201
KURAM "...felsefe alanı nda ise G.A. Cohen'in ilk kez analitik felsefenin yöntemsel ölçütleriyle tarihi metaryalizimi ıı te ı nel kavramlar ı n ı ili şkilendiren Kari Marx's Theory of History -A defenee- (Kari Marx 'ı n Tarih Teorisi -Bir Savunma)- isimli çal ış mas ı tart ış mas ı z soıı oıı yı l ı n dönüm noktas ı dı r." Perry Anderso ıı  S TOPLAMSAL DONUŞUM YAYINLARI ISBN 975-8269-21-6 9 78 97 5 8 2692 1 1 > Kari M a rx in ,, ,, A ^ , Tarih Teorisi Gerald A. Cohen S TOPLUMSAL DÖNÜŞÜM YAYINLARI

gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

Embed Size (px)

Citation preview

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 1/201

KURAM

"...felsefe alanında ise G.A. Cohen'in ilk kez

anal i t ik fe l sefenin yöntemsel ölçüt l er iyle

tar ihi metaryal i z imi ı ı t e ınel kavramlar ını

ilişkilendiren Kari Marx's Theory of History

-A defenee- (Kar i Marx 'ı n Tar ih Teor i s i

-Bir Savunma)- isimli çalışması tartışmasız

soıı oıı yıl ın dönüm noktasıdır."

Per ry Andersoı ı

 STOPLAMSALDONUŞUMYAYINLARI

I S B N 9 7 5 - 8 2 6 9 - 2 1 - 6

9 78 97 5 8 269 2 1 1 >

K a r i M a r x in , , , , A ^ ,T a r i h T e o r i s i G e r a l d A. Cohen S

TOPLUMSALDÖNÜŞÜMYAYINLARI

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 2/201

Toplumsal Dönüşüm Yayınlan: 90Kuram Dizisi :4

Gerald A.CohenKari Mani'm Tarih Teorisi

BİR SAVUNMAÇeviri: Ahmet Fethi

İngilizce Adı:Kari Marx's Theory of History

A DEFENCEPrinceton University Press, 1978

1. Baskı: Toplumsal Dönüşüm YayınlarıAğustos 1998 - İstanbulISBN : 975-8269-21-6

Kapak Ali Şimşek 

Genel Dağıüm: KARDAK / Narlıbahçe Sk. No:6/3Cağaloğlu/İSTANBUL

Tel: 512 31 61-Telefax: 512 45 91

Toplumsal Dönüşüm Yayınları ve 2B/Bilgi Birikim,KARDAK Eğitim ve Kültür Hizm. Ltd. Şti. Yan kuruluşlarıdır.

Baskı: Kayhan Matbaacılık; 576 01 36Cilt: Yalçın Mücellit

GERALD A.COHEN

KARL MARX'INTARİH TEORİSİ

BİR SAVUNMA

Çeviri

Ahmet Fethi

ŞoomyOvYAYINLARI

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 3/201

İ Ç İ N D E K İ L E R  

Çeviri Üzerine 7 

Önsöz 11 

I. HEGEL ve MARX'TA TARİH İMGELERİ 15 

II. ÜRETKEN GÜÇLERİN OLUŞ UMU 43 

(1) Ekonomi k Yapı ve Üretken Güçler. 43 

(2) Bazı Terminoloji k Konular. 53 

(3) Emek Gücü 57 

(4) Bilim 62  

(5) Daha Fazla Katalog Adayı 65

(6) Üretken Güçlerin Gelişmes i 74 

III. EKONOMİ K YAPI 83

(1) Üretken Güçlerde Sahiplik Haklan 83

(2) Üreticilerin Olanaklı ve Olanaksız Sahiplik Konumlan..., 86

, (3) Bağımlılık 89

(4) Proleteri Yeniden Tanımlama 91 

(5) Yapısal Sınıf Tanımı 94 

(6) Toplumsal Biçimleri Ayırma 98 

(7) Üretim Tarzlan «... 100

(8) Ekonomik Değişim Türleri 107

IV. TOPLUMUN MADDİ ve TOPLUM SAL ÖZNİTELİKLERİ 111 (1) Ayınma Giriş İH 

(2) Emek Sürecinde Madde ve Biçim '23

(3) Kullanım Değeri ve Ekonomik Politik a 127

(4) Aynmın Devrimci Değeri 130

(5) Mili Konusunda Marx'a Karşı 133

(6) Çalışma İlişkileri 1 3 7 

V. FETİŞİZM ;.. 141

(1) Dinde ve İktisatta Fetişizm 141 

(2) Fetişizmde Ne Hakikidir, Ne Sahtedir. 142

(3) Meta Fetişizmi Tanısı ; 145

(4) Sermaye Fetişizmi Tanısı 148

(5) Meta Fetişizmi ve Para ; 150 

(6) Meta Fetişizmi; Din ve SiyaseL ; 152 

(7) İçeriğin Kurtuluşu Olarak Komini zin 155

VI. ÜRETKEN GÜÇLERİN ÖNCELİĞİ 163 

(1) Giriş 163 

(2) Marx'ın Öncelik İddialan: Önsöz 165

(3) Marx'ın Öncelik İddialan: Önsöz'ün Dışında 172

(4) Öncelik Davası 180

(5) Güçlerin Önceliğinin Doğası 190

(6) Üretken Güçler, Maddi İlişkil er, Toplumsal İlişkiler. 196 

(7) Bütün Eski Üretim Tarzlan Özünde Tutucuydu 200  

(8) Ek 203

VII. ÜRETKEN GÜÇLER ve KAPİTALİZM 207 

(1) Kapitalizmin Doğuşu 207 

(2) Kapitali st Ekonomi k Yapı ve Kapitalist Üretim Tarzı 212  

(3) Kapitalizm ve Üretken Güçlerin Gelişimi 225 

(4) Dört Çağ 230

(5) Kapitalizmin Misyonu ve Kaderi 234 

(6) Sosyalizm in Önkoşulları 237 

(7) Sınıflar Niçin Zorunludur 240 

VIII. TEMEL ve ÜSTYAPI, HAK ve ERKLER 249 

(1) Üstyapıyı Saptama 249 

(2) Hukuksallık Sorunu 251 

(3) Mülkiyet İlişkilerinin ve Hukukun Üretim İlişkileriyle Açıklanması... 259

(4) Temellerin Üstyapıya Gereksinimi Vardır 265 

(5) Ekonomik Yapı Bağımsız Olarak Gözlemlenebilir mi? 269 

(6) Bir Daha Haklar ve Erkler Üzerine 271

(7) Proleteryanm Haklan ve Erkleri 275

(8) Ek 281 

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 4/201

4t 

IX. İŞLEVSEL AÇIKLAMA: GENEL OLARAK 285 

(1) Giriş - 285 

(2) Açıklama. - 287 

(3) İşlev-İfadeleri ve İşlevsel Açıklamalar. 290 

(4) İşlevsel Açıklamanın Yapısı 295 (5) Doğrulama. 301 

(6) Her İşlevsel Açıklama Doğru mudur? 302 

(7) Sonuç Açıklama ve Tümdengelim-Nomolojik Mode! 309 

X. İŞLEVSEL AÇIKLAMA: MARKSİZMDE 315 

(1) Giriş 315 

(2) İşlevsel Açıklamanın Kavramsal Eleştirisi 317

(3) İşlevselcilik, İşlevsel Açıklama ve Marksizm 320

(4) Ayrıntılı Açıklamalar. 322 

(5) Marksçı Örnekler. : 327 

XI. KULANIM DEĞERİ, DEĞİŞİM DEĞERİ ve

ÇAĞDAŞ KAPİTALİZM - 335

(1) Giriş 335 (2) Değişim Değerinin Kullanım Değerine Boyun Eğdirmesi 336 

(3) İleri Kapitalizmin Ayrık Bir Çelişkis i 340

(4) Mishan ve Galbraith 344

(5) Savı Gözden Geçirme 346 

(6) Kapitalizm, Ayrık Çelişkinin Zorunlu Bir Koşulu mudur? 350

(7) Bir İtiraz 353

(8) Kapitalizmin Eğilimi ve Max Weber. 357

(9) Dolaylı Gözlem 358 

EK: 1 KARL MARX ve TOPLUMSAL

BİLİMLERİN SÖNÜMLENMESİ 362

EK: II BAZI TANIMLAR : 282  

AKTARMA YAPILAN ESERLER 292 

Çeviri Üzerine

Kitapta, öze l l ikle Marksi s t klas iklerden olmak üzere , pek çok klas ik 

e s e r d e n s ı k s ı k a k t a r m a l a r y a p ı l m a k t a d ı r . Bu k a y n a k l a r d a n Tü r k ç e

yayımlananlardan yapı lan aktarmalar ve göndermelerin Türkçe çevir ideki

yerler i göster i lmişt i r . Ancak, i lg i l i pasaj lar , daha önce yapı lmış Türkçe

çevir i l erden olduğu gibi aktarı lmamışt ır . Hatta birçok durumda, sözcük 

terc ihini aşan ter imsel farkl ı l ıklar la karş ı laş ı lacakt ır . (Bu durum, okuyu-

cuya belki bir çevir i karş ı laşt ı rması o lanağı da tanıyabi l i r ) Bazen, gön-

derme yapı lan i fade ve pasaj lar Türkçe çevir i l erde bulunamadı ; bu duru-

mun sözkonusu olduğu yerler çevirmen notu olarak bel i rt i lmektedir .

T ü r k ç e y a y ı m l a n m a m ı ş y a d a y a y ı m l a n m ı ş s a b u l u n a m a m ı ş k a y -

nakların İngi l i zce adları yazı lmış , diğer durumlarda kaynakların Türkçeadlan veri lmişt i r .

Ayrıca, Marx' ın Grundrisse ' i o ldukça eks ik ve çevirmen i l e edi törün

yorumları kaynak met inden çok daha fazla yer kapladığı i ç in (Bir ikim

Yayınları , 1979) , yazarın bu kaynaktan yapt ığı aktarmaları Türkçe çevir i -

de bulmak ve göstermek olanakl ı o lmamışt ır .

 Ahmet Fethi

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 5/201

0

Yaşamlarının toplumsal üretiminde insanlar , vazgeçi lmez ve

iradelerinden bağımsız olan belirli ilişkilere, maddi üretken güç-

lerin gelişiminin belirli bir evresine karşılık gelen üretim ilişkiler-

ine girer ler . Bu üretim i l işki ler inin toplamı toplumun ekonomik 

yapıs ını , üzerinde hukuki ve s iyasal üs t yapının yükseldiği ve

bel ir l i toplumsal bi l inç biç imlerine karş ı l ık ge len gerçek temelioluşturur. Maddi yaşamın üretim tarzı , genel olarak toplumsal ,

s i y a s a l v e e n t e l e k t ü e l y a ş a m s ü r e c i n i k o ş u l l a r . İ n s a n l a r ı n

v a r l ı k l a r ı n ı b e l i r l e y e n b i l i n ç l e r i d e ğ i l , a k s i n e b i l i n ç l e r i n i

b e l i r l e y e n t o p l u m s a l v a r l ı k l a r ı d ı r . G e l i ş m e l e r i n i n b e l l i b i r

e v r e s i n d e t o p l u m u n m a d d i ü r e t k e n g ü ç l e r i m e v c u t ü r e t i m

ilişkileriyle, ya da -aynı şeyin hukuksal ifadesinden başka bir şey

o lma y a n- o z a ma na ka da r i ç inde ha r e ke t e t t ik l e r i mülk iy e t

i l işki ler iyle çatışma iç ine girer ler . Bu i l işki ler , üretken güçler in

gel işme biç imlerinden onların engel ler i hal ine ge l ir ler . O zaman

bir toplumsal devrim çağı' baş lar . Ekonom ik temelin de ğişme s iyle

b i r l ik te , bütün mua z z a m üs ty a p ı da a z ç o k h ı z l ı b i r ş e k i lde

dönüşür. Bu tür dönüşümleri değerlendirirken, doğal bilim kesin-

l i ğ iy l e be l i r l e ne b i l e n ür e t imin e ko no mik ko ş u l la r ın ın ma ddi

dönüşümü i le insanların bu çatışmanın bi l inc ine vardıkları ve

savaşarak çözmeye çalıştıkları hukuksal, siyasal, dini, estetik ya

da fe lsefi -kısaca ideolojik- biç imleri daima ayırt e tmek gerekir .

Nas ı l ki , bir kiş iyle i lg i l i f ikr imiz o kiş inin kendis iyle i lg i l i ne

düş ün düğ ü ne da y a nm ıy o r s a , a y n ı ş e k i lde , bö y le b i r dö nü ş üm

dönemini de o dönemin kendi bi l inc iyle yargı layanlayız; aks ine ,

bu bilinç, maddi yaşamın çelişkilerinden, toplumsal üretken güçler

i l e ür e t im i l i ş k i l e r i a r a s ında ki me v c ut ç a t ı ş ma da n ha r e ke t l e

a ç ık la nma l ıd ı r . İ ç e r e b i l e c e ğ i bütün ür e tke n g üç l e r g e l i ş me de n

hiçbir toplumsal oluşum yok olmaz; ve varlığının maddi koşulları

bizzat eski toplumun rahminde olgunlaşmadan, yeni, daha yüksek 

bir üretim i l işki ler i as la ortaya ç ıkmaz. Bu nedenle insanoğluönüne her zaman sadece çözebileceği görevleri koyar; zira soruna

daha yakından bakıldığında, sadece çözümünün maddi koşullar ı

z a t e n v a r o l d u ğ u n d a , y a d a e n a z ı n d a n o l u ş m a s ü r e c i n d e

9

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 6/201

olduğunda görevin ortaya çıktığı görülür. Geniş anaçizgileriyleAsyatik, antik, feodal ve modern buıjuva üretim tarzları, toplumunekonomik oluşumunda ileriye doğru gelişen çağlar olarak tasar-lanabilir. Burjuva üretim ilişkileri, toplumsal üretim sürecinin sonantagonistik biçmidir -bireysel antagonizm anlamında değil,bireylerin toplumsal yaşam koşullarından kaynaklanan bir antago-nizm anlamında antagonistik; aynı zamanda, burjuva toplumunrahminde gelişen üretken güçler, bu antagonizmin çözümünün

maddi koşullarını da yaratır. Bu nedenle, bu toplumsal oluşum,insan toplumunun tarih öncesini sona erdirir.

- Kari Marx, 1859

10

Önsöz

1. Bu kitap, tarihsel materyalizmi çekici olacağını umduğum bir biçimdesunarak savunur.

Bu sunum iki kısıtlamaya saygı duyar Bir yanda Manc'ın yazdıkları-na; diğer yanda, 20. yüzyıl analitik felsefesini ayırt eden açıklık ve kesin-lik standardına. Amaç, geniş ölçüde Manc'ın konuyla ilgili söylediklerineuygun kabul edilebilir bir tarih teorisi inşa etmektir. Marx, aşağıda söyle-nenleri alışılmadık bulurdu; fakat, düşündüğü şeyin akla uygun açık birifadesi olarak da kabul edebilirdi diye umut edilir.

Bu, kuruntulu bir umut değil. Marx, birçok düşünceyi birçok yöndegeliştiren hareketli ve yaratıcı bir düşünürdü. Bütün bu düşünceleri, geliş-tirip güçlendirecek zamanı, ya da isteği, ya da akademik huzuru olmadı.Kimi önemli düşüncelerini kendisinin sunduğundan daha az düzensiz

versiyonlarım vermek kibirli bir iddia olmaz.2. Burada verilen yeniden inşa, teorinin oıjinal durumundan daha az be-lirsizdir. Bu nedenle eleştirilmesi daha kolaydır ve bundan rahatsız ol-mam. Fakat, önceden tahmin edip önünü almak istediğim olası bir tepkivar, yani "genel bir tarihsel-felsefi teori, tarih-üstü olmaktan ibaret üstünmeziyeti olan bir teori""' oluşturduğuma dair tepki. Tarihin, her hangi birteorinin onu sunduğundan "her zaman daha zengin içerikli, daha çeşitli,daha çok yanlı, daha canlı ve daha 'incelikli""11 olduğunun bana anlatıl-masına gerek yok. Aktarılan bu pasajlar, teorinin belli bir yanlış kullanı-mına karşı uyanlardır; fakat bazı Marksistler, genel olarak teoriden uzak-laşmalannı gizlemek için bunlan aktarır. Bunlara, Marx ve Lenin'in te-oriye karşı olmadıklannı anımsatmak gerekir.3. Louis Althusser, tarihsel materyalizme mevcut ilgiyi güçlü bir şekilde

etkiledi ve bu kitapta çok fazla sözü edilmeyen Althusser'in eseri konu-sunda birkaç söz söylemek zorundayım.

'"- Manı'tan bir Rus gazetesin in yazı kuruluna, Kasım 1877; Selected Correspon-

dance içinde, s. 2.94.(, ) - Lenin, " Le ft -W in g Communism, s. 76 (Türkçe çevirisi Sol Komünizm Bir Ço-

cukluk Hastalığı' nda bu ifade bulunamadı -çv.)

 II 

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 7/201

Althusser'in Pour Marx'ı, Marx'ın öneminin Kapital'de ve ona hazır-lık niteliğindeki yazılarında bulunacağına beni ikna etti. Bu inanç bu kita-bı yazmamı sağladı ve bu nedenle Althusser'e borçluyum. Fakat, Lire LeCapital'e -Althusser ve diğerlerinin bir dizi demesi- geçtiğimde, düş kı-rıklığına uğradım. Fransız dilinin rie kadar incelikli ve dolambaçlı kulla-nılabildiğinin ötesinde, Althusser'in denemesinde çok az şey edindim.Özellikle Balibar'ın denemesi olmak üzere, diğerlerinden daha fazla hoş-landım. Fakat, Althusser'in yarattığı etki kadar yararlı olduğunu düşün-medim.

Her şeyden önce, Lire Le Capital'de birçok belirsizlik buldum. Ente-lektüel bağlılık üzerine ısrarıyla mantıksal pozitivizmin Paris'de hiçbirzaman tutulmamış olması belki bir üzüntü konusudur. Anglofon felsefe,mantıksal pozitivizmi uzun süre önce geride bıraktı; fakat, ara vermedenuğraşmak yine de iyidir. Berraklığın değerli bir miras olduğu ve teorik biryargının teorik bir yargı olabilmesi için kavranmasının zor olması gerek-tiğinin genel olarak kabul görmediği İngiltere'de Althusserçi belirsizliğintalihsiz sonuçlan olabilirdi.4. Althussercilerden özgül doktriner farklılıklarımın burada belirtilmesinegerek yok. Epeyce çoktur.

Zira, savunduğum eski-moda bir tarihsel materyalizmdir; tarihin insa-nın üretken gücünün artışı olduğu ve toplum biçimlerinin bu artışa olanak sağlamalarına ya da engellemelerine göre yükselip düştükleri gelenekselbir kavrayıştır. Teorinin üretim güçleri ve ilişkileri ile ilgili temel kav-ramları üzerinde yoğunlaşılıyor, Marx ve toplum üzerine kitaplarda oldu-ğu gibi sınıf çatışması, ideoloji ve devlet konulan çok az tartışılacaktır.

'Teori" teriminin anlattığı eklemleme derecesinden yoksun düşünce-lerle ilgili olduğu söylendiği için, kitabın büyük bir kısmı (Bölüm Il'denX'a kadar) "Marx ve Hegel'de tarih imgeleri" üzerine kısa bir özetleilerliyor.

II. Bölüm, Marx'ın ekonomik yapı dediği şeyin tek başına üretim iliş-kilerinden ibaret olduğu, üretici güçlerin bunun bir parçasını oluşturmadı-

ğı iddiası üzerine karmaşık bir savla açılıyor. Bölümün daha az karmaşık olan geri kalan kısmı, üretici güçlerin ne olduğunu anlatıyor ve bunlanngelişmesinin ne anlama geldiği inceliyor.

III. Bölüm, üretim ilişkileri ve bu ilişkilerin oluşturduğu ekonomik yapılar konulanyla ilgilidir. Doğrudan üreticileri emek araçlanyla ve sı-nıfsal üstleriyle ilişkilendiren bağlara bakıyor.

IV. Bölümde, üretim ilişkileri ile üretici güçler arasındaki aynmın,

102

toplumun maddi özellikleri ile toplumsal özellikleri arasındaki daha genelbir aynmın özgül bir durumu olduğu gösteriliyor.

V. Bölüm, meta ve sermaye fetişiziminin bir anlatımını ve kısmen ye-ni bir komünizm yorumu vermek için IV. Bölümün sonuçlannından ya-rarlanıyor.

VI. Bölüm, Marx'ın üretei güçlere açıklayıcı bir öncelik verdiğinigösteriyor ve Marx'ın bu konuda haklı olduğunu ileri sürüyor. VII. Bö-

lüm, VI. Bölümün iddialan ile gerçek tarihin belli evreleri arasında birbağ kuruyor.

VII. Bölüme göre, ekonomik yapılar, insanın üretken gücünün geniş-lemesine olanak verdikleri için olduklan gibidirler. VIII. Bölüme göre("Temel ve Üstyapı" ile ilgili), üstyapılar ekonomik yapılan pekiştirdik-leri için olduklan gibidirler. Bu ifadeler, işlevsel açıklamalardır ve işlev-sel açıklamalardan, genellikle kuşkulanılır. IX. ve X. Bölümler, genel te-rimlerle ve tarihsel materyalizme özel göndermelerle bunu savunur.

XI. Bölüm, çağdaş kapitalist toplumun kimi hastalıklannı tartışıyor.Kapitalizm koşullarında kulanım değeri ile değişim değeri arasındaki iliş-kinin, kapitalizm ilerledikçe özgül bir ifrasyonelliğe yol açtığını ileri sü-rüyor. Birinci ek, V. Bölümle ilgili bir makalenin yeniden basılmasıdır,

ikincisi, bu kitapta kullanılan beş ifadeyle ilgili tanımlamalardır.5. Bu kitabın birçok zayıflığı var. Beş dostun ilk taslak üzerinde titiz yo-rumlan olmasaydı, bu zayıflıklar daha çok olurdu. Danny Goldstick'e,John McMurtry'ye, Chris Provis'e, Bili Shaw'a ve Arnold Zuboffa çok çok teşekkürler. Yararlı eleştirilerde bulunan diğer dostlar Chris Boorse,Maggie Cohen, Irving Dworctzsky, Keith Graham, Colin McGinn, JacobMeloe, Robin Murray, Bili Hart, Helle Kanger, Stig Kanger, MendelKramer, Jan Nerveson, Mike O'Pray, Tim Scanlon, Chuck Taylor, Ric-hard Wollheim, Ailen Wood ve Sigurd Zienau'ydu.

Katherine Backhouse ve Veryan Gilliat, el yazmalannı daktilo ettiler.Çok sabırlı ve naziktiler. Canada Councul ile British Academy, beni ders-lerden muaf tutarak bir yılımı bu çalışmaya harcamama olanak sağladılar.Michael Cohen ve Glanrydd'e özellikle borçluyum. Maggie, Miriam veSarah'a borcumu tarif edemem.

Londra, Mayıs 1979.

13

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 8/201

#

- I -

Hegel ve Marx'ta Tarih İmgeleri

Lenin, "tarihsel materyalizmin Uç kaynağı ve bileşeninin Al-man felsefesi, İngiliz ekonomi politiği ve Fransız sosyalizmi" ol-duğunu söylemiştir/1' Bu bölüm, birinci kaynakla ilgilidir. Hegel'intarih kavrayışım dünyâ tininin yaşamı olarak öne sürüyoruz veMara'ın bu kavrayışı nasıl aldığım, yapışım koruduğunu ve içeri-ğini değiştirdiğini gösteriyoruz. Değişik bir tarih imgesi edinenMarx bu imgeyi, sonraki bölümlerin açıklayıp savunacağı teoriyedönüştürdü.

Dünya tini bir kişidir, fakat bir insan değil. Yine de, insan bizeen çok ulaşabilir türden (çişi olduğu için, bunu betimlemeyle başla-mak yararlı olur.

Aşağıda tarif edilen resim, ortalama bir insan değil; tipik biri dedeğil, hatta olası biri bile değil. Bütün insanların dünyayla ilişki-lenmelerinin kimi önemli yollan, bu resimde tarif ediliyor ve bü-yüteç altına almıyor. Resmin işlevi, açıklayıcılıktır. Geniş bir tarihvizyonunu canlandırmaya yardım eden bir arkaplandır.

O nedenle buradaki insan, dünyada dolaşıp duran insandır. Buinsan hareket ettikçe, gözledikçe ve acı çektikçe, dünya kendisiniona açar ve o da, kendi taleplerini ona dayatarak, onun vasıtasıylakendi amaçlan peşinde koşarak kendisini dünyaya açar. O insandoğayı tinselleştirir ve kendi tinine bir doğa kazır. Kayaların, çi-çeklerin ve suyun nasıl bir şey olduklarım, yıldızlara ve derin vadi-

lere nasıl bakıldığını keşfeder. Doğanın biçimlerini değiştirmeyi,öğelerini birbirine kanştırmayı ve ayırmayı öğrenir. Yaşamayı, ya-şatmayı, yaşamaya izin vermeyi ve öldürmeyi öğrenir. Dünyanıngörkemlerinin, çekiciliklerinin, çirkinliklerinin ve tehlikelerinin

"'-"Üç Kaynak", s. 452

15

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 9/201

g sini edinir. Hayatta kalmayı, gücü ve zevki güvenceye almak için ona müdahale eder.

Fakat farklı bir düzenin tözünü de yaşar. Kendisiyle ilişki ve di-yalog içindedir. Dış dünyayla karşılaşması ile dünyanın bir parçasıolarak kendisiyle karşılaşması arasında bir karşıtlık vardır. Birincidurumda, incelediği şeyden ayrıdır; ikincisinde değildir ve incele-mesi, incelediği şeyin bir parçası olmalıdır. Etrafındakileri değiş-tirmeden öğrenebilir; fakat onun kendi kendini keşfi, her zamanbir dönüşümdür de. Bu kendi kendini araştırma, ona daha çok ken-di farkında olan yeni bir ben katarak, onu artık olduğu gibi bırak-maz. Kendi doğasını olduğu gibi korusa, onu yeniden araştırmasıgerekir: Nüfuz edilen doğaya, nüfiız edildiği için yeni bir doğa ek-lenmiştir. Onun öz-bilincini yansıtması, sürekli başarı üreten bi-timsiz bir çabadır, bitişe varıldığında bitiş noktası ileri giden biryarıştır. Ancak sürekli kazanılmakla sahip olunülur ve ancak sü-rekli gelişmekle kazanılır.'"

Bir insanın kendisiyle ilgili inandıkları, görme çabasına eşlik eden konjonktürler de onun kendisiyle ilgili bildiği şeyleri etkiler.

Kendisim emin hissediyorsa, yarı yarıya öyledir. Kendisini aşağı-lık bulursa, küçümsemeyi açığa çıkarır. Kendisini kırılgan sayarsa,küçük tersliklerden sarsılır. Kendisinin ne olduğunun imgesiyleyönlendirilen kendi kendisini yaratır ve bu nedenle, olduğunainandığı şey, onun gerçekte ne olduğuna katkı yapar.

İnsanın kendisini bilmesinin, hem süreçte hem üründe, ödülleriolduğu kadar acılan da vardır. Zira ben değişirken, rahatlık vereneski tarzlan, alışkanlıkların varoluş kaygısı başlar ve savunmasızbir karakter doğar. Yeniden düzenleme gerçekleşir ve yeniden dü-zenleme kısmi dağılma demektir. Her kısmi yeni yapı, zaman için-de ve sırası geldiğinde aşılmalıdır, diğer düşünce ve duygular tin-sel statülerini kaybederler ve insan, hayvan krallığına geri çekilir.

Öz-gelişme, bu geri çekilmenin tek seçeneğidir: Hareketsiz dur-mak olanaklı değil.

Hegel'in "olumsuzun emeği" ifadesi0», bu yorucu kendi kendini

'"- Bu cümle, Kierkegaard'dan alınmıştır. Bkz. Edifying Discourses, s. 10.

'*- "Phenomenology'e Önsöz", s. 390.

100 16 

soruşturma ve kendi kendini değiştirme işini anlatır. Zor olduğuiçin emek, yıkıcı olduğu için olumsuz. Acı içinde ve evreler halin-de öz-bilgiye hareket eden bir insanoğlu modeli, Hegel'in kavradı-ğı şekliyle insan tarihinin daha kapsamlı hareketini anlamamızayardım eder.

İnsanoğlunun öyküsü, biraz önce tarif edilen özgül bireyin kah-ramanlıklarını bir araya toplayan aynı ilkeyle biraraya getirilir. Ta-rih, azametli işler ve felaketler koleksiyonu değildir. Dünya tinininöz-farkındalığındaki önce tedrici sonra ani artıştır -dünya tini teri-minin Hegel'in tarih felsefesindeki kullanımını açıklamaya çalış-mamız gerekir.

Dünya tini kavramının kesin felsefi kökeni burada verilmeye-cek."» Bunun yerine, Hegel'in kendi toplum ve tarih öğretisinde bukavramın kullanımını nasıl savunmuş olabileceğini ele alıyoruz.

Şimdi hesaba katılan ulusal karakter farklılığının, onsekizinciyüzyılın ikinci yarısında Fransa'da Montesquieu ve Almanya'daHerder gibi yazarlar tarafından vurgulandığında bir yenilik oldu-ğunu belirterek başlıyoruz. Bir Almanın düşünce, duygu ve davra-

nışlanyla bir İtalyandan çok başka bir Almana benzemesini bekle-riz. Beklenti her zaman gerçekleşmez; fakat bu durum, "tipik Al-man", "tipik İtalyan" ifadelerinin bizim için bir anlam ifade ettiğive aynı şey olmadıkları gerçeğini değiştirmez. Farklılığı formüleetmek güç olabilir. Derinliklerini, kapsamlarını ve daimiliklerinikabul etmeyebiliriz. Bu güç görüngünün açıklamalannı göze aldı-ğımızı varsayarak, bu ifadelerin açıklayıcılıklarına itiraz etmemizçok olasıdır. Fakat betimleme ve açıklama görevi ne kadar korku-tucu olursa olsun, hepimiz ulusal karakterlerde farklılıkların oldu-ğunu kabul ederiz.

Montesquieu ve Herder, bizim için aleni olan şey üzerinde ısraretmeyi gerekli gördüler. İnsan olmanın farklı tutarlı yollarının var-

lığı ile ilgili iddiaları, Aydınlanma içinde insanı zaman ve mekanötesinde esas olarak aynı gören ve genellemeleri, modern doğa bi-liminin yasaları kadar tikel çağ ve mekanlara göndermeden bağım-

"'- Konunun aydınlanı l bir anlatımı için bkz. Taylar, Hegel, birinci kısım, özellikle bölüm / / / .

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 10/201

sız olacak bir insan bilimi inşa etmeye soyunan eğilime karşıttı.David Hume:

Greklerin ve Romalıların duygularını, eğilimlerini ve yaşamtarzlarını biliyor musunuz? Fransızların ve İngilizlerin mizaçla-rını ve eylemlerini iyice inceleyin... Bütün zaman ve mekanlar-da insanoğlu o kadar çok birbirine benzerdir ki, tarih bu tikeldebize yeni ve tuhaf hiçbir şey söylemez. Tarihin esas yararı, sa-dece, insan doğasının değişmez ve evrensel ilkelerini keşfet-mektir.

Bir seyyah "yeni ve tuhaf' bir şey anlatsa, "kendi anlatımlarınısentor ve ejderha hikayeleriyle, mucize ve kerametlerle doldurmuşolmasıyla aynı kesinlikte" hilekâr olduğunu ya da yanıldığım bili-riz/"

Hume'un "deneysel muhakeme yöntemlerini moral konularasokma çabası,"<2> Hegel'i etkileyen Romantiklerin ve Montesqu-ieu'ntin izlediğine karşıt bir araştırma programı öngörüyordu. Ayrıİlkeler etrafında örgütlenen birlikler olarak kavranan ayn ulusalkültürlere dikkat, kuşkusuz, genelleştirici bir sosyolojinin iddiala-rına soyutta uygundur; fakat, Hume'un kurmaya çalıştığına karşıtbir entelektüel p— :x,a oider ve Hegel'in entelektüel oluşu-munun Almanya sınaa çiçeklenen bu pratik oldu, Hume'unki de-ğil-

O nedenle, Hegel kendisinin icat etmediği, fakat belirleyici birdönüşüme uğrattığı bir ulusal karakter kavrayışını kendine maledebildi. Zira Hegel, sadece ulusun bireylerinde ve onların aracılı-ğıyla gelişse ve sadece onlarda ve onların çalışmasında kendinigösterse de, bir ulusun karakterinin ulusun yüzeysel görünümün-den fazla bir şey olduğunu düşünüyordu. Ulusun tini ya da zihni,

bireysel zihinler kümesiyle ve bunların bir veçhesiyle ya da soyu-tuyla özdeşleştirilemez. Aksine, belli bir zamanda verili bir ulusu,o ulusun ulusal karakterine atfettiğimiz düşünce ve çalışmaları töz-sel olarak açıklayan belli türden bir tin canlandırır.

'"- Enquiry Concerning Humar, Underslanding, s. 83-84."'- Hume'un Trealise of Humarı Nalure'mm alt başlığı böyleydi.

18

Hegel, ulusal karakterin dünyasal cisimleşmesini bir bakıma aş-tığı düşüncesini nasıl savunmuş olabilir? Ulusal farklılıkları değer-lendirmede artışın göreli yeniliği işini hafifletmiş olabilir. Ulusla-rın karakterlerini neden gösterdiklerini açıklamak kolay değildi.Bu amaca yönelik teori, oldukça ham durumdaydı. Montesquieu,iklim ve coğrafyasına gönderme yaparak bir ulusu anlatan "ilke"dediği şeyi açıklamaya çalışmıştı. Fakat Hegel, bu ve kaba gözle-

nebilir değişkenlere dayanan diğer benzer anlatımların yetersiz ol-duklarım iddia edebildi ve tepkisi haksız değildi. Bu kitabın pek çok okuyucusu gibi ampirik kafalı kişiler, doyurucu bir açıklama-lım ampirik bir açıklama olması gerektiğine a priori  inanacaklar-dır. Hegel, a priori  ampirist değildi. Bu nedenle, ulusal karakterolgularının iyi bir ampirik açıklamasının yokluğunda, uygun birampirik olmayan açıklamaya razı olmak gerektiğini savunabildi.

Hegel'in taraftan olduğu tikel ampirik olmayan açıklama onungenel felsefesinden kaynaklanıyordu; fakat, bizzat tarihin incelen-mesiyle destekleneceğini de düşünüyordu.'" Bu inceleme, zaman-sal olarak ardışık egemen ulusların ya da uygarlıkların karakterleribiçiminde, değerlerde, kültürde ve siyasette bir ilerlemeyi, açıklan-

ması gereken ampirik olarak görülebilir bir gelişme çizgisini gös-terecekti. Hegel'e göre, yine de olgunun hiçbir ampirik açıklanma-sı ortaya çıkamazdı; durum, sanki bir zamanlar ilerlemenin merke-zi olan uygarlığın, kendi başarılarım, gözlemlenebilir bir yolla builerlemeyi daha da ileri götüren uygarlığa devretmiş gibi değildi.Çoğunlukla, sonradan gelen üstün uygarlık, sonradan gelen yük-selmeden uzun süre önce gelişip gerilemiş olabilen dolaysız önem-li atasından mekansal olarak uzaklaşmış olacaktır; öyle ki, "yap-mak zorunda olduğumuz geçiş, dışsal tarihsel bağlantıda değil, sa-dece düşünce alanındadır.""'

Felsefe, "aklın dUnyanın hükümranı olduğunu; bu nedenle dünya tarihinin karşımıza ras-yonel bir süreçle çıktığım" kanıtlamasına karşın, "gelişmesinin rasyonel bir süreç olması,

aynı zamanda dünya tarihinden bir çıkarımdır da." Philosophy of History, s. 9, 10. Buradave kitabın tamamında, "ün", "akıl", "düşünce" vb. sözcükleri yeniden kullanırken başlan-gıçtaki büyük harfle yazımlarından vazgeçiyoruz. Büyük harfler, çevirmenlerin münasebet-sizliğidir. Almanca yazım kuralları, sadece Hegel'in yazdıkları gibi büyük kendiliklerin ad-ları değil, "tırnak" ve "domuz" gibi çok dünyevi kendiliklerin adlan da dahil her adım bü-yük harfle yazılmasını gerektirir. Almanca yazan Alman filozoflar, adlarım büyük harfle ya-zarak kendiliklere onurlu bir yer veremezler. Çevirmenlerin, saplantılı bir şekilde gösterdik-leri şeyi yapamazlar.

 Philosophy of History, s. 174.

102

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 11/201

Yine de, ilerlemeci ardışıklığı ve bunun kurucu ulus-evrelerininözelliklerini birşey açıklamalıdır.

Ampirik olarak anlaşılamaz saydığı bu varsayılmış ampirik ol-guların ışığında Hegel, dünya tini kavramını önerebildi. Ulusun ti-ni ulusun karakterini açıklar; soma tarihi kontrol eden ve ulusaltinlerin ardışıklığını yönlendiren dünya tininin gelişmesinde birevre olarak açıklanır. İnsanlık tarihinin ilerlemeyle nitelenmesininnedeni, dünya tininin faaliyetini yansıtmasıdır. Tutarlı ulusal ka-rakterler, dünya tininin gerçeklenme evreleri olarak var olurlar.

Hegel'in dinini ve dinle ilgili görüşlerini paylaşan birinin, dün-ya tini kavramını kabul etmesi için daha fazla nedeni olurdu. He-gel, Protestanlığın insan ve evrenle ilgili hakikati dile getirdiğineinanıyordu. Fakat bu dinsel inanç, Hıristiyanlığın mit ve imge ör-tüsü altında ifade ettiği her hakikatin, felsefe tarafından mecazsızbelirtilebileceğini söyleyen akla inanca uygundu. Bu, kendini ta-rihte gösteren Tanrı'nın iradesi, İlahi Takdir düşüncesinin felsefibir formülasyonuna gerek var demekti. Biraz önce tarif edildiğişekliyle tarihin gözlemlenebilir seyriyle desteklenen Hıristiyanlık 

ile felsefi hakikat arasındaki ilişkiye dair bu görüş, Hegel'in ampi-rik verileri Tanrı'nm dünyayla uğraşmasının görülebilir izleri ola-rak sunmasına olanak verdi.

O halde, Hegel'den dünya tinine gönderme yapmanın doğrulu-ğunu bunun genel felsefesinden kaynaklandığından habersiz birinegöstermesi istenseydi ve savları bu şekilde sıralama onun pratiğiolsaydı, şöyle derdi:

1. Ayrı kararlı ulusal karakterler vardır (ampirik olgu).2. Tarihte kültürel ilerleme vardır ve uluslar bunun taşıyıcıları-

dır (ampirik olgu).3. 1 ve 2'nin hiçbir ampirik açıklaması yoktur.

4. Hıristiyan dinindeki her imge için, uygun bir felsefi hakikatvardır.

Bu nedenle,5. Faaliyeti 1 ve 2'yi açıklayan ve Takdiri İlahi'ye denk düşen

(bkz. 4) bir dünya tini vardır.Dünya tininin yolculuğu, her biri o şuada dünyanın öne çıkan

bir parçasında, tikel bir insan kavrayışı, o insanın kapasiteleri ve

102

sınırlılıkları, meşru umutları ve kaçınılmaz korkuları tarafındanyönetilen bir uygarlıkta odaklanan bölümlere, ya da tarihsel dö-nemlere bölünür. Kavrayışlar, dünya tininin ulaştığı öz-farkındalık düzeyine uygundur. Bunlardan bazılarını incelemeden önce, He-gel' in genel felse fesindeki kimi konumları betimlemek yerindeolur.

Bunlardan birincisi, Hegel'in kendi tarih ve toplum anlatımınasoktuğu zihin öğretişidir. Hegel, özelliklerini ve güçlerini katalog-layarak değil, gelişim süreci içinde sergilenerek zihnin anlaşılabi-leceğini düşünüyordu. Bu nedenle, zeka, irade, heyecan, duyum vebenzerlerini oldukça keyfi bir düzende nitelendirme (GilbertRyle' in Concept of Mind'ında olduğu gibi) yanlış olurdu. Oysa,her bilinç kipi, bütün bilincin bir evriminin içinde evrilir. Hegel'inbilgiyi inşasındaki kimi hatları göstererek açıklıyoruz.

Hegel'in idrak (cognition) teorisi, üç evreli epistemolojik birtırmanışı ön gerçek olarak kabul eder. Kalkış noktası duyumsal bi-linç, varış noktası akıldır; anlama bu ikisi arasındaki yol boyuncauzanır. Bu terimler, sadece idrak biçimlerini değil, eylem ve duy-

guyu da kapsayan zihin ile dünya arasındaki bütün ilişki tarzlarınıda adlandırır. Başlangıç konumu, herhangi bir tefekkür biçimindenönce gelen ilkel bir karşılaşmadır. Zihin, kendisini dünyadan ayrıolarak yaşamaz; şeyleri ve önünde duran şeylerdeki veçheleri ayırtedemez durumdadır. Nesnenin öğeleri kaynaşıktır ve özne onlarlakaynaşır. Anlama, çözümleme alanıdır. Özne, kendisi ile mutlak türden bir nesne arasına ayrım koyar ve nesnenin parçalarını veözelliklerini ayırt edebilir. Eğilim, şeyleri ayrı tutmak ve onları ke-sinlikle ayrı bir düzende deneyip öğrenmektir. Anlama, kavrayışedinmede zorunlu bir evredir; fakat, anlamanın ayrımlarını kabuleden, ancak anlamanın yeteneklerinin ötesinde daha derin birlikle-ri tanıdığı için onları değişmeksizin alıkoymayan akıl tarafından

aşılmalıdır. Akıl, anlamanın askıda bıraktığı entegrasyonu, bu askı-da bırakmaya öncüllenen başarılardan vazgeçmeksizin ele geçirir.

Zihinselin kendisini tam olarak göstermesinin evrimi gerektir-diği tezi, bireysel insan zihinlerine, bir cemaatin zihniyetine ya dakültürüne ve daha az olmamak üzere Tanrı'nın zihnine -ve varlığı-na- da uygulanır.

21

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 12/201

Hegel'e göre zihnin -herhangi bir zihnin- evriminin hedefi,kendisinden başka bir şeyle uğraşmadığı sürece olanaklı olmayanbir başarı olan eksiksiz öz-farkındalıktır. "Bir birey, eylemle kendi-ni gerçek kılıncaya kadar ne olduğunu bilemez.""' Projeleri sürdü-rerek, bunlara bulaşmasının sonucunu ve doğasını algılayabilir veböylece kendisini öğrenir; hiçbir şey yapmasaydı öğrenemezdi. Bir

sanatçı, ancak resmini yapıp kendi resmi üzerinde derin düşündük-ten sonra ne tür bir yeteneğe sahip olduğunu öğrenir. Bir general,ancak savaştıktan ve yaptığı şey üzerinde derin düşündükten sonranasıl bir asker olduğunu öğrenir. Kendilerini dünyada açığa vur-malıdırlar ve kendi açığa vurumlannı anlayarak kendilerini anlaya-caklardır. Başka yolu yok.

Fakat aynı şey uluslar için de geçerlidir. Bir cemaatin özlemlerive sorunları, o cemaatin kendi kendini keşfetme örnekleri olarak da anlaşılır. Bir halkın tinine gönderme yapan Hegel şunu yazar:"kendi işinde, kendi tasavurunun bir nesnesini kendisine vermeklemeşguldur.""'

Zihnin kendisinin farkındalığına, onun kendisini kendisi olma-

yana yansıtmasıyla ve bunun sonucu kendisiyle ilgili idrakini onunifadelerine yansıtmasıyla ulaşılır. Tann'nın maddi dünyayı yarat-masının nedeni budur. Yaratır; çünkü, ancak yarattığıyla kendisinibilebilir. Kendisini bilmesi için Tann'nın da meydana getirmesi veeylemesi gerekir. Dünyayı ve insanı meydana getirir ve insanlararacılığıyla, insanların oluşturduğu cemaatlerin içinde ve onlarınaracılığıyla eyler.

O halde dünya tini "kendisine nesnel bir varoluş verme"lidir."'Tann tin olduğuna ve tam tinsel gerçeklik, kendi olmayanda kendi-ni dışsallaştırma olmaksızın olanaklı olmayan öz-farkındalığı ge-rektirdiğine göre; Tann için kendi olmayan maddi dünya olduğunagöre, Hegel'in idealizminde en yüksek zihin biçimi, ne ise o olma-sı için var olan maddeyi gerektirir.<4>

'"-"Gerçek", "potansiyel"e karşıttır: bkz. 13. Philosophy of History . s. 76. Lectures on the Philosophy ofWorld History, s. 64.

*"- Hegel'inde Taylor'un parlak bir biçimde belirttiği bir nokta, örneğin bkz. s.109

100 22

Şimdi bu Tanrı düşüncesinin kafirane yanlan vardır; fakat He-gel'in şu şekilde ifade ettiği iyi bir soruya da uygundur: "Tann herşeye yeterliyse ve hiçbir şeyden yoksun değilse, bu kadar açıkçakendisine denk olmayan bir şeyin içine (yani, doğanın) kendini na-sıl bırakır?"<" Küfre sapmamaya dikkat edip Tann'ya gelenekselkadiri mutlaklık,-alimi mutlaklik vb bolluğunu atfedersek, onun birdünya yaratma iradesini ne açıklar? Hegel, "dünyasız Tann, Tanndeğildir" diye yanıt verir."' Onun yetkinlikleri ancak kendini yet-kiııleştirmesiyle olur ve bu, dışsal araçsallıklan gerektiren bir sü-reçtir. Hiçbir zihin, bir kendini ifade etme aracı olmaksızın kendinibilmez ve Tann örneğinde araç dünyadır. Dünya tini, her birindekendisinin daha yeterli bir farkındalığına sahip olduğu evrelerdengeçer.

Bu artan farkındalığın içeriğini, ileriye doğru daha yüksek kül-türlerin kendileriyle ilgili ardışık kavrayışlan verir. Toplumun ör-tük kendi kendini algılaması, çok biçimli toplumsal yaşam görün-gülerinde açığa çıkar. 'Toplumun dini, siyasi yapısı, etiği, yasası,hatta bilimi, sanatı ve mekanik becerileri, hepsi onun damgasını ta-

şır""' 'Tikel bir dini ibadet biçiminde, alışkanlıklarda, anayasada,siyasal yasalarda -kurumlarının bütün karmaşıklığı içinde- ve tari-hini oluşturan olaylarda ve işlemlerde var olan ve direnen nesnelbir dünya içinde kendini kurar.""' Dolayısıyla Hegel, ulusun ayrık ifadeleri gibi görünen şeyleri, her birinde tekil bir insanın ne oldu-ğu düşüncesini ayırt ederek birleştirir. "Özsel kategori, birlik kate-gorisidir, bütün bu değişik biçimlerin iç bağlantısıdır.

Komünal zihin, vatandaşların zihinlerinden ibarettir ve onlanbildirir ve komünal zihniyet dizilerinin bir tek tarihini oluşturandünya zihnine tabidir. Tann, dolaysız bir şekilde değil ancak evre-ler halinde ve sadece insanların zihinlerinde kendini bilebildiğiiçin, bir dünya tarihi olmalıdır: Tanrı'nın "öz-bilgisi ... onun in-

'"- Philosophy of Nature, para. 247, cilt I, s. 205. Philosophy of Religio n, s. 200. Philosophy of History, s. 64.

'«- İbid. s. 74. Ayrıca bkz. s. 53. History of Philoso phy. i. 50.

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 13/201

sandaki öz-bilincidir ve insanın Tanrı'daki özrbilgisine ilerleyeninsanın Tanrı bilgisidir."'"

Şimdi Hegel, tinin kendisini bilme projesinin bitim noktasınaoldukça yakın yaşıyor olmanın kendi mutlu kaderi olduğunu düşü-nür. Bu nedenle, insanlar tam olarak kendilerinin farkında oldukla-rında bildikleri şeye dair iyi bir düşünceye sahip olduğunu düşü-nür. Özgülleştirmek gerekirse, özgür olduklarını kavradıklarındave sonuç olarak kendi özgürlüklerini cisimleştiren ve ifade edilme-sini teşvik eden doğa ve toplumsal kurumlarla bir ilişki kurduğun-da insanların kendilerini bildiklerini düşünür.

Peki, Hegel'e göre özgürlük nedir? Daha soma bakacağımızgüç bir pasajda yanıt verir; fakat burada, yanıtın bir tek yanı üze-rinde yoğunlaşıyoruz: insanlığın özgür olduğunu kavraması, "do-ğa"nın hem dışsal çevreyi hem de, Hegel'e göre, biçimlendirme vekontrol etmenin insanın kaderi olduğu bizzat insanın doğal eğilim-lerini çağrıştırdığı yerde, insanlığın doğadan ayrı olduğunu veonun üzerinde hükümran olduğunu bilmesini gerektirir. Öz-bilinceulaşma işi için vazgeçilmez olduğunu gördüğümüz tine dışsal öğe,

kaba dışsalhğını yitirir ve öz-bilinç tamamlandığında insan ege-menliği altına girer. Kültürlerin doğa ile zihin arasındaki ilişkiyikavrayışları, kültürlerin faaliyetlerinde gerçekleşmesini bulan kav-rayışlar, tam öz-bilince yükselmede kültürler arasındaki merkezifarklılıkları verir.

"Süreçteki ilk adım, tinin doğaya bir dalışını sunar."(,) En ilk uygarlık, doğa ile sadece doğanın bir parçası olarak algılanan in-san arasındaki hiçbir Özsel farklılığın farkında değildir. Konumu,yukarıyı idrakin ilk derecesini (duyusal bilinç) andırır, tıpkı bütüntarih o ilerlemenin bütününü andırması gibi. Hegel ilkel bilinciDoğu'ya atfeder; Çin ve Hindistan'da gözlemlendiğini düşündüğü(Avrupalı çağdaşları ve Marx'la birlikte) Doğu'nun ekonomisininve siyasi yapısının değişmeyen niteliğini, doğal gibi yaşanan top-lumsal süreçlerin bitimsiz döngüsünü bununla açıklar. Rüzgardanve dalgalardan farklı olarak bu düzenlemelerin insan kararına tabi.

 Philosophy ofMind, para. 564, s. 298.

 Philosophy of Hisıory, s. 56.

100

dolayısıyla değişebilir oldukları bilinmediği için, kuşaktan kuşağahiçbir yenilik olmaksızın toprak işlenir, ürün kaldırılır ve yönetici-lere hizmet edilir. Elbette insanlar kuşlardan ve canavarlardanfarklı olduklarını bilirler; fakat, kuşların canavarlardan farklı ol-duklarını da bilirler ve bu farklılıklar arasında hiçbir ayrım yap-mazlar.

Talihsiz Doğu'dan soma ve ikinci büyük evreden önce, Grek-ler, hala az çok doğaya gömülmüş durumda olan birçok âra halk incelenir. Mısır, insanların salt doğanın yaratıkları olmadığının ya-rı-farkındadır ve bu nedenle, kültürel eserlerinde insanları yarı-do-ğal gösterir. Mısırlıların, tinin tam ortaya çıkışının arifesinde çaba-lamakta oldukları söylenir. Hegel'in betimlemeleri uzman tarihçi-den hangi takdiri alırsa alsın, derin açıklayıcıhğı yadsınamaz. Ör-neğin, işte Mısır'ın Janus'unun'"' sanat ve mimaride kendisini nasılgösterdiği konusunda:

Mısır antikitesinin bize sunduğu temsillerden bir figüre, yanibelirsiz bir biçim, yan hayvan yan insan Sfenks'e -kendi başı-na bir bilmecedir- özellikle dikkat edilmelidir. Sfenks, Mısır ti-

ninin bir simgesi olarak düşünülebilir. Canavar bedenden dışarıbakan insan baş, salt doğaldan çıkmaya -oradan kendini kurtar-maya ve etrafa daha özgürce bakmaya- başladığı şekliyle tinisergiler; ne var ki, zincirlerden kendini bütünüyle kurtarmadığıiçin doğa dayatılmış durumdadır. Mısırlıların sayısız büyük bi-nalan, yarısı zeminin altındadır, yarısı da zeminin üstündedir...Yazılı dil hâlâ hiyeroglifiktir; temeli sadece duyusal imgedir,bizzat harf değil.

O halde bizzat Mısır'ın anıtlan, Mısır'ın karakterini ifade edenbir biçimler ve imgeler çokluğunu bize verir; onlarda, kendisinibastırılmış hisseden, sadece duyusal bir tarzda kendisini dillen-

diren bir tini tanırız.'"Tin, phusis ile nomos arasındaki, doğal olarak büyüyen ile in-

Eski Roma'da bir yüzü öne, diğeri arkaya bakan, iki başlı kapılar tanrısı -çv."- Philosophy of Hisıory, s. 199.

25

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 14/201

san 1>uluşu ve kabulüyle var olan arasındaki Sophist karşıtlıktaaçıkça belli olduğu gibi, nihayet klasik Yunanistan'da doğadan çı-kışını sağlar. Yeni farkındalık, kent devletleri için bilinçli anayasa-lar tasarlanmasında ve Yunan heykelinde insan figürüne verilenüstün biçimde yansır.

Bu, Yunanlıların tin ile doğa arasında bir karşıtlık, ya da düş-manlık sezdiklerini söylemek değildir. Aksine, dünyadaki yuvala-

rındadırlar ve ona ruhsallık katılması gerektiğini düşünürler. İlkelbilinç tarzı inşam salt doğal terimlerle ifade ettiyse, Yunanlılar dadoğayı insan terimleriyle ifade edebildiler: Dolayısıyla doğaya si-nen ve karakterleri ile serüvenleri çoğunlukla insan olan şey üze-rinde modellenen tanrılarım.

Tin ile doğanın, artık doğaya gömülmüş değil onun arkasındadinlenen bir tinin, bu mutlu birliğinin,, kendi sınırlan ve bedeli var-dır: Tinin tam gücünü ve doğayı aşmasının tam ölçüsünü bilmeme-nin belirtisidir. İnsan ile doğa arasındaki dengede zihnin hüküm-ranlığı fark edilmez. Yunan teogonilerinde'"' ilahi gücün dünyayıyokluktan yaratmayıp, mutlak bir şekilde zihinden bağımsız var

olan şeyi şekillendirmesi dikkat çekicidir.Buna göre Hınstiyanlık, başlangıçta Yunan yaşamını damgala-yan birlikten sancılı geri çekilme, doğal dünyadan ve kurulu top-lumdan "mutsuz" yabancılaşma biçiminde, daha ileri bir bilincibaşlatır. Fakat bu oniın son duruşu değildir. Zira, Hegel'de Tannöğretileri insan öğretileridir de ve eğer Hınstiyan Tann gerçektenex nihilo (yoktan) yaratırsa, o zaman, dinin örtük öğretisi şu olur:Doğa, nihai olarak insana yabancı değildir, fakat insanlaşmaya ta-bidir. İnsan doğanın efendisidir; fakat bu gerçekleşmenin olgunlaş-ması ve kendisini pratikte oluşturması yüzyıllan alır. Geç Hınsti-yan Avrupa'nın teknolojik başanlan, tinin doğaya üstün olduğunadair insanın kazanmış olduğu farkındalığı belirtir ve doğrular.

Hegel'in tarih felsefesini açıklamamız, Hegel'in metnindekicümlelerin biraz uzağmda ilerledi. Söylenenleri Hegel'in bazı açık formülasyonlanyla ilişkilendirmenin zamanıdır.

'''- Tanrıların soy kütüklerini yazan kitap -çv.100

Hegel, aşağıdakilerden her birinin tarihsel gelişmeden sorumluolduğunu söyler: Tin, akıl, özgürlük ve düşünce. Birçok yorumcu,sanki her birinin ne anlama geldiğini belirlemek hepsini aym belir-siz şeyi anlatır gibi ele almamızı gerektirecek kadar güçmüş gibi,bu zorlayıcı terimleri neredeyse birbirinin yerine kullanır. Her teri-min bir şeyi, diğer üç terimin ifade ettiğinden farklı bir şeyi ifadeettiğini varsayacak ve Hegel'in Philosophy of History'sinde bunla-

rın nasıl işlev gördüğünü açıklamaya çalışacağız.(i) Tin, özgürlük ve düşünce. Tin, özgürlük ve düşünce arasın-

daki ilişki, sonradan açıklanacak bir tek cümlede verilebilir: Tinindüşüncesi özgürlüktür. Hegel tarihin yönetimini düşünceye atfetti-ğinde, kafasında geçen bu düşüncedir. "Düşünce"nin bu kullanı-mında, tıpkı aritmetikte şu ya da bu sayının karesi olmayan karegibi şeyler olmadığı gibi, yalın düşünce yoktur, sadece şu ya da buşeyin düşüncesi vardır. "Dördün karesi" ile "onaltı" ifadeleri, birve aym şeyi, aym sayıyı anlatır, sadece anlatma tarzlan farklıdır.Benzer şekilde, "tinin düşüncesi" ve "özgürlük" de bir tek şeyi an-latmanın iki yoludur: Tinin düşüncesi özgürlüktür.

Genel olarak, rastgele bir x için jc'in karesinin ne olduğunu söy-leyebiliriz: Kendisiyle çarpılan x'in ürünüdür. Bir x düşüncesininne olduğunu genel olarak söyleyelim. Bundan sonraki başlık altın-da tinin tikel düşüncesini, özgürlüğü tartışıyoruz.

Hegelci söylemde x  düşüncesi, Jt'in özü ya da doğasıdır"' veAt'in özü, en azından potansiyel olarak x olan şeydir: Fiilen o olma-yabilir. ;t'in gelişmesi, potansiyelinin fiilileşmesidir, bir zamanlardüşünsel olarak olduğu şeyi gerçeklikte olmasıdır, jc'in üstlendiğiya da uğradığı bütün değişiklikler potansiyelinin fiilileşmesine kat-kıda bulunmaz; fakat salt bu tür değişiklikler için "gelişme" teri-mini kullanabiliriz. O halde tekrarlarsak: x  için potansiyel olarak ne ise o olmak, x için kendi düşüncesini gerçekleştirmektir, artık sadece düşünce-olarak değil fiili olarak özde ne ise o olmaktır. He-gel, doğa ya da tinin düşüncesi bütünüyle gerçek değildir dediğin-

"'- Uygun metinler için bkz. Philosophy of History, s. 17. 23,40.

27

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 15/201

de/" tinin henüz potansiyelini gerçeğe dönüştürmediği, kendi özü-nü açığa vurmadığı evreye işaret eder.

Bir çocuğun düşüncesi olgun bir yetişkindir, bir tohurnunki to-humdan gelişen çiçektir. Aristocu terimlerle, şeylerin kendisinedoğru hareket ettiği ve kendi hareketini açıklayan biçimdir. Bu bi-çimi cisimleştirecek şekilde hareket eder.

(Hegel, anlaşılmaz bir şekilde maddenin özünün çekim gücü ol-duğunu iddia eder ve herhangi bir madde parçasının kendisinin dı-şında bir şeye, gerçekte kendisinin dışında bir noktaya, tahminennesneyi çeken ağırlık merkezine doğru çabaladığını savunur/21 El-bette bu çabayı sonuçlandıramaz, bir noktada ya da bir nokta ola-rak var olamaz; fakat bunun, bir madde parçasının ne kadar çeliş-kili olduğunu gösterdiği sanılır: Doğası gereği ne ise o olamaz.)

Tin, tam özgürlüğe ulaştığında potansiyelini gerçekleştirir, enderin doğasını açığa vurur. Özgürlüğün tinin düşüncesi olmasınınnedeni budur. Biraz soma bu özgürlük konusunda daha fazla şeysöyleyeceğiz.

"Düşünce"yi açıklarken, biraz daha anlatılmayı hak eden ken-

dinden açıklayıcı olmayan potansiyellik kavramını kullandık. Fi-ilen y olmayan bir x'in potansiyel olarak y olduğundan söz etmek ne anlama gelir? Birçok şey anlamına gelebilir. Potansiyelliğin üçderecesi diyebileceğimiz şeye uygun olarak, bunlardan üçünü ayırtedelim. Üçüncü derece ikinciyi, ikinci derece birinciyi gerektirir.x'in düşüncesi, x'in üçüncü derece potansiyelliği olacaktır.

 Birinci potansiyellik derecesi. x potansiyel olarak y'dir = bazıkoşullarda (ne kadar uzak olursa olsun) x, y olur. Eşdeğer bir şekil-de: x'in y olacağı varsayımı, herhangi bir doğa yasasına aykırı de-ğildir. Bu anlamda, iri bir kaya, potansiyel olarak o zamana kadarüretilen en güzel taş heykeldir. Bu, kayanın heykel olmaya eğilimliolduğunu söylemek değildir. Bunun olabileceğini, her iri kaya par-çasının o zamana kadar yapılmış en güzel taş heykel olmasınınolanaklı olduğunu söylemekten fazla bir şey değildir. Bu potansi-

"- Philosophy of Hisıory, s. 22.*- İbid. s. 17.

102

yelliğin en düşük derecesidir; fakat, yokluk değildir. Bir su birikin-tisi, taşa atfedilen potansiyellikten yoksundur. (Bilimsel açıdan da-ha ileri bir gelecekte, moleküler yapışma yönelik operasyonlarlabir su birikintisinin taşa dönüştürülebileceği ve böylece tanımımı-za göre potansiyel olarak bir taş heykel olarak niteleneceği söyle-nebilir. Bu tür fızyo-kimyasal manipülasyon olanaklı olursa, olabi-lir. Her x'in potansiyel olarak herhangi bir y olduğu doğru olsaydı,

tanıma hiçbir itiraz olmazdı.)Tin, bu ilk yavan anlamında potansiyel olarak özgürdür, fakat

sadece bu anlamda değil. Bu anlamda potansiyel olarak özgür ol-duğunu söylemek, onun özgür olmasının olanaklı olduğunu söyle-mektir.

 İkinci potansiyellik derecesi. İyi bir bilim adamı olabileceği gi-bi bir suçlu da olabilir dediğimiz ciddi karakterli bir delikanlıyıdüşünelim; ifadenin niyet edilen anlamında başka hiçbir şey, deolabilir kadar yerinde değildir. Delikanlının kişiliğinin her iki yön-de de gelişmeye oldukça uygun olduğunu söylemek istiyoruz.Onun bir suçlu olmasının olanaklı olduğunu anlatmaktan fazlasınıanlatmak istiyoruz. Onun için bir postacı olmak da olanaklıdır; fa-kat "bir postacı da olabilir" demeyiz, ses tonunda bu yok. Bazınormal  koşullarda bir suçlu olacağım anlatmak istiyoruz: Olağanolmayan biri olmasını gerekmeyen koşullarda (elbette, koşullarolağan olmayabilir: Örneğin önce bir postacı olarak yanlış yolasapmış biri olabilir; olağan olmamayı gerektirmeyen koşullar de-memizin nedeni budur -delikanlının bir postacı olması için koşul-lar olağan olmamalıdır). Bu normallik kavramı, basitçe olasılıklarbakımından tanımlanamaz. Onun bir postacı olmasmı sağlayacak koşullar gibi özgül koşulların geçerli olacağmı bilebiliriz. Yine de,bu nedenle onun bu ikinci anlamda potansiyel olarak biri postacıolduğunu söylemeyiz. Postacı olacağı kesin olsa bile, delikanlının

postacı potansiyelliği, en düşük derecede potansiyellik olarak kalır.Üçüncü potansiyellik derecesi. Bazı koşullarda x, y olurdu -bi-rinci potansiyellik derecesi. Bazı normal  koşullarda x, y olurdu-ikinci potansiyellik derecesi. Üçüncü potansiyellik derecesinde x,bütün normal  koşullarda y olurdu (birden fazla normal koşullarkümesi olabileceğine dikkat edin). Açıklama: Potansiyel olarak bir

29

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 16/201

çocuk olan sağlıklı bir ceninden söz ediyoruz. Onun ne olacaksa oolacağı ve hiçbir alternatifin olmadığı bütün normal koşullarda. El-bette, öyle olmayabilir; fakat bu, koşulların anormal olduğunu ka-nıtlardı.

Eğer y, x'in üçüncü derece potansiyelliğiyse, o zaman, doğalgelişimi engellenmezse x, y olur. Normal gelişimi engelleyen

anormal koşulların gerçekleşmesi, üçüncü derece potansiyelin ger-çeklenmesini boşa çıkarabilir. (Böyle olabilir, fakat bu, bazı anor-mal koşullarda x'in bütün normal koşullarda olacağı şey olmasınıdışlamaz. O zaman potansiyelini gerçekleştirirdi; fakat bu, zorunluolarak onun potansiyeli olduğu için olmazdı.)

Tinin potansiyel olarak özgür olması, özgürlüğün tinin düşün-cesi olması bu yüksek derece anlamındadır. Fakat, potansiyelineulaşmasını bloke eden engeler sorununun spz konusu olamayaca-ğım eklemeliyiz. "Hiçbir güç, ... Tann'nın amaçlarının gerçekleş-mesini önleyemez.""1

(ii) Özgürlük nedir? Bu çarpıcı Hegelci terimi gözden geçirme-ye girişmeden önce, doğayı aşıp ona boyun eğdirdiğinde tinin öz-gür olduğunu söyledik. Ne var ki, The Philosophy of History'deözgürlüğü tanımlarken Hegel doğadan söz etmez. Şunu söyler:

Tin, ... kendi içinde merkezi olan şey olarak tanımlanabilir.Kendisi dışında bir birliği yoktur, fakat birliği zaten bulmuştur;kendi içinde ve kendisiyle var olur. Maddenin kendisinin dışın-da özü vardır; tin, kendi kendini kapsayan varoluştur. Bu, tamıtamına özgürlüktür. Zira, ben bağımhysam, benim varlığım benolmadığım başka bir şeye havale edilir; dışsal bir şeyden ba-ğımsız olarak var olamam. Tersine, benim var oluşum kendimedayandığında, ben özgürüm. Tinin bu kendi kendini kapsayanvaroluşu, öz-bilinçten -insanın kendi varlığının bilincinden-

başka bir şey değildir.'1'

Daha önce verilen özgürlük nitelendirmesiyle ilişkilendirmek niyetiyle bu güç belirlemeleri açıklıyoruz.

'"- Leclures on the Philosophy ofWorld History, s. 67. Philosophy of History , s. 17.

100

Bir tin ya da zihin, bilinçli olan, farlyndalığı yaşayan ve bir bi-linç olarak da gönderme yapılabilen bir şeydir. Şimdi, pasajın te-mel ve akla yakın bir öncülü şudur: Nesnesiz hiçbir farkındalık yoktur. Farkmdal^c ya da bilinç, her zaman şu ya da bu şeyin far-kındalığı ya da bilincidir. Bu nedenle bilinç var oluşu bakımındanbirşeyle ilişkilendirilmeye bağımlıdır. Dahası, bilinç bilinçten baş-

ka bir şeyin bilinci de olabilir, bizzat bilincin bilinci de olabilir.Buna göre, bilinç varoluşu bakımından ya kendisinden başka birşeye, ya da tek başına kendisine bağıMıdır. Fakat sadece ve sade-ce ikinci seçenek geçerliyse bilinç özgürdür, zira, ancak o zamanve sadece o zaman kendisine ve sadece kendisine bağımlı olur.Dolayısıyla "özgürlük, ele aldığınız öteki şeyin ikinci bir kendi ol-ması demektir.""' Nihayet, özgür olacaksanız, o gerçekten öteki olamaz.

Özgürlüğün öz-bilinçle özdeşleşmesine bu şekilde ulaşılır. Fa-kat özgürlük, bilincin bilinç tarafından sınırlanması ise, özgürsüz-lük bilincin başka bir şey tarafından sınırlanması olacaktır. Bu, bi-linçli olmayan şey tarafından sınırlanma olacaktır ve bilinçli olma-yan şey de, kesinlikle doğadır. O halde doğaya gömülme, tinin esa-reti anlamına gelecektir ve tinin özgürlüğü, başlangıçta ileri sürdü-ğümüz gibi, onun doğayı aşmasında yatar.(J>

Biraz önce söylenen, daha önce söylenenle de -öz-bilincin ba-şansı için doğa vazgeçilmez bir aracıdır- çelişmez. Tinin paymadolayımlanmamış hiçbir kendi kendini inceleme söz konusu değil-dir. Özgürlüğe ulaşma, tinin dışsal bir şey olarak doğada tezahürü-nü gerektirir; fakat özgürlüğün nihayi zirvesinde bu doğa, açık özerkliğini yitirir: Özünde zihne bağımlı olduğu görülür.'3'

(üi) Akıl. Tin, düşünce ve özgürlüğü birbirine bağlayan bağlan-tılan ele aldık. Akıl, ele alınmayı bekliyor. Hegel, tin ile akıl ara-

sındaki ilişkiyi şöyle ifade eder: Tin, öz-bilinçli akıldır, kendisininbilincinde olan akıldır.'4'

"'-Logic of Hegel. s. 49.

"Zihin, doğanın ve fiziksel kiplerin (IstUne, dışsal bir nesneyle karışımın üstüne bu

tırmanıştır ..." Philosophy of Mind, para 440, s. 179.Bkz. The Logic of Hegel, s. 180; Philosophy ofRighl, s. 125.

'*- Philosop hy of History, s. 11.

31

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 17/201

Tinin öz-bilinçli akıl olduğunu söylemek ne anlama gelir? Dahaaz gösterişli ifade etmekle düşüncenin içeriğini bozmayız. Özdeş-leşme, tin ile bilinçli akılsallığın özdeşleşmesidir. Formülasyonubiraz daha düzeltirsek, Hegel'in demek istediğini yanlış anlama-yız. Tin bilinçli bir şekilde akılsal olandır  demek istiyordu.

Hegel niçin tinin bilinçli bir şekilde akılsal olduğunu söyler?Neyin akılsal olup bilinçli bir şekilde öyle olmadığım, ya da daha

gösterişli ifade edersek, neyin kendisinin bilincinde olmayan akılolduğunu sorarak başlayalım.

Yanıt şudur: Doğa.Şimdi, doğanın bilinçli olmadığı açıktır; peki, hangi anlamda

akılsaldır? Hegel'e göre, yasaya tabi olduğu için doğada akıl var-dır. Gezegenlerin hareketindeki düzenliliğin, davranışlarını anlaşı-labilir kıldığım kabul etmek kolaydır. Hegel'e göre bu onu akılsal da yapar: Kurallara uyulur, bir tutarlılık sergilenir. Elbette buradahiçbir şey kurallara uymanın farkında değildir. Fakat bunun nede-ni, doğanın akılsallığının bilinçli bir akılsallık olmamasıdır. Doğa,bilinçsiz akıldır.

Aksine tin, bilinçli bir şekilde akılsaldır. Bir zihin kurallara uy-duğunda, uyduğunun farkındadır. Bu nedenle, tin kendisinin far-kında olan bir akılsallıktır, ya da başlangıçtaki formüle dönersek,kendisinin bilincinde olan akıldır.

Daha somaki bir noktada akıl yeni bir formülle ortaya çıkar:Şimdi, özgürlük akim öz-bilincidir.'" Bu esas olarak aynı öğretidir.Tinin özsel ya da tanımlayıcı öz-niteliği olarak özgürlük: Özgürlü-ğün ne olduğunu söylemek, dolaylı bir şekilde, tinin ne olduğunusöylemektir. Yeni formül, doğası gereği özgür olan şeyin bilinçlibir şekilde akılsal olduğunu söyler.

(iv) Tarihin Aracılığı. Tarihsel gelişmeden sorumlu olduğu söy-lenen kahramanlara, fikre, tine,'2' akla,"' özgürlüğe"' ve düşünce-ye<5) roller verebiliriz. Bu çoğulluk, belirsizliğin ya da bocalamanın

kanıtı değildir.

- İh,d., s. 70.

- "Dünya tarihi olaylarının yönlendiricisi"dir, Philo sophy of History. s 8

- "Akıl dünyayı yönelir ve sonuç olarak kendi tarihini yönetti" İbid, s. 25.

