42
II. Abdülhamit Dönemi Türk Romanında "Aşk-ı Memnu" Teması Doç. Dr. Nurullah Çetin* Edebiyatın evrensel temalarından biri olan aşk, roman ve hikâye dahil olmak üzere genelde hemen hemen her edebî türde yer alan temel konulardan biridir. Biz bu bölümde üzerinde yoğunlaşılan ve romanların asıl omurgasını oluşturan "yasak aşk" temasının işlenişi üzerinde duracağız. "Yasak aşk" ifadesiyle kastedilen, evli erkek ya da kadınların; özellikle de kadınların yasal bir evlilik sınırları içinde kalarak başka karşı cinsleriyle gizlice yaşadıkları aşktır. Sosyal bir sorun olan eşlerin birbirlerini aldatmaları, hemen hemen her zaman ve mekânda devam edegelen bir olaydır. Kocalarında aradıklarını ve görmek istediklerini değişik nedenlerden dolayı bulamayan genç kadınların evli iken gizlice yaşadıkları yasak aşk teması, bir çok romanda ele alınmıştır. Yazarların bu temaya eğilmelerinde Fransız realist romancıların etkisi olduğu muhakkaktır. Ayrıca romanı sürükleyici, dikkat çekici yapan etkenlerden biri de okuyucunun gizli şeylere olan merak güdüsüdür. Evli iki insanın aşkı o kadar ilgi çekici değildir ama toplum, kanunlar ve din tarafından onaylanmayan ve gizli gizli yaşanan yasak bir aşk, okuyucu için oldukça ilgi çekicidir. Dolayısıyla romancıların böyle bir temaya yer vermelerinde değişik etkenler rol oynamıştır. Bu temayı irdeleyen yazarların çoğu sosyal faydaya dönük olarak doğrudan doğruya ahlâkçı bir tavır içinde olmamışlardır. Ancak olayları sergileyiş biçimleriyle evlilik gibi temel bir sosyal kurumun sağlıklı yürüyebilmesi için nelerin vazgeçilmez olduğu konusunda uyarıcı olmuşlardır. İncelediğimiz romanlarda yazarlar, eşleri yasak aşka iten başlıca üç önemli etken üzerinde durmuşlardır. 1.Eşler arası uyum için arada büyük oranda yaş farkı olmamalıdır. 2. Eşler birbirleriyle her anlamda özellikle de duygusal anlamda bütünleşme içinde olmalıdırlar. Kocalar eşlerine yeteri kadar zaman ayırıp ilgi göstermelidirler. 3.Genç kızlar istemedikleri ile evliliğe zorlanmamalıdırlar. Biz yazımızda bu temayla ilgili olarak özellikle Halit Ziya'nın Aşk-ı Memnu (1899), Mehmet Rauf un Eylül (1901), Saffet Nezihî'nin AÜ Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Öğretim Üyesi.

II. Abdülhamit Dönemi Türk Romanında Aşk-ı Memnu Temasıturkoloji.cu.edu.tr/YENI TURK EDEBIYATI/nurullah_cetin_aski_memnu.pdf · II. Abdülhamit Dönemi Türk Romanında . 21

  • Upload
    others

  • View
    16

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: II. Abdülhamit Dönemi Türk Romanında Aşk-ı Memnu Temasıturkoloji.cu.edu.tr/YENI TURK EDEBIYATI/nurullah_cetin_aski_memnu.pdf · II. Abdülhamit Dönemi Türk Romanında . 21

II. Abdülhamit Dönemi Türk Romanında"Aşk-ı Memnu" Teması

Doç. Dr. Nurullah Çetin*

Edebiyatın evrensel temalarından biri olan aşk, roman vehikâye dahil olmak üzere genelde hemen hemen her edebî türdeyer alan temel konulardan biridir. Biz bu bölümde üzerindeyoğunlaşılan ve romanların asıl omurgasını oluşturan "yasakaşk" temasının işlenişi üzerinde duracağız. "Yasak aşk"ifadesiyle kastedilen, evli erkek ya da kadınların; özellikle dekadınların yasal bir evlilik sınırları içinde kalarak başka karşıcinsleriyle gizlice yaşadıkları aşktır. Sosyal bir sorun olaneşlerin birbirlerini aldatmaları, hemen hemen her zaman vemekânda devam edegelen bir olaydır. Kocalarında aradıklarınıve görmek istediklerini değişik nedenlerden dolayı bulamayangenç kadınların evli iken gizlice yaşadıkları yasak aşk teması,bir çok romanda ele alınmıştır. Yazarların bu temayaeğilmelerinde Fransız realist romancıların etkisi olduğumuhakkaktır. Ayrıca romanı sürükleyici, dikkat çekici yapanetkenlerden biri de okuyucunun gizli şeylere olan merakgüdüsüdür. Evli iki insanın aşkı o kadar ilgi çekici değildir amatoplum, kanunlar ve din tarafından onaylanmayan ve gizli gizliyaşanan yasak bir aşk, okuyucu için oldukça ilgi çekicidir.Dolayısıyla romancıların böyle bir temaya yer vermelerindedeğişik etkenler rol oynamıştır. Bu temayı irdeleyen yazarlarınçoğu sosyal faydaya dönük olarak doğrudan doğruya ahlâkçı birtavır içinde olmamışlardır. Ancak olayları sergileyişbiçimleriyle evlilik gibi temel bir sosyal kurumun sağlıklıyürüyebilmesi için nelerin vazgeçilmez olduğu konusundauyarıcı olmuşlardır. İncelediğimiz romanlarda yazarlar, eşleriyasak aşka iten başlıca üç önemli etken üzerinde durmuşlardır.1.Eşler arası uyum için arada büyük oranda yaş farkıolmamalıdır. 2. Eşler birbirleriyle her anlamda özellikle deduygusal anlamda bütünleşme içinde olmalıdırlar. Kocalareşlerine yeteri kadar zaman ayırıp ilgi göstermelidirler. 3.Gençkızlar istemedikleri ile evliliğe zorlanmamalıdırlar. Bizyazımızda bu temayla ilgili olarak özellikle Halit Ziya'nın Aşk-ıMemnu (1899), Mehmet Rauf un Eylül (1901), Saffet Nezihî'nin

AÜ Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Öğretim Üyesi.

Page 2: II. Abdülhamit Dönemi Türk Romanında Aşk-ı Memnu Temasıturkoloji.cu.edu.tr/YENI TURK EDEBIYATI/nurullah_cetin_aski_memnu.pdf · II. Abdülhamit Dönemi Türk Romanında . 21

20 Nıırullalı Çetin

Zavallı Necdel (1902), Fatma Âliye'nin Mııhadarat (1892) veHüseyin Rahmi'nin Bir Mııûdele-i Sevda (1899) romanları

• üzerinde duracağız. Önce sırayla romanlar hakkında genel birdeğerlendirmede bulunup, sonra evli kadınların hangi sebeplerdendolayı başka erkeklerle gizli aşk yaşamak zorunda kaldıklarınıinceleyeceğiz.

Bu dönem Türk romanında yasak aşkın bir başka boyutuda evli ya da bekâr erkeklerin Beyoğlu'nda tiyatro oyuncusu,şarkıcı ya da salt fahişe olan yerli ya da yabancı gayri müslimkadınlarla yaşadıkları aşklardır. Bu olgu, hemen hemen herromanda vardır. Biz bu incelememizde konunun bu boyutunagirmeyeceğiz. Sadece yalı ve konaklarda yaşanan aile içi yasakaşklar üzerinde duracağız.

Aşk-i Memnu: "Aşk-ı memnu" temasının en belirginbir biçimde ele alındığı bir eser olan bu romanda kan-kocaarası yaş farkından kaynaklanan uyumsuz evlilik, üveyannelik, kıskançlık sorunları, maddî servetin tek başınamutluluğu sağlamaya yetmediği, beklentilerle gerçeklerinçatışması sonucu ortaya çıkan trajik durum işleniyor. Fakatasıl olarak roman, adından da anlaşılacağı gibi evli birkadının yasak aşkının sebep ve sonuçları üzerindeyoğunlaşıyor.

"Melih Bey takımı" diye bilinen aile, tamamıyla kibarâlemine mensubiyet iddia edecek kadar sağlam bir asaletsahibi değildir. Aile köksüzdür. Melih Bey, vefatından sonraAnadolu kıyısında bir yalı, bir de İstanbul'un her yanındameşhur olan ''Melih Bey takımı" adlı bir kadınlar grubunundışında devam edebilecek hiçbir hatıra bırakmamış.Boğaziçi'nde hep kız evlât üreten Melih Bey'in yalısı zevkve eğlencesiyle tanınmıştır. Melih Bey takımı elâlemindedikodusuna aldırmaz. "Halka bakarsanız hiçbir şeyyapmamak lâzım gelir. Bence insan halk için değil nefsi içinyaşamalıdır" derler, bu onların felsefesinin özetidir. Bu aile,yarım asırdan beri bütün mesirelerin zarafet ruhu idiler. Buözellik, onlara aileden kalan bir mirastır.

•' Melih Bey takımının eğlenmekten sonra en büyük veönemli özelliği giyinmeleridir. İstanbul'un zevk ve eğlencehayatında çok meşhurdurlar. Bütün Göksu, Kâğıthane,

Page 3: II. Abdülhamit Dönemi Türk Romanında Aşk-ı Memnu Temasıturkoloji.cu.edu.tr/YENI TURK EDEBIYATI/nurullah_cetin_aski_memnu.pdf · II. Abdülhamit Dönemi Türk Romanında . 21

II. Abdülhamit Dönemi Türk Romanında . 21"Aşk-ı Memnu" Teması

Kalender, Bendler müdavimleri onları tanır. Boğaziçi'ninmehtap âlemlerinde en ziyade onların sandalı takip olunur.En ziyade onların yalısının önünde durularak pencerelerinedikkatle bakılır, bir piyano sesine, perdelerinin arkasındanfark edilen bir iki zarif gölgeye dikkat olunur. Büyükdereçayırında onların arabası takip edilir. Her yerde fark edilirler.İstanbul'un en iyi giyinen kadınlarıdır. Giyinişleri taklitedilemeyecek kadar zariftir. Batılı mağazalardan giyinirler.Bir bakıma moda önciisüdürler. Kumaş ve elbise beğenipseçmekte ustadırlar ve ince bir zevk sahibidirler.Mağazalarda Melih Bey takımının beğenisi ölçü kabuledilirdi. Firdevs ve kızları gençlik, giyiniş ve güzellikteerkeklerin beğenisini kazanmada yarış halindedirler.

Aile, hafifmeşrep karakteriyle tanındığından kızlarınevlenebilmek için tek bir şansı kalır o da mesirelerdir. Göksucivarında Firdevs'in 18 yaşında evleneceği haberi duyuluncaherkes hayret eder ve onunla evlenecek adama acırlar.Aileden Firdevs, 18 yaşında iken Rumeli sahilinin zarif biryalısına gelin gider gitmez oraya aile unvanını da götürür.Kocasının ismi silinir ve yerine "Firdevs Hanımın beyi"denilir. Melih Bey ailesinin kadınları hep belirleyici vebaskın konumdadır. Firdevs, hoppa bir mizaca sahiptir.Dünyada güzel giyinmekten ve mümkün olduğu kadareğlenmekten başka bir şeye önem vermez. Onun için koca,elbiseleriyle arabalarının masrafını temin edecek bir kesedir.Oldukça serbest olan Firdevs, kocasında aradıklarınıbulamaz ve kendisini hayallerinde aldatmış olan bu adamadüşman olur. Kocalık vazifesini üstüne alır. Bir hafta içindekocasını Melih Bey takımından yapar. Bir gün Göksu'dakocasının gözleri önünde Firdevs'in sandalına pembe bir zarfatılır, kocası kıskanacak olur ama Firdevs onu susturur.Zaman içinde kocasının kıskançlık duygusunu köreltmeyeçalışır.

Peyker ve Bihter'in doğuşu Firdevs'i çıldırtır.Kendisini gençliğinden ayırmak isteyen çocuklarına vekocasına düşman kesilir. "Ömrüm sana çocuk yetiştirmeklemi geçecek?" diye kocasını azarlar, onu aşağılayıp senelercecehennem hayatı yaşatır. Bir gün kocası dayanamamış,Firdevs'in bütün gizli saklı özel eşyalarını karıştırmış ve

Page 4: II. Abdülhamit Dönemi Türk Romanında Aşk-ı Memnu Temasıturkoloji.cu.edu.tr/YENI TURK EDEBIYATI/nurullah_cetin_aski_memnu.pdf · II. Abdülhamit Dönemi Türk Romanında . 21

22 Murullah Çetin

gördükleri karşısında bayılmıştır. O zaman kızı Peyker 8yaşındadır. Fazla zaman geçmeden Firdevs'in hafifliklerinedayanamayan kocası ölür. Firdevs, kocasının ölümüne birazüzüldüyse de bir ay geçmeden tekrar mesirelere devametmeye başlar ve zengin bir koca peşine düşer.

Firdevs, kızları Peyker ile Bihter'i birer rakibe, onlarıböyle elinden ümitlerini ala ala öldürecek birer düşmanolarak görür. Peyker'in evliliğine şiddetle karşı çıkar. Fakatengel olamaz. Nihat, maddî durumu pek iyi olmayan,Peyker'le İstanbul'un kibar hayatına karışmak hevesiyleevlenmiş ınenfaatçi ve gösterişi seven bir tiptir. Bu evliliktensonra Firdevs kendini biraz yaşlanmış hisseder. Damadıngelip "valide Hanım efendi" demesi ona biraz dahayaşlandığını hatırlatır. Büyük valide olmak tehlikesi onuiyice telâşlandırır. Çünkü o hep genç ve güzel kalmakisteyen, herkesin ilgisinin üzerinden eksik olmasınıistemeyen hafif bir kadındır.

45 yaşlarına gelen Firdevs Hanım, sürekli genç vegüzel görünmek hevesiyle beyazlayan saçlarını sarıyaboyayıp yüzünün kırışıklıklarını gizlemek için düzgün sürer.Çocuk gördüğü kızları 25 yaşındaki Peyker ve 22 yaşındakiBihter'le birlikte gezmeye çıktıklarında bütün gözlerinkendine yöneldiğini zanneder. Firdevs, Peyker'in çocukdoğurarak kendisini büyük valide etmesine tahammüledemez. Anneliği kabullenemezken büyük valide olmak hiçkabul edebileceği bir şey değildir. Bunu bir zül ve ayıp kabulettiği için torunun annesine "abla", kendisine de "anne"demesini ister.

Peyker'in kocası Nihat, bu Uç kadına Adnan Bey'inBihter'e talip olduğu haberini verdiğinde Firdevs buna çoksinirlenir. O, Adnan Beyin kendisine talip olmasınıbeklemiştir, kızını isteyince ne yapacağını şaşırır. Bunu birtürlü çekemez, kıskanır ve hırsından, kininden ağlar.

50 yaşındaki Adnan Bey, 30 yaşma kadar masum birhayat geçirmiş, 16 sene evli kaldığı karısını 4 yıl öncekaybetmiştir. Bu dönemde karısı hep hastalıklarla boğuşmuş,Nihal adında bir kızı ve Bülent adında bir oğlu olmuştur. Boşvakitlerinde tahta oymacılığı ile uğraşan Adnan Bey,

Page 5: II. Abdülhamit Dönemi Türk Romanında Aşk-ı Memnu Temasıturkoloji.cu.edu.tr/YENI TURK EDEBIYATI/nurullah_cetin_aski_memnu.pdf · II. Abdülhamit Dönemi Türk Romanında . 21

II. Abdülhamit Dönemi Türk Romanında 23"Aşk-ı Memnu" Teması

Bihter'le evliliği en çok kızı Nihal'e kabul ettirememektenkorkar. Çünkü Nihal, kendisiyle babasının arasına başka birkadının girmesine dayanamayacak kadar zarif, hassas vesuda yetişmiş bir çiçeğe benzer. Annesinin ölümüne biledayanamamış ve ondan sonra hııysuzlaşmış, asabî bir kızolmuştur. Babasına çok bağlı olan Nihal, annesinden sonrababasını hem anne hem baba bilmiş. Bir süre babasıylaberaber yatmış, süzgün şimali, ince, nazik bir dal gibi birkızdır.

