1923–1929 döneminde anlamlı bir
sanayileşme süreci oluşmamıştır. 19
2.2 1930 – 1939 Döneminde Türkiye’de sanayi politikaları ve sanayinin durumu
Korkut Boratav’ın Korumacı – Devletçi Sanayileşme olarak adlandırdığı 1930–
1939 döneminde, iktisat politikaları bakımından iki belirleyici özellik vardır: Korumacılık
ve Devletçilik. İktisat politikalarının yöneldiği amaç ve elde edilen sonuçlar bakımından
ise bu yıllar bir ilk sanayileşme dönemi olarak nitelendirilebilir. Nihayet, 1930’lu yılların
kapitalist dünya ekonomisi bakımından büyük buhran yılları olduğu da
değerlendirildiğinde, ele alınan dönemin tüm belirleyici unsurları vurgulanmış olur.
Kısacası bu yıllarda dünya ekonomisi büyük buhranın içinde sürüklenirken Türkiye
ekonomisi dışa kapanarak ve devlet eliyle bir milli sanayileşme denemesi içine
girmiştir. Bu denemenin, ana hatlarıyla, başarılı olduğu söylenebilir. 20
“Korumacı-devletçi sanayileşme” diye nitelendirilen bu dönemin politikaları
sanayileşmeyi hedefleyerek korumacılıkla devletçiliğin birlikte uygulanmasını
sağlamıştır.
1923–1929 döneminde sağlanan büyüme, cılız Osmanlı sanayinin yapısı
aynen korunarak ve daha çok savaş koşullarının oluşturduğu atıl kapasitenin yeniden
üretime yönlendirilmesiyle gerçekleşmiştir. Devletin sanayi yatırımları aşağı yukarı yok
denecek düzeydeydi. Devlet işletmelerini bünyesinde toplayan Sanayi ve Maadin
Bankası’nın faaliyetlerinin son bulduğu 1932 yılında, bankaya ait ve hepsi Osmanlı 19 Korkut Boratav, Türkiye İktisat Tarihi (1908–2002), Ankara: İmge Kitabevi, 2004, “s.s.52-53” 20 Boratav, Türkiye İktisat Tarihi (1908–2002),s.59.
9
döneminden devralınmış bulunan sadece dört fabrika vardı. Bunlar, Hereke İplik
Dokuma, Feshane Yün İplik, Bakırköy Bez ve Beykoz Deri-Kundura fabrikalarıydı. 1913
Osmanlı sanayi sayımı, yukarıda sayılan dört fabrikaya ek olarak iki fabrikanın daha
devlete ait olduğunu göstermektedir. İzmir Mensucat iplik fabrikası ve 1984 kuruluşlu
50–60 işçi çalıştıran bir porselen fabrikası! 1913–1932 arasında sanayide devlet
işletmeciliğinin genişlemediği, aksine daraldığı söylenebilir.21
1930’a kadar gözlenen iktisadi gelişmelerin sanayileşme doğrultusunda
başarılı olamamasının algılanması, 1929’da ortaya çıkan “para buhranı” ile 1930’da
Serbest Fırka’da örgütlenen muhalefetin halk yığınları içinde büyük başarı kazanması
gibi etkenler, bu yıllara egemen olan sanayi politikalarının siyasi iktidar tarafından
değiştirilmesine sebep olmuştur.
1930 yılının sonuna gelindiğinde, siyasi iktidarı bu türden bir değerlendirme
yapmaya zorlayan olayların hepsinin üstünde ve pek çok şeyin belirleyicisi olarak
dünya kapitalizminin merkezlerinde 1929’da patlak veren büyük buhrandır.
Büyük buhran Türkiye’yi olumsuz şekilde etkilemiştir. Türkiye, dünya
ekonomisine hammadde ihracatçısı ve sınaî ürün (çoğunlukla tüketim malı) ithalatçısı
durumunda ve kural olarak serbest ticaret rejimleri içinde katılan ülkelerdendi. Büyük
buhran, hammadde fiyatlarını sanayi fiyatlarından çok daha fazla düşürmüştür. Bu
koşullarda serbest ticaret-açık kapı politikalarının sürdürülmesi, ihracatın reel alım
gücündeki düşmeye paralel olarak ithalat kapasitesinde önemli daralmalara yol
açmıştır. Zorunlu sınaî tüketim mallarının pek çoğunu, örneğin şeker, un ve kumaşı
içeren ithalatın reel olarak düşmesi toplam tüketim hacmindeki ve hayat standartlarında
önemli gerilemelere sebep olmuştur. İhraç gelirlerindeki daralmadan kaynaklanan bu
gerilemeyi önlemenin tek yolunun dış ticaret açıklarının kapitalist merkezlerden
sermaye ihracıyla kapatılması olarak değerlendirilmiştir. Ancak, büyük buhran,
sermaye hareketlerini de geniş çapta daralttığı için istisnai durumlar dışında bu da çıkar
bir yol olmamıştır.22
Bu durumda, tüketim ve gelir düzeyinin düşmesine karşı doğal bir savunma
tepkisi olarak ithalatı denetleyen koruma önlemlerine gidilmesi, kısacası dışa
kapanarak buhranın iç yansımalarını sınırlamak, durgunluğu aşmanın ön koşulu
olmuştur. Koruma duvarları arasında, yaygın ve eskiden ithal edilen sanayi tüketim
mallarından “üç beyazlar” olan un, şeker, pamuk ile başlayan ithal ikameci yatırımlar, 20. yüzyılın ilk yarısında Türkiye’de ilk sanayileşme hamlelerini oluşturmuştur.
21 Tevfik Çavdar, Cumhuriyet Devri Başlarken Türk Ekonomisi, Bursa: İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi, 1973, “s.s.24–26”. 22 Çavdar, Cumhuriyet Devri Başlarken Türk Ekonomisi, “s.s.27–28”.
10
Farklı bir ifadeyle, uluslararası ihtisaslaşmanın o döneme kadar az gelişmiş ülkeleri
mahkûm kıldığı “sanayisiz” yapıyı aşmaya yönelik ilk hamlelerin birçok ülkede büyük
buhran yıllarında gözlenmesi tesadüf değildir. 1929 sonlarından itibaren adım adım dış
ticareti denetleyen ve korumacı bir yeni yapıya geçen Türkiye’nin deneyimi de aynı
yönde olmuştur.23
Ancak, o dönemde siyasi bağımsızlığa sahip olduğu için, dış ticaret rejimini
bizzat düzenleyebilen pek çok az gelişmiş ülkede gözlenen salt korumacı tedbirler
Türkiye’de de iki yıllık bir denemeden sonra aşılmış ve 1932’den sonra korumacılık,
devletçilikle tamamlanmıştır.24
Türkiye’de devletçiliğin, kapitalist bir gelişme modelinin parçası olduğu da
söylenebilir. Devletçi bir gelişmenin dinamizmiyle buhran koşullarında liberalizmin
zorunlu refakatçisi olacak olan durağanlık burjuvazinin kısa ve uzun dönem çıkarları
açısından karşılaştırılırsa, birinci seçeneğin Türkiye’de kapitalizmin gelişmesi
bakımından çok daha elverişli bir ortam yarattığı açıkça ortaya çıkar: bir kere, devlet
sanayi lehine fiyat ilişkileri, ikinci derecede önem taşımasına rağmen özel sanayi için
de geçerliydi. İkinci olarak, artan kamu yatırımlarının, devletle iş yapan müteahhitler,
ticaret ve küçük sanayi için (durağan bir ekonomide söz konusu olmayacak) ek talep ve
buna bağlı kazanç ve birikim imkânları yaratacağı da ortadadır. Nitekim sonraki
dönemlerde sivrilecek büyük sermaye gruplarının pek çoğunun kökeninde 1930’lu
yıllarda devlet ihaleleriyle elde edilen kazançlar yatmaktadır. 25
Kapitalist dünya sisteminin merkezini derinden sarsan 1929 buhranı, bu
sistemin bağımlı ve azgelişmiş çevresini oluşturan Türkiye gibi ülkelerde ilk kez kendi
öz dinamikleriyle, ulusal bir sanayileşmeye yönelme fırsatı yaratmıştır.
1931 yılında iktidar partisi Cumhuriyet Halk Fırkası programına devletçiliği
almış, hazırlık ve çalışma devresinden sonra ilk beş yıllık birinci planı 1934 yılından
itibaren uygulamaya koymuştur.26
Ancak Birinci Beş Yıllık Sanayi Planının uygulanmasından önce ve uygulanma
sürecinde, çok önemli düzenlemeler yapılmış ve yeni bir takım müesseseler
kurulmuştur.
23 İlhan Tekeli ve Selim İlkin, 1929 Dünya Buhranında Türkiye'nin İktisadi Politika Arayışları, Ankara: ODTÜ Yayınları,1977, “s.s.68–70”. 24 Tekeli ve İlkin, “s.s.71–72”. 25 H. Laufenburger, İktisadi Sahada Devlet Müdahalesi, Zekai Apaydın (çev.), İstanbul: Bilim Yayınları, 1941, “s.s.40–60”. 26 A. Afet İnan, Devletçilik İlkesi ve Türkiye Cumhuriyeti’nin Birinci Sanayi Planı, 1933, Ankara: Gazi, 1972, “s.s. 33–34”.
11
1933 yılında Devlet Sanayi Ofisi ile Türkiye Sanayi Kredi Bankası kaldırılarak
bunların yerine Sümerbank kurulmuştur. Sümerbank’ın faaliyetlerinin ana amacı, özel
sektör sanayinin kredi ihtiyaçlarını karşılamak olmakla beraber, esas görevinin sanayi
planının uygulanması teşkil etmiştir. Sümerbank aynı zamanda daha sonra kurulan
diğer devlet kuruluşlarına da örnek olmuştur.27
1935 yılında yeraltı kaynaklarının araştırılması için Maden Tetkik Arama
Enstitüsü (MTA), elektrik enerji kaynaklarının değerlendirilmesi için Elektrik İşleri Etüd
İdaresi (E.İ.E.), maden ve elektrik işletmelerini kurmak ve işletmek amacıyla da Etibank
kurulmuştur.28
Devletçi atılımların temel resmi belgelerinden biri olan birinci beş yıllık sanayi
planının giriş bölümünde, devletçiliğe vurgulama açık bir biçimde yapılmıştır. “Garp
kültürünün, yani tekniğin ve büyük sanayinin sahası şark sahillerini ihata ediyordu
(kuşatıyordu)… Bu sahalar, sanayileşmemiş milletlere malumat gönderiyor,... Büyük
sanayinin tufanı altındaki dünya pazarlarında mevcut istihsal cihazları inhilal ediyor
(üretim araçları parçalanıyor) ve daha dün müstakil vahdetler halindeki camialar büyük
sanayinin hegemonyası altına girerek hukuken müstakil, fakat iktisaden tabi birer varlık
haline düşüyordu. Garbın sanayi memleketleriyle ziraat ve hammadde memleketleri
arasındaki bu tabiiyet, sanayi memleketlerini ihya edici, fakat hammadde
memleketlerini de tedricen inhilal ettirici vaziyetler ihdas etti… Türkiye’nin emtia
mübadelesindeki mevki garp sanayi mamulâtına bir mahreç ve… o sanayie hammadde
yetiştiren bir ziraat memleketi olması(dır)… Büyük sanayici memleketler, arasındaki
bütün siyasi ve iktisadi… İhtilaflara rağmen, ziraatçı memleketlerin bu silkinme
hareketlerine, er geç set çekmek hususunda siyasi nüfuzlarını kullanmakta
birleşecektir. Bilhassa bu hakikat muhtaç olduğumuz sanayiyi, zaman kaybetmeden
kurmak için en mühim muharrikimizdir.”29
Kapitalist dünya sisteminin gelişmiş ve azgelişmiş kutupları arasındaki iş
bölümünü teşhis etmesinin ötesinde, bu belge, büyük buhranın tüm azgelişmiş ülkeler
ve Türkiye için gecikmeden kullanılması gereken bir sanayileşme fırsatı doğduğunu da
vurgulamakta ve böylece bu tarihi fırsatın 1930’lu yılların başında Türkiye’de siyasi
iktidar tarafından açıkça kavrandığını ortaya koymaktadır. Bu teşhisin hayata
geçirilmesiyle de, korumacı-devletçilik sentezine ulaşılmıştır.
Kriz koşullarına zorunlu tepki olarak devlet müdahaleciliğinin ve korumacı
politikaların yaygınlaşması ile üretken sermaye birikimini üstlenebilecek güçte bir
27 Erdinç Tokgöz, Atatürk Döneminde Türk Ekonomisi, İstanbul: Ağaç Yayınları, 1981, s.38. 28 Tokgöz, s.39. 29 İnan, s.23.
12
toplumsal sınıfın var olmaması, devletçilik uygulamasının Türkiye’nin sanayileşmesinin
gerçekleştirme yolu olarak benimsenmesinin başlıca iki temel nedeni olmuştur.30
1930–1939 döneminde sanayi ve maden sektörlerinde, devlet işletmeleri
yatırımların ve üretimin büyük bölümünün yapıldığı sürükleyici kesim olarak kendilerini
göstermişlerdir. Devletin bu alandaki faaliyet ve yatırımları 1934 yılından itibaren Birinci
Beş Yıllık Sanayi Planı içinde programlanmıştır. Bu plan, Sovyet planlamasından sonra
dünyadaki ilk planlama deneyimlerinden birini temsil eder. 1934 yılının ilk ayında kabul
edilen ve uygulanmaya başlanan Birinci Sanayi Planı’nda yatırım yapılması ve
tamamlanması öngörülen sanayi dalları şunlardan oluşuyordu:
Mevcut gıda ve dokuma sanayi tesisleri hızla genişletilecek ve ihtiyaca karşılık
verilemediği takdirde bunlara yeni tesisler eklenecekti. Maden ocakları başta bakır ve
kükürt olmak üzere işletilmeye açılacaktı. Elektrik enerjisi şebekesi kurulacak, kömür
sanayi ve diğer ikincil ürünler üretimi geliştirilecekti. Ayrıca cam, selüloz, sülfürik asit,
klor, süper-fosfat, suni ipek, sudkostik ve seramik fabrikalarının kurulması
tamamlanacaktı.
Devletçilik döneminde sanayileşme sürecinde atılan büyük adımların somut
göstergesi Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı’dır. 1933–38 yıllarını kapsayan bu planda
öngörülen yatırımların gerçekleşme düzeyi bu dönemde uygulanan ve kısa zamanda
sonuç almaya yönelik olarak planlanan modelin başarısının adeta bir sonucudur. Birinci
planda kamu kesiminin imalat sanayi ve madencilik sektöründe önemli yatırımlara
girmesi hedef alınmıştı. Planda öngörülen tesisler beş yıl içinde tamamlanmış ve
işletmeye açılmıştır. 31
Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı’ndaki yatırım projelerinin, bazı aksamalara
rağmen, 1938’de gerçekleşmiş olduğu kabul edilmiş ve yeni plan çalışmalarına
başlanmış, ancak savaş ortamında bu çalışmalar kesintiye uğramıştır.32
İkinci Beş Yıllık Sanayi Planı, madencilik, maden kömür ocakları, konut, yakıt
sanayi, toprak sanayi, yiyecek maddeleri sanayi, kimya sanayi, bölge elektrik
santralleri, makine sanayi, dericilik sanayi gibi konuları kapsamına almakta idi.33
1930–1939 yılları, Türkiye’nin sanayileşme doğrultusunda ilk ve planlı
adımlarını attığı yıllar olarak nitelendirilebilir. Sanayinin sabit fiyatlarla yıllık büyüme
hızlarının ortalaması %10,3’tür. 1923–1929 yıllarının atıl kapasitenin yeniden üretime 30 Yüksel Ülken, Atatürk ve İktisat, Ankara: Kalmaz Yayınları, 1981, “s.82”. 31 Tokgöz, s.45. 32 Feridun Ergin, Atatürk Zamanında Türk Ekonomisi, İstanbul: Remzi Kitabevi, 1977, “s.s. 27–31”. 33 Haluk Cilov, Türkiye Ekonomisi, İstanbul: Arıkan yayınevi, 1972, “s.s. 134–135”
13
tahsisi koşullarında sağlanan benzer oranlı artışlarla karşılaştırılırsa, gerçek bir
kapasite artışını temsil eden bu sınaî büyüme hızının önemi ve değeri ortaya çıkar. Bu
dönemde sermaye birikimi milli hâsılanın ortalama olarak %101’ini bulmuş; ancak
önceki dönemin aksine bu oranın içinde dış açıkların net katkısı yer almamıştır.
Gerçekten de sanayi kesimi, cumhuriyet tarihinin bundan sonraki hiçbir döneminde,
1930–1939 yıllarının ortalama büyüme hızına ulaşamamıştır. 1929 yılında cari fiyatlarla
milli hâsılanın %9,9’unu oluşturan sanayi kesiminin payı 1939’da %18,3’e çıkmıştır. Bu
değişme sabit (1938’e ait) fiyatlarla %11’den %18’edir. Bu da dönem içinde
sanayileşme doğrultusunda hızlı bir yapısal değişmenin gerçekleştiğini
göstermektedir.34
Sanayileşme her şeyden önce yaygın tüketim mallarının ülke içinde üretilmesi
yönünde gerçekleşmiştir ve dönem son bulduğunda Türkiye artık “üç beyazlar” ı, yani
un, şeker ve dokumayı, kural olarak yerli üretimle sağlıyordu. Bu gelişme, esas olarak
hafif sanayiye ( tekstil ve gıda sanayilerine) dayalı bir gelişmedir. Bunun yanında
yatırım malı ve ara mal üreten modern sanayi kollarının ilk kuruluş yılları da devletçilik
dönemi içindedir. Metalürji, özellikle demir-çelik, kağıt ve kimya sanayi kollarında ilk
modern tesisler bu yıllarda kurulmuş; inşaat malzemesi ve çimento üretiminde büyük
sıçramalar gerçekleştirilmiştir. Makine ve teçhizat yatırımlarındaki ortalama yıllık artış
hızı %10 dolaylarındadır.35
Bu dönemde özel sanayi sermayesi ise, devlet sanayi ile rekabet değil,
tamamlayıcılık ilişkileri içinde olup; devlet işletmeleri için oluşan olumlu fiyat ve maliyet
koşullarının kural olarak bunlar için de geçerli bulunup; genişleyen devlet kesiminden
doğan ek talebin, devlet yatırımlarının girmediği yan ve küçük sanayi kollarında belli bir
canlılık yarattığı gözlemlenmiştir. Teşvik-i Sanayi Kanunu, devletin sıkı denetimi altında
yürürlülüğünü sürdürmüş ve 1932–1939 yılları arasında bu kanundan yararlanan
işletmelerin cari fiyatlarla üretim değerinde 2,4; katma değerinde 3; gayri safi
karlarından 3,2 misli artışlar gerçekleşmiştir. Aynı yıllar içinde imalat sanayi ve
madenciliğin, kamu ve özel kesimler toplamı olarak üretim değeri de 2,4 misli artmış ve
böylece büyük boyutlu özel sanayinin devletçilik yıllarında toplam sınaî gayri safi üretim
değeri içindeki payı %38 dolaylarında ve değişmeden kalmıştır. İncelenen dönemin
genel bir sanayileşme dönemi olduğu dikkate alınırsa, özel sanayinin de devlet
sanayine paralel bir hızla büyüdüğü ve en azından gerileyen küçük sanayi ve el
sanatlarını telafi edecek bir genişleme temposu sağladığı söylenebilir.36
34 Cilov, s.152. 35 Mükerrem Hiç, Türkiye Ekonomisinin Analizi, Başlıca Ekonomik Göstergelerle, İstanbul: Damla yayınları, 1980, “s.s. 7–8”. 36 Hiç, “s.s. 10-11”.
14
Türkiye’deki devletçilik uygulamasının en büyük başarısı, kendi kendine yeterli
olma koşulunu sağlayacak nitelikteki bir sanayileşme sürecinde son derece elverişsiz
koşulların varlığına rağmen, kısa sürede büyük adımlar atabilmeyi gerçekleştirebilmesi
olmuştur. 37
Devletçilik döneminde yatırımların dayanıklı tüketime yönelik olanlar dışındaki
bölümü hızla tamamlanmış, ara malı üreten sektöre ait yatırımlarda hiç
küçümsenmeyecek başarılar elde edilmiştir. Ancak sanayileşme yolunda kaydedilen bu
niceliksel başarıdan daha da önemlisi, sanayileşmenin ithalat ve döviz açısından
gelişmiş ülkelere yeni bağımlılıklar yaratmayacak biçimde gerçekleştirilmiş olmasıdır.
Türkiye’deki sanayileşme deneyiminin bu başarısı döneme ait dış ticaret
göstergelerinin incelenmesiyle açıkça görülebilir. Milli gelirde sanayinin payı 1923-
29’da ortalama %11,4 iken, 1930–39 döneminde %16,9’a, yine aynı dönemlerde milli
gelirde yatırımın payı %9,1’den %10,7’ye, sanayideki büyüme hızı da %8,5’dan
%10,2’ye yükselmiş, milli gelirde ithalatın payı ise 1923–29 dönemindeki ortalama
%14,5 düzeyinden 1930-32döneminde ortalama %8,9, 1933–39 döneminde ortalama
%6,6 düzeyine inmiştir. Bunun yanında 1923–29 döneminde dış ticaret her yıl açık
verirken, 1930–39 yılları arasında her yıl fazla vermeye başlamıştır.38
Dünya ölçeğinde yaşanan kriz, 1935’ten itibaren şiddetini kaybetmeye
başlayınca, devletçilik uygulaması da yumuşamaya başlamış, dünya ölçeğinde ticaret
akımlarının yeniden canlanmaya başladığı 1937 yılından itibaren de, aynı yıl kabul
edilen ikinci beş yıllık planda ithal ikameci sanayileşmenin en ileri aşmasına geçme
hedefi koyulmasına rağmen, sanayileşme hedefinin geri plana itilmesi süreci
başlamıştır.
Büyük kriz konjonktürünün yarattığı elverişli koşullar altında sanayileşme
sürecini başlatan Türkiye, azgelişmişlik konumunu aşma ile sonuçlanacak yolda bir
süre oldukça hızlı ilerlemişse de, özellikle dünya ekonomisinin normal işleyiş
mekanizmalarının kurulmaya başlandığı 1930’ların sonuna doğru, bu fırsatı elinden
kaçırmaya başlamıştır. Ancak her ne kadar ülkeyi azgelişmişlik konumundan kurtarıcı
nitelikteki bir sanayileşme yolundan kısa sürede çıkılmışsa da, devletçilik döneminde
sanayi sektöründe önemli bir yatırım hamlesi gerçekleştirilmiştir.
37 İlhan Tekeli, Uygulamaya Geçerken Türkiye’de Devletçiliğin Oluşumu, Ankara: ODTÜ Yayınları, 1982, ”s.s. 107–114” 38 Korkut Boratav, Türkiye’de Devletçilik, Ankara: Savaş Yayınevi, 1982. “s.s. 6–30”
15
2.3 II. Dünya Savaşı (1940–1945) döneminde Türkiye’de sanayi politikaları ve sanayinin durumu
Türkiye II. Dünya Savaşı’na girmemesine rağmen cephelerde fiilen
savaşmanın dışında savaş ekonomisinin koşullarını bütün ağırlığıyla yaşamıştır.
1930’lu yılların politikaları sonucu esasen bir hayli daralmış bulunan ithalat iki yıl
içerisinde yarı yarıya düşmüştür. Yetişkin nüfusun büyük bir bölümünün askere
alınması üretimde büyük düşmelere yol açmıştır. Savaş öncesinde başlayan planlama
çalışmaları ve sanayi yatırım programları, savunma harcamalarının bütçeye hâkim
olması yüzünden tümüyle ertelenmiştir. Bunlar, savaş yıllarının bir iktisadi gerileme
dönemi olmasına yol açan nesnel etkenleridir ve 1940–1945 dönemini bu anlamda,
yani sanayinin gelişme sürecinin durması anlamında, “bir kesinti” olarak
nitelendirilebilir.39
Ancak, savaş yıllarının başka bazı yönlerden önceki ve sonraki dönemler
arasında bir köprü işlevi gördüğü ve bu bakımdan bir süreklilik gösterdiği de
söylenebilir. Gerçekten, 1930–1939 yıllarının müdahaleci-devletçi politikaları ve bu
dönemin sonunda gözlenen bazı eğilimler savaş yıllarının sanayi politikalarını ve
onların sonuçlarını biçimlendirmiştir. 40
İncelenen dönem, milli hâsılanın, sınaî üretimin sürekli olarak düştüğü yıllardır.
