60
www.yuruyus-info.org [email protected] Haftalık Dergi / Sayı: 536 28 Ağustos 2016 Fiyatı: 1 TL (KDV dahil) AKP Faşizmi, Kendi Mesleğinin Gereğini Yapmayı da “Suç” Haline Getirdi DİRENMEK VE HAKLARIMIZI SAVUNMAK TEK ÇÖZÜMDÜR BİRLEŞELİM SAVAŞALIM KAZANALIM! FAŞİZMİ YENECEK, BAĞIMSIZ, DEMOKRATİK, SOSYALİST TÜRKİYE’Yİ KURACAĞIZ! OHAL’İ TANIMIYORUZ! OHAL HALKA DÜŞMANLIKTIR! Avukatlar Müvekki lleri yle Görüştürülmüyor, Sanatçılar Konser Yapamıyor, Mahalle Halkının Örgütlenmeleri ne Saldırılıyor, Gazeteci lere Haber Yaptırılmıyor, Yazarları Tutukluyor...

[email protected] ADALET ...yuruyus.biz/pdf/pdf/536.pdf“Yönetici, önder insan; kavramın içeriği gereği bir topluluğu, kitlesel veya askeri eylemi programlayan, planlayan,

  • Upload
    others

  • View
    19

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

www.yuruyus-info.org

[email protected]

Haftalık Dergi / Sayı: 53628 Ağustos 2016

Fiyatı: 1 TL (KDV dahil)

AKP Faşizmi, Kendi Mesleğinin Gereğini Yapmayı da “Suç” Haline GetirdiDİRENMEK VE HAKLARIMIZI SAVUNMAK TEK ÇÖZÜMDÜR

BİRLEŞELİM SAVAŞALIM KAZANALIM!FAŞİZMİ YENECEK,

BAĞIMSIZ, DEMOKRATİK, SOSYALİST TÜRKİYE’Yİ KURACAĞIZ!

OHAL’İ TANIMIYORUZ! OHAL HALKA DÜŞMANLIKTIR!Avukatlar Müvekkilleriyle Görüştürülmüyor,

Sanatçılar Konser Yapamıyor,Mahalle Halkının Örgütlenmelerine Saldırılıyor,

Gazetecilere Haber Yaptırılmıyor,Yazarları Tutukluyor...

ADALET İSTİYORUZ, ALACAĞIZ!

ADALET İSTİYORUZ, ALACAĞIZ!

[email protected]: (0-212) 251 94 35

Sahibi ve Sorumlu Yazıişleri Müdürü:Mustafa DOĞRU

Adres: Katip Mustafa Çelebi Mah.Billurcu Sok. No: 20 / 2 Beyoğlu/İSTANBUL

Ofset Hazırlık: Ozan YayıncılıkAdres: Zübeyde Hanım Mah. FevziÇakmak Cad. 1297. Sokak No: 1 Daire: 1Sultangazi / İSTANBULTel1: (0-212) 536 93 44Tel2: (0-212) 536 93 45

Yurtdışı Büro: Vakıf EFSANE Pieter de Hoochstr. 303021 CS Rotterdam/Nederland

ISSN: 1305-7944

Baskı: Ezgi MatbaacılıkSanayi Cad. Altay Sok. No: 10Çobançeşme / Yenibosna / İST.Tel: (0-212) 452 23 02

Avrupa: 4 Euro

Almanya: 4 Euro

Fransa: 4 Euro

İsviçre:6 Frank

Hollanda: 4 Euro

İngiltere: £ 3

Belçika: 4 Euro

Avusturya: 4 Euro

Haftalık Süreli

Yerel Yayın

Siyasi Dergi

Fiyatı: 1 TL

HALKIN AVUKATLARI MESLEKLERİNİNGEREĞİNİ YAPMAK İÇİN DİRENDİLER!

ADLİYEDE OTURMA EYLEMİ YAPARAKMÜVEKKİLLERİYLE GÖRÜŞME HAKKINI KAZANDILAR!..

Halkın Avukatlarının Oturma Eylemi İçinİnternette Yayınlanan Destek Mesajları ve Kendilerinin Yazdıkları;

-Son sözü direnenler söyler-Devrimci avukatlar onurumuzdur, OHAL’e teslim etmeyeceğiz

-Onlar hapishanelerde katledilen ama teslim olmayan devrimcilerin, Özgür Tutsakların avukatları

-Onlar 7 yıl her gün ölüme meydan okuyan 122 şehidin avukatları-Dünyanın tanıdığı avukatlara kimlik tespiti yapacaklarmış

-Bizi dava tehdidiyle mi korkutacaksınız? Hızar makinasını bilir misiniz?Bakın, işte o makinayla işkence yapıldı müvekkillerimize...

-Bizi işkenceyle, gözaltıyla mı korkutacaksınız... Bakın bize... Biz kömür topuna çevrilmiş kadınların avukatlarıyız...

39 Adalet istemekten asla vazgeç-

meyeceğiz! Yeni Eserler örgüt-

lemeye devam edeceğiz!

42 Kınık yaz sanat okulu günlükleri

43 Devrimci İşçi Hareketi: Oya

Baydak Genel-İş Şubesi’ndeişine başladı! Patronsendikacıları dize geldi! Zafer,390 gün direnen Oya Baydak

Direnişi’nin olmuştur!

45 Adalet istiyoruz! Adalet için

Ankara’ya yürüyoruz!

47 Sevgi Erdoğan Vefa Evi

TAYAD’lı Ailelerimize vefa

borcumuzdur

51 Bizler çaresiz değiliz, müvekkil-

lerimizi ne pahasına olursaolsun savunacağız

52 “Sıfırlanan” paralar ve rezil mi

rezil bir hırsızlık hikayesi...

54 Mahallemize uyuşturucu ile

savaş ve kurtuluş merkezi

istiyoruz, alacağız!

55 Yürüyüşümüz ne OHAL'leri ne

baskıları tanır! Her daimhalkın yanındadır, gerçeklerinpeşindedir!

56 Yitirdiklerimiz

İİ ç i n d e k i l e rAvukatlar, faşizmindemokrasicilik oyununun

parçası değildir

25 Solun Köşe Taşları: Faşizmekarşı olduğunu söyleyenlerin,faşizmle uzlaşmak için kur-

dukları ‘yeni’ birliklerine dair

31 Savaş ve Biz: Savaşçının gücü

silahta değil, yüreğindedir!

32 Tarih Cephelilere Diyor ki:Şimdi Karayılan tümCephelilere sesleniyor:Mahallelerinize TOMA’sıyla,akrebiyle, polisiyle,çeviğiyle... düşmanın

girmesine izin vermeyin!

33 10 Soruda: Tarım sorunu

35 Hayatın Öğretikleri: Halk

neredeyse orada olmalıyız

36 İçimizden Birinden: Sanat ne

için ve kim içindir?

37 Gençlik Federasyonu’ndan:Dev-Genç rehberlik

çalışmalarını başlatıyor

38 Liseliyiz Biz: Liselerdeajitasyon-propagandadadikkat etmemiz gereken

noktalar...

7 Faşizmle yönetilen bir ülkede,devrimciler her zaman direnişiçindedirler...

8 Darbeler, OHAL’ler hepsi halkakarşıdır! Halkı daha çoksömürmek, daha çok soymakiçindir!

12 Ülkemizdeki OHAL

uygulamaları-3

14 Devrimci eylem çizgisi vePKK’nin yanlış eylemçizgisi; biri halkın iktidarınagötürür, diğeri düzenegötürür! 1. Bölüm

16 Hapishane Konseyi’ndenCezaevi MerkeziKoordinasyonu’na...

Direnmek örgütlenmektir!

22 Halkımız! Bu halk düşmanı ve

sapkınları aranıza almayın!

23 Halkın Hukuk Bürosu:OHAL yasaları ilehaklarımızı gasp edemezsiniz

4 Parti-Cephe geleneğimizKızıldere’de doğdu, 46 yıl süren dişe diş bir savaşla büyüttük!-2

Savaş Örgütüyüz, Halkİktidarı İçin Savaşıyoruz!

Ebru Yeşilırmak vurulalı62 gün oldu!

Durukan Adıyan tutuklanalı78 gün oldu!

ADALETİSTİYORUZ!

SAVAŞ ÖRGÜTÜ; SAVAŞA GÖRE ŞEKİLLENMİŞKADROLAR, KOMUTANLAR VE SAVAŞÇILARDAN OLUŞUR!

“Yönetici, önder insan; kavramın içeriği gereği bir topluluğu,

kitlesel veya askeri eylemi programlayan, planlayan, bunu hayata

uygulayan, sonuç alan ve bu sonuçlar üzerinde tekrar değerlendirmeler

yaparak, sürekli olarak üreten, kitlelere ve kadrolara hep bir adım

ilerisini gösteren, küçük küçük zaferlerden büyük zaferler elde etmesini

bilen, önderlik yeteneklerine sahip insandır.

Kendi savaş ve devrim gerçeğimiz içerisinde bir önder yönetici; her

şeyden önce Marksist-Leninist tarzda düşünüp yaşayan, devrim davasına

her şeyiyle kendisini adamış, onun dışında herhangi bir uğraşı olmayan

bir insandır.

Kendini ve dünyayı çözümlemiş, kendisini ülkesinin ve dünya

halklarının kurtuluşu için feda etmeyi göze almış, emperyalizmin ve

oligarşinin Marksist-Leninistleri yok etme saldırılarına karşı, her ne

pahasına olursa olsun, bulunduğu her yerde halk kitlelerine önderlik

etmeyi, devrimci savaş doğrultusunda parti örgütleri yaratmayı,

devrimin çıkarları için çalışmayı yaşam biçimi haline getirmiş, bunları

yapmadığı veya yapamadığı zaman kendine ihanet ettiğini bilen

insandır.

O; sabrın, kararlılığın önemini, gerektiğinde hiç kimsenin cesaret

edemeyeceği anda tereddütsüz kendisini de feda ederek cüretli

olabilmenin gerektiğini bilmek durumundadır.” (Kongre Kararlarından)

““BİZ SADECE BİR ÖRGÜTTEN BAHSETMİYORUZ;

SAVAŞ ÖRGÜTÜNDEN BAHSEDİYORUZ...”

(DURSUN KARATAŞ)

SAVAŞ ÖRGÜTÜYÜZ,HALK İKTİDARI İÇİN SAVAŞIYORUZ-2

İSTİY

ORUZ

YAPACAĞIZ

Parti-Cephe Geleneğimiz Kızıldere’de Doğdu,46 Yıl Süren Dişe Diş Bir Savaşla Büyüttük...

4

Yazımızın ilk bölümünde;“- Savaş örgütü, dünyayı ve ülkeyi

tahlil etmiş, kendini bugünün dünyasıve ülkemiz gerçekleri çerçevesindesavaşa göre örgütlemiştir.

- Savaş Örgütü Olmak İdeolojikNetliğe Sahip Olmaktır.

- Savaş Örgütü, Stratejik HedefindenHiçbir Zaman Kopmaz...” demiştik.

Savaş örgütünü incelemeye devamedelim.

Savaşa göre şekillenmiş kadrolar,komutan ve savaşçılar olmadan dabir savaş örgütü olmak mümkün de-ğildir. Diğer bir ifade ile:

Bir savaş örgütünün kadroları, ko-mutanları, savaşçıları savaşa göre şe-killenmiştir.

Nedir savaşa göre şekillenmek?Savaşımız, emperyalizme ve oli-

garşiye karşı Halk Kurtuluş Savaşı’dır.Savaşımız, emperyalist güçlerin ve oli-garşilerin niteliği gereği ölümüne birsavaştır. Emperyalizm ve oligarşiler,kendilerine lüks yaşam, sınırsız tüketimgücü ve olanağı veren, tüm bunlarındaha da ötesinde her istediklerini ya-pabildikleri, her istedikleri kararı ala-bildikleri bir güç sağlayan iktidarlarınıkaybetmemek için milyonları, onmil-yonları sorgusuz sualsiz katletmektençekinmeyecek bir düşmandır. Bununörnekleri tarihte yaşanmış ve günümüzdeyaşanmaktadır. Savaşımız, bu düşmangüce karşı savaşmak ve kazanmak zo-runda olduğumuz bir savaştır.

Bu savaşı kazanmak mümkün mü-dür?

Evet, dünya tarihinde sözünü ettiği-miz düşman gücün yenildiğinin çok sa-yıda örnekleri vardır. Çarlık Rusya’sındayenildiler. İkinci Paylaşım Savaşı’nda,Çin’de, Doğu Avrupa ülkelerinde ye-nildiler, Vietnam’da, Kore’de, Afrikaülkelerinde, Latin Amerika ülkelerindeyenildiler. Yani, yenilgi yaşamadıklarıkıta yoktur. Yenildiler, çünkü tarihinyasaları yenileceklerini söylüyordu. Ye-nildiler, çünkü savaştıkları halkların budev görünümlü düşmanı yenmektenbaşka çıkış yolu yoktu. Halklar, yendilerve gördüler ki, karşılarındaki dev cüsselikaplan, kağıttan imal edilmişti.

Sıra bizdedir. Savaşacak ve yene-ceğiz.

Savaşa göre şekillenmek, savaşmak

ve yenmektir.O halde, savaşa göre şekillenmek,

düşmanla savaşabilecek ve düşmanı ye-nebilecek, bir ruh, coşku, siyasi bilinçve dinamizme, ideolojik donanıma, düş-manı imha edebilecek askeri donanıma,cürete, kararlılığa ve atılganlığa ve yerigeldiğinde savaşı kazanmak için kendinifeda etmekten kaçınmayacak feda bi-lincine sahip olmak demektir. Ve enönemlisi, savaşa göre şekillenmek,bugün sahip olduğun ve yarın sahipolacağın özelliklerle yetinmemek, sürekliyenilenmek ve gelişmektir.

Diğer bir ifade ile, savaş örgütününkadroları, komutanları, savaşçılarıhatta olabildiği ölçüde sempatizanlarıve taraftarları da savaşın yasalarınıöğrenmekle ve uygulamakla yüküm-lüdürler. Kural; savaşın yasalarını öğ-ren, yenilgilerin öğrencisi ol kuralıdır.Savaşın yasaları, savaşın dışında öğ-renilmez. Savaşarak öğrenilir. Savaştazaferler kazanarak ve yenilgiler ya-şayarak öğrenilir. Burada esas olansavaşmak ve yenilgilerin öğrencisiolmayı başarmaktır.

Mao, “Pratik Üzerine” başlıklı ya-zısında savaşı savaş içinde öğrenmeyişöyle anlatır: “Eğer bir savaşı yöne-tenlerin savaş deneyimi yoksa, ilkaşamada belli bir savaşın yönetilme-siyle ilgili kapsamlı yasaları kavra-yamazlar. İlk aşamada sadece birsürü çarpışmaya girip çıkarlar, üstelikde bir çok yenilgiye uğrarlar. Ama budeneyim (kazanılan savaşlardan veözellikle de kaybedilen savaşlardankazanılan deneyim) onların tüm sa-vaşın iç sürecini, yani o belirli savaşınyasalarını kavramalarını, strateji vetaktiklerini anlamalarını ve böylecesavaşı güvenle yönetmelerini sağlar.”(Mao, Pratik ve Çelişki Üzerine, EposYayınları, Sayfa:76)

Halk savaşının yasaları diyor ki;“Halk savaşı politikleşmiş bir askerisavaştır. Yani sosyalistlerin halk sava-şındaki temel mücadele metodları askerisavaş metodudur. Bu savaş klasik savaşmetoduyla değil, politikleşmiş askerisavaş metoduyla yürütülür. Bu savaşta,bütün demokratik ve ekonomik amaçlıhareketler, kitle gösterileri vs. bu poli-tikleşmiş askeri mücadeleye tabidir.Çalışma tarzında, devrimcileri reviz-

yonist ve oportünistlerden ayıran temelkriter budur.” (Mahir Çayan- BütünYazılar Syf.281 Boran Yayınevi)

Yani silahlı mücadele temel; diğermücadele biçimleri ona tabidir. Yani il-legal mücadele temel, legal alandakimücadele (demokratik mücadele) onatabidir. Bu mücadele biçimini temel al-mayan, bu mücadele biçimine göre ken-dini şekillendirmeyen, revizyonist veoportünist bir kafa yapısına sahiptir.

Savaşımızın niteliğini tanımlamak,aslında savaş örgütünün kadrolarını,savaşçı ve komutanlarını tanımlamışolmaktır. O halde, savaş örgütününkadroları öncelikle, silahlı ve illegalmücadeleyi örgütleyecek bir kafa ya-pısına, düşünce tarzına, mücadele an-layışına sahip olmalıdır.

Savaşımızın geldiği aşama ve güncelhedeflerimiz hiç unutulmamalıdır. Savaşıkazanmamızın tek bir yolu vardır; “düş-manı şehir merkezlerine hapsetmek,kırda ve şehirde silahlı ekipleri, milisleriçoğaltmak...” Yani, ülkemizin bütündağlarında olacağız, şehirlerde yoksulhalkımızın yaşadığı gecekondu mahal-lelerinde halk örgütlenmelerimizi bü-yütüp, Halk Meclisleriyle, halk komi-teleriyle, milislerle, düşmanı şehir mer-kezlerine hapsedeceğiz.

O halde, bir kadro bu hedeflereulaşmanın önündeki tüm engelleri sü-ratle ortadan kaldırmalıdır. Bunun içinönce kendinden başlamalı, kendi ki-şiliğindeki engelleri ortadan kaldır-malıdır. Kendiyle savaşmalı ve sava-şımızın ihtiyaçları çerçevesinde kendiniyeniden yaratmalıdır.

Aşur Korkmaz ve Özlem Ercan yol-daşlarımız, kendini yeniden yaratmanıniki örneğidir. Bayrampaşa Hapishane-sinde tutsaktılar. Düşman F Tipi hapis-haneler saldırısını gündeme getirdiğidönemde, kendilerini yeniden yarattılar.Bulundukları yerden hızla koşmaya baş-ladılar, en önlere geçtiler, 19 Aralık2000’de düşman hapishanelere saldır-dığında, kendilerini feda ettiler. 7 yılsüren Ölüm Orucu direnişimizin akacağıyatağı belirleyen yoldaşlarımızdan ol-dular. Asla teslim olunmayacak, direnişmutlaka zafere taşınacak. Ve bedeninitutuşturarak kendini feda ederken Aşuryoldaşımız, “gözüm arkada kalmayacak”dedi, hareketi sınırsız bir güvenle yol-

28 Ağustos2016

Yürüyüş

Sayı: 536

55DİRENMEK VE HAKLARIMIZI SAVUNMAK, TEK ÇÖZÜMDÜR!

daşlarına emanet ederken, son anındaaklında vatanımızın bağımsızlığı,halkımızın kurtuluşu ve bu savaşaönderlik edecek olan savaş örgütü-müzün geleceği vardı.

Savaş örgütünün savaşa göre şe-killenmiş kadroları olacağız, önder-lerimiz ve şehitlerimizden aldığımızemaneti zafere taşımak için. Vatanı-mızın bağımsızlığı, halklarımızınkurtuluşu için. Bağımsızlık, demokrasive sosyalizm için.

İkinci olarak, savaş örgütününkadrosu; ancak, halkı halk savaşıperspektifiyle örgütlemeyi başar-dığında, savaşımızın gelişimi önün-deki engelleri kaldırmayı başarabilir.Sorun, hemen her konu ve hemen heralanda halkı örgütlemeye gelip da-yanmaktadır.

Halkı örgütlemek, savaş örgütünüyenilmez kılar. Amerikan emperya-lizmine diz çöktüren Vietnam halksavaşının komutanı General Vo Ngu-yen Giap, halkın savaşa katılımınınönemini şöyle anlatıyor: “Mücadeleninta başından beri -düşmanlarının sa-yısından, gücünden ve kaynaklarındanbağımsız olarak- bu ilk kadroları ye-nilmez kılan nedir? Bu halkın deste-ğidir ve kadrolar gittikçe daha yüksekderecede kitlelerin bu desteğinin hükmüaltında olacaktır.” Giap.

Halkı nasıl örgütleyeceğiz?Düşünce tarzımız devrimci olacak.Yaşamımız devrimci olacak.Çalışma tarzımız devrimci olacak.Düşünce tarzımızın devrimci olması

ne demektir? Diyalektik-Materyalizmbilimi düşüncemizi belirleyecek de-mektir. Yani, 4+3 dediğimiz diyalek-tiğin dört maddesi ve materyalizminüç maddesi ile düşüneceğiz ve prati-ğimizi bilimsel düşünce yöntemi ilebelirleyeceğiz.

Yani, diyalektik materyalizmin bizeöğrettiği şekilde;

Her olayı neden sonuç ilişkisiiçinde ele alacağız. Kendimiz ve yol-daşlarımızın, hata ve zaaflarına karşıuyanık olacak, bunları neden sonuçilişkisi içinde ele alıp değiştireceğiz.

Bulunduğumuz birim ve alandaherkesin değiştirilebileceği ve eğiti-lebileceği bilinciyle hareket edeceğiz.Halkı örgütlemek için emekten ka-

çınmayacak, asla umutsuzluğa kapıl-mayacağız.

Halkı örgütlemekte hızlı olacağız,fakat sabırsız olmayacağız. Bileceğizki, hiçbir şey bir anda ve emeksiz de-ğişmez. Düşünerek, planlayarak, ör-gütlü bir şekilde harcadığımız emekmutlaka bir birikim yaratır ve sonuçtaçalıştığımız birim ve alanda bir dö-nüşüm yaratır.

Bileceğiz ki, halkı örgütlemek, bu-lunduğumuz birim ve alanda çelişkileridoğru tespit etmek, bulunduğumuzbirim ve alanı çok iyi tanımakla müm-kün olacaktır. Halkı tanımak ve çeliş-kileri doğru tespit etmek, örgütlenmeçalışmamızda atacağımız ilk adım ol-malıdır.

Bileceğiz ki, örgütlenmemizi be-lirleyen halkın maddi yaşam koşulla-rıdır. Bunun anlamı, öncelikle çeliş-kinin en yoğun olduğu yerde örgüt-lenmeliyiz. Çelişkinin en yoğun olduğuyerler, halkımızın en yoksul kesimininyaşadığı bölgelerdir. O halde öncelikleburalara gideceğiz.

Savaş örgütünün kadrosu, eğerhalkı örgütleyemiyorsa öncelikle ya-şamına bakması gerektiğini bilecek.Nasıl yaşıyorsak, öyle düşünürüz. Vepratiğimiz bu düşüncemize göre şe-killenir. Başarının birinci yolu yaşa-mımızı örgütlemektir. Yaşamımızı dev-rimcileştirmektir.

Savaş örgütünün kadrosu, olaylara,sorunlara bilinemezciliğin, belirsizliklerinyarattığı puslu bir havada bakmazlar,her şeyin bilinebilir olduğu bilinciyle,önce sorunları, olayları anlar, çözümlemeyapar ve çözümünü geliştirir.

Devrimci düşüncenin bir savaşörgütü kadrosuna kazandıracaklarıbaşlıklar halinde bunlardır denile-bilir.

Devrimci yaşam, savaş örgütükadrosunun çalışma yaptığı alanda,halkı daha baştan yaşamıyla etki-lemesi anlamına gelir. Yaşamı dev-rimci olmayan bir kadro, savaşçı,daha baştan halkı örgütleme gücünükaybetmiş demektir. Söyledikleriyleyaşamı uyumsuz olan kadro ve sa-vaşçılarımızın halk nezdinde inan-dırıcılığı olmayacak, halka güvenvermeyecektir. Yaşamı devrimciolan kadro, disiplinli ve kurallı ça-lışma tarzıyla hem halkı örgütle-

mekte, hem de düşmanın saldırılarıkarşısında güçlü, dirençli, gizlilik ku-rallarına uygun örgütlenme yaratmadabaşarılı olabilecektir.

Ancak, devrimci düşünce ve yaşamasahip olan bir kadronun çalışma tarzıda devrimci olabilecektir. Çalışma tar-zımızı belirleyen, sürecimizin özellik-leridir. Sürecimiz; her alanda savaşı bü-yütmek, illegal örgütlenmelerimizi, halkörgütlenmelerimizi büyütme, gerilla vemilis örgütlenmelerimizi büyütme sü-recidir. O halde, çalışma tarzımız, buhedeflerimize göre şekillenecek, demo-kratik alanda çalışma yaparken bile, il-legal mücadelenin örgütlenmesini ba-şaran bir çalışma tarzına sahip olaca-ğız.

Ve tüm hedeflerimize ulaşmak içineğitimin temel işlevini unutmayacağız.

“Silahlı güçlerin savaşma kudre-tinin kaynağını, siyasi çalışmayı dur-maksızın güçlendirmek; bu da temelbir ilkedir. Kadroların ve savaşçılarınpolitik çizgi ve görevlere, askeri çizgive görevlere, partinin bütün direktiflerive devletin yasalarına uyum sağla-maları için politik eğitim ve ideolojikönderliğe özel önem verilmesi; silahlıgüçlere Marksizm-Leninizmin aşılan-ması; ulus bilinçleri ile birlikte sınıfbilinçlerinin yükseltilmesi; yurt sevgisi,sosyalizm ve proleterya enternasyo-nalizminin zihinlerine yerleştirilmesi;ve bu temelde savaşkanlıklarının vedövüşmek ve kazanmak kararlılıkla-rının artırılması...” (Vietnam UlusalKurtuluş Savaşı-GİAP)

(devam edecek)

“Eğer bir savaşı yönetenle-rin savaş deneyimi yoksa, ilk

aşamada belli bir savaşın yöne-tilmesiyle ilgili kapsamlı yasa-

ları kavrayamazlar. İlk aşamadasadece bir sürü çarpışmaya gi-rip çıkarlar, üstelik de bir çokyenilgiye uğrarlar. Ama bu de-neyim (...) onların tüm savaşıniç sürecini, yani o belirli sava-şın yasalarını kavramalarını,

strateji ve taktiklerini anlamala-rını ve böylece savaşı güvenleyönetmelerini sağlar.” (Mao)

Yürüyüş

28 Ağustos2016

Sayı: 536

AKP FAŞİZMİ, KENDİ MESLEĞİNİN GEREĞİNİ YAPMAYI DA “SUÇ” HALİNE GETİRDİ!6

-15 Temmuz sonrası polis vefaşistler iş birliği halindemahallelere saldırdılar…

Sarıgazi, Çayan, Gazi,Okmeydanı ve İkitelli’ye

saldırılar oldu.

-En az 73 Halk Cepheligözaltına alındı, bunların

içlerinde hala gözaltı süresidevam edenler var.

-16 Halk Cepheli tutuklandı.

-7 Ağustos günü katil polislerÇayan Mahallesi’nde halka

ateş açtı. Halk, polislerimahalleden kovdu.

-Tekirdağ ve Edirne F TipiHapishaneleri önünde hak

gasplarını protesto eden TAYAD’lı Ailelere polis ve jandarma saldırdı.

-Grup Yorum’un İkitelli konserine polis saldırdı.

Barikatların ardında ve polis saldırısı altında konser devam etti.

-1 Mayıs ve İkitelli’de halkın adalet talepli yürüyüşlerine saldırılar oldu.

-22 Ağustos günü sabaha karşı Gazi Halk Meclisi pazar yeripolisler tarafından yıkıldı.

-Müvekkilleriyle görüşemeyen Halkın Hukukçuları, Çağlayan’daİstanbul Adliyesi’nde oturma eylemi yaparak görüş hakkı kazandılar.

FAŞİZMLE YÖNETİLEN BİR ÜLKEDE DEVRİMCİLERFAŞİZMLE YÖNETİLEN BİR ÜLKEDE DEVRİMCİLERHER ZAMAN DİRENİŞ İÇİNDEDİRLERHER ZAMAN DİRENİŞ İÇİNDEDİRLER

DİRENİYORUZ, SAVAŞIYORUZ…DİRENİYORUZ, SAVAŞIYORUZ…

OHAL’İ TANIMIYORUZ!OHAL’İ TANIMIYORUZ!

Edirneİkitelli

İkitelli

7DİRENMEK VE HAKLARIMIZI SAVUNMAK, TEK ÇÖZÜMDÜR!

Yürüyüş

28 Ağustos2016

Sayı: 536

AKP FAŞİZMİ, KENDİ MESLEĞİNİN GEREĞİNİ YAPMAYI DA “SUÇ” HALİNE GETİRDİ!88

“OHAL millete değildir. OHALbize, kendimize ilan edilmiştir. Hü-kümete, devlete ilan edilmiştir. Budarbe girişimini yapanlar, onlarındestekçilerinden hesap sorulmasıiçin biz kendimize OHAL ilan ettik.Millet serbest...”

Başbakan Binali Yıldırım geçti-ğimiz günlerde yaptığı bir açıklamadabu sözleri söyledi. “OHAL’i biz ken-dimize ilan ettik” diyor.

Bu tam bir demagoji ve yalandır. Ve ekonomi ile ilgili de şu açık-

lamaları yapıyordu Binali Yıldırım: “Ekonomimiz dimdik ayakta. Dar-

be sadece �ekonomimizde şöyle biretki yaptı; Rusya ile uçak krizi olduğuzaman ekonomik � göstergelerde nekadar değişim olduysa, bu hain darbeteşebbüsünden sonra da o � kadardeğişim oldu. Dolayısıyla Türk eko-nomisi, bankacılık sistemi, bu çokbüyük bir hainlik, çok büyük bir olay,hiç tınmadı bile, tıkır tıkır bütünsistem çalıştı.

Vatandaşlar darbeden sonraki ilkmesai günü 2,5 �milyarlık dolar boz-durdu, bankalara yatırdılar. Bugünekadar ise 11 milyar dolar, �yani ne-reden bakarsan 30 milyar liradanfazla parayı bankalara getirdi, �ya-tırdılar. Döviz bozdurarak... Vatandaşsadece bu hain darbe girişimini �bas-tırmakla kalmadı, Türk ekonomisininde bu darbeden etkilenmemesi içingereken �her türlü katkıyı sağladı.”(Milliyet, 06.08.2016)

Yalanlar devam ediyor: Ekonomitıkırındaymış! Kim için tıkırında eko-nomi? Halk için mi? Yalan. Halkdaha fazla yoksullaşmaktadır. BakınOHAL’den sonraki uygulamalarına,çıkardıkları yasa ve KHK’lara. Artıkmeclise de gerek duymadan, anayasaengeli de taşımadan istedikleri yasayıçıkartıyorlar. CHP’si, MHP’si ile bur-juva muhalefeti; AKP’nin OHAL ilemeclisi devre dışı bırakmasına sözdekarşı çıkıyorlar, ancak gerçekte ya-pılan düzenlemelerin sorumluluğun-dan, yıpranmaktan kurtarıyorlar ken-dilerini bir anlamda.

Faşist AKP iktidarı, OHAL sonrasıekonomi alanında pek çok düzenleme

yaptı ve yapmaya da devamediyor.

“Bazı Alacakların YenidenYapılandırılması” adı verilenyasa teklifi ile AKP; serma-yenin ödemediği vergilere,sosyal güvenlik primlerineyeni bir af getirecek. Kaynağıbilinmeyen zenginliklerinyani kara paranın ülkeye ge-lişinin önü düzleniyor bu dü-zenleme ile.

“Yatırım ortamının iyileş-tirilmesiyle ilgili” düzenle-melerle tekellere daha fazla kolaylıkgetiriliyor.

Bireysel emeklilik düzenlemeside OHAL sonrası gündeme getirilendüzenlemelerin başında geliyor. Böy-lece bu alanı da tekellere açıyorlar.

“Varlık Fonu” düzenlemesi... Veson olarak da tüketimi ve bununlabağlantılı olarak borçlandırmayı özen-direcek, daha yüksek bir borçlanmayımümkün kılacak düzenlemeler...

Ve yüzden fazla kurumun özel-leştirilmesinin yolunun açılması. Ade-ta satılmadık şey bırakmıyorlar. Kendideyimleriyle “devleti satıyorlar.”

Tüm bu düzenlemelerin özü, yer-li-yabancı tekellerin sömürü olanaklarınıbüyütmek, halkın alın terini, ülkeninkaynaklarını yağmalamak ve talan et-mek, soygun ve sömürüyü her türlüdenetimin, yasanın dışına çıkarmaktır.

İşte OHAL’in özetidir bu durum.Neden OHAL’lere ihtiyaç duyduk-larının ifadesidir. Oligarşi OHAL ilekendisini ekonomik olarak da yenidenyapılandırmış oluyor bir anlamda.Gündeme getirdiği siyasal düzenle-melerle, yani baskı ve terörle, soygunve sömürüye karşı muhalefetin önünüdaha baştan kesmek istiyor.

İşte bunun için OHAL kendilerinedeğil, halka yönelik çıkartılmıştır.Tıpkı 12 Eylül faşist cuntasının halkakarşı çıkartıldığı gibi.

Oligarşinin EkomomikKrizden ÇıkmasınınÇözümü; Darbeler, OHAL’ler,

Sıkıyönetimlerdir... Cumhurbaşkanı, Başbakanı, ba-

kanları ile AKP yöneticileri kaygıduymayın her şey yolunda, ekono-mimizde sağlam ve ayaktayız diyorlar.Yaptıklarına baktığımızda bunu kiminiçin söylediklerini, ne için söyledik-lerini de görebiliriz.

AKP daha önce gündeme getiripgeri çektiği kara para düzenlemesinişimdi OHAL sonrasında yenidengündeme getirdi.

“Bazı Alacakların Yeniden Yapı-landırılması” adı verilen yasa teklifiile AKP iktidarı sermayenin ödemediğivergilere, sosyal güvenlik primlerineyeni bir af getirirken, bir yandan dayurt dışındaki “para, altın, döviz, men-kul kıymet ve diğer sermaye piyasasıaraçları ile her türlü gemi, yat vediğer su araçlarının” Türkiye’ye ge-tirilmesinin yolunu açıyor. Böyleceyurt dışında elde edilen ve kaynağıbilinmeyen zenginliklerin Türkiye’yegetirilmesinde nereden bulunduğunun,kaynağının ne olduğunun araştırılmasıengellenmiş olacak.�

Varlık barışı denilen düzenlemekara para aklanması anlamına geliyor.Bu yolla 30 milyar TL civarında birsıcak paranın ülkeye geleceği söyle-niyor.

Birbirini tamamlayan diğer iki dü-zenleme de Zorunlu Bireysel Emeklilikve Varlık Fonu düzenlemesidir.

Bireysel Emeklilik Sistemi (BES),OHAL’den önce AKP’nin günde-minde olan bir tasarıydı. Mayıs ayısonunda Başbakan Yardımcısı Meh-met Şimşek, Bireysel Emeklilik Sis-

DARBELER, OHAL’LER HEPSİ HALKA KARŞIDIRHALKI DAHA ÇOK SÖMÜRMEK, DAHA ÇOK SOYMAK İÇİNDİR!

temi’ne (BES) otomatik katılımı sağ-layacak çalışmanın hazır olduğunuduyurmuştu. Taslaktaki yeni çalış-maya göre 45 yaşın altında kalantüm çalışanların otomatik olarakBES’e dahil edileceği, zorunlu olarak100 lira kesinti yapılacağı, kişininisterse ancak 6 ay sonra ayrılabileceğifakat çıkışın da minimum 1-2 yılıalabileceği ve de asgari ücretlilerdendahi zorunlu kesinti yapılacağı dü-zenlemede yer alan ayrıntılardır.

Uygulamanın özü açıktır; Patronlar üzerindeki yükü tümüyle

almak, devletin SGK sorumluluğunuda hafifletip çalışanlara yüklemek.Bir havuz oluşturulmaya çalışılıyor.Dahası bu havuzun kaynağı bireyselemeklilik zorunlu hale getirilerekbüyütülmeye çalışılıyor. Ne için? Te-kellere sunmak için. Emekçinin emeğitekellere pazarlanıyor.

“Bireysel emeklilik sistemine dahilolanlara damga vergisi muafiyeti ge-tiriyoruz... Uluslararası firmalar, dün-ya devi bir firma var, Türkiye’yi böl-gesel üs yapmaya karar verdi. Bunuverince Türkiye’den 70 ülkeyi bura-dan yönetmeye karar verdi” diyerekZorunlu Bireysel Emekliliğin pro-pagandasını yapıyor AKP iktidarı.

Emeklilik hakkı ve buna ilişkindüzenlemeler insanca yaşam için zo-runlu düzenlemelerden biri. AKP ik-tidarı diyor ki; insanca yaşam içinyeterli bir emekli maaşının verilmesisorumluluğunu ben üstlenmeyeceğim.Gelirinden tasarruf yapabilirsen, bi-reysel emeklilik fonuna pay ayırabi-lirsen, gelecekte bundan yararlanırsınyok ayıramazsan, bugün süründüğüngibi emekliliğinde de sürüneceksin...

AKP iktidarı ekonomideki dövizsıkıntısını ve kaynak ihtiyacını karşı-lamaya dönük Varlık Fonu’nu gün-deme getirdi. Başbakan Binali YıldırımVarlık Fonu ihtiyacını şu sözleriyleözetledi: “Türkiye bütçe açığı olan,dış kaynakla ekonomisini büyüten birülke. Dolayısıyla bütçe açığını, cariaçığı daha fazla açmadan kaynakoluşturarak, büyük projeleri gerçek-leştirmek ve Türkiye’nin ekonomikgöstergelerini dengede tutmak içinTürkiye Varlık Fonu (TVF) kuruluyor.”

Fonun kaynakları neler olacak?

TVF’nin kaynakları, özelleştirmekapsamında bulunan ve fona devrinekarar verilen kuruluş ve varlıklar ileÖzelleştirme Fonu’ndan fona akta-rılmasına karar verilen nakit fazla-sından oluşacak. Ayrıca BakanlarKurulu’nca fona aktarılmasına veyaşirket tarafından yönetilmesine kararverilen kamu kurum ve kuruluşlarınıntasarrufu altında bulunan ihtiyaç faz-lası gelir, kaynak ve varlıklar ile fontarafından yurt içi ve yurt dışı sermayeve para piyasalarından ilgili mevzuatkapsamında yer alan izin ve onayaranmaksızın sağlanan finansman vekaynaklar da yer alacak. Bu kapsamdaörneğin Bireysel Emeklilik Sistemi(BES) gibi fonlar üzerinden aktar-malar da kaynak olacak.

Varlık Fonu kimi çevrelerce “pa-ralel bütçe” olarak da adlandırılıyor.

“Özel hukuk hükümleri” kapsa-mında bu fonun Sayıştay denetiminindışında tutulacağı maddesi de var.Dahası var, düzenleme ile VarlıkFonu adı altında vergiden ve tümyasalardan muaf şirketler oluşturu-lacak. Fonla, doğalgaz ve petrol gibiyurt dışındaki stratejik sektörlereyasal ve bürokratik kısıtlamalarabağlı olmadan doğrudan yatırım ya-pılabilecek.

Fon demek soygun demektir. İş-sizlik fonunu iç edenler, emeklilikfonunu iç edenler Varlık Fonu’nu dasoygun fonuna dönüştürecektir. Mev-cut örneklerinden de bilindiği gibiAKP iktidarı oluşturduğu bu yenifonu da yabancı ve yerli tekellerepeşkeş çekecektir. Ve bunun yarattığısonuçların faturasını da yine emek-çilere, Türkiye halklarına ödetecektir.

Fon’un kaynağını büyütmeninyollarından biri özelleştirmeler.

“TBMM Plan ve Bütçe Komisyo-nu’nda önceki gün kabul edilen tasa-rıyla, 100’den fazla kuruma varlıklarınıve ticari hisselerini özelleştirme ida-

resine devretme ve bu şekilde özelleş-tirme yolu açılıyor. Tasarıya göre ara-larında Atatürk Orman Çiftliği, DevletTiyatroları Genel Müdürlüğü, TürkTarih Kurumu ve Türk Dil Kurumu’nunda olduğu kurumlar, varlıklarını özel-leştirme idaresine devrederek, ihaleyasasının kapsamı dışında özelleşti-rebilecek.” (Hürriyet, 13.08.2016)

Satacak hiçbir şey kalmayıncayakadar satıyorlar.

Tüketimi ve bununla bağlantılıolarak borçlandırmayı özendirecek,daha yüksek bir borçlanmayı mümkünkılacak düzenlemeler de AKP’ningündemindeki konulardan. Buna göreBankacılık Düzenleme ve DenetlemeKurumu (BDDK) bünyesinde AKPtarafından yürütülen çalışmada kredikartı ve bireysel tüketici kredilerinegetirilen sınırlamaların kaldırılması,vadelerin uzatılması düşünülüyor.

Hiçbir düzenlemede halkın, emek-çilerin çıkarı yoktur. Onların yaşam-larını iyileştirme, insanca yaşam ko-şulları sağlama yoktur. Yerli-yabancıemperyalist tekellerin çıkarları vardır.Onlara kaynak sağlamak vardır. Ya-pılan düzenlemelerle emekçilerin ya-şamlarını daha da çekilmez hale ge-tirmek vardır. OHAL işte tam da bu-nun için uygulanmaktadır. OHALadı altında her türlü halk düşmanıpolitikalar meşru hale, olağan halegetirilmek isteniyor.

12 Eylül’den 19 Aralık’a,OHAL’e... Her ŞeyEmperyalist Politikaları Daha RahatUygulayabilmek İçindir

“20 yıl boyunca onlar güldü, bizağladık. Şimdi gülme sırası bizde...”

Bu sözün sahibi Türkiye İşverenSendikaları Konferedasyonu (TİSK)Başkanı Halit Narin’e aittir. Bu sözlerinsöylendiği tarih 12 Eylül 1980 askeri

28 Ağustos2016

Yürüyüş

Sayı: 536

99DİRENMEK VE HAKLARIMIZI SAVUNMAK, TEK ÇÖZÜMDÜR!

faşist darbesinin ertesi günleridir. Bu sözler adeta 12 Eylül’ün özeti

gibidir. 12 Eylül Amerikancı faşistdarbesi uygulamalarıyla patronları,işbirlikçi tekelleri ve emperyalist te-kelleri güldürmüş, halkı ise ağlat-mıştır. 12 Eylül faşist darbesinin ha-yata geçirdiği kararların başında 24Ocak Kararları gelir.

“24 Ocak Kararları, gerçekte, ül-kenin emperyalizmin açık pazarı halinegetirilmesi planından başka bir şeydeğildi. Bu ekonomik plana göre dışborçların ödenmesi, emperyalist şir-ketlerin ve oligarşinin sermayesinindaha da arttırılması amacıyla, ülkeninbütün zenginliklerinin ve emeğin es-kisine oranla daha da çok sömürülmesigerekiyordu. Bunun için de her şeydenönce sınıf mücadelesinin durdurulması,‘politik istikrar’ın sağlanması şarttı.

“24 Ocak Kararları ücretlerin don-durulması, ve giderek daha da düşü-rülmesi, grevlerin yasaklanması; ya-tırımların azaltılması ve işsizliğinartması, kamu harcamalarının kısıl-ması yani maaşların dondurulması,eğitim, sağlık gibi hizmetlere ayrılanparaların azaltılması, kamu yatırım-larının durdurulması, aşırı zamlarınyapılması; sürekli devalüasyon ileülke üretiminin ucuza dışarıya satıl-ması; yüksek faiz oranlarıyla halkınelindeki son kuruşun da elinden alın-ması anlamına geliyordu. 24 OcakKararları, sömürü ve soygun karar-larıdır ve bu kararları, ülkeyi tamamenemperyalizmin açık pazarı haline ge-tirmeyi amaçladığı için; örneğin 1970kararlarından ve ECEVİT’in uygu-ladığı ekonomik politikalardan çokdaha kapsamlıydı.” (Haklıyız Kaza-nacağız, syf: 186)

Sonrasında herkesin kabul edeceğigibi 24 Ocak Kararları ancak, halkın

tümden susturulup yıldırıldığı, grev-lerin yasaklandığı, devrimci hare-ketlerin ezildiği bir ortamda uygula-nabilirdi. Bunun anlamı ise 12 EylülFaşist Cuntası’dır.

24 Ocak Kararları, 12 Eylül askerifaşist cuntasının temel nedenlerindenbiridir. Tekellerin lehine bir düzen-leme olan 24 Ocak Kararları, askerifaşist cuntanın da Amerikancı ka-rakterini ortaya koyar.

Dönemin iktidarı olan Demirel’inAP iktidarı, ’80 öncesi koşullarda24 Ocak Kararlarını uygulayabilmekiçin başlıca şu düzenlemelere ihtiyaçduyuyordu:

2559 sayılı Polis Vazife ve Sela-hiyetleri Yasası. Bu yasayla polisinyetkileri genişletildi.

3201 sayılı Emniyet Teşkilatı Ya-sası. Böylece polislerin dernek kur-maları yasaklanıyordu.