Bihter, yakışıklı, şık, zarif, zengin ve olgun bir kişiolan Adnan Beyle evlenip onun o koca yalısına sahip olmahayalini kurar. Tantana ve servet emelleri vardır. AdnanBeyin kızına ve oğluna annelik etmeyi biraz tuhaf bulur amakabullenmeye çalışır. Bihter'e göre Adnan Beyle evlilikdemek, Boğaziçi'nin en büyük yalılarından birine sahipolmak demekti. Evlenmekten amacı, onun zenginliğisayesinde burjuva hayatı yaşamaktır; yoksa Adnan Beyisevdiği için bu evliliği istiyor değildir. Onun için koca biraraçtır, amaç ise gösterişe, israfa dayalı maddî bir hayatsürmek. Bihter, Adnan Beyle evlendiği için çocuklarını veyaşını engel olarak görmez. Ona göre asıl engel bu kısmetiçekemeyecek olan annesi ve Peyker'dir. Bihter, Adnan Beyibiraz da evde kalmak korkusuyla kabul eder.

Firdevs, aradaki yaş farkından ve çocuklardan dolayıBihter'in Adnan'la evliliğine karşı çıkar. Nitekim Peyker'inNihat'la evliliğine de karşı çıkmıştı. Çünkü kızlarınınevlenmesi demek, onun itibardan düşmesi, yaşlı görünmesidemektir.

Adnan'ın çocuklarının Mile de Courton adındaevlenmemiş, yaşlı bir kız olan Fransız bir mürebbiyesivardır. Bu, servetinin son kırpıntılarını Paris'in Longchampskoşularında kaybedip intihar eden asilzade bir babanınkızıdır. Önce akrabalarının yanında kalmış, sonraBeyoğlu'ııa gelip bir Rum ailesine mürebbiye olmuş. Nihal 4yaşındayken Adnan Bey bir mürebbiyeye ihtiyaç duyar. Birsürü sahte, yalancı ıniirebbiyeyi denedikten sonra Mile deCourton'u bulur. Bu kadının İstanbul'da bir merakı vardı:Bir Türk evine girmek, bu Türk memleketinde bir Türk

Page 6: II. Abdülhamit Dönemi Türk Romanında Aşk-ı Memnu Temasıturkoloji.cu.edu.tr/YENI TURK EDEBIYATI/nurullah_cetin_aski_memnu.pdf · II. Abdülhamit Dönemi Türk Romanında . 21

24 . NuruIIah Çetin

hayatıyla yaşamak. Adnan Beyin yalısına bu hayalle, birŞark evi hayaliyle girer. O, Batılı yazar ve ressamların Şarkadair hurafe ve efsanelerinden hatırasında kalan uzakyadigârlarla, bir Türk evinin böyle olabileceğini düşünmüştü.O, sofalı, kubbeli, Şark hal ılı, sedefli, sediri i, eli ve ayaklarıkınalı, gözleri sürmeli, başlan yaşmaklı zenciyelerin darbukaçaldığı, gümüş mangaldan anber kokuları gelen, nargileiçilen bir Şark evi tahayyül etmişti. Ancak batılı tarzdadöşenmiş Adnan Beyin yalısını görünce: "Sahih! Beni birTürk evine getirdiğinizden emin misiniz?" (s.64) diyerekhayretini ortaya koyar. Hayalindeki Şark evini bulamayıncageri dönmek istemiş, ancak soluk, süzgün, hastalıklı şimaliNihal'e acımış ve sevmiş, onun için yalıda kalmayı kabuletmiş. Onun sevmek için büyük bir ihtiyacı vardı. Dünyadaannesini tanıyamamış, babasını sevememiş, kimse içingönlünde bir bağlılık duymamış, sevmekten mahrumiyetiçinde çırpınan bu bîçare kalbin yaşlanmış bekâreti, daimasarf olunacak bir şey arar. Etrafında bulunanları sever. Sevgiihtiyacını çocuklarla, kedilerle, hizmetçilerle, papağanlagiderir. Ev halkını sever. Nihal ve Bülent'e annesizlikleriniunutturmaya çalışır. Çocuklarına Fransızca ve piyano öğretir.Adnan Bey, Bihter'le evlilik fikrini açtığında Mile deCourton: "Lâkin Nihal, lâkin Nihal!.. Bu onu öldürür, anlıyormusunuz?" der. Daha sonraları da Paris'e gitmeden önceNihal'e "Behlül'den sakın" der. Dedikleri doğru çıkar.Dolayısıyla bu mürebbiye bu romanda bilge kişiliğiyle,şefkatli, iyiliksever bir tip olarak sunulur.

İnce, narin bir dal gibi olan Nihal, yaramaz, hırçın birçocuktur. Mürebbiyesini çok uğraştırmıştır. Bülent doğuncaonu kıskanmış, daha fazla hırçınlaşmıştı. Ancak zamanla onasahip çıkar, başkalarından kıskanır ve onu anne şefkatiylebenimser. Nihal bir işte sebat etmez, canı istediği işi yapar.Canı ne zaman isterse piyanosundan dikiş takımına, dikiştakımından gergefine geçmesine müsaade olunurdu. İhtiyarkız bu kelebek için başka bir çare bulamamıştı. Nihal,piyanosunda Klâsik Batı musikisine ait bir çok parçayı çalar.Daima sevilmek isteyen Nihal'in babasına bağlılığı tutkuderecesindedir. Babasının yanında pek ziyade şımarır,geveze bir kuş, yaramaz bir kelebek olur. Mürebbiye Nihal'e

Page 7: II. Abdülhamit Dönemi Türk Romanında Aşk-ı Memnu Temasıturkoloji.cu.edu.tr/YENI TURK EDEBIYATI/nurullah_cetin_aski_memnu.pdf · II. Abdülhamit Dönemi Türk Romanında . 21

II. Abdülhamit Dönemi Türk Romanında 25"Aşk-ı Memnu" Teması

Bihter'in eve gelin olarak geleceğini haber verince öncekabullenmeye çalışır, fakat onun eve gelmesi, babasıylaarasına girmesi, evde her şeye karışması, evin tek hâkimiolması düşüncesi onu rahatsız eder.

Babası vilâyetlerden birine memur olarak giden BehlülGalatasarayı'nda yatılı olarak bırakılmıştı. Haftada. biramcası Adnan Beyin yalısına giderdi. Ciddî bir öğrenciolmayıp geleceğe ait bir ideali yoktur. Hayatı uzun bireğlence olarak görür. İstanbul'un bütün eğlence yerlerinidolaşır ama o gerçekte hiçbir şeyden eğlenemez amaeğleniyor görünürdü. Kozmopolit ve yüzeysel bir kişiliğivardır. Kahkahaları, nükteleri, ahbabı çoktur. Nüktedan,hoşsohbet, güldürür bir gençtir. Nazarında kendisini dinleyipgülenler, bir alay ahmaklardan başka bir şey değildi. Asıleğlenen kendisiydi. Etrafındakilere kendisinin zevki içinancak böyle lüzum gördükçe kullanılacak âletler kadarehemmiyet verirdi. Başlıca merakı herkes tarafından taklitedilmekti. Giyinişi, tavırları, duruşu taklit edilirdi. Paraya,güzel giyinmeye önem verirdi. İnsanlara karşısorumluluğunun onlarla beraber eğlenmek, memleketinekarşı vazifesinin mesirelerinden istifade etmek olduğunainanır. Haşarı, uçarı, hoppa, hafif bir genç ve ciddî bir idealiyok. Kendisinden 8 yaş küçük olan Nihal'leçocukluklarından beri dost ve arkadaştırlar.

Behlül, Adnan-Bihter evliliğini şöyle değerlendirir:"Şık bir yenge, şık bir izdivaç, şık bir valide ile şık birhemşire! Bütün şık!.. Biz de Melih Bey takımındanoluyoruz."(s.92)

BehlüPün aşk felsefesi şu: "Asıl şiir kadınlardır, buçiçeklerden teşkil edilerek odanızın yaldızlı hücrelerinderakîk çiçeklerden muattar hatıralarıyla size gülümseyendemetlerdir. Ben, kucak kucak, etek etek o çiçeklerdentoplarım, toplamak için bitmez, sönmez bir heves duyarım."

Bihter yalıya gelin gideceği için birçok değişikliklerolur. Yeni eşyalar alınır, odalar düzenlenir. MürebbiyeNihal'ı bu yeni annenin gelişinden kaçırmak ister. Babasının

Page 8: II. Abdülhamit Dönemi Türk Romanında Aşk-ı Memnu Temasıturkoloji.cu.edu.tr/YENI TURK EDEBIYATI/nurullah_cetin_aski_memnu.pdf · II. Abdülhamit Dönemi Türk Romanında . 21

26 Nurullah Çetin

elinden alınacağından korkan Nihal, gelecek kadından herşeyi hele babasını, Bülent'i, Beşiri, bütün ev halkını, evi,eşyayı, hatta kendisini kıskanır. Bu sevilmiş şeylerin içinegirmekle o kadın bunları çalacak, elinden alacaktı.

Düğün sırasında çocuklar, Heybeliada'ya büyükhalalarının yanına gönderilirler ve düğünden sonra dönerler.Evliliğin ilk günlerinde Nihal, Bihter'le dost olmaya çalışır.

Bihter yalıya gelir gelmez belirleyici kişiliğini ortayakoyar. "Yalıya Bihter'in zevk mührü vurulmuştu. Kendihavasını hâkim kılmış, yalıya istediği şekli vermiştir. Bundanbiraz rahatsız olan Nihal, zamanla huysuzlanmaya, o zamanakadar hiç yapmadığı şeyleri yapmaya başlar. Derslerine,piyanosuna hiç yapmadığı şekilde saatlerce kapanır. AdetaBihter'in varlığından gelen huzursuzlukla ondan kaçar vederslerine ve piyanosuna sığınır. Bu evlilikten dolayıbabasına kin duyar. ,

Melih Bey takımı ve Adnan Bey ailesi birlikte Göksu'yaeğlenmeye giderler. Behlül, Peyker'le oynaşır, onu kendisi içinmev'ûd bir şlikûfe, o muaşakalarından müteşekkil demetleremutlaka ilâve olunacak bir süs olarak görür. Onu elde etmeninpeşindedir ve şehvetli duruşu karşısında çıldınp ona aşk sözlerisöyler. Onu orada öpmek isteği duyar, fakat kocasına hıyanetetmek istemeyen Peyker, ona yüz vermez. Peyker, Behlül'e:"Ben kocama hıyanet etmek fikriyle evlenmedim"(s.l44), "Sizfena terbiye almış bir çocuktan başka bir şey değilsiniz"(s,161)der. Bu söz anlamlı ve imalıdır.

Behlül. çiçekten çiçeğe konan bir kelebek gibidir.Peyker'e kur yapmakla yetinmez, onu bırakır, annesineyönelir. Firclevs ise Belılül'ün kendisini eğlendirmesindenmemnun olur. Onunla hafiften muaşaka ederek şenkahkahalar eşliğinde oynaşır.

Nihal, mürebbiyesine içini dökerek Bihter'invarlığından duyduğu huzursuzluğu anlatır. Annesinin niçinöldüğünü sorgular: "Demek şimdi ben hep böyle annesizkalacağım öyle mi? Hep böyle, hep bu kadınla beraber..Lâkin o yalnız annemin yerini değil işte babamınmuhabbetini de çalıyor"(s. 150)

Page 9: II. Abdülhamit Dönemi Türk Romanında Aşk-ı Memnu Temasıturkoloji.cu.edu.tr/YENI TURK EDEBIYATI/nurullah_cetin_aski_memnu.pdf · II. Abdülhamit Dönemi Türk Romanında . 21

II. Abdülhamit Dönemi Türk Romanında 27"Aşk-ı Memnu" Teması

Bihter, yavaş yavaş yalıdaki herkese düşman olmaya,onlara tavır almaya ve kendinden soğutmaya başlar. Adnan'ıbir koca olarak benimseyemez. Bir dost olarak, bir büyükolarak saygı duyuyor ama ona aşkını veremiyordu: "Onundostuydu evet, bu adam için kalbinde derin bir hürmet hattabir muhabbet vardı. Lâkin onun bütün ruh teslimiyetiylekarısı olamıyordu."(s. 169) "O zaman bu aşk. bu verilmeyen,verilemeyen aşk, kendisinden mukavemet olunamayan birhakla alındıkça, vücudundan, kalbinden bir şey gasbedilmişzanneder ağlamak, feryat etmek. ıstırabından kıvranmakisterdi. Demek kendisi için izdivaç bu idi, aşk bundan ibaretolacaktı, her zaman her zaman ondan böyle cebr ile aşkalınacaktı ve o ruhunun asıl aşkını vermişolmayacaktı."(s. 169) /

Bihter, odasında yalnız kalıp uzun uzun muhakeme vemuhasebe eder. Evliliğinden tatminkâr değildir, ruhu,duyguları aç kalmış ve gençliği karşılığını bulmamıştır.İçinde bulunduğu karamsar durumu siyah bir gece ileözdeşleştirir. Evlenirken pembe hayaller, büyük umutlar,parıltılı hayatlar özlemindeydi. Mavi hayalleri vardı ancakaradan bir zaman geçtikten sonra hayalleri kararmaya başlar.Aradığı mutluluğu, ruhsal ve duygusal doyumuyakalayamaz.

"'İşte bu karanlık muaşaka hücresi... Ne bir şeffaf ufuk.ne bir parlak hande, ne bir uçan bulut parçası, hiçbir hattahatif bir ziya, donuk bir kandil bile olmayacaktı, siyahmümkün olabildiği kadar siyah bir gece. O. bu karanlıklarıniçinde bir haşyet lerzişiyle titreyerek okşayıcı temaslanylainşirah veren serinlikler duyarak değil sanki bukaranlıklardan yağan siyah kar parçalarının tırmalayantemaslarıyla üşüyerek bütün gençliğin garam açlığını azim,boş bir siyah uçuruma gömecekti. Hep hep böyle olacaktı.Demek bu izdivaç o kadar arzu edilen, tahakkukuna o kadarçalışılan bu izdivaç işte şu karanlık şeyden ibaretti. Şimdi buizdivacın meziyetlerini teşkil eden şeyler o genç kızlıkyatağının üzerinde bir kavs-i kuzeh açan mücevherler,kumaşlar, ziynetler hep bir avuç hıılya külleri şeklindeodanın karanlıklarına serpiliyor, dağılıyordu."(s. 170)

Page 10: II. Abdülhamit Dönemi Türk Romanında Aşk-ı Memnu Temasıturkoloji.cu.edu.tr/YENI TURK EDEBIYATI/nurullah_cetin_aski_memnu.pdf · II. Abdülhamit Dönemi Türk Romanında . 21

28 Nurullah Çetin

Bihter, şeklen şaşaalı, zengin ve kocaman yalının tekhâkimiydi ancak evin ruhu ondan kaçıyor gibiydi.Uşaklardan harem halkına kadar herkes ona bir yabancılık vedüşmanlık hissediyordu. Yavaş yavaş evde huzursuzluklarartar ve gizli savaşlar başlar. Koca evde kimseyle samimîolarak dost olamamıştır, herkes onu hep yabancı ve düşmangörür. Bu ortamda yalnız kalan ve bunalan Bihter, BehlüTüsığınılacak bir liman olarak görür.

Bihter, zaman zaman kendi içinde kendi kendisiylemücadele halindedir. Annesine benzememek, kocasınaihanet etmemek için sürekli direnç göstermeye çalışır.Annesini ihtiyar bir kadın olmasına rağmenhafıfmeşrepliğinden, BehlüPle oynaşmasından dolayı kınar,onu eleştirir ve onun gibi olmak istemez. Annesine değilnamuslu olan babasına benzemek ister. Annesinin babasınaişkence ettiğini düşünür.

Öte yandan ablası Peyker'i mesut görür. Çünkü okocasını seven, Feridun adında bir çocuğu ve asude bir ailehayatı olan mutlu bir kadındır. Zannediyordu ki Peyker,babasına benzediği için hayatında mesut olacak ve o bir hataneticesiyle vücuda gelen izdivaçta bedbaht olacaktı.