Yıllık değerlerden yapılan hesaplamaya göre, sanayi üretimi 1940–1945 döneminde
ortalama % 5,5 gerilemiştir. Devlet sanayindeki daralmanın özel sanayiye göre daha az
olduğu belirtilebilir.41
Bu dönem boyunca savaş ekonomisinin mantığına uygun olarak devlet
müdahaleciliği çok artmışsa da, bunu devletçilik ile karıştırmamak gerekir. Devletçilik
hızlı sanayileşme amacını gerçekleştirmeye yönelik özgün bir iktisat politikası iken,
1940–46 döneminin devlet müdahaleciliği ülkenin kaynaklarını savaşa hazırlık yönünde en etkin bir biçimde kullanabilme amacını taşımıştır. Devlet
müdahaleciliğinin savaş ekonomisi koşulları altında hangi biçimleri alacağını gösteren
en önemli metin 1940 başlarında çıkarılan Milli Koruma Kanunu’dur. Bu kanuna göre
hükümet, hem tarım hem de sanayi sektörleri üzerinde sınırsız denebilecek kontrol ve
müdahale yetkisini elde etmiştir. Öyle ki “… hükümet sanayi ve maden kuruluşlarının
neleri, ne miktarda üreteceğini tayin ve bu hedeflerin gerçekleşmesi için işletmelerde
39 Cilov, s.175. 40 Ömer Celal SARAÇ, 50 yıllık Cumhuriyet Döneminde Ekonomik ve Soysal Bünyedeki Başlıca Değişmeler, İstanbul: İktisat fakültesi Mecmuası, Cilt 30, 1973. 41 Hiç, s.25.
16
zorunlu değişiklik ve genişletmeleri yaptırmaya ve bunları kontrol etmeye, üretim
programları empoze etmeye “ bu kanunla yetkili kılınmıştır. 42
Savaş ekonomisi koşulları nedeniyle sanayileşme sürecinin kesintiye uğradığı
bir dönemde, üretim birimleri üzerinde doğrudan kontrolleri içeren bir devlet
müdahaleciliğinin bu şekilde yaygınlaşmasının, devletçilik uygulamalarının doruk
noktasında bile nihai amaç olarak terk edilmeyen özel girişimciliğin desteklenmesi
politikasının izlenmesi için uygun bir ortam yaratmadığı açıktır. Nitekim bu kanun ve
ona bağlı olarak dönem boyunca çıkarılan kararnameler sermaye kesimlerini
destekleyen bazı yönler içerseler de, özel girişimciliği oldukça ürküten bir ortamın
oluşmasında belirleyici bir rol oynamışlardır.43
Yurt içi kaynakların savaş hazırlığına yöneltilmesi ve devletçilik döneminde
zaten düşük düzeyde sürdürülen ithalatın daha da düşmesi, sanayi sektöründe de
önemli bir daralmaya yol açmıştır. Devletçilik döneminin son yıllarında hız kaybetmeye
başlayan sanayileşme çabası, üretken sermaye birikimi savaş ekonomisi koşullarında
tamamen durmuş, sanayi burjuvazisi yaratma amacı geri plana itilmiştir
2.4 Savaş sonrası yeni arayışlar
“Egemen devlet”, uluslararası ilişkileri ekonomik, ideolojik ve politik
mekanizmalar aracılığı ile düzenleyerek, kendi ülkesinden dünya ölçeğine yayılan
sermayeye uygun kurumsal bir çerçeve hazırlamaya çalışan devlettir. Bu anlamda
“egemen devlet”in hakimiyeti, azgelişmiş ülkeler üzerinde olduğu kadar, diğer gelişmiş
ülkeler üzerinde de mevcuttur
19. yüzyılda kapitalist dünya sisteminin işleyiş mekanizmaları İngiltere
tarafından belirleniyordu; yani bu dönemin egemen devleti İngiltere idi. 19. yüzyılın
sonlarına doğru İngiltere’nin ekonomik gücü Almanya ve ABD’ye oranla zayıflamaya
başlayınca, egemen devlet olma statüsünü de kaybetmeye başladı. 1896–1914 arası,
bu üç devlet arasında egemenliğin kimde kalacağı rekabetinin yaşandığı yıllardır.
Bundan sonra yaşanan iki büyük savaşın yarattığı özgün koşullar, ABD’nin gittikçe
güçlenen ekonomik yapısına yardımcı olmuş ve bu ülke 1945 yılında egemen devlet
statüsünü kazanmış olarak ortaya çıkmıştır. ABD’nin bu rekabetsiz egemenliği
1970’lerin başına kadar sürmüş, bu dönemde ABD, kapitalist dünya sistemi içinde
42 Cilov, s.179. 43 M. Ögüt Yazman, Türkiye’nin Ekonomik Gelişmesi, Ankara: Lale yayınları, 1974,”s.s.72–73”.
17
alınan ekonomik, politik ve askeri kararların yönlendiricisi olma konumunu
sürdürmüştür. 44
ABD, egemen devlet olma avantajını kullanarak, kendi ülkesinden dünya
ölçeğine yayılan sermaye için en uygun kurumsal çerçeveyi, yine dünya ölçeğinde
hazırlamaya girişmiş, bir yanda savaşta yıkıma uğrayan Batı Avrupa Ülkeleri’ne
yatırımlarını arttırarak dönemin mantığına uygun bir ekonomik büyümeyi
gerçekleştirme uğraşını başlatmış, diğer yandan ise azgelişmiş ve gelişmekte olan
ülkelerin bu yeni kurulan düzen içinde hangi konumları alacağı konusunda yönlendirici
rol oynamıştır. 45
Egemen devletin kendisine hazırladığı elbiseyi giymeye başladığı Cumhuriyet
Türkiye’sinde 1946 yılı, ülke tarihinde hem siyasi hem iktisadi bakımdan yeni bir dönüm
noktası olmuştur. Siyasi bakımdan 1946 yılı, tek partili rejimden çok partili parlamenter
rejime geçişin başlangıç tarihidir.
1946 yılına iktisadi bakımdan da bir dönüm noktası niteliği kazandıran özellik,
on altı yıldır kesintisiz olarak izlenen kapalı, korumacı, dış dengeye dayalı ve içe dönük
iktisat politikalarının adım adım gevşetildiği; ithalatın serbestleştirilerek büyük ölçüde
artırıldığı; dış açıkların kronikleşmeye başladığı; dolayısıyla dış yardım, kredi ve
yabancı sermaye yatırımlarıyla ayakta duran bir ekonomik yapının yerleşmesi olmuştur.
Bu dönemde, serbestleşmeye yönelen bir dış ticaret rejiminin sonucu olarak, iç pazara
dayalı bir sanayileşme programı değil, dış pazara dönük ve tarıma, madenciliğe, alt
yapı yatırımlarına ve inşaat sektörüne öncelik veren bir kalkınma anlayışı gündemdedir.
Liberal dış ticaret politikaları bu dönemin bitiminde çok uzun bir süre için terk
edilecektir. Ancak kronik dış açıklar kanalıyla dışa bağımlı hale gelen ekonomik yapı,
bu dönemin bir armağanı olarak Türkiye ekonomisinin kalıcı bir özelliği olma niteliğini
kazanacaktır. Korkut Boratav’ın 1923–1929 yıllarının serbest ticaretçi açık özelliklerini
farklı bir ortamda yeniden gündeme getiren 1946–1953 dönemini, “ dünya ekonomisiyle
farklı bir eklemlenme dengesi” olarak nitelendirmesinin ana gerekçeleri bunlardır.46
1946 yılının başlarında hala eski ve devletçi-korumacı alışkanlıkların izleri
vardır. Bunun en açık belirtisi, 1945 yılında bakanlıklar arası bir komisyonca başlatılan,
1946’nın ilk yarısında tamamlanan ve hazırlıklarına Şevket Süreyya ve İsmail Hüsrev
gibi eski Kadrocuların etkin olarak katıldığı Beş Yıllık Sanayi Planı’dır. Kalkınma ve
sanayileşme hamlelerinde devletin öncülüğünü zorunlu gören bu plan, dış ekonomik
ilişkilere de ekonomik bağımsızlık perspektifiyle bakmaktadır. Yahya S. Tezel’in 44 Şevket Pamuk, Roger Owen, 20. Yüzyılda Ortadoğu Ekonomileri Tarihi, Ayşe Edirne (Çev) İstanbul: Sabancı Üniversitesi, 1998. ”s.s.19–20” 45 Pamuk, Owen,”s.s.21–22” 46 Boratav, Türkiye İktisat Tarihi (1908–2002), “s.s.93-106”
18
çalışmasında belirttiği gibi 1946 planı, “bir taraftan yarı müstemleke şeraiti içine
düşmemek, diğer taraftan da milli tekâmülümüzün seyrini arızaya uğratacak her türlü
tazyik ve tesirden korunmak ve bunun için hem sanayi hem ziraati ve ulaştırma işlerini
genişleterek memleketi bir kül haline koyacak çareler bulmak” amacını izliyor; farklı bir
ifadeyle, açık pazar koşullarının belirleyici bir ihtisaslaşma modeline değil, tüm
sektörlerin ve öncelikle sanayinin gelişmesinden türeyen yaygın ve dengeli bir kalkınma
sürecine dayanmayı öngörüyordu.47
Ne var ki iç ve dış dengelerin bu türden bir gelişme modelini gündem dışı
bıraktığı kısa sürede anlaşılacaktır. 1946 planının hazırlanmasından birkaç ay sonra, 7
Eylül 1946’da bir dolar karşılığı Türk Lirası 1,28’den 2,80’e çıkarılarak Cumhuriyet
tarihinin ilk büyük devalüasyonu, ekonomiyi dünya ekonomisine bütünleştirmeye
yönelik liberalizasyon tedbirleriyle birlikte uygulamaya konuluyor ve dış yardım
arayışına girişiliyordu. Bu girişimlerde 1946 planının bir ayak bağı olacağını fark eden
iktidar, farklı ve daha liberal iktisatçılardan oluşan bir kadroya 1947 yılında, özel
teşebbüsün rolünün ve tarım, ulaştırma, enerji sektörüne verilen önceliğin arttığı
Türkiye Kalkınma Planı’nı hazırlatmıştır. Resmen uygulamaya konmamasına rağmen
bu plan, devletçi-korumacı bir sanayileşme anlayışının artık kesinlikle gündem dışı
olduğunu kanıtlayan bir belge olarak görülmektedir. 48
1930’larda iktisadi kriz koşullarına bir tepki olarak oluşturulmaya başlanan
Keynes’çi politikalar, savaş sonrası dönemde gelişmiş ülkelerdeki hükümetlerin sosyal
refah devletini kurma çabalarına temel oluşturmuş, yine 1930’larda kurumsal çerçevesi
oluşturulmaya başlanan tekelci düzenleme biçimi de savaş sonrası dönemde gelişmiş
ülkelerde geçerli olan sermaye birikim modeline damgasını vurmaya başlamıştır.49
Savaş yılları boyunca askeri ve siyasi önderlik gücünü de kanıtlayan ABD’nin,
egemen devlet olarak ortaya çıktığı savaş sonrası dönemde, bu ülkenin önderliğinde
uygulamaya başlanan uluslararası Keynes’çi politikalar kapitalist dünya sisteminin yeni
işleyiş mekanizmalarının gerektirdiği dünya ölçeğinde işbölümünün kurulma amacı
olmuşlardır. Uluslararası Keynesyenciliğin azgelişmiş ülkelere yönelik başlıca hedefi,
bu ülkelerde 1930’larda başlatılmış olan sanayileşme süreçlerinin gelişmiş ülkelerin
denetimi altına sokulabilmesini sağlamaktır. Yani, uluslararası Keynesyencilik
politikasının amacı, savaş sonrası dönemde azgelişmiş ülkelerde o ana kadar
gerçekleştirilmiş olan sanayileşmenin ara malı, teknoloji ve döviz açısından gelişmiş
ülkelere yeni bağımlılıklar yaratmasıydı. Bu tür bir yeni bağımlılığın yaratılması ise,
47Yahya S. Tezel, Cumhuriyet Döneminin İktisadi Tarihi (1923–1950), İstanbul: Yurt Yayınları, 1986, “s.s.61-62”. 48 Tezel, s.63. 49 Tezel, s.65.
19
uluslararası Keynes’çi politikaların işleyebilmesi ve savaş sonrası dönemde gelişmiş
ülke kökenli ticaret sermayesinin elinden kapitalist dünya ekonomisinin dinamiğini
belirleme işlevini alıp dünya ölçeğinde en yüksek kar arayışına çıkan gelişmiş ülke
kökenli üretken sermayenin, azgelişmiş ülkelerdeki sanayileşme süreçlerini denetim
altına alabilmesinin gerekli önkoşuluydu.50
Devletçilik döneminde çok hızlı bir sanayileşmeyi gerçekleştirdiği açık olan
Türkiye’de savaşın hemen sonrasında çok özgün bir gelişme yaşanmış, ülkemiz işleyiş
mekanizmaları yeni ilkeler doğrultusunda ve yeni bir iş bölümü temelinde yeniden
tanımlanan kapitalist dünya sistemine 1930 dönemi öncesindeki konumuna benzeyen
bir biçimde, yani temelde tarım ürünleri ve hammadde ihraç edip, mamul mallar ithal
etme biçiminde eklemlenmiş, Türkiye’nin bu konumu bir süre yeniden üstlenmesi
egemen devlet ABD tarafından ısrarla istenmiştir.51
II. Dünya Savaşı’nın sona ermesine yakın, Türkiye’de savaş sonrası dönemde
sanayi alanında hangi gelişme stratejisinin izleneceği konusu üzerine düşünülmeye
başlanmıştır. 1945 yılında “Türkiye Sanayinin Harp Zamanından Sulh Zamanına İntikal
ve Sulh Zamanının Muhtemel Yeni Şartlarına İntikal Devrelerinde Korunması ve
Gelişmesi İle İlgili Genel Problemler Hakkında Öz Rapor”u ve 1946’daki “İvedili Sanayi
Planı”nı hükümetin desteği altında hazırlayan teknokrat kadrolar, 1930’lu yılların
sonlarına doğru hız kaybetmeye başlayan, savaş döneminin olağanüstü koşullarında
ise tamamen duran sanayileşmenin, devletçi sanayileşme modeli çerçevesi içinde
sürdürülmesini sağlayacak bir gelişme stratejisi önermişlerdir. Bu gelişme stratejisini
içeren plan taslağı, ABD’nin uluslararası Keynes’çilik politikası çerçevesinde başlattığı
dış yardım programına Türkiye’nin de dâhil edilmesini sağlamak amacıyla, egemen
devletin inceleme ve onayına sunulmuştur. ABD uygulanabildiği takdirde devletçilik
dönemindekine benzer tipte bir sanayileşme sürecine yeniden girilmesini
sağlayabilecek bu plan taslağını uygun görmemiş ve bunun yerine Türkiye’ye tarım ve
alt yapı tesislerine öncelik veren bir yatırım planı önermiştir. Bu sefer ABD’nin önerileri
ile uyumlu olan ve 1948–52 yıllarını kapsayan yeni bir yatırım programı hazırlanmış ve
bu kez Türkiye’nin de ABD’nin yardım programı içine dâhil edilmesi sağlanmıştır. ABD,
Türkiye’ye temelde 1930 öncesi öneme ait bir konumu uygun görmüştür.52
Savaş döneminin hemen sonrasında bir devalüasyon yapılarak dış yardım
arayışı içine girilmesi, iktisadi zorunluluklardan ziyade siyasi/ideolojik bir tercihin iktisadi
politika alanına yansıması olarak yorumlanabilir. Savaşın hemen sonrasında kapitalist
50 Pamuk,Owen, s.111. 51Yakup Kepenek, Türkiye Ekonomisi, Geliştirilmiş 7. Basım, Ankara: Remzi Kitabevi, 1995, “s.s.54-57”. 52 Kepenek, s.68.
20
dünya sisteminin egemen devleti olan ABD, sistemin işleyiş mekanizmalarının düzenli
sürebilmesi için gerekli olan askeri ve siyasi boyutları da içeren, kurumsal
düzenlemeleri dünya ölçeğinde yaymaya başlamıştır. Azgelişmiş konumundaki ülkeler,
bu yeni kurumsal düzenleme ve dünya ölçeğinde yeniden tanımlanan iktisadi iş bölümü
içinde, egemen devletin kendilerine uygun gördüğü konum ve işlevi kabul etmek
zorundaydılar. ABD’nin dünya ölçeğinde oluşturmaya başladığı askeri/siyasi/ideolojik
blok içinde yer alma yönünde tercihini açıkça belli eden Türkiye de, kendisine uygun
görünen konum ve işlevi üstlenmek zorundaydı. Bu nedenle hiçbir iktisadi gereklilik
yokken dış yardım arayışı içine girilmesi ve sanayileşme hedefinden hemen vazgeçip,
temelde 1930 öncesi döneme uygun olan bir konumun yeniden kabul edilebilmesi
şaşırtıcı olmamalıdır.53
ABD’nin Türkiye’ye yönelik bu tavrının anlaşılması için gerekli ipuçları,
devletçilik döneminde gerçekleştirilen sanayileşmenin niteliğinde yatmaktadır. Devletçi
sanayileşme ülkenin öz kaynaklarına dayanılarak gerçekleştirilmiş, ithal ikameci
sanayileşme sürecinin ileri aşamalarına geçildikçe ithalat hacminde bir genişleme
olmasına rağmen sanayi yapısı ithalata bağımlı hale gelmemiş, sanayileşmenin ihracat
miktarı kadar ithalat yapılarak yürütülmesinden dolayı da dönem boyunca döviz
bağımlılığı durumu ortaya çıkmamıştır.54
İthal ikameci sanayileşme sürecinin belirli aşamalarını yeni bağımlılıklar
yaratmayacak bir biçimde tamamlamış olan Türkiye, savaş sonrası dönemde de bu
nitelikte bir sanayileşmeyi sürdürme potansiyeline sahipti. Ne var ki kendi konumundaki
bir ülkede bu nitelikte bir sanayileşmeye ağırlık veren bir gelişme stratejisinin
uygulanması, kapitalist dünya sisteminin yeni işleyiş mekanizmalarına ters
düşmekteydi. Dünya ölçeğinde kurulan yeni işbölümü içinde azgelişmiş ülkelerin
gelişmiş ülkelere iktisadi bağımlılıklarının sürmesi, ancak azgelişmiş ülkelerdeki sanayi
yatırımlarının ara malları ve yatırım malları sağlanması açısından yeni ithalat
gereksinimleri yaratması ve azgelişmiş ülkelerin belirli bir süre sonra döviz kıtlığı içine
düşmeleri ile mümkündü. 1946’ya gelindiğinde elinde önemli miktarda döviz ve altın
rezervi olan ve ihracat düzeyi kadar ithalat yaparak sanayileşmeyi sürdürebilme gibi
önemli bir deneyimi de olan Türkiye’nin devletçilik dönemindeki gelişme stratejisini
1946 sonrasında da sürdürmesine yol açabilecek bir yatırım programı hazırlanmasına
ABD’nin tepki göstermesinin temelinde yatan nedenin bu olduğu düşünülebilir.55
Ayrıca Türkiye’deki devletçilik uygulamasında devlet işletmeciliği boyutunun
çok güçlü olması da ABD’li çevreleri rahatsız etmekteydi. 1930’larda Türkiye’de var
53 Turgut, s.115. 54 Turgut, s.116. 55 Turgut, s.118.
21
olan sınıfsal yapının, kapitalistleşme yolunda hızlı adımlar atabilmesi için zorunlu kıldığı
güçlü devlet işletmeciliğinin bu şekilde tepki görmesinin temel nedeni ideolojikti.
Örneğin Avrupa Kalkınma Programı çerçevesi içine alınmak için başvurulduğu aylarda
Türkiye’ye gelen Amerikalı uzmanlar grubu başkanı Thornburg, devletçilik dönemindeki
gelişme stratejisi doğrultusunda hazırlanan yatırım programını “devlet sosyalizminin
aşırı ifadesi” olarak yorumlamıştır.56
Bu dönemde özel sanayi üretiminin özendirilmesine ilişkin hiçbir yasal
düzenleme olmaması, sanayi burjuvazisi yaratılması hedefinin gerçekleşme şansı
hakkında duyulan karamsarlığı yansıtmaktadır. 1927 yılında yürürlüğe giren Teşvik-i
sanayi Yasası’nın 1942 yılında süresini tamamlamasından sonra, 1963 yılına kadar
özel sektöre yasal düzenleme ile hiçbir özendirme verilmemiştir.
Devletçilik döneminde bir sanayi burjuvazisi yaratılması amacı hep gündemde
olduğu ve 1930–46 yılları arasında sanayi sektöründeki özel girişimci sayısında önemli
artışlar gerçekleştirildiği halde savaş sonrası yeni döneme girildiğinde sanayi
burjuvazisi ülke ekonomisi içinde yeterli ağırlığa sahip olmadığından, devletin iktisadi
politika kararını doğrudan etkileyebilmek için gereken güce erişilememiştir.
Savaş sonrasında dünya ekonomisinin büyüme sürecine girmesi tarıma ve dış
ticarete ağırlık veren bir gelişme stratejisini Türkiye için çekici hale getirmiştir. Ülke
ekonomisi içinde güçlü konumda olan sınıfların bu tür bir gelişme stratejisinin
uygulanması önünde bir engel oluşturmamaları ve ithal ikameci sanayileşme
politikasının geri plana itilmesinden en çok zarar görecek sınıf olan sanayi
burjuvazisinin ise yeterince güçlü olmaması Türkiye’nin savaş sonrası yıllarda egemen
devletin istekleri doğrultusunda kapitalist dünya sistemiyle bütünleşmesinin, kısa
dönemde ülke ekonomisi üzerine sarsıcı bir etki olmadan gerçekleşebilmesinin başlıca
nedenleriydi.
Türkiye’de savaş sonrasında tarıma ve dış ticarete ağırlık veren bir gelişme
stratejisinin uygulanması bu dönemde sanayi sektöründe hiçbir gelişme yaşanmadığı
anlamına gelmemelidir. Döneme ilişkin iktisadi göstergeler incelendiği zaman, imalat
sanayi sektörünün yıllık ortalama yüzde 6,5 gibi bir oranda büyüdüğü görülmektedir.
Dönem boyunca sanayi sektöründe belirli bir büyüme düzeyinin tutturulabilmesine
rağmen, yatırımların sektörel dağılımı ve öncelik verilen projelerin niteliği incelediğinde
bu büyümenin devletçilik dönemindekinden farklı bir model çerçevesinde
gerçekleştirildiği anlaşılmaktadır. Gerçekten de dönem boyunca yapılan sanayi
56 Turgut, s.119.
22
yatırımlarının kaba bir dökümü incelendiği zaman, yapılan yatırımların büyük
çoğunluğunun tüketim malları sektöründe olduğu görülmektedir.57
“İvedili Sanayi Planı”nın reddedilmesinden sonra, bununla karşılaştırıldığında
çok daha yumuşatılmış bir sanayileşme stratejisini içeren, imalat sanayi sektöründeki
yatırımlarda ağırlığı pamuk, yün, kenevir gibi tarım ürünlerinin işleyecek projelere
veren, yeni dönemde gelişmiş ülkelerin ve özellikle ABD’nin Türkiye’ye ilişkin
beklentileri ile devletçilik dönemindeki hız ve nitelikte olmasa da belirli bir sanayileşme
sürecinin sürdürülmesi amacı arasında uzlaştırma olasılıkları arayışının bir sonucu olan
Vaner Planı hazırlanmıştır.58
Ne var ki savaşın hemen sonrasında Türkiye’nin kapitalist dünya sistemi
içinde üstlenmesi istenilen konum, “ivedi plan”ın bu şekilde yumuşatılmış bir biçimde
bile uygulanmasına olanak tanımamıştır. ABD’nin Vaner Planı’nı da reddetmesiyle yeni
bir yatırım programı hazırlanmış ve Avrupa İktisadi İşbirliği Komitesi’nin onayına
sunulmuştur. 59
Savaş sonrası dönemde Türkiye’de en belirgin göstergesi dış ticaret
açıklarının kronikleşmesi olan yeni bir model uygulanmaya başlanmış ve devletçi
sanayileşme stratejisinin yeniden uygulanabilme şansının elden kaçırılma süreci
hızlandırılmıştır. Bu dönemde imalat sanayi’nde %6,5 oranında bir yıllık ortalama
büyüme hızı tutturulabilmişse de, sanayi sektöründeki bu büyüme, devletçilik
dönemindekinden çok daha değişik bir gelişme stratejisi çerçevesinde
gerçekleşmiştir.60
Bu dönemde Türkiye’nin devletçilik döneminde kurulan sanayi yapısı döviz ve
ithal girdi açısından dışarıya bağımlı hale gelmiş ve dahası, beş yıl gibi kısa bir sürede,
devletçi sanayileşme stratejisinin yeniden uygulanabilme şansı neredeyse tamamen
yok olmuştur. 61
57 Turgut, s.130. 58 Turgut, s.135. 59 Turgut, “s.s.145-147” 60 Turgut, s.150. 61 Yakup Kepenek, Gelişimi, Üretim Yapısı ve Sorunlarıyla Türkiye Ekonomisi, Ankara: Remzi Kitabevi, 1983, “s.s.44-50”.
23
3. 1951 SANAYİ KONGRESİ ( 9 –14 NİSAN 1951 - ANKARA)62
3.1 1951 Sanayi Kongresi programı
Başkanlığını Gümrük ve Tekel Bakanlığı uzman – müşaviri Recai Turul,
başkan vekilliklerini İzmir Bölge Sanayi Birliği Başkanı Muhittin Alam ve İstanbul Bölge
Sanayi Birliği Başkanı Hilmi Naili Barlo’nun yaptığı İkinci Sanayi Kongresi 9–14 Nisan
1951 tarihleri arasında Ankara Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi’nde toplanmadan63 önce
katılan davetlilere yolladığı programın kapsadığı hususlar ve uygulamaları şu şekilde
özetlenebilir:
Kongre irtibat bürosu: Kongrenin yapıldığı Ankara Dil ve Tarih-Coğrafya
Fakültesi kapısının sağ tarafında bir irtibat bürosu kurulmuştur. Bu büro kongreye gelen
delegelerin kayıtlarını yapmış, kongrenin programı ve kongre gündemini kendilerine
sunmuş ve delegelerin kongrenin hangi komisyonuna iştirak etmek istediklerini not
etmiştir.