5442 sayılı İl İdare Yasası. Buyasayla vali ve kaymakamların, is-tedikleri zaman askeri kuvvetleri kul-lanmalarına olanak tanınıyordu.

171 sayılı Toplantı ve GösteriYürüyüş Hürriyeti Yasası. Bu yasaylagösteriler denetim altına alınıyor,izinsiz gösteri yapanların cezalarıarttırılıyordu.

1630 sayılı Dernekler Yasası da,dernek çalışmalarını denetim altınaalıyor, devrimci derneklerin kapatıl-masını sağlıyordu.

Demirel’in AP iktidarı bu düzen-lemeleri de 24 Ocak Kararları’nı dadevrimci muhalefetin varlığı nede-niyle uygulayamadı. Bunun sonucu-dur ki emperyalizm ve oligarşi faşistdarbeyi gündeme getirdi.

Demirel’in gündeme getirdiği dü-zenlemeler ve 12 Eylül faşist darbe-sinin uygulamaları OHAL ile karşı-laştırıldığında benzerlikler görüle-cektir. Bu ekonomik kararlar ancakdizginsiz faşist terör koşullarında ha-yata geçirilebilirdi. Ve böyle de oldu.Bugün de OHAL ile yapılmaya çalı-şılan budur.

“Cezaevlerine hakim olamazsakIMF programlarını uygulayamayız”diyen Ecevit iktidarı hapishanelerdeki19 Aralık Katliamı’nı açıkça savun-muştur. Aynı Ecevit yıllar önce 24Ocak 1980 kararları için de “Bu Şili

modelidir, askeri müdahale olmadanuygulanamaz” demişti.

Onyıllarca halkımıza “sol” diye“demokrat” diye yansıtılan B. Ecevit’ingerçekte emperyalizm ve oligarşininhas adamı olduğunun açık itiraflarıdırbunlar.

Katliamcı Ecevit’in dün de bugünde itiraf ettiği gerçek şudur: Halk düş-manı politikaları uygulamak için darbegerekir, katliamlar gerekir, sıkıyöne-timler gerekir, OHAL’ler gerekir.

OHAL Halka ZulümDemektir, Daha FazlaSoygun ve SömürüDemektir! OHAL’lere Karşı Kendiİktidarımız İçin Örgütlenelim, Savaşalım

“İşbirlikçi tekelci burjuvazininistemleri olan ve 12 Eylül’le uygu-lanma şansı bulan 24 Ocak kararları,işbirlikçi tekelci burjuvazinin eko-nomik ve siyasi planda güçlenmesinigetirmiştir. Karlı alanlarda işbirliğigelişmiş, tekelci burjuvazi tarafındanyetersiz bulunsa da emperyalist ser-maye girişinde bu dönem görece birartış olmuştur. Daha önce kimya vepetrole yönelen yabancı sermaye, 12Eylül sonrası bankacılık, sigortacılık,ticaret ve turizm gibi üretim dışı çokkarlı ve risksiz alanlarda etkinliğiniarttırmıştır.” (Haklıyız Kazanacağız)

Faşist AKP iktidarı da, oligarşininiçinde bulunduğu krizi, devleti ye-niden organize ederek atlatmaya ça-lışıyor. Halk için değil, emperyalistve yerli işbirlikçi tekeller için çalışı-yor. Ekonomik ve siyasi politikala-rının özü budur. Daha çok ve daharisksiz bir sömürü.

Bu politikada tehlike ve düşmanhalktır. Bakmayın “OHAL’i milletedeğil kendimize ilan ettik” yalanlarına.Ülkemizi emperyalistler için tam birsömürü, yağma ve talan olanağınadönüştürüyorlar. Hiçbir zamanOHAL’ler, sıkıyönetimler, darbeler oli-garşiye karşı olmamıştır. Bu süreçlerher zaman emperyalizmi ve oligarşiyidaha da güçlendirmeye hizmet etmiştir.

Amerikan işbirlikçileri bunu bazengizleme gereği de duymuyorlar:

Yürüyüş

28 Ağustos2016

Sayı: 536

AKP FAŞİZMİ, KENDİ MESLEĞİNİN GEREĞİNİ YAPMAYI DA “SUÇ” HALİNE GETİRDİ!10

“Mahkeme kararı ile işe dönü-yorlar öyle şey olur mu yav, gitsinbaşka iş yapsın. Bunları hep değiş-tireceğiz” diyor T. Erdoğan. Ve devamediyor “ihbar tazminatını, kıdem taz-minatını verirsin başının çaresinebak dersin. Tüm sektörleri arındırmazamanıdır. (...) Değişiklik yaparsanızdevlet rahatlar. Çünkü devletin ye-niden yapılanması şart.”

Emperyalizm uşaklığını daha ek-

siksiz yerine getirsin diye devletinyapılanması şarttır.

Bu düzende halkın çıkarı yoktur.Bu düzen halka karşı bir düzendir.OHAL daha fazla yoksullaşmak, iş-sizlik, yozlaşma, katliam demektir.OHAL bizden çaldıkları ve zorunluhale getirdikleri fonları yağmalamakdemektir. OHAL özelleştirme adı al-tında zenginliklerin yağmalanması, iş-sizlik ve kazanılmış hakların yok edil-

mesi demektir. Ekonomideki düzen-lemelerin kaçınılmaz sonucudur yok-sulluk, işsizlik, açlık. Ve yoksul ve açinsanlar insanca yaşam talep edecektir.OHAL, insanca yaşam talebini baskıve terörle boğmak demektir.

Emperyalizm ve faşist AKP’ninOHAL düzenine karşı kendi örgüt-lenmelerimizi yaratarak, kendi ikti-darımız için savaşmaktan başka çö-zümümüz yoktur.

Halk Cephelileriz, OHAL KararınıTanımıyoruz!

İkitelli Halk Cephesi, 21 Ağustos’ta İstanbul– İkitelli’de yapılan Adalet Yürüyüşü sırasındakatil polisin saldırarak gözaltına aldığı ve dahasonra tutuklanan Eser Çelik için yazılı açıklamayaparak uygulanan keyfiliği tanımayacaklarınıdile getirdi. Açıklama da kısaca şu sözler yeraldı: “Katil AKP hükümeti yürürlüğe soktuğuOHAL ile birlikte yıllardır halka ve devrimcilereyaptığı saldırıları yasallaştırmıştır. Bizler halkız,bizler devrimcileriz, bizler Halk Cephelileriz.OHAL’i Tanımıyoruz!”

���

OHAL'e Karşı Halk MeclislerindeBirleşiyoruz

Gazi Halk Meclisi Düz bölgesinde, 21 Ağus-tos'ta “Halk Meclisine Katıl /Gazi Halk Meclisi”imzalı 7 adet pankart yaptı. Ayrıca “OHAL’eKarşı Halk Meclislerinde Birleşelim/Gazi HalkMeclisi” imzalı 3 adet pankart mahallenin çeşitlibölgelerine asıldı.

���

Adaleti Biz Sağlayacağız!Cepheliler Esenyurt'ta 20 Ağustos'ta Esenyurt

Balıkyolu Köprüsü üzerine “Halkımız FaşizmeKarşı Silahlanalım / Cephe" imzalı pankart astı.

Esenyurt Yeşilkent Mahallesi’nde 20 Ağus-tos’ta “Devrimci Tutsaklar Onurumuzdur”, “Tec-rite Son” “DHKP-C” yazılamaları yapıldı. Busırada bir faşistin iş yerinin duvarında “OsmanlıSancağı” diye tabir edilen bayrak 2 Cepheli ta-rafından indirildi. Cepheliler; “Esenyurt’ufaşizme dar edeceğiz” diyerek eylemlerini bitirdi.

���

OHAL Durumunu TartıştıkSarıgazi’de 17 Ağustos'ta bir kafede HHB

avukatları OHAL durumu ve OHAL durumun-daki gözaltılar hakkında seminer verdi. Yapılanseminere 30 kişi katıldı.

Her Hafta Kemal Delen Parkı’nda Buluşuyoruzİkitelli Halk Cepheliler, 23 Ağustos'ta Kemal Delen Parkı'nda

OHAL konulu bir halk toplantısı düzenledi. İlginin yoğun olduğutoplantıda Halk Cepheliler; OHAL’i tanımadıklarını, OHAL'inhalka sadece huzursuzluk getirdiğini, halkı sindirmeyi amaçladığınıanlattılar. Bu düzenin halka bir şey vermeyeceğini ve açlığın,yoksulluğun adaletsizliğin çözümünün, Halk Meclisleri çatısıaltında örgütlenmekten geçtiğini ifade ettiler. Toplantının sonundamahalle halkını, her hafta Salı ve Cumartesi günleri KemalDelen Parkı’na çay sohbetine davet ettiler.

Her Yerde BizimSloganlarımızıGöreceksiniz!Halk Cepheliler 18 Ağus-

tos’ta Okmeydanı’nın çeşitliyerlerine pankart astı.

“OHAL’i Tanımıyoruz! Ka-mil Sarıkaya ve Yasin CelepSerbest Bırakılsın- Halk Cep-hesi” imzalı 1 adet pankartAnadolu Parkı’na asıldı.

“OHAL’i Tanımıyoruz! Ka-mil Sarıkaya ve Yasin CelepSerbest Bırakılsın- Halk Cep-hesi” imzalı 1 adet pankart Yo-lağzı’na asıldı.

Okmeydanı Halk Cephesi ayrıca, 16 Ağustos’ta hukuksuzcatutuklanan Halk Cepheli Kamil Sarıkaya ve Yasin Celep için 17Ağustos’ta; “Kamil Sarıkaya Serbest Bırakılsın”, “Yasin CelepSerbest Bırakılsın-Halk Cephesi” imzalı 20 adet yazılama yaptı.

28 Ağustos2016

Yürüyüş

Sayı: 536

1 1DİRENMEK VE HAKLARIMIZI SAVUNMAK, TEK ÇÖZÜMDÜR!

Anayasa’nın 120. maddesine görealınan olağanüstü hal kararının uygu-laması, 2935 sayılı kanuna dayandırıl-maktadır. Kanunun kabul tarihi25.10.1983’tür ve iki gün sonra daResmi gazetede yayımlanmıştır.

OHAL’İN AMACI: “Madde 1 - Bu kanunun amacı, a) Tabii afet, tehlikeli salgın hasta-

lıklar veya ağır ekonomik bunalım,b) Anayasa ile kurulan hür demokrasi

düzenini veya temel hak ve hürriyetleriortadan kaldırmaya yönelik yaygın şiddethareketlerine ait ciddi belirtilerin ortayaçıkması veya şiddet olayları sebebiylekamu düzeninin ciddi şekilde bozulmasıdurumlarında olağanüstü hal ilan edilmesive usulleriyle olağanüstü hallerde uygu-lanacak hükümleri belirlemektir.” şeklindeaçıklanır.

Yasanın kapsamı:“Madde 2 - Bu Kanun; olağanüstü

hal ilanına tabii afet, tehlikeli salgın has-talıklar veya ağır ekonomik bunalım hal-lerinde ilan edilen olağanüstü hallerdevatandaşlar için getirilecek para, mal veçalışma yükümlülükleri ile olağanüstühallerin her türü için ayrı ayrı geçerli ol-mak üzere, temel hak ve hürriyetlerinnasıl sınırlanacağı veya nasıl durdurula-cağına, halin gerektirdiği tedbirlerin nasılve ne suretle alınacağına, kamu hizmetigörevlilerine ne gibi yetkiler verileceğine,görevlilerin durumlarında ne gibi deği-şiklikler yapılacağına ve olağanüstü yö-netim usullerine ilişkin hükümleri kapsar.”

Olağanüstü halin ilanı: “Madde 3 - Cumhurbaşkanının baş-

kanlığında toplanan Bakanlar Kurulu: a) Tabii afet, tehlikeli salgın hasta-

lıklar veya ağır ekonomik bunalım hal-lerinden birinin veya birden fazlasınıngörülmesi durumunda

b) Anayasa ile kurulan hür demokrasidüzenini veya temel hak ve hürriyetleriortadan kaldırmaya yönelik yaygın şiddethareketlerine ait ciddi belirtilerin ortayaçıkması veya şiddet olayları sebebiylekamu düzeninin ciddi şekilde bozulmasıhallerinde, Milli Güvenlik Kurulunun

görüşünü de aldıktan son-ra;

Yurdun bir veya bir-den fazla bölgesinde veyabütününde altı ayı geç-memek üzere olağanüstühal ilan edebilir.

Olağanüstü hal kararıResmi Gazete’de yayım-lanır ve hemen TürkiyeBüyük Millet Meclisi’ninonayına sunulur. TürkiyeBüyük Millet Meclisi tatilde ise derhaltoplantıya çağrılır. Meclis, olağanüstühal süresini değiştirebilir. BakanlarKurulunun istemi üzerine, her defasındadört ayı geçmemek üzere, süreyi uza-tabilir veya olağanüstü hali kaldırabilir.

Bakanlar Kurulu, olağanüstü halinbu maddenin birinci fıkrasının (b) bendigereğince ilanından sonra; süreyi uzat-maya, kapsamını değiştirmeye veyaolağanüstü hali kaldırmaya ilişkin hu-suslarda da karar almadan önce MilliGüvenlik Kurulu’nun görüşünü alır.

Olağanüstü hal kararının hangi se-beplerle alındığı, bölgesi ve süresi,Türkiye radyo ve televizyonuyla veBakanlar Kurulunca gerekli görülenhallerde diğer araçlarla ilan edilir.”

KANUN HÜKMÜNDEKARARNAME:

“Madde 4 - Olağanüstü hal süre-since, Cumhurbaşkanının başkanlığındatoplanan Bakanlar Kurulu, olağanüstühalin gerekli kıldığı konularda Anaya-sanın 91. maddesindeki kısıtlamalarave usule bağlı olmaksızın, kanun hük-münde kararnamemeler çıkarabilir. Bukararnameler Resmi Gazete’de yayım-lanır ve aynı gün Türkiye Büyük MilletMeclisi’nin onayına sunulur.”

Yasanın ayrıntılarına bakıldığındahalk için bir tehlike, olağanüstü bir durumyokmuş gibi görünen OHAL uygula-maları, ülkemizin yakın tarihine baktı-ğımızda halka karşı, devletin yönetmekrizlerinde baş vurduğu yasa dışı hertürlü faaliyetin yasallaştığı uygulamalarolmuştur.

Kanun hükmünde kararnameler ana-

yasa mahkemesinin denetimi dışındadırve karaname çıkarma yetkisi her alan-dadır.

Kanun hükmünde kararname yetkileriile donatılan Cumhurbaşkanlığının baş-kanlığındaki bakanlar kurulu, her türlükeyfi kararlar alıp hak ve özgürlüklerikısıtlamışlardır. “Süper” valiler aracılığıile ülkemiz kan gölüne çevrilmiştir.

Ülkemizde OHAL dönemini baş-latan karar 1987’de iktidardaki Ana-vatan Partisi ve Başbakan Turgut Özaltarafından alınmıştır. Bingöl, Diyarbakır,Elazığ, Hakkari, Mardin, Siirt, Tuncelive Van’da uygulanmaya başlanmıştır.

Yasaya göre OHAL 6 ay için ilanedilir ve Meclis 4’er ay uzatabilir. Ül-kemizde OHAL, uygulamaya geçiş ta-rihi olan 19 Temmuz 1987’den 30 Ka-sım 2002’ye kadar Bakanlar KuruluKararıyla 46 kez uzatılmıştır.

OHAL VE SÜPER VALİLERİN YETKİLERİ

Kanun Hükmünde Kararname’yegöre; “Bu KHK ile İçişleri Bakanı’na,OHAL Bölge Valisi’ne ve OHAL Böl-gesi dahilindeki il valilerine tanınanyetkilerin kullanılması ile ilgili hertürlü karar ve tasarruflarından dolayıbunlar hakkında cezai, mali veya hukukisorumluluk iddiası ileri sürülemez vebu maksatla herhangi bir yargı merciinebaşvurulamaz.” Bütün faşist rejimlerbu tür kararnamelerle, işledikleri bütünhalk düşmanı suçlara yönelik kendile-rine cezasızlık zırhı oluşturmaktadırlar.

OHAL valilerine verilen yetkileriaçacak olursak:

“ - Vali, Jandarma Asayiş Komuta-

ÜLKEMİZDEKİ OHAL UYGULAMALARI-3Ohal Nedir? Hangi Koşullarda Uygulanır?

Yürüyüş

28 Ağustos2016

Sayı: 536

AKP FAŞİZMİ, KENDİ MESLEĞİNİN GEREĞİNİ YAPMAYI DA “SUÇ” HALİNE GETİRDİ!112

Kuruçeşme FilmFestivali

20 Ağustos'ta Kuruçeşme KültürDerneği’nde Yılmaz Güney’in “Ar-kadaş” filmi gösterildi. Film göste-rimine yaklaşık 50 çocuk ve halktan20 kişi katıldı.

Adalet İstiyoruz Alacağızİkitelli Halk Cephesi 17 Ağustos

günü, akşam saatlerinde Adalet Kam-panyası kapsamında Karakol Caddesive Cemevi Bölgesi’nde 300 adet“Adalet İstiyoruz Alacağız” yazılısticker çalışmaları yaptı. İkitelli HalkCephesi Kemal Delen Parkı’nda 16Ağustos’ta da çay sohbeti programıdüzenledi.

“F Tipi Film”i İzliyor, İzletiyoruz

Gazi Halk Meclisi 18 Ağustos’taGazi Sondurak Hakan Kasa Parkı’ndafilm gösterimi yaptı. Film öncesi ya-pılan çalışmalar sonucu halkın filmeilgisi yoğundu. Bu haftada alınankarar doğrultusunda 50 kişiyle “FTipi Film” seyredildi.

nı’na yetki verir. - Vali, çalışmalarında sakınca gö-

rülen personelin tayini veya görevalanının dışında çalışmasını sağlar.

- Valinin isteği derhal yerine geti-rilir. Vali köy, mezra ve benzeri yer-leşim birimlerini boşaltabilir, birleş-tirebilir veya kamulaştırabilir. Bunlarıresen (kendiliğinden, suç duyurusuolmadan) ve ivedilikle yapabilir.

- Vali yetkilerini istediği vali veyaasayiş komutanına devredebilir.

- “387 sayılı kanun hükmünde ka-rarname”ye göre vali, 6 Kasım 1989tarihinden başlayarak bir ay içindeOlağanüstü Hal Bölgesi’nde ikametedenlere, ellerinde bulunan ruhsatsızsilahlara, menşeilerine bakmaksızıntaşıma ve bulundurma ruhsatı vere-bilir.”

Kelimenin tam anlamıyla sınırsızöldürme yetkileri ile donatılmış “süper”valilerin suçları:

Bu sınırsız yetkilerle donatılmışvalilik görevine ilk olarak Hayri Ko-zakçıoğlu atandı. 4,5 yıl boyunca yü-rüttüğü OHAL valiliği süresince ger-çekleşen tüm katliamlardan sorumlu-dur.

Kendi açıklamalarına göre 4,5 yıldabölgede 2 bin 639 olay meydana gel-miş, 1353 PKK’lı, 608 sivil öldü-rülmüştür.

2 bin 639 olay diye övündüğü failimeçhuller, infazlar ve kayıplardır.

Korucu sayısı, onun döneminde,5 binden 30 bine çıkmıştır.

Ayrıca; - 1989’da Siirt’in Silopi ilçesinde

altı köylü kurşuna dizilerek öldürüldü. - 1989 yılında incelemeler yapmak

üzere güneydoğuya gelen UluslararasıAf Örgütü’nün Türkiye masası şefiHelmut Oberdiek ile yanındaki bir

gazeteci gözaltına alındı. - Kozakçıoğlu, OHAL valiliğinin

kendisine verdiği yetkilerle, bölgedekibazı siyasilerin, aşiret liderlerinin vekamu görevlilerinin süreli olarakOHAL bölgesine girişini yasaklamıştı.

- Kozakçıoğlu, 1990’larda BirleşmişMilletler’in sağladığı, o dönemin para-sıyla 2 milyar lira tutarında olan fonukişisel hesabına geçirdiği iddialarıylada gündeme gelmişti. Dönemin Cum-hubaşkanı Süleyman Demirel “Paralarörtülü ödenekten teröre karşı mücadeleiçin verilmiştir. Ancak ne için harcandığıaçıklanırsa devlet sıkıntıya düşer” diyerekKozakçıoğlu’nu savunmuştu.

Hayri Kozakçıoğlu’ndan sonra 6aylığına Necati Çetinkaya, ardındanda 1992 yılında Ünal Erkan “süper”vali olarak görev aldı.

Süper valilik görevinden önce kendinidevlete kanıtlamış olan Erkan’la ilgiliMİT raporunda şunları belirtiyordu:“Esasen, Ünal Erkan başkanlığındakiİstanbul Emniyet Müdürlüğü’nün üstdüzey kadrosu, İstanbul’daki yeraltıdünyasıyla yakın ilişki içerisindedir. Builişkinin en büyük koordinatörü emekliCinayet Masası Şefi Ahmet Ateşli veMüdür Yardımcısı Mehmet Ağar’dır”deniyordu. Aynı zamanda döneminhayali ihracatlarda da adı geçen BankerBako olayının ardındaki güçlerin ÜnalErkan, Mehmet Ağar, Cevdet Saral veİstanbul Emniyet Müdürlüğü’nün diğerüst düzey yöneticileri olduğu da belir-tiliyor.

Valilik yaptığı dönemde faili meçhul,infaz ve katliamlardan sorumlu Erkan,kendisine sorulduğunda “Ben mi so-ruşturacağım? On üç tane vilayet var”ifadeleriyle JİTEM’in varlığını dahikabul etmemiş olsa da Kürdistan’dayaşananlardan sorumludur.

90’lı yılların OHAl ValisiHayri Kozakçıoğlu

Doğançay’da kurulanHalk Bahçesi’nin su so-runu 19 Ağustos'ta halkındesteği ile çözüldü. Halk-tan hem maddi yardımhem de yol yöntem soru-larak çözüm üretildi.

İzmir Doğançay Halk Bahçesive Tohum Merkezi’nde

İlk Tohumlarımız Filizlendi

28 Ağustos2016

Yürüyüş

Sayı: 536

11 3DİRENMEK VE HAKLARIMIZI SAVUNMAK, TEK ÇÖZÜMDÜR!

Kürt milliyetçi hareketinin halkazarar veren, “savaş gerçeği” diyerekhalkın katledilmesini meşrulaştırançarpık eylem anlayışı, gelinen aşamadaadeta bir çizgiye dönüşmüştür. Açıkçasavunulan bir çizgi...

Bu çizgi, bu anlayış her açıdansorgulanmaya muhtaçtır. Bu anlayıştatarihsel ve siyasal haklılık yoktur. Buanlayışta devrim diye, halkın kurtuluşudiye bir sorun yoktur. Bu anlayıştasilahlı mücadele meşruluğunu yitir-miştir. Bu anlayışta düşman ve dostkimdir, belirsizleşmiş adeta yer de-ğiştirmiştir.

Tüm bunlar bizim subjektif yorumve değerlendirmelerimiz değil, tersineKürt milliyetçi hareketinin eylemindeve söyleminde ortaya çıkan açık ger-çeklerdir.

13 Mart 2016’da Ankara KızılayMeydanı’nda tamamı halktan insanlarolmak üzere 38 ölüm, 120’nin üzerindeyaralı... 12 Mayıs’ta Diyarbakır’da16 köylünün ölümü... 7 Haziran’daİstanbul Vezneciler’de 6’sı halktan 12ölü... Yüzlerce kilo patlayıcı kullanı-larak öldürülen halktan insanlar…

Ve Kürt milliyetçilerinin açıklamaları:“Türk halkı sessiz kalarak onayladığıbu savaşın mağduru olmaya mahkum-dur.” “Gerçekleştirdiğimiz eylemlerdesavaşın kaçınılmaz bir sonucu olaraksivil kayıpları yaşanmıştır, yaşanmaktadır.Bu yönüyle de ölümlerin sorumluluğuAKP faşist rejiminindir.”

Bu eylem ve söylemlerde devrim-cilik, yurtseverlik, ilericilik yoktur.Burjuvazinin, oligarşinin halka bakışıvardır. Halklarımızın kurtuluşu; özgür,adaletli, eşit, sınıfsız, sömürüsüz birdüzen hedefi yoktur, burjuva düzenözlemi vardır.

Bu çarpık anlayışla mücadele halk-larımızın kurtuluşu mücadelesindenayrı ve bağımsız değildir. Bu anlayışlamücadele devrim mücadelemizdir.

Kürt milliyetçi hareketinin gerçeği;devrimci doğrularımızı, ideolojimizibir kez daha hatırlatmayı, ortaya koy-mayı zorunlu kılıyor.

Tarihsel ve siyasal olarak haklıolan biziz; devrimciler, yurtseverlerve halktır meşru ve haklı olan.

Haklılığımızın temeli sömürücü,zorba yönetim ve düzenlere karşı sa-vaşımızdır. Haklılığımızın temeli sö-mürücü düzene karşı sömürüsüz, eşit,adaletli bir düzen için savaşmamızdır.

Bu savaş bugünün savaşı değildir.Tarihin başlangıcından bugüne gel-mektedir. Sömürü ve zulüm düzenisona erene kadar da devam edecekbir savaştır.

Bunun için tarihsel olarak biz hak-lıyız. Bu haklılığımızın kaynağı vezorunlu sonucudur devrim. Devrim,iktidarın bir avuç asalak sömürücüsınıf olan burjuvazinin elinden alınıpmilyonların eline, işçi ve emekçi sınıfıneline geçmesi ve sömürü düzenininyerine sömürüsüz, sınıfsız bir düzeninkurulmasıdır.

Sınıflar mücadelesinin bir parçasıolarak ve politik amacımız olarak iktidarıalmamıza hizmet edecek olan devrimcieylemlerimizdir. Çünkü haklı ve meşruolmamız tek başına yetmez. Çünkü em-peryalizm ve oligarşinin gayri-meşruolması, tarihsel, siyasal, ideolojik olarakgüçsüz ve yenilmiş durumda olmasıonun iktidarını ortadan kaldırmıyor.Emperyalizm ve oligarşinin iktidarını

ortadan kaldıracak olan devrimci eyle-mimizdir.

Devrimci şiddeti temel alan dev-rimci eylemimizin odağında halk var-dır. Devrimci eylemimizin ölçüsühalktır; halkın ihtiyaçları, halkın çı-karları, halka vereceği mesajlar...

Devrim hedefini yitirenler devrimcieylem çizgisinden de uzaklaşırlar. Dev-rimci eylem çizgisinden uzaklaşanlar,halkın kurtuluşundan da uzaklaşırlar.Düzen içi bir güç haline gelirler, düzeninyedeği durumuna gelirler.

Kürt milliyetçi hareketinin gelişimibunun ispatıdır.

“Bağımsız Kürdistan”dan “ÇözümSüreci”ne... “Devrimci şiddet”ten “Körterör”e gelinmiştir.

Biz Kürt halkı ile Kürt milliyetçi-lerini kesin biçimde ayırıyoruz. Kürtmilliyetçilerinin yanlış-çarpık eylemanlayışları, emperyalizmin kara gücühaline gelmeleri, haklılık ve meşru-luklarını yitirmeleri, Kürt halkınınhaklı ve meşru taleplerinin ortadankalktığı anlamına gelmiyor. Kürt mil-liyetçilerinin Kürt halkını temsil et-mediği, edemeyeceği anlamına gelir.

Türk ve Kürt halkının tek temsilcisivardır; bu temsilcilik Kürt ve Türkhalklarını nihai kurtuluşa götürecekML çizginin kendisidir. Bu temsilcilikemperyalizm ve oligarşi ile uzlaşmazçizginin sahibi olmaktır. Bu temsilcilikhiçbir koşulda halka zarar veren ey-lemler yapmamaktır.

Devrimci Eylem Nedir? Düşmana verdiği zararla veya vur-

duğu darbeyle; askeri, politik, örgütselsonuçlar elde etmeyi ve bu sonuçlarüzerinden halk kitlelerini eğitmeyi, onlarıdevrim lehine saflaştırmayı, sınıflar mü-cadelesini, devrimci hareketi geliştirmeyihedefleyen eylemdir.

Bir örgütün söylemi ne olursaolsun, kendini nasıl nitelendirirse ni-

DEVRİMCİ EYLEM ÇİZGİSİ VE PKK’NİN YANLIŞ EYLEM ÇİZGİSİ BİRİ HALKIN İKTİDARINA GÖTÜRÜR, DİĞERİ DÜZENE GÖTÜRÜR

1.BÖLÜM SAVAŞ GERÇEĞİ DİYE HALKIN KATLEDİLMESİ MEŞRULAŞTIRILAMAZ! DEVRİMCİ SAVAŞ HAKLI BİR SAVAŞTIR!

Devrimci şiddeti temelalan devrimci eylemimizin

odağında halk vardır.Devrimci eylemimizin

ölçüsü halktır;halkın ihtiyaçları,halkın çıkarları,

halka vereceği mesajlar...

Yürüyüş

28 Ağustos2016

Sayı: 536

AKP FAŞİZMİ, KENDİ MESLEĞİNİN GEREĞİNİ YAPMAYI DA “SUÇ” HALİNE GETİRDİ!14

telendirsin belirleyici olan ortaya koy-duğu eylemdir. Somut olan budur, ger-çek olan budur. Eylemi devrimci ol-mayanın kendisi de devrimci değildir.

Devrimci Eylemin Hedefleri Nedir?

İdeolojik, politik, tarihsel düşma-nımız sömürücü egemen sınıflardır.Bugün sömürücü sınıfların baş tem-silcisi burjuvazidir. Onun sömürü düzeniemperyalist-kapitalist düzendir.

Emperyalist-kapitalist düzen yıkıl-madan, burjuvazinin iktidarına son ve-rilmeden, halkın devrimci iktidarı ku-rulmadan kurtuluşumuzu sağlayamayız.

İşte bunun için devrimci eylemin he-defi, dünya halklarının baş düşmanı em-peryalizm ve onun yerli işbirlikçileri sö-mürücü egemen sınıflardır. Devrimcieylemin hedefi emperyalist-kapitalist dü-zendir. Emperyalizm ve oligarşinin kendisive halka karşı savaşta kullandığı hertürü askeri, ekonomik, siyasi, ideolojikörgütlenmeleri ve kurumları devrimcieylemin hedefleridir.

Devrimci Eylemin İlkeleri Nedir?

Biz ML’ler “kazanmak için her yolmübahtır” anlayışını mahkum ediyoruz.Bu anlayış haklılığını ve meşruluğunuyitirmiş ya da haklılık ve meşruluk bi-linci olmayanların anlayışıdır.

Eylem, amacımıza varmak için biraraç ise, araç amaca uygun olmalıdır.

Kazanmak istediğimiz devrimdir,halkın iktidarıdır, sosyalizmdir. Adaletli,insanca, eşit bir düzendir. Halk içinbir düzendir.

“…Her yol mübahtır” anlayışı hiçbirkural ve ilke tanımayan, ölçü tanımayançarpık, yanlış bir anlayıştır. Burjuvazininanlayışıdır.

Savaşı kazandıracak olan devrimciilkelerimiz, geleneklerimiz ve değer-

lerimizdir. Halk kur-tuluş savaşımız bun-lar üzerinde yükselir.

İşte bunun için il-kesiz-kuralsız eylemolmaz. Devrimci ey-lemimizin temel ilkeve kuralları vardır.

Birincisi, devrim-ci eylem ilkesel ola-

rak halka ve halk saflarındaki güçlerezarar vermez.

İkincisi, kesin olarak işkence vevahşet gibi burjuvaziye ait yöntemlerikullanmaz.

Üçüncüsü, hedef amaca uygun ol-malıdır. Silahlı eylemde namlularımızher zaman halk düşmanlarına dönüktür.

Devrimci Eylemde,Dost Düşman Ayrımı Neden Zorunludur? Bu Ayrım Yapılmazsa Ne Olur?

Bir savaşta dost düşman ayrımı, ama-cımızı da ortaya koyar. Halkı eğitmeyi,halkı örgütlemeyi, halkı saflaştırmayıesas alan devrimciler, eylemlerini debuna göre gerçekleştirir. Dost düşmanayrımının netliği amaç ve hedefimizdekinetliğin ifadesidir. Dost düşman ayrımınınnetliği, ideolojik netliğimizin ifadesidir.

Politik amaç olan, iktidarı hedefle-yen devrimciler, iktidarı oligarşininelinden almak için dost saflarını bü-yütmek, düşman saflarını daraltmakzorundadır.

Dost düşman ayrımı sınıfsal bir ay-rımdır.

Kapitalist düzen başlıca iki temelsınıfa ayrılmıştır; burjuvazi ve prole-tarya. Bu ayrımın karşılığı emek vesermaye çelişkisidir.

İnsan düşüncesi ve iradesinden ba-ğımsız olarak dünya iki cepheye ay-rılmıştır: Emek cephesi ve sermayecephesi. Ki bu çelişki emperyalist-ka-pitalist düzenin temel çelişkisidir. Sos-yalist bir düzenin kurulmasıyla çözülürbu çelişki.

Bu çelişkinin çözümüne götürecekolan baş çelişki ise, emperyalizm iledünyanın ezilen halkları arasındaki çe-lişkidir.

Dost-düşman ayrımı bu çelişkiler

üzerine oturur. Dost-düşman ayrımıbu temel üzerinde yapılmazsa emper-yalizme ve oligarşiye hizmet etmek,onun yedeğine düşmek kaçınılmazdır.

Kürt milliyetçi hareket, dost-düşmanayrımını belirsizleştirmiş, yitirmiştir.Emperyalizme yönelik tek bir eylemyapmamış olanlar, bununla adeta gu-rurlananlar, halka yönelik pek çokeylem yapmış, bunu da savunmuşlardır.

Neden böyledir? Dost düşman ayrımını kaybetmek

iktidar iddiasını kaybetmektir. Kürtmilliyetçi hareket, iktidar iddiasını kay-bettiği, emperyalizmin-oligarşinin dü-zeninde kendisine yer aradığı için em-peryalizme ve oligarşiye karşı cephedensavaşmazken; halkı karşısına almaktançekinmemiştir.

Emperyalizm ve oligarşiye “çözümsüreci başlasın” diyor. “Barış” diyor.Kürt milliyetçileri için emperyalizmve oligarşi “düşman” sıfatı taşıma-maktadır.

Devrimci Eylemler Sınıflar Mücadelesinin Bir Parçası Mıdır?

Sınıflar mücadelesi başlıca üç cep-hede sürer; ideolojik, politik ve eko-nomik mücadele cephesinde.

Tarihin en devrimci sınıfı olan, sö-mürü düzenine son verecek olan, halk-ları kurtuluşa götürecek olan işçi sınıfıbu üç cephede, örgütlenmeleri ve mü-cadeleleri ile burjuvaziyi yenerek zafereulaşacaktır.

Sınıflar mücadelesi devrimin koşul-larını olgunlaştırmaktır. Devrimin ko-şullarını nasıl olgunlaştıracağız? Halkkitlelerini devrim lehinde saflaştırmak,bilinçlendirmek, örgütlemek; düşmancephesini dağıtmak, daraltmak, birbirinedüşürmek, istikrarsızlaştırmak, ona dar-beler vurmak, yenilebileceğini göstermek,halk kitlelerini sömürü düzenine karşıgüvensizleştirmek, ondan çözüm bekle-mez hale getirmek vb. devrimin koşul-larını olgunlaştırmak, düzenin kriziniderinleştirmek anlamına gelir.

ML’nin ustaları bize, her devrimintemel sorununun, iktidar sorunu oldu-ğunu söylerler. Devrimci eylem iktidarıyakınlaştırmasıyla ve devrimin koşul-larını olgunlaştırmasıyla sınıflar mü-cadelesinin bir parçası durumundadır.

17 Şubat - Ankara

28 Ağustos2016

Yürüyüş

Sayı: 536

11 5DİRENMEK VE HAKLARIMIZI SAVUNMAK, TEK ÇÖZÜMDÜR!

Özgür Tutsaklık nasıl yaratıldısorusunun akla gelen ilk cevabı kuş-kusuz “DİRENMEK”tir.

Her koşulda direnmek Parti-Cep-helilerin kimliği olmuştur. Yazı di-zimizde 12 Eylül Cuntası’nın hapis-hane politikalarına ayrıntılı yer ve-riyoruz. Bugün Parti-Cephe kültü-rünün, değerlerinin, ideolojisinin ya-ratılmasında en önemli kilometretaşlarından birisidir Cunta hapisha-nelerindeki direnişlerimiz...

12 Eylül Cuntası’nın hapishane-lerinde oportünist, reformist sol di-renmedikleri için yok olup giderkenParti-Cepheliler her koşulda diren-menin mükün olduğunu göstermişlerve direnerek çelikleşmişlerdir.

Özgür Tutsaklık nasıl yaratıldısorusunun bir başka cevabı ise “ÖR-GÜTLENMEK” olacaktır.

Tepeden tırnağa örgütlü, yüzyıl-ların yönetme deneyimine sahip sö-mürü düzenine karşı örgütlenmedendirenmek mümkün olamazdı.

Biz bu düzeni kökünden yıkmakistiyoruz.

Ve bu iddiamızdan hiçbir dönemgeri durmadık. 12 Eylül Cuntası’nınhapishanelerinde olsun, F tipi tecrithücrelerinde olsun hep bu iddiamızladirendik. Onun için direnişlerimizkendiliğinden bir tepki değil, düşmansaldırılarını boşa çıkartmak için veiktidar iddiasıyla hareket edilen ör-gütlü direnişler olmuştur. Onun içinrahatlıkla diyebiliyoruz ki, düşmanınhiçbir saldırı politikası Parti-Cephe-liler üzerinde etkili olmamıştır.

Cuntanın hapishane politikalarıbirçok örgütü teslimiyet ve yok olmanoktasına getirirken Parti-Cephelilerideolojik birliklerini sağlamlaştırarakçıkmışlardır.

Yazı dizimizin bu bölümünde, 12Eylül Cuntası’nın çok kapsamlı sal-dırılarına karşı tüm tutsak kitlesininbirliğini sağlamak ve direniş hattındatutmak için oluşturulan HapishaneKonseyi’ni ele alacağız.

Direnmek Örgütlenmektir

Egemen sınıfların topyekun sal-dırdığı koşullarda, bu saldırıya mu-hatap olan guçlerin birliğini sağla-mak, mucadelenin başarısı için önem-li etkendir. Tutsaklık koşulları buyasanın geçerli olduğu, hem de çokdaha elzem olduğu alanlardan biridir.Bu durumda, hapishane platformunda;her siyasetin, bir arada bulunduğutum siyasi grup ve tek tek devrimci,yurtsever ve demokratların birliğinisağlamak için, gerekli sorumlulukve esnekliği göstermesi zorunluluktur.Kısacası, kitlelerin bulunduğu hermucadele alanı gibi hapishanelerdede, asgari de olsa bir birlik, örgutlulukolmadan mucadele başarıya ulaşamaz.İşte bu zorunlu ihtiyaç, hapishanelerdeKonsey örgutluluğu geleneğini ya-ratmıştır.

Konsey, hapishanelerde solguçlerin asgari birliğinin,örgutluluğunun ifadesidir.

Metris direnişinde olsun, diğerhapishaneler direnişlerinde olsun,mucadeleyi belli bir anlayıştan ha-reketle ileri göturecek, yaşamı genelanlamda disipline edecek örgutlen-meler olmaksızın; kalıcı adımlar at-mak, tamamen olanaksız olmasa da,çok zor olurdu.

12 Eylul Cuntası’nın hapishaneleredoldurduğu, asgari anlamda duzenideğiştirme konusunda hemfikir olansiyasi grup ve örgutlenmeler; yaşamın

her alanında olduğu gibi var olmak,mucadele etmek, belli ilke ve kararlaruzerinde uzlaşıp anlaşarak örgutlen-mek zorundaydılar. Buna bağlı olarak,bir an önce mucadele birlikleri oluş-turma gereğinden hareketle -geçmişdeneylerden de yararlanarak- 1981yaz aylarında Metris HapishanesiKonseyi oluşturuldu.

Konsey; işkenceci hapishane yö-netimine karşı aktif mucadeleye ka-tılan ve siyasi tutukluluk kimliğinisavunan tum devrimci siyasi grup-larla; ilkeli, kalıcı ve demokratikmerkeziyetçilik temeli uzerinde inşaaedilmiş, ortak devrimci mucadeleyiyönlendiren bir karar ve yurutme or-ganı işlevini ustlendi.

Konsey aynı zamanda, devrimcisiyasetler arasında zulme karşı asgarimuştereklerde birliğin, karşılıklı guve-nin ve dayanışmanın somut ifadesiolan özgul örgutlenme biçimiydi.

Devrimci tutsakların her zamankitemel talebi olan «siyasi tutuklulukhakkı»nın elde edilmesi için çabagösterip, bu yönde her olanağı de-ğerlendirerek somut adımlar atmakve her koşulda siyasi varlığın, dev-rimci onur ve ilkelerin ödunsuz sa-vunucusu olmak yukumluluğundey-di.

Konsey bu çerçevede, devletinher turlu yaptırım, işkence, dayatmave keyfi uygulamalarına karşı aktifmucadele yurutur, insanca yaşamkoşullarının sağlanması; söz konusuhak ve olanakların yaratılması; ko-runması ve geliştirilmesi için muca-dele eder; ama ilke ve onur sorunla-rında, önemli siyasi tavırlarda, siyasiyoğunlukların politik bağımsızlıkla-rına ters duşen konularda bağlayıcıkarar alamazdı.

PARTİ-CEPHE GELENEĞİDİR

DİRENİŞ VE ZAFER

6. BÖLÜM

Yürüyüş

28 Ağustos2016

Sayı: 536

AKP FAŞİZMİ, KENDİ MESLEĞİNİN GEREĞİNİ YAPMAYI DA “SUÇ” HALİNE GETİRDİ!16

Konsey’e hapishane direniş hat-tındaki tum siyasetler katılabiliyordu.Ve siyasetler belirlenmiş ilkelere göreoy hakkına sahipti. Bu arada kararalmayı çabuklaştırmak, genel kararlarıaçıklamak, uygulanıp uygulanmadı-ğını denetlemek, ivedi karar alınmasıgereken durumlarda, genel olaraktutuklular adına inisiyatif kullanmakiçin; dört siyasetten oluşan bir «Ha-pishane Konseyi Üst Yurutmesi»oluşturulmuştur.

İlk Metris Konseyi fiili yurutmesiDevrimci Sol (DS), Devrimci Kur-tuluş (DK), Partizan (P), Halkın Kur-tuluşu (HK) davası tutsaklarının tem-silcilerinden oluşturulmuştur. 27gunluk açlık grevi sürecinde KonseyYurutmesine DY davası tutuklularınıntemsilcileri de katılmıştır.

Konsey’de bağlayıcı genel ka-rarlar uç çeşit oylama aracılığıylabelirleniyordu:

1- Kitle çoğunluğu, 2- Kitle ile siyaset çoğunluğunun

birlikte aranması, 3- Siyaset sayısı çoğunluğu. Konsey’in pratik işlerliği sağlan-

mış da olsa, bu pratik karar meka-nizmasına yön verecek ciddi bir iş-leyiş programı oluşturulamamıştır.Örneğin karar almadaki uç çeşit oy-lamanın nedeni buydu. Kitlece azsiyasetler her zaman kararlarda siyasetsayısı çoğunluğunun esas alınmasınısavunagelmişlerdir. Kitlesel ağırlığıolan siyasetler ise kitle çoğunluğunu

savunuyorlardı.Devrimci Sol davası tutsakları

ise, genelde tutuklu kitlesini bağla-yacak kararlarda, kitlenin kararlarınuygulayıcısı olması nedeniyle, kitleçoğunluğunun esas alınması gerek-tiğini savunuyordu ki doğru olan dabuydu.

1983 Temmuz-Ağustos açlık gre-vine kadar kararlar ya kitle çoğunluğuve siyaset çoğunluğu birlikte gözönune alınarak, ya da kitle çoğunlu-ğuna göre oluyordu. Kitle çoğunluğukoşulunu da isteyen siyasetler, çokönem taşımadıkça siyaset çoğunluğuişleyişine onay veriyorlardı.

Bu durumda netlik yoktu.’83 açlık grevi sonrasında Dev-

rimci Sol davası tutsakları eylemikıran DK, P ve DY ile hiçbir şey ol-mamış gibi aynı Konsey yapısı içindeolamayacağını açıkladı. Alınan pratiktavırların, mucadele anlayışının gi-derek farklılaşması ve sistemleşmesiister istemez pratikte iki Konsey yada iki başlı Konsey örgutlenmesinidoğurdu. Bunlardan biri statukocuçizgiyi, en geri direnme çizgisini sa-vunurken, diğeri kararlı bir direnişçizgisini savunuyor ve taktikler ure-tiyordu.