Bihter sevmek, sevmek istiyordu. Hayatında yalnız bueksikti. Fakat hayatta her şey bundan ibaretti. Sevmek evetbütün saadet yalnız bununla elde edilebilirdi. Fakirane bir hayatıolsun yeter ki severek mutlu olsun istiyordu. Şimdi bu mutantanodanın servetleri içinde siyah mermerlerle örülmüş bir mezardadiri diri gömülmüş gibiydi. Nefes alamıyor, boğuluyordu, bumezardan çıkmak, yaşamak, sevmek istiyordu. .

Genç, güzel, aşka ve şehvete susamış vücudunu baştanbaşa inceleyen Bihter, tatminsizliğine hayıflanır. Öyle bir aşkistiyordu ki onun ruhunda mest eden baygınlıklar bıraksın.Kendisine, kendi güzelliğine gülüyor ve böyle istifadeolunmamağa mahkûm bu güzelliğe gülerken ağlamakistiyordu. Ona, sevmek, sevmek lâzımdı. Sevemeyecekolursa ölecekti. Fakat nasıl sevecek? Sevmek, bu artıkkendisi için memnu, muhal bir şey değil miydi? Kocasınahıyanet etmek için mi evlenmişti? Bu sual müthiş bir istihzaile kulaklarında ihtizaz ediyordu.

Page 11: II. Abdülhamit Dönemi Türk Romanında Aşk-ı Memnu Temasıturkoloji.cu.edu.tr/YENI TURK EDEBIYATI/nurullah_cetin_aski_memnu.pdf · II. Abdülhamit Dönemi Türk Romanında . 21

II. Abdülhamit Dönemi Türk Romanında 29"Aşk-i Memnu" Teması

Hep böyle vicdanı, evlilik sorumluluğuyla aşk duygusuarasında gidip gelen Bihter'in trajedisi şu: Hararetli bir aşkihtiyacı ve bunu karşılamaktan uzak duran talihsiz ve denkolmayan bir evlilik arası çatışma.

Bihter yalı halkını birer birer kovmaya başlar. Bülentyatılı okula verilir. Kardeşinden ayrılık Nihal'e ağır gelir,hüzünlenir. Bu ayrılığı bir türlü kabullenmek istemez. Nihal,hayatın acı gerçekleriyle yüzleşme konusunda çok nazik vehassas bir yapıya sahip. Hayata hep toz pembe bir tülünarkasından bakar. Annesinin ölümü, babasının değişmesi,Bülent'in yatılı okula verilmesi Nihal'de ince kırılmalaroluşturur. Bir süre sonra aşçı Şakire Hanım, kocası SüleymanEfendi ve kızı Cemile gönderilir. Tüm bu olumsuzluk vehuzursuzlukların sebebi olarak Bihter'in aile hayatınagirmesini görür. Bihter'in gelişiyle birlikte yalıda eski neşeve huzur kaybolur.

Bihter Behlül'ün odasına girip çıkmaya başlar.Birbirlerine aşk ve şehvet duygularıyla yanaşırlar. OdasındaBehlül'ün topladığı İtalyan Operette kumpanyasınınkadınlarının resimlerine bakar.

Behlül'ün ahlâkî değerleri yoktur. Peyker'in kendisinevaktiyle yüz vermemesini onun ahmaklığına yorar veBihter'e sahip olmakla Peyker'den intikam almayı düşünür."Kendi kendine: Ahmak bir kadın! Aptalca bir iffet! Diyor,sonra Nihat Beye karşı bu ismet sebatını o kadar yersizbuluyordu ki bundan Peyker için bir istihkar, kocası için debir husumet hissi çıkarıyordu"(s.202)

Bihter, düşüncesiyle duyguları arasında sürekli çatışmayaşar. Aklıyla bir kadın avcısı olan BehlüPden uzak durmakisterken duygularıyla ona yaklaşır. Behlül'e: "Peyker'densonra ben mi?" der. Behlül de ona karşılık: "Hayır hayırPeyker'den sonra değil, her şeyden evvel siz, yalnız sizanlıyor musunuz? Hayatımda yalnız siz olacaksınız.Düşününüz bir kere! Ne için birbirimizi sevmeyelim!"{s.2O5)

Bihter'in odasına gelip aşk vaad eden tavırlarındaniyice etkilenen ve zaten böyle bir şeye hazır olan Behlül,Bihter sevdasına kendisini gittikçe kaptırır. Ona sahip olmaduygusu onu iyice sersemletir ve artık eski ufak tefekaşklarını bırakıp kendisini Bihter'in büyük aşkına adar.

Page 12: II. Abdülhamit Dönemi Türk Romanında Aşk-ı Memnu Temasıturkoloji.cu.edu.tr/YENI TURK EDEBIYATI/nurullah_cetin_aski_memnu.pdf · II. Abdülhamit Dönemi Türk Romanında . 21

30 Nurullah Çetin

Belılül daha önce Beyoğlu'nda birçok yabancı tiyatrooyuncusu, şarkıcı vs. kadınlarla aşk hayatı yaşamıştı. Bütüneski aşk hatıralarını bir tarafa bırakıp Bihter'e sahip olmakister. Eski aşklarının resimlerini, mektuplarını atıp hayatındayalnız Bihter'in kalmasını ister. Behliil, evli bir kadın olanBihter'le yasak aşkını kendi vicdanına anlatmaya çalışır. Onagöre elbette böyle bir kadın böyle bir kocaya sadıkkalamazdı. Şu hâlde kendisinin bir kabahati yoktur ve asılkabahat evliliğindir. Bu hıyanette kendisinin bir katkısınınolmadığını düşünür.

Burada, romanın adı daha iyi beliriyor: "Gizli, yasakaşk, bütün tehlikeleri ve zorlukları ile Belılül için dahacazibeli, daha ihtiraslı bir şey olacaktı. Bu gecedenbaşlayarak ihtiras hayatını düşünüyordu. Herkesin gözleriönünde kimseye hissettirmeksizin sevişmek.. Oh! Bu gizlişeyde öyle küçük saadetler olacaktı ki onları o zamana kadarduyulmamış bir bahtiyarlık içinde yaşatacaktı."(s.213-214)

• . Bihter, kendi kendine yaptıklarının muhasebesiniyapar. BehlüPle olan ilk aşk günahı vicdanını rahatsız ederve kendini kirli, murdar bir mahlûk olarak görür ve tamanlamıyla Firdevs Hanıma lâyık bir kız olarak değerlendirir.Çapkın bir çocuktan başka bir şey olmayan BehlüPe gerçekanlamda bir aşk duymadığını hisseder, niçin gidip adî birsefile zaafıyla bu adamın kollarına atıldığını sorgular vekendini suçlu bulur. Kocasına, vazifesine, herkese vekendine karşı hıyanet etmişti. Kendinden ve hayattan iğrenir.

Kendi içinde birbiriyle çelişen, çarpışan, çatışanduygular içinde bulunan Bihter, bu aşk günahında bazenkendini suçlar, bazen annesini, bazen Adnan Bey'i, zamanzaman da kendini kaçınılmaz olarak Behlül'ün malı olarakgörür ve bu aşk günahlarını yine Behlül'ün kuvvetli aşkıylatemizlemeyi düşünür.

Bihter işlediği aşk günahında kendi iradesine fazla birpay biçmez. Bunda dış etkenlere fazlaca yer verir. O, kendiniâdeta bu olaya iradesizce sürüklenmiş olarak görür. Yaşlı biradamın kendisiyle evlenmesi, zenginlik, gösteriş ve lüksyaşama tutkusu uğruna denk olmayan bir evlilik yapması,aşk ve şehvet duygularının tatmin olmayışı ve Firdevs Hanım

Page 13: II. Abdülhamit Dönemi Türk Romanında Aşk-ı Memnu Temasıturkoloji.cu.edu.tr/YENI TURK EDEBIYATI/nurullah_cetin_aski_memnu.pdf · II. Abdülhamit Dönemi Türk Romanında . 21

II. Abdülhamit Dönemi Türk Romanında 31"Aşk-ı Memnu" Teması

gibi hafifmeşrep adî bir kadının genlerini taşıması gibi dışsebeplere bağlar. Doğrudan doğruya kendi iradesininbelirleyiciliğine yer vermez.

Bihter i, Behlül'e iten sebepler şunlardır:

1. Annesinden aldığı g; yrimeşru ilişkilere açıkhafifmeşrep kişiliği.

2. Önce kendisinin yalı halkını düşman görerek itmesi,sonra onların onu yabancı bir unsur olarak görüp tavıralması; böylece ortaya çıkan sosyal anlamdaki yalnızlaşmasüreci,

3. Adnan Beyin yaşının bir hayli ileri olmasındandolayı gençliğine, duygularına, aşkına, ruhuna, şehvetinekarşılık verememesi.

4. Hayatın amacı olarak tensel zevkin dışında bir değertanımaması.

5. Behlül'ün genç, yakışıklı tipi ve kadın avlamadakiusta kişiliği ve kendine şehvetle yaklaşması.

Bihter, BehlüPle sevişmeye başladıktan sonra onuiyiden iyiye sevdiğini, ona âşık olduğunu anlar. Bu aşkgünahının bütün memnu (yasak) lezzetleri, onun aşksusuzluğunu öyle mest ederek teskin ediyordu ki artık busevdanın haricinde kalan hayatı siliniyordu. Bu muaşakayabütün hüviyetiyle nefsini teslim ediyor ve şimdi bundan neazap, ne küçük bir endişe hissediyordu. Bu muaşaka onlariçin asıl tehlikeleriyle, zorluklarıyla cazibeli oluyordu.Herkesin gözü önünde herkesten saklanan, yalnız ikisine aitgizli bir hayat vardı ki bütün gizlilikleriyle onları dahaziyade birbirine yaklaştırıyor, münasebetlerine bir fazlasamimiyet veriyordu. Bihter, yalı içinde kocasından, diğerinsanlardan gizli bir şekilde tehlikelerin verdiği korkulariçinde BehlüTle yasak aşk yaşamaktan zevk duyar. Aşktaazabını uyutacak bir sükuıi değil, böyle korkular, heyecanlar,titreyişler istiyordu.

Yalı kadınları bir düğüne giderler. Düğünde kadınlararası eğlenceler, konuşmalar, dedikodular, evlenecekgençlerin birbirlerini hangi yolla buldukları ve aracı kadınlar

Page 14: II. Abdülhamit Dönemi Türk Romanında Aşk-ı Memnu Temasıturkoloji.cu.edu.tr/YENI TURK EDEBIYATI/nurullah_cetin_aski_memnu.pdf · II. Abdülhamit Dönemi Türk Romanında . 21

32 .;., Nurullah Çetin

canlı bir şekilde tasvir edilir. Düğün gecesi Nihal hayata,topluma, âdetlere, ailesine, Firdevs hanımlara dair pek çokdedikodu duymuş, onu rahatsız edecek bilgiler almıştır. Budüğün Nilıal'in hayat ve toplum gerçekleriyle ciddî anlamdailk kez yüzleşmesine imkân veriyordu. Nihal bu düğünortamından sıkılıp ürker ve gelin olup düğün yapmakistemez. Yalnız başına evinde yaşayıp gitmeyi, eskisi gibiyalnızca babasıyla beraber ömür sürmeyi ister. Nihal saksıdayetiştirilmiş çiçek gibi hayatın katı geçeklerine karşıdayanıksızdır. Babasına, evine, yalnızlığına sığınmak ister.

Nihal, Bihter'e: "Siz beni herkesten uzaklaştırmak,yapyalnız bırakmak istiyorsunuz, işte geldiğinizden beribuna çalışıyorsunuz. Ben sizi hiçbir vakit sevmedim,sevemedim, sizden nefret ediyorum, işitiyor musunuz,sadece nefret!"(s.268) der.

Fİrdevs Hanımın Adnan Beyin yalısına bir sürekalmak üzere gelecek olması, Nihal'i çıldırtır. Firdevs'in bumisafirliğinden Bihter dahil hiç kimse memnun değildir.Firdevs bacakları sızladığından iskemleye mahkûmdur.BehlüPe şuh tavırlarla, süzgün, âşıkane bakışlarla yaklaşır,onun elini hararetle sıkar.

Bihter, romanda iradeli, belirleyici insan tipi olarak yeralıyor. Yalıyı yöneten odur. BehlüFü emrine alır, kocasıAdnan'ı istediği gibi kullanır, sevmediği insanları birer bireryalıdan uzaklaştırır. . .

Behlül, zamanla Bihter' le olan tekdüze aşk hayatındansıkılmaya başlar. Bihter'in tahakkümünden bıkar, kendisinionun elinde bir kadın hükmünde kaldığını hisseder, odasınagelinip aranılan, her arzu olundukça alınıp tasarruf edilenkendisidir. Bihter'in emrinde kullanılan, pasif kalan Behlül,bundan dolayı ondan sıkılır. Sevişmelerinde Bihter'inmaddîleşmesi BehlüPü bayağılaştırmaya başlamıştı. BihterBehliil'ün her arzusunu hemen yerine getirir. HalbukiBehlül, reddedilmeye, yalvarmaya, istenen şeyin zor eldeedilmiş olmasından lezzet almaya muhtaçtır. Behlül hürmetedilecek, zor elde edilecek, her isteğe teslim olmayacak,zaman zaman istekleri geri çevirecek, kendine yalvarttıracakkadından hoşlanır. Bihter'i gittikçe adî, bayağı bir orospu

Page 15: II. Abdülhamit Dönemi Türk Romanında Aşk-ı Memnu Temasıturkoloji.cu.edu.tr/YENI TURK EDEBIYATI/nurullah_cetin_aski_memnu.pdf · II. Abdülhamit Dönemi Türk Romanında . 21

II. Abdülhamit Dönemi Türk Romanında 33"Aşk-ı Memnu" Teması

gibi görmeye başlar. Onun her gece odasına gelip kendinikolayca teslim etmesinden sıkılır. Birkaç hafta küsmesini, birsüre dargın durmalarını sonra ona yalvararak, göz yaşlaniçinde onu özlemeyi ister. O kadar kolay düşen bu kadın,bütün aşkını vermekte yine o kolaylıkla devam ediyordu.Onu gelip alan kadın hâlâ gelip almakta devam ediyordu.Onun ellerinde kendisini günahsız bir cinayet aletimasumiyetiyle görüyordu. Halbuki Bihter'i sevememek onuniçin telâfi edilemeyecek bir zarar hükmünde idi. Bu kadınıkendi kendisine öyle leziz bir sevda kevserine benzetiyorduki doyduktan sonra yine hep içilmekte devam olunsun. Onukaybettiği dakikadan başlayarak tekrar şiddetleisteyeceğinden emin idi.

Behliil, çiçekten çiçeğe konan bir kelebek gibidir.Bihter'den bıkmış Nihal'e yanaşmaya başlamıştır. Nihal,Bihter'e piyano çalarken Behliil düşüncelere dalar, Bihter'leyasak aşkını sorgular, ondan yavaş yavaş soğuduğunuhisseder. Bütün bir kış mevsimini uyuşuk kediler gibi uykudageçirmiş olduğunu hisseder.

Adnan Bey, zaman içinde Bihter'le evliliğinin bir hataolduğunu anlamaya başlar. Kızı Nihal'in hırpalanmasınasebep olduğunu düşünür: "Bu izdivaç bir müthiş hata idi,bunu nihayet, Bihter'i kollarının arasında camit bir cisimruhsuzluğuyla, ölmüş bir kadın hissizliğiyle, o derâğuşlarınheyecanlarından hisse alamayarak, gözlerini başka bir sevdahayali ararcasına onun gözlerinden ayırarak, vücudunu veripde asıl kadınlığının hararetini vermeyerek, hissettikçeanlamış idi. Bihter onun olurken kendisini başkasına veriyorgibiydi. En lıâr, en haris buselerin altında dudaklarınımünceınid bir nefesle donmuş bulur ve o saniyede aşkının enmüteheyyiç ateşlerinin üzerinden bir kar rüzgârı geçerdi.Bihter'in gevşek kollarla ona sarılışları vardı ki itiyor,reddediyor zannettirildi; dudakları öyle buselerle uzanırdı kiateşsiz, ruhsuz temaslarıyla rüyalarda alınan ölü, kurubuselere benzerdi; bütün aşklarında Bihter kendisini onunolmaksızın veriyordu."(s.313)

Page 16: II. Abdülhamit Dönemi Türk Romanında Aşk-ı Memnu Temasıturkoloji.cu.edu.tr/YENI TURK EDEBIYATI/nurullah_cetin_aski_memnu.pdf · II. Abdülhamit Dönemi Türk Romanında . 21

34 . . . Nıırullah Çetin

Adnan, Bihter'i kıskanıyordu, fakat kimseden değilkendisinden, kendisinin ihtiyarlığından, onun güzelliğindenve gençliğinden, nihayet ona lamamiyle tasarrufedememekten müthiş bir kıskançlık hissediyordu."(s.314)

Bihter evliliğini sorgular ve Behliil'iin yalıdanayrılacak olmasından kaygıya kapılır: "Bu izdivaç ona gençkızlık emellerini vermiş fakat kadınlığını aç bırakmış idi.Tamamiyle aklandığına, bedbaht bir kadın olduğuna çoktankarar vermiş idi. Sonra hayatının ufkunda bir saadet lem'asıbelirmiş idi bütün ruhuyla kendisini ona vermiş idi. Osönerse ne olacaktı? Ebedî bir zulmet."