Kongrede posta gişesi ve telefon: Delegelerin mektuplarını kabul edip
göndermek, kongre münasebetiyle P.T.T. İdaresince çıkarılan hatıra pul sergisi
satışında bulunmak üzere irtibat bürosu yanında posta gişesi tesis edilmiş ve ihtiyaç
duyulduğunda dışarıyla haberleşmeyi sağlamak için telefon kurulmuştur (numarası
16836’dır).
Kongre salonunda delegelerin, basın, Ekonomi ve Ticaret Bakanlığı
mensuplarının yerleri: Salonda kürsüye karşı ilk sıranın sağ tarafı bakanlar kurulu
üyelerine, sol tarafı da yabancı davetlilere ayrılmıştır. Önden ikinci sıradan itibaren
arkaya doğru bütün yerler davet edilen diğer katılımcı ve kurumların temsilcilerine,
kürsünün sağ tarafındaki masa etrafında bulunan sandalyeler basın mensuplarına
tahsis edilmiştir. Kürsünün sol tarafındaki masa etrafında bulunan yerler de Ekonomi ve
Ticaret Bakanlığı’nın kongre işleriyle alakalı memurlara ayrılmıştır.
Komisyonların seçimi: gündemdeki konulara göre komisyon seçiminin kongre
başkanı tarafından yapılacağı planlanmış olup, seçimlerin isteyenlerin katılımıyla
yapılacağı belirtilmiştir. Her delege yalnız katıldığı komisyonda oyunu kullanmıştır.
Komisyonlara seçilen katılımcılar ve temsilciler kongre sekreterleri tarafından tespit
edilerek başkan tarafından açıklanmıştır.
62 1951 sanayi Kongresi Tutanakları, Ankara: T.C. Ekonomi Bakanlığı Yayınları, 1951. 63 Milliyet. 10 Nisan 1951. s. 5.
24
Toplantıya son verilmesi ve film gösterilmesi: İlk gün başkanın genel kurulu
tatil etmesini müteakip saat 21.00’den itibaren delegelere kongre salonunda aşağıda
yazılı filmler gösterilmiştir. 64
a. Çelik endüstrisi 40 dakika Türkçe sözlü
b. Renk (boya sanayi) 10 ‘’ ‘’ ‘’
c. Sosyal yardım 20 ‘’ ‘’ ‘’
ç. Dokumacılık 20 ‘’ ‘’ ‘’
d. Kum ve ateş 12 ‘’ ‘’ ‘’
e. Makine işçisi 35 ‘’ ‘’ ‘’
Komisyonlarda çalışmalara başlanması: Komisyonlar çalışmalarına 10 Nisan
1951 Salı günü saat 9.30’dan itibaren başlamışlardır. Her komisyonda Ekonomi ve
Ticaret Bakanlığı’ndan ve ihtiyaç duyulduğunda diğer ilgili bakanlıklardan uzman ve
memurlar bulundurulmuştur.
Komisyonlarda seçimler: 10 Nisan Salı günü en geç saat 10.00’a kadar her
komisyon aralarından bir başkan, bir başkan vekili, bir sözcü, iki rapor yazıcı seçmiş ve
durum her komisyona bu sıfatlarla seçilen delegelerin ad ve soyadlarıyla meslek veya
bağlı bulundukları kurumları belirten birer tutanakla tespit edilmiştir.
Komisyonlara ilgili katılımcı ve kurumların basılmış görüşlerinin sunulması:
Kongreye davet edilen katılımcı ve kurumların bazılarının Ekonomi ve Ticaret
Bakanlığı’na göndermiş oldukları gündemdeki konulara ait görüşleri, gündemdeki
maddelere göre incelenmiş ve basılarak bültenler haline getirilmiştir. Her komisyona bu
bültenlerden ihtiyaç duyulduğu kadar verilmiştir.
Komisyon kararları: Her komisyon tarafından görüşülen ve komisyon başkanı
ile rapor yazıcıları tarafından imzalanan raporlar Ekonomi ve Ticaret Bakanlığı’nca
basılarak komisyon başkanlarına verilmiştir.
Komisyon çalışmalarının bitirilişi: Bütün komisyonların çalışmaları 12 Nisan
1951 Perşembe günü akşamına kadar bittiği takdirde, kongre genel kurulunun
görüşmelerine 13 Nisan 1951 Cuma günü saat 14.30’dan itibaren başlayacağı
planlanmıştır. Ancak, komisyonların çalışmaları 12 Nisan Perşembe akşamına kadar
bitmezse komisyonların mesailerine devam edecekleri öngörülmüştür. 64 Milliyet. 10 Nisan 1951. s. 5.
25
Kongre genel kurul görüşmeleri: Kongre genel kurulunun görüşmelerine
kongre başkanı veya başkan vekillerinden birinin açılış konuşmasıyla başlanacağı ve
tercihen gündem sırasına göre komisyonların raporları sözcüleri tarafından okunarak
görüşülmesi planlanmıştır. Kongre genel kurulu görüşmelerinin, hazır bulundurulacak
memurlar tarafından not edilmesi için hazırlık yapılacağı belirtilmiştir.
Kongrenin bitişi: Genel kurulda komisyon raporlarının okunup görüşmeler
bitikten sonra Ekonomi ve Ticaret Bakanı tarafından yapılacak konuşmayla kongrenin
bittiğinin delegelere bildirilmesi planlanmıştır.
Kongre sonucunun delegelere sunulması: Kongre sonucunun daha sonra
bastırılarak delegelere sunulacağı belirtilmiştir.
3.2 Sanayi kongresinin gündemi
Sanayi Kongresi’nin gündem maddeleri aşağıdaki başlıklardan oluşmuştur: 65
a. Sanayi politikasının ana hatları,
b. Sanayinin teşkilatlandırılması,
c. Sanayinin teşvik ve himayesi,
ç. Sanayinin murakabesi (denetlenmesi),
d. Sanayinin olağanüstü zamanlardaki durumu, alınması gereken tedbirler
vesair teklifler.
3.3 Sanayi kongresi gündemindeki konulara ait açıklamalar
Sanayi Kongresi’nin gündem maddeleri komisyonlar tarafından aşağıdaki alt
başlıklar altında incelenerek görüşleri ve teklifleri hazırlanmıştır:
3.3.1 Sanayi politikasının ana hatları
a. Yeni sanayi politikasının hedefi: Yurdun doğal zenginliklerini
kıymetlendirmek suretiyle ihracatı teşvik edici sanayi-Otarşik bir maksat güden ithalatı
azaltıcı sanayi oluşturulması. Tespit edilecek hedefe göre, sanayileşmenin
programlaştırılması, bu programlaştırmanın şekli, şartları ve sınırı.
b. Özel teşebbüs işletmeleriyle devlet sanayi İşletmeleri arasındaki ilişki:
Devletçilik prensibine uygun olarak sanayi alanında alınan tedbirler ve bunların isabet
65 Akşam. 08 Nisan 1951. s. 3.
26
derecesi. Devlet Sanayinin sınırlarının net ve kesin bir şekilde çizilmesi, devlet
İşletmeleri ile özel teşebbüs işletmeleri arasında her bakımdan eşitlik sağlanması.
Devlet işletmeleri ile özel teşebbüs işletmeleri arasında hammadde, işçilik, fiyat ve arz
bakımlarından karşılıklı anlayışa dayanan faaliyet programlarının düzenlenmesi
suretiyle ülke ihtiyacının en uygun şekilde karşılanması imkânlarının neler olacağı
hususları.
c. Özel teşebbüse emniyet ve istikrar temini, yerli ve yabancı özel sermayeyi
sanayi alanına girmekten alıkoyan engeller ve bunların ortadan kaldırılması yolları.
Özellikle emniyet ve istikrar şartlarının oluşturulma çözümleri.
ç. Dış ticaret politikasının sanayi politikasıyla uyumlu bir şekilde yürütülmesi:
İthal rejimi ile sanayi politikası arasındaki bağlılık. Sanayi ürünlerinin ihraç imkânları ve
teşvik yolları.
d. Yabancı sermaye politikası: Sanayi alanında yabancı sermaye ile yerli
sermayenin işbirliğinde hâkim olması gereken prensipler; yabancı sermayenin müstakil
faaliyeti halindeki prensipler; yabancı sermayeyi ülkeye çekme yolları ve şartları.
e. Sanayi eğitimi: Ülkede sanayi anlayışını ve sevgisini yaratmak için geniş
halk kitlelerini eğitim yolları, radyo ve diğer basın ve sanayi sergilerinden faydalanma
imkânları. Bir sanayi müzesi oluşturulma şartları.
3.3.2 Sanayinin teşkilatlandırılması
Sanayinin biri meslek grupları (birlikler halinde), diğeri mahalli olarak (odalar
halinde) teşkilatlandırılması ve her iki yönde teşkilatlanmanın temsil, ortak çıkarlar,
aidat bakımlarından birbirine kaynaştırılması. Mesleki ve bölgesel teşkilatlanmanın
zirvesini teşkil eden bir sanayi şurası oluşturulması, sanayi birlik ve odalarıyla sanayi
şurasının faaliyet şekli, yetki ve vazifeleri; kendi mensupları ve devlet ile olan ilişkileri,
sanayiciler arasındaki sorunların halledilmesi imkânı, hammadde tedarikinde, teknik
rasyonelleşmede, fiyat ve kalite değerlendirilmesinde, sanayi sicil ve istatistik
oluşturulmasında bu teşkilatlanmanın rolünün nasıl olacağı.
3.3.3 Sanayinin teşvik ve himayesi
a. Teşvik ve himaye edilecek sanayi kollarının özellikleri: Ülkenin ekonomik
bünyesi ve mali imkânları göz önüne alınarak, hangi özellikteki sanayi kollarının teşvik
ve korunması gerektiğinin tespiti ve bunlar arasında koruma derecesinin tayini.
27
b. Özel vasıflara sahip olan sanayi kollarının gelişmesi için, uygulanması
gereken teşvik ve koruma tedbirlerinin tespiti.
c. Muamele vergisinin, sanayinin gelişimini engelleyen, mükellefleri değişik
oranlarda baskı altına alan ve vergi ahlakı üzerinde olumsuz etkisi olan bir vergi
olmaktan çıkarılarak, yeniden düzenlenmesi.
ç. Gümrük tarifelerinin sanayi politikasıyla uyumlu olarak düzenleneceği
istikametler ve gerekli olan ıslah hareketleri.
d. Sanayinin sermaye ve kredi ihtiyaçlarının karşılanması: sanayinin ihtiyaç
duyduğu işletme kredisinin vade, faiz, teminat ve diğer yönlerden karşılanma şekil ve
şartları. Bu ihtiyacı karşılayacak mali kuruluşların hukuki kimliği ve mali kaynakları.
Sanayinin uzun vadeli, düşük faizli tesis kredisi ihtiyacı ve bu ihtiyacın karşılanması
(Marshall yardımından ve Türkiye Sınaî Kalkınma Bankası’ndan faydalanma imkânları).
e. Sanayi ürünlerinin ihracını mümkün kılacak ve teşvik edecek özel tedbirler.
f. Sanayide üretimi artırma tedbirleri: Çalışma sürelerinin uzatılması, kadın ve
çocukların daha fazla çalıştırılması, çalışma zorunluluğu getirilmesi, atıl duran veya
verimli çalışmayan işletmelere iktisadi ve teknik yardımlar yapılması, sanayi
işletmelerine imalat programları verilmesi.
3.3.4 Sanayinin murakabesi (denetimi)
a. Tesis yeri denetimi: Sanayi tesis yerinin oluşturulmasında teşebbüs
sahibinin tam serbestîye sahip olup olmaması, şehir imar planlarındaki sanayi
bölgeleriyle mevcut sanayi tesis yerinin tespitinde belediyenin sanayi teşkilatıyla işbirliği
yapması.
b. Tesisat denetimi: Proje ve tesis safhalarında sanayi tesislerinin rasyonellik
derecelerinin, teknik bakımdan en uygun şekilde kurulmalarının, kurulmuş olan sanayi
tesislerinin muhafazalarının ve tekniğin gelişmesine paralel olarak ıslah ve
yenilenmelerinin denetlenmesi.
c. Sanayinin enerji bakımından denetimi: Enerji kaynaklarına göre, sanayinin
coğrafi olarak planlanması, her bölgede kurulan sanayi işletmelerinin faydalanacakları
enerji dallarının tespiti.
ç. Sanayi üretiminin denetlenmesi: Ham ve yardımcı maddelerden mevcut
tesisattan azami fayda sağlanmasını mümkün kılacak üretim usul ve vasıtalarının
28
düzenlenmesi bakımından sanayinin denetlenmesi. Sanayi yöntem ve araçlarındaki
yeniliklerden özel teşebbüse bilgi verilmesi.
d. İnsan emeğinden faydalanmanın denetlenmesi: Sanayi personelinin ve
işçisinin günün ihtiyaçlarına cevap verecek nitelikte yetişmesinin ve insan emeğinden
en verimli şekilde faydalanmanın denetlenmesi, sanayide personel ve özellikle kalifiye
işçi yetiştirilmesi. Mesleklere ve mahalli şartlara göre işçi ile işveren arasındaki
ilişkilerin denetlenmesi, iş uyuşmazlıklarının çözüm imkânları.
e. Kalite Kontrol: Sanayide kullanılan ham ve yardımcı maddeler ile sanayi
mamullerinde kalite kontrolü ve bu kontrolün en etkili şekilde yapılma şartları. Norm ve
standartların tespiti ve uygulamanın denetlenmesi, kalite ve norm kontrolünde mesleki
teşkilatlanmadan faydalanma imkânı, sanayi ürünlerinin markalaşması ve yerli malı
damgası, bunun uygulama ve kontrol şekilleri.
f. Yedek parça ihtiyacı: Özel ve devlet sanayi işletmelerinin yedek parça
ihtiyaçlarının en ekonomik şekilde karşılanması maksadıyla bir büro tesisi. Yedek parça
ihtiyaçlarının bu büroya bildirilerek siparişlerin bu büro tarafından verilmesi.
g. Muhasebe ve maliyet prensiplerinin tespiti: Sanayi işletmeleri için,
muhasebe ve maliyet esas ve prensiplerinin bütün olarak değerlendirilmesi; kıymet,
amortisman, tecdit fonu esaslarının tespiti.
h. Maliyetlerin denetlenmesi: Çeşitli sanayi ürünlerinde maliyetlerin, yabancı
ülkelerdekine kıyasla yüksek olmasına neden olan unsurların denetlenmesi, bunların
ortadan kaldırılması imkânları, maliyet denetlemesinin devlet tarafından mı yoksa
mesleki teşkilat tarafından mı yapılacağı, aynı branşa mensup işletmeler arasında
yapılacak işletme karşılaştırmalarının maliyet denetlenmesi bakımından faydası ve
etkilenme derecesi.
ı. Fiyat ve kar haddi denetlemesi: Sanayi yarı ve tam mamullerinin fiyat
denetlemesi şekilleri, azami fiyat ve kâr haddi tayin usulleri, aşırı kârın tüketiciye
yansıtılmasını engelleyici tedbirler.
3.3.5 Sanayinin olağanüstü zamanlardaki durumu, buna karşı alınması gereken tedbirler ve sair teklifler:
a. Olağanüstü zamanlarda sanayi bakımından önemli olan maddelerin stok
edilmesi: Gerek yurt savunması gerekse ordunun ve halkın gıda, giyim, barınma ve
sağlığını koruma ihtiyaçları için, mevcut sanayi tesislerinin arızasız bir şekilde faaliyeti
29
gerekli olup, bu nedenle dışardan ithal edilen ham ve yardımcı maddeler ile işletme
malzemesi stoklarının tesisi.
b. Stokların finansmanı ve muhafazası: Stokların doğrudan doğruya Devlet
organları veya özel teşebbüs ile devlet teşekküllerinin müştereken finansmanı
imkânları, önemli maddelerden kendi nam ve hesabına stok yapmak isteyen
sanayicilere kredi kolaylıkları gösterilmesi ve stokların muhafazasına yardım edilmesi.
c. Stokların düzenlenmesi: gerek yurt dışından ithal edilen olağanüstü
durumlarda önemi olan ham ve yardımcı maddeler ile işletme malzemesinin, gerekse
yurt içinde üretilen ve ihtiyaca yeter miktarda olmayan sanayi ham ve mamul
maddelerinin düzenlenme esasları, bu düzenlemede mesleki kuruluşlardan yararlanma
imkânı.
3.4 1951 Sanayi Kongresi’ne katılanlar
1951 Sanayi Kongresi’ne gerek devlet teşkilatından, gerekse de hükümet ve
yasama organı ile yargı kuruluşlarından, kamu ve özel sanayi kuruluşları ve
temsilcilerinden, sanayicilerden, üniversitelerden, basından büyük bir ilgi gösterilmiş
olup davet edilenlerin çoğu kongreye katılmışlardır.
Kongrenin açılışında, Türkiye Büyük Millet Meclisi başkanı, başbakan,
bakanlar, milletvekilleri, iktisatçı ve maliyeci profesörler, tanınmış sanayici, iktisatçı ve
iş adamları, eski sanayi umum müdürleri, sanayi birlik ve dernekleri, ticaret ve sanayi
odaları, tüccar derneği ve bazı iktisadi dernek, kurum, kooperatif ve cemiyetlerin
temsilcileriyle bakanlıklar, üniversiteler, müstakil genel müdür yardımcısı ve müdürleri
ve temsilcileri hazır bulunmuşlardır. Kongreye 370 tüccar, 355 sanayici ve Ticaret
odası temsilcisi katılmıştır. 66
Kongreye katılanlar ayrıntılı olarak aşağıda belirtilmiştir:
a. Büyük Millet Meclisi başkanı ile başbakan ve bakanlar,67
b. Gazete ve ekonomi dergilerinin sahip ve temsilcileri,
c. Eski ekonomi ve ticaret bakanları,
Şakir Kesebir, Hüsnü Çakır, Sırrı Day, Fuad Sirmen, Tahsin Bekir Balta, Cavid
Ekin, Cemil Sait Barlas, Vedat Dicleli, Zühtü Hilmi Velibeşe,
66 Hürriyet. 10 Nisan 1951. s. 5. 67 Milliyet. 10 Nisan 1951. s. 1.
30
ç. Milletvekilleri
Kongreye değişik illerden toplam 38 milletvekili katılmıştır. Bunlar:
Hamit Koray Amasya Milletvekili
Selahattin Adil Ankara Milletvekili
Mümtaz Faik Fenik Ankara Milletvekili
Enver Güreli Balıkesir Milletvekili
Sıdkı Yırcalı Balıkesir Milletvekili
Kamil Kozak Bolu Milletvekili
Vahit Yöntem Bolu Milletvekili
Mehmet Erkazancı Burdur Milletvekili
Mithat San Edirne Milletvekili
Arif Altınalmaz Edirne Milletvekili
Hasan Osma Edirne Milletvekili
M. Şevki Yazman Elazığ Milletvekili
Nahit Pekcan Erzincan Milletvekili
Muhtar Başkurt Eskişehir Milletvekili
Hayrettin Erkmen Giresun Milletvekili
Tahsin İnanç Giresun Milletvekili
Celal Sait Sirmen Hatay Milletvekili
Tayfur Sökmen Hatay Milletvekili
İhsan Altınel İstanbul Milletvekili
Bedri Nedim Göknil İstanbul Milletvekili
Fahrettin Sayımer İstanbul Milletvekili
Ahmet Topçu İstanbul Milletvekili
31
Hüsnü Yaman İstanbul Milletvekili
Abidin Tekön İzmir Milletvekili
Suat Hayri Ürgüplü Kayseri Milletvekili
Sıdkı Pekkip Kırklareli Milletvekili
Necdet Alkın Kütahya Milletvekili
Cemal Hünal Muğla Milletvekili
Sinan Tekelioğlu Seyhan Milletvekili
Baki Erden Siirt Milletvekili
Halil İmre Sivas Milletvekili
İsmail Hakkı Akyüz Tekirdağ Milletvekili
Cahit Zamangil Trabzon Milletvekili
Cemal Kıpcak Zonguldak Milletvekili
Fethi Çelikbaş Burdur Milletvekili
Hamdi Başar İstanbul Milletvekili
Kazım Taşkent Manisa Milletvekili
Feridun Ergin Urfa Milletvekili
d. İktisatçı ve maliyeci profesörler
Ord. Prof. Hirş Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi
Prof. Fadıl Hakkı Sur Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler
Fakültesi Dekanı
Prof. Mahmut Koloğlu Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi
Ord. Prof. Ö. Celal Sarç İstanbul Üniversitesi Rektörü
Ord. Prof. F. Neumark İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi
32
Ord. Prof. G. Kessler İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi
Ord. Prof. Şükrü Baban İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi
Prof. Hazım Atıf Kuyucak İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi
Prof. Ahmet Özeken İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi
Prof. Refik Şükrü Suvla İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi
Doçent Orhan Dikmen İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi
Doçent Orhan Tuna İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi
Prof. Nihat Sayar Yüksek İktisat ve Ticaret Okul Müdürü
e. Başlıca sanayici, iktisatçı ve iş adamları ile tanınmış şahsiyetler
Mithat Recai Öğdevin Mensucat ve Ticaret T.A.Ş. İstanbul
Dr. Cudi Birtek Ateş Tuğlası Fabrikası İstanbul
Şakir Zümre Madeni Eşya Fabrikası İstanbul
Rasim Hayri Çingi Demir Çekme Fabrikası İstanbul
Haydar Kaynak Vefa Civata Fabrikası İstanbul
Sahak Altıparmak Deri ve Kösele Fabrikası İstanbul
Murat Kun Kauçuk ve Kablo Fabrikası İstanbul
Sıdkı Bütün Madeni Eşya ve Emaye İstanbul
Atıf İlmen Adalet Mensucat Fabrikası İstanbul
Osman İbrahim Dilber Östaş Örme Sanayi T.A.Ş. İstanbul
Refik Bezmen Mensucat Santral T.A.Ş. İstanbul
İzzet Akosman Tüccar Derneği Başkanı İstanbul
Hilmi Naili Barlo Sanayi Makineleri Acentesi İstanbul
Hüsnü Himmetoğlu Temizel Mensucat Fabrikası İstanbul
33
Munis Tekinalp Sanayici İstanbul
Şerif Remzi Reyent İncir T.A.Ş. İzmir
Verbeke Şark Sanayi Kumpanyası T.A.Ş. İzmir
Jiro Yün Mensucat T.A.Ş. İzmir
Hakkı Avunduk Pamuk Mensucat Fabrikası İzmir
Tahsin Güner Türk Çimentosu ve Kireci A.Ş. İstanbul
Şadi Eliyeşil Çukurova Sanayi İşletmeleri Tarsus
Sabri A. Kılıçoğlu Kiremit Fabrikası Eskişehir
Nejat F. Eczacıbaşı Tıbbi Müstahzarat ve Kimya Fabrikası
İstanbul
Suphi Ergun Zirai ve Sınai Makineleri Müessesesi
İstanbul
Talat ve Rifat Çini Azmi Çini Fabrikası Kütahya
Nuri Dağdelen Müteahhit ve Mühendis İstanbul
Fahri Arı Akın Matbaası Ankara
Nizamettin Ali Sav Başbakanlık Umumi Murakabe Heyeti
Başkan Vekili Ankara
İlhami Nazif Pamir Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu
Yönetim Kurulu Bşk. Ankara
Asım Süreyya İloğlu T.C. Ziraat Bankası Müşaviri Ankara
Bekir Sıtkı Oransay İşletmeler Bakanlığı Etüt ve Plan Dairesi
Başkanı Ankara
Bülent Büktaş Sümerbank Genel Müdür Muavini Ankara
Fazlı Turga Sümerbank Basma Fabrikası Müdürü
Nazilli
34
Ömer Lütfü Sügan Sümerbank Defterdar Fabrikası Müdürü
İstanbul
Nihat Odabaşıoğlu İşletmeler Bakanlığı Danışmanı Ankara
Şevket Turgut Eski Milletvekili
Bedri Bekiroğlu Etibank Yönetim Kurulu Başkanı
İstanbul
Muhittin Kulin İller Bankası Md. Muavini Ankara
Reşit Gencer Galata Muradiye Han İstanbul
Hadi Yener M.T.A. Enstitüsü Eski Genel Müdürü
Ankara
Adnan Taşpınar İstanbul
Hasan Halet Taşpınar İstanbul
Hulki Asihbah Koç T. A. Ş. Müdürü Ankara
Prof. Burhan Zihni Sanus Yüksek İktisat ve Ticaret Okulu
İstanbul
Baba Birsan Ereğli Kömürleri işletme Genel Müdür Vekili
Zonguldak
Cemal Zühtü Aysan Garp Linyitleri İşletme Genel Müdürü
Tavşanlı – Kütahya
Osman Nuri Baycan Türkiye Demir ve Çelik Fabrikaları
Müessesesi Müdür Muavini Karabük
Dr. Mustafa Elmalı T.C. Merkez Bankası Etüt Servisi Ankara
Dr. Cahit Talas Çalışma Bakanlığı Etüt servisi Ankara
Yahya Kerim Onart Yıldız Yağ Fabrikası Bayındır
Müeyyed Kerimol Sümerbank Teknik Müfettişi Ankara
Mücahit Büktaş Endüstriyel T. A. Ş. Müdürü İzmir
35
Tevfik Sabuncu İstanbul
Vehbi Koç Koç T.A.Ş. Ankara
Mustafa Haydar İzmir
Cevat Nizami Düzenli İstanbul
Alonze E. Taylor İktisadi İşbirliği İdaresi Ankara
Nizamettin Ergil İstatistik Genel Md. Müşavirlerinden Ankara
Ekrem Akpay Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu
(Emekli General) Eski Genel Müdürü Ankara
Selahattin Tümeş Sümerbank Teknik Müfettişi Ankara
Bekir Vehbi Ergene Ereğli Kömürleri İşletmesi Genel Müdürü
Zonguldak
Ferit Nazmi Gürmen Sümerbank Baş müşaviri Ankara
Mithat Ersöz Sümerbank Teknik Müşaviri Ankara
Celal İmre Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu Genel
Müdürlüğü Ankara
Baha Baban Sümerbank Mali Müşaviri Ankara
Suat Keskinoğlu Sümerbank Genel Müdür Muavini Ankara
Bahattin Akpınar Sümerbank Etüt ve Tesis Şb. Md. Ankara
Necati Topçuoğlu Sümerbank Yönetim Kurulu Üyesi Ankara
Hikmet Rıza Saylan Etibank Genel Müdür Muavini Ankara
Yusuf Gürata Etibank Maden Müşaviri Ankara
Melih Barutcu Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu Genel
Müdür Muavini Ankara
Nazım Suçsoran Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu Genel
Müdür Muavini Ankara
36
Dr. Hamdi Gürkan Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu
Kimyageri Ankara
Dr. Mehmet Ali Oksan Makine ve Tapa Fab. Md. Kırıkkale
Vedat Alpdoğan Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu
Uzmanı Ankara
Şevki Ege Fabrikatör Ankara
f. Eski sanayi umum müdürleri
Şerif Önay Türkiye İş Bankası Teknik Müşaviri
Ankara
Reşat Ağrıboz Sümerbank Merinos Fab. Müdürü Bursa
Kemalettin Apak İşletmeler Bakanlığı Müsteşarı Ankara
Cevat Alpar Sümerbank Selüloz Sanayi Müessesesi
Müdür Muavini İzmit
g. Sanayi birlikleri, başlıca sanayi dernekleriyle işçi ve işveren sendika ve
birlikleri
Bölge Sanayi Birliği İstanbul
Bölge Sanayi Birliği İzmir
Sanayi Birliği Bursa
İçel Makine ve Demir Tamirhanesi Sanayi Esnaf Derneği Mersin
Mensucat Sanayi İşverenler Sendikası İstanbul
Bakırcılar Derneği İstanbul
İstanbul İşçi Sendikaları Birliği İstanbul
Ankara İşçi Sendikaları Birliği Ankara
Bursa İşçi Sendikaları Birliği Bursa
37
İzmir İşçi Sendikaları Birliği İzmir
Adana İşçi Sendikaları Birliği Adana
Gıda maddeleri Konserve Sanayi Derneği İstanbul
Türkiye Tiftikçilik Derneği Ankara
h. Ticaret ve sanayi odaları ve tüccar dernekleri
Adana, Ankara, Antakya, Antalya, Aydın, Ayvalık, Burhaniye, Bursa, Edremit,
Erzurum, Eskişehir, Gaziantep, İskenderun, Isparta, İstanbul, İzmir, İzmit, Kayseri,
Konya, Kütahya, Malatya, Manisa, Maraş, Mersin, Nazilli, Samsun, Sivas, Tarsus,
Trabzon, Uşak, Zonguldak, İstanbul Tüccar Derneği 68 69
ı. İktisadi dernek, kurum, kooperatif ve cemiyetler
Yüksek İktisat ve Ticaret Mektebi Ankara
Ulusal Ekonomi ve Arttırma Kurumu Ankara
Türk İktisat Cemiyeti Ankara
Mahdut Sorumlu Motorlu Dokumacılar Küçük Sanat Kooperatifi İstanbul
Türk Mühendisler Birliği Ankara
Türk Yüksek Mühendisler Ankara
İhtira Yurdu Cemiyeti İstanbul
i. Bakanlıklar, üniversiteler, müstakil genel müdürlükler ve diğer daireler
Adalet Bakanlığı, Milli Savunma Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Dışişleri
Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı, Bayındırlık Bakanlığı, Sağlık ve
Sosyal Yardım Bakanlığı, Gümrük ve Tekel Bakanlığı, Tarım Bakanlığı, Ulaştırma
Bakanlığı, Çalışma Bakanlığı, İşletmeler Bakanlığı, Yargıtay Başkanlığı, Danıştay