Somut olarak iki başlı Konsey;mucadeleyi sağa çekmeye çalışandört siyasi dava tutukluları temsilci-lerinin (HK, P, DY, DK), 1984 Nisan’ıile Haziran açlık grevi-ölum orucu

sırasında «ayrılıkçı (!) tavır aldı»gerekçesiyle DS ve TİKB davalarıtutuklularının Konsey ilişkisini don-durmasıyla tamamen su yuzune çık-tı.

Bu, iki ayrı çizginin, mucadeleanlayışları sonucu iki ayrı karar me-kanizmasına ve iki ayrı Konseyörgutlenmesine pratik olarak atılanadımın başlangıcıydı.

1983 Temmuz-Ağustos açlık greviöncesi, Konsey’de oy hakkı olan si-yasi dava tutukluları şunlardı: DS,DK, HK, P, DY, GKK, TİKB, K,PY, DHB, Acilciler, THKP-C/HDÖ,Kawa, Emeğin Birliği, Otonom, İS,CY, ÇS, THKP-C Savaşçıları, Rızgari,Dev-Savaş, HY, PK, EB...

1983 açlık grevinden sonra Troç-kistler, TDY, TKEH, PKK de Kon-sey’e eklendi.

4 Şubat 1984’de tek tip elbisegiydikleri için EB, Rızgari ve Troç-kistler Konsey’den atıldılar.

‘Ne Olursa Olsun Birlik’ Demek İlkesizliktir!

«Devrimci birlik, içi boş lafızlarladolu, soyut, kağıtları susleyen man-zumeler değil, mucadelede birliktir.Ne olursa olsun birlik savunulamaz.Bu ilkesizliktir!» diyen DevrimciSol davası tutukluları; mucadeledebirlik sağlamak için her turlu çabayıgöstermelerine rağmen; mucadeleaçısından bir adım ileri atmak (helezorunlu durumlarda) bile olanaksızhale geldiğinde, kendi özguçleriyleharekete geçmekten çekinmediler.Bu, devrimci sorumluluğun gereğiidi.

Devrimci mucadelenin genel çı-karlarının korunması, ileri adım atıl-ması, direniş çizgisi sahiplerince herzaman hareket noktası olmuştur.

Devrimci Sol davası tutsakları,direnişi geri çeken, idarenin planlarınıbozacak yerde kolaylaştıran her öne-riye ve Genel Karara (GK) karşıçıktı. Bu tur GK’lara -genel olarakuymakla birlikte- muhalefet şerhikoydu. Örneğin, hapishane yöneti-minden teksir kağıdı, kurşunkalem,keçeli kalem alma, mektup yazma,hukumlulerin ayrı koğuşlara alınma-sına direnmeme vb. GK’lara karşı

12 Eylül döneminde Metris Hapishanesi’nde bir direnişsonrasında tutsaklar kendi yaralarını sarıyor...

28 Ağustos2016

Yürüyüş

Sayı: 536

11 7DİRENMEK VE HAKLARIMIZI SAVUNMAK, TEK ÇÖZÜMDÜR!

çıkmasına rağmen, uydu. Bu birliğingereğiydi. Ancak koğuş direnişlerikonusunda sonradan çıkarılan GK’aolumsuz niteliğinin önemi dolayısıylauymadı. Çunku bu direniş oldukçaönemli, maddi yaşamın dayattığı bireylemdi. Ve ayrıca sağa kayan sta-tukocu çizgi artık hemen her turludirenişe karşı çıkıyordu.

Parti-Cepheliler gerek hapisha-nelerde gerekse dışarda birlikleri hepmücadeleyi büyütme temelinde elealmıştır. Mücadeleyi büyütmeyenbirliklerin içinde yer almamıştır.

Cezaevleri Merkezi Koordinasyonu;Parti-Cephe’nin Türkiye Devrimci Hareketine Kazandırdığı Mücadele Birliğidir!

Gerek hapishanelerde gerekse dı-şarda “birlik” konusunda solun geç-mişi adeta çöplük gibidir. Sayısızbirlikler kurulmuştur. Ancak hiçbi-risinin tarihe bıraktığı bir iz yoktur.Ne zaman ne için kurulduğu, ne za-man ne için dağıldığı bilinmez...Daha önce kurulan birliğin dağıldığınıancak bir yenisinin ilanıyla öğreniriz...

Bunun nedeni, kurulan bu birlik-lerin hiçbirisinin mücadeleyi büyüt-meyi hedeflememesidir.

Ya güçsüzlüklerinin sonucu ken-dilerini var edebilmek için kurulmuşbir birliktir ya da Cephe’ye karşıoluşturulmuş bir birliktir. En aktifve en uzun ömürlü olanı da Cephe’yekarşı kurdukları birlikler olmuştur.

Solun tarihinde mücadeleyi bü-yüten birlikler Cephe’nin önderliğindekurulan ya da Cephe’nin içinde yeraldığı birlikler olmuştur.

Bunlardan birisi de solun tarihineonurla yazılan Cephe’nin önderliğinde1996’da kurulan CEZAEVLERİMERKEZİ KOORDİNASYONU(CMK) olmuştur.

CMK, direnmemenin, statükolarıkorumanın birliği değildir. Buca,Ümraniye hapishaneleri gibi bari-katların da kaldırılarak düşmanla gö-ğüs göğüse çatışılarak yaratılmıştır.Eskişehir tubutluklarının açılmasıyla

oligarşinin daha kapsamlı saldırılarınıpüskürtmek ve devrimci savaşı bü-yütmek için kurulmuş bir birliktir.

CMK’nın kuruluş bildirisindenyapılan aşağıdaki alıntı bu birliğinniteliğini ortaya koymaktadır.

“Egemenlerin on yıllardır dev-rimci yurtsever tutsaklara karşı po-litikalarının özunu teslim almak, bo-yun eğdirmek ve davalarına ihanetettirmek oluşturuyor . Bu amaca uy-gun olarak değişik yöntem ve biçimleraltında saldırılar surduruluyor. Tut-saklık koşullarında mucadeleninözunu de bu ardı arkası kesilmeyensaldırılara karşı surekli bir direnişoluşturuyor.

Sınıflar mucadelesinin gelişimineve direnişin boyutuna bağlı olarakegemen sınıflar saldırılarının biçimive seviyesini belirlerler. 12 Eylulsonrası devrimci tutsaklar egemen-lerin bu politikalarını boşa çıkartarakteslim alınamayan, direnen ve sava-şan tutsaklığı yaratmışlardır.

... Bugun biz devrimci tutsaklarfaşizmin karşısına Cezaevleri MerkeziKoordinasyonu'yla dikiliyor, tum sal-dırı ve uygulamaları bir kez dahaişlemez kılarak boşa çıkartacağımızıilan ediyoruz. Ve bir kez daha diyoruzki, BİZ KAZANACAĞIZ ...

Cezaevleri Merkez Koordinasyonubirdenbire oluşturulmuş bir örgutlen-me değildir. Bu direniş ve mucadelebirlikteliği uzerinde yukselmiştir.

1995 yılı Eylul ayında Buca Ce-zaevi’nde 3 devrimci tutsağın şehitduşmesi, onlarcasının yaralanmasıylasonuçlanan katliama, yeni açılmışolan Ümraniye Cezaevi'ndeki tut-saklara dayatılan teslimiyet politi-kalarına cevap vermek ve tek tek ce-zaevlerinde demokratik hak kaza-nımları elde etmek için Suresiz AçlıkGrevi temelinde örgutlenen genel di-reniş, hem politik hemde demokratikanlamda önemli kazanımlarla so-nuçlanmıştır.

Duşmana geri adım attıran GenelDireniş'in gucu; değişik örgutleriniçeride ve dışarıda eylemlerinin bir-liğini ve halklarımızın devrimci tut-sakları sahiplenmesini açığa çıka-rabilmiş olmasındandır.

4 Ocak '96' da gerçekleştirilen

Ümraniye Cezaevi Katliamı’na tut-saklık cephesinden gösterilen tepkiGenel Direniş'i aşan ve kendi içindebir merkeziliği taşıyan niteliğe sahipolmuştur. 14 ayrı örgutun bulunduğutum cezaevlerinde aynı anda yaşamageçirdikleri rehin alma, barikat kur-ma, işgal ve sayım vermeme gibi ey-lemlerle duşmana meydan okunmuş,direniş daha ust bir noktaya sıçra-tılmıştır.

Direnişlerin merkezi olarak or-ganize edilmesi anlamında izlenenbu gelişim seyri, uzerinde anlaşılmışilke ve kurallarla daha iradi ve prog-ramlı kılınarak guçlendirilmeliydi.Cezaevleri Merkezi Koordinasyonu,bu ihtiyacın bir urunu olarak tumcezaevlerindeki;

MLKP, TKP(ML), TİKB, TKP/ML,TKEPLeninist, HKG, Direniş Hare-keti, Ekim ve DHKP/C tutsakları ta-rafından kuruldu. ...” (Zafer YolundaKurtuluş, 18 Mayıs 1996, Syf: 28)

CMK, Büyük Direniş döneminekadar oligarşinin hapishanelere yö-nelik saldırılarına karşı solun önemlibir kesimini direniş çizgisinde tut-muştur. 1996 Ölüm Orucu ve Ulu-canlar gibi solun tarihine onurla ya-zılan direnişleri yaratmıştır. Ancakoligarşinin F tipi saldırılarına karşıdaha büyük bedelleri göze alarak di-renemeyen oportünizm CMK’yı da-ğıtmışlardır.

Oligarşi devrimcileri teslim almakiçin her zaman önce örgütlülüğüyok etmeye çalışmıştır. Bu, 12 Eylüldöneminde de, ‘90’lı yıllarda da, Ftipleri döneminde de böyle olmuştur.Metris Hapishanesi’nde direnenlerintecrit edilmesi, Eskişehir tabutluklarıve bunların en sistemli saldırısı Ftipleri devrimci tutsakların örgütlü-lüğünü bitirmek içindi. Devrimci tut-saklar her koşulda örgütlülüklerinikoruyarak direndiler ve ayakta kal-dılar. Hapishaneleri devrimin birerokulu haline getirdiler... Oportünizmise devrimcilerin kanları, canları pa-hasına yarttığı olanakları kendilerine“rahat” bir yaşam kurmak için kul-landılar. Örgütsüzlüğü yaşattılar...

Sürecek

Yürüyüş

28 Ağustos2016

Sayı: 536

AKP FAŞİZMİ, KENDİ MESLEĞİNİN GEREĞİNİ YAPMAYI DA “SUÇ” HALİNE GETİRDİ!118

1877 yılında İstanbul Üskadar'da,Salkımsöğüt Tekkesi’nin şeyhi İzzîEfendi'nin Süleyman Fethi isimli biroğlu olmuştu. Fethi, Harp Okulu’nubitirerek, 1899’da kurmay subay oldu.1914’te albaylığa yükseltildi. BirinciPaylaşım Savaşı'nda gösterdiği üstünbaşarılar ve fedakarlıklarından ötürünişanlar, madalyalar kazandı. En sonDördüncü Kolordu’nun İzmir AskerlikŞubesi Başkanlığı’na atandı.

15 Mayıs 1919'da emperyalistlerinAnadolu işgalini başlattıkları İzmir'deFethi Bey, Yunan askerlerinin işken-cesine karşı gösterdiği direnişle tarihegeçti.

Yunan ordusunun İzmir'i işgal et-tiği o gün, Askerlik Şubesi'ne gidenFethi Bey, esir alınan diğer subaylarlabirlikte işgal güçleri tarafından Kor-don'da tek sıra dizilmişti. Fethi Bey'ibu sıranın başına koydular. Efzundenilen özel giyimli Yunanlı erlerde rıhtım boyuna dizilmişlerdi. Yunansavaş gemileri limandaydı. Kıyıyaasker çıkaran Yunan gemileri rıhtımayanaşmıştı.

Bir Yunan subayı, yanında birEfzun eriyle, tek sıra dizilmiş olanesir subaylardan birinin önünde du-

ruyor, onlara kollarını yana kaldırtıpindirterek “Zito Venizelos!” yani“Yaşasın Venizelos!” diye bağırma-larını söylüyordu.

Venizelos, o zamanki Yunanis-tan’ın başbakanıydı. “Zito Venizelos!”diye bağırttıktan sonra, aşağılamak,küçültmek için bir de kollarını yanakaldırtıp indirtiyordu. Söylenileniyapmayan, karşı gelen bir subayolursa Efzun eri onu süngüleyecek-ti.

“Zito Venizelos!” diye bağırtılanbu subaylar, sonradan bir yolunu bu-lup Anadolu içlerine geçecek, işgalciYunan ordusuyla çarpışacak ve buüzünçlü anının acısını onlardan çı-karacaktı. Her “Zito Venizelos!” diyebağıran subayın düşmana olan hıncıdaha da bileniyordu.

Yunan subayı sırayla gele geleAlbay Fethi Bey’in karşısına gelmişti.Fethi Bey, Yunan subayının dediğiniyapmıyordu. Ne kollarını yana kal-dırıp indiriyor, ne de “Zito Venizelos!”diye bağırıyordu. Bakışlarını karşı-sındaki Yunan subayına dikmiş, ateşsaçan gözlerini kırpmadan dimdikbakıyordu. Yunan subayı buyruğunubirkaç kez yineledi. Fethi Bey’e “ZitoVenizelos!” dedirtmek için birkaçkez boşuna bağırdı. Fethi Bey sankionu duymuyordu, kayadan bir yontugibi dimdikti.

Yunan subayı ummadığı bu direnişkarşısında öyle kızmıştı ki, o kız-gınlıkla birden elini uzatıp FethiBey’in omuzlarındaki albaylık apo-letlerini sökmek istedi. Fethi Bey,Yunan subayının elini şiddetle ite-rek;

—Onları sen takmadın ki sen sö-kesin! diye bağırdı.

Yunan subayı, Zito Venizelos, de-mesi için son bir kez daha FethiBey’e bağırdı. Fethi Bey oralı değildi.Yunan subayı, yanındaki Yunan erinekomut verdi. Efzun eri, Fethi Bey’in

göğsüne dayalı süngüsünü hızla itti.Süngü albayın göğsüne saplanmıştı.Süngünün açtığı yaradan kan fışkı-rıyordu. Ama albay Fethi Bey’in yüzkaslarında en küçük bir kıpırtı, biracı belirtisi yoktu. Yine öylece dimdikduruyordu. Sıradaki subaya da ZitoVenizelos dedirten işgalciler, tekrarFethi Bey'e döndüler.

—Kollarını yana açıp indirirkenZito Venizelos, diye bağıracaksın!

Fethi Bey’de yine ne ses, ne birkıpırtı vardı. Yunan subayı bir kezdaha yanındaki Efzun erine komutverdi. Efzun eri, ikinci kez FethiBey'i süngüledi. Fışkıran kanlardanFethi Bey'in giysisi kan içinde kal-mıştı. Fethi Bey üçüncü kez yinesıra kendisine geldiğinde üçüncü kezsüngülendi.

Tam yirmiiki kez... Evet, yirmiikikez Yunan subayı, albay Fethi Bey’inkarşısına dikilip, Onu “Zito Venizelos"diye bağırtmaya zorladı. Fethi Beysesini bile çıkarmadı. Yirmiiki kezsüngülendi. Süngülenirken gözünübile kırpmıyordu. Yalnız her süngü-lenişinde daha çok kan yitirdiği içinyüzü daha çok soluyor, ak donuk birrenk alıyordu. Yaralarından akan kan-lar, ayaklarının dibinde gölleniyordu.Süngüleye süngüleye bile ÜsküdarlıAlbay Süleyman Fethi Bey’e “ZitoVenizelos!" dedirtemediler. Ama ya-ralarından çok kan yitiren albayıngücü gittikçe azalmaktaydı. Ayaktazor durabildiği belliydi. Yirmiiki ya-rasından kan akarken, yine de düş-manının karşısında dimdik durabil-mek için insanüstü bir çabayla songücünü harcıyordu. Artık ayakta dur-maya direnci kalmamıştı, Fethi Beyayaklarının dibinde göllenmiş kanınınüstüne düştü, oraya yığıldı.

Ölmek üzere olan Fethi Bey has-taneye yatırıldı. 1919 yılının 15 Ma-yıs’ını 16 Mayıs’a bağlayan gece,sabaha karşı şehit düştü.

TARİHTEN GÜNÜMÜZEFETHİ BEY'DEN CEPHELİLERE:

22 KEZ DE SÜNGÜLESELER İŞGALCİLERE TESLİM OLMAYACAĞIZ!

28 Ağustos2016

Yürüyüş

Sayı: 536

11 9DİRENMEK VE HAKLARIMIZI SAVUNMAK, TEK ÇÖZÜMDÜR!

Bir özlemdi, bir tutkuydu dağlar.Kabına sığmaz bir coşkuydu. Halk-ların özgürlüğü yolunda vazgeçilmezbir yeri vardı. Ne bir niyet meselesi,ne de tercih meselesiydi. Dağlar “ol-mazsa olmaz”dı. Halk kurtuluş sa-vaşımızda zorunluluktu.

Anadolu’nun tarihinde nerede zul-me karşı duranlar varsa, bir ayaklarıdağda olmuştur. Ve dağlar bağrınabasmıştır isyancıları.

Halk kurtuluş savaşımızın daönemli bir ayağı oldu dağlar. Mahir-ler’in Kızıldere’de yükselttiği savaş,Necdetlerle büyüdü. ‘90’lı yıllardaatılımla beraber dağlar da ses verdi.Ve ilk ateşi Malatya dağlarında Ko-mutan Şerafettin ve 4 yoldaşı yaktı.

17 Mart 1992’de Kürecik dağla-rında yankılandı gerillanın sesi; 5Devrimci Sol savaşçısı şehit düştüler.Dağların elleri ellerimizdeydi artık.Kırda büyüyen savaşın ilk ateşi ol-

manın onuruyla haykırdılar... Bizimde dağlarımız var...

“ Mart’ta Malatya Kürecik Gürkaynak’ta Kemal Kaplan’ın kaçırıldığıduyuldu. Kemal Kaplan, ahlaki de-ğerlerden yoksun, insan olmaktanuzak biriydi. Seveni yoktu. Onu, sadeceişbirliği yaptığı, pavyonlarda gününügün ettiği jandarma, özel tim ve polisseverdi. Çünkü onların halk içindekulağı gözüydü. Köylüleri, babası çokuyarıyordu Kemal’i. Ama Kemal ihbaretmeyi, halkı soymayı sürdürdü. Ama,halkın adaleti onu buldu... Yanındaneden öldürüldüğünü açıklayan birbildiriyle birlikte cesedinin bulunma-sından sonra, Gürkaynak Kürecikhalkı üzerin de baskı, terör yoğun-laştırıldı. Gençler toparlandı, oku-yanlar tehdit edilerek okula gitmeleriengellendi. Köylülerin üzerlerine ateşedildi. İnfaz provaları yapıldı. İçle-rinden birinin kulak zarı patladı. Köy-

lülerden on yaşındaki Mahmut, çırıl-çıplak, saatlerce gecenin ayazındakar üstünde yatırıldı. Evlerin kapılarıkırıldı. Evlerinde neden iki kabanla-rının, iki ayakkabılarının olduğu so-ruldu. Onlara göre, sadece üstünde-kilerle yetinmeliydiler. Çünkü gerisimutlaka gerillalarındı... 70 yaşındakiKutlu Dede’yi aldılar, yol göstersindiye döve döve götürdüler. Ahırlarıevleri taradılar. Kuzuların çoğunu öl-dürdüler. İşkence yapılmayacak, ‘şef-faflık var’ diyenler, iki yüzlülüklerinisergilediler ve ‘Biz, istediğimiz yeregirer, kırar döker tararız ve istediğimizialırız’ dediler. Bütün bu yaşananlarınardından, Özgür-Der’liler, Alay Ko-mutanlığı’na, Emniyet Müdürlüğüne,Valiliğe ve Kürecik Gürkaynak’a git-tiler. Kontrgerilla ve şube müdürlerionları tehdit etti. Özgür-Der’lilerinbir heyet oluşturmak için tüm zorla-malarına karşın, SHP ve İHD yan-

Dünden Bugüne Sürüyor Gelenek!Gelenek, Cephelileri Mahallesinde Milis;Dağda, Şehirde Gerilla Olmaya Çağırıyor!

Atılım Yıllarında Dağlardakiİlk Ses; Malatya’nın

Dağlarından Geldi!

Yürüyüş

28 Ağustos2016

Sayı: 536

AKP FAŞİZMİ, KENDİ MESLEĞİNİN GEREĞİNİ YAPMAYI DA “SUÇ” HALİNE GETİRDİ!220

gından mal kaçırırcasına ayrı gittiler.ÖzgürDer’liler ise köylülerle birlikte,baskı ve gözdağı politikasına karşıkoydular. Haklarını aradılar, baskılarkarşısında geri adım atmayacaklarınıhaykırdılar. Şehirde ise gözaltılar sü-rüyordu, öyle ki, beyninden rahatsızolan, en ufak bir seste dahi sakat ka-labilecek insanlar bile gözaltında tu-tuyor, haklarında hiçbir bilgi veril-miyordu. ‘Kayıpları’ soran, bilgi al-maya çalışan Özgür-Der Başkanı’naEmniyet Müdür Yardımcısı taham-mülsüzlüğünü haykırıyordu. ‘Sen genemi geldin? Seni istemiyorum, çık git!’Kırsal alandaki köy aramaları veoperasyonlar kesintisiz sürüyordu.Bütün bu gelişmeler yaşanırken, 18Mart akşamı, beş şehidin haberi geldi.Devrimci Sol Kürdistan Komitesı’nebağlı SDB’lerin Malatya’da beş şehitverdiği’ açıklandı. Şimdi gözaltılarve aramalar sı rasında gereken ka-muoyu nasıl yaratılmışsa, şehitlerimizede öyle sahip çıkma zamanıydı. ÖnceGürkaynaklı Hasan ve Mustafa’nıncenazeleri getirildi. 19 Mart sa bahı,Özgür-Der’liler ve Mücadele temsil-ciliğinin okurlarının dışında kimseyoktu. Elazığ’dan gelenleri köye al-mamışlardı. Çevre köylerden gelenleride sokmamışlardı. Mücadele ve Öz-gür-Der’in çelenklerine el koymakistediler. Uzun tartışmalardan sonra,çelenklerin cenazelerin yanına geti-rilmesine izin verildi. Öyle ya, ‘terö-rist’lerin cenazesine ilk kez çelenklerlesahip çıkılıyordu. Köy muhtarı, azaları,köylüler on beş günü aşkındır, özeltimin her türlü baskısına rağmen ce-nazelerini ne olursa olsun kaldırmakistiyorlardı. Özel Tim, Özgür-Der’li-lerin ve Mücadelecilerin köyden ay-rılmasını, yabancıların kalmamasını,çelenklerin götürülmesini istiyordu.Yabancı kimdi?.. Biz mi, onlar mı?..Biz, halkımızın çocukları, onlar em-peryalizmin işbirlikçileriydiler. Yabancıolanlar, gitmesi gerekenler varsa, on-lardı... Gerillaların vücudu delik de-şikti. Bedenlerini bıçakla yarmışlardı.Cesetlerine bile işkence yapılmıştı.Çoğunun boynu, kolu, bacağı kırıktı.Yerlerde sürüklenmişlerdi. Ve her za-manki gibi, üstlerindeki iyi şeyleralınmıştı. Ama şehitlerimizde gülüm-

seme vardı yine de. Şehitlerimiz, ölümügülerek kucaklamışlardı. Kır SDBüyesi gerillaların üzerine sarı, yeşil,kırmızı mendiller kondu. Marşlar söy-lendi. Ant içildi. Şehit bantları takıldı.Oligarşi için bunlar suçların en bü-yüğüydü. Toprağımızı, insanlarımızısevmek suçtu... Özgürlüğü istemek,yaşam güvenliğimizi sağlamak suçtu...Suçtu onların köylüsü olmak. En büyüksuçları halklarını sevmekti. Ama yinehalaylarımızda omuz omuzaydılar.Yine marşlarımız söylendi, sevdiklerişiirler okundu. İşte tüm şehitlerimizyanı başımızdaydılar. Can dostlarımız,12 Temmuz alevinde nasıl kavrulmuş-tuk, nasıl yeminlerimizi etmiştik. Acımızhüznümüz olma mıştı. Gözlerimizdegözyaşını boşuna aramışlardı. Ha-san’ın ailesi henüz gelmediğindengömülemezken, baskı nedeniyle ailesiMustafa’yı gömmek istedi. Ve karda,güç koşullarda cenaze ve çelenklerardında yüründü. Cenaze gömüldüktenve baş sağlığı dilendikten sonra, hepbirlikte Hasan’ların evine gidildi. Birsaat sonra Hasan’ın ailesi geldi. Tekoğlunun üstüne titreyen, koklamayakıyamayan Fadime Ana isyan edi-yordu. Hasan’ı sevenler, devrimci mü-cadeledeki kararlılığını bilenler, odayısüslemişlerdi. Beyazların üzerindekırmızı karanfillerle Hasan bizimleydi.Ağıtlar yükseldikçe öfke büyüyordu.Ve geleneksel bir biçimde, ikisi dedoğup büyüdükleri toprağın kucağınagömüldüler. Ve diğer üç şehit... Üçgerilla... Avukat Fuat Erdoğan ve Öz-gür-Der sekreteri, kır SDB’sinde yeralan üç gerillanın teslim ve teşhis işiiçin uğraştılar. Nasıl olurdu?.. Bugünedek teröristlerin cenazelerine sahipçıkılmamıştı. ‘Onların leşleri ortadakalmalı, ibreti alem olmalı’ diyordubinbaşının biri. Ama yanıldılar. Bizde ne pahasına olursa olsun, şehitle-rimizi yalnız bırakmadık. Gereken gö-rüşmeler yapılırken, Avukat Fuat Er-doğan ve Özgür-Der Sekreteri Akça-dağ’a gittiler. 24 saat geçmeden, Ha-san ve Mustafa’nın cenazesi alınırken,vakit geçirmeksizin üç gerillayı göm-müşlerdi. Jandarma, DGM savcılığıve valilik soruşturma ve operasyonundevam ettiğini belirterek teşhisi en-gellediler. Otopside yakınları bulun-

ması gerekirken, doktorlar ve savcılardevlet terörüne ortak olacak şekildealelacele otopsi yaptılar. Şehitlerimizibir pikabın arkasına yükleyerek getirip,bir çukura gömenler bir kez daha ya-nıldılar. Mezarlık altüst edildi ve köy-lülerin de yardımıyla üç şehit bulundu.Çocuklar, o masum gözlemleriyle nasılgömüldüklerini anlattılar. Yanımızdagetirdiğimiz malzemelerle mezarı çe-virdik. Sarılı, kırmızılı, yeşilli iplerlesüsledik. Üç kırmızı şehit bandımızıtaktık. Saygımızı bir daha gösterdik.Ve dört ay önce Kürecikte öldürülenSuriyeli PKK’linin mezarını da bula-rak, aynı biçimde çevirdik. Biraz sonraihbarcılar geldi. Peşinden polislertabii ki... Tartıştık. Gözaltına almakistediler. Biz gereken yerlerle görüş-tüğümüzü belirttik. Savcı ile görüşmeisteğinde bulunduk. Savcı bizim ken-disiyle telefon görüşmesi yaptığımızıaçıkladı. Otopsi ve gömülme konu-sundaki yasadışılığı ifade ettik. ‘Ölülersahiplidir’ dedik. Emniyet bizi almaktaısrarlıydı. Filmlerimize el konuldu.Bizler o sırada jandarmanın Özgür-Der Başkanı köydeki konuşmasındandolayı gözaltına aldığını öğrendik.Dört saat sonra serbest bırakıldık.Başkanın yanıma gittik. Savcılığa çı-karıyoruz denilerek, kaçırılıp MalatyaDGM’ye getirildi. Özgür-Der Başkanı,Hasan’ın ve beş şehidimizin kanınınyerde kalmayacağını orada da birkez daha yineleyerek şehitlerimize sa-hip çıktı. Bizlere yönelik tehditler bit-miyordu ve bitmeyecekti de... TelefondaÖzgür-Der sekreterini arayıp ‘Lokumgönderiyoruz. Beş kişinin lokumunuyiyin’ diyenlere, Özgür-Der sekrete-rinin cevabı ‘Hevesiniz kursağınızdakalacak’ oluyordu. Onlar bizdik, bizde onlar. Onların vücutlarındaki kur-şunları, şimdi biz taşıyoruz. O kur-şunlar ki, yüreğimizi dağladı. Sabah-lardan bir sabah yarattı.” (MücadeleSayı 42, 1 Nisan 1992)

* ÖzgürDer: Halk Cephesi’nino dönemki kurumlarından biri

* Mücadele dergisi: BugünküYürüyüş dergimizin 1992’deki adı-dır.

* Av. Fuat Erdoğan: Daha son-rasında polis tarafından katledildi.

28 Ağustos2016

Yürüyüş

Sayı: 536

22 1DİRENMEK VE HAKLARIMIZI SAVUNMAK, TEK ÇÖZÜMDÜR!

HHALKIMIZ!Gözaltına aldıkları halk çocuklarına kendilerini

“g.ö.tçü” olarak tanıtan “Tayyip’in Kahramanları”nıbundan böyle biz de herkese anlatacağız!

Bu halk düşmanı sapkınların fotoğraflarınıher yere asacağız!

İsimlerini yazmadık duvar bırakmayacağız…Tip tariflerini herkese tek tek anlatacağız. Tayyip’in polis teşkilatında, kendisini “g.ö.tçü”

lük göreviyle tanımlayan bu halk düşmanı vesapkınları duyurmadık kimse bırakmayacağız!

Resimlerini çocuklarının okuluna,evlerinin duvarına,eşlerinin görebileceği her yere asacağız. Bütün

dünya Tayyip’in bu kahraman polislerini tanısın,görsün…

Halkımız! Bu halk düşmanı ve sapkınları aranıza alma-

yın…Onlara selam vermeyin! Evlerinizi kiraya vermeyin…Onlara ekmek sat-

mayın! Onlarla aynı havayı dahi solumayın! De-ğerlerini, halk olma özelliklerini çoktan kaybetmişolan bu ceset parçalarıyla hiçbir ilişkiniz olma-sın…Onlar bulundukları her yeri çürütürler…

Tayyip’in kendisine verdiği her tür görevi seveseve yapan bu katiller, halka düşmandır!

Halk düşmanı sapkınlardan hesap soraca-ğız!

AKP FAŞİZMİ, KENDİ MESLEĞİNİN GEREĞİNİ YAPMAYI DA “SUÇ” HALİNE GETİRDİ!22

AKP kendisine yönelikdarbeyi bahane ederek 23Temmuz 2016 tarihinden iti-baren KHK (Kanun Hükmün-de Kararname)’ler yayınla-maya başladı. Bu kararnameleruğrunda bedeller ödenen, kanve can pahasına kazanılanhakların gasp edilmesi ama-cıyla hazırlanmıştır.

Bunlardan en önemlisi göz-altı süresinin 30 güne kadaruzatılması, gözaltına alınankişilerin ilk beş gün içerisinde avukatıile görüşmemesi, soruşturma dosya-larının gizli yürütülmesi ve suçlamalarkonusunda bilgi verilmemesi, avukatgörüşünün polisin hazır bulunduğuortamda yapılması ya da kameraaltına alınması gibi saldırılardı. Buhak gaspları avukatlık mesleğini ya-pılamaz hale sokmaktadır. Bir avukatmüvekkili ile görüşemezse, suçla-malar konusunda bilgi alamazsa, mü-vekkili ile yaptığı görüşmesini polisdinleyecek ve izleyecekse yapılacakişin ismi avukatlık değildir. Avukatmüvekkilinin menfaatlerini korur.Devletin şiddet kullanma gücü veetkisi altında kişiyi devlet karşısındakoruyacak bir mekanizmanın adı sa-vunma hakkıdır. Savunmayı üstlenenkişi müvekkilini ancak belirli haklarasahipse koruyabilir. Kanunlara göresoruşturma işlemlerini savcılar yü-rütür. Bir soruşturma yürütürkensavcı hangi imkan ve olanaklara sa-hipse bu soruşturmada avukat daaynı imkan ve olanaklara sahip olmalıki müvekkilinin haklarını koruyabil-sin. Oysa mevcut durumda polis is-tediği kişiyi basit bir şüpheye daya-narak gözaltına alıyor, günlerce göz-altında tutuyor, yakınlarına habervermiyor, hangi gerekçeler ve delil-lerle suçlandığını açıklamadan veaklanma hakkı tanımadan tutuyor.Bu işlemlere meşruluk kazandırmakiçin de savcıdan onay alıyor. Savcılar

verdikleri kararlarla insanların hak-larını bu kadar ağır bir biçimde kı-sıtlarken bu durumu gerekçeli açık-lamaya bile gerek duymuyorlar.

Avukat Süs Eşyası Değildir

KHK’ler; avukatın, müvekkilininsavunmasını ve menfaatlerini koru-masını engellemek için hazırlanmıştır.Bir avukatın savunma için ihtiyaçduyduğu her şeyi elinden almışlardır.Kelime kullanmadan konuşmakmümkün değilse, avukatın haklarıolmadan savunma görevi yerine ge-tirilemez. İçi boşaltılmış, mesleği et-kisiz hale getirmişler ve bu şekildemesleği yürütmemizi istiyorlar. Ha-yır… Bunu kabul etmiyoruz.

Devlet özgürlüğünü kısıtladığı,ağır suçlama altında tuttuğu kişilerihiçbir gerekçe ile savunmasız bıra-kamaz. Bunu yapıyorsa, bunun ar-kasında işlenmiş olan suçları gizlemeendişesi vardır. Devlet gözaltınaaldığı kişiyi avukatıyla görüştürmü-yorsa, biliriz ki işkence suçu işlen-mektedir ya da yasal olmayan işlemleryapmaktadır. İşkencenin delilleriniyok etmeye çalışır veya gözaltınaalmak için daha yeterince delil ya-ratamamıştır, yeni delil yaratmayaçalışmaktadır. Yoksa her şeyin usulüneuygun yürüdüğü durumlarda avukatınmüvekkili ile görüşmesi neden kı-sıtlansın ki? Mantıki bir izah bulu-

nabilir mi? Bizce bulunamaz.

Müvekkillerimiz İşkence ile GözaltınaAlındı ve Bizimle Görüştürülmediler

17.08.2016 tarihinde, Sa-rıgazi ilçesinden misafir kal-dıkları evden müvekkilleri-mizin gözaltına alındığı vegözaltına alınırken bazı kişi-lerin kafalarının kırıldığı, darp

edildikleri haberi geldi. Bunun üzerinegözaltında olanlarla görüşmeye git-tiğimizde 5 gün boyunca avukat gö-rüşmesinin kısıtlandığını öğrendik.Siyasi şubedeki polisler savcının ikisatırlık isimsiz imzası ile hazırladığıkararı gösterdiler sadece. Ne gözaltınaalınma kararı, ne de başka hiçbirevrak göstermediler. Ertesi gün budurumu savcı ile görüşmek, itirazetmek, sorumlular hakkında suç du-yurusunda bulunmak için adliyeyegittiğimizde bir muhatap bulamadık.Henüz bir soruşturma dosyasınınaçılmadığını, hangi savcının ilgile-neceğinin belli olmadığını öğrendik.Bir dilekçe verebilmek için saatlerceuğraştık. Çok sıradan olan dilekçeverme hakkı için bile kavga etmekzorunda kaldıktan sonra dilekçeyiverebildik. Baroya başvuru yaptıkve mesleğin bu halde yapılamaz ol-duğunu ve harekete geçmesi gerek-tiğini belirttik.

Fakat baroda harekete geçmekiçin bir şey yapmadı. Ertesi güntekrar ilgili savcı ile konuşmak, KHKile yapılan düzenlemelerin hukukdışı olduğunu anlatmak, kabul edi-lemez ve keyfi olduğunu belirtmekiçin adliyeye gittik. Dilekçeyi vermekistediğimizde ilgili kalem, “soruş-turma dosyasının belli olmadığını,dilekçeyi bir hafta sonra getirmemizgerektiğini” söyledi. İnsanlar işkencealtında, avukatları ile görüştürülmü-

AVUKATLAR, FAŞİZMİN DEMOKRASİCİLİKOYUNUNUN PARÇASI DEĞİLDİR

Halkın HukukBürosu

OHAL YASALARI İLE HAKLARIMIZI GASP EDEMEZSİNİZ

28 Ağustos2016

Yürüyüş

Sayı: 536

22 3DİRENMEK VE HAKLARIMIZI SAVUNMAK TEK ÇÖZÜMDÜR!

yorlar ama haklarında bir so-ruşturma dahi açılmamış henüz.Buna sırtımızı dönüp gidemez-dik. Müvekkillerimiz ile görü-şümüz sağlanıncaya kadar otur-ma eylemi yapacağımızı belirt-tik, bulunduğumuz yerde oturmaeylemi yaptık.

Oturma eyleminden bir süresonra soruşturma dosyası ile ki-min ilgileneceği belli oldu vesavcı dosyayı siyasi şubedengetirtti. Dosya geldikten sonrasavcı ile görüşebildik. Savcı’yaKHK’nın hukuk dışı olduğunu,hakları kısıtlama yetkisi olma-dığını, müvekkillerimizin işken-ce altında olduğunu, hayatla-rından endişe duyduğumuzu,görüştürmemenin keyfi oldu-ğunu anlattıktan sonra görüşmeizni vermezse adliyeyi terk et-meyeceğimizi söyledik. Polisinnoterliğine dönüşmüş olan savcıelbette talebimizi kabul etmedi.Biz de oturma eylemimize de-vam ettik. Polisler adliye boşa-lıncaya kadar bize müdahele et-medi. Daha sonra yasa dışı birbiçimde bizi gözaltına aldı. Key-fi gözaltı kararlarını kabul et-medik ve direndik. Aynı günserbest bırakıldık.

Ertesi gün siyasi şubedenpolisler arayıp müvekkillerimi-zin su ve şeker istediklerini söy-lediler. Müvekkilerimiz dörtgündür onların ellerinden su iç-miyor, şeker almıyorlarmış. Bi-zim tavrımız ve gözaltındakilerindirenişi ile müvekkillere su veşeker verilmesine neden oldu.Bu nedenle de bir müvekkilimizile de görüşmüş olduk.

Biliyoruz ki, hiçbir hak bizebahşedilmedi. Her hakkın ta-rihsel ve siyasal geçmişi vardır.Bir KHK çıkartmakla bu hakkıyok edemezler. KHK’larla avu-katlık mesleğini kuklaya dö-nüştürmeye, kendimize saygıyıyitirmeyi ve mesleğimize ihanetikabul ettirmek istiyorlar. NeOHAL yasalarını ne de haksızve keyfi dayatmalarını kabuletmeyeceğiz.

Mesleğin onuru; hak ve özgürlükleriçin harcanan emeğin, ödenen bedelin,dökülen kanın karşılığıdır.

Bizim için avukatlık sadece parakazandığımız bir meslek değildir. FuatErdoğanlar’dan bu yana avukatlık mes-leğini, hak ve özgürlüklerimiz için,adalet için; resmi kimlik kartına, ruhsata,döner koltuğa, oturaklı bir büroya ihtiyaçduymadan, halkın hak ve özgürlükleriningeliştirilmesine hizmet eden bir mevzi,bir olanak olarak gördük. Onur bildi-ğimiz şey budur. Eğer mesleğimizinonuru ayaklar altına alınacaksa; yakarızbiz de bu cübbeleri, ruhsatları, büro ta-belalarını da.

Müvekkillerimiz üç gündür gözal-tında.

Emniyet canları ne zaman isterseçağıracakmış bizi. Otuz gün içinde nezaman ifade almayı canları isterse,davet edeceklermiş!

Müvekkillerimiz işkence altında.Kanlı halıları gördük. Görgü tanıklarınınanlatımına göre merdivenlerden indi-rilirken kafaları yerlere vurula vuralaindirilmişler.

Emniyet bizden altı adet kadın altüst giysi istedi. Neden?

Müvekkillerimizi görmek istiyoruz,iyi olduklarını, işkence görmediklerinibilmek istiyoruz. Aileleri çocuklarındanhaber almak istiyor.

İşkence yok diyor emniyet… “Ne-reden biliyorsunuz belki o kan polisinkanıdır” diyorlar...

Bilmiyoruz ve bunun için öğrenmekistiyoruz. İşkence yapmama yükümlülüğüaltında olan, halkın ödediği vergilerlekamu gücünü, kamu olanaklarını elindebulunduran sizsiniz! Ve doğal ki bu sorularsize sorulacak ve cevap beklenecektir.

Adli tıp raporlarını görmek istedik,göstermediniz!

Gizlilik kararları dışında kalan bel-gelerdendir adli tıp, bilirkişi, ekspertizraporları... OHAL kararnamelerine bileuyulmayan bir keyfilik halinden bah-sediyoruz. İşkence yapıldığı iddiamız

devletin keyfiliğine dayanıyor. Bu ko-şullarda nasıl kişi güvenliğinden bah-sedilebilir?

OHAL kararnameleriyle, darbe bahaneedilerek insanlık suçları işlemenize gözyummayacağız. Müvekkillerimizin vehalkın haklarını; dilekçelerle, suç duyu-rularıyla, tazminat davalarıyla, bürokratikyol ve yöntemlerle, basın açıklaması ya-parak, meslek örgütümüz kanalıyla hertürlü meşru hak arama yol ve yönteminideneyerek savunacağız.

Dilekçelerimizi almayarak, görüşmetaleplerimizi reddederek, müvekkille-rimizin savunma haklarını gasp ederek,avukatlık onurunu aşağılayarak mesle-ğimizi yapmamızı engelleyen ve bizibu yolla işkenceyi izleyerek, işkenceyeortak etmeye, çaresiz hissettirerek tes-limiyete, hareketsiz bırakarak korkuyave inançsızlığa, umutsuzluğa mahkumetmek istemenizi sessizlikle geçiştir-meyeceğiz. Devrimci avukatlara çare-sizlik öğretilmedi.

Biz müvekkilleri için 269 gün bo-yunca açlıkla ölümün üstüne yürüyenBehiç AŞÇI’nın öğrencileriyiz.

Biz Fuat Erdoğanlar’ın öğrencileri-yiz.

Müvekkillerimize işkence yapmanızıseyretmeyeceğiz!

Yukarıda saydığımız gerekçelerle şusıralarda Çağlayan Adliyesi 7. Katta otur-ma eylemi yapan avukatlarımızı selam-lıyoruz. Meslektaşlarımıza işkence yap-mayı, gözaltına almayı düşünmeyin bile!Hak taleplerini yerine getirin! Yoksatarihin hükmünden kurtulamazsınız!OHAL KARARNAMESİ GERİ ÇE-KİLSİN!30 GÜNLÜK GÖZALTI SÜRESİ, BEŞGÜNLÜK AVUKAT GÖRÜŞ YASAK-LARI İŞKENCE YAPMAK İÇİNDİR!İNSANLIK ONURU İŞKENCEYİ YE-NECEK!SAVUNMA HAKKI ENGELLENE-MEZ!KEYFİLİKLERE HUKUKSUZLUK-LARA SON!

488 No’lu açıklama:MÜVEKKİLLERİMİZE İŞKENCE YAPMANIZI SEYRETMEYECEĞİZ!

AVUKATLIK MESLEĞİ HAK ARAMA MESLEĞİDİR.MESLEĞİMİZİN ONURUNU SAVUNACAĞIZ!

Yürüyüş

28 Ağustos2016

Sayı: 536

AKP FAŞİZMİ, KENDİ MESLEĞİNİN GEREĞİNİ YAPMAYI DA “SUÇ” HALİNE GETİRDİ!24

Oportünist-reformistlerden oluşan tasfiyecisolculuk, “yeni” bir güç birliği oluşturduklarını 11Ağustos 2016 günü Ankara’da bir otelde yaptıklarıtoplantı ile açıkladı. HDP’den ÖDP’ye, TKP’den Hal-kevleri’ne hemen bütün tasfiyecilerin altına imza attığıbu “güç birliği”nin ev sahipliğini ise, tasfiyeciliğin dörtatlısı sayılan DİSK, KESK, TTB ve TMMOB yapıyor.

Başlarken bir matematik kuralını vurgulayalım: Ek-silerin toplamı artı olmaz, aksine daha büyük eksi olur...