- "Tarihin mutlak hedefi"dir. ibid.. s. 23.

- Dünya tarihinin "genel amacı" "tinin düşüncesin n gerçeklenmesi"dir . İbid., s. 25.

100 32

Tarih, bir yanda tin ve akim işidir, diğer yanda özgürlük ve dü-şüncenin. Bir açıdan akim ve tinin işi, diğer açıdan özgürlük vedüşüncenin işi olduğu için bunları böyle çiftliyoruz. Ve artık de-ğerlendirmemiz gereken dört değil iki kahraman olduğunu biliyo-ruz. Zira tin, öz-bilinçli akıldır ve tinin düşüncesi özgürlüktür.

Tarihsel olarak anlamlı olaylar tinin eylemleri olduğu için, tintarihsel gelişmeden sorumludur ve tin akılsal olduğu için, tarihselgelişme anlaşılabilir bir ilerleme sergiler. Tarih, tinin biyografisi-dir.

Fakat, tarihin sadece bir aracısı yok, bir amacı ya da hedefi devardır, yani aracının en yüksek derece anlamında potansiyel olarak olduğu ve gerçeklenmesinin sonunda yöneldiği şeye de sahiptir.Tin tarihin aracısı olduğunu ve özü özgürlük olduğuna göre, öz-gürlük, tinin düşüncesi tarihin amacı ya da hedefidir.

Dünya tarihinin hedefi üç şekilde betimlenir: Tinin öz-bilinci,Tinin kendi özgürlüğünün bilinci ve tinin özgürlüğünü gerçekleş-tirmesi (ya da kısaca özgürlük).'" Bu üç bakış açısından betimle-nen bir amaçtır.

X'in uygun bir bilinci, x'in özsel doğasının bir bilincidir. TininÖzsel doğası özgürlük olduğuna göre, onun öz-bilinci onun kendiözgürlük bilincidir ve ilk iki betimleme çakışır.

Peki, özgürlüğün bilincine ulaşma, niçin bizzat özgürlüğe ulaş-maya yetsin? Özgürlük için neden sadece yeterli değil, Hegel'in deima ettiği gibi,'1' aym zamanda zorunludur da?

İşte temeldeki düşünce: Eğer bir aracı ilke olarak özgürse, öz-gürce hareket eder, yani sadece ve sadece özgür olduğunun farkın-daysa kendi özgürlüğünü fıilileştirir. Kendimi size köle sayıyor-sam, hakikatte ne kadar özgür olursam olayım, özgürce davran-mam, sizin talimatlarınıza itaat ederim.'3' Tin ve insanlar, doğagereği özgürdürler; fakat özgür olduklarını bilmedikleri süreceözgürsüzce davranırlar. Dolayısıyla, bizzat özgürlüğün gerçek-

'"- İbid.. s. 9.

 Bkz. İbid.. s. 18.

"'- Bkz. Philosophy of Right, para. 21. s. 30.

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 18/201

lcşmesi için bir özgürlük farkındaliğinin başarılması gerekli ve

yeterlidir.Yukardaki terim açıklamalarına dönmeden önce incelediğimiz

doğanın ve insanın kavrayışları, bu gelişen farkındalığın içeriğiniverirler. Bunlar, kontrol ettikleri çağın ve ulusun girişimlerini ör-

gütlerler. Her çağdaki siyasal yaşam, ekonomik sistem, giyim tarz-lan, resim stilleri -hepsi de toplumsal ve kültürel görüngülerdir-insan oğlunun tinin lütfuyla ulaştığı Öz-farkındalık düzeyini yansı-tırlar, onların ve kendisinin kendi kendini anlamasının aracınıoluştururlar.

Fakat, zamanını doldurduktan sonra egemen motifin modasıgeçer, otoritesi tükenir ve eski araç esnekliğini yitirir sertleşir veçatırdar; tini geliştiren kültür o gelişme tarafından yok edilir ve ta-rihsel sahneyi terk etmelidir/'» Kültürün dağılmasına tepki olarak toplumsal çatışma patlak verir ve cemaatin krizi bireyin yaşamındayeniden üretilir: Bireyin düşüncesi ve eylemi parçalanır. Uygun-luklan sona eren imge ve normlan miras alır ve ya onlardan yüz

çevirip hiçbir şeyliğe yönelir, ya da onlarla birlikte yaşamaya çalı-şır ve gerçeklenmeyeceklerini görür.

Yeniden doğuş ve yenilenme zorunludur ve çoğunlukla büyük bir adamın, bir "dünya-tarihsel" figürün, bir İskender'in, bir Se-zar'ın, bir Luther'in ya da bir Napoleon'un sezgi ve mücadelesiylebağlanUlı olur. Bir düzensiz roller dünyasmda bu kişi, kendisineyeni bir rol, başkalarına yeni bir senaryo hazırlar ve böylece oyun-da yeni bir perdeyi açar. Onun varlığında zamanın ve bireyin ge-reksinmeleri, bir kez daha biraraya gelir. Taze bir insan kavrayışı-nın doğuşuna yardım eden bir ebedir. Sezgisi, zamanın gebe oldu-ğunu kendisine söyler, fakat doğurttuğu şeyin tam önemini hiçbir

zaman bilmez.Başlangıçta ele aldığımız kendi kendini inceleyen bireye gendönelim. Kendisini araştırmaya girişmeden önce, bölünmemiştir.Fakat, kedisini sorgulamaya başladı mı değişik veçhelere bölünür,bir eleştirmen ve bir eleştiri nesnesi olur. Bağlı yaşamış olduğu

 Philosophy of History, s. 71.

7A

kendisine ait bir imgenin önemli ölçüde sınırlı olduğunu, nihai birhakikat olmadığım gördüğü her seferinde sarsılır. Yararlı araştır-manın sonucunda bütünlük geri gelir. Tekrar birleşik bir bireydir;fakat, katlandığı öz-bölünme nedeniyle sağladığı bütünleşme dahayüksek bir düzeydedir.

İnsan oğlunun yaşamı da, en geniş anlamda benzerdir, tikel in-

sanlar düşüncesizdirler. Özne ve nesne düalizmini bilmezler vebirbirlerine sarılırlar, tnsanlar birbirlerinin yanında durduklarında,insan kendisinin yanında ve dışında durduğunda tarih başlar. Do-ğadan kültürün çıkması, yaşanan her alanında çarpışma eğiliminigetirir. Tarih, şiddet ve gerilimle dolu olmalıdır, çünkü, kahramanbireyimiz gibi tin de "kendisiyle savaş halindedir; kendisinin ençetin engeli olarak kendisinin üstesinden gelmelidir. Doğa alanın-da barışçı bir büyüme olan gelişme, tinin gelişmesinde, kendisiyleşiddetli, büyük bir çatışmadır. "<" Tin, gelişmek için kendisini ya-şam biçimlerine sokar ve sonradan, kendisini zorla çekip kopar-mak dışında, bu biçimlerden ayrılamaz.

Tarihin doruk noktasında insanoğlu, kendisiyle ilgili bilmesigerekenin ne olduğunu bilecektir. Birçok boyutta kendisini sınamışve hedefine ulaşmış olacaktır. İnsanlar oıjinal birliklerini keşfede-cek, fakat başlangıçta olduğu gibi zihinsiz ve kaba olmayacaktır.Dahası, The Philosophy of Right'de eklemlenen rol yapısı içindeher birinin kendine uygun yeri işgal ettiği düzgün işleyen bir orga-nizmada karşılıklı birbirini besleyen parçalar gibi olacaklardır. İl-kel insanların bir arada yaşarlığı, aralarında farklılaşmanın yoklu-ğuna dayanır. Bölünme yaratan gereksinmeler ve birbirine tersamaçlar ilkel banşı bozup tarihe itkisini verdi. Derin ve derindenbağdaşır gereksinmelerin gelmesi, tarihin sonunu gösterir.

Yukarda verilen epistemolojik diyalektik (duyusal bilinçten an-

lama yoluyla akla) bir farklılaşmamış birlik evresiyle başladı, bunudağılma pahasına farklılaşmanın başanldığı evre izledi ve farklılığıortadan kaldırmayan bir birliğin yeniden sağlanmasıyla, farklılaş-

'"- Philosophy of History, t. 55; ayrıca bkz. s, 73. "Dünyanın tarihi mutluluk tiyatrosu de-ğildir. Mutluluk dönemleri, tarih içinde bulanık sayfalardır, zira bunlar uyum dönemleridir-anti-tezin askıda olduğu dönemlerdir." s, 26-27.

35

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 19/201

mış bir birlikle son buldu. Aynı genel çerçeve, biraz önce betimle-nen tarihsel diyalektikte de fark edilebilir ve modern dünya, her üçilişki biçimini (farklılaşmamış birlik, farklılaşmış dağılma, farklı-laşmış birlik) kendi içinde taşır; zira, "tin, geride bırakmış gibi gö-ründüğü derecelere kendi şimdisinin derinliklerinde hala sahip-tir. "(1) Ortaya çıkmakta olan dünyada evrelerin kopyası, Hegel' in

 Philosophy of Right' mm son kısmının ana alt-bölümlerinde -"Etik Yaşam," felsefi sosyolojideki denemesi- ortaya çıkar.Etik yaşam aile ile, üyelerinin birbirlerinin refahına dolaysız bir

şekilde ilgi gösterdiği, heseplı avantaj bağlarıyla dışsal olarak bir-birine bağlı olmadığı bir kaynaşma alam ile başlar. Herhangi biraile üyesinin sevincini ve kederini, her bir üye aym şekilde yaşar.Ailenin karşısına konan sivil toplumdur , kendilerini ekonomik re-kabet ve işbirliğine girmeye hazırlayan aile kozasından çıkan birözerk bireyler koleksiyonudur. Bağımsızlık ve aynbk başlandır veortaklıklar, duygusuz sözleşmeye dayanır. Fakat sivil toplum dev-lete bağlıdır; yani salt siyasal kurumlara değil, en azından sözleş-meye dayalı anlaşmaların ifade edildiği ortak bir dil gerekli olduğu

için onlarsız bir ekonominin olanaksız olduğu kolektif kimlik vekültür sağlayarak ekonomik yaşamı tamamlayan, fakat ekonomik yaşamda bağımsızlığı da işler tutan bütün ulusal cemaate bağlıdır.Aile farklılaşmamış birliği, sivil toplum farklılaşma ve dağılmayı,devlet ise farklılaşmış birliği gösterir.

Bu ilksel bütün, parçalanma ve yeniden birleşme ritmi, Batı dü-şüncesine geniş ölçüde siner. Sadece Hegel'de ve göreceğimiz gibiMarx'da değil, birçok dini öğretide, Hıristiyan masumiyet, günah-karlık ve kurtuluş üçlemesinde, Aristophanes'in Plato'nun Sympo-5i'«m'undaki aşk anlatımında, kişinin genesisiyle ilgili bazı psiko-analitik anlatılarda ve -Alman tarih felsefesinin çığırını açan-

Schiller'in Letters on the Aesthetic Education of Mankind' mm ta-mamında da baskm gelir."'Kari Marx, Hegel'in felsefi ve tarihi vizyonuna yakalanan genç

'"- Philosophy of History, s. 79.a~ Örneğin bkz. s. 39,41.

102

Alman entelektüller kuşağından biriydi. 1840'larda, yirmili yaşın-da bu vizyona sığmadı. Hegel'in tarih görüşünün yanı sıra Marx'intarih görüşünü ana hatlarıyla belirtmekle yetineceğimiz burada,Marx'ın Hegelciliğe, oradan da Marksizme geçişini anlatmayaca-ğız. Fakat, burjuva radikal bir gazetenin mücadeleci editörü olarak toplumsal ve siyasal meselelere bulaşmasınm, toplumsal görüngü-lerin başlıca temeli olarak düşünce ve kültür üzerine vurgunun ya-

nıltıcı olduğu ve gerici amaçlara hizmet ettiği sonucuna varmasınayaradığını belirtmeye değer. Hegelci tarih felsefesi sömürücü sınıf yapılarını yüceltip insan doğasmm kavramlarının gerçeklenmesine-dönüştürdü ve böylece insanların, özellikle de ayrıcalıklı insanla-rın kendileri için biçimlendirmiş oldukları imgelere haksız bir say-gınlık verdi. Fakat, "nasıl ki bir bireyle ilgili fikrimiz, onun kendi-siyle ilgili ne düşündüğüne dayanmazsa, bir [tarihsel] dönemi de, odönemki kendi bilinciyle yargılayanlayız,""' hatta o döneme kendibaşarılarının anlamını okuyarak ölümünü süsleyen filozofların bi-linciyle de yargılayanlayız."'

Marx, toplumu şekillendirenin tinsel davranışlar değil, dış ko-şullar, insanların sahip ya da yoksun olduğu zenginlik, zorunlu ça-lışma biçimleri olduğu sonucuna vardı. Çağlar, insanın kavrayışlarıtarafından değil, maddi amaç ve araçlar tarafından kontrol edili-yordu. Egemen çıkar ve insanların güçlükleri dünya ile ilgiliydi,ben ile değil. Tarihin ilerlemesi, öncelikle öz-bilinçte değildir: Builerlemeyi arttırır, fakat sadece insanın çevresi üzerinde artan dene-timinin bir fonksiyonu olarak. Bu denetimi ele geçirme çabası, in-sanın kendisiyle ilgili fikir edinmesini teşvik eder ve anlaşılmazkılar. İnsanın öz imgesi bu çabaya dayanır, çaba onun öz-imgesinedeğil. Ruhtaki muharebenin yerini, insanlarla öğeler arasında birmuharebe, insanların arasında ve içindeki uzlaşmazlıkta kendiniyemden üreten bir emek savaşı alır. Hegel'e göre tiniıı kendini da-

'"- Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı, çv. Sevim Belli, Sol Yayınları, 1993,

5. baskı, s. 23.

'*- Bir kültürün hakiki anlayışının ancak onun ana başarılarının tamamlanmasından sonraolanaklı olduğuna dair Hegel'in öğretisi için bkz. The Philosophy of Rıght'a Önsözün son-dan bir önceki paragrafı. Bkz. bu kitabın sonundaki Ek: 1.

37 

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 20/201

yatma araçlarından ve olanaklarından başka bir şey olmayan biyo-lojik ve coğrafi koşulların, kendilerine iade edilen özerklikleri var-dır. Artık insanın ve toplumun niteliği, hem başlangıçtaki şekliylehem de üretim süreciyle sağlanan dönüşümler altında olduğu biçi-miyle toplumun kendisinden geçimini sağladığı doğanın niteliğinebağlıdır.

Hem Hegel hem Marx, insanlığın en ciddi ve inatçı acılarına

yüzlerini çevirdiler ve bunları yorumladılar: Savaş, baskı, sömürüve aşağılanma. Hegel, insanlığın henüz kendisini tam olarak bilirduruma gelmediğini ileri sürerek kötülükleri açıkladı ve ancak kavgayla insanların kendilerine gelebileceklerini savunarak bu kö-tülükleri haklı gösterdi. Marx'a göre yanıtlar başka yerdeydi, etra-fındaki dünyanın insanoğlu üzerindeki egemenliğindeydi, insanla-rın kendilerini kuşatan şeyi henüz başarılmamış yenme çabalann-daydı. İnsanlar fiziksel dünyanın efendileri oluncaya kadar, efendi-köle ilişkileriyle geçineceklerdi.

İnsanın şekilsiz, insan eli ve beyniyle düzenlenmemiş, şekli de-ğiştirilmemiş çevresi -genel olarak- insana düşmandır. Çıplak in-

san titrer. Pek çok iklimde işlenmemiş toprağın pişirilmemiş mey-veleri, insana yeterli geçimlik sağlamaz. İnsan, rahatlıkla dünyayauyum sağlamaz. Fakat, diğer benzer talihsiz yaratıklardan farklıolarak, durumunu değiştirmeye donanımlıdır. Dünyayı yenidenmeydana getirebilir ve böyle yapmakla kendisini de yeniden mey-dana getirir; zira dünyayı değiştirmek için kullandığı güçleri geliş-tirir ve bu yeni güçlerle birlikte yeni gereksinmeler gelir. "Gerek-sinmeler, esas olarak üretken güçlerle sınırlıdır ve sadece üretcigüçlerin yanı sıra gelişirler."'0 İnsanın gücünün artması, tarihinmerkezi sürecidir. Bu artışın gereği, tarihin varlık nedenini açıklar."Yaşamlarım üretmeleri gerektiği için insanların tarihleri vardır. "<1)

Hegel'e göre bilinç kendisini bilir duruma gelmek için zamana ve

eyleme gereksinme duyduğundan dolayı, Marx'a göre insanlar do-ğaya karşı üstün gelmek için zamana ve eyleme gereksinme duy-duklarından dolayı insanların tarihi vardır.

 ,u- Grundrisse, s. 612.

 Alman İdeolojisi, çv. Sevim Belli, Sol Yayınlan, 3. Baskı, 1992, s. 49.

100 38

Bundan, doğa alışılmadık ölçüde cömert olduğunda hiçbir tariholmaz sonucu çıkacaktır. Yeryüzü çok az insan yardımıyla yaşamgereklerini sunduğunda, doğa "çok fazla müsrif' olur; zira,

"yürüme dönemindeki bir çocuk gibi insanın elini tutar." Ken-disini geliştirmesi için insana hiçbir zorunluluk dayatmaz... Sa-nayi devriminin tarihinde ilk belirleyici rolü oynayan, insan

eliyle doğal bir gücü toplumun denetimine sokma, ekonomileş-tirme, kendine mal etme, ya da boyun eğdirme zorunluluğu-dur."»

Arcadia'da meyveler ağaçtan insanın kucağına düşer ve insan-lar tarih yapmak zorunda o İm adıldan için tarih yapmazlar -tarih,doğaya bir ikamedir.

Başlangıçta insanlar sınıfsız bir toplumda, emeklerinin süreklidönüştürmediği doğayla ilkel bir uyum içinde eşit yaşarlar. Her işbaşka biri için değil, insanın kendisini birleşik hissettiği ve birleş-tiği genel olarak cemaat içindir. Herkes, geri fiziksel ve kültürelkoşullan paylaşır.

Üretimde bir genişlemeyi ve daha enerjik bir teknolojiyi gerek-tiren nüfus artışıyla bu uyum altüst olur.'1' Yeryüzünün kabuğunasaldınp değiştiren aletler insan ile doğa arasındaki oıjinal bağı ko-parır. Artık hayvanlar sadece avlanmaz, yetiştirilir de. Sebzeler sa-dece toplanmaz, yetiştirilir de. Doğaya yönelik üstün duruş, üre-tenlerin geçimi için gerekli olandan fazla bir artık yaratır ve bu,doğa üzerinde çalışmayan, eğer iş denilecekse toplumun entelektü-el ve örgütsel işlerini yerine getiren ve üreticilerden yapabildiğikadanyla maksimum çıktıyı elde etmeye çalışan bir sınıfın oluş-masına olanak verir. Bu sınıf, bir bütün olarak cemaata egemenolur, dolayısıyla bir bütün olarak cemaati parçalar. İnsanlar arasın-da birliğin yerini smıf uzlaşmazlığı alır. Doğadan koptuklarında

başlayan bir sürecin sonucu olarak insanlar birbirlerinden koparlar.Kapitalizm insanla doğa ve insanla insan arasındaki çekişmeyisona erdirir. İnsanların kendilerinin sayabileceği şekilde smayi ta-

 Kapital, C. 1, çv. Alaattin Bilgi, Sol Yayınlan, 3. baskı, 1986, s. 525

'*- Bu, bir bakıma tartışmalı bir yüklemdir, fakat küçük bir kanıt için bkz. Alman İdeolojisi, s. 37

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 21/201

rih tarafından yeniden şekillendirilen doğanın fethini tamamlar.Doğa bir zamanlar insanı doğal bir düzeye indirmişti, fakat şimdiinsan doğayı insani bir düzeye yükseltmiştir. Artık o kadar çok teknik ve cansız enerji elde edilebilir durumdadır ki, zahmetli ça-lışma ve bunun sonucu olarak bazı insanların diğerlerinin yaşamıüzerindeki denetimi işlevini yitirir, yeni bir komünizmde yeni birinsan doğa bütünleşmesi olanaklı olur ve bu, kapitalizm altmda

ezilen sınıf sanayi proletaryası tarafından fiilileştirilecektir.Bazı bakımlardan diğer çağlardan daha fazla insani gerçekleş-meye düşman bir tarih evresi bu doruk noktasma öngelir. Proletar-yanın ezilmesi burada ayrıntılı olarak incelenmeyecektir. Özet birbetimleme:

Diğer herhangi bir üretim tarzından daha fazla [kapitalizm], in-san yaşamım ya da canlı emeği ve sadece insanın kanı ve etinideğil, beynini ve sinirlerini de çar çur eder. Gerçekten de, top-lumun bilinçli örgütlenmesinden hemen önce gelen tarih çağın-da insanoğlunun geüşmesi sürdürülmüşse, bu, bireysel gelişme-nin en muazzam şekilde harcanmasıyla olmuştur.1"

Tam da bireyin güçlerinin bu sınırlanmasıyladır ki, yarışın gücübenzeri görülmemiş bir düzeye gelir. Fakat komünizm, kapitalizmaltında insanın ulaştığı yaratıcı var oluşu insanlara sunacaktır.'"

Üreticiler için yarattığı sonuçlara karşın, kapitalizmin ilerleme-si gerekiyordu; çünkü, insanın doğa üzerindeki egemenliğini ge-nişletiyor ve böylece doğayla mücadelenin, dolayısıyla bundan tü-reyen smıfa karşı sınıf savaşımn sona ereceği günü yakınlaştırıyor- .du. Sadece kapitalist örgütlenmede kurtuluş için gerekli muazzamüretken güç birikimi kavranabilir ve başarılabilirdi. "Bu antagonis-tik evreden, insanın tinsel enerjilerine ondan bağımsız güçler ola-rak dini bir tanımlama verildiği evreden sakınmanın insan için ola-naklı olduğundan daha fazla sakınılamaz."'"

Kapitalizm devam etmeyecekti. Giderek daha fazla kendi etkiliişleyişine engeller yaratacaktı. Sürekli artan ürünlerinin bölüşüm'

'"- Kapital, C. 3, çv. A. Bilgi, Sol Yayınlan, 2. baskı, 1990, s. 83.

Bkz. benim "Marx's Dialectic ofLahour," s. 246.

'*- "Dolaysız Üretim Sürecinin Sonuçlan," s. 990.

100 40

ve tüketimini düzenleyemediği için, uygulanabilir bir toplumsaldüzen olmaktan çıkacaktı. Kapitalist birlik biçimi, ekonomik biraracı olarak yumuşaklığını yitirecekti.'" Doğurduğu sınıf mülksüzproletarya kendi yaratıcısını gömüp sınıfsız bir toplum kuracaktı.Ne kadar akıldışı olursa olsun, başka hiçbir şekilde kapitalizm aşı-lamazdı. Zira, kapitalizmin güç verdiği üretim araçlarının sahibisınıf kapitalizmin yıkılmasına direnecek ve barışçı görüşmeleri de-

ğil, kararlı sınıf mücadelesini ilerlemenin zorunlu şekli yapacak öl-çüde yıkım ve baskı araçlarım kontrol edecekti.İlkel komünizmde cemaat vardır; fakat yoksulluk ve cehalet de

vardır. Tarih, bilgiyi ve bilginin zenginlik yaratan üretim araçların-da maddileşmesini yaratır; fakat cemaati sınıflara böler, bireyinvarlığını parçlar. Modern komünizm, sınıflı toplumun sağladığıyüksek maddi düzlemde orjinal birlikleri yeniden tesis eder.'" Smıf mücadelesi ve doğa ile insan arasındaki uzlaşmazlık sona erer.

Marx'uı tarih kavrayışının Hegel'in kavrayış yapışım aldığını,fakat ona yeni bir içerik verdiğini söyledik. Gördüğümüz gibi He-gel için tarih, ilerleyen bilinçteki başarılarıyla kendilerini bozankültürler biçiminde kendisine biçim veren bilincin bir genişlemesi-ni gösterir. Aşağıdaki özet ifadelerde italik sözcükler Hegel'in ta-

rih kavrayışının yapısmı verir:

Tarih, öz-bilgide gelişen, kapsayabileceğinden daha fazla bü- yümeyi teşvik ettiğinde yok olan bir kültürün itkisi ve taşıyıcısıolduğu dünya tininin (ve dolayısıyla insan bilincinin) tarihidir.

Bu kitabm geri kalan kısmında göreceğimiz gibi, Marx için iseönemli biçimler kültürler değil, ekonomik yapılardır ve bilincin ro-lünü, genişleyen üretken güç üstlenir. Yukardakiyle birlikte okun-duğunda aşağıdaki cümle, iki öğretide içerik farklılığını aşan yapıözdeşliğini sergiler:

Tarih, üretken güçte gelişen, kapsayabileceğinden daha fazlabüyümeyi teşvik ettiğinde yok olan bir ekonomik yapının itkisi ve taşıyıcısı olduğu insan çalışmasının tarihidir.

"'- Bkz. yukarda kültürün bilinç için bir aracı olarak tarif edildiği yer.

Komünizmin birkaç sentezinin ilginç bir açıklanması için bkz. Goldmann, "Socialismand Humanism," özellikle s. 41, 49.

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 22/201

Hegel'in tarih felsefesindeki merkezi formülasyonlar, Manc'dadönüşmüş olarak ortaya çıkar. Örneğin:

... dünya tininin, her biçime o biçimin tutabildiği kadar içeriği-ni verdiği  muazzam dünya tarihi işini üstüne alarak, uzun za-man aralığında bu [kültürel] biçimlerden geçme sabrı vardır.'"

Yukardaki şu kaynağa aittir:

Içerebildiği bütün üretken güçler gelişmeden, hiçbir toplumsaldüzen asla yok olmaz.'®

Toplumsal düzenler (ekonomik yapılar etrafında inşa edilirler)kültürel biçimlerin yerini alır ve üretken gücün gelişmesi, bilincingelişmesinin yerine geçer, fakat her çiftin birinci ve ikinci üyeleriarasındaki i lişki aynıdır.

Fakat aym da değildir. Zira, sadece bir tarih felsefesini değil,olup bitenin uzaktan yansıtıcı bir yorumu olmayıp olup bitenin içdinamiğini anlamaya bir katkı olan tarih teorisi  demeyi hakedenşeyi de Marx'a atfedebiliriz; fakat Hegel'e edemeyiz. Hegel'in birbütün olarak tarih ve tikel toplumları okuması, sadece bir okuma-dır, az çok çekici bulabileceğimiz bir yorumdur. Fakat Marx sade-

ce bir okuma sunmaz, bir şeyin kökenini de daha kesin sunar. Üre-tici güç ve ekonomik yapı kavranılan (bilinç ve kültür kavramla-rından farklı olarak) sadece bir görüşü açıklamaya hizmet etmez-ler. Tarih tarihsel ele alınmayı kabul ettiği ölçüde bir teori olan, nehep ne hiç olan, bir tarih teorisinin öncü kavranılan olmaya daadaydırlar.

Bundan sonra gelen bölümler, bir teori ya da bebeklik döne-minde bilim olarak tarihsel materyalizmin parçalarım yeniden kur-maya çalaşıyor. Teoriyi önemli kılmaya yarayan görüşü akılda tut-mak zararlı olmayacak.

'"- "Phenomenology'ye Önsöz".

'*- Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı, s. 24. Cümlenin devamı şöyledir "Yeni ve dahayüksele üretim ilişkileri, var oluşlarının maddi koşulları eski toplumun rahmindeolgunlaşmadan asla ortaya çıkmazlar." Bu ifadeyi şununla karşılaştırmaya değer: "...hakikat, ancak zamanı geldiğinde ortaya çıkar -bu nedenle, hiçbir zaman gereğinden* fazlaerken ortaya çıkmaz ve her zaman buna hazır bir halk bulur" (Phenomenology'ye Önsöz, s.456). Hakikatin ilerlemesi ile yani, daha ileri bir kültür arasındaki birlik dikkate alındığında,bu, burada savunulan benzeştirmeyi daha da kanıtlar.

100 42

- n -

Üretken Güçlerin Oluşumu

(1) Ekonomik Yapı ve Üretken Güçler 

Bundan sonraki bölümde derinleştirilecek olan ekonomik yapı-yı ilk elde tanımlama bağlamına üretken güçlerin tanımım sokmak gelenektir. Rehberimiz olarak 1859 tarihli Önsöz'ü alıyoruz:

Yaşamlarının toplumsal üretiminde insanlar, vazgeçilmez veiradelerinden bağımsız belirli ilişkilere, maddi üretken güçleri-nin belirli bir gelişme evresine uygun düşen üretim ilişkilerine

 girerler. Bu üretim ilişkilerinin toplamı,... bir hukuksal Ve siya-

sal üstyapının üzerinde yükseldiği ekonomik yapıyı, gerçek te-meli oluşturur.m

Burada, ekonomik yapının (ya da "gerçek temel"in) üretim iliş-kilerinden ibaret olduğu söyleniyor. Bileşimine başka bir şeyin ka-tıldığı söylenmiyor. Tek başına üretim ilişkilerinin ekonomik yapı-yı oluşturmaya yaradığı sonucunu ex silento çıkanyoruz. Bu de-mektir ki, üretken güçler ekonomik yapının parçası değildir.Marx'ın ifadesini dikkate alırsak, sadece üretim ilişkilerinin biralt-kümesi olsalardı ekonomik yapının parçası olabilirlerdi. Buöneriye karşı üç değerlendirme var.

Birincisi, bir güç, ilişki değildir. Nesneler arasında duran birşey değildir, daha çok bir nesnenin niteliğidir, ya da Marx'ın aldığıdaha geniş bir kullanımında bu özelliği taşıyan, üretici gücü olanbir nesnedir ve böyle bir nesne de bir ilişki değildir.

'"- Ekonomi Politiğin Eleftirisine Katkı, s. 23.

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 23/201

İkincisi, üretim ilişkilerinin, gelişimlerinin belirli bir evresinde

üretken güçlere uygun düştüğü söylenir. Anlaşmazlık bu sözcük et-

rafında döner. Yorumcular, bu sözcüğü kullanmanın, üretim ilişki-

leri karşısında üretken güçlerin açıklayıcı önceliği olduğunu ima

edip etmediği konusunda anlaşmıyorlar. Biz, ima edilenin kesin

kes bu olduğunu savunuyoruz: Tarihsel materyalizmin "teknolo-

 ji k" bir yo ru mu denil en şey i ile ri sü rüyoruz. "' Fak at Y r adaki "uy-

gun düşme" ne anlama gelirse gelsin, üretim ilişkilerinin üretken

güçlere uygunluğunu üretken güçleri üretim ilişkileri kümesine da-

hil etmekle bağdaştırmak güçtür.

Üçüncüsü, Marx başka yerlerde, IV. Bölümde bizi meşgul ede-

cek metinlerde, üretim ilişkilerinin nitelik olarak  ekonomik  olduk-

larını, oysa üretken güçlerin ekonomik olmadığını söyler. Bundan,

üretken güçlerin üretim ilişkileri türü olmadıkları sonucu çıkar.

Tek başına üretim ilişkilerinin, üretken güçlerin değil, ekono-

mik yapıyı oluşturduğunda ısrar etmek için çok zahmet çekeriz;

çünkü sergideki cümlelerin açık anlamı, diğer yazarlaruı bunlarda

 bu ld uğ u şe yl e ba ğd aş mı yo r. Ür et ke n gü çl er i, gö re ce ği mi z gibi

Marx'ııı çok açık bir şekilde dışında bıraktığı ekonomik yapının

içine yerleştirmek alışılmış bir yoldur."'

Bu kadar açık bir yanlış neden bu kadar yaygındır. Akla uygun

fakat sahte bir önermenin kabulünü yansıtttığını ileri sürüyoruz;

yani:

(I) Eğeı üretken güçler açıklayıcılık bakımından esassa, ekono-

'"- Bkz. Bölüm IV.

"'- Bkz. Acton, "The Malerialist Conception of History", s. 312, lllusiun of ıhc Epoch, s.137-138, What Marx Really Said, s. 50; Culvez, La Pensee de KarI Marx, s. 425: Duncan,

 Marx and Mili, s. 289; Eagleton, Marxi.sm and Lilerary Crilicism, s. 5; McL.cllan, Kari  Marx, s. 308; Mills, The Marxists, s. 82; Plamenatz, German Marxism, s. 24-25; Therborn,Scicnce, Class, and Society, s. 399. Keat ve Urry, Marx'ın ilişkiler kadar güçleri de "zamanzaman" temele dahil ettiğini söylerler, fakat hiçbir kanıt göstermezler ve gerçekte böyle birşey yoklur (Social Theory aııd Science, s. 241).

102

mik temelin (ya da tabanın) parçasıdırlar.'"'

(I)'in öncesini zaten söyledik, fakat sonrasını yadsıdık, bu ne-

denle bizzat (I)'i reddediyoruz. Sözü edilen yanlışı yapan yazarlar,

güçlerin temel olduğunu kabul ettikleri ve (I)'i kabul ederek eko-

nomik tabanın parçası oldukları sonucunu çıkardıkları için öyle

yaparlar. Yanlış bir şekilde güçlerin temel açıklayıcı statüsünü yad-

sıyan diğerleri,"' doğru bir şekilde ileri sürdükleri güçlerin ekono-

mik tabandan dışlanmasının kendilerini desteklediğini yanlış bir 

şekilde sanıyorlar. Bu, aynı sahte önerme (I)'in kabulünü yansıtır.

(I)'in sahteliğini açıklamak için, "temel" ya da "taban" terimi-

nin kullanımındaki bir belirsizliği belirtmeliyiz. Eğer x, y'nin te-

meli ise, o zaman y, x'e dayanır. Şimdi, y'nin dayandığı şey, y'nin

 pa rç as ı ola bil ir de, ol maya bi li r de . Bir ev in da yand ığ ı taba n -her 

durumda akla uygun olarak- evin bir parçasıdır; fakat bir heykelin

üzerinde durduğu kaide, heykeliıvparçası değildir.

Genelde kullanıldığı gibi, "temel" terimi, belirtilen seçenekler 

arasında tercih yapmaz. Aşağıdaki gibi tanımlanan iki terimi "te-meli" ve "temeh" terimlerini kabul edelim:

y'nin temel"idir = x, y'nin, y'nin (geri kalan kısmının) da-

yandığı parçasıdır;

x, y'nin temeh'sidir = x, y'ye dışsaldır ve y'nin (tamamının) da-

yandığı şeydir.

Şimdi şunu söyleyebiliriz: Kendisi bir toplumsal görüngü oldu-

ğu için ekonomik yapı toplumsal oluşumun temelı'idir; oysa iistya-

 pı sa l bi r görü ngü olmadığı içi n, üs tyap ın ın te me h' sid ir .

(I)'in yanlışı, üretken güçlerin toplumun temeh'si oldukları ha-

kikatinden -üretken güçlere öncelikli açıklayıcılık önemi verme-

Burada, bir şeyin hareket noktası, çıkış yeri anlamına gelen "basis" ve bir kuruluşundayanağı anlamına gelen "foundalion" terimleri kullanılıyor. İkisi de Türkçcyc "temel" diyeaktarılabilir. Ancak yazarın daha iyi anlaşılması bakımından ayrım yapmak gerektiği için,daha öııce Türkçcleştirilmiş konuyla ilgili metinlerde yapılageldiği üzere ve bu bakımdankarışıklığa neden olmamak amacıyla "basis" sözcüğünün karşılığı olarak "temel"sözcüğünü kullandım; "foundalion" sözcüğüne ise "taban" dedim -çv.(1)— Örneğin Hook, Towards Ilıe Undcr sıanding of Ktırl Marx, s. 126.

45

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 24/201

nin canlı bir yolu- toplumun temeli'i olduklan sahteliğine geç-mektir. Gerçekten ekonominin tabanıdırlar, fakat ekonomik tabanaait değildirler.

Temeli ile temeh arasındaki fark, (I)'in öncesinin hakikatinisonrasının sahteliğiyle uzlaştınr ve bizzat (I)'in sahte olduğunugösterir.

Önsöz'ün dışında Marx, üretken güçler "her toplumsal örgüt-lenmenin maddi temelidir" der.(1) Fakat bu, daha sonra gösterilece-ği üzere, Mara'ın maddi ile toplumsal arasına koyduğu sistematik karşıtlıkla doğrulandığı gibi, temeb'dir.

Mekansal metafor kullanarak belirtirsek: Üretken güçler, eko-nomik tabanın altında bulunur.'11 Ekonomik yapının toplumun te-melı'i ve üstyapının 'temeb'si olması, özgül bir ekonomik yapınınniçin var olduğu sorusunu dışarda bırakmaz. Bu kitapta kollanan"teknolojik" okumaya göre yanıt şudur: Üretken güçler, ekonomik yapının hiçbir parçasını oluşturmadıklan halde, niteliğini güçlü birşekilde belirlerler.

Acton'ın, Önsöz toplumsal süreçleri temel ve üstyapısal olanlarolarak ayırır şeklindeki belirlemesi,"' yukarda aktarılan cümlelerin,biraz önce tartıştığımızdan daha az popüler olan diğer bir yanlışokunmasını gösterir. Fakat, temel/üstyapı ayrımı ilk kertede süreç-leri bölmez. Temel bir süreçler kümesi değil, bir ilişkiler kümesi-dir. Bu uygundur; çünkü temel, bir yapıdır ve ilişkileri bir yapıyıoluşturan olarak yorumlamak süreçleri öyle yorumlamaktan dahakolaydır. Bu nokta önemlidir; çünkü, belli ilişkilerin geçerli olmasıolgusu, belli süreçlerin gerçekleşmesi olgusundan farklı bir şekildegörüngüleri açıklar ve farklılık, yapısal kalıplarına duyarsız açıkla-

yıcı Marksçı tezlerin eleştirilerini zayıflatır.

 Kapital, C. !,s. 372.IB - Krç. Plekhanov: "... sadece sıradan konuşmada, büliin toplumsal görüngülerin ilk nedeniolarak ekonomiden söz edilebilir. İlk neden olmak bir yana, bizzat kendisi bir sonuçtur,

üretken güçlerin bir "fonksiyonu"dur. Monist View, s. 207.u ı - "The Materialist Conceplion of History," s. 213.

100

Aynca, Acton'ın belirlemesindeki yanılgı, Marx'a göre toplum-sal her şey ya temel ya da üstyapısaldır, bu ayrımın her şeyi kapsarşeklindeki bilinen önermesidir. Marx, üretken olmayan bilmecele-re neden olan bu ithamı doğrulayan hiçbir şey söylememiştir. Top-lumsal olan her şeyin, ya "temel" ya da "üstyapısal" diye etiketlen-mesi gerekmez.

Üretken güçler ve üretim ilişkileriyle ilgili oldukça biçimselbirkaç noktayı belirttikten sonra, bunların ne olduklarım anlatmayageçiyoruz.

Hangi terimlerin üretim ilişkilerine iştirak ettiğini ve üretim ili-şkileriyle nasd ilişkilendiklerini göstererek üretim ilişkilerinin neolduklarım anlatıyoruz. Kolaylık olsun diye, sadece ikili ilişkileriele alalım. Anlatım kolayca genelleştirilir.

O halde önce terimler. Kişiler ve üretken güçler, üretim ilişkile-riyle bağlanan biricik terimlerdir. Bütün üretim ilişkileri, ya bir ki-şi (ya da kişiler grubu) ile başka bir kişi (ya da kişiler grubu) ara-sındadır, ya da bir kişi (ya da kişiler grubu) ile bir üretken güç (yada bir üretken güçler grubu) arasındadır. Başka bir ifadeyle: Birüretim ilişkisi, en az bir kişi(ler)-terimi ile en fazla bir üretkengüç(ler)-terimini bağlar, başka hiçbir terim tipini değil.

Bir kişinin ne olduğunu belirtmemiz gerekmez. Fakat üretkengüçler daha az tanıdıktırlar. Ne olduklarım söylemeliyiz. Aşağıda-ki katalog, geleneksel olarak tanınan türden üretim ilişkilerini sıra-layarak [sıralama, (5). alt-bölümde genişletilecek] üretken güç dü-şüncesini açıklıyor.

Üretken güçle r = Üretim araçları (A Üretim aletleri

+B Ham maddeler)

+C Emek gücü (yani, üreten aracıların üretken yetileri:

Güç, beceri, bilgi, yaratıcılık vb).

Kataloglanan kalemler, her birinin, geniş anlamda, ürün ya^anüreten aracılar tarafından kullanılması olgusuyla biraraya getirili-yorlar. A, üreten aracıların ne ile çalıştıklarını; B, neyin üzerinde

47 

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 25/201

çalıştıklarını ve C, A ile B üzerinde çalışmalarını neyin olanaklı

kıldığım anlatır.Bir düzeneği üretken güç olarak nitelemek için, (kısmen) kulla-

nılmasının bir sonucu olarak üretim gerçekleşebüecek şekilde üre-ten bir aracı tarafından kullanılmaya uygun olmalıdır ve düzeneğinüretime bu şekilde katkıda bulunması birilerinin amacıdır. Fakat,

bu birisi doğrudan üreticinin kendisi olması gerekmez. Süreçtensorumlu üretici olmayan biri de olabilir. Bu nedenle, bir kişi ayak-la çalışan bir değirmenin başına geçerek bir makineyi çalıştırırsa,ayakçı farkında olmasa bile, değirmen bir üretim aleti olur.

Üretken güçleri şeyler üretmek için kullanılan şeyle sınırlama-mız, diğer yazarların kategorinin içine yerleştirdikleri kalemlerikategoriden dışlar. Uygun yasaların, davranışların ve yönetiminüretimi arttırabildiğini söylediğinde Acton haklıdır; fakat, bu ne-denle üretim araçları olarak ele alınabilecekleri sonucun çıkardı-ğında haksızdır."' Bir 0-yapma aracı, 0 yapmak için kullanılan şey-dir. Yasalar, davranışlar ve yönetim, insanlar tarafından ürün üret-

mek için kullanılmazlar. Olabilir ya, insanlara ürettirmek için kul-lanıldıklarında da, üretim araçları olmaz, üreticileri motive etmearacı olurlar.

Benzer bir tutumu, sadece ve sadece -t üretim sürecini kolaylaş-tınyor ya da canlandınyorsa x' in bir üretken güç olduğunu savu-nan Vernon Venable sergiler.'2' Venable, haklı olarak, üretimdekiilerlemeleri kolaylaştırdıklarında üretim ilişkilerinin üretken güçniteliği aldıkları sonucuna varır.'3' Üretim ilişkileri üretime uygunya da ters olabilirler; fakat üretimde ürün üretmek için kullanıl-mazlar. Belli üretim ilişkilerine iştirak etmeleri, kapitalisti yatınmyapmaya ve proletaryayı daha çok çalıştırmaya itebilir; fakat, bu

ilişkilerle ya da bu ilişkilerden maddi olarak hiçbir şey üretilmez.

'"- lllusion ofthe Epoch, s. 167.

'»- Human Naıure; The Marxian View"\a 105-107. sayfalarının lam özeti budur.

•»- Bu. yukarda sözü edilen ürelken güçleri üretim ilişkileri olarak ele alma hatası değil,üretim ilişkilerini belli koşullarda üretken güçler olarak ele alma aleni yanlışıdır.

102

Venable haklı olsaydı; bir kölenin dini, köleyi çalışmaya isteklikılacak ölçüde sefaletini telafi etmesi durumunda, bir üretken güçolurdu. Bu sonuç, Manc'ın teorisinin niyetine açıkça aykındır.

Üretken güçler ile üretimin diğer gereklerini ya da itkilerini bir-birinden ayırt etmeye gösterdiğimiz ilgi, Manc'ın üretken faaliyetdüşüncesini, üretime olanak veren ya da yardım eden fakat kendisiüretken olmayan faaliyetten ayırmaya gösterdiği ilgiye paraleldir.Kesintisiz tarımsal emek için elzem olan güvenliği sağladıklarındaaskerleri üretken düşünen Nassau Senior'u eleştirmiştir. Senior'agöre, asker çifçiyi koruyarak mısır üretimine katılır. Tasarlanan ör-nekte, askersiz mısırın üretilmeyeceği doğru olsa da,

üretimin maddi koşulları, o şekliyle tarımın koşullan değişme-den durmasına karşın, asker toz olabilir.'"

Tarım için askerin varlığını zorunlu kılan toplumsal koşullardır.Vazgeçilmezliği onu üretken yapmaz; çünkü, hizmeti maddi ola-rak zorunlu değildir: Toprağm doğası ve toprağı işlemek için mev-

cut teknoloji tarafından dayatılmaz. Bir faaliyetin üretim için ge-rekli olması, eğer gerekliliği durumun fiziksel olgularına dayanı-yorsa, o faaliyeti üretken bir faaliyet yapar. (Bu, bir faaliyetin an-cak üretim için özsel olması durumunda üretken olduğunu söyle-mek değildir: Çoğunlukla bir şey üretmenin birden fazla yolu var-dır. Mesele şudur: Eğer  bir faaliyet özselse, ancak maddi olarak gerekmesi durumunda özselliği onu üretken bir faaliyet yapar.)

Askerin faaliyeti, üretime olanak verir, fakat üretken değildir.Üretime itki veren faaliyet de, bu nedenle üretken değildir. Öyleolsaydı, suçlu bir üretici olurdu; çünkü,

- Theones of Surplus Value. C. 1, s. 289 . Burada, özgül kapitali st üretim bakımından de-ğil, "yalnızca (maddij emek süreci bakımından" üretken emekle ilgileniyoruz. Marı'ın ikiüretken emek kavramının kusursuz bir değerlendirmesi için bkz. Gough, "Productive Labo-ur in Marx". Marx'ın sınır çekmeye çalıştığı şeye "üretken" deme geleneğine uyuyoruz."Üreten emek" daha iyi bir ifade olurdu. Marx'ı teyit etmenin basit yolu, her üretim-arttıran(ve bu anlamda üretken) faaliyetin üreten faaliyet olmadığını söylemektir.

49

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 26/201

burjuva yaşamın tekdüzeliğini ve günlük güvenliğini bozar.Böylece, yaşamı durgunluktan kurtarır ve onsuz rekabet dürtü-sünün bile körleşeceği, o huzursuz gerilime ve canlılığa nedenolur. Dolayısıyla üretken güçlere bir itki verir...

Suçlunun üretken gücün gelişimi üzerindeki etkileri ayrıntılıolarak gösterilebilir. Hırsızlar olmasaydı, kilitler bugünkü ku-

sursuz düzeye ulaşırlar mıydı? Kalpazanlar olmasaydı,, banknotyapımı bugünkü kusursuzluğuna ulaşır mıydı?0'

Mara'ın sınırlarım çizdiği gibi, sadece üretken faaliyete maddiolarak katkıda bulunan şey bir üretken güç sayılır. Bu nedenle, ki-mi ürettiği sorunundan bizzat üretici güçler sorununa dönen Marx,

üretimi ilerleten her şeyi, bir engeü kaldırma, üretimi daha ak-

tifleştirme, daha hızlandırma, daha kolaylaştırma eğilimi göste-

ren her şeyi™

"dolaysız üretim araçları" olarak ele alma siyasetini yerer. Üret-

ken güçler konusunda söylenecek çok şey var, fakat önce, ekono-mik yapı, "üretim ilişkileri toplamı," ile ilgili başlangıç açıklama-

mızı tamamlamalıyız.Kişiler ve üretken güçler, üretim ilişkilerinin terimleridirler. Fa-

kat gerçek anlamıyla bütün ilişkiler üretim ilişkileri değildir. Bat-tersea Enerji İstasyonu bir üretken güçtür. Sizden daha büyüktürve olasılıkla sizden daha yaşlıdır; fakat, ikinizin arasındaki ilişkiüretim ilişkileri değildir.

Üretim ilişkileri ya kişilerin üretken güçler ya da kişiler sahipli-ği ilişkisidir, ya da bu tür sahiplik ilişkilerini varsayan ilişkilerdir/31

"»- Theories of Surplus Vaiue, C. 1. s. 387-388.

»- İbid., s. 292 ve krş. s. 288.

•»- "On Some Criticisms" de, yanlışlıkla iş ilişkilerini de ekonomik yapıya dahil ettim. Ça-

lışma ilişkileri, maddi  üretim ilişkileridir ve maddi olduklan için, ekonomik yapının dışınadüşerler Bundan böyle, "üretim ilişkileri" ifades inin tanımlayıcı bir sıfatla birlikte kullanıl-

madığı yerlerde, aksi belirtilmediği takdirde, yukardaki paragrafta tanımlandığı şekliyle

üretim toplumsal ilişkilerine gönderme yapılıyor.

100 50

Burada sahiplik terimiyle, hukuki bir ilişki değil, etkin kontroller-den biri anlatılmak isteniyor. Açıklamamızda hukuki dili kullana-cağız; fakat belirtildiği gibi anlaşılmalıdır. Vm. Bölüm'de, etkinkontrol uzun uzadıya açıklanacak, hukuki terimler ayıklanacak vegeçici olarak hukuki dil kullanmamızın nedeni verilecektir.

Temsili üretim ilişkileri:

•1 nın kölesidir.2 ... nın efendisidir.3 ...,... mn serfidir.4 .. . mn lordudur.5 ...,... tarafından kiralanmıştı.6 yı ücretle tutar.7 ...,... ya sahiptir.8 ...,... ya sahip değildir.9 ........ için onun emek gücünü kiralar.1 0 için çalışmakla yükümlüdür.

Hepsi kişilerle kişileri ilişküendirebilir (7, köleci toplumlarda

kişileri ilişküendirir). 1-4 ve 9-10, sadece kişileri ilişkilendirebilir.5-8, kişüerle şeyleri de ilişküendirebilir: İnsanlar, hem kişüeri hemde üretken güçleri ücretle tutabilir ve sahiplenebilir.

Üretim üişküerinîn daha fazla betimlenmesi, bir sonraki bölü-me bırakılıyor.

Üretim üişküeri bir toplumun ekonomik yapısını oluşturduğunagöre, bu yapı, kişüer ve üretken güçler üzerinde (etkin) sahiplik haklarının dağılımı tarafından belirlenir.

Üretken güçleri ekonomik yapıdan dışladığımız anımsanacaktırve kişüeri de dışlayacaktık. Fakat üretim ilişkileri ekonomik yapıyıoluşturur ve güçler ile kişiler bu ilişkilerin terimleridir. Bu tutarlıbir öğreti mi?

Sadece ve sadece üişküerle bağlı terimler o üişküerin oluştur-duğu yapıya ait değillerse, tutarlıdır ve en makul konuşma biçimide budur.

Başka örnekler ele alalım: Bir savm yapısı üe bir köprünün ya-pısını. Bir savm yapısını onu oluşturan ifadeler arasındaki ilişküer,

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 27/201

bir köprününkini onu oluşturan kemerler, aralar vb (kısaca parça-lar) arasındaki ilişkiler. İfadeler ve parçalar sava ve köprüye aittir-ler; fakat yapılarına ait değildirler. İfadelerinin ne olduklan bilin-meksizin bir savm yapışırım ne olduğu bilinebilir ve parçaların ni-teliği hakında .hiçbir bilgi sahibi olunmadığı halde bir köprününyapışırım ne olduğu bilinebilir. Dahası, savm yapısını değiştirmek-sizin oıjinal ifadeler çıkarılıp başkalanyla değiştirilebilir ve büyük dikkat gerektirmesine karşın, aym durum köprünün parçalarına veyapışma da uygulabilir. Bu şekilde değiştirilen şey sav ya da köp-rüdür, onun yapısı değil. Dolayısıyla ifadeler ve parçalar, yapılaraait değildirler. (Köprü değişirse, köprü bir yapı olduğu için değişenbir yapının da söz konusu olduğu doğrudur. Fakat, köprü olan ya-pı, köprünün sahip olduğu yapı değildir.)

Elbette, köprü (sav) parçalan (ifadeleri) olmadan bir yapıya sa-hip olamaz; fakat şimdilik, bunun, yapıdan dışlanmalanyla bağda-şır olduğuyla yetinmemiz gerekir.

Bu belirlemeleri, ekonomik yapıya ve önu oluşturan ilişkileregenişletmekte hiçbir güçlük yok. Ekonomik yapı, ekonominin ya-

pısıdır. Varsayalım ki, A bir fabrikaya sahiptir ve fi, bu fabrikadaonun için çalışmaktadır. Şimdi, A ile B rol değiştirselerdi, ya da fiölüp yerini, daha önce ekonomik bir rolden yoksun olan (olasılıklayaşı küçüktü) C  alsaydı, ekonominin değiştiği -birazcık- söylene-bilirdi. Fakat bu değişiklikler, ekonomideki değişiklikler olsalardahi, ekonominin yapısmda hiçbir değişikliği gerektirmez.

Tekrar: Kişilersiz ve üretken güçlersiz bir ekonomi olamaz vebunların yokluğunda ekonomik bir yapı da olamaz; fakat bunun,bunların ekonomik yapıdan dışlanmalanyla bağdaşır olduğu göste-rildi.,,>

(Yapı, sadece bir ilişkiler kümesi olarak değil, bir roller kümesiolarak da görülebilir.™ Bu alternatif sunumlar bağlamında belirti-len nokta şudur: Rol-sahipleri  yapıya ait değildirler.)

"'- Yutardaki paragrafta işl enen nokta kısaca şöyle formüle edilebi lir: Bir ekonomik yapı

betimlemesi, kişiler i ve üretken güçleri çağrıştıran ifadeler yerjne değişkenleri kullanır. Ti-kel kişileri ve üretken güçleri anlatan hiçbir betimleme ya da ad içermez. Böylece düşünü-

len tutarsızlık doğmaz.'"- "Being. Conciousness and Rotes'da olduğu gibi. s. 90-9 6 

102

Bu kavramsal yargılar, Marx 'm düşünme şekline uygundur Şu-nu söyleyecek kadar ileri gitmişti: *

Toplum bireylerden ibaret değildir; bu bireylerin iştirak ettikleribağlantılar ve ilişkiler toplamım ifade eder.">

Marx'ın "toplum" yazdığı yere "toplumsal yapı"yı koymak da-

ha iyi olurdu; akat eğer toplum bireyleri kapsamıyorsa, o hd de . fortıorı yapısı da bireylerden yoksundur

Anlatımımızdan şu çıkar: Tıpkı ayn savlar ve köprüler özdeşyapılara sahip olabileceği gibi, bir ve aym ekonomik yapırun fSı toplumlarda sunulması soyut olarak olanaklıdır -benzerlik sınır-

l a n ı n dışında olsa da. Ekonomik yapının toplundan kesen ö S ^ -

° l aS1 değ l lCÜr:a i z i ra ^tün üretim ilişkilen-Z O İ n î f 1 g e r e k  ^ - Ancak soyut olabilirlik birşeye y a r a m iBir ekonomik yapıtım bir biçim olduğunu g ö n n e m ı ^ y L ı m X '

(2) Bazı Terminolojik Konular 

Normalde İngilizceye "productıve forces", (Türkçeye "üretkengüçler , ç.n.) diye çevrilen Marksçı ifade, Produktivkrafte' dir Bueklide çevın o kadar yerleşmiştir ki, genellikle böyle kullanırız

fakat doğru bır çevm olmadığını belirtmek gerekir. İngilizcesproductıve povvers", (Türkçesi "üretken yetiler", ç.n.) daL doğru

olurdu.- Fakat Marx'm kendisi de Fransızca y a z a r k e n "forcesductıves ıfadesınım kullanmıştır; bu nedenle, doğru olmayan çe-virinin güvenilir bir kaynağı var."5 Ç

'"- Grundri«e, $. 265.BconomUc yapı tipinin özdenliğine karçıt ol^k; Bkz. 01. Bölüm

- Bkz. Felsefen,n Sefaleti, çv. Ahmet Kırda n. Sol Yayuıtan 4 bwk, 1992 Tm 1 « , tdışını yazdığı oıjınal Fram.zc. metinde "fora* n r r v H ,w V " « • ' 2I ' 15 8 <M*™'n

de "productıve forc«- ve " « ^ T J ^ ^ T ^ , « P0"™'" P™duct,v«". filizce çeviri-169. sayfada! **, "üreto , """ ^ T ü r t ^ "™>yU 121. ve«i nde i - • p^Z  ^ f^^Vr^" T''  b it ** -f^UefeninSefmle-

tive powers"a -Urclken gUçler" demek İ Z ' ı ^ ' C k u v v e l l e r - ' > ° d « -y»«-d , | , iv in ve

 ™k için. "productıve force .". t j ^ * ' ** »Y™, koru-ler" dedik .çv. ) Wt ag el dı «. üzere üretken gUçler". "productive powers"a "Uıeıken yeti-

53

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 28/201

"Üretken güçler" (productive forces), "üretken yetiler"den(productive powers) daha az doğru çeviri olmasma karşın, ikincisiManc'ın P.roduktivkrafte olarak anlatmak istediği şeyin hepsiniharfi harfine karşılamaz; zira bizzat Almancacı, Mara'ın bu terimeverdiği bütün kalemleri harfi harfine karşılamaz. Ne bir üretim ale-ti ne de bir miktar hammadde, kesin anlamında bir üretken yetidir.

Daha doğrusu, her birinin üretken yetisi, ürün yapılma ya da yap-ma yetisi vardır. Emek gücü, harfi harfine bir üretken yetidir, fakatdiğer ikisi değü. Manc'ın yeti-anlatan terimleri hem asıl yetileriçin hem bunlara sahip tikeller için kullandığı tek örnek bu değil-dir.(I>

 Produktionsmittel'ı "üretim araçlan" olarak çeviriyoruz -bizimve en azından genellikle Manc'ın bununla anlatmak istediği şeye,üretim aletleri ve hammaddeler, harfi harfine uygun birebir bir çe-viri. Fakat biz, üretken güçler üe üretim araçlan arasına kesin birayrım koyduğumuz halde, Manc'ın kullanımı benzer bir kararlılık-ta değildir. Belki de birbirlerinin yerine kullanma niyetiyle, terim-leri eşdeş kullandığı pasajlar vardır.® Eğer niyet buysa, bu şekilde"üretim araçlan"m emek gücünü kapsayacak şekilde genişletir mi,yoksa "üretken güçler"i emek gücüyle mi sınırlar konusunda, fark-lı metinler için farklı sonuçlan olan bir tartışma olabilir. Fakat,metinsel kaprisler ne olursa olsun, emek gücünü üretken bir güçolarak görmek için, (3). alt-bölümde verilecek güçlü bir teorik ör-nek vardır.

Manc, bazı sanayilerde hammaddenin bulunmadığım fark edi-yordu ve "emeğin nesnesi" ifadesini, hammaddeye benzer bir roloynayan şeyi anlatmak için kullanmıştır. Maden ocağındaki demircevherini, balıkçılıkta balığı, ağaç kesiminde bakir orman tomruk-larım örnek olarak verir.® Sayılan süreçlerde belirtilen şeylerin

»'- Aynı anlaşılabilir genişleme "kulamın değeri", "değişim değeri" "değer" terimlerinin kullanı-

mında da söz. konusudur. Bkz. Ek: II.

örneğin. Ücretli Emek ve Sermaye, s. 90; Grundrisse. s. 109.<*_ Kapital c 1 s. 195, 197, 198. "Emeğin nesnesi" (Object of Labour) ifadesi. Arbeitsgegens-umd (kısaltılmış şekli Gegenstand) sözcüğünün karşılığıdır. Birçok İngilizce çeviri, bunun yerine,yanaş bir şekilde "emeğin konusu" (subject of labour) ifadesini kullanır. (Kapıtal'ın Türkçe çevi-risinde de "emeğin konusu" ifadesi kullarfılmıştır -çv.)

100

hammadde olmadıklan konusunda haklıdır. Elbette, demir cevheri,o şekilde işlev gördüğü bir emek sürecinin söz konusu olması an-lamında bir hammaddedir; fakat maden ocağında bir hammaddedeğildir ve Manc, emek sürecinde söz konusu malzemenin işleviyüzünden "hammadde"yi bir emek süreciyle ilişkilendirmekle ilgi-lenir.®

Marx, "emek nesnesi" ifadesini, sadece hammadde-olmayanla

sınırlı kullanmaz. Hem hammaddeleri hem de gösterilen hammad-de olmayanlan kapsayan genel bir terim olarak kullanır. Her ham-madde bir emek nesnesidir; fakat her emek nesnesi, bir hammaddedeğildir.® Manc'm, hammadde olmayan emek nesneleri için ayribir terimi yoktur ve bu nedenle, bunlara sadece "emek nesneleri"der.

Mars, sözü edilen sanayilerde hammadde olmadığım ileri sür-mede haklıdır, hakiki hammaddeleri diğer.emek nesnelerindenayırt etme ölçütü yanlıştır: Belirttiği koşul, emek nesnesini ham-madde yapmaya ne yeterlidir ne de zorunludur. Şöyle diyor:

Her hammadde emek nesnesidir, fakat her emek nesnesi ham-

madde değildir; ancak emek aracılığıyla bazı değişikliklere uğ-radıktan soma hammadde olabilir.®

Çalışmanın nesneye adanmış olması, Manc'a göre, o nesneninhammadde olması için sadece gerekli değil, yeterlidir de:

Eğer ... emek nesnesi... önceki emeğin süzgecinden geçmişse,ona hammadde diyebiliriz.'4'

'*— Bkz. ibid., s. 197-198.

'*- B k i - 195. W. 198; C. 3, s. 655; Gnmdrisse, s. 715, 726, 733. 762, 768 769-Theones of Surplus Value. V. 1. s. 13 1. Fakat, editörlerin belirttiği nedenl erte "hammadde"ifadesinin daha geniş kullanıldığı Theories of Surplus Value, C. 2. s. 21'dekine aykırı"Hammadde" ifadesi, Rohmaterial  vç Rohstoff  sözcüklerinin karşılığı olarak çevrilir. Nic-holaus'uı, "Rohstoff, insan emeğine tabi olmadan önceki el değmemiş durumdaki hammad-dedir" şeklindeki yargısına katılmıyoruz (Gnmdrisse, s. 521). Gnındrisse'in 520. sayfasınındördüncü salınnda "hammadde" olarak çevrilen Rohstoff, el değmemiş olamaz.'•- Kapital, C. 1, s. 194-195.''"-KapitalC. 1.. s. 194-195.

55

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 29/201

(Bu çıkanmlardaki "değişikliğe uğrama" ve "süzgeçten geçme"ifadeleri eşanlamlıdırlar ve harfi harfine dikkate almak gerekmez:Anlatılmak istenen, daha önce harcanan emektir.)

Daha önce harcanan emek, doğal "hammadde"yi kullanımasokmaya yeterli değildir. Demir cevheri maden ocağında hammad-de değildir; fakat, taşınmadan önce madencinin "süzgecinden"geçse bile, onu fabrikaya taşıyan kamyon sürücüsünün emeği için

de hammadde değildir. Ormanın bakir orman olmayıp yetiştirmeolduğunda, tomruk da keresteci için hammadde değildir.

Marx'ın koşulu gerekli de değildir. Hammadde olarak işlevgörmeden önce birşey yapılması gerekmeyen şeyler vardır. Birağaç kütük, oyulan kesilmemiş bir ağaç olduğunda bile, totem ya-pımında bir hammaddedir.0'

Aslinda, bir şey, sadece, ve sadece emek sürecinin amacı onudönüşttirmekse, emek sürecinde bir hammeddedir. O şeyin dahaönceki tarihinin, ve özellikle emek harcanmış olup olmadığınınönemi yoktur.

Sonuç: "Hammadde" emek sürecindeki her şeye uymaz; fakat,

uygun olduğunda Manc'ın ayrım yapma çabası kusurludur. Marx,"hammadde"yi işlevsel bir terim olarak kulanmak ister, fakat nite-lik olarak işlevsel olmadığı için, ölçütü uygun değildir.

"Hammadde" terimini, dönüştürülmüş malzeme kadar çıkanl-mış ve taşınmış malzemeyi de kapsayacak şekilde, dolayısıyla ola-ğan anlamında değil, Manc'ın "emek nesnesi"ni kullanması gibiserbestçe kullanacağız. Manc gibi'1' biz de, taşınmış ya da çıkarıl-mış malzemeyi taşımacılık, madencilik vb'deki üretim araçlarıolarak tarif etmek doğal o İmam asma karşın, bütün hammaddelerin(Manc'ın emek nesneleri) üretim araçlan olduklarım kabul edece-

ğiz. Marx, öyle bir tarifin doğal olduğunu yanhş bir şekilde ilerisürmüştür:

... yakalanmamış balıkların, balıkçılık sanayinde bir üretim

"'- Bu örnek, Manın Grundrisse, s. 768-769'da yaptığı ayrımın bir hala olduğunu gösterir.

 Kapital, C. 1, 195-196.100

aracı olduklarını ileri sürmek paradoksal görünebilir. Fakatşimdiye kadar hiçkimse, balık olmayan sularda balık avlamasanatım keşfetmemiştir.®

Manc'm nüktesi, yanılgılıdır. Bir üretken faaliyetin her gereklikoşulu, o faaliyetin ürettiği şeyi üretme aracı olarak nitelenmez.Balık tutmak için balık kullanılmaz, ya da demir cevheri çıkarmak 

için demir cevheri kullanılmaz. Onlara bu süreçlerdeki üretimaraçlan demek doğal değildir.

Üretimin amacınım, maden çıkarımı ve taşımacılıkta olduğu gi-bi, bir şeyin yerini değiştirmek olduğu her seferinde sorun çıkar.®Yeri değiştirilen şeyin hammadde, dolayısıyla üretim aracı olduğunakarar verelim. Çıkanm ve taşıma işinin ürününü P-yerindeki-x ola-rak düşünebiliriz. Üreticiler, P-yerindeki-x'i üretmek için O-yerifl-deki-x' i kullanarak  0-yerindeki-x'i P-yerindeki-x'c dönüştürürler.Bu ifade tarzı, ifadeyi oluşturan terimleri biraz geriyor, fakat zaranyok. Zararlı olan, hiçbir gerilme olmuyormuş gibi davranmaktır.

(3) Emek Gücü

(5). alt-bölümde, üretken güç sayılan çeşitli malzemelerin nite-liklerini ele alacağız. Emek gücünü, zaten öyle sınıflandırdık ve bualt bölüm, bu karan savunuyor.

Bir malzemenin bir üretken güç olup olmadığım belirlerken ön-ceki sayfalarda geliştirilen üretken güçler tanımını aktarmak nor-maldir: Üretimde kullanılan şeylerdir. Fakat bu tanım, bir malze-menin üretken güçlük iddiasmı değerlendirmede başka nedenlererol bırakmayacak şekilde ne kesindir, ne de yetkin. Aksine, x'in bir

üretken güç olup olmadığı sorulduğunda, kavramın tarihsel mater-

'"- Kapital, C. 1, s. 197, dipnot 6.

Bu kavramlaştırma için bkz. Kapital, C. 2, 62, 63; Theories of Surplus Value, C. 1, s.412; Grundrisse, 533-534.

57

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 30/201

yalist teorideki yerini dikkate almalıyız. Teorinin özel olarak buamaca uygun tezleri şunlardır:

Birincisi, sadece *'in sahipliği (ya da sahipsizliği) toplumunekonomik yapısında jt'in sahibinin işgal ettiği konumu tanımlama-ya katkıda bulunuyorsa, x bir üretken güçtür (Bu, sadece sahipliyse

 x bir üretici güçtür anlamına gelmez).

İkincisi, üretken güçler tarih içinde gelişirler (bkz. (6). alt-bö-liim).Üçüncüsü, bir toplumun kullanabildiği üretken güçlerin doğası

o toplumun ekonomik yapışım açıklar (Bkz. VI. Bölüm).Dördüncüsü, üretim ilişkileri üretken güçlerin kullanımını ve

gelişimini engelleyebilir, yani sınırlayabilir.Şimdi emek gücünü ele alalım. Biraz önce belirtildiği gibi,

üretken güçler zamanla gelişir ve üretim ilişkilerinin niteliğini ko-şullarlar. Fakat, üretken güçlerin gelişmesi, çok büyük ölçüde, do-ğanın kontrol edilip dönüştürülme bilgisindeki artıştır ve bu, emek gücünün gelişimidir. Mam, "El değirmeni size feodal beyli toplu-

mu verir; buharlı değirmen ise sınai kapitalistti toplumu" diye ya-zar;'" ancak o ekonomik yapılar, salt tikel ve farklı teknik bilgi dü-zeylerinin kanıtını verdikleri için o üretim araçlarının varlığındançıkarsanabilir. Bütün buharlı makinalan yok edin, fakat onları yap-ma ve kullanma bilgisini alıkoyun, hammadde konusunda birazşansla, kısa sürede status quo ante'yt (önceki durum) geri dönebi-lirsiniz. Bilgiyi yok edip makinayı alıkoyun, elinizde yararsız birmetal yığını, maddi bir nicelik, geleceğin bir andacı kalır (üretici-lerin, makinanın modus operandi'sim yeniden keşfetmeye yetecek kadar becerileri kalmadığı halde, yeterli genel bilgiyle bunu yapa-bilmeleri, dediklerimizi doğnılamaıun bir yoludur). Üretken güçler

emek gücünü kapsamalıdır; çünkü gelişmelerinin merkezi, emek gücünün gelişmesidir:

Felsefenin Sefaleti, s. 100.100

Bizzat işçilerin beceri ve bilgisinin (bilimsel güç) birikmesi bi-rikimin başlıca biçimidir ve bu birikmiş faaliyetin mevcut nes-nel koşullarının birikiminden -ki, onunla ele ele gider ve saltonu temsil eder- sonsuz derecede daha önemlidir. Bu nesnelkoşullar sadece nominal olarak birikirler ve# sürekli yenidenüretilip yeniden tüketilmeleri gerekir.'"

"Nesnel koşullar" üretim aletleridir, ve bilginin ilerlemesiylebirlikte üretken yetenekleri arttığı ölçüde hammaddelerdir. Üretkengüçlerin gelişme kaynağının öznel olduğu, fakat belirtilen koşulla-rın sağladığı nesnel bir aracıyı gerektirdiği söylenebilir.® Bazenüretken güç kabul edilen emek gücüyle bağlantılı iki şey üzerindeyorum yapmamız gerekir: Çalışma faaliyeti ve insan.

Marx, hiçbir yerde bir üretken güçler listesi vermez ve bunlarıtartışmamız, kısmen dağınık belirlemelere, kısmen genel teorik öl-çülere dayanır. Emek sürecinin "ilk öğeleri" dediği şeyleri listeler:

1. amaçlı faaliyet ya da işin kendisi; 2. emeğin nesnesi; 3. eme-

ğin aletleri.®2 ve 3'ün üretim araçlan olduğu söylenir.® Bu nedenle burada,

birkaç sayfa önce yaptığımız gibi önek gücünü değil, çalışma fa-aliyetini üretim araçlarına ekledik.

1, 2 ve 3'ün emek sürecinin ilk öğeleri olması bir anlamda doğ-ru olsa da, "Ük öğe", epeyce bulanık bir ifadedir. Ne olursa olsun,çalışmayı -faaliyetin kendisini- değil, emek gücünü üretken güç-lerin, içine koymanın işte üç nedeni:

(1) Çalışma faaliyeti, üretimde kullanılmaz: O, üretimdir.(2) Ya çalışma faaliyeti emek gücüne eklenir, ya da o emek gü-

 ,u- Theones of Surplus Value, C. 3, s. 267-268; ve kış. s. 295. "Nesnel koşullar", başka yer-de "nesneleşmi ş bilginin gticü" olarak tarif ediliyor (Grundrisse, s. 706).

Marx, Grundrisse s. 495'te "öznel" ve "nesnel" üretken güçlerden söz eder.'»- Kapital. C. 1, s. 194; krş. Gnmdrisse, s. 691."-Kapital.C. l,s. 197.

59

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 31/201

cünün yerine geçer. İkisini kapsama çok tuhaf olurdu: O halde niyesadece makineleri değil, onların eylemlerini de kapsamıyor? De-mek ki, sadece ikinci seçeneğe dikkat etmek gerekir. Fakat birüretken güç bir Produktivkraft, emek gücü ise Arbeitskraft'diT. Bu,ikinciyi (ve çalışma faaliyetini değil) birincinin bir türü olarak al-mak için güçlü bir nedendir.