Behlül, İstanbul'a gider ve 3 gün boyuncaBeyoğlu'nda gezip tiyatro aktristi Kette ile sevişir. Bihter,saatlerce onu bekler. Dönüp dönmeyeceğinden endişeyekapılıp sinir buhranları geçirir ve bu arada hayatının,evliliğinin muhasebesini yapar: "Çoktan anlamış idi kiPeyker haklıydı. Küçük, fakir, adi bir izdivaç; fakat aşka,muhabbete müstenid bir izdivaç ki sizin ruhunuzu,hararetinin feyziyle ısıtsın, size çocuklar versin, bir kocanız,bir eviniz, bir hayatınız olsun ki onlarla sizin aranızda başkahiçbir şey olmasın. Eniştesine dair takdir hissine benzeyecekbir fikir taşımamakla beraber Peyker'i bahtiyar buluyordu:Madem ki kocasını seviyordu, o da kocasını sevebilseydi;fakat sevememişti ve asla sevemeyecekti. Demek bütün birhayat işte bir hatanın kurbanı oluyordu. Bundan sonra saadetsaklanmak lâzım gelen utanılacak bir aşktan ibaretti. Ve buaşk, bir gün onun yüzüne müthiş bir tahkir sillesiyle çarparak"artık yetişir" diyebilirdi. O zaman ne yapacaktı?"(s.324)

Bir akşam Mile de Coıırton ödünç aldığı kitapları gerivermek üzere Behliil'iin odasına gittiğinde orada Bihter'igörür. Bihter suçüstü yakalanmış gibi bir hisse kapılır. Milede Coıırton, önce Paris'e sonra da taşrada sakin bir yerdehuzur içinde yaşamayı plânlar. Ayrılmadan önce NihaPe birnasihatte bulunur: "BehlüTden sakm!"(s.331)

Belılül yalıya döndüğünde odasında Bihter'inunutulmuş bir mendilini bulur. Bunu alıp öper. (s.336)

Page 17: II. Abdülhamit Dönemi Türk Romanında Aşk-ı Memnu Temasıturkoloji.cu.edu.tr/YENI TURK EDEBIYATI/nurullah_cetin_aski_memnu.pdf · II. Abdülhamit Dönemi Türk Romanında . 21

II. Abdüllıamit Dönemi Türk Romanında 35""Aşk-ı Memnu"' Teması

Yalı halkı Bihter'in isteğiyle birer bireruzaklaştırılmaya devam eder. Nihayet ihtiyar kız mürebbiyeMile de Coıııton memleketine gönderilir. Nihal buna çoküzülür. Gittikçe yalnızlaştırıldığını hisseder. "Nihal'ı koruyupkollayan mürebbiyenin evde varlığı -Bihter'i rahatsızediyordu.

Yalıdan gönderilen Mile de Courton'un odasına birsüre yalıda kalacak olan Pirdevs yerleşir. Bir kenarda kendihaline terk edilmiş gibi duran Firdevs'e kimse ilgigöstermez. O, yaşlı, porsumuş vücuduyla kendini hâlâ gençzannediyor, süslenip püsleniyor, evlenme hayallerikuruyordu. Eıtıma adında bir Alman karısı kendisinehizmetçi olarak verilir. Peyker'in ikinci çocuk yapmasınaçok kızar. Bu kadının anneliğinde bir yırtıcılık vardı. Bu birana değil, kızlarının saadetine düşman bir rakipti.

Firdevs, Behlül'e Nihal'le evlenmesini tavsiye eder vebu mesele yalıda herkes tarafından konuşulmaya başlar.Bihter, Kette ile birlikte olarak kendisine ilk hıyanetindensonra Behlül'e dargın durmaya başlar. BehlüFün fikrinceBihter o kadınlardan biri idi ki onlara karşı hıyanet edilirfakat hiçbir vakit terk edilmiş olmak züllü bırakılamaz.Behlül'le Bihter arasında dargınlık, küskünlük, kaçış, kavgadönemi başlar. Fakat yasak aşk yaşamaya devamederler.Bihter, BehlüFün Nihal'le evlilik latifesine hiçtahammül edemez ve bu evliliği kesin biçimde engellemeyekarar verir.

Nihal'le evlilik fikri BehlüFün aklına yatmaya başlar.O Nihal'i şöyle görür: "Nihal her manasıyla güzel değildi,onda güzellikten daha iyi bir şey vardı ki kaidesizliğiyle,tııhaflığıyla, gözü eğlendirerek cezbediyordu: Hoşluk.. Bütünvücudu, bütün siması ince şeylerden mürekkepti; garip birtesadüf lâtifesiyle isminden bile ince ve uzunca boyuna fazlabir narinlik sirayet ediyordu."(s.357)

Nihal, Nesrin ve Beşir'le 15 günlüğüne Heybeliada'yahalasının yanma gönderilir. Bir süre sonra adaya Behliil degelir. Uzun uzun evlilik fikrini konuşurlar ve romantik biraşk yaşarlar. Nihal, Mile de Coıırtoıra mektup yazarakBehlül'le evliliğini müjdelemek ister. Mektubu postaya

Page 18: II. Abdülhamit Dönemi Türk Romanında Aşk-ı Memnu Temasıturkoloji.cu.edu.tr/YENI TURK EDEBIYATI/nurullah_cetin_aski_memnu.pdf · II. Abdülhamit Dönemi Türk Romanında . 21

36 Nurullah Çetin

vermesi için hemen İstanbul'a gitmeye karar veren BehlüFeverir. Behlül mektubu cüzdanına koyarken bir kâğıt düşürürama farkına varmaz. Behlül gittikten sonra Nihal, o kâğıdıalır ve okur. Yazı Firdevs'in kaleminden çıkmadır ve şundanibarettir: "Hepsini itiraf etti. Artık o tasavvur mümkün değil.Bu akşam her halde burada bulununuz." Nihal bunları merakeder. Düşününce hepsini itiraf edenin Bihter olduğunu anlar.Hemen aceleyle hazırlanıp İstanbul'a gider. Firdevs o kâğıdıAda'ya Behlül'e verilmek üzere Bülent'le göndermişti.

Nihal, Behlül'ün elinde daha önce gördüğü Bihter'inmendilinden onun her gece Bihter'in odasına gittiğini anlar.Aldatıldığını, oyuncak yerine konduğunu düşünür. O geceBehlül yalıya gelir ve Bihter'e odasına gelmesini söyler.Bunu duyan Nihal düşüp bayılır. Bütün yalı halkı Nihal'inbaşında toplanıp telâş içindedir ama Bihter yoktur. Adnan birşeylerden şüphelenir. Nihal'in Bihter'le Behlül'ün ayaklarıaltında yığılıp kalmasından bir şeyler çıkarmaya çalışır.""Nihal'ı kendi saadetine hep kendisini düşünmesine fedaetmiş olmaktan mütevellid bir azap ile kalbikıvranıyordu."(s.435) Adnan evliliğinin büyük bir hataolduğunu anlar.

Habeşî köle Beşir, olan biten her şeyi bilir. Romandagizli olaylara vakıf olan geriden gözlemci konumundadır.Nihal'e tek taraflı olarak âşık olur. Aşkını açamaz,karasevdaya tutulur, ama bu umutsuz bir aşktır. Bu yüzdençok kötü hasta olur ve veremden ölür. Nihal ise ona acır,merhamet eder ama aşk duymaz. Bihter'in BehlüPle olanyasak aşklarını, Nihal'in yaşadıklarını hep bilen Beşir,geriden geriye olanları sessizce takip etmiştir. Beşir, kaçgeceler soğuklarda, yağmurların altında, karanlık köşelerdegizlenerek sofanın şehnişinde saatlerle onları bekleyerek,yorulmaz bir tecessüsle takip etmişti. "Küçük hanımıöldürüyorlar" der. Gördüğü her şeyi Adnan'a anlatır. Adnan,duyduklarından deliye döner ve Bihter'i parçalamak ister.

Bihter, her şeyin açığa çıkmasından ve bunun sonucuolarak Adnan Bey tarafından yalıdan atılmaktan ve elâlemindiline düşmekten korkar. Herkesin nefret ve alaylı bakışlarıarasında kötü bir kadın olarak yaşamaktansa ölmeyi daha iyi

Page 19: II. Abdülhamit Dönemi Türk Romanında Aşk-ı Memnu Temasıturkoloji.cu.edu.tr/YENI TURK EDEBIYATI/nurullah_cetin_aski_memnu.pdf · II. Abdülhamit Dönemi Türk Romanında . 21

11. Abdülhamit Dönemi fürk Romanında 37"Aşk-ı Memnu" Teması

görür. Sefil bir mahlûk olarak yaşamak istemez. Odasınaçekilir, kapısını kapar, silâhı eline alır ve intiharı düşünür. Buarada Adnan Bey gelip kapıyı açmasını ister. Ancak Bihterkapıyı açmaz ve tabancayı kalbine doğrultup intihar eder.

Behlül, Bihter'in intiharından biraz önce çeker gider.Bihter ve Behlül aradan çekildikten sonra baba Adnan vekızı Nihal yeniden eski mutlu birlikteliklerine dönerler.Adnan, yalıdan kovulanları tekrar yalıya çağırır. Mile deCourton'u, Şakire ve kocasını geri getirtir. Bülent'i yatılıokuldan alır.

Eylül: Mehmet Rauf'un EylüPü batılılaşmış burjuvasınıfının bireysel bir çerçevede kalan aşk ve eğlence hayatının, aşkacılarının, duygusal anlamda uyumsuz evliliğin bir romanıdır.Başlıca teması aşktır. Ancak burada ruhsal, duygusal ve sanatsalderinlikle bütünleşen bir aşk olgusu öne çıkarılıyor. Sıradan,maddî, tensel, şehvete dayalı bir aşk değil ruh güzelliği, kalpsaflığı, sanat tutkusu, duygu inceliği ve yoğunluğuna dayalı biraşk. Romanın merkez kişisi Suat'ın şu sözü eserin bir bakımatemasını veriyor: "Madem ki aşk ile saadet ne kadar mümkündeğilse aşk ile namus da o kadar imkânsızdır. O hâlde namus ilesükûn ve rahat elbette tercih olunur."(s.242)

Süreyya karısı Suat, annesi, babası, kız kardeşi Hacer,eniştesi Fatin ve hizmetçileriyle beş senedir aynı köşkte birlikteoturmaktadırlar. Süreyya'nın babası huysuz, geçimsiz, diktatörruhlu, sert, eski kafalı, geleneksel anlayışa bağlı bir adam.Annesi ise yumuşak huylu, sabırlı, sakin, kocasının eziyetlerinekatlanmasını bilen, Suat'ın ailede sevdiği tek kişi. Hacer,çocukluktan kalma bir afacanlığı olan, şen, ince, hoppa birkadın. Kendisini gören mektepten kaçmış, komşu evinde oyunoynayan bir mahalle kızı zanneder. Güzel, yaramaz, yırtıcı,hırçın bir kadın. Mutlu olmadığı, ziyan edilmiş olarak gördüğübir evlilik hayatı var. Daima cumbada oturur, gelip geçenerkeklere bakar. Şuh, şımarık erkek delisi bir kadın. KocasıFatin ise bayağı, eski kafalı, menfaatçi, kayınpeder vekayınvalidesine sürekli yaranma gayretiyle para sızdırmayaçalışan, pinti, iyi yaşamasını bilmeyen sıradan biri. Ensesi yağlıimiş gibi parlayan, kaleminde otura otura yaşlı memurlararasında büyüyerek ihtiyarlamış, tembelleşmiş bir adam. KarısıHacer kendisinden nefret eder.

Page 20: II. Abdülhamit Dönemi Türk Romanında Aşk-ı Memnu Temasıturkoloji.cu.edu.tr/YENI TURK EDEBIYATI/nurullah_cetin_aski_memnu.pdf · II. Abdülhamit Dönemi Türk Romanında . 21

38 Nurullah Çetin

Süreyya'nın halasının oğlu Necip, ara sıra köşke misafirolarak gelir gider. İyi eğitimli, ince, sanatçı ruhlu, romantik,hovarda, kadın ruhundan anlayan asrî bir genç. Serbestyaşamaya, gezip eğlenmeye alışmış biri. Dünya görüşünü veyaşama amacını aşktan başka bir şey oluşturmaz: "Aşktan başkaher şeyin boş olduğunu düşünüp hayata sarılarak bundanverebildiği kadar alınabildiği kadar zevk ve saadet almak hırsve ateşiyle, hayatının müsaade edeceği kadar yaşamakihtiyacıyla coşup yürürdü."(s. 180)

Süreyya sıkıntılıdır. Suat'a göre kocasının asıl sıkıntısıuzun süre aynı köşkte oturmaktan değil, beş senelik hayatınyıprattığı kalpleri. insan kalbinin eskimeye olankabiliyetindedir. Süreyya, büyük babalarını anlaşılmazhesaplarla bu bağa, bu cehennem köşelerine köşkyapmalarından dolayı suçlar. O, asıl İstanbul'u İstanbul edengüzel yerlere gitmelerini ister.

Suat'ın babasının verdiği parayla Boğaziçi'nde bir yalıkiralayıp hemen taşınırlar. Süreyya ve Suat, birlikte sakin birortamda, denizle baş başa, mutlu, eğlenceli bir hayat yaşamayabaşlarlar. Süreyya çocuklar gibi şendir. En çok sabahı, güneşi,temiz havayı, yeşilliği ve denizi sever. '"Suat her gün bu güneşleberaber uyanıyor, sıçrayıp camları açıyordu; o zaman içerisabah, hayat, neşe, hele gençlik bütün bunlar her şey sade bugüneşle, sade denizin sesleriyle, odalarına, kalplerine hücumediyordu. İnsanı gelip böyle koklayarak ısıtan, denizin körpeliğiile serin bir sıcaklık veren güneşle yıkanıyorlardı.'"(s.44)"Öğleden sonra balkona çıkıyorlar, kamış koltuklarauzanıyorlardı, hararet çoğalmış fakat aşağıda deniz hâlâ serin..Onun seslerinde öyle çığırtkan bir ahenk çağlıyordu ki insankendini yeşil suların arasında zannediyordu. Böyle bir iki saatdevanı ediyordu. Sonra gezmeye çıkıyorlardı. Akşamgezmesine. Bir arabaya atlayınca Biiyükdere'ye doğru... Sonragece, İstanbul'un en zarif, en süslü, en sakin geceleri...Aydınlığa lüzum hissetmeksizin semanın denize akseden bütünnurları o kadar şen o kadar gevşeklik veren ışıklar yağdırıyorduki o gölgenin içine gömülmüş yarı ölmüş kalıyorlardı."(s.44)

Page 21: II. Abdülhamit Dönemi Türk Romanında Aşk-ı Memnu Temasıturkoloji.cu.edu.tr/YENI TURK EDEBIYATI/nurullah_cetin_aski_memnu.pdf · II. Abdülhamit Dönemi Türk Romanında . 21

II. Abdiilhamit Dönemi Türk Romanında 39"Aşk-i Memnu" Teması

Zamanla Süreyya karısı Suat'la yeterince ilgilenmemeyebaşlar, onu ihmal eder, yelkenli sandalıyla, kotra safalarıyla,deniz eğlenceleriyle kendi başına eğlenir. Dalgın mı. ciddî mi,havaî mi farkedilemiyordu. Evde kaldıkça Bellice dadı ileşakalaşarak, Suat'ı öfkelendirerek, Necib'in piyano çılgınlığı ileeğlenerek tembel bir ömür sürüyordu. Musikiye karşı kayıtsız,ruhsuz, sığ ve kuru bir adamdır.