Reformist, oportünist kesimlerin böylesi güç birliklerininözü de böyledir. Bunlar faşizme, emperyalizme karşı mü-cadele etmek için biraraya gelmezler. İcazet dilenmenin,düzeniçileşmenin yansıması olarak böylesi şaşaalı ortakaçıklamalar yaparak uyduruk güç birlikleri oluştururlar.Uydurukluğu şuradadır ki, emperyalizm ve faşizme karşıbir güç değildir bunlar. Böyle bir niyetleri de politikalarıda pratikleri de yoktur. Hal böyle olduğu içindir ki, ülkemizreformist-oportünistlerinin tarihi, bir tür güç birliği me-zarlığına dönüşmüş durumdadır. Çünkü yanlış yolda doğruadım atılamaz. Koşar adım düzene gidenler de devrimeyönelik ileri adım atamazlar. Ki söz konusu uyduruk güçbirliği de tasfiyeciliğin “yeni” bir adımı olmaktan başkabir işlev taşımayacaktır.

Tasfiyeci Solculuğun Bu Kaçıncı Birleşmesi...

KESK Genel Başkanı ve bir dönem AKP’nin akiladamlığını yapma “şerefi”ni taşıyan Lami Özgen’inokuduğu güç birliği deklerasyonu “Faşizme, Darbelereve OHAL’e Karşı Güçlerimizi Birleştiriyoruz!” vurgusuile başlıyor.

O halde sormak gerekiyor: Bu kaçıncı birleşmeniz,biraraya gelmeniz... Böylesi açıklamalar yapmanızınbu kaçıncısı... Demek ki, diğer biraraya gelişlerinde bir“güç” oluşturamadılar ve şimdi yenisini deniyorlar.Oysa ortada “yeni” bir şey yoktur.

Aşağıda 17 Aralık 2002 tarihli Devrimci Sol dergi-sinden bir alıntı yapacağız, ki tasfiyeci solculuğun bu“yeni” güç birliği için de aşağıda vurgulanan politikgerçeklik geçerlidir.

“... Zaman zaman 40, 50 hatta daha fazla imzalıortak açıklamalar yapılmış olması kimseyi yanıltmasın;bunlar imza sayılarındaki kalabalıklığa karşın ciddibir muhalefet gücü olamamış, bu tabloyu değiştirecek,oligarşinin bu oyununu bozacak bir rol oynamamışlardır.Bu tür açıklamalar da daha çok solun kendi içine kapa-nıklığının sonucunda gelişmiş bir tarzdır. Meydanlaraçıkmayan, direniş örgütlemeyen, faşizmle kendi çizgisindeçatışmayı göze alamayan kurumlar, böyle 40’ı, 50’si

bir araya gelip bir açıklama yapınca ortalık ayağa kal-kacak, iktidarlar sarsılacak sanıyorlar. ‘Normal’ olarakböyle olması gerekir tabii. Düşünün ülkemizin hementüm sendikaları, tüm meslek odaları bir araya gelmişbir şey söylüyor. Bu tabii önemli, ama demokrasilerde!Oysa Türkiye’de faşizm var. Bu gerçekten kaçıldığıiçin, bu ‘muhalefet’ tarzının etkisizliği, yanlışlığı, içininboşluğu defalarca görülmüş olsa da, oyun sürüp gidiyor.Oligarşi de bunları kaale almıyor..” (Aktaran: BirleşelimSavaşalım Kazanalım Sayfa: 180)

Evet, oyun sürüp gidiyor. Ve oportünist-reformistsolun “birlik” oyununun son perdesi “Emek ve Demokrasiiçin Güç Birliği” adı altında sahneye çıktı. Söz konusu“Güç Birliği”nde yer alan kurumlar olarak şunlar sayıldı:DİSK, KESK, TMMOB, TTB, DBP, Devrimci Parti,EMEP, EHP, ESP, HDP, SEP, SYKP, YSGP, HDK, Ha-ziran Hareketi (Yani ÖDP ve TKP), Halkevleri, İHD,Hacı Bektaş-ı Veli Vakfı, Pir Sultan Abdal Kültür Der-nekleri, Alevi Bektaşi Federasyonu, Demokratik AleviDernekleri...

Yukarıdaki alıntımızda da vurgulandığı gibi, bunlar“... Meydanlara çıkmayan, direniş örgütlemeyen, faşizmlekendi çizgisinde çatışmayı göze alamayan kurumlar”oldukları için siyasal bir ciddiyetleri, kararlılıkları, söy-lemlerinin hayatın içinde bir karşılığı yoktur. Hal böyleolduğu içindir ki, oligarşi tarafından ciddiye alınmadıklarıgibi halk saflarında da bir karşılıkları olmaz.

Çünkü, meydanlara çıkmaz, direniş örgütlemez, fa-şizmle kendi çizgisinde çatışmayı göze alamaz durumdaolmayı tercih edenler için sonuç malumdur: “... Zamanzaman 40, 50 hatta daha fazla imzalı ortak açıklamalaryapılmış olması kimseyi yanıltmasın; bunlar imza sayı-larındaki kalabalıklığa karşın ciddi bir muhalefet gücüolamamış, bu tabloyu değiştirecek, oligarşinin buoyununu bozacak bir rol oynamamışlardır...”

İşte bu tarihsel gerçeklik, tasfiyeci solculuğun bu“yeni” güç birliği için de fazlasıyla geçerlidir. Zaten,güç birliğinin açıklamasına bakıldığında oligarşininoyununu bozmaktan, hesap sormaktan, emperyalizmekarşı savaşmaktan bahsedilmediği görülecektir. Ki güçbirliği düzeniçileşmenin, uzlaşma arayışının bir yansı-masından başka bir şey değildir. Böyle olduğu içindirki, ciddiye alınabilecek bir güç olamamışlardır.

Uçurumun Kenarı Neresidir? Söz konusu tasfiyeci güç birliğinin kuruluş açıkla-

masını yapan KESK Genel Başkanı Lami Özgen’in birkaç yıl önce AKP faşizminin akil adamlığını yaptığı bi-linmektedir. Ki dün AKP’ye akil adamlık yapan Lami

Sol’un Sol’un Köşe TaşlarıKöşe Taşları

FAŞİZME KARŞI OLDUĞUNU SÖYLEYENLERİN

FAŞİZMLE UZLAŞMAK İÇİNKURDUKLARI ‘YENİ’

BİRLİKLERİNE DAİR...

28 Ağustos2016

Yürüyüş

Sayı: 536

25DİRENMEK VE HAKLARIMIZI SAVUNMAK, TEK ÇÖZÜMDÜR!

Özgen, bugün güç birliğiadına yaptığı açıklamada“AKP’nin ülkeyi uçurumunkenarına getirdiğini” söylü-yor.

Soralım; uçurumun kenarıneresidir? Sınıfsal açıdan na-sıl bir uçurum söz konusu-dur? AKP’nin getirdiği yerolan uçurumun kenarıkötü;,ama demokrasicilikoyunu iyi öyle mi? AKP ileDolmabahçe’de karşılıklı kol-tuklara oturmak iyi, ama siziartık o koltuklara çağırmaz-larsa kötü öyle mi? Uçuru-mun kenarı neye göre belir-leniyor...

Tasfiyecilik böyledir. Biruçtan bir uca hızla savrulur.Dün iktidarın akil adamlığınıyapar, bugün ülkeyi uçuru-mun kenarına getirdiğini söy-ler. Yarın, bir bakarsınız,AKP’yi yeniden demokrasişampiyonu ilan ediverir. Tasfiyecilik tutarsızlıktır. Çünkübilimsel değildir, yani hayata sınıfsal bir perspektiflebakmaz. Bakamaz. Elbette, Lami Özgen’in çarpık bakışaçısı kendisiyle sınırlı olan kişisel bir sorun değildir.Tasfiyeciliğin genel çarpıklığıdır söz konusu olan. Kibu bakış açısı; aynı zamanda AKP ve onun gibi düzenpartilerinden ülkeyi kurtarmasını beklemektedir. Öyleya, “AKP ülkeyi uçurumun kenarına getirdi” derken,nereye ve nasıl götürmesi beklenmektedir acaba...

Demek ki, düzde olan ülke AKP ile uçurumunkenarına getirilmiş... Tasfiyeci solculuğun güç birliğide ülkeyi bu uçurumun kenarından alacakmış...

Yaşananın sınıflar mücadelesi gerçekliği içinde ege-menleri sarıp sarmalayan bir yönetememe krizi olduğu,devletin ve bir bütün olarak sistemin kriz içinde olduğuve devrimci olanın bu krizi derinleştirip keskinleştirmekolduğu gerçeğine; kör olmayı tercih eden tasfiyeci sol-culuk, güç birliği adına yaptıkları açıklamada “... Bugidişatı ancak emekten, demokrasiden, laiklikten, barışve kardeşlikten yana güçlerin mücadelesinin durdura-bileceğini...” vurguluyor. Böylece düzene koltuk değneğiolmak isteyişlerindeki iştahlarını bir kez daha ilan etmişoluyorlar. Hangi gidişatı durdurup düze çıkartacaksınızbakalım... Sizin üzerinize vazife mi bu...

Tasfiyeci Solculuğun Çarpık Bilinci...Açıklamada deniyor ki: “... Bu bilinçle ülkemizin

geleceğine sahip çıkmak, demokrasiyi, laikliği, bağım-sızlığı, barışı, eşitliği, özgürlüğü, adaleti savunmak vegerçek kılmak için bir araya geliyor, omuz omuza veri-yoruz.”

Burada “bu bilinçle” derkennetleşmesi için sormak gere-kiyor: Hangi bilinçle...

Öyle ya, hangi bilinci, dü-şünceyi taşırsanız ona göredavranırsınız... Açık olan şuki, güç birliğinin altına imzakoyan tasfiyeci solculuğundevrimci bilinçle uzaktan ya-kından bir ilgisi kalmamış du-rumdadır. Uzunca bir süredir,çarpılmış bilinçleri ile düzenindeğirmenine su taşımaktadırlar.Bunlar değil miydi, 80 mil-letvekilliği alınca demokratikdevrim olduğundan bahseden-ler?.. Bunlar değil miydi, New-roz mitinglerinde “mücadeledönemi bitti artık müzakeredönemi başladı” diyenler?..Bunlar değil miydi, AvrupaBirliği uyum yasaları parla-mentodan geçince “demokratikdevrim oldu diye zil takıp oy-nayanlar?.. Bunlar değil miydi,

AKP akil adamlığa çağırınca koşa koşa gidip sıraya gi-renler?..

Taşıdıkları bilincin dışavurumuna dair kimi örneklerisıraladık. Ve yakın bir örnek daha verelim: Bunlar değilmiydi, 1 Mayıs 2016’da Taksim yerine faşizmin istediğigibi Bakırköy’e gidip AKP’den teşekkür alanlar?..

İşte bütün bu davranışları yaptıran devrimci, demo-kratik bilinç olmayıp; tasfiyeci, yılgın, düzen içi bilinç-leridir. Ve şimdi işte “bu bilinçle” ülkemizin geleceğinesahip çıkmaktan bahsediyorlar. Nasıl yani... 1 MayısTaksim’e sahip çıktığınız gibi mi sahip çıkacaksınız ül-kenin geleceğine? Hadi ordan tasfiyeci yılgınlar... Artıkkendi yalanlarınıza kendiniz bile inanmaz durumdasınız.Bırakın halkı aldatmayı, oyalamayı...

Uyduruk Birliğin Düzen İçi Talepleri veGerçekler...

Güç birliği adına yapılan açıklamayı okuyan LamiÖzgen, dokuz maddelik bir talepler listesi sıralıyor.Öncelikle vurgulayalım ki, bu taleplerin hepsi de düzeniçi taleplerdir. OHAL öncesi de dile getirilen taleplereyeni olarak OHAL eklenmiş durumdadır.

Güç birliğinin talepleri olarak açıkladıkları talepleriçinde “... Emekçilere yönelik güvencesizleştirme, taşe-ronlaştırma, yoksullaştırma politikalarına, işçi ve emek-çilerin örgütlenme, toplu pazarlık, siyasi hak ve özgür-lüklerinin önündeki engellere ve iş cinayetlerine karşıgüvenceli çalışmayı ve insanca yaşamı savunmak” var.

Halkımızın bilgeliğinin ürünü olarak ifade ettiği birdeyim vardır: Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz...

Yürüyüş

28 Ağustos2016

Sayı: 536

AKP FAŞİZMİ, KENDİ MESLEĞİNİN GEREĞİNİ YAPMAYI DA “SUÇ” HALİNE GETİRDİ!26

Söz konusu tasfiyeci güçbirliğinin kuruluş açıklamasını

yapan KESK Genel Başkanı LamiÖzgen’in bir kaç yıl önce AKP

faşizminin akil adamlığını yaptığıbilinmektedir. Ki dün AKP’ye akiladamlık yapan Lami Özgen, bugüngüç birliği adına yaptığı açıklamada

“AKP’nin ülkeyi uçurumunkenarına getirdiğini” söylüyor.

Soralım; uçurumun kenarıneresidir? Sınıfsal açıdan nasıl biruçurum söz konusudur? AKP’nin

getirdiği yer olan uçurumun kenarıkötü; ama demokrasicilik oyunu iyi

öyle mi? AKP ile Dolmabahçe’dekarşılıklı koltuklara oturmak iyi;

ama sizi artık o koltuklaraçağırmazlarsa kötü öyle mi...Uçurumun kenarı neye göre

belirleniyor...

Halkımız somuta bakar, lafa değil.Doğrusu da budur. Tasfiyecileringüç birliğinin açıklaması karşısındabiz de böyle yapıyoruz.

Emekçilere yönelik saldırılarakarşı mücadele edeceklermiş...Öyle mi? Oysa, emekçilere yöneliksaldırı yasalarının hepsi içindeyer aldıkları meclisten geçti. Sal-dırılar gündemde iken bu birliğioluşturan örgütler, kurumlar yinebirliktelerdi. Saldırıları önlemekiçin hangi direnişi örgütlediler?Saldırılar karşısında hangi barikatıördüler? Ne yaptılar? Cevap açık-tır: Hiçbir şey... Ve dahası, ken-dilerine rağmen süren direnişlerinyanına bile yaklaşmadılar. ÖrneğinSoma-Kınık kömür işletmelerindebu yılın başından itibaren 70 günboyunca karda kışta direndi madenişçileri. Ama yanlarına yukarıdaimzası bulunan kurumların, ör-gütlerin hiçbirisi gelip dayanışmagöstermedi.

Bugüne kadar emekçilere yö-nelik saldırılar karşısında ne yap-tıklarına bakınca, yukarıdaki sa-tırların içinin boş olduğu anlaşılmaktadır. Ve işte bututum, halkı kandırmaktan başka bir şey değildir. Öyleya “...Emekçilere yönelik güvencesizleştirme, taşeron-laştırma, yoksullaştırma politikaları” OHAL ile yenibaşlamadı. Peki bu kurumlar ne yaptı? Hiçbir şey...Gerçek budur. Gerçek, güç birliği adına halka yalansöylemektir.

İşte bir başka yalan daha: Söz konusu güç birliğiaçıklamasında “...Emperyalizmin ortak geleceğimizekarşı bölge ve ülkemizdeki müdahalelerine...” karşı çık-maktan bahsediliyor. Kürt milliyetçiliği ve onun peşinetakılan oportünizm, Ortadoğu’da-Suriye’de Amerikanemperyalizminin kara ordusuna dönüşmüş durumdadır.Amerikan emperyalizminin koordinasyonu çerçevesindeve emperyalizmin çıkarları doğrultusunda hareket edi-yorlar. Gerçek bu iken, “emperyalizmin ortak geleceğimizekarşı bölge ve ülkemizdeki müdahalelerine karşıçıkmak”tan bahsetmek yalandır.

Soralım: Bu güçler, emperyalizme bugüne kadarnasıl karşı çıkmışlar? Emperyalizme bir kurşun sıkmışlarmı mesela? Ne yapmışlar? Cevap bellidir: Hiçbir şeyyapmamışlardır.

Halka zarar veren eylemleri gerçekleştiren Kürt mil-liyetçiliği, emperyalizme karşı tek kurşun sıkmamış ol-mayı övünç kaynağı olarak açıklamıştır. Ve dahası,Amerikan emperyalizminden özgürlük bekleyen Kürtmilliyetçiliği ile Avrupa emperyalizminden demokrasi

bekleyen reformistler,aynı güç birliğinde bu-luşmuş durumdadırlar.Böylesi buluşmalar, bir-leşmeler kimseye güçvermez ama söyledikleriyalanın çapını büyütür.Yine öyle olmuştur.

Güç birliği açıklama-sında deniyor ki: “...OHAL ve Kanun Hük-münde Kararnameler ileyeni baskı yasalarıyla de-mokrasinin, temel hak veözgürlüklerin yok edil-mesine, dikta arayışlarınakarşı gerçek demokrasiyisavunmak için...”

Soralım: Halkın öde-diği kanlı bedellerle ka-zandığı 1 Mayıs’ta Tak-sim’e çıkma hakkı gaspedilirken yukarıdaki sa-tırları yazanlar ne yaptı-lar?

1 Mayıs 2016’da bubirlik içinde yer alanlarınhepsi vardı. Ne yaptılar?

Cevap malumdur: Taksim’i tasfiye edip Bakırköy’e git-tiler... AKP’nin takdirlerini aldılar.

Devrimciler, 1 Mayıs’ta Taksim’e çıkmak için çar-pışırken, güç birliğini oluşturanlar neden faşizmin ica-zetiyle Bakırköy’e gittiler? O zaman OHAL de yoktu,peki neden Taksim’i faşizme terk ettiler. Söz konusuolan, bir hakkın savunulmadan faşizme terk edilmesidir.Taksim’e çıkıp çıkmamak, sadece bir meydan tartışmasıdeğildir. Faşizm karşısında demokratik mevzilerin, ka-zanımların nasıl savunulacağıdır esas olan. Faşizminsaldırıları, baskıları karşısında nasıl durulacağıdır. Sorun;faşizme karşısında uzlaşmaz, tavizsiz, anti-faşist birduruş sergilenip sergilenmeyeceği sorunudur. Ve güçbirliğini oluşturan tasfiyeciler arkalarına bile bakmadansoluğu Bakırköy’de almışlardır.

Siz, faşizm karşısında 1 Mayıs’ı bile savunamıyorsanız,Taksim’e çıkmaktan vazgeçebiliyorsanız, başka neyinasıl savunabilirsiniz ki? Bırakın bunları, hayat denilenkavga yüzünüzdeki örtüyü çekeli çok oldu. Açık ki,AKP faşizmi karşısında 1 Mayıs Taksim’i savunmayanlarhiçbir demokratik hakkı da savunamazlar. Evet, bir kezdaha ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz...

Güç birliğinin açıklamsında deniyor ki: “...İçerideve dışarıda yürütülen savaş politikalarının durdurulması,Kürt sorununun birlikte ve eşit yaşam temelinde barışçıl,demokratik yol ve yöntemlerle siyasal çözümü için...”

Kısaca deniyor ki, Dolmabahçe mutabakatına geri

28 Ağustos2016

Yürüyüş

Sayı: 536

2 7DİRENMEK VE HAKLARIMIZI SAVUNMAK, TEK ÇÖZÜMDÜR!

Bu birlik içinde yer alan siyasiyapıların hepsi KESK içinde de yer

almaktadırlar. Bugün KESK’ingeldiği durum ortadadır. Kamu

emekçilerinin mücadelesiniörgütleyip önderlik yapmaktanuzak, genel başkanının AKP’nin

akil adamı olmasını içinesindirebilen, saldırı ve baskılar

karşısında direniş örgütlemektenfersah fersah uzağa düşmüş, etkisiz

bir sivil toplum örgütüdür sözkonusu olan. Üyelerine de,

halkımıza da hayrı dokunmayanKESK’i bu hale getirenler, işte

bunlardır. KESK’i bu halegetirenlerin, kendi örgütünün

mücadele dinamizmini köreltenlerinülkedeki hak ve özgürlük

mücadelesine ne katkısı olabilir... Elbirliği içinde, KESK’in mücadele

dinamizmini ve giderekörgütlenmesini tasfiye etmişlerdir.

dönülsün... Kürt milliyetçiliği kendiadına yaptığı açıklamalarda bunuaçıkça dile getiriyor zaten. Ki güçbirliğinin açıklamasında da savu-nulan Kürt halkımızın kendi ka-derini tayin hakkı değildir. Neden?Demokratik bir talep değil mi kendikaderini tayin hakkı? Olması ge-reken bu değil mi? Ama aklı düze-niçileşmekte olanların bu talebi,hakkı söylem olarak bile dile geti-remeyeceği artık açıktır.

Dolmabahçe mutabakatı çerçe-vesinde el sıkıştıkları AKP ile Kürthalkını diri diri yakan, şehirleriyerle bir eden aynı AKP’dir. Kihalk düşmanlarından halka yönelikbir iyilik beklenmeyeceği de açıktır. Düşman, düşmandır...Güç birliğini oluşturan gruplar işte bu netlikte bakmıyorve tekrar eden bir beklenti içinde icazet dilenip duruyorlar.Öyle ki Kürt milliyetçileri, oligarşiyi uzlaşma masasınaçekmek için tonlarca bomba patlatsa bile hiçbir politikkazanım elde edemeyerek milliyetçilik çıkmazında de-belenip duruyor. Çevrelerindeki oportünist, reformistkesimler de bu çıkışsızlığı alkışlamakla meşguller. Oysa,sorunun vazgeçilmez tek bir çözümü vardır: Kürt hal-kımızın kendi kaderini tayin hakkının sağlanması vekazanılması... Bunun yolunun ise “Anadolu İhtilali”hedefiyle “Kurtuluşa kadar Savaş”maktan geçtiği tarihselbir olgu, bilimsel bir olgudur.

Güç birliği açıklamasında deniyor ki: “... Hangisiyasal görüş, kimlik ve inançtan olursa olsun ezilenlere,emekçilere, gençliğe ve tüm ötekileştirilenlere yönelikher tür saldırı, baskı ve şiddete karşı birlikte durmakiçin...” İşte bu da kocaman bir yalandır. Tarihsel birörnek vermemiz yeterli olacaktır.

Özgür Tutsakların yedi yıl sürdürdüğü Büyük DirenişÖlüm Orucu döneminde, bu satırların altına imza koyanörgütlenmelerin tavrı; direnişi görmemek, duymamakolmakla da kalmamış, direnişin kırılması için çalışmış-lardır. Açıkça direnişin karşısında yer alarak faşizmegüç vermişlerdir. Direniş içinde yer alan bir kısmı dazaten direniş kaçkınlığı yapmıştır.

Öyle bir tasfiyeci kültürdür ki bu, direnenlerinkarşısına geçip “direnişe başlarken bize mi sordunuz”diyebilmişlerdir... Daha şehitlerin kanı kurumamışken,direnenleri kastederek “Farkımızı koyduk iyi oldu” di-yebilmişlerdir... Direnenlerin dayanışma çağrısı karşısında“Cepte keklik mi sandınız” cevabını verecek kadar düş-künleşenler bunlardır... Bırakın dayanışma göstermeyi,direnen devrimci hareketi kastederek “Aynı mahalledendeğiliz” diyebilmişlerdir... Ve dahası, direnenlerin ruhunafatiha okuyarak “Devrimci demokrasi öldü bitti” diyenlerde bunlardır...

Denilebilir ki, o gün öyle davransalar da, bugün de-

dikleri gibi davranabi-lirler. Ve fakat, yukarıdaözetlediğimiz tavırları-nın bugüne kadar özeleştirisini vermeyerekçürümeye devam etmiş-lerdir. Devrimci değer-leri, kültürü, ahlakı çü-rütmeye devam ettikleriiçin bugün “...her türsaldırı, baskı ve şiddetekarşı birliktedurmak”tan bahsedişlerikocaman bir yalandır.Tanrı, bizi tasfiyecilerindayanışmasından koru-sun(!)

Siz bırakın “...her tür saldırı, baskı ve şiddete karşıbirlikte durmak”tan bahsetmeyi de, faşizme karşı gerçek-leştirdiğiniz bir direniş gösterin. Yoktur... Reformizm veartık reformistleşmiş olan oportünizmi karakterize edentemel niteliklerinden birisi bedel ödemekten kaçmalarıdır.Böyle olduğu içindir ki, çoğu illegal örgütlenmelerini biletasfiye edip kapağı düzene atmışlardır. Küçük birer tekkedurumundaki legal particikler kurmuşlardır. Ama elbette,komünistliği, sosyalistliği, devrimciliği de kimseye bırak-mazlar. Oysa tarihin kararı kesindir: Devrim için savaşmayanasosyalist denmez...

Sonuç olarak, kadın sorunundan çevre sorunlarınauzanan yelpazede ve dokuz madde olarak sayılantalepler; başını Kürt milliyetçilerinin çektiği reformist,oportünist, sivil toplumcu, feminist, LGBTİ... gibi hertürlü kesimlerin taleplerinden sos yapılıp oluşturulmuş.Ki sayılan bütün taleplerin, aslında bugüne kadar oluş-turulan birliklerde dile getirilen şatafatlı sözlerden hiçbirfarkı yoktur.

Soruyoruz: Bu Birliğin Daha ÖnceOluşturulan Birlikten Ne Farkı Var?

Zira, bu birlik içinde yer alan örgütler daha öncekionlarca platformda birlikte olmuşlardır zaten. Bu birarayagelişlerinin halkımızın hak ve özgürlük mücadelesinene katkısı olmuştur? Bu sorunun cevabı açıktır. 1 Mayıs2016 örneğinde olduğu gibi tasfiyecilikten başka bir iş-levleri olmamıştır. Bulundukları her yerde, halk güçlerinintaleplerini geriye çekip düzeniçileştiren, faşizmle çatış-maktan kaçan, emperyalizm ve faşizmle uzlaşmayı vaazedenlerdir bunlar.

Bu birlik içinde yer alan siyasi yapıların hepsi KESKiçinde de yer almaktadırlar. Bugün KESK’in geldiğidurum ortadadır. Kamu emekçilerinin mücadelesini ör-gütleyip önderlik yapmaktan uzak, genel başkanınınAKP’nin akil adamı olmasını içine sindirebilen, saldırıve baskılar karşısında direniş örgütlemekten fersahfersah uzağa düşmüş, etkisiz bir sivil toplum örgütüdür

Yürüyüş

28 Ağustos2016

Sayı: 536

AKP FAŞİZMİ, KENDİ MESLEĞİNİN GEREĞİNİ YAPMAYI DA “SUÇ” HALİNE GETİRDİ!28

Örneğin, DİSK’te patronsendikacılığına karşı bir yılı aşan

bir direniş yapıldı. Emekçi bir kadınolan Oya Baydak, aylarca DİSKGenel-İş’te somutlanan patron

sendikacılığına karşı hakları içindirendi. Bu birlik içinde yer alan

örgütlerin tamamı direnişinkarşısında patron sendikacılarınınyanında olmuşlardır. Hal bu iken,şimdi bunlar mı emek mücadelesiverecekler?.. Emekçinin hak ve

özgürlüklerini bunlar mıkoruyacaklar?.. Geçin bunları.

söz konusu olan. Üyelerine de hal-kımıza da hayrı dokunmayanKESK’i bu hale getirenler, iştebunlardır. KESK’i bu hale geti-renlerin, kendi örgütünün mücadeledinamizmini köreltenlerin, ülkedekihak ve özgürlük mücadelesine nekatkısı olabilir?.. El birliği içinde,KESK’in mücadele dinamizminive giderek örgütlenmesini tasfiyeetmişlerdir.

Örneklere devam edelim: Ör-neğin, DİSK’te patron sendikacı-lığına karşı bir yılı aşan bir direnişyapıldı. Emekçi bir kadın olanOya Baydak, aylarca DİSK Ge-nel-İş’te somutlanan patron sen-dikacılığına karşı hakları için di-rendi. Bu birlik içinde yer alanörgütlerin tamamı direnişin karşı-sında patron sendikacılarının ya-nında olmuşlardır. Hal bu iken,şimdi bunlar mı emek mücadelesiverecekler? Emekçinin hak ve öz-gürlüklerini bunlar mı koruyacaklar? Geçin bunları...

Öyle ki, örneğin; AKP’nin, memurların iş güvencesinekarşı saldırısı 10 yılı aşkın bir süredir sürmektedir. Peki,bu birliktekiler AKP’nin yürüttüğü kölelik saldırısına karşıbugüne kadar hangi mücadeleyi vermişlerdir? Evet, laflarınadeğil, pratiklerine bakacağız ve diyeceğiz ki; örgütledikleritek bir direniş yoktur. İşte gerçek budur ve şimdi kalkıpemekçinin hakkını savunmaktan bahsediyorlar. Elinizitutan yoktu. Hepiniz birliktesiniz zaten. Niye bir tek direnişörgütlemediniz. Çünkü direniş demek, faşizmle çatışmakdemektir. Göze alamadıkları budur.

Kürt milliyetçiliği, oportünizm ve reformizmin oluş-turduğu tasfiyeci solculuk, güçsüzdür. Art arda isimleriniyazarak sayısal bir çoğunluk göstermeye çalışmaları dagüçsüzlüklerini gideremez. Bu güçsüzlüğün özü, ideolojikgüçsüzlüktür. Çünkü, devrimci ideolojiyle, Marksizm-Leninizm ile donanmamışlardır. Burjuva ideolojisininetkisi altındadırlar.

Burjuva ideolojisinin hegemonyasında oldukları için,düzenle uzlaşmaz bir kavga sürdürememekte, daimauzlaşma aramaktadırlar. Bu durumun tipik örneği Kürtmilliyetçilerinin bir yandan tonlarca bomba patlatıp,bir yandan da uzlaşma arayışlarını dile getirmesidir.

Bilindiği gibi, Kürt milliyetçi hareket reformist,oportünist bütün solu yanlarına alıp HDP’yi kurmuştu.O halde soralım: Ne oldu HDP’niz? Parlamentoya dagirdiniz... Girdiniz de neyi başardınız? Halkın hak veözgürlük mücadelesine ne kattınız? Hangi direnişi ör-gütlediniz?

Kürt milliyetçileri, reformistler, oportünistler, STÖ’cü-

ler, feministler, homo-seksüeller, lezbiyenler,geyler... hepiniz zatenbirlikteydiniz. Ne yap-tınız şimdiye kadar... Za-ten HDP çatısı altındabirleşmemiş miydiniz...Şimdi kurduğunuz neyinbirliği? Geçmişte kur-duğunuz birliklerle ya-pamadığınız hangi işleribu birlikle yapacaksınız?Bu birliğin geçmiştekibirliklerden farkı ne ola-cak?

Devrimci ideolojininaydınlığında tarihe vehayata bakıp biz söyle-yelim: Hiçbir farkı ol-mayacaktır.

Çünkü, tasfiyeci sol-culuğun böylesi birlik-telikleri devrim için de-ğildir. Devrim için bir-likteliklerin iki temel öl-

çütü vardır: Anti-emperyalist ve anti-faşist olmak... Tasfiyecilerin oluşturduğu bu “yeni” birliktelikleri

de anti-emperyalist, anti-faşist nitelik ve hedeften yok-sundur. Böyle olmadığı için de diğer biraraya gelişlerindenhiçbir farkı yoktur. Aynı şaşaalı lafların ardında sırıtanaynı uydurukluktur. Söz konusu olan, “faşizme karşı”olduğunu söyleyip “faşizmle uzlaşmak” için mücadeleeden bir birliktir. Sahiplerine hayırlı olsun(!)

Sadece HDP’yi de değil, Kürt milliyetçilerinin kuy-ruğunda “Halkların Birleşik Devrimci Hareketi”ni kur-dunuz. Peki, faşizme karşı hangi mücadeleyi örgütlediniz?Her zaman olduğu gibi koca koca laflar etmeyi sürdü-rürken diğer taraftan emperyalizmin maşası olan bir“Devrimci Birleşik Hareket” yarattınız. Bu utanç sizindir:Devrimcilik söylemini örtü olarak kullanıp emperyalizmehizmet etmekte birleştiniz.

Amerikan Emperyalizminden Özgürlük, Avrupa’dan Demokrasi Beklemenin Neresi Solculuktur...

Bugün bir güç birliği varolacaksa, öncelikle veolmazsa olmaz önemde anti-emperyalist, anti-faşistolmak zorundadır. Çünkü, sol demek, özü gereği anti-faşist olmaktır. Faşizmle uzlaşmaya çalışan bir sol olmaz.Sol demek, anti-emperyalist olmaktır. Emperyalizmevurmak demektir. Oysa, başta Kürt milliyetçiliği olmaküzere tasfiyeciler, uzun süredir Amerikan emperyaliz-minden özgürlük, Avrupa emperyalizminden demokrasibekler durumdadırlar. Bunların halka verdiği görüntü,sol adına utanç duyulacak bir tablodur. Amerikan em-

28 Ağustos2016

Yürüyüş

Sayı: 536

2 9DİRENMEK VE HAKLARIMIZI SAVUNMAK, TEK ÇÖZÜMDÜR!

Kürt milliyetçiliği, oportünizm vereformizmin oluşturduğu tasfiyeci

solculuk, güçsüzdür. Ardardaisimlerini yazarak sayısal bir

çoğunluk göstermeye çalışmaları dagüçsüzlüklerini gideremez. Bu

güçsüzlüğün özü, ideolojikgüçsüzlüktür. Çünkü, devrimci

ideolojiyle, Marksizm-Leninizm iledonanmamışlardır. Burjuva

ideolojisinin etkisi altındadırlar.Burjuva ideolojisinin

hegemonyasında oldukları için,düzenle uzlaşmaz bir kavga

sürdürememekte, daima uzlaşmaaramaktadırlar. Bu durumun tipik

örneği Kürt milliyetçilerinin biryandan tonlarca bomba patlatıp biryandan da uzlaşma arayışlarını dile

getirmesidir.

peryalizminin emri altında Ortadoğu’da kiralık askerlikyapmanın neresi solculuktur? Avrupa Birliği’nden de-mokrasi beklemenin neresi devrimciliktir, solculuktur?

İlgisi yoktur. İşte tam da bu nedenle, güç birliğininaltına imza atanların çoğunun artık “sol” olup olmadıklarıbile tartışmalıdır ve tartışılmalıdır.

“... Eğer bugünün Türkiye’sinde haklar ve özgürlüklermücadelesi verecekseniz, emperyalizme karşı mücadeleetmeniz kaçınılmazdır. Çünkü ekonomik anlamda açlığıyaratan da, oligarşinin baskı ve zulmünün arkasındaduran da Avrupa ve Amerikan emperyalizmidir. Ekonomik,demokratik, sosyal, kültürel hak gaspları, şu veya bu hü-kümetin değil, emperyalizm-oligarşi blokunun gaspıdır.Açlığa ve zulme karşı çıktığınızda, karşınıza bunlarçıkacaktır. Kısacası, gerçek şudur: emperyalizme karşı çı-kılmadan ekonomik, siyasi haklar ve özgürlükler savunu-lamaz. Savunuruz diyenler, aldatma ve oyalama siyasetiiçindedirler...” (Age. Syf: 182)

Sol adına kalkışılan bir güç birliğinin neden anti-emperyalist, anti-faşist olması gerektiğini ısrarla vur-guladığımız açıktır. Çünkü, böyle olmayan birliklerhalk için umut olmaz, olamaz. Faşizmle uzlaşmayaçalışıp emperyalizmin askeri olanlar halka umut veremez.

Sol, tepeden tırnağa emperyalizmin karşısında olmakzorundadır. Bunu başaramayan bir solun halk saflarınasağlayacağı bir güç ve umut yoktur. Olmamıştır. Yıllariçinde tasfiyeciler değişik biçimlerde ve isimlerdebirlikler kurdular.

Hiçbir işlevleri, halkın devrimci kavgasına kattıklarıhiçbir şey olmadı. Çünkü, kurtuluşa kadar savaşmakiçin değil, düzenle uzlaşmak için kurulmuşlardı. Buyüzden halkın hak ve özgürlük mücadelesine yararlarıdeğil, zararları dokunmuştur.

Biraraya geldikçe “güç” olacaklarını zanneden tas-fiyecileri, biraraya getiren nedenler esas olarak düzeniçi, parlamenter hayal ve beklentileridir.

Halk için demokrasi, halkın iktidarı gibi bir hedefleriyoktur. Açıklamalarında yar alan “gerçek demokrasi”vurgusu da halkın iktidarını değil, Dolmabahçe muta-bakatını tanıyacak bir AKP demokrasisini işaret etmek-tedir. Oysa, yönetememe krizi içinde debelenen oligarşikiktidar karşısında halk kesimlerine her zamankindençok daha güçlü bir şekilde devrimi, halkın iktidarınıhedef olarak göstermek gerekmektedir.

“... Haklar ve özgürlükler mücadelesini geliştirirkenperspektifimiz yine halkın devrimci iktidarı mücadelesini,yani devrimi geliştirmektir. İktidar hedefi olmayan hermuhalefet hareketi, eninde sonunda düzen içileşmektenkaçınamaz. Halk muhalefetini örgütlerken, o muhalefetinsiyasi hedefleri arasında halkın iktidarı hedefi olmalı.Bu, somut, güncel bir hedef olmayabilir; ancak halkınufkunun düzen içi iyileşmelerle, solun ufkunun ‘protes-toyla’ sınırlanmasını engeller. ‘Halkın iktidarı’ hedefi,reformist, devrimci tüm güçlerin ittifak sınırlarını daçizer. Birlik, faşizme, emperyalizme karşı olan veya

onlarla çelişkisi olan tüm güçleri birleştirme bakışaçısıyla hareket eder. Birlik dışında olup da faşizmledeğişik düzeylerde çelişkiler yaşayan kesimleri de ta-rafsızlaştırmayı hedefler...” (Age. Syf: 186-187)

Tasfiyeci solculuğun elbette böyle bir nedefi yoktur.Hedeflerinin ne olduğunu da DİSK başkanı Kani Bekobir biçimiyle ifade etmiş sayılır.

Faşizmle Çatışmaktan Yana Değiliz Diyenlerin Oluşturduğu Birlikten Halkave Devrime Hayır Gelmez

Tasfiyecilerin birliğinde yer alan DİSK Genel BaşkanıKani Beko, güç birliği ile ilgili açıklamalarda bulunurkenşöyle diyor: “... Eğer demokratik bir anayasa yapılacaksaanayasanın içerisinde TBMM’de grubu bulunan 4partinin mutlaka olması ve demokratik kitle örgütleri,sendikalar ve meslek odaları eşitlikçi özgürlükçü vedemokratik bir anayasanın yapılabilmesi için, bu kurumve kuruluşların içerisinde kesinlikle görev alması ge-rektiğini söylüyoruz.” (DİHA)

Açık konuşmuş... Kimi hazırlıklara bakıp egemenlerkendi çıkarlarına uygun bir anayasa yapacaklarsa, bizide konu mankeni olarak, demokrasicilik oyunlarının fi-güranı olarak değerlendirsinler demeye getirmiş. Sırıtanicazetçilik bir kez daha somutlanmaktadır. Düzen parti-lerinin anayasa yapma çalışmaları içinde TBMM’degurubu bulunan HDP ve işte kurdukları güç birliği yeralırsa demokratik bir anayasa mı yapılmış olacak?  

DİSK’in tarihinde ilk kez işçi düşmanı ve patronsendikacısı olarak anılmayı başarmış olan Genel BaşkanKani Beko, 1 Eylül’de “barış” talep etmek için meydanlaraçıkacaklarını vurguladıktan sonra, içinde yer aldıklarıgüç birliğinin niteliğini ele veren şu sözleri de söylüyor:

“... Bizim görevimiz işçilerin her türlü haklarını hu-kuklarını korumak ve kollamaktır. Ama Türkiye’de ya-şananları görmezden gelemeyiz. Birlik ve beraber ol-maktan başka çaremizin olmadığını bir kez daha ifadeediyoruz. Önümüzdeki günlerde mevcut AKP hükümetinekarşı biz toplumsal çatışmadan yana olmadığımızı gös-tereceğiz” (Birgün.net 15.08.2016)

Evet, “çatışmaktan” yana değiller, onlar oligarşi veemperyalizmle uzlaşmaktan yanadırlar. Onun için 1 Ma-yıs’ta Taksim’e çıkmazlar... Onun için faşizme boyuneğerler... İşte ilan ettikleri güç birliğinin niteliği de budur.1 Eylül’de “Barış” çığlıkları atarak, ne kadar uzlaşmaktanyana olduklarını da göstereceklermiş. Ha gayret, belkifaşizmin sağır sultanlarına duyurursunuz feryadınızı...

Tarihsel tecrübe, faşizmle çatışmayı değil, uzlaşmayıseçenlerin oluşturduğu uyduruk birliklerden; halka vedevrime hayır gelmeyeceğini söylemektedir. İşte bugerçekliği halkımıza anlatıp, tasfiyeci solculuğunhalkımızı oyalamasına, kandırmasına izin vermeyeceğiz.Çiğdemler’den Çayanlar’a siyasi gerçekleri halkımızaaçıklamaya devam edeceğiz...

(SÜRECEK)

Yürüyüş

28 Ağustos2016

Sayı: 536

AKP FAŞİZMİ, KENDİ MESLEĞİNİN GEREĞİNİ YAPMAYI DA “SUÇ” HALİNE GETİRDİ!30

Savaşıyoruz. Halk çocuk-larını katledenlerden, işkenceci-

lerden hesap soruyoruz. Hırsızlardan,kanımız ve emeğimizle sefahat içindeyaşayanlardan hesap soruyoruz. Vu-ruyor, ölüyor; halkımıza düşmanınıgösteriyoruz.

Pusulara giriyoruz, çıkıyoruz. Ba-rikatlar kuruyoruz. Elde silah çatışı-yoruz. Kuşanıp umudu dağlara çıkı-yoruz… Savaş sürüyor, büyüyor. Savaşkoşulları içinde yaşanabilecek olum-suzluklar bizim için de geçerli... Sila-hımız tutukluk yaptı, bombamız pat-lamadı, mermimiz bitti… Ne yapaca-ğız?

Elbetteki bunları ortadan kaldırmak,yaşamamak için özenli ve kurallı ol-malıyız... Silahımız bizi hedefe götürenaracımızdır çünkü. Olmazsa olmazdır.Ama yine de savaş gerçeği dediğimizyalın durumun bir parçasıdır bu olum-suzluklar… Karşımıza çıktığında neyapmalıyız… Önemli olan “silah nedir”,“hedefimiz nedir” sorularına net, sade,statükolara ve koşullara teslim olmadancevap vermektir. O zaman ne yapaca-ğımızı da anında bulur, yaparız. Çare-sizlik, çözümsüzlük yanımıza bile yak-laşamaz.

“Nikolay Maslenkocephanesi bitince bir avuç kar attıküfretti, bağırdı, alamadı hırsını

yapıştı elleriyle en yakın tankınzincirine

ve ezildi altında, ağır, çelik palet-lerin.

Fakat yapıştıkları yerde kaldı bi-leklerinden kopan parmakları

çünkü zincir onlara değilonlar zincire gömüldü.Nikolay Maslenko böyle öldü”(Nazım Hikmet)Bir avuç kar, savaşa devam etmenin

ilanıdır aslında. Ve silahın olmadığı

anda bedeniyle bir tankı durdurmakiçin gereken gücün kaynağı, savaşadevam etme kararlılığıdır.

Savaş silahla değil, yürekle yürüyor.Savaşçı, silahıyla değil, yüreğiyle güç-lüdür bu yüzden. Yüreği güçsüz olanlarsavaşamaz. Yüreğinde korkunun, ka-rarsızlığın gölgesini barındıranlar dasavaşamaz. Elinde en güçlü silah olsada savaşamaz. O silahını kullanmakiçin cüret, feda ruhu, iddia, büyük birsevgi lazım. Bunlar savaşçının gücününkaynaklarıdır. Kaynağı yaratansa ideo-lojik sağlamlıktır. Sağlamlığı halka,yoldaşlara, vatana duyulan sevgi veiktidar iddiası sağlar. Bizim gibi tutkuylave ne pahasına olursa olsun diyerekiktidar için savaşanların yüreği güçlüdür.Bu gücü kuşandığımız, silahla değil,asıl olarak bu güçle donandığımız za-man, Günay oluruz; silahımız tutuklukyapsa da bedenimiz ve bilincimizledireniriz düşmana. Hatice Aşık olur,merminin bittiği yerde taşla devamederiz çatışmaya. Ve savaş türkümüz,yayılmaya devam eder:

“Kollarımız kopsa bileYüreğimiz tetik çeker” diye.Yüreğimizdeki güç; bizi zafere ta-

şıyacak tek, sonsuz, en garantili silahtır.Gücümüzü büyütelim.

Bizim gibi tutkuyla vene pahasına olursa olsun

diyerek iktidar içinsavaşanların yüreğigüçlüdür. Bu gücü

kuşandığımız silahla değil,asıl olarak bu güçle

donandığımız zaman,Günay oluruz; silahımız

tutukluk yapsa dabedenimiz ve bilincimizledireniriz düşmana. HaticeAşık olur, merminin bittiğiyerde taşla devam ederiz

çatışmaya

Uyuşturucu satıcıları halkın adaletine hesap verirkenpolisler tarafından korumaya alınıp kaçırıldı. Gazi Mahal-lesi’nde 12 Ağustos’ta yaşanan bu olayda halkı zehirlerkenHalk Cephesi üyeleri tarafından yakalanan uyuşturucuçetesi tam da halkın adaletine hesap vermek üzere ikenpolisler tarafından silahlar çekilerek önce korumaya alındı,sonra da zırhlı araca bindirilerek kaçırıldı.