68 Hürriyet. 07 Nisan 1951. s. 3. 69 Akşam. 08 Nisan 1951. s. 3.
38
Başkanlığı, Sayıştay Başkanlığı, Milli Savunma Yüksek Kurulu Genel Sekreterliği,
Basın-Yayın ve Turizm Genel Müdürlüğü, İstatistik Genel Müdürlüğü, Umumi Murakabe
Heyet Başkanlığı, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü, Tekel Genel Müdürlüğü, Orman
Genel Müdürlüğü, Devlet Demiryolları ve Limanları İşletme Genel Müdürlüğü, Devlet
Denizyolları Genel Müdürlüğü, P.T.T. Genel Müdürlüğü, Elektrik İşleri Etüt İdaresi
Genel Müdürlüğü, İş ve İşçi Bulma Kurumu Genel Müdürlüğü, İşçi Sigortaları Kurumu
Genel Müdürlüğü, Amerika Büyük Elçiliği, Ankara Valiliği, Ankara Belediye Başkanlığı,
İstanbul Üniversite Rektörlüğü, Ankara Üniversite Rektörlüğü, İstanbul Teknik
Üniversitesi Rektörlüğü, Milletlerarası İktisadi İşbirliği Genel Sekreterliği.
j. İktisadi devlet teşekkülleri
Sümerbank Genel Müdürlüğü
Etibank
Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu Genel Müdürlüğü
Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş.
Maden Tetkik ve Arama Enstitüsü
Toprak Mahsulleri Ofisi
Petrol Ofisi Genel Müdürlüğü
Türkiye Kömür Satış ve Tevzi Müessesi Müdürlüğü
Türkiye Zirai Donatım Kurumu Genel Müdürlüğü
k. Banka ve sigorta şirketleri
T.C. Merkez Bankası Genel Müdürlüğü Ankara
T.C. Ziraat Bankası Genel Müdürlüğü Ankara
Türkiye İş Bankası A.Ş.Genel Müdürlüğü Ankara
Yapı ve Kredi Bankası A.Ş. Genel Müdürlüğü İstanbul
Türkiye Garanti Bankası A.Ş. Genel Müdürlüğü İstanbul
39
Halk Bankası T.A.Ş. Genel Müdürlüğü Ankara
Türkiye Sınai Kalkınma Bankası A.O. Genel Md. İstanbul
Milli Reasürans T.A.Ş. Müdürlüğü İstanbul
Anadolu Anonim Türk Sigorta Şirketi Müdürlüğü İstanbul
Güven T.A. Ş. Sigorta Sosyetesi İstanbul
Doğan Sigorta İstanbul
Ankara Anonim Türk Sigorta Şirketi İstanbul
l. Ekonomi ve Ticaret Bakanlığı dairelerinin temsilcileri
Hukuk Müşavirliği, Tetkik Kurulu Başkanlığı, Teftiş Kurulu Başkanlığı, Dış
Ticaret Dairesi Başkanlığı, İç Ticaret Dairesi Başkanlığı, İç Ticaret Genel Müdürlüğü,
Teşkilatlandırma ve Küçük Sanatlar Genel Müdürlüğü, Maden İşleri Genel Müdürlüğü,
Su Ürünleri ve Avcılığı İşleri Müdürlüğü.
3.5 1951 Sanayi Kongresi’nin açılışı ve çalışmalarına başlaması
1951 Sanayi Kongresi 09 Nisan 1951 günü saat 15.00’de Ankara Üniversitesi
Dil - Tarih ve Coğrafya Fakültesi konferans salonunda Ekonomi ve Ticaret Bakanı Prof.
Muhlis Ete ’nin konuşması ile açılmış ve çalışmalarına başlamıştır.70
Kongrenin açılışını yapan Ekonomi ve Ticaret Bakanı Prof. Muhlis Ete
konuşmasında; 1951 yılına kadar sanayiye yönelik yapılan kongre ve toplantıları
hatırlattıktan sonra, bu toplantı ve kongrelerde alınan kararların ülkede uygulanışını ve
sonuçlarını açıklamış, sanayi alanında yapılan ve yapılamayan hususlara değinmiştir.
O güne kadar izlenen sanayi politikalarını ve sonuçlarını konuşmasında
değerlendirmiştir. 71
Prof. Muhlis Ete geçmişte uygulanan sanayi politikalarının aldığı istikameti şu
şekilde ifade etmiştir:
‘’27 yılık Cumhuriyet rejiminde, hükümetlerin uyguladıkları sanayi politikasını
bir bakımdan iki devreye ayırarak mütaala etmek mümkündür:
70 Akşam. 10 Nisan 1951. s. 1. 71 Milliyet. 10 Nisan 1951. s. 1.
40
a. 1923 – 1938 yıllarına tesadüf eden ilk devreye sanayi politikasının esaslı ve
toplu hamlesini 1933 ve 1935 yıllarında kurulan Sümerbank ve Etibank işletmelerinde
görürüz. Bu devrede hususi teşebbüs ve sermayenin dikkatsizliğini gören devlet iktisadi
boşluğu doldurmak ve icabında milli savunma ihtiyaçlarını da karşılamak üzere muhtelif
tesisler kurmaya mecbur olmuştur. 1938 yılında bu tesisleri iktisadi devlet teşekkülleri
sistemine bağlamış fakat bunların muayyen bir zamandan sonra hususi teşebbüslere
devri derpiş etmiştir.
b. 1938 – 1950 yıllarına giren ikinci devrede ise, bu esas kaideden inhiraf
edilmiş, devlet işletmeciliği vasıta olmaktan çıkarılmış, gaye haline getirilmiş, bir kelime
ile devlet kapitalizmin içine girmiştir. Bu devre ait hadiseleri burada zikretmeğe ne
vaktimiz ne de kongrenin teknik karakteri müsaittir.’’
Yine Prof. Ete, 1950 yılına kadar sanayi alanında ülkede uygulanan yanlış
politikaları ağır biçimde konuşmasının devamında şu şekilde eleştirmiştir;
‘’Demokrat Parti iktidarı ele aldığı zaman, memleket sanayini bilhassa hususi
sanayi tamamen başıboş bir durumda buldu. Şuurlu bir sanayi politikası takip etmek,
yurdun iktisaden kalkınmasında memleket sanayinden faydalanmak gibi, yüksek
hedefleri bir tarafa bırakalım, memlekette kaç sanayi işletmesi vardır? Bunlar yurt
içinde nasıl dağılmıştır? Sınaî istihsal kudretimiz nedir? Küçük sanayi ile büyük sanayi
arasında istihsal vasıtaları sanayi ile istihlak maddeleri arasındaki münasebet nelerdir?
Gibi, ne iptidai suallerin dahi cevabı verilmeyecek durumda idi.
Memleketi hangi akıbetlere sürükleyebileceği meçhul bulunan bu zararlı
politika, yurdun tabii inkişafları göz önünde tutularak ilmi prensiplere, iktisadi
mülahazalara, intinad ettirilmiş olsaydı, neticede; bu bir görüş ve inanış meselesidir
diyerek hoş görülebilirdi. Fakat memlekete çok pahalıya mal olan bu devlet
kapitalizminin hedefleri, maatteessüf keyfi ve indi kararlarıyla taayyün etmiş. Bu
kararlar bazen iktisadi tekâmül kanunlarını da inkâr ederek sözde sosyal davayı birinci
plana alarak bir öğünme vasıtası şeklinde tezahür etmiş, bazen de muayyen bölgelere
hoş görünmek ve parti politikası yürütmek gayretiyle alınmıştır.’’
Ekonomi ve Ticaret bakanı, CHP’nin sanayi sahasındaki hareket tarzını üç
bakımdan hatalı bulduğunu belirtmiştir. Bunlar:
“— İktisaden gelişmiş memleketlerde, sanayinin büyük bir yer tuttuğunu
müşahede eden CHP teessüs ve inkişaf şartlarını hazırlamadan, yurtta sanayi kurarak
memleketi iktisaden kalkındıracağını zannetmiştir. Vasıtayı gaye yapan bu görüş,
sanayi, ticaret, zirai, hayvancılık gibi çeşitli iktisadi sahalarda verimin artması ile
41
kalkınmanın sağlanabileceğini, yerine göre hatta bir koyun ağılının bir fabrikadan daha
faydalı bir iktisadi kalkınma unsuru olabileceğini anlayamamıştır.
— Fertleri sanayi kuracak bir seviyeye çıkaramadığı için devlet parası ile
fabrika kurarak memleketi sanayileştireceğini zannetmiş, iktisadi hayatta, devletin
mevkiini genişlettikçe fertlerin faaliyet sahasını daralttığının ve onları ürkek ve
mütereddit bir duruma soktuğunun farkına varamamıştır.
— Devlet parası ile ancak büyük fabrikalar kurulduğu için, CHP hükümetleri ve
devletin sanayi ile ilgili teşkilatı yalnız devlet sanayisi ile ilgilenmiş, bu memleketin
iktisadi bünyesine uygun olarak yurdun her tarafına dağılmış bulunan ve sınaî istihsal
kudretimizin asıl temelini teşkil eden orta ve küçük sanayi tamamen ihmal edilmiştir.’’72
Bakanın konuşmasından sonra, kongre genel kâtibi Hayri Tokay tarafından
kongre gündemi hakkında bilgi verilmeden önce bu gündemin nasıl hazırlanıp
meydana geldiği hakkında şu açıklama yapılmıştır:
‘’Sayın heyetinizce malumdur ki, memleket sanayisi tarafından yokluğu
duyulan ve devletçe karşılanması gereken acil ihtiyaçlardan biri ve hiç şüphesiz başta
geleni, bu memleketin iktisadi bünyesine uygun bir sanayi kanunudur. Ekonomi ve
Ticaret Bakanlığı, bu mevzuda evvelce yapılmış olan hazırlıkları kâfi görmeyerek daha
şümullü bir çalışmanın lüzumunu duymuştur. Bu sebepten bir taraftan memleket
sanayinin bünyesini, kapasitesini ve yurda dağılışını bize gösterecek olan bir sanayi
sayımı hazırlıklarına geçirilirken, diğer taraftan da yakın ve uzak birçok yabancı
memleketlerin sanayi ile ilgili mevzuatı getirtilmiş; yurt içinde bazı ilmi ve mesleki
teşekküllerin mütalaası sorulmuştur.
Ancak, sanayi kanunu gibi, bu memleketin bugünkü ve yarınki sanayi nizamını
tertipleyecek bir ana kanun için bunlar ile de iktifa edilememiş, bu davanın asıl sahibi
ve yürütücüsü bulunan sanayicilerin talep ve tavsiyelerine uyularak; hem sanayicileri,
hem de ilim veya tatbikat bakımlarından bu mevzu ile ilgili bulunanları böyle bir
kongrenin samimi havası içinde bir araya toplamak, sanayi mevzuunda ve bunun ana
davaları üzerinde görüşmeler yapmak, bir anlayış ve görüş birliğine varmak ihtiyaç ve
zarureti ile karşılaşılmıştır.
Bunun üzerine, ekseriyetini tanınmış ve sanayi davasına emek vermiş
sanayiciler teşkil etmek üzere, bugün aramızda bulunan birçok salahiyetli zevata
müracaat edilerek, böyle bir kongrenin gündemindeki hangi mevzuların yer alması
gerektiği hususunda görüşleri sorulmuştur.
72 Akşam. 10 Nisan 1951. s. 8.
42
Gelen cevaplar tetkik ve tasnif edilmiş; mahiyeti itibariyle birbirine yakın olanlar
bir araya getirilmiş ve hazırlanmakta olan sanayi kanunumuzun başlıca bölümlerine
uygun bir şekilde ve muayyen başlıklar altında tertiplenmiştir. İşte bugün elimizde
bulunan sanayi kongresi ruznamesi bu suretle meydana gelmiştir. Bu maruzattan
anlaşılacağı üzere, kongrenin gündemi dahi bu kongreyi davet eden bakanlık
tarafından değil, bizzat sizler tarafından hazırlanmış bulunmaktadır.’’
Bu konuşmadan da anlaşılabileceği gibi, kongreden aylarca önce, kongreye
katılacak sanayi alanında faaliyet gösteren birçok sanayici, kuruluş, işletme, meslek
odası, dernek, vb. kongre gündemi gönderilmiş, kendilerinden kongre gündemi
hakkında etüt veya rapor şeklinde görüş ve önerileri istenmiştir. Gönderilen raporlar
gündemin maddelerine göre ayrı ayrı kısımlara ayrılmış, aynı gündem maddesiyle ilgili
olanlar bir araya getirilerek broşürler hazırlanmıştır. Her gündem maddesi için ayrı bir
komisyon kurulacağı değerlendirilerek, bu broşürler komisyonlarda çalışacak
delegelerin kullanımına hazırlanmıştır.73
3.6 Komisyonların oluşturulması ve çalışmalarına başlamaları
Kongrenin birinci günü saat 17.00’de, programın beşinci maddesi olan
komisyonların seçimine kongre başkanının onayıyla başlanmıştır. Kongreye iştirak
eden delegeler kendi arzularıyla bakanlıkça tespit edilmiş olan muhtelif komisyonlara
ayrılmışlardır. Sanayi politikasının ana hatları komisyonuna 73 delege, sanayinin
teşkilatlandırılması komisyonuna 19 delege, sanayinin teşviki ve himayesi
komisyonuna 91 delege, sanayinin murakabesi komisyonuna 22 delege, sanayinin
olağanüstü zamanlardaki durumu, alınması gereken tedbirler vesair teklifler
komisyonuna 5 delege müracaatta bulunmuştur. 74
Son komisyon olan sanayinin olağanüstü zamanlardaki durumu, alınması
gereken tedbirler vesair teklifler komisyonuna 5 kişinin müracaat etmesi nedeniyle,
kongre başkanı dört ve beşinci komisyonların birleştirilmesini teklif etmiştir. Hararetli bir
tartışmadan sonra bu iki komisyonun birleştirilmesi oylamada çoğunluğun
sağlanmasıyla kabul edilmiştir. 75
Birinci komisyon olan sanayi politikasının ana hatları komisyonunun
oluşturulması esnasında, Ankara İşçi Sendikaları Birliği temsilcisi olan İsmail Aras usul
hakkında söz isteyerek, çok esaslı konuları kapsayan gündem ile toplanan sanayi
kongresinin aynı zamanda işçi vatandaşları da yakından ilgilendirdiğini, fakat işçilerin
73 Hürriyet. 10 Nisan 1951. s. 5. 74 Akşam. 11 Nisan 1951. s. 8. 75 Akşam. 10 Nisan 1951. s. 8.
43
kongreye iştirak etmediklerini, 400 tane işçi sendikasından ancak 4 kişinin iştirak
edebildiğini, buna karşılık İstanbul’dan 50 tane sanayicinin kongreye katıldığını, İzmir,
Ankara ve Adana Sendika Birliğinden katılan kendisiyle birlikte üç arkadaşının beş
komisyon için miktar olarak yetersiz olduğunu ve kurulan komisyonlara işçi
temsilcilerinden bir kişi bile düşmediğini, kongredeki mesuliyeti kabul edemeyeceklerini
belirterek kongreyi terk edeceklerini ifade etmesi üzerine, kongre başkanı, bu
kongrenin sanayi politikası ve tekniğine ait işleri görüşmek üzere toplandığını, iş ve işçi
meselelerini görüşmek üzere ayrı bir kongre toplanacağını belirtmiştir. 76
Komisyonların oluşturulmasını müteakip çalışacakları yerler tespit edilmiştir.
Buna göre: birinci komisyon yani sanayi politikasının ana hatları komisyonu Gümrük ve
Tekel Bakanlığı salonunda, ikinci komisyon olan sanayinin teşkilatlandırılması
komisyonu Bayındırlık Bakanlığı salonunda, üçüncü komisyona adı verilen sanayinin
teşviki ve himayesi komisyonu Ekonomi ve Ticaret Bakanlığı konferans salonunda,
dördüncü ve beşinci komisyonlar olarak adlandırılan sanayinin murakabesi komisyonu
ile sanayinin olağanüstü zamanlardaki durumu, alınması gereken tedbirler vesair
teklifler komisyonları da Ekonomi ve Ticaret bakanlığı toplantı salonunda çalışmalarını
yürütmeleri planlanmıştır.
Komisyonların çalışma yerlerinin belirlenmesinden sonra kongre genel kurulu,
komisyonların çalışmalarına başlaması ve oluşturacakları sonuç raporlarının
görüşülmesi için 13 Nisan 1951 Cuma günü saat 14.30’da toplanmak üzere ilk gün
çalışmalarına son vermiştir.
3.7 Genel kurulda komisyon raporlarının okunması ve görüşülmesi
Gündem başlıklarındaki alt maddeler doğrultusunda çalışmalarını bitirdikten
sonra, komisyonların hazırladıkları raporların görüşülmesi için genel kurul 13 Nisan
1951 Cuma günü saat 14.30’da çalışmalarına tekrar başlamıştır. Komisyonlar
aşağıdaki sırayla raporlarını sunmuşlardır.77
3.7.1 Sanayi politikasının ana hatları komisyonunun raporu
İzzet Akosman’ın başkanlığında çalışmalarını tamamlayan sanayi politikasının
ana hatları komisyonu aşağıdaki hususları rapor olarak genel kurulda tartışmaya
açmıştır.
76 Akşam. 10 Nisan 1951. s. 8. 77 Hürriyet. 14 Nisan 1951. s. 3.
44
O güne kadar uygulanan sanayi politikasının bilinçli ve istikrarlı olmadığını,
hâlbuki sanayinin kalkınmasının temel şartının hedef ve istikametin belli ve açık
olmasında yattığı belirtilmiştir.
Hedef ve istikamet bilindiği takdirde teşebbüs ve sermaye sahiplerinin hangi
işlerde devletten yardım ve himaye görebileceklerini önceden bilmek ve ona göre
hareketlerini belirlemek serbestîsine sahip olabilecekleri vurgulanmıştır.
Hedef tayininden maksadın, “herhangi bir yatırımcının devletten yardım ve
koruma talep etmemek şartıyla verimli olarak değerlendirdiği her çeşit sanayi
teşebbüsünü kurmakta serbest olması gerektiği” olarak açıklanmıştır. Ancak devlet
tarafından kurulacak veya devletin yardımı ve himayesinden istifade etmek suretiyle
özel teşebbüs tarafından meydana getirilecek olan sanayi teşebbüsleri için hedef ve
istikameti göz önünde bulundurmak zorunluluğu da ifade edilmiştir.
Hedef ve istikameti tayin ederken, iktisadi gerekliliklere büsbütün aykırı olan
otarşi gibi eskimiş bir zihniyete kapılınmaması gerektiği, kendi kendine yetmek
zihniyetinin sanayi politikası için hiçbir zaman bahis konusu olmaması gerektiği
zikredilmiştir.
İhracat ve ithalat birbirine bağlı olarak değerlendirilmiş, sanayi işleri
görüşülürken bunların ayrı ayrı ele alınmasının doğru olmayacağına işaret edilmiştir.
Dış ticaret alanında sanayi politikasının gerektirdiği tedbirlere başvurulurken, her
şeyden önce ülkenin refah seviyesinin yükseltilmesinin hedef olarak seçilmesi
gerektiği belirtilmiştir. Dünyanın her tarafında tarım üretimi için olduğu gibi sanayi
üretimi için de iç pazarın öneminin açık olduğu, iç pazar sağlam ve verimli olmadığı
takdirde dış pazara fazla ümit bağlamanın yerinde olmayacağı, bu nedenle sanayi
mamullerin özelliğine göre iç ve dış pazar şartlarının önemle göz önünde
bulundurulması gerektiği değerlendirilmiştir.
Sanayi üretimi için hedef ve istikamet tayini konusunda göz önünde
bulundurulması lazım gelen kıstasın ülkenin iktisadi bünyesi olduğu belirtilmiştir.