(3) Marx, ekonomi politikteki önemli kavramsal yeniliği, Smithve Ricardo'nun teorilerini aşmasını sağlayan temel olarak gördüğüçalışma ile emek gücü arasındaki farka büyük önem verir. Zira,Marx'a göre, ayrım yapılmadığı sürece, işçilerin neden ürettiklerişeyin değerinden daha az ücret aldıklarım piyasa yasalarıyla (sade-ce değer olarak eşit metalann birbirleriyle mübadele edildiği yerolan piyasanın yasalarıyla) tutarlı bir şekilde açıklamak olanaksız-dır: "Sadece emek-zamanı ile belirlenen değişim-değeri temeliüzerinde üretim, emeğin değişim değerinin ürününün değişim-de-ğerinden daha az olması sonucuna nasıl yol açar?"0' Marx, soru-nun terimlerinin aksine, emek (=çalışma faaliyeti), gerçekten de

değer yaratan olmasına karşın, kendisinin değeri yoktur diye yanıtverir: "Emeğin değişim-değeri", anlamsız bir ifadedir.(1> Değeriolan şey çalışma değil, çalışmada harcanan emek gücüdür. Prole-taryanın kapitaliste sattığı şey budur, emek değil.

Fakat, eğer proletaryanın sattığı şey emek gücü ise, demek kiemek gücü onun sahip olduğu şeydir. Ne proletarya, ne de başkabirisi çalışma sahibi olur: Faaliyetler, sahiplenilemezler. Fakat ozaman, çalışma bir üretken güç olamaz. Proletaryayı toplumunekonomik yapışma uygun kılan, kendi emek gücünün sahibi olma-sıdır.

Bir insan, isteğinin bastırıldığı ve fiziksel bir nesne gibi kulla-

nıldığı zamanlar dışında, bir üretken güç değildir. Naziler, insanlarıabajur ham maddesi olarak kullandılar ve eğer fırınları üretimi kö-

 Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı, s. 78.

 Kapital, C. l.s. 549.

100

rüklemiş olsaydı, onları araçsal maddeler olarak da kullanacaklar-dı.

Tüyler ürpertici korkunç örnekler dışmda, üretken güç olan in-sanın kendisi değil, onun emek gücüdür. Üretim, insanların üret-ken güçleri kullandıkları, kendilerini değil takatlerini ve becerileri-ni kullandıkları01 isteğe bağlı bir faaliyettir. (Daha önceki sayfalar-da sözü edilen ayak değirmencisi, yaptığının amacının farkında ol-

masa da, isteyerek değirmenin pedallarım çevirir.)Yukardaki belirlemelerin tartışmasız olmaları icap eder; fakat,

Marx'a göre insanların üretken güç olduklarım gösterdiği düşünü-len ve çokça aktarılan bir metin var:

Ezilen sınıfın kendisini kurtarabilmesi için, o zamana kadaredinilmiş üretken yetiler ile mevcut toplumsal ilişkilerin artık yan yana var olamamaları gerekir. Bütün üretim aletlerinin enbüyük üretken yetisi, devrimci sınıfın kendisidir. Devrimci öğe-lerin bir sınıf olarak örgütlenmesi, eski toplumun bağrında do-ğabilecek bütün üretken güçlerin var olmalarım gerektirir.<2)

Yukardaki alıntının ikinci cümlesindeki "üretken yeti"nin, özel,hitabet gereği kullanıldığını iddia edeceğiz. Zira sınıfın kendisi,devrimci bir duruşa ulaşmasıyla olgunlaştığı kabul edilen üretkenyetiler arasında olamaz. Gönderme, sınıfın ham maddeyi bir ürüneçevirme yetisinden çok, toplumu değiştirme yetisinedir. Bu metnedayanarak, Marksçı maddi emek süreci anlatımını, insanların busüreçte üretken güç olduklan önermesine teslim edemeyiz. Ziraaynı nedenle, üretim aletleri olarak da ele almmalan gerekirdi vehiçkimse, Marx'ın emek sürecinde insanların öyle olduklarını dü-şündüğünü iddia etmez.

"'- Elbette kastarım ve kollarını da. Kapital, c.l. Örneğin büyiik bir ağırlığı gerektiren biremek sürecinde olduğu gibi, bir kişinin bütün bedenini kullanabileceği doğrudur fakat kişi-ler kendi bedenleriyle özdeş olsalar bile, üretken güç olan şey, deyim uygunsa, kullananolarak  beden değil, kullanılan olarak  bedendir.'»- Felsefenin Sefaleti, s. 158.

61

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 32/201

O halde, yukardaki metin, "üretken yeti" ya da "güç"ün göreüolarak teknik bir kullanımım yukarda belirtilen hitabet gereği kul-lanımla birleştiriyor. Benzer bir düşüncenin ifadesi olarak daha azyanıltıcı bir ifadede de "bir yanda üretken güçler, diğer yanda dev-rimci bir kitlenin oluşumu" olarak devrimin önkoşullarına dahaönce yapılan göndermedir.'1' Burada insanlar fle onların üretkenyetileri arasındaki ayrıma açıkça uyuluyor.

Son olarak, Manc'ın "insanın kendisi başlıca üretken güçtür"şeklindeki iddiasını yorumlamamız gerekir.® Bağlamın incelenme-si, bunun, ısrar ettiğimiz noktayı, insanın emek gücünün üretkengüç olduğu noktasını doğrulamalım bir şekli olduğunu gösterir.Hem emek gücünü hem onun sahibini üretken güçler saymak ka-bul edilemez; zira birincisi üretken güçtür, ikincisi değil.

(4) Bilim

Emek gücü bir üretken güçtür ve emek gücünün bir boyum da,

üretken bir şekilde uygulanabilir bilgidir. Bu da demektir ki, üret-ken kulanıma açık bilimsel bilgi bir üretken güçtür. (Bilimsel bil-giyi kullanan dolaysiz üreticinin uyguladığı şeyi anlaması gerek-mez). Dahası, gördüğümüz gibi, bilginin gelişmesi, üretken güçle-rin gelişmesinin merkezidir. Bu nedenle gelişmesinin daha yüksek evrelerinde üretken güçlerin gelişimi üretken bir şekilde yararlı bi-limin gelişmesiyle kaynaşır.

Bazı Marksistler, bilimin üretken güçlere dahil edilmesine karşıçıkacak ve bazı Marksizm eleştirmenleri de, bu konumlandırmayıkuşkulu bulacaklardır. Elbette, her bilimin üretken güçlere ait ol-duğunu ileri sürmüyoruz; sadece üretkenlik bakımından uygun

parçalan aittirler. Yine de, bu sınıflamaya oldukça yaygın iki itira-zı değOerlendirmek gerekir: (i) Bilim üstyapısal ya da ideolojiktir;

 Alman İdeolojisi, s. 64; italikler benim.

Grundrisse, s. 422.

62

bu nedenle, üretken güçlere atfedilen asli statüden yoksundur, (ii)bilim zihinseldir, oysa üretken güçler maddidir.'" Manc, sık sık "maddi üretken güçler"den söz eder ve "üretken güçler", Manc'ınbu ifade için kulandığı kısaltmadan başka bir şey değildir.

İtiraz (i)'nin öncülü sahtedir: Bilim ne üstyapısaldır ne de ide-olojik.

Üstyapı, hukuksal, siyasal, dini ve diğer ekonomik olmayan ku-

rumlardan ibarettir. Olasılıkla üniversiteleri kapsar, fakat bilgiyikapsamâz; zira bilgi bir kuram değildir.

Diğer yanda ideoloji de bir kurum değil, bilim gibi bir düşünce-ler kümesidir. Yine de bilim bir ideoloji değildir, çünkü, bilim-dışıolan ideolojinin tanımlayıcı bir özniteliğidir. Bilim, bilim-dışı ide-olojik öğeleri içerebilir; fakat bunlara rağmen bilimdir, bunlararağmen üretkenlik bakımından yararlıdır ve dolayısıyla bir üretkengüçtür. Bilimin üretken yetisi ideolojik yanında değildir.

İtiraz (i)'in reddi üzerine üç yorum:1. Reddiye üstyapı ile ideoloji arasında herkesin kabul etmeye-

ceği bir karşıtlığı kullanır. Bu karşıtlık, ideoloji ile üstyapının iliş-kisiyle ilgili diğer görüşlere uygun yeniden formülasyona elverişli-dir.

2. Reddiye, bazdannın oldukça basit ve "Kuhn öncesi" bilimanlatımı olarak düşüneceği şeye dayanır. Böyle bir anlatımı savu-nuruz; fakat bunu burada yapmak zorunda değiliz. Burada,Manc'm uzak durmadığı ondokuzuncu yüzyıl bilim kavrayışlarınauygun olduğunu belirtmek yeterli olacak. Manc'ı anti-pozitivist bi-lim felsefesi (Kuhn, Feyerabend vb) saflarına koymaya yönelik son zamanların moda çabası, bütünüyle yanıltıcıdır (Bilim konu-sunda Manc üzerine daha fazlası için bkz. Ek: I)

3. Üstyapısal ve ideolojik görüngüler bilimsel gelişmeyi, dola-yısıyla üretken güçlerin gelişmesini etkilerler. Bu nedenle, bilimibir üretken güç olarak ele almak, tali görüngülerin asli görüngüleri

"'- Bkz. Bober, Kari Marx's Inlerpre lalion of Hisıory, s. 20-21.

63

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 33/201

etkilediğini kabul etmektir. Fakat bu, tarihsel materyalizmin yay-gın bir sorunudur. Teorinin asli saydığı şeyleri türev saydığı şeyle-rin bütün etkilerinden yalıtmanın hiçbir yolu yoktur. Belli üretimaraçlarının kullanımı üzerindeki dini bir yasak, söz gelimi Hindu-lardaki et üretimi için sığır kullanımı yasağı, aym sorunu gündemegetirir; fakat bu nedenle sığırların üretken güç olduğu yadsınamaz.

O halde, bilim üstyapısal değildir, çünkü zihinseldir; ideoloji dezihinsel olmasına karşın, bilim ideoloji değildir, çünkü ideolojik zihin faaliyeti bilim dışıdır. Ancak bu bizi itiraz (ii)'ye getirir: Zi-hinsel bir şey nasd maddi bir üretken güç olabilir?

Bir yerde Marx şuna işaret eder:

maddi (dolayısıyla zihinsel) üretken güçlerin belli bir gelişmederecesi.'"

Bu fragman düşüncelerimize yardım edecektir.Marx'ın, (a) zihinsel üretken güçler maddi üretken güçlerin bir

alt-kümesidir mi demek istediği, yoksa (b) zihinsel ve maddi üret-

ken güçler farklı kümeleri oluştururlar mı demek istediği açık de-ğildir.(a) seçeneğini alalım. Demek ki, soru şudur: Zihinsel bir şey

nasıl maddi bir şeyin bir türü olabilir? "Maddi"nin karşıt anlamı"zihinsel" ise olamaz; fakat "maddi"nin karşıt anlamı bu bağlamdabaşka bir şeyse, olabilir. Eğer (a) okuması haklıysa burada kullanı-lan "maddi"nin karşıt anlamının "toplumsal" olduğunu teslim ede-riz. IV. Bölüm'de açıklanan "maddi'nin bu anlamı, maddi üretkengüçlerde zihinsel öğelerin varlığım olanaklı lalar.

Hizmeti maddi olarak değil, toplumsal olarak gerekli olduğuiçin bir üretici sayılmayan daha önce sözü edilen askeri anımsaya-

lım. Plantasyonda kaçabilecek kölelerin kapatıldığı ağılın taş du-varıyla karşılaştıralım: Maddi ve üretim için gerekli olmasına kar-şın, bir üretken güç olarak nitelenmez; çünkü, (üretken bir amaçla

"'- Grundrisse, s. 502.

100

tutulan bir akar'su yatağını tutan duvarın aksine) katkısı toplumsaldüzenedir. Bir malzemenin üretken güç olup olmadığı, o malzeme-nin ontolojisine (nasıl bir fiziğe sahip olduğu) değil, üretimin mad-di niteliği nedeniyle üretime katkıda bulunup bulunmadığına bağlı-dır. Üretkenlik bakımından uygun bilimsel bilgi, yerine getirilecek maddi görevle ilgilidir ve bu nedenle, üretken bir güçtür.

Diğer yanda, eğer fragmanın (b) okuması doğruysa, demek ki,

maddi üretken güçlere ek olarak zihinsel üretken güçler de vardırve o zaman da, itiraz (ii) çöker; zira öncülü şuydu: Bütün üretkengüçler maddidirler.

Kısaca ve o pasajda Marx ne demek istemiş olursa olsun,Mara'ın sistematik olarak yaptığı gibi, maddi'yi toplumsal'm kar-şısına kayduğumuzda, elbette terimin alışılmış anlamında maddiolmamalarına karşın, zihinsel üretken güçleri maddi diye sınıflaya-biliriz.

(5) Daha Fazla Katalog Adayı

Önceki sayfalarda verilen üretken güçler listesi eksiksiz midir?O listede bir yeri hak eden dört kalemi şimdi ele alacağız: Araçsalmaddeler, binalar, mekanlar ve geçim araçları.

 A r aç sal Maddeler 

Bu malzemeyi tartışmaya giriş yolu olarak, hammaddeler ileüretim alatleri arasındaki farkla ilgili bir sözcük. Ayrım yeterinceaçıktır; fakat, doğru ifadelendirilmesi, ele avuca gelmez.'" Birkaçsayfa önce, birincisinin üreticinin üzerinde çalıştığı şey, ikincisininüreticinin kendisiyle çalıştığı şey olduğunu söyledik; fakat bu

önermeler, kendilerine verdiğimiz ağırlığı taşımayacaklardır:Çömlekçi kuşkusuz kille çalışır, lamba ayağı yapıcısı tornayla. Bu

"'- John Stuart Mill'in, Principles of Polilical Economy, Kitap I, Bölüm II, paragraf 4'te,sürekli düzene sokma çabalarına dikkat edin.

65

*

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 34/201

olaylarda önermeler, okuyucunun birkaç sayfa önceki kullanımla-rında kavradığı şekilde kullanılmıyorlar. Fakat bu durum, önerme-lerin istenilen ayrımı vermediklerini gösterir.

Hammadde ile üretim aletleri, ancak üretim sürecinin niyet ya-pışma göndermeyle doyurucu bir şekilde ayırt edilebilir. Üretiminamacı aleti değil, hammaddeyi değiştirmek olmasından ötürü ham-

madde aletten farklıdır (maden çıkarımı ve taşımacılıktaki ham-madde bakımından, değişiklik yer değişikliğidir). Herhangi birüretim sürecinin seyri içinde, kısmen süreçten bağımsız olarak kıs-men süreçten ötürü ikisi de değişir, fakat, üretim aletini değiştir-mek sürecin amacı değildir.'1'

Üretici, bir ingiliz anahtarının ağız genişliğini ayarlarken yaptı-ğı gibi, elbette üretim aletinde bir değişikliği niyet edebilir, fakatböyle bir değişiklik, söz konusu amacın hizmetinde olacaktır: Üre-tim aletlerinde niyet edilen değişiklikler, hammaddelerdeki deği-şiklikleri etkilemek için gerçekleşir.

Hatta alet, sürecin seyri içinde, önceki biçimine geri dönüşü

dışlayacak şekilde kasten yemden biçimlendirilebilir, fakat yine budeğişiklik de, hammaddeye yapılacak şeyin dayattığı bir değişiklik olacaktır. Yeniden biçimlendirme hareketi, pekâlâ ayrı bir üretimsüreci olarak düşünülebilir, bu durumda, esas süreçte alet olan şey,bu ikinci süreçte hammadde ve ardından da ürün olabilir. Yine, bu-rada da, ayrı bir üretim sürecinin söz konusu olduğu yargısını haklıçıkaran niyet yapısıdır.

Verili bir nesne ya da malzeme niceliği bir süreçte hammadde,başka bir süreçte alet olarak işlev görebilir*1' ve üretim araçlarınınbir kısmının ya da tamamının hem alet hem de hammadde olduğudurumlar olabilir; zira, birbirine sürterek iki kaba taştan iki düzgüntaş yapıldığında olduğu gibi, hem her birini değiştirmeye hem de

'"- Marx, Kapital, C. 1, s. 219'da ve Grundrisse, s. 298-299'da ham madeler ile aletler ara-

sındaki ayrımı tanımlamaya çalışır.m- Krş. Kapital, C. l.s. 198.

100 66 

her birini diğerini değiştirmek için kullanmaya niyet edilmiştir.Böyle bir durum, sergilediği karşılıklılığa duyarlı niyet ölçütünügeçersiz kılmaz.

Şimdi, çekim örneği yakıt olan araçsal maddelere dönüyoruz.Yakıt, doğası gereği malzeme ya da maddedir; fakat bu durum,onu terimin uygun işlevsel anlamında hammadde yapmaz: Yakıtolarak kullanıldığında hammadde olarak kullanılmaz. Ürün yakıt-tan meydana gelmeyip, interalia, yakıtın eyleminin bir sonucu ol-duğuna göre, yakıt bir üretim aletidir (aynı şey, makina yağı içinde geçerlidir). Yakıtı kül ve gaza dönüştürmek üretimin amacı de-ğildir. Üretken bakış açısından yakıt ne kadar yavaş değişirse o ka-dar iyidir. Ham madde için tam tersi geçerlidir: Ne kadar hızlı de-ğişirse o kadar iyidir. Verimli üretim şu oram maksimize eder:

Hammaddenin değişme oram

Yakıtın (ve genel olarak aletlerin) değişme oram"'

Manc, Cherbuliez'in "kömür, odun, yağ ve don yağı"m "araçsalmaddeler" olarak betimlemesini kabul ettiğinde, kendisini en iyiifade eder.(I) Fakat emek süreciyle ilgili kendisinin en resmi anlatı-mındaki kullanımı daha az doyurucudur: "Yardımcı hammadde-ler"den söz eder ve boya malzemeleri (ki, ürüne girerler) gibi butanımı hak eden malzemelerin yanı sura, gres yağı gibi hak etme-yen malzemeleri de sıralar.'3' Fakat, Manc'ın bocalamasına karşın,araçsal maddeler, hammaddelerle değil kesinlikle üretim aletleriylebirlikte, bizzat kendisinin arzuladığı işlevsel emek süreci betimle-mesine uygundur.

Yakıt, yüksek fırınlarda olduğu gibi, sadece ham maddeyi ısıt-

"'- Bu iddia sadece geniş anlamda doğrudur, fakat geniş anlamda doğruluk burada işeyarayacak.

"•- Grundrisse, s. 680 (bu bağlamda odun bir yakıt olarak düşünülüyor).

'*- Kapital, C. 1, s. 197; krş. s. 219; Theories of Surplus Vale, C. 1, s. 135-136.

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 35/201

mak için kullanılmaz. Üreticileri sıcak tutmak, soğuk ve neme du-yarlı üretim araçlarını korumak için de kullartılır. Bu son kullanı-mında yakıt, şimdi ele alacağımız binalara benzetilebilir.

 Binalar 

Binalardan, içinde üretimin sürdüğü binaları ve diğer kapalı

mekânları anlıyoruz. Binaların farklı üretken amaçlar için farklıyararlan vardır: Bu durum, üretimde kullanıldıktan kuralım des-tekler. Bir bina sahipliğinin, ekonomik-yapısal bir konumun işgaledilmesini gerektirdiğini ve binaların üretken değerinin sınai tarihiçinde geliştiğini belirterek, onları üretken güçler sayıyoruz.

Alışdmış rollerinde binalar, üretim aletleridirler. Bir bina hemhammadde hem üretim aleti olarak işe yarayacak şekilde tasarlana-bilse de, binalar normalde hammadde değildir. Mağara insanlan,içinde oturduklan mağaraların duvarlarından aygıtlar yonttular,herhalde yontma işini yaparken kuru kalmak için.

Marx, binaları üretim aletleri olarak sınıflandırdı. İngilizce ya-

zarken, "aletler, makinalar, binalar gibi üretim aletlerinden sözeder'" ve Kapital'de, üretim aletlerinin Almanca karşılığı olarak kullandığı Arbeitsmittel başhğı altında da benzer bir liste vardır.®"Makiııayı, binalan, emek aletlerini, her türden kontaynerleri" desabit sermaye öğeleri olarak tarif eder ve Marksçı sabit sermaye,kapitalist mülkiyette üretim aletidir/3»

•Mekanlar 

Mekan ifadesiyle, içerdiğinden soyutlanmış düşünülen tikel bir

m- Ücret. Fiyat ve Kâr. çv. Erdoğan Başar, So! Yaytnlan, 2. Baskı. 1966, s. 50.

'»- Kapital. C. I, s. 219.

<*- Theories of Surplus Value, C. 1, s. 246. Bu son alınlıda "emek aletleri" ve "binalar", bi-nalar emek aletler, olmayacak şekilde, ayrı ayn görünürler, fakat aynı nedenle, makinalarda değildir. Buradaki "emek aletleri". Arbeirsmittel'den (üretim aletleri) daha dar bir sınıfla-ma olan Arbeitsinstrumente'nin karşılığıdır. Bir yerde Manc. fabrikanın, en iyi dunımda "sı-nırlı bir ölçüde" bir Produktionsinstrument  olduğunu söyler ( Ka pi ta l. C. 3, s. 761 (Türkçeçeviride böyle bir ifade bulunamadığı gibi, yazarın verdiği İngilizce kaynağın gösterilensayfasında da böyle bir ifadeye rastlanmadı -çv.)

100

mekan hacmini anlatmak istiyoruz. Bir arazinin sahibi bir toprak niceliğinin sahibidir, fakat aynca toprağm doldurduğu uzayın dasahibidir. Birisini elde tutarken diğerini yitirmesi olgusu bunu gös-terir. Toprağı herhangi bir derinlikte kazınıp taşınabilir, oysa me-kan üzerindeki haklan devam eder. Ya da, bu haklar kendisindenalınıp, mekanın maddi içeriği başka yerde kendisine verilebilir.Mekanı maddesiyle birlikte satabilir, ya da mekanı koruyarak mad-

deyi satabilir. "Arazi" terimi, bir arazi sahibinin sahip olduğu ikişeyi, hem toprağı hem mekanı kapsar.

Mekan, üretken güçler kümesine üyeliği hak eder. Mekan sa-hipliği, kuşkusuz ekonomik yapıda bir konum verir. Bir mekanparçası içeriksiz olduğu zaman bile, üretken bir şeyle doldurulabi-lir, ya da üreticilerin üzerinden geçmesi gerekebilir olduğu içinekonomik bir güç yaratabilir. Boş bir alanın sahibi olan kişi, alanındiğer tarafına geçmeniz gerektiğinde ve altından tünel kazarak, üs-tünden uçarak, ya da etrafında dolaşarak geçmeniz mümkün olma-dığında, hesaba katılması gereken biridir.

Bu nedenle, ekonomik yapı anlatımımıza göre, mekan bir üret-ken güce benziyor. Peki üretimde kullanılıyor mu? Üretken güçler-den beklendiği gibi, zaman içinde üretkenlikte gelişiyor mu?

Kullandıyor mu? Üretken sürece başlamak için vazgeçilmez-dir;0» fakat, herhalde bu yeterli değil/» Daha uygunu şudur: Birmekan parçası, biçimi ya da konumu nedeniyle üretkenlik bakı-mından az çok yararlı olabilir. Dikdörtgenler ve daireler farklıüretken kullanımlara uygun düşerler ve bir enerji kaynağına bitişik bir mekanın üretken kapasitesi, eğer varsa içeriği ne olursa olsun,bundan etkilenir. Mekan az çok yararlı olabildiğine göre, kullanılı-yor sayılır. Kuşkusuz, maddi gereçlerden ve emek gücünden farklıolarak, kullanılıp tüketilmez ve yeniden üretilmesi ve bakılması

gerekmez. Ancak, mutlak güvenilirliği, kullanıldığını yadsımak için zayıf bir neden görünüyor.

'*-- Theories of Surplus Value. c. 2 . s. 24 5. Birkaç sayfa önce aktardığıma balık konusundaki Marx gibi. sofizmden kaçınmahyız.

69

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 36/201

Mekan gelişir mi? Üretken güçlerin geliştiği tezi, küresel olarak ele alınabilir; ,bu nedenle, her tip üretken gücün gelişmesini gerek-tirmez. Yine de, mekanın gelişmesine benzer bir şey gerçekleşir.Bir kere, üretme yeteneğini genişleten -sadece ele geçirilen maddiiçerik nedeniyle değil- yeni mekanların fethi söz konusudur. Ayrı-ca, genel olarak mevcut üretim araçlarının iyileşmiş kulanımındaolduğu gibi, üretken yetinin gelişmesi sayılan mevcut mekanların

iyileşmiş kullanımı da söz konusudur [Bkz. alt-bölüm (6)]. Örnek:Tarlaların verim arttırıcı yeniden parsellenmesi ve makinalann ve-rimlilik arttırıcı yeniden konumlanması. (Burada tarlanın yenidenparselenmesi, mülkiyet haklarının yeniden tahsisi değil, tarımınmaddi profilinin yeniden düzenlenmesi anlamına gelir. Bkz. Bö-lüm VI).

O halde, mekanlar kataloga girme hakkım kazanıyorlar. Fakat

hammadde değildirler ve sanki üretim aletleriymiş gibi de davra-

nanlayız. Bu nedenle, ayrıca sözü edilmeleri gerekir.

Geçim AraçlanÜretim sürecine korunak oldukları, ya da başka şekilde, üretim

sürecinin pürüzsüz işlemesi için maddi olarak gerekli oldukları sü-

rece binalar üretim araçları olarak, sınıflandırıldı. Fakat, üreticinin

giysisi de, en azından belli süreçlerde, benzer bir işlev görür. Çelik 

işçisinin yüz maskesi ve bu şekilde özel olarak dizayn edilmiş her

şey bir üretim aleti sayılmalıdır. Maddi  nedenlerle (toplumsal örf 

ve adetlerle ilgili nedenlere karşıt olarak) çıplak olarak rahatlıkla

yürütülemeyen bir emek süreci, elbisenin üretim aracı olarak de-

ğerlendirilmesini gerektiren bir emek sürecidir.Tüketici olarak insana hizmet ettiği kadar üretici olarak insana

da hizmet eden tek eşya elbiseler değildir. Diğer tüketim araçlanda, en başta da yiyecek, değerlendirilmeyi ister. Tüketiminin nekadar üretken olabileceğini etkileyen yiyecek kalitesi, kuşkusuz,tarihte belli noktalarda iyileşmiştir. Bir tarihçi, geç ortaçağ dünya-

102

smda gerçekleşen yiyecekteki değişikliklerin, üretimdeki büyük ilerlemelerin sorumlusu olduğunu düşünüyor. "Ortaçağ," diye ya-zıyor, "fasulye ile doluydu."0' Çağdaş dünyanın birçok kesiminde-ki "gıda karşı üretkenliği çevrimi" denilen şey, üretken uygun bes-lenmeye kanıttır.

Marx, yiyeceğin üretim araçlarına aitliğini sık sık yadsır. Yadsı-dığım ileri süreceğiz ve daha soma yadsımasını açıklayacağız. Ön-ce geleneksel tanımlandığı şekliyle genel olarak üretim süreci için-de, sonra bizzat emek gücünün üretiminde yiyeceğin üretim aracıolarak statüsünü tartışacağız.

Bir makineyi çalışır durumda tutmak için kullanılan sıvı ve katımakina yağlan üretim araçtandırlar ve çalışma sırasında ya da kısabir dinlenme arasında tüketilen kahve ya da öğlen yemeği de ben-zer bir işlevi yerine getirir. Salt işçilerin keyfi için pişirildiğindekahve üretim aracı değildir: Fabrika duvarına yapılan bir resim, yada hoş bir müzik gibi, çalışma yeteneklerine karşıt olarak çalışmaisteklerini sürdürme aracıdır. Canlı kalmalarına yardım ederek ye-

teneğe de katkıda bulunur ve bu kapasitesiyle, makinalann çalış-masına yardım eden maddelerle bir tutulabilir.'11

Bu nedenle, emek gücünün eylemini sürdürmek için alınan yi-yeceği, o eylemin ürettiği ürünün üretim aracı olarak alıyoruz.Şimdi de tipik olarak işin dışında tüketilen ve bizzat emek gücünüyaratan (ya da yemden üreten) yiyeceği ele alalım. "Bir tüketim bi-çimi olan beslenirken insan kendi bedenini üretir", dolayısıylaemek gücünü.'1'

Yiyecek tüketiminin amacının emek gücünü üretmek olup ol-madığımı sormamız gerekir. Aşağıdaki örneği ele alalım. Bir insan

'"- Lynn White, Jr., Medieval Technology and Social Changt, s. 76.Çalışma yeteneği  ile çalışma isteği  arasındaki önemli farkı, ikisinde de artış vaadinde

bulunan çalışanları ucuza besleme kumpası Luncheon Vouchers'ın proınosyonculan anla-mış: "Bir işveren olarak, elbette, personelinizden en düşük maliyette en yüksek verimi al-mak istersiniz. Louncheon Vouchers, sağlam bir iş teklifidir. Çalışanların takdir edeceği birikramiye ve iyi (>ir öğleden sonra çalışması için sağlam bir temel olan bir öğle yemeğineteşviktir." (Quality renkli gazete eki, çeşitli tarihler).'*- Grundrisse, s. 90.

71

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 37/201

baltayla sürekli bir kütüğe vuruyor ve sonuç olarak ağaç kıymıkla-rı üretilir. Bu işi aylaklık olsun diye, sadece zaman geçirmek içinyapıyorsa, o zaman kıymık üretilmesine karşın, kıymık üretmek adamın amacı değildir ve baltası bir üretim aracı gibi işlev gör-mez; ancak kıymıkların ürün kabul edilmesi durumunda görürdü.Şimdi, yiyecek tüketildiğinde emek gücü üretilir, fakat yiyeninamacı emek gücü üretmek olması gerekmez. Yiyenin amacı emek 

gücü üretmek olmadığı ölçüde, yeme eylemi, yiyeceğin üretimaracı olduğu bir üretim süreci değildir. Fakat insanlar sadece ye-mek için çalışmayıp çalışabilmek için de yedikleri sürece, o ölçü-de, nerede alınırsa alınsın, yiyecek emek gücünün üretim aracı ola-rak sınıflandırılabilir.

Yiyeceği yiyenin dışındaki kişilerin amaçlarının dikkate alın-ması gerektiğini anımsadığımızda, mesele daha da karmaşıklaşır.Ölmek isteyen ve çalışmaya devam edebilmesi için yemeye az çok zorlanan bir köle tarafından alındığında, yiyecek kuşkusuz bir üre-tim aracıdır. Kapitalist, işçinin kapitalistin kendisine verdiği ücretkarşılığında edindiği mallarla kendisini yeniden üretmesini istediğiölçüde, işçinin tüketim araçlarının statüsü konusunda yargıda bu-lunmak güçleşir.

Marx, çifte koşulan bir beygire verilen otu üretim aracı sayar"1

ve o ot ile aym zamanda tüketilebilen o beygirle çift süren kişininöğle yemeği arasında hiçbir fark yoktur. Yine de, "... geçim araç-ları emek sürecinin bir parçasını oluşturmaz'™ dediğini görüyoruz.

Tutarsızlık sadece görüntüdedir. Marx'ın belirlemesi, emek sü-recinin özgül kapitalist anatomisi sunulurken yapdan bir belirle-medir. Bizim burada yapmakta olduğumuz gibi, toplumsal biçi-minden bağımsız olarak üretimin maddi karakterini tartışmıyor.01

Kapitalizm altında üretim araçları tartışmasız sermayeyle satın alı-nır; oysa geçim araçları ücretlerle mübadele edilir ve aktarılan be-

"'-Kapital, s. 197.

"Results of lmmediate Process of Production, s. 1004 (Gösterilen kaynak "DolaysızÜretim Sürecinin Sonuçları" Kapital'in İngilizce baskısında -Harmondsworth, 1976- birbölüm başlığıdır. Türkçe çeviride böyle bir başlığa, ya da bölüme rastlanmadı -çv.)'*- Bu aynmın ayntısı için bkz. Bölüm IV, alt-bölüm (2)

100

lirlemeye egemen olan bu toplumsal farklılıktır. Bu nedenle anakonusunun dışma çıkan ve maddi damardan konuşan Marx, aymsayfada, yukarıda verilen anlatıma tam uygun

geçim araçlarının tüketimi, buharlı motorun kömürü, çarkın ya-ğı, beygirin otu tüketmesi ve çalışan kölenin bütün özel tüke-timleri gibi, fiilen bir emek süreci olayından başka bir şey de-ğildir.0»

şeklinde bir ifadeye izin verir.Emek gücünü eylemü tutmak için alman yiyecek yakıta benze-

tüebilir ve dolayısıyla, özgül bir araçsal madde türü sayılabilir. Fa-kat yiyecek sadece yakıt değildir; çünkü, bizzat emek gücünün ya-ratılmasında, ürünün bileşimine girer, dolayısıyla hakiki bir ham-madde gibi işlev görür. Mutfak gereçlerinden başka, emek gücü-nün üretiminde alet olarak iş gören bir şey varsa, o da, el, dişvb'dır (sindirim organları değil; çünkü, Yoga'nın marifetini gözar-dı edersek, yiyecek, yiyenin boğazından geçtikten sonra, niyet or-tadan kalkar).

Buna göre, bu alt-bölümdeki değerlendirmeler ışığında, aşağı-daki gözden geçirilmiş üretken güçler kataloğunu öneriyoruz,(,)

belli geçim araçları üretim aletleri ve hammaddeler arasında kabulediliyor.

Üretken güçler = Üret im araçları - Üret im alet l er i (a let l er , makinalar ,

binalar , araçsal mad-

d e l e r )

+ H a m m a d d e l e r

+ M e k a n l a r

+ Emek gücü

'"- "Results of lmmediate Process of Production, s. 1004. aynca bkz. tbid. s. 983-98 4, 989;Grundrisse, s. 675, 693; Theories of Surplus Value, C. I, s. 390.

'*- Geniş kabul gören Stalin'in verdiği katalogun eleştirisi için bkz. Shaw, "Productive For-ces and Relations of Production," s. 32 vd.; üretken güçleri listelemeye çalışmak, onlarındoğasını kavramamaktır şeklindeki Althusserci görüşün kavramsal ve metinsel reddi içinbkz. ibid., s. 57 vd.

73

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 38/201

(6) Üretken Güçlerin Gelişmesi 

Bir toplumun üretken yetisi, optimal kombinasyonda çalışanüretken güçlerinin yetişidir. Üretken güçlerin gelişmesi, bu yetininbüyümesidir. Dolayısıyla, üretken güçlerin gelişme düzeyinin stan-dardı, üretkenlik dereceleridir. Başka bir ifadeyle.

Emeğin üretken gücünün artması, sadece, daha fazla ürün eldeetmek için daha az doğrudan emeğin gerekli olması demektir/"

Üretim araçlarının üretkenliğini iyileştirmenin iki yolu ayırtedilebilir. Birincisi, verili üretim araçlarının yerini daha üstünleri-nin alması söz konusu olur. Diğeri ve ondan farklı olarak, eldekiüretim araçlarının iyileşmiş kullanımı söz konusu olur.® Eldekiüretim araçlan, sadece iyileşmiş kullanımın yanıt verdiği ilke ye-niyse, üretken güçlerin bir gelişmesi sayılır. Uzun süreden beri bi-liniyorsa, o zaman iyileşmiş kullanım, mevcut üretken yetinin biruygulanmasıdır, yani o bilgi üretken yetinin bir genişlemesi değil-dir.

Hesaba katılan, fiilen yapılana fiilen harcanan emek miktan de-ğil, belirtilen ürünleri yapmak için ne kadar emek miktarının har-canması gerektiği ya da gerekeceğidir. Bir şeyin üretilmemesi, yada üretilenin, kullanılabilir teknik ve kaynaklara göre verimsiz birşekilde üretilmesi olgusu, üretken güçlerin geÜşme düzeyine aykırıdeğil. Üretim ilişkileri üretken güçleri "kösteklediğinde", sadecegelişmelerini engellemez, optimal kullanımlarım da engeller. Fa-kat, optimalın altında kullanma, üretken güçlerin yetisinin olasıçıktıdan çok fiili çıktıya göndermeyle ölçülmesi durumunda olaca-ğı gibi, üretken güçlerin gelişme düzeyinde bir düşmeyi gerektir-

mez. (Dolayısıyla, bizim üretkenlik kavramımız, emeğin farklı

Grundrisse, s. 831 ca krş. Theories of Surplus Value. C. 3, s. 433-434.

M ant, "yeni kullanım değerlerinin keşfi" ile "bilinen kullanım değerlerinin yeni bir kul-

lanımTnin keşfini ayırt eder. Üretim araçlan kullanım değerleridir ve burada işaret ettiğiüretim araçlarıdır (Theories of Surplus Value, C. 3, s. 440).

100

toplumlardaki fiziksel üretkenliğini karşılaştırırken iktisatçının ku-1 andığı kavramdan farklıdır. Bizim anladığımız üretkenlik, toplum-sal sınırlamalardan suyutlanmış şekilde mevcut araç ve bilgiyle buanlamda üretkenliğin yükselebileceği maksimumdur.)*"

Şimdi, üretkenlikte bir artış, şu bölmenin değerinde bir artışolarak tanımlandı:

Ürün büyüklüğü

Bu ürünü üretmek için gerekti dolaysız emek miktan

Doğrudan emek, ürünü yapma araçlarım üretmeye harcanan za-man da dahil, üründe harcanan kişi-saat sayısıdır. Göreli olarak so-runsuz bir nosyondur.® Fakat kesirin payım ele almak çok kolaydeğil. Burada "büyüklük" ne anlama gelebilir?

Ürünün kimliği değişmez olduğunda sorun yok; çünkü, o du-rumda "daha fazla ürün" basit bir düşüncedir. Eğer aym zamandadaha fazla, ya da daha az zamanda o kadar p ürünü üretilebilirse, ozaman, p ürünüyle ilgili üretkenlik açıkça yükselmiştir. Fakat ta-

rihsel materyalizm, üretken güçlerin bir bütünlük olarak tarih için-de geliştiğini ileri sürer ve dolayısıyla, toplumlann üretken yetile-rini, ayn ayn tekil ürünler bakımından değil, toplam olarak karşı-laştırmamızı emreder. Bu, sorun yaratabilir.

Elbette, eğer Sİ 'de üretilebilen her şey 52'de de üretilebilir ve52'deki her şey de S/'dakinden daha az zamanda üretilebilir olsa,o zaman, üretkenliğin 52'de daha yüksek olduğunu iddia etmek için ortak bir ürün büyüklüğü ölçüsüne gerek duymayız.® Fakat,52'deki güçlerin bazı ürünler bakımından S/'dekilerden üstün, ba-zı ürünler bakımından daha az yetili olduğunu varsayalım. O za-

- Bizim üretkenlik anlayışımız, bazı iktisatçıların ifadeyi kulandığı şekliyle, "tekniklerinen iyi uygulanması" tarafından da belirienmez, zira bunlar, burada konu dışı olan faktör fi-yatları tarafından koşullandırılırlar. Bkz. Şalter, Productivity and Technical Change.">- Burada kalifiye emeği basit emeğe "indirgemeye" gerek olmadığına dikkat edin: Bu ko-nu, şu andaki tartışmanın dışındadır.

Böyle bir yargının örneği için bkz. Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı, s. 43; ve krDobb, Welfare Economics, s. 29.

75

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 39/201

man, 57 ile 52 arasında global bir üretkenlik karşılaştırması nasd

yapabiliriz?Belli durumlarda, biraz önce saptanan karşılaştırma tipi, ortak 

bir ürün büyüklüğü ölçüsü olmadan yine de olanaklı olacaktır. Ohalde, hem 57 'de hem 52'de her üreticinin üretken bir şekilde çalı-şabileceği zaman uzunluğunun günde 12 saat olduğunu varsaya-

lım: Marjinal ürün, bu noktanın ötesinde negatiftir. Sadece üç ürü-nün, p,q ve r ürünlerinin var olduğunu düşünelim. Sİ 'de bir birim p üretmek 3 saati, bir birim q üretmfek 4 saati ve bir birim r üret-mek 5 saati alıyor. 52'de ise, bir birim p üretmek 2 saati, bir birimq üretmek 3 saati ve bir birim r üretmek 6 saati alıyor. O zaman,52, p ve q bakımından daha fazla, r bakımından daha az üretken-dir. Bununla birlikte, S2'de, birer birim p, q ve r üretildiğinde 12saatin sadece 11 saatinin kullanıldığına dikkat edin. Diyelim ki,geriye kalan saat r üretmeye ayrıldı: O zaman, o saatte bir miktar r üretildiği sürece, bir ürünün birimleri ile diğer ürünün birimleriarasında herhangi bir oran belirtmemiş olsak bile, 52'nin global

olarak 57'den daha üretken olduğunu söyleyebilirdik.Yukardaki örnekte, sadece çalışma saatlerinin belirtildiği gibi

ayrılması durumunda, en azından bir ürün bakımından 57'in üret-kenlik açısından 52'den üstün olduğunu varsayıyoruz. Fakat, geneldurum şöyledir: Sİ, bazı şeyleri (hatta pek çok şeyi) S2'den dahaüretken bir şekilde üretebilmesine rağmen, eğer Sİ 'de üretilebilirkişi başma ürün kolisi karşılığında, her ürünün en azından 5/'dekibir ürüne denk olduğu bir koli üretilebilirse ve en azından bir ürü-nü daha büyükse, 52 toplam olarak açık bir şekilde daha üretkenkalır.

Fakat, biraz önce açıklanana benzer prosedürler, bütün kavrana-

bilir durumlarda açık sonuçlar vermez ve 57'de üretilebilen birürün 52'de kesinlikle üretilemez olduğunda, uygulanamaz. Hangievrenin daha üretken olduğunu halletmek için, ayrı tür ürünlerinkarşılaştırmalı nicelik büyüklüklerini belirleme yöntemine gerek duyacağımız durumlar tasarlanabilir. Fakat Marx'ın kendisi, böylebir yöntemin kullanışlı olmadığını ima eder:

100Farklı üretim alanlarındaki üretkenlik karşdaştırıhrsa, bu sade-ce göreli yapılabilir. Başka bir ifadeyle, keyfi bir noktada, örne-ğin, kendir ve ketenin değeri, yani bunlarda cisimleşen emek-zamanının bağlaşık nicelikleri 1:3 olduğu zaman, başlanır. Buoran değişirse, o zaman, bu iki farklı tip emeğin üretkenliğinindeğiştiğini söylemek doğrudur.'"

Bu görüş, başka şeylerin yanında, s alanındaki üretkenliğin t alanında olduğu kadar yüzde jc yükseldiğini ya da düştüğünü söy-lememize izin verir, fakat alanları kesen doğrudan üretkenlik karşı-laştırmasını yasaklar.

Yukarıdaki metinde Marx, doğru karşılaştırmalarının uygulana-

bilirliğini yadsımayla ilgilenir ve toplumların göreli üretkenlik güçlerini değerlendirmek için herhalde gerekli de değildir. Burada

kaba karşılaştırmalar yapdacak. Peki bu bile nasıl yapılabilir?

İki farklı tür ürün derlemesi, her derleme kendi içinde ve derle-

meler arasında büyüklük açısından amaca uygun şekilde karşdaş-

tınlmaz. Elbette, oylumlarım ve ağırlıklarım belirtebiliriz; fakat bubüyüklükler arasındaki oranlan konu dışı kalır. Kaba karşılaştırmadeğerlerimizi bulacaksak, ürünlerin nicelikleriyle nedensel olarak 

bağlantılı bir şeye bakmalıyız. Doğal bir öneri şudur: İnsan gerek-sinmelerini karşılama, insan refahına katkıda bulunma kapasite-lerini değerlendiririz. Eğer s toplumunun güçleri, t  toplumundan

daha fazla kişi başma gereksinme tatmini üretebilir durumdaysa,s'nin üretkenlik bakımından daha güçlü olduğu sonucuna varabili-

riz. Bunun sadece kaba bir standart verdiğini okuyucuya söyleme-ye gerek yok. İşin içine giren birçok güçlük geçerliliğini tehlikeye

sokar.Birincisi, insanların gereksinme duydukları ya da istedikleri

- Theories of Surplus Value. C. 2, s. 85. (Marx, cn azından bir emek tipinin üretkenliğinindeğiştiğini söylemeliydi). Marx, burada geniş dünya-tarihsel anlamında üretken güçlerin ge-lişmesiyle ilgilenmez. Krş. ibid., s. 110 vd.

77 

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 40/201

şeyler, tarih içinde değişmez değildir. Değişmez olsaydı, -diğergüçlükleri bir tarafa bırakarak- iki toplumdaki düşkınklıklannmkarşıhştırmalı bir ölçüsü konusunda yargıda bulunabilir ve dahamutlu olanın üretkenlik bakımından daha güçlü sayabilirdik. Fa-kat, gereksinmelerin tarih içinde genişlediği ve nitelik değişikliği-ne uğradığı Marksçı bir ısrardır ve üstelik sağlam bir ısrardır. Bu,

gereksinmeleri karşılama kapasitesini uygun bir ölçü olmaktan çı-karmaz; fakat pratikte uygulanmasını güçleştirir.

İkincisi, fiili üretim değil, üretilebilir olanın hesaba katıldığınıanımsayalım. Bir toplumun kaynaklan, halkının refahı balonundanyanlış tahsis edilmiş olabilir. Örneğin, silah üretimine aynlan kay-nakların başka amaçlara yöneltilmesi durumunda ne kadar gerek-sinmenin karşılanacağını söylemek kolay değil, fakat bilmemiz ge-reken bir şeydir.

Üçüncüsü, bir toplumdaki bütün hoşnutluklar ve düşkınkhklan,o toplumun ürettiklerine ya da üretmediklerine atfedilemez. Salgınbir hastalıktan,(I) ya da kötü hava koşullarından,® ya da evlilikteki

istikrarsızlıktan kaynaklanan üzüntülerin suçu, yetersiz üretken ye-tiye kolayca yüklenemez. Dahası, neyin üretken güçlerin niteliğin-den kaynaklandığını neyin kaynaklanmadığını söylemek de her za-man kolay değildir. Üretken güçlerin verimli kullanımı, aile yaşa-mı üzerinde mutsuz sonuçlar doğman bir iş değişikliğini gerekti-rirse, bu durum, üretken güçlerin refaha katkı kapasitesini düşürürmü?

Demek ki, gereksinmelere gönderme bizi doğru yöne bakmayayöneltir; fakat orada gördüğümüz şey bazen köşeli olmaz.

Sorunun boyutlan abartılmamalıdır. Amacımız, tarihe uygula-

nabilir bir teori inşa etmektir. Tarihin seyri, birçok olabilirliği ger-çekliğe dönüştürür, fakat bütün olabilirlikleri değil; o nedenle, bazızor karşılaştırmalan pratikte yapmak zorunlu olmayacak. Aynca,

"'- Genel olarak zayıf bir tıbbi bakım düzeyine karşıt olar ak m- İklim ve coğrafi özellikleri üretken güçlerden ayırmak güç olmasına karşın: Bkz. Bl. IV 

s.96-97 78

teorinin iddialan, büyük olsa da sınırsız değildir. Bu, kavramsalsorunun pratik önemini biraz daha azaltır. Şimdi bu iki noktayı ge-liştiriyoruz.

Çağdaş Birleşik Devletler'in üretken güçlerinin, ortaçağ İngil-tere'sinin üretken güçlerinden daha ileri olduğunu güvenle söyle-mek mümkündür. Yine de, gereksinmeler, zevkler ve fırsatlar o ka-dar çok değişmiştir ki, o zaman üretilen birçok şey şimdi üretilmi-

yor. Bu, göründüğü gibi bir güçlük değil; çünkü, mesele bir iirünüüretmenin ne kadar zaman aldığı değil, ne kadar zaman alacağıydı:Üretilmemiş ürünler hesaba girebilir. Fakat, üretilmemiş ürünleriyapmak için gerekli becerilerin ve/veya gerekli hammaddelerin ar-tık var olmadığı yerde, sorunlar ortaya çıkar. (Gerekli üretim alet-lerinin yokluğu bağımsız bir sorun değildir. Eğer bulunamıyorlar-sa, bunun nedeni, onlan yapmak için gerekli becerilerin, ya dahammaddelerin ya da ikisinin bulunmamasıdır.)

Yitirilmiş bir becerinin nasd tekrar kazanılacağı bilinse, sorunhafifler; çünkü, o şeyi üretmek için gerekli toplam zamana, o bece-riyi öğrenmek için gerekli zamanı ekleyebiliriz. Fakat, gerekli bil-ginin yitirilmiş olduğunu ve yeniden keşfi konusunda hiçbir fikrinolmadığım varsayalım. O zaman sorun yerinde durur; fakat fiili ta-rihle ilişkisinde elzem değildir. Bilginin gelişimi aslında o kadarkümülatiftir ki, yitirilmiş bilginin ortaya koyduğu güçlükler büyük önem arzetmez. Bilgiyle bağlantılı sınırlılıklar söz konusu olduğusürece, Birleşik Devletler, söz gelimi Nötre Dame Katedralindebulunan türden renkli camlar gibi eriminin ötesinde kalan belliürünler hariç, ortaçağın üretebildiği her şeyin daha fazlasını ürete-bilir. Öyleyse, her şeyi hesaba katarak Birleşik Devletler'in ortaça-ğın sahip olduğundan daha üretken yetiye sahip olduğu sonucuna

varabiliriz. Gereksinme kavramını ele almak kolay değil; fakat, otürden renkli camların elde edilemezliğinin bunaltıcı bir düş kırık-lığı yarattığım savunmak da zordur.

Araştırma (hem yatay hem dikey) yeni kaynaklan kullanımahazır hale getirdiğinde ve çalışılması daha kolay ve bu nedenle

79

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 41/201

ürüne çevrilmeleri için daha az zaman isteyen yeni yaratılan mad-deler kullanıldığında hammadde arzı gelişir.'" Fakat bilgiden farklıolarak hammadde, ne yazık ki birikmez ve verili ürünler için mad-delerin seyrek olduğu ya da artık var olmadığı gerçek durumlarlayüz yüze kalırız. Sorundan kaçmak için, üretkenliğin yalnızca birbilgi meselesi olduğuna hükmedebiliriz; böylece uygun soru herzaman şöyle olur: Büinen verili  olması durumunda, gerekli ham-

madde elde olsaydı p üretmek ne kadar zaman alırdı? Fakat bu işeyaramaz. Zira, üretken güçlerin geüşme düzeyinin ekonomik yapı-nın biçimini belirlediği söyleniyor ve ekonomik yapı, olgusallığabu kadar karşıt bir şeye duyarlı olmaz. Üretilmesi olanaklı olan şeytarafından belirlenir, hakiki olmayan bir şey hakiki olsaydı üretil-mesi olanaklı olacak şey tarafından değil. Eğer "kaynak krizi" ba-zılarının dediği kadar ciddiyse,(,) bu durum, işgününün önemli de-recede azalmasına dayanan komünizm biçimlerinin gerçekleşmesi-ne gerçek bir tehdittir; zira bu komünizm biçimleri, astronomik de-recede yüksek üretken yeti düzeylerini gerektirir. Demek ki, üret-ken yetinin düzeyi tek başma bügiyle saptanamaz.

Şimdi teorinin iddialarım anımsayalım; zira, sadece bu iddialar-la bağlantı içinde üretken yetiyi değerlendirme ölçütlerine gerek-sinmemiz var. Üretken güçlerin gelişme düzeyi, onlarla birlikte varolan ekonomik yapının doğasmı açıklar şeklindeki tezden birazönce söz ettik. Böylesi açıklamalar mevcut üretken yetinin hem ni-teliğine hem niceliğine dayanır. Yani, sadece ne tür üretken güçle-rin elde olduğuna değil, üretken güçlerin verdiği üretken yetininbüyüklüğüne, standart bir ölçüsünü bulmaya çalıştığımız büyüklü-ğe de dayanır. Ekonomik yapı, yetiyi cisimleştiren olanaklardansoyutlanarak alman üretken güçlerin yetişme göndermeyle ikinci

biçimde açıklandığı sürece, açıklama için esas mesele, gücünün

"'- Hammaddelerde üretkenlik artırıcı değişiklikler için bkz. Theories of Surplus Value,

c. 3, s. 445.Bu konuda kısa yorumlar için bkz. Bl. XI, alt-bölüm (9).

100 80

yettiği artık üretiminin miktarıdır. Bu bağlamda artık üretimi, doğ-rudan üreticinin vazgeçümez fiziksel gereksinmelerini karşdamak,emekçi sınıfı yeniden üretmek için gerekli olanın ötesindeki üre-timdir.'" Gelişme düzeyi kavramının açıklayıcı rolü dikkate alındı-ğında, üretken güçlerin gelişmesi, olanaklı kıldıkları artıktaki bü-yümeyle saptanabilir ve artık da, üreticilerin hayatlarını idamesiiçin gerekli çalışma zamanı çıkartıldıktan sonra geriye kalan gün

miktarıyla saptanabilir. (Kullanılabilir artık zamanının ne kadarı-nın, fiilen üretime aynldığı önemli değil).

Bu saptamaların, soyut üretkenlik çözümlemesinde doğrulan-maları yoktur, fakat, teorinin gereksinmelerine hizmet ederler. Ohalde, karşılaştırmalı üretkenlik kavramına mussallat olan güçlük-lerin birçoğunun teorik olarak geçersiz olduğu anlaşılıyor. İki ge-lişme sahnesini, Sİ  ve 52'yi ele alalım. Varsayalım ki, Sİ 'de vaz-geçilmez geçim araçlarını üretmek tüketici başına günlük üç saatialıyor ve geri kalan zamanda, belli miktarda lüks mallar üretüebili-yor. 52'ye gelince "gerekli emek" iki saate düşmüş; fakat geriyekalan zamanda (ki diğerinden bir saat fazladır) Sİ 'deki lüks mal-lardan birinin dörtte üçü üretilebiliyor, diğer tür lüks mallar üreti-lemiyor. SI  ile 52 arasında üretken yetide artma mı olmuştur, geri-leme mi? Soyut olarak soruya yanıt verilemez ve kuşkusuz, kesinyanıt vermenin hiçbir aracım geliştirmemişiz. Fakat teorik olarak merkezi bir anlamda, gerçekten de artma olmuştur.

"'- Diğer önemli fakat farklı artık kavramları: (1) Üreticilerin tarihsel olarak gelişmiş gerek-sinmelerini karşılamak için gerekli olanın ötesinde üretim (Bkz. Kapital, 18$-187); (2) üre-tici olmayan sömürücünün kendine mal ettiği üretim.

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 42/201

-I II -

Ekonomik Yapı

(1) Üretken Güçlerde Sahiplik Hakları

Bir toplumun ekonomik yapısı, bütünsel üretim ilişkileri küme-sidir. Üretim ilişkileri, hukuksal sahiplik ilişkileri değil kişiler veüretken güçler üzerinde fiili güç ilişkileridir. Fakat, üretim ilişkile-rini sahiplik ilişkileri olarak temsil etmek gelenektir*" ve şimdi sa-hiplik kavramının kimi özelliklerim belirterek ekogomik yapı anla-yışımızı derinleştiriyoruz.

Bir nesneye sahip olmak, o nesnenin kullanımı ve durumu hak-kında bir dizi hakkı kullanmaktır. ("Hak" ifadesini geniş anlamda,

Hohfeld'in iddia ettiği gibi, herhangi bir hukuksal avantajı, ayrıca-lığı ve dokunulmazlığı kapsayacak şekilde kullanıyoruz).1" Haklar,nesnenin niteliğiyle ve geçerli hukuksal sistemin doğasıyla sınırlı-dır. Tipik sahiplik haklan şunlardır: Bir o nesnesini kulanma hak-kı; o'nun kullanımıyla üretilen geliri alma hakkı; başkalarının o'yukullanmasını önleme hakkı; o'yu yok etme hakkı; o'yu devretmehakkı vb.

Bir kişi bazen bu haklardan bazılarına sahip olur bazılarına Ol-maz ve hangi haklar kümesinin sahipliği oluşturmaya yeterli oldu-ğunu belirlemek için hukukçulara gerek duyulabilir. Bu soruya ya-nıt, hukuk tarihi için önemli olsa da, bizim amaçlarımız bakımın-

dan önemsizdir. Yasa, bir binanın sahibinin, binayı o anda kulan-makta olan uzun süreli kiracı değil tam iyelik hakkım elinde tutan

"'- Üretim ilişkilerinin hukuksal tarifinin d işarda bırakıldığı Bl. VlI I'de verilen nedenlerle

MarVın kendisinin de yaptığı gibi.Bkz. Fundamenıal Legal Conceplions, s. 71.

83

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 43/201

olduğunu ilan edebilir. Burada sorun, sahipliğin kendisi değil, sa-hipliğin öğeleridir. Bu öğeler, sözü edilen haklardır ve bütün para-digmatik sahiplik durumlarını belirten o mülkü üzerinde bazı hak-lara sahip olduğu sürece o'nun sahibine (bir sahiplik biçimine) *diyeceğiz. Bugün, bireysel kapitalistlerin kendi holdingleri üzerin-de bir zamanlar sahip olduklarından daha az hukuksal takdir hakla-rı vardır. Sahibi olduklan şey üzerinde çok az haklan vardır ve bi-

zim dilimizle, daha az ölçüde yaptıklan şeyin sahibi olduklan söy-lenebilir.'"

O nesnesi üzerindeki haklar, bir çok kişiye dağılmış olabilir.X'in o üzerinde r hakkı, y'nin 5 hakkı olabilir: Tam iyelikli kişi, ki-racının tek başma sahip çıktığı o'nun gelir konusundaki tam iyeli-ğini devretme hakkına sahip olabilir. Ya da, kişiler bir binaya ortak sahip olduklarında olduğu gibi, hem x'in hem y'nin o üzerinde rhakkı olabilir. Böylesi durumlarda her birinin o nesnesine kısmensahip olduğundan söz edebiliriz.

Aynca, kişiler bir binanın sahipliğini paylaştıklan hakle tama-mına ortak sahip olmadıkları zaman olduğu gibi, o nesnesi, x'in bir

kısmı üzerinde y'nin diğer kısmı üzerinde haklan olacak şekildebölünmüş olabilir: Örneğin, birisi en üst kata diğeri en alt kata sa-hipse. Burada, her birinin o'nun bir kısmına sahip olduğunu söyle-yebiliriz.

O halde, bir şeye kısmen sahip olmayı onun bir kısmına sahipolmaktan ayırt ediyoruz. Bu dört olasılık yaratır:

1. x, o'nun tamamına bütünüyle sahiptir.2. x, o'nun tamamına kısmen sahiptir.3. x, o'nun bir kısmına bütünüyle sahiptir.4. x, o'nun bir kısmına kısmen sahiptir.

Son üç koşulu pratikte ayırt etmek çoğunlukla güçtür. Eğer ben,

binanın üzerinde gündüz haklara sahipsem ve siz de geceleyin sa-

Bundan kapitalist sınıfın üretim araçları üzerinde daha az denetime sahip olduğu sonucuçıkmaz. Bireysel kapitalistin denetiminde bir azalma, bir sınıf olarak kapitalistlerin, örneğindevlet eliyle artan deneüminden kaynaklanabilir. Örnekleme için bkz. Kidron, Western Ca-

 pitalism, s. 9-11. Krş. Alman İdeolojisi, s. 387-388 (Alman İdeolojisinin Türkçe çevirisindebu sayfalar çevrilmemiştir -çv.)

102

hipseniz, her birimiz binanın (zamansal) bir kısmına mı sahibiz,yoksa her birimiz ona kısmen mi sahibiz? Sahipliğin 2 ya da 4'tekibiçimlerden birindeki gibi olması çoğunlukla önemlidir, fakat han-gisinde olduğu önemli değil. O nedenle, üç seçeneği de belirsiz birşekilde kestiğini kastederek jr'in o'nun birazına sahip olduğunusöyleyeceğiz. Dahası, l'in kısaltması olarak "X, o'nun tamamınasahiptir" diyeceğiz ve verili bir o bakımından 1 ila 4'ten hiçbirineuymayan bir x'in o'nun hiçbir şeyine sahip olmadığından söz ede-ceğiz.

Köle sahibinden farklı olarak manor-beyi, kendisine bağlı üreti-cinin emek gücünün sadece birazının sahipliğine sahiptir. Sadecezamanın bir kısmı için serfe emek ğücüyle ne yapacağım söylemehakkı vardır. Proleterden farklı olarak serfin, kendi emek gücüüzerinde sadece bir kısım haklan vardır; fakat proleter de kullandı-ğı üretim araçlan üzerinde hiçbir hakka sahip değilken, serf birazı-na sahiptir. Lord, ona ait toprak parçasına el koyamaz; oysa prole-terin kaybedecek hiçbir üretim aracı yoktur. Doğrudan üreticilerinsahiplik konumlarım şöyle tablolaştırabiliriz:

KÖLE SAHİPTİR SERFPROLETER BAĞIMSIZ ÜRETİCİ

TABLO: 1 Kendi 

 Emek Gücünün

hiçbir kısmına

birazına

hepsine

hepsine

 Kullandığı

Üretim Araçlarının

hiçbir kısmına

birazına

hiçbir kısmına

hepsine

Tablo, üç bağımlı üreticiyi'" ve bir bağımsız üreticiyi veriyor.Biri kendi emek gücünün ve üretim araçlarının hiçbir kısmına, bi-razına ya da tamamına sahip olabileceğine göre, değerlendirilecek toplam dokuz durum vardır. Diğer beşine dönüyoruz.

'"- "Bunlar, üç büyük kölelik biçimidir": Engels, "Ailenin. Özel Mülkiyetin ve Devletin Kö-keni," Marx-Engels, Seçme Yapıtlar, C. 3, çv. Mihri Belli ve diğerleri. Sol Yayınlan, 1979içinde, s. 404.

85

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 44/201

(2) Üreticilerin Olanaklı ve Olanaksız  Sahiplik Konumları

Tablo: 1 'de dikkate alınmayan beş kombinasyon:

TABLO:2 Kendi Kullandığı

 Emek G ücünün Üretim Araçlarının

(5) SAHİPTİR hiçbir kısmına hepsine(6) " birazına hepsine(7) «• hiçbir kısmına birazına(g) «• , birazına hiçbir kısmına(9) 14 hepsine birazına

Bu konumlardan hangileri makuldur?Djırum (5), tutarsız bir haklar kümesini tarif ediyor. Zira, (5)'in

belirttiği gibi eğer x, kullandığı bütün üretim araçlarının tek  sahi-biyse, başka bir kişinin yönlendirmesi ya da müdahalesi olmadanonları kullanmaya yetkilidir. Ancak, (5), x'in kendi emek gücününtasarrufu üzerinde hiçbir yetkisinin olmadığım da belirtiyor. De-mek ki, onun emek gücüyle ilgili söylenen şey, onun üretim araçla-rıyla ilgiü söylenenle bağdaşmıyor. [Durum (7)'yi ele aldığımızdagörüleceği gibi, bir üreticinin kendi emek gücüne sahip olmaması,kendi üretim araçlarının bir kısim sahipliğini elinde tutmasıylabağdaşır.]

(5)'in olanaksızlığı tuhaf görünebilir; çünkü (5), kendi emek gücünün tamamına sahip, fakat hiçbir üretim aracına sahip olma-yan proleterin ayna-imgesidir ve proleter de, olanaksız değil, fiili-dir; Fakat, bu şemalarda emek gücünün rolleri ile üretim araçlanarasında gerçek bir denksizlik vardır. Proleter, toplumun genel ya-salarını ihlal etmemek kaydıyla, emek gücüyle istediğim yapabilir

ve onun sözleşmeli rızası olmadan onun emek gücüyle hiçbir şeyyapdamaz. Elbette, istediği her üretim aracıyla çalışamaz, fakat budurum, genel olarak yasadışı davranışın dışlanmasından kaynakla-nır. Denklik bakımından, (5)'te tarif edilen kişi, üretim araçlarıüzerindeki varsayüan sahipliği nedeniyle, yasa çerçevesi içinde o

102

araçlarla istediğini yapabilir; ancak, genel bir yasa olmayıp onuntikel durumunun hukuksal bir özelliği gereği onlarla istediği gibiçalışması yasaklanmış olması bu durumu dışlar. Kendi emek gücü-nün sahibi olmazsa, kendi üretim araçlarının tamamına bütünüylesahip olamaz.

Dunım (6), (5)'teki aynı nedenle olanaksızdır. Emek gücünekısmen de olsa başka birisi sahipse, bir insan üretim araçlarının sı-

nırsız kullanımına sahip olamaz."'Diğer yanda, durum (7) tutarsız değil. Bir insanın emek gücü-

nün bütünüyle başka birinin emrinde olması, kullandığı üretimaraçlarında bazı haklan elinde tutmasıyla bağdaşır, örneğin onlansatmaya ya da kiralamaya yetkili olabilir. O halde, bu olanaklı birdurumdur; fakat bundan sınırlı bir çıkan vardır. (7)'yi, kullandığıüretim araçlarının (birazına) kısmen sahip bir köleden fiilen ayırtetmeyecektir. Örneğin: Başka birinin emek gücüne tam sahiplik,emekçinin kendi emek gücünü kullanmasının karşılığını vermedenemek gücünün kullanımını yönlendirme hakkım gerektirir. Stan-dart olarak, yabancı sahip, emekçiden çalışmaya devam edebilmesi

için hayatta kalmasını isteyecektir, bu nedenle, vazgeçilmez geçimaraçlarım almaşım gerçekten sağlayacaktır. Şimdi varsayın ki, kul-landığı üretim araçlan kendisine ait olduğu için, bir bedel almahakkı vardır. O zaman efendi, bedava ona verdiği geçimliği, emek-çinin üretim araçlarının "sahibi" olarak aldığı miktar oranındaazaltabilir. Demek ki, emekçinin konumu fiilen köleninkinden üs-tün değildir.'2' (Kuşkusuz, efendinin geçimlik oram düşürmesi ge-rekmez, fakat biz üretcilerin hak olarak elde ettiği ve üretici (7)'ninefendinin oram düşürmesi karşısında hiçbir hakkı olmadığıyla ilgi-leniyoruz. Şuadan kölelerin efendileri, hayatta kalmalan için ge-rekli olandan fazlasını da kölelerine verebilir.)

"'- üretim araçlarının fiziksel niteliği, kendi emek gücüne sahip olmaması hususu, üretimaraçlarını engelsiz kullanmasının önünde engel oluşturmayacak şekildeyse. Örneğin, gündebir saat geceyarısından sonra başka birinin hesabına çalışmakla yükümlüdür ve uygun üretim araçları gündüz kullanılabilir.

"'- üretim araçlarının kira maliyetinin, her zamanki geçimlik oranını aştığı bir durumda, yukardaki akıl yürütme geçerli değildir.

87 

*

bi i i i l bili B ükü lülükl bi l l k il i ü

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 45/201

Durum (8)'de, üretici kendi emek gücünün birazına sahip, üre-tim araçlarının hiçbir kısmına sahip değildir. Bu üreticinin kısmenköle, kısmen proleter tarzında özgür olduğunu söyleyebiliriz. Ör-neğin: Günün ya da ydın belli bir süresi için, belirli bir kişi hesabı-na çalışmakla yükümlüdür; fakat geri kalan zamanda da, emek gü-cünü, eğer bulursa kimi isterse ona satabilir. (8), toprağım (üretimaraçları) yitirmiş fakat bazı geleneksel yükümlülüklerine devam

eden serfler anlamında, serf üe proleter arasında olası bir geçiş bi-çimidir.

Durum (9), kullandığı üretim araçlarının birazına sahip bir pro-leteri, ya da kullandığı üretim araçlarının tamamına sahip bağımsızbir artizanı ya da köylüyü tarif eder. Birinci seçeneğe alt-bölüm(4)*de bakacağız. Böyle bir üreticinin fiili konumu, bağımsız ileproleter arasındaki bir süredurumun bir noktadadır (aşın uçlan dış-lamadan).

Tablo: 1, sadece merkezi durumlan sergiler ve o halde bile, ol-dukça idealdirler. Gerçek tarih, önemli gölgeler ve anlamlı ara du-rumlar sergiler. Bütünüyle efendisinin tasarufunda olan bir köle

düşüncesi, nadiren örneklendirilir. Eski zamanlarda köleler kendimülklerine -kendilerinin kullandığı üretim araçlarından tamamenayn- sahip olabüiyor, ticaret yapabiliyor ve özgürlüklerini kazana-biliyorlardı.'" Gelişmiş Roma Hukuku, köleyi hemen hemen Tablo:l'de sunulduğu gibi tanımlıyordu;'2' fakat kölenin hukuku fotoğra-fı, gerçekliğe bütünüyle uymuyordu."" Herhalde tek "hakiki" köle-ler, kadırga köleleri ve benzer mahkum emek olmuştur. Serileregelince, önemli ölçüde farklı biçimlerde kendi emek güçlerininüzerinde yetkiden yoksundurlar. Lordun sahip olduğu hakimiyetangarya, ayni ödemeler, para rant, tekelleşmiş gereçler için (beyindeğirmeni gibi) yapılan ödemeler v e / v e y a törensel geçici ödemeler

Bkz. Fınley, The Ancienl Economy, s. 64.Bkz. Grundrisse, s. 245.

"Sahiplerinin bir maldan başka bir şey değilmiş gibi davrandığı kara bahtlı bireysel köle-ler vardı; fakat bir bütün olarak köle nüfusa, böyle basit bakıldığı hiçbir toplum bilmiyo-rum." Finley, The Ancienl Economy, s. 67.

100 88

biçimini alabilir. Bazı yükümlülükler bireysel olarak serilerin üze-rindedir, bazdan ortaklaşa beylerini geçindiren köylü topluluğuüzerindedir. Proleterler, (9)'u tartışırken gördüğümüz gibi, artizan-lara karışırlar ve artizanlar birçok bağımsızlık tarz ve derecesindenyararlanırlar. Yıldan yda bütün ürününü bir tek tüccara satan zana-atçının, gerçekte hukuken olduğu kadar bağımsız olması olası de-ğildir ve köylüler değişik bakımlardan ve derecelerde bağımsız

olablirler.Tablo: 1, bağımlı üreticiler kümesi içinde köleleri, serileri veproleterleri ayırt etmeyi murat etmektedir. Aynca, köleye ve serfeatfettiği özellikler, bu statülerin işgal ettikleri yer açısından yeterli-dir, fakat bir kişi, proleter olmadan kendi emek gücüne sahipkenkullandığı üretim araçlarının hiçbirine sahip olmayabilir. Yüksek ücretli mimarların işlerinde kullandıklan aletlerin sahipleri olmala-n gerekmez; fakat proleter değildirler. Tablo: 1, x bağımlı bir üreti-ciyse ve de kendi emek gücünün sahibi olduğu halde, üretim araç-larının sahibi değilse, onun bir proleter olduğunu söyler. Kademe-lendirme, bağımlı üreticiler kümesi içindedir. Peki, bir bağımlıüretici nasd bir şeydir?

(3) Bağımlılık 

Bakımhlann amirleri vardır ve köle, serf ve proleter örneklerin-de bunlar. Tablo: l' in "hiçbir kısmına" ve "birazına" sırasına koy-makla üreticilerden esirgediği haklan kullanan efendi, bey ve kapi-talisttir. Üç tip doğrudan üreticimize bağımlılık statüsü vermeyihaklı gösteren en az üç olgu var:

(1) Hepsi, kendileri için üretim yapmayıp başkaları için üretir-ler. Amir onların ürettiği ürünü kontrol eder; onlar, çoğunlukla hiç-bir şey üretmeyen amirin ürününü kontrol etmezler. (Efendi ve ka-

pitalist, bütün ürünün dolaysız alıcısıdır; oysa bey, ürünün artık kısmım alır.)

(2) Üretim sürecinde, çoğunlukla amirin otoritesine tabidirler,amir onların otoritesine tabi değildir. (Otorite doğrudan kullanıla-bilir, ya da bir gözetmene havale edilebüir).