Geçen hafta Okmeydanı Halk Meclisi olarak uyuştu-rucuya ve kumara karşı yürüyüşün ardından yapılanbasın açıklamasının sonunda, akrep tipi zırhlı araçlardankitleye biber gazlı saldırı yapılmış, çevredeki birçokinsan gazdan etkilenmiş ve polislere tepki göstermişti.

Bir kişi ise bu gazlı saldırıdan korunmak için sığındığıyerden çıktığında, saldırıdan sonra ortaya çıkan torbacılarile Z29 numaralı akrep aracı içindeki polislerin uzaktanselamlaştığını, el ve göz işaretleriyle iletişim sağladığınıgördüğünü, hayretler içinde ifade etti.

Okmeydanı Halk Meclisi; “Bunun sistemli bir saldırıolduğunu belirtmiştik. Mahallelerimizi ve gençlerimiziteslim almanın, yozlaştırma amacının, talan politikalarınınpolis desteğiyle uyuşturucu çetelerine uygulatılan biraşaması oluyor. Birliğimiz ve mücadelemizle bu pislikyuvalarını kurutup mahallelerimizden söküp atacağız”açıklaması yaptı.

“Devrimci mücadele ve savaşta belirleyici olan kadrolar ve siyasi çizgidir. Tayin edici güç halk kitleleridir”

SAVAŞÇININ GÜCÜ SİLAHTA DEĞİL, YÜREĞİNDEDİR!Savaş ve Biz

Uyuşturucu Satmak, Satışına İzin Vermek Suçtur! Suçlular, Halkın Adaletine Er ya da Geç Hesap Verecektir!

3 1

“... Siperi bir gül fidanıydı onun/ Gül fidanı dibinde yatıyordu kiyüzü koyun ak bir taşın ardından /Kara bir yılan çıkardı kafasını /Derisi ışıl ışıl/ gözleri ateşten al /dili çataldı / Birden bir kurşun gelipkafasını aldı / Hayvan devrildi kaldı/ Karayılan / Karayılan olmadanönce / Karayılan’ın encamını görünce/ haykırdı avaz avaz / ömrünün ilkdüşüncesini / ‘ibret al, deli gönlüm /demir sandıkta da saklansan bulurseni / ak taş ardında karayılanı bulanölüm...’ / Ve bir tarla sıçanı gibi ya-şayıp / bir tarla sıçanı kadar korkakolan / fırlayıp atlayınca ileri / birdehşet aldı Anteplileri / seğirttilerpeşine / Gavuru tepelerde yediler /Ve bir tarla sıçanı gibi yaşayıp / birtarla sıçanı kadar korkak olan: ‘Ka-rayılan’ dediler...” (Nazım Hikmet)

“Karayılan” lakaplı Molla MehmetKurtuluş savaşında Kuvayyi Milliyesaflarında Antep’i Fransız işgalinekarşı savunmuştur. Antep Türkler’in,Ermeniler’in ve Kürtler’in yaşadığıbir bölgedir. Bütün yokluklar ve im-

kansızlıklar içinde Antep halkı Fran-sız ordusuna karşı eşi benzeri az gö-rünen bir şehir savaşı verdi. Fransızordusuyla şehirlerini geri almak için11 ay bütün gücüyle savaşan, o gün-lerin deyimiyle Ayıntap (Antep) halkışehirlerini Karayılan öncülüğündekurtarmış oldu. Karayılan bir va-tansever olarak Gaziantep savunma-sında şehit düşmüştür.

Molla Mehmet’in 88 yaşındakikızı anlatıyor: “......Koyunlarımızısatarmış, öküzleri satarmış, sana di-yeyim ekinimizi çubuğumuzu satarmış,katır yükleriyle silah satıp Fransız’akarşı çeteleri silahla donatmış.

Ben anlatınca hep dediler ki seninbaban Kürt idi. Molla Mehmet Ka-rayılan Kürt idi; ben de Kürt’üm.Ne yapayım, inkar mı edeyim! Ata-türk, Kazım Karabekir Paşa’yla düş-manı Antep’e sokma diye telgraflahaber etmiş Karayılan’a, SarımsakTepe’de istihkam yapmışlar, kendioradan gavura hücum ediyor. Ayağakalkınca vurulmuş göğsünden. As-kerine ‘kaçman yiğitlerim, vurun na-

mus gidiyor, Antep gidiyor’ diye ba-ğırıp askerini kaçırmamış. Sonra di-yorlar ki senin baban Kürt idi. Kürt’üTürk’ü mü olur, bu toprağın sahibiyizbiz”

Milliyet, din farklılıkları önemlideğildir. yoksul halklar olarak butoprakların sahipleriyiz. Burası bizimvatanımız, yurdumuzdur.

Halkımıza onları kimlerin sö-mürdüğünü, ortak düşmanın kim ol-duğunu yeniden anlatacak ve hedefigöstereceğiz. Halklarımız arasındakidin mezhep ve milliyet ayrımlarınınasıl mesele olmadığını anlatacağız.Halk ikna olursa her şeyi yapar.Halktan güçlü hiçbir güç yoktur. Bir-leştirip savaştıracak ve kazanacağız.Vatanı özgürleştireceğiz.

Karayılan Cephelilere diyor ki:Halkımızı Türk, Kürt, Arap diye bö-lüp-parçalayıp yöneten, bizi sömürenemperyalizmdir. Onlara uşaklık yapanoligarşidir. Bugünün gavuru onlardır.onlara karşı birlik olup savaşalım vebu gavurları vatanımızdan kovalım.

Karayılan’ın Öncülüğünde Antepliler 11 Ay Boyunca Direndiler veTeslim Etmediler Vatan Topraklarını.. Şimdi Karayılan Tüm Cephelilere Sesleniyor;Mahallelerinize; TOMA’sıyla, Akrebiyle, Polisiyle, Çeviğiyle... Düşmanın Girmesine İzin Vermeyin...

Bu Mahalle, Bu Vatan BizimKahrolsun ABD Emperyalizmi ve İşbirlikçisi AKP Faşizmi!

İstanbul Gazi Mahallesi'nde 19 Ağustos'ta Oya Bay-dak'ın Genel-İş Sendikasına karşı 391 gün süren direni-şin zafer gecesi Hasan Ferit Gedik Uyuşturucu İle Sa-vaş Merkezi'nde kutlandı.

Davul zurna eşliğinde halaya duruldu. Bir kez dahadirenenlerin, mutlaka kazanacağına Oya Baydak'ın ka-zandığı zaferle kanıtlanmış oldu. Direniş 2 Ağustos'tatarafların anlaşması ile son bulmuştu.

16 Ağustos'ta Gazi Devrimci İşçi Hareketi, Oya

Baydak’ın zafer kutlaması için tekstil atölyelerinde ge-zerek çalışmalar yaptı. Yapılan çalışmalar da Oya Bay-dak’ın işi ve onuru için 13 ay boyunca direndiği ve ka-zandığı anlatıldı.

120 tekstil atölyesi gezildi ve Yürüyüş dergisi deokurlarına ulaştırıldı.

Aynı zaman da zafer kutlamasına çağrı afişlerindentekstil atölyelerine ve işçilerin yoğun olduğu bölgelere30 adet asıldı.

Tarih Her Zaman Gerçekleri Söyleyenleri, Direnenleri Haklı Çıkarmıştır

Yaşasın Direniş Yaşasın Zafer!

Yürüyüş

28 Ağustos2016

Sayı: 536

AKP FAŞİZMİ, KENDİ MESLEĞİNİN GEREĞİNİ YAPMAYI DA “SUÇ” HALİNE GETİRDİ!332

TARİH TARİH CEPHELİLERECEPHELİLERE

DİYOR KİDİYOR Kİ

1-) Ülkemizde tarım nasılyok edilme aşamasına getirilmiştir?

Özellikle 1980 sonrası dışa ba-ğımlı geliştirilen IMF ve Dünya Ban-kası gibi kuruluşların dayatmaları ileşekillenen tarım politikalarıyla köylüve üreticiler borç batağı içinde tutu-larak adım adım toprakları elindenalınmış, topraklar büyük toprak te-kellerine satılmıştır.

Tarım alanlarında her sene kulla-nımı daha da artan sadece bir kezekilebilen, kimyasal gübrelerle, yerelbitki örtüleriyle uyuşmayan yeni bitkitürlerince, genetiği değiştirilmiş to-hum ve bitkilerle, toprağın tüm ve-rimliliğini kısa sürede alan üretimteknikleriyle tarım alanları tahripedilmektedir. Çevre kirliliği yaratanüretim teknolojileri kimyasal mad-delerin kullanımı, zehirli atıklarınçeşitli yollardan tarım alanlarına ya-yılması, tarım alanlarının yapılaşmayaaçılması vb. nedenlerden ve izlenentarım politikalarının emperyalizminçıkarlarına göre belirlendiğinden ül-kemizde tarım yok edilme aşamasınagelmiştir.

Bunun içindir ki, tarımla uğraşanköylü-çiftçi şehirlere göçmek zorundabırakılıp buralarda ucuz iş gücü olarakçalışmak zorunda kalmışlardır.

2-) Emperyalizmin yeni-sömürgesi olan ülkemizdetarım politikası nedir?

Ülkemizde tarım politikasını be-lirleyen emperyalizmdir. Neyin nekadar ekileceğini ya da ekilmeyece-ğinin onlar belirlerler. Bunun içindirki, ülkemizde rahatlıkla ekilebilen

(buğday, şeker pancarı,çay, fındık, sebze ve mey-ve) tarım ürünlerinde dedışa bağımlı hale getiril-dik.

Tarımdaki emperya-list politikalar nedeniy-

ledir ki, köylüye yar-dımlar kesilmiş, on yıl-lardır Kamu İktisadiTeşebbüsleri (KİT'ler -Tekel Et ve Balık Ku-

rumu, Türkiye Süt Endüstrisi, TürkiyeŞeker Fabrikası, Çaykur, TürkiyeGübre Sanayi vb.) özelleştirilmiştir.Bu da köylüye büyük bir yıkım ol-muştur.

Köylünün elindeki topraklar zorlagasp edilmiştir. Topraklarımız ya te-kellere satılmış ya da çoraklaşmayaterk edilmiştir. Köylüye geriye ikişey bırakılmıştır. Bunlar da şehirleregöç edip, ucuz iş gücü olarak çalışmakveya mevsimlik tarım işçisi olarakmeyve, çay, fındık bahçelerinde ça-lışmak.

Bu tabloyu yaratan emperyalizm-dir.

3-) Emperyalist politikaların tarımda yolaçtığı sonuçlar nelerdir?

Köylü ve üreticiler her geçen günartan üretim masrafları ve GDO'lu,melezleştirilmiş tohumlara olan ba-ğımlılığın zorunluluğunun artmasıylatefecilere, aracılara, bankalara borç-landıkça iflas edip, kayıt dışı çalışanmevsimlik tarım işçisine ve toprak-sızlaştıkça hem kırda, hem de kentteucuz işgücüne dönüştürüldüler.

Tarım alanlarında sanayileşmeylebirlikte, tarım alanlarının taş, maden,altın ocaklarının açılmasıyla toprak-larımız kirletilip zehirlendi. Ulaşı-ma-yapılaşmaya açılmasıyla birlikte,tarım alanları bitme aşamasına geti-rildi.

İzlenen tarım politikalarıyla ör-neğin, buğday ihraç eden bir ülkeiken bugün ithal eden bir ülke duru-muna geldik. Bu, diğer ürünler içinde geçerlidir.

Sonuç itibariyle, emperyalist po-litikaların sonucunda tarımda üretim

emperyalist tekellerin denetimindeolunca, halk için temel gıda madde-lerinin üretilmediği ve bir tarım ülkesiolan ülkemizin tarımda dışa bağımlıbir ülke haline getirildi.

4-) Ülkemizde köylünün-çiftçinin durumu nedir?

"Çiftçinin-rençperin karnını yar-mışlar, içinden borç senetleri çıkmış."Bu söz; köylüler, çiftçiler arasındaon yıllardır söylene gelen bir sözdür.Ve köylülerin-çiftçilerin halini özet-lemektedir.

Ülkemizde köylü ve çiftçi gırtla-ğına kadar borç içindedir. Bir yılsonraki hasadı bile ipotek altındaolan köylü ve çiftçiler ürettikleriürünlerini maliyet fiyatına bile sata-mamakta, bankaya, tefecilere borçluolup, köleler haline getirdiler. Kayıtdışı çalışan tarım işçisi durumunagetirildiler. Dedesinden, babasındankalan toprakları satmak zorunda bı-rakıldılar.

Artan mazot fiyatları, elektrik vesulama için ödenen paralar, taban fi-yatlarının düşük olması vb. nedenlerköylüyü, çiftçiyi bitme noktasına ge-tirmiştir.

Köylü ve çiftçiler, gün geçtikçeyoksullaşmakta, topraksızlaşmaktave ucuz iş gücüne dönüşmektedir.Ülkemizdeki köylü ve çiftçilerin du-rumunu 307 maden işçisinin katle-dildiği Soma maden ocağında çalışanbir işçi şu sözlerle özetliyor:

"... Sebze ve meyveyi kabzımallarbedavaya alıyorlar. Biz de bunlarıekmiyoruz ve sadece tahıl üretimiyapıyoruz. Eskiden herkes tarlası vehayvanıyla on kişiyi beslerdi. Şimdikazancımız bir kişinin bile karnınıdoyurmuyor. Onun için bugün ma-dende çalışmaya mecburuz." (Somaİçin Adalet Komitesine MağdurlarınVerdiği Beyanlar)

5-) Tarım alanlarının yokedilmesi nasıl olmuştur?

Ülkemizdeki tarım alanları, iktidarpartileri değişse de değişmeyen vesürekli olan emperyalist politikalarsonucu, adım adım yok edilmiştir.Kırlarda yapılan HES'ler, barajlar,

Ta rih ten, bi lim den, ön der le ri miz den, ge le nek le ri miz denöğ ren dik le ri mizle güçleneceğiz

BilgiBilgigüçtürgüçtür

SORUDA10Tarım Sorunu

28 Ağustos2016

Yürüyüş

Sayı: 536

3 3DİRENMEK VE HAKLARIMIZI SAVUNMAK, TEK ÇÖZÜMDÜR!

maden ve taş ocakları ile, şehirlerdekitarım arazilerine hızla artan yapılaş-ma, yollar, sanayi tesislerinin tarımbölgelerine yakın kurulması sonucusanayi artıklarının nehirlere, göllereaktarılması sonucu (Ergene nehrindeolduğu gibi) toprağın, ürünlerin, ze-hirli, kanserojen maddelerle kirletil-diğini görüyoruz. Kurulan termiksantraller ve kurulacak nükleer sant-raller aracılığıyla tarım alanları yokedilmiştir.

2B adıyla bilinen "Orman vasfınıyitirmiş araziler" hakkındaki yasave "Zeytin Yasası"nın değiştirilmesi,acele kamulaştırma kararları, çıkanyasalar vb. hepsi bir bütün olaraktarım alanlarının imara açılmasınave yok edilmesine hizmet etmiş vetarım alanlarının bitirilmesinde önemlirol oynamıştır.

6-) Tarımda yerli ürünlerin üretiminin yasaklanması nedir?

Emperyalizmin isteği doğrultu-sunda, yerli ürünün üretilmesininönüne çeşitli engeller getirirler. "Has-talık, aşırı ilaç kullanımı" gibi ge-rekçelerle yerli ürünlerin üretiminesınırlandırma getirilip ya da bu ürün-lerin ekimi yasaklanarak satışlarıkontrol altına alınmaktadır. "Fındıktahastalık var" gerekçesiyle fındık üre-timi kısıtlanarak kimi yerlerde vefındık ağaçlarının sökülmesi istenir.Bu örnek başka başka ürünler içinde geçerli olabilmektedir.

Bu şekilde yapılan yasaklamalarlahem yerli tohum kullanımının önünegeçilip ithal GDO'lu ve hibrit to-humların kullanımının zorunlu halegetirilip, hem de "hastalık", "aşırıilaç kullanımı" gerekçeleriyle ithalatınönü açılmaktadır.

Ülkemiz tarımda dünyanın "ken-dine yetecek kadar üretim yapan" 7ülkesinden birisi iken yerli ürünlerinyasaklanması ve diğer izlenen em-peryalist politikaların sonucu tarımürünlerini ithal eden ülke durumunagetirilmiştir.

7-) Tohumculuk Yasası ve

Alternatif Ürün nedir?21 Ekim 2006'da AKP iktidarının

çıkardığı tohumculuk yasası ile köy-lünün-üreticinin yerli tohum kullan-ması ve üretmesi yasaklanırkenGDO'lu tohumların sadece bir ürünlükkullanılan hibrit tohumlarının kulla-nımı serbest bırakılmıştır. Bu şekildeköylü ve çiftçiler tohum tekellerinemuhtaç hale getirilmiştir.

Tohumculuk yasası ile emperyalisttekellerin hâkimiyetlerinin önü açıl-maktadır.

"Alternatif ürün" mevcut ürünleriyok etmekte en sık kullandıkları biryalandır. "Alternatif ürün" pamuk,mısır vb. geleneksel tarım ürünlerininyerine emperyalist tekellerin çıkar-larına uygun olan ürünlerin ekilme-sidir. Yeni ürün demek ona uygungübre, ilaç, tohum da demektir. Heranlamda tekellere olan bağımlılığındaha da kalıcılaşması demektir.

8-) Taban fiyatı nedir?Taban fiyatı her yıl toplanan ürün

başına belirlenmiş fiyatlandırmadır.Örneğin 2014'ün buğday taban fiyatı0.75 liradır. Taban fiyatı ile o yıl bo-yunca satılacak ürünün fiyatı belir-lenmektedir.

Taban fiyatı belirlenirken, köy-lünün fikri sorulmaz. Çoğunluklabelirlenen fiyatta, köylünün bir yıllıkemeği, harcamaları düşünülmez. Bufiyatlamayla köylü emeğinin karşı-lığını alamazken, aracılar, tefeciler,köylünün yararına olmayan koope-ratifler ve tekeller kazanmış olur. İs-tisnasız tüm ürünlerde bu böyledir.

9-) "Tarım Reformu" nedir?

"Tarım Reformu" öz itibariyle iş-birlikçi iktidarlar aracılığıyla emper-yalizmin ülkemiz tarımını tasfiyeedip ele geçirme programının birayağıdır. 24 Ocak 1980 IMF kararlarıve sonrasında IMF ile yapılan an-laşmalar ve Avrupa Birliği'nin2004'teki ilerleme raporunun ön gör-düğü politikalarla "tarımda reform"adıyla hayata geçirilmektedir.

Tarımda reform demek, tarımalanlarının yok edilmesi, tarım ürün-

lerinin emperyalist tekellerin isteğinegöre belirlenmesi, kısacası emper-yalist tekellerin tarım politikalarınınuygulanması demektir. Yoksa köy-lünün, en genelde halkın yararınabir reform yoktur.

10-) Köylü meclislerinikurmanın önemi nedir?

Milyonlarca köylü-üretici koo-peratifler, odalar gibi örgütlenmeler,çeşitli üretici birliklerine üye olsalarda buralarda söz ve karar haklarıyoktur. Bu kurumlar, örgütlenmelerdaha çok düzen partilerinin, büyüktoprak sahiplerinin denetiminde olupoy ve rant kapılarıdır.

Milyonlarca köylü ve üretici ör-gütsüz ve sorunları ortaktır. Mücadelegelenekleri zayıf da olsa bir mücadeledinamikleri vardır. Ki son dönemdekitaş ocakları, HES vb’leri için yapılaneylemlerde bu ortaya çıkmaktadır.Örneğin, zeytin ağaçlarının kesilme-sine karşı çıkan Yırca köylülerinindirenişi gibi... Örnekler tekil olarakgözükse de toprakları, suyu, bağ vebahçeleri, gelecekleri için bir arayagelebilmekte, direnmektedirler.

Köylü Meclisleri, köylülere yö-nelik tek tek bu saldırılara karşı di-renişleri örgütlemek başta olmaküzere köylü ve üreticilerin tüm so-runlarına çözümler üreteceği ve alınanortak kararları hep beraber hayatageçirecekleri kendi öz örgütlenme-leridir.

Köylü meclisleri; köylü ve üreti-cilerin geçmişten gelen yardımlaşma,dayanışma, paylaşma kültürlerinindevamıdır.

Köylü meclisleri; köylü ve üreti-cilerin dostunun düşmanının kimlerolduğunu ve saldırıların neler oldu-ğunu, buna karşı neler yapılabilece-ğini gösteren örgütlenmelerdir.

Tüm köylüler, toprağına, gelece-ğine, emeğine sahip çıkabilmek vesaldırılara karşı mücadele edebilmekiçin köylü meclislerinde örgütlen-melidir.

Yürüyüş

28 Ağustos2016

Sayı: 536

AKP FAŞİZMİ, KENDİ MESLEĞİNİN GEREĞİNİ YAPMAYI DA “SUÇ” HALİNE GETİRDİ!334

Kınık-Soma havzası, Ege’nin madenciyatağı, Soma’da 307 madenci arkadaşı-mızın AKP tarafından katledildiği vehala hesabının sorulmadığı kanlı topraklarburası.

Ve bizler katliam sonrası kurulanMaden İşçileri Dayanışma ve MücadeleDerneği’nin üyeleriyiz. Aynı zamandabu derneğin üyeleri olarak bu topraklardailk madenci direniş çadırını kuran vehalkın desteğiyle zafer kazanan Direnenİmbat Maden İşçileri’yiz.

Kınık, özellikle son 5 senedir zorunluolarak madencilik sektörüne mahkumedilmiş İzmir’in ilçesidir. Daha önceleriçiftçilikle, hayvancılıkla geçinen insan-larımızı devletin politikası sonucu ma-denciliğe yönelmiş bulunuyor.

Katliam ve katliam sonrası yaşananbüyük işsizlik, direniş çadırları, geçinmederdi derken bu toprakların bir başkaderdi de yazın üç beş kuruş daha fazlakazanmak için ovalarda yevmiyeyle ça-

lışmak...Bir madenci olarak hafta sonu tatili-

min bir gününü ben de ovada çalışmayaayırdım. Amaç, Kınık’ta ilk kez yapa-cağımız yaz okulu için kitle çalışmasıyapmaktı. Çünkü öğrenciler, yaz oldumu ovaya çalışmaya giderler. Onları so-kaklarda, internet kafelerde, parklardagöremezsiniz. Onları ve ailelerini iknaetmek istiyorsanız ovaya inip İzmir’deinsanların dışarıya çıkmaya korktuğu okorkunç sıcakta onlarla birlikte alın teridökeceksiniz.

Domates tarlasında 14 kişi çalışıyordu.Bunlardan 5’i liseliydi. Ailelerle yapılansohbetten sonra yaz okulumuzun öğ-rencileri olacak liselilerle sohbete baş-ladım. Onlara devrimciliği anlattım kibizim Çepni Alevilerine uzak bir kavramdeğildir devrimcilik.

Küçük yaşta evlenmek bir gelenekbizim buralarda, onlara anneleriyle aynıkaderi yaşamamaları için bu sömürüçarkına karşı hep birlikte mücadele et-memiz gerektiğini anlattım. Ancak dev-rimciler bu çarkı kırabilir ve daha özgür,onurlu bir hayat yaşayabilirler diye ko-

nuştuk. Liseliler, bu sömürü çarkınateslim olmayacaklarını söylediler. Kitapistediler, “getireceğim” dedim.

Liselilerin aileleriyle aynı zamandakapı komşusuyuz, akrabayız, iş arkada-şıyız, aynı köylüyüz. Heyecanımız, hüz-nümüz, coşkumuz birdir bizim. Kinimiz,öfkemiz de öyle. Soma Katliamı sonrasıhakkını arayan, işçilerin örgütlenerekhesap sormasını isteyen madencilerolarak çocuklarımızın bizimle aynı kaderiyaşamasını istemiyoruz. Onların doğrudüşünen, kendine güvenli, hakkına hu-kukuna sahip çıkan, üreten, dünyayı ta-nıyan devrimci düşüncelere sahip insanlarolarak yetişmesi için bu sene bir yazokulu örgütlüyoruz. Bu bir adımdır.

Pek çok eksiğimiz var, devletin sal-dırıları var, ama her sorunun çözümühalkta. Onlara gidersek çözüm buluruz.Dağlarda, ovalarda, fabrikalarda, okul-larda halk nerdeyse orada olmalıyız. Hiçdurmadan haklılığımızı, meşruluğumuzuanlatmalıyız, emek verilen her çabadansonuç alacağımızı bilmeliyiz. Yeter kiemekçi olalım, yeter ki işimizi coşkuylayapalım.

Hayatın Öğrettikleri

HALK NEREDEYSE ORADA OLMALIYIZ

Kınık Maden İşçileri Dayanışma Der-neği 16 Ağustos'ta bir açıklama yayınla-yarak, tüm engellemelere rağmen, madenişçilerinin çocuklarına ders verecekleriniduyurdu. Açıklamada şunlar ifade edildi:"16 Ağustos 2016’da ilk günü olan Kınıkyaz okulu saat 10.00’da başlamıştır. Cem-evi’nde yapacak olduğumuz ve izni dahilher şeyin gerekli yerlerden halledilmiş ol-duğu yaz okulumuza, faşist AKP yineoyunlar oynayarak halkın çocuklarınındevrimcilerden uzak durması için ellerindengeleni ardına koymuyor, derslerimizi en-gellemeye çalışıyorlar. Çünkü farkındaAKP’nin katil köpekleri, şu yaşlarındabile çocuklar onlardan nefret ediyor, nasılkatlettiklerini görüyorlar halkın çocuklarını,bizlere yaptıkları baskıları, işkenceleri...

Anadolu Erenler Derneği, Cemevi’ndederslerimiz için izin verip daha sonra oku-lumuzun adının Turan Kılıç olduğu ge-rekçesi ile onlara yapılmış olan polis bas-kısından dolayı anlaşmamızı bozdular.Cemevi, kitaplığının içinde eşyalarımız

olmasına rağmen kapı kilitlerini değiştirmiş,okulumuzun ikinci gününde yapacağımızdersleri de böyle engellemeye çalışmışlardır.Anadolu Erenler Derneği ile emniyet işbirliği yaparak okulumuzu kapatmaya ça-lışıyor fakat 17 Ağustos’ta okulumuzunikinci günü ve eğitimimizin ilk günü ol-masına rağmen toplamda gelen çocuksayısı 50’ye ulaştı. Katil polisler çocuklarınders saatinde gelip, gözleri önünde bizleritehdit ettiler. Halkın bizi istemediğini, biz-den şikayetçi olduklarını ve de tepki olarakçocuklarını da göndermeyeceklerini söy-lediklerini bize sözde iletirken; teyzelerimiz,ablalarımız çocuklarının ellerinden tutarakkendi elleriyle derslere getirdiler. Halk;onlara baskı uygulayan, işkence yapan,çocuklarını 15’inde fidan iken katleden,faşist cuntalarıyla, OHAL’leriyle sindirmeyeçalışan Katil devlete değil de devrimcileregüvenip çocuklarını bizlere emanet ede-ceklerini biliyor! Liseli Dev-Genç’liler deyaz okulu çalışmalarına katılarak geleceğinDev-Genç’lilerini yetiştiriyor!"

Yaz Okulumuz Engellenemez! Halk, Devrimcilere

Güvenip Çocuklarını Onlara Emanet Etmeye Devam Edecek!

28 Ağustos2016

Yürüyüş

Sayı: 536

3 5DİRENMEK VE HAKLARIMIZI SAVUNMAK, TEK ÇÖZÜMDÜR!

Uzun yıllardır süren bir tartışmadır.“Sanat, Sanat İçin mi? Sanat, Toplumİçin mi?”

Ne demektir sanatın sanat içinya da toplum için olması, ne değişti-rir? Sanat sanat için olursa başka birşey ortaya çıkacak, diğerinde başkabir şey mi ortaya çıkacaktır ? Bu so-ruya evet cevabını vermek çok dazor olmasa gerek; aksi halde yıllardırbu tartışma yapılamazdı.

Sanatın sanat için yapılıyor olması,“halk beğenmese de anlamasa daolur, ben sanatsal eser yaratırım” de-mek bir sanatçı için olabilir, gerçekbir şey midir acaba? Peki bu tartışmaneye hizmet eder?

CIA sayısız kültür kongreleri, ser-giler, konserler düzenlemiştir.

Bunların yanı sıra, Washingtonçizgisine bağlı ünlü yazarların ki-taplarını yayınlamış ve çevirmiş,soyut sanattan, toplumsal içeriği ol-mayan “eylem-karşıtı” sanata spon-sorluğunu esirgememiştir... Kaynaksağladığı bu aydınlar kendilerini aynızamanda, tarafsız araştırmacılar, put-ları yıkan hümanistler, özgür ruhluaydınlar ya da sanat için sanat yapansanatçılar olarak gösteriyorlardı.

CIA’in ve onun Modern Sanat Mü-zesi’ndeki (MSM) müttefiklerinin “So-yut Ekspresyonist” (SE) resim ve res-samları desteklemek için, toplumsaliçeriği olmayan sanata çok miktardapara akıtmıştır. Non-figüratiflik ve po-litik konularda suskunluk tam da top-lumcu gerçekçiliğin anti-tezleriydi. Po-litik sanat söz konusu olduğunda, soyutsanattan yana tavır koydu. Bu durumaçıkça soyut sanatın kim için ve neiçin yapıldığını ortaya koymaktadır.

İki sınıf, iki ideoloji vardır. Yapılanher şeyin amacı, nedeni ve sonucuvardır. Burjuvazi bunun farkındadırve sürekli olarak halkları bir kültürbombardımanı altına alır. Sürekli kendidüşüncesini, yoz ahlaksız hayatını em-poze etmeye çalışır ve bunun için ençok sanat alanını kullanır. Onun içinsoyut “gerçeküstücülük” tartışmalarıyaratır her alanda. Öyle ki pek çoksaygın yazar, şair, sanatçı ve müzisyenpolitikayla ilgilenmediklerini ve sanatınsanat için olduğuna inandıklarını ilan

ettiler. Politik olmayan bağımsız sanatçıya da aydın dogması itibar görmüş vegünümüze kadar gelmiştir.

Bu saldırıların kökenleri doğrudansınıf mücadelesine dayanıyordu. Yü-rütülen kültür kampanyaları günümü-zün apolitik aydın, akademisyen vesanatçı prototipini yarattı. Bunlar ken-dilerini halkların mücadelelerindenkoparıyorlar. Günümüz aydın ve sa-natçılarının ilerici bir tavır alıp ala-mamalarında değil; sanatçıların müzik,resim ya da yazın alanında verdiklerieserlerin yüksek sanatsal düzeyde sa-yılabilmesi için anti-emperyalist top-lumsal ve siyasal öğeleri barındırma-ması gerektiğine olan düşünceleridir.Bütün dünyada sanatın politikadanayrı olduğunu samimi olarak ya daözel olarak ısrarla söyleyenler oldu.

Ancak yaptıkları sanat eylemininkimin işine yaradığı sorusuna hepsessiz kalmışlardır. Emperyalizmitüm yönleriyle göremeyen veya gö-rünmesini engelleyen çok fazla en-telektüel ve sanatçı var günümüzde.

Sınıf savaşı sadece karşılıklı fiiligüçle değil, çoğu zaman inceltilmişyollarla onlarca farklı alanlarda mü-cadeleyle sürer. Eğitimde, iletişimde,kent planlamasında, kültür-sanat prog-ramlarında, medyada, sağlıkta, ula-şımda vb. gibi alanların tamamında.Zaten hakim gerici-sömürücü sınıfbütün bu alanlarda da hakim olduğuiçin hakim sınıftır.

Sadece kitap, müzik değil sanatınher alanında psikolojik savaş mantığıemperyalistlerce kullanılmıştır. Cazgibi soyut sanatta siyasal yönlendir-menin dışında kendi mecrasında bi-çimlenirken, emperyalistlerce, “soğuksavaş” silahı olarak soyut resim an-layışı bilerek öne çıkarılmış ve hattabu akım bizzat gerçekçiliğe karşı ör-gütleniyor. Çünkü “non-figüratif”olması ve siyasal veya toplumsalmesaj taşımaması bakımından sos-yalist gerçekçiliğin tam antitezi olarakgörülmüştür “soyut sanat”. Yöntemolarak doğaçlama, formül olarak bo-zuk şekillerinden oluşan soyut sanat,burjuvazinin o çok övdüğü parla-menter demokrasiyle eşdeğer görü-lüyor, hiçbir diktatörlüğü hoş gör-

mediği iddia ediliyor. “Özgür sanat”ideolojisi bu amaçla yaygınlaştırılıyor.Soyut resim akımı “özgür sanat”ideolojisi olarak Avrupa’nın örgütlüve politik sanatçılarına saldırmakamacıyla kullanıldı. Bu tür sanatakımlarının desteklenmesiyle ilerici,devrimci, kolektivist, hümanist veakılcı düşüncenin etkisiz hale geti-rilmesi planlanmıştır.

Bu şekilde başlayıp devam edenbu anlayış tüm dünyada bugünkü sa-natçı, aydın ve akademisyen tipiniyarattı; sınıf mücadelesini inkar vesınıfın örgütlerinden uzak, halka sırtıdönük, benmerkezci, kariyerist ve“politika üstü” tip. Halkın, işçi sınıfınınya da örgütlerinin güya üstünde akılhocası, geçim derdi olmayan, çeşitlifon, burs ve ödüllerle yaşayan, imkanıbol, sivri dilli ve içi boş teneke gibitıngırdayan aydın ve sanatçı tipi.

Türkiye’de de onlarca vakıf, der-nek, banka harıl harıl festivaller or-ganize ediyor, burslar ve edebiyatödülleri veriyor. Sol adına çizgisi vekaynağı belirsiz dergiler çıkıyor; kimisanat eserleri tekelci sermaye ve onundevletince sponsorluk adı altında fon-lanıyor; kitap fuarlarında kamyonkamyon bedava kitaplar dağıtılıyor;TV’de ve diğer medyada bazı yazarlar,sanatçılar hep baş köşeyi kapıyor.Tür-kiye’nin geleceği için “Küçük Amerikaolacağız” diyordu burjuva siyasetçileriyıllar önce. Yaşadığımız onca askeridarbeden sonra yürütülen kültür-sanatprogramları hep Amerikan menşelidir,tıpkı o darbeler gibi.

Tüm bu yaşananlar ve uğraşlargöstermektedir ki ; sanat toplum içinolmadığı zaman; sanat için değil,burjuvazi içindir. Aslında “sanat sanatiçindir” yerine sanat “sanat para için-dir” demek daha doğru olacaktır.

SANAT NE İÇİN VE KİM İÇİNDİR? içimizden birinden

Yürüyüş

28 Ağustos2016

Sayı: 536

AKP FAŞİZMİ, KENDİ MESLEĞİNİN GEREĞİNİ YAPMAYI DA “SUÇ” HALİNE GETİRDİ!336

BİR İNSAN NASIL DEĞERLENDİRİLİR?HİÇBİR İNSANIMIZI DÜZENE VERMEYECEĞİZ,DELİLERİMİZİ BİLE.BİR İNSANI DEĞERLENDİRİRKENNASIL DÜŞÜNÜR?NASIL YAŞAR?NASIL ÇALIŞIR, YANİ SAVAŞIR?BUNLARA BAKMALIYIZ. ASLA ÖN YARGILARLA HAREKETEDEMEYİZ, BU SORULARIN CEVAPLARINI BULMALIYIZ.YOKSA ÖN YARGI AHLAKSIZLIKTIR, ADALETSİZLİKTİR VEDE SUÇTUR. BURJUVA HUKUKU DAHİ YÜZDE YÜZNETLEŞMEYİNCE CEZA VERMEZ. BİZİM ADALETİMİZ ONUAŞAN GERÇEK ADALETTİR, YUKARIDAKİ SORULARIMUTLAKA SORMALI VE CEVAPLARINI MUTLAKABULMALIYIZ. BAŞKA YOLU YOKTUR.

GG ee nnçç ll ii kk ttee nn HH aa bbee rr ll eerr :: Rektörlük dualarla teslim edildi! Dokuz Eylül

Üniversitesi’nde, rektörlük devir teslim töreni alı-şılmışın dışında bir uygulamaya sahne oldu, tören

dualarla yapıldı (21.8.2016-BASINDAN)DİNCİ, GERİCİ EĞİTİM DEĞİL;

HALK İÇİN, EŞİT, BİLİMSEL EĞİTİM İÇİN;DEMOKRATİK ÜNİVERSİTE,

BAĞIMSIZ TÜRKİYE İSTİYORUZ!

“Aslan yattığı yerden belli olur. “Anlamı: Kişinin çalışması, yaşamı,

düzeni kim olduğu hakkında fikir verir.

Dev-Genç Rehberlik Çalışmalarını BaşlatıyorYıl 89... «Tamam görevimiz bitti» mantığıyla hareket etmedi

Dev-Genç'liler. Alternatif açılışları rehberlik çalışmalarıyla ta-mamladılar. Rehberlik çalışmalarında hem okula yeni gelendevrimci-demokrat öğrenciler tespit ediliyor ve hem de öğren-cilerin aileleriyle ilişkiye geçme olanağı yaratılıyordu. Bu ça-lışmalarla kayıt için gelen ailelere yardım edilirken YÖK'teteşhir ediliyordu... «Kayıt sırasında isteniyor, mecbur vere-ceksiniz» yalanlarıyla soygun daha okul kapısındayken baş-lamıştı. Öyle ki 500 TL olan dosyalar 10.000 liradan satılıyordu.Bunu öğrenen Dev-Genç'liler inisiyatif koymakta gecikmediler.Ailelere olayın gerçek yüzü anlatıldı. Ailelerden oluşan birheyetle dekan sekreterliğine gidildi. Aileler öfkeliydi. Okulaadımını atar atmaz dolandırılmışlardı. Ama dekan sekreteribilgisi olmadığını söylüyor, lafı dolandırıyordu. Dev-Genç'lilerkararlıydı. Paralarını geri almadan yollamayacaklardı aileleri.Dev-Genç şehitlerinden Buluthan KANGALGİL de oradaydı.Buluthan ısrarcıydı. Israrcılığı ve sıcaklığıyla kısa sürede kay-naşmıştı ailelerle. İşte diye düşünüyordu Buluthan; «rehberlikçalışmaları gerçek anlamına kavuşuyor.»

- Paralarla bir saat içinde aşağıda olacaksın. Yoksa başınayıkarım burayı... Sekreter korkmuştu. Bu öfkeyi tanıyordu.Tehdit edenlerin kimler olduğunu çok iyi biliyor, başınagelecekleri tahmin edebiliyordu. Kısa süre sonra ailelerinyanına geldi. Tabii yanında paralarla... Kapıdaki görevlikaçmıştı. Dekan hala kendisinin haberi olmadığını söylüyordu.

- Öyleyse bu paraları nereden buldun? Cevap ve-remezdi, veremedi. Onun kendisini aklamasına izinvermedi Dev-Genç'liler. O'nun da soygunun ortaklarından

biri olduğunu hatırlattılar.Ailelere güven vermek gerekiyordu. Eğitimdeki soygun

anlatıldı onlara. Bu eğitimin halk için eğitim olmadığı anlatıldı:«Sesimizi çıkarmadığımızda böyle soyuyorlar, her türlühakkımızı elimizden alıyorlardı işte...» Aileler etkilenmişti. Baş-lardaki tedirgin yüzler, yerini güven dolu sıcak bakışlarabıraktı. Ayrılırken: «Bunlar size emanet» dediler çocuklarınıgöstererek. Başarmıştı Dev-Genç'liler. Emek harcayınca, uğ-raşınca başarılıyordu. Gerekçeye tahammülü yoktu mücadelenin.İÜ Mühendislik Fakültesi'nde yaşayarak, yaparak öğrendiler...Başlangıçta rehberlik çalışmasında oportünistler de yer ala-caklarını söylemiş, Dev-Genç'in önerisini kabul etmişlerdi.Ancak iş yapmaya gelince ya öğlene kadar okula gelmemişlerya da geldiklerinde «sen, ben, bizim oğlan» hesabı kendikendilerine kalmayı tercih etmişlerdi. Uyanıklığı kimseye kap-tırmadılar tabii. Rehberlik masalarında ilgilenilen bir grupgence yaklaştıkları bir gün, Buluthan: «Hayrola niye geldiniz,biz insanları getirip size emanet edecektik, zahmet etmeseydiniz»dedi. Oportünizmin ideolojisinin de çapının da niyetlerinin dene olduğunun, nasıl olduğunun kanıtıydı bu sözler... (Gençlik2 Kitabından)

HAFTAYA REHBERLİK MASALARIYLA DEVAMEDECEĞİZ! HAFTAYA KADAR BEKLEMEYİN...MÜCADELEYİ DAHA DA BÜYÜTÜN!KAVGAYLA KALIN! HOŞÇAKALIN!

(SEDA’YA MEKTUP YAZMAYI UNUTMAYIN!)

31-Devrimcilikde acelecilik aldatılmayaaçık olmak demektir. 32-Devrimcilik bir şeyi kavramak ve haya-ta geçirmektir. kavrama süreci plan yapmakla başlar uy-gulama aşaması ile devam eder. 33-Devrimcilikte öğrenme ve bilme süreciçok önemlidir. 34-Devrimcilik ilkeli olmaktır. İlkeli olmaksonuç aldırır. 35-Devrimcilik doğru analiz yapmaktır. Nekadar çok soru sorulursa o kadar çok de-rinlemesine analiz yapılır. 36-Devrimciler hiç bir zaman hata yapankızgın adamlar durumuna gelmemelidir.Aksine devrimciler yiğit, akıllı ve gelişme-lere egemen olmalıdır. 37-Devrimcilik düşünerek zihnimizi silah-landırmaktır. 38-Devrimcilik her şeye hazırlıklı olmaktır.Hazırlıklı olmak tehlikeyi uzaktaştırmaktır. 39-Devrimcilik değişiklikleri tam zamanın-da tespit etmek ve zamanında hareketegeçmektir. 40-Devrimcilikte dinamizm, düşündükleri-nin hayata geçirilmesidir.

devrimcilik neden zorunluluktur

ATASÖZÜ

Ülkemizde Gençlik

Gençlik Federasyonu’ndan

28 Ağustos2016

Yürüyüş

Sayı: 536

3 7DİRENMEK VE HAKLARIMIZI SAVUNMAK, TEK ÇÖZÜMDÜR!

Liseliyiz BizBu ülkede yaşıyoruz... Bu halkın çocuklarıyız... Ezilen, sömürülen, katledilen bir halkın çocuklarıyız... Bu halkın kavgasında biz varız!

LİSELERDE AJİTASYON PROPAGANDADADİKKAT ETMEMİZ GEREKEN NOKTALARLiselerde ajitasyon propagandada dikkat etmemiz

gereken noktalar, bu anlattıklarımızın liselere uyar-lanmış şeklinden başka bir şey değildir. Liseligençliğin kendine özgü şekillenişi nasıldır? Olaylaranasıl yaklaşır? Yaşadığı somut sorunlar nelerdir?Tek tek birimlerin sınıfsal, kültürel, ulusal özellikleri,

tarihi nasıldır? gibi sorulara doğru olarak yanıt veriyorsak,ajitasyon propagandanın nasıl şekillenmesi gerektiğini tespitetmemiz zor olmayacaktır. Bu sorulara biz daha önceki ya-zılarımızda cevap verdik. O halde burada ortaya koyacakla-rımız, bu cevapların ışığında ajitasyon propagandayı nasılele almamız gerektiğidir.