Yine iktisadi bünye dolayısıyladır ki, her şeyden önce tarım üretimi ve diğer
üretim hareketlerini arttıracak ve idame ettirecek araç ve malzemelerin imaline mahsus
ve tarım mamullerinin değerlendirilmesinde kullanılacak sanayi tesislerine hükümetçe
yapılacak yardım bakımından öncelik vermenin yerinde olacağı, bunun yanında;
tarımsal sanayiye önem verildiği takdirde milli servetin en önemli unsuru olan toprak
mahsullerinin azami derecede değerlendirilmesine imkân sağlanacağı, yine ülkenin
bayındırlığına hizmet edecek işlerde birinci derecede ihtiyaç duyulan malzemenin
45
üretimine yarayacak sanayi tesisatının öncelik çerçevesine alınması, bunların yanında,
ülkenin doğal zenginliklerini ve geçici olarak gereği kadar himaye gördükten sonra
kendiliklerinden gelişebilecek her çeşit sanayi dalının ön planda değerlendirilmesinin
yerinde olacağı vurgulanmıştır.
Tespit edilecek hedefe göre sanayileşmenin programlaştırılmasının zorunlu
olduğu, fakat program tabirini dar veya geniş anlamda değerlendirerek özel teşebbüsün
yaratıcı kabiliyetlerini köstekleyerek serbest girişimciyi vesayet altına almanın doğru
olmayacağını; programın, özel bir devre içinde, kamu hizmetleri, ağır sanayi veya milli
savunma sanayi ile ilgili dallarda olması, devletin kendi üzerine almak mecburiyetinde
kalacağı işleri ve aynı devre içinde özel yatırımcıları tercihen destekleyeceği konuları
kapsayan uzun vadeli bir plan özelliğini taşıması, böylece programda yer alan ve devlet
tarafından yürütülecek işlerin sınırlarının kesin olarak belirtilmiş şekilde tespit edilmesi,
her hal ve şartta özel müteşebbisin her türlü sanayi tesisini kurmakta serbest kalması
gerektiği savunulmuştur.
Yukarıda sözü geçen programın, ehliyetli uzmanları ve salahiyetli iş
adamlarını içine alan tarafsız bir heyet (sanayi şurası ) tarafından hükümete teklif
edilmesi, hükümet tarafından onaylandıktan sonra Büyük Millet Meclisi’nin onayına
sunularak kanunlaştırılması gerektiği belirtilmiş, zorunlu olunduğu takdirde programda
yapılabilecek bir değişikliğin de ancak aynı mercilerden geçirilmek suretiyle hayat
geçirilmesii istenmiştir. Bu esaslara uyulmadığı takdirde, özel teşebbüs sahiplerine
kendi alanlarında bekledikleri istikrarın ve güvenin sağlanamayacağı vurgulanmıştır.
Ülkede sanayi tesisleri kurmak isteyen özel yatırımcıların teknik ve iktisadi
bakımdan değişmek ve gelişmek, gerekirse bu tesislere ait her türlü etütleri ve
araştırmaları yapmak maksadıyla ehliyetli uzmanları kapsayan bir sanayi enstitüsünün
kurulmasının gerekliliğine işaret edilmiş, programa giren ve devlet tarafından bilhassa
desteklenecek olan teşebbüsler için yapılacak yardımın mahiyeti ve ölçüsü hakkında
bu enstitünün görüşünün alınmasının gerektiği, özel girişimcilerin kendi imkânları ile
kurmak isteyecekleri tesisler için de sözü geçen enstitü çalışanlarına müracaatları
halinde, teknik konularda destek sağlanabileceği konusunda görüş birliğine varılmıştır.
Bu enstitünün, üniversiteler ve Teknik Üniversite ile Maden Tetkik ve Arama, Harita,
Meteoroloji, İstatistik, Elektrik Etüt İşleri Genel Müdürlükleri, ilgili iktisadi devlet
teşekkülleri ve benzeri kuruluşlar ve birliklerden faydalanabileceği belirtilmiştir. İhtiyaç
duyulursa bu teşekkül ve kuruluşların enstitünün görevini kolaylaştıracak şekilde
yeniden donatılabileceği fikri kabul edilmiştir.
46
Yukarıda bahsedilen program ve hükümetin kamu hizmeti bakımından ele
almak zorunluluğunda olduğu işler programda dikkatli bir şekilde vurgulandığı takdirde,
devlet ve özel sektörün kendiliğinden birbirinden ayrılmış olacağı ifade edilmiştir.
Devlet işletmeleri ile özel teşebbüs hizmetleri arasında, bunların bağlı oldukları
kanuni mevzuat yönünden bir eşitsizlik olmamakla beraber, uygulamada finansman,
lisans, kontenjan ve bunlar gibi bazı konularda şikâyet konusu olabilecek farklı
işlemlerin meydana geldiği; iptidai madde, döviz tahsisi, yabancı uzman istihdamı, mali
mükellefiyet ve gerçek maliyetin tayini gibi her hususta aynı imalat kolunda tam bir
eşitlik sağlamak suretiyle bu farkların da kaldırılarak özel yatırımcılara güven ve ferahın
sağlanabileceği değerlendirilmiştir.
Özel teşebbüse güven ve istikrar temininin ancak aşağıdaki hususların yerine
getirilmesiyle gerçekleşebileceği belirtilmiştir:
a. Devletin iktisadi faaliyetlerinin mahiyeti ve çerçevesinin kesin ve açık olarak
tespit edilmesi gerektiği, bunun yanında Hükümet programında iktisat rejiminin ana
prensiplerinin belirtilmesine rağmen kongrenin bu prensiplerin devletin iktisadi
faaliyetlerinin sınırını tayin edecek kıstasların anayasaya intikal ettirilerek ayrıca özel
bir kanun metni ile de tespit edilmesini talep etmesi gerekliliği vurgulanmıştır. Yani bir
sanayi kanununun hazırlanması istenmiştir.
Özel teşebbüse emniyet ve güven sağlanması için hazırlanacak kanunun uzun
vadeli bir iktisadi siyasetin esaslarını kapsaması gerektiği, devletin sanayi alanında
kısıtlamaya gidemeyeceğini, halen özel teşebbüsün elinde bulunan alanlara devletin
herhangi bir sebeple yeni tesisler kurmak veya mevcut tesisleri değiştirmek suretiyle
müdahale etmemesi, devletin kurmak istediği ve isteyeceği sanayi teşebbüslerinin cins
ve özelliklerini önceden bildirmesi istenmiştir.
Ayrıca bu kanunun uygulamasının yukarıda kuruluşu belirtilen sanayi
şurasının görev alanına alınması talep edilmiştir.
Yalnız kanun metinlerinin özel teşebbüs için gerekli güveni sağlayamayacağı
göz önünde tutularak, o güne kadar uygulanan devletçilik politikasının idare teşkilatında
yarattığı değişmezlik zihniyetinin değişmesi için ilgili makamlarca tedbir alınmasının
kaçınılmaz olduğuna işaret edilmiştir.
b. Gerek devlet, gerekse de belediyelerin uygulamakta oldukları fiyat kontrol
ve oranlarının, 1705 ve 3003 sayılı kanunlar ve Milli Korunma mevzuatının sanayi ile
ilgili hükümlerinin, sanayi şurasının incelemesinden sonra günün ihtiyaçlarına göre
güncellenmesi istenmiştir.
47
c. Mali mevzuatta istikrar temin edilmesi ve tesis edilecek her türlü mali
mükellefiyetin iktisadi sonuçları göz önünde bulundurulması gerektiği vurgulanmıştır.
Ülkenin en acil ihtiyaçlarını karşılayacak ve bu suretle teşvike layık görülecek
sanayi için; Amerika, İngiltere, İtalya, Almanya ve İsrail’de uygulandığı gibi beş senelik
amortismanın kabul edilmesi, aynı şekilde gelişmesi arzu edilen ana sanayiye
yatırılacak sermaye gelirinin devlet tahvil faiz haddi olan %7’sinin gelir vergisinden
muaf tutulması istenmiştir.
Ayrıca, gelir vergisi kanunundaki, dağıtılmayan kazançların %15 ini stopaja
tabi tutan hükmün kaldırılması talep edilmiştir.
ç. Devletin idari formalite ve müdahalelerinin, güven şartlarının tesisine engel
olduğu ve idari müdahalelerin de maliyete olumsuz yansıdığı, bu nedenle sanayiyi
ürküten idari müdahalelerin ortadan kaldırılması gerektiği; bunun için de mevcut iş
kanunundaki kapatma hükmünün, yani belediyelerin resen verdiği kararlarla bir
teşebbüsü faaliyetten men edebilmesi yetkisinin kaldırılmasının, kapatma kanalları
olarak ilgili fabrikanın mensup olduğu ticaret ve sanayi odasının incelemesi üzerine
Ekonomi, Çalışma ve Sağlık Bakanlıkları tarafından ilgilerine göre ve itiraz edilme hakkı
olmak üzere karar verilmesi uygun görülmüştür.
Uluslararası taahhütler kapsamında ithal rejimiyle sanayi politikası arasındaki
münasebetlerin tek taraflı olarak değerlendirilemeyeceği, Avrupa Birliğine dâhil
olunduğu için ithalat kısıtlanamayacağından ve yıl sonunda yüzde yüz liberasyon
rejimine girileceğinden bu aşamada koruyucu tedbirler alınması gerektiği talep
edilmiştir.
Ayrıca gerek yerli, gerek yabancı sermayenin sanayiye tahsis edeceği tesisat
ve bunlara ait inşaat malzemesi, makine, yedek parça ve bunların yanında kullanılan
malzemenin, rüçhanlı bir ithal rejimine tabi tutulması ve gümrük muafiyetinden istifade
ettirilmesi istenmiştir.
Mamullerin ihracı konusunda; maliyetlerin düşürülmesi, kalitenin yükseltilmesi
için gayret sarf edilmesi, ülkede bulunmayan ham madde, yardımcı madde ve bilhassa
ihraç mamulleri için gelir vergisi ve resim muafiyetinin kabul edilmesi gerektiği
belirtilmiştir.
Yabancı sermaye politikası konusunda, gerek devletin elinde, gerek özel
teşebbüste ülkenin ekonomik kalkınmasını temin edecek, halkın refah seviyesini
yükseltecek kâfi sermayenin bulunmadığı, ekonomik hayat gelişmeden milli tasarrufun
kalkınma davasında hızlandırıcı bir rol oynayamayacağı, bu nedenlerle Türkiye’nin
48
yabancı sermayeye şiddetle ve acele ihtiyacı olduğunun kabul edilmesi gerektiği
ifade edilmiştir.
Milli sermaye için gerekli olan güven ve gelişim şartlarının temininin, yabancı
sermaye için de yeterli bir garanti teşkil edeceği, böylece ileride ülkeye gelecek olan ve
mevcut yabancı sermaye, tamamen milli sermayenin sahip olduğu haklara sahip
olmasının yanı sıra aynı iktisadi, mali ve idari rejime tutulması, aynı himayelerden
yararlanarak tamamen eşit haklara sahip olması gerektiği belirtilmiştir.
Yabancı sermayenin ülkeye gelebilmesi için mali ve idari kısıtlamaların
kaldırılması, kar, faiz ve paylaşımların tavsiye halinde de getirilen sermayenin dışarıya
çıkarılması, sermayedarlara kontrol hakkının tanınması ve bunlara has hususlar için bir
kanun çıkarılması ve bu kapsamda döviz transferinin değişiminde yapacağı tesirler göz
önünde tutularak her sene sermaye gelirlerinin %15’nin transferi ve diğer yollarla
çıkarılmasının kabul edilmesi gerektiği savunulmuştur.
Ayrıca yabancı sermaye tarafından kurulacak işletmelerin
devletleştirilmeyeceği de kanuni yaptırımlarla temin edilmesi gerektiği belirtilmiştir.
Gerek yerli gerek yabancı sermayenin değerlendirilebilmesi için bazı alanlarda
sanayiyi kuracak ve işletecek teknik bilgiye, yabancı idare ve işletme personeline,
mühendis ve ustabaşılara ihtiyaç olduğu, bu nedenle bu gibi lüzumlu yabancı
personelin devamlı olarak Türkiye’ye girmesi ve dolaşabilmesi için gerekli tedbirlerin
alınması, bu personelin aldıkları ücretlerden tasarruf edecekleri meblağları belirlenen
miktarlarda yurtdışına transferinin sağlanması istenmiştir.
Türkiye’ye gelecek yabancı sermayenin doğrudan doğruya temas edebileceği
idari, mali ve iktisadi hususlarda yetkili ve süratle karar verecek her türlü etütleri
yapacak bağımsız bir yatırım kuruluşunun oluşturulmasının yararlı olacağı, bu
kuruluşun yönetim kuruluna serbest ve mesleki kuruluşlardan elemanlar iştirak
ettirilmesinin uygun olacağı belirtilmiştir.
Ayrıca hükümetin ülkeye sermaye girişini sağlamak için karşılıklı anlaşmalar
yapmasının gerekliliği ifade edilmiştir.
Sanayi eğitimi konusunda ise, daha çok memur yetiştirmek üzere planlanmış
eğitim sisteminin değiştirilerek, teknik konulara gerekli önemin verilmesi gerektiği ve
sanayi ahlakının yayılımı yolunda kararlar alınmasının faydalı olacağı konusunda görüş
birliğine varılmıştır.
49
Sanayi politikasının ana hatları komisyonunun raporu, kongre genel kurulu
tarafından oylanarak aynen kabul edilmiştir. 78
3.7.2 Sanayinin teşkilatlandırılması komisyonunun raporu
İlhami Cıvaoğlu’nun başkanlığında çalışmalarını gerçekleştiren komisyona,
bakanlıkça verilmiş olan gündemin kapsadığı üç maddeye eklenecek başka maddelerin
bulunup bulunmadığı konusunda yapılan müzakere sonunda, ülke sanayinin
teşkilatlandırılmasına paralel olarak devlet teşkilatında da uygun değişikliklerin
düşünülmesi teklifi kabul edilerek, gündem aşağıdaki dört madde üzerinde tespit
edilmiştir:
a. Odalar
b. Birlikler
c. Sanayi şurası
ç. Yukarıdaki maddelerde belirtilen örgüye paralel devlet teşkilatı.
Komisyon toplantısının başlangıcında, muhtelif kesimlerin teklifleri
değerlendirmeye alınmıştır. Bu teklifler kısaca aşağıda açıklanmıştır:
a. Ticaret odalarının teklifi
Bu teklifte ticaret ve sanayi odalarının ayrı ayrı teşkilata sahip olmakla beraber
aynı çatı altında ve müşterek masrafla toplanmalarının uygun olacağı teklif edilmiştir.
b. Sanayicilerin teklifi
Sanayinin yeteri kadar geliştiği bölgelerde sanayi odalarının ayrı olarak
kurulması ve birliklerin bu türlü sanayi odaları ile sanayi ve ticaret odalarından gelen
sanayi mümessillerinden oluşturulması.
c. Komisyonda yapılan diğer teklifler
Meslek gruplarının bölgelerde oluşturdukları odalardan farklı olarak, ülke
içinde aynı meslek gruplarının sadece meslek ve teknik bakımdan da birleşmelerini ve
bu sayede müşterek meslek ve teknik işlerinde ilerlemelerinin sağlanacağını göz
önünde tutmak suretiyle yukarıdaki teşkilata paralel ikinci bir kuruluşun da kurulması.
ç. Sanayi şurasına ait teklifler
78 Hürriyet. 14 Nisan 1951. s. 3.
50
Komisyona katılanlardan bir grup, ülke sanayisinin genel problemlerini
inceleyecek, planlar hazırlayacak, bu hususta hükümete tekliflerde bulunacak bir
sanayi şurasının oluşturulmasını teklif etmişlerdir. Bu şuranın sanayiden, devletten, ilim
ve teknik kurumlarının temsilcilerinden oluşacağı değerlendirilmiştir.
Komisyon çalışması sonucunda varılan sonuçlar şu şekilde özetlenebilir:
Ülkede sanayinin topluca bulunduğu ve yol, piyasa itibarıyla da az çok
müşterek bağlantıları olan ve içinde bu hususlardan tespit edilecek sayıda vilayetler
konulan bölgelerde tüzel kişiliğe sahip meslek gruplarının odalar halinde toplanması
konusu önceden olduğu gibi devam etmesi desteklenmiştir. İstanbul, İzmir, Adana,
Ankara ve Bursa’da sanayi odalarının kurulması oybirliğiyle kabul edilmiştir.
Komisyon, yukarıda kurulmasına karar verdiği sanayi odalarının 5590 sayılı
kanunda vazife ve yetkileri belirtilmiş bir birlik oluşturmalarını da uygun bulmuş ve adı
geçen kanundaki birliğin bünyesine hem ticaret hem sanayi ve hem de borsaların
girmesi dolayısıyla, sanayi odaları birliklerinin de müstakil olmasını zorunlu görerek,
kanunun bu bakımdan değiştirilmesini ve birliğin sanayi odaları birliği şeklinde
oluşturulmasını teklif etmeye karar vermiştir.
Komisyon, ülke sanayisinin problemlerini inceleyecek ve gelişimini yöneltecek
plan ve teklifleri hazırlayacak, araştırma enstitülerini kurarak devlete tekliflerde
bulunacak bir kuruluşun da oluşturulmasını uygun bulmuş ve bu kuruluşun sadece
sanayi konularıyla meşgul olması nedeniyle adının “sanayi şurası” olmasını
çoğunluğun desteği ile kabul etmiştir.
Değişik bölgelerde bulunan meslek gruplarının yukarıda açıklandığı gibi ortak
mesleki ve teknik problemlerini inceleyebilmek ve araştırmalar yapmak, bu işleri
yöneltecek doküman merkezleri hazırlamak, gerektiğinde aydınlatıcı yayınlar yapmak,
norm ve standartlarla muayene ve kontrol usullerini tespit etmek maksatları ile
birleşmelerinde ülke endüstrisinin gelişmesi bakımından büyük fayda görülmüş ve
sanayileşmiş ülkelerde kurulmuş olan benzer kuruluşlarla kolayca ortak çalışmalarda
bulunabilmek için de yine bu türlü bir birleşmeye ihtiyaç olduğu komisyon tarafından
oybirliği ile kabul edilmiştir.
Komisyon, bu kuruluşların mevcut kanunlar çerçevesine girmediğini, bunların
derhal faaliyete geçmeleri kabul edildiği takdirde durumlarının Dernekler Kanunu
hükümleri altında bulunacağını ve adlarının da geçici olarak “meslek cemiyetleri”
olacağını belirtmiştir.
51
Yine komisyon, ülke sanayi teşkilatlanmasının bütününü hükümleri altına alan
kanunun oluşturulmasında, bu kuruluşların da “meslek odaları” adı altında kanuna
eklenmesinin uygun olacağını değerlendirmiştir.
Meslek cemiyet veya odalarının lüzum görüldüğü durumlarda kendi aralarında
temsilcileri ile meslek birliği halinde birleşebileceği, bu birleşmelerin özel teknik
meseleleri görüşmek veya sanayi şurasına üye yollamak maksadıyla yapılabileceği
değerlendirilmiştir.
“Sanayi şurası”nın aşağıda belirtilen kuruluşların temsilcileriyle oluşturulacağı
kararlaştırılmıştır:
a. Devlet temsilcileri
b. Sanayi birliği temsilcileri
c. Meslek birliği temsilcileri
ç. İlim ve teknik kurulları temsilcileri
Ülke geneli için plan ve teklif hazırlayacak olan bu organ, sanayinin her türlü
probleminde ve gelişmesinde en yetkili merci olarak kabul edilecektir.
Şu ana kadar sayılan sanayi örgüt ve kuruluşlarının tam olarak işleyebilmesi
için, devlet teşkilatının da bu yapılanmaya uygun olmasının kaçınılmaz olduğunu
değerlendiren sanayinin teşkilatlanması komisyonu üyeleri, sanayi bakanlığının
kurulmasını raporlarında teklif olarak hazırlamışlardır.
Raporun genel kurulda görüşülmesi sırasında, özellikle ticaret ve sanayi
odalarının ayrılmasına, kongreye katılan bir kısım davetli tarafından itiraz edilmişse de
raporun oylaması neticesinde, ticaret ve sanayi odaları ayrılmıştır.
Sanayinin teşkilatlandırılması komisyonunun raporu genel kurul tarafından
oylanarak aynen kabul edilmiştir. 79
3.7.3 Sanayinin teşvik ve himayesi komisyonunun raporu
Hulki Alisbah başkanlığında, Aziz Tahsin Balkanlı’nın başkan vekilliğinde;
sanayinin teşvik ve himayesi üzerinde gereken incelemeyi yapmak ve bu hususta
ulaştığı sonuçları açıklamak göreviyle kongre tarafından seçilmiş bulunan komisyon
79 Hürriyet. 14 Nisan 1951. s. 3.
52
dört ayrı gruba ayrılarak çalışmalarını yapmıştır. Bu konuda elde ettiği sonuçları ve
teklifleri kongreye aşağıda açıklanan dört bölüm halinde sunmuştur.
3.7.3.1 Teşvik ve himaye hakkında özel görüşler
Komisyon; ülkede sanayinin pek az himaye gördüğünü ve zaman zaman
büyük zorluklar karşısında kaldığını, ziraat ile sanayi arasında hiçbir suretle eşit
muamele uygulanmadığını ve ziraatçının menfaatleri söz konusu olduğu her zaman,
sanayicinin menfaatlerinin arka plana atıldığını, hâlbuki ziraatın gelişmesinin ancak
sanayinin gelişmesiyle mümkün olabileceğini, İleri bir sanayinin gelişmediği
toplumlarda ileri bir ziraatın olmadığı gibi ileri bir refahın da olamayacağını belirtmiştir.
Bu nedenle sanayinin gelişmesi için bir teşvik ve himaye mevzuatının yaratılmasının
zorunlu olduğuna işaret edilmiştir.
Komisyon, sanayinin bir kül olduğu ve kurulan bir sanayi şubesinin hemen
etrafında daha birçok kolların kurulmasını teşvik ve bazen zaruri kıldığı realitesi
üzerinde durmuş, bundan dolayı her sanayi teşebbüsünün doğal ve asgari bir
himayeye kavuşmasının gerekliliğini özellikle vurgulamıştır.
Komisyon, bu asgari ve tabii himayelerin neler olması gerektiği konusunu
tespite gayret etmiştir. Ancak özel olarak teşvik sağlanması gereken aşağıdaki gibi
sanayi kollarının da olduğunu belirtmiştir.
Ülkenin milli savunma zorunluluğundan kaynaklanan sanayi, birkaç yıllık özel
bir teşvik görürse büyük bir gelişme kaydedebileceği, ülkenin ekonomik kalkınmasında
faydası olacak döviz tasarruflarının sağlanacağı veya döviz gelirleri temin edileceği,
geniş kitlelere iş verilebileceği ve iş sahaları açılabileceği örnek olarak gösterilmiştir.
Bu teşviklerin, her endüstri kolunun bünyesine göre ayarlanması ve icap
edecek tedbirlerin alınmasının zaruri olduğu ifade edilmiştir.
Komisyon, himaye tedbirlerini kanunlaşması gereken özel tedbirler olarak
değerlendirmiştir. Bir an önce kanunlaşması temenni edilen tedbirler olarak
aşağıdaki hususları belirtmiştir:
— Gümrük ve muamele vergilerinin güncellenmesi ve revize edilmesi en başta
gelen tedbirlerdir.80
— Sanayinin pahalı enerjiden kurtarılması, enerji maliyetlerinin sanayiciye
yüklenmemesi, ithal mallardan alınmayan vergilerin sanayi ürünlerine yansıtılmasından
80 Akşam. 11 Nisan 1951. s. 1,8
53
vazgeçilmesi, sanayi ürünlerinin aşırı vergi ve resimlerden kurtarılması temenni edilen
ikinci husustur.
— Komisyon, sanayinin dertlerinden biri olan hammadde sorunun
halledilmesini istemiştir. Ülke genelinde imal edilmediği zaman yurtdışından getirilmesi
zorunlu olan ham ve yardımcı maddelerin girmesinin tamamen serbest olmasını ve bu
maddelerin gümrük resminden muaf tutulmasını ve mamulün maliyetine etkili
olmayacak kadar düşük resme tabi olmasını ülke menfaatine olacağı belirtilmiştir.
— Dördüncü madde olarak, birçok ihraç malının kalite bakımından
gümrüklerde bir kontrole tabi tutulmadığından, ucuzluğuna bakılarak, ülkeye çok çürük
ve bazen eksik (makara ipleri metrajında olduğu gibi) mallar ithal edildiği, bu ithalat
sonucunda hem tüketicinin hem de ülke sanayisinin zarar gördüğü ve içeride üretilen
malların da bu rekabeti düşük kalite ile karşılamaya teşebbüs ettiği, birçok malda sağlık
kontrolünün dahi lüzumlu şekilde gümrüklerde yapılmadığı için kalite kontrolünün hem
ithal mallarda hem de yerli sanayi ürünleri için, meslek kuruluşları tarafından yapılması
gerektiği, bu kontrolün haksız rekabeti önlemek suretiyle dürüst sanayicinin himayesini
de sağlayacağı komisyon tarafından izah edilmiştir.
—Patent hakkı ve marka mevzuatının yetersizliğinin yanı sıra ihtiyaçlara
cevap veremediği gibi haksız rekabet şekillerini önlemede başarılı olmadığından bu
konuda sıkı yönetmeliklere ihtiyaç olduğu belirtilmiştir.