Yalıda yalnız ve ihmal edilmiş bir hâlde kalan Suat, dikişnakışla, piyano çalarak vakit geçirir. Bu yalnızlık ve ilgisizlikonu bunaltır, sevgi ve ilgi arayışına iter. Kocasında bulamadığıyakınlığı Necip'te bulur. Süreyya denizde eğlenirken yalıdaSuat Necib'e piyano çalarak vakit geçirirler. Necip Suat'apiyano eserleri, notaları, operaları getirir. Her ikisinin geniş birpiyano kültürü vardır. Zamanla birbirlerine iyice âşık olurlar.Suat- Necip arası aşkı besleyen en önemli unsur, piyano vesanattır. Necib'i Suat'a sırılsıklam âşık eden başlıca özellikleronun saf ve temiz ruhu, ince, hüzünlü, gamlı, kederli, zarif,sabırlı, gülümseyen, aristokrat, asil kişiliğidir. Necib'e göreSuat, saf, rakîk, pâk, nurlu ve ismetlidir. Suat'ı ulvî bir kadınolarak görür, onun safvet ve sükûnla dolu bakışına hayran olur.Necip hep tanıdığı kadınları düşündükçe ya sefaletin sevkettiğinamusları bahasına servet ve tantana içindeki kızları yahut solanhayatının muhtelif sebeplerle solmuş evli kadınlarını görür.Pislik içinde ismet aramanın bulunmayacağı tabiî olan yerdeinci avlamak gibi olduğunu düşünür. Böyle yüce meyillerle,kocasına rabıtasıyla temiz ve münevver kalmış kadınların nekadar nadir olurlarsa olsunlar niçin bulunmayacağını kendikendine sorar.

Yaz mevsimi sona erdikten sonra yalıdan İstanbul'dakibaba evine istemeye istemeye taşınırlar. Suat bu ortamdanözellikle de Hacer'in imalı konuşmalarından, mütecessistavırlarından iyice bunalır. Bu arada Necip'le aralarında yanlışanlamalardan ve vehimlerden kaynaklanan kırgınlıklar,küskünlükler baş gösterir. Bir süre birbirlerinden kaçarlar.Büyük acı çekerler. Suat Necib'in kendisini bırakıp Hacer'eeğilim gösterdiğini zanneder ve onu Hacer'den kıskanır. Bukıskançlık onu yer bitirir. Bu küskünlük anlarında Necipkendini Beyoğlu'nun sefahet âlemlerine vurur.

Page 22: II. Abdülhamit Dönemi Türk Romanında Aşk-ı Memnu Temasıturkoloji.cu.edu.tr/YENI TURK EDEBIYATI/nurullah_cetin_aski_memnu.pdf · II. Abdülhamit Dönemi Türk Romanında . 21

40 . Nurullah Çetin

Suat kocası Süreyya ile tekrar huzurlu, sakin bir evlilikhayatı sürdürmeyi umar. Hanımefendiye bakıp onun nasıl birmelek sabrı ile hayatına sarıldığını görerek bunda, bumücadelede bir büyüklük bulur. Ona madem ki mesut olmakmümkün değildir, olmaya çalışmakta mesut olmazsa bile öylegörünmekte güzel bir metanet, bir kuvvet var geliyordu. Ozaman tevekkülde bir muzafferiyyet değilse bile bir güzellikbahusus bir rahat bulunduğunu anlar. Halbuki hayata karşı isyaninsanı hatta rahattan mahrum bırakıyor, felâketten felâketedeğil, sefaletlere, hatta rezaletlere atıyor, levs içinde bileçalkıyordu. Demek hayatının Eylülünde de yeis ve fütur yerinetakayyüt bir şeye yarayabiliyordu.

Necip'le Suat'ın birbirlerine olan aşkları sönmemiştir.Uzun bir aradan sonra konuşma fırsatı bulurlar. Ağlayıpbirbirine sarılarak aşklarını tazelerler. Necip her şeyi bırakıpkaçıp gitmeyi önerir. Fakat Suat, Süreyya'ya acıdığını onubırakıp gidemeyeceğini söyler. Necip aşk yadigârı olan Suat'ıneldiveninin tekini çıkarır, hüzünlü bir şekilde çeker gider. Dahasonra evde yangın çıkar. Suat içerde kalır, Necip kurtarmak içiniçeri girer ancak o da kurtulamaz ve dünyada birleşemeyen ikiâşık ölümde birleşmiş olurlar. Yangını muhtemelen Suat kasıtlıolarak çıkardı. Çünkü aşkıyla namusu yani evliliği arasındaçözümsüz kalarak hayatını acıklı bir sonla noktalamakdurumunda kalmıştır. Yapabileceği son şey, aşkı uğruna ölmek,hatta sevgilisi ile birlikte ölmektir. Şöyle düşünür: "Şimdi bütünistikbal endişelerini manasız görüyor hiç olmazsa beraberölmek de mi yoktu, hiç olmazsa onun için ölmek de miyoktu?"(s.264)

Romanın adı, Suat'ın gençlik çağının tatmin edilmemişaşk duygularının ümitsizce sararıp solmasını, Necip'le istediğigibi bir birlikteliği gerçekleştirememesini temsil eder. "Bunasonbahar demişler! Bu kadar güzellik ve sıcaklık verdiktensonra Eylül'den daha ne beklenir? Malûm ya Eylül hüzün vematem ayıdır. Bu söz üzerine Suat'a hayatının bu çağıömrünün, kadınlığının eylülü gibi geldi. Eylül!... Öyle bir ay kigeçen her güzel günü için ona minnettar olmak lâzımdır. Eylülesef ve hasret ayıdır, içine birkaç günlük kış hücumundan acıdüştüğü için insan o güzel havaların devamlı yazın artıkgeçtiğini anlayıp esef eder ve hasret çeker."(s. 164)

Page 23: II. Abdülhamit Dönemi Türk Romanında Aşk-ı Memnu Temasıturkoloji.cu.edu.tr/YENI TURK EDEBIYATI/nurullah_cetin_aski_memnu.pdf · II. Abdülhamit Dönemi Türk Romanında . 21

II. Abdülhamit Dönemi Türk Romanında 41"Aşk-ı Memnu" Teması

Suat Necip'ten de hayal kırıklığına uğradığını hissettiğibir anda bu durumunu da Eylüle benzetir: "Ruhunun bütüniştiyakıyla ona sarılmışken ondan da böyle tahkir görmesi onunda böyle uzaklaşması o kadar acı geliyordu ki emellerinin buçöküşü içinde tekrar "Ah Eylül.. Eylül.. Hayatının saadetibilmemekte, anlamamakta.. Halbuki onu yaşayıp bilmemekkabil değil.. Bir kere Eylül geldi mi nafile.. Hiçbir ümit.." diyeinliyor."(s.238)

Necip Suat'a olan ölümsüz aşkıyla evlilik kurumununsaygınlığı, ahlâk, arkadaşlık gibi değerlere karşı ihanet içindeoluşu arasında üzünçlü, acıklı kırılmalar yaşar. Onun trajedisi,aşkı ile aşkının gerçekleşmesine imkân vermeyen yasal birevlilik olayı ve ahlâk anlayışı arasındaki çatışmadan doğar. Buduygu çatışmaları arasında boğulur, zaman zaman yalıdankaçarak kurtulmaya, uzaklaşmaya çalışır. Bunun yanında aşk enbüyük değer olarak alınır. Namusla çatışması durumunda aşkaöncelik tanınır. Nitekim Necip Suat'la olan aşkının önündeSuat'ın evli oluşuna bağlı namus olgusu bir engel olarak çıkıncaNecip şöyle bir irdelemede bulunur: "Ah hayatın bu kadarfedakârlığa değecek nesi ve ne mükâfatı vardı? Böyle bir aşkıfeda etmek için hayat, namus bize hiçbir şey mi veriyor, miskinbir rahattan başka ne veriyordu? Hayatta aşka galebe edecekhiçbir şey bulmuyordu. Beşer his ve isteklerinin en yücesi enmümtazı o idi ve bütün o yerleri onun huzurunda sade sükût vetezellül etmek icap ederdi. Dünyada büyük, mütehakkim, tabiîancak o vardı onun yanında her şey sunî, indî, itibarîkalıyordu.(...) Ah sade aşk, sade birbirini sevenlerin her şeyiunutup münevver, müzehhep gördükleri şiir rüyası ve heyecanvar, sade o, sade o.. Ondan başka her şey boş, her şey hiç, herşey beyhude idi, o olmasa hiçbir şey olmazdi."(s.263)

Suat'ın evi yakması, ölümsüz aşkına engel gördüğü veaşamadığı evlilik kurumuna ve buna bağlı namus anlayışına birtepkinin sembolü ve ifadesidir. Ondaki trajediyi doğuran unsur,mutlu olmadığı geleneklerin, kanun ve kuralların zoruylauymak durumunda kaldığı evlilik kurumudur.

Necip sürekli yalıya gelip gitmeye devam eder ve bubirlikteliklerde Suat'ın güzelliğine, sakin, olgun kişiliğine, inceve derin ruhuna, asaletine âşık olur. Beyoğlu'nun ne kadar

Page 24: II. Abdülhamit Dönemi Türk Romanında Aşk-ı Memnu Temasıturkoloji.cu.edu.tr/YENI TURK EDEBIYATI/nurullah_cetin_aski_memnu.pdf · II. Abdülhamit Dönemi Türk Romanında . 21

42 "Nurullah Çetin

tahammül edilmez bir hâle geldiğini oradaki bir takım renksizçehreler, lakayt dostlar, bîgâne kalpler görmekten bıktığını,oranın gürültüsünün, tozunun, güneşinin insanı boğduğunubelirtir. Romanda Türk toplumunun deniz eğlenceleriyle hemenhemen ilk kez tanışması olgusu da geniş bir yer tutar.

Bunun yanında gelenekçi Doğu kültürüne bağlıSüreyya'nın annesi, babası ve eniştesi Fatin'den oluşan yaşlıkuşakla Süreyya, Suat ve Necip'ten, duygu ve düşünceleriylebunlara katılan Hacer'den oluşan batılı genç nesil arasındakizevk, anlayış ve yaşama biçimi farklarının çatışması belirginbiçimde görülüyor. Bu kuşak çatışmasının en belirginunsurlarından birisi ikamet edilen yer ve eğlenme tarzıdır. Eskinesiller denizden eğlence olarak pek fazla yararlanmamışlar,daha çok karaya, toprağa bağlı kalmışlardı. Anne babanıntemsilcisi olduğu yaşlı kuşak, geleneksel Doğu medeniyetininve kara kültürünün insanlarıydı.

Tamamiyle batılılaşmış olan Süreyya, Suat ve Necip,deniz eğlencesi neslinin ilk temsilcilerindendir. Bu kanallabatılılaşmış aristokrat sınıfın piyanoya ve denize bağlı eğlenceliyaşama biçimine genişçe yer veriliyor. Bu nesil farkını Süreyyaşöyle ortaya koyar: "Ah bu çöl! Dedi. Şimdi farzet kiBoğaziçi'nde yahut meselâ Adalardayız.. Deniz yok mu deniz?En sıcak havalarda bile insana can verir! Serin., mavi., lâtif..Halbuki burada poyraz çıkacak diye ta saat sekizi, dokuzubeklemeli. Duman, duman.. Külhan gibi!.. Sonra manzaranındar sınırı, değişmez rengi. Düşün Suat, bir sandalımız olurdu.Sabahları erken, yahut akşamları geç vakit sen şemsiyenikapardın ben küreklere sarılırdım. Mehtap olsun olmasıngeceleri ne güzeldir!.."(s.7) "Fakat işte mümkün olmuyor,babam razı değil... Çünkü... Çünkü istemiyor, sevmiyor, hepsiişte bundan! Eğer o işte biz mesut olacağız. Bak, saadetimize nekadar ehemmiyetsiz bir engel var."(s.8)

Süreyya, dışa dönük tabiî ve maddî imkânlardanyararlanarak eğlenme isteğindedir: "Bir kere havasızlık..Sıkıntı.. Biz papas değiliz ki bu manastırda yaşayalım. Hayatkalabalık, güzel hava içinde olur. Kalabalık içinde yalnızyaşamak, kalabalık içinde gezip beraber bir köşeye kaçmak, işteasıl zevk budur. İnsan kalpleri birbirine bağlılığın ne demek

Page 25: II. Abdülhamit Dönemi Türk Romanında Aşk-ı Memnu Temasıturkoloji.cu.edu.tr/YENI TURK EDEBIYATI/nurullah_cetin_aski_memnu.pdf · II. Abdülhamit Dönemi Türk Romanında . 21

II. Abdülhamit Dönemi Türk Romanında 43"Aşk-ı Memnu" Teması

olduğunu o zaman anlar."(s.8) Aynı anlayış doğrultusundaNecip köşkte oturanlara şöyle der: "Burada nasıl hayatgeçiriyorsunuz bilmem ki!.. Zorla insan cehenneme girermi?"(s.l4) "Şimdi ada gittikçe güzelleşir. İstanbul'un en güzelyeri bu ayda adalardır."(s.l5)

Köşk ile yalı birbirine karşıt iki sembol olarak alınmış.Köşk, karaya bağlı, geleneksel, muhafazakâr yaşama biçiminin,yalı ise denize bağlı, yeşilliklere ve ufka açılan geniş hayata,eğlenmeye, modernliğe, batıya dönük yaşama biçimininsembolüdür.

Türk romanında genellikle Beyoğlu, daha çokmirasyedilerin hem kendilerini hem de ailelerini mahvedensefahet âlemi ve kötü bir alafrangalık mekânı olması açılarındaneleştirilmişti. Önceki romanlarda genellikle alafranga tipler,Beyoğlu'na ve oranın en bayağı, en adî eğlencelerinegidiyorlardı. Bu romandaki batılı, modern tipler ise Beyoğlubayağılığından kaçıp Boğaziçi asaletine kaçarlar. Mehmet Rauf,Beyoğlıı'nu insanî ilişkilerin kokuştuğu bunaltıcı bir kentortamı olarak sunuyor. Bunun karşısına saf tabiat ortamının birköşesi olan Boğaziçi çıkarılır. Boğaziçi, havasıyla, deniziyle,yeşiliyle, sükûnetiyle, ferahlığıyla huzur duyulan, mutlu olunansaf tabiat ortamıdır. Süreyya, iki tarafı bütün ağaç ve çayır olanyoldan giderken uzak bir saadetten bahseder gibi çiftlikhayatından söz eder. Süreyya âsûde, sakin geçecek bir çiftlikömrü için bütün bu sahte ihtişamları feda edeceğini temin eder.

Ayrıca Beyoğlu'nun kirli kadınlarına karşı Boğaziçi'ninsaf, temiz ve asil Suat'ı çıkarılır. Necip şöyle der: "Evethususiyle kaldırımlardan geçerken uzaktan mağaza bebeklerigibi görünce... Beyoğlu tiyatrosunun seyyar aktrisleri hepsiöyledir. Asıl hayatlarının oyuncuları gibi unutmuşlardır. Onlarınruhlarını arayacağınıza kutup keşfine çıkmış olsanız dahahayırlı olur. Bilir misiniz nefis kadınlar hangileridir? Temizruhlular! Sana cidden söylüyorum Süreyya saadetinin kıymetinibil!"(s.47-48)

Romanda ayrıca evlilik kurumunun sorgulamasını dabuluyoruz. Bu aynı zamanda Suat'ın neden yasak aşkayöneldiğini gösteriyor. Suat şöyle der: "Koca denilen birininhaklı haksız keyfine esir olmaktan başka bir şey olmayan mesut

Page 26: II. Abdülhamit Dönemi Türk Romanında Aşk-ı Memnu Temasıturkoloji.cu.edu.tr/YENI TURK EDEBIYATI/nurullah_cetin_aski_memnu.pdf · II. Abdülhamit Dönemi Türk Romanında . 21

44 Nurullah Çetin

denilenleri ise onun her türlü heveslerine şartsız boyuneğmekten ibaret evlilik ona menfur geliyordu. Artık Süreyyaona düşman görünüyordu."(s. 196)

Zavallı Necdet: Saffet Nezihî'nin, Zavallı Necdet(\9Q2)adlı romanı büyük oranda Eylül romanına benziyor. Konusuyla,kişileriyle, üslubuyla ondan büyük izler taşıyor. O da aynışekilde yasak aşkı konu ediniyor.