(3) Yaşamları amirleriyle ilişkilere bağlı olduğu sürece amir ler üretim araçlarının kontrolünü sermayeden zorla almaya başla

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 46/201

(3) Yaşamları amirleriyle ilişkilere bağlı olduğu sürece, amir-lerden daha yoksul olma eğilimindedirler. Her üretici olmayan, her ,üreticinin aldığından daha fazla üretimin meyvelerini alır. BazıMarksistler, gelir farklılıklarının ve servetin sınıfların oluşumundatemel bir rol oynadığını yadsırlar. Fakat gelir ve servet, üretkengüçler üzerindeki hakimiyeti yansıtabilir ve bu hakimiyete dönüş-türülebilir. Sonuç olarak, Marksçı yöneten ve yönetilen sınıflar ay-rımında gelir ve serveti hesaba katmak uygundur.

Marksist olmayanlar, ayncalıkhlarla bağımlı olanlar arasındakarşılıklılık bulmaya alışmışlardır. Lordun aldığı erzak karşılığındakoruma sağladığı; kapitalistin aldığı kâr karşılığında, maddileşme-me riskini üsüendiği söylenir.'1' Eğer durum buysa, bu olgular, ilerisürülen anlamda bağımlılığı ortadan kaldırmaz, aksine daha da pe-kiştirme eğiliminde olur. Bir karşılıklılık olduğu ölçüde bağımlılık ortadan kalkmaz, bağımlılıkta bir adalet olur.

Bağımlılığın üç özelliği Tablo: 1 'de gösterilen sahiplik ilişkile-riyle nasd bağlantdandınlıyor? Ük iki durumda yanıt oldukça açık-tır. Köle ve serfte bulunmayan kendi emek güçleri üzerindeki hak-lar, üç özellik olacak şekilde bu haklan kullanan amirlere verilir.

Elbette, hizmet sunulan kişinin hizmet sunan kişiyi bağımlılaştıra-maması temelinde, yılda (söz gelimi) bir günlük angaryayla sınırlıbir tür minimal "serflik" olabilir. Fakat, bu kadar hafif bir yüküm-lülük altındaki bir kişi, ancak Tablo: l'i n ukalaca okunmasıyla serf olarak nitelenir.

Proleterin durumu farklıdır. Hiçbir amirin, onun emek gücüüzerinde hakkı yoktur. Üretim araçlarından yoksun olan proleter,pazarlıktaki konumu işçinin bağımlılığıyla sonuçlanan koşullandayatmasına olanak veren bir kapitalisüe anlaşarak yaşamını sür-dürebildiği için, bağımlılığı ortaya çıkar. Proleterler sendikalaşarak pazarlık konumlarını ve bağımlılığın her üç boyutundaki alın yazı-

larım iyileştirirler. Bağımlılıktaki azalma tözsel olduğunda, prol-eter statüde bir gerilemeden de söz edebiliriz. Öz-güveni artan işçi-

"'- Bu. kapitalistin işçinin emeğinin karşılığında ücret verdiğini iddia etmekten daha iyidir. İşçiler, hu ücretlerin ödeme araçlarını üretirler 

100 90

ler, üretim araçlarının kontrolünü sermayeden zorla almaya başla-mak için artan pazarlık güçlerim kullanabilirler, ancak bu, dolaysızekonomik ilişkinin dışında siyasal bir eylem olmadan sosyalist birekonomiye gaçişin olanaklı olduğunu söylemek değildir.

(4) Proleteri Yeniden Tanımlama

Tablo: 1, sadece varyantlan ve ara durumlan atlamakla kalmaz,biraz önce belirtildiği gibi merkezi durumlan da idealleştirir. Tab-lo, proleterin kendi emek gücünün tamamına sahip olduğunu vehiçbir üretim aracına sahip olmadığım söylüyor, fakat bu betimle-menin ikinci kısmı her zaman doğru değildir. İki karşı ömek:

(1) Schwartz, bir giyim fabrikasında kesici olarak çalışıyor. îşi,kumaş toplarını kalıplara uygun kesmektir. Bazı kesimler,Schvvartz'in almaya gücü yetmediği bir makineyle yapılıyor. Bazıkesimler de Schwartz'a ait makasla yapılıyor. O hşlde Schwartz'ınkullandığı üretim araçlarından hiçbirine sahip olmadığı doğnı de-ğü-

(2) Schvvartz'in kayınbiraderi Weiss, makinacı olarak bir ceketfabrikasında çalışıyor. Çeketleri kendisine ait bir makinada diki-yor. Makinacılan işe almanın bir koşulu da fabrikaya bir makinagetirmektir.(,) Başka üretim aleti de kulanmıyor. Dahası, kumaş veiplik ucuzdur, bu nedenle Weiss, kendi hammaddesini satın alıpceketleri evde dikebilir durumdadır.

 Primafacie, Weiss, proleterlerin hiçbir üretim aracına sahip ol-madıklan şeklindeki Marksçı teoriye sadece bir karşı ömek sun-maz, bir paradoks da sunar. Zira Weiss gibi bir makin acının duru-mu, genelde, patronunun dikiş makinalarım sağladığı (bakımım,vb yaptığı) birinden daha iyi değildir. Açıkça Weiss bir proleterdir,fakat üretim araçlarına da sahiptir ve üretim araçlarına sahip olma-

sı onun için daha kötüdür. Sahip olmak zorunda kalmamayı isteye-bilirdi. Eğer zincirlerinden başka kaybedecek hiçbir şeyi yoksa, sa-hip olduğu dikiş makinesi de bu zincirlerden biridir.

"'- Bu kural, erken Kuzey Amerika giyim sanayinde geçerliydi ve son derece can sıkıcıydı

Schwartz ile Weiss hukuksal sahiplik ilişkilerinin fiili kontrol Weiss, Schvvartz'ın aşamadığı koşulun üstesinden gelir. Fabri-

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 47/201

Schwartz ile Weiss, hukuksal sahiplik ilişkilerinin fiili kontrolilişkilerinin zayıf bir kılavuzu olduğu durundan temsil ederler. Bukarşı örnekler, de jure durumlar ile de facto durumlar arasında tu-tarsızlık olabilirliğini istismar eder. Üretim ilişkileri ile bunlarınhukuksal ifadeleri arasındaki bağlantılar, Bölüm VIITde ayrıntılıolarak belirlenecek. Mevcut sorunu çözerkeh, o tartışmanın birkısmım vaktinden önce açıklıyoruz.

Mara'm bir zamanlar bağımsız olan bir dokumacımıı bir tücca-ra tedrici tabi olmasını betimlediği bir pasaj vardır. Dokumacı,başlangıçta karşılıklı yarar koşuluyla tüccara kumaş satar ve hiçbiranlamda tüccarın nüfuzu altında değildir. Fakat ansızın kötü koşul-lar çıkagelir ve dokumacı, tüccarın müşteriliğine bağımlı hale ge-lir. Sonunda tüccar, dokumacının hammaddesini sağlar ve doku-macının ürününü satır, almaktan çok, ona fiilen ücret öden

[onun] emeğini satın alır ve önce ürün olarak malım ve hemenardından da alet üzerindeki sahipliğini -üretim maliyetlerini or-tadan kaldırmak için sahiplik hayaline olanak tanımazsa- alıpgötürür/"

"Sahiplik hayaline" izin verilirse, dokumacının durumuSchwartz ile Weiss'in durumuna denk olur. Schwartz ile Weiss, birfabrikada başkalarıyla birlikte çalışırken, dokumacı evde çalışır;fakat bu önemli fark burada ihmal edilebilir.

Şimdi, dokumacının, Schvvartz'ın ya da Weiss'in (bazı) üretimaletlerine sahip olmasına izin vermekle kapitalistin ııasıi kazançlıçıktığım görmek kolaydır. Fakat yine de, sahiplik neden "haya-lidir? De facto kaybolan nedir?

lÖnce, makasa sahip olan Schwartz'ı ele alalım. Malzemeyi ge-reği gibi kesmesi için makas kendisine .yeterli değil. Satın alamadı-ğı bir kesme makinesine de gereksinmesi var. Dolayısıyla, sahibi

olduğu ve kulandığı üretim aracı olmasına karşın, makas, bir kapi-taliste bağımlılık dışında üretken bir şekilde kullanabildiği bir üre-tim aracı değildir.

"'-Grundrisse, s. 510.

92-

Weiss, Schvvartz ın aşamadığı koşulun üstesinden gelir. Fabrikada yaptığı ceket dikme işini kendi başma yapabilir. Uygun kesil-miş malzeme dışında sadece makinesini eve götürmesi ve dikmesigerekir. Fakat kendisini bir kapitaliste bağımlılıktan kurtarmasıiçin kendi makinesinin sahipliğinden yararlanamaz. Çünkü, evdehiç denecek kadar az miktarda üretim yapabilir ve kapitalist fabri-kalarla rekabet etmesine olanak tanıyacak ticari bağlantdara gire-

mez. Üretim araçlarına sahiptir ve kapitalist ilişki dışmda ceketüretebiliyor, fakat, kapitalist kalkan altında yapmadığı sürece, ken-di üretim araçlarıyla yaptığı şeyle yaşayamaz. (Kendi toprağı üze-rinde kendisi için ürettikleriyle geçinen serfin tersine).

Doğrudan üreticiler kendi üretim araçlarından yoksun kaldıkla-rında proletaryanın oluştuğu geniş anlamda doğrudur. Fakat üretimaraçlarından yoksunluk, geleneksel olarak savunulduğu kadar pro-leter statü için özsel değildir. Bir proleter , kendi yaşam araçlarınıelde etmek için emek gücünü satmalıdır demek daha iyidir. Üretimaraçlarına sahip olabilir; fakat, bir kapitalistle sözleşme yapmadangeçimini sağlamak için onlardan yararlanamaz.

Şimdi de, proleterin kendi emek gücünün "hayali" sahipliğin-den fazla bir şeyi olup olmadığını ele alalım. Proleterin üretimaraçlan sahipliği, 'bir kapitalistin hizmetine sunmadıkça onun içinfazla değeri olmadığı için, hayali sahipliktir. Kendi emek  gücünüde satmalıdır. Hem Weiss'in makinası hem de Schwartz'm emek gücü, şu ya da bu kapitalistin emrine verilmelidir. O halde, emek gücü sahipliği neden eşdeğerde hayali değildir?

Çünkü, işçinin makina sahipliği tesadüfidir; oysa emek gücüsahipliği tesadüfi değil. Kapitalist makina sağlayabilir ve uygunbulursa sağlayacaktır da. Eğer makinaya sahip olmaktan geri duru-yorsa, kendisine fazla yaran dokunmadığı içindir. Fakat emek gü-

cü konusunda böyle bir tercihi yoktur. Emek gücünü kiralamak ye-rine, ona sahip olamaz. Kölelerden ya da köleleşmiş proleterlerdenemek gücünü edinemez. Bu durum, ara sıra tasadüfi sahip oldukla-rı üretim araçlarından elde edemedikleri avantajlan işçilere sağlar.Bu, kendi emek güçlerinin sahibi olmaları gerçeğim gösterir.

93

(S) Y l S f T nın kimliğini hissettiklerinde ve eklemlediklerinde sınıf meyda-

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 48/201

(S) Yapısal Sınıf Tanımı

Son alt-bölümdeki tartışma, proleter, kendi yaşam araçlarını el-de etmek için kendi emek gücünü satması gereken bağındı üretici-dir şeklindeki öneriye yol açtı. Bu tanım, bu çabşmada onarmayakalkışmayacağımız kusurları barındırıyor. Fakat, doğru bir tanımolduğunu kabul ediyoruz. Sınıfı, sınıf üyelerinin ekonomik yapı

içindeki konumlarına, bu yapı içindeki fiili hak ve görevlerinegönderme yaparak tanımlıyor. Bir kişinin sınıfı, mülkiyet ilişkileriağı içindeki nesnel yeri dışında hiçbir şeyle belirlenmez -böylesiyerleri çıplak bir şekilde saptamak ne kadar güç olursa olsun. O ki-şinin bilinci, kültürü ve siyaseti, o kişinin sınıf konumunun tanımı-na girmez.01 Gerçekten de, sınıf konumunun bilinç, kültür ve siya-seti güçlü bir şekilde koşulladığına dair Marksçı tezin tözsel niteli-ğini korumak için bu dışlamalar gereklidir. Yapısal sınıf kavrayışı,doğrudan üretici tipleri arasında önemli ayrımlara olanak tanır.Marx'ı toplumun anatomisini  keşfettiğini iddia etmeye götürenşey, onun yapıyı ve yapının önemini algüamasıydı.

Edvvard Thompson, katı yapısal proletarya tanımlamalarınakarşı durma önerisinde bulundu. Bu alt-bölümde öğüdünü reddedi-yoruz. Fakat kendisine atfedeceğimiz yanlışlar, muhteşemliği tar-tışma konusu olmayan tarihsel yazdan için geçerli değildir. Önem-li bir hakikat, onu yanlış anlaşılmış bir yapısal düşünce reddine iterve bir tarihçi olarak onun eserini biçimlendiren yanlış kavrama de-ğil, hakikattir.

Thompson'm uyarısı birkaç yerde bulunabilir. The Making of the English Working Class'a Önsöz'den aktarma yapıyoruz:

... bazı insanlar ortak deneyimlerin (miras alman ya da paylaşı-lan) sonucu olarak, kendi aralarında ve çıkarları kendilerinkin-den farklı (ve çoğunlukla karşıt) olanlara karşı kendi çıkarlan-

"'- Davranışı bile. tanımın özsel bir parçası değild ir.. Bkz. "Being, Consciousness and Ro-

les," IV. ve V. Bölümler.

100

nın kimliğini hissettiklerinde ve eklemlediklerinde sınıf meyda-na gelir. Sınıf deneyimi, geniş ölçüde, insanların, içinde doğ-dukları -ya da gönülsüz girdikleri- üretken üişki tarafından be-lirlenir. Sınıf bilinci, bu deneyimlerin kültürel terimlerle elealınma tarzıdır... Deneyim belirlenmiş olarak ortaya çıkarsa da,sınıf-bilinci çıkmaz. Benzer deneyimleri yaşayan benzer mes-lek gruplarının tepkilerinde bir mantık görebiliriz; fakat, her-

hangi bir yasayı öngöremeyiz. Sınıfın bilinci, farklı yer ve za-manlarda aynı biçimde doğar, fakat hiçbir zaman tıpkısının ay-nısı şeklinde değil.

Bugün, sınıfın bir şey olduğunu varsayma yönünde her yerdehazır ve nazır bir dayanılmaz istek vardır. Kendi tarihsel yazda-nnda Mars'ın anlatmak istediği bu değildi; yine de, yanlışlık son moda "Marksist" yazım çok kirletiyor. "O şeyin", işçi sını-fının, neredeyse matematiksel olarak tanımlanabilen -üretimaraçlanyla belli bir ilişki içinde bulunan bu kadar insan- gerçek bir varoluşa sahip olduğu varsayılır. Bir kez bu varsayddl mı,"o şey" kendi konumunun ve gerçek çıkarlarının doğru bir şe-

kilde farkında olması durumunda "o şeyin" sahip olması gere-ken (nadiren sahip olur) sınıf bilincini çıkarsamak olanaklıolur.01

Yorumlar:(i) Bu pasajda, doğru bir öncülden haksız bir sonuca ilerleyen

bir sav var. Doğru öncül:

Bir yanda üretim ilişkileri ile diğer yanda bilinç, siyaset ve kül-tür arasındaki bağlantı basit değildir. Bu bağlantıda mantık var-dır, fakat yasa yoktur.

Sonuç:

Sınıf yalnızca bir üretim ilişkileri meselesi değil, bunlardankaynaklanan kültür ve siyaseti de içine alır. Sınıf, üretim-ilişki-

 Making of the English Working Class, s. 9-10

95

leri-tanımlı gruplar üzerinden bir kendini-yaratma sürecini ku- lan insanların kültürel ve siyasal gelişmeleri üzerindeki güçlü etki-

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 49/201

g p ycaklar.

Savın özet bir yargısı:

Üretim İlişkileri, sınıf bilincini mekanik olarak belirlemez, (p)

Bu nedenle:

Sınıf, salt üretim ilişkileri bakımından tanımlanamaz. (q)

 P  doğrudur, fakat bundan q çıkmaz. (Olasılıkla "matematikselolarak" olmasa da) az çok bir kesinlikle sınıfı tanımlama özgürlü-ğümüz var ve bu durumda, Thompson'm yapmak zorunda olduğu-muzu söylediği gibi, bir sındın kültür ve bilincinin üretim ilişkileriiçindeki nesnel konumundan çıkarsanabileceğini ileri sürmedenbunu yapabiliriz.

Thompson'm tasarladığı muhalif, Thompson'm kendi eiiştirisi-nin düştüğü yanılgıya düşer. O da, p doğruysa g'nun da doğru ol-duğunu zanneder. P'nin yadsınmasını q'nun yadsınmasına dayan-dırmasının ve yapısalcı bir öncül üzerine mekanik bir Marksizm

dikmesinin nedeni budur. Muhalifin yanlış bir öncülden geçerli so-nuçlar çıkardığına dair Thompson'm ileri sürümü haksızdır. Sını-fın üretim ilişkileri tarafından oluşturulduğu "bir kez varsayddımı", tarihsel sürecin açık uçlu dramasından kaçış olmadığı konu-sunda yanılıyor. Güçlük, Tmohpson'ın masum olduğunu çürüte-mediği muhalifin öncülünde değil, bu öncülle yürüttüğü telaşlı akılyürütmesindedir.

Thompson'ın hareket nedeni, hiçbir itirazımızın olmadığı püzerinde ısrar etmektir. Fakat, yanılgılı bir şekilde, yapısalcı bir sı-nıf tanımını kabul eden ve dolayısıyla q'y\ı reddeden birinin, bunedenle p'ye karşı suç işlediğini zannediyor. Böyle düşünmek için

iyi bir neden yok.(ii) Sergideki ikinci paragrafta Thompson, "üretim araçlarıyla

belli bir ilişki içinde bulunan bu kadar insan" ifadesini kullanır.Kavramın ifade ettiği tutarlılık ve yaran kabul etmelidir zira birin-ci paragrafta, bu tür ortak ilişkilerin, onun tarafından gruplandın-

96 

lan insanların kültürel ve siyasal gelişmeleri üzerindeki güçlü etki-sini kabul eder. O halde, kavramda yanlış bir şey yok ve "smıf',geleneksel yapısal öneride, uzun ifadenin sadece bir kısaltmasıdır.Bu nedenle, Thompson, en fazla iyi bir kavram için yanlış bir söz-cüktür diyebilirdi. Fakat bu görüş için hiçbir neden görmez.

(iii) Yapısalcı sınıf tanımı lehine henüz olumlu konuşmuş deği-liz. Sadece, Thompson'ın onu reddinin, kötü temellendirildiğini

gösterdik. Şimdi yapacağımız gibi, onun kolladığı alternatif tanım-lan ele almaya geçtiğimizde, sav daha olumlu olur. Aslında neyikolladığı açık değil; fakat, metni en azından iki öneri taşır görünü-yor. Daha özgül olan ikincisi yorum {iv} 'te ele alınıyor.

Birinci alternatif, üretim ilişkisi topluluğunu sınıf oluşumu içingerçekten gerekli, fakat yetersiz görmektir. Bu nedenle gruplaşmışinsanlar, ortak koşullarının ve çıkarlarının bir bilincini geliştirdik-lerinde sınıf oluşur.

Peki, (henüz) kendisinin bdincinde olmadığında benzer üretimilişkileriyle birbirine bağlı insanlar kümesi nedir? Marx, tam daThompson'm otorite kabul ettiği tarihsel yazıda buna "kendindesmıf' der.(,) Eğer Thompson haklı olsaydı, Onsekizinci Bruma-ıre'deki Fransız köylüsü, bir sınıf olarak değerlendirilemezdi. Butuhaf bir sonuçtur ve onlan "Fransız toplumunun en kalabalık sını-fı", Luois Napoleon'un iktidarının sınıf temeli olarak niteleyenMarx'ın çizgisine hemen hemen hiç uymaz.(1) Kesinlikle bir sınıfınkendi bilincinde olması gerekmediği içindir ki, "kendinde smıf'ifadesi kullanılmıştır.

Thompson, "hangi koşullarda işçi sınıfını aktif bir tarihsel öz-ne olarak saptayabiliriz?" diye soruyor. Duyarlı bir yanıt ve bu ya-

'"- "Kendisi için sınıf'a, yani diğer sınıflara karşıt bir sınıf olarak kendi bilincinde olan vebuna uygun hareket eden sınıfa karşıt olarak. Bu ayrım Onsekizinci Bnımaire'den alınmıştırve Felsefenin Sefaleti' nde de benzer bir ifadede bulunur (s. 157). Ayrı ca şu ifadeleri karşı-laştırın: "... proletarya, ancak kendisini ayrı bir siyasi parti olarak oluşturmakla bir sınıf gi-bi hareket edebilir" ve "işçi sınıfının, egemen sınıfların karşısına bir sınıf olarak çıktığı vedışardan baskıyla onları zorlamaya kalkıştığı her hareket, siyasal bir harekettir" (LaheyKongresi Kararları, s. 291). Dikkat edin, siyasal düzeye çıkmadığında bir sınıf olarak hare-ket edemeyen proletaryadır, işçi sınıfıdır.

Onsekizinci Bnımaire, s.

97 

t l k bi kl l bi kit i F k t ö rak toplumsal biçimler ayırt edilir? Örneğin, kapitalizmin farklı

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 50/201

nıtın parlak bir açıklaması olan bir kitap verir. Fakat göze çarpanbir soru var; yani, "ne sebeple işçi sınıfının üyeleri, o sınıfın üyele-ri sayılırlar?" Geleneksel yanıt yapısaldır ve sağlamı da odur. Bi-rinci soruyla ilgili konular, Thompson'm ikinciyi ele alışını defor-me etmiş.

(iv)"Farklı bir alternatif sınıf kavrayışı da, Thompson'm sınıfın"bir şey" olduğunu yadsımasıyla ilgilidir. Bu, saşdacak bir iddi-

adır. "Üretim araçlarıyla belli bir ilişki içinde bulunan bu kadar in-san" bir şeyi ifade etmez mi?

X'in bir şey olduğunu yadsımak, verili bağlamda şeyliğin karşı-sına konulacak bir kategori varsa anlamlıdır. Eğer Thompson'ınsunduğu bir karşıt varsa, o da olma ya da süreç kategorisidir. Birsınıfın ne olduğu söylenecekse bu söylenir, bir şey olduğu söylen-mez diye deri sürüyor. Fakat bu tarz konuşma, anlamsız derecedeparadoksaldır. Bir sınıf, bir kültürel ve siyasal oluşum sürecinden geç er demek daha iyi de p mi? Bu süreç nasd olabilir?

(v) "İngiliz İşçi Sınıfının Meydana Gelişi" (Making of the Eng-lish Working Class) iki anlamda alınabilir. İngiliz işçi sınıfını bir

zamanlar olmadığı şey haline getirmeye işaret edebilir: Belirli si-yasal eğilimleriyle kendinin farkında bir grup haline. Ya da, İngilizişçi sınıfım, bîr sınıf olmayıp sadece "üretim araçlarıyla belli birilişki içinde bulunan bu kadar insan"dan meydana getirmeye işaretedebilir. Yapısal sınıf tanımını reddettiğine göre, Thompson kitabı-nın adıyla ikinci anlamı kastediyor. Fakat yapıya karşıtlığı temel-sizdir ve başlığı belirtilen birinci anlamda alırsak kitap bir şey yi-tirmez.

(6) Toplumsal Biçimleri Ayırma

"Sosyalizm", "kapitalizm", "serflik", "kölelik" -bu ifadeler,"toplumun ekonomik gelişmesi"ndeki evreleri belirtirler veManı'a göre ekonomi toplumun merkezi olduğu için, bunlan top-lumsal biçimler  olarak da tarif eder."1 Peki, hangi ilkeye dayanıla-

'"- Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı, s. 24.

98

rak toplumsal biçimler ayırt edilir? Örneğin, kapitalizmin farklıevreleri birkaç toplumsal biçim midir, yoksa bir biçimin varyas-yonlan mıdır? Bizim desteklediğimiz yanıt, toplumsal biçimleriekonomik yapı tipleriyle bağmtdandınr. O halde, hangi tip ekono-mik yapıların ayırt edilmesi gerektiğini belirtmeliyiz.

Bir toplumun ekonomik yapısı, o yapı içinde bulunan bütünüretim ilişkileri kümesidir. Kavramın çıplak mantığı söz konusu

edüdiği sürece, bir ekonomik yapı oldukça heterojen bir üretimilişkileri koleksiyonundan ibaret olabilir. Toplumu çıplak, eşit veistikrarlı bir şekilde köleler, seriler, proleterler ve elbirliği emekçi-leri kümelerine bölen, bu ilişki türlerinden hiçbirinin geri kalanlarüzerinde hakimiyet kurmadığı bir toplum düşüncesini dışlamadık.Ne var ki, bunu tasarlayabilsek bile, asla gözlemleyenleyiz. Zirasosyo-ekonomik tutarlılıktan yoksundur. Gerçek ekonomik yapdartutarlılığa sahip olduklan için, tarihte sergilenen ekonomik yapıtipleri, sadece tasarlanması olanaklı olan tiplerin bir alt-kümesidir-ler. Gerçek ve kararlı ekonomik yapılarda, doğrudan üreticileribağlayan bir tek üretim ilişkisi türü hakimdir ve bu, aşağıdaki be-lirlemelerin varsaydığı bir önermedir:

"Üretimin toplumsal biçimi ne olursa olsun, emekçüer de üre-tim araçlan her zaman toplumdaki faktörler olarak kalırlar. Fa-kat birbirinden aynlmalan durumunda, bu faktörlerden biri sa-dece potansiyel olarak öyle olabilir. Üretimin devam etmesiiçin, birleşmeleri gerekir. Bu birliğin gerçekleştiği özgül biçim,toplum yapısının farklı ekonomik çağlarım birbirinden ayırır.Şimdiki [kapitalist] durumda, özgür işçinin kendi üretim araçla-rından aynlması, verili kalkış noktasıdır.. .<ır

"Özgür işçinin kendi üretim araçlarından aynlması" - Tablo:1 'de yazılan yapılı proleter nitelemesini özetleyen ifade: Onun"özgürlüğü", kendi emek gücünün sahibi olmasıdır, "ayrılma"sı

kendi üretim araçlarına sahip olmamasıdır. Demek ki, metin, Tab-lo: 1 'de yapılmaya çaltşddığı gibi, toplumsal biçimleri (dolayısıyla

"'- Kapital, C. 2, s. 47.

99

"toplum yapısının ekonomik çağlarım") üretim ilişkileri gereğince mn birçok şekli vardır. Benim yürüyüş şeklim, başka bir yola sap-

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 51/201

toplum yapısının ekonomik çağlarım ) üretim ilişkileri gereğinceayırmayı öneriyor.

Doğrudan üreticileri bağlayan üretim ilişkisinin tekil bir top-lumsal oluşumda geniş ölçüde değişmeyeceğine dair varsayıma("özgül biçinie göndermeyle gösterilen) dikkat edin: Kölelerden,serilerden ve proleterlerden oluşan düzensiz bir karışım olmaz.Aynı şekilde, saf kölelere dayanan, ya da üreticilerinin tamamı

proleter olan toplumlar da bulamayız. Bu nedenle, doğrudan üret-cileri bağlayan hakim ilişkiden söz etmek gerekir."'Bu nedenle, doğrudan üreticilerin üretken güçlerle ilişki türü ne

kadarsa o kadar ekonomik yapı tipi vardır diyoruz. Marksçı bakışaçısından, toplumsal biçimler, içlerindeki hakim üretim ilişküerinegöre ayrılan ekonomik yapı tiplerine göre ayırt edilir ve birleştiri-lirler.

(7) Üretim Tarzları

Şimdiye kadar, Marx'ın yazılarında çokça tekrarlanan "üretim

tarzlan" ifadesinden sakuıdık. Bunun yerine ekonomik yapıyı tar-tışmayı tercih ettik, ikisi arasındaki farklılıklar ve bağlantdar ne-lerdir?

Bir üretim tarzı, bir ekonomik yapıyla özdeş olamaz; zira birtarz, bir yapma şekli ya da usulüdür,'1' bir ilişkiler kümesi değü.Ekonomik yapı, bir üretme şekli değil, içinde üretmenin gerçekleş-tiği bir güç çerçevesidir. Yapı ile tarz arasındaki bağıntdar ne olur-sa olsun, bir değildirler.

Üretim tarzı, bir üretme şeklidir. Fakat şekilleri farklılaştırma -

«"- Marx'ın "hakim" sözcüğünü niyel edilen anlamda kullanışı için bkz. Theories of Surplus

Value, C. 3, s. 419-420. Hakimiyet kavramı, burada yapabildiğimden daha fazla açıklanma-yı hak ediyor. Daha fazlası için bkz. Grundrisse, s. 106-107.

Ya da, gerektiğinde bir süreçtir: Marx, bazen, Produktionsweise'nin açık eşanlamlısıolarak  Produklionsprozess'ı kullanır, örneğin, Theories of Surplus Value, C. 3, s. 491'de.•Tarz" sözcüğünün diğer bir yakın eşanlamlısı da, birleşik bir öğeler kümesinden çok (gü-neş sistemi, ya da ulus-devlet sistemi gibi), bir prosedür ya da modus operandi -çalışma bi-çimi- anlamında (örneğin, rotasyon sistemi, kıdem sistemi) "sistem" sözcüğüdür.

100

y y y ptığım ya da adımlarımı farklı attığım için, ya da siz yapmazkenben durup, bakıp, dinlediğim için sizinkinden farklı olabilir. "Ye-mek pişirme şekli", kulandan malzemelere, haşlamaya karşıt ola-rak kızartmaya, İtalyan usulü pişirme yerine Yunan usulü pişirme-ye vb. işaret edebüir. Toplumsal biçimleri, onların üretme şekilleri-ne ya da tarzlarına göre saptayacak biri, ilgili şekillerin hangi bo-yuta ait olduğunu göstermelidir.

Marx "üretim tarzı"yla ne demek istedi? Okuyucunun kullanıl-dığı bağlamdan anlamım çıkaracağuıa güvenerek terimi değişik bi-çimlerde kullanır. Ayrık durumlan kesen belirsiz kullanım, tekildurum üzerine yorumun güç olması durumunda bir kusurdur veMarx'taki "üretim tarzı" için bu pek geçerli değil. Fakat Marx, ifa-deyi özgürce kullandığına göre, Marksistler merkezi tezlerin ifade-sinde bu ifadeyi açıklamadan kullanmamalıdırlar.

Aslında, Marx'ta, "üretim tarzı" ifadesinin (i) maddi tarz, (ii)toplumsal tarz"' ve (iii) karma tarz dendebilecek şeylerle ilgili üçanlamı vardır.

(i) Maddi tarz. Bu, insanların kendi üretken güçleriyle çalışma

şekli, içine girdikleri maddi süreç türleri, aralarındaki uzmanlaşmave işbölümü biçimleridir. Çevrili alanlar parça çiftçiliğinin yerinialdığında, motorlu tezgah el tezgahına üstün geldiğinde, daktilotüy kalemi kapı dışan ettiğinde, maddi üretim tarzında bir değişik-lik var demektir. Burada "tarz", "teknik"le neredeyse aynı anlamagelir ve Marx, kapitalist üretimin kökeniyle ilgili aşağıdakileriyazdığında terimi bu anlamda kullanıyordu:

Bizzat üretim tarzı bakımından, dar anlamında manifaktür, enilk evrelerinde lonca el zanatlarından güçlükle ayırt edilir."'

"*- (i) ile (ii)'yi ayırmak için kullanılan terimlerin niteliği, IV. Bölümün sonuçlan okundu-ğunda daha açık olacaktır.

 Kapital, C. 1, s. 336 ve krş. s. 323-324; Grundrisse, s. 586. 'Tarz"ın maddi kullanımlaniçin bkz. Mant'lan Annenkov'a 28 aralık 1846 tarihli mektup, K. Mant-F. Engels, Felsefeincelemeleri, çv. Sevim Belli, Sol Yayınlan, 3. baskı, 1979, s. 176-181; Theories of Surp-lus Value, C. I, s. 389, C. 3. s. 383.

101

Kapitalist ilişkiler lonca ilişkilerinin yerini alır, fakat emek sü-Son olarak, maksimum değişim-değeri için üretim de, sermaye

birikimine hizmet eden ve etmeyen olarak ayrılır Sadece kendini

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 52/201

p ş ş y ,recinin fiziksel niteliği (henüz) dönüşmemiş olduğu için üretimtarzı değişmez. Bu nedenle, emeğin proleterleşmesi, ifadenin builk anlamında kapitalizm öncesi üretim tarzının varlığım sürdür-mesiyle bağdaşır ve başlangıçta onunla birlikte gider. Toplumsalbiçim farklılıklarına karşın, Sovyet kolektif tarımı ile Amerikan"tarım işletmesi", benzer yöntemler ve üretim aletleri kullanarak 

toprağı sürüyor, tohumu ekiyor ve hasadı biçiyorlarsa, aynı maddiüretim tarzım sergilerler.

(ii) Toplumsal tarz. "Üretim tarzı" ifadesinin ikinci bir kullanı-mında Marx, üretim sürecinin toplumsal özniteliklerini belirtmek için ifadeyi kullanır."' Burada üretimin üç boyutu söz konusudur:Amacı, üreticinin artı emeğinin biçimi ve üreticileri sömürmearaçlan (ya da sömürü tarzı).

Üretimin amacıyla ügili olarak, kullanım için üretim Ue deği-şim için üretimi ayırt edebiliriz. Kullanım için üretimde, ürün isterüreticinin kendisi tarafından ister başkası tarafından tüketdsin, tü-ketilmeye giderken pazardan geçmez. Ürününü satmayan kendikendine yeterli köylü, bunun açık bir örneğidir; fakat bir bey ya da

vekili serfin sunduğu şeyi tükettiğinde de, kullanım için üretimvardır. Tıbbi hizmetlerin hastalara satılmayıp tüketim noktasındaparasız olduğu bir şemaya göre tıbbi hizmet üretimi, başka bir ör-nektir.

Değişim için üretimde, ürünler takas edilir ya da satılır. Buradada, değişim-değeri için üretim üe mübadale-değeri için değil deği-şim için üretimi ayırt edebdiriz. Eşit bir değer ikamesi düşüncesi-nin uygulanmadığı ve taraflardan her birinin kendi ürününün karşı-lığı olarak özgül bir kullanım değeri istediği düzenli takas, deği-şim-değeri için olmayan değişim için üretimi gösterir.

Değişim-değeri için üretimde, üreticinin ya da onun sömürücüamirinin elde edebildiği kadar yüksek getiri elde etmeye çalıştığı

ve maksimum değişim-değeri için üretim derülebdecek durum üe,fazlasının lüzumsuz olacağı sınırlı bir değişim-değeri elde edilme-ye çalışıldığı durumu karşı karşıya koyabiliriz.

Örneğin, Kapital, C. 3. s. 704-714; Theories of Surplus Value. C. 1, s. 390, C. 3, s. 270.

102

birikimine hizmet eden ve etmeyen olarak ayrılır. Sadece kendinigeçindirmeyi amaçlayan kendi işinde çalışan bir meta üreticisikendi mallan için maksimum değişim-değeri elde etmeye çalışabi-lir, fakat kendi üretim araçlarının bakımı ve yenilenmesi için ge-rekli olandan fazla kazancı kişisel tüketimine ayırabilir. Sermayebiriktirmeye girişmeyecektir. Diğer yanda, gerçek kapitalist bir sü-reçte, fazla değer sürekli daha fazla değer elde etmek amacıyla

kullanılır.Yukardaki ayrımlar şöyle tablolaştırdıyor:

TABLO 3

ÜRETİM

f iKullanım için Değişim için

I IDeğişim değeri Değişim değeri için

için değil ı

i V Maksimum değişen Maksimum

değeri için değil değişim değeri için

f Sermaye birikimi Sermay e birikimi

için değil için değil

Elbette, üretimin amaçlan üe üretken güçler üzerindeki sahiplik hakları arasında yakın bağlantılar vardır. Kapitalist üretim tarzı,yani sermaye birikimi için üretim üe üretim dişkileri gereğince ta-

103

nımlanan kapitalist ekonomik yapı arasındaki bağ VII. Bölümün(2). alt-bölümünde tartışılacak.

kesimi üzerindeki zoraki hakimiyetidir"."'Tablo: 1 'de tarif edilen üretim ilişkileri ile sömürü tarzlan ara

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 53/201

(2). alt bölümünde tartışılacak.Üretimin toplumsal tarzının diğer iki yanı da, artı-emeğin aldı-

 ğı biçim ve sömürü tarzıdır. Marx, birincisini o kadar önemli görü-yordu ki, bazen, toplumsal biçimlerin buna göre ayrılmasını öneri-yordu:

Toplumun çeşitli ekonomik biçimleri arasındaki özsel fark, ör-neğin köle emeğine dayalı bir toplum Ue ücretli emeğe dayalı

bir toplum arasındaki fark, her bir durumda artı-emeğin fiiliüreticiden, emekçiden çıkarılma biçiminde yatar.®

Artı-emeğin biçimi, söz konusu toplumun tezahür şeklidir. Kö-lecilikte, kölenin ürününün kölesinin bakımını yaptıktan sonraefendinin elinde kalan kısmı olarak görünür. Kapitalizmde, bir de-ğişim-değeri niceliği olarak tezahür eder; artı-emek, yatırılan ser-mayenin kân kılığında ortaya çıkar. Serflikte, biçimler çeşitlilik gösterir. Üreticinin, zamanın bir kısmında "hiçbir karşdık almadanfeodal lordun malikanesinde" çalıştığı ve Manc'ın "emek rant" de-diği biçim merkezi önemdedir/0 Bu, gerçeğiyle görüntüsü arasındahiçbir ayrımın olmadığı en açık artı-emek tezahürü biçimidir.®

Sömürü tarzına, ya da üreticiyi artı emek yaratır duruma getir-me yollarına geliyoruz (artı-emeğin biçimi ne olursa olsun). Kapi-talistin proleteri sömürmesini olanaklı kılan nedir? Proleterin, ken-disinden artı-emek çıkardacak koşullarda bir kapitalistle sözleşmeyapmaya zorlayan üretim araçlarından yoksunluğu. Burada sömü-rü emek sözleşmesiyle başlayıp ilerler ve bu nedenle "değişimledolayımlanmış"tır. (J) Diğer yanda, kölecilikte ve serflikte, üreticininsömürücüye emek gücü satışı yoktur. Sömürü, "ekonomi dışı bas-kımla gerçekleşir.® Sömürünün "temeli", şiddet (tehdidi) ve ide-oloji bileşimiyle güvenceye alman "toplumun bir kesiminin diğer

'"- Kapital, C. 1, s. 233.'"- Kapital. C. 3, s. 694.

Bkz. Ek: I.

'*- Theories of Surplus Value. C. 3, s. 400.'*- Kapital, c. 3. s. 695.

100

Tablo: 1 'de tarif edilen üretim ilişkileri ile sömürü tarzlan ara-sında açık bir bağlantı vardır. Ücretli işçi kendi emek gücünün sa-hibi olduğu için, emek gücünü geri çekmesi durumunda şiddetletehdit edilemez; fakat üretim araçlarından yoksun olduğu için,böyle bir tehdide gerek yoktur: Açlığın acısıyla emek sözleşmesiyapmak zorundadır. Kölelik ve serfliğin üretim İlişkileri, üreticininemek gücü üzerinde amirin otoritesini kapsar ve amir, bu otoriteyi

kullanarak üreticiyi sömürür.Şimdi, bu her iki temel sömürü tarzının herhangi bir artı-emek 

biçimine eşlik ettiği düşünülebdir. Bir üretici, bir ücret karşılığı ça-lışıp artı değer üretmeye zorlanabilir. Tam burjuva özgürlüğe sahipmülksüz bir adam, düzerdi olarak belli bir miktar saati başka üre-tim araçlarıyla kullanacağı üretim araçlarının sahibine çalışmasıkoşuluyla, ya da ürettiği şeyin belli bir oranım kullandığı üretimaraçlarının sahibine vermesi koşuluyla (yarıcılıkta olduğu gibi),kendisine üretim araçlan kullanımını sağlayacak bir emek sözleş-mesi yapabdir. Standart tarihsel dişkiler şunlardır: Değer biçimin-de olmayan artıklı ekonomi-dışı sömürü tarzı; ve değer biçimindeartıkh emek sözleşmesiyle dolayımlanmış sömürü. Fakat istisnalarda vardır ve bunlar, farklı artık biçimi ve sömürü tarzı kavramlan-m düzenli bir şekilde biraraya getiren en iyi Marksist yazılarda bi-le olduğu gibi, apaçık şeylermiş gibi alınmamalıdırlar.

Son olarak, serfin sömürülme tarzı üe ügili bir söz. Manc'ın ko-nuyla ilgili en çok bdinen belirlemeleri, belirsizlikten muaf değil-dir/1' Genellikle şöyle yorumlanırlar:

Köylü ailesinin geçim-üreten mallara fiili zilyetliği veriliyken,artık aktarımı zoraki olmalıdır; zira, ücretli emekçiye karşıt ola-rak köylü, yaşamak için kendi emek gücünü başkalarına devret-mesi gerekmez/3'

'"- Theories of Surplus Va lue, C. 3, 400.Artı emek biçimlerinin "ekonomi-dışı zor biçimleri" olarak yanlış tarifi için bkz. Ander-

son, Passages from Antiquity to Feudalism, s. 147 ve Lineages of the Absolutist State, s.401. Aynca bkz. Hindess ve Hirst, Pre-Capitalist Modes, s. 221.

R. H. Hilton, The Transition from Feudalism to Capitalism'e "Giriş," s. 14 ve Krş. "Ka- pitalisin: What's in a Name?" s. 151. n.

105

Peki, sözü edilen fiili sahiplik hangi anlamda verilidir? İfade,serfin kendi beyine karşı yükümlülüklerini yerine getirmesindeh

(8) Ekonomik Değişim Türleri 

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 54/201

bağımsız olarak  kendi toprağmm güvenli denetiminde olduğunuileri sürüyor. Ne var ki, bu gerçek değil; çünkü, doğrudan üretici,kendi kişisel toprak parçasının sahibi değü, zilyedidir.1" O Çaprak-tan yararlanma haklan, yükümlülüklerini yerine getirmesine bağlı-dır: Hak ve yükümlülükleri, Hilton'ın ima ettiğini tersine, bir tara-fın diğerini açıklamadığı bir sentez oluşturur. Serf, kendisine ait

küçük toprağı kontrol ettiği için yükümlülükler zorla ona yüklen-mez: Yükümlülükler toprakla birlikte gelir.Daha önce bağımsız olan köylülerin serilere dönüşmesi, başka

bir konudur.'1' Elbette, köylü kendi geçim araçlarının güvenli dene-timi içinde olması nedeniyledir ki, bey için çalışmaya zorlanmasıgerekmiştir: Emek gücünü satmasına gereksinimi yoktu. Fakatsertleşme süreci, köylünün kendi toprak parçası üzerindeki deneti-mini dokunulmadan bırakmaz. Hilton formülasyonu (ki, Marksist-ler arasında tipiktir) sertlik yapışma tarihsel oluşumunun bir özel-liğini yersiz atfetmektedir.

(iii) Karma tarz. Maddi tarz, insanların üretken güçlerle çalış-ma şeklidir; toplumsal tarz ise, üretimin amacım, artı emek biçimi-ni ve sömürü tarzım kapsar. Son olarak, Mars'ın "üretim tarzı"kavramım, üretimin işleyiş şeklinin hem maddi hem toplumsal öz-niteliklerini,'3' "bütün teknik ve toplumsal konfigürasyonu"nu'4' an-latacak şekilde kapsayıcı bir biçimde kollandığım belirtiyoruz.

 ,u- Kapital, C. 3, s. 697 ve krş. s. 700-701.a- Mant'ın bunları ayrıştırması açık değildir, Bkz. Kapital, C. 3, s. 694-695.

Theories of Surplus Val ue, Ç. 3, s. 491. Marn, Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı' mn

önsözünde "tarz" ifadesini karma biçimde kullanıyor olabilir (s. 21-26). Hindess ve Hirst'egöre, "bir üretim tarzı, üretim ilişkilerinin hakimiyetinde yapdanan üretim-ilişkileriyle üre-tim güçlerinin eklemlenmiş bir belişimidir" ( Pre -Ca pi ta lis t Modes of Production, s. 9) dola-yısıyla, bizim kullandığımız anlamda bir karma biçimdir, fakat özel tçorik özellikleriyle.Yazarların ayrıntılı tartışmalarında bu saptamaya sadık kaldıklarına rastlamadım.-- Kapital. C. 2, s 407.

102

Her toplumun bir ekonomisi, bir ekonomik yapısı ve bir toplum-sal  (ya da ekonomik) biçimi vardır. Bunlar arasındaki farklılıklar,ekonomik değişim türlerinin sergilenmesiyle açıklanacak, (i) Eko-nominin yapışım değiştirmeyen ekonomideki değişikliklerle, (ii)ekonominin yapışım değiştirip toplumsal biçimini değiştirmeyendeğişikliklerle ve (iii) toplumsal biçim değişikliklerini ele alıyo-

ruz. (Hakim üretim ilişkileriyle aynştınlan ekonomik yapı tipleriile toplumsal biçimler arasında alt-bölüm (6)'da koşullan saptananbağmtıyı anımsayın).

 Ekonomide yapı-değiştirmeyen değişiklikler. Bir önceki bölüm-de bunlardan söz edildi. Orada, ekonomik yapının tam bir tarifi,ekonomik yapının çeşitli sahiplik konumlarım kaç insanın doldur-duğu belirtiliyor; fakat, hiçbir ad verilmiyor: Tikel kişiler ve üret-ken güçler belirtilmeden geçiliyor. Bu demektir ki, ekonomik yapı-da herhangi bir değişiklik olmaksızm kişiler ve üretken güçler yerdeğiştirebilir: Belli türden ekonomik değişiklikler ekonomik yapı-tım tam tarifini değiştirmez. Tom için çalışan Harry Dick için ça-lışmaya başlar ve Dick'in işçisi John da Tom'un hizmetine girerse,ekonomik yapıda bir değişiklik olmaz. Ergenlik çağma ulaşma veemeklilik ya da hastalık nedeniyle kişilerin ekonomiye giriş ve çı-kışlan, ya da -daha anlamlı bir örnek olarak- sayısal olarak denge-li firmaların bir sanayiye giriş ve çıkış hareketleri de ekonomik ya-pıda bir değişikliğe neden olmaz. Aym ağa bağh aym sıklıkta tek-rarlanan aynı ilişkiler söz konusu olduğu sürece, ekonomi içindekihareketlüiğe rağmen ekonomik yapıda hiçbir farklılık olmaz.

(ii) Ekonomik yapıda tip-değiştirmeyen değişiklikler. Fakat ger-çekte, dinamik olmayan kapitalizm öncesi toplumda bile, sadeceekonomi değü ekonominin yapısı da sürekli değişir. Üretim ilişki-leri kümesi değiştiğinde yapı değişir; fakat, aym üretim ilişkilerihakim kaldığı sürece aym ekonomik yapı tipi varlığım sürdürür.

İki tür tip-değiştirmeyen ekonomik yapı değişikliği ayırt edüe-bilir. Her iki tür değişikliğin de makul bir zaman dilimi içinde ger-çekleştiğini göreceğiz.

Birinci tür: Çeşitli Uişkilerin tekrarlanma sıklığı değiştiği için

107 

ekonomik yapı değişir. Üreticilerinin yüzde üçünün serf olmayıpköle olduğu serfe dayalı bir toplumla başlayabiliriz Kölelerin ora

lıyor.® Ekonomik yapı sürece tabidir; fakat bu onu bir süreç yap-

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 55/201

köle olduğu serfe-dayalı bir toplumla başlayabiliriz. Kölelerin ora-nı yükseldiğinde ya da düştüğünde ekonomik yapıda bir değişik-likle karşı karşıya kalırız ve serf ilişkisi hakim kaldığı sürece bu,tip-değiştirmeyen bir değişikliktir.

Diğer örnekler: Çok sayıda proleterin dükkancı sınıfına girme-siyle birlikte küçük burjuvazinin sayısı kabanr.® Ya da, kapitalisttoplumdaki üretim araçlan sahiplerinin sayısı azalır. Bu sermaye-

nin merkezileşmesi demektir ve eğer sayısal değişiklik büyükse,bu "rekabetçi kapitalizmden tekelci kapitalizme geçiş" sayılabilir..Doğrudan üreticiler proleterler olarak kaldıklan için bu, bir tek toplumsal biçimin tarihi içinde gerçekleşir: Dolayısıyla, ekonomik yapının tipi değişmeden kalır.

İkinci tür tip-değiştirmeyen yapı değişikliği, çeşidi sahiplik ko-numlarını işgal edenlerin sayısıyla değil, bu konumların aynntdıinşasıyla ilgilidir. Para rant emek rantın yerini aldığında, serflik yapının tipi olarak kalmasına karşın, serf toplumunun ekonomik yapısı değişir. Kapitalizm altında grev hakkına üişkin yasalar ben-zer önemdedir. Proleterin emek gücü sahipliğinin doğasını ve kap-samını değiştirir. İşçi haklan çizelgesi değişir. Bir yanda proletar-yayı fiilen köleleştirmediği, ya da diğer yanda proletaryayı üretimaraçlanyla fiilen donatmadığı sürece bu değişiklik, toplumsal bi-çimde hiçbir değişikliğe yol açmaz.

(iii) Toplumsal biçim değişiklikleri. Bu, bir hakim üretim ilişki-si başka birinin yerini aldığı için ekonomik yapı tipinin değiştiğidevrimci durumdur.

O halde, ekonomik yapı hareket ve sürece ilişkindir; fakat yapı-nın kendisini bir süreç olarak ifade etmek, hem yapı kavrammahem de tarihsel materyalizmin niyetine aykırı hareket etmektir. Ta-rihteki yaygın harekete bağlılık ekonomik yapıyı bir süreç olarak resmetmeyi gerektirir diye idda ettiğinde Raymond Williams yanı-

"'- Küçük burjuvazinin yapısal tarifi: Kendi emek gücünün sahibidir, fakat kendi emek gü-cünü başkasına satmaz. Üretim araçlarına sahipse, o zaman, çalışmadan yaşamını sürdür-mesini olanaklı kıldığı ölçüde çalışmaz. Bu nedenle, bir başkası için çalışmak zorunda ol-masa bile, çalışmak zorundadır. Böyle tanımlanan küçük burjuvazi içinde, başkalarınınemek gücünü kiralayanlar ile kiralamayan/arı ayırt, edebiliriz.

108

maz.Daha tutarlı olmasına karşın, benzer bir çizgide Edward

Thompson da, bizzat ekonomik temel ya da yapı kavramını redde-der. "İnşaat mühendisliğinden kaynaklı bu metafor ... çatışmanınakışkanlığım, değişen bir toplumsal sürecin diyalektiğini tarif et-meye yetmez."® Bu, temelin bir süreç olduğunu söylemekten dahaiyidir; fakat yine de doğru değü. Her şeyden önce Manc metaforuaçıkça tanımlamıştır: Temel, üretim ilişkilerinin toplamıdır ve baş-ka yerde Thompson'm kendisi de üretim ilişkisi kavramım kabuleder. Dahası, yapı kavramıyla bir sürecin tarif edilmesi amaçlan-madığı, bu kavramı kullanmanın süreçlerin varlığını olumsuzlama-dığı açıktır ve bizzat toplum yapısının toplumsal süreçlerin değiş-tirdiği şeyler arasında olduğunu görmek önemlidir.

Yapı kavramının elde tutulmasının gerektiren başka bir nedende şudur: Bazen, biZzat ekonomik yapıya başvurarak görüngüleriaçıklamak uygun olur. Liberalizm ideolojisinin ortaya çıkışı ve gü-cü, herhalde, kısmen kapitalizmin dinamiğinden değü, kapitaliz-min kalıcı yapısal gereklerinden kaynaklanır: Manc'ın görüşü ke-

sildikle buydu.® Yapıyı terk edersek, farklı açıklama türlerini bir-birine kanştırabiliriz.

'"- "Base and Superstructire", s. 6.ra- "Peculiarities of the Engilish", s. 35.

'*- "Özgürlük, Eşitlik, Mülkiyet ve Benlham" üzerine ünlü pasaj, ( Ka pi ta l , C.l, s. 191) ge-nel olarak kapitalist üretim ilişkilerine uygun bir ideolojiyi tarif eder.

102

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 56/201

IV

Toplumun Maddi ve Toplumsal Öznitelikleri(<>

(1) Ayrıma Giriş

Birçok kez, fazla açıklama yapmadan toplumun maddi ve top-lumsal öznitelikleri ayrımım ima ettik. Toplumun maddi temeli ileekonomik tabanım karşı karşıya koyduk ve birincisinin toplumsal-lığım yadsıdık. Tarım için askeri korumayı önemli kılanın maddikoşullar değil, toplumsal koşullar olduğunu belirttik. Zihinsel ol-masına karşın bilimsel faaliyeti maddi kabul eden bir anlayışı ilerisürdük ve bu iddiayı besleyecek bir maddilik açıklamasını vaat et-tik Üretim araçları ile tüketim araçları arasındaki toplumsal farklı

(2) Makina, sabanı çeken öküzden daha fazla bir ekonomik ka- 1. Marx, sermayeyi, köleleri vb birbirinden uzaklaşan iki yol-dan tarif eder Bir yanda sermayenin bir makina gibi bir şey olma-

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 57/201

tegori değildir. Makina, salt bir üretken güçtür. Makina uygula-masına dayanan modern atelye bir toplumsal üretim dişkisidir,ekonomik bir kategoridir.(1>

(3) Toplum bakış açısından ne köleler vardır ne de vatandaşlar,ikisi de insandır [demek bir yandgıdır]. Üstelik toplumun dışın-da öyledirler. Bir köle ya da bir vatandaş olmak toplumsal be-

lirlenimlerdir, A insanının B insayıyla ilişkileridir. A inşam ge-nel olarak bir köle değüdir. O, toplumun içinde ve toplum yü-zünden bir köledir... Kapitalistler ile işçiler arasındaki fark, as-lında sadece toplumun bakış açısından vardır.'21

(4) ... sermaye bir şey değil, bir şeyde tezahür eden ve bu şeyeözgül bir nitelik veren toplumun belirli bir tarihsel oluşumunaait belirli bir toplumsal üretim dişkisidir. Sermaye, maddi veüretilmiş üretim araçlan toplamı değildir. Sermaye, daha çok,kendi başına altın ya da gümüşün para olmasından daha fazlakendi başına sermaye olmayan sermayeye dönüşmüş üretimaraçlandır. Toplumun belli bir kesimi tarafından tekelleştirilen

üretim araçlandır.. .<J)

Bu yargılar, bir toplumun içeriği üe biçimi arasındaki bir ayn-ma dayanır. İnsanlar ve üretken güçler toplumun maddi içeriğini,üretim üişkderinin toplumsal biçim kazandırdığı bir içeriği oluştu-rur. Üretim ilişkilerine giren kişder ve üretken güçler, bu ilişküerinoluşturduğu biçimin damgasını taşırlar: Bir zenci bir-köle olur, birmakina değişmeyen sermayenin bir kısmı olur. "Diyalektik" dilitercih edenler şunu söyleyebilir: Bir zenci hem bir köledir hem de-ğüdir; bir makina hem sermayedir hem değildir. Fakat bunlar uçu-cu büdirimlerdir. Doğru çizgi, Manc'ın ayrımını olabüdiğince açık ifade etmeye çalışmaktır. Manc'm düşüncesini anlaşılır kılmak içinonun formülasyonlanm eleştireceğiz.

'"- Felsefenin Sefaleti, s. 121."•-Grundrisse, s. 265.

 Kapital, C. 3, s. 715-716.

100

dan tarif eder. Bir yanda, sermayenin bir makina gibi bir şey olma-yıp bir ilişki olduğunda ısrar eder; diğer yanda, onun bir şey olma-sına, örneğin belli ilişkiler içine sokulmuş bir makina olmasınaizin verir {Bkz. (1), (4)}(,) Bir köle, beüi üişldler içinde bir insan-dır; bununla birlikte, bir köle olmanın onun kendisinin değü bizzatilişkilerin bir özniteliği olduğunu da ileri sürer {(1), (3)}'2' Kapita-list ilişkide™ üretim aleti olan modem atelyenin, bu ilişki olduğusöylenir (2).

Bu iki konuşma biçimi bağdaşmaz. X  (değişmeyen sermayeninbir kısmı, bir köle), hem (i) y (üretim aracı, bir insan) üe z (bir ka-pitalist, bir köle sahibi) arasında bir ilişki, hem de (ii) y'nin z üeilişkisi sayesinde olduğu şey olamaz. Sadece ikinci formülasyondoğrudur. Bir koca, evlüikle bir kadınla ilişkilenen bir insandır:Aym zamanda bir evlilik ilişkisi de değüdir. Bir koca olmak, oadamın bir özniteliğidir, bu ilişki sayesinde sahip olduğu ve genel-de ilişkisel bir özniteliği  biçimleyen bir özniteliğidir. Benzer şekü-de, sermaye olmak ve köle olmak, üretim araçlarının ve insanlarınrasyonel öznitelikleridirler. Daha da özgül olarak, toplumsal ilişki-

lerle ügüi özniteliklerdirler; oysa üretim aracı olmak ve bir adamolmak öyle değddir. İkincder toplumsal biçimden bağımsız olarak öyledirler. Düşünce olarak toplumsal biçimi deneyimden çıkann,bu öznitelikler varlığını sürdürür.

O halde, (4)'e rağmen, değişmeyen'41 sermaye bir şeydir, yani

'"- Krş. Ücretli Emek ve Sermaye, s. 35-36, "sermaye, bir toplumsal üretim ilişkisidir" ifa-desiyle başlayıp, "yeni üretime hizmet eden ürünler"i "sermaye" olarak tarif eden ifadeylebiten paragraf. Ayrıca bkz. Grundrisse, s. 86; Theories of Surplus Value, C. 3, s. 272.'*- Bu, her şeyden önce, çoğunlukla kısaltılmış bir şeklinde formüle edilmiş notlardan almanmetnin (3)'ün ukalaca bir okunması olarak düşünülebilir. Fakat Marx, sermayenin bir ilişkiolduğunu açıkça söylüyor ve burada köle olduğu söylenen şey, bununla aynı değerdedir. Ay-

rıca bkz. paranın bir ilişki olduğunun söylendiği Grundrisse, s. 514. Belirleyici bir toplumsalilişkiler bütünü olmadan hiçbir para olmaz, fakat bu durum parayı bir ilişki yapmaz.'*- yani, metin (2)'de kullanıldığı gibi. "Atelye" sözcüğü, genelde bir üretim aletleri küme-sini anlatır ve terimin kullanılmasıyla hiçbir tikel toplumsal karakter ima edilmez. Fakat,buradaki "modem atelye" ifadesiyle özel olarak kapitalist atelye anlatılmış olmalı.'*- Bütün sermaye değişmez değildir. Fakat üretim araçlan sermaye olduklannda değişme-yen sermaye olurlar (Emek gücü sermaye olduğunda da değişen sermaye olur).

113

belli bir toplumsal nitelik alan bir şeydir. (4)'e rağmen, bir üretim olgusu, üretim araçlarının sermaye olmadığı ya da adamın bir köleolmadığı anlamına gelmez Bîr şeye her bakış noktası ayrı bir öz-

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 58/201

araçları kümesidir. Zira, (4)'ün de söylediği gibi, eğer sermaye,sermayeye dönüşmüş üretim araçlarıysa, o zaman, bir kez dönüş-tükten sonra, bunlar, üretim araçları, bu şeyler sermaye olurlar.

2. Soruna biraz daha yalandan bakalım. Tercih ettiğimiz söy-lemde Marx, kapitalistin kontrolündeki üretken güçlerin sermaye,efencülere tabi insanların köle olduklarım kabul eder. Fakat, bu ne-

denle toplumsal biçim alan bazı bakımlardan toplumsal olmayanniteliği de göstermek ister. Bu amaçla, birçok ifade kullanır. Top-lumsal biçimle ilişkilendirilen tariflere "S", diğer tariflere "M" di-yelim. İşte Marx'ın kullandığı bazı ifadeler:

M, sadece belli ilişkiler içinde S'dir (1), (3).M, S-meydana getiren ilişkilerden koparılan S değildir (1).M, genel olarak S değüdir (3).M, kendi başına S değildir (4).M, sadece toplumsal bakış açısından S'dir (3). m

Ük iki ifade uygundur, fakat sonraki ikisi yamltıcı olabilir; zira,Marx'ın çıkarmaya yöneldiği sonucu, Af'nin S olmadığı sonucunu,örneğin üretim araçlarının hiç sermaye olmadıkları sonucunu gös-terirler. Beşinci ifadede de bir belirsizlik var. Benim sağımda olanbir nesne, sizin solunuzda olabilir; fakat, bir bakış noktası imaedilmezse, sağda ya da solda olduğu söylenemez. Yalın bir şekildesağda olamaz. O halde, eğer M sadece toplumsal bakış açısından Sise, Af'nin yalın S olmadığım düşünebiliriz. Fakat "bakış açısı" ifa-desinin geçerli anlamında bir şey, herhangi bir bakış açısından neise odur. Diyelim, ben bir komiteye başkanlık yapıyorum. O za-man, biyolojik karakteristiklerim sayesinde değil, atamayla ilgilitoplumsal bir sürecin sonucu olarak ben başkanım. "Başkan," top-lumsal bakış açısından bana uygundur denilebilir. Fakat bu, orga-

nizma olarak benim başkan olmadığım anlamına gelemez. Üretimaraçlarının kapitalist statüsünü ya da bir adamın köle statüsünüayırt etmek için toplumsal bakış açısına gereksinimimizin olması

(I)- Maddi bakış açısına karşıl olarak toplumsal bakış açısı.

100

olmadığı anlamına gelmez. Bîr şeye her bakış noktası, ayrı bir öznitelikler kümesini açığa vurur, fakat o şey hepsine birden sahiptir.

Biçiminden söyutladığımız maddesinin bakış açısından bir hey-keli düşünür ve onu, neden yapddığını belirterek o soyutlama al-tında tarif edersek. Fakat yapddığı şey şimdi heykel biçimine sa-hiptir. Hem maddi hem biçimsel karakteristikleri vardır. İnsanlarve üretken güçler için de durum böyledir. Maddi ve toplumsal ka-rakteristikleri vardır ve hiçbir toplumsal karakteristik, heykelin bi-çiminin maddesinden çıkarsanmasından daha fazla maddi karakte-ristiklerinden çıkarsanamaz.(l> Marx"m yineleyip durduğu noktaşöyle ifade edilebilir: M (ya da S), onu M yapmak için gerekli ve

 yeterli olan şey sayesinde S değildir. Bir adam ya da köle, onu biradam yapmak için gerekli ve yeterli olan şey sayesinde bir köledeğildir. Bir üretim araçları kümesi ya da değişmeyen sermayeninbir kısmı, onu bir üretim araçları kümesi yapmak için gerekli veyeterli olan şey sayesinde değişmeyen sermaye değildir. Zira, in-san ya da üretim araçları olarak tariflerinden çıkarsanamayan top-lumsal ilişkilere giriş, daha ileri tanımları uygulamak için gerekli-

dir. Yine de verili bir insan bir köle olabilir, üretim araçları serma-ye olabilir Dolayısıyla, bir makinanm toplusal ilişkiyle ilgili veekonomik öznitelikleri genellikle vardır; fakat, bunları ihmal etsek bile, onun bir makina olduğunu kabul etmemiz önemlidir.

Öyleyse, Marx'la birlikte üretken güçlerin doğaları gereği, yada "kendi başlarına" ((4)), ya da "genel olarak" ((3)) toplumsal ol-madıklarını söylersek, bundan onların toplumsal olmadıkları sonu-

"'- Burada ve aşağıdaki satırlarda "ç ıkarsama". "doğru bir tümdengelim/i çıkarım edimi"anlamında kullanılıyor. Sadece ve sadece "p"yi ileri sürüp "q"yu yadsıyan kendi kendisiyleçelişirse. "q" "p"den doğru bir şekilde çıkarsanabilir. O halde, "onun konuk odasında bir 

müzik aleti var" ifade si, "onun konuk odasında pahalı bir piyano var" ifadesinden çıkarsa-nabilir. Başka şekilde ifade edersek, ikinci ifade birincisini gerektirir. Bütün iyi çıkarımlar tümdengelimi! değildir. İyi bir tümdengelimli olmayan çıkarım örneği, "onun konuk odasın-da pahalı bir piyano var"dan "onun çok düşük bir geliri yoklw"adır Çok düşük bir gelir,

 pahalı bir piyanonun varlığıyla mantıksal olarak bağdaşır olduğuna göre. çıkarım tümden- gelimli değildir. Fakat pahalı bir piyanonun çok düşük bir gelire eşlik etmesi olası olmadığıiçin. iyi bir çıkarım olarak kalır.

115

cunun çıkmasına izin vermemeliyiz, zira öyledirler. Şeylerin bazıöznitelikleri bütünüyle toplumsaldır, bazdan ise bütünüyle maddi-

Alt-bölüm (6), maddi üretim ilişkileri ile toplumsal üretim iliş-kileri arasındaki ayrımın ve Manc'ın bu ayrıma bağlılığının daha

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 59/201

dir; fakat ilgilendiğimiz şeylerin her iki türden öznitelikleri vardır.3. Alıntı (3)'te Mara, bir insanın diğer insanlarla ilişkileri saye-

sinde olduğu şey toplumsal bakış açısından ne ise o olduğunu derisürerek, "toplumsal belirlenimlere, A insanının B insanıyla ilişki-lerine işaret eder. Fakat bu her zaman öyle değddir. Geliştirmekteolduğumuz ayrım bakımından, insanlar arasındaki bazı ilişkiler

toplumsal değü, maddidir ve Marx bunu kabul eder. Aşağıdaki er-ken ifade, onun maddi ve toplumsal üretim ilişkileri arasında yapa-cağı ayrımın habercisidir:

Yaşamın üretimi, insanın hem çalışarak kendi yaşamım hem deyavrulayarak körpe yaşamı üretmesi, ... ikili bir ilişki olarak görünür: Bir yanda doğal bir ilişki olarak, diğer yanda toplum-sal bir ilişki olarak."'

Bir kadın bir erkekle cinsel ilişkiye girdiğinde körpe yaşamahamile kalınır. Bu cinsel ilişkinin doğal terimlerle bir tarifi, sadecedoğal organizmalar olarak onlara ait olan öznitelikleri öne çıkarır.

Şimdi bu doğal ilişki bir toplumsal ilişki çerçevesinde, oynaşma,evlüik, ergenlik vb çerçevesinde gerçekleşir, fakat fiziksel öznite-likler, onun toplumsal niteliğini açığa vurmaz.

Mal üretimi de yalnızca bir toplumsal süreç değüdir. Doğal yada maddi bir süreçtir de, insanın "doğayla alışverişidir de.(2> İn-sanların üretimdeki bazı üişkderi de, nitelik olarak maddidir. Eğersiz de ben, bir nesneyi her birimiz bir ucunda tutarak taşıyorsak,taşıma işinin gerçekleşmesi sayesinde maddi bağlantılar kuranz.Seninle koordineü bir şekilde güç sarfedip vücudunu hareket ettiri-rim ve bizim fiziksel etkileşimimiz, işimizi bize bildiren otoriteyapısından aynlabilir. Emek sürecimizin maddi karakteristikleri,birbirimize karşı, ya da başkalarına karşı işgal ettiğimiz toplumsalrolleri açığa vurma?.

"'- Alman İdeolojisi, s. 51.

'»-Kapital, c. 3. s. 713.

100 116 

tam bir anlatımım veriyor. İnsanlar arasında maddi ilişkiler var ol-duğu için, Rosa Luxemburg'un başka bakımdan değerli olan cüm-lesinin buna yakın anlamı yanıltıcıdır:

Toplumsal gelişimin bütün evrelerinde üretim süreci, yalandanbağlantılı olmalarına karşın farklı olan iki faktörün, teknik vetoplumsal koşulların sürekliliğine, insan de doğa ve insan üeinsan arasındaki kesin ilişkiye dayanır."'

Bu ifade, ınsanlan doğayla Uişkilendiren teknik ya da maddikoşulların, tam anlamıyla alındıklarında, insanlar arasındaki ilişki-leri kapsamadığım ima eder. Fakat, maddi koşullar toplumsal üiş-kderi kapsamadığı halde, insanlar arasındaki bütün ilişkiler top-lumsal olmadığı için insanlar arasındaki bazı ilişkileri kapsar.

Maddi durumu toplumsal durumdan nasd ayırabiliriz? Şu ölçü-tü almaya çalışalım: Bir tarif, sadece ve sadece kişdere -tanımlan-mış ya da tanımlanmamış- diğer insanlar karşısında hak ve yetki-ler*" vermeyi gerektirirse toplumsaldır. Bu öneri, daha az rafinedir;

fakat, üretken güçlerin (üretken güçler olarak) ve üretim ilişkileri-nin (üretim ilişkileri olarak) tariflerini istenüen şekilde sınıflandı-rır, zira üretim ilişkileri belirtilen gereklere sahiptir, üretken güçlerise değildir.

Bu ölçüte göre, toplum için yaşamsal olan birçok olgu, toplum-sal değd, doğal ya da maddi olgulardır. Örnekler: Büyük miktardademir cevherinin elde edüebüir olması, demiryollarının toprağı ya-np geçmesi, kullanılan elektrik, emek gücünün tarıma ayrılan kıs-mı. Manc, buna gelişmiş bir toplumun "ekonomi dışı" olgusu der;bu toplumda:

insanın bütün zamanım Zorunlu gereksinmeleri üretmek için

harcaması gerekmez, geçim için gerekli emek zamanının üstün-de ve ötesinde kendisine ait serbest zamanı vardır, dolayısıyla

"'- Sermaye Birikimi, çv. Tayfun Ertan, Alan Yayıncılık, 1986, s. 24.

'"- Hak ve yetkiler Bölüm VIH'de ayırt ediliyor.

bu serbest zamanı artı emek için de kullanabilir.'"

Serbest zamanı o şekilde kullanabilmesi  maddi ortama aittir;

lannda toplumsal saydığı "istatistiksel birbiçimlilikler"e genişletir.Şöyle yazar:

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 60/201

fakat öyle kullanmak zorunda olup olmaması,-kimin için ve ne öl-çüde öyle kullandığı toplumsal ortamın olgularıdırlar.

Kendisinden toplumsal biçimini çıkarsayamadığımız bir toplu-mun tam maddi bir tarifini tasarlayabiliriz -"sosyo-nötral" bir ta-rif. Bu tarif, kişilerin maddi yeteneklerini ve gereksinmelerini, buinsanların kullanabildiği kaynak ve olanakları, bilimsel bilgilerini

aynntüandıran geniş bir bilgi verecektir. Fakat, sahiplik biçimleri-nin, hak ve görev dağılımının, toplumsal rollerin sözü edilmeye-cektir.

Bu toplumsal tasvirini Max Weber'inkiyle karşüaştıralım. We-ber, bir eylemi  (kabaca) öznel amaçlı bir davranışın paçası olarak nitelemekle başlar. Sonra toplumsal eylemi, öznel amacı "başkala-rının davranış mı hesaba katan ve dolayısıyla bu seyir içinde yön-lendirilen" eylem olarak tanımlar."'

Weber'in tanımına göre toplumsal olan birçok eylem, buradamaddi olarak değerlendirilecek; zira, sadece ve sadece öznel ama-cın içeriğinde toplumsal hak ve yetkilere bir gönderme görünürse,

başkalarım gözeten öznel amaçlı eylemi toplumsal sayabiliriz.(J)

Sizinle bir nesne taşıdığım sürece, yaptığım şey toplumsal değildir.İşi bir anlaşma gereği olarak ya da sizin otoriteniz altında yaptığımsürece, toplumsaldır.