— Devlet ihalelerinde %10 pahalı dahi olsa yerli malı tercih edilmesi gerektiği
ve devlet ve özel teşebbüs tarafından yapılan imalatın devlet dairelerinde eksiltilmiş
alıma tabi tutulmamasının sağlanması istenmiştir.
— Sanat tarihinde önemli yer almış ülkedeki birçok küçük el sanayinin
kaybolmasının engellenmesi ve devletin kendi alımlarında bunlara öncelik vermesinde
fayda görüldüğü ifade edilmiştir. Bu hususu sağlayacak kanun ve küçük sanayinin
teşkilatlanmasına ve gelişmesini sağlayacak yönetmeliklere ihtiyaç olduğu
belirtilmiştir.81
— Marshall planından temin edilen yardımların ülkenin kalkınmasında çok
büyük bir rol alacağı değerlendirilerek, buradan sağlanacak yardımın tüketim
eşyasından daha çok üretimi arttıracak tesislerin kurulmasında kullanılması talep
edilmiştir.
81 Akşam. 11 Nisan 1951. s. 8.
54
— Büyük çalışmaları gerektiren ve milli kalkınmada hatta zirai kalkınmada en
önemli hamleleri mümkün kılacak olan sanayinin ayrı bir bakanlıkça idare edilmesinde,
Çalışma ve İşletmeler Bakanlıkları’nın da bu bakanlığın bünyesinde yer almasında
büyük faydalar görüldüğü ifade edilmiştir.
3.7.3.2 Vergi politikası ve sanayi
Sanayinin teşvik ve himayesi konusunda vergiler üzerinde alınacak tedbirleri,
komisyon aşağıdaki sıralama kapsamında değerlendirmiştir:
— Muamele vergisi,
— Gümrük Tarife Kanunu ve bu kapsamda liberasyon listesinin hükümetçe
genişletilmesi karşısında alınacak tedbirler,
— Gelir vergisi ile kurumlar vergisi ve vergi usul kanunlarının sanayiyi
etkileyen konuları,
— Bina, arazi, sabit alet ve motor vergilerini ilgilendiren kanun hükümleri,
— Belediyelere ve devlete ait tüketim vergi ve resimleri,
— Nakliye ve sigorta tarifeleri,
— İşçi yükümlülüğünün sanayiye yüklediği görevler.
Muamele vergisi
Komisyon, vergi siyaseti ve sanayi konusunda her şeyden önce ele alınması
gereken konunun, muamele vergisi ve bu verginin sanayiye ve dolayısıyla milli
ekonomiye olan olumsuz tesirinin önlenmesi olduğunu vurgulayarak, yaklaşık yirmi beş
yıldır uygulamada olan muamele vergisinin mevcut %18 ile %22’yi bulan oranının
sanayicinin omuzlarında ağır bir yük olduğundan şikâyetçi olmuştur. Bu verginin
indirilmesinin yanı sıra üretim esnasında alınan bu verginin satış sonrasında elde
edilen gelire göre alınması talep edilmiştir. Bunun yanında sadece sanayicilerden
alınan bu verginin bütün üreticilerden alınması teklif edilmiştir.82 83
Gümrük vergisi ve mevzuatı
Daha henüz emekleyen milli sanayinin ileri ülkelerin gelişmiş sanayilerinin
rekabetinden koruyabilmek için, sanayinin makul ve iktisadi esaslar kapsamında bir
82 Akşam. 11 Nisan 1951. s. 1. 83 Akşam. 11 Nisan 1951. s. 8.
55
himaye rejiminden faydalanmasının zaruri olduğunu, liberasyon uygulaması ve bunun
genişlemesinin bu zarureti onayladığı, bakanlığın bu konuda sanayicilerle aynı görüşte
olduğu komisyon tarafından ifade edilmiştir.
Ekonomi ve Ticaret Bakanlığı’nın bu konuda yaptığı hazırlıkları hızlandırması
talep edilmiş, kanun yapılması aşamasında olan bu hazırlıklara komisyon düşünce ve
dilekleriyle katkıda bulunmak istemiştir. Bu dilekler şöyle özetlenebilir:
— Ekonomik işbirliği kapsamında yapılan uygulamalar ve liberasyon
uygulamasının sorumluluklarının gümrüklerde istenilen himaye tedbirlerini almak
imkanını güçleştirdiği, bu nedenle inceleme aşamasında olan yeni gümrük mevzuatının
hazırlanmasında gecikilmemesi gerektiği özellikle talep edilmiştir.
— Sanayinin gelişmesine katkıda bulunacak malların gümrükten düşük
vergiyle hatta vergisiz geçirilmesi istenmiştir. Ülkede tamamen imal edilen sanayi
ürünlerinin ithalinde uygulanacak gümrük vergisinin, malın kıymetinin %50’sinden aşağı
olmamasının uygun olacağı kanaatinde olunduğu belirtilmiştir.
— Sanayinin teşvik kapsamına girip, ülkede yetişmeyen veya bulunmayan
hammaddelerin gümrükten muaf olarak ithal edilmesi gerektiği, bunun yanında
hammaddesi yerli olarak bulunabilen ve ülkede üretilebilen sanayi ürünlerinin ithal
edilmesi halinde gümrük vergisinin üst sınırlarda uygulanması, bu sınırın ithal ve yerli
malların rekabetine imkân verecek şekilde yerli ve yabancı hammadde piyasalarının
fiyat farklarına göre kanuna ihtiyaç olmaksızın zaman zaman hükümetçe tespit edilmesi
ve bu tespit yapılırken yerli sanayi kuruluşlarından da görüş alınması gerektiği ifade
edilmiştir.84
—Sanayi için ithal zarureti olan ve karşılığı ülkede üretilmeyen işletme
malzemesinin de teşvik kapsamına dâhil edilmesi istenmiştir.
—Ülke ihtiyacına yetecek kadar imalatı olan sanayi ürünlerinin, bilhassa ithal
serbestîsine doğru hızla gidildiği de dikkate alınarak, mümkün olduğu kadar
himayesinin şart olduğu, bu himayenin kalitede müsamahaya yer vermemesi gerektiği,
fakat milli sanayinin ilk başlangıç devresinde ürünlerin de dış görünüş bakımından
istenilen ilerlemeyi göstermemiş olmasını mazur görerek, bu himaye ile gelişimini
desteklemenin milli ekonomi açısından faydalı olacağı belirtilmiştir.
— Gümrük formalitelerinin daha basitleştirilmesi yoluna gidilmesi istenmiştir.
84 Hürriyet. 12 Nisan 1951. s. 8.
56
— Gümrük mevzuatında temenni edilen değişikliklerin en geç iki ay içinde
bitirilmesi ve son hazırlıklardan sonra sanayi çevresinin davet edilerek görüşlerinin
alınması temennisinde bulunulmuştur.
Gelir ve kurumlar vergileriyle vergi usul kanunu
— Komisyon, gelir vergisinde; sanayi mamullerinin ihracından doğan gelirler
için bir istisna getirilmesinin ülke çapında temin edeceği fayda ve kazancın, maliyenin
bu yüzden mahrum kaldığını farz edebileceği verginin üstünde olacağını, aynı
zamanda sanayi üretim hacminin genişlemesinin mali konuda devlete temin edeceği
gelirlerin, böyle bir istisnanın kaybını fazlasıyla telafi edebileceği görüşünde olduğunu
belirtmiştir.
— Kurumlar vergisinin, sermaye şirketlerine normalden fazla yük getirdiği,
fakat sanayinin gelişmesi ve dışarıyla rekabet edebilmesi için büyük miktarda
sermayeye ihtiyaç duyulduğu, bu anlamda sanayiyi destekleyebilecek sermaye
şirketlerinin kurulması gerektiği, ama mevcut mevzuat ile kurulacak sermaye
şirketlerinin ferdi teşebbüse nazaran % 6,5 daha fazla vergi vereceği, bu itibarla, teşvik
kapsamına alınan sanayi dallarında faaliyet gösteren sermaye şirketlerinin kurumlar
vergisinden muaf tutulmasının yeni hazırlanacak bir sanayiyi teşvik mevzuatında birinci
planda yer alması gereken konu olduğu ifade edilmiştir.
— Kârı ile kendini büyütmek isteyen bir fabrikanın, kârından yeni tesislerine
ayırabilecek miktarı kurum ve stopaj yoluyla tabi tutulduğu gelir vergisinden muaf
tutulması talep edilmiştir.
— Mevcut uygulamada gelir vergisinde zarar naklinin iki yıllık bir izne
bağlanmış olduğu, bilhassa yeni kurulan endüstri tesisleri bakımından, bunların ilk
faaliyet yıllarında zarar tehlikesinin büyük ve kâr şanslarının da az olabileceği
değerlendirildiğinden, zarar nakli süresinin de uzatılmasında zaruret olduğu, bunun
sınırının da mevcut işletmeler için 3 ve yeni kurulan teşebbüsler için de 5 yıla kadar
uzatılmasının yerinde olacağı belirtilmiştir.
— Kurumlar vergisinin mevcut uygulamasında, vergi oranı olarak şirket
kazancının mutlak miktarını dikkate aldığı, bu uygulamanın sermayeleri farklı olan fakat
kazançları aynı olan işletmelerin verimliliğini yansıtmadığını, bu nedenle kurumlar
vergisinin bir değil iki kıstasa dayandırılmasında isabet olacağı, kârın mutlak
miktarından başka bunun yatırılan sermayeye oranının da vergi ölçüsü olarak
kullanılması gerektiği vurgulanmıştır.
57
— Bir sanayi ünitesinde kullanılmasına imkân olmayan veya tipi itibariyle
demode veya diskalifiye olan eski makinelerin satışının gelir vergisinden muafiyetinin
düşünülmesinin sanayinin reformlarını ve reorganizasyonlarını teşvik edeceği, keza
kullanılmış makinelerin diğer ülkelere ihracında herhangi bir engellemeye tabi
tutulmamasının yerinde olacağı ifade edilmiştir.
Gayri menkul vergileri
Bina ve arazi vergileri için eski Teşvik-i Sanayi Kanunu’nda belirtilenler dışında
yeni istisnaların talep edilmesi komisyon tarafından uygun görülmemiştir. Fakat,
makineler ve motorlar için mevcut olarak uygulanan ve her makine ve motordan, ki
bunlar kullanılmasa ve zararlı çalışsalar dahi ayrı ayrı alınan vergilerin kaldırılması
temenni konusu edilmiştir.
Belediyelere ve devlete ait enerji tüketim vergi ve resimleri
Belediyeye ait vergi ve resimlerin, Belediye Vergi ve Resimleri Kanunu’nun
son değişikliğinden sonra uygulamada görülen garip farklılıkların ortadan kaldırılması
talep edilmiştir.
Özellikle enerji kullanım resim ve harçlarının yeniden düzenlenerek farklı
enerji kaynaklarının maliyet hesaplarında adaletli bir ödeme şekli oluşturulması
istenmiştir.
Nakliye tarifeleri, sigortalar ve müteferrik konular
Nakliye konusunun sanayide maliyetlere önemli derecede etkili olduğu, bu
nedenle teşvik kapsamına alınan sanayi dallarının ve ürünlerinin taşınmasında indirimli
tarifelerin kullanılmasının sağlanması istenmiştir.
Bu itibarla, özellikle devlete ait deniz ve demir yolları taşıma tarifelerinde, ham
madde ve mamulün nakliyatının teşvik ve himaye edici revizyonlara tabi tutulması,
Karabük ve Kırıkkale’den yapılan nakliyatta olduğu gibi bizzat devletin kendine mensup
fabrikaların sevkıyatında kabul ettiği indirimlerin özel sanayi ve teşebbüs yatırımcılarına
da uygulanması, komisyonun aradığı eşitliğin tabii bir neticesi olacağı ifade edilmiştir.
Sanayiye uygulanan sigorta prim tarifesinin maliyetlerin düşürülmesi
konusunda özel bir önem ile incelenmesini faydalı bulan komisyon, bilhassa sigorta
prim tarifelerinin hükümetçe onayı yapılırken uluslararası uygulamaların dikkate
alınmasını ve istatistiklerin ülke çapında tespit etmiş olduğu risk durumuna göre
sanayicinin ödeyeceği primleri azaltan kolaylıkların kabul ve uygulanması gerekliliğini
belirtmiştir.
58
İşçi mevzuatı
Komisyon, sanayiyi özellikle ilgilendiren işçi mevzuatının, sanayiye getirdiği
yükümlülükler ile adeta bir çeşit vergi mahiyetini almakta olduğunu özellikle işaret
etmiştir.
Mesleki kaza sigortası, hastalık ve analık sigortası, ihtiyarlık sigorta ve işten
ayrılma tazminatı gibi her biri ayrı ödeme konularını oluşturan külfetlerin ölçülü olması
ve sanayiciye verdiği yük ile işçilerin bunlardan faydalanma imkân ve dereceleri
arasında bir denge kurulması, işten ayrılma tazminatının sanayiciden prim olarak
kesilmesini müteakip, işçi sigortalarına devredilmesi imkânlarının incelenmesi talep
edilmiştir.
3.7.3.3 Sanayi kredisi
Mevcut sanayinin devamlılığının sağlanması ve iktisadi ve sosyal kalkınmanın
bir sanayileşme hareketi ile gerçekleşebileceği realitesi karşısında bu hareketin hayata
geçebilmesinin, her şeyden önce gereken sermayenin teminine bağlı bulunduğu; şayet
mevcut sanayi ile yeniden kurulmak zorunda olunan sanayi yalnız öz sermayeleri ile
çalışacak olurlarsa ülkedeki yatırımcıların sermayelerinin yeterli olmayacağı, bu
nedenle sanayinin hem kuruluş safhası hem de faaliyetini devam ettirebilmesi için
finansmana muhtaç bir müessese olduğu, diğer bir ifade ile milli ekonomiyi tam çalışma
kapasitesinde yürütebilmek için sanayiye gerekli önemin verilmesinin zorunlu olduğu,
krediden mahrum bir sanayileşme hareketinin düşünülemeyeceğinin kabul edilmesi
gerektiği ifade edilmiştir.
Komisyon tarafından, sanayiye kredi temin edecek kaynaklar olarak, “halen
mevcut kaynaklar ile fonksiyonel olması gereken kaynaklar” olarak iki ayrı kaynak
belirtilmiştir.
Cumhuriyetin ilanından sonra sanayinin finansman problemi zaman zaman ele
alınmış, fakat bu maksatla da kurulmuş olan Sümerbank yalnız devlet sanayinin
finansmanını sağlamaya çalışmış ve özel sanayinin finansmanı teşebbüslerini eyleme
dökememiştir. Nitekim 1930 yılında Milli İktisat ve Tasarruf Cemiyeti’nin daveti üzerine
toplanan Birinci Sanayi Kongresi’nin gündeminde “sermaye ve kredi” konusu yer almış
olmasına ve aradan 21 sene geçmiş bulunmasına rağmen bu mesele halledilememiştir.
Yine aynı devre zarfında büyük bir gelişme kaydeden milli bankacılık, sadece
ticari bankacılık faaliyetlerinin hudutları içinde kalmış ve yatırım bankacılığı faaliyetine
yönelmemiş, yatırım bankacılığı faaliyetini yürütmemiş ve yürütememiştir.
59
Diğer taraftan tasarruf gücünün sınırlı olması yüzünden öteden beri fakir olan
sermaye piyasasında bir sermaye kıtlığı hüküm sürmüştür. Bu şartlar altında sanayiyi
finanse edecek kredi kaynakları mevcut olmamıştır.
Ancak 2 Haziran 1950 tarihinde Türkiye Sanayi Kalkınma Bankası’nın elli
milyon liralık bir öz ve yabancı sermaye ile faaliyete geçmesi, bunun yanında Marshall
yardım planından özel teşebbüsü finanse etmek amacıyla kırk milyon liralık bir
fon mevcut olması komisyon tarafından “halen mevcut kaynaklar” kapsamında
değerlendirilmiştir.
Halen sanayinin finansmanına tahsis edilmiş bulunan bu elli milyon lira ile
tamamen sanayiye tahsis edilmesi temenni edilen kırk milyon liranın küçümsenmemesi
gerektiği, bu paranın daha çok tesis ve teçhiz aşamalarında kullanılması yoluna
gidileceği değerlendirildiğinden, sanayinin finansman problemine halledilmiş gözüyle
bakmanın geçersiz olduğu ifade edilmiştir.
Marshall yardım fonu gibi kaynakların geçici olması veya bir tek bankanın
sınırlı kaynaklara sahip olduğu değerlendirildiğinden sanayinin finansmanının iç
kaynakların harekete geçirilmesi zaruretiyle karşı karşıya kalındığı açıklanarak,
“fonksiyonel olması gereken kaynaklar” komisyon tarafından aşağıdaki sırayla genel
kurula arz edilmiştir:
Merkez Bankası
Merkez Bankası’nın finansman faaliyetinin, birçok iktisadi branşlara ve hatta
devlet sermayesi ile kurulmuş sanayi teşebbüslerine yönlendirildiği halde, adı geçen
banka tarafından özel sanayinin finansmanı bakımından herhangi bir tedbir alınmadığı,
bu eksikliğin milli bankaların sanayiyi finanse etme faaliyetine başlamalarını da
engellediği, bu nedenle diğer iktisadi branşlar için yapıldığı gibi Merkez Bankası’nın
statüsünde zirai krediye kıyasla sanayi senetlerinin de 9 aya kadar vade ile reeskonta
kabul edilmesi için gereken değişikliğin yapılması ve ticari senetler için imza adeti
bakımından mevcut istisnai hükümlerin sanayi senetlerine de uygulanması gerektiği, bu
maksatla Merkez Bankası’nın diğer bankalar için tespit ettiği ticari reeskont limitleri
dışında, sanayi kredisi limitleri de tespit etmesinin lüzumlu olduğu değerlendirilmiştir.
Milli Bankalar
Cumhuriyetin ilanından sonra iftihar edilecek bir gelişme gösteren milli
bankalar, yukarıda belirtildiği gibi faaliyetleri arasında yalnız ticaret bankacılığını
yapmışlar ve ülkenin sanayileşme hareketinde sadece kendi iştirak ve teşebbüslerini
finanse etmekle yetinmişlerdir. Hâlbuki 1924 sonunda hesaplarında 13 milyon lira olan
60
mevduatın 1949 sonunda 808 milyon lira olduğu dikkate alındığı takdirde ve ülkedeki
dağınık sermayeleri toplama imkânını elde etmiş olan kredi müesseselerinin bir kamu
müessesesi vasfını da taşıdıkları hesaba katılırsa, bu mevduatın 9 ay veya 9 aydan
uzun vadeli olan kısmından sanayinin işletme kredisine de bir miktar aktarmalarının
mümkün olduğu vurgulanmıştır.
Diğer taraftan komisyon, Merkez Bankası Kanunu’nda yapılması temenni
edilen değişiklik gerçekleştikten sonra, bu kaynaktan da istifade etmeleri suretiyle milli
bankaların sanayinin finansmanına katılma kabiliyetlerini artırmaları imkânı olacağı,
birçok ileri batı ülkelerinde olduğu gibi bankaların Merkez Bankası’nın denetimi altında
ve belli başlı sanayi meslek kuruluşlarının temsilcileriyle, ilgili üniversite mensuplarının
da iştirak etmesiyle faydalı olarak değerlendirilen bir “bankalar arası komite” nin
faaliyete geçmesinin bu konuda çok faydalı sonuçlar doğuracağına inandığından böyle
bir teşebbüsün gerçekleşmesini temenni ve tavsiye etmiştir.
Sanayi Kredi Kooperatifleri
Mesleki gruplara göre sanayi kredi kooperatiflerinin kurulmasının sanayiye
kredi temin edecek kaynakların artmasına yardım edeceği, adı geçen kooperatiflerin
kurulması teşebbüsünün yukarıda bahsedilen “bankalar arası komite” tarafından ele
alınabileceği değerlendirilmiştir.
Sümerbank
Sanayi kuruluşlarının devlet ihalelerine iştirak için vermek zorunda oldukları
teminat mektuplarını elde etmekte, ticari bankaların kredi limitlerinin kısıtlılığı ve
teminat verme yetkilerinin darlığı dolayısıyla zorluklarla karşılaştıkları sık sık
görüldüğünden, bu konuda imkânları çok uygun olan Sümerbank’ın hiç olmazsa bu
alanda özel sanayiye bir yardım sağlamasını temenni eden komisyon, bunun yanında
özel sanayi işletmelerinin hammaddesini teşkil eden Sümerbank mamullerinin, bu
işletmelere kabul edilebilir bir vade ile satılmasını, Sümerbank’ın özel sanayiye yardım
yükümlülüğünü de hiç olmazsa bu şekilde gerçekleştirmiş olacağını değerlendirmiştir.
Kredi kaynaklarının akışını tıkayan engellerin kaldırılması için alınması
gereken tedbirler de genel kurula aşağıdaki maddelerde sunulmuştur:
Faiz problemi
Kredi konusunun en önemli meselelerinden birinin faiz olduğu, gerek yatırım
safhasında gerekse de maliyet safhasında, faiz oranının sanayinin gelişmesinde
dikkate alınması gereken bir fonksiyon olarak kabul edilmesi gerektiği vurgulanmıştır.
61
Faiz uygulamaları açıklanırken işletme kredileri ve tesis ve teçhiz kredileri ayrı olarak
ele alınmıştır.
İşletme kredilerinde uygulanan mevcut % 8 ile %9 arasındaki faiz oranlarının
çok yüksek olduğu, İşletme kredilerinin vadesinin 9 ay gibi kısa bir süreyi kapsadığı,
bankaların vadeli mevduata devlet tahvillerinin yüksek faizleri nedeniyle % 3 gibi bir
oran uyguladıkları, bunun da sanayinin ihtiyaç duyduğu krediyi temin ederken, kredi
maliyetini olumsuz etkilediği, bankaların bu oranı indirebilmesinin ancak devlet
tahvillerinin faizlerinin de indirilmesiyle mümkün olabileceği belirtilmiştir.
Tesis kredilerinde ise meselenin işletme kredilerinden farklı olduğu; işletme
kredileri nispeten kısa vadeli iken tesis kredilerinin orta vadeli veya uzun vadeli olduğu;
vade ne kadar uzun olursa faizin o kadar fazla olduğu ve vade kısaldıkça faizin
azaldığı, bu durum da sanayi işletmelerini uzun yıllar tahammül edilemez bir faiz yükü
altında bıraktığından yatırım sahasına girecek kredilerin faizlerinin daha ılımlı olması
gerektiği belirtilmiştir.
Devletin net % 6 ve % 7 gibi yüksek faiz hadleriyle tahvil ihraç etmek suretiyle
sermaye piyasasında kudretli bir rakip olarak yer alması neticesinde birçok kredi
hareketlerinin gerçekleşmesine ve ucuzlamasına büyük bir engel teşkil ettiği, bu
nedenle devletin sermaye piyasasından aşamalı olarak çekilmesi ve yeniden tahvil
çıkarmak yoluna gidecek olursa daha ucuz bir faiz oranı kullanması ve bunların vergi
muafiyetinden istifade etmemesi ve hatta zamanla sermaye piyasası ve bütçe durumu
müsait olduğunda mevcut tahvil borçlarını makul bir faiz oranı etrafında sabitlenmesinin
olumlu bir hareket olarak değerlendirileceği, bu şartlar gerçekleştiği taktirde milli
bankaların bir konsorsiyum şeklinde, sanayinin finansmanı veya buna benzer bir adla
tahvil ihraç etmelerinin düşünülebileceği belirtilmiştir.
Sanayiyi finanse edecek özel kredi mekanizmasının çalışma esasları da
aşağıdaki başlıklarla ifade edilmiştir:
Tesis ve teçhiz kredisi
Bu maksatla Sınaî Kalkınma Bankasının 50 milyon liralık öz ve yabancı
sermayesi mevcut bulunduğu, Marshall yardım planı kapsamında sanayiye ayrılan 40
milyon liranın tamamının özel sanayi teşebbüslerine ayrılmasının çok faydalı olacağı
değerlendirmiştir.
Bu şartlar altında sanayinin tesis ve teçhiz ihtiyaçları Sınaî Kalkınma Bankası
ile Marshall yardım fonundan ve bunun yanında milli bankaların ihraç etmeleri temenni
62
edilen tahvilleriyle sınaî kredi kooperatiflerinin kurulması halinde kısmen de bu
müesseseler tarafından karşılanacağı düşünülmüştür.
İşletme kredisi
Sanayi Kalkınma Bankası bilhassa tesis ve teçhiz kredisini takviye
edeceğinden işletme kredisi ihtiyacının başta Merkez Bankası olmak üzere milli
bankalar tarafından cevaplandırılması zaruri ve mümkün görülmüştür. Sanayi kredi
kooperatiflerinin kurulmasında başarılı olunursa, bu kooperatiflerin işletme kredisindeki
katılım hisselerinin bir hayli geniş olacağı değerlendirilmiştir.