Liselerde en başta ele alınması gereken, liseli gençliğinyaşadığı somut sorunlar ve bunlardan kaynaklanan taleplertemelinde bir ajitasyon-propaganda yapmaktır. Bu sorunlarıve talepleri daha önce sıraladık. Ve bunların her birinin dü-zenden kaynaklandığını gösterdik. Bunlar her zaman liseligençliğin gündemindeki sorunlardır. Bazen biri bazen diğeriön plana çıkarma genelde hepsi her dönem varlığını hissettirir.Ön plana çıkanlara daha ağırlık vermek kaydıyla, bunlarınetrafında düzenin teşhirini yapmak, devrimi propagandayapmak liselerde izlememiz gereken başlıca yoldur. Örneğindevrim propagandasını, Demokratik Halk Liseleri propa-gandasını ön plana alarak yapmak her zaman daha başarılısonuç almamızı sağlayacaktır. Liseli gençlik, somut olarakiçinde yaşadığı eğitim kurumlarının nasıl olduğu ve alterna-tifinin nasıl olacağına her zaman daha ilgilidir. DemokratikHalk Liselerinin kendi özlediği eğitim kurumu olduğunuanlamakta zorlanmayacaktır. Bu devrimi de kavramasıyolunda atılan önemli bir adım olacaktır. Çünkü biz hemenardından böyle bir lisenin ancak devrimle mümkün olcağını,çünkü devrimin halkın ve halk gençliğinin özlemleri ve çı-karlarını savunmaktan başka bir misyonu olmadığını, bugünyapılan oligarşi için eğitim yerine, halk için eğitim felsefesinigeçirmeden, böyle bir lise kurulamayacağını vb. anlatacağız.Devrimin vatanımız ve emekçi yoksul halkımıza başka nelervereceğini anlatacağız. DÜZEN LİSELİLERİ

HANGİ YÖNTEMLERLE TESLİMALMAYA ÇALIŞIYOR?Düzen, liselileri teslim almak için bir-çok yöntem kullanır. Okul baskısı, aile baskısı ileliselileri bir cendere içine sokar. Eğitim sistemiyle liselilerin saydığımız olumluözelliklerini törpülemek isterler. Yine gözaltılarla yıldırmaya çalışır. Resmi olarakaileye bağımlı olmasını kullanarak, aile üzerindebaskı yapar. Sonuç olarak liselilerin iki temel sorunu vardıraile ve okul.

“OKUL SERVİSİ CEP YAKIYOR!Ankara ve İzmir’de 2016-2017 eğitimöğretim yılı okul servislerinin yeni üc-

retleri belli oldu. Ücretlere 100 liradanfazla zam yapıldı” BASINDAN

PARASIZ ULAŞIM HAKKIMIZ EN-GELLENEMEZ!

***

“Antep İslahiye’de 9 aylık bebeğe tecavüzedildi” BASINDAN

9 AYLIK BEBEĞE TECAVÜZEDEN BU DÜZENİ;

BU DÜZENİN EĞİTİMİNİ, YASASINI TANIMIYORUZ!

Liseli Dev-Genç’liler Olarak İnanmalıyız!Bütün liselileri örgütlemeyi hedeflemeliyiz.

Buna inanmalıyız. Emeğimizle kararlılık ve ısrarımızla

sonuç alacağımıza inanmalıyız.Liseli Dev-Genç’liler olarak herkesi değiştirebilece-

ğimize, eğitebileceğimize,örgütleyebileceğimize inanmalıyız.

Sorunlar yumağında dönüp duran, umutsuzluk veçaresizlik içinde olan milyonlarca gence çare ve

umut olduğumuza inanmalıyız.

AYAKLI İNANÇ OLMALIYIZ.KAFAMIZ, ELLERİMİZ VE BEDENİMİZ

DEVRİMCİLİK YAPMAK İÇİN BUNLAR YETER.FİDEL CASTRO’YA GÖRE, OMUZ ÜZERİNDEKİ

YUVARLAK YETER.BİR ŞEY YAPARKEN, DEĞERLENDİRİRKEN

“KİM İÇİN” SORUSUNU SORMALIYIZ. EĞER HALK İÇİN

DEVRİM İÇİNCEPHE İÇİN İSE

O ZAMAN YAPARIZ.

YOKSULLUĞUN MATBAASIBU HAFTA DUVARLARA NE YAZALIM:

Adalet isteyen liseli Eda, Neslihan, Seda’yaÖZGÜRLÜK! LİSELİ DEV-GENÇ

Yürüyüş

28 Ağustos2016

Sayı: 536

AKP FAŞİZMİ KENDİ MESLEĞİNİN GEREĞİNİ YAPMAYI DA “SUÇ” HALİNE GETİRDİ!38

İstanbul – Hacıahmet: LiseliDev-Genç’liler 20 Ağustos’ta İstanbul– Hacıahmet’te bulunan parkta film gös-terimi yaptı. İlk olarak parka afiş asıldığısırada park güvenliği asılan afişi yırtıp“afiş asmak için izin aldınız mı?” diyesordu. Bunun üzerine meşruluklarıylahareket eden Liseli Dev-Genç’liler “izinalmaya gerek duymadık, astık bunakimse karışamaz…” diyerek güvenliğinüzerine yürüdü ve orada bulunan mahallegençleri “abi merak etmeyin afişlerinizibiz koruyacağız, eğer sökerlerse o gü-venliklere günlerini gösteririz” diyerekçalışmaları sahiplendi. Yapılan çalışma-larda 75 afiş asıldı, 450 bildiri dağıtıldı.Gösterimde ise Yılmaz Güney’in “Ar-kadaş” filmi 40 kişinin katılımıyla iz-lendi.

İstanbul – Dağevleri: Dev-Genç’li-ler 19 Ağustos’ta 2 Temmuz Parkı’ndafilm gösterimi yaptı. Gösterim öncesimahallede kapı çalışması yapılarak evlereakşam yapılacak olan program için bildiridağıtımı yapıldı. Gösterim saati geldi-ğinde ise halkın alternatif film gösterimineilgisinin yoğun olduğu gözlendi. 2 saatsüren programda Yılmaz Güney’in “Yol”filmi 40 kişi tarafından izlendi.

Kaçırmalar, TutuklamalarÇürümüş Bu Düzenin Sonunu Getirecektir

Ankara’da 17 Ağustos gecesi aileziyaretinden dönen Dev-Genç’li EdaKaya ve Ertuğrul Çayan’ın kullandıklarıotomobil Saime Kadın benzin istasyonuönünde uzun namlulu, silahlı sivil kişilertarafından, önleri kesilerek durdurul-muştur. Benzin istasyonuna 4-5 ekippolis otosu ve 1 akreple gelen katilpolisler Dev-Genç’lileri işkenceyle araç-

tan indirip ters ke-lepçe ile yerlerdesürükleyerek göz-altına aldı. 4 saatboyunca benzin is-tasyonunda ters ke-lepçeli halde bek-leterek sürekli iş-kence ve sözlü ta-cizlerde bulunul-muştur. Açlık gre-

vine başlayan gençlere şeker ve su teminiyapılmamıştır, hiçbir ihtiyaçları karşı-lanmamıştır. Konuyla ilgili kısa bir açık-lama yapan Ankara Dev-Genç; “BizlerDev-Genç’lileriz bu halkın en onurlu,en namuslu evlatlarıyız. Bizleri bu bas-kılar ve gözaltılar ile durduramazsınız.Dost da düşman da bizi çok iyi bilir…”dedi.

Parasız, Bilimsel Eğitim İçin4 Eylül’de Ankara’ya Yürüyoruz!

Liseli Dev-Genç 4 Eylül’de Anka-ra’ya yapılacak adalet yürüyüşü içinyazılı bir açıklama yaparak kısaca şusözlere yer verdi;

“ Liselilerin 15-16 yaşında faşizmekarşı halkla beraber sınıf mücadelesivermesini hazmedemeyen devlet 12Eylül 1980 darbesi ile beraber öğrencigençliği halkın sınıf mücadelesindenkoparmak için 1981’de YÖK’ü kurarak;işkencelerle, katliamlarla teslim alamadığıgençliği eğitim sistemiyle kendine uygungerici, bencil, hiçbir şeyi sorgulamayan,halkın kültüründen kopararak yoz birgençlik yaratmak istemektedir. BizlerLiseli Dev-Genç’liler olarak AKP’ninoyuncak ettiği eğitim sistemi ile bizi veailelerimizi daha fazla sömürmesine,halkın mücadelesinden koparmasınakarşı ADALET istiyoruz. 4 Eylül’deAnkara’ya yürüyoruz. Adalet İstiyoruzAlacağız! Parasız, Bilimsel ve Halk İçinEğitim İstiyoruz 4 Eylül’de Ankara’yaYürüyoruz! OHAL’i Tanımıyoruz!”

Kalbimiz ve Beynimiz Adalet İçin Çalışacak

Ankara Dev-Genç’liler Adalet Kam-panyası çalışmaları için gecelerini gün-

düzlerine katıyor. Ankara’da yapılan ça-lışmalardan kısaca derlediklerimiz şuşekilde;Şirintepe, Tuzluçayır Mahallesi,NATO Yolu Caddesi ve ODTÜ’de 4 –12 Ağustos tarihleri arasında afiş, bildiri,yazılama ve dergi çalışması yapıldı. Ya-pılan çalışma sırasında halka TekmezarParkı’nda sürdürülen adalet için açlıkgrevi hakkında bilgi verildi ve destekiçin çağrı yapıldı. Ayrıca yapılacak top-lantının duyurusu yapıldı. Asılan afişlerdeise “Adalet İçin Açlık Grevindeyiz, Ek-mek, Adalet ve Özgürlük İçin SüresizAçlık Grevindeyiz, SEN DE KATIL!”yazılıdır. Ve bu afişlerden toplamda260 adet asıldı. Ayrıca OHAL Kararıtanınmayarak 22 farklı yere yazılamayapıldı. Ve yine bu kampanya dahilinde500 bildiri, ayrıca gerçeğin sesi Yürüyüşdergisinden 50 adet halka ulaştırıldı.

Ankara’da yapılan açlık grevinidesteklemek için ulaşacağınız telefonnumarası:0541 835 37 44

Mahallemizde Gericiliğeve Faşistlere İzin Vermeyeceğiz!

Okmeydanı Liseli Dev-Genç’liler 18Ağustos gece 00.30 sularında mahallededevriye atarken Okmeydanı MehmetAyvalıtaş Parkı’nın arasındaki sokağagerici yazılamalar yapan faşist gruplakarşılaştı. Faşist grup duvara “ülkü ocak-ları” yazılaması yaparken Liseli Dev-Genç’liler müdahale edip yazılamalarınıkaralatmışlardır, bununla birlikte faşist-lerin ellerindeki spreyleri alıp “UmudunAdını” duvara nakşetmişlerdir. Ardındanfaşistleri mahalleden kovmuşlardır.

Ülkemizde Gençlik

Polis Provokasyonlarına Rağmen Programlarımız Hayata Geçecek

Gençlik Şehitlerini ve AileleriniUnutmuyor – Unutturmuyor

Liseli Dev-Genç’liler 18 Ağus-tos’ta devrimci mücadelede şehit vetutsak düşen yoldaşlarının aileleriniİstanbul – Gazi Mahallesi’nde TA-YAD’lılar ile ziyaret etti. Yapılanziyarette Perpa İş Merkezi’nde po-lisler tarafından katledilen HakanKasa’nın ve Kağıthane’de gözaltınaalınarak tutuklanan Özgür TutsakBahar Ertürk’ün ailesini ziyaret etti.

28 Ağustos2016

Yürüyüş

Sayı: 536

33 9DİRENMEK VE HAKLARIMIZI SAVUNMAK, TEK ÇÖZÜMDÜR!

Ülkemizde Gençlik

Liseli Dev-Genç’liler bulunduklarıbölgelerden yaptıkları propaganda ça-lışmaları ile de mücadelelerine katkıyapmaya ve büyütmeye devam ediyor.Örneğin duraklara, direklere, afiş pa-nolarına… vb. yerlere mühür basarakbir çok yere daha hızlı seslerini, isimlerinive iddialarını ulaştırıyor. Yapılan çalış-malardan kısaca derlenenler şu şekilde;Okmeydanı Liseli Dev-Genç: 17 Ağus-tos’ta 17 yaşında tutuklanan Eda YarenArık ile ilgili mahallenin çeşitli yerlerine“Eda Yaren Arık Serbest Bırakılsın!Liseli Dev-Genç” imzalı 5 adet yazılamayapıldı. Ayrıca 20 Ağustos’ta Okmey-danı-Hacıahmet yoluna “Liseli Dev-Genç Umuttur! Liseli Dev-Genç Cü-rettir!” yazılı mühürlerden 60 adet bas-tı.

1 Mayıs Liseli Dev-Genç: 18 Ağus-tos’ta, kısa süre önce hukuksuz yeretutuklanan Liseli Dev-Genç’liler içinyazılama yaptı. Ayrıca 19 Ağustos’ta 6yere mühür çalışması yapıldı.Kartal Liseli Dev-Genç: 20 Ağustos’taliseliler mahallenin çeşitli yerlerine “Li-seli Dev-Genç Umuttur! Liseli Dev-Genç Cürettir!” mühürlerinden baskıçalışması yaptı.Liseli Yoldaşlarımız Özgürlükleri-ne Kavuşana Kadar Adalet Kampanyamız Devam Edecek

Liseli Dev-Genç’liler, daha önce-sinden hukuksuzca tutuklanan liseliyoldaşları için bulundukları bölgelerdenseslerini duyurmaya, yoldaşları içinadalet aramaya devam ediyor. Genelolarak İstanbul ve Anadolu’da yapılançalışmalar şu şekilde;

Alibeyköy: Liseli Dev-Genç’liler18, 19 Ağustos’ta Karadolap, CengizTopel ve Erdem Kent Parkı’nda çalışmayaptı. Çalışmalarda tutsak olan LiseliDev-Genç’li Eda Yaren Arık ve diğertutuklu liseliler için “Devrimci TutsaklarSerbest Bırakılsın” pankartı asıldı.

Gülsuyu: Liseliler 19 Ağustos’ta,Yürüyüş dergisi dağıttıkları ve adaletistedikleri için tutuklu bulunan yoldaşlarıEda ve Neslihan için mahallenin çeşitliyerlerine yazılama yaptı.

Okmeydanı: Liseli Dev-Genç’liler17 Ağustos’ta, 17 yaşında hukuksuzcatutuklanan yoldaşları Eda Yaren Arık

için mahallenin çeşitli yerlerine imzalıyazılamalardan yaptı.

Liseli Dev-Genç'liler tarafından 18Ağustos'ta, “Tutsak Liseli Dev-Genç’lilerSerbest Bırakılsın-Liseli Dev-Genç”imzalı 2 adet pankart Sibel Yalçın veOkmeydanı MOBESE karşısına asıldı.

“Tecrit İşkencedir, Tecrite Son!- Li-seli Dev-Genç” imzalı 1 adet pankartAnadolu Parkı’na asıldı.“Özgür Tut-saklar Teslim Alınamaz! Liseli Dev-Genç” imzalı 1 adet pankart Örnekte-pe’ye asıldı.

Bakırköy: Liseli Dev-Genç’liler 19Ağustos’ta Bakırköy Hapishanesi önün-de, OHAL bahane edilerek hukuksuzcatutuklanan liseli Eda Yaren Arık içinkitap ve dergi yatırmaya gitti. Dergi vekitaplar teslim edildikten sonra 2 LiseliDev-Genç’li hapishane önünde, üzerinde“AKP Faşizminin Tutukladığı 17 Ya-şındaki Eda Yaren Arık Serbest Bıra-kılsın! Liseli Dev-Genç” imzalı ozalitaçarak Eda için özgürlük istedi.

Ankara: Liseli Dev-Genç’liler 19Ağustos’ta, hukuksuzca tutuklanan yol-daşları 17 yaşındaki Eda Yaren Arıkiçin John Steinbeck’in “Gazap Üzüm-leri”, Kahraman Altun’un “KavgamınÇırağı Olmak İsterim” kitaplarını yolladı. 1 Mayıs Mahallesi:

Liseli Dev-Genç’liler 18 Temmuztarihinde okuma grubunda buluştu.Okuma gününde Çizgilerle AnadoluTarihi’nden 30 sayfa okunup, üzerinesohbet edildi. Devrimciliğin neden zo-runlu olduğu üzerine ve tutsak direnişlerive neden direnilmesi gerektiği üzerinesohbet edildi. Ayrıca 122 Şehit kitabındanbir ölüm orucu şehidinin özgeçmişi venasıl devrimcileşip ölüm orucu yaptığıüzerine de sohbet edildi.

Gençlik Adalet Mücadelesinin Devamcısı ve Uygulayıcısı

Liseli Dev-Genç: “Daha ön-celerde de aynı ta-leple yapılan yürü-yüşlere polis gazbombaları, plastikmermiler, gerçekmermilerle saldırmışbirçok insanımızıgözaltına alıp tutuk-

lamıştı.Yeni Eserler örgütleyeceğiz!Adalet talebimiz gerçekleşene kadarher yolu deneyeceğiz! Liseli Dev-Genç’liler olarak, işkenceli gözaltıların,tutuklamaların hesabını soracak, halkdüşmanlarına rahat vermeyeceğiz!”

21 Ağustos’ta İstanbul – İkitelli’deHalk Cephesi’nin düzenlediği AdaletYürüyüşü’ne AKP’nin katil polislerisaldırdı. Saldırı sonucu Liseli Dev-Genç’li Eser Çelik işkencelerle eli yaralıbir şekilde gözaltına alınıp ardından hu-kuksuzca tutuklanmıştır. Saldırı sırasındakatil polisler Eser’i sahiplenmeye gelenhalkı görünce üzerlerine 4 el silahlaateş ederek oradan kaçtı. Liseli Halk Okulunda Her Geçen Gün Sayımız Artıyor

Liseli Halk Okulları düzenin yoz-laştırma, robotlaştırma, sindirme amaçlıeğitim sistemine alternatif eğitim ku-rumlarıdır. Dev-Genç'liler Liseli HalkOkullarını yaygınlaştırma, büyütme he-defiyle çalışmalarını coşkuyla sürdürüyor.

Armutlu: Liseli Halk Okulu buhaftada 12 Ağustos'ta yapıldı. LiseliHalk Okullarını nasıl daha kalabalıkyapılacağı anlatıldı ve her katılan liselinin3 yeni liseliyi haftaya olan Liseli HalkOkuluna getirme hedefi konuldu. Buhaftaki konu “Tutsaklarımızın direnişive tutsaklara saldırılar”dı. Tutsaklarımızındüşüncelerine, kazanılmış haklarına karşısaldırılar, direnişleri ve en son hücreyakma eylemleri anlatıldı. Devletin dı-şarıdaki gibi hapishanelerde de azgıncasaldırdığı ve Liseli Dev-Genç'lilerin buyaşanılanlar karşısında neler yapabileceğikonusunda öneriler alındı. Haftaya birdaha buluşmak üzere çalışma sonlandı-rıldı. Liseli Halk Okulu’na 10 kişi ka-tıldı.

Adalet İstemekten Asla VazgeçmeyeceğizYeni Eserler Örgütlemeye Devam Edeceğiz

Yürüyüş

28 Ağustos2016

Sayı: 536

AKP FAŞİZMİ, KENDİ MESLEĞİNİN GEREĞİNİ YAPMAYI DA “SUÇ” HALİNE GETİRDİ!440

Neslihan Albayrak Dersim’deyaşayan bir Liseli Dev-Genç’lidir.Dersim halkı onu çok iyi tanır.Suruç Katliamı’ndan hemen sonraAKP İl Binası önünde tek başınayaptığı oturma eyleminden tanır.İşkenceci polisler 11 ayda 19 keregözaltına aldı, işkence gördü vetehdit edildi. Her gün yüzlercekişinin uyuşturucu batağına battığı,ilkokul önlerinde uyuşturucu sa-tıldığı, Kürdistan’da küçücük ço-cukların katledildiği bu ülkedeAKP’nin polisleri “ülkenin huzuruve güvenliği için” 17 yaşında birkızın peşinde dolaşır hale gelmiştir.Nesliha komplo sonucu tutuklandı.Yaklaşık 5 aydır Elazığ E TipiHapishanesi’nde.

Liseliler, Halkımız!Neslihan sizin arkadaşınız, kı-

zınız. Onu Dersim sokaklarındaparasız eğitim için afiş asarkengörürdünüz. Suruç Katliamı’nınhesabını sormak için AKP Tunceliİl Binası önünde tek başına yaptığıoturma eyleminde gördünüz. Ber-kin için adalet isteyen sesini duy-dunuz. Şimdi Neslihan için adaletisteme sırası bizde. Neslihan’ıyalnız bırakmayalım!

Adalet İstiyoruz!İmza İçin Link:

https://www.change.org/p/nes-lihan-albayrak-liseli-dev-gen%C3%A7-li-17-ya%C5%9F%C4%B1ndaki-neslihan-albayrak-serbest-b%C4%B1rak%C4%B1ls%C4%B1n?source_location=petiti-ons_share_skip

AKP, OHAL BahanesiyleDevrimcilere SaldırmayaDevam Ediyor!

Oligarşi yönetememe krizi de-rinleştikçe devrimcilere, halka

saldırmaya devam ediyor. 15 Tem-muz 2016’da yapılan darbe giri-şimi sonrası bunu bahane ederekOHAL ilan eden AKP iktidarıdaha kendine gelemeden ilk işidevrimci mahallelere, devrimci-lere, halka saldırmak oldu. Sivilfaşistleri örgütleyip devrimcilerin,yoksul halkın bulunduğu mahal-lelere saldırmaya çalıştı. Bedelödeyerek kazanılan haklara sal-dırmaya başladı. Ve 17 Ağustos’ta10 devrimcinin bulunduğu eviellerinde silahlarıyla, balyozlarıylabasarak 10 Halk Cepheliyi iş-kencelerle gözaltına aldı. Bu olayüzerine sessiz kalmayan İzmirDev-Genç yaptığı yazılı açıkla-mada; “…OHAL’i bahane ederekgözaltıların avukat görüş hakkınıengellemeye çalışmaktadır. Buşekilde işkencelerini meşrulaştır-maya çalışmaktadır. Tek suçlarıdevrimci olmak; yoksul halk ço-cukları, katledilen halk çocuklarıiçin adalet istemek olan devrim-cilere yapılan saldırılar, işkenceler“DHKP-C Anadolu il ve bölgesorumlularına operasyon… Sonzamanların en önemli terör ope-rasyonu” diyerek meşrulaştırıl-maya çalışılmaktadır. Evet, suçlarıbüyük! Suçları halk çocuklarıiçin halk için adalet istemek! Suç-ları gerçekleri halka duyurmak!

2016’da da yine aynı şiarla“teslim olmadık olmayacağız”,“OHAL’i tanımıyoruz” diyoruz.Saldırılarınız, işkenceleriniz bizleriyıldırmaz. Gözaltına alınan HalkCepheliler derhal serbest bırakıl-sın.” denildi..

Ayrıca Altınşehir Liseli Dev-Genç ve Liseli Dev-Genç kav-ganın gençliği yazılı açıklamalaryayınlayarak Halk Cephelileri sa-hiplendiler..

Dev-Genç Milisleri;Tutsaklara Yönelik Her SaldırınızaMisliyle Cevap Vereceğiz Özgür Tutsaklara Kalkan Elleri Kıracağız!

OHAL Yasaları Halkı Teslim Almak İçindir!Teslim Olmayacağız!Özgür Tutsaklar Teslim Alınamaz!AKP faşizmi gün geçtikçe halka karşı saldırı-

larını arttırıyor.Hapishanelerde 10 kitap dayatması, görüşlere

çıkarmama, tekli hücrelere atma gibi birçok onursuzuygulama ile Özgür Tutsakları teslim alabileceğinidüşünüyor. Bugün vatanımızın dört bir yanındaÖzgür Tutsaklar hak gasplarına karşı genel direnişegeçmişlerdir. Son olarak Bakırköy Kadın KapalıHapishanesi’nde tutulan Özgür Tutsaklarımız iş-kence, tacizle Silivri 9 No’lu Hapishanesi’ne sürgünedilmişlerdir. Biz de Dev-Genç Milisleri olaraközgür tutsaklara yapılan saldırıların hesabını sora-cağımızın AKP faşizmine Özgür Tutsaklarımızınsahipsiz olmadığını göstermek için 2 ayrı eylemgerçekleştirdik.

İstanbul Okmeydanı’nda 4 Ağustos sabah saat05.30 sularında Dev-Genç Milisleri olarak özgürtutsaklara yapılan saldırıların hesabını sormak içinellerimizde molotoflarımızla D-100 Taksim BağlantıYolunu 15 dakika boyunca kapattık. 15 dakika bo-yunca halka Özgür Tutsaklara yapılan saldırılarıanlatıp hesabını soracağımızı söyledik, geri çekilirken2 adet “Sürgünlerle Özgür Tutsakları Teslim Ala-mazsınız! DHKC/DEV-GENÇ”, “Özgür TutsaklaraKalkan Elleri Kıracağız! DHKC/DEV-GENÇ" im-zalı bomba süslü pankart astık. Astıktan 30 dakikasonra anca olay yerine gelebilen katil polisler ak-replerle yolu trafiğe kapatıp bomba imha ekibiniçağırarak ancak patlatabildi.

Ankara’da 6 Ağustos sabah saat 04.00 sularındaEskişehir yolu üzerinde Bilim Sanayi ve TeknolojiBakanlığı’nın tam karşısına “Devrimci TutsaklaraKalkan Elleri Kıracağız! DHKC/DEV-GENÇ” im-zalı bomba süslü pankartı astık. Pankart asıldıktankısa bir süre sonra halk düşmanları tam karşısındakipankartı görünce korkudan ne yapacaklarını bile-medi. Olay yerine gelen katil polisler ancak yoğungüvenlik önlemi aldıktan sonra bomba imha ekibigelip bomba süsünü fünye ile patlatabildi.

Halkı teslim almaya çalışan, Özgür Tutsaklarıhak gasplarıyla, işkencelerle, sürgünlerle yıldırmayaçalışan halk düşmanları iyi bilmelidir ki bizlernerede bir baskı nerede bir zulüm varsa hesabınısoracağız! Halkı teslim alamayacaklar. Özgür Tut-sakları teslim alamayacaklar. Özgür Tutsaklara Kalkan Elleri Kıracağız!Yaşasın Dev-Genç Yaşasın Dev-Genç’lilerDEV-GENÇ MİLİSLERİ

Liseli Dev-Genç’li 17 Yaşındaki Neslihan Albayrak Serbest Bırakılsın Bir İmzada Sen Ver!

28 Ağustos2016

Yürüyüş

Sayı: 536

44 1DİRENMEK VE HAKLARIMIZI SAVUNMAK, TEK ÇÖZÜMDÜR!

Kınık Yaz Okulu’nun İlk Günü 17 Ağustos 2016:

Nazım Hikmet boşuna dememiş;“onlar ümidin düşmanıdır sevgilim/akarsuyun/ meyve çağında ağacın/ ser-pilip gelişen hayatın düşmanı” diye…

Kınık Turan Kılıç Yaz Sanat Okuluçalışmasının bu yıl ilkini düzenliyoruz.Madenci çocuklarıyla umudun türkülerinisöylüyoruz. Onlar bizim her şeyimiz…Onların geleceği için mücadele ediyo-ruz… İşte tam bu yüzden “suçluyuz”!Öyle ki yaz sanat okulumuzun daha ilksaatinde halk düşmanlarının saldırısıylakarşılaşıyoruz. Bize okul için cemevininkapılarını açan Anadolu Erenler Derneğibaşkanı ve yönetimden bazı kişiler,polisin baskısı ile Alevilikte en büyükdeğer olan sözlerinden dönüyorlar. Bizecemevinde ders yaptırmamak için kapı-ların kilitlerini değiştiriyorlar.

Kınık Turan Kılıç Yaz Sanat Okuluöğrencileri ne yapıyorlar biliyor mu-sunuz? Daha öğretmenleri “acaba neyapsak” diye düşünürken onlar kilitliolan misafirhanenin kapısına hep bir-likte yüklenip eğitim ve sanat hakkınıkazanıyorlar!

Eğitim Alanında AlternatiflerimiziGüçlendireceğiz

2. Gün - 18 Ağustos:Kınık Turan Kılıç Yaz Sanat Oku-

lu’nun ikinci günündeyiz. Derse çeşitliyaş gruplarında yaklaşık 30 çocuklabaşladık. Cemevi yönetimi hala cem-evini bize açmadığı için, çocuklarkendi mahallelerinde, kendi ibadetha-nelerinde ders yapamıyor. Ama neşe-lerine, coşkularına diyecek yok. Günboyu gelen gidenin ardı arkası kesil-

medi. Herkes gelip görüşünü paylaşıyorbizimle. Kimisi “cemevi yönetimi dekim oluyor, buralar halkın diyor, kimisigelen polislere cevabını veremedinizmi?” diye bize kızıyor... Halk çocuklarızehir gibi… Hemen çok çabuk hızlıcakavrıyorlar. Kendilerine değer veril-diğinin farkındalar. O yüzden öğret-menlerinin gözünün içine bakıyorlar.

"Öyle Kolay Değil Bizim Yanı-mızdan Adam Almak!..”

3. Gün - 19 Ağustos:Bugün Cuma. Kınık’ta çarşı günü…

Öğrenci sayımızın azalmasının bir nedenibu… Bir diğer nedeni ise, polisin Ya-kındeğirmen halkına korku ve gözdağıvermesi. Birkaç öğrenci daha ilk gündenitibaren yanımızdan hiç ayrılmıyorlar.Yemekte, temizlikte, cemevi yönetimiyleyürütülen tartışmalarda, polisin tacizle-rinde hep yanımızdalar. Berkin’in katilleribiz yokken gelip sokakta oyun oynayançocukları tehdit etmişler. Çocuklarınpolise öfkesi çok büyük. Bizi kovalamayagelenlere karşı neler yapacaklarını ko-nuşuyorlar aralarında. Zeytin savaşı,taşla karşılama, hatta “ben yarın bıçaklagelecem” önerileri de var.

Akşam eğitmenlerimiz küçük birhalk toplantısı yaptılar. Mahalleningençleri, liseliler geldi bugün bizi zi-yarete. “Cemevinde terörist var” de-mişler onlara. “Siz Cepheli misiniz?”diye sormaya geldiler.

Ne Kadar Haklı ve Meşru Olduğumuzda Hemfikir OldukZafer Bizim!

4.Gün – 20 Ağustos 2016:

Cumartesi günü okulun ilk dersi ko-roydu. Bu kez Anadolu halk türküsü ça-lıştık çocuklarla. Tahtamıza notalar yazdıkve onlara da nota çalışmasını gösterdik.İkinci ders geçen derslerden kalan “Büyü”şarkısının tamamlanmasıydı. Onu dahızlıca kavradılar. Bugün yine yeni gelenöğrenciler oldu okulumuza. Kınık’tanmadenci arkadaşlar geldiler ziyaretimize.Gelirken elleri boş gelmemişler. Çayiçip onlarla da sohbet ettik.

Bugün okul gerçek bir okuldu. Ka-pısına polislerin dayanmadığı, dernekyöneticilerinin çocukların ortasında“çıkın burdan” diye bağırmadığı birders günü geçirdik. Zafer Bizim!

5. Gün: İzmir’de Kınık Turan Kılıç Yaz Sanat

Okulu’nun 5. gününde, yani 23 Ağustos’tayaz okulu eğitmenleri ve öğrencileriKınık Cemevinin bulunduğu Yakınde-ğirmen mahallesinde enstürmanları vetürküleriyle halkı türkü akşamına çağır-dılar. AKP’nin katillerinin “Cemevindeteröristler var, çocuklarınızı göndermeyin”şeklindeki kara propagandasına karşıhalkın sanatçıları ellerinde enstrüman-larıyla dolaşarak kim olduklarını anlattılarve akşam halkı hep birlikte türkü söyle-meye çağırdılar.

Yürüyüş

28 Ağustos2016

Sayı: 536

AKP FAŞİZMİ, KENDİ MESLEĞİNİN GEREĞİNİ YAPMAYI DA “SUÇ” HALİNE GETİRDİ!442

Kınık Yaz Sanat Okulu Günlükleri

Bir direniş daha zafer ile sonuçlandı. Devrimci İşçiHareketi olarak başladığımız ve destek verdiğimiz herdirenişi zafere kadar götürmek ilkemizdir. Bu ilkemizdenasla vazgeçmedik, vazgeçmeyeceğiz. Bu bizim sınıfmücadelesinde ısrarımızdır.

Oya BAYDAK direnişi, DİH öncülüğünde zaferi ka-zanmıştır.

Tam 391 gün süren bir direniş. Sendikalara karşı birdireniş var mı diye baktık, yoktu. İşçilerin patronlarakarşı haklarını korumak, savunmak için kurulan bir sen-dika, kendi çalışan işçisini işten atıyor. Böyle bir sendikaişçinin haklarını koruyabilir mi?

Bu sendika (konfederasyon) aynı zamanda kendiDEVRİMCİ olarak nitelendiren bir sendikadır. DİSK...Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu... Adının ba-şında “devrimci” var. Ve bu sendikanın son 10 yılınabakın işten atılan işçilerini savunmak için, üyesi olanişçilerin ekonomik, demokratik taleplerini korumak içinyaptığı tek bir direniş yok... Grev yok...

Ancak işten attığı bir işçiyi işe geri almamak içintam 390 gündür direndi...

İşçilerin hakkını korumak için sendikacılık yaparakdirenmeyen DİSK, patronluk yaparak direndi.

Bu da dünyada ilk oldu. O nedenle bu eylemin enönemli özelliği, adında "Devrimci" kelimesi olan İşçiSendikaları Konfederasyonu’na bağlı, kendisini DEV-RİMCİ sendika olarak gören DİSK içinde en çok üyeyesahip olan Genel-İş Sendikası’na karşı yapılmış olmasıdır.

Genel-İş Sendikası bu eylem boyunca nasıl bir patronsendikacılığı yaptığını defalarca kanıtlamıştır. İşçisinive devrimcileri linç ettirmiş, olmadı işçilere polisi sal-dırtmıştır.

Oya Baydak Direnişi Zaferle Sonuçlandı; Çünkü, Patron Sendikacılığının İpliği Pazara Çıkmıştır

Devrimci İşçi Hareketi Oya Baydak direnişi ile birkez daha göstermiştir ki, bugün sendikacılık bitmiştir...

Bu sendikacılık işçi sendikacılığı değil, PATRON SEN-DİKACILIĞIDIR!

İşçilerin haklarını korumak için bir gün bile direnişyapmayan sendikalar, aynı patronlar gibi davranıpişçilerini işten atabilmektedir. Aynı patronlar gibi davranıpdirenen bir işçiyi düşman gibi görmektedir.

İşimi istiyorum diye direnen Oya Baydak ve Devrimciİşçi Hareketi’nden işçilerin LİNÇ edilmek istenmesibundandır.

DİSK-Genel İş yöneticileri bir sendikacı gibi değil,bir şirket sahibi patron gibi düşünmektedir.

1800’lü yılların Amerikan sendikacılığı DİSK’tevücut bulmuştur.

1800’lü yıllarda Amerika’da işçilerin direnişlerinibitirmek için patronlar sendikaları kullanmıştır. Sendikalarmafya ile el ele verip, beyzbol sopaları ile işçilerin di-renişlerine saldırmış ve onlarca işçiyi linç ederek vekurşunlayarak katletmişlerdir.

DİSK/Genel-İş’te daha direnişin aşında Diyarbakır’dan,Mersin’den, Ankara’dan, İzmir’den ve İstanbul’dan top-ladığı işçileri kandırarak Oya Baydak direnişini linçsaldırısıyla bitirmek istemiştir. Ve bunu defalarca dene-miştir, fakat başaramamıştır. Oya Baydak DİH öncülü-ğünde 390 gün direnerek patron sendikacılarının ipliğinipazara çıkartmıştır. Patron sendikacılığını iflas ettirmiştir.Zafer linççi Amerikan sendikacılarının değil, OyaBaydak direnişinin olmuştur.

Bugün artık patron sendikaları bu sendikal anlayışla,daha fazla işçiyi kandıramazlar. İşçilerin mücadelesipatronlara karşı sürerken, patron sendikacılığına karşıda sürecektir.

Oya Baydak Direnişi Zaferle Sonuçlandı; Çünkü Kürt MilliyetçilerininSendikal Anlayışı İflas Etmiştir

Oya Baydak direnişi, bugün sendikaların yönetimlerineçöreklenen Kürt milliyetçilerinin ve reformizmin, opor-tünizmin de ipliğini pazara çıkarmıştır.

OYA BAYDAK GENEL-İŞ KOCAELİ ŞUBESİ’NDE İŞİNE BAŞLADI!

PATRON SENDİKACILARI DİZE GELDİ! ZAFER, 390 GÜN DİRENEN

OYA BAYDAK DİRENİŞİ’NİN OLMUŞTUR!

28 Ağustos2016

Yürüyüş

Sayı: 536

44 3DİRENMEK VE HAKLARIMIZI SAVUNMAK, TEK ÇÖZÜMDÜR!

Oya Baydak’ı işten atan ve 390 gün boyunca işe al-mamak için direnen, linç saldırıları ile direnişi bitirmeyeçalışan anlayışın arkasındaki irade Kürt milliyetçi hareketinsendikal anlayışıdır.

Kürt milliyetçi hareketin “başta Kürt sorunu olmaküzere” diye başlayan ve her şeyin başına “Kürt sorununu”koyan sendikal anlayışı gerek memur sendikalarında veKESK’te gerekse de işçi sendikalarında sınıf mücadelesinibitirmiştir.

Bugün KESK de, DİSK de Kürt milliyetçi hareketinsınıf mücadelesini kendisine yedeklemesiyle bitmiştir.Kürt milliyetçi hareket yıllardır KESK’in yönetimindebulunmaktardır. En çetin mücadeleyi KESK içindekidevrimcileri tasfiye etmek için vermiştir. Memurlara yö-nelik onca saldırı olmasına rağmen tek bir direniş yokturKESK’in. Yüzlerce üyesi ve yöneticisi gözaltına alınmış,tutuklanmıştır, KESK kılını bile kıpırdatmamıştır. KESKsınıf mücadelesinden kopartılıp Kürt milliyetçi hareketin“çözüm politikaları” kapsamında AKP politikalarına ye-deklenmiştir.

DİSK yöntimini ele geçiren Kürt milliyetçi hareketaynı şeyi işçi sendikalarında da yapmaya çalışmaktadır.

Devrimciler yönetimde iken AKP’nin “Akil Adamı”olmayı kabul etmeyen DİSK, Kürt milliyetçilerin yönetimegeçmesiyle birlikte AKP politikalarına da yedeklenmiştir.

2016 1 Mayıs’ı bunun en açık ortaya konulduğu yerolmuştur. Reformist, oportünist bütün solu yanına alarak,Taksim’deki 1 Mayıs kutlamalarını tasfiye ederek Ba-kırköy’e gitmişlerdir.

Oya Baydak direnişi Kürt milliyetçi hareketin çarpıksendikal anlayışını da iflas ettirmiştir ve zafer kazanmıştır.

Oya Baydak Direnişi ZaferleSonuçlandı;Çünkü Direniş Halkevciler’in İkiyüzlülüğünü deGünyüzüne Çıkarmıştır!

Oya Baydak direnişinin linç saldırısıyla tasfiye edilmekistenmesinin arkasındaki siyasi iradelerden birisi de Hal-kevcilerdir.

Linç saldırısını örgütleyenlerden birisi de DİSK GenelSekreteri olan Halkevci Arzu Çerkezoğlu’dur.

Halkevcilerin, devrimci harekete düşmanlığı çokdaha eskilere, DY’ye kadar uzanır. Parti-Cephelilereolan tarihsel düşmanlıklarıyla Kürt milliyetçi hareketininde arkasına sığınarak bu saldırıda yerlerini almışlardır.

390 gün süren Oya Baydak direnişi, Halkevcilerinsözde “işçilerin yanındaymış” gibi görünen ikiyüzlü-lüklerini de günyüzüne çıkartarak zaferini ilan etmiştir...

Oya Baydak Direnişi ZaferleSonuçlandı; Çünkü Reformist,Oportünist Solun da İkiyüzlülüğünüGünyüzüne Çıkarmıştır!

İlerici, demokrat, sol, sosyalist ve devrimci ol-manın kıstasları vardır. Bunlardan biri de direnişlerinyanında olmaktır.

Oportünizm karakteri gereği direnişleri kullanabildiğioranda kullanmaya çalışır. Direnişlerin zaferle sonuç-lanması için direnenlere bir dirhem katkıda bulunmazlar.Onların tek çabaları direnişi kendi reklamlarını yapmakiçin kullanmaktır.

Oya Baydak direnişi DİH’in direnişi olduğu için 390gün boyunca adeta görmezden geldiler...

Kızılbayrak, Kaldıraç, Nakliyat-İş gibi birkaç siyasiyapı dışında sol direnişe karşı gözlerini kapatmış, ku-laklarını tıkamıştır.

Bunun bir nedeni de direnişin karşısındaki iradeninKürt milliyetçi hareket olmasıdır. Ağızlarından “işçi”yi,“sınıf müçadelesi”ni düşürmeyen reformist, oportünistkesimler Oya Baydak direnişi karşısında KÖR ve SAĞIRolmuşlardır. 390 gün boyunca kitlelerine söyleyebileceksözleri olmayıp “kem-küm” edip durmuşlardır.

Oya Baydak Direnişi ZaferleSonuçlanmıştır; Çünkü Oya Baydak Atıldığı İşine Geri Dönmüştür!

Oya Baydak DİH’li bir işçi olduğu için Genel İş yö-netimine çöreklenen Kürt milliyetçileri tarafından iştenatılmıştır. Nedeni ise patron sendikacılığının devrimcidüşmanlığıdır.

390 gün boyunca Oya Baydak’ı işe almamak için di-renen Kürt milliyetçileri, sonunda Oya Baydak’ın talep-lerini kabul etmiş ve direniş zaferini ilan etmiştir.

DİSK/Genel İş yöneticilerinin DİH ile yaptığı görüşmesonucunda;

1- Oya Baydak’ın Kocaeli Genel İş Şubesi’ndetekrar işine başlamak üzere girişi yapılmıştır.

2- Direniş boyunca geçen sürede hak ettiği alacaklarıkendisine ödenecektir!

DİH öncülüğünde süren Oya Baydak direnişi, bu ta-leplerin kabul edilmesiyle sonuçlanmıştır.

Bir kez daha son sözü direnenler söylemiştir. ZAFER; OYA BAYDAK DİRENİŞİNİN OL-

MUŞTUR!YAŞASIN DİRENİŞ YAŞASIN ZAFER!İŞÇİYİZ HAKLIYIZ KAZANACAĞIZ!

Yürüyüş

28 Ağustos2016

Sayı: 536

AKP FAŞİZMİ, KENDİ MESLEĞİNİN GEREĞİNİ YAPMAYI DA “SUÇ” HALİNE GETİRDİ!44

55. Gün: Sabah saat 08.00’daİdilcan Kültür Merkezi’ne geldik.Sabah temizliğimizi yapıp günlükgazeteleri okuduk sonrasında kitapokuduk. Akşam Saat 17.00’da Tuz-luçayır Tekmezar Parkı’nda masamızıaçtık, dergi dağıtımı yaptık. Ayrıcabildirilerimizi dağıttık... ŞehidimizEyüp Baş’ın abisi ve yeğeni ziyare-timize geldi sohbet ettik.

56. Gün Sabah saat 08.00’dageldik İdilcan Kültür Merkezi’ne.Sabah temizliğini yapıp günlük ga-zeteleri okuduk. Yürüyüş dergisinin535. sayısından “Öğretmenimiz” ve“İstiyoruz Yapacağız” yazılarını oku-duk. Gelen ziyaretçilerimizle sohbetettik. Saat 15.00’da halk toplantımızvardı ona katıldık. Hapishaneler üze-rine konuştuk ve adalet için açlıkgrevi direnişimizi haftaya Perşembe,Cuma, Cumartesi akşam saat 17.00ile 22.00 saatleri arasında Dikmen

Mahsuni Şerif Parkı’na taşıyıp masaaçılması kararlaştırıldı.

57. Gün: Erkenden, İdilcan Kül-tür Merkezi’nde sabah temizliğimiziyapıp günlük gazeteleri okuduk.Gün içinde Yürüyüş dergisinin 535.sayısını okuduk. Ziyaretçilerimizlesohbet ettik. Ziyaretçilerimiz arasındaküçük Ayaz da vardı. Bugün ayrıcaÖzgür Tutsaklarımızdan Ali OsmanKöse’nin abisi telefon açtı başarıdileklerini iletti. Bir telefonda Te-kirdağ Hapishanesi’nden geldi. ÖzgürTutsaklarımızdan Mustafa Gök aradı.Bugün tutsaklar kendilerini ranzalarabağlamışlar sayım vermemek içinsaldırı olmuş. Yaralı tutsaklar varmış.Bizde süren açlık grevi direnişimizianlattık…

58. Gün: Bugün sabah 07:45'tegeldim. İdilcan Kültür Merkezinisu basmıştı. Temizlik uzun sürdü,saat 10:45'te bitti.

Zulmün, Sömürünün, Katliamların OlduğuBir Ülkede Adalet İstemek Suç Değildir!Adalet İstiyoruz Alacağız!