Ne var ki, sadece eylemlerle değil, bir toplumun ya da tdplumiailgili olguların karakteristikleriyle de ilgileniyoruz. Weber'in ken-disi de, çözümlemesini eylemlerden öteye, başkalarını gözeten tür-den öznel amaçların "tezahürleri olarak değerlendirilebilir" olduk-

Grundrisse, s. 641; ve bkz. Kapital, C 1. s. 526-527; Theories of Surplus Value, C. 2, s.406.'*- Toplumsal ve Ekonomik Örgütlenme Kuramı, çv. Özer Ozankaya. imge Kitabevi, 1995,s. 11.

Bir öznel amaç (arifi, söz gelimi, "... a yapmak" biçimini alır ("X, a yapma özne! ama-cındadır"da olduğu gibi). Bu tarif, sadece ve sadece bağlantılı eylem-tarifl, bu durumda "...a yapar," yukarda verilen ölçüte göre toplumsalsa, toplumsaldır. (Öznel amaçlar, toplumsaltariflere sahip olduklarında içerik olarak toplumsaldırlar).

100

Anlamlı'" görüngülerin istatistikleri olduğu gibi, tamı tanımaaym anlamda, ölüm oranlan, bitkinlik görüngüleri, makinalannverimliliği, yağış miktan gibi anlamdan yoksun süreçlerin ista-tistikleri de vardır. Fakat, sadece görüngüler anlamlı oldukların-da sosyolojik istatistiklerden söz etmek uygundur. Suç oranlan,meslek dağılımı, fiyat istatistikleri ve ekili alan istatistikleri gi-

bi durumlar bunun örnekleridir. Doğal olarak, tarımsal ürün is-tatistiklerinde olduğu gibi, her iki bileşeni de içeren birçok du-rum vardır.'1'

Burada Üstelenen Weberci tarzda toplumsal olmayan görüngü-ler, bizim kavrayışımızda maddidirler. Ya onun toplumsal dedikle-ri? Suç oranlan toplumsaldır; çünkü suçlar haklan ihlal eder. Birsonraki paragrafta ileri sürüldüğü gibi, meslek dağılımı belirsizdir.Fiyat istatistikleri toplumsaldır, zira, fiyatlar mübadele oranlandırve mübadele de, mallarda sahiplik haklarım gerektirir. Ne kadartoprağa arpa ekildiği, ne kadarına çavdar etkildiği toplumsal değil-dir, fakat arpa ve çavdar tarlalarının sahiplik biçimi toplumsaldır.

Toplumsal ilişkileri maddi bir tariften çıkarsayamamıza karşın,genel ya da teorik bilgi sayesinde âz çok gevenle anlayabiliriz. Biradamın başkalarının ayaklarım örten ayakkabdar yaptığım söyle-mek, onu sadece maddi olarak tarif etmektir, fakat, bu adamın birayakkabı hırsızı değü, malzeme tedarikçüeri ve müşterilerle yerle-şik ilişküeriyle bir toplumsal rolü üstlenen ayakkabıcı olması çok olasıdır. O halde, hem maddi hem toplumsal meslek dağüımlanvardır ve neredeyse eşbiçimlidirler.

Ayakkabı yapan bir adamın maddi faaliyetinden bir ayakkabıcıolarak onun toplumsal rolünü çıkarma, genel kabul gören bügiyedayanan açık bir sonuç çıkarmadır. Fakat genel kabul gören bügi

olmayan Marksçı teori, el değirmeninden feodal toplum ve buharlı

"'- "anlamlı" = (kabaca) "öznel amaçlı".

'*- Toplumsal ve Ekonomik Örgütlenme Kuramı, s. 26.

119

e

makineden kapitalist toplum sonucunu çıkarmak gibi çok dahahırslı sonuçlar çıkarması gerekir.01 Buradaki maddi olgulardan top-

î f i i i i i i i

karşıt olarak- yeni bir coğrafyanın, yeni bir maddi çevrenin daya-tılmasıdır. Bu iddiaya direndirse, olacaklan düşünün. Bir ırmağın

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 61/201

lumsal olgularî çıkarma, feodal ve kapitalist ilişkilerin kendi tek-nolojilerine uygun oldukları iddiasına dayanır. (Üretken güçler eldeğirmeni evresindeyse, göreli olarak gelişmemişlerdir^ Emeğinçok büyük bir kısmı tarımsaldır ve bu durumda kapitalist dişkderolası değddir).

Maddi tarif, bir toplumun esas doğasını yakalar. Elbette "do-

ğa"nın bu anlamında doğa, toplumsal biçimler içinde ve bu biçim-lerin bir sonucu olarak değişen tarihin bir ürünüdür.'2' Toplumsalörgütlenme halindeki insanlık,, kendi çevresini ve bizzat kendi do-ğasını değiştirerek, çevresine müdahale eder; zira, bu karşı karşıyagelme seyri içinde kendi yetilerini ve gereksinmelerini geliştirir.Üretken güçlerin gelişmesi, doğanın dönüştürülmesinde ifadesinibulur ve sosyo-ekonomik yapılar, içinde bu gelişmenin derlediğibiçimlerdir, "gelişme biçimleridir .(,)

İklim ve coğrafya koşullarım dikkate alan Mars ve Engels şun-' lan yazdılar:

Tarih yazımı bu doğal temelerden ve tarihin seyri içinde insan

eyleminin bu temellerde yaptığı değişikliklerden hareket etme-lidir.'4'

Doğal temelin değiştirilmesi, elbette, onun maddi niteliğim or-tadan kaldırmaz.

Bir toplumun insan eliyle değiştirilmemiş coğrafyasıyla ilgiliolgular, o toplumun üretken yeterlilikleriyle ilgili olgulardır. Ne-hirlerin dağılımı, sulama ve taşıma olasılıklarını koşullar. Potansi-yel tarımsal çıktı, toprağm doğasına bağlıdır. Yüksek yerlerde bazıhayvanlan yetiştirmek uygun değddir ve yel değirmenleri her ik-limde olanaklı değddir.

Üretken güçlerin dışsal gelişmesi -emek gücünün gelişmesine

Felsefenin Sefaleti, s. 100.•*- Bkz. Alman İdeolojisi, s. 48.

'*- Ekonomi Politiğin eleştirisine Katkı, s. 23.'*- Alman ideolojisi, s. 37.

100

burada varlığı, hiçbir hesapta toplumsal olgu değddir. Yine de, ör-neğin ticaret yollarını koşullayarak büyük bir toplumsal öneme sa-hip olabilir. Toplumsal önemi olan maddi bir olgudur. Doğanınseyri içinde ırmağın yönünün değiştiğini varsayalım. Irmağın bu(yeni) akış yönü, hâlâ fiziksel bir olgudur. Şimdi, insanların öznelamaçlı eylemleriyle değişikliğin meydana geldiğini varsayalım. Ir-

mağın akış yönü fiziksel bir madde olarak-kalır mı? Bir kanal inşaedilirse, bu durum, sadece maddenin daha köklü yeniden düzen-lenmesi değil mi? Bir makina, maddenin hareketli parçalarındanoluşan bir kümeden, çevrenin yapay bir şekilde tasarlanıp kurul-muş bir parçasından başka nedir? Kolay adımlarla, sofistike birekonominin bütün üretken fabrikasını insan eliyle dayatılmış bircoğrafya olarak görebiliriz.

Üretken güçlerin gelişmesinin, ya da insan gücünün ve maddiuzanımlarının verdi bir düzeyinde, belli bir üretim ilişkileri küme-si, ya da beUi bir toplumsal biçim, bu gücün kulamlmasına ve dahada geliştirilmesine uygun bir çerçevedir. Fakat, insanla doğa ara-

sındaki ilişkinin ve insanların toplumsal ilişkilerini belirleyen ken-di aralarındaki maddi ilişkderin mevcut durumunu toplumsal bi-çimden her zaman soyudayıp sergdeyebdiriz. Maddi gelişme, ta-rihteki sürekliliği sağlar:

Birbirini izleyen her kuşağın, yeni üretim için hammadde hiz-meti gören ve bir önceki kuşak tarafından edinilen üretken güç-lerin sahibi olarak kendisini bulması basit olgusu nediyle, in-sanlık tarihinde bir tutarlılık doğar; insanın üretken güçleri vedolayısıyla toplumsal ilişkileri geliştikçe giderek daha fazla birinsanlık tarihi olan bir insanlık tarihi şekillenir."'

İnsan ile doğa arasındaki ilişki, toplumsal biçimle "dolayımla-nır":'2' Toplumsal biçimin dışmda gerçekleşmez. Sosyo-nötral te-

'"- Felsefenin Sefaleti, s. 165.Theories of Surplus Va lue. C. 3, s. 378.

121

rimlerle tarif edilen doğanın gelişmesi, bu nedenle bir soyutlama-dır. Fakat, teorik açıdan önemli bir soyutlamadır. Zira, toplumsalkurumların merkezi özellikleri doğanın dönüştürülmesine katkıla

(2) Emek Sürecinde Madde ve Biçim

Fi ik l l k b k ld ğ d ü ti t l l bi i i d

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 62/201

kurumların merkezi özellikleri, doğanın dönüştürülmesine katkıla-rıyla açıklanır. Üretken yeti toplumsal olarak gelişir; fakat nitelik olarak doğaldır. Toplumsal olarak beslenmesine karşın bilimselbilgi bile, özel insanların doğal bir yetişidir.'"

Üretim güçleri ile üretim ilişkileri arasında bilinen ayrımın,Mars'ta, doğa ile toplum arasında bir karşıtlıklar kümesi olduğunu

ileri sürüyoruz. Yorumcular, Marx'ın "maddi"yi "toplumsal" ya da"biçimsel"in karşıtı olarak ne kadar sık kullandığım, "toplumsaT'ınkarşısında "doğal"ın nasd "maddi"nin yarımda yer aldığım, maddiolarak tarif edüen şeyin nasd bir biçimin "içeriği" sayddığını belir-lemeyi başaramamışlardır. (Maddi söz dağarcığının diğer terimleri"insan", "basit" ve "gerçek" terimleridir, "tarihsel" ve "ekonomik"terimleri ise "toplumsal"a eşlik eder). Bu karşıtlıklardan ve tanım-lamalardan çıkan sonuç şudur: Toplumun maddesi ya da içeriği,biçimi toplumsal bir biçim olan doğadır. Marx'm materyalizmi,belki birkaç şeydir, fakat maddi gelişmeye hizmet eden toplumsaltarih açıklaması, kesinlikle bu şeylerden biridir.(,)

Marx'ın üretken güçleri temel aldığım fark eden bazı Marxeleştirmenleri, onu, toplundan maddi olarak değil toplumsal bi-çimlerine göre sınıflandırmaya geçtiğinde tutarsızlığa düşmeklesuçlarlar. Gellner, Birleşik Devletler'in neden "alitierine göre (sı-nai üretim) değü de mülkiyet biçimine göre (kapitalizm)" sınıflan-dınldığını sorar.'3' Soru aldatıcıdır. Kendilikleri çoğunlukla içerik-lerine göre değil, biçimlerine göre sınıflamak uygundur ve biçim-sel sınıflama, mevcut durumda doğrudur; zira üretken güçlere göreayırma, toplumsal tipleri vermez.

'"- Bkz. Grundrisse. s. 700.Krş. Lange, Political Economy, C. t, s. 47; Goldstick. "On Üıc Dialectical Unily of the

Concept of Matler," s. 76.'*- Thought and Change. s.. 132-133.

100

Fiziksel olarak bakıldığında üretim, toplumsal biçiminden so-yulmuş görünür ve "emek sürecim verili toplumsal koşullar altındaaldığı biçimden bağımsız olarak incele"yen Kapital'in ilgili bölü-münde böyle tarif edilir.'1' Toplumsal yanıyla üretim "maddi  üre-tim"dir ve bu kapitalist ya da başka bir üretim biçiminin içeriği-dir Ve bu içerik, bütünleştiği biçimden soyutlanarak betimlenebi-

lir. O halde Marx'ın çarpıcı bir şekildetoplumun bütün evrelerinde, yani tarihsel niteliği olmaksızıngerçekleşen, lütfen insani, genel olarak üretim süreci"'

dediği şeyi gözlemleyelim.Demek ki, toplumsal biçimden bakarsak, toplumsal biçimden

kavramsal olarak ayn birşeyi fark ederiz: Doğayla insani -buradatoplumsala karşıt olarak- etkileşim, yani maddi üretim. Toplumsalbiçimle hiçbir ilişkisi olmayan maddi üretim şudur:

İnsanların doğayla alışverişini sağlayan, sadece her toplumsalbiçimden ve iyi tanımlanmış nitelikten yoksun olmakla kalma-

yıp, toplumdan bağımsız, bütün toplumlardan uzak çıplak doğalvaroluşu içinde büe, hâlâ toplumsal olmayan genel olarak insa-nın toplumsallaşmış insanla ortak olduğu yaşamın bir ifadesi vedoğrulanması olan insanın genel olarak üretken faaliyeti.'4'

Toplumsal insanın doğayla ve toplumsal olmayıp "lütfen, in-san" olan diğer insanlarla ilişkileri vardır.

Maddi üretim, toplumsal bir biçime bürünmedikçe tarihte ger-çekleşmez; zira, "toplumsal olmayan insan", eğer var olduysa, ta-rih başladığında ortadan kaybolur. O halde, saf maddi süreç, "üre-timin herhangi bir fiili tarihsel evresini tanımlamayan soyut bir

'"- Kapital, C. I,s. 193.

'*- Grundrisse, s. 304. Marx, toplumsal özelliklerinden soyutlanmış üretime işaret ettiği için

"maddi" sözcüğünü vurgular.'*- Grundrisse, s. 320. ("lütfen" ifadesi İngilizce yazılmış).

 Kapital, C. 3, s. 716.

123

kavrayış"tır.® İçerik biçimsiz var olamaz, fakat bu onun öneminiazaltmaz.

Üretim sürecinin içeriği sır değil Ne görünüyorsa odur ve do

ği", -ilerde Bölüm V'te tartışılacak- metalann içeriği olan "kuüa-nım-değerlerinden kaynaklanmaz."®

Maddi bir süreç olarak emeğin ürünü, bir kullanım değeridir.

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 63/201

Üretim sürecinin içeriği sır değil. Ne görünüyorsa odur ve do-ğasını açığa çıkarmak için hiçbir bilime gerek yok. Bu durum, onuincelemeye değmez kılmaz, fakat her inceleme de bilim değüdir.Sadece gerçeklik görüntüyle gizlendiğinde bilim gereklidir.® As-lında Marx, bir içerik incelemesi, bir sınai teknoloji tarihi incele-mesi yapmak ister.® Bu inceleme, iktisat büimine ait olmazdı; zira,

"ekonomi politik teknoloji değildir."® Ekonomi politik, nitelik ola-rak gizemleştirüen ve ancak teoriyle nüfuz edüebüen toplumsal bi-çimi inceler.

O nedenle, içeriği anlamak için bilimin gerekli olması bir yana,Manc "m "doğal yasalar" dediği içerikle ügili temel hakikatler herçocuğa malumdur. Çocuklar bilir ki, "farklı gereksinmelere uygunürün kütlesi, toplumun farklı ve nicelik olarak belirli toplam emek kütlesini gerektirir."® Bu, toplumsal bir yasa ya da bir iktisat olgu-su değildir. Bunun verili bir toplumsal biçimde kendim ifade şekli-ni inceleyen ekonomi politiğe önseldir: Kapitalizmde bu şekü, de-ğer yasasıdır. Fakat, "hiçbir toplum biçimi, ... şu ya da bu şeküde

toplumun emrinde olan çalışma zamanının üretimi düzenlemesiniönleyemez."® Emeğin sadece kendi geçim araçlarının değü, üre-tim araçlarım da üretmek zorunda olması olgusu da, benzer şekü-de, "özgül bir biçimin sonucu" değü "doğal bir gereklilik"tir.® İn-sanlık durumunun bu hakikaderi toplumsal bilimin sınırlan dışındakalır; zira, ne toplumsaldırlar ne de bilimseldirler. Biçimin giziniçözmek için bdim gereklidir. Bu yüzden, "metalann mistik nitli-

'"- Grundrisse, s. 88.Bu tez, Ek: l'de açıklanıp inceleniyor.

'*- "Danvin ilgimizi doğa teknolojisi tarihine çekmiştir... insanın üretken organlarının, her

toplumsal örgütlenmenin maddi temeli olan organların tarihi eşdeğer bir ilgiyi hak etmiyormu?" Kapital, C. 1, s. 386, dn. 4, italikler benim.

Grundrisse, s. 86.

'*- Manı'tan Kugelman'a, 11 Temmuz 1868, Selected Correspondence, s. 196.

Marx'tan Engels'e, 8 Ocak 1868, Selected Correspondence. s. 1 87. Vurgulara dikkat

edin.n- Kapital, C. 3, s. 694.

100

Maddi bir süreç olarak emeğin ürünü, bir kullanım değeridir.Toplumsal bir süreç olarak emek ürününün niteliği, toplumsal biçi-me göre değişir. Kapitalizmde bir değişim değeridir:

Ayn bir üretken faaliyet olarak fiziksel yanı dikkate alınırsa ter-zilik işi, ceket üretir, ceketin değişim değerini değü. Genel ter-zilik olarak değil, soyut evrensel emek olarak değişim değeri

üretir ve bu soyut evrensel emek, terzinin yaratmadığı bir top-lumsal çerçeveye aittir.®

Değiştin değeri, ürünün "an toplumsal", dolayısıyla "doğal ol-mayan" bir özniteliğidir, oysa kullanım değeri doğal ve toplum-al-tıdır. "Kuüanım değeri, şeylerle insanlar arasındaki doğal dişkiyiifade eder," oysa değişim değeri "şeylerin toplumsal varolu-f«"dur.® Maddi olarak kavrandığında emek süreci, toplumsal ol-maktan çok insanidir, dolayısıyla ürünü de; o nedenle,

değişim değeri, değerin toplumsal biçimini ifade eder ... kulla-nım değeri ise, değerin ekonomik biçimim ifade etmez.®

Kullanım değerinin üretken emeği somuttur, ya da nitelik ola-rak farklılaşmıştır: Terziliktir, dokumacılıktır, madenciliktir vb.Değişim değerinin üretken emeği ise soyuttur, toplumun toplamemeğindi özeüiksiz bir oranıdır.® Kuüanım değerlerinin toplamıtoplumun somut ya da maddi zenginliğidir; oysa değişim değerleribütünü -toplumsal olarak görülen aym toplam- soyut ya da top-lumsal zenginliktir."'

'"- Kapital, C. 1, s. 86.Critigue of Political Economy, s. 36 (Türkçe basımı Ekonomi Politiğin Eleştirisine Kat-

kı'da bu pasaja rastlanamadı -çv).•»- Theories of Surplus Vaule, C. 3, s. 296. Krş. Grundrisse. (Berlin), s. 899, 909.

Grundrisse. s. 872. Sayfa 680'de kullanım değeri ile değişim değeri içerik ve biçim ola-

rak ayırt ediliyor.'*- Marx, daha önceki iktisatçılan emeğin bu iki biçimde kavranabileceğim belirtmemiş ol-malanndan ötürü eleştiriyordu (Bkz. Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı, s. 67 vd.) Somutemek ile soyut emek ayrımının felsefi bir değerlendirmesi için bkz. "Manc's Dialectic of Labour," s. 256-249.

 M -Kapital, C. 1,52-53.

125

Kapitalizmle birlikte üretim araçlarının, cansız emeğin, canlıemeğe baskın geldiği bilinen bir Marksçı düşüncedir. Marx'ın ikianlamda, bizzat kendisinin ayırdığı maddi ve toplumsal anlamda

emek araçlarını kullanan işçi değildir, aksine işçiyi kullananemek araçlarıdır; ne var ki, bu tersine işleyiş ilk kez sadece fab-rika sisteminde teknik e aç k bir gerçeklik ka an r '"

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 64/201

anlamda, bizzat kendisinin ayırdığı maddi ve toplumsal anlamdabunu niyet ettiği ise daha az bilinir. İlgili metinler, üretimin serma-yenin "biçimsel" ve "gerçek" hükmü altına girişini betimler. Ser-maye üretim araçlarının denetimini ele geçirir ve emek gücü, an-cak sermayeye devrinden sonra üretken bir şekilde işlev görebilenbir meta halini alır. Fakat, emek gücünün bağımsız işlev göreme-

mesinin iki boyutu vardır. Birincisi, Mars'ın "salt biçimsel", yal-nızca bir ekonomik biçim meselesi, dediği emeğin sermayeye baş-langıçtaki bağımlılığına karşılık gelir. Üretim araçları sermayeyedönüşmüştür, fakat maddi emek süreci hâlâ değişmemiştir. "Bire-yin çalışma tarzı, büyük ölçüde değişmemiştir.""' Hükmü altına gi-rişin biçimsel olması, emekçinin gerçekten sermayenin hükmü al-tına girmediği anlamıma gelmez: Maddi biçimde gerçekten hükmüaltına girmediği anlamına gelir. Emekçinin faaliyeti, artık serma-yenin genişlemesine hizmet eder --cansız emek toplumsal anlamdacanlı emeğe egemendir. Biçimsel hükmü altına girme, biçim işçisermayeye bağımlılık dışında maddi olarak etkili olmayacak kadariçeriği geliştirdiği gerçek hükmü altına girmeye yol açar. Bu du-

rumda becerileri o kadar yok olmuştur ki, sadece kapitalistin maki-nasıyla üretebilir, kendi denetimindeki aletlere hükmetmek yerine,makinanm hareketlerini izlemek zorundadır. "Doğası itibariyle,bağımsız harhangi bir şey yapmaya uygunsuz" hale gelir.® Fakatyine de,

saf biçimsel - kapitalist üretimin hem daha az gelişmiş evresinehem de daha çok gelişmiş evresine ortak genel biçimi- bakışaçısından bile, .... üretim araçları emekçiye bağlı görünmez,emekçi üretim araçlarına bağlı görünür;'31

çünkü, emekçinin rolü üretim araçlarının genişlemesini arttırmak-

tır. Bu nedenle kapitalizmin bütün evrelerinde,

"'-Kapital,C. l,s. 374.

'*- Kapital. C. 1, s. 375; italikler benim.

'*- Theories of Surplus Value. C. 1. s. 390. Krş. Kapital, C. 1, s. 323-324.433-434

100 126 

rika sisteminde teknik ve açık bir gerçeklik kazanır.'"

Üretim ve ürünün maddi ve toplumsal yanlan arasındaki ayn-mı, Manc'ın ayrıntdı bir şekilde ele aldığı kapitalist toplum açısın-dan saptadık. Çoğunlukla ve haklı olarak "doğal ekonomiler" deni-len kapitalist-öncesi üretim sistemlerine bu ayrımın uygulanama-

yacağı düşünülebilir.™ Ne var ki, doğa ile toplum arasındaki bö-lünmeyi kapitalizm keskinleştirse de, daha önceki biçimlerde devardır. "Öşür" terimi, doğal bir kullanım değeri olarak değil, top-lumsal niteliği sayesinde serfin ürününün bir kısma karşılık gelir.Kapitalizm öncesi durumda ürünün biçimi, ürün üzerinde bir hak iddiasına kaynaklık eden toplumsal rol tarafından belirlenir. Bütünmallar tarafından sergilenen ve bütün mallan sistematik bir karşı-lıklı ilişki içine sokan değişim değeri gibi tekil bir biçim yoktur.Madde ile biçim arasındaki ilişki, kapitalizm öncesi üretimdekiyleaynı olmayabilir, fakat bu ayrım ona da uygulanmalıdır ve uygulanır.

(3) Kullanım Değeri ve Ekonomi Politik 

, Ekonomi bilimi, toplumsal biçimi açığa vuran ekonomik yasa-lan ve olguları inceler. Buna göre, "kullanım değeri olarak kula-mm değeri, belirli ekonomik biçimden bağımsız olduğu için, eko-nomi politiğin araştırma alanının dışında kalır.""' Kullanım değeri-nin tüketimi, "doğal niteliği içinde bireyin kendi bireysel gereksin-mesinin bir nesnesiyle ilişkisinden başka hiçbir şeyi ifade etmeyensalt fiziksel yaranın tüketimidir.""'

Bu ifade, diğer şeyler yanında, toplumsal olarak yaratılan ge-

 Kapital, C. 1, s. 435, italikler benim.

Krş. Kapital, C. 2, s. 126.

 Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı, s. 42.

'*- Grundrisse, s. 274.

reksınmeleri de kapsar. Örneğin, bir insanın sadece belli kökünormlarına bağlı, bir toplumda ortaya çıkan deodorant gereksinme-sine uygulanabilir Bu gereksinme köken olarak (kısmen) toplum

kullanım değerlerinin üretildiğim belirlemeye yardım eder: Ekono-mik esinti planlı vazgeçme politikasının maddi sonuçlan vardır.Mâ k ll d ğ i d d ği i d ğ i i bi bi i i ili i

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 65/201

sine uygulanabilir. Bu gereksinme, köken olarak (kısmen) toplum-saldır, faka| maddi türden belli bir sıvıya duyulan gereksinmedirde. Toplumsal genesisinden soyutlayıp, sonucu insanla doğa ara-sındaki bir ilişki olarak ifade edebiliriz/" Toplum, insan doğasınısürekli değiştirir ve bir deodorant istemi bir insanın doğasının birparçası olabilir.

Kullanım değeri, metanın tözü® ve sermayenin bedenidir.®Ekonomi poütik, içeriği, tözü ya da bedeni değü, bunların aldığıtoplumsal biçimi, değişim değerini ve sermayeyi inceler. "Maddiyan", "üretimin birbirinden çok farklı çağlarının ortak yanı" olabi-lir ve "ekonomi politiğin dışına düşer": Ekonomi politik disiplinisöz konusu olduğu sürece, beylik laflar kuüanım değerini nitelen-dirmeye yarar.®

"Kuüanım değeri olarak" kullanım değerini ele almak ekonomipolitiğin ötesinde olgu halde, gerçekten ekonomik olgularla ilişkiliolduklarında maddi olgular ekonomi politiğin ilgi alanına girerler.Bu nedenle, sadece tüketimde önemli, "dolayısıyla ekonomik iliş-

kinin dışında" olduğu için,® iktisatçının metanın tözünü ihmaledebüeceğini söylemesine karşın, Marx bunu, tüketimi "ekonomik sürece giren" emek gücünün kullanım değeri meselesi içinde nite-ler/" Emek gücünün fiziksel üretkenliği ekonomik bir büyüklük olan artı değer oranını sınırlar; çünkü, artı değeri yaratan artı emek için kullandabilir zaman, işçinin kendisini ne kadar hızlı yenidenüretebüeceğine bağlıdır. Diğer yanda ekonomik temelli kâr dürtü-sü, maddi üretkenliği teşvik eder. Ve ekonomik zorlamalar, hangi

'"- lan Gough, bu soyutlamanın tutarlılığından kuşkulanır, fakat biz savunacağız. Bkz. lan

Guogh. "Mara's Theoriy of Productive Labour," s. 60-62 .m-Grundrisse

, s. 301.'*- Grundrisse, s. 646.'*- Grundrisse, s. 852-853.

Grundrisse, s. 208.

Grundrisse (Berlin), s. 970; Ayrıca bkz. Theones of Surplus Value, C. 2, s. 488-489ve"ekonomik görüngüleri belirleme bakımından kullanım değeri çözümlemesinin ne kadar

önemli olduğunun bir başka örneği" için bkz. Theories of Surplus Value, C. 3, s. 252.

128

Mârx, kullanım değeri de değişim değerinin birbirine geçirilişineduyarlıydı ve "buna göre kullanım değeri, bugüne kadar iktisattaoynadığı rolden çok daha fazla önemli bir rol oynar" diyordu/"

iktisatçının kuüanım değerine ügisi, kullanım değerinin ekono-mi politik alanından dışlanmasıyla tutarlıdır. İktisatçı, üzerinde en-telektüel hükümranlık kuramadığı ekonomik olmayan olgularınekonomik anlamlarının ayırdına varır. Fizikçilerin ve mühendisle-rin inşaat malzemeleri konusunda keşfettiklerini kendine mal et-mek zorunda olan miman, ya da boya, mermer vb hakkında bir-şeyler bilmek zorunda olan plastik sanatiar tarihçisini düşünün.®Mermer, heykelin içeriğidir, heykeltraşın biçimlendirdiği malze-medir.

Manc, Rıcardo'yu, kuüanım değerinin programatik bir dışlan-masını -başaramadığı ve baş atmadığı- üan etmesinden ötürü sık sık eleştirmiştir.® Fakat bir keresinde de Ricardo'yu, gereksiz yeremaddi mülahazalara girmekle suçlamıştır. Suçlama haksızdır vehem ayrıntıda hem ilkede Marx'm kendi görüşleriyle Çelişir.

Ricardo, o zaman bir veri olarak alman kâr oranının düşüşünü,toprağın marjinal verimliliğinin varsaydan azalmasına başvurarak açıklamış ve bu temelde, kâr oranında sürekli bir düşüşü öngör-müştür. Sünni gübredeki daha deri gelişmeleri hesaba katmadanöyle düşünmüştür ve daha sonralan yazan Manc, organik kimyada-ki derlemelerin Ricardo'yu yalanladığım ilan edebilmiştir. Organik kimyanın konuyla ilgili ölduğu açıktır. Ne var ki, Manc, Ricar-do'yu sedece fiziksel olarak olanaklı olan şeyle ilgili haksız bir kö-tümserliğe yapışıp kalmasından ötürü değd, fiziksel bir öncülü kâroranı tartışmasına sokmasından ötürü de eleştirmiştir. Ricardo'nun"iktisattan organik kimyaya kaçmasindan yakınmıştır.®

'"-"Marginal Notes on Wagner," s. 52.

Bu, Mani'm benzetmesidir, Grundrisse. s. 174."»- Grundrisse. s. 267, 320, 646-647.

'*- Grundrisse. s. 754

129

Bu son eleştiri, sadece ekonomik süreçlerin açıklamaları ilkeolarak bunları belirleyen fiziksel süreçlerden soyutlanmaları gerek-tiği d k b l dil bili di F k t M ' k di i i ülik f kl

pitalist biçimiyle bağlantılıdır."'" Eleştiri, sermaye birikimi ileonun fiziksel temeli, "ekonomik biçimi bir tarafa" bıraktığımızdakendini açığa vuran "yeni üretim araçlarının basit oluşumu" ara-

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 66/201

tiğinde kabul edilebilirdir. Fakat Manc'ın kendisi, verimülik farklı-lığının ekonomik önemini kabul etmiş ve rant tartışmasında bunabüyük önem vermiştir. Ricardo'nun organik kimyaya kaçışma ge-lince, Marx'ın kendisi "Almanya'daki yeni tanm kimyacılığına,özellikle bütün iktisatçdann toplamından bu bakımdan çok dahaönemli olan Lebig ve Schönbein'e" işaret etmiştir."'

Ne olursa olsun, Manc'ın kullanım değeri ve iktisat üzerine da-ha çok düşünülmüş ifadeleri, ekonomik sava maddi mülahazalansokmaya yönelik ilke itirazlarım dışarda bırakır:

Her şeyden önce, her çözümlemede kullanım değerinin, önvar-sayılan tözün ne ölçüde ekonomi ve ekonomi kategorilerinindışında kaldığı ve ne ölçüde içinde girdiği gösterilmelidir.'2'

(4) Ayrımın Devrimci Değeri 

Toplumun maddesi ile biçimi arasındaki aynm teorik olarak ya-

rarlıdır, fakat devrimci bir kapitalizm eleştirisini beslemeye de hiz-met eder. Kapitalist ekonomik biçim içinde gerçekleşen maddi sü-reç üzerinde yoğunlaşmakla, sermayenin maddi servet yaratmanınvazgeçilmez aracı olma iddiasmı geçersizleştirir. İçerik ile biçiminbirbirine kanştınlması, fiziksel üretim ve maddi büyümenin sade-ce kapitalist yatınmla sağlanabileceğine dair gerici yanılsamayıdestekler. Kapitalistin rolü savunularak "birileri fınans, birileri deiş sağlamak zorundadır" denildiğinde, üretimin maddi gereklilikle-ri ile bu gereklilikleri karşılamanın özgül bir toplumsal tarzı birbi-rine karıştırılıyor ve böylece eleştiriye karşı bir kanıt sağlanmışoluyor. "Aptal iktisatçı"nın kafasında, ... "genişletilmiş yeniden

üretim, aynlmaz bir şekilde ... birikimle, bu yeniden üretimin ka-

Marx"tan Engels'e. 13 Şubat 1866.

Grundrisse, s. 268.

130

ç ğ y ç şsında bir ayrımı gerektirir.'2'

Marx, burjuva ekonomi politiğini kapitalist biçim ile bu biçi-min temelindeki maddeyi akılsızca ya da kurnazca birleştirmeklesuçlamıştır. Yararlı maddi nesneler olarak üretken güçler kullanımdeğerleri kümesine aittirler; bu nedenle salt üretken güçler olarak 

düşünüldüklerinde "toplumsal çerçeveye ait değildir"ler. "Serma-ye, toprak ve emeği" üretimin üç faktörü olarak alan "Üçlü For-mül" bu hakikati ihlal eder. Zira, "toprak" ve "emek" "toplumsalbiçimle bir ilişkisi olmayan" maddi faktörleri anlatır,'1' oysa "ser-maye," üretim araçlarının tarihsel bir evrede aldığı kapitalist biçi-mi anlatan toplumsal bir ifadedir.

Üçlü Formüle karşı çıkarken Marx, "gerçek [yani maddi] emek süreci" ile burjuva iktisatçının emek sürecinden ayıramadığı "top-lumsal üretim süreci"ni karşdaştınr.'4' İktisatçının yarulgısı, zamanzaman söylendiği gibi, kapitalizmi tek olanaklı ekonomik biçimsayması değildir. Kuşkusuz başka biçimlerin de olduğunu bilir.

Hatası, daha çok, bizzat kapitalizmde içerik ile biçimi ayırt edeme-mesidir ve bu yanılgı iktisatçının açıkça çıkaramadığı şu sonucubesler: Biçim içerik kadar ebedidir; üretim her zaman üretim araç-larını gerektirdiği için, her zaman sermayeyi de gerektirir.'5' İktisat-çı, üretim konusunda tarihsel olarak özgül olmayan söyleme dal-makla da hata yapmaz. Manc'ın kendisi de bunu yapar ve yerindebir tutumdur. Fakat iktisatçı, "sermaye"yi üretim araçlanyla eşan-lamlı kullandığında yaptığı gibi, bir toplumsal biçime özgü kav-ramları bu söylemin içine taşır.

Burjuva savununun daha vulger biçimlerinde kapitalist, sadecesermaye sağlamak için değil, girişimi idare etmek için de gerekli -

Theories of Surplus Value, C. 3, s. 272. Kapital, C. 3, s. 745.

'»- Kapital, C. 3, s. 715 vd. Krş. Theories of Surplus Value, C. 3, s. 453.

'*- Kapital, C. 3, s. 116-1 \T. Theories of Surplus Va lue. C. 3, 322, 327-328.'"- Grundrisse. s. 85-86

131

dir. Bir itiraz şudur: îdari işlev devredüebilir, fakat herhangi birigerekliyse, bu, devreden değd devredüendir.(,) Dahası, yöneticiningörevinde madde de ilgili olan de biçimle dgdi olan ayırt edüebi-

olgudur. Fakat kapitalist ekonomi biçimi sorunu daha da ağırlaştı-rır.

Manc'ın devrim teorisi doğa de toplum arasındaki ayrımdan ya-

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 67/201

görevinde madde de ilgili olan de biçimle dgdi olan ayırt edüebilir. Üretimi örgütlemek birincisine, işçderi gözeüemek, çalışmala-rım sağlamak ikincisine aittir. İşçderi gözetleme hizmetine yapdanödemeler üretimin "faux frais"sini,'*' maddi zorlamaların değü uz-laşmaz toplumsal ilişküerin yarattığı maliyetleri oluşturur.'1' Ayrıcaeşyaların hakiki ve sahte dolaşım maliyetleri de ayırt eddebilir, bi-

rincisi, taşıma masrafları gibi maddi mallar üzerinden dolaşım ma-liyetleridir, ikincisi ise, banka hesaplan ve tüccarların aldığı karşı-lık gibi metalar üzerinden dolaşım maliyeüeridir.'3'

Toplumsal düzenlemeler fiziksel gereklilikleri değiştiremezler,fakat toplumsal düzenlemeler değiştirilebilir. Toplumsal düzenle-meler düzenledikleri gerekliliklerle birbirine karıştırıldığında, ge-rekliliklerin değişmezlik niteliğini paylaşır gibi görünürler. Sofist-lerin doğa üe inanç arasına koydukları ayrım, her toplumsal eleşti-rinin temelidir ve Mara'ın ayrımı bunun bir gelişimidir. Bunda herzaman bir çıkar gizli olduğu için ısrarlı olmak gerekir, zira,

 î 

burjuva üretim tarzı ve buna karşılık gelen üretim ve bölüşüm

koşulları tarihsel kabul edüdiği andan itibaren, bunlan üretimindoğal yasaları gibi görnie yanılsaması ortadan kalkaf ve yenibir topluma, kapitalizmin sadece bir geçiş olduğu yeni bir eko-nomik oluşuma kapı açüır.<4)

Doğal kaynakların gelecekteki arzı sorununun bir maddi bir deekonomik yanı vardır. Kapitalizmin partizanları, güçlüğü sorununmaddi yanma indirgerler, tatsız gerçekliklere tahammül edemeyensolcular ise, bunu bütünüyle kapitalist toplumsal biçime atfederler.Sorunun her ikiyanına da önem yerilmesi gerekir. Enerjinin sonlubir arz olması, komünizmin bde karşı karşıya kalacağı maddi bir

n- Üretken olmadıktan halde zorunlu olan ikinci maliyetler -çy.

 Kapital, C. 1. s. 208-20 9. •

»- Kapital, C 1, s. 346; Theories of Surplus Value, C 3, s. 358,497^98.

•»- Grundrisse, «. 524-525, ^8,624-626, 631-633,658-659.

«- Theories of Surplus Value, C. 3, s. 429.

128 132

Manc ın devrim teorisi doğa de toplum arasındaki ayrımdan yararlanır. Herhangi bir zamanda "maddi bir sonuç, bir üretken güç-ler toplamı, doğayla tarihsel olarak yaratılmış bir dişki" vardır"' vetoplumsal biçim tarafından ve içinde yaratılan bu maddi toplamonu içeren toplumun kabına sığmadığında devrim zamanı gelir.Madde biçimi parçalar:

Emek süreci sırf insanla doğa arasında bir süreç olduğu ölçüde,sürecin basit öğeleri bütün toplumsal gelişme biçimlerine ortak kalır. Fakat bu sürecin her özgül tarihsel biçimi, sürecin madditemeüerini ve toplumsal biçimlerini daha da geliştirir. Belli birolgunluk evresine ulaşddığında, özgül tarihsel biçim gereksizhale gelir ve daha yüksek bir biçimin yolunu açar. Böyle birkrizin geliş anı, bir yanda bölüşüm ilişkileri ve dolayısıyla ken-dilerine uygun özgül tarihsel üretim tiişktieri biçimleri üe diğeryanda üretken güçler, üretken yetiler ve bunların aracdarınıngelişmesi arasındaki çelişki ve uzlaşmazlıklarda ulaşılan derin-lik ve genişlikle belli olur. O zaman üretimin maddi gelişmi üe

toplumsal biçimi anısında bir çatışma baş gösterir.®

Bu çatışmada maddi gelişim üstün getir ve toplumsal biçim "ıs-kartaya çıkar."

(5) Mili Konusunda Marx'a Karşı

John Stuart Mili, toplumsal yapıdan bağımsız olduğunu iddiaettiği üretim ile toplumsal olarak belirlenmiş gördüğü bölüşümüayırt etmiştir. Manc, üretimin maddi öznitelikleri kadar toplumsalöznitelikleri de olduğunda ısrar ederek Mili'i eleştirmiş ve onubunlan birleştirmekten kaynaklanan muhafazakarlıkla suçlamıştır.Mill'in üretim ile bölüşüm arasında koyduğu ayrımın, Manc'ın

" - Alman İdeolojisi, s. 64.

 Kapital, C. 3, s. 774.

ekonominin toplumsal-altı ve toplumsal boyutları araşma koyduğuayrıma benzediğini Ueri süreceğiz. Marx ile Mili farklı terimlerkullanırlar; fakat bu, Manc'ın ağır eleştirisini haklı çıkarmaz.

fından temin edilmesi zorunlu olarak gerekmediği"ni açıkça belir-tir.'" Sermaye'ye toplumsal anlam yüklendiği Manc'ın terminoloji-sinde bu bir çelişki olurdu. Mill'in "sermaye" ifadesini kah top-

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 68/201

ğMarx, Mill'in üretimle ilgili olguların "fiziksel" olduklarına,

oysa bölüşümün insani kftrumlan yansıttığına dair görüşünü akta-rır.'" Marx, üretim Uişkileri ile bölüşüm üişkilerinin bir tek madal-yonun iki yüzü olduğuna itiraz eder: Kimin üretken güçlere sahipolduğu, kimin hangi ürünü elde ettiğini belirler. Fakat Mili, "üre-

tim koşullan" ifadesiyle açıkça Manc'ın da fiziksel gördüğü teknik koşüllan kasteder. Ve Mill'in cömert bölüşüm kavramı üretkengüçlerin sahiplik biçimini de kapsar, dolayısıyla Marx'ın top-lumsal üretim ilişkilerini bastırmaz. Marx aşağıdaki ifadeyi yaza-mazdı; fakat, Mill'in bununla niyet ettiği şey, özünde Manc'ın gö-rüşlerine uygundur:

Üretim yasalarından farklı olarak bölüşüm yas alan, kısmen in-sani kurumlarla ilgili yasalardır: zira herhangi bir toplumdazenginliğin bölüşüm şekli, geçerli kural ve kullanımlara bağlı-dır.'"

Peki Mili, üretimi fiziksel olarak tarif etmeye çalışırken, top-lumsal açıdan özgül terimleri çaktırmadan tarifin içine sokmaz mı?Marx öyle olduğunu savunur. Şöyle der: Mül'de,

üretim ... tarihten bağımsız ebedi doğal yasalar tarafından yö-netilirmiş gibi sunulur ve aym zamanda, burjuva ilişkiler, top-lumun yadsınamaz in abstracto doğal yasaları olarak el altın-dan es geçilir.'1'

 Mill'in Manc'ın işaret ettiği bölümünde'4' bu suçlamanın hiçbirtemeline rastlamıyoruz. Mill'in "sermaye"yi, Manc'tan farklı ola-rak, tekbaşına üretimin maddi gereklerine işaret etmek için kullan-dığı doğrudur. Fakat, "sermayenin, kapitalist denilen bir kişi tara-

">- Grundrisse, s. 832.

 MM, Principles. s. 21."- Grundrisse. s. 87.

'*- Yani. Principles' in birinci bölümü: Bkz. Grundrisse. s. 86.

128 134

sinde bu bir çelişki olurdu. Mill in sermaye ifadesini kah toplumsal olarak kah maddi olarak kullanarak oyun oynadığını imaeder; fakat bu doğru değil. ("Sermaye, geniş ölçüde, Manc'ı üzenkısır bir belirsizlikle kullanılmışsa, Manc'ın ona saf toplumsal biranlam vermesi kadar Mill'in de onu fiziksel bir göndermeyle sınır-lama hakkı vardı. Ve son aktarılan ifade, terimin bu şekilde kulla-

nımında Mill'in ideolojik amaç gütmediğini gösterir.)MUl'i eleştirdikten soma Marx, nesneler üzerinde fiziksel dene-

tim anlamında mülkiyetin sürekli gerekliliğinden kapitalist mülki-yetin sürekli gerekliliği sonucunu çıkarma yanılgısını sergüemeyegeçer ve Mill'i bu yanılgıya düşenler arasında sayar.'2' FakatMill'in kendisi, kapitalist özel mülkiyetin ortadan kalkışım öngö-rür. "Çalışan smıflar"a işeret eden Mili şunlan söyler: Çalışan sı-nıflar,

nihayi durumlan olarak ücret karşılığında çalışma koşulundansürekli memnun kalmayacaklardır. İşte hiçbir çıkan olmaksızın

emir üzerine ve başkasının kân için çalışmak -bir tarafın ola-bildiğince çok istediği diğer tarafın olabildiğince az ödediğidüşmanca bir rekabet tarafından belirlenen emeğin fiyatı- üc-retler yüksek olduğu zaman bile, hizmet ettikleri kişilerden do-ğal olarak daha aşağı olduklarını artık düşünmeyen eğitimli ze-kaya sahip insanlar için tatmin edici bir durum değüdir.'1'

Burada Mili, ücretli emeğin ortadan kalkışını öngörür. (Alıntı-nın yapıldığı bölümün başlığı şöyledir: "Toplumun kiralama ve

'"- Mili, Principles, s. 59. İşçi sınıfının ilk savunucularından John Bray, "sermaye" teriminiMill"in kulandığı gibi kulanarak aynı noktayı belirtir: "Üreticinin etkinlikleri için özsel olankapitalist değil sermayedir sermaye ile kapitalist arasında, fiili kargo İle kargo belgesi ara-sındaki kadar fark vardır." (Labour's Wrongs and Labour's Remedy, s. 59). Marx, Theoriesof Surplus Value, C. 3, s. 322'de bu yargıyı över ve ifadeyi eleştirmez.'*- Grundrisse, s. 87-88."•- Mili, Principles. s. 766.

*

hizmet ilişkisini kullanmama eğilimi")"' Doğrudur, meta üretimi-nin ötesine bakmıyordu. Üretim araçlarının tamamen toplumsadaş-masını değil kapitalist firmaların yerini kooperatif girişimlerinin

(6) Çalışma İlişkileri 

"Çalışma ilişkileri" ifadesinden, daha önceki sayfalarda top-

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 69/201

masını değil, kapitalist firmaların yerini kooperatif girişimlerininaldığı bir piyasa ekonomisinin kalıcılığını tasarlar. Fakat bunun ne-deni, Manc'ın açıkladığı gibi herhangi bir yandgıya düşmesi değd-dir.

Bu nedenle, Manc'ın maddi ile toplumsalı birbirine kanştırma-

ya karşı uyansımn uygun bir hedefi olmaktan öte, bizzat Mili'inkendisi benzer bir uyanda bulunur. Üretim üzerindeki fiziksel kı-sıtlılıklar üretimin çağdaş piyasa çerçevesinden ayn tutulmalıdır;çünkü,

toplumun düzenlemeleri mübadeleye dayanmasaydı ya da bunaizin vermeseydi, üretim koşullan ve yasalan, olduklan gibiolurlardı."'

Bu düzenlemelere bağlı olan şeyi bunlardan bağımsız olan şey-lerle kanştırmanın iki yandgıya yol açtığım ekler ve sözünü etttiğiyandgdardan biri Manc'm da vurguladığı yanılgıdır:

Bir yanda ... ekonomi politikçder ... kendi konularının salt za-

mansal hakikatlerim konunun kalıcı ve evrensel yasalan arasınakoyarlar, diğer yanda ... birçok kişi... toplumun mevcut oluşu-mundan kaynaklanan geçici olaylari (nüfusu sınırlama gerekli-liğinin dayandığı olaylar gibi) -ki, yeni bir toplumsal düzenle-meler sistemi şekillendireceklerin bunlan bir tarafa bırakmahaklan vardır- Üretimin kalıcı yasalan olarak yanlış anlar.0'

Manc'ın izleyicileri, Manc'm eleştirdiği her kesin isnat edddiğigibi suçlu saymamalıdırlar.

'"- 3. baskıyla (1852) birlikte bölüm şöyle sonuçlanır (ufak değişikliklerle): "Efendiler veçalışanlar ilişkisinin bir ya da iki biçimde ortaklıkla tedricen aşılacağından fazla kuşku du-yulamaz: Bazı durumlarda emekçilerin kapitalistle birleşmesi biçiminde, bazı durumlardave olasılıkla sonunda bütünüyle, bizzat emekçilerin birleşmesi biçiminde." s. 769.

Mili, Principlcs, s. 455-456.

128 136 

Çalışma ilişkileri ifadesinden, daha önceki sayfalarda toplumsal dişkderden ayırt edden maddi üretim ilişkilerini anlıyoruz.Birbirlerine ve başkalarına karşı kullandıklan hak ve yetkderdensoyutlanmış olarak kavranan, üreticderi maddi üretime girmeyezorlayan ilişkiler vardır. Sven de Lars'ın birlikte düzenli bir şekil-de testereyle kütük kesmeleri maddi bir olgudur. Bu şekilde ilişki-

lenmeleri, kavramsal olarak üsdendikleri toplumsal rollerden ba-ğımsızdır. Birlikte kütük kesmelerine rağmen, köle, serf, proleter,sosyalist üretici ya da bağımsız odun müteahideri olabilirler.

Bir üretim biriminde çalışma dişkderine ek olarak, üretim bi-rimleri arasında da maddi ilişkder vardır."' Demek ki, A tarafındanüretilen ayakkabıların, A bir çörek yediğinde tükettiği buğdayı üre-ten C'nin giydiği bir gömleği üreten fl'nin ayaklarım koruması, bumaddi bağlantdan dolayımlayan toplumsal mekanizmalar ne olur-sa olsun (piyasa, plan, gelenek vb), maddi bir olgudur.

Manc,

(1) Ekonomik yapı, üretim ilişkderinin toplamıdır der.

Dolayısıyla, eğer(2) çalışma ilişkderi (maddi) üretim ilişkileriyse, bundan şu so-

nuç çıkar:(3) Çalışma ilişkderi ekonomik yapıya aittirve sonuçta nitelik itibariyle asli olarak toplumsaldırlar. Fakat bu

sonuç, bu bölümün temel savunusuyla, yani maddi olan öznitelik-lerin ve ilişkilerin toplumsal olmadıklan savunusuyla çelişir. Ohalde, ya (l)'den ya da (2)'den vazgeçilmeli.

Tutum (2) savunulucak. "Çalışma" ile "üretim"in kavramsalbenzeşikliği, çalışma dişkderinin üretim ilişkderinin bir türü oldu-ğunu doğrular ve böyle düşünmek için güçlü metinsel dayanaklar

vardır. Bu nedenle, değiştirilmesi gereken (l)'dir. Dolayısıyla,ekonomik yapı anlatımımızda sahiplik ilişkderi, hükmünü yitirir.

"'- Krş. Kapital , C. 1, XIV. Bölüm, 4. kesim, "işyerinde işbölümü" ile "toplumda işbölü-mü" ayrımı.

Sonuç: Çalışma ilişkileri üretim ilişkileridir; fakat, Marx'ın1859 tarihli önsözüne karşın, bütün üretim ilişkileri ekonomik ya-pıya ait değildirler: Önerme (1), Manc'ın kendisinin maddi ve eko-

ilişkiler, maddi ve bireysel faaliyetinin içinde gerçekleştiği tek zorunlu biçimlerdir.'"

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 70/201

pıya ait değildirler: Önerme (1), Manc ın kendisinin maddi ve ekonomik karakteristikleri ayırmasıyla bağdaşmaz. Ekonomik yapıyıoluşturan üretim ilişkderine üretimin toplumsal ilişkileri  diyoruz,çalışma ilişkileri ise üretimin maddi ilişkileridirler. Sıfatların te-orik motivasyonları açıklanmalıdır.

İşte, çalışma ilişkilerinin üretimin maddi ilişkileri olarak sap-tanmasının daha fazla metinsel dayanağı:

1. Manc, "maddi üretim ilişkderini bu dişkderin tarihsel ve top-lumsal beürlenimleri"yle birbirine kanştıran iktisatçdan eleştir-miştir.'" Başka türlü böyle bir birbirine kanştırma olamayacağınagöre, toplumsal olmayan üretim ilişkderini kabul etmiştir. Burada"maddi üretim ilişkderi" olarak işaret edilen şeyin tek mantıklıadayı, çalışma ilişkileri kümesidir, doğa üzerinde ortaklaşa ya daayn ayn çalışan ve karşdıklı olarak birbirlerini donatan fizikselvarlıklar olarak insanlar arasındaki bağlantılardır.

2. "Kullanım değerinin, toplumsal bakış açısından değd maddibakış açısından ürünü anlattığım gördük. Bu açıdan, aşağıdaki ifa-

dede çalışma ilişkileriyle -bu adla olmasa bi le- ile kullanım değeriüretiminin aynı çizgide oluşu, çalışma ilişkilerini maddi saymayıdestekler:

Her türden farklı üretken faaliyetin toplamı olarak işbölümü,kullanım değeri üreten emek  olarak toplumsal emeğin fiziksel yanlarının toplamını oluşturur.'1'

3. Manc, maddi ilişkileri üretken güçlerle de eşleştirir ve bu,maddi ilişkderin, iddia etiğimiz gibi, çalışma ilişkileri olduğunu,üretken güçlerin kullanıldığı dolaysız bağlantı olduğunu gösterir.Şuna dikkat çeker:

İnsanın üretken güçleri ve dolayısıyla toplumsal ilişkileri geliş-miştir. .. Maddi dişkderi bütün ilişkilerinin temelidir. Bu maddi

•"-Kapital. C. 3. s. 728.

'*- Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı, s. 67 ("fiziksel"i ben italik yaptım)

128 138

Birinci cümle, üretken güçlerin topumsal ilişkilerin temeli ol-duğunu ima eder, ikincisi maddi ilişkilerin "bütün ilişkilerin" te-meli olduğunu söylüyor. "Bütün ilişkileri", maddi olmayan, yanibirinci cümlenin "toplumsal ilişkiler"ini de kapsamalıdır. Demek ki, maddi çalışma dişkderi, ekonomik yapmm alt tabakası olarak 

üretken güçlerin yanı başma uygun düşer.Sonuncu ifadeye karşın biz, bizzat çalışma ilişkilerinin üretken

güçler olmadığım savunuyoruz. Çalışma ilişkderinin ekonomik ya-pıya dahil olmadığını kabul eden başkalan, bu nedenle bunlarıüretken güç olarak sınıflandırırlar. Bunu desteklemek için de,Manc'm verimli işbölümü sayesinde üretken yetinin yükselmesin-den söz ettiği metinleri aktarırlar.

Kavramsal alanda bir şeyin üretken güç olduğunu, fakat bizzatçalışma ilişkisi olmadığını kabul ediyoruz. Bizim anlatımımızda,emeği örgütleme şekilleriyle ilgili bilgi üretken bir güçtür, idariemek gücünün bir parçasıdır; fakat bu bdgi uygulandığında kuru-

lan ilişkiler üretken güç değildir. Bir ilişkiler kümesi için hazırla-nan taslağı bizzat dişkilerin kendisinden ayırt etmek gerekir veüretken güç olan birincisidir. Görevleri belli bir biçimde dağıtmailkesi üretimde kullanılır ve bunun bdgisini içeren emek gücününsahibi onun sahibidir. Açıklandığı şekliyle görevler bölündüğündegirilen ilişkiler ne kullandır ne de sahiplidir.

Üretimin maddi ilişkilerinin üretken güç olmadığına dair ısran-mız, VI. Bölüm altbölüm (6)'da sorunu teorik kuüanım açısındanele aldığımızda daha az ukalaca görünecektir.

'"- Mant'tan Annenkov'a, 28 Aralık 1846, Felsefenin Sefaleti, s. 165 içinde. (Burada top-lumsal biçimler yoktur).

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 71/201

I- V-

Fetişizm

(1) Dinde ve İktisatta Fetişizm

Bir şeyi fetiş haline getirmek ya da fetişleştirmek, o şeye kendibaşma sahip olmadığı güçleri vermektir."Fetiş" terimi, dinle ilgili söylemden kaynaklanır. Dini feti-

şizmde bir düşünce faaliyeti, kültürel bir süreç, bir nesneye açık bir güç verir. Düşünme şeyleri öyle yapmadığına göre, dini fetişzihinsel olarak ona verilen gücü gerçekte kazanmaz. Fakat bir kül-tür bir nesneyi bir fetiş haline getirirse, o kültürün üyeleri o nesne-yi güçle donanmış gibi algüar duruma gelirler Yanlış bir şekilde o

ve meta üretimi açıkça kavrandığı zaman bile varlığım sürdürür:Anlama, piyasa ekonomisinin algdandığı "sisi dağıtmaz.""' Sahtegörüntü, daha çok bir serap gibi (ve halisünasyondan farklı olarak)d l dü k l Ek ik f ti i d klik il ö

bunun kişiler arasındaki maddi ilişkilerdeki kaynağım örter.Meta fetişizmi öğretisini şöyle özetleyebiliriz:1. Kişilerin emeği şeylerin değişim değeri biçimini alır.2 Ş l i d ği i d ğ i d

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 72/201

dışsal dünyaya konumlanır. Ekonomik fetişizmde, gerçeklik ile gö-rüntüsü arasında bir uçurum vardır. Zihin fetişi tescil eder. Dini fe-tişizmde olduğu gibi yaratmaz.

*

(2) Fetişizmde Ne Hakikidir, Ne Sahtedir 

Metalar değişim değerine sahiptir ve sermaye üretkendir. Fakatbu güçler, sadece maddi üretim sürecinin lütfuyla onlara aittirler.Yine de, bundan bağımsız olarak asü gibi görünürler. Bu görüntüfetişizimdir.

Dini fetişin, sahipmiş gibi göründüğü gücü yoktur. Ekonomik fetişin vardır. Yandsama, aslında maddi üretim tarafından kendisi-ne verildiği halde, bu güce asli olarak sahip olduğuna daifdir. Birmeta üretmek için geçen zaman, metanın değişim değeri biçiminialır.'2' Üretim araçlarıyla çalışan insanların üretkenliği sermayeninüretkenliği biçimini alır. Biçimler görünürdür, fakat çalışma faali-

yetindeki temelleri görünmez. Toplumsal biçimler, maddi içeriği  gizler.Ürünlerin değişim değerine sahip olması, alt bolüm (3)'te göre-

ceğimiz gibi, emeğin örgüüenme şeklinin bir sonucudur ve bir ürü-nün ne kadar değişim değerine sahip olduğu, ona ne kadar zamanharcandığına bağlıdır. Fakat değişim değeri, emekteki maddi teme-lini aşar ve bizzat metanın tözünden kaynaklanır gibi görünür. Me-tanın gerçekten değişim değeri vardır, fakat onu üreten emektendeğil, metanın kendisinden kaynaklanıyor gibi görünür. Değişimdeğeri, bir şeyin toplumsal  ilişkisel bir özniteliğidir ve fetişizm,

"'-Kapital. C. I. s. 89.

'*- Marx'ın fetişizm öğretisinin bir kısmı emek değer teorisini varsayan terimlerle ifade edi-lir. Bu. değeri üretimin maddi koşullarına temellendiren tek teori değildir ve fetişizm öğreti-sinin büyük bir kısmı, değer oranlarının yalnızca emekle değil teknik olarak belirlendiğiSraffa'nın teorisi gibi rakip bir maddi teori içinde dc ifade edilebilir. Bizim açıklamamız,genel olarak maddi ve özel olarak emek-teorik değer anlatımını ayırt etmeyecek.

128

2. Şeylerin değişim değeri vardır.3. Bu değere kendi başlarına sahip değildirler.4. Buna kendi başlarına sahipmiş gibi görünürler.5. Değişim değeri ve buna eşlik eden yaruisama sürekli değil,

belirli bir toplum biçimine özgüdür.

Sermaye fetişizmini betimlemek için, fiziksel üretim ile değerüretimi ayrımına gereksinmemiz var. Fiziksel üretim, üretim araç-larım kullanan insanların kullanım değerlerini değişim değerlerinedönüştürmesidir. Artı fiziksel üretim, üreticilerin geçimi ve tüketi-len üretim araçlarının yerine konması için gerekli olan miktarıaşan fiziksel üretimdir. Fiziksel üretim evrenseldir; artı fizikselüretim sadece ilkel toplumda olmadığından evrensele yalandır.Değer üretimi, ürünün sadece kullanım değeri değil değişim değe-rinin de bulunduğu piyasa ekonomüerine özgüdür. Değer üretimi,değer olarak ürün ürütmektir. Artı değer üretimi, üretken süreçtekullamlan değerden daha fazla değer üretimidir.

Şimdi sermaye iki kat üretkendir. Birincisi, mali bir getiri sağ-ladığı için değer üretkendir: Piyasaya sürülür ve artı değer eklen-miş olarak geri gelir. Fakat artı değer, artı fiziksel ürünün yaratd-masmı yansıtır: Sırf üretken süreç tüketilenden daha fazla kulla-nım değeri yaratığı için değişim değeri genişler.

Sermaye fiziksel olarak da üretkendir. Zira emek gücünde (de-ğişen sermaye olarak) ve üretim araçlarında (değişmeyen sermayeolarak) cisimleşir ve fiziksel çıktıyı üreten bunların, dolayısıylasermayenin etkinliğidir. Sermayenin fiziksel üretkenliği, bu şekil-de cisimleşmesine dayanır.

Yine de her iki anlamda sermayenin üretme gücü, emek süreci-ne borçlu bir yeti gibi değil, onda asli olarak var olan bir yeti gibigörünür."'

Meta fetişizminde iki evreyi gördük: (1) Değişim değerinin

*"- Örneğin bkz. Grundrisse, s. 745, 758.

143

maddi temelinden ayrılması; (2) değişim değerinin metanın tözüneatfedilmesi. Sermaye fetişizminin iki evresi daha incelikli ayırtediliyor. Birincisi, üretkenlik maddi üretimdeki temelinden ayrılırve bizzat değişim değerine sermayeye atfedilir Soma üretkenlik

Faiz ödemesi, aslında üretimin yarattığı artı değerden çıkar:Kâr ve faiz, artı değerin ayrı ayn kapitalistlere katkıda bulunan kı-sımlarıdır. Fakat fiziksel üretimden faize giden yol o kadar dolam-b l d ki b d " t d ğ ü ti i " i " lt i li

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 73/201

ve bizzat değişim değerine, sermayeye atfedilir. Soma, üretkenlik gerisin geri sermayenin fiziksel cisimleşmeleri olarak emek gücü-ne ve üretim araçlarına havale edilir. Sermayenin cisimleşmeleriolduklarından dolayı üretkenmiş gibi görünürler; oysa.gerçekte,sermaye onlarda cizsimleşmiş olmaktan ötürü üretkendir.'"

Sermaye fetişizmi öğretisinin özeti:1. Fiziksel olanaklarla etkili olan insanların üretkenliği serma-

yenin üretkenliği biçimini alır.3'2. Sermaye üretkendir.3. Kendi başına üretken değddir.4. Kendi başına üretkenmiş gibi görünür.5. Sermaye ve ona eşlik eden yanılsama sürekli değil, belirli bir

toplum biçimine özgüdür.Sermaye fetişizmi, yukarda sanayi sermayesine, emek gücünde

ve üretim araçlarında cisımleşen sermayeye gönderme yapılarak açıklanıyor. Fetişleşmiş algıda, sanayi sermaye ona can verdiği

için üretir, oysa gerçeklikte sermayenin yaşamı, bütünüyle fizikselüretime bağlıdır. Yine de sınai sermaye fetişizmi, hakiki rolününtersine dönüşüne karşın, maddi üretime bir rol verir.

Faiz getirerek üretimin müdahalesi olmadan kendi başına ge-nişliyor gibi görünen faiz getiren sermayenin fetişizminde sermayefetişizmi, daha yüksek bir evreye ulaşır. "Sermayenin emekle iliş-kisi tamamen gizlenir"® ve "kapitalist üretim sürecinin sonucu"olan artı değer, "-üretimden ayrılmış olarak- bağımsız bir varoluşkazanır."® Marx'a göre "bazı vulger iktisatçılar," bütün kapitalist-ler sermayelerini borç verseler ve hiçbirisi üretken bir şeküde kul-lanmasa bde faizin çoğalmaya devam edeceğini zanneder.

'"-Theories of Surplus Value, C. 3, 264, 274.

 Kapital, C. 1, s. 620-624; Theories of Surplus Value, c. 1, s. 389.a- Theories of Surplus Va lue, C. 3, s. 489.

 Kapital. C. 3, s. 345

128

baçlıdır ki, burada "artı değer üretimi," sermayenin "salt gizemlibir özniteliği olarak görünür.""' Her şeyden önce, sınırlı bir zamaniçin üretim dolayımı olmadan faizin çoğalması olanaklıdır. (Fabri-kası çalışmayan bir sınai kapitalist, faiz ödemelerini hâlâ karşıla-yabilir).

Gelişmiş kapitalizmde, sermaye neredeyse her zaman bir parayekünüdür, ya da borç verilmesi kendisinden daha fazla getiri geti-ren kullanım değeri olmayan bir kendiliktir. Borç verilen paradankazanç elde etmek, kapitalizm öncesi zamanlarda hoş karşılanmaz-dı ve öyle görünüyor ki, ana para tohum arzı gibi maddi olarak üretime katkısı görülebden bir kullanım değeri olduğunda faiz ge-tiren sermaye ilk kez hoş karşdanmıştır.® Faiz fetişizmi, ana paramaddi olarak cisimleştiğinde sınırlanır.

(3) Meta Fetişizmi Tanısı

Meta fetişizmi, kendilerine bağışlanan emekten ayn olarak ürünlerin kendi içlerinde ve kendilerinin değerine sahip olma gö-rüntüsüdür. Metalar niçin fetiştir? Metal arın değerini meydana ge-tiren emek niçin öyle görünmez?

Metalarm fetiş olması, kullanım değerleri olmalarından kay-naklanmaz. Bütün ürünler kullanım değerleridir; sadece meta ola-rak üretildiklerinde fetiştirler. Fetiş nitelik, metal arın belli miktar-da ve belli türden bir emeğin ürünleri olmaları olgusundan kaynak-lanmaz. Son olarak, meta üretiminin sadece maddi üretim değil,bir toplumsal biçim içinde üretim de olması olgusuna da dayan-maz. Her üretim toplumsal bir biçim içinde gerçekleşir.®

 Kapital, C. 3, s. 538.

Bkz. Plekhanov, The Monist View, 77; Weber, General Economic History, s. 201;Mandel, Marxist Economic Theory, s. 100.

'*- Bu paragraf, Kapital, C. 1", s. 86-87'deki uzun bir pasajın özelidir.

145

Bir toplumsal biçim olduğu için değil, toplumsal biçim özel birbiçim olduğu için gizem ortaya çıkar. Muamma, "açıkça bizzat bubiçimden kaynaklanır.""' "Önemli olan, içinde emeğin toplumsal

it liği i l t ğ ö ül bi i di "'1' Ü i i l l i liği

düzenlendiği bilinir ve bazı aile üyeleri ya da bir bütün olarak ailetarafından tüketilmek üzere sadece öyle düzenlendiği için üretilir.Aynısı, mutatis mutandis, bütün meta üretimi olmayan üretimleriçin geçerlidir: "Emek harcarken bireyler arasındaki toplumsal iliş-

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 74/201

niteliğinin oluştuğu özgül biçimdir."'1' Üretimin toplumsal niteliği,bizzat üretimde değil, sadece mübadelede ifade edildiği için giz or-taya çıkar. Ürün, bir meta olarak tezahüründen önce toplumsal bi-çimden yoksundur. Tek başma meta biçim, piyasa toplumundakiüretici birimlerini bağlantdandınr. Diğer ekonomilerde bu birimle-

rin emekleri, başından itibaren, gelenekle, talimatla ya da planlaentegre haldedirler: Üreticiler olarak, birbirleri üzerinde ya da ge-nel olarak toplum üzerinde haklan zaten vardır. Meta üretimimdeböyle bir bütünlük yoktur: Üreticiler, mübadele yoluyla, üreticilerolarak değil pazarlamacılar olarak sadece dolayındı bir şekilde iliş-kilenirler. Metalar dolaysız bir şekilde toplumsaldırlar, üreticilerinilişkileri ise, sadece dolaylı bir şekilde öyledir.

Böylece toplumsal biçim üretken içerikten yabancdaşır ve onaegemen olur. Şeyler arasındaki toplumsal ilişkiler, doğrudan top-lumsal  ilişkilerden yoksun kişiler arasındaki maddi ilişkilere baş-lan gelir.0' Sanki ürünleri nedeniyle insan emeğinin değeri varmış

gibi görünür, oysa gerçekte kendilerine emek verildiği için ürünle-rin değeri vardır. İnsanlar, ilişkilendikleri ye dolayısıyla üreticilerolarak yaşamlarım düzenleyen değerin yazan olduklarının farkındadeğildirler. Bu nedenle, şeylere geçmiş olan kendi güçlerinden ol-dukça özgül bir anlamda yabancılaşırlar.

Mars, piyasa toplumunu, üretimi dolaylı bir şekilde toplumsalve bu nedenle de Robinson Crusoe'nun doğayla ilişkisi kadar say-dam olan toplumsal biçimlerle karşılaştırır, ilkel komünizmi, ataer-kil kabiledeki üretimi, feodalizmi ve üreticilerin gelecekteki özgürbirliğini örnek verir. Ataerkil toplumda ürün, "aile ilişkisinin özgültoplumsal izini" taşır:'4' Başından beri öyle düzenlenmiştir, öyle

"•-Kapital, C. l.s. 86-87.

 Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı, s. 47. Kapital, C. l.s. 87-88.

'*- Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı, s. 48.

146 

ç g ç y p şkiler ... karşılıklı kişisel üişkiler olarak görünür ve emek ürünleriarasındaki toplumsal ilişkiler kılığına bürünmez.""' İnsanlar ara-sındaki düzenlemeler, ya da bir görev bağı sayesinde, ürün dolaşı-ma girmeden önce toplumsal olarak döllenir. Fakat meta üretimin-de ise, sadece meta biçiminde dolaşıma girdiği sürece toplumsalbir nitelik gösterir. Tek başma gizemli değişim değeri dağınık üre-ticileri birleştirir. Üretim, ab initio (başlangıçta) toplumsal olmadı-ğında, insanların arkalanndaki emeklerim ilişkilendirmek için ya-rulsamalı bir piyasa gerekli olur.

p

Feodal Toplum Komünal Toplum

metalann muammalı"bağımsızlık" dünyası

üretim dünyası P 

1t />p i

 î r  i

 M 

t p

M Piyasa toplumu M

 Kapital, C. I,* 93.

147 

Farklılıklar diyagramda gösteriliyor. M'ler insanlardır, F'lerürünler.- Paralel çizgiler, insanlar arasında var olan ve sayesindeürünlerin el değiştirdiği bağlan temsil eder. Oklar, ürünlerin insan-lar arasındaki hareketini gösterir Önce belirli kişilerin diğerleri

gücü sadece (değişen) sermaye olarak etkin olabilir. Böylece kapi-talist üretici (ya da "imalatçı"*") gibi, üreticileronun "sermayeylebirleştirilmiş" aletleri gibi görünür.'2' Sermaye bütün üretim süreci-ne hükmettiği için bu sürecin gücü sermayenin gücü gibi görünür

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 75/201

lar arasındaki hareketini gösterir. Önce, belirli kişilerin diğerleriüzerindeki geleneksel hak iddialarıyla feodal toplum gösteriliyor.(Tepedeki figür, ürünlerin kendisine gittiği, fakat karşılığında üre-ticilere herhangi bir şey arzetmeyen feodal beydir.) İkincisinde, herkesin bir ürün kütlesine katkıda bulunduğu ve ondan pay aldığı ko-

münal üretimle karşı karşıyayız.(1>

Son olarak, "saf atomik" üyele-rinin dizisel bağlantısızlık içinde olgu, sadece ürünlerin mübadele-si yoluyla ilişkilendiği piyasa toplumu. Diyagram, meta üretimineözgü dünyaların kopyalarım resmediyor. Meta fetişizminin açıkla-ması şudur: Eğer birleştirilmesi gereken öğeler (burada üreticiler)başlangıçta ayrılarsa, yabancılaşmış bir düzlemde, yanılsamalı bi-çimler içinde dolaylı bir şekilde birleştirilirler. Birleştirilmesi ge-reken şeydeki bölünme, ikilemeye yol açar: Parçalı öğelere vekale-ten bir uyum kazandırmak için ikinci bir dünya yükselir. (Altbö-lüm (6), bu açıklama şeklinin Marx'ın diğer düşüncelerindeki ör-nekleri gösteriyor).