Necdet Feridun, meşgul olduğu her kadını kendisinedelicesine âşık zannetmek gibi bir aşk hastalığına tutulmuştur.Necdet, zengin, yakışıklı, şık, zarif, hülyalı, sevdalı bir genç.Şişli'de oturur. Arkadaşlarına uydurma aşk muvaffakiyetlerinianlatır durur. Ona göre önce kadınlar kendisine âşık olurlar ve

-•• bütün fedakârlığı onlar yaparlar. Necdet onları basit sebepleryüzünden terkeder. Birçok maceradan sonra kendisinimahvedecek olan büyük bir aşka tutulur. Nisan ayında Fener'debir köşke taşınırlar. Komşuları Pembe köşkün kızı Meliha'nınçaldığı piyano sesi Necdet'i mesteder. Kendisini henüzgörmediği hâlde uzaklardan zarif parmaklarıyla çaldığı tatlı,ince piyano, onun kalbinde derin bir aşk doğurur. Meliha, iyieğitimli, Fransızcası, musikî bilgisi, görgüsü mükemmel bir kız.

Necdet, sabahları kalkar kalkmaz pencereye oturur,gözlerini Pembe Köşkün sarmaşıktı odasına dikerek orada birgölge, bir hayâl arar. Akşama kadar böylece devam eder.Akşam olunca da Meliha'nın çaldığı piyanoyu dinler. Sarışmkıvırcık saçlı Meliha'ya delicesine âşık olan Necdetkarasevdasından yataklara düşer. Bu arada Meliha'nın ağabeyiFerit Saffet Necdet'in kız kardeşiyle, Necdet'in Mekteb-iSultanî'den arkadaşı İbrahim Şemsi de Meliha ile evlenir.Necdet erken davranmayıp Meliha'yı başkasına kaptırdığı içiniyice perişan olur. Üstüne üstlük Meliha'nın nikâh şahitliğiniyapar. Düğünden sonra birbirlerine gelip gitmeleri, görüşmeleridevam eder. Bu birlikteliklerde Meliha onlara piyano çalıp kitapokuyarak, şarkı söyleyerek eğlendirir. Zamanla Meliha daNecdet'ten hoşlanarak ona iyice âşık olur. Meliha, işindenbaşka bir şey düşünmeyen, manevralarda muvaffak olmayıgönül avlamaktan daha kolay ve şerefli bulan, karısıylayeterince ilgilenmeyen ve sadece bir asker olan kocasındaaradıklarını bulamaz. Musikiye, şiire, güzelliğe, her güzel şeye

Page 27: II. Abdülhamit Dönemi Türk Romanında Aşk-ı Memnu Temasıturkoloji.cu.edu.tr/YENI TURK EDEBIYATI/nurullah_cetin_aski_memnu.pdf · II. Abdülhamit Dönemi Türk Romanında . 21

II. Abdülhamit Dönemi Türk Romanında 45"Aşk-ı Memnu" Teması

tapan ince ruhlu, hüzünlü, içli, romantik yaratılışlı Necdet'tenhoşlanır. Meliha şiddetli, ihtiraslı bir şekilde sevilmek istiyordu.Halbuki kocası vazifesinin esiri ciddî bir askerdi. O, Meliha'ninaşk duygularını tatmin edemez.

Meliha kadınlık vakarını, haysiyetini her şeyini ayaklaraltına alarak boşanıp Necdet'le evlenmeyi düşünür. AncakNecdet, iyilik gördüğü, samimî arkadaşı İbrahim Şemsi'yeihanet etmek istemez. Necdet büyük aşkıyla namusu vearkadaşına sadakat duyguları arasında sıkışır kalır.

İbrahim Şemsi görev vesilesiyle bir süre Beyrut'a gider.Necdet Meliha'dan kaçıp Heybeliad-? /a giderse de bir süresonra adaya peşinden Meliha da gelir. Bir süre adada birliktekalırlar. Necdet kaçmaya çalışsa da Meliha'dan kurtulamaz vegizli aşklarına devam ederler.

Necdet 26 yaşlarında iken halası, kızı Müzehher'ikendisine vermek istemişti. Müzehher, tahsili pek iyi olmayan,esmer bir kız. Ancak Necdet o vakitler Beyoğlu'nda hovardacadolaşır ve Müzehher'le evliliğe yanaşmaz. Bu arada halası ilekızı İzmir'e taşınırlar. Müzehher uzun zaman Necdet'in aşkınasadık kalır ve kimseyle evlenmez. İzmir'deki hala ölünceMüzehher İstanbul'a Necdet'in köşküne taşınır. MüzehherNecdet'e hastalığında şefkatle bakar. Kız Necdet'ekarasevdayla bağlıdır ancak Necdet, ona acır, merhamet ederama sevemez. Buna karşın bütün hıyanetleriyle, kusurlarıyla,ayiplarıyla, hırçınlıklarıyla Meliha'ya deli gibi âşıktır. MelihaNecdet'i Müzehher'den kıskanır. Bu iki kadın Necdet'ipaylaşamazlar ve sürekli bir mücadele halindedirler. İyieğitimli, bilgili, kültürlü, görgülü, sarışın, batılı, Şişli'li, piyanoçalan "beyaz bir Türk" olan Meliha, esmer, ud çalanMüzehher'i hisli, vicdanlı, terbiyesi noksan, aptal ve taşralıbulur. Necdet Meliha'ya olan iradesiz aşkını bir cinayet olarakgörür. Aşkıyla vicdan azabı arasında bunalır.

Günden güne sararıp solan ve ölüme giden Müzehher'leevlenmeye karar veren Necdet, bu evlilik için Meliha'dan izinister, ancak Meliha karnında Necdet'in çocuğunu taşıdığınısöyler. Bundan haberdar olan Müzehher Necdet'le evlenmektenvazgeçer. Müzehher hep fedakâr ve mazlum konumundadır,îbonunda daha fazla dayanamaz vs kalp hasa lığından ve

Page 28: II. Abdülhamit Dönemi Türk Romanında Aşk-ı Memnu Temasıturkoloji.cu.edu.tr/YENI TURK EDEBIYATI/nurullah_cetin_aski_memnu.pdf · II. Abdülhamit Dönemi Türk Romanında . 21

46 Nuıullah Çetin •

veremden dramatik bir şekilde Necdet'e olan karşılıksız veçaresiz aşkıyla ölür. Necdet ona karşı büyük bir vicdan azabıçeker. Onun kendi yüzünden öldüğüne dayanamaz.Müzehher'in mezarına sarı güller diker.

Müzehher öldükten sonra Meliha Necdet'e boşanıpevlenme teklifini yineler. Fakat Necdet bu teklifi şöyle

: reddeder: "Vicdanıma muhalif bir harekete cesaret edemem.Kardeşim yerinde olan İbrahim Şemsi'nin boşadığı kadını benalamam. Kendisine bilerek ölüm darbesi vuramam."(s.l85-

•.' 186). ,

Bir çıkış yolu bulamayan Necdet annesine ve İbrahimŞemsi'ye mektup yazarak intihar eder. Müzehher'in mezarınınyanına gömülür. Meliha da Necdet'ten olan çocuğunudoğururken ölür. Onu da Necdet'in yanına gömerler. Böylecesağlıklarında birleşemeyen bu üç sevgili ölümde, mezardabirleşirler. Bu, eski Doğu halk hikâyelerinden gelen bir motiftir.

Eylül-Zavallı Necdet Benzerliği: Zavallı Necdet romanı,hemen hemen tamamiyle denilebilecek ölçüde EylüVçbenzemektedir. Konusuyla, kişileriyle, yaklaşım biçimiyle onunetkisini ve izlerini taşıyor. Eylül gibi bu roman da, aşkacılarından başka bir derdi olmayan zengin, yalı, köşk sahibi birsınıfın duygu çatışmalarına ve trajedilerine yer veriyor. Süreyyaile İbrahim Şemsi, Suat ile Meliha, Necip ile Necdet birbirininsimetriği gibidir. Her iki romanda da aşk piyano ile, musikîduygusuyla birleşir. Her iki romanda da kendilerine ilgigöstermeyen, romantik, duygusal, şiirsel, içli, sevdalıkişiliklerden yoksun kocalarında aradıklarını bulamayan genç,güzel ve sevda yüklü kadınlar aile mahremiyetlerinde sürekliyer alan romantik erkeklerle gizli gizli sevişirler.

Mulıâdarât: Ahlâk ve merhamet romancısı FatmaÂliye'nin bol olaylı, karmaşık, entrik unsur ve inandırıcılıktanuzak tesadüflerle dolu Mııhadarat (1892) adlı romanındaahlâksız bir üvey annenin sebep olduğu sorunları, kötü niyet,düşünce ve eylemlerinin hem kendini hem de aile çevresininasıl perişan ettiğini görüyoruz. Roman, kötülerin yaptıklarınınyanlarına kâr kalmayıp birer birer cezalarını bulmaları, iyilerinde sonunda kurtuluşa ermeleri teması üzerine kurulu. İyilik vekötülük değerlerinin çarpışması ve sonunda kötülüğün hüsran.

Page 29: II. Abdülhamit Dönemi Türk Romanında Aşk-ı Memnu Temasıturkoloji.cu.edu.tr/YENI TURK EDEBIYATI/nurullah_cetin_aski_memnu.pdf · II. Abdülhamit Dönemi Türk Romanında . 21

II. Abdülhamit Dönemi Türk Romanında 47"Aşk-ı Memnu" Teması

iyiliğin de zaferle sonuçlanması olaylarla ispatlanmayaçalışılmış. Dolayısıyla roman, okuyucuya olumlu değerleriaşılamayı amaçlayan sosyal faydaya dönük bir eser. Eğiticiöğretici yanı fazla olan bir roman. Okuyucuya örnek bir modelolarak sunulan, saf, temiz, iyi kalpli, yetim, fedakâr, merhamettimsali, hayatını başkalarının iyiliğine vakfetmiş, hepbaşkalarının iyiliği için çalışmış bir kızın şirret bir üveyanneden çektiklerine yer veriliyor.

Ancak romanın önemli bir yönü, evli bir kadının yasakaşkını konu ediniyor. Biz de burada sadece bu boyutuylailgileneceğiz. Hatta bu bakımdan Halit Ziya'nın Aşk-ı Memnuromanıyla büyük benzerlikler taşıyor.

Memur İhya Efendi'nin 19 yaşında Calibe adında bir kızı16 yaşında da Nabi adında bir oğlu vardır. İhya Efendi ayrıcakardeşinden yetim kalan, Mekteb-i Tıbbiyye'de okuyan, #22yaşındaki Süha'ya da bakar. Calibe ile Süha birbirleriniseverler. Ancak daha çok serveti ve zengin yaşamayı sevenCalibe'nin içinde Süha'nın sevgisiyle para sevgisi çatışır. Bumücadeleden konforlu ve gösterişli yaşama tutkusu galip gelir."Calibe hayalinde mücevherler ve mükemmel arabalar içindeiken Süha hatırına gelmiyordu. Hayır geliyordu ama hayalinikovuyordu. O debdebe içinde, o tekebbür halinde Süha'yatenezzül edemiyordu. Zira bu servet ve samanı kendisinetakdim edecek olan adam Süha olmayacağı malûmdu."(s.37)Calibe Süha'yı sevmesine rağmen fakirliğinden dolayı onunlaevlenmez, onu küçümser.Calibe katı kalpli, tamamen maddeci,dünyacı bir kadın. Güzel ama kötü ahlâklı, entrikacı, şehvet vegösteriş düşkünü biri. Sevgi, merhamet, iyilik, vefa gibi ahlâkîdeğerleri yoktur.

35-36 yaşlarındaki Saî Efendi zengin, bilgili, saf kalpli,ahlâklı, dürüst, iyi niyetli, kötülük düşünmeyen bir adam. Karısıöldükten sonra 8 yaşındaki kızı Fazıla ve 1 yaşındaki oğluŞefik'e valide, hanesine müdür, kendisine zevce olmak üzerebir kadın arar. Tam bu sıralarda 19 yaşındaki Calibe bulunur veonunla evlenir. Dilbaz Calibe, işvesiyle, diliyle, güzelliğiylekocası Saî'yi esir alır, onu istediği gibi yönetmeye başlar. Saî,bütün iradesini ona teslim etmiştir. Eve tamamıyla Calibehâkim olur. Kötü, zalim, şirret bir üvey anne kişiliğiyle boy

Page 30: II. Abdülhamit Dönemi Türk Romanında Aşk-ı Memnu Temasıturkoloji.cu.edu.tr/YENI TURK EDEBIYATI/nurullah_cetin_aski_memnu.pdf · II. Abdülhamit Dönemi Türk Romanında . 21

48 Nurullah Çetin

gösterir. Fazıla ve Şefik'e her türlü zulmü reva görür. Kendiçocuklarına bütün imkânları seferber ederken Fazıla ve Şefık'iher şeyden mahrum bırakır. Ailede olan biten hakkındakocasına yanlış bilgiler vererek onu yanıltır.

Saî'nin komşusu Münevver, kocası öldükten sonra yenidenevlenmeyip oğlu Mukaddem'le yaşar. İradeli, fedakâr, namuslu birkadındır. Oğluna iyi bir eğitim verdirir. Münevver zaman zamangelip Fazıla ve Şefık'i bir anne şefkatiyle koruyup kollar. İki ailearasında Mukaddem ile Fazıla'nın nişanlan takılır. Ancak Calibe,Fazıla ile Mukaddem'in evliliğini kendi entrikalarına engel olarakgörür ve Fazıla'nın kendi çevresinden tamamen uzaklaşmasınıister.

İhya İstanbul dışında bir memuriyete gider, oğlu Nabi veyeğeni Süha, Saî'nin konağında kalır. Süha kendisine iyiliketmiş olan Saî'ye kötülük yapmayı, ona ihanet etmeyidüşünmez ve Calibe'ye kötü gözle bakmaz. Ancak servet vegösteriş taleplerini Saî ile evlenerek tatmin etmiş olan Calibe,aşk ve şehvet ihtiyaçlarını da Süha ile gidermek ister. Hiçbirahlâkî değeri olmadığı için Süha'yı gizli gizli yasak aşkyaşamaya zorlar. Onu baştan çıkarmak için akla gelmedikhilelere başvurur. Süha ahlâkî değerler adına uzun süre onadirenir. Ancak Calibe şeytanca komplo ve tuzaklarla Süha'yıemrine boyun eğdirir ve onu iğfal eder. Sonunda SühaCalibe'nin şehvetine kurban gider, onun ağından kurtulamaz.

Calibe konakta her türlü kötü emelleri için hizmetçiReftar'ı kullanır. Ayrıca Reftar Nabi ile de gizli aşk ilişkisiiçindedir.

Calibe, Süha ile olan gizli aşk ilişkilerinin otayaçıkmaması için Fazıla'nın Mukaddem'le evliliğini istemez.Süha da Fazıla'yı kendisi istediği için bu evliliğe karşıdır.Calibe, Mukaddem'in Reftar ile yattığı iftirasını atarak Fazılaile evliliğini engeller. Mukaddem, Fazıla ile evlenememeninüzüntüsü içinde perişan olur. Münevver Fazıla'yı kaçırmayıteklif ederse de Fazıla bunu kabul etmez. Çünkü o babasınıniradesine bağlıdır: "Ben firar edemem. Ben pederime benifilanca adama veriniz diyemem. O pederimin hakkıdır. Benkimsenin hakkını gasba kalkışamam!"(s.l22)

Page 31: II. Abdülhamit Dönemi Türk Romanında Aşk-ı Memnu Temasıturkoloji.cu.edu.tr/YENI TURK EDEBIYATI/nurullah_cetin_aski_memnu.pdf · II. Abdülhamit Dönemi Türk Romanında . 21

II. Abdülhamit Dönemi Türk Romanında 49"Aşk-ı Memnu" Teması

Yazar geleneksel bir anlayış olan ve kızın iradesini yoksayıp baba hâkimiyetini mutlaklaştıran töreyi onaylar gibidir:"Saî-Bir kızın zevç intihabı pederin hakkı olduğunu bilirsindeğil mi?