Devrimci İşçi Hareketi, 21 Ağustos'ta artanhak gaspları ve saldırılar üzerine bir açıklamayaptı. Açıklamada şunlar ifade edildi: "21Ağustos'ta Halk Cephelilerin İkitelli’de adaletistiyoruz kapmayası çerçevesinde yaptığı yü-rüyüşe AKP’nin katil polisleri zırhlı araçlarlasaldırdı. Gazi'de Halk Meclisi önünde bulunanve yeni açılan Halk Pazarını gece yarısı gelipyıktı. Katil AKP ne yaparsa yapsın halkın öf-kesinden kurtulamayacak adalet talebini sus-turamayacaktır. Adalet istemek halkın en doğalhakkıdır. Katliamların olduğu, sömürünün ol-duğu bu düzende adalet istemek en meşruhaktır. Adaletsizliğin sembolü AKP iktidarı dahalkın bu en meşru hakkını kullanarak adaletistemesine dayanamayarak saldırıyor. Halkınher kesimi AKP döneminde şöyle ya da böylebir şekilde adaletsizliğe maruz kalmıştır. Bunubilen AKP iktidarı da kendine yönelen buadalet talebine ise bu şekilde saldırarak, adaletisterseniz gelir saldırır, biber gazı atar, katletmeyeçalışır, gözaltına alırım diyor. Halkın adalet di-yerek yakalarına yapışacağını biliyor KatilAKP ve bunun için saldırıyor adalet isteyenlere.Ama AKP iktidarı ne yaparsa yapsın adalet ta-lebimizden vazgeçmeyeceğiz, halkımızı adalettalebi etrafında birleştireceğiz... Halkımızaadaleti eninde sonunda armağan edeceğiz!"

OHAL Kararnamesi Halka Açılan Savaşın Kararnamesidir!OHAL Kararnamesi Adaletsizliği, Zulmü Büyütmek İçindir!OHAL’i Tanımıyoruz! Adalet İçin 4 Eylül’de İstanbul’dan Ankara’ya Yürüyoruz!

Ülkemizde her geçen günde, hayatımızın her anındaadaletsizliğin birçok örneğiyle karşı karşıya bırakılıyoruz.Ülkemizde adaletsizlik çığ gibi büyüyor. Ülkemizde heryeni güne katliamla, saldırıyla, hak gasplarıyla, uyanıyoruz.Alınan OHAL kararları halka açılan savaşın büyütülmesikararlarıdır. Alınan OHAL kararlarının hedefinde kanemici kapitalistler, sömürücüler yoktur. OHAL kararlarınınhedefinde devrimciler ve halk vardır.

Bu yüzden kendileri istediği yerde, alanda miting ya-parken alanlar meydanlar, sokaklar emekçilere devrimcilereyasaklanıyor. Demokrasiden, adaletten bahsediyorlar.Kim için demokrasi? Kim için adalet? Onların bahsettiğidemokrasi, adalet kendileri gibi bir avuç sömürücü kanemicileri içindir. Bizim adaletimiz halkın adaletidir. Halkınekmeğidir adalet. Adalet ekmek, su gibidir. Olmazsa ol-

mazdır. Bu yüzden halkımız her zaman adalet arayışı içe-risinde olmuştur. Tarih boyunca ezilenler adalet için çeşitliyollar buldular. Yeri geldi kefenlerini giyip yola düştüleryeri geldi bedenlerini açlığa yatırdılar. Ama adaletsizlikkarşısında susup oturmadılar.

OHAL yasaları, hak gaspları adalet mücadelemizi sin-diremez. AKP halka karşı savaşını büyütüyor. Biz onlarakarşı halkımızla beraber adalet savaşını büyüterek cevapvereceğiz.

Ülkemizde yaşanan tüm katliamlara, sokağa çıkma ya-saklarına, OHAL kararları sonucunda hapishanelerdeyapılan işkencelere, hak gasplarına karşı Adalet mücade-lemizi büyütmek için 4 Eylül’de İstanbul’dan Ankara’yayürüyoruz.

OHAL’i Tanımıyoruz! Adalet İçin Ankara’ya Yü-rüyoruz!

Katledilen Çocuklarımıza Adalet İçin Ankara’yaYürüyoruz!

Tarih: 4 Eylül 2016Saat: 12.30 Toplanma ve Basın AçıklamasıYer: Sibel Yalçın ParkıHalk Cephesi

Adalet İstiyoruz! Adalet İçin Ankara’ ya Yürüyoruz!

AçlıkGreviGünlüğü

28 Ağustos2016

Yürüyüş

Sayı: 536

4 5DİRENMEK VE HAKLARIMIZI SAVUNMAK, TEK ÇÖZÜMDÜR!

Yürüyüş

28 Ağustos2016

Sayı: 536

AKP FAŞİZMİ KENDİ MESLEĞİNİN GEREĞİNİ YAPMAYI DA “SUÇ” HALİNE GETİRDİ!446

1985’ten bu yana yapılan özelleştir-melerin % 80’i AKP tarafından yapılmıştır;çünkü AKP, emperyalizmin en sadıkuşağı, işbirlikçisi, halk düşmanı bir ikti-dardır.

14 yıldır emperyalizme hizmet ederekkasasını dolduran AKP iktidarı, bugündaha fazlasını kazanmak ve tahtını iyicesağlamlaştırmak için OHAL ilan ediyor,Kanun Hükmünde Kararnameler çıkar-tıyor, TORBA Yasalarla kazanılmış hak-larımızı çöpe atıyor.

Ülkemizde bugün işsiz sayısı 6 mil-yona yaklaştı, işçiler güvencesiz hale ge-tirildi. Köylü üretemez durumda, esnafborç batağında, öğrenciler ise ucuz işgücü kaynağı haline getirildi.

Halkın en gözde kesimi “memurlar”ise yoksulluk sınırının altında bir maaşlayaşamaya ve hizmet üretmeye çalışıyor.

Şimdi ise hedefinde kamu emekçile-rinin iş güvencesi var. AKP hedefiniaçıklamıştı; 2017’ye kadar 657 sayılıDevlet Memurları Kanunu’ndaki “memur”ibaresi “çalışan” olarak değiştirilecek!

Böylece memurlar da tıpkı işçiler gibirahatlıkla işten atılabilecek!

Bu nedenle Gülen cemaati ile arala-rındaki hesaplaşmayı fırsata çeviren AKP,kamu emekçilerini işten atıyor, sözleşmeliöğretmen çalıştırmaya başlıyor.

Performans sistemi, esnek çalışmakılıfı altında bizleri kölece çalıştırmak,işine gelmediği yerde de kapının önünekoymak istiyor.

Gün oturup bekleme günü değildir,Gün; salonlarda fikir üretip, emekçiyeakıl verme günü değildir, Gün; “helesabret, şu süreç bir geçsin” deme günüdeğildir,

Gün; faşizme baş kaldırma günüdür,Gün; tek bir hakkımız için dişe diş

direnme günüdür,Gün; hepimiz birimiz,birimiz hepimiz için deme günüdür! Biz,üç milyon kamu emekçisinin sesiyiz,

Emeğimiz, onurumuz, çocuklarımızve geleceğimiz için bugünden direnecek,yarına başımız dik, alnımız açık çıkaca-ğız!

Tüm kamu emekçilerini ve halkımızı,sesimize ses olmaya, gücümüze güç kat-maya davet ediyoruz!

Köle Değil Emekçiyiz, İş Güvencemiziİstiyoruz Alacağız! OHAL’inizi Tanı-mıyoruz, İş Güvencemiz İçin Yürüyoruz!Emekçiyiz Haklıyız Kazanacağız!www.kamuemekcilericephesi.netİstanbul-Kartal MeydanıTarih: 10-18 Eylül 2016

Kamu Emekçileri Cephesi

Kurtuluşumuz Emperyalizmeve Faşizme Karşı Birlikte Mü-cadeledirAntep’te Halklarımızın KanınıDöken Emperyalistler veİşbirlikçileridir!

Emperyalizmden ve İşbirlikçi-lerinden Hesap Soracağız!

Antep’te 21 Ağustos’ta bir düğündehalkı hedef alan ve onlarca insanın öl-mesine, yaralanmasına neden olan bom-balı saldırı ile ilgili, Amed Halkın HukukBürosu yazılı açıklama yaptı. Açıklamada;

"Gaziantep’te dün akşam kına gece-sinin ortasında halkımız katledildi. IŞİDkına gecesine katılanların ortasındabomba patlattı. Şu ana kadar halkımızdan51 kişi katledildi. Halkımıza baş sağlığı

diliyoruz. Görünüşte katliamı yapan IŞİDgibi gözükse de gerçekte bu katliamıemperyalizm ve AKP yapmıştır. Halkı-mızın katledilmesinin sorumlusu bun-lardır... Tüm dünyada 100’e yakın ülkedenakın akın IŞİD’e katılımlar olmaktadır.Amerika ve Avrupa istihbarat örgütleribu katılımları görmüyor mu? Elbette bi-liyor ve görüyorlar. Artık bütün dünyanında bildiği üzere IŞİD insan, silah vepara ihtiyaçlarını Türkiye üzerinden sağ-lamaktadır. Urfa, Antep, Hatay IŞİD te-röristlerinin geçiş noktaları olmuştur. İs-tanbul’da, Kocaeli’de, Antep’te, Urfa’dakurumları vardır. Sokaklarda IŞİD pro-pagandası yapmak serbesttir. IŞİD terö-ristlerine kim müdahale edebilir ki? Buülkenin AKP’li Başbakanı IŞİD teröristleriiçin 'onlar öfkeli Müslüman gençler' de-miştir. 'IŞİD’li canlı bomba eylemcilerini

eylemi yapmadıkları sürece yakalaya-madıklarını, bunu hukuk devletinin gereğiolarak yaptığını' söyleyen AKP’li Baş-bakandır. Gaziantep polisi IŞİD terö-ristlerinin silahlı eğitim yapmalarını 2yıl boyunca izlemiş, sonra da IŞİD terö-ristlerinin 'mağdur olmamaları için' iz-lemeyi bırakmıştır. .Şimdi de Kürt hal-kının yoğun olarak yaşadığı bir bölgeyihedef alan bu tür saldırılarla halklar ara-sında düşmanlık yaratılmaya çalışılırken;korku, umutsuzluk ve çaresizlik havasıestirilmek isteniyor.

Ayrıca Antep Halk Cephesi, AnkaraHalk Cephesi, Devrimci İşçi Hareketi,Suriye Halk Cephesi, Halk Cephesi –Uluslararası İlişkiler Komitesi de, ka-tilleri teşhir eden ve hesap sorulacağınıifade eden yazılı açıklama yaptılar...

Katiller ve Onların Destekçileri Halkı Katletmeye Devam Ediyor!

İş Güvencemize ve Geleceğimize Sahip Çıkmak İçin Adım Adım Ankara’ya Yürüyoruz!

Antep’te katledilenlerin gömüldüğü toplu mezar...

Evlatlarının peşinde devrimcileşenTAYAD’lı Aileler, 30 yıldır kesintisizmücadele ediyor. TAYAD’ın 30. yılındakurulan Sevgi Erdoğan Vefa Evi ilebirlikte ailelerimizi sahiplenmek açı-sından önemli bir adım daha atıldı.Sevgi Erdoğan Vefa Evi, kurmak iste-diğimiz sosyalist düzenin bugündenatılan adımlarından birisidir. Düzenin,üretimin dışına düşen yaşlıları ölümeterk etmesine karşı, devrimciler kur-dukları Vefa Evi ile yaşlıların deney-lerinden yararlanma ve onları üretimile dinçleştirme mücadelesi veriyor.

Yaşam içerisinde karşımıza çıkan hersorunun mutlaka devrimci bir çözümüvardır. Düzenin çözümsüz hale getirdiğiher şeyi, sorunlarımızı ancak sosyalizminışığında bir çırpıda çözebiliriz. BugünTAYAD’ın kurduğu Sevgi Erdoğan VefaEvi de bunun bir örneğidir.

Hemen her bayramda kimsesi olma-yan yaşlıların kaldığı huzurevlerindenhaberler yapılır. “Onları da unutmayın”denir. Çünkü onları unutan bir düzendeyaşıyoruz. Kapitalizm üretim ve tüketimsürecinde değerlendiremediği herkesi veher şeyi yük olarak görür. Fiziksel olarakçalışamayacak ve sağlık harcamaları dı-şında harcama yapamayacak durumdaolan yaşlılar özellikle en büyük yüküoluşturmaktadır. Ölse de kurtulsak diyedüşünülür.

Diğer yandan Anadolu halk kültü-ründe yaşlılar ve yaşlılarla ilgilenmehalkın en önemli, tartışılmaz görevle-rinden birisidir. Anadolu halk kültürününyaşatıldığı yerlerde neredeyse her evde

bir yaşlı dede veya nine bulunur. Ölünceyedek ailenin büyükleri o evde yaşamayadevam eder. Her evde torunlarla dedelerinyani eski ile yeninin, geçmiş ile geleceğin,tecrübe ile merakın ilişkisine ait güzelanılar vardır. Evin tüm işlerini ve eko-nomisini çeviren karı koca için anne ba-balarının o evde yaşıyor olmasının verdiğiekonomik yük, ya da onların bakımıiçin harcanması gereken emek, tartışılmasıayıplanan bir konudur. Elbette ki evdeşiddetli tartışmalar, geçimsizlikler, ça-tışmalar yaşanır. Bu çatışmalar bazengelin-kaynana çatışması olur, bazen ka-yınpeder-damat çatışması şeklinde ortayaçıkabilir ama bu durum ev yaşamınıntuzu biberi olmanın ötesinde asla anababaların sokağa atılmasını gündemegetirmez. Çünkü ortada çok önemli birdeğer vardır. O değer vefadır. Vefa, Ana-dolu kültürünün temel taşlarından birisidir.Yani özünde halkımızın değerleri arasındayaşlılarımıza sahip çıkmak vardır. Bugünyaşlılara bakışı yozlaştıran da düzenin,her şeyi para-kar olarak değerlendirenkafa yapısıdır.

Kapitalizmde vefa diye bir kavramyoktur. Hatta kapitalizm vefa kavramınadüşmandır. Vefa kelimesi özü itibariylesevgiden başka karşılığı olmayan biremekten bahseder. Karşılıksız bir ilişkibiçimidir. Ekonomik karşılığı olmayanemek, kapitalizmin özüne aykırı ve adetayok edilmesi gereken bir virüstür. Kapi-talizm için “Vefa, İstanbul’da bir semtadıdır” o kadar.

Meseleye bu açıdan bakınca biz sos-yalistler nerede duracağız? Sosyalistler

için vefa kavramı nedir? Neden SevgiErdoğan Bakım Evi değil de “Vefa Evi”ismi konulmuştur? Vefa, Anadolu kül-türünün ilerici değerlerinden birisidir.Feodalizmin ekonomik olarak yok ol-masıyla kaybolmaya başlayan vefa kav-ramını geleceğe taşıyacak ve toplum-sallaştıracak olan biz sosyalistleriz. İd-diamız insanın insanı sömürmediği, sev-ginin gerçek anlamda hesapsızca, çıkar-sızca olduğu bir düzendir. Bizim düze-nimizde insanı insan yapan yüksek ahlakideğerler toplumsal bir hakimiyet halinialacaktır. Kapitalizmin tahrip ettiği sevgi,onur, adalet, dürüstlük, bağlılık, özgürlük,vefa vb. değerler toplumun tamamındakarşılık bulacaktır.

Peki neden bakım evi değil? Bakım,yani birisine bakmak anlam itibariylegüçlü ve sağlam olan bir tarafın muhtaçve zavallı olan diğer tarafa “baktığı”yani “lütfettiği” anlamını barındırıyor.Onlara “lütfedip bakmak” bizim haddi-mize değildir. Diğer yandan “bakım işi”para karşılığı da yapılabilen bir iştir kibinlerce insan bu işi yaparak para kaza-nıyor. Fakat vefa para karşılığı yapılamaz,parayla satın alınamaz, vefanın ekonomikbir karşılığı yoktur, vefanın yalnızcayüksek bir manevi karşılığı vardır. Vefalıolmak yüksek ahlaklı olmanın ölçüle-rinden birisidir. Vefalı kişi, sağlam,değerli, güvenilir kişidir. Vefa; yıllarcaçocuklarına emek harcamış, devrimcievlatlar büyütmüş, devrimcilere yemekpişirmiş, çamaşırlarını yıkamış, hapishanehapishane evladının peşinden koşmuşolan ana babalarımızın yanında olma

7’DEN 70’E TÜM HALKIMIZ, HER YAŞTA KENDİSİNİ GÜVENDE, EMNİYETTE HİSSETMELİDİR…SEVGİ ERDOĞAN VEFA EVİ TAYAD’LI AİLELERİMİZE VEFA BORCUMUZDUR

28 Ağustos2016

Yürüyüş

Sayı: 536

44 7DİRENMEK VE HAKLARIMIZI SAVUNMAK, TEK ÇÖZÜMDÜR!

biçimimizin tek adıdır. Bu ilişki biçimiesas olarak vefa gösteren tarafın insaniyanlarını yükselten, olgunlaştıran, ge-liştiren bir biçimdir.

Sevgi Erdoğan Vefa Evi bu se-beple sadece “şehit ve tutsak ailele-rimizi düzene bırakmamak” anlamınıtaşıyan bir kurum değildir. Sevgi Er-doğan Vefa Evi bir okuldur. SevgiErdoğan Vefa Evi kapitalist düzendebu düzenin hastalıklarıyla yetişmişolan özellikle genç kuşak için bireğitim kurumudur. Orada insan sev-gisi, sabır, emekçilik, vefa öğretil-mektedir. Vefa Evi yeni insanı yara-tacak olan okullardan birisidir.

En Büyük Sigorta ŞirketiHalk Sigortasıdır, Yoldaş Sigortasıdır

Kendi kendine bakamayacak du-rumdaki yaşlılarımız düzende ölümeterk edilir. Maddi yük olan yaşlılar,kurtulunması gereken bir yük halinegetirilmiştir. Kapitalizm ile sosyalizmarasındaki temelden farklar vardır. Ka-pitalizm sömürüyü-tüketimi-karı esasalır, sosyalizm insanı-üretimi-paylaşımıesas alır. Temelden farklılıklar pek çokkonuda olduğu gibi yaşlıların bakımıkonusunda da kendisini gösterir.

Sosyalistler bu konuyu yine halkagiderek çözmüştür. Sovyetler Birliğianayasasında şu madde yer alır: “SSCByurttaşları, yaşlılıklarında, hastalık veçalışma gücünün kaybı durumundabakım hakkına sahiptir. bu hak, işçi vememurların sosyal sigortasının devlettarafından ödenmesi, emekçiler içinücretsiz sağlık hizmeti ve emekçi halkınkullanabileceği geniş bir sağlık bakımevlerinin bulunması ile güvence altınaalınmıştır.”

Bakım hakkı, temel haklardan bi-risidir ve devlet güvencesindedir.Çünkü, proletaryanın iktidarı vardırve her şey halk için, devrim içindir.

Düzende yaptırılan bireysel, ki-şisel, özel vb. hiçbir sigortanın ga-rantisi yoktur. Sağlık sigortası yap-tırırsınız, bir hastalığın tedavisinikarşılar, ötekini karşılamaz. Yaşlılarınbakımı ise bir huzurevinde sevdik-lerinden ve halktan kopartılmış bi-çimde, ölümü bekleme şeklinde elealınır. Sosyalizm deneyinin ilk ya-

şandığı ülke olan Sovyetler Birli-ği’nde ise yaşlıların bakımı şöyleele alınmıştır:

“Yaşlılık aylıkları, 25 yıldan az ol-mamak üzere hizmet gördükten sonra60 yaşına ulaşan erkeklere ve 20 yıldanaz olmamak üzere hizmet gördüktensonra 55 yaşına ulaşan kadınlara öde-nir. Yaşlılık aylıklar; gerek bütçe mas-rafları içinde işgal ettiği pay, gerektalep hakkına sahip olanların sayısıbakımından en büyük kategoriyi teşkileder. Bu aylıklar nakten ödenir… Or-talama yaşlılık aylıkları fiilen eldeedilen kazançların % 40 ı ile % 60’ıarasında değişmektedir.

…Devlet ayrıca, emeklilere, devlethesabına yaşayabilecekleri muayyensayıda özel huzur evleri tahsis eder.Burada emekliler geçimlerine ilavetenemekli aylıklarının da cüz’i bir kısmınıalırlar. Bu evlerin çoğunda bizzatemekliler tarafından işlenen tarlalarmevcuttur.” (SOVYET RUSYA’DASOSYAL SİGORTALARIN Fİ-NANSMANI VE KAPSAMI, Wla-dimir NALESZKÎEWÎCZ)

Bir insan yaşlılığında bakım hak-kına sahip olmalıdır. Halkın kolektifyaşamı içerisinde bunu gerçekleştir-mek mümkündür. Bugün TAYAD’lı-ların Sevgi Erdoğan Vefa Evi’ndeyapmak istediği, yaşlılarımıza vefagösterilmesini sağlamaktır. ÇünküHER İNSAN KENDİSİNİ SAFLA-RIMIZDA GÜVEN İÇERİSİNDEHİSSETMELİDİR.

DEVRİMCİLER, CEPHELİLER,YOLDAŞLAR EN BÜYÜK SİGOR-TAMIZDIR!

7’DEN 70’E TÜM HALKIMIZ,HER YAŞTA KENDİSİNİ GÜVEN-DE, EMNİYETTE HİSSETMELİ-DİR…

Nazım Hikmet, sosyalizmi anlat-tığı dayısının kızına seslendiği şiirindediyor ki;

“Sosyalizm,Yani yurttaş ödevi sayılması bah-

tiyarlığın,yahut mesela,-bu seni ilgilendirmez henüz-esefsiz,

güvenle,emniyetle,

gölgeli bir bahçeye girer gibi

girebilmek usulcacık ihtiyarlığa,ve hepsinden önemlisi,çocukların, ama bütün çocukların,kırmızı elmalar gibi gülüşü…”Özürlüler ve emekliler, toplumsal

yaşamın dışına itilemez, hakları vetoplumsal yaşama her düzeyde katı-lımları güvence altına alınır. Demo-kratik Halk Cumhuriyeti’nde, iş ka-zası, emeklilik, hastalık, çalışma ye-teneğini kaybetme gibi nedenlerleçalışamayacak duruma gelen emek-çilerin ve tüm özürlülerin yaşamlarınıen iyi şekilde sürdürmeleri sağlanır.

Çünkü, sömürü ve patronlarındaha fazla kar hırsı üzerine şekillen-miş önceki rejimde yaşlılık, sakatlık,emeklilik, işe yaramamanın ve toplumdışına itilmenin adı olmuştur.

Halk Cumhuriyeti emekliler için,topluma yıllarca emek vermiş insan-ların saygı ve sevgi gördüğü, eko-nomik açıdan rahat ve huzurlu yaşa-dığı bir ortam yaratmayı; özürlüleriçin, toplumsal yaşama aktif olarakkatılabilecekleri koşulları hazırlamayıtoplumsal bir görev ve borç sayar.

Sevgi Erdoğan Vefa Evi bu ilke te-melinde kurulmuştur. TAYAD’lılarbundan böyle her hafta Salı günlerini“Vefa Günü” olarak ilan etmiştir. Vefagünlerinde sanatçılar, öğrenciler, me-murlar, avukatlar, yazarlar, işçiler SevgiErdoğan Vefa Evi’ne gelip ellerindengelen şekilde, kurumda kalmakta olanailelerimizle ilgilenebilirler ve böylelikleyeni insan olma mücadelesinde ken-dilerine yeni bir basamak yaratmışolurlar. Buradaki amaç Vefa Evi’ninişlerini biraz hafifletmek, paylaşmakdeğildir, ya da Vefa Evi’ndekilere güzelbir gün yaşatmak değildir temel olarak.Evet Sevgi Erdoğan Vefa Evi’ni ko-lektifleştirmek, orada kalanlara güzelvakit geçirecek etkinlikler yapmak dagüzel şeylerdir. Ama “Vefa Günlerinin”temel amacı bunlar değildir, “VefaGünlerinin” temel amacı yeni insanolma yolunda ilerleyen, bu iddiayı ta-şıyanlara bir olanak yaratmaktır. Busebeple Yeni İnsanı arayan tüm herkesi“Vefa Günlerinde” Sevgi ErdoğanVefa Evi’ne bekliyoruz.

Yürüyüş

28 Ağustos2016

Sayı: 536

AKP FAŞİZMİ, KENDİ MESLEĞİNİN GEREĞİNİ YAPMAYI DA “SUÇ” HALİNE GETİRDİ!448

Zöhre KARAKÖÇEK(Yaş: 56)Vefa Evi Gönüllüsü

Yürüyüş: Vefa Evi ismi alışık olunma-yan bir isim. Ne anlatmak istiyorsu-nuz bu isimle?

Zöhre Karaköçek: Bu işin gönüllüolmasından dolayı Vefa Evi diyoruz.Vefa; gönüllülük, bağlılıktır. Bu evi deTAYAD’lılar kurdu. TAYAD’lılara sev-

gimiz, saygımız büyük. Biz de mahalle sakinleri olarakşehit ailelerine, tutsak ailelerine sahip çıkıyoruz. Onlaragönül borcumuz var. Böyle bir yerin açılması geçkalınmış bir çalışma. Yıllar öncesinden yapılması gere-kiyordu böyle bir kurumun. Biz büyük bir aileyiz.Büyük ailemizdeki tutsak ailelerine, şehit ailelerinesahip çıkmak çok güzel.

Şu an burada Yıldız’la, MesudeAna kalıyor. Başka ailelerin gelmesiiçin yeni yer yapacağız. Bir kat dahaçıkacağız. Üst kata da şehitlerimizin,tutsaklarımızın babalarını yerleştire-ceğiz.Yürüyüş: Vefa Evi’nin işleyişi nasılpeki?

Zöhre Karaköçek: Sabah kahv-altıdan sonra genel temizlik yapıyoruz.Burada Şenay Gülsüman Halk Bahçesivar, oraya gidiyoruz. Bahçeyi sulu-yoruz.

Günlük nöbet tutuluyor. Buradakidüzeni, işleyişi denetlemek için oluş-turduğumuz bir komitemiz var. Halktangönüllü olarak nöbete gelen insanlarvar. Benim işim olduğunda komşularınöbete çağırıyorum. Komşularımızgönüllü olarak nöbete duruyor. Cumagünü etkinliklerimiz oluyor. Birarayagelip zaman geçiriyoruz, paylaşım-larımızı artırıyoruz. İlk etkinliğimiziyaptık. Nadire ana, Mesude ana, Yıl-dız, Saniye... Vefa Evi’ne emek verenlerle sahile gidipdondurma yedik. Yürüyüş: İnsanlardan nasıl tepki alıyorsunuz?

Zöhre Karaköçek: Komşularımızın sahiplenmesiçok güzel... Gönüllü nöbete gelenler oluyor. Komşuları-mızdan kimisi yemek yapıp getirdi evinden, kimisi bah-çesinden topladığı meyveleri… Bir abimiz kullanmadığıtekerlekli bir sandalyeyi getirdi bize. Bugün de bir kom-şumuz su sebili getirdi buraya.Yürüyüş: Vefa nöbetleri nasıl?

Zöhre Karaköçek: Bütün insanlara değerler temelindeçağrıda bulunacağız. Herkesin burayı sahiplenmesinisağlayacak, herkesi bu işleyişin içine katacağız.Yürüyüş: Mesude ana senin için ne ifade ediyor?Çok şey ifade ediyor tabii ki. Yüzüne baktığımda Me-

sude ananın 12 Eylül’den 19 Aralık Katliamı’na kadaryaşadıklarını düşünüyorum, hissediyorum. O bizim Pa-muk annemiz.

Ben aslında sabırsız bir insanım. Kendi torunlarımabile 2 gün bakamam… Mesude ananın yüzündeki o gü-zelliği, bizimle paylaşımı bizde saygı uyandırıyor.Yürüyüş: Yer olarak neden Armutlu’yu seçtiniz?

Zöhre Karaköçek: Armutlu Mahallesi devrimcilerinkurmuş olduğu bir mahalle. Buranın her karışında şehit-lerimizin kanı, teri var. Bu açıdan Armutlu bir vefa yeriolduğu için Vefa Evi’mizi Armutlu’da kurduk…

Songül ÇİMEN (YAŞ:52)PSAKD YÖNETİCİSİ

Yürüyüş: Vefa Evi hakkında nedüşünüyorsunuz?

Songül Çimen: Ben PSAKD’deyöneticiyim.TAYAD’lılarınVefa Evi’ni aç-maları beni çokgururlandırdı.Halka gönül vermiş, halk için müca-dele eden devrimcilerin ailelerinesahip çıkıyor Vefa Evi’miz. TAYAD’lıaileler tutsaklarımızın, şehitlerimizinailesine “biz kendimiz bakarız, dü-zenin huzurevlerine, bakım evlerinebırakmayız onları” diyerek böyle al-ternatif yarattılar. Böyle bir şeye ön-cülük ettiği için TAYAD’lı ailelere te-şekkür ederiz.

Bu ülkeye canını adamış, kendisinifeda etmiş devrimcilerin ailelerinehalkın bakması, ilgilenmesi çok güzel.O devrimciler hesapsız kitapsız canınıhalkı için ortaya koyduysa, o devrim-cilerin ailesine sahip çıkmak da bugünherkesin boynunun borcudur.

Gönülsüz, zorla parayla yapılan birşeyden hayır çıkmaz. Çünkü orada çıkar

vardır, menfaat vardır. Oysa bizim VefaEvi’mizde her şey gönüllülüğe dayanır. Biz Ahmet Arifinde dediği gibi Anadolu’dan geldik. Anadolu kültürüyleyetiştik. Bizim mayamızda vefa var, özveri var, bağlılıkvar. Bu Vefa Evi de sahip olduğumuz bu Anadolukültürünün bir sonucu. Vefa Evi’nin bugün burada kurulmuşolması düzenin bizi kirletemediğini gösteriyor.

İnsanlar daha tam olarak tanımıyor burayı. Çocuklarıdevrimcilik yapan ailelerde “çocuğumuzun başına birşey gelirse bize kim bakacak” kaygısı var. Vefa Eviböyle düşünen ailelere güven ve ümit veriyor. VefaEvi’mizin en güzel yanı bu işte. Mücadele eden çocuk-larımızın ailelerine sahip çıkmak, onları kimsesiz bırak-mamak. Şehitlerimizin gözü arkada kalmayacak. TAYAD’lıaileler Vefa Evi’ni açarak buna öncülük etti.

Vefa Evimiz bizi zaferimize götüren bir adım…

KÜFEÇin’in kırsal kesiminde yaşam

savaşı veren bir aile vardı. Dede,baba, anne ve çocuktan oluşanbu aile oldukça sıkıntı çekiyordu.Bir gün baba, yılların verdiği yor-gunlukla bir köşede oturmaktanbaşka işe yaramayan dedeyi, pazarküfesine koyarak nehre doğru yolaçıktı. Nehrin kenarında arkadaş-larıyla oynayan çocuk, babasınane yaptığı sordu.

Baba: “Büyükbabanın bize yükolmaktan başka yaptığı bir şeyyok. Onu bu küfe ile beraber nehreatmaya karar verdim” dedi.

Çocuk heyecanlanarak atıldı:- Aman baba, küfeyi atma.

Çünkü bir gün gelip sen de yaş-landığında o küfe bana lazım ola-cak.

28 Ağustos2016

Yürüyüş

Sayı: 536

44 9DİRENMEK VE HAKLARIMIZI SAVUNMAK, TEK ÇÖZÜMDÜR!

Yürüyüş: Kimler bu evde kalabilir? Herkese açık mı?Songül Çimen: Şehit aileleri, tutsak aileleri başta

olmak üzere mücadeleye omuz veren tüm ana babalarımız,vefalı, devrimcileri seven sahiplenen insanlarımız kalabilirVefa Evi’mizde. Vefasız olanlarsa düzenin huzurevlerinegitsin.

Yıldız TÜRKOĞLUTAYAD’lı

Yürüyüş: Vefa Evi size ne hisset-tiriyor?

Yıldız Türkoğlu: TAYAD ça-lışanıyım. Burada halkımızla iç içe-yiz. İhtiyaçlarımızı halkımız kar-şılıyor. Tabelayı görüp merak eden-ler gelip soruyor. Kapımızın önün-den geçen insanlarla sohbet ediyo-ruz, Vefa Evi’mizi anlatıyoruz. Vefa Evi’miz bizi zaferi-mize götüren bir adım.Yürüyüş: Vefa Evi’nin şu an neye ihtiyacı var, eksik-leri neler peki?

Yıldız Türkoğlu: Uydu anteni, bulaşık makinesi,kombi, saç kurutma makinesi, elektrikli süpürge (suylaçalışan), düdüklü tencere, ütü ve ütü masası ve tansiyonölçme aletine ihtiyacımız var.Yürüyüş: Vefa Evi’nde insanların birbirine yaklaşımınasıl?

Yıldız Türkoğlu: Vefa Evi’nde sevgi hissediyorum.Burada birbirimize emek veriyoruz, birbirimizin olumsuzyanlarını değiştirmeye çalışıyoruz, Vefa Evinde herkesinkendi eksiklerine karşı hedefi var.Yürüyüş: Bizde böyle bir kurum heyecan uyandırdı. Bugirişiminiz için teşekkür ediyoruz.

Dersim’de, Bakırköy Hapishanesi’nden sürgün sevk-lerle Silivri Hapishanesi’ne götürülen tutsaklara dayanışmaamaçlı toplu faks çekildi. Dersim Halk Cepheliler 4Ağustos'ta tutsaklara yanlarında olduklarını onlarla gururduyduklarını yazdılar.

Halk Cepheliler, Kıraç-Kuruçeşme Mahallesi so-kaklarına 7 Ağustos'ta “Devrimci Tutsaklar Teslim Alı-namaz” yazılamaları ve Kuruçeşme Caddesi’ne tecrititeşhir eden pullamalar yapıştırıldı. Ayrıca 12 Ağustos'taBüyükçekmece sokaklarına ve Büyükçekmece Karako-lunun duvarlarına çok sayıda pullama yapıldı.

Tutsaklarımıza Kalkan Elleri KıracağızBir süre önce Sincan 1 No'lu F Tipi Hapishane’den

Tekirdağ 2 No'lu F Tipi Hapishane’ye sürgün sevkyapılan Hüseyin Özarslan, Zeki Demir ve Dursun Kaş’a20 Ağustos'ta 20 kişilik gardiyan grubu saldırdı. Saldırıyauğrayan tutsaklar hapishane sorunları ile ilgilenensavcılığa suç duyurusunda bulundular. 23 Ağustos'ta birkısım tutsağa saldıran gardiyanlar, 24 Ağustos sabahı dadiğer hücrelere saldırdı. Saldırılarla ilgili açıklama yapanTAYAD'lı aileler, evlatlarını asla yanlnız bırakmayacak-larını, saldıranlardan hesap soracaklarını ifade ettiler.

Devrimci Tutsaklara Yapılan SaldırılarıHerkese Duyuracağız!

İzmir TAYAD’lı Aileler 15-21 Ağustos günleriarasında hapishanelerde devrimci tutsaklara yapılan sal-dırıları, hak gasplarını ve baskıları halka duyurmak içinBasmane çevresi ve garaj bölgesinde 55; Bornova’da,Atatürk ve Osmangazi mahallerinde 10; Bayraklı’da20; Buca, Karabağlar ve Konak’ta 65; Doğançay, Yamanlarve Güzeltepe’de 100 olmak üzere toplam 250 adetpullama yapıldı.

Devrimci Tutsakları Teslim Alamazsınız

Yürüyüş

28 Ağustos2016

Sayı: 536

AKP FAŞİZMİ, KENDİ MESLEĞİNİN GEREĞİNİ YAPMAYI DA “SUÇ” HALİNE GETİRDİ!550

Bizler Çaresiz Değiliz Müvekkillerimizi

Ne Pahasına Olursa OlsunSavunacağız

Halkın Hukuk Bürosu avukatları Oya Aslanve Özgür Yılmaz 19 Ağustos'ta İstanbul ÇağlayanAdliyesi’nin 7. katında bulunan örgüt suçlarıbürosunun önünde oturma eylemine başladı.Halkın Hukuk Bürosu avukatlarından aldığımızbilgiye göre avukatların oturma eylemi yapmasınınsebebi hukuk yollarının kullanılamıyor olması.Oysa müvekkillerinin gözaltına alındıkları evdebulunan kan izleri ve görgü tanıkları şiddetli şe-kilde darp edildiklerini söylemiş. Dört gündenbu yana gözaltında bulunan müvekkilleri ile gö-rüşemeyen avukatlar bunun sebebini sorduklarındapolis kısıtlama kararı olduğunu söylemiş. İsimve somut olayla ilgili ayrıntı barındırmayan veher dosyaya uygun bir metin dışında savcınınisminin bile bulunmadığı bir kağıt göstermişler.Avukatlar bu kararın kendi müvekkilleri ile ilgiliolduğunun bile anlaşılamadığını söyleyince eli-mizde olan tek evrak budur cevabını almışlar. Okağıtta bulunan numara ile savcılığa gittiklerindeböyle bir soruşturma numarası olmadığını öğ-renmişler. Karara karşı sulh mahkemesine itirazetmek istediklerinde mahkeme kabul etmemiş.Emniyetten de "Bizim yapacağımız bir şey yokgidin adliyede işinizi çözün. OHAL var memle-kette" cevabını almışlar. Ertesi gün yenidenCumhuriyet Savcılığı’na giden avukatlar yenidensoruşturma numarasını ya da dosya ile ilgilenensavcının ismini ve dilekçe vermek için yardımistemişler. Fakat koridorda bekletilmiş ve içerialınmamışlar. Güvenlik görevlilerinden başkamuhattap bulamayan avukatlar bunun üzerineoturma eylemine başladılar. Müvekkillerine sahipçıkan 5 avukat işkenceyle gözaltına alındı.

Alibeyköy ve Kamu Emekçileri Cephesi :

“Tecriti ve tutuklamaları protesto etmek vemüvekkillerinden haber almak için Halkın HukukBürosu avukatları 19 Ağustos’ta Çağlayan Ad-liyesi’nde oturma eylemi yaptı. AKP’nin elikanlı katil polisleri işkencelerle 5 avukatı gözaltınaaldı. Hiçbir kanununuz hiçbir yasanız bizi en-gelleyemeyecek halkın onurlu evlatlarına, dev-rimcilerine el uzatan, işkence yapan bu kirli ba-taklığı ne pahasına olursa olsun kurutacağız.”

Kazanan Biz Yenilen Siz Olacaksız!AKP'nin katil polisleri 17 Ağustos'ta İstanbul Sarıgazi Ma-

hallesi'nde bir eve baskın yapmış ve 9 devrimciyi işkencelerlegözaltına almıştır. Darbe girişiminden sonra FETÖ örgütünübahane eden işbirlikçi AKP iktidarı, bu bahaneyle OHAL'i ilanetmiş ve halkı baskı ve gözaltılarla sindirmeye çalışmaktadır.Anadolu Halk Cephesi yazılı açıklama yayınladı. Açıklamada;"...Faşist AKP darbe girişiminden sonra tekrar devrimcilere vehalka karşı saldırıya geçmiştir. AKP tam bir yönetememe kriziiçinde son çırpınışlarını yapıyor. Halka ve devrimcilere ne kadarsaldırırsam o kadar sonumu ötelerim diyerek tekrar saldırıyageçmiştir. Özgür Gündem’i basarak susturmaya çalışan AKP 17Ağustos günü de İstanbul Sarıgazi Mahallesi’nde bir eve baskındüzenleyerek 9 devrimciyi işkencelerle gözaltına almıştır. Görgütanıklarının anlatımlarına göre arkadaşlarımızı çok ağır işkencelerlegözaltına almışlardır. Yine alınan bilgilere göre kadın arkadaşlarımızkendilerine alt üst kıyafet istemişlerdir. Bunlar yapılan işkencelerinboyutlarını göstermektedir. Bütün bu işkencelerin üzerine AKP’ninsavcıları tamamen keyfi ve AKP’nin lağım fareleri olmalarınayakışır şekilde arkadaşlarımızın avukat görüşmesini 5 gün ya-saklayarak işkenceyi daha da büyütmekte ve polise işkencefırsatı vermektedir.

Zalimler unutmamalıdır ki, bu halkı ve devrimcileri zulümlebastıramazlar. Halkımıza ve devrimcilere uzanan eller geçmiştenasıl kırıldıysa bugün de öyle kırılır. Yoldaşlarımızın başınagelecek her şeyden faşist katliamcı AKP ve onun işbirlikçileri,kiralık katilleri sorumludur... Bu katiller bizleri bölüp parçalayarakyeneceklerini sanıyorlar. Buna izin vermeyin. Biz Kürt’ü, Türk’ü,Alevi’si, Sünni’si her inanç ve milletten Anadolu halkıyız. Biziyenecek hiçbir güç yoktur. Birleşelim, Savaşalım, Kazanalım vehep birlikte AKP’nin faşizminden hesap soralım..." denildi.

Ayrıca, Halk Cephesi Uluslararası İlişkiler Komitesi, AntepHalk Cephesi, Esenyurt Halk Cephesi ve TAYAD'lı Aileler degözaltına alınan devrimcileri sahiplenmek ve OHAL'i tanıma-dıklarını dile getirmek için açıklamalar yayınladılar.

Dergimiz yayına hazırlanırken Sarıgazi’de gözaltınaalınan devrimcilerin hepsi tutuklandı...

Ne Baskılarınız, Ne OHAL'iniz Ne de Tutuklamalarınız Bizleri Haklı Mücadelemizden Vazgeçiremez!

arşiv

28 Ağustos2016

Yürüyüş

Sayı: 536

55 1DİRENMEK VE HAKLARIMIZI SAVUNMAK TEK ÇÖZÜMDÜR!

17-25 Aralık yolsuzluk operas-yonunda bir gecede uzun “uğraşlar”sonucu “sıfırlanan” paralar yenidengündeme geldi.

İtalyan devlet televizyonu Rai’ninhaber kanalı olan Rainews24 kanalınabir mülakat veren Tayyip Erdoğan,Türkiye’de darbe girişiminin ardındangerçekleştirilen tutuklama ve gözal-tılarla ilgili soru ve eleştirilere yanıtverirken, oğlu Bilal Erdoğan hakkındaİtalya’da açılan soruşturmaya da de-ğinerek “Benim oğlumla uğraşmayıbıraksın da İtalyan makamları kendimafyasıyla uğraşsın” dedi.

Rainews24 muhabiri Lucia Go-racci tarafından yapılan söyleşide,Goracci’nin; “Türkiye’de yaşananlarkarşısında İtalyan kamuoyu da dahilolmak üzere kamuoyları, ‘Yalnızcabir gazetede çalışmak ya da bir üni-versitede öğretmenlik yapmak hapsegirmek için yeterli mi?’ diye soruyor”sorusuna Erdoğan şu yanıtı verdi:

“Şu anda ben size çok enteresanbir örnek vereyim. Şu anda İtalyayargısı, şu anda girmiş olsa ya dagirecek olsa benim oğlumu belki detutuklayacaklar. ‘Nedir, söyleyin ba-kalım’ dendiğinde söyleyebildiklerihiçbir şey yok. Bologna’da doktora-sıyla alakalı mezuniyetini verecek.

O şehirde bana diktatör diyorlarve PKK’ya destek gösterileri düzen-liyorlar. Neden devreye girmiyorlar?Bu mu hukuk devleti? Bu meselebizim İtalya’yla ilişkilerimizi zorasokabilir. Benim oğlum parlak biradam ama kara para aklamakla suç-lanıyor. Benim oğlumu bıraksın daİtalya kendi mafyasıyla uğraşsın!”(BBC, 2 Ağustos 2016)

Tayyip Erdoğan’ın bu sözlerineİtalya Başbakanı Renzi ise Twitterüzerinden cevap verdi: “Bu ülkedeyargıçlar, İtalyan yasalarına, Ana-yasası’ya göre hareket eder, TürkCumhurbaşkanına göre değil. Bu‘hukukun üstünlüğüdür.’” dedi.

Ne Olmuştu? Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan

hakkında, İtalyan basınına göre, firariiş adamı Hakan Uzan’ın suç duyurusuüzerine kara para aklama iddiasıylaBologna kentinde bir soruşturma açıl-

mıştı. 6 aylık soruşturma süresinindolmasının ardından savcılığın talebiylesoruşturma süresi 6 ay daha uzatılmıştı.