(4) Sermaye Fetişizmi Tanısı

Mars'ta meta fetişizminin nedeni konusunda bütünlüklü bir an-latım gördük. Tek ifadeyle, üretici olarak üreticiler arasında top-lumsal bağlantı yokluğudur. Marx'ın sermaye fetişizmi ile ilgiliaçıklaması daha karmaşık bir dokumadır. İşte bu dokumanın bir-kaç ipliği:

1. Kapitalizmde üretim, kendi koşullarını geliştiren ve başındansonuna kadar bunu düzenleyen bütünüyle sermayeye bağımlıdır.Üretim araçları sadece sermaye olarak elde bulunabilir*2' ve emek 

Üretim araçlarının ortak sahipliğine dayalı işbirliği toplumunda üreticiler kendi ürünlerinimübadele etmezler, üründe kullanılan emek burada ürünlerin değeri, ürünlerin sahip olduğumaddi bir nitelik olarak görünür, çünkü kapitalist toplumun tersine bireysel emek dolaylı birbiçimde değil, toplam emeğin ayrılmaz bir parçası olarak dolaysız bir şekilde var olur. "Cri-

tu/ur of ıhe Golha Programme, s. 22-23. Krş. Grundrisse, s. 171-173.

Grundrisse. s. 822.

148

ne hükmettiği için, bu sürecin gücü sermayenin gücü gibi görünür.Başlangıçtaki biçimsel tabi kılma evresinde131

... bizzat emek gücü ... bu kapitalist ilişkinin dışında bağımsızbir güç olarak güçsüz olacak, bağımsız üretme kapasitesi yok olacak şekilde değiştikçe, [bu fetişizm} daha da gerçek [halegelir].(<>

Birçok emekçinin bir araya toplanmasından kaynaklanan fazlaüretken yetinin

sermayeye hiçbir maliyeti olmadığı için ve ... bizzat emekçi,emeği sermayeye ait olmadan bu yetiyi geliştirmediği için, bu,doğa tarafından sermayeye bahşedilmiş bir yeti -sermayeye iç-kin üretken bir yeti- gibi görünür.'"

Bu indirgenmiş koşulda işçi, yetiyi sermayesiz kullanamaz, bunedenle onun yetisi sermayenin yetisi gibi görünür.

2. Sermayenin üretkenliği, doğası gereği üretken olan maddiöğeye, emek gücüne, hükmetmesine bağlıdır. Yine de, bir girişim-de yaratılan artı değer miktarı bütünüyle emek gücüne (makinala-ra, hammaddeye vb karşıt olarak) yatırılan sermaye miktarına bağ-lı olmasına karşın, girişimi büyüten artı değer miktarı, üretimin bü-tün faktörlerine yatırılan toplam sermayeyle orantılıdır."* Emek yo-ğun sanayilerin daha yüksek bir kâr-yaratma oram vardır, fakat di-ğer saniyelerle aynı kân-kendine maletme oranına sahiptir. Reka-bet, eşitieyici artı değer akışını üretim araçlarına daha büyük yatı-

, u - Tuhaf bir anlam dönüşümüyle (sermaye fetişizmini açıkça gösteren), şimdi hiçbir şeyyapmadığı yada en azından kendi elleriyle hiçbir şey yapmadığı sürece imalatçıya imalatçı

deniliyor.

"- Grundrisse. s. 1267,297-298, 308.

'*- Bkz. IV. Bölüm, emeğin sermayeye biçimsel ve gerçek tabi kılınması

Theories ofSurplus Value, C. 1, s. 391"'-Kapital, C. l,s. 347.

'*- Kapital, C. 3, II. Kısım; Theories ofSurplus Value. C. 2, X. Bölüm.

149

nm yapan sanayiler yönüne teşvik eder. Fakat, kâr-yaratma yatağıile kâr-çoğaltma yatağı arasındaki teorik olarak geçerli bu ayrım,gerçekliğin yüzeyinde derin düşünceli olmayan gözleme görün-mez Bu nedenle kapitalistin kazandığı kâr miktarını belirleyen

cak ürünler değişim değeri toplamları olarak niceliksel bir ifadeyeulaştıkları sürece gerçekleşir. Kulanım değerinden ayrılan değişimdeğeri olan para, üreticilerin yabancılaşmış dolayımını kusursuzhale getirir. "Metanın değişim değerinin parada bağımsız bir varo-

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 76/201

mez. Bu nedenle, kapitalistin kazandığı kâr miktarını belirleyenşey, yani kapitalistin toplam sermayesi kân da yaratıyor gibi görü-nür; dolayısıyla, tikel olarak emek gücüne yatırılan sermaye değil,genel olarak sermaye üretken görünür."'

3. Ticari sermaye (üretime karşıt olarak ticaretle uğraşan tücca-

rın sermayesi) toplam artı değer fonuna katkıda bulunmaz; fakatrekabet, sanayi sermayesiyle aynı kazancı elde etmesini sağlar. Budurum, genel olarak sermayenin üretken olduğu, sanayideki fiiliüretimin sadece bu yetiyi hayata geçirme aracı olduğu izleniminikuvvetlendirir.® Faiz alanın ellerinde ve ticarette maddi üretim ol-madan üretir gibi göründüğü yerde sermayenin üretken olmasınınnedeninin maddi üretim olamayacağım sanmak doğaldır.®

4. Emeğin sadece değişen sermaye olarak yaratıcı göründüğünübelirttik. Dahası, ürün değerinin sadece bir kısmım, ücret olarak avans verilen miktara eşit kısmım yaratıyor gibi de görünür. Görü'nüşte işçi, sadece kendi varoluşunu yeniden üretmek için gerekli

olan kısmım değil, emeğinin tamamının karşılığım alır. Dolayısıy-la, "ödenmeyen kısım, zorunlu olarak emekten değil, sermayeden,sermayenin değişen kısmından değil bir bütün olarak sermayedenkaynaklanır görünür."*'"

(5) Meta Fetişizmi ve Para

Kapitalist toplum niteliği niceliğe dönüştürür. Her toplum, bir-birleri için özgül, nitelik olarak farklı maddi hizmetlerde bulunanbirbirine bağımlı bir üreticiler kümesini kucaklar. Fakat bir metaekonomisinde bu karşılıklı birbirinin gereksinmesini giderme, an-

Grundrisse, s. 684,759, 822; Theories ofSurplus Value, C. 3. s. 482-483.Grundrisse, s. 632, 662.

'*- Faiz fetişizminin sanayi sermayesi fetişizmini nasıl takviye ettiği konusunda bkz. The-

ories ofSurplus Value, C. 3, s. 478,492-493.

'*- Marx'tan Engels'e 30 Nisan 1868. Selected Correspondence, s. 191, 192. Sorunun buyanı Ek: I'de daha ayrıntılı açıklanıyor.

150

g ğ ş ğ p ğluş üstlenmesi olgusu" üreticiler olarak üreticilerin bağlantısızlaş-masını yansıtır. Bağlantılanmaları için,

Özel bireyin belirli, tikel emeği, kendi karşıtı olarak, eşit, zo-runlu genel emek ve bu biçimde toplumsal emek olarak tezahüretmelidir.®

Toplumsallık sadece "bu biçimde" salt ürüne harcanan emeğinniceliğini temsil eden emeğin ürününün para değerinde görünebi-lir.

Yine de, "sırf bireyler, kendi toplumsal ilişkilerini bir şeyde ci-simleştirmekle kendi toplumsal ilişkilerinden yabancılaşmış olduk-tan için para toplumsal bir özniteliğe sahip olabilir."® Meta öncesitoplumda insanların, birbirlerine karşı üstlendikleri roller nedeniy-le başkalan üzerinde haklan vardır. Parayla dolayım gereksinimi,doğrudan toplumsal bağların gücüyle ters orantılı olarak değişir:

Değişim aracı ne kadar az toplumsal güce sahipse ... bireyleribirbirine bağlayan cemaatin, ataerkil ilişkinin, antikite cemaati-nin, feodalizmin ve lonca sisteminin gücü o kadar büyük olma-lıdır. [Piyasa toplumunda] her birey, bir şey biçiminde toplum-sal güce sahiptir. Şeyi bu toplumsal güçten soyarsanız, onu kişi-ler üzerinde uygulamalan için kişilere verirsiniz.®

Burjuva devrim, insanın insana dolaysız bağımlılığını ortadankaldırır. Sırf x, x olduğu y de y olduğu için x'in y'yi yönlendirmesi-ne olanak sağlayan feodal kısıtlamalar son bulur ve emir alanemirleri kabul edeceğini sözleşmeyle saptadığı durumlar hariç,hiçbir emir geçerli değildir. Burjuva ideolojisi, eski bağların yok 

'"- Theorie s of Surpulus Value, C. 3, s. 130. Krş. Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katla, s.48-50.

'"-Grundrise, s. 160. .

'*- Grundrisse. s. 157-158.

131

I

olmasını göklere çıkarır; fakat "bireylerin görünüşteki karşılıklıİyeni] bağımsızhğı, ürünler içinde ya da aracıbğıyla genel ve kar-şılıklı bir bağımlılıkla tamamlanır.""' Şeylerin egemenliği, burjuva

Feuerbach, Marx'ın daha soma klasik ekonomi politiğe yönelti-ği övgü ve kınamayı hakeder. Klasik iktisatçdar, değişim değerininemek zamanındaki kaynağını (az çok) farketmişlerdir. Fakat Fe-uerbach'ın atladığına benzer bir şekdde s uf emekçder parçalan-

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 77/201

ğ Ş y g ğ jözgürlüğün fiyatıdır.

Yine de, "Şeyi bu toplumsal güçten soyarsanız, onu kişiler üze-rinde uygulamaları için kişilere verirsiniz." Bu cümle, piyasanınbastırılmasının kapitalist eşitsizliğe kafayı takmış sosyalistlerin va-

at ettiği eşitliğe değil, siyasal tiranlığa yol açacağına dair burjuvaiddiayı destekler görünüyor. Marx, üretken gelişmenin bolluktanuzak evreleri bakımından bu iddiaya sempatiktir (Bkz. Bölüm VII,altbölüm (6)) Fakat sanayinin çok yüksek evrelerinde "bazı kişder"topluluğun gücü"nü başkaları üzerinde kullanmayacaklardır.

(6) Meta Fetişizmi, Din ve Siyaset 

Meta fetişizminin açıklanması şöyleydi: Birleştirilmesi gerekenöğeler dolaysız bir şektide birleştirilmediklerinde, ikili bir yandsa-ma dünyasıyla ab extra birleştirilirler. Bu anlatımı sunarken Marx,çok daha önceleri dine uyguladığı bir tam biçimini ekonomik alana

taşıyordu. Feuerbach Üzerine Dördüncü Tezi şöyledir:Feuerbach, dinsel kendi kendine yabancılaşma olgusundan,dünyanın dini ve dünyevi dünyalar olarak iktieşmesi olgusun-dan hareket eder. Çalışması, dini dünyayı dünyevi temelineoturtmaya dayanır. Fakat dünyevi temelin kendi kendinden ko-pup bağımsız bir alem olarak kendini bulutlara yerleştirmesi,sadece bu dünyevi temeldeki çatlaklar ve öz-çelişkderle açıkla-nabilir."'

ilkel dünyadaki bölünme, kendinden yandsamah, birinci dün-yayı maskeleyen ikinci bir dünya üretir.

Feuerbach, dinin köklerini yaşamda arar; fakat sadece ve sade-ce gerçek yaşamda çatışma sözkonusu olduğu sürece dinin ortayaçıktığını göremez: Gerçek dünyadaki bölünme, bu dünyanın dinibir dünya olarak yeniden üretilmesi açısından gerekli ve yeterlidir.

"'- Kapital, C. l,s. 123.'*- Alman İdeolojisi, s. 21.

152

uerbach ın atladığına benzer bir şekdde, s uf emekçder parçalan-dıkları için emek zamanının değişim değeri biçimi almaşım kabuledemezler."' Aksine, bu görünümün emek zamanının doğası gereğiolduğunu sanmışlardır."'

Feuerbach ve klasik iktisatçılar, dinin ve değişim değerinin

"yüzeysel değer" gibi ele alınmamasını öneriyorlardı. Görüngüle-rin öfcerk olmadıklarım ve bu nedenle "inananlar"a üstün olduğunubiliyorlardı. Ekonomik örnekteki inananlar, dindarlar gibi yanılsa-mayı bağımsız gerçeklik gibi ele alan vulger iktisatçdardır.

Birkaç sayfa önceki beş özet ifadeyi anımsayın. Marx, bunlarınhepsindeki hakikati bilir. Klasik iktisatçdar beşinciyi değerlendirenmezler ve dördüncü ifadenin yanıtı olduğu soruyla dgdenmezler.Vulger iktisatçılar birincinin farkında değillerdir ve bu nedenleüçüncünün cahili ve dördüncüde sözü edilen görüntüye aldanırlar.Bddikleri tek hakikat da ikincisidir.

Vulger ekonomi tek başına değeri şeylerin aslı haline getirir:

Emeğin toplumsal niteliğinin tersine dönmüş bir biçimde -şey-lerin "özniteliği" olarak- kendini "göstermesi", toplumsal birdişkinin şeyler arasında (ürünler, kullanımdaki değerler, meta-lar arasında) bir ilişki olarak görünmesi özel mübadeleye dayalıemeğin karakteristiğidir. Fetiş-tapıcımız bu görüntüyü gerçek bir şey olarak kabul eder ve şeylerin değişim değerinin şeylerolarak şeylerin öznitelikleri tarafından belirlendiğine ve bütü-nüyle şeylerin doğal bir özniteliği olduğuna iıianır.1 ™

"- Bkz. Ekonomi Politiğin Elejtirisine Katkı, Giriş bölümü.Bir benzemezlik de vardır; çünkü, Feuerbach dinin bertaraf edileceğini umuyordu, oysa

klasik iktisatçılar değişim değerini değişmez düşünüyorlardı. Yine de Feuerbach, dini özgül

bir toplumsal gerçeklikle bağlantılı görmemekle onlara benziyordu. Bu nedenle, salt ente-lektüel eleştiriyle dinin kovulacağım düşünüyordu.

Theories of Surplus Value, C. 3. 130. Mam, kuşkusuz burada çok ileri gider. Ne kadarvulger olursa olsun herfıangi bir iktisatçının değeri salt fiziksel olarak kavradığı kuşkuludur.Vulger iktisatçı (örneğin, Theories of Surplus Va lue' de Marx'ın tartıştığı Samuel Bailey),herşeyden önce. değer yaratımında talebin rolünü vurgular ve ne kadar yetersiz ve tek taraflıolursa olsun, değeri insanla ilişki içine sokar.

153

Vulger iktisatçı, kapitalistin kendi iş pratiğinde kulandığı kav-ramları kabul eder ve onlan sistematikleştirir. Temeldeki gerçeklik iş pratiğiyle alakasız olduğu için -kapitalisti ilgüendiren şey değe-rin kaynağı değil, değerin bir kısmım nasıl ele geçireceğidir- vul-

larrnda çatışma içinde olduklarından ötürü, biçimsel eşit vatandaş-lar olarak ideal ve sahte bir yaşamda dayanışmak zorundadırlar.Devlet, aşılması gereken ikinci ve yanılsamalı toplumdur:

G k bi l i t t d k di i i diği d

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 78/201

ger iktisatta buna değinilmeden geçilir. Klasik ekonomi politik yü-zeydeki kategorilerin altına nüfuz eder; fakat bu kategorilerin öte-sinde bulunan şeyin doğal ve kaçınılmaz olarak onlarda ifade edil-diğini düşünür. Böylece, "ilke olarak sadece gürüntülere tapan vul-ger iktisatçılara yüzeysellikleri için güvenli bir hareket temeli" su-narak,'" vulger kalkışa zemin hazırlar, insanlar arasındaki bir ilişki,emeklerin mübadelesi, sadece şeyler arasında bîr ilişki, emek eşde-ğeriiği, olarak kendini gösterir. Emekçilerin mübadelesini insanlararasındaki ilişkinin sadece geçici bir biçimi olarak kabul etmemek-le klasikler, vulgerlerin insanlar arasındaki ilişkiden bütünüylevazgeçmelerini teşvik ettiler.

Marx, üreticiler birbirlerinden ayrıldıklarında değişim değeri-nin zorunlu olarak topluma egemen olduğunu savunur. İktisatçılar-klasik ve vulger- sadece üretim bölündüğü için değişim değeri-nin egemenlik kazandığını görmezler ve bu nedenle, değişim deği-rmin, paranın ve sermayenin toplumsal düzeni düzenlemediği al-

ternatif bir ekonomiyi kavrayamazlar. Son olarak, Fransa'da Pro-udhon ve İngiltere'de Gray gibi küçük burjuva sosyalistlerini dü-şünün. Özelleşmiş üretimi korumayı, fakat değişim değeri ve ser-mayenin hakimiyetini de ortadan kaldırmayı isterler. İşte parayı or-tadan kaldırıp bunun yerine, üreticiler parçalanmış kaldıkları süre-ce paranın bütün özelliklerini kazanacak olan emek makbuzlarınıgeçirme yönündeki aptalca şemaları. Boş önerileri, "malların metaolarak üretüeçeği, fakat meta olarak mübadele edilmeyeceği" birprogramdan ibarettir. Ancak bizzat üretimin kendisi kökünden de-ğiştirildiğinde, birleşmiş insanların ortak girişimi olduğunda deği-şim değerinin egemenliğinden kaçmanın olanaklı olduğunu takdiretmezler.

Bölünmenin ikilenmeye yol açtığma dair son açıklamamız dev-letle ilgilidir. The Jewish Question'& göre, insanlar gerçek yaşam-

'"- Kapital. C. 1, s. 551; Krş. Theories of Surplus Value. C. 3, s. 501.

154

Gerçek bireysel insan soyut vatandaşı kendi içine emdiğinde;bireysel bir insan olarak günlük yaşamında, işinde ve ilişkile-rinde bir tür-varlık olduğunda; toplumsal gücü siyasal güç ola-rak kendisinden ayırmayacak şekilde İçendi güçlerini toplumsal güçler olarak kabul edip örgütlediğinde insanın kurtuluşu ta-mamlanacaktır.'"

The Jewish Question, tarih-öncesi materyalisttir. Aldatıcı toplu-luk olarak devlet ile bir smıf egemenliği organı olarak devletin, za-man zaman yan yana eşit önemde ele alındığı Alman ideolojisi, birgeçiş metnidir. Fakat siyasal üstyapı ile ilgili olgun düşüncenin bi-le meta fetişizmiyle bir benzeşimi vardır. Beş ifade şöyle uyarlanı-yor:

1. Sırnf uzlaşmazlığı siyasal çatışma biçimini alır.2. Özel olarak siyasal çatışma vardır.3. Siyasal çatışma, özerk değil türevdir.4. Ne var ki özerk görünür.5. Siyasal çatışma, devlet ve bununla bağlantılı yanılsamalar

değişmez değil, sınıflara bölünmüş toplumlara özgüdür.Çok fazla aktardan erken bir mektubunda Marx, sınıfların ve

smıf çatışmasının tarihin belirli bir arahgıyla sınırlı olduğunun be-lirleme onurunu kendisine ayırarak, burjuva tarihçüeri sınıf müca-delesinin önemini keşfetmekle onurlandırmıştır.® Bu durum, deği-şim değerinin nasıl "sadece üretimin gelişmesinin tikel, tarihsel ev-releriyle bağlantılı" olduğunu anlamayan Ricardo'nun ötesine ge-çen kavrayışına paralellik gösterir.

(7) İçeriğin Kurtuluşu Olarak Komünizm

Fetişizm kapitalizmi korur. Toplumsal biçim, içeriğin enerjisini

'"- "On ıha Jewish Question," (Yahudi Sorunu Üzerine) s. 31.

'*- Marx'lan Weydemcycr'e, 5 Mart 1852; Marx-Engels, Seçme Yapıtlar  1,-çv. Muzaffer Er-dost vd.. Sol Yayınları. 1976, s. .637.

131

haksız yere kendine mal ettiğinde, kendisini bizzat içerikle aynı,"basitçe insani", ebedi gösterir. Bu durum, "Üretimin maddi ilişki-lerini bunların tarihsel ve toplumsal belirlenimleriyle dolaysız bir-liği"ni gören iktisatçıların söyleminde yansımasını bulur.<l, Canlı

önceki rejimde olduğu gibi, insanları birbirine bağlayan ekonomidışı zor da artık yoktur. Sadece gönüllü birliktelikler içinde "birey-liklerin özgür bir gelişimi" vardır*" Zira komünizm, "bireylerdenbağımsız herhangi bir şeyin var olmasını olanaksız" kılar.® Burada

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 79/201

ğ g ç y yemeğin meyveleri, bu emeği hapseden sermaye biçimine atfedi-lir.® Kapitalizmde emeğin güdükleştirici niteliği, genel olarak ça-lışmaya aitmiş gibi kavranır.® O nedenle, emek için sermayedenkurtulma umudu yoktur.

Sosyalist devrim fetişizmi bastırır ve fetişizmin yol açtığı ko-münizm koşulu, biçimin madde tarafından fethi  olarak tarif edile-bilir. Zira, değişim değerini olumsuzlamakla komünizm, biçimehapsedilmiş ekonominin fetiş ekonominin içeriğini serbest bırakır.Toplumsalı bireysele tabi kılıp fetişizmi tam tersine çevirir. Aşağı-daki pasaj, meta fetişizminin yapışım bize anımsatıp, bu alt-bö-lümde geliştirilen komünizm yorumunu destekler.

Tam da ürünlerin ya da bireyin faaliyetlerinin toplumsal güçle-rim şeylerin biçiminde koruyup sergileyecek şekilde değişimdeğerine, paraya ilk dönüşümünün zorunluluğu iki şeyi kanıt-lar: (1) Bireylerin artık sadece toplum için ve toplum içinde

ürettiklerini; (2) üretimin dolaysız bir şekilde toplumsal olmadı-ğını, emeği kendi içinde bölüştüren bir birlikten fışkırmadığım.Bireyler, enselerinde bir kader gibi etkili olan toplumsal üreti-min hükmü altına girer, fakat toplumsal üretim, bireylerin hük-mü altına girmez, ortak servetleri olarak bireyler tarafından yö-netilmez.(4)

Komünizmde bireyler, hakkıyla kendilerinin olan fakat toplum-sal yapıda pıhtılaşmış gücü yeniden kazanırlar. Kullanım değerideğişim değerine üstün gelir ve "maddi üretim süreci, sefil ve an-tagonistik biçiminden kurtulur."® Değişim değeri galip gelmeden

 Kapital, C. 3. s. 728.

Theories of Surplus Value, C. 3, s. 273-274.Theories of Surplus Value. C. 3, s. 259. ıGrundrisse, s. 158.Grundrisse, s. 705-706

156 

insanların ve üretken yetilerin birleşik bir kurtuluşu savunulur. Ta-rihsel olarak dönüştürülmüş doğayı denetleyen bireyler üstün gelirve biçimin hükümranlığı sona erer.

Fetişizm, kapitalizmle desteklenen üretimin gelişmesine öde-

nen bedelin bir kısmıdır. Fetişizmle biçim sadece içeriğe egemenolmakla kalmaz, onu anlaşılmaz da kılar. Komünizm biçime boyuneğdirip maddeyi özgürlüğüne kavuşturduğunda, anlaş ılmazlık or-tadan kalkar ve insanın kendi kendini anlaması için bilime artık gerek kalmaz.®

Biçim içeriği geliştirdiği için egemen olur: Doğayı dönüştür-mek toplumun işlevidir. Bundan doğa bir kez geliştirildi mi top-lumsal olarak şu sonuç çıkar mı? Komünizm sadece biçimi medde-ye tabi kılmayıp onu ortadan kaldırır mı? Komünizm biçimsiz mi-dir? Yanıt karmaşıktır.

Kuşkusuz komünizm maddenin biçim tarafından büzülmesineson verir. Maddi yanı -kullanım değeri, üretken güçler, birey ler-özgür bırakır. Peki toplumsal bir biçimi yok mudur?

Toplumsal biçim, kişiler arasındaki ilişkileri düzenleyen bir ya-pıdır. Biçimin topyekün yok oluşu, böyle anlaşıldığında ütopyacıbir fikirdir. "İnsanlar herhangi bir şekilde birbirleri için çalıştıklarıandan itibaren, emekleri toplumsal bir biçim alır'™ ve komünizm-de de insanlar birbirleri için çalışır. Fakat biçimin kapsamında birdaraltılması ve biçim ile madde arasındaki ilişkide bir değişiklik -bunlar ütopyacı fikirler değildin

Komünizm azalan bir işgünü vaat ettiğine göre, ekonomininalanını daraltır. Ekonominin biçimi ve insan yaşamındaki ağırlığıadım adım azalır. Ekonomik bölgenin dışındaki faaliyetlere gelin-

Grundrisse, s. 706.m- Alman İdeolojisi, s. 96.

Bkz. Ek: I.

 Kapital, C. l .s. 87.

131

ce, bir biçimi olan herhangi bir şeye karşıt olacak kadar kendiliğin-den bir şey gibi görünen "insan enerjisinin özgür gelişimi" olarak betimlenir.<,>

Fakat herhalde gerçek durum şöyledir: Komünizmde ekonomi-i h i i d ki h d d d ki f li t d ğildi f

lumsal kurumlar" tarafından değil, üretken güçler tarafındanyönlendirilecektir.'"

Ortadan kaldırılması toplumsal yapının bastınlmasıyla çakışanbir işbölümü okumasına gereksinmemiz var. Şimdi bunu yapmaya

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 80/201

nin hem içindeki ve hem de dışındaki faaliyet yapışız değildir, fa-kat öneceden yapılandırılmış da değildir. Ona hiçbir toplumsal bi-çim dayatılmaz ; fakat bir biçimi vardır. Şöyle söylenebilir: Biçim,artık sadece bizzat madde tarafından yaratılan sınırdır. Komüniz-

min sergilediği yapı, üyelerinin faaliyetlerinin ana çizgilerindenbaşka bir şey değildir, üyelerinin kendilerini uydurmaları gerekenbir şey değildir. Bu bulanık ifadeler, işbölümünün ortadan kaldırıl-ması düşüncesinin ihmal edilmiş bir yanına dikkat çekilerek açık-lanacak.

Komünizmde devletin sönümlendiği bilinir. Fakat emekli olma-sı gereken tek yapı devlet değildir. Toplumsal yapı da yavaş yavaşkaybolacaktır. Bireylerin zorunluluktan kurtulmuş birlikleri, top-lumsal yapıdan özgürleşmeden daha az yeni bir toplumsal yapıdır:

Proleterler için ... varoluşlarının, emeklerinin koşullan ve bu-nunla birlikte modem toplumu yöneten bütün varoluş koşullan

rastlantısal bir şey, ayn ayn bireyler olarak kontrol etmediklerive hiçbir toplumsal  örgütlenmenin bireylere denetleme yetkisivermediği bir şey olmuştur.'1'

Kurtuluş içeriğin serbest kalmasını ve üretken yetinin sınırlan-mamış fışkırmasını gerektirir:

 \

... işbölümü çerçevesi içinde kalan daha önceki devrimler yenisiyasal kurumlara yol açmak zorundaydılar; . .. işbölümünü or-tadan kaldıran komünist devrim önünde sonunda siyasal ku-rumlan da ortadan kaldırır; ve son olarak ... komünist devrim"toplumsal açıdan üstün zekalı yaratıcı bireylerden oluşan top-

"'- Kapital, C. 3, s. 720.

'"- German Ideology, s. 94. (Türkçe yayımlanan Alman İdeolojisi, orjinal kitabın sadece"Feuerbach" bölümünü kapsamaktadır. Bu nedenle, bu kitapta Alman İdeolojisi'inden yapı-lan aktarma ve göndermelerin bir çoğu Türkçe- metinde bulunmamaktadır. Bu durumlardaorjinal kaynak referans gösterilecektir -çv.)

128 158

bir işbölümü okumasına gereksinmemiz var. Şimdi bunu yapmayaçalışacağız.

Marx, Alman İdeolojisi' nin ünlü bir pasajında işbölümünün yok olacağı kehanetinde bulunmuştur. Daha sonra, ekonomik amaçlarauyarlı bir faaliyet olarak bizzat emeğin sönümlenmesi şeklinde ifa-

de ettiği inancının'2' bu erken kehanete eşlik edip etmediğini bilmi-yoruz. Aşağıda anahatlan çizilen dikkat çekici çeşitlikte faaliyetinüretimi mi oluşturduğu yoksa üretimin dışmda mı gerçekleştiğiaçık değildir. Bu soruya verilen yanıt ne olursa olsun, pasaj biçi-min bastırılması düşüncesini açıklar:

... iş dağılımı var olur olmaz, her insanın kendisine dayatılanve kaçınamayacağı tikel, özel bir faaliyet alam olur. O, bir avcı-dır, balıkçıdır, bir çobandır, ya da bir eleştirel eleştirmendir veyaşam araçlarım kaybetmek istemiyorsa öyle kalmak zorunda-dır; oysa hiçkimsenin bir tek özel faaliyet alanının bulunmadı-ğı, fakat herkesin istediği herhangi bir dalda becerdi olabildiği

komünist toplumda, toplum genel üretimi düzenler ve böylece,benim için bugün başka bir şey yarın başka bir şey yapmayı,hep avcı, balıkçı, çoban yada eleştirmen kalmam gerekmeden,canımın istediği gibi sabahleyin avlanmayı, öğleden sonra balık tutmayı, akşamlan hayvan bakmayı, akşam yemeğinden sonrada eleştiri yapmayı olanaklı kılar.(3)

Burada M ara, gelecek toplumdaki faaliyete -çalışma olsun yada olmasın- üç istenir özellik atfeder. Birincisi, kişi sadece bir tek faaliyete teslim olmaz, ikincisi, birçok faaliyetinden herhangi biri-ni sabit bir toplumsal yapıdaki bir rolle ilişkilendirmez. Üçüncüsü,yaptığı şey yapmak istediği şeydir. Burada incelenmesi gerekenikinci özelliktir.

'"-German İdeology, s. 416 (Tırnak içi ifade Max Stirner'dan aktarılıyor).

Bkz. Kapital. C. 3, s. 720-721.

'*- Alman İdeolojisi, s. 55-56.

Komünist insan, "hep avcı, balıkçı, çoban yada eleştirmen kal-ması gerekmeden" avlanır, balık tutar, koyun güder ve eleştiri ya-par. Aktardan ifadenin, faaliyetlerde çeşitlilik ile ilgili başlangıçta-ki iddiayı tamamladığım ileri sürüyoruz. Bu insan, avlanmasına,b l k t t l ti i k d k bi kild bi

ve "kendileri olarak" kendileriyle yüzleşmelerini istiyordu. Zirakururçdar "toplumsal faaliyetin sabitlenmesini,, kendimizin ürettiğişeyin bizim üzerimizde nesnel bir güç olarak pekişmesi"ni temsileder."' Manc'ın özgürce birleşmiş bireylerinin bir toplum biçiminid ğil t l bi lt tif l t d ğ ö l k bü ük bi

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 81/201

balık tutmasına ve eleştiri yapmasına karşın, ardışık bir şekilde biravcı, balıkçı ve eleştirmen değildir. Zira o insan, bu faaliyetlerinhiçbirinde, sadece o an için oİsa bile kendisini bir avcı vb. olarak tanımlayabilecek şekilde bir rol yapısı içinde bir konuma girmiyor.

Açığa çıkarmaya çalıştığımız düşünce, herhalde aşağıdaki pasajdadaha açıktır:

... toplumun komünist örgütlenmesiyle birlikte, sanatçının bü-tünüyle işbölümünden kaynaklanan yerel ve ulusal darlığa ba-ğımlılığı ve aynı zamanda sanatçının belirli bir sanata, sayesin-de sadece bir ressam, bir heykeltraş vb olduğu sanata, tam damesleki gelişiminin darlığını ve işbölümüne bağımlılığını yeteri ölçüde ifade eden faaliyetinin adına bağımlılığı yok olur. Ko-münist bir toplumda resamlar yoktur, en fazla diğer faaliyetle-rin yanı sıra resim yapmakla da uğraşan insanlar vardır.'"

Son cümlenin "Komünist bir toplumda tam gün ressamlar yok-tur, en fazla yarım gün ressamlar vardır." dediğini yadsıyoruz. İn-sanlar resim yapar; fakat zaman zaman da olsa "ressam" statüsükazanılmaz.

Rollerin ortadan kaldırılması, özen gerektiren bir reçetedir, fa-kat Marx bunu geleceğin toplumuna dayatır. Bireyin topluma tambir emilmesini amaçladığına dair serzeniş, Manfın amacının tersi-ni ifade eder. Modem çağda "... sade bir insan sıradan bir rol oy-narken, bir general ya da bir bankerin büyük bir rol oynamasın-dan yakınmakla,'2' sade insandan başka bir şey olan bütün rollerinüstesinden gelen on parmağında on marifet bulunan bir insandan

etkilenmez. Kurumların dolayımı olmadan, bireylerin birbirleriyle

"'- German Ideology, s. 431-432; italikler benim.

'»- Kapital, C. 1, s. 59. Krş. Grundrisse, s. 248

128 160

değil topluma bir alternatif oluşturduğunu söylemek büyük birabartma olmaz.

"'- Alman İdeolojisi, s. 56.

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 82/201

w

- V I -

Üretken Güçlerin Önceliği

(î) Giriş

Bu bölümde, Manc'ın üretken güçlere açıklayıcı öncelik verdi-ğini gösteriyor ve fiden öyle yapmanın kimi nedenlerini açıklıyo-ruz. Bu görevler, temel bir ayrıma uyularak ayn ayn yerine getiri-liyor: Marx' m güçlere öncelik verdiği tezi, güçlerin ilksel oldukla-rı tezinden farklıdır. Bu hakikati öne çıkarmaya değer; çünküMarksistlerin, birinci iddiayı, ikinci iddianın fazüetleriyle ilgilikavrayışlarına göre değerlendirme alışkanlığı vardır. Bu prosedür,sadece Manc'ın konuyla ügüi tutumunun doğru olduğu peşinen

çıttiyle ilgileneceğiz:

(a) Üretken güçler, tarih boyunca gelişme eğilimindedirler (Ge-lişme Tezi).

(b) Bir toplumun üretim ilişkilerinin doğası, o toplumun üret-k ü l i i ü dü i l kl ( Ö lik T i)

üretken bilgi ve kaynak düzleminde meydana gelir. O halde, üre-tim ilişkileri üretken gücün gelişme düzeyleriyle açıklanır dersek,buna, açıklamanın bazen gücün katışıksız niteliğine, bazen nicelik-sel cisimleşmesine, bazen de ikisine ait olduğunu eklemek gerekir.

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 83/201

ken güçlerinin geüşme düzeyiyle açıklanır (uygun Öncelik Tezi).(a), (a)' üretken güçler tarih boyunca gelişmiştir' dan hem fazla-

sını hem azım söyler.(a), (a)'den fazlasını söyler; çünkü, (a) gelişmeye evrensel  bir

eğilim yükler. Güçler, bağlantısız nedenler toplamı yüzünden ge-lişmiş olabilir ve bu, gelişmenin güçlerin doğası olmasını gerekti-ren (a)'yı değil, (a)"nü kanıtlamaya yeter. Diğer yanda, (a) güçle-rin her zaman gelişmesini, hatta asla gerilememesini gerektirmez:Koşullar eğilimin gerçekleşmesini engeUeyebdir.

Öncelik tezi ((b)), üretken güçlerdeki değişikliklerin üretimdişkderindeki değişikliklere neden olduğunu ima eder. Ne var ki,üretken güçlerdeki kimi değişiklikler, kapsam olarak bu sonucudoğuramayacak kadar sınırlı olur. Üretim ilişkilerinde bir değişik-liğin olabilmesi için üretken yetinin ne kadar artması gerektiğinedair genel  bir yargıda bulunmak da olanaklı değildir. Bunun yeri-

ne, üretim ilişkderinin üretken güçlere bağımldığımn dinamik ya-nım şöyle formüle edebdiriz: Herhangi bir üretim ilişkileri kümesiiçin, kucakladıkları üretken güçlerin bu ilişkilerde bir değişiklik için yeterli bir daha fazla gelişme ölçüsü vardır ve bu daha fazlagelişme gerçekleşme eğilimindedir. Fakat gelişmenin ne kadar ge-niş olması gerektiği, duruma göre değişir. İddianın mantıksal yapı-sı, onu, bütün sıvıların bir kaynama noktası vardır, bütün duyguluorganizmaların bir ağrı eşitleri vardır vb gibi hakikaderle eşleştirinBunlar, belirttiklerin evrenselliklerin hassas düzeylerinin değerinibelirtmezler ve aym durum, bizim benzer formülasyonumuz içinde geçerlidir.

Üretken gücün gelişme düzeyleri arasında hem niceliksel hemniteliksel farklılıklar vardır. Eğer L düzeyi, Af düzeyinden dahayüksekse, o zaman, (Bölüm II, altbölüm (6)'da benimsenen öçütegöre), L düzeyindeki artık üretimi M düzeyindekinden daha fazla-dır. Fakat bu niceliksel farklılık, nitelik olarak farklı türden iki

128

(2) Manc'ın Öncelik iddiaları: Önsöz 

Gelişme ve öncelik tezleriyle dgdi kimi savlar altbölüm (4)'te

verilecek. Bu ve somaki altbölümde Manc'ın bunlara bağlılığınınkesin kanıtlarım veriyoruz.

1859 tarihli Önsöz'le başlıyoruz ve kolaylık olsun diye, Ön-söz'deki kimi cümleleri numaralandırarak veriyoruz:

1. ... üretim dişkderi ... maddi üretken güçlerin ... belirli birgelişme evresine karşılık gelir.2. Gelişmelerinin belli bir evresinde toplumun maddi üretkengüçleri o zamana kadar içinde hareket ettikleri ... mevcut üre-tim dişkderiyle çatışma içine girerler.3. Bu dişkiler, üretken güçlerin gelişme biçimlerinden onlarınengeUeri haline gelirler.

.4. O zaman bir toplumsal devrim çağı başlar [ekonomik yapıdabir değişikliğe neden olur](1)

5. İçerebileceği bütün üretken güçler gelişmeden hiçbir toplum-sal oluşum yok olmaz...6. Varlığının maddi koşullan bizzat eski toplumun rahminde ol-gunlaşmadan, yeni, daha yüksek bir üretim ilişkisi asla ortayaçıkmaz.

Bu cümleler, gelişme tezine bağldığı gösterir. Bu şekilde ifadeeddmez; fakat, Manc'ın üretken güçlerine yinelenen göndermesin-den bu çıkar. Hiçkimse, Manc'ın, kendisinin de kabui edeceği gibiüretken güçlerin gelişme eğilimi göstermediği durumlara karşıt 

olarak  gelişme eğilimi gösterdiği durumlarla ilgilendiğini düşüne-mez. Ele aldığı konu, bir bütün olarak tarihin yönüdür ve üretken

'"- Köşeli parantez içindeki ek. burada aktarılmayan bir sonraki cümlede anlatılandır 

165

güçlerin tarih boyunca gelişme eğiliminde olduğunu açıkça varsa-yar ve gerçekten de öyledir.

Uygun öncelik tezine gelince, 1. cümlede zaten yansıtddığımkabul ediyoruz. Marx, üretim Uişkileri üretken güçlere karşılık ge-lir dediğinde biricisinin ikincisine uygun olduğunu anlatmak ister

(ii) 2, 3 ve 4. cümleler üretken gelişmenin güçler de ilişkilerarasında, ilişkilerin dönüştürülmesiyle gerilimin güçler lehine çö-züldüğü bağdaşmazlıkla sonuçlandığım söyler. Peki neden güçlerkarşısında ilişkiler başlan gelmez? Çünkü ilişküer güçlere karşılık 

l lidi F k t "k l k l k" bi i ö diği i ibi l

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 84/201

lir dediğinde, biricisinin ikincisine uygun olduğunu anlatmak isterve ona daha ileri bir düşünce atfedebiliriz: Üretken gelişmeye uy-gun olduklan için, ilişkiler olduklan gibidirler.

Yine de birçok kişi şunu söyleyecektir: Sorun "karşdık gelmek"

(entsprechen) fiilinin anlamıyla ilgilidir: X, y'ye karşılık gelirse yde x'e karşılık gelir, dolayısıyla ilişkiler güçlere karşılık gelirse,güçler de ilişkilere karşılık gelmelidir. Bunlar doğruysa, ileri sürü-len ilişkilerin güçlere karşılık gelmesi, hiçbir şekilde önceliği imaetmez ve bizim Marx yorumumuz yanlıştır. Fakat doğru değiller.Karşılık gelme her zaman simetrik değildir. "Futboldaki gollerbeyzboldaki sayıya karşılık gelir"de olduğu gibi bazen simetriktir;fakat, "karşılık gelme"nin kabaca "nedenini açıklama" anlamınageldiği "sinirsel bozukluk yaşamın baskılarında artışa karşılık ge-lir"de olduğu gibi bazen de simetrik değildir.

Biraz önce karşıt bir görüş <çin ileri sürdüğümüz kötü bir savmreddiyle bizim kendi yorumumuzun doğruluğu kanıtlanmaz. 1.

cümledeki "karşılık gelmek" fiiliyle gösterilen ilişkinin, simetrik olmaktan çok tek yönlü olduğunu göstermemiz gerekir.1. cümle Önsöz'ün geri kalan kısımdan yalıtılıp alındığında si-

metrik okuma belki mümkün olabilir; fakat Önsöz'ün tamamımokursak mümkün olmaz ve bizim okumamızın doğru olduğu görü-lür.

(i) l'i izleyen cümle -yukarıda aktarılmıyor- toplumsal bilinçbiçimlerinin ekonomik yapıya "karşılık geldiğini" belirtir, l 'de ki"karşılık gelmek"le ilgili simetrik görüşün savunucusu, yorumunusözcüğün bu ikinci kullanımına da genişletip, savunma pahasınaen akılalmaz bir şekilde iki ardışık cümlede temelden farklı biriçerikle kulanddığmı ileri sürmelidir. Fakat bu kabul edilemez. Zi-ra, Önsöz'ün soması toplumsal bilince türev bir rol verir"1 ve 1.cümleden somaki cümleye bu rolü vermenin özet bir ifadesi olarak almak makuldur.

"'- "İnsa nların varlıklarını belirleye n bilinçleri değil, aksine bilinçlerini belirleyen toplum-sal varlıklarıdır" ve "bilinç, maddi yafamın çelişkilerinden hareketle açıklanmalıdır.

128

 gelmelidir: Fakat, "karşılık gelmek" bizim önerdiğimiz gibi alınır-sa bu iyi bir yanıt olur.

Bu noktada birileri şunu söyleyebilir: l'i n "karşılık gelme "sigerçekten tek yönlü olduğu halde Marx, 1. cümle öyle demese de,

ilişkilerin güçler üzerinde karşı yönde epeyce etkide bulunduğunuda savunmuştur. Bizim yorumladığımız şekliyle bile, tek başmaalındığında l'in, üretim ilişkderinin geüştiği ve gelişirken üretkenilişkilerde değişikliklere neden olduğu anlamında, paralel karşıt id-dialarla bağdaşır olduğunu teslim ediyoruz. Ne 1 ne de diğer eser-lerdeki benzer pasajlar üretim ilişkilerindeki bütün değişikliklerinüretken güçlerin hareketine yanıt olduğunu belirtir. Dahası, üret-ken güçlerdeki değişikliklerin kaynağı hakkında fazla bir şey söy-lemezler ve dolayısıyla bu kaynak, en azından bazı durumlardaüretim ilişkileri içine konumlandınlabilir. 1. cümle ve ona akrabadiğer cümleler, soyut olarak düşünüldüğünde, güçler ile ilişkiler

arasında hiçbir tarafa öncelik vermeyen bu zik zak "diyalektiğe"yer bırakır ve bu geniş ölçüde kabul görür.

Yine de, varsayılan tersinden hareketi üeri süren hiçbir genelle-meye külliyatta rastlanmaz. Eğer Marx, her iki taraf üzerinde deeşit ağırlıkta iki yönlü bir etki düşünmüşse, genelleme yaptığındaneden ısrarla sadece bir yöne dikkat çekmiştir? Teorik özedemele-rinde neden sık sık üişkilerin güçlere karşılık gelmesine işaret ederde asla karşıtına işaret etmez? (Marx, birçok yönde ilişkilerin güç-leri koşulladığını kabul eder ve bunun öncelik tezine etkisi altbö-lüm (5)'te ele alınacak). Şimdiki savımız şudur: Manc'ın genel ifa-deleri her zaman güçlere öncelik verir.

167 

Önsöz'ün 1. cümlesinin, kısmen 2, 3 ve 4. cümlelerde geliştiri-len anlamda, öncelik tezine (tez (b)) bağlılığın tezahürü olarak alı-nabileceği sonucuna varıyoruz.

5 ve 6. cümleler daha fazla açıklama verir. 2 ila 6, öncelik tezi-i k k t bi bi i i i l t b d ü tk ü l i ü ti

Bir şey yok oluyorsa, herhangi bir şeyi başaramıyacak kadarzayıf bir konumdadır ve 5'in en zayıf okunması, onu bu sıradanhakiki genellemenin bir ömeği olarak alır. Bu görüşe göre 5, eko-nomik yapı yok olduğunda güçleri daha fazla geliştiremez (yok olan olduğu için) demekten fazla bir şey söylemez Bir bakıma da-

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 85/201

nin çok katı bir biçimini anlatır -burada, üretken güçlerin üretimilişkilerini aşırı kesin bir yönetimi ileri sürülür ve öncelik tezini sa-vunmaya geçtiğimizde (altbölüm (4)'te) Önsöz'ün belirttiğindendaha gevşek bir versiyonu bizi meşgul edecek. Fakat şimdi, önce 2

ve 4'ten soyutlanmış olarak, sonra onlarla birlikte 5 ve 6. cümlele-leri inceleyeceğiz.

5 şunu söyler:

İçerebileceği bütün üretken güçler gelişmeden hiçbir toplumsaloluşum yok olmaz. ..

Toplumsal oluşumlar, kendi üretim ilişkilerinin yaptığına uygunüretken gelişmeye izin verirler ("içerirler"). Öyleyse 5'i aşağıdakigibi yeniden yazalım:

Hiçbir ekonomik yapı (üretim ilişkileri kümesi), içerebildiğibütün üretken güçler gelişmeden asla yok olmaz...

(5'in eşi 6'da, "üretim ilişkileri"nin, 5'in lafzı dikkate alındı-ğında, tam da "toplumsal oluşum"u bulabileceğimiz yerde ortayaçıktığına dikkat edin.)

Şimdi, "bir ekonomik yapının içerebileceği bütün üretken güç-

ler" ifadesi, çok açık bir şekilde, o yapıyla bağdaşır maksimum ve-

rimlilik düzeyine bir referanstır. (Aktarılan ifadeyi, kelimesi keli-

mesine belli sayıda üretken güçleri anlatır anlamda almak hatalı

olurdu). Dolayısıyla 5 şunu söyler: bir ekonomik yapı yok olursa,

onun üretkenlik potansiyeli gerçekleşmiştir. Tarihinin bir noktasın-

da ölü bir ekonomi biçimi, o biçimde bir ekonominin olabileceği

kadar üretken açıdan güçlü olmuştur.Şimdi 5. cümlenin iki hatalı ele alınışı anlatılacak. Birincisi,

onu bir hakikatçılik içinde önemsizleştirmektir; ikincisi ise, fiilen

olduğundan daha büyük göstermektir.

128

olan olduğu için) demekten fazla bir şey söylemez. Bir bakıma da-ha güçlü bir okuma, ekonomik yapının, yok olmaya başlamadanönce -olasılıkla hemen önce- üretken güçleri zaten daha fazla bes-leyemez durumda katılaşmış olduğunu söylerdi. Fakat bu bile çok 

zayıftır. Bir insan, ölümünün arifesinde daha fazla gelişemez du-rumdaysa, bundan, onun bütün yetilerinin o sırada çözülmüş oldu-ğu sonucu çıkmaz; benzer şekilde, bir ekonomik yapının, üretken-liği kendisi için olası maksimum yüksekliğe ulaşmamışken taşlaş-maya uğraması düşünülebilir. 5, böyle bir durumun tarihte fiilileş-mediğini söyler.

Çok yüzeysel okumalar bir tarafa bırakılırsa, 5, hem güçlü hemzayıf yorumlara açık kain. Diyelim ki, Fransız feodalizminin enparlak üretken döneminde ekilen tohum miktarının altı katı verimnormaldi'" (Tek başma tahıl üretkenliği, sanayi öncesi toplumunüretken yetisini belirlesin). 5'in güçlü bir yorumuna göre, 5, buüretkenlik düzeyine yakın bir şeyin genel olarak feodal biçiminolası en yüksek düzeyi olduğunu ima eder; öyle ki, başka bir fa-odalizm, söz gelimi 1:10'luk bir girdi/çıktı oram gösterirse, Fran-sız feodalizmi potansiyeline ulaşmamıştır ve Fransız örneği 5'i ya-lanlar. 5'in daha zayıf ve daha makul yorumuna göre ise, feodalFransız toplumunun olası maksimum üretkenliği genel olarak fe-odal biçimle değil, feodal biçimin özgül Fransız çeşidiyle belirle-nir. Bölüm III, altbölüm (6)'nın terimleriyle, tikel bir feodal toplu-mun potansiyel maksimumu belirlenirken yalnızca bütün feoda-lizmlere ortak hakim feodal ilişki değil, onun ekonomik yapısınındaha özgül özellikleri de hesaba katdır. O halde, diğer feodalizm-lerin Fransız feodalizmini geçmesi olgusu, 5'i yalanlamaz.

5'in önemsizleştirici anlatımlarını reddettikten sonra, şimdi,görünenden daha az iddialı kimi yanlarım gösteriyoruz.

'"- Bu yaklaşık rakam, Bloch'un French Rural History"sinden çıkarılmıştır, s. 25-26.

169

Birincisi, 5'in, bir ekonomik yapı giderse ondan daha iyisinitemsil eden biri yerine geçer demediğine dikkat edin. 5, gerileme-

 ye -yerine daha geri birinin geçtiği üretkenliğinin zirvesine ulaş-mış bir ekonomik yapıya- izin verir.

ikincisi 5 kendi tersim gerektirmez; yani "içerebileceği bütün

o zaman Marx, başka herhangi bir şey gibi yeni bir ekonomik ya-pının da sadece olanaklı olduğunda ortaya çakacağını söylemektenfazla bir şey söylememiş olur. Sadece mucizeleri yadsımış olur,yeni üretim ilişkilerinin tözsel önkoşullarım belirtmiş olmaz.

Diğer yanda, 5 gibi 6 da, kendi tersini gerektirmez ve ilk bakış-

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 86/201

ikincisi, 5, kendi tersim gerektirmez; yani, içerebileceği bütünüretken güçler gelişirse bir ekonomik yapı"nın yok olmasını ge-rektirmez. Kendi maksimumuna ulaşmış, fakat kendisini o noktayagetiren ekonomik biçimin içine kilitlenmiş bir toplum 5'i yalanla-

maz. Bu nedenle 5, fosilleşme denilebilecek şeye izin verir. Marx,olasılıkla fosilleşmeyi Hint uygarlığına atfetmiştir ve tarif ettiğiörneğin kendisine çıkardığı güçlük ne olursa olsun, 5. etimle ile ol-dukça tutarlıdır.®

6. cümle şunu söyler:

Varlığının maddi koşullan bizzat eski toplumun rahminde ol-gunlaşmadan, yeni, daha yüksek bir üretim ilişkisi asla ortayaçıkmaz.

Burada "maddi" ifadesinin Bölüm IV'te açıklandığı anlamdakullanıldığım kestiriyoruz.® Böyle ise, 6, üretkenliğin gerekli birgelişme düzeyi, eski ekonomik yapı içinde güçlerin ulaştığı gerekligelişme düzey olmadan daha yüksek bir ekonomik yapıya geçile-meyeceğini söyler.

"Maddi koşuüar" ifadesi, gereksiz bir fazlalık olarak, yani "ko-şullar" sözcüğünün eşanlamlısı olarak alınırsa, 6 değersizleşir, zira

Bkz. Kapital, C. 1, s. 372. Mant'ın, Hindistan'da, maksimum üretkenliğine ulaşılmamı;bir ekonomik biçime hapsedilmiş gelişmeye karşıt olarak burada tanımlanan fosilleşmeyiayırt edip etmediği açık değildir. Her iki kavrayış da, biraz sonra tekrar döneceğimiz 2 ila 4.cümlelerle tutarlı olmasa da. S. cü mleyl e tutarlıdır.

Bu. bir kestirimdir ve "maddi" ifadesinin Önsöz'deki diğer kullanımlarıyla desteklenmi-yor. Sözü edilen maddi koşulların gerekli bir Üretkenlik düzeyini de kapsadığı kesindir, fa-kat Marx, feodalizmdeki tüccar sermayesi ve kapitalizmdeki kooperatif fabrikalar gibi, dahayüksek üretim ilişkilerinin embiriyonik biçimlerinin eski düzende tohumlanmasını da dü-şünmüş olabilir. Diğer yanda, 6'daki "maddi koşullar"la ilgili sınırlı yorumumuz Kapi-tal'deki şu pasajla uyumludur (iii, 2S4): 'Toplumsal emeğin üretken güçlerinin gelişmesisermayenin tarihsel görevi ve doğrulanmayıdır. Farkında olmadan daha yüksek bir üretimtarzının maddi koşullarını böyle yaratır." (3. cildin Türkçesinde ve Progress Pubiishers'ınyayımladığı (Moskova 1966) lngilizcesinde bu iki cümleye rastlanmadı -çv.)

128 170

Diğer yanda, 5 gibi 6 da, kendi tersini gerektirmez ve ilk bakışka görünenden daha azmi söyler. 6'nın tersi şöyle olur: "Yeni vedaha yüksek bir ekonomik yapı için yeterli' üretken güçler geliş-mişse, o ekonomik yapı ortaya çıkar." 6'nın söylediklerine karşın,

bunun evrensel olarak doğru olması gerekmez. 6, tarihsel düşük  yapmalara izin verir.O halde, 5 ve 6'nm gerektirmediği birçok önemli tez vardır. "Fa-

kat bunlan 2, 3 ve 4. cümlelerle birleştirdiğimizde durum değişir;2-6 karışımı gerçeken çok güçlü öğaştidir.

Üretim ilişkilerinin üretken güçleri engellemeye başladığı ve2'de işaret edilen evre, 4'e göre peşinden bir devrimin geldiği ev-redir. Fakat 5'ten biliyoruz ki, bir devrim olursa, üretken güçler,eski ekonomik yapıyla tutarlı maksimum düzeye ulaşmış demektir.Bu, tam gelişmiş bir ekonomik biçimin fosilleşmesini dışarda bıra-kır. Devrimin daha yüksek bir ekonomik yapı kurduğunu vareaya-bildiğimize göre, gerileme de yasaklanır. Bundan, 6'nm biçimselolarak' izin verdiği düşük yapmaların gerçekleşmemesinin garantiedildiği sonucu çıkar -bu akıl yürütme altbölüm (8)'de inceleni-yor.

(Bir toplumsal devrim çağına işaret eden 4. cümleyi yanlış elealdığımıza dair itirazda bulunulabilir, Güçler ile ilişkiler çatışmaiçine girdiğinde ortaya çıkan şey kısacık bir dönüşüm değil, olası-lıkla yüzyıllarca süren uzun bir geçiş dönemidir. Fakat bu durum,yukardaki belirlemelerde sadece önemsiz değişiklikleri zorunlu kı-lar. Geçici fosilleşme ve geriye çekilmelerin olanaklı olduğunu ifa-de eder. Yeni toplumun gelmesi gecikebilir ve bazı geri adımlarsöz konusu olabilir; fakat önünde sonunda gelmek zorundadır.)

Önsöz'ün savunduğu geniş bir tezler kümesini açığa çıkarma-nın bir aygıtı olarak 5. ve 6. cümlelerin kendi başlarına neyi gerek-tirmediğini göstermeye çalıştık. Önsöz, birçok iddiada bulunur, (a)ve (b) tezlerini savunmaya geçtiğimizde, ayırt ettiğimiz bütün iddi-

alan desteklemeyi umut etmemeliyiz. Örneğin, kazara daha uzunömürlü olmuşlarsa feodal ilişkilerin gerçekte olduğundan dahayüksek bir üretkenlik göstermiş olabileceklerini yadsımayı isteme-meliyiz. Daha az üretkenlik potansiyelleri gerilemelerini kısmenaçıklar; fakat bundan, Önsöz'ün ileri sürdüğü gibi, yok olmadan

Üretim ilişkilerinin kendilerini üretken güçlere uyarlama eğili-mi, fetihler soması ile dgili bir çıkarımı gerektirir:

... ele geçirilecek daha fazla bir şey olmadığında, üretmeye ko-yulmamariız gerekir... Bu üretme zorunluluğundan ötürü, orayayerleşen fatihlerin benimsediği topluluk biçimi hazır buldukla

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 87/201

ç ğ g yönce bu potansiyeli fiilileştirmek zorunda oldukları sonucu çıkard-mamahdır.

(3) Marx'ın Öncelik İddiaları: Önsöz'ün Dışında

Demek ki, en azından 1859 tarihli Önsöz'de Manc, (a) ye (b)tezlerini kabullenir: Üreten güçlerin gelişmesi sistematik olarak ilerler ve üretim dişkderi bu gelişmeye uyum gösterir. Fakat bazı-lan, tarihsel materyalizmin bu versiyonuna sadece Önsöz'de rast-landığını düşünür. Bu nedenle, şimdi, diğer eserlerden, Önsöz'dekibakış açısının Manc'm olgun düşüncesindeki kalıcılığını kanıtla-yan pasajlan sergdiyoruz.

Daha soma terk edilen bir söz dağarcığıyla ifade edilmesinekarşın, öncelik tezine bağhlık  Alman İdeolojisi'nde (1846) uç ve-rir. Özellikle Alman İdeolojisi' ne özgü önde gelen terimlerden biri,

alışılmış biçimde "ilişkiye geçme biçimi (ya da tarzı)" olarak, yada yanlış bir şekilde "ticaret (yapma) tarzı" olarak çevrilen Ver-kehrsform terimidir. Verkehrsform, sonradan daha iyi tanımlanan"üretim ilişkileri" teriminin habercisidir, "insanlarca ulaşdabilenüretken güçler toplamı toplumun doğasını belirler""' demliyor vebu, Verkehrsform' un Önsöz'ün 2 da 4. cümlelerini işaret eden güç-lere diakronik bağımlılığı şeklinde açıklanır:

... bir engel haline gelmiş olan daha önceki bir karşılıklı ilişkibiçiminin yerine, daha gelişmiş üretken güçlere ve dolayısıylabireylerin daha gelişmiş öz-faaliyet tarzına uygun yeni bir kar-şılıklı ilişki biçimi -daha soma kendisi de bir engel haline gelip

yerini başka birine bırakacak bir biçim- konulur."'

"'- Alman İdeolojisi, s. 51.•"-Alman İdeolojisi, s. 98

128

yerleşen fatihlerin benimsediği topluluk biçimi, hazır buldukla-n üretken güçlerin gelişme evresine karşılık gelmek zonında-dır; ya da başlangıçta bu olanaklı olmazsa, üretken güçlere uy-gun olarak değişmek zorundadır."'

Konu, Felsefenin Sefaleti' nde de (1847) ele alınır. Burada "kar-şılıklı ilişki biçimi" ve "topluluk biçimi" ifadeleri, "üretim ilişkde-ri" ve "toplumsal ilişkiler" ifadelerine yol veriyor ve ikisinin üret-ken güçlere bağımlılığı açık seçik belirtilir. Örneğin:

üretken güçlerin içinde geliştiği ilişkder ... insanların ve onla-rın üretken güçlerinin belirli bir gelişme düzeyine karşılık gelir.

Burada "karşılık gelme"nin tek yönlü olduğunu biliyoruz; ziracümle şöyle devam eder:

... ve insanların üretken güçlerindeki bir değişiklik, zorunluolarak, onların üretim ilişkilerinde de bir değişikliğe nedenolur.0'

Soma, kötülüğüyle ünlü bir doruğa ulaşan pasaj var:

Toplumsal ilişkiler, üretken güçlere sıkı sıkıya bağlıdırlar. Yeniüretken güçler kazanırken insanlar, kendi üretim tarzlarını dadeğiştirirler; kendi üretim tarzlarını değiştirirken, geçimlerinisağlama yollarım değiştirirken, bütün toplumsal ilişkilerini dedeğiştirirler.0' El değirmeni, size feodal beyli toplumu, buharlıdeğirmen ise sınai kapitalisti toplumu verir."'

Sidney Hook, son cümlenin üretken güçlerin hükümranlığım ilerisürmediğini söyler:

'"-Alman İdeolojisi, s. 101.

Felsefenin Sefaleti, s. 111.

'"- Buradaki "üretim tara", herhalde maddi tarzdır. Fakat burdaki tarz ne anlama gelirse

gelsin, cümle, üretken güçlerin üretim ilişkilerine önceliğini formüle eder.Felsefenin Sefaleti, s. 100.

173

Man, teknolojik gelişimin toplumun gelişmesinin bir gösterge-si olarak işe yarayabileceğini sık sık söylemiştir; fakat bu, top-lumsal değişimin nedeni ya da bağımsız değişkeni olarak tek-nolojinin gelişmesine bakmamız gerektiğini söylemekten bütü-nüyle farklı bir şeydir.'1'

 Komünist Manifesto, üretken güçler ile üretim ilişkileri arasın-daki ilişki konusunda, esas konusu bu ilişkilerin belirlediği sınıf çatışması tarihi olduğu için, hiçbir genel yargı sunmaz. Yine de,öncelik'öğretisi anlatıya uygulanır:

... tarım ve imalat sanayinin feodal örgütlenmesi, tek sözcükle

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 88/201

Hook, "x size y' yi verir" ifadesinin salt göstergesel bir bağlantı-

yı belirtmek için kullanılabileceğini iddia ettiğinde haklıdır: Bu

ifade, y'nin Jt'le açıklandığım her zaman ima etmez. "Açgözlülük,

psikolojisi size kapitalist toplumu, sadakat ve onur psikolojisi fe-

odal toplumu verir" diyenin, davranışların ekonomik sistemleri do-

ğurduğunu sanması gerekmez. Fakat, değirmenlerle ilgili belirle-

melerden önce gelen cümle, cümlenin "göstergesel" yorumunu ya-

lanlar. İzleyen cümle de yalanlar: "toplumsal ilişkilerini maddi

üretkenliklerine uygun olarak kuran ... insanlar ..."

Güçlerin önceliğine kuşkudan uzak aym bağlılık Manc'ın P. V.

Annenkov'a 1846 tarihli mektubunda da var:

... insanların toplumsal tarihi, ister bilincinde olsunlar ister ol-

masınlar, asla onların bireysel gelişmelerinin tarihinden başkabir şey değildir. Maddi ilişkileri, bütün ilişkilerinin temelidir.®

Yeni üretken yeteneklerin kazanılmasıyla birlikte insanlar kendiüretim tarzlarım ve üretim tarzlanyla birlikte, sadece tikel birüretim tarzına uygun ilişkiler olan bütün ekonomik ilişkilerinideğiştirirler.®

... insanlar kendi üretken güçlerini geliştirirken, yani yaşarken,birbirleriyle belli ilişkiler geliştirirler ve ... bu ilişkilerin doğa-sı, bu üretken güçlerin değişmesi ve büyümesiyle birlikte değiş-meye mahkumdur.®

"'- Towards the Undcrstanding of Kari Marx, s. 126.

Felsefenin Sefaleti, s. 165.

Felsefenin Sefaleti, s. 166.

Felsefenin Sefaleti,,s. 168.

128

... ve s y eod ö gü e es , e sö cü efeodal mülkiyet ilişkileri, hali hazırda gelişmiş bulunan üretkengüçlerle artık bağdaşmaz hale geldiler, bir o kadar «agel halinegeldiler. Kırılmalıydılar, kınlddar.®

Ve model kendisini tekrarlıyor:

Toplumun elindeki üretken güçler, artık burjuva mülkiyet ilişki-lerini daha da geliştirme eğiliminde değildir, aksine, kendileriniengelleyen bu ilişkiler için gereğinden fazla güçlü hale gelmiş-lerdir...®

O halde, önceki gibi, üretim ilişkileri kırılabilir, kırılmalıdır vekınlacaktır: "Proleterlerin ... kazanacaktan bir dünya var."®

Yine Manifesto'dan:

Burjuvazi, üretim aletlerini, dolayısıyla üretim ilişkilerini vebütün toplumsal ilişkileri sürekli devrimcileştirmeksizin var

olamaz.®

Üretken güçleri değiştiren şey, dolayısıyla üretim ilişkilerini dedeğiştirir -bu, üretken güçlerin üretim ilişkilerine hakimiyetinigösterir. Ne var ki, burada üretken güçleri değiştiren şey burjuvazi-dir ve bunu yapmaksızın "var olamaz"larsa, bunun nedeni sadece,üretim ilişkilerindeki mevzilenmeleri olabilir.

Ücretli Emek. ve Sermaye (1849), üretim ilişkilerinin üretkengüçler tarafından belirlenmesi ile askeri ilişkilerin yıkıcı güçler tra-fından belirlenmesi arasında bir benzeşme önerir:

'"- K. Mam - F. Engels, Komünist Manifesto ve Komünizmin İlkeleri, çv. Muzaffer Erdost,Sol Yayınları, 2. baskı 1991, s. 116.

"- Manifesto, s. 117. Krş. Engels, "Komünizmin İlkeleri," soru: 13, ibid. s. 194.'"-Manifesto, s. 157.'*- Manifesto, s. 113.

175

Üreticilerin birbirleriyle girdikleri toplumsal ilişkiler, faaliyet-lerini değiş tokuş etme ve tüm üretim eylemine katılma koşulla-rı* doğal olarak, üretim araçlarının niteliğine göre değişiklik gösterir. Yeni bir savaş aletinin, yeni bir ateşli silahın icat edil-mesiyle birlikte ordunun bütün iç örgütlenmesi zorunlu olarak

lışımi, bu üretim biçiminin çözülüp yerine yeni bir biçimin ku-rulmasının tek yoludur.'"

... üretim koşullarının sahiplerinin doğrudan üreticilerle doğru-dan ilişkisi ... doğal olarak her zaman, emek yöntemlerinde vedolayısıyla emeğin toplumsal üretkenliğinde belirli bir evreye

2

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 89/201

mesiyle birlikte, ordunun bütün iç örgütlenmesi zorunlu olarak değişmiştir; bireylerin bir ordu oluşturup bir ordu gibi hareketetmek için içine girdikleri ilişkiler ve farklı orduların birbirle-riyle ilişkileri değişmiştir.

 Demek ki, maddi üretim araçlarının, üretken güçlerin değişme-si ve gelişmesiyle birlikte, bireylerin içinde üretim yaptıklarıtoplumsal ilişkiler, toplumsal üretim ilişkileri de değişir, dönü-şür.<"

Altbölüm (5)'te bu benzetmeye daha yalandan bakacağız.Yukarda verilen pasajlar 1840'lann pasajlarıdır, fakat, aşağıda-

ki özetlerin de kanıtladığı gibi, daha sonraki temel yazılarda dabenzer bir bağlılığa rastlanır:

Son kertede topluluk ve topluluğa dayanan mülkiyet, çalışanöznelerin üretim güçlerinin gelişmesinde özgül bir evreye indir-

genebilir.. .<2)

Belli bir noktanın öteside, üretken güçlerin gelişimi sermayeiçin bir engel haline gelir -ve bizzat kapitalist ilişkinin kendisi»emeğin üretken güçlerinin gelişmesi önünde bir engel halinegelir ... bu noktaya ulaşmışsa, zorunlu olarak sermaye ... birengel olarak uzaklaştırılır.'3'

Teknoloji, insanın doğayı ele alış tarzım, yaşamım sürdürmek için başvurduğu üretim sürecini açığa çıkarır, dolayısıyla insa-nın toplumsal ilişkilerinin oluşum tarzını ... ortaya koyar. ..(4)

... verili bir üretim biçimine içkin antagonizmlerin tarihsel ge-

*"- Ücretli Emek ve Sermaye, çv. Sevim Belli, Sol Yayınlan, 7. basım, 1992, s. 35.

Grundrisse, s. 495."»- Grundrisse, s. 794.

 Kapital, Cl, s. 386-387, dn. 4.

176 

[karşdık gelir]'2'

... ulusların (ekonomik) ilişkileri ve sonuç olarak toplumsal,moral ve siyasal durumları, üretimin maddi güçlerindeki deği-

şiklikle birlikte değişir.'3'

Yorumcuları, Marx'ııı üretken güçlere öncelik verdiğini yadsı-maya götüren bu metinleri bilmemeleri değildir. O halde bu yaygınisteksizliğin nedeni nedir?

Birinci neden, tarihsel kayıtların öncelik tezini desteklemediği-ne dair inancın yanı sıra, bu bölümün başmda açıkladığımıza ben-zer varsayımlarda bulunma eğilimidir.

İkinci neden, görünüşe göre üretim ilişkilerinin üretken güçle-rin gelişimini kontrol ettiğini gösteren karşıt metinlerin -birisiniManifesto'dan biz aktardık- bilinmesidir. Öncelik tezine karşı du-ruşun bu nedeni altbölüm (5)'te ele alınacak.

Üçüncü neden, öncelik tezinin insanlığa yakışmaz, dolayısıylaMarx'a atfedemeyeceğimiz bir görüş olarak görülmesidir. Bu çiz-gidekiler, tezi "teknolojik determinizm" olarak damgalar14' ve te-zin, makinayı ve onunla bağlantılı insan-altı güçleri tarihin aracıla-rı olarak sunmasından yalanırlar. Teknoloik görüşte, insan dışı, in-sanlara rağmen egemen olur.

Bu değerlendirme, gerçekte ve Marx'ın kavrayışında, üretken

 Kapital, C. I.s. 499. Kapital, C. 3, s. 695.

Theories ofSurplus Value, C. 3, s. 430.

•"- Teknolojik determinizm, herhalde iki şeydin Teknolojiktir ve deterministtir. Teknolojik olmayan bir determinizm ve deyim uygunsa, teknolojik bir determinizm-olmama düşünüle-

bilir. Bizim tarihsel materyalizm versiyonumuza teknolojik denilebilir; fakat determinizm

konusu bu kitapta tartışılmayacak. Bu konuda bir belirleme önemlidir Tarihin seyri ve dahaözel olarak sosyalist devrimin geleceği. Marx a göre. kaçın,lmazsa, insanların yaptıklarına

rağmen değil, rasyonel insanların yapmak zorunda oldukları şey nedeniyle kaçınılmazdır

177 

güçlerin gelişmesi ile insan yeteneklerinin çoğalması arasındakikapsayıcı çakışmayı değerlendirme başarısızlığını sergiler. Güçle-rin gelişmesinin esasında insanın emek gücünün bir zenginleşmesiolduğunu fark ettiğimizde, teknoloji üzerine vurgu insan dışı gö-rüntüsünü yitirir. Üretken yetinin gelişmesi, "bireylerin öz-faalıyet

Marx'a göre, belli başlı toplumsal dönüşümlerin dolaysız açık-lamasının çoğunlukla sınıflar arası savaşta bulunduğu doğrudur.Fakat toplumsal değişimle ilgili temel açıklama bu değil.

Kısmen benzer devletlerarası savaşı ve bunun açıkladığı şeyinasü açıkladığım düşünün. Savaş ve savaşın sonucu, büyük ölçü-

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 90/201

tarzı"nda bir ilerlemedir. İnsanların gelişmesiy le el ele gider.İnsanları köleleştirme kapasitesi, öncelikle maddi güçlere değil,

toplumsal ilişkilere aittir: Maddi gelişmeyi engellediklerinde engel

haline gelen üretim ilişkileridir. Abartılı bir şekilde belirtirsek: İn-sanlar kendi kapasitelerinin kölesi olamayacakları için, üretkengüçler insanları köleleştirmez.