Fazıla-Şüphe yok efendim!

Sai-Benim vazifem sana hükmetmek, senin vazifen debana itaat etmek olduğunu biliyor musun yavrum?

Fazıla-Evet efendim!"(s.l42)

Fazıla, tamamen Calibe'nin sözüne göre hareket edenbabasından büyük eziyetler görür. Babası Fazıla'yı kaba saba,kültürsüz, hovarda, zengin bir adam olan Remzi adında biriyleevlendirir. Fazıla bilgi, kültür ve görgü bakımından kat katüstün olmasına rağmen ona saygı göstermeye, onunla mutluolamaya gayret eder. Fazıla Remzi istemediği için kitapokumayı bırakır. Onun sevdiği şeyleri yapmaya çalışır.Sevmese de kocasının istediği şeyleri yaparak mutlu olmayaçalışır. Hep fedakârlık yapan kendisidir. Remzi-Fazıla arasıevlilik ilişkisi büyük ölçüde Fatma Âliye'nin kendi evliliğindenizler taşıyor.

Bu arada Süha iffetli, namuslu bir aile kızıyla evlenipayrı bir eve çıkarak Calibe'yi yüzüstü bırakır ve ondanintikamını almış olur. Fazıla kocasında aradığı mutluluğubulamayınca kardeşi Şefik'e bir veda mektubu yazıp bir gecekendini denize atarak intihar etmek üzere ayrılır gider. Fakatkardeşi ve annesini düşününce bundan vazgeçer. Herkes onundenizde boğularak öldüğünü zanneder. Fakat Fazıla maceralı birsüreçten sonra Beyrut'taki Muhterem Efendi adında bir tüccarınkonağına Peyman adıyla hizmet halayığı olur. Mukaddem deFazıla'ya kavuşamamanin kederinden hastalanır ve doktortavsiyesiyle Beyrut'ta tebdili hava için bulunmaktadır.Tesadüfler sonucu birbirleriyle karşılaşırlar ve zaman zamanbuluşup uzun uzun konuşarak dertleşirler. Fazıla kendini hâlâRemzi'nin nikâhlı karısı saydığından Mukaddem'le evlenmeyeyanaşmaz.

Bu arada Muhterem'in kızı Enise Mukaddem'e, oğluŞebib de Fazıla'ya iyice âşık olmuşlardır. Fazıla fedakârlıktimsali olduğu için Enise'ye acır ve Mukaddem'i onunla

Page 32: II. Abdülhamit Dönemi Türk Romanında Aşk-ı Memnu Temasıturkoloji.cu.edu.tr/YENI TURK EDEBIYATI/nurullah_cetin_aski_memnu.pdf · II. Abdülhamit Dönemi Türk Romanında . 21

50 , . ' Nurullah Çetin

evlenmeye ikna eder. Fakat Mukaddem onu sevemez, hepFazıla'yı sayıklar. Şebib, Fazıla'ya kendisi ile evlenmediğitakdirde intihar edeceği tehdidinde bulunur.

Nabi'nin hovardalığına dayanamayan karısı Fevkiye onukonağından defedip Saî'ye gönderir. Renizi karısını birzanparayla suçüstü yakalar, çıkan çatışma sonucu ölür. Calibecariyesi Reftar ile işbirliği edip ev tutar ve gizli gizli fuhuşyaparlar. Ancak belâlı bir âşığı ile olan kavgaları polise intikaleder. Bundan haberdar olan Saî, Calibe'yi boşar. Reftar Saî'yeen başından bütün olan biteni, Calibe'nin tüm pisliklerini bir biranlatır. Fazıla'nın günahsız olduğunu söylerler. Bunları duyanSaî'ye nüzul iner, Reftar'i da kovar. Sokakta kalan Reftardilenciliğe düşer. Daha sonra Fazıla ona maaş bağlar. Perişanolan Calibe'yi Süha evine alır. Ancak ondan iğrendikleri içinsofralarına almazlar. Sevdiği adam Süha'nın, zevcesiyle mutluhayatları Calibe'yi yer bitirir. Şefik yüzbaşı olur. Fazıla kardeşiŞefik ve babası ile buluşur. Fazıla Şebib ile, Şefik ile deŞebib'in kardeşi Rüveyde evlenir. Sonunda Saî, Fazıla,Münevver, Mukaddem, Şebib, Enise gibi iyiler bir araya gelipmutlu sona ulaşırlar ve hepsi de İstanbul'a yerleşirler.

Romanda iyilik meleği Fazıla'ya kötülük eden, zulmedeninsanların sonları çok kötü olmuş, böylece intikamı birer bireralınmıştır. Ahlâkçı bir bakış açısına sahip olan yazar, eserindeuzun uzun ahlâk ve iffet dersi verir. İffetsiz, namussuz, fuhuşyapan insanların durumları hakkında uzun eğitici bilgiler verir."Dâmen-i ismet bir kere yırtılmaya görsün ne kadar tamirolunursa yamalı elbiseye benzer. İffet denilen mürg-i pâkikafes-i vücudda iken muhafaza etmeli. Bir kere uçuruldu mu birdaha ele geçmez. Alınları daima kapalı, yüzleri her zaman karaolur."(s.65)

Romanda o dönemin düğün âdetleri, eğlenceleri,kadınlar dünyası, giyim tarzları hakkında ayrıntılı bilgilervar. Bu arada geleneksel Türk kadın giyinme biçimiyle batılıgiyim tarzı karşılaştırılır. "Modaya muvafık giyinenfamilyalardan bir müteehhil kadın ile bir kız elbiselerindenve saçlarının nizamından anlaşılır. Fakat Türk hanımlarınıntelebbüs hususundaki serbestileri de işte yeni düğün evindeanlaşılır. Burada öyle balolarda olduğu gibi son modaya

Page 33: II. Abdülhamit Dönemi Türk Romanında Aşk-ı Memnu Temasıturkoloji.cu.edu.tr/YENI TURK EDEBIYATI/nurullah_cetin_aski_memnu.pdf · II. Abdülhamit Dönemi Türk Romanında . 21

II. Abdülhamit Dönemi Türk Romanında . 51"Aşk-ı Memnu" Teması

muvafık olmak üzere hep bir örnek demek olan kıyafetlergörülmez."(s.30-31) Aşk-ı Memnumda, da bu konuda geniştasvirler var.

Muhâdarât-Aşk-ı Memnu Benzerliği: Halit Ziya'nınAşk-ı Memnu adlı eseri bazı noktalarda Muhctdarafa benziyor.İki roman arasında kişiler ve özellikleri bakımından çokbenzerlikler var. Saî ve Adnan Bey'in önceki ölen eşlerinden birkız bir oğlanları vardır. Karıları Calibe ve Bihter, genç, güzel,servete, gösterişe düşkün, tensel hazlardan başka hiçbir ahlâkîdeğere sahip olmayan, kocalarıyla aralarındaki yaş farkındandolayı kadınlıkları tatmin edilmemiş ve bu yüzden aşk veşehvetlerini çevrelerindeki genç erkeklerle yasak aşk yaşayaraktatmin etmeye çalışan, kocalarına ve evlerine hâkim olan,iradeli, kötü üvey annelerdir. Calibe Fazıla'nın, Bihter deNihal'in hayatını cehenneme çevirir. Bu genç kızlarınevliliklerinde yine en büyük engel, üvey anneleridir. Her ikiromanda da bir üvey annenin ailenin saadetini özellikle de birgenç kızın saadetini mahvetmesi üzerinde durulur. İki romandada üvey annelerin sonu trajik olarak biter ve babalar acıtecrübelerden sonra kızlarıyla tekrar bir araya gelirler. Behlülile Süha ve Nabi arasında bazı benzerlikler var. Muhadaraftaİhya, İstanbul dışında bir memuriyete gittiği için oğlu Nabi veyeğeni Süha, Saî'nin konağında kalır. Aşk-ı Memmı'da daBehlüPün babası yine aynı şekilde İstanbul dışına bir görevle

% gittiği için Behlül Galatasaray lisesine yatılı olarak verilir vehafta sonları amcası Adnan'ın yalısına devam eder. Her ikiromanda da üvey anne ve genç kız düğüne giderler ve uzunuzun düğün tasvirleri yapılır.

Bir Muâdele-i Sevda: Deneysel bir aşk felsefesi olan BirMuadele-i Sevda romanında Hüseyin Rahmi, istemediği hâldeaile zoruyla evlendirilen bir kadının asıl sevdiğine kavuşmakiçin başvurmak zorunda kaldığı olağanüstü hilelere vesevilmeyen bir kocanın karısına olan tutkusunun onunfelâketine sebep olması dramına yer veriyor. Buradan hareketlegençlerin kendi istedikleriyle, sevdikleriyle evlenmelerigerektiği, aile baskısıyla sevgi dışı evliliklerin iyi sonuçvermediği tezi işleniyor. Hüseyin Rahmi, Naki Bey adındabirinden bir mektup alır. Gerçekte çekmediği eziyet kalmayanadam karısına olan muhabbetini anlatılmaz olarak niteler ve "bu

Page 34: II. Abdülhamit Dönemi Türk Romanında Aşk-ı Memnu Temasıturkoloji.cu.edu.tr/YENI TURK EDEBIYATI/nurullah_cetin_aski_memnu.pdf · II. Abdülhamit Dönemi Türk Romanında . 21

52 . Nurullah Çetin

olayın roman biçiminde anlatılmasını karımdan intikam almakiçin arzu ediyorum"(s.l6) der. 26 yaşındaki Naki, bir kış gecesiyazarın evine gelir, âleme ibret olsun diye hikâyesini anlatıphemen İstanbul'dan uzaklaşır.

Naki'nin başından geçen macerası şudur: Rahat veşımarık büyütülen Naki, zengin bir ailenin tek oğludur.Gençliğinde şiire heves eder, sevdaya tutulur. Kızlar şairliği içindeğil, serveti için kollarına düşer. Her kızda ayrı ayrı tat bulur.Gençlik sarhoşluğuyla hayata hep hayallerin arkasından bakar.İki evlilik yapar fakat ikisinde de karıları güzel fakat aptal, cahiloldukları ve şiirden anlamadıkları için onları boşar. Üçüncüevliliğini Bedia ile yapar. Bedia'nm sevdiği başka bir gençvardır ve ailesinin zoruyla evlendirilmiştir. Naki'ye daha ilkgerdek gecesinden itibaren yüz vermez. Bedia, kibar bir aileninkızıdır. Fransızca, Türkçe, dikiş, nakış, piyano, keman bilir.Naki, onun asaletine, kültürüne ve zekâsına hayran kalır. Bedia,Naki'den önceki iki karısının hesabını sorar. Onlara haksızlıkyaptığını söyler. Birinci karısı Naki'nin sevgi ve özlemindenölmüştür. İkinci karısı tekrar Naki'ye varmak için hoca hocadolaşmaktadır. Bedia'nın isyankâr tutumuna dayanamayanNaki, onu babasının evine gönderir. Fakat Naki, Bedia'yahayran olmuş, ona olan aşkı gittikçe çoğalmış ve onuboşamaktan vazgeçmiştir. Tekrar onu evine getirmenin yollarınıaraştırır. Bir süre hovardalığa dalar ve bu arada Bedia'ya benzerorospulardan haz duyar. Fakat çabuk elde edilen kadınlardan,kolay sevişmelerden bıkar, kızın ayaklarına kapanarak ricalaretmek, yalvarmak, sonra ağlaya ağlaya çarpıntılar içindeuyanmak gibi rüyalar görmeye başlar. Bedia gibi kolay eldeedilmez, kuvvetli siperi fethetmekle şimdiye kadar tatmadığısevda zevkini bulacağına inanır. Artık onda bir yaşama isteğihâline gelen bu hedefe varmaktaki zorluklar arttıkça bu arzu dagönlünde o oranda şiddetlenmektedir.

Naki Kâğıthane gezmelerinde Bedia'ya rastlar. Onunlakonuşabilmek için ısrarla onu takip eder. Uzun bir zaman sonraBedia tekrar Naki'ye dönmeye karar verir. Bir süre mutlu birbirliktelikleri olur. Altı ay sonra Bedia tekrar huysuzlanmayabaşlar, asabîleşir. Doktorlar serbest bırakılmasını isterler. Bediaistediği gibi hareket etmeye başlar. Bu arada Nazire adında birkadın Naki'ye Bedia ile kocası Fatin'in gizli bir aşk yaşadığını

Page 35: II. Abdülhamit Dönemi Türk Romanında Aşk-ı Memnu Temasıturkoloji.cu.edu.tr/YENI TURK EDEBIYATI/nurullah_cetin_aski_memnu.pdf · II. Abdülhamit Dönemi Türk Romanında . 21

II. Abdiilhamit Dönemi Türk Romanında 53"Aşk-ı Memnu" Teması

söyler. Buna göre Fatin ve Bedia gençliğinde birbirleriniseverlermiş ancak nasılsa evlenememişler. Aynı gün FatinNazire ile Naki de Bedia ile evlenmiş. Mektuplaşmaya devametmişler. Nazire bu mektupları Naki'ye verir. Bedia bumektuplarında "siz o Nazire'den boşanmız ki ben de Naki'denkurtulma çaresine bakayım" der.

Bedia, Fatin ile aşk ilişkisinde Naki'yi araç olarakkullanmıştır. Naki'nin gerçek sandığı o evlilik kendisi için birdram, Fatin ile Bedia için bir komediden başka bir şey değildir.Bedia son olarak Naki'ye şu oyunu oynamak ister: Kendininsever görünerek bu yalancı muhabbetinin sıkıcı, rahatsız edicikıskançlıklar, dayanılmaz hırçınlıklarla çekilmez bir dereceyevardırarak Naki'yi önce canından sonra kendinden bıktırıpbaşarı sağlamak ister. Fatin'den de bir yolunu bulup Nazire'yiboşamasını ister. Bedia Fatin ile gizli gizli buluşur. Naki,Bedia'nın odasındaki bütün Fatin'le ilgili resimleri, mektuplarıbulup ortaya çıkarır. Bedia Fatin'den gebe kalır. Ancak ilâçlaçocuğunu düşürür. Naki Bedia'nın ihanetlerine dayanamaz veboşar. Bedia da sevgilisi Fatin'le evJenir. Karısına olan tutkuluaşkından kurtulamayan Naki, hikâyesini Hüseyin Rahmi'yeanlattıktan sonra intihar etmek üzere bir vapurla denizlere açılır.

Romanda kızın rızası olmadan aile zoruyla, görücüusulüyle yapılan evliliğin hayır getirmeyeceği temasına yerverilir. Nitekim Bedia şöyle der: "Onlar nasıl inatlarındadirendilerse ben de öyle maksadımı elde etmeye yani geldiğimgece buradan kendimi koğdurmaya yemin ettim. Ben ne sizegelinlik, ne de oğlunuza karılık edebilirim. Beni bu gece evimegönderiniz. Yalnız baba isteğiyle yapılan düğün böyle olur. İştebu olay babama da size de bir ders olsun."(s.37)

Ayrıca her istediği yapılan şımarık büyütülen zengin aileçocuklarının yetiştirilme tarzı eleştirilir. Romanda uzun uzunKâğıthane eğlenceleri anlatılır. Oradaki aşk oyunlarından, âşıkerkeklerle güzellik iddiasındaki kadınların giyim vedavranışlarından söz edilir. Sarhoşların kadınlara lâf atmalarıtasvir edilir. Dilenciler, Beyoğlu yosmaları, külhanbeyleri!!hovardalık âlemleri, kendilerine özgü argolarıyla konuşmalarıve Avrupalı turistler ayrıntılı olarak tasvir edilir. O döneminsosyal yaşantısına ilişkin genişçe bilgi verilir.