Küçük sanat erbabının kredi ihtiyacı ve bu ihtiyacın tatmini
Orta ve büyük sanayinin yanı sıra küçük sanayinin de gerek tesis ve gerek
işletme kredileri ihtiyaçları vardır. Ülke sanayinin çekirdeğini teşkil eden bu işletmelerin
yerel olması, hacimlerinin küçüklüğü, bunların sermaye piyasasının büyük
merkezlerindeki bankalarla temasını imkânsız veya çok zor bir hale getirmektedir. Bu
kuruluşların kredi ihtiyaçları hacimlerine göre geniştir. Ancak şartları ve şahısları iyi
bilen yerel kuruluşlar tarafından bu işletmelerin kredi ihtiyaçlarının karşılanabileceğini
değerlendiren komisyon, bunun için aşağıdaki yollara müracaat edilmesiyle bu hususta
başarılı olunacağını belirtmiştir:
a. Yerel sanayi kredi kooperatiflerinin kurulması ve bu kooperatiflerin gerek
kendi kaynaklarından ve gerek sermaye piyasası ve yatırım bankalarından temin
edecekleri kaynaklardan küçük sanayiyi istifade ettirmeleri,
b. Yerel bankaların ve büyük bankaların yerel şubelerinin ellerindeki
imkânların bir kısmını küçük sanayinin kredi ihtiyaçlarının karşılanmasında kullanmaları
ve bu bankaların, yatırım bankalarının ve sigorta şirketlerinin küçük sanayiciye
yapabilecekleri ödemelerde aracı rol oynamaları.
Bu imkânlar elde edildiği takdirde küçük sanayinin ihtiyaçlarının büyük bir
kısmının karşılanabileceği kanaati komisyon tarafından ifade edilmiştir.
3.7.3.4 Üretimi artırma tedbirleri ve çalışma süreleri ile mükellefiyet
Üretimi artırma tedbirleri kapsamında alınacak “İdari tedbirleri” komisyon
aşağıdaki konular kapsamında değerlendirmiştir:
Üretimi artırmak için olağanüstü zamanlar hariç çalışma müddetlerinin 8
saatten fazla olmasının, kadın ve çocukların fazla çalıştırılmalarının iyi netice vereceği
düşüncesinde olmayan komisyon, bununla beraber:
63
— Mevcut İş Kanununun, fazla mesai müddetini üç ayla sınırlandırdığını,
günde üç saatten fazla olmamak şartıyla bu sürenin yılda 400 saate uzatılmasını ve
özel izinler için formalitelerin kısaltılmasını (yalnız ihbarla yetinilmesini),
— İşverenle işçi arasında uyumsuzluğa neden olan dolayısıyla verimi azaltan
yatırımcıyı ürküten ve kalifiye işçi yetiştirilmesine engel olan İş Kanunu’ndaki kıdem
tazminatının, mahiyet itibariyle ihtiyarlık sigortası özelliğine sahip olduğu için
kaldırılmasını veya bu sigorta ile birleştirilmesini,
— İş Kanunu hükümlerinin bütün iş yerlerine uygulanmasını ve bu suretle
bütün ülkedeki işçilerin sağlık ve sosyal durumlarının korunması ve verimlerinin
artırılmasının gerektiği,
— İşverenin işçiye karşı iki defa aynı hatayı işlerse hapis cezası verilmesi
hususunda, kasıtlı olmayan hareketlerde bu cezanın paraya çevrilmesinin iyi olacağı,
— Değişik işçi sigortaları için hesaplanan ve tahsil edilen primlerin bir ad
altında toplanmasının işlemleri kolaylaştıracağı,
— Kadın ve çocukların geceleri de çalıştırılması gerektiği durum ve şartlarda
milletlerarası anlaşmaların bu gibi durumlarda kabul ettiği istisnalardan yararlanma
imkânlarının araştırılması,
— İş mükellefiyetinin normal olarak verimi artırmayacağı ve ancak olağanüstü
hallerde üretimi artırabileceği, bununla beraber ülkenin bölge özellikleri göz önünde
tutularak yardımcı meslek sahibi işçilerin yetiştirilmesini teşvik edici tedbirlerin alınması
uygun bulunmuştur.
Teknik imkânlarla üretim verimin arttırılması hususunda esas prensibin insan-
saat başına verimi artırmak olduğu kabul edilerek:
a. Tesisleri ve makineleri modernleştirme imkânlarının sağlanması,
b. Makine ve aletlerin yüksek randımanlı olarak kullanılmasının sağlanması ve
bu maksatla:
— İşçi ve teknik personel eğitiminde Eğitim Bakanlığı’nın sanayicilerle ve
kurulacak sanayi şurasıyla işbirliği yapması,
— İşverenle işçi arasında anlayışlı ve planlı çalışmayı sağlayacak bilgi ve
yöntemlerin sanayicilere temin edilmesinin gerektiği,
64
c. Makinelerin ve işçilerin boş kalmamasını sağlayacak şekilde hammadde ve
diğer malzeme ihtiyaçlarının zamanında temininin kolaylaştırılması için hükümetçe
yardımların yapılması,
ç. Üretimi artırmak için enerji, su gibi ihtiyaçların temini ve istikrarlı olmaları ve
fiyatlarının asgariye indirilmesi gerektiği belirtilmiştir.
Yukarıda yazılı esas tedbirlerin mevcut ve kurulacak tesislerin ve buralarda
çalışacak işçilerin azami verimlerini artıracağı kanaatinde olan komisyon, bu hususların
temini için:
a. Modern sanayinin gelişimini düzenli olarak sanayicilere bildirecek ve
sorulacak teknik soruları cevaplandıracak teknik eserleri dilimize çevirecek bir
araştırma servisinin kurulması,
b. Sanayicilere teknik yenilikleri bildirecek, idare ve organizasyon prensiplerini
verecek ve bu yenilikleri ülkenin özelliklerine göre uygulama imkânları hazırlayacak
teknik araştırma ve danışma enstitülerinin kurulması,
c. Tesislerin modernleşmesini köstekleyen amortisman miktarının yeniden
tayini,
ç. Sanayi istatistiklerinin kolayca ve doğru olarak temin imkânlarının
sağlanması,
gerekliliğini ifade etmiştir.
Atıl duran veya verimli çalışmayan işletmelere iktisadi ve teknik yardımların
sanayi şurası ve teknik araştırma ve danışma enstitüleri tarafından temininin uygun
olacağı değerlendirilmiştir.85
Sanayinin teşvik ve himayesi komisyonunun raporu kongre genel kurulunda
görüşülüp tartışıldıktan sonra yapılan oylama ile genel kurul tarafından kabul edilmiştir.
3.7.4 Sanayinin murakabesi (denetimi) komisyonunun raporu
Dr. Mühendis Ö.Lütfi Bilkan’ın başkanlığında toplanan dördüncü komisyon,
başta da belirtildiği gibi kongrenin son iki gündem maddesini oluşturan “sanayinin
murakabesi (denetimi) ve olağanüstü durumda alınması gereken tedbirler” konularını
demokratik ve liberal bir anlayışın ışığı altında inceleyerek genel kurula sunmuştur.
85 Hürriyet. 12 Nisan 1951, s.8.
65
Komisyon programında denetim olarak vasıflandırılan konunun üç şekilde
hayata geçirilmesini uygun görmüştür:
a. Kamunun menfaati ve emniyeti söz konusu olan sanayi tesislerinin kurulma
ve işletmelerinde milli enerji bütün halinde ilgili olduğu için devletin görüş ve denetimi
gereklidir.
b. Özel menfaati kapsayan sanayi kuruluşlarında, bu teşebbüsler devletin
himayesi ve devlet kredisi ile kurulduğu takdirde gene devlet kontrolü gereklidir.
c. Hiçbir suretle devlet himayesi söz konusu olmayan teşebbüslerde yatırımcı
hareketinde serbest olmalıdır. Fakat devlet bu teşebbüse yardımcı ve düzenleyici
vazifesini görmeli ve şahsi teşebbüsün işletme tekniğinin esasları dâhilinde yapacağı
her çalışma onu teşvik etmeli, ona cesaret vermelidir.
3.7.4.1 Tesis yeri denetimi
Komisyon, demokratik ve liberal bir zihniyet altında çalışacak olan ülkedeki
mevcut sanayi ile yeni kurulacak olan sanayi işletmelerinin hem ihtiyaçlarını iç
pazardan en ekonomik şekilde karşılayabilmesi hem de uluslararası alanda serbest
rekabette tutunabilmesi için sağlam bir bünyeye sahip olması gerektiğini; bu nedenle,
sanayi hamlelerinde başarılı olabilmek için başlıca şartın, en uygun tesis yerinin
tespitinde azami isabetin ve hassasiyetin gösterilmesinin zorunlu olduğuna
inandıklarını ifade etmiştir.
Yeni bir fabrika kurulurken, yatırımcı devlet veya özel teşebbüs olsun, birincisi
ülkenin sanayi bölgeleri içinde ve ikincisi de “Belediye İmar Planları” dâhilinde olmak
üzere tesis yerinin önem ve ciddiyetle incelemesinin yapılması talep edilmiştir.
Tesis yerinin azami derecede isabetle seçimi için, dünya literatürüne geçmiş
formüllerden yararlanılabileceği ifade edilerek; sermaye, hammadde, işçi,
isteklendirme, makine, yönetim, imalat şekli, pazar, ulaşım, iklim, savunma, enerji gibi
unsurların bir bütün halinde değerlendirilerek seçime gidilmesinin uygun olacağı
öngörülmüştür.
Bu unsurları en azami derecede karşılayan bir fabrika veya sanayi
bileşkesinin, kendisine kurulması için sarf edilen fedakârlık ve emeği daima verimle
karşılayacağı, tesis yerinin bu esas unsurlara sahip olması bakımından devletin özel
teşebbüs ile el ele vererek mevcut sanayi yerleşkelerini incelemeleri ve gelecekteki
sanayi hamlelerinin sevk ve idaresinde işbirliği yapmaları lüzumu ifade edilmiştir.
66
Yeni kurulacak bir sanayi işletmesinin yurt içinde en uygun yerini bulabilmesi
için devlet ve özel teşebbüsün vereceği isabetli kararlarda ülkenin mevcut sanayi
varlığının belirli bir şekilde ve el ile tutulur bir halde açığa çıkarılması gerektiği, bu
bakımdan planlanmış olan sanayi ve iş yerleri sayımının, yeni kuruluş yerinin sağlıklı
olarak seçiminde önemli bir dayanak olacağı ve belki de aynı bölge içinde birbirinin
gelişmesini ve büyümesin köstekleyebilecek işletmelerin kurulmasının önüne geçileceği
belirtilmiştir.
Komisyon, bu konu paralelinde, özellikle Belediyelerin hudutları içinde
kurulacak fabrikalar için uygulanan 35 senelik geçmişe ait Müvellüdülbuhar
Nizamnamesi ile Hıfzıssıhha Kanunu, İş Kanunu, Belediyeler Nizamnameleri, İşçi
Sigortaları gibi geniş bir zaman dilimini kapsayan ve birbirini tamamlamaktan çok uzak
bulunan ve bir kısmında anti endüstriyel bölümler ihtiva eden mevzuatın demokrat ve
liberal görüş ışığında elden geçirilerek günün ihtiyaçlarına uygun ve engelleyici değil
yapıcı ve daha liberal hükümleri kapsayan mevzuatın oluşturulmasını hükümete
özellikle teklif etmiştir.
3.7.4.2 Tesisatın denetimi
Komisyon, bir sanayi kuruluşunun ihtiva edeceği tesisatın kontrolünde de yine
hassasiyetle ve yine devlet ve özel teşebbüsün işbirliği yaparak hareket etmesi
gerektiği görüşünde olduğunu konunun başlangıcında belirtmiştir.
Bu bakımdan her teşebbüs sahibinin yeni kuracağı fabrikanın fizibilite
etütlerini, projelerini hazırlatmak ve verimlilik hesaplarını yaptırarak devletin
göstereceği bir sanayi etüt bürosuna ileterek bunları inceletmesinin faydalı olacağı
kanaati ifade edilmiştir.
Böyle bir incelemenin yeni müessesenin teknik bakımdan en uygun şekilde
kurulmasına, en rasyonel şekilde çalışma şekillerini ihtiva etmesine hizmet etmesinin
yanı sıra; büyük bir hızla ilerleyen işletme tekniğinin bütün gereklerini ülkede
uygulamaya hizmet edebilecek olan böyle bir kuruluşun, halen kurulmuş olan sanayi
tesislerinin de durumlarını etüt ederek bunların iyi muhafazasını, dünya tekniğinin
gelişmesine paralel olarak ıslahı ve yenilenmeleri için alınması gereken tedbirleri
tavsiye ederek teşebbüs sahibine önemli bir yardımda bulunacağı savunulmuştur.
Mevcut sanayi müesseselerinin üretim kabiliyetinin düşük olduğu, diğer
ülkelerdeki sanayilerin ulaştığı üretim seviyelerine ülke çapında ulaşılamadığı
değerlendirildiğinden, fabrikaların sahip olduğu tesisatın yüksek randıman
67
verebilmesine hizmet edecek bir merkezi sanayi etüt kuruluşunun hayata geçirilmesi
istenmiştir.
3.7.4.3 Enerjinin denetimi
Mevcut sanayi kuruluşlarının teminde güçlük çektiği ana unsurlardan birinin de
enerji konusu olduğu, özellikle şiddetli kış aylarında sık sık kömür üretiminin ve naklinin
sekteye uğradığını ve kömürsüzlük yüzünden birçok fabrikanın haftalarca kapanmak
zorunda kaldığını hatırlatan komisyon, fabrikaların sürekli ve muntazam çalışabilmeleri
için ihtiyaç duydukları yakıt ve elektrik enerjisinin yurdun en elverişli kaynaklarından bol
ve ucuz ve süratle temini için lüzumlu tedbirlerin alınmasında acele edilmesi gerekliliği
vurgulanmıştır.
Kurulmuş ve kurulacak olan sanayi müesseselerinin bol ve ucuz elektrik
kullanmaları için Bayındırlık Bakanlığı ve Elektrik Etüt İdaresi ve diğer makamlar
tarafından hazırlanan bölge elektrik santrallerinin etütlerinin bir an önce uygulamaya
geçirilmesi istenmiştir.
Ülkenin gelişimine en büyük katkıyı sağlayacak olan elektrik enerjisini layık
olduğu düzeyde kullanımını engelleyen elektrik enerjisi ve havagazı tüketim vergilerinin
indirilmesi talep edilmiştir.
Tükettikleri her kilowat saat için hem devlete hem de belediyelere vergi
ödeyen sanayi kuruluşlarının, aşırı yekûn tutan elektrik masraflarını maliyet
hesaplamalarına yansıttıklarından, anti-elektrik zihniyeti taşıyan ve elektrik sanayinin
gelişiminde önemli bir engel oluşturan mevcut hükümlerin hazırlanmakta olan Belediye
Gelirleri Kanunu’nda normal sınırlara çekilmesi teklif edilmiştir.
Elektrik enerjisinin üretim, dağıtım ve tüketim konularıyla birçok makamın ve
mercinin görevlendirilmiş olduğunu ve aynı şehir içinde adedi elliyi bulan muhtelif
bağımsız küçük santrallerin faaliyette bulunduğunu, bunlara yakıt temininde büyük
güçlük çekildiğini işaret eden komisyon; elektrik enerjisi işletme işlerini, yurdun doğal
kaynaklarını en verimli şekilde değerlendirecek ve en az zayiatla tüketiciye ulaştıracak
bir teşkilatın yine devlet bünyesi içinde kurulmasının ülkenin en büyük yakıt ve elektrik
tüketicisi olan sanayi sektörünün geleceği bakımından önemli olduğunu belirtmiş, diğer
yandan özel teşebbüsün elektrik üretimi alanında finansman bakımından devletle
işbirliği yapmasının faydalı olacağı kanaatini iletmiştir.
68
3.7.4.4 Sanayi üretiminin denetimi
Yurtiçinde sınırlı bulunan hammadde kaynakları ve kıymetli dövizlerle
dışarıdan tedarik edilen hammaddelerden en az ve en verimli insan emeği ile azami
verimi sağlayabilecek üretim usullerinin mevcut fabrikacılık tekniğinin esasını
oluşturduğunu ifade eden komisyon, imalatın en ince safhasında yapılacak olan ve
yapılan işleri zaman ve randıman bakımından inceleyerek bunların birleşmesini
koordine eden ve geniş sanayi gruplarının fabrikalar içinde azami verimle çalışmasını,
malların hem çabuk ve hem asgari maliyetle meydana gelmelerini sağlayan Bilimsel
Yönetim (Scientific Management) metotlarının; işçi ile işveren ve işleri idare edenler
arasında keza fabrikalar ile müşteriler arasındaki münasebetleri düzenlediğini ve
teşkilatlandırdığını, fakat teçhizat yönüyle en modern tesisler kurulmuş olmasına
rağmen yurda bunun henüz sokulmadığını açıklamıştır.
Komisyon, Bilimsel Yönetim (Scientific Management) ilminin ülkede
teşkilatlanmaya başlanmasını, bu alanda çalışan Milletlerarası Bilimsel Yönetim İlmini
Geliştirme Komitesi’ ne üye olunarak bu ilmin gelişiminin takip edilmesini ve böylece
sanayicilerin işletmelerini imalat usullerine göre organize edebilmelerini sağlamak
hususunda hükümetin gerekli olan liderliği göstermesini talep etmiştir.
3.7.4.5 İnsan emeğinden faydalanmanın denetimi
Ülkenin endüstri bünyesine göre ihtiyacı olan işçi kütlesini temin etmek, bu
işçileri sanatlarında geliştirmek, bunlardan iş sahasında azami randıman almak için;
işçi, işçi yetiştiren müesseseler, işveren ve işçi mevzuatını düzenleyen makamlar
arasında geniş bir işbirliğinin gerekli olduğu belirtilmiştir.
Komisyon, işçilerin acemiden ustaya kadar ayrı ayrı tasnife tabi tutulmasını
teklif etmiştir.
Usta, kalfa, alışkan, amele, çırak.
İşçilerin çıraklıktan itibaren yetiştirilmesi için devlet tarafından kurulmuş olan
teknik öğretim okullarının, kısa zamanda girecekleri sanayi branşlarına alışacak genel
ve mesleki bilgi ile donatılmış mezunlarının faydalı olabilmelerini sağlamak için, sanayi
bünyesiyle sıkı bir işbirliği yapmalarının gerekli olduğu vurgulanmıştır. Yine bu öğretim
kuruluşlarının gelişime ayak uydurabilmesi için, ülkedeki sanayi gelişiminin teknik
öğretim kuruluşlarına aktarılmasının faydalı olacağı değerlendirilmiştir. Diğer taraftan
sanayi politikasının gidişatı ile paralel olarak, ihtiyaç kadar ve çeşitli dallarda sanatkâr
yetiştirmek için de işçi ihtiyacını gösteren bir programın hazırlanmasının gerekli olduğu
belirtilmiştir.
69
Mevcut mevzuat gereği her fabrikanın açmaya mecbur olduğu özel kurslardan
beklenen randımanın alınmadığı, bu kurslara son verilerek işçi adaylarının daha ziyade
yeterli ve ihtisas sahibi personele ve teçhizata sahip olan sanat enstitülerinde
yetiştirilmesi tavsiye edilmiştir.
Yeni sanayi sisteminin ana unsurlarından birini oluşturan işçi, usta, teknisyen,
mühendis gibi elemanların yetiştirilmesi ve bu suretle insan emeğinden en verimli
şekilde faydalanılması amacını sağlamak için, mesleki eğitim ile ilgili üniversite ve
kuruluşların temsilcilerinin katılacağı bir teknik öğretim kongresinin hükümetin
yönlendirmesi ile en kısa zamanda toplanması temenni edilmiştir. Bu kongrede, yurdun
her yanına dağılmış olan ve üretim alanında önemli bir unsur oluşturan küçük sanat
çalışanlarının yenidünya imalat usulleri ile kaynaşmalarını sağlamak üzere gezici teknik
öğretmenlerin şehir ve kasabalarda gezici kurslar vermeleri, onlara anlayabilecekleri
dilde yazılmış küçük broşürler dağıtmaları, bunların içinden becerisi yüksek olanların
da fabrikalarda staj gösterilmesi gibi konuların incelenmesi önerilmiştir.
3.7.4.6 Kalite kontrolü
Demokratik ve liberal sistemde gelişmesi kaçınılmaz olan yerli sanayinin her
şeyden önce kamu menfaatini göz önünde tutarak tüketiciye en verimli şekilde faydalı
olabilmesi ve diğer taraftan dış ticaret pazarlarında yer tutabilmesi için, gerek
hammadde ve gerekse mamuller üzerinde sıkı bir denetim ve kontrol sisteminin gene
hükümet ile sanayicilerin el ve iş birliği ile uygulanması gerektiği vurgulanmıştır.
Bu denetim ve kontrolün hammaddeden başlaması ve bilimsel yönetim
prensipleri dâhilinde her imalat safhasında üreticilerin kendi bünyeleri içinde
belirleyeceği ve görevlendireceği kontrolörler tarafından yapılarak mamullere en iyi
vasıfların kazandırılmasını sağlamanın faydalı olacağı konusunda fikir birliği
sağlanmıştır.
3.7.4.7 Yedek parça ihtiyacı
İkinci dünya savaşında çeşitli tezgâh ve makinelerin yedek parçalarının
dışarıdan temini konusunda çekilen sıkıntı kısmen iç sanayiyle telafi edilmiş ise de en
önemli parçaların hammadde özelliklerinin uygun olmaması, en iyi işçiliğe rağmen
uygulanan usullerin maksadı temin etmemesi gibi durumlar devlet ve özel sanayinin
verimli çalışmasına engel olmuş, fabrikalar zaman zaman çalışamamıştır.
Komisyon, yüzlerce çeşit nakil vasıtaları, on binlerce tip ve cinsteki ve
dünyanın her ülkesinden gelmiş eski ve yeni tezgâh ve makinelerin yedek parça
70
ihtiyacının, bir “büro” marifetiyle temin edilmesine imkân olmadığı kanaatinde olduğunu
belirtmiştir.
Ancak komisyon barış zamanında özellikle devlet sanayisi ile seri imalat
yapan özel sanayinin kullanması gereken yedek parça ihtiyaçlarının tespiti, bunların
normlaştırılması ve hangi kaynaklardan temin edilebileceğini takip edecek ve yurt
içinden temin olunabilecek yedek parçalar hakkında gerekli etütleri düzenli olarak
yapabilecek, bakanlık emrinde daimi bir yedek parça bürosunun oluşturulmasının
olağanüstü durumlarda büyük faydalar sağlayacağı inancını genel kurula sunmuştur.
Makine ve Kimya Endüstri Fabrikaları ile Motor Fabrikası’nın bilhassa bu
yedek parça ihtiyacı için derhal teşkilatlandırılması uygun görülmüştür.
3.7.4.8 Muhasebe ve maliyet prensiplerinin tespiti
Komisyon tarafından liberalizme doğru giden sanayinin başarılı olabilmesi için
esaslı bir muhasebe ve maliyet prensiplerini kapsayan usullerin incelenmesi ve
bunların her sanayi dalı için tespit edilmesi gerektiği, bu suretle bir birlik sağlamanın
mümkün olacağı hakkında görüş birliği sağlanmıştır.
Eldeki mevzuatın yeniden gözden geçirilerek müesseselere kıymet takdiri,
amortisman paylarının muhtelif sanayi dalları için esaslı olarak tespitine ihtiyaç olduğu
fikri belirtilerek, özellikle kıymetlerin takdirinde tesis anındaki kıymetin zamanla değişen
kıymetleri, hesapların hakiki değerlere güncellenmesi, amortisman paylarının iyi hesap
edilemediği takdirde tesisatın zarara uğradığı zaman işletme sahibinin yenisini
kuramayacağı dikkate alınarak yenileme fonlarının vergilerden muaf olması dileği
iletilmiştir.
Yenileme fonlarının başka maksatlarda kullanılması, örneğin bağımsız bir
sanayi kredi bankasında işletilmesinin faydalı olacağı kanaati ifade edilmiştir.
Özel sanayi işletmelerinde bir yeminli muhasipler birliğinin teşkili ile
bunların işletmenin önemli bir unsuru olan muhasebe alanında sanayicilere anlaşma
yapma imkânlarını sağlayabilmek için çok çeşitli masraf cinslerini gösteren hesaplar
hazırlayarak ve muhasebe ile işletmeler arsında sıkı münasebetler kurarak işletmelerin
hesaplarını her zaman bilmelerine yardım ve hizmet etmeleri teklif edilmiştir.
Bütün bu yapılacak yeniliklerde mali mevzuatın bu yenilikleri destekleyici
hükümleri dikkate alması ve bu yeniliklerin uygulama alanında aynı şekilde
desteklenmek suretiyle gerçekleşebileceği kanaati genel kurul ile paylaşılmıştır.
71
Uzun ve esaslı bir etüt ile hazırlanması gereken muhasebe ve maliyet
prensiplerini tespit için yetkili otoritelerden kurulmuş daimi bir hazırlama komisyonunun
oluşumunda hükümetin yardımcı olması hususu genel kurulun takdirine sunulmuştur.
3.7.4.9 Maliyetlerin denetlenmesi
Komisyon çeşitli sanayi mamullerinde maliyetlerin diğer ülkelere nispeten
yüksek olmasına neden olan unsurların tespiti gerektiğini, bu unsurların ortadan
kaldırılması halinde sanayi için gelişme sağlanacağını; bu yeni alanda devletin
önderliğinde, aynı branşa mensup işletmeler arasında maliyet karşılaştırma imkânlarını
sağlayacak esas ve yöntemlerin hazırlanmasını ve işletme sahasında mali murakıplar
ve uzmanlar yetiştirilmesinde değişik konferanslar düzenlenmesini, süreli yayınlar
yaparak özel sanayinin aydınlatılmasını hükümete teklif etmiştir.