Bilal Erdoğan hakkındaki soruş-turma ilk olarak İtalyan haber ajansıAnsa’da yer almıştı. Söz konusu ha-berde, “Şikayet dilekçesinde, Bilaltarafından İtalya’ya para getirildiğiiddiasının, kara para aklama suçuçerçevesinde soruşturulması isteni-yor” denilmiş ve şöyle devam edil-mişti:

“Şikayetin sonucunda ve şikayetibir şekilde değerlendirebilmek ama-cıyla savcılık, Savcı Manuela Ca-vallo’ya verilen dosyayla (Bilal Er-doğan’ı) soruşturma altındaki kişilerarasına kaydetti. Erdoğan’ın avu-katlığını Bologna’dan Giovanni Trom-bini yapıyor. İngilizce ve İtalyancakaleme alınan şikayet dilekçesindeayrıca Bilal Erdoğan’ın Bologna’yaçok sayıda silahlı korumayla birliktegittiği, bu kişilere İtalya’ya giriş izniverilmediği ve ardından da birkaçsaat içinde onlara Türk diplomatıpasaportu verildiği iddia ediliyor.”

“Aralık ayında, şikayet haberindenbirkaç gün sonra (Bilal Erdoğan’ındoktorasını yaptığı) Johns HopkinsÜniversitesi’nin duvarında ve bölgedekibaşka binalarda ‘Terörist Erdoğan’gibi hakaret içeren ifadeler belirmişti.Erdoğan bu yazılar üzerine, karalamasuçlamasıyla şikayette bulundu.”

Bilal Erdoğan sahte Suudi pasa-portuyla gözaltından kaçtı.

Hakkında açılan kara para aklamasoruşturmasının ardından, Bilal Er-doğan’ın İtalya’nın başkenti Roma’dagözaltına alındığı ve sahte Suudi

Arabistan pasaportuyla bir Arap dip-lomatı olduğunu söyleyerek kısa sü-rede serbest bırakıldığı haberleri debasında yer almıştı.

AWDNews.com internet sitesininİtalya’nın devlet televizyonu RaiNews24’e dayandırdığı haberde, İtal-yan polisi sözcüsü Domenico Gri-maldi, Suudi Arabistan elçiliği yet-kililerini Roma’da kara para aklamasuçlamasıyla gözaltına alınan BilalErdoğan’ın kaçırılmasını sağlamaklasuçladığını iddia etti.

Polis sözcüsü, AFP haber ajansınayaptığı açıklamada da “Mafya faali-yetleri yargı sistemimizi zehirlemeyedevam ediyor ve Roma havaalanın-daki bu utanç verici güvenlik açığınedeniyle Devlet Polisi suçlanıyor.Calabria ve Sicilya’da faal olan birmafya grubunun Suudi elçiliği tara-fından kiralandığı ve Bay Erdoğan’ınRegina Coeli Cezaevi’nden serbestbırakılmasını sağladıklarını da açığaçıkarttık.” diye konuştu.

Bilal Erdoğan’ın bir otele götü-rüldüğünü ve geleneksel Arap kıya-fetleriyle Suudi bir diplomat gibikendisini gizleyerek otelden çıkarkengörüntülerinin olduğu söyleniyor. Er-doğan’ın Leonardo da Vinci Havaa-lanı’ndaki polis kontrolünden desahte bir Suudi diplomatik pasapor-tuyla geçtiği ifade ediliyor. (Yurt Ga-zetesi, 13 Mart 2016)

Rezil mi rezil bir tablo var yaniönümüzde. “Sıfırlana sıfırlana” biti-rilemeyen paralar Avrupa ülkelerinetaşınıyor ya da büyük bir kara paraaklama operasyonu dönüyor. Tonlarcapara var tabii ortada, Tayyip Erdoğan

“SIFIRLANAN” PARALAR VE REZİL Mİ REZİL BİR HIRSIZLIK HİKAYESİ...

Yürüyüş

28 Ağustos2016

Sayı: 536

AKP FAŞİZMİ, KENDİ MESLEĞİNİN GEREĞİNİ YAPMAYI DA “SUÇ” HALİNE GETİRDİ!52

kendini ülkede güvende hissetmediğiiçin paraları yurt dışına kaçırmanınyol ve yöntemlerini arıyor. Bununiçin de kendi çocuklarını kullanıyor.Oğlunu doktora yapma bahanesi ileİtalya’ya yerleştiriyor. Suçları ortayaçıkınca da yavuz hırsız misali üsteçıkmak için İtalya’ya kafa tutuyor“kendi mafyaları ile uğraşsınlar” diye.Bu defa yaptıkları hırsızlıklar İtalya’daaçığa çıkınca Bilal Erdoğan apar toparkılık kıyafet değiştirerek Suudi Ara-bistan desteğiyle kaçıyor.

Bugün her ne kadar darbe girişi-minin arkasından kendini ülkenin kur-tarıcısı ilan etse de yarın gelişebileceken ufak bir olumsuzlukta ülkeden ilkkaçacak olanlardan biridir Tayyip Er-doğan. Ki darbe gecesi de yaşanandurum bunu gösteriyordu. Ne zamanki darbecilerin örgütsüz olduklarınıanladılar, başarısız bir girişim olduğunuöngördüler, o zaman ortaya çıktılar.

Diğer yandan, Tayyip Erdoğan’ınasıl korkusu ne Fethullah’tır ne de dar-beler... Tayyip’in asıl korkusu halktır.Haziran Ayaklanması’ndan bu yana ka-bus gören Erdoğan ailesi, acil bir du-rumda ülkeyi hızla terk etmeye hazırolmak için paralarını yurt dışına kaçır-manın yollarını arıyor. Bu korkusu ne-deniyledir ki OHAL vb. bahanesiyledevrimci-demokrat ve muhalif kesimlerisindirmeye yöneldiler büyük bir hızla.Kendileri de biliyor ki darbe ve ardındanyaşanan tablo gerçekte bir illüzyondur.AKP içinde bulunduğu yönetememekrizi içinde sadece küçük bir solukalma fırsatı bulmuştur ancak bu durumkalıcı olmayacaktır. Çünkü ülkemizinher karış toprağını yangın yerine çevir-diler. CIA’sından işbirlikçisine, MİT’in-den itine kadar eli kanlı bir dolu katilülkemizde cirit atıyor. Yoksulluk, açlık,adaletsizlik AKP’nin iktidarda bulunduğusüre içinde en üst noktaya ulaştı.

AKP halka karşı çok suç işledi veişlemeye de devam ediyor. Korkularıbundandır.

Korkunun ecele faydası yok demişhalkımız. Ne kadar önlem alırlarsa al-sınlar, kendilerini ne kadar garantiyealmaya çalışırlarsa çalışsınlar, hiçbirgüç halkın önünde hesap vermektenkurtaramayacak onları.

Gazi: Gazi Mahallesi Gazi Ba-rajı’nda 6 Ağustos'ta “Cephe adıkullanılarak gasp yapılıyor” bilgisialan Cephe Milisleri gaspa uğrayankişilerle birlikte olayın olduğu böl-geye giderek hırsızları yakaladılar.Yakalanan hırsızların sorgusunda,hırsızlar her şeyi itiraf ettiler. Dahaönceleri de örgütün adını kullanıpinsanlara üst aramasını yapıp, dahasonrasında cüzdanlarını, parasını,telefonlarını alarak kaçıp gittiklerinitek tek anlatmışlardır. Yakalananşahıslardan Sezer ve Baran adlı ki-şiler Gazi’nin İsmet Paşa Caddesi’neçıkartılıp teşhir edilerek ajitasyonçekildi. Ajitasyonda “Halkımız, buşerefsizleri iyi tanıyın. Bunlar bizimadımızı kullanarak gasp yaparkenyakalandılar. Mahallemizde fuhuşa,kumara nasıl izin vermiyorsak, hır-sızlığa da izin vermeyeceğiz, hesa-bını soracağız…” denilerek Sezerve Baran diz kapaklarına birer kurşunsıkılarak cezalandırılmışlardır.

Bununla ilgili Cephe Milislerininyaptığı açıklamada şunlara değinildi:"Cephe’nin yaptığı devriyelerde ke-sinlikle telefon, para, vs. gibi şeylereel konulmaz. Örgütümüzün adınıböyle pis işlere bulaştıranlar er yada geç cezasını çeker. 'Kamulaştır-ma' adı altında hırsızlığa izin ver-meyiz. Halk hareketi halkın için-dedir, halktan talep eder halktanalır."

Ahlak Düşkünü Muharrem Erden'i Vurarak Cezalandırdık!

Yozlaşmaya Karşı Onur PolatSilahlı Mücadele Ekibi ahlak düş-künü Muharrem Erden'in cezalan-dırılmasıyla ilgili 13 Ağustos'ta biraçıklama yaptı. Açıklamada şunlara

değindi: "Sarıgazi, Yenidoğan böl-gesinde oturan ahlaksız MuharremErden'i vurarak cezalandırdık. Mu-harrem Erden isimli uçkur düşkünü,şerefsiz defalarca ahlaki yöndençevresindeki kişilerden, akrabala-rından ve dostları tarafından uyarılsada bu suçu işlemeye devam etmiştir.Evli ve çocuk sahibi olmasına rağ-men evli kadınlarla ilişkiye girmiş,genç kızlara kendinden yaşça çokküçük kişilere sosyal paylaşım si-teleri üzerinden ahlaksız tekliflerdebulunmuştur. Suçları sabit olan buşerefsiz 12 Ağustos'ta 'YozlaşmayaKarşı Onur Polat Silahlı MücadeleEkibi' tarafından cezalandırılmıştır.

Halkımıza Çağrımızdır!Muharrem Erden gibi ahlaksız-

ların selamını almayın, selam ver-meyin. Kapılarınızı açmayın. Gör-düğünüz yerde yüzüne tükürün. Buahlaksızı mahallenizde barındırma-yın. Yaptığımız eylemle; ‘Yozlaş-maya Karşı Onur Polat Silahlı Mü-cadele Ekibi’nin kuruluşunu ilanediyoruz!” denildi.

Avcılar: Parseller ve Tepeüs-tü’nde 14 Ağustos'ta Cephe Milisleritarafından yazılamalar yapıldı. Ya-zılamalarda “CEPHE”, “DHKP-C”,“Asker Olma Polis Olma HalkınMilisi Ol – Cephe”, “OHAL’i Ta-nımıyoruz Cephe” yazılamarı ya-pıldı. 1 saat süren yazılama çalış-masında 30 adet yazılama yapıldı.

İzmir: Aliağa’da umudun adıduvarlara işlendi. 21 Ağustos'ta ya-pılan yazılamada duvarlara “DHKC-SPB”, “DHKC Gerilla”, “MahirdenDayıya Sürüyor Bu Kavga/DHKC”,“Çayan Yoldaş Yaşıyor DHKC Sa-vaşıyor” ve “Torbacılar Hedefimiz-desiniz” yazıldı.

28 Ağustos2016

Yürüyüş

Sayı: 536

55 3DİRENMEK VE HAKLARIMIZI SAVUNMAK, TEK ÇÖZÜMDÜR!

Cephe Milisleri Hesap Sormaya Devam Ediyor!

Halk Meclisleri, Halkın SorunlarınıÇözmek İçin Kurulmuştur!

Okmeydanı Halk Meclisi çözüm ko-misyonuna 25 Haziran’da başvuran birev sahibi, kiracısıyla yaşadığı sorunuanlatarak çözülmesini istedi. Önce evsahibi ve kiracıyı ayrı ayrı dinledi. Dahasonra ikisi birlikte dinlendi. Sorunun birinatlaşmadan kaynaklandığı anlaşıldıktansonra iki taraf uzlaştırılarak konu çözümekavuşturuldu.

Gücümüz Oranında, Lakin Zamanında İşletilen Adaletin Takipçisi Olduk

Okmeydanı Mahallesi’nde 5 kişi ya-şadıkları bir takım sorunlar için Okmey-danı Halk Meclisi’nin çözüm komisyo-nuna çeşitli zaman zarflarında başvur-muştu. Sorunlar ele alınırken üzerindeen çok durulan konu, çözümleri nokta-sında çıkartılan programların hızlıca ha-yata geçirilmesi oldu...

Halkı Tüketemeyeceğinize Göre

Halk Meclislerinin Çalışma-larına da Engel Olamazsınız

22 Ağustos'ta AKP'nin katilpolislerinin gece 03.00'da do-zerlerle gelerek, Gazi'de bulunanGazi Halk Meclisi’nin yıkımıylailgili, Okmeydanı Halk Meclisiyazılı açıklama da şu sözlere yerverdi...

"...Halk Meclisleri, halkın kendiiradesiyle kurduğu, kendi karar-larını alıp uyguladığı örgütlenme-lerdir.

Halk Meclislerine neden sal-dırıyorlar? Halkın sorunlarına çö-zümsüz kaldıkları için saldırıyorlar.Halkın sorunları ama’sız ve bananesizbir şekilde halkla birlikte çözüldüğü içinsaldırıyorlar. Tüm kurumlarıyla çürümüşolan bu düzenin karşısında iktidarı he-defleyen bir örgütlenmenin önünü almakiçin saldırıyorlar, Halk Meclislerine.

Tüm kurumlarıyla çürümüş düzeninhalk iktidarını hedefleyen örgütlenmelerinkarşısına koyabilecekleri tek alternatiflerivardır, o da zor gücüyle yakıp yıkmaktır.İşte bugün tam da o yapılmıştır. Ancak

bu yapılanların halkın adaletiyle karşılıkbulacağından eminiz. Okmeydanı HalkMeclisi olarak Gazi halkının yanındayız.Yıkılan Gazi Halk Meclisi binasını hal-kımızla birlikte hep beraber yeniden inşaedeceğiz. Tüm Okmeydanı halkını busüreçte Gazi halkının yanında olmayaçağırıyoruz..."

Ayrıca Halk Cephesi ve OkmeydanıHalk Meclisi bu konuyla ilgili yazılıdayanışma açıklamalarını yaptılar...

Halk Meclisleri Halkın Evidir!

Uyuşturucu veYozlaşmaya Karşı

Verdiğimiz BuMücadeleyiYeni HFG’lerAçarak Büyü-teceğiz!

Hasan FeritGedik Uyuştu-

rucuyla Savaş veKurtuluş Merkezi

23 Ağustosta, katilpolisin saldırılarıyla ilgili

açıklama yaptı. Açıklamada şu ifadelereyer verildi: “Son 1 aydır AKP’nin katilpolisleri HFG’yi sürekli akreplerle önündebekleyerek, merkezin önünde asılı olansancağı indirerek taciz ediyorlar.

18 Ağustos’ta merkezin önüne gelenS47 numaralı akrep aracındaki polisler,araçtan inerek merkezin önündeki sancağıindirdiler. Tedavi gören hastaların tepkigöstermesi üzerine gaz atmakla tehdit edipgittiler. Daha sonra tekrar gelen polislerortada hiçbir şey yokken kapının önündeoturan hastaları hedef alarak gaz bombası

attılar. Tedavi gören bir hastamız bu saldırıdayaralandı.

23 Ağustos’ta saat 16.00 da S 47 -S48- Z 10 numaralı 3 akreple gelenAKP’nin katil polisleri, 15 kişi silahlarlaaraçlardan inerek tedavi gören hastalarasilah doğrultup ‘Yerinizden kımıldamayın’diye tehdit ettiler. Bunun üzerine tepkigösteren hastalarımızdan birine saldıranpolislere amirleri “vur” talimatı verdi.HFG çalışanları ve hastaların tepkisi üze-rine defolup gittiler.

AKP’nin Katil Polislerini Uyarıyoruz,Tacizleriniz Saldırılarınız Bizi Yıldıramaz!Biz sizi çok iyi tanıyoruz, torbacıları, uyuş-turucu satıcılarını nasıl halkın elinden alıpkoruduğunuzu iyi biliyoruz. İnsanlarımızıyozlaştırmanıza, uyuşturucu batağında sü-ründürmenize izin vermeyeceğiz.

O kirli ellerinizi halkımızın çocuklarınınüzerinden çekin. Tedavi merkezimiz aylardırkatil polisler tarafından taciz ediliyor. Has-talarımızın ve çalışanlarımızın başına gelecekher şeyden İstanbul Emniyeti sorumludur!

Yozlaşmanın Arkasında Devlet; Karşısında Biz Varız!Mahallemize Uyuşturucu ile Savaş ve Kurtuluş Merkeziİstiyoruz, Alacağız!

Okmeydanı Halk Meclisi dü-zenli bir şekilde yaptığı toplantı-sına 15 Ağustos’ta devam etti.Toplantının öncelikli konusu Fe-tihtepe, Mahmut Şevket Paşa, Pi-yalepaşa ve Örnektepe mahalle-lerini temsilen komitelerin oluş-turulması idi. Örnektepe dışındadiğer mahallelerin komiteleri hızlıbir şekilde kurularak hayata ge-çirilmesi planlandı. Toplantınınikinci gündemini ise uyuşturucusorunu oluşturdu. Uyuşturucu ba-ğımlılığındaki artış ve ailelerdengelen şikayetler sebebiyle mahal-lede bir tedavi merkezi yapılmasıönerisi konusunda uzlaşıldı. HalkMeclisinin son gündemi ise kumarmakineleri oldu, bunula ilgili birkomite kuruldu.

Yürüyüş

28 Ağustos2016

Sayı: 536

AKP FAŞİZMİ, KENDİ MESLEĞİNİN GEREĞİNİ YAPMAYI DA “SUÇ” HALİNE GETİRDİ!554

Armutlu Halk Cephesi 19 Ağustos’ta,Sakarya’nın Adapazarı ilçesinde yoksulhalkın, evlerinin yıkılmasına karşı sür-dürdüğü direnişe destek açıklaması yaptı.Açıklamada; “Sakarya’nın Adapazarı il-çesinde günlerdir yıkımlara karşı bir di-reniş yaşanıyor. AKP’nin katil polisleri,AKP’li belediyenin zabıtaları ile birlikteyoksul halkın evlerini yıkmak istiyor.Halkın tüm tepkilerine rağmen, evlerinpolis eşliğinde yıkılmasının ardından ma-

halle halkı Adapazarı’nın merkezi cad-delerinden biri olan Sebahattin Zaim Bul-varı’nı traktörle kapatarak direnişe devametti. AKP’nin katil polisleri oraya da sal-dırdı. Yıkımlara karşı direnen Sakaryahalkı, yalnız değilsiniz. AKP’nin katilpolislerine karşı olan direnişinizi Armutluhalkı olarak selamlıyoruz. Biz sesiniziduyuyoruz sesimizi daha da yükseltelim.Faşizme karşı mücadeleyi birliğimiz be-raberliğimizle büyütelim” denildi.

Bilgi Güçtür: Okuyalım, Okutalım

Gazi Halk Meclisi tara-fından 23 Ağustos’ta, “Bil-miyorsan Öğren; BiliyorsanÖğret” şiarıyla düzenlenen“Bilgi Güçtür” Kitap Festi-valine çağrı afişleri Gazi SonDurak’ta asıldı. Çağrı bildi-rilerinin de dağıtıldığı çalış-mada 3-4 Eylül günü GaziBaraj’da kurulacak olan fes-tivale çağrı yapıldı.

Dağevleri ve Okmeyda-nı’nda dergi dağıtımıyla bir-likte kitap festivalinin çağrıbildirileri dağıtılarak festi-valin çalışmalarına devamedildi. Aynı gün Halk Mec-lisine Katıl pankartları daasıldı.

OHAL'e; baskılara, gözaltılara,tutuklamalara rağmen, gerçeğin sesiYürüyüş dergimizi halkımıza ulaş-tırmaya devam ediyoruz.

İSTANBUL:İkitelli: İkitelli’de 19 Ağustos'ta

70 adet Yürüyüş dergisi halka ulaş-tırıldı. Yapılan dergi dağıtımına top-lam 8 kişi katıldı. Dergi dağıtımı sı-rasında ayrıca 21 Ağustos'ta yapıla-cak Adalet Yürüyüşü’nün duyurubildirileri dağıtıldı.

Bahçelievler: Zafer ve Soğanlımahallelerinde 14 Ağustos'ta Yü-

rüyüş okuru iki grup dergi dağıtımıyaptı. 6 kişinin katıldığı çalışma da114 adet dergi dağıtıldı.

Gülsuyu: Gülsuyu Son durak veOkul Durağı esnafına 21 Ağustos'ta Yü-rüyüş dergisi dağıtımı yapıldı. Yapılandergi dağıtımı sırasında Hasan FeritGedik Uyuşturucuya Karşı Savaş veKurtuluş Merkezi'nin kurulacağını veElisa Cem Düğün Salonu’nda yapılacak

olan dayanışma gecesine davet ettiler. Top-lam 50 dergi esnafa ulaştırıldı.

Gülsuyu – Gülensu Mahallesi’nde 23Ağustos'ta pazar sokakları ve esnaflaraYürüyüş dergisi dağıtımı yapıldı. Pazarsokaklarında dergi dağıtımı sırasında birevden Adalet Çadırı döneminden kalaniçi dolu Hasan Ferit Gedik için adaletkumbarası çıktı. Toplamda 100 dergihalka ulaştırıldı.

İZMİR: Onur Mahallesi’nde 16 Ağus-tos'ta dergi dağıtımı yapıldı. 4 saat sürençalışmada 30 dergi dağıtıldı. Çalışmaya 3kişi katıldı. Bir sonraki gün ise YamanlarMahallesi'nde esnaflara ve kahvehanelere40 dergi dağıtılırken, Balatçık Mahallesi’ndede 40 dergi halka ulaştırıldı.

18 Ağustos'ta ise Yürüyüş dergisi Gü-zeltepe’de tüm baskılara rağmen okurlarıylabuluştu. 45 dakika süren çalışmada 30 dergihalka ulaştırıldı.

22 Ağustos'ta Güzeltepe’de 3 Halk Cep-helinin yaptığı dergi dağıtımında 58 dergihalkla ulaştırıldı.

Yürüyüş’ümüz ne OHAL'leri ne Baskıları Tanımaz Her Daim Halkın Yanındadır, Gerçeklerin Peşindedir!

Yıkımlara Karşı Direnen Sakarya Halkının Yanındayız!

28 Ağustos2016

Yürüyüş

Sayı: 536

5 5DİRENMEK VE HAKLARIMIZI SAVUNMAK, TEK ÇÖZÜMDÜR!

Altınşehir

Kadıköy

“Şehitlerimiz bizim manevi değerimizdir. Bunu hiç bir zamanunutmayın yoldaşlar.”

İbrahim Çuhadar

5 Eylül - 11 Eylül

Gülay KAVAK:l972 Zonguldak, Ulus-Kirazcık Köyü doğumludur.

1990’da bir Dev-Genç’li olarak mücadeleye katıldı.Gençliğin yönetici kadrolarından olan eşi ErolYalçın, evliliklerinin üzerinden iki ay geçmedenkatledildi.

Gülay, hiç tereddüte düşmeden mücadelesinisürdürdü. 1994’te tutsak düştü. 1996 Ölüm Orucu’nda

ikinci ekipte yer aldı. 2000’deki hücre saldırısında da ÜmraniyeHapishanesi Birinci Ölüm Orucu Ekibi’ndeydi. 19-22 Aralık Kat-liamı’ndan sonra Şişli Etfal Hastanesi’nde zorla müdahaleyemaruz kaldı. Bir süre sonra katliamcılar onu tahliye ettiğinde,tahliye rüşvetini reddetti. İhanete meydan okuyarak kahramanlığınyolunu seçti ve 7 Eylül 2001’de Armutlu direniş mahallesindeölümsüzleşti.

Hamide ÖZTÜRK:1970 Antakya doğumludur. Arap Alevisi bir

ailenin çocuğudur. 1990’da mücadeleye katıldı. 11kez gözaltına alındı. Bu sürede, işkencelerden ge-çirildi. Abisini, yakınlarını şehit verdi. Daha büyükbir hırsla sarıldı mücadeleye. Akdeniz çapında gö-revler üstlendi. 1996’da İstanbul’da tutuklandı. ‘96Ölüm Orucu’nda 3. Ekip’te yer aldı. 19 Aralık

2000’de, 6 kadın tutsağın diri diri yakıldığı Bayrampaşa C-1 ko-ğuşundaydı. Bakırköy Kadın ve Çocuk Tutukevi’nde 5. ÖlümOrucu Ekipleri’nde ölüm orucuna başlayan Hamide Öztürk, 10Eylül 2002’de şehit düştü.

Hamide Öztürk

Seher ŞAHİN:İstanbul Mimar Sinan Üniversitesi’nde

rehberlik ve dayanışma çalışmalarına karşıgerçekleştirilen polis saldırısında, polislertarafından üniversitenin üçüncü katındanaşağı atıldı. Beş gün komada kaldıktansonra 8 Eylül 1991’de şehit düştü.Seher Şahin

Dursun IŞIK: 7 Eylül 1991’de Hollanda’da faşistler

tarafından katledildi.

Dursun Işık

Filiz ÜNAL, Yener TÜRKER:Tokat, Niksar-Reşadiye arasında,

9 Eylül 1998’de oligarşinin askerigüçleriyle girdikleri çatışmada şehitdüştüler. Çatışmada Filiz Ünal vurulupşehit düşerken, Yener Türker’den ça-tışma sonrası haber alınamadı. Araş-tırmalar sonucunda oligarşinin katli-

amcıları tarafından vurulduğu veya Kelkit Irmağı’nda boğulduğusonucuna varıldı. Filiz, 1974’te, Tokat’ın Turhal ilçesi Çerçiköyünde doğdu. Türk milliyetindendir. 1997 Haziran’ında Tokatdağlarında silah kuşandı. Yener, 1980 Ordu Mesudiye doğumludur.Gerillaya 10 Haziran 1998’de katıldı.

Filiz Ünal Yener Türkerİbrahim ÇUHADAR:İbrahim Çuhadar 16 Ağustos 1973 Ankara,

Altındağ doğumludur. Aslen, Çorum’un Ala-ca’ya bağlı Tutluca Köyü’nden, yoksul birailenin çocuğudur. İbrahim Çuhadar ortaokulyaşlarından itibaren damgacılık, kaşe, tabela,prinç levha, mobilyacılık, bakkal çıraklığıyaptı. 90’lı yıllardan itibaren inşaatlarda ça-

lıştı. 1993 yılında inşaatta çalışırken devrimcilerle tanıştı.İlk örgütlülüğü Devrimci İşçi Hareketi içinde oldu. 1994yılında illegal mücadele içinde yer aldı. 28 Eylül 1994yılında tutsak düştü. Ankara Ulucanlar ve Çankırı E TipiHapishanesi’nde, 19 Aralık Katliamı’na kadar toplam 10yıl tutsak kaldı. Katliam saldırısından sonra sevk edildiğiSincan F Tipi Hapisnanesi’nden, 2004 yılında tahliye oldu.Tahliye olduktan sonra 2009 yılına kadar çeşitli alanlardaçalıştı. 20 Temmuz 2012’de Hasan Selim Gönen’i katledenpolislerin bulunduğu 75. Yıl Sultangazi Polis Karakolu’na,11 Eylül 2012 tarihinde FEDA EYLEMİ gerçekleştirerekşehit düştü.

İbrahim Çuhadar

Zeynep Esra BOLAYIR:İYÖ-DER üyesiydi . Mücadelede henüz çok

yeni olduğu bir süreçte, 8 Eylül 1990’da Bursa’dageçirdiği bir trafik kazası sonucu aramızdan ayrıl-dı.

Zeynep Esra Bolayır

Vedat İNAN:11 Eylül 1994’te Dersim Mazgirt’e

bağlı Darıkent Beldesi’nde, Kürt milli-yetçileri tarafından öldürüldü. Mücadeleokuru bir öğretmendi.

Vedat İnanGülay Kavak

Uğur BÜLBÜL:1 Şubat 1976’da Kastamonu-İnebolu’da

doğdu. 1996’da hapishanelerde süren ölümorucu sırasında devrimcilerle tanıştı ve mü-cadeleye katıldı. Faşizm, sadece bir pankartastığı için onu gözaltına alıp işkencedengeçirdi. 19 Aralık Katliamı sırasında BartınHapishanesi’ndeydi. Yaralandı. Sincan F Tipi

Hapishanesi’ne sevk edildi. Tecriti, işkenceleri yaşadı. Öfkedağlar olmuştu Uğur’un yüreğinde. Kendini feda etmeye,ölüm orucuna gönüllü olarak karar vermişti. 10 Eylül 2001’deİstanbul Gümüşsuyu’nda işkenceci katliamcı çevik kuvvetekarşı gerçekleştirdiği feda eyleminde şehit düştü.

Uğur Bülbül

Yılmaz GÜNEY: “Faşizm hangi ülkede olursa olsun,

sadece o ülkenin işçisine ve halkınadeğil, tüm dünya işçilerine ve halkınakarşıdır.”

1 Nisan 1937’de Adana Yenice Kö-yü’nde doğdu. 1971’de Mahir Çayan vearkadaşlarını evinde sakladığı için, 7 yıl

hapis cezasına çarptırıldı. 47 yıllık yaşa-mının 12 yılını hapishanelerde, 3,5 yılını da yurt dışındasürgünde geçirdi. Devrimci sanatçılığın ülkemizdeki ilk ör-neklerindendi. 9 Eylül 1984’te Yılmaz GÜNEY aramızdanayrıldı.

Yılmaz Güney

Mao ZEDUNG:“Yol ne kadar uzun olursa olsun ilk

adım atılmalıdır.”20. yüzyıla damgasını vuran devrimci

önderlerdendir. En büyük eseri Çin Dev-rimi’yle sadece Çin halkını kurtarmaklakalmamış; halk savaşının teori ve pratiğinimiras bırakarak tüm sömürge halklarınkurtuluş yolunu aydınlatmıştır. 9 Eylül1976’da ölümsüzleşen Mao, ezilen halk-

ların kurtuluş savaşlarında yaşamaya devam ediyor

Agostinho NETO:“Umut biziz, kendimiz!”Angola Halk Kurtuluş Hareketi

MPLA’nın önderlerinden biriydi. Şair,tıp doktoru ve kurtuluştan sonra AngolaHalk Cumhuriyeti’nin ilk devlet baş-kanı olan Agostinho Neto, 17 Eylül1922’de Angola’nın başkenti Laun-da’nın Bengo köyünde doğdu. 10 Eylül

1979’da Moskova’da öldü.

Salvador ALLENDE:“...Toplumsal devinim, bir yönetici

yok edilince yok olmaz. Yavaşlatılır,uzatılır ama durdurulamaz.”

1908’de doğdu. 1937’de SosyalistParti’den milletvekili seçildi. 1970’teHalk Cephesi (Unitad Popular) adına

katıldığı başkanlık seçimlerini kazandı.11 Eylül 1973’te Şili’de yapılan faşist

darbeye karşı silah elde direnerek şehit düştü.

Julius FUÇİK:“Kahraman, kritik zamanda in-

sanlığın yararına olanı yapandır.”Çekoslovakya Komünist Partisi

önderlerindendi. Örgütlü ve örgütçübir aydındı. Almanya’nın Çekoslo-vakya’yı işgal etmesi üzerine zamankaybetmeksizin illegal çalışmalarabaşlayan Fuçik, Çekoslovak KomünistYeraltı Hareketi’nin liderlerinden biri

oldu. 1942’de Prag’ta tutuklandı. Bu dönemde“Darağacından Notlar” adlı kitabını yazdı. 8 Eylül

1943’te Naziler tarafından tutuklanarak idam edildi.

Mao Zedung

Salvador Allende

Agostinho Neto

Julius Fuçik

Filiz '97 ortalarında Kayseri Cezaevi’ne gelmişti. Geldiğigün çok sevinmişti. Hangi örgütten olduğunu bilmiyordum.Sadece siyasi olduğunu, geçici olarak kalacağını ve sonrabaşka bir cezaevine gönderileceğini duymuştum. Filiz ilkgeldiğinde "burada siyasi konular tartışılmayacak, burasıadli bir cezaevi, sorun istemiyoruz" vb. diyorlar. Filiz ise"ben devrimciyim, siyasi çalışmalarımı engelleyemezsiniz,

burada ne yapacağıma ve nasıl yaşayacağıma siz değil, benkarar veririm" diye karşılık veriyor. Cezaevine ilk girişteasker ayakkabı vb. onur kırıcı arama dayatıyor Filiz'e.Kesinlikle çıkarmayacağını söylüyor "ne yaparsanız yapın,kesinlikle hiçbir onur kırıcı yaptırıma uymayacağım" diyede tavır koyuyor. Filiz'i silahla tarayıp öldürmekle tehditediyorlar. Buna rağmen Filiz taviz vermiyor.

Karşılaştığımız koğuşun hemen yanındaki gardiyanlarınodasında eksik olan eşyalarını kontrol ediyor, getirilmesiiçin bekliyordu. Hemen koğuşa geçip yerleşmesine yardımcıolmuştum.

Kırsala, gerillaya gidişinde yakalanıyor ve tutuklandığındailkin Sivas'ta yakalandığı için Sivas Cezaevi’ne konuyor.Ardından Kayseri’ye gelmişti. Geldiğinde yalnızlıktan kur-tulduğum için çok sevinmiştim. Çünkü Filiz bana çokyardımcı olmuştu.

Filiz gelir gelmez bana adlilerle nasıl geçindiğimi sormuştu

Anıları MirasımızFiliz ÜNAL'ı başka bir siyasihareketten hapishanede birliktekaldığı bir arkadaşı anlatıyor:

FİLİZ'İN ANISINA...

ve cezaevinin koşulları hakkında bilgi almıştı. Birgünhavalandırmada sohbet ederken şube tavrımı sormuştuFiliz. Şube tavrımın iyi olmadığını ve çok kötü olduğunusöyledim. "Seni bu kadar kötü pozisyona sokan neydi?"diye sormuştu. Tecavüze uğramamdan dolayı çok etki-lendiğimi ve buna hazır olmadığımdan dolayı bu derecebir teslimiyet yaşadığımı anlatmıştım. "Peki, bundansonra ne yapacaksın?" diye sormuştu bana. Ben de çokkaramsar olduğumu ve ne yapacağımı bilemediğimisöylemiştim ve yoldaşlarımın yanına gitmek konusundatereddütlerim olduğunu belirtmiştim. Filiz bana "durumunçok kötü, yoldaşlarının yanına giderken elbette ki rahatolamayacaksın, feodal yanlarını yıkman gerekiyor ön-celikle. Sürekli zaaflarının üstüne gitmesini bilmelisin.Bizim namus anlayışımız iki bacak arasında değildir.Bizim namusumuz bizim davamızdır. Her şey kafadabiter" demişti. "Gidip kendini partine açmalısın, herşeyi anlatmalısın ve yardım istemelisin yoldaşlarından.Partinin ve yoldaşlarının sana yardımcı olacaklarınainanıyorum. Her şey sana bağlı" demişti.

Yaşamımı boş geçirmememi, sürekli araştırmamı vekendimi geliştirmem için okumamı ve düzenli programlıyaşamamı önermiş ve kendimi yeniden devrimcileştir-memin bana bağlı olduğunu söylemişti. "Bak ...." demişti."Hainlik kadar dünyada kötü, iğrenç bir şey yoktur.Çeşitli yaptığın hatalardan dönmesini bilmek ve bunubaşarmak önemlidir ve bu bir emirdir. Bunu başarabilirsin,her şey sana bağlı, her şeyi belirleyecek olan seninözgür iraden olacaktır." Filiz'in tüm bu sözlerinin benimtekrar partimin ve yoldaşlarımın yanına dönmemde be-lirleyici etkisi olmuştu. Bu sözlerle ihanetin acısını de-falarca yeniden yaşamış, ihanetin aşılması gerektiğinibeynimde ve yüreğimde defalarca duymuş ve sonradantereddütlerimden sıyrılmıştım.

Bir gün avukatı gelmişti. Avukata sorumsuz davrandığıve dava ile ilgilenmediği için çok kızıyordu. Avukatıailesi tutmuş ve epeyce para vermişlerdi. Verilen parayıgeri alacağım diyordu. Filiz söylediğini mutlaka yapardı.O parayı kesin almıştır. O kendisine güvenen ve düşün-celerine bağlı biriydi.

Filiz'in ailesiyle arası iyi değildi. Filiz'e mücadeleyibırakması için sürekli baskı yapıyorlardı. Filiz ise "benimmücadelemin önünde kimse engel olamadı, siz de ola-mazsınız. Ben bu kavgaya inanarak girdim ve sonunakadar da devam edeceğim" diyordu. Aile çok gericiydi.Bir gün görüşüne gelmişlerdi. Filiz'in küçük yeğeninekurt işareti yaptırıyorlardı. Filiz de ailesine kızıyor veçocuğa kötü şeyler yerine güzel şeyler öğretmelerini vs.söylüyor ve çocuğu yanına alarak zafer işareti yaptırı-yordu.

Bir ağabeyi polisti Filiz'in. Ailesiyle polis olanahaber gönderiyordu, "polisliği bırakıp şerefi ve onuruylayaşasın, iş bulamazsa gidip simit satsın, simitçilik yapsın,yoksa kendi ellerimle, bir gün karşıma çıkarsa ben vu-rurum, halkın kanına girmesin, gelip devrimci adalete

teslim olsun" diyehaber gönderiyor-du.

Filiz kısa sü-reli cezaevi yaşa-mında insanlarlakonuşmayı, onla-rın dertlerini din-leyip ortak olup, çö-zümüne yardımcı ol-mayı kendisine görevedinmişti. Adli mahkum-lardan örgütlenebilecek ni-telikteki insanları tespit ediyor veonlarla sürekli ilgilenerek kazanmaya ve siyasi bakımdaneğitmeye çalışıyordu. Adliler Filiz'e çok değer veriyorlarve onu çok seviyorlardı. Bir adli "ben sizi böyle bilmi-yordum. Size bugüne kadar hep terörist gözüyle baktım.Meğerse siz ne kadar iyi insanlarmışsınız. Senin sayendesizleri tanıdığım için çok sevinçliyim" demişti Filiz'e.

Devrimci kişiliğiyle dost düşman herkesin beğenisinive saygınlığını kazanmıştı Filiz.

Düşman çeşitli yollarla haberler göndererek beni iş-birlikçi olmaya zorluyor ve bunun için çeşitli tehditlerinyanında değişik vaatlerde de bulunuyordu. Bu durumuayrıntılarıyla Filiz'e anlattım ve nasıl davranmam gerektiğikonusunda kendisinden yardım istemiştim. Filiz banaçok yardımcı olmuştu. Neşe, moral ve güç kaynağımdıbenim. Kendimi onun sayesinde toplamış ve yoldaşlarımınyanına gitmeye hızla karar vermiştim.

Her sabah spor yapıyorduk Filiz ile. Neşeli bir şekildebenden tekvando dersleri alıyordu. "Kavgamızda yararlıolacak" diyordu. Başarılı bir öğrenciydi Filiz. Tahliyeolmuştu. Havalandırmada volta atıyordu ve gardiyanlarınçağırmasını beklerken son konuşmamızı yapıyorduk.Bana "Kendine iyi bak. Sürekli kendini sorgulamalı veyanlışlarının, zaaflarının üzerine gitmelisin. Sürekliokuyup kendini geliştirmelisin. Ve düşmana karşı kininisürekli canlı tutmalısın" demişti. Evinin adresini vermiştibana. "Mektup yazarsın, bir şey olmazsa ben sanayazarım. Kendini üzmemelisin, güçlü olmalısın ve düş-mana karşı onurunu hiçbir zaman çiğnetmemelisin" ol-muştu son sözleri. İşlemler bitmişti ve Filiz'in gidişiniseyrediyordum koğuşun penceresinden. Güle güle Filiz,görüşürüz, kendine iyi bak diye seslenmiş ve ağlamıştım.Çok duygusal insanım. Sevdiğim insanlardan ayrıldığımdaonları kaybettiğimde çok üzülüyorum. Filiz ile çok iyidostluk kurmuştuk. Ondan çok şey öğrendim. Ve şimdiFiliz'i kaybettiğimin haberini aldım. Gerillada şehitolmuş. Yine çok üzülüyorum. Ama çok da coşkuluyum.Filiz'e de böyle bir ölüm yakışırdı ancak. Seni çok sevi-yorum Filiz. Sana söz veriyorum ki bana öğrettiğin gibiyaşayacak ve devrimci onuru hiçbir zaman çiğnetme-yeceğim.

ÖÖğretmenimizğretmenimiz

Ülkemizde Demokrasicilik Oyunu Faşizmin SonucudurDemokrasi denilen ve burjuvazinin halklara karşı kullandığı sihirli sözcük,

kapitalist ülkelerde esas yanıyla burjuva egemenliğini gizlemeyi, toplumun ge-niş bir kesimini burjuva demokrasisinin biçimsel kurumlarıyla oyalanmasını

amaçlarken, bizim gibi ülkelerde ise süreklilik taşıyan faşizmi örtmeyi, iktidar-ların temel öğesi olan siyasi zoru perdelemeyi amaçlamaktadır. CIA laboratu-varlarında hazırlanıp ülkemize de ihraç edilen yeni sömürgecilik ilişkileri için-

de, işbirlikçi karakteriyle birlikte tekelleşen burjuvazi eliyle yürütülen buoyun, 1950’lerden günümüze değin, dönemin özelliklerine göre sürekli tekrar-

lanıp durdu. Katliamlar “demokrasi” adına düzenlendi, işkence tezgahları,darağaçları “demokrasi” adına kuruldu ve işletildi. Cuntalar da “demokrasi”

adınaydı. 12 Mart ve 12 Eylül de bu kuralı bozmadı...

Demokrasicilik oyunu aynı zamanda düzenin zaaflı bir yanıdır. Bu zaaf çe-lişkili bir biçimde oligarşinin manevra yapabilme becerisini gösterir. Bir anla-mıyla bir “güçlülüğü” ifade etse de, esas olan düzenin altının oyuk olmasıdır.Demokrasicilik oyunuyla beslenemeyen baskı ve zorbalığın, uzun vadede terstepeceği yaşananlarla açıkça bellidir. Gerek nesnel koşullar, gerekse de müca-

delenin güç ve etkisi, iktidarları ister istemez bu oyuna itmektedir. Düzenin sü-rekli kriz içinde olduğu, düzenin temsilcilerinin de kabul ettiği bir gerçektir.

Bu nedenle kitlelerin demokratik örgütlenmelerine, haklarını mücadele ile al-malarına tahammülü olmadığı gibi, manevra ihtiyacı olduğu bir zemin üzerin-de açıkça terör politikası uygulanamaz. Terör ancak çeşitli demokrasi, insanhakları aldatmacalarıyla birlikte, sürekliliğine zarar gelmeden kendini göste-

rir. Bu durumda, reformist görünen yanıyla, faşizmin asli öğesi olan baskı poli-tikası iç içe geçer ve birlikte yürütülür. Bugün politikayı kitlelerin kafasına ta-şıyabilmek, onları mücadele içerisinde eğiterek dönüştürmek ve bu bilinçle ik-tidara kafa tutar hale getirerek savaştırabilmek; bu koşulların dikkate alına-

rak, yine bu koşullara uygun örgütlenmelerin yaratılmasından geçiyor. Bunlaryapılamadığında kitlelerin, yeni demokratik mevzilerin kazanılması, kitlelerinkendisini ifade edebilecek şekilde hareketlendirilerek, politikada ağırlıklarınıhissettirecekleri noktaya getirilmesi mümkün değildir. Bu bazı dönemlerde

kendiliğinden olabilse de, bu hareketlilik ülkemiz koşullarına uygun örgütlü-lük biçimleri içinde değerlendirilemediği sürece, bir saman alevi gibi bir anda

parlayıp bir anda sönmeye mahkumdur.

ww

w.yu

ruyu

s-in

fo.o

rgyuruyus.b

iz@g

mail.co

m AKP Faşizmi, Kendi Mesleğinin Gereğini Yapmayı da “Suç” Haline GetirdiDİRENMEK VE HAKLARIMIZI SAVUNMAK TEK ÇÖZÜMDÜR

BİRLEŞELİM SAVAŞALIM KAZANALIM!FAŞİZMİ YENECEK,

BAĞIMSIZ, DEMOKRATİK, SOSYALİST TÜRKİYE’Yİ KURACAĞIZ!

Avukatlar Müvekkilleriyle Görüştürülmüyor,Sanatçılar Konser Yapamıyor,

Mahalle Halkının Örgütlenmelerine Saldırılıyor,Gazetecilere Haber Yaptırılmıyor,

Yazarları Tutukluyor...

ADALET İÇİN ADALET İÇİN ANKARA’YA YÜRÜYORUZANKARA’YA YÜRÜYORUZ

KATLEDİLEN ÇOCUKLARIMIZ,TUTSAK EDİLEN ÖĞRENCİLER,

HAPİSHANELERDE SÜRGÜN EDİLEN,KİTAPLARINA YASAK KONULAN TUTSAKLAR,

KATLEDİLEN İŞÇİLER,ATANMAYAN ÖĞRETMENLER İÇİN;

ADALET İSTİYORUZ, ALACAĞIZ!

ADALET İSTİYORUZ, ALACAĞIZ!

KONSER YASAKLARINA,KEYFİ GÖZALTI SÜRELERİNE,

MAHALLELERDEKİ POLİS TERÖRÜNE,YOZLAŞMAYA KARŞI;

ADALET İSTİYORUZ, ALACAĞIZ!