Page 36: II. Abdülhamit Dönemi Türk Romanında Aşk-ı Memnu Temasıturkoloji.cu.edu.tr/YENI TURK EDEBIYATI/nurullah_cetin_aski_memnu.pdf · II. Abdülhamit Dönemi Türk Romanında . 21

54 Nurullah Çetin

Romanda Naki'nin aşk ve evliliğe bakışı Bedia'nıngözüyle yorumlanır. Burada Bedia bir bakıma evlilik gibi birkuruma ayağı yere basan gerçekçi bakışın ölçütü rolüverilmiştir. Bedia, Naki'nin kişiliğinin gösterildiği bir aynagibidir. Bedia Naki'nin kişiliğini şöyle yorumlar:" Sizi çok azgördüm. Fakat tabiatınızı tamamiyle anladım. Siz kolay eldeedilir muhabbetlerden çabuk usanıyorsunuz. Sizin sevdanızı,emellerinizi her gün yenileyecek karşınızda bir aşk istihkâmıgerek. Gönlünüz gerçekten pek çabuk usanıyor. Daimagörüşecek bir ideal arıyorsunuz. Aşkın tadı sizin için daimahayaldir. Gerçekle karşı karşıya gelince onun yüzüne uzun uzunbakmaktan usanıyor, gide gide bir görünüşe katlanamıyorsunuz.

Ayrıldığımız gece ben gözünüzde belki zerre kadar önemiolmayan bir kadındım. O isyanlarıma biraz hiddet ettiniz. Buhiddetinizi yenmek için başka kadınlarla arzunuzu yerinegetirmeye giriştiniz. Kısa bir zamanda onlardan da birer birerbıktınız. Karşınızda fethedilmemiş yalnız bir kale kaldı. İşte obendim.

Sonra bütün duygularınız, arzularınız ve hayalleriniz otarafa döndü. Zorluklara rastladıkça özleminiz büyüdü. Yavaşyavaş sevdalı düşüncelerinizde ben bir ideal halini aldım. İşteşimdi bundan dolayı hastasınız. Bu hastalığınızı muhabbetsanıyorsunuz. Şuna inanız ki bu zevk, bu safa, bu tat, bumutluluk sürüp gitmeyecektir. Çok kısa bir zaman sonragönlünüz başka bir idealin, başka bir güzelliğin tutkunu olacak.Sonra zavallı ben. Kırılmış, bıkılmış öteki oyuncaklarınızınyanına atılacağım."(s.81-82)

Bu romanla Gustave Flaubert'in Bovary, Guy deMaupassant'ın Pierre ve Jean ve Paul Bourget'nin CruelleEngime (Muamma-yı Müeüim) romanları arasında ilişkikurulur. Naki Bedia'nın odasında bu romanları bulur. Naki buromanların konularıyla kendi hikâyesi arasında benzerliklergörür. Bu romanlarda "hıyaneti ortaya çıkan bir kadına karşı hiszaafına düşerek erkeklerin bu gibi kadınlardan soğumamaları,nefret edememeleri meselesi acıklı değil mi"(s.l46) diyen Naki,kendisini de bunlar gibi hisseder. Naki, yüreksizliğinden vekarısına olan aşırı tutkusundan dolayı Bedia'nın kendisine olanihanetini bir türlü yüzüne vuramaz. Naki'nin trajedisini bu aşırı

Page 37: II. Abdülhamit Dönemi Türk Romanında Aşk-ı Memnu Temasıturkoloji.cu.edu.tr/YENI TURK EDEBIYATI/nurullah_cetin_aski_memnu.pdf · II. Abdülhamit Dönemi Türk Romanında . 21

II. Abdülhamit Dönemi Türk Romanında 55"Aşk-ı Memnu" Teması

tutkusu hazırlar. Bedia'ya çıldırasıya aşkı bir tarafta, karısınınihaneti bir tarafta, namus ve gurur bir taraftadır. Naki bunlarınarasında sıkışıp kalmıştır, iradesini hâkim kılamadığı için detrajik sona mahkûm olmuştur.

Romanın adıyla ilgili olarak Bedia'nın ağzından şuaçıklama yapılır: "Fatin.. Ben bu komedyamıza Bir Muâdele-iSevda adını veriyorum. Niçin biliyor musun? Naki ilearamızdaki muhabbet halleri aynı seninle Nazire arasında dageçmekte. Meselâ Naki-Bedia, Fatin-Nazire=Sevdanın değertoplamı dersek denklem kurulmuş oluyor. Değerlerin yerdeğiştirmesiyle olacak çözüm şeklini sonrayabırakıyorum."(s. 164)

SONUÇ

Halit Ziya'nın Aşk-ı Meınnıt'da Bihter ve Fatma AliyeMuhadarat (1892)'ta Calibe, kocaları zengin, yumuşak huylu,

. her istediklerini yapan ama. yaşlı olduklarından duygusalihtiyaçlarını, şehvet taleplerini tatminden uzak oldukları içinaile çevrelerindeki daha genç erkeklerle yasak aşkyaşamışlardır. Mehmet Rauf un Eylül ve Saffet Nezihî'ninZavallı Necdef'mde evli genç kadınlar, kocalarından yeterikadar ilgi ve sevgi görmedikleri, duygusal anlamdabütünleşemedikleri için fazlasıyla duygu, aşk, ilgi ve zamansunan erkeklerle yasak aşka yönelmişlerdir. Hüseyin Rahmi'ninBir Muâdele-i Cevza'sında ailesinin baskısıyla istemediğibirisiyle evlendirilen genç bir kadın, asıl sevdiği evli erkekleyasak aşkını ustalıkla sürdürmüştür. Diğer romanlarda yasakaşklarından yenilmiş olarak çıkan kadınların aksine bu romandaBedia, sonunda bundan başarılı çıkmıştır. Bu romanlarda dahaçok seven kadının trajedisi üzerinde yoğunlaşılmış. Eylülromanında Suat, Aşk-ı Memnu'da. Bihter, gerçek aşkları olansevgilileriyle evlenmede başarılı olamayıp trajik sonlarınamahkûm olmuşlar ve yenilmişlerdir. Bir Muâdele-i Sevdaromanında ise Bedia, iradeli, zeki bir tip olarak sosyal çevreninkendisine dayattığı istenmeyen evliliğe mahkûm olmamış,büyük mücadeleler sonucu sevdiğine kavuşmuştur. Kanunları,gelenekleri, toplumun yerleşik değerlerini aşmanın yollarınıbulup iradesiyle, zekâsıyla, becerisiyle istediğini elde etmiştir.

Page 38: II. Abdülhamit Dönemi Türk Romanında Aşk-ı Memnu Temasıturkoloji.cu.edu.tr/YENI TURK EDEBIYATI/nurullah_cetin_aski_memnu.pdf · II. Abdülhamit Dönemi Türk Romanında . 21

56 Nuru İlah Çetin

Bu dönem Türk romanında idealize edilen, kendisine âşıkolunan, yasak aşk yaşayan sevgili tipi, okuma yazması iyi,Fransızcası, dikiş nakış, piyano bilgisi mükemmel, batılıanlamda âdâb-ı muaşereti çok iyi bilen, tablo gibi sessiz sakinbir güzelliği olan, veremli bir yüze, hüzünlü bir görüntüye, ince,ve sanatkâr bir ruha sahip, büyük romantik duygularla yüklü,sarsıcı aşklar yaşayan bir güzel tipidir. Kadın güzelliğigenellikle çaldığı piyano ile, musiki ile özdeşleştirilir. Piyanoçalan bazen kendisi görünmeyen kadın görüntüsü, CenapŞehabeddin'in şiirlerinde de vardır ve bu kadın hayalîçağrışımlarla aşkı doğurur. Suat'ı izleyen Necip: "Şüphesizdikiş kadınları güzelleştiriyor" (s.83-84) der.

Hepsi bekâr olan Süha, Behlül, Necip ve Necdet, yasakaşk yaşadıkları kadınların kocalarının ya akrabaları ya daarkadaşlarıdır. Genç, yakışıklı, eğitimli, kültürlü ve inceruhludurlar. Kocalarında aradıklarını bulamayan genç ve güzelkadınları tatmin edecek özelliklere sahiptirler. Sevgilileriylebazıları kendi iradeleriyle bazıları da istemeyerek beraberolmuşlardır. Bir süre gizli aşk yaşadıkları sevgililerindenusanarak ya da darılarak uzaklaştıklarında Beyoğlu'na gidipyabancı uyruklu tiyatro oyuncusu, şarkıcı gibi eğlencedünyasında yer alan kadınlarla bir süre aşk ilişkisine girerler.Sonra döndüklerinde sevgilileri ile olan yasak aşkları trajik birşekilde son bulur.

Yasak aşk yaşayan kadınların eşleri olan Saî, Adnan,Süreyya ve İbrahim Şemsi, yumuşak huylu, varlıklı, karılarınıya yaşlılıklarından ya da ilgisizliklerinden dolayı tatminedemeyen, iradesiz, karılarının yönlendirmesine tabi, aileçevrelerinde yer alan genç erkeklere iyi niyetle evlerini açan,daha çok edilgen kişilikleriyle rol alan kişilerdir.

Yasak aşkların yaşandığı mekânlar genellikle yalı, köşk,konak gibi batılı yaşama biçimini benimsemiş, hayatlarınıçalışarak kazanma kaygısı taşımayan varlıklı ailelerin evleridir.Yasak aşklar bir süre gizli gizli devam ediyor, ancak arayakıskançlık unsuru giriyor ve macera felâketle noktalanıyor.Dolayısıyla bu temanın etrafında örülen bazı romanların olaydüzeni aşağı yukarı şöyle bir seyir takip ediyor: 1. İyi hâl(eşlerin mutlu oldukları, ya da öyle göründükleri ilk dönem), 2.

Page 39: II. Abdülhamit Dönemi Türk Romanında Aşk-ı Memnu Temasıturkoloji.cu.edu.tr/YENI TURK EDEBIYATI/nurullah_cetin_aski_memnu.pdf · II. Abdülhamit Dönemi Türk Romanında . 21

II. Abdlilhamit Dönemi Türk Romanında 57"Aşk-ı Memnu" Teması

Dışardan devreye giren bir unsurun yasak aşkı doğurmasiyla iyihâli bozması (Muhâdarafta Süha, Aşk-ı Memnu'da Behlül,Eylül'de Necip, Zavallı Necdet'te Necdet), 3. Kıskançlıklar yada yasal evlilik kurumunun sınırlarının zorlanamaması ve çıkışyolunun bulunamaması nedeniyle yasak aşkın felâketlenoktalanması (Muhâdarafta Calibe'nin tuttuğu fuhuş evinin birolay sonucu ortaya çıkması, Aşk-ı Memnu'da Bihter'in Behlül'üNihal'den kıskanması, Eylül'de Suat'ın Necib'i Hacer'denkıskanması ve yasal evliliğine kendini mahkûm hissetmesi,Zavallı Necdet'te Necdet'in sevgilisinin kocası olan arkadaşınaihanet etmek istememesi, Müzehher ve Meliha'nın Necdet'ibirbirlerinden kıskanması). Yalnız Bir Muâdele-i Sevda romanıbu yapıdan biraz farklılık arzediyor. O romanda iyi hal baştanberi yoktur. ;

Bu romanlarda aşk sembolü olan kadın eşyalarıdikkatimizi çekiyor. O dönem Türk edebiyatında aşka aracılıkeden kadın eşyalarına düşkünlük önemli bir motiftir. Servet-iFiinun şairleri, küçük kadın eşyaları için şiirler yazmışlardı.Eylül'de Necip, Suat'ın eldiveninin tekini gizlice alıpsaklamıştı. "Necip şemsiyeye, çarşafa, peçeye, eldivene, bukadın şeylerindeki inceliğe ruhunun derinliklerinde göresigelmiş gibi titreyen bir tutkunlukla bakıyor, sonra Suat'ın küçükbir küçük kuş denilecek ellerinin şemsiyeyi tutuşundaki şiirehayran olarak perişan kalıyordu."(s.59) Necip, Suat'ın kokuatmosferi içinde mest olur. Gizlice Suat'ın piyanosunun üstündeduran eldivenlerini alıp onları Suat'ın ellerini kokluyormuş gibikoklar. Sonra bu eldivenlerin birini gizlice alıp cebine koyar.Humma nöbetleri geçirdiği hastalığı sırasında Sııad'ıneldivenini sayıklar. Bundan haberi olan Suat. ona eldivenininöteki tekini de verir. Daha sonra Hacer bu durumun farkınavaracaktır. Necip Suat'ın gözlerine, ellerine, düğmelerine herşeyine adeta tapar.

Aşk-ı Menmu'da Behlül, 3 günlüğüne İstanbul'a gidipyalıya döndüğünde odasında Bihter'in unutulmuş bir mendilinibulur ve bunu alıp öper: "Yavaş hatvelerle pencereyi kapamakiçin ilerlerken koltuğun üstünde ıslanmış beyaz bir şeye gözleriilişti. Bunu alır almaz anladı: Bihter'in orada unutulmuş birmendili... İhtiyarsız bunu dudaklarına götürdü, ıslanmış birmenekşe demeti rayihasıyla Bihter'i kollarının arasında

Page 40: II. Abdülhamit Dönemi Türk Romanında Aşk-ı Memnu Temasıturkoloji.cu.edu.tr/YENI TURK EDEBIYATI/nurullah_cetin_aski_memnu.pdf · II. Abdülhamit Dönemi Türk Romanında . 21

58 • Nurullah Çetin

zannetti. Bu mendil ona bütün hazin bir şiir takrir ediyor, onungıyabında yine onun havasında yaşamış olmak için odasında,intizar işkenceleriyle penceresinin yanında geçirilmiş saatlerisöylüyordu" (s.336) O anda Nihal gelir, BehlüFün elindekimendili görür, "o Bihter'in mendili veriniz bakayım"(s.336)der.

Zavallı Necdet'te ise kordela ve gül unsurlarına yerverilir. Bir gece Necdet'in hayal ettiği bir sırada Meliha, beyazmuslinden dekolte bir gecelikle odasına girer. Beyaz birkordelasını Necdet'in karyolasının önündeki halının üzerinedüşürür ve Necdet onu alıp saklar. Necdet şöyle der: "Cürm-imeşhut hâlinde yakalanmış bir caninin duyabileceği bir korkuve tereddütle halının üzerinden kordelayı aldım, koynumasoktum. Oh, bu bez parçasını elime aldığım zaman bir ateşeyapışmış olduğumu sandım. O kadar yakıcıydı ki.."(s.l37)Necdet Müzehher'le evlenmeye karar verdiğinde ona sarı birgül almıştı. Ancak, Meliha o gülü alıp önce kendi yakasınatakmış, sonra ayağının altında ezmişti. Müzehher o gülü yerdenalıp, ölünceye kadar Necdet'in aşkının yadigârı olarakkoynunda saklamıştı. Necdet, Müzehher öldükten sonra o kurusarı gülü ve Meliha'ya aşkının sembolü olan beyaz kordelayı birkutunun içinde saklar.

Yararlanılan Roman Nüshaları:

Halit Ziya Uşaklıgil, Aşk-ı Memnu, İbrahim Hilmi Kitabevi,İstanbul 1939.

Mehmet Rauf, Eylül, Yayan: İbrahim Hilmi, Hilmi Kitabevi,İstanbul 1946.

Fatma Âliye, Muhâdarât, Yayına Hazırlayan: Emel Aşa,İstanbul 1996.

Hüseyin Rahmi, Aşk Batağı (Bir Muadele-i Sevda), AtlasKitabevi, 3. baskı, İstanbul.

Saffet Nezihi, Zavallı Necdet, Hazırlayan:Ayşe Canay,Gözlem Yayınları, İstanbul 1997.

Page 41: II. Abdülhamit Dönemi Türk Romanında Aşk-ı Memnu Temasıturkoloji.cu.edu.tr/YENI TURK EDEBIYATI/nurullah_cetin_aski_memnu.pdf · II. Abdülhamit Dönemi Türk Romanında . 21

II. Abdülhamit Dönemi Türk Romanında 59"Aşk-ı Memnu" Teması

Yararlanılan Diğer Kaynaklar:

Önder Göçgün, Hüseyin Rahmi Gürpınar'ın Romanları ve-*Romanlarında Şahıslar Kadrosu, Ankara 1987.

Ömer Faruk Huyugiizel, Halit Ziya Uşaklıgil, İstanbul 1995.

Mustafa Özbalcı, Mehmet Rauf'un Romanlarında ŞahıslarKadrosu, İstanbul 1997.

Türk Dili, Ocak 1996, Halit Ziya Uşaklıgil Özel Bölümü.

Page 42: II. Abdülhamit Dönemi Türk Romanında Aşk-ı Memnu Temasıturkoloji.cu.edu.tr/YENI TURK EDEBIYATI/nurullah_cetin_aski_memnu.pdf · II. Abdülhamit Dönemi Türk Romanında . 21