Bu abartmadır, çünkü bu arada, üretken güçlerin güçleri olduk-ları, insanlara egemen olabilecekleri anlamı vardır ve Mara'da öy-le der:

işbölümü tarafından belirlendiği şekliyle farklı bireylerin iş-birliği yoluyla ortaya çıkan çok katlı üretken güçler, işbirliklerigönüllü değil doğal olarak gerçekleşmiş olduğu için bu bireyle-re kendi birleşik güçleri olarak değil, kendileri dışında var olan,kökenini ve amacını bilmedikleri ve bu nedenle de kontrol ede-

medikleri, aksine insanların irade ve eylemlerinden bağımsızolarak özgül bir dizi evre ve aşamalardan geçen, hatta insanla-rın bu irade ve eylemlerini yöneten yabancı bir güç olarak gö-rünür.'"

Tarih insan gücünün gelişmesidir; fakat tarihin gelişme seyri,insan iradesine tabi değildir. Bu, insan-dışı bir şeyi tarihin merke-zine oturtmak değildir. Kuşkusuz, "insanlar kendi tarihlerini kendi-leri yaparlar" anlamını niteler, fakat, doğrusunu söylemek gerekir-se, komünizmle birlikte gelecek "toplumun bilinçli örgütlenmesi-ne" ulaşıncaya kadar, iyi ya da kötü, tarihin seyri insan iradesinetabi olmadan ilerleyecektir.

Bazı Marksistler, üretken güçlerin ve üretim ilişkilerinin tarih-

teki rolü ile ilgili çetrefil sorundan kaçıp, tarihin "motoru"nun sınıf mücadelesi olduğunu ileri sürerler.

'"-Alman İdeolojisi, s. 56.

128

de, ülkeler arasındaki sınırların Avrupa haritasındaki yerini belirle-miştir. Fakat bu sınırlan açıklamak isteyen biri, hasım ordularınçeşitli zamanlardaki göreli askeri güçlerini zikretmekten ibaret bir

yanıta razı olmaz. Güçlünün niye güçlü zayıfın niye zayıf olduğu-nu bilmek ister.

Sınıf mücadelesinin açıklayıcı gücü de benzer şekilde sınırlıdır.Burjuvazi, burjuva öncesi egemen sınıflara üstün geldiğinde ve bunedenle kapitalizm gelişir, ve proletarya burjuvaziyi yenilgiye uğ-rattığında ve bu nedenle, sosyalizm inşa edilmeye başlanır. Pekibaşarılı sınıf niçin başarır? Marx, yanıtı üretken güçlerin niteliğin-de bulur. "Belirli üretken güçlerin uygulanabildiği koşullar, toplu-mun belirli bir sınıfının egemenlik koşullandır."® Bir dönem bo-yunca yöneten, ya da çağ değiştirici bir çatışmadan muzaffer çıkansınıf, verili zamanda üretken güçlerin gelişmesini yönetmeye en

uygun, en yetenekli ve en eğilimli sınıftır. Bu nedenle Marx, ege-men bir sınıfın sadece kendi çıkarlarım değil, kendi çıkarlanylabirlikte bir bütün olarak insanlığın çıkarlarını öne çıkarmasına-yönetiminin zamanı geçinceye ve kendisi gericileşinceye kadar-sık sık izin verir ve ilgili çağın üretken gereklilikleri üzerine kunıl-mayan bir sınıf üstünlüğü açıklaması vermez. Karakteristik bir ifa-de:

Hayvan ve bitki kıratlığında olduğu gibi insan kıralhğmda datürün çıkarları, her zaman, bireylerin çıkarlan pahasına öne çı-karlar, çünkü türün bu çıkarlan sadece belli bireylerin çıkarla-

rıyla çakışır ve bu ayncahklı bireylerin gücünü oluşturan da buçakışmadır.®

 Aiman İdeol ojisi, (Türkçe basımında bu cümleye rastlanmadı (İngilizce kaynakta s 85) -e v)Theories ofSurplus Value. C. 2. s. 118.

179

Marx'da üretken güçlerin önceliğine karşı bilinen bir savı Ver-non Venable açık bir şekilde belirtir1.

... tarihsel materyalizmin teknolojik yorumunu daha da çürüt-mek gerekliyse, Marksçı devrimci buyruğun, dünya işçilerini

jd i i t ü ti l tl i k d ğd i i h dil

daha tehlikeli ve belki de daha çügınca bir işe, yani, tezlerin doğruolduğunu düşünmek için kimi nedenleri bir araya getirme işine ge-çiyoruz. Sadece kimi nedenleri ve bu nedenler, farklı okuyuculanfarklı biçimde etkileyecektir.

(a) teziyle, gelişme teziyle başlıyoruz: Üretken güçler tarih bo-

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 91/201

enerjderini mevcut üretim aletlerine karşı değd, içine hapsedil-dikleri toplumsal ilişkilere karşı yöneltmeye çağırdığına işaretetmek yeter. Kapitalist üretim tarzından sosyalist üretim tarzınageçiş, kapitalist tekniklerin namusluca korunmasını gerektirir;rafa kaldırılan şey, bu üretim aletlerinin meyvelerinin kişiselmaledilmesine olanak sağlayan toplumsal ilişkiler kümesidir.Değişme, teknikleri değiştirmek değil, tekniklerin mevcut özelsahipliğinin yerine kamu sahipliğini geçirmek -teknik değiltoplumsal bir mese le- eşlik eder.(,)

Fakat Marx, işçderden toplumsal değişime neden olmalarım is-ter, toplumsal değişimi açıklayan şeye değd. Toplumsal değişimiaçıklayan şey zaten vardır ve ona çağrısına kulak verileceğine dairinancı bu verir -eski düzenin üretken yaratıcılığının tükenmesi, ye-ni bir düzen kurmaya yeterli üretkenliğinin varlığı.® Devrim, üret-

ken güçlerde bir değişikliğe değil, Venable'm söylediği gibi top-lumsal ilişkilerde bir dönüşüme dayanır. Fakat üretken güçleringenişlemesi engellendiği için devrim gerçekleşir. Devrimci top-lumsal değişimin işlevi, üretken güçlerin önünü açmaktır.

Üretken güçlerin gelişimi üzerinde yoğunlaşmakla tarih uyum-lu bir öykü halini alır. Tarih, olasılıkla gerçekten uyumlu değüdir;fakat Marx, uyumlu olduğunu düşünüyor ve maddi gücün gelişme-sinin bunu böyle yaptığını söylüyordu.®

(4) Öncelik Davası

Marx'ın geüşme ve öncelik tezlerine bağldığı bu kadar. Şimdi

"'- fluman Nature: The Marxian V I > H \ S. 95.

<•>_ Melodramatik terimlerle: "Tarih yargıçtır -infaz memurlanysa proleterlerdir." People's

 Paper' ın Yıldönümünde Konuşma, s. 360.(3) Annenkov'a Mektup, 28 Aralık 1848, Selected Correspondence, s.30-1

180

(a) teziyle, gelişme teziyle başlıyoruz: Üretken güçler tarih boyunca gelişme eğilimdedir, (a), aşağıdaki gibi savunulucaktır. Ön-ce, öncülleri insan doğasının iki kalıcı olgusu olan bir savı ve insa-noğlunun tarihte karşı karşıya kaldığı durumla dgüi bir olguyu ana

hadanyla belirüyoruz. Savm vardığı sonuç şudur: Üretken güçle-rin geüşme yönünde sistematik bir eğilimi vardır. Fakat savm be-linden zayıflık!an vardır. Bununla birlikte, çarpıcı bir tarihsel veri-yi gündeme getiriyoruz: Toplumların, nadiren üstün üretken güçle-rin yerine geri üretken güçleri geçirmesi. Bu veri, bir bakıma do-laylı bir şeküde, bir savı yeniden tartışmaya açmak için kuüandı-yor. Geüşme tezinin savunusu inandıncı değd, fakat sağlam bir ya-nı olabilir.

Bazı Marksistler insan doğasma yaptığımız göndermeye şaşa-cak ve insan doğasıyla ilgiü varsaydan olgulan tarihsel materya-lizmin lehine savm kaynağı olarak kullanma niyetimiz karşısında

dehşete düşeceklerdir. İnsan doğası, diyeceklerdir, tarihin seyriiçinde değişir: Tarihin seyri de dgili muhakemenin dayandırılacağıbir tek insan doğası yoktur.

Tarihsel olarak değişmeyen bir insan doğasının varlığını yadsı-mak Marksist bir gelenektir. Bu nokta, tarihsel olarak kesin birdavranış kalıbını seçip (çoğunlukla hoş olmayan bir kalıbı), bunabir insan doğası atfeden ve buradan, bu kalıbın her toplumda orta-ya çıkacağı, ya da sadece aşın tiranlıkla ortadan kaldınlacağı sonu-cuna varan muhafazakarlara karşı savunulur. Fakat, buna yanıt ola-rak, kısan doğasının sürekli hiçbir olgusu bulunmadığım iddia et-mek gerekmez. Yapılması gereken tek şey, muhafazakarların vur-

guladığı tikel özeüiğin bunlardan biri olduğunu yadsımaktır.İnsan doğasmm kalıcı olgularının bulunduğunu kabul etmek gerekir. Zira insan, belirü bir biyolojik yapısıyla, binyıllarca sürentarih boyunca kimi merkezi yanlarının hemen hemen hiç evrilme-diği bir memelidir. Kuşkusuz, bu memelinin doğasmm bir olgusu

131

da, mükemmel beyninin, onun, kendisini ve kendi çevresini dönüş-türmesini olanaklı kılmasıdır -ancak, biyolojiden tarih ve toplumlailgili sonuçlar çıkarmaınn sınırları vardır. Fakat kimi sonuçlar çı-karmak da olanaklıdır ve son cümlede bir iki sonuç çıkardık. İnsandoğasınıh tarih içinde değiştiği önermesi, "insan doğası"nın önem-li bir anlamında önemli ölçüde doğrudur; fakat eşit ölçüde önemli

(e) İnsanlar, kendi durumlarım iydeştirmelerine olanak tanıyantürde ve derecede zekaya sahiptirler.

İsteklerini nasıl tatmin edeceklerini büen rasyonel varlıklar, buistekleri tatmin etmenin araçlarım ele geçirip kulanma eğiliminde-dirler. Bu bakımdan -ve burada uygun olan da bu yöndür- insan-lar bir ölçüde rasyoneldirler

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 92/201

li bir anlamında önemli ölçüde doğrudur; fakat, eşit ölçüde önemlive belki de aym anlamda, insan doğasının değişmez özelliklerininbulunduğu da doğrudur.

Genel bir insan doğasının varlığını yadsıyan Marksistler; insan-ların içinde yaşadıkları toplumun yapışma nasd bağındı oldukları-nı ilan ederler: Toplum şöyle şöyle ise, kişilik ve davranış da böyleböyle olacaktır. Peki, verili bir toplum biçimin insanların davranış-larım belirli bir şekilde biçimlendirmesi için insanların bir doğası-nın bulunması gerektiğini kabul etmeleri gerekmiyor mu? Yanıtşöyle olabilir: 'Temeldeki" doğanın kendisi geçicidir, daha öcekitarihten miras kalmıştır. Fakat, karmaşık bir katmanlar ve tabaka-lar resmi gibi bir şeyin bir yerlerinde biyolojinin katkısı kabul edü-melidir.

Tarihsel gelişimin açıklanmasında insan doğasının uygunluğu-na karşı ileri sürülen ayn bir sav da şudur: Kendisi değişen bir şey,

değişimi açaklayamaz."' Fakat savm öncülü değersizdir. Yemek pi-şirmenin bilinen yollarından biri, ısıtıcı bir öğenin değişmeyen birısıda sürekli uygulanmasıdır. Her gün aym eksersiz bir cılızı bir at-lete dönüştürebilir, vb.

Şu sonuca vanyoruZ: Şimdi sunmaya başlayacağımız (a) lehinesavm kusurları ne olursa olsun, bütün zaman ve mekanlarda insan-ların aynı olmasıyla Ugili iddialara dayanması, bu kusurlardan birideğildir.

Geüşme tezinin kabulünün bir ölçüsü, üç olgu üzerine düşün-meyle harekete geçirilebilir:

(c) İnsanlar, tanımlanabilir bir yanıyla, bir bakıma rasyoneldir-

ler.(d) İnsanların tarihsel'2' durumu, kıtlık durumudur.

'"- Örneğin bkz. Plekhanov. The Monist View. s. 45.Burada kullanıldığı şekliyle "tarihsel", doğanın çok "cömert" olduğu durumlan dışlar.

lar, bir ölçüde rasyoneldirler.İşte kıtlıktan anladığımız: İnsanların istekleri ve dışsal doğanın

niteliği nedeniyle, zamanlarının ve enejilerinin büyük bir kısmınıyapmak istemedikleri şeyleri yapmaya harcamadıkça, kendi başınabir amaç olarak gerçekleştirilmeyen çalışmaya girişmedikçe insan-lar isteklerini tatmin edemezler. Tarihsel olarak çeşitli içerikleri neolursa-olsun insan gereksinmesi, desteklenmemiş doğa tarafındannadiren iyi karşılanır. Bazı memelüer, gereksinim duydukları şeyikolayca elde ederken, bazdan için yaşam sonsuz bir geçim müca-delesidir. İnsanlar, bazı özgül durumlar dışında, kendi çevrelerinikendilerine uygun şekilde yeniden biçimlendiremedikleri süreceşansız memeliler arasındadırlar, (e)'den ötürü, kendi çevrelerinikendilerine uygun hale getirirler. Daha az zekaya sahip memeliler,her kuşak kendisinden önceki kuşağın başanlan üzeride yüksele-rek, kendi doğal ortamlarım toptan iydeştirme yeteneğinde değil-dirler.

(e), insanların yaptıklan şey üzerinde düşünmeye ve daha üstünyapma yollarım ayırt etmeye eğilimli olduklarım söyler. Bilgi ge-nişler, genişlemesi bazen üretken kullanıma açık olur ve öyle oldu-ğu görülüyor. Rasyonellikleri ((c)) ve kötü durumlan ((d)) veriliy-ken, bilgi kendilerine genişleyen üretken güç olanağı sunduğundaonu almaya eğilimli olacaklardır; zira almamak irrasyonel olurdu.Kısaca, geüşme tezini doğnılamamn bir nedeni olarak şunu belirti-yoruz: Genişleme tezinin doğru olmaması, insan rasyonalitesinezarar verir.

Sav taslağımızın iki geniş boşluğu var. Birincisi, (d)'nin insanınmaddi sorununun, diğer insan sorunları ve çıkarlanyla karşdaştırıl-dığmda göreli büyüklüğünü ve çözümündeki çıkan açığa vurma-

masıdır. Herhalde, belü kültürel ve toplumsal iyelikler, insan refahıhesabıyla epeyce maddi fedakârlığa değer. Geüşme tezinin yanlış-lığının rasyonelüğe zarar verip vermeyeceği, potansiyel olarak ça-tışan insan çıkarlarının karşılaştırmalı önemiyle ilgili bir yargıyıgerektirir.

183

Diyelim ki, doğru yargı bizim durumuzu destekler. Sav, ciddibiçimde eksik kalır. Zira, toplumların, rasyonalitenin insanları ter-cih etmeye yönelttiği şeyi ortaya çıkarma eğiliminde oldukları pek belli değil. Aklın gösterdiği ile toplumun yaptığı arasında bir gölgevar. Gölgenin gereğinden fazla uzun olmadığım göstermek için da-ha ileri değerlendirmelere gerek var.

erimine olan inancımız zayıflamıştı. Bu boşlukların oylumunu kes-tirmek, dolayısıyla (c) ile (e) ifadelerinin ağırlığını değerlendirmek güçtü. Fakat dikkat edin; (c) ile (e) gerçekten önemli kabul edilir-se, vurgulamakta olduğumuz üretken güçte belirgin bir gerilemeyokluğunun üstün bir anlatımını bize verir. Gerilemenin enderliğiile ilerlemenin sıklığı arasında sözü edilen çelişkiyi açıklamaya

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 93/201

ğ gTarihsel materyalizm, egemen sınıflarla bir'bütün olarak insan-

lık arasında kaba bir çıkar çakışmasını savunarak, aklın gerekleriile tarihin fiili eğilimi arasındaki boşluğu doldurur. Fakat, geüşme

tezi, tez (a), lehine mevcut savı onarmanın bir aracı olarak bu iddi-ayı kullanmak sorundan kaçmak olur; çünkü iddia, öncelik teziyle,tez (b) yakından bağlantılıdır ve (b) lehine savın bir parçası olarak kullanmak niyetindeyiz.

O halde, gelişme tezi lehine savımız eksiklidir. Yine de, top-lumların nadiren verili bir üretken güçler kümesi yerine daha geribirini geçirmeleri olgusu açıklanması gereken bir olgudur -ve bu-rada genel savdan, tarihin kayıtlarına geçiyoruz. Bu geniş genelle-meye belli istisnaların teorik sonuçlan yoktur. Doğal afetler üret-ken güçte gerilemeye neden olabilir; fakat tarih teorisinin bunlanele alması beklenmemelidir. Tarihin seyrini etkileseler bile, "şans"dalgalarının lehine ya aleyhine yasa koyamaz. Kristallerin nasd bi-

çimlendiğiyle ilgili bir anlatım, işlem kaplamım şiddetle sarsıldığıdurunlan hesaba katmaz. Benzer şekilde tarihsel teori de, normaldurumlan kavramakla yetinmelidir. Biraz sonra bu konuya tekrardöneceğiz.

Geniş genellememiz, işlerin normal gidişinde iyi üretken güçlerdaha az iyilerini üretmez şeklindedir. Açıklamanın bir kısmı, süre-durumdur. İnsan yaşamındaki hemen hemen her şeyde olduğu gibi,miras alınan üretken güçlere de kısmen akla uygun olmayan güçlübir bağlılık vardır. İnsanlar alıştıklan şeye uyarlanırlar. Yine de,üretken güçler çoğunlukla yerlerini daha iyilerine bırakırlar. Bunedenle süredurum, çoğunlukla bariz ilerleme karşısında geri çe-kilme yokluğunu kendi başma açıklayamayacak kadar seçici değil-

di.Bu noktada, gelişme tezi lehine başlangıçtaki savımızın öncül-

leri (c) ila (e) ifadelerini anımsayalım. Bunlar etrafında inşa ettiği-miz savdaki iki boşluğu fark ettiğimizde, bu ifadelerin açıklayıcı

128

yardım ederler, (c) ile (e) ifadelerinin korktuğumuzdan daha fazlaağırlığa sahip olmalarına izin vermenin nedeni budur. Fakat bitkez buna izin verildi mi, esas savla ilgili uzak durduğumuzdan da-

ha iyimser bir görüşe sahip olabiliriz, (c) ile (e) önerilen şekildeonarıldı mı, gelişme tezi lehine iyi bir sav sağladıklarını söyleme-ye yeniden hak kazanırız. Kısaca; Esas savın öncülleri belirgin ge-rileme yokluğunu açıklamaya yardım ettikleri için, bunlan, geliş-me tezinde formüle edilen ilerleme eğilimini ileri sürmenin lehinebir sav olarak kullanmanın nedeni var.'" „

Kapitalist topluma özgü üretken güçlerin kesintisiz gelişmesinibir bütün olarak tarih için ileri sürmüyoruz. Bunun yerine, doğanınkötü koşullan bağlamında rasyonellik ve zekadan kaynaklanan sü-,rekli bir üretken ilerleme eğilimini öngörüyoruz. Eğilimin farklızamanlarda az çok dramatik sonuçlan vardır.

Sanki üretken güçte gerileme bir anlamda her zaman bir seçe-

"'- Son iki paragraftak i savın, burada açıklanması ger eken karmaşık bir yapısı va r. İlgili önermeler şöyledir:

(p) Üretken güçler nadiren geriye doğru giderler ( "geni} genelleme")

(q)lnsan toplumunda süredurum vardır.

(r) (c) ile (e) ifadelerinin önemli açıklayıcı ağırlıkları vardır.(s) Üretken güçler çoğunlukla ileri doğru hareket ederler.(a) Üretken güçler tarih boyunca gelişme eğilimindedirler (gelişme tezi).(Dikkat edin; (s) , (a) ile aynıdeğildir. (s), (a)'dan ayırt edilen (a y nün bir gereğidir.)

 Sav, şöyle ilerler:1. (p) doğrudur.

2- (q). (p)'nin lam açıklaması olsaydı, (s)'nin yanlış olmasını beklerdik. Fakat,3. (s) doğrudur. Dolayısıyla,4 (i), (p)'nin tam açıklaması değildir.5. (r) doğru olsaydı, (p), tek başına (q)'dan daha iyi açıklanırdı. Dolayısıyla,6. (r)'nin doğru olduğunu düşünmek için iyi bir neden var. Fakat,

7. (r) doğruysa, esas savı kabul etmek için de iyi bir neden var'. O halde.8. O savı kabul etmek için iyi bir neden var.

185

nekmiş, fakat aklın üstünlüğü nedeniyle nadiren tercih edilirmişgibi ilerledik. Şimdi, daha ilkel üretken güçlere geridönüşün ço-ğunlukla teknik açıdan olanaksız olduğunu ekleyebiliriz. Tarım,çiftçiye makina, gübre Ve hayvan yemi sağlayan kent sanayinebağlandıktan sonra, sanayi öncesi tarım ve hayvancılığa geri döne-rek insan yaşamım sürdürmek olanaksız, ya da fiilen olanaksız ha-

var. Organizmanın uygun işlev görmesini inceleyen fizyoloji, bo-zuk işleyişlerin nedenlerini ve seyrini araştıran pataloji biliminekatkıda bulunur, fakat ondan farklıdır. Fizyoloji, böbreğin ne yaptı-ğını söyler. İfadelerinin tahmini içeriği vardır, fakat açık seçik birşekilde değil. Kuşkusuz, bu ifadelerin doğruluğu, insanlardakiböbrek hastalğı vakalanyla birlikte değişmez.

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 94/201

rek insan yaşamım sürdürmek olanaksız, ya da fiilen olanaksız hale gelir.(l) Daha da önemlisi: Artan üretkenlik, sadece o günkü ge-reksinmeleri daha kolay karşılamakla kalmaz, eski araçların karşı-

layamadığı yeni gereksinmeler de yaratır. "Buhar makinesinin keş-finden önce insanlar onsuz yapabiliyordu. Şimdi bu artık olanaklıdeğil."01 Örneğin: Demiryolları kullanıma girdikten soma, kısmenbir süre sonra at nüfusunun azalması ve at arabası yapımı, at bakı-mı vb becerilerin ortadan kalkması nedeniyle, kısmen de demiryol-larının getirdiği artan hareketlilikten vazgeçmenin çok zor olmasınedeniyle, atlı taşımacılığa geri dönmek zordur.

Ne var ki, gerçekte durgunlaşabilir olsalar da, doğal afetler dı-şında, üretken güçlerin geriye gitmediğine dair genellemenin istis-naları vardır. Örneğin, Roma İmparatorluğu'nun gerilemesine, Av-rupa'nın üretken güçlerinde kayda değer bir aşınmanın eşlik etti-

ğinden kuşku yok Önce, emperyal düzenin çöküşü, ürünlerin uzunmesafeli mübadelesi için yaşamsal olan güvenliği zayıflattı ve budurum, ulaşılan işbölümünün sürdürülmesine ve dolayısıyla, ancak bu işbölümüyle ürün verebilen beceri ve tekniklerin aktanlmasınakarşı etkide bulundu.

Bir tarih teorisinin anormal durumlara yanıt vermediğini belirt-tik; fakat normalliğin ölçütünü saptamadık. Yıkıma neden olan birdeprem açıkça anormal bir durumdur; fakat Roma'nınkine benzerbirçok durum konusunda karar vermek zordur ve böyle bir kararvermek için bir normallik ölçütüne gerek var. Başka bir alana kısabir bakış, gerekenin ne olduğunu gösterecektir.

Normal bir şekilde işleyen sağlıklı bir organizma kavramımız

'"- Grundrisse, s. 527-528."'- Engels, "1891 Sosyal Demokrat Proğram Tasarısının Eleştirisi," Marx-Engels, Seçme

Yapıtlar, C. 3, çv. Mihri Belli, Sevim Belli vd. Sol Yayınlan, 1979. s. 523 içinde.

186 

böbrek hastalğı vakalanyla birlikte değişmez.Şimdi, normal bir organizma kavramıyla karşılaştınlabilir nor-

mal bir toplum kavramı tasarlay abilseydik, o zaman, tarihsel teoriile tarihsel patolojiyi ayırt edebilir ve gelişme tezini bir hipotez olarak tarihsel teorinin içine sokabilirdik. Uygun bir toplumsalnormallik kavramı inşa etmek olanaksız değil, fakat burada yapıl-maya girişilmeyecek 

Kuşkusuz, üretken güçlerini arttırma eğiliminde olmasını nor-mal bir toplumun tanımlayıcı bir özniteliği yapamayız; zira o za-man, konumuzla ilgili merkezi hipotezimizin, kapsamına koydu-ğumuz sınırlamalarla doğruluğu garanti edilirdi. Aynı nedenle, top-lumun üretim ilişkilerinin kendi üretken güçlerine uyarlanması da(Mara'ın metaforuyla yeni toplumun "doğum sancı"lannın bir par-çası olarak, bozuk uyarlanmaların normal olduğu devrimci dönem-ler dışında) normal bir toplumun tanımlayıcı Özelliği olamaz. Öncü

tezlerimizin rehberliği altında konumuza bir sınır çekmeye çalışa-cağız; fakat, kısır bir döngü olmaksızın kendi içlerinde ve kendibaşlarına bunu sağlayamazlar. Son olarak, normal bir toplum kav-ramının, sağlıklı bir organizma kavramından daha az açık ve dahaaz kolay uygulanacağım beklemeliyiz. Tarihin konusunun çok ta-nımlanmış kavramlaşturnalara direndiğini unutmamalıyız.

 Alman İdeolojisi' inde Marx ve Engels, salt yerel kaldıklarındaüretken başanlann kırılgan olduklarım söylerler; zira, yerel kaldık-larında,

barbar halkların ani saldınlan, hatta olağan savaşlar gibi saltrastlantılar, üretici güçleri ve gereksinmeleri gelişmiş bir ülkeyi

yeniden sıfırdan başlamak zorunda bırakmaya yeter."'

 Alman İdeolojisi, s. 80.

128 186 

Bu pasaj, "rastlantı" diye adlandırdığı şey nedeniyle, bir nor-mallik düşüncesi önerir; zira, rastlantı olaylar, tanımı gereği, işle-rin normal gidişini kesintiye uğratır. Öneri şöyledir: Bir toplum,hem doğayla hem de diğer toplumlarla belli bir denge ilişkisi için-de durduğunda o toplumun koşudan normaldir. Fakat uygun den-geyi tatmin edici bir kesinlikle saptamak çetin bir görev olur.

Gelişme, tezi ((a)), gerekli tamamlamayı verir, (a) ve kısıdamaolğulan ortak temelinde (b)'yi savunabiliriz, (a), üretken güçleringelişme eğdiminde olduğunu söyler. Güçlerin yeterli gelişimiylebirlikte kısıtlamalar nedeniyle, eski ilişkiler artık güçlerle bağdaş-maz. Ya üretken gelişmeyle birlikte geride kalmaksızın değişmişolacaklardır, ya da -teorik olarak saptanmış seçenek- güçlerle iliş-

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 95/201

g y p ç gRoma örneğine dönersek, üretken gerilemesi barbar istilasına

atfedddiği sürece, Roma örneğinin tarihsel materyalizme bir mey-dan okuma olarak gücünü yitireceği yargısına varabdiriz. FakatRoma'nuı yozlaşmasının "içsel" nedenleri de vardı ve gerçek so-run, "içsel" ve "dışsal" faktör nosyonlarını gerekli bir kesinliktesaptamaktır."'

Uygun tezin önceliğine dönüyoruz; yani,(b) Bir toplumun üretim dişkderinin doğası, o toplumun üret-

ken güçlerinin gelişme düzeyiyle açıklanır.(b) lehine birinci nokta şudur: Verili bir üretken güç düzeyi, sa-

dece belli tipte, yada belli tiplerde ekonomik yapılarla bağdaşır. Ör-neğin kölelik, bilgisayar teknolojili bir toplumdaki üreticderin genelkoşulu olamaz; çünkü, o teknolojiyi çahştırabden üreticderde olma-sı gereken kültürel düzey, onlan kölelik statüsüne isyana yöneltirdi.

Verili üretken güçlerle bağdaşır ekonomik yapdann kapsamı ne ka-dar geniştir? Bu soruya tam bir yanıt veremeyiz;"' fakat, verili üret-ken güçlerle bütün ekonomik yapılann olanaklı olmadığı açıktır. .

Güçlerin önceliğini kabul eden bazı Marksistler, sorunu güçle-rin üretim ilişkilerine dayattığı kısıdamayla eşitlemekle yetinirler.Fakat bu doyurucu değil. Zira kısıtlama simetriktir. Yüksek tekno-loji köleliği dışlıyorsa, kölelik de yüsek teknolojiyi dışlar. Güçlerinönceliğini kanıtlamak için, karşılıklı kısıtlamaya bir şey daha ek-lenmelidir.

"'- Bazı Marksistlere gö re (Bkz. de Saint Crobc. "Kari Marx and the History of Classical 

 Anliquity") İmparatorluğun iç bozulması yoğunlaşmış sınıf mücadelesini yansılıyordu; fa-kat, bunun bizim yorumumuza uygun tarihsel materyalizmi doğrulayıp doğrulamadığı açık değil. Bizim yorumumuza göre, sınıf mücadelesi üretkenliğ in gelişmesini geçici olarak ger-çekten de engelleyebi lir; fakat Roma'nm sergilediği kadar uzun bir gerilemeye neden ol-maz.

"'- Kısmi bir yanıt için bkz. Bölüm VII.

188

kiler arasında "çelişki" olacaktır. Çelişki söz konusu olursa, üretimilişkilerinin değiştirilmesiyle çözülecektir. Zira aksi takdirde,(a)'ya göre sonsuza kadar engellemenin olanaklı olmadığı daha

deri üretken gelişmeyi engelerdi. (Pürüzsüz birlikte derleme yeri-ne geride kalma ve çelişkinin söz konusu olduğunu kanıtlayan (a)ve kısıtlama olgulan değddir. Bu deri iddia, mevcut düzeni destek-lemekle çakışan çıkarlara, düzeni sonsuza kadar sürdürmeye yete-cek kadar güçlü olmayan -(a)'n ın ısran- çıkarlara dayanır.)

Bu, üretken güçlerin önceliği lehine savımızı tamamlar. İnandı-ncı olmasa da, ikna edici olduğunu umuyoruz. Olasılıkla buna enumut verici direniş hattı, üretim ilişkderi için bir gelişme tezi öner-mek, yani, üretim dişkderinin, tarih boyunca, fakat kendi içderin-deki üretken güçlerin büyümesinden ötürü değü, belirli bir yöndedeğişme eğdiminde olduklanna dair bir iddia olacaktır. Ne var ki,

böyle bir iddiayı sağlam bir temele oturtmanın son derece güç ola-cağım ileri sürüyoruz.Üretken güçlerin önceliği lehine öne çıkardığımız ve insan ras-

yonalitesi ve zekası gibi genelliklere dayanan savm, Manc öncelik tezini öncelikli olarak ele almış olsaydı onun konuyu savunmaşekliyle ortak yanlan olur muydu diye merak edilebilir. Marx,inandığı öncelik tezini açıkça anlatmaya koyulmadığı halde, ko-nuyla ügüi bir tutumu açığa vurur ve bu, bizim ana hatlarını çizdi-ğimiz sava uygundur.

Temel sorun uygarlığın meyveleririden, kazanılmış üretkengüçlerden yoksun kalmamak olduğuna göre, bunların içinde

üretilmiş bulunduklan geleneksel biçimler yok edilmelidirler."'

'"- Felsefenin Sefaleti, s. 111.

189

... ulaşılmış bulunan sonuçlardan yoksun kalmamak ve uygarlı-ğın meyvelerini yitirmemek için, karşılıklı ilişki tarzları kaza-nılmış üretken güçlere artık karşılık gelmediği andan itibaren,bütün geleneksel toplumsal biçimlerini değiştirmek zorunda ka-lırlar.0»

Bu anlar Manc'ın sık sık söylediği gibi ilişkilerin engeller ha

lerinin tam bir taksonomisini sunmayacağız. Bunun yerine, arala-rındaki teorik olarak merkezi bağlantı, güçlerin önceliğinin doğası-nı niteleyen bağlantı olduğunu kabul ettiğimiz şeyi tarif etmeyegeçiyoruz. Hiçbir koşula bağlı olmayan ifadeyle başlıyor ve sonrabazı güçlükleri ele alıyoruz.

Güçlerin niteliğinin, işlevsel olarak  ilişkilerin niteliğini açıkla-İ

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 96/201

Bu anlar, Manc ın sık sık söylediği gibi, ilişkilerin engeller ha-line geldiği anlardır ve güçleri köstekledikleri için, kınlacaklardır.Peki, kıtlık karşısında daha fazla derleme fırsatını yitirme pahasına

ilişkilerde ısrar etmenin irrasyonel olmasından ötürü değüse, iliş-kilerin güçleri sınırlaması olgusu ilişkilerin akibetini niçin öncedenbddirsin? Kapitalist sistemin, ulaşılması kaçınılmaz "belli bir nok-tadan sonra her rasyonel derlemeyi"01 yasaklamasından ötürüdür.

Marx bu öğretiyi, sadece gelecekteki sosyalizme geçişe değü,17. yüzyd İngdiz Devrimi gibi daha az küresel görüngülere de uy-gular. Bu bölüm, sınıf çatışması düzeyinde incelemeyi gerektirir.Fakat, gördüğümüz gibi Manc, üretken güçlerle uyum içinde yürü-düğü için bir sınıfın güç kazandığım ve güce sahip olduğunu savu-nur. Elbette, İngiliz Devrimini yapan burjuvaziyi düşünür, fakatbu, devrimin temel açıklaması olarak sunulur:

... ayncahklar, lonca ve korporasyon kurumlan, ortaçağın dü-zenleyici rejimi, yalnızca edinilmiş üretken güçlere ve daha ön-ce var olan ve bu kurumların içinden çıktıklan toplumsal koşul-lara karşdık gelen toplumsal ilişkilerdi. Korporasyonlar ve dü-zenlemeler rejiminin koruması altında sermaye birikti, deniza-şın ticaret gelişti, kolonüer kuruldu. Fakat eğer insanlar, çatısıaltında bu meyveleri olgunlaştıran biçimleri alıkoymaya kalkış-salardı, bu meyvelerden yoksun kalmış olacaklardı.®

(5) Güçlerin Önceliğinin Doğası

Güçlerin ve ilişkilerin birbirlerini etlrilemelerinin çeşitli biçim-

"'- Marx"taıı Annenkov"a, 28 Aralık 1846, Felsefenin Sefaleti, s. 165 içinde.

 Kapital. C. 1.. s. 492.

'»- Mara'tan Annenkov'a, 28 Aralık 1846, Felsefenin Sefaleti. S. 165-166 içinde.

128

dığım savunuyoruz. (İşlevsel açıklama, tartışmalı bir prosedürdür.IX. ve X. bölümlerde savunuluyor). Savunulan açıklamalar şu bi-çimi alır: Üretim ilişkileri t zamanında R türden üretim ilişkileri-

dirler; çünkü, R türden üretim ilişkileri, üretken güçlerin t zama-nındaki gelişme düzeyi veriliyken, t zamanındaki üretken güçleri kullanmaya ve geliştirmeye uygundur. (Bazı durumlarda, birazfarklı bir şema daha uygundur).

İlişldler istikrarlı bir şeküde devam ettiklerinde, güçlerin geliş-mesini teşvik ettikleri için öyledirler tlişküer devrimcileştirüdiğin-de, artık güçleri kollamadıklan için eski ilişküerin varlığı son bu-lur ve bunu yapmaya uygun olduklan için yeni ilişkiler ortaya çı-kar. Işlevsizleşen ilişldler, değiştirilmeden önce bir süre direnirler.Bu süre içinde, ilişüerin niteliği, güçlerin gelişmesinde geçmiş birevreye uygunluklanyla açıklanır (ve yukarda italik olarak verilen-

den farklı bir şema uygulanır: Gerekli şemayı elde etmek için, "uy- gundur'^ "uygundu" olarak değiştirin ve ikinci üe üçüncü "/"leri"t-ri" olarak değiştirin).

Bu nedenle, ilişldler güçlerin gelişmesine uygunsa, güçlerin ge-lişmesine uygun olduklan için vardırlar, ilişkiler güçlerin gelişme-sine uygun değilse, yalan geçmişte öyle olduklan için vardırlar.(Sonraki belirlemelerde, ikinci, ya da işlevsizleşme durumu, ikti-sadı açıklama nedeniyle ihmal edilecektir).

Artık anlaşılmış olmalı, üretim ilişküeri üretken güçlerin geliş-mesini koşullar şeklindeki önerme, güçlerin ilişkileri belirlemesi-nin en önemli şekli olarak Ueri sürdüğümüz şeyle sadece bağdaş-

makla kalmaz, onun tarafından gerektirilir de. ilişkilerin güçlerüzerindeki etkisi, öncelik tezi okumamızda vurgulanır. İlişkilerindoğasını, neden neyseler o olduklarım açıklayan bu etkidir. İlişki-ler farklı olsaydı, güçler geliştikleri gibi gelişmezlerdi, fakat ilişki-

191

lerin farklı olmamasının nedeni de budur -çünkü verili türdeki iliş-kiler güçlerin gelişmesine uygundur. Kendilerini kucaklayan eko-nomik yapıriın doğasını açıklayan bir üretken güçler kümesinin öz-niteliği, o doğanın yapısı içinde gelişme eğilimleridir.

Bir bakıma naif bir öykü, önerilen açıklama modelini aydınlat-maya yardım edecektir, Daha iyi geçinmeyi arzulayan üyelerinin

i lik dü d it d ğ ü tk lik b k d f bi

teşvik etme kapasitelerine uygun yapılan seçerler.'" Gelişme, uy-gun ekonomik yapı türüne bağlıysa, hangi anlamda güçlerin geliş-mesi birincildir? Şu anlamda: Uygun ekonomik yapının, güçleringeüşme gereklerine yanıt olarak var olması anlamında. Diyelim ki,güçler t zamanında L düzeyindedirler ve sadece ve sadece t zamanıile t + n zamanı arasında R ilişkileri egemense, güçler t + n zama-nında daha yüksek M düzeyine gelişeceklerdir. Bundan, güçlerin

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 97/201

geçimlik düzeyde eşit yaşadığı üretkenlik bakımından zayıf birtoplum tasarlayalım. İçlerinden biri, sulama amacıyla yararlandık-ları ırmağın kıyısına yapılacak bir ayak değirmeninin toprağa su

akışım arttıracağım, toprağın verimini fazlalaştıracağını ve dolayı-sıyla refahı geliştireceğini düşünür. Düşüncesini topluluğa açar,topluluk etkilenir ve bir grup aygıtı tasarlayıp inşa etmekle görev-lendirilir. Irmak kıyısında uygun bir yere tesis kurulur, topluluğunbütün üyelerinin katıldığı bir denemeyle tesis denenir. Değirmenindüzerdi kullanımının getireceği yararları doğru bir şekilde kavrar-lar ve çalışacak gönüllü adamlara gerek vardır. Fakat hiçkimse gö-nüllü olarak öne çıkmaz: Toplumda hiçkimsenin hoşlanmadığı biriştir. Okuyucunun kestirmesine bıraktığımız nedenlerle, herkesinzamanıma bir kısmını değirmeni çalıştırmaya ayırması da uygula-nabilir değildir. Birçok tam gün değirmenciye gerek vardır. Görev-

lilerin kurayla belirlenmesmde anlaşılır ve kura çekilir Ne var ki,iş o kadar sevimsizdir ki, katı bir denetim olmaksızın işin etkili birşekilde yerine getirilmeyeceği belli olur. Bu rol için aday kıtlığıçekilmez ve bir yolla birkaç kişi bu göreve seçilir. Eşitlikçi olanbir toplulukta giderek bir sınıf yapısı doğar (denetçiler, çiftçiler,değirmenciler), ilişkiler değişmiştir, çünkü başka türlü güçler ge-lişmemiş olurdu ve ilişkiler değişmiş olduğu için güçler ilerlemiş-tir denilebilir. Fakat, cümlenin ikinci kısmına rağmen, güçlerdekideğişikliğin ilişkilerdeki değişiklikten daha temel olduğu açıktır:Yeni ilişkiler üretken ilerlemeyi kolaylaştırdığı için ilişkiler deği-şir. Öykü, Marksçı tarih teorisinde güçlerin sahip olduğu öncelik 

tipini aydınlatır.Ekonomik yapıların üretken güçleri geliştirmesi çıplak olgusu,

üretken güçlerin önceliğine zarar vermez; çünkü güçler, gelişmeyi

192

nında daha yüksek M düzeyine gelişeceklerdir. Bundan, güçlerinL'den Af ye gelişip gelişemeyeceğinin, güçlerden bağımsız olarak ekonomik yapının niteliği tarafından kararlaştırıldığı sonucu çık-

maz. Zira, R ilişkileriyle bir toplumun t zamanından t + n zamanı-na kadar var olması, t zamanında L düzeyinde olan güçlerin bir so-nucu olabilir: Ve öncelik tezinin öne sürdüğü de budur. Güçler, sa-dece uygun ilişkiler içinde gelişirler, fakat, gelişip gelişmeyecekle-rinin güçlerden bağımsız olarak ilişkilerin niteliği tarafından belir-lendiği yanlıştır, çünkü güçler ilişkilerin niteliğini belirler. Öncelik tezi, üretken ilerleme için belli bir ekonomi biçimi gereklidir şek-lindeki hakikatle bağdaşır. Plekhanov, "her verili toplum için, tari-hinin her verili döneminde, üretken güçlerinin daha da gelişmesi,söz konusu dönemdeki koşulları tarafından belirlenir" diye iddiaettiğinde,® üretim ilişkileri ne durumda olursa olsun daha fazla ge-lişmenin güvencede olacağım varsaymış ve varsaymak zorundakalmış olamaz.

Şimdi bazı güçlükler.Bir bakıma belirsiz bir şekilde, güçler ilişkilerin niteliğini açık-

lar dediğimizde, ilişkilerin bütün özelliklerini değil bazı özellikle-rini açıkladıklarım anlatmak istiyoruz, örneğin, feodal bey ileköylüler arasındaki kesin hak dağılımım açıklamaksızm ekonomi-nin neden serf-tabanh olduğunu açıklayabilir. Bütün görüngüler, azçok özgül bir şekilde betimlenebilir ve bir görüngüyle ilgili açıkla-ma, nasıl betimlendiğinden bağımsız olarak, sınırlı bir şekilde öz-gül betimlemeye bağlı olarak başanh ya da başansız olur.® Bir tü-

(U - Güçler, yapılan nasıl seçer? ilgili tartışma için bkz. Bölüm: X.'"- The Monist View, s. 166."'- Krş. Bl. XI.

193

rün neden kamuflaj geliştirmiş olduğunu açıklayan genetik ve çev-resel değerlendirmeler, kamuflajın neden kırmızı ve yeşil benekliolduğunu açıklayamayabilir. Kazanın salı günü patlaması olgusunuaçıklayan şey -salı günü vana kırıldı- kazanın sah gtinü saat 5:30patlaması çok daha özgül olgusunu açıklayamayabilir. El değirme-ni, belli bir toplumun neden feodal olduğunu açıklayabilir; fakat,üretken güçlerle ilgili olgulardan başka bir şeyle açıklanabilen, ha-

edilmiş olması öncelik teziyle bağdaşır. Fakat, örneğimizde olduğugibi, ortaya çıkmamış olan yapının daha fazla üretken ilerlemenindoğasını farklı bir şekilde etkilediğini varsayalım. Bundan, ilişkile-rin, güçleri, aksi durumda olabilecekten farklı kıldığı sonucu çıkar-dı. Peki, bu durum güçlerin önceliğini ne kadar azaltır?

Etkinin farklılığı niteliksel  olduğu sürece -demiryollanndançok karayollan, kömür madenlerinden çok petrol kuyulan, petro-

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 98/201

üretken güçlerle ilgili olgulardan başka bir şeyle açıklanabilen, haracın neden ayni değil de emek şeklinde ödendiğini açıklamayayetmeyebilir.

İlişkilerin güçlerle açıklanmaları, güçlerin ilişkilerin hangiözelliklerini açıkladığına bağlı olarak, az çok etkileyici olur. Fakataçıklama gücündeki bu değişkenlik, güçlerin ilişkelere önceliğimazaltmaz. Kendi başına, ilişkilerin, önceliklerini tersine çevirecek şekilde güçleri etkilediğini göstermez. Kamuflajh bir tür aynı çev-rede farklı bir kamuflaj, ya da kamuflaj yerine saldıraya yönelik bir koku geliştirmiş olabilirdi; fakat bu, türün çevreyi etkilediğinigöstermez. Bu nedenle, benzer şekilde, güçlerin önceliği, güçlerinilişkilerin bütün özelliklerini açıklamaması koşulundan doğrudandoğruya etkilenmez. 'Yine de, daha ileri imaları nedeniyle ilişkile-rin bütün özelliklerini açıklamama olgusu güçlerin önceliğini birazazaltır. Uygun bir örnekle soruna biraz daha yakından bakalım.

Diyelim ki, belirli bir gelişme düzeyindeki bir toplum için ikiside olanaklı olan iki tip kapitalist ekonomik yapı var. Her biri üret-ken ilerlemeyi teşvik edecekti; fakat biri demiryolu inşasını kollar-ken, diğeri, bunun yerine motorlu araç imalatım teşvik ederdi.(Bunun nedeni, demiryolunu geliştirmenin daha büyük sermayegerektinnesi ve birinci yapıda daha büyük bir servet merkezileş-mesinin bulunması olabilir) Birinci tip ekonomik yapıya RF yapı-sı, ikincisine CF yapısı diyelim. Üretken güçlerin mevcut gelişmedüzeyi, RF ile CF arasında seçim yapmaz. îkisi de, başlangıçta eşoranlarda, fakat farklı yönlerde üretken güçte büyümeyi kolaylaştı-racaktı: RF ya da CF'nin egemen olmasına göre, farklı araştırma

şekilleri, farklı kaynak kulanımlan, vb. ortaya çıkacaktı. Elde ola-nın RF olduğunu varsayalım. O zaman, gördüğümüz gibi, aynıüretken gelişme düzeyinde farklı bir yapının -burada CF- elde

128

ç y , ç p y , pkimya teknolojisinin gelişmesi- üretken güçlerin gelişme düzeyinedayanan üretim ilişkilerinin üretken güçlerle açıklanmasına, o dü-

zeyin gerçeklendiği tikel toplamdan suyutlanmış olarak saf nice-liksel anlamda, dokunmaz. Bu nedenle, örneğin, buıjuvazi ile pro-letarya arasındaki ilişkilerin kimi yanlan, gelişme derecesinin ci-simleşme şeklinden bağımsız olarak, genel olarak üretken güçleringelişme derecesini yansıtır. Dolayısıyla, üretim ilişkileri üretkengüçleri burada etkileyecek olsa da, bu durum, yine de ilişkileringüçlerle açıklanmasını etkilemez.

Fakat, üretim ilişkilerinin üretken güçlerle birçok açıklanması,güçlerin salt niceliksel düzeylerine değil, özgül niteliklerine debağlıdır. O halde, demiryollarına girişildiğine göre, motorlu araçüretiminin hakim olması durumunda olamayacak kadar güçlü birsermaye merkezileşmesi eğilimi olacağım varsayabiliriz. Fakat,ekonomik yapının üretken güçlerle açıklanmayan özellikleri nede-niyle demiryolu seçeneği tercih edilmişti. O halde burada, ekono-mik yapının üretken güçler tarafından belirlenmesindeki gevşeklik,salt kendi başlarına üretken güçlerin üretim ilişkilerinin ilgili özel-liklerini açıklamalan ölçüsünde, bir değişiklikle sonuçlanır.

Son olarak, iki olası yapıdan hangisinin fiili olacağının nicelik-sel bir farklılık da yaratmasının olası olduğu kabul edilmelidir:CF'deki daha fazla üretken ilerlemenin tamı tamına RF'de olduğukadar hızlı gerçekleşmiş olacağım varsayamayız. Yine de, güçlerindüşiik düzeyden yüksek düzeye doğru gelişme seyrinin ekonomik yapı tarafından kesilemeyeceğini, fakat seyir oranının, kısmen,

güçlerin üzerinde eksikli bir denetime sahip olduğu ekonomik yapıözelliklerine bağlı olduğunu söyleyebiliriz. Ne kadar hızlı büyüye-cekleri güçlerde yazdı değildir: Ekonominin niteliği, özerk bir şe-

195

kilde'" bunun saptanmasına katkıda bulunur. (Fakat, güçler üzerin-deki kuvvet, burada üretim ilişkilerinin sınırlı oluşunu teslim eder.Üretken gelişmenin hızı, sonsuz bir şekilde hızlandınlamaz ya dayavaşlatdamaz.)

Özetlemek için, ilişkilerin güçleri koşullamasının birkaç yanımbelirtiyoruz. Birincisi, üretim ilişkderi güçlerin gelişmesini teşvik d f k t d ğ kli l ö lik t i b kti i G

lım. Bu durumda, topçuluk için her üçlünün bir topla görevli oldu-ğu üçer kişilik gruplara bölünme verimli olacaktır; oysa daha öncebir tüfek için bir adama gerek vardı ve üçer kişilik gruplara aynl-mak için hiçbir neden yoktu. Bu, teknik örgütlenmede bir değişik-liktir. Fakat otorite yapısında da bir değişikliğe neden olabilir. Üç-lüden birini onbaşı yapıp, ona diğer iki kişi üzerinde bellli haklar

k kli l bili tüf kli d d b k d lt dü d hi

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 99/201

eder; fakat, sunduğumuz şekliyle öncelik tezi bunu gerektirir: Ge-lişmeyi teşvik ettiklerinde ve bu nedenle ilişkiler vardır. İkincisi,gelişmenin aldığı tikel yolu belirlemeye yardım ederler ve bu du-

rum, alınan yolun üretim ilişkderinin özediğini açıklayan özellik-leri üretim ilişkderinin üretken güçlerle açıklanmayan özellikleriniyansıtması Ölçüsünde, güçlerin bağımsız açıklama gücünü sınırlan-dırır. Son olarak, ilişkder üretkenliğin gelişme oranım etkder ve buda, üretken güçlerin önceliğini niteler.

Bu nitelemelere karşın, nasd ki türlerin çevreyi etkilemesinerağmen, bir bütün olarak çevrenin niteliğinin bir hayvan türününniteliğine hükmettiği söylenebilir, aynı şeküde, kolayca kanıtlan-masa da, bir bütün olarak üretken güçlerin üretim ilişküerine hük-mettiği yine de ileri sürülebilir.

(6) Üretken Güçler, Maddi İlişkiler, Toplumsal İlişkiler Mant ın Ücretli Emek ve Sermayemde, silahlanma ve askeri ör-

gütlenme üzerine yorumu (birkaç sayfa önce aktanlan), üretkengüçlerin üretim ilişküerini açıklama şekliyle ilgili anlayışımızı ge-liştirecektir. Aktanlan pasaj, orduların yıkıcı güçlerini maksimizeetme ve bu amaca göre örgüdenme eğiliminde olduklarım varsa-yar. "Yeni bir savaş aletinin, yeni bir ateşli süahın icat edilmesiylebirlikte, ordunun bütün iç örgütlenmesi zorunlu olarak değişmiş"olmasının nedeni budur.

Bir ordunun "iç örgüdenmesi"nin iki boyutunu ayırt edebiliriz.Ordunun piyade tüfeklerinden makinalı tüfeklere geçtiğini ve her

makineli tüfek için üç askerin görev yapması gerektiğini varsaya-

"'- Özeri bir şekilde: Ekonominin gelişme hızının neden belirli bir oranda olduğunu açıkla-

 yan özellikleri, güçlere başvurularak açıklanmaz.

128

vermek gerekli olabilir -tüfekli durumda, bu kadar alt düzeyde hi-yerarşik ayrıma neden yoktu. Onbaşılar atanırsa, otorite ilişkileriyıkım araçlarında bir gelişmeye yanıt olarak değişir ve bu yıkım

araçlarının otorite yapısı üzerindeki etkisi bu araçların gerektirdiğiyeni teknik ilişkilerle dolayımlanır. Yıkım güçleri teknik örgütlen-meyi ve dolayısıyla otorite yapışım belirler.

Üretimin toplumsal ilişkilerinin üretken güçler tarafından belir-lenmesinde, çoğunlukla birbiriyle bağlântdı karşdaştınlabilir ikievre vardır. Yeni üretken güçler yeni maddi üretim ilişkileri gerek-tirebilir'" ve bu maddi ilişkiler de, üretimin yeni toplumsal ilişkde-rini, yeni otorite biçimlerini ve hak dağılımım gerektirir.

Erken ortaçağda kuüamlmaya başlanan ağır puüuk (ya da car-ruca), bir örnektir. Kuüamlmaya başlanmadan önce tipik olan kü-çük toprak parçalan üzerinde bu puüuğu kulanmak olanaksızdı.

"Eski kare biçimli tarlalar, yeni puüuğa uygun değüdi: Puüuğu ve-rimli bir şeküde kullanmak için, bir köyün bütün topraklan, daruzun şeritler halinde sürülen geniş, çitsiz 'açık tarlalar' şeklindeyeniden düzenlenmeliydi."® Değişen üretim aracı, toprağı sürme-de işbirliğini de gerekli hale getirdi. İşbüliği maddi üretim ilişkde-rinin bir çeşididir, fakat yerleşmesinin toplumsal sonuçlan vardır:Ortaklaşa işlenen açık tarlalar oluşturmak için, toprağın küçük bloklar ya da şeritier halinde sahiplik haklan ortadan kaldırılma-lıydı.®

m

- Bkz. Felsefenin Sefaleti, s. 121.Whhe, Mtdieval Technology and Social Change, s. 44.'* White, Medieval Technology and Social Change, s. 54. White'ın camıca değerlendirmesi,"Technical Determinism" adlı çalışmasında Hilton'ın sert ve inandırıcı eleştirisine konu ol-muştur, fakat, kısmen hayali de olsa, örnek yararlıdır, ayrıca bkz. Postan, Medieval Eco-nomy and Society, s. 46-48.

197 

*

İki-evreli belirlenimin (üretken güçlerden maddi ilişldler yoluy-la toplumsal ilişküere) başka bir örneği de, emek gücünün kulla-nım hakkıyla ügilidir. Doğrudan üreticilerin hareketini sınırlayaniskan kanunu,

sanayi devriminin meydana getirdiği yeni koşulların dayand-maz baskısı [tarafından aşındırddı]. Geniş ölçekli üretim için

lojik değişim"i, basitçe tam verimlilikle kulanılmadıklan için, yenialetlerin kulanıma girmesiyle sınırlarsak da yanlıştır.

Acton şöyle akd yürütür:'" Bir toplumun taşımacılığının, tek ki-şinin kullandığı kürekli boüarla yapddığını ve bu botların yerini,iki kişinin kullandığı uzun kanoların aldığım varsayalım. Acton'agöre, böyle bir kano iki kürekçiyi gerektirdiği için bunu icat et-

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 100/201

maz baskısı [tarafından aşındırddı]. Geniş ölçekli üretim içinemeğin serbest dolaşımı mutlak zorunluluktu. îskan kanunu sü-rekli ihlal edildiği için yeni sanayiler geüşebümiştir.'"

Üretken güçler, emeğin daha büyük yığılmasıyla "geniş ölçekliüretimi" ve dolasıyla yeni maddi üretim ilişkilerim talep etti. Buda, o zaman yadsınan "emeğin serbest dolaşımı"m, hareket hakkı-nı gerektirdi. Kanun hareketi yasakladığı için, ihlal edüdi, ihmaledüdi ve sonunda ıskartaya çıkarıldı ve enkazı üzerinden yeni top-lumsal üretim ilişkileri biçimlendi.

Özgül olarak toplumsal değişim, üretimin toplumsal ilişkilerin-deki değişimden ibarettir. Fakat işlevi maddi ilişkilerde ve üretkengüçlerde değişimi teşvik etmektir. Örneklerimizde zamanı geçmişsahiplik ilişkileri, üretken güçlere uygun maddi çalışma üişkileri-nın oluşmasını bloke ederek üretken güçleri engeller.

Hem Acton hem de Plamenatz, gösterilen açıklama ardışıklığı-nın birinci evresinin -maddi çalışma üişküerinin üretken güçler ta-rafından belirlinmesi- olanaksızlığım Ueri sürerler. İş ilişküerinin,üretken güçlerdeki değişikliklerin bir sonucu olarak değişmeyecek kadar üretken güçlerle yalandan bağlantılı olduklarım varsayarlar.Yeni çalışma ilişkilerinin, yeni üretim araçlarının kullanılması içiniyi bir ortam oluşturdukları için benimsendiklerini göremezler. Ac-ton'ın kastettiği anlamda "teknolojik değişim, insanın çalışma bi-çiminde değişiklikleri gerekli lalar"® şeklindeki yargı yanlıştır; zi-ra, çalışma şeklinde değişiklik olmadan teknolojik değişimin ger-çekleşeceğini anlatmak ister. Henüz bir üretim sürecinde kullanıl-

mamış yeni üretim araçları için bu açıkça yanlıştır. Fakat, "tekno-

Mantoux, The Industrial Revolution, s. 434.

"On Some Critısisms." s. 143-144.

128

mek, iki kürekçi için bir şey icat etmektir ve dolayısıyla, küreklibotların yerine kanoları geçirmek, deniz taşımacılığında iki kişilik 

deniz taşımacılığına geçmektir. Üretken güç kullanılmaya başlanırbaşlanmaz, gerekli çalışma biçimi onunla birlikte ortaya çıkar.Aşağıdaki öykü Acton'ı yalanlar. Kano, tek kişüik deniz taşı-

macılığım güçlü bir şeldlde destekleyen kürekli bot toplumundaicat edilir. Bunun nasıı yapıldığı önemli değü; fakat zihnimizdecanlandırmak açısından, güçlü bir denizci kahramanlığı ideolojisi-nin var olduğunu ve işbirliğine dayanan denizciüğin kadınsı görül-düğünü varsayalım. Kültür, botiann şeklinde ve büeşiminde yeniü-ğe hoşgörülüdür; bu nedenle kanoların gelişine izin verir: Dahakolay yapddıklan için, bodan inşa için gerekli sert ağaçlar tüken-diği için, ya da daha zarif olduklan için kanolara geçilir. İdeoloji okadar güçlüdür ki, bir kanoyu yürütmek için birden fazda kişinin

gerekli olmasını yasaklar. Dolayısıyla, bir tek kişi tarafından yürü-tüldüklerinde büe kanoların botlara üstün olduğunu varsaysak da,kanolar verimsiz bir şekilde kulanılır. Bu nedenle, teknolojidekibir değişiklik, üretim üişüerinde kastedilen anlamda bir değişikliği

 gerekli  kılmaz. .Kuşkusuz, toplumun ideolojisinde rahat ya da sı-kıntılı uyarlanmalarla gelecekte iki kişilik kanoların olacağmıumabiliriz. O zaman, iki kişinin kullandığı kanolann öne geçmesi,işlevsel açıdan açıklanacaktır. Acton'm görüşü, iki kişinin kuilan-dığı kanoya geçişin aniden gerçekleşmesini gerektirdiği için, bunuanlaşılmaz kılar.

Kanoyu yürütme şekli rasyonel olduğu için iki kişinin kullan-ması beklenir ve insanlar bir bakıma rasyoneldirler. Üretken güçlerile maddi çalışma üişküeri arasındaki bağlantı oldukça derindir, fa-kat Acton'm önerdiği kadar basit değü.

Plamenatz, farklı bir yoldan Acton'la aym sonuca vanr. Maddi

'"- lllusion of the Epoch, s. 161. Burada Acton'ın örneği basitleştirilmiştir.

199

çalışma ilişkilerinin üretken güçleri engelleyebileceğini yadsır, fa-kat örneğimizde, kanonun bir kişi tarafından kullanılması tam dabunu yapar. Plamenatz'ın yanılgısı, şunları yazmakla başlar:

Marx, üretim (ya da sık sık belirttiği gibi "üretim güçleri") üre-tim ilişkilerini belirler.

Marx, daha önceki hiçbir egemen sınıfın ve daha önceki hiçbirüretim ilişkileri kümesinin benzer bir şekilde üretkenliğe itilimvermediğini savunur. Daha önceki egemen sınıflar, bazı üyeleribaşka türlü yapma eğiliminde olsalar da, sınıf olarak, maddi üretimtarzını iyileştirmek de dahil, değişimden sakınırlar. Bu nedenleMarx, üretkenlik bakımından devrimci burjuvaziye karşıt olarak kapitalist olmayan egemen sınıflara "tutucu" der ®

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 101/201

"Üretim" ile "üretken güçler" i eşanlamlı ele almak zararsız gö-rünebilir ve bazı bağlamlarda öyle de olur; fakat üretim, herşeyden

önce, süreç olmayan güçlerin kullanıldığı bir süreçtir® ve Plame-natz'ın savının iki kategorinin birbirine kanştılması üzerine kurul-duğu anlaşılıyor. Zira şöyle devam eder: "Üretimin gerektirdiğiilişkiler" -maddi çalışma ilişkilerine bu adı verir- "üretim değiş-tikçe değişmek zorundadırlar ve bu nedenle çok zor engel halinegelebilirler." Bu ne kadar doğru olursa olsun, Plamenatz'ın sandığıgibi, maddi çalışma ilişkilerinin üretken güçleri engelleyip engel-leyemediği sorununu çözmez.®

(7) 'Bütün Eski Üretim Tordan Özünde Tutucuydu' 

Daha önceki sayfalarda Manifesto'dm yapılan aktarmayı anım-sayalım: "Burjuvazi üretim aletlerini sürekli devrimcileştirmeksi-zin var olamaz."

Burjuvazi, genel olarak ekonomik yapı içindeki mevzileriyle

tanımlanan bir insanlar kümesidir, üretken güçleri devrimcileştiren

bu mevzidir: Rekabet, bir yenilenme politikasını dayatır. Kapitalist

üretim ilişkileri, sonuç olarak, üretken güçlerin gelişmesine fevka-

lede bir itilim verir. Fakat bu, eklemlediğimiz şekliyle üretken güç-

lerin önceliği teziyle bağdaşmaktan fazla bir şeydir. Teze yalandır;

zira, kapitalist ilişkilerinin işlevinin, üretken güçte artışı teşvik et-

mek olduğunu ileri sürüyoruz.

ıu - "Üretim", bir sürecin sonucunu, yani üretim sürecinin sonucunu da anlatabilir, fakat Pla-

menau, bizzat surecin kendisini anlatmak için kullanıyor olmalı.

 Man and Soc iety, C. 2, s. 279-280.

200

kapitalist olmayan egemen sınıflara "tutucu" der.®

Bundan, kapitalizm öncesi çağlarda gerçekleştiği kadarıylaüretkenlikte böylesi artışlara, en azından önemli bir anlamda o za-manın egemen üretim ilişkilerinin yol açmadığı sonucu çıkar. Ohalde, kapitalizm öncesi toplumlar, ifade ettiğimiz şekliyle öncelik tezine bir sorun çıkarır gibi görünüyor. Kapitalizm, bu tezin çiirii-tülmesinde en çok başvurulan toplumdur, ne var ki, tez işlevsel ba-kımdan yorumlandığında, kapitalizm tezin en iyi örneği gibi görü-nür.

Mara'ın kapitalizm öncesi ilişkilerle ilgili kavrayışına uyumsağlamak için, altbölüm (5)'teki başlangıç formülasyonlanm açık-lamamız gerekir. Doğru anlaşıldıklarında, burjuva olmayan ege-men sınıflarla ilgili söylenenlerden zarar görmezler.

Önce bazı benzeştirmeler. Birisi anayasal rnonarklann demok-rasiyi geliştirdiğini iddia ederse, çeşitli biçimlerde® belirtirsek şunlara inanması olasıdır:

Bir toplumda anayasal bir monarkın varlığı o toplumda demok-rasiyi geliştirir.

Bir toplumun anayasal bir monarkı bulunduğunda o toplumdademokrasi gelişir.

Bir toplumda anayasal bir monarkın var olması olgusu, o top-

lumdaki demokrasiyi geliştirir.

Bu kişinin, anayasal rnonarklann içinde olduğu bir faaliyetin,

'"- Kapital, C. 1, s. 497.Bu biçimler eşit derecede iyi değildir; fakat, bunların faziletlerim yargılamanın yeri burası

değil. Okuyucu, bir tek düşüncenin nasıl çeşitli biç.mlerde ifade edildiğini anlayacaktır.

131

yani demokrasiyi geliştirme faaliyetinin bulunduğuna inanması ge-rekmez. Şöyle bir düşünceyi savunabilir: Anayasal monarklar de-mokrasiyi geliştirse de, herhangi bir anayasal monarkın demokrasidüşmanı olması olasıdır, ya da anayasal monarklann demokrasiyigeliştirmesinin nedeni, anayasal monarklann demokrasi düşmanıolma eğiliminde olmalandır. Aynı şekilde: Bir "minimal devlet"inekonomik kalkınmayı teşvik ettiğine inanan biri o devletin ekono

»nesi bile, mevcut olduğu dönemde güçlerin gelişmesi için optimalolabilir.

(8) Ek 

İşte, 1859 tarihli Önsöz'ün 5 ve 6. cümlelerinin gerektirdiği vegerektirmediği şeyle ilgili daha tam bir rapor. Her biri, örtük bir

kild bi i l k ld Bi i i k h l ti i k 5

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 102/201

ekonomik kalkınmayı teşvik ettiğine inanan biri, o devletin ekono-mik kalkınmayı teşvik etme faaliyetine katddığına inanmaz. Onungörüşü, devletin böyle bir faaliyetten uzak durmasının ekonomik kalkınma için iyi olduğu yönündedir.

Verili bir zamanda var olan ilişkilerin, o sırada ulaş tıklan düzeyveri alındığında güçlerinin gelişmesi için en uygun ilişkiler oldu-ğunu söylüyoruz. Bu, ilişkilerin ve bu ilişkilerin güç verdiği sınıfıngüçlerin gelişmesini teşvik etmesini gerektirir, fakat, Marx'ın kapi-talizm öncesi ilişkiler ve sınıflar hakkında söyledikleriyle bağdaşırbir anlamda. Söz konusu ilişkilerin varlığı, falan sınıfın iktidardaoluşu, ilişkiler ve sınıf gelişmelerine birçok engel çıkarsa da, güç-lerin gelişmesine en uygunu olabilir.

Kapitalizm öncesi ilişkiler, sadece üretken güçlere doğrudan biritilim verememelerinden ötürü değil, bu ilişkiler içinde gerçekle-

şen ilerleme, kapitalizmdekiyle karşılaştırıldığında çok yavaş ol-masından ötürü de tutucudur. Ne var ki, kapitalizm üretken güçle-rin daha hızlı gelişmesini feodalizmden daha fazla teşvik etse de,kapitalizmin değil feodalizmin egemen olması gerektiği bir za-manda güçler için en iyisinin feodalizm olması doğruluğunu koru-yabilir. (Spor arabalan jiplerden daha hızlıdırlar, fakat arazide jip-ler daha hızlıdır.)

"Üretim ilişkileri, üretken güçlerin gelişme biçimleridir" gibicümlelerde olduğu gibi "gelişme biçimleri" ifadesinde, kapitalistve kapitalist öncesi ilişkiler arasındaki karşıtlıkla bağlantılı bir be-lirsizlik var. Gelişme biçimleri, üretken güçlerin geliştiği biçimler 

olabilir, ya da farklı bir şekilde, bizzat bu biçimler aracılğıyla ol-masa da, üretken güçlerin içinde geliştiği biçimler  olabilir. Bütünilişkilerin birinci anlamda gelişme biçimleri olmadığım anlayabili-riz. Fakat, içindeki güçlerin gelişme aracı olmayan bir ilişkiler kü-

128

şekilde biçim olarak varsayımsaldır. Biçimi açık hale getirirken, 5ve 6'nın formülasyonlanm alıyoruz:

5a Bir toplumsal oluşum ortadan kalkarsa, o zaman içerebildiğibütün üretken güçler gelişmiştir.

6a Yeni, daha yüksek ilişkiler ortaya çıkarsa, o zaman, varoluşlarının maddi koşullan eski toplumun rahminde olgunlaş-mıştır.

Kolaylık olsun diye, cümleleri terminolojik açıdan birbirineuyumlu hale getirirerek yeniden yazıyoruz:

5b Bir ekonomik yapı ortadan kalkarsa, o zaman, maksimumüretkenlik potansiyelini fiilileştirmiştir.

6b Yeni ve daha yüksek bir ekonomik yapı ortaya çıkarsa, ozaman, ortaya çıkması için yeterli üretkenlik yerini aldığıekonomik yapı içinde gelişmiştir.

Küçük bir yapay yön değişikliği yaparsak, 5b ve öb'nin öcesive soması şunlardır:

 p R türden bir ekonomik yapı yok olur.

q R türden bir ekonomik yapı maksimum üretkenlik potansiye-lini fiilileştirmiştir.

r S türden bir ekonomik yapı ortaya çıkar.s S türden bir ekonomik yapının ortaya çıkması için yeterli

üretkenlik R türden bir ekonomik yapının içinde gelişmiştir.

(S'nin, /?'den daha yüksek bir ekonomik yapı türü olduğu fark edilecektir: "Daha yüksek" demekle Marx neyi kastetmiş olursaolsun, tf'den daha yüksek ve 5'den daha düşük T türden bir ekono-mik yapı yoktur).

203

 p, q, r ve s' ye, kendisi dışındakderden hangisinin 5b ile 6b'nintam gerçeğini verdiğini  sorabiliriz. Bundan oniki koşullu önermeçıkar. (Yazıyla formüle edilmiş koşudu önermeleri çözerken, önceile sonrayı doğru ilişkiye sokmak için fiti zamanlarında ve tanımedatlarında ufak tefek değişiklikler yapmak bazen gereklidir)

(1) p ise q. EVET. 5b'nin söylediği budur.

(2) i 5 EVET öb' i d diği b d

man ortaya çıkmayacaktır, çünkü, R zaten kendi potansiye-line ulaşmışken üretkenliği daha fazla geliştiremez.

(12) s ise p. HAYIR. R, S  için yeterli üretkenliği geliştirebilir;fakat yine de R ortadan kalkmayabilir ((l)'den ve (9)'unyadsınmasından bu çıkar).

2, 3 ve 4. cümleler 5 ve 6. cümlelere eklendiğinde durum köklübi küd d ği i F ül i dü i d d b k

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 103/201

(2) r ise 5. EVET. öb'nin dediği budur.

(3) r ise p. EVET. S türden bir ekonomik yapı ortaya çıkarsa, R

türden bir ekonomik yapı geçip gitmiş olmalı: Mars'ın R' den daha düşük bir ekonomik yapıdan S'ye "sıçramalar"ıdışladığım kabul edebiliriz.

(4) r ise q. EVET. S ortayaçıkarsa, R maksimum üretkenliğineulaşmıştır ((4), (1) ve (2)'den çıkar)

(5) q ise p, HAYIR. Bir ekonomik yapı, maksimum üretkenliği-ne ulaşmış olsa bde varlığım sürdürebilir. Buna fosilleşmededik.

(6) s ise r. HAYIR. S yapısı için yeterli üretkenlik, onun ortayaçıkmasını garantilemez. Buna düşük yapma dedik.

(7) p ise r. HAYIR. Bir ekonomik yapı, yerine daha üstün birigeçmeden yok olabilir. Geriye düşme dediğimiz şey bunugösterir.

(8) p ise s. HAYIR. R, S'nin ortaya çıkması için yeterli üret-kenliği geliştirmeden yok olabilir.

(9) s ise q. HAYIR. R potansiyel üretkenliğine ulaşmamış olsada S için yeterli üretkenliğe /?'de ulaşılabilir.