Kamu menfaati ve emniyeti söz konusu olduğunda ve devletten himaye ve
teşvik gören sanayi işletmelerinin maliyet hesaplarının inceleme ve tespitinde devletin
denetleme hakkının tanınması gerektiği vurgulanmıştır.
3.7.4.10 Fiyat ve kar hakkının denetlenmesi
Kamu menfaatini ilgilendiren mallarda fiyat denetlemesinin, liberal rejimde bile
normal ve anormal zamanlarda hayati öneme sahip olduğundan, özellikle istismar edici
fiyatlar hakkında devlet denetiminin gerekli olduğu vurgulanmıştır.
Fiyat tespitinde hammadde, işçilik, ücretler, faiz, kira, sigorta primi, nakliye
tarifeleri ve hizmet ücretleri gibi unsurların bu kavrama dâhil olduğu, yerli sanayinin
kamuyu yakından ilgilendiren mallarında azami fiyat uygulamasına geçmesi gerektiği,
böylece genellikle sanayi kâr hadlerine herhangi bir müdahalede bulunulmayacağına
ve rakibinden iyi çalışan müesseselerin kârlarını arttırmalarına imkân verilmesinin
mümkün olacağı kanısı belirtilmiştir.
Komisyon her gün değişen ve memleket için hayati önemi olan sanayi ve
hammadde fiyatlarının denetimi ile yukarıda uygulaması tavsiye edilen azami satış
fiyatlarının tespit ve tayini için devlet teşkilatı içinde daimi bir büro kurulmasını ve
mevcut mevzuatta bu konuda gerekli değişikliğin yapılmasını teklif etmiştir.
Sanayinin denetlenmesi komisyonu, raporunun son bölümünde, sanayinin
gelişmesini sağlayacak planları açıklamıştır. Komisyon, sanayinin değişik alanlarının
denetlenmesi konusunu incelerken bu denetlemenin organı olacak bir teşkilatın da
bütün halinde meydana getirilmesi gerektiğini belirlemiştir.
72
Milli servetin, milli kaynakların, milli el emeğinin verimli amaçlara
yönlendirilmesi gereken zaman diliminde, okulların Milli Eğitim Bakanlığı, ordunun Milli
Savunma Bakanlığı, hastanelerinin Sağlık Bakanlığı, mahkemelerin Adalet Bakanlığı
camiasında toplanmış olduğu göz önüne alınarak; sanayinin de devlet ve özel sanayi
varlığını anlayan, geniş görev ve sorumlulukları taşıyacak bir bakanlık emrinde
toplanmasını, sanayinin çalışma imkânlarının bu bakanlık tarafından yeni baştan
teşkilatlandırılmasını, sanayi kuruluşlarının hukuki ve kanuni statülerinin liberal ve
modern sistemde gelişiminin ancak bu vasıta ile mümkün olacağı kanaat ve teklifini
açıklayan komisyon, böyle bir bakanlığın hükümetin gerek göreceği teşkilata ilave
olarak aşağıdaki servisleri de bünyesinde toplamasında fayda gördüğünü bildirmiştir:
a. Sanayi tescil ve istatistik bürosu,
b. Sınaî mülkiyet bürosu,
c. Tesis yeri ve tesisat inceleme şubesi,
ç. Enerji etüt işleri,
d. Ölçüler ve ayarlar şubesi,
e. Sevk ve idare ilmi etüt şubesi,
f. Sınaî norm ve standart işleri şubesi,
g. Yedek parçalar bürosu,
ğ. Muhasebe ve maliyet, azami fiyat, etüt ve kontrol şubesi,
h.Mevzuat şubesi,
ı. Muameleler şubesi.
Bunun yanında düşük faizle ve uzun vadeli kredilerle sanayicilere destek
verecek bir milli sanayi bankası kurulması temenni edilmiştir.
Böyle bir bankaya işçi sigortalarının biriken paraları, İhtiyarlık, iş kazası,
doğum ve annelik primleri gibi paraların yatırılması, büyük bir meblağ tutan ve
işletilmeyen bu paranın ilk sermayeye eklenmesi de istenmiştir.
Bundan başka, sanayi ile ilgili genel mevzuatın incelenerek hepsini bir ana
mevzuat haline çevirecek bir sanayi kanununa da şiddetle ihtiyaç duyulduğu
belirtilmiştir.
73
Bu temennilerden, genel kurulca kabul edileceklerin uygulamasını takip etmek
ve teknik hazırlığı yapmak üzere bakanlıklar arası daimi yüksek bir irtibat bürosunun
hemen hükümet tarafından kurulmasının faydalı görüldüğü açıklanmıştır.
Genel kurula sunulan ve görüşülen sanayinin murakabesi (denetlenmesi)
komisyonunun raporu genel kurul tarafından kabul edilmiştir.
3.7.5 Sanayinin olağanüstü zamanlardaki durumu, alınması gereken tedbirler vesaire teklifler komisyonunun raporu
Dördüncü komisyonun çalıştığı ikinci bölümü oluşturan sanayinin olağanüstü
zamanlardaki durumu, alınması gereken tedbirler vesaire teklifler hakkında üyeler,
sanayinin olağanüstü zamanlarda önemi artan maddelerinin stok edilmesi prensibinin
görüşmelerde esas alınmasını kararlaştırmışlardır.
Mevcut sanayiye olağanüstü zamanlarda verilecek görevlere esas olmak
üzere ülke savunması ve ordu ile halk için ihtiyaç duyulan gıda, geçinme, barınma ve
sağlığı koruma ihtiyaçlarının en az üç aylık miktarının hemen tespiti uygun görülmüştür.
Özel sanayinin toplu hammadde stok ihtiyacının temin edilmesi, stokların fiyat
düşüklüklerine karşı riskli olmasının garanti altına alınması hususunun göz önünde
bulundurulması, bir harp durumunda bu gibi hayati öneme sahip malzemenin hangi
kaynaklardan temin, dağıtım ve ikmallerinin nasıl sağlanacağının planlaştırılması
faaliyetinin hemen ele alınması gerekliliği ifade edilmiştir.
Stoklar için lüzumlu finansman işinin ortaya çıkardığı büyük rakamlar
karşısında bu işin hükümet tarafından ele alınması gerektiği vurgulanmıştır.
Harp ekonomisi bakımından enerji santrallerinin kuruluş yerlerinin tespitinde
ve yeraltı santrallerinin inşasında, normal zamanlarda enerji işlerini idare etmeyi
sanayinin denetlenmesi komisyonu raporunda teklif edilen enerji bürosunun
yapabileceği değerlendirilmiştir.
Harp içinde işçi tedarikinde zorluk çekilmemesi için barış zamanından itibaren
çocuk ve kadınların basit harp sanayi işlerinde meleke kazanmaları maksadıyla,
bunların bu gibi sanayi kuruluşlarında istihdam edilmeleri tavsiye edilmiştir.
Olağanüstü zamanlarda sanayi kuruluşlarının faaliyetlerine devam edebilmesi
için aşağıda belirtilen tedbirlerin alınması istenmiştir:
74
— Ülkede mevcut fabrika ve tesislerden harp malzemesi yapabileceklerinin,
barış zamanından itibaren bu işle görevlendirilecek yetkili özel bir komisyon kanalıyla
ülke çapında yapılacak mahalli incelemelerle tespiti,
— Bunlara olağanüstü zamanlarda ne gibi malzeme ve yedek parça
yaptırılacağının önceden etüt ve tespit edilmesi,
— Özellikle harp sanayi bakımından fabrikaların azami randımanla günde üç
vardiya halinde çalışması esas tutularak en az bir senelik yurtdışından getirmeye
mecbur olacakları kauçuk, kalay, tutya, alüminyum ve ferrokrom gibi önemli maddelerin
yıllık ihtiyaç miktarlarının tespit edilerek bunların uygun miktarlarda stok edilmesi için
çeşitli sanayi kuruluşlarına tavsiyelerde bulunulması,
— Bu kapsamda II. Dünya Savaşı’nda büyük sıkıntılara sebep olan ve gerek
sivil ve gerekse harp sanayi bakımından hayati önem taşıyan azot, yerli kauçuk ve
gliserin sanayinin ülkede devlet veya özel sektör tarafından kurulması,
— Bir harp başladığında, devletin Makine ve Kimya Endüstrisi, Sümerbank,
Etibank gibi birinci derecedeki fabrika ve tesislerinin mevcut eksikliklerinin esaslı bir
şekilde tespiti ile bu eksikliklerinin tamamlanması ve bu işletmelerin harp içinde verimli
çalışmasını sağlayacak rasyonel tedbirlerin alınması,
— Olabilecek harplerin devletin siyasi, askeri, iktisadi ve manevi bütün
kuvvetlerinin seferberliğini icap ettiren top yekûn bir harp olacağı değerlendirildiğinden,
alınacak ve uygulanacak tedbirlerde bir bütünlük sağlanabilmesi için sanayi
işletenlerinin de bağlı olduğu bakanlık kanalı ile Milli Savunma Yüksek Kurulu’nun
direktifinde çalışabilmesi için gereken hazırlıkların yapılması,
— Olağanüstü zamanlarda sıkı tedbirler alınması gerektiren bir unsurun da
aşırı harp kârlarını önleyecek ve vurgunculuğa meydan vermeyecek tedbirlerin
alınması.
Bu maksatları sağlamak için özel kanun ile statüsü ve kadrosu belirlenmiş çok
geniş yetkilere sahip bir devlet organının oluşturulması teklif edilmiştir.
Harp içinde stokların dağıtımı meselesinin oluşturduğu geniş ihtiyacın tespiti
için bakanlıklar arası özel bir komite oluşturularak hammadde, yardımcı maddeler ile
işletme malzemesinin; bu arada içerde üretilen veya imal edilen ve ihtiyacı karşılayacak
miktarda olmayan sanayi ham ve mamul maddelerinin dağıtım esaslarını mahalli ve
mesleki işletmelerle birlikte işbirliği yapılarak planlaştırılmasının uygun olacağı
belirtilmiştir.
75
Bu arada II. Dünya Savaşı sırasında tecrübe edilmiş olan sipariş merkezi
bürosu gibi kuruluşların meydana getirilmesinin isabetli olacağı kanaati iletilmiştir.
Olağanüstü hallerde ve harp esnasında tedarik, stok ve dağıtım işlerinin
yüksek yetkiye sahip, bağımsız özelliği olan bir veya bir kaç kuruluş tarafından
yönetilmesi ve bu kuruluşların doğrudan doğruya Yüksek Savunma Kurulu’na karşı
sorumlu ve muhatap olması ve bu gibi nitelikli çalışmaları gerektiren işlerin günlük
mesai ile meşgul olan devlet dairelerine verilmemesi istenmiştir.
Sanayinin olağanüstü zamanlardaki durumu, alınması gereken tedbirler
vesaire teklifler komisyonunun raporu, kongre genel kurulunda oylanarak kabul
edilmiştir.
3.8 Kongrenin kapanışı
1951 Sanayi Kongresi, kongre başkanı Recai Turul’un bitiriş konuşmasını
takiben Ekonomi ve Ticaret Bakanı Prof. Muhlis Ete’nin genel kurul’a teşekkür
konuşması ile 14 Nisan 1951 günü saat 24.15’de sona ermiştir.
76
4. SONUÇ
Hemen hemen ülkenin bütün sanayi kuruluşlarının temsilcilerini ve
sanayicilerini bir araya toplayan 1951 Sanayi Kongresi, Türkiye Cumhuriyeti’nin sanayi
konusunda yaptığı esaslı kongrelerden ikincisi olma özelliği ile ülkenin sanayi
konularını gözden geçirmiş, gelecek yıllarda izlenmesi gereken sanayi politikalarını
kararlaştırmış, sanayinin ülke menfaatlerine uygun gereksinmelerini tespit etmiş, kısaca
sanayinin ve sanayicinin ihtiyaç duyduğu her türlü konuyu görüşmüş ve mevcut
hükümete tekliflerde bulunmuştur. 86
Ticaret ve sanayi odalarına daha bağımsız bir kimlik verilmesi, sanayi
odalarının kurulması, sanayinin kurulması, işletilmesi ve denetimini merkezden
sağlamak maksadıyla bir sanayi bakanlığının kurulması, devletin sanayiyi ve sanayiciyi
mevcut durumdakinden daha çok teşvik ve himaye etmesi, muamele vergisinin
kaldırılması, mevcut vergi ve harçlarda indirime gidilmesi, sanayinin planlanmasında ve
ilerletilmesinde sanayileşmiş ülkelerin uyguladığı bilimsel yöntem ve tekniklerin
kullanılması, devletin özel sektöre rakip konumda olduğu sanayiden bir an önce
çekilerek kontrol ve denetim faaliyetlerine ağırlık verecek şekilde yapılanması,
sanayiciye kredi kolaylıkları sağlanması, daha ucuz kredi verilmesi için Merkez Bankası
ve milli bankaların mevzuatında gerekli değişikliklerin yapılması, mevcut kredi
faizlerinin indirilmesi, gümrük tarifelerinin sanayicinin lehine olacak şekilde tespit
edilmesi konularında kararlar alınmıştır. 87
Kalkınmanın ancak planlı ve programlı bir sanayileşme ile olacağı,
sanayileşme hareketinin de devlet kontrol ve desteğinde olması gerektiği fikri kabul
edilirken, devletin sanayi bilinci ve eğitimini ülke çapında yaygınlaştırması ve
kurumsallaştırması gerektiği vurgulanarak gerekli oluşumların sağlanması istenmiştir.
Sanayileşmenin öncelikle sermaye ile olacağı, bu sermayenin henüz ülkede
ve sanayicide yeteri kadar mevcut olmadığı, bu nedenle özellikle yabancı sermayeye
karşı olumsuz bakış açısının ortadan kaldırılarak yabancı sermayenin ülkeye geliş ve
kalış imkânlarının süratle çıkarılacak olan kanun ve mevzuatlar ile hayata geçirilmesi
talep edilmiştir.
Yine bu kapsamda, dış borç ve yardımlar ile gelen paranın tarımdan daha çok
sanayileşme alanında kullanılması gerektiği vurgulanmış, özellikle Marshall yardımı ile
gelen paranın bu yönde kullanılacak olmasının sanayiciler arasında memnuniyet
uyandırdığı görülmüştür. 86 Akşam. 17 Nisan 1951. s. 1,2. 87 Hürriyet. 17 Nisan 1951. s. 1,5.
77
Sona ermesinden sonra, kongrede alınan kararlar, kabul edilen görüşler, ifade
edilen temenniler ve beklentiler kısmen de olsa uygulamaya alınmış, ileriki yıllarda
sanayi alanında yerlerini bulmuşlardır.
1 Ağustos 1951 tarihinde Ekonomi ve Ticaret Bakanı Muhlis Ete' nin teklifi
üzerine TBMM'de öncelikle görüşülen "Yabancı Sermayeyi Teşvik Kanunu" kabul
edilmiştir. İstanbul Ticaret Odası'ndan ayrılan 750 kişi 5 Şubat 1952 tarihinde "İstanbul
Sanayi Odası"nı kurmuşlardır. 8 Mart 1952 günü Ticaret ve Sanayi Odaları, Borsaları
Kanunu kabul edilmiştir. 30 Temmuz 1952’de Ankara'da Sendikalar Birliği (Türk-İş)
kurulmuştur.
18 Ocak 1940 tarihinde TBMM'de kabul edilen, hükümete olağanüstü
durumlarda, örneğin genel ya da kısmi seferberlik halinde, ülkenin savaşa girme
ihtimali, ya da yabancı devletlerarasında Türkiye'yi de yakından ilgilendiren bir savaş
durumunda olağanüstü nitelikte yeni görev ve yetkiler veren "Milli Korunma Kanunu"
5 Mayıs 1953 tarihinde yürürlükten kaldırılmıştır.
Serbest bölgeler kurulmasına ilişkin kanun 21 Aralık 1953 tarihinde TBMM'de
kabul edilmiştir. Yabancı Sermayeyi Teşvik Kanunu’nun bazı hükümleri 18 Ocak
1954’de değiştirilerek liberalleştirilmiştir.
Ticaret Bakanlığı'nca hazırlanan yeni kâr hadleri kararnamesi 25 Mart 1954
tarihinde yürürlüğe girmiştir. Kararname, malların elden ele geçirilerek fiyat artışlarını
önlemeyi öngörmüştür.
Sanayi Bakanlığı 30 Haziran 1957 tarihinde 6973 sayılı kanun ile kurulmuştur.
Banka kredilerinin tanzimi komitesi kuruluş kanunu 23 Haziran 1958’de kabul
edilmiştir. 22 Nisan 1925 tarihinde kabul edilen kanunla kurulan Ticaret ve Sanayi
odaları, 14 Haziran 1960 tarihinde feshedilmiştir.
Gümrük tarifelerini değiştiren kanun 25 Mayıs 1964 tarihinde yürürlüğe
girmiştir. Gümrük tarife cetvellerinde değişiklik yapılarak 1100 kalem eşyanın vergisi
yüzde 30–50 oranında artırılmıştır.
Damga Vergisi ve Harçlar Kanunu 2 Temmuz 1964 tarihinde, Sosyal
Sigortalar ve Esnaf ve Sanatkârlar Kanunu 17 Temmuz 1964’de TBMM'de kabul
edilmiştir. 3 Mart 1965’de "Markalar Kanunu" yürürlüğe girmiştir.
1951 Sanayi Kongresi’nden sonra kongrede yapılan istek ve temenniler
doğrultusunda çıkarılan kanunlar ile ortaya çıkan oluşumlar da göstermektedir ki İkinci
78
Sanayi Kongresi; Türk sanayisinin gelişimine, dünya standartlarıyla bütünleşmesine,
ciddi atılımlar yapılmasına katkıda bulunduğu ve yön verdiği açık olarak görülmektedir.
79
EKLER
80
EK 1 - HÜRRİYET GAZETESİ, 07 NİSAN 1951, SAYFA 3.
81
EK 2 - AKŞAM GAZETESİ, 08 NİSAN 1951, SAYFA 3.
82
EK 3 - MİLLİYET GAZETESİ, 08 NİSAN 1951, SAYFA 3.
83
EK 4 - AKŞAM GAZETESİ, 10 NİSAN 1951, SAYFA 1.
84
EK 5 - AKŞAM GAZETESİ, 10 NİSAN 1951, SAYFA 8.
85
EK 6 - HÜRRİYET GAZETESİ, 10 NİSAN 1951, SAYFA 5.
86
EK 7 - MİLLİYET GAZETESİ, 10 NİSAN 1951, SAYFA 1.
87
EK 8 - MİLLİYET GAZETESİ, 10 NİSAN 1951, SAYFA 5.
88
EK 9 - AKŞAM GAZETESİ, 11 NİSAN 1951, SAYFA 1.
89
EK 10 - AKŞAM GAZETESİ, 11 NİSAN 1951, SAYFA 8.
90
EK 11 - HÜRRİYET GAZETESİ, 12 NİSAN 1951, SAYFA 8.
91
EK 12 - HÜRRİYET GAZETESİ, 14 NİSAN 1951, SAYFA 3.
92
EK 13 - AKŞAM GAZETESİ, 17 NİSAN 1951, SAYFA 1.
93
EK 14 - AKŞAM GAZETESİ, 17 NİSAN 1951, SAYFA 2.
94
EK 15 - HÜRRİYET GAZETESİ, 17 NİSAN 1951, SAYFA 1.
95
EK 16 - HÜRRİYET GAZETESİ, 17 NİSAN 1951, SAYFA 5.
96
KAYNAKÇA Kitaplar AYSAN, Mustafa A. Atatürk’ün Ekonomi Politikası. İstanbul: Yurt Yayınları, 1980. BOSTANCI, M. Naci. Cumhuriyetin Başlangıç Yıllarında Ekonomi ve Siyaset.
İstanbul: Ötüken Neşriyat, 1996. BORATAV, Korkut. Türkiye’de Devletçilik. Ankara: Savaş Yayınevi, 1982. BORATAV, Korkut. Türkiye İktisat Tarihi (1908–2002). Ankara: İmge Kitabevi,
2004. CİLOV, Haluk. Türkiye Ekonomisi. İstanbul: Arıkan yayınevi, 1972. ÇAVDAR, Tevfik. Türkiye Ekonomisinin Elli Yılı. Bursa: İktisadi ve Ticari İlimler
Akademisi, 1973. ÇAVDAR, Tevfik. Cumhuriyet Devri Başlarken Türk Ekonomisi. Bursa: İktisadi
ve Ticari İlimler Akademisi, 1973. ERGİN, Feridun. Atatürk Zamanında Türk Ekonomisi. İstanbul: Remzi Kitabevi,
1977. GÜNER, Agâh Oktay. Türkiye’nin Kalkınması ve İktisadi Devlet Teşekkülleri.
İstanbul: Damla Yayınevi, 1978. HANSON, A.H. Türkiye’deki İktisadi Devlet Teşekküllerinin Bünyesi ve
Murakabesi. Ankara: 1954. HİÇ, Mükerrem. Türkiye Ekonomisinin Analizi, Başlıca Ekonomik
Göstergelerle. İstanbul: İmge Kitabevi, 1980. İNAN, A. Afet. Devletçilik İlkesi ve Türkiye Cumhuriyeti’nin Birinci Sanayi
Planı. Ankara: Gazi, 1972. KEPENEK, Yakup. Türkiye Ekonomisi. Geliştirilmiş 7. Basım, Ankara: 1995 KEPENEK, Yakup. Gelişimi, Üretim Yapısı ve Sorunlarıyla Türkiye Ekonomisi.
Ankara: Remzi Kitabevi, 1983. KEYDER, Çağlar. Dünya Ekonomisi İçinde Türkiye (1923–1929). Ankara: Yurt
Yayıncılık, 1982. LAUFENBURGER, H. İktisadi Sahada Devlet Müdahalesi. Zekai Apaydın (çev.),
İstanbul: Bilim Yayınları, 1941. PAMUK, Şevket. 20. Yüzyılda Ortadoğu Ekonomileri Tarihi. Ayşe Edirne
OWEN, Roger (Çev) İstanbul: Sabancı Üniversitesi, 1998. SANAYİ ve TEKNOLOJİ 50. Yılda Türk Sanayi. Ankara, 1973. BAKANLIĞI TOKGÖZ, Erdinç. Atatürk Döneminde Türk Ekonomisi. İstanbul: Ağaç Yayınları
1981.
97
TEKELİ, İlhan Uygulamaya Geçerken Türkiye’de Devletçiliğin Oluşumu.
Ankara: ODTÜ Yayınları, 1982. TEKELİ, İlhan, 1929 Dünya Buhranında Türkiye'nin İktisadi Politika İLKİN, Selim. Arayışları. Ankara: ODTÜ Yayınları,1977. TEZEL, Yahya S. Cumhuriyet Döneminin İktisadi Tarihi (1923–1950). İstanbul:
Yurt Yayınları, 1986. TURGUT, Serdar. Demokrat Parti Döneminde Türkiye Ekonomisi. Ankara:
Adalet Matbaacılık, 1991. ÜLKEN, Yüksel. Atatürk ve İktisat, Ankara: Kalmaz Yayınları, 1981. YAŞA, Memduh. Cumhuriyet Dönemi Türkiye Ekonomisi (1923–1978).
İstanbul: Apa Basımevi, 1980. YAZMAN, M. Ögüt. Türkiye’nin Ekonomik Gelişmesi. Ankara: Lale yayınları, 1974. ZARAKOLU, Avni. Atatürk Devrimleri ve İktisadi Kalkınma. Ankara: Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi, 1977. İstatistik Ölçümü Devlet İstatistik Enstitüsü, Sanayi Sayımı, 1927. Ankara, 1969. Kongre Tutanakları 1951 Sanayi Kongresi, Ankara: T.C. Ekonomi Bakanlığı Yayınları, 1951. Tutanakları Süreli Yayınlar
Çetin, Cem, "50 Yıl Önceki Bir Arayışın Hikâyesi: 1951 Sanayi Kongresi", İstanbul: Toplumsal Tarih Dergisi, Cilt 15, Sayı 88, 2001.
SARAÇ, Ömer Celal. 50 yıllık Cumhuriyet Döneminde Ekonomik ve Soysal Bünyedeki Başlıca Değişmeler, İstanbul: İktisat Fakültesi
Mecmuası, Cilt 30, 1973.
98
Gazeteler Hürriyet. 07 Nisan 1951.
Akşam. 08 Nisan 1951.
Milliyet. 08 Nisan 1951.
Akşam. 10 Nisan 1951.
Akşam. 10 Nisan 1951.
Hürriyet. 10 Nisan 1951.
Milliyet. 10 Nisan 1951.
Milliyet. 10 Nisan 1951.
Akşam. 11 Nisan 1951.
Akşam. 11 Nisan 1951.
Hürriyet. 12 Nisan 1951.
Hürriyet. 14 Nisan 1951.
Akşam. 17 Nisan 1951.
Akşam. 17 Nisan 1951.
Hürriyet. 17 Nisan 1951.
Hürriyet. 17 Nisan 1951.