(10) q ise r. HAYIR. R üretkenlik potansiyelini S ortaya çıkma-dan fiildeştirebilir ((3)'ten ve (5)'in yadsınmasından bu çı-kar).

(11) p ise s. HAYIR. R, S için yeterli üretkenliği geliştirmeksi-zin üretkenlik potansiyeline ulaşabilir ((l)'den ve (8)'inyadsınmasından bu çıkar). Böyle bir durumda, S hiçbir za-

128 204

bir şeküde değişir. Fosüleşme ve geriye düşmeyi dışarda bırakır-lar; bu nedenle (5) ve (7) şimdi doğrulanır. Bu, (8), (10) ve (ll)'in

doğrulanmasını gerektirir. O halde, sadece (6), (9) ve (12) yadsını-yor. Fakat bunlardan herhangi biri doğrulanırsa, 2, 3 ve 4. cümlele-rin zorunlu kıldığı düzeltmelerle diğer ikisinin de doğrulanmasıgerekir. (9) üzerinde yoğunlaşabiliriz. 2 ila 6. cümleler, (9)'un yad-sınmasının gerektirdiği gibi, /î'nin maksimum üretkenliğinin S içingerekli minimumdan daha büyük olmasma izin vermelerine karşın,

 S için gerekli minimuma ulaştıktan sonra, R'nin o anda henüz ulaş-mamış sa kısa sürede kendi maksimumuna ulaşmasını gerektirir;çünkü 2 üa 6 kesintisiz üretken gelişmeyi ima eder. O halde, S içingerekli olana ulaşmak de /î'nin doruğu arasında küçük bir zamanaralığına izin verecek şekilde değiştirilen (9) doğru olacak ve ben-zer şekilde değişikliğe uğratdan (6) de (12) onu izleyecektir.

1859 tarihli Önsöz, önemli ölçüde kapsayıcı bir iddialar kümesigeliştirir.

*

-VII -

Üretken Güçler ve Kapitalizm

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 104/201

Üretken güçlerin önceliği öğretisinin önemli bir talebi de şudur:

Kapitalist ekonomik yapı,(a) üretken güç var olan yapdar içinde ötesine geçemeyeceğibir düzeye ulaştığı zaman ve bu nedenle ortaya çıkar;

(b) üretken gücün daha da gelişmesi için optimal olduğu süreceve bu nedenle varlığını sürdürür,

(c) üretken gücün daha da gelişmesi için optimaldir.((c), (b)'ninbasit bir sonucudur).

Altbölüm (1), Manc'ın bizzat kendisinin kapitalizmin doğuşuile ilgili anlatımında (a)'yı doğruladığım gösterir. Altbölüm (2)'dekapitalizmin doğasıyla ilgili bir tartışmadan sonra gelen altbölüm(3), (c)'nın doğruluğunu savunur, (c)'nin savunulduğu durumlardışında, (b) uzun boylu ele alınmayacaktır. Marksçı soy kütüğünekarşıt olarak (a)'nın tarihsel doğruluğu da gösterilmeyecek.

Altbölüm (4) ve (5) kapitalizmi üretken gücün dünya tarihselgelişimi perspektifine yerleştirir. Altbölüm (6) ve (7), sınıfsız birtoplum kurmanın önkoşulhuıyla ilgilidir.

(1) Kapitalizmin Doğuşu

Kapital'in birinci cildinin VIII. kısmı, kapitalizmin genesisinin"klasik örneği"ne, Büyük Britanya'daki doğuşuna ayrılmıştır.Manc, üretim araçlarına sahip kapitalist bir sınıfın emek gücündenbaşka hiçbir şeye sahip olmayan bir proletaryayla nasd karşdaştı-

ğını sorar. "Gizli" yanıtı, az çok bağımsız köylülüğün topraktankoparılmasında bulur. Köylülüğün mülksüzleştirilmesi çeşitli bi-çimlerde, fakat en başta da çevirme yasalanyla başanldı; düşük 

207 

emek gerektirmesiyle birçok durumda koyun yetiştiriciliğim tarım-dan daha kârlı hale getiren yün ticaretinin çiçeklenmesi de dahil,yeni ticari olanaklar bu yasaları büyük ölçüde motive etti.0' Geli-şen tarım teknikleri de mülksüzleştirmeyi teşvik etti.® Daha azçiftçi gerekli hale geldi ve gereksiz fazlalık haline gelen köylülermülksüzleşti. Köylüler, düşkünleşip akbabalaştılar. "Kanlı yasa-larca kovalandılar ve sonunda fabrika ağıllarına dolduruldular.

Marksçı tarih yazımının bu önemli seriminin öncelik teziyle çe

nun," sözleşmeli olmayan yollarla kendilerinden bir artık elde edi-len "özgür köylü mülk sahipleri" olduğu ondördüncü yüzyılın son-lanyla başlar."' Sertlikten yaygın küçük mülk sahipliğine geçişintarihsel materyalizmin genel tezleriyle bağdaşıp bağdaşmadığı so-rulabilir. Ancak, VIII. Kısım bir sonraki değişimle, küçük mülk sa-hipliğinden kapitalizme geçişle ilgilenir. Serf-sonrası proleter-ön-cesi üreticilerin proletaryaya dönüşümünü hikaye eder. Plame-

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 105/201

Marksçı tarih yazımının bu önemli seriminin öncelik teziyle çe-liştiği sık sık söylenir. İşte iddialardan biri:

Feodal üretim ilişkilerinin gerilemesinin yeni üretken yöntem-lerin gelişmesini nasıl olanaklı kıldığım açaklamak, Kapital'inbirinci cildinin önemli bir kısmım kaplar. Kapitalizme özgüüretim yöntemleri önünde bir engel halini alan feodal mülkiyetilişkileri daha uyumlu diğer ilişkilere yol açtığı için, kapitaliz-me özgü üretim yöntemleri feodal toplumun rahminde doğupsonra tedricen onu kapitalist bir topluma dönüştürdüğündenkuşku yok. Marx'ın dönüşümü betimlediği şekliyle, kapitalistüretim yöntemleri, sadece feodal mülkiyet ilişkileri başka iliş-kilere zaten yol verdiği için ortaya çıkabildi. Engeller kırılanakadar, engelleri kıracak kol ve bacaklar yoktu."'

Marx'ın kapitalizme geçişle ilgili anlatımının, üretim ilişkileriüretken güçlerdeki gelişmeye yanıt olarak değişir şeklindeki teziy-le çeliştiği sonucuna varmamız bekleniyor.

Plamenatz'a yanıt vermeden önce, VIII. Kışımın sertliğin yo-koluşuyla ilgili olmadığını bilelim. Anlatı, "sertliğin pratik olarak ortadan kalkmış" olduğu ve "nüfusun çok büyük bir çoğunluğu-

Marx, Kapital c.l,s:734® Mandel, Marxist Economic Theory, s.l 17*»- Piarnenatt, Man and Society, C. 2, s. 282-283. Plaroenatz, birinci cildin tikel bir bölü-münden bahsetmez, fakat VIII. kesimi kastediyor olmalı.Aşağıdaki az çok Alıhusşerci savla karşılaştırın:1. Biçimsel boyun eğdirme, kapitalist üretim ilişkilerinin tesisidir.

2. Gerçek boyun eğdirme, kapitalizme özgü üretken güçlerin tesisidir.3. Biçimsel boyun eğdirmeyi gerçek boyun eğdirme izler. Bu nedenle,

4. Kapitalist üretim ilişkileri, öncelik tezinin savunduğu gibi üretken güçlerin gelişmesine

bir yanıt olarak doğmadı.öncüller (1-3) doğrudur; fakat, sonucu desteklemediklerini göreceğiz

208

natz'ın bir iddiası varsa, o da bu betimlemenin üretken güçlerinhükümranlığıyla çeliştiğidir. Çelişmediğini göreceğiz.

(l)Üretim ilişkilerinin, üretken güçlerin kullanımım ve gelişti-rilmesini engellediklerinde gidici oldukları söyleniyor. Fakat herengelleme, zaten var olan güçlerin engellenmesi değildir. Örneğinkapitalist deprasyon fabrikayı ve emek gücünü boş bıraktığındavar olan güçler engellenir. Fakat ilişkiler yeni güçlerin oluşumunuve/veya üretken alana girişini bloke ettiklerinde engelleme gerçek-leşir. Plamenatz'ın son cümlesi "engelleme" metaforunu gereğin-den fazla ileri götürür, zira, ikinci türden engelleme, bağlanmış"kol ve bacaklar" meselesi, ilişkisel bağlardan boşalan mevcutgüçler meselesi değildir. Aksine, yeni güçlerin oluşmasma izinvermedikleri için, üretken gücün büyümesine izin vermedikleri

için ilişkiler kırılır. VIII. Kışımı okuduğumuz şekliyle, kapitalizmöncesi ilişkiler Plamenatz'ın sözünü etmediği mevcut güçleri kul-lanamamış, fakat yenilerinin oluşmasını da yasaklamışlardı. "En-gelleme" metaforuna takılan Plamenatz, ikinci türden blokajı dü-şünmemiş.

(2) Köylülüğün haklarından yoksunlaşmasmm daha üstün top-rak işleme yöntemlerinin keşfiyle, dolayısıyla kırsal kesimde üret-ken gücün artışıyla hızlandığını belirttik. "Marx'ın dönüşümü be-timlediği şekliyle" -burada bunun dışında hiçbir şey söz konusudeğil- küçük mülk sahibi köylü yeni tarım tekniklerinden yarar-lanmayı ve daha da geliştirmeyi engellemiştir. Mevcut yapı, "tamda doğası gereği",

 Kapital. C. l,s. 733.

209

emeğin toplumsal üretken güçlerini, emeğin toplumsal biçimle-rini, sermayenin toplumsal yoğunlaşmasını, büyük çaplı hay-vancılığı ve [o sırada çocukluk aşamasında olan] bilimin ilericiuygulanmasını [dışlamıştır]."'

Bireysel köylüler taze üretken güçleri ele geçirip kontrol ede-mezdi.

K it li t ö i ili kil i ü tk liği i d kö t kli d

toplumun bağrından yeni güçler ve tutkular filizlendi; fakat es-ki toplumsal örgütlenme bunlan engelleyip baskı altına aldı.Yok edilmeleri gerekiyordu, edüdiler.'"

ve kapitalist bir toplumsal örgütlenme onun yerini aldı.Marx, tarihin olgularım zorluyor olabilir. Böyleyse, Mara'ın bu

olgulan sokmaya çalıştığı kalıbı, contra Plamenatz, Ekonomi Poli-tiğin Eleştirisine Katkı'ya Önsöz sağlar

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 106/201

Kapitalist öncesi ilişkiler, sınai üretkenliğini de köstekliyordu.Topraktaki küçük mülk sahipliğinin paraleli, sınai gelişmenin ilk 

evrelerinde vazgeçilmez bir çerçeve olan kentlerin lonca yapısıy-dı.® 7an«*tlrar becerileri burada gelişip güçlendi. Fakat belli birnoktada lonca tarzı daha fazla ilerlemeyi engeledi. Ulaşabileceğimaksimum üretkenliğe ulaşmıştı. Zira, "küçük ölçekli tarım" gibi"zanaat emeği" de bir maddi servet stoku oluşturmaz. İkisi de, "sa-dece küçük miktarda bir artı ürüne izin verir, ürünün büyük çoğun-luğunu yiyip tüketir."™ İleri hareket, artık, lonca kurallarına aykırıolan emeğin hareketliliğini ve kolektifleşmesini gerektiriyordu.Teknikler geliştikçe emeğin yeni işlere geçmesi gerektiği için hare-ketlilik, gelişmiş olanaklar çok şarjda inşam biraraya toplayan üre-tim birimlerini talep ettiği için kollektifleşme gerekliydi. Birimle-rin küçük tutulması tonca örgütlenmesinin esasıydı ve loncalar,

bir tek ustanın çalıştırabileceği emekçilerin sayısını çok küçük bir azami rakamla sınırlayarak bir zanaatçının kapitaliste dönü-şümünü zorla önlemeye çalıştı/4'

Bu nedenle

bizzat kentli emeğin kendisi, eski toprak sahipliği ilişkileriningelişmiş bir tarıma mahkum olması gibi loncaların da mahkumolduğu üretim araçları yaratmıştı.'"

Üretken gücün gelişimi, hem kentte hem kırda ciddi bir şekildeengelleniyordu. Sonuç çatışma ve mücadele oldu:

 Kapital, c. 3. s. 708.Grundrisse, s. 499,650Grundrisse, s. 506. dn. Kapital, C. l.s. 322.

<"- Grundrisse, s.508

128

tiğin Eleştirisine Katkı  ya Önsöz sağlar.(3) Plamenatz'm önemsemediği üretken güçler, elbette "kapita-

lizme özgü" değildi. Ulaşılmış bir kapitalist toplumu düşündüğü-müzde akla gelen teknoloji değildi. Fakat öncelik tezi, kapitalizmeözgü güçlerin, kapitalizmden önce geldiğini söylemez. Belirmeyebaşlayan güçlerin kapitalist öncesi ilişkiler içinde kullanılamadığı-nı ya da geliştirilemediğini ve üretken ilerleme için kapitalist biryapının zorunlu olduğunu savunur. "Değişmiş bir üretim tarzı biçi-mi ve üretimin maddi güçlerinin gelişmesinde belirli bir evre", ka-pitalizmin oluşumunun "temeli ve önkoşuludur;"0' fakat bu evre,elbette, kapitalizmin güçleri o noktaya getirmesini gerektirecek ka-dar yüksek değildir. Güçler, "sadece emeğin sermayeye biçimselboyun eğmesi gerçekleşecek kadar gelişmiş olması gerekir."'3'Marx'ın grosse Industriew dediği şeyin güçleri kapitalizmin kay-

nağında vardı sonra, 1859 tarihli Önsöz'e göre, dışarı fırlar fırla-maz, güçsüzleşmeye başlamış olacaktı. Doğuş ve pekişme dönemi,tamamlayacağı "tarihsel görevler"i olmayacaktı.

Tamı tamına "kapitalizme özgü" güçler en fiili güçler olduklanzaman, kapitalizm gerilemeye başlar. Dev sabit sermaye kümelen-meleri şeklinde tezahür eden gerçek boyun eğdirme tamamlandı-ğında, kâr oranında düşme eğilimi daha şiddetli bir şekilde kendinidayatır ve çöküşten kurtulma çok zordur ve sürüncemede kalır.®

m-Kapital, C. l.s 781.

Theories ofSurplus Value, c. l,ı. 389.

'*- "Results of the Immediate Process of Production," s. 1064 (Dolays ız Üretim SürecininSonuçla n: Kapital'in birinci cildini n İngil izce baskısında -HarmoDd ?worth, 1976 (Türkçeye

İngilizceden çevrilen: Lawrence and Wishart, Î971)- bir bölümün başlığıdır -çv.)

'*- "büyük ölçekli sanayi" anlamına gelir; fakat Kapiıal'm birçok çevirisinde, nedensiz bir

şekilde "modem sanayi" olarak çevrilmiştir.'*- Bkz. Grundrisse. s. 679, 703,719.

211

Daha önce söyledik: Üretken güçlerin açıklayıcı önceliği, kapi-talist üretim ilişkilerinin kendi gelişmelerini teşvik etmesine 13in

verir: Kapitalizm, üretken güçte büyümeye itilim verdiği için var-dır.

Şimdi şunu ekleyebiliriz: Güçlerin önceliği, kapitalist ilişldlerinkapitalizme özgü üretken güçlerden önce gelmiş olmasını kabuleder. Emeğin sermayeye biçimsel boyun eğişinin gerçek boyun

Ö

(e) Kapitalist yapı, üretken gücü belirtilen düzeylere geliştirme-ye uygundur 

tezini gerektirir, fakat bu tez tarafından gerektirilmez.

(e) tezi de

(f)Başka hiçbir yapı benzer şekilde uygun değüdir

tezinden farklıdır

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 107/201

eğişten önce olmuş olması, öncelik öğretisine uygundur. Öncelik,gelişmiş güçlerin kapitalist ilişkilerin doğuşunu desteklemiş olma-

sını ve üretken güçleri geliştirdikleri için kapitalist ilişkilerin canlıkalmış olmasını gerektirir. Tarihsel kayıtlar bu yargıya meydanokuyabilir; fakat, öncelik teziyle tutarlı olan KapitaTın birinci cil-dinin VTII. Kısıntından bunu çıkardık.

(2) Kapitalist Ekonomik Yapı ve Kapitalist Üretim Tarzı

Kapitalist bir ekonomik yapı, doğrudan üreticderi özgür emek-çüerden oluşan bir ekonomiyi büdirir: Bu özgür emekçiler prole-taryayı oluştururlar. Tarihsel materyalizme göre, üretked güç müte-vazi bir düzeye ulaştığı zaman ve bu nedenle bu yapı ortaya çıkar

ve bu gücü daha yüksek düzeylere çıkarmaya tek uygun yapı oldu-ğu için varlığım sürdürür. Kabaca konuşursak: Bir yanda küçük mülk sahipliği altında olası maksimum düzeyde üretken güç, diğeryanda buharlı motor de genelleşmiş bdgisayar kullanımı arası birdüzey kapitalizm için gerekli ve yeterlidir, çünkü yalnızca kapita-lizm üretken gücü mütevazi ölçülerde yüksek bir düzeyden çok yüksek düzeylere geliştirmeye uygundur/" Düşük düzeylerde kapi-talizm devam edemez, çok yüksek düzeylerde ise yararlılığını yitirir.

(d) Kapitalist yapı, üretken gücü belirtilen düzeylere geliştirme-ye uygun olduğu için ortaya çıkar ve varlığım sürdürü tezi,daha zayıf 

'"- Ne kadar yüksekliğin "çok yüksek" sayılması ger ektiği, tartışı lması gereken bir konu-

dur, burada çok kesin olarak saptamamızı n nedeni budur 

128 212

tezinden farklıdır.Altbölüm (3)'te, (d) yararına (e) ve (f)'yi savunuyoruz, (d)'yi

gerektirdiği için (e)'yi savunuyoruz, (d), (f)'yi gerektirmez; fakat,(f) doğru olmadıkça (d) akla uygun olamayacağı için (f)"nin savu-nulması gerekir. Rakip bir ekonomik biçimin üretken derlemeyieşit derecede iyi teşvik etmesi durumunda, kapitalizmin üretkenderlemeyi belirtilen düzeylere çıkarma eğiliminin, onun o düzey-lerde varoluşunu açıklaması olası değd.

Altbölüm (3), sadece sermaye birikimi için üretimin üretkengüçlerin mütevazi düzeylerden çok yüksek düzenlere gelişmesiniteşvik edeceğini savunuyor. Bu, kapitalist yapı içinde üretimin ser-maye birikimine yönelik üretimle çakıştığı varsayımına dayana-rak, hiçbir şekdde kendinden kamdı olmayan ve açıklayıp savun-

maya geçeceğimiz bir eğilime dayanarak, (e) ve (f)'yi kanıtiar.Eşit ölçüde standart, fakat mantıksal olarak farklı iki Marksçıkapitalist toplum tanımı vardır. Bu tanımlardan herbirini tatmineden şeyin neden diğerini de tatmin ettiğini göstermemiz gerekir.

Birinci tanım, bizim de toplumun bu biçimini saptamak içinkullandığımız kapitalizmin yapısal özniteliğini açıklar. Kapitaliz-min hakim üretim ilişkisine başvurarak kapitalizmi tanımlar: Kapi-talizm, doğrudan üreticilerinin kendi emek güçlerinden başka hiç-bir üretken güce sahip olmadığı bir toplumdur. Özgür emek, serf ya da köle benzeri yüklerden özgür, üretim araçlarından özgür(yoksun) emek ekonomisidir. Bu, yapısal tanımdır.

Alternatif, ya da tarzsal  tanım, kapitalist üretimin içinde ger-çekleştiği yapıya değü, kapitalist üretimin amacına işaret eder. Ka-pitalizmi, üretimi sermaye birikimine hizmet eden bir toplum ola-

rak tanımlar. Kapitalizm altında üretimin hedefi, daha fazla deği-şim değeri üretmek için değişim değerini kullanmak, ve daha dafazla değişim değerini üretmek için eklenen değişim değerini kul-lanmaktır...

Yapısal tanıma giren toplumlar neden tarzsal tanımı da karşdar?Şu iddiaların geçerliliği nedir:

( ) Ü ti d ö ü k d ü ti bi iki i i i di

Bizzat kapitalist toplumda her özgür emek, sermaye birikimiiçin kiralanmaz. Manc, kapitalistin kansına giysi yapmak için ça-lıştırdan proleter kadın terzilerini ömek gösterir. Kadın terzi, deği-şim değeri değd kuüanım değeri artsın diye tutulur."'

Son, olarak, hepsi de konut kuüanımının yanı sıra, emeklerininürünlerinden bir lasmuu, söz getimi belli oranda tahıl ve eti, ken-dilerine ödeyen toprak ağalan için çalışan bir özgür üreticder top-l l l Ü ü ü bi k k ğ ü i ü

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 108/201

(g) Üreticder özgür emekçderse, üretim sermaye birikimi içindir.(h) Üretim sermaye birikimi içinse, üretcüer özgür emekçilerdir.

Burada, olduğu gibi, ekonomüerin tamamı için deri sürüldükle-rinde, bir tarihsel olgu sorunu olarak (g) ve (h) doğrudur. Büyük üretici kütlesinin özgür emekçüerden oluştuğu her yerde, genelolarak üretim sermaye birikimi içindir, ve üretimin ana gövdesinibu amaçta olduğu her yerde, doğrudan üreticüerin büyük' bir ço-ğunluğu özgürdür. Fakat, özgür emek de sermaye birikimi arasın-daki olgusal bağıntı, göreti olarak rastlantısal olabilir. Birşey bek-lemenin az çok gerekli olduğunu deri sürmemiz gerekir.

(g) üe başlıyoruz: Üreticiler özgür emekçilerse, üretim sermayebirikimine hizmet eder. önce, bütün bir ekonomiden daha küçük birimler için (g)'nin yanlış olduğu tarihsel örnekleri aktarıyor ve

bütün bir ekonomi (hayaü) için (g)'nin yanlış olduğu tarih dışı fa-kat açıkça olanaklı bir durumu betindiyoruz. Fiili örneklerin, ne-den bütün bir toplumun tipiği olamayacağım ve tarih dışı örneğinneden salt imgesel olması gerektiğini açıklamamız gerekir.

Roma lejyonlarının paralı askerleri birinci örneğimizi oluşturur.Marx, kendilerini kiralayanlara değişim değeri üretmedikleri için,ücretli emek olarak kullanılmayan "ücretli emek"i [=özgür emek]temsti ettiklerini söylediğinde,H) özellikle onlardan söz etmeseydi,paralı askerler uygun örnek olurdu. Bu belirleme, Mani'm (g)'yebağlılığım kanıtlar: Sadece faaliyetieri değişim değerini arttırdı-ğında özgür üretcder, özgür emekçder olarak  çalıştırılırlar. Stan-

dart istihdamlarının neden bu olduğunu soruyoruz.

Grundrisse. s. 529.

128 214

lumunu tasarlayalım. Ürünün bir kısmım toprak ağası ve aüesi tü-ketir, bir kısmı yeniden üretimi karşılamak üzere ayrılır, geri kalan

emekçüere bölüştürülür. Hiçbir şey pazarlanmaz; dolayısıyla mü-badele için, değişim değerini arttırmak için hiçbir şey üretilmez.Yine de işçüer özgürdür. İstedikleri toprak ağasıyla sözleşme yapa-bilirler.®

Örnekler biraz sonra ayrıntılı incelemeye tabi tutulacak Önce,(g) lehine bir savm taslağı:

1. Bir özgür emekçinin emek gücü, bir metadır.2. Dolayısıyla, emek özgürse, bir emek pazan vardır.3. Emekgücü dışındaki mallar için de pazarlar olmadığı sürece,

bir emek pazarının, emek gücünün alım-satımı pratiğinin varlığıgenel olarak doğru olamaz: Emek özgürse, meta üretimi iyice yer-

leşir.4. Emek özgür ve meta üretimi iyice yerleşmişse, üretim birim-leri arasında rekabet vardır.

5. Üretim birimleri arasında rekabet, bir sermaye birikimi poli-tikası dayatır: Elindeki değiştin değerini arttırma eğiliminde olma-yan bir birim, rekabette üstün gelme kaynaklarından yoksun kala-caktır.

 ,n- Theories of Surplus Value. C. 1.1. 159; Grundrisse, s. 466; "Resulü," s. 1041.'»- Kapitalizm Öncesi toplumda "her yerde ara sıra karşılaştığımız gündelikçi enıekçi"ylekarşılaştırın. Grundrisse, s. 465. Yukarda tasarlanan fantazide görüngü tek Ülk değil, evren-

seldir. (g). gerçeklikte tek tük olmak zorunda olduğunu ima eder. Bu nedenle, "...bu özgürişçilerin sayı olarak arttığı her yerde ... eski üretim tarzı -komünal, ataerkil, feodal vb- da-ğılma sürecinde, gerçek ücretli emek öğeleri hazırlık sürecindedir." Grundrisse, s. 469. Bubağlamda "gerçek ücretli emek", tanımı gereği, değişim değerini genişletmeye hizmet eder.Bkz. ibid. s. 465.

6. O halde, emek özgürse, üretim sermaye birikimine hizmeteder ((g) tezi).

3, meydan okunması en olası öncüldür. Yine de, genel olarak kullanım değerlerine aym muameleyi göstermedikleri halde, kendiemek güçlerine, ya da başkalarının emek güçlerine bir meta mu-amelesi yapan insanlar tasarlamak kesinlikle güçtür. Tarihsel ger-çeklikte, gelişmiş bir emek pazarı, hiçbir zaman meta üretimininkurulmasından önce gelmez Hayali tarımsal ekonominin gerçek

naryoda toprak ağalan, geleneksel, yerleşik bir yaşamı tercih etme-nin dışında emek hareketliliğini sınırlama hüesine başvurabilirler.Böylece ya kapitalistçe üretim paüayacak, ya da emeğin özgürlüğüaşınacaktır.)

(h)'ye geliyoruz: Üretim sermaye birikimi içinse, üreticiler öz- gür emekçilerdir, yani, üretim araçlarından yoksun emek gücü sa-hipleridir. Manc'ın (h)'ye bağlılığının bir örneği:

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 109/201

kurulmasından önce gelmez. Hayali tarımsal ekonominin gerçek dişiliği için ileri sürdüğümüz sav, 3'e desteği güçlendirir.

Fakat önce, paralı asker de kadın terziden kurtulmak gerekir.Zorunlu olarak istisnadırlar. Paralı asker, üretim yapmadığı ve birtoplumun ücretle geçinenleri genelde üretici olmak zorunda olduk-ları için istisnadır. Kadın terzisi üretim yapar ve hiçkimsenin ser-maye arzının arttırmasına yardım etmez; fakat ona verilen gelir,gerçek kapitalist üretimden elde edilir, bu nedenle, özünde asalak bir örnektir.

Fantazi örneğe geliyoruz. Toplumun nasd gelişme eğilimindeolacağım soralım. Doğrudan üreticder, bol paylı iyi çalışma koşul-lan isteyecek, toprak ağalan ise, adelerinin tüketiminde minimumfedakarhğı gerektiren iyi işçiler bulmaya çalışacaklardır, tşçüer

için rekabet eğilimi doğacak. Pay, et ve tahddan ibarettir ve baş-langıçta, ex hypothesi, aralarında ticaret olmadığı için, bütün çifçi-ler ikisini de üretir. Fakat, talul ve et üretiminde "göreli bir avan-taj'^ sahip çiftlikler, sırf daha fazla pay sunmak ve böylece iyiemeği diğer çiftliklerden uzaklaştırmak için, ürünleri trampa etmeeğiliminde olacaklardır. Böyle bir ticaretin yeteri ölçüde gelişme-siyle birlikte, değişim değeri stokunu genişletmeyi gözeten bir üre-tim norm halini alacaktır. O halde, başlangıçta betimlendiği şekliy-le imgesel toplum kararsızdır. Sermaye birikimine yönelik bir eği-lim, kısa sürede ortaya çıkacaktır."' Genelde ve diğer tür durumlar-da benzer nedenlerden ötürü, sermaye birikimi olmaksızın özgüremeğin varlığım sürdüremediğini savunuyoruz. (Alternatif bir se-

'"- Feodal manorların değişim değeri üretmeye başladıklarını göstermek için paralel bir sav sö2 konusu değil. Zira. serf toprağa bağ lı kaldığı sürece emek arzı garantidir ve diğer manorlardan becerili serfleri çekmek olanaksızdır.

128 216 

Sermaye kavramı, emeğin nesnel koşullarının ... emeğe karşıbir kişilik kazanmasını, ya da aym anlama gelmek üzere, işçüe-

rin kişiliğinden başka bir kişiliğin özniteliği olarak yerleşmele-rini ima eder. Sermaye kavramı, kapitalisti ima eder."'

Sermaye, kendi kendini büyüten değişim değeridir. Manı, kapi-talistlerle özgür emekçderi birbirine bağlayan kapitalist üretim iliş-kilerini "ima ettiğini" söyler. İmanın, dolayısıyla (h) tezinin tanımgereği doğru kabul ettiğini gösterebüen bir belirleme de ekler:"Sermayenin varlığından söz etmek ... sadece ... emeğin özgür[olduğunu] ... söylemenin başka bir şeklidir.'™ Ne var ki, (h)'nintanım gereği doğru olmadığım da bilir, zira, özgür olmayan eme-ğin, bir ekonominin emeği büyük ölçüde özgür olan kesimlerindesermaye birikimine hizmet edebileceğini kabul etmeye geçer.Amerikalı köle sahipleri, değişim değerini büyütmeyi amaçlıyor-lardı ve Manc, proleterlere angaje olmasalar da onlan "kapitalist"kabul etmeye hazırdır. "Özgür emeğe dayalı bir dünya pazarındaanomalder"di.<3) Sırf istisna olduğu için iç savaştan önce Güneyolanaklı oldu. Ancak ne ise o olabilirdi: Normal bir kapitalist eko-nomik yapı içinde aykın bir oluşum.

Bu kez açıkça bütün bir ekonomi bakımından (h)'nin başka birdoğrulanması:

Ulusal ölçekte ücretli emek (ve sonuç olarak kapitalist üretim

 ,u

- Grundrisse, s. 512. Bizim değerlendirmemiz, pasajın bağlamı incelendiğinde görüleceğigibi, son cümlenin sıradan bir cümle olmadığını varsayar. Gerçekte, (h) tezinin özet bir ifa-desidir.'*- Grundrisse, s. 513. Sermaye sözcüğü dışında italikler benim.

Grundrisse. s. 513. Kış. Theories of Surplus Value, C. 2, s. 302-303

tarzı), sadece işçilerin kişisel olarak özgür olduğu yerde olanak-lıdır.'"

Marx'ın kullandığı şekliyle "ücretli emek" genellikle "özgüremek"tir de; fakat bu pasaj istisnadır.® Burada ücretli emek, para-sal karşılık alan özgür ya da başka türlü örnektir. Eğer burada üc-retli emek tanım gereği özgür olsaydı, cümle, parantez içine alininkısım dışında, alelade bir hakikat, niteleyici "ulusal ölçekte" ifade-si ise açıklanamaz bir biçimde gereksiz fazlalık olurdu Marx kö

düşecektir. Basit meta üretiminin gerçekte var olduğu yerlerdeolan tam da budur. Bir "toplumsal farklılaşma süreci"® basit metaüreticileri kümesini basit burjuvaziye ile basit proletaryaya ayırır.

Demek ki, basit meta üretimi (h)'nin reddini desteklemez vedikkatimizi, sınıf bağımlılığıyla sermaye birikimi için üretimle sı-nırlayabiliriz. Sora: (h) doğru mudur? Sınıfın proleter olup olma-ması önemli midir? Bu nedenle, üreticilerin özgür olmadığı serma-ye birikimi için üretim örnekleriyle hesaplaşıyonız

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 110/201

si ise, açıklanamaz bir biçimde gereksiz fazlalık olurdu. Marx, kö-lelerin ücret alabileceğini kabul ediyor; fakat, üreticilerin büyük 

kütlesinin ücret alan köleler olabileceğini yadsıyor. Cümle, .sözdi-zimsel olarak karmaşıktır ve söylediği şeyi, anlambilimsel açıdaneşdeğer şu yeniden yazımda anlatmak daha kolaydır: "Ücretliemek ulusal ölçekte egemense, o zaman özgür emek de egemen-dir, dolayısıyla hakim üretim tarzı kapitalistse (üretim sermaye bi-rikimine hizmet ediyorsa), üreticiler (genel olarak) özgür emekçi-lerdir." Noktalı virgülden sonrası (h) tezidir.

Manc'ın (h)'ye desteği bu kadar açık. (h)'ye potansiyel meydanokumaları, özgür emek olmaksızın değişim değerini büyütmek içinüretim örneklerini ele almaya geçiyoruz. Bu durumların, zorunluolarak imgesel, istisna, ya da geçici olduklarım göstermeliyiz.

tik meydan okuma, başlangıçta basit meta üretiminin olası birçeşidi gibi görünen şeyden gelir. Basit meta üretiminde üreticiler,kendi işlerinde çalışan pazar mübadelecileridir. Kendi üretim araç-larına sahip oldukları için özgür emekçiler değildirler. Yine de,sermaye birikimi için üretim yapamazlar mı? Basit meta üretimi-nin, hiçbir zaman gerçekte bütün ekonomiyi nitelememiş olmasıburada önemdi değil.® Önemli olan şudur: Genel ve dahası değişimdeğerini büyütmeye yönelik olsaydı, hızla kapitalist meta üretimi-ne dönüşürdü. Üreticiler arasındaki rekabette, bazıları zenginleşe-cek, bazdan ise bunu başaramayıp başaranlar için çalışır duruma

Theories ofSurplus Value, C. 3, s. 431; italikler benim.<*- Bağlam, aylan kutanımı açıklar. Marx, özgür emek ve para alan kölelerden oluşan ücret-li emekten söz eden Richard Jones'ı değerlendiriyor.

Bkz. Catephores ve Morishima, "Is there an 'Historical Transformation Problem'?" s.

314-315.

2/8

ye birikimi için üretim örnekleriyle hesaplaşıyonız.Böyle bir örnek zaten ortaya çıktı: Kölelerin değişim değeri

üretmesi. Marx, bunu esas olarak ikincil saymıştır; fakat JohnHicks'e göre, erken Avrupa kapitalizmine kölelikten çok özgüremeğin eşlik etmiş olması salt tesadüftü: 'Temel potansiyel kölekaynağı, güneyden ve doğudan Islamın askeri gücü tarafından blo-ke edildiği" için, sahip olunacak köle yoktu.®

Ondördüncü ve onbeşinci yüzyd Doğu Avrupa'sındaki "ikincikölelik", diğer varsayımsal karşı-ömeğimizdir. İddia edildiğ ine gö-re,® batıya tahıl ihracıyla bağlantılı artan ticari baskılara ve ola-naklara yanıt olarak feodal yükler köylülüğe dayatıldı. Bu anlatımagöre, Üretim daha fazla değişim değerine yönelik oldukça ve bunedenle emek  daha fazla özgürsüzleşti. Bu nedenle, Almanya'ya

özel gönderme yaparak yazan Engels, "kapitalist dönem, kendisinikırsal kesimlerde, serflerin angarya emeğine dayalı geniş ölçeklitarımsal sanayi dönemi olarak ilan etti" der" -kapitalist üretiminücretli emeği gerektirdiğine dair tarihsel materyalizmin, özel ola-rak da (h) tezinin, savunduğu çıkarımlarla açıkça çelişen bir for-mülason.

Son olarak, sınai bir yerleşimde ve topyekün toplumsal ölçektesermaye birikimi için üretimle ilişkilenmiş bir özgür olmayanemek biçimim tasarlayalım. Burada, erken sınai Güney Galler'indemircileri bir model işlevi görebilir. Yaşamlan bakımından işve-renlerine bağlıydılar, dolayısıyla eğitim maliyetleri karşüanıyor-

İfade Dobb'undur Capitalism, Development and Plaruıing, s. 12.

 A Theory of Economic History, s. 134.

Bkz. Anderson, Passages from Antiçuity lo Feudalism, s. 258 (19).

'*- "The Man," s. 177.

219

du.'" Bu durumun, bir sınai toplumu kesen genel bir durum oldu-ğunu düşünelim.

Bu örneklere karşın, serflik ve köleliğin, ilke olarak sermayebirikimi için üretime karşıt olduklarım deri süreceğiz.

Önce tarımsal serfliği ele alalım. Toprak sahibi serf, kontrol et-tiği üretim araçlarıyla ürettiğini tüketerek kendi emeğinin meyve-leriyle geçinir. Alıa ya da satıcı olarak, büyük ölçüde pazar müba-delesinden uzak durur. Dolayısıyla, ürettiği şeyin çoğu pazarlatı-

serflıkle karşılaştığımız sürece, ticaret yerel butjuvaziyi kapsamazve daha standart bir kapitalist yol izleyen uzak bölgelerle ticarettir:(h) tezine karşı bir sav olarak ikinci serfliğin reddi için başka birneden.)

Sınai yan-serflik farklı bir sorunu öne çıkarır; çünkü buradaemekçi, tükettiğim üretmez: Ergen Galli demircder demirle geçin-miyorlardı. Bazı bakımlardan kölelere benziyorlardı; zira ürünleri-nin tamamı sömürücünün eline geçiyordu ve kölelere benzedikleri

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 111/201

y y , ğ ş y ç ğ pmaz; mübadele için üretim ve a fortiori değişim değerini çoğaltma

için üretim, sadece sınırlı bir ölçüde olanaklıdır. Toprak beyi, pazarişlerine, dolayısıyla değişim değeri peşinde koşmaya daha . fazlabulaşmış olabilir; fakat serfin kendi kendine yeterliliği, değişimdeğeri için üretimi genişletmeye bir engel oluşturur. Burada, basit-çe küdesel bir pazar yoktur.

Peki, ya "ikinci serflik"? Perry Anderson'ın konuyla ilgili izle-yeceğimiz anlatımına göre, yanıtlanacak bir durum yok: îhraç pa-zarının, Elbe'in doğusuna serfliğin dayatılmasında temel olduğunadair görüşü çürütür.™ Örneğin, doğudaki smıf mücadelesinde köy-lülüğün göreli açık konumuna karşıt olarak -Anderson'ın alternatif vurgusu budur- şiddetli bir değişim değeri amacıyla olmuş olsaikinci serflik (h) tezini zora sokar.

Anderson'a göre, doğuda köylülüğün serfleşmesi, bölgedekikentlerin zayıflığına dayanıyordu. Dayatmalarla karşdaşan batılıköylüler kentlere kaçabiliyordu; fakat doğudaki taydaşlarının böy-le bir sığmağı yoktu/" Doğudaki kentli burjuva sınıf gücünü yitir-mişti® ve batıyla tahıl ticaretini feodal toprak beyleri yürütüyor-du.® (O halde, bir ölçüde değişim değeri için üretime eştik eden

Ashton, The Industrial Revolulion, s. 112.

'»- Bkz. Passages, s. 258-259 ve krş. Leneages of the Ahsolutist State, s. 196-197.

 Passages. s. 252 -25 3. Fakat, bu karşı tlık konusunda, "R ise of Serf dom in Eastern Euro-pe" da (s. 833) Blum'un da ulaştığı kuşku için bkz. Bnuıner, "Agrarian Class Structure,"s.54-56. (Anderson'ın Blum'un kusursuz makalesiyle ilgili "çekinceleri" -bkz. Passages, s.255(14)- açıkça temelsizdir):

(4)- Bkz. Blum, "Rise of Serfdom in Eastern Europe," s. 834.örneğin, "Polonya'da soylu sınıf, doğrudan yabana tacirlerle iş yapan yerel antrepoları

keser." Passages. s. 254, ayrıca bkz. s. 259-260. (Anderson, önemli bir dış ticaretin varlığı-nı kabul eder, fakat serfliğin dayatıİmasının açıklanması açısından önemini yadsır. Zatenserf olanların sömürillmesinde artışa katkısı olduğunu kabul eder.)

128

g yölçüde, kölelik tartışmasına dolaylı bir şeküde ilişkdenirler. Köle

olmayan serf-benzeri nitelikleri, yükümlü oldukları dökümhanedeömür boyu demirci olarak kalma hakkına sahip olmaları olgusundayatar: Bu karşılıklılık kölelikte yoktur. Kısmen aşağıda serflik elealınırken sıralanan nedenlerden ötürü, kısmen de gelişmekte olanbir kapitalist ekonomi girişimcderin üreticdere ömür boyu sözleş-me teklif ederek kâr elde etmelerini olanaksızlaştıracak kadar akış-kan olması nediyle, toplumsal ölçekte sınai yan-serfliğin sermayebirikimi için üretimle bağdaşmadığı anlaşılacaktır.

Bu ölçüde açıklanan değerlendirmeler, sermaye birikimi üe kö-leliğin biraradahğına karşı bir durum yaratmaz. Kölenin ürünününtamamı, ürünün tümünü pazarlayabden ve köleye geçim aracı ola-rak kuüanacağı bir ücret veren bir efendiye aittir. Bu nedenle, bü-

tün ürünlerin bir pazardan geçmesi ve dahası sermaye birikiminehizmet etmesi kölelikle bağdaşır görünür. Güney Birleşik Devlet-ler'de köleliğin kapitalist niteliğini kabul eden ve yerel ölçekte üc-ret alan köleleri uygun bulan M a n i gördük. Değişim değerini bü-yütmek için üretim bağlanımda kölelik neden genel olamaz?

Emek değer teorisine dayak ünlü bir sav yanıt verir gibi görü-nebilir. Sermaye kavramım kendi kendim büyüten değişim değeri(M - C - M') olarak açıklayan Manc, zor ya da dolandıncılığmyokluğunda değişim değerinin artmasının nasd olanaklı olduğunusorar. Kuüamlması sahip olduğundan daha fazla değişim değeriyaratan bir metamn bulunması gerekir diye yanıt verir. Soma, pro-

leterin emek gücünü istenen meta olarak saptar. Emek gücü, özgürüretici tarafından zamansal pakeüer halinde, yeniden üretim mali-yetierine denk, dolayısıyla değerine denk bir meblağ ödeyen kapi-

221

talist işverene satılır. Piyasa adaleti gözetilir; fakat emek gücünündeğeri, ürettiği şeyin değerinden daha azdır ve bu nedenle kapita-list, kendi değişim değeri stokunu büyütür. "Oyun, sonunda mey-vesini vermiştir."0'

Fakat, emek değer teorisi doğru olsa bile, bu akıl yürütme, ken-di kendini büyüten değişim değeri olarak sermaye tanımından tü-retilen bir özgür emek olarak kabul edilemez.™ Zira, Mars'ın tarif ettiği şekliyle emek gücü satışının iki özelliği, sava yabancıdır. Bi-

nıt olarak vermiş olacağı bir neden, değişim değeri için üretimi et-kileyen belirsizliğe, üretilenin satılmaması tehlikesine dayanır:

Tam da pazar başarısız olduğu anda insan sermayesi daha fazlatüketir ve ihsan sermayesinin bakım masrafı, makinalardaki sa-bit sermayenin bakım masrafından çok farklı bir meseledir/"

Fakat bu yetersiz görünüyor. Kesin anlamında kölelikte sömü-rücü, boş bir köleyi geçindirme zorunda değildir. Denilebilir ki,

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 112/201

ettiği şekliyle emek gücü satışının iki özelliği, sava yabancıdır. Birincisi, emek gücünün sadece sınırlı bir dönem için kiraya verilme-

sini gerektiren hiçbir neden yoktur: Kapitalist, emek gücünün süre-siz iyeliğini elde edebilir. İkincisi, emek gücü satıcısının, emek gü-cünü içinde barındıran kişi olmasını geiektiren hiçbir neden yok-tur: Satıcı, bizzat üretici yerine, ona sahip başka biri de olabilir.Kısaca, emek değer teorisi, sınai sermaye dolaşımında "LF'nin0*bir kölenin emek gücü olamamasını gerektirmez. Emek gücünündeğeri, yine de, onun geçimini sağlayan şeyi üretmek için gerekliemek miktarım yansıtır ve bu miktar, yerine getirdiği miktardanyine az olur ve böylece sermaye birikimine olanak tanıyabilirdi.

Hiçbir soyut kanıt, kölelik ile değişim değerini büyütmek için

üretimin eğilim olarak karşıt olduğunu göstermez. Bununla birlik-

te, plantasyon kapitalizminin zorunlu olarak kölelikten kaynaklan-madığı, fakat "kölelik üzerine aşılandığı'*4' konusunda Marx'la

hemfikiriz. Fakat Hicks, kapitalizmin köle temelinde ilerlemiş ola-

bileceğini düşünür. Niçin yanılıyor? Değişim değerini büyütmek 

için üretim niçin köle emeğine aykırıdır?Bir bakıma Marksist bir tat veren ve Max Weber'in soruya ya-

•»- Kapital, C. 1, s. 210 ve krş. Grundrisse, s. 463-464.

Mani'm bu amaçla akıl yürütme niyetinde olduğunu söylemiyoruz. Onun anacı, tanımgereği bütün insanların tam liberal özgürlüğe sahip olduğu ve hukuksal aitler olarak karşı-landığı, dolayısıyla köleliğin dışlandığı burjuva toplumda değişim değerinin büyümesine

olanak veren bir meta bulmaktır. Tam da değişim değeri için üretimin sadece bir burjuvatoplumda norm olacağım göstermeye çalıştığımıza göre, burjuva toplum varsayımını atma-mız gerekir. İtalik yazılanlar, <h) tezini formüle et menin bir biçiminden başka bir şey değil.•»- Bkz Ek: II.

Theories ofSurplus Value, C. 2, s. 303.

128

sömürücünün, köleyi tekrar çalıştırabileceği piyasanın canlanması-

na kadar beslemekte bir çıkan olacak; fakat., sıradan kapitalistinde özgür emekçinin yaşamım sürdürmede benzer bir (zayıf) çıkanvardır, fakat yine de, piyasa canlandığında taze emek kiralamaumuduyla onu serbest bırakır, ve kapitalistik köle sahibi de benzerşekilde, işler iyileştiğinde, kötü zamanlarda fazla köleleri daha azsarsıntı geçiren başkalarına satarak kazandığı fonlarla yeni kölelersatın alabilir. Kuşkusuz, köle bir dezavantaj olabilir , belirtilen de-ğişikliği idare etmek güç olabilir: Koşullara bağlıdır. Fakat, böylehiçbir koşul, sermaye birikimi ile köleliğin birlikteliğine karşı birilke nedeni olamaz. "Varoluş riskinin özgür işçilere geçtiği koşul-lara ... karşıt olarak" bir kölenin ölümünün telafi edilemez bir ka-yıp olacağına dair Weber'in iddiası için de benzer çekinceler ge-

çerlidir. Normal bir (harfi harfine) doğal fire oram varsayılırsa, bunoktanın hiçbir önemi yoktur ve konu bir sorun ortaya çıkarırsa,bir şekilde birisi, uygun bir sigorta işi kurmakta gecikmeyecektir.

Bizim kölelik ile değişim değerini büyütmek için üretim arasın-daki çelişkiyle ilgili savunumuz, piyasa kaprislerine dayanmaz.Bunun yerine, kapitalist üretimin üretken gücün önemli ölçüde ge-lişmesini gerektirdiği ve daha da güçlendirmeye yöneldiği olgusu-nu temel alıyoruz.0' Dolayısıyla, eğer köleliği yüksek ve yükselenüretken güç düzeyleriyle birarada tutmak güçse, sermaye biriki-miyle de kolayca uyuşmayacaktır ve göstermemiz gereken budur.Kölelik ile sofistike, gittikçe iyileşen üretken güçlerin birbirini dış-ladığım düşünmek için birçok neden var.

 IU - General Economic History, s. 105.'*- Bu iddialar, altbölüm (3)'de açıklanıyor.

223

Birincisi, emek gücü biçimini alan kapitalizmin gereksinimduyduğu öngörü alışkanlığını ve kalifiye ustalığı kölenin yetenek-leri olarak kavramak güçtür. Bu yeteneklerin gerektirdiği eğitim vebunlarla bağlantılı kişisel değer duygusu köle statüsünde bir arayagelemez. Marx, köleliğin sadece "en kaba ve en ağır, kabalıkları vehantallıkları nedeniyle kırılıp dökülmeleri güç araçlar"ın kullanıl-masıyla bağdaştığım üstüne basa basa belirtir.0' Bu, kapitalizminzorunlu bir başlangıcı olan artizanlığa uygun bir teknoloji değüdir

olarak bu düzeye ulaşılır -böylece dördüncü değerlendirmemizegeliyoruz. Kapitalist ekonomilere özgü olan işçi sınıfının sendika-laşması, sözü edden maddi dişkderle bağlantılı baskdarı ve ola-nakları yansıtır. Tanım gereği sendikalaşmanın dışlandığı varsa-yımsal köle kapitalizminde bu baskı ve olanaklar tümden yok ol-mazdı. Her olasılıkta, kölelik koşuluna karşı başardı isyanlara yolaçardı.

Webervari savlar, varsaydan yararsızlığı köleleşmiş üreticderink i li i b ğl Bi i i bi ü i ü i bili

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 113/201

ve kapitalizm bir kez yerleştirken sonra, değişim değeri peşinde

koşma evrensel amacından kaynaklanan üretken güçlerin hızlı ge-lişmesine izin vermez.

ikincisi, kölelerin sadece beslenip barındırılması yetmez, sıkıbir şeküde denetlenmelidirler de: Özgür işçüerden daha fazla gö-zetim altında tutulmalıdırlar. Bu durum Adam Smith'i, görünüşteucuz olmasına karşın köle emeğinin "nihayetinde en pahalı" emek olduğu yargısında bulunmaya iter.® Kuşkusuz abartılı olabilir; fa-kat, kölelerin ürettiği artığın tatsız masrafları olduğunu anlatmak ister.

Üçüncüsü, artan üretkenlik, er geç üreticiler arasında tüketimstandardının yükselmesine de yol açar ve bu durum, süren kölelik-

le uzlaştırmanın güç olduğu gelişmiş bir öz-farkındalığa ve öz-gü-vene itilim verir.®Üçüncü savdaki artan üretkenliğin sözü edden yanı, üretkenli-

ğin katışıksız oylumu, ya da niceliksel düzeyiydi. Fakat, hem üre-tim birimleri içinde hem de emek gücünü kesen emekçüerin artaniç bağlantdarım kapsayan üretimin maddi ilişkilerinin bir sonucu

"'- Kapital, C. l .s . 212, dn. Eski Roma'da birçok becerili kölenin bulunması olgusuMarx'ın ifadesini yalanlıyor görünebilir. Daha yakından bir inceleme tersini gösterir. Bi-çimsel yasal statülerine karşın becerikli kölelerin, pratikte, kölelik kavramının izin verdiğin-den daha fazla özerklikleri vardı. Dahası ve tarımdaki kölelerden farklı olarak, kendi ka-zançbMyla kendi özgürlüklerini satın alabiliyorlardı ve özgürlüklerini elde etme beklentisiolmasaydı, becerilerini eksiksiz kullanmazlardı -ve özgürlüğünü satın alma, açık nedenler-

le, kendi kendini sürdüren bir köle toplumundaki kölelerin kaderi olamazdı. Bkz. Fini ey,The Ancsent Economy, s. 64-65, 76.a- The Wealth ofNations, s. 365.

Karşılaştırabilir iddialar için Bkz. reddettiğimiz türden Webervari savlanda içeren "Re-sults," s. 1030.

224

kapitalistine bağlar. Bizim vurgumuz ise, bizzat üreticüerin bilinçve iradeleri üzerinedir. Kapitalizm de gelişmiş üretken güçlerle ça-lışan uysal köleler arasında hiçbir bağdaşmazlık olmazdı: Yirminciyüzyılın kötü ütopya fantazderi, içten tutarlıdır. Fakat, gelişmişüretken güçlerle kölece uysallığın birliğim başarmak güçtür.

Şimdi, bir anlamda tarihin de yargısı olan Mars'ın, Güney'dekiplantasyon kapitalizmi zorunlu olarak ikincd bir görüngüydü şek-lindeki yargısın imzalayabiliriz. Plantasyon kapitalizmi, değişimdeğerini büyütmek için üretimi genelleşmiş köleliğe aykırı halegetiren üretken güçlerin hızla gelişimini yansıtan, büyüyen ve ge-nişleyen bir tekstü ürünleri pazarına dayanarak gelişip serpilmiştir.

(3) Kapitalizm ve Üretken Güçlerin Gelişimi >

"Ücretli emeğin genel varlığı, üretken güçlerin ücretli emektenönce gelen evrelerdekinden daha yüksek bir gelişme düzeyini ge-rektirir;"*" zira, "genel olarak ücretli emek, üretken güçlerin gelişi-mi, önemli bir zaman miktarı boş kalacak kadar zaten gelişmiş ol-duğu yerde başlar."0' "Ücretli emek," Manc'ın kapitalist ekonomik yapıya verdiği addır.® Bu nedenle, kapitalist ekonomik yapının,ancak üretken güç zaten oldukça.gelişmiş olduktan sonra ortaya çı-kabdeceğini ileri sürüyor. Altbölüm (l)'de, Manc'ın, kent loncala-rında ve küçük ölçekli tarımdaki bireysel üreticilerin çabâlanylaortalama yüksek düzeye ulaşddığını düşündüğünü gördük.

"'- Grundrisse, s. 893.

Grundrisse, s. 64İ.

Bkz. Theqries of Surplus Val ue, C. 1, s. 200.

225

Peki, kapitalist yapı üretken gücün bu önsel gelişimini niçin ge-rektirir? Altbölüm (2)'in sonuçlarıyla açıklayabiliriz.

Ortalama yüksek bir gelişim evresine ulaşıncaya kadar üretkengüç ancak yavaş ve dağınık bir şekilde artabilir. Sürekli hızlı ilerle-me için, üretkenlik, yeni üretim araçlarının düzenli oluşumuna izinverecek bir artığı sağlayacak kadar büyük, olmalıdır: "Sadece bellibir üretkenlik derecesine ulaşılmış olduğunda, ... [üretilmiş ola-nın] giderek artan bir kısmı yeni üretim araçlarım üretimine ayrıla-

0

(j) Ekonomik yapı kapitalistse, üretken güçler sistematik olarak derler.®

Alkbölüm (2), sadece ve sadece üretimi değişim değerini bü-yütmeyi amaçlıyorsa bir toplumun kapitalist bir ekonomik yapıyasahip olduğunu kanıtladı. Sadece ve sadece üretim, soyut servetinmaksimizasyonuna uyarlandığı zaman, doğrudan üreticiler özgüremekçilerdir. Öyleyse, (i) ve (j) kapitalist ekonomik  yapıyla ilgiliolmalarına karşın bunları savunurken kapitalizmin yapısal öznite-

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 114/201

bilir."0»

Şimdi, "yeni üretim araçlarının üretimine ayrılan giderek artanbir kısım"dan sözetmek, salt maddi dil kullanmaktır. İfade, maddibir betimlemedir, fakat anlattığı şey, sermaye birikiminin toplum-sal sürecinin maddi yanıdır. Değişim değerini arttırmak için deği-şim değerini kullanmak, sadece anlatılan maddi süreç sayesindemümkündür. Fakat bu maddi süreç, "sadece belli bir üretkenlik de-recesine ulaşılmış olduğunda" gerçekleşebilir. O halde, sermayebirikimi için üretim, bu üretkenlik derecesine ulaşılmayı bekleme-lidir.

Altbölüm (2)'de, kapitalist bir ekonomik yapı içinde üretiminsermaye birikimine boyun eğeceğini gördük: (g) tezi buydu. De-mek ki, üretken güç, adamakıllı büyük boyutlarda oluncaya kadarkapitalist yapı doğamaz. Kapitalist sürecin yatırım gerekleri, buevreye ulaşılmadan kapitalist üretim ilişkilerinin tam ortaya çıkışı-ra dışlar.

Kapitalizmin, üretken gücün sürekli büyümesine izin veren birteknolojiyi gerektirmesi olgusu, büyümeyi en iyi besleyenin eko-nomik yapı olduğunu kanıtlamaz. O şuadaki üretken güçlerin ge-lişmesine uygun olduğu için kapitalist yapı egemendir şeklindekitez -bkz. (d) tezi- savunulurken bunun gösterilmesi gerekir. Şunuileri sürmeliyiz:®

(i) Üretken güçler sistematik olarak ilerliyorsa, ekonomik yapıkapitalisttir.®

Grundrisse, s. 707.'*- (i) ve (j), sırasıyla (0 ve (e)'ııin tekrarıdır.m- Sosyalizm ve komünizm, (i) tezinin kapsamından dışlanıyor.

226 

olmalarına karşın, bunları savunurken, kapitalizmin yapısal öznite-likleri kadar tarzsal özniteliklerinden de yararlanmaya hakkımız

var. Tarzsal ve yapısal tanımlar, ilerdeki savlarda çeşitli biçimlerdegerekli olacaklardır.

(i) ile başlarsak, kapitalist olmayan ekonomik yapılar sistema-tik üretken gelişmeyi teşvik  etmezler  şeklindeki önermenin eşde-ğeri olduğunu fark ederiz, (i) lehine iki sav sunulucak. Birincisi,kapitalist olmayan egemen sınıflar, üretken güçlerin olağanüstügelişimini teşvik etme eğilimde değildirler. İkincisi, üretken güçle-rin büyük bir gelişimi, doğrudan üreticiler arasında özgürsüzlüklebağdaşmaz.

Birinci sav:1. Kapitalist olmayan ekonomik yapılarda emek özgür değildir.

Aksine, "dolaysız zorunlu emek"tir:® Üreticiler, emek pazarındayapdan sözleşmenin bir sonucu olarak değil, gönüllü olmayan bağ-larla kendi sömürücülerine bağlıdırlar.

2. "Bu durumda," yani üreticiler özgür emekçiler değilse, üre-tim değer birikimi için olmaz (altbölüm (2)'nin (h) tezi budur) vezenginliğin tek amacı "zevk" olur.® Sömürücü, kulanım değerin-den ötürü üreticinin artığını ister.

3. Dolayısıyla, sadece sınırlı bir artık elde etmekle yetinir, çün-kü, kullanım değeri miktarının insani olarak isteyebileceği ve fi-ilen yararlanabileceği bir tavanı vardır:

(j). durgunluk ya da kriz içindeki kapitalizm için elbette yanlıştır. Uygun bir zaman ara-

lığı ima ediliyor.Grundrisse, s. 326.

'*- Grundrisse. s. 326.

227 

... şurası açıktır ki, ürünün değişim değerinin değil kullanımdeğerinin hakim olduğu toplumun verili bir ekonomik oluşu-munda, artı emek, az çok verili bir istekler kümesiyle sınırlıolur ve burada, bizzat üretimin [sisteminin] doğasından sınırsızbir artı emek açlığı doğmaz.'"

4. Sadece "belli miktarda yararlı ürün"0' isteyen sömürücünün,giderek daha fazla ürün üretmenin araçlarım, yani oldukça geliş-miş ve iyileşen üretken güçleri teşvik etmekte hiçbir çıkan yoktur

tem dayatmaz: Aksine, tikel insanların motivasyonundan kaynak-lanır. İkincisi, düşünülen ölçüsüz arzulan bulunan kapitalizm ön-cesi egemenlerin, bu arzularım üretkenliği geliştirmek için kaynak ayırma yönetimiyle birleştirmeleri olası değil.'" Eldeki emek aray-la, tutumlu değil, cömert olmak isterler. Piramitleri inşa etmek içinçok sayıda insanın gerekmesi, muhteşemiiklerinin bir parçasıydı.İnşalan için muazzam bir çaba gerekli olmasaydı, önemlerini bü-yük ölçüde yitirmiş olurlardı.

Yük k ü tk li il ö ü ü ği bi liği k il

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 115/201

miş ve iyileşen üretken güçleri teşvik etmekte hiçbir çıkan yoktur.5. Bu nedenle, "evrensel sanayi, dolaysız egemenlik temelinde

açılamaz":'" Kapitalist olmayan bir ekonomik yapıda, üretken güç-ler sistematik bir şekilde ilerlemez.

6. Öyleyse, "toplumun üretken güçlerinin gelişmesi için serma-ye, özsel bir ilişkidir" -Marx'ın (i)'yi savunma şekli.<4)

3. adım, en kınlgan adım gibi görünüyor. Sömürücü, örneğinçok sayıda piramit isteyemez mi, kütlesel ölçekte bir artı emek aç-lığına cisimleştirecek bir arzuda bulunamaz, mı? Mare, herhaldeşöyle yanıtlardı: Bu, "verili istekler kümesi"ni ölçüsüzleştirirdi, fa-kat yine de sonlu kalırdı. Yanıt zayıftır; çünkü, (a) sömürücü, iste-diği piramitlerin sayısına sınır koymayacak kadar kendini ululayanbiri olabilir ve (b) ölümlüdür ve ölümü üzerine, ona tabi üreticiler

henüz kendisi için birşey inşa etmedikleri ve çok sayıda piramit is-teyebilecek bir varisin denetimine geçeceklerdir: Büyük fakat sı-nırlı bir bitimsiz açlık ardışıklığı, sınırsız bir açlıkla aym etkiyigösterecektir.

Bunlar tutarlı olasılıklardır, fakat, savm ana çizgisini yok et-mezler. Çünkü, birincisi, ileri sürülen tez şöyledir: Kapitalist olma-yan biçimler, üretken gelişmeyi sistematik bir şekilde ilerletmezlerve eğer kapitalizm dışında "bizzat üretimin [sisteminin] doğasın-dan sınırsız bir artı emek açlığı" doğmuyorsa, tez doğrudur. Betim-lediğimiz durumlarda, daha fazla üretme dürtüsünü ekonomik sis-

m-Kapital, C. l.s. 250. Kapital, C. l.s. 250.Grundrisse, s. 326.

'*- Grundrisse, s. 325.

228

Yüksek üretken gelişme ile özgürsüz emeğin birliğine karşı ile-

ri sürdüğümüz daha önceki savlar, (i)'yi doğrulamanın başka birtemelini oluşturur. Eğer o savlar sağlamsa, üretken güçler kapita-list olmayan sınıflı toplumda sadece sınırlı ölçüde ilerleyebilir.

(i)'nin tersten okunuşu (j). daha doğrudan gösterime elverişli-dir. (j). kapitalizmin üretken gücün olağanüstü genişlemesine yolaçtığım söyler, (j) lehine bilinen Marksist sav, emek değer teorisi-ne dayanır;® sonuca varmak için özsel değil. Karşdaştırmalı deği-şim değeri büyüklükleri neyi açıklarsa açıklasın, sermaye kârınınkaynağı ne olursa olsun, değişim değeri, rekabette yok olma paha-sına kapitalist firmanın elde etmeye çalışmak zorunda olduğu şey-dir. Fakat, yeteri ölçüde kullanım değeri üretilmezse, değişim de-ğeri birikmez. Üretkenliği geliştirme olanaklan bulunmalı ve elegeçirilmeli, bu nedenle üretken güçler sistematik bir şekilde ilerler.Firmanın mecburiyeti para kazanmaktır; fakat, sadece üretilmesive rekabet nedeniyle, olabildiğince uzmanlıkla üretilmesi gerekenşeyleri satarak bunu yapabilir:

'"- "... eskiler, artı ürünü sermayeye dönüştürmeyi asla düşünmediler. Ya da en azındançok sınırlı bir ölçüde." Theories of Surplus Value, C. 2, s. 528."- Savın emek-teorik versiyonu şöyledir. Değişim değeri üretmini arttırmak için, artı emek miktarını arttırmak zorunludur. Başlangıçla "mutlak artı değer" arttırılarak bu başanlır Ge-rekli emek zamanı miktarı sabit kalır, artı emek zamanı işgünü uzatılarak ve emek daha sıkıçalıştırılarak ("emeğin yoğunlaşması") artoniır, böylece kapitalist saat başına her işçiden

daha fazlasını alır. Sonunda, mutlak artı değer daha fazla arttırılamaz hale gelir ve sabit birişgününde artı emeğin gerekli emeğe oranını arttırarak "göreli artı değer"i arttırmak zorunluolur. Bu, gelişmiş, üretkenliği arttıran teknolojiye geçişi gerektirir. Emek-teorik öncülleregerek yok. Artan değişim değerinin artan üretimi gerektirmesi, dolayısıyla üretimde kullanı-lan araçların geliştirilmesini talep etmesi yeter.

229

... bütün kapitalist üretimin amacı kullanım değeri değd, deği-şim değeridir. Dolandırıcılık bir tarafa bırakılırsa, değişim de-ğerini arttırmanın üretimi arttırmanın dışında hiçbir yolu yok-tur. Üretimi arttırmak için, üretken güçleri geliştirmek gere-

, kir... Daha fazla mal üretmek, asla burjuva üretimin amacı de-ğüdir. Aksine, onun amacı daha fazla değişim değeri üretmek-tir. Kendisine rağmen üretken güçlerin ve malların gerçek ge-nişlemesine neden olur."'

Ö l d l i i k l d ğ i ö ü l k

meyenlerin yaşaması için, üretenlerin kendi gereksinmelerindenfazla kuüanım değeri üretmeleri gerekir: Zahmet çekmeyen sınıfıngeçimi iÇin bir artık olmalı. Dolayısıyla, üretken güç bir artık ya-ratmayacak kadar düşük olduğunda sınıflar dışlanır.

Bir miktar artık olduğu sürece sınıflı toplum olasıdır, fakat artık küçükse, o toplum henüz bir kapitalist sınıflı toplum olamaz: İşteikinci çıkarım. Peki, üretken gelişmenin ikinci evresinde niçin sı-nıfların olması gerekiyor? Sonı, altbölüm (7) de açıklanıyor.

Yeni üretken güçlerin sürekti kuüanıma sokulması ve böylece

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 116/201

Öyleyse, tam da egemenlerinin kulanım değerine göreü olarak 

ilgi göstermediği ekonomi, diğer sınıflı toplumlardan daha fazlakuüanım değeri ve daha fazla kullanım değeri üretme kapasitesiüretir/1'

Şu sonuca varıyoruz: Kapitalist ekonoriük yapı ve sınıflı yapı-lar arasında yalnızca kapitalist yapı, üretken gücün sürekli geliş-mesine itilim verir/"

(4) Dört Çağ 

Alt-evreleri ve geçiş biçimlerini saymazsak, "toplumun ekono-mik oluşumunda" üretken gücün ayn gelişim düzeylerine karşılık 

gelen dört çağı ayırt edebiliriz:TABLO: 4

Ekonomik Yapının Biçimi

1. Sınıf öncesi toplum

2. Kapitalist suııf öncesi toplum

3. Kapitalist toplum

4. Sınıf sonrası toplum

Üretken Gelişme Düzeyi

artık yok 

biraz1 artık, fakat 3'ten daha az.

az çok yüksek artık, fakat 4'ten daha azkütlesel artık 

Birinci çıkanm açıktır. Marksçı tanıma göre sınıflı bir toplum,üretenlerden ve üretmeyenlerden oluşan iki gruba bölünür. Üret-

"*- Grundrisse (Berlin), s. 804.Bu "paradoks" XI. bölümde açıklanıyor.Daha fazlası için bkz. Grundrisse, s. 224, 234-235, 341, 770; Grundrisse (Berlin), s.

890; Theories of Surplus Value, C. I, s. 270, 282.

128

Yeni üretken güçlerin sürekti kuüanıma sokulması ve böylece

düzenli kapitalist yatının için zorunlu olan az çok yüksek artık bundan sonra gelir. "Diğer herhangi bir üretim tarzı" gibi, [kapita-lizm de] verili bir toplumsal üretken güçler düzeyini ve tarihselönkoşulu olarak bunların gelişme biçimlerini gerektirir"® ve gör-düğümüz gibi bu, çözülen feodalizm ve feodalizm-sonrası geçiştoplumunda küçük ölçekli sanayinin ve tarımın onlan getirdiği dü-zeydir. Küçük üretim, kendi başına ilerleme yeteneğinde olmayandaha fazla üretken ilerlemenin koşuUaruu yaratır. O zaman, geliş-me devam edecekse kapitalizm zorunludur ve kapitalizmin doğuşnedeni, Manc der, budur.

Tek başına kapitalizm, 3. üretkenlik düzeyinde gelişmeyi derle-tebiliyorsa, bundan sosyalizmin yapamayacağı sonucu çıkar. Sos-yalizmin üretkenlik önkoşulu, yaşamın, zamanın ve enerjinin bü-yük bir kısmım zevk almadan zorunlu amaçların araçlarım üretme-ye ayırmayı artık doğru olmaktan çıkaracak kadar büyük, kütleselartıktır. Kapitalizmin misyonu, kendisini yıkıp sosyalizme yol ve-receği bu bo.üuk evresine insanlığı taşımaktır.

Marx, yukarda oluşturulan toplumsal biçimlerin dört parçalıbölünüşünü ve bunlar de üretken gücün ayn gelişme düzeyleri ara-sındaki koşuüü eşleştirmeyi kesinlikle kabul ederdi. Fakat, özellik-le kölelik ve serfliğin en belirgini olduğu büyük bir biçim çeşitlili-ğini kapsayan kapitalist-öncesi sınıflı toplumda olmak üzere, Tab-lo: 4'te verilenlerden daha ince yapısal ayrımlar yapardı. Yine de,

Manc, hangi  kapitalist-öncesi sınıf yapısının mevcut olduğunun

 Kapital, C. 3. s. 770.

231

egemen üretken güç düzeyi gereğince açıklanabdeceğini zannedermiydi? Üretken güçteki değişiklikler, kapitalist-öncesi sınıflı top-lumdaki yapısal farklılıkları açıklamazsa, bu durum, sunduğumuzşekliyle tarihsel materyalizmi ne kadar Ciddi sıkıntıya sokar?

Yorumlamayla dgdi soruya yanıt vermek kolay değü. Manc'ınkonuyla ügüi tutumu açık değü; zira, kanıtlar aksine işaret eder.Bir yanda, onu üretken gücün geüşmesine başvurarak Tablo: 4'tegözden geçirilenlerin ötesindeki toplumsal değişimleri açıklamak zorunda bırakan Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı'ya hırslı Ön

lamında, farklı bir üretken güç düzeyine karşdık geldiğini düşüne-mez. Son olarak  Grundrisse'de, Önsöz'de sıralanan bölümlemeler-den çok Tablo: 4'tekine benzer bir tarih dönemseüeştirmesi dener:

Kişisel bağımldık ilişkileri ... ilk toplumsal biçimlerdir ... Nes-nelere bağındık üzerine kurulan kişisel bağımlılık, ikinci büyük biçimdir ... Bireylerin evrensel gelişimine ve toplumsal zengin-likleri olarak kendi komünal, toplumsal üretkenliklerine bağım-lılıklarına dayanan özgür bireysellik, üçüncü evredir. İkinci ev-

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 117/201

zorunda bırakan Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı'ya hırslı Ön-

söz var. Kabaca konuşursak, kölelik ve serflikle nitelenen "antik"ve "feodal" toplum, 1859 tarihü Önsöz'da Ueri sürülen teorinin ör-nekleri arasındadır."' Bu teori anti^ ve feodal tarzların ayrı ayn eü-kedenmesi dikkate alınırsa, Marx, serflik kölelikten daha yüksek üretken güç gerektirir ve antik dünya, üretken gücü sadece serfli-ğin daha ileriye götürebileceği bir noktaya kadar geliştirirdi veserfliğin üstün gelme nedenim de açıklayan budur şeklindeki tar-tışmalı tezlere bağlıdır.

Diğer yanda, Marx'm başka yerlerde kölelik ve serflik üzerinesayısız belirlemelerinde, Önsöz'ün vaadini karşılayan hiçbir giri-şim görülmez. Önsöz'den oldukça farklı olarak serfliğin genesisi-ne askeri faktörlerin katkısını belirtir42' ve arkaplanın bir parçasıolarak üretken güçlere bir gönderme olmasına karşın, kölelikte bi-linenden daha gelişmiş nitelikte olduklarım iddia etmez.® Bir yer-de kölelik ile serfliğin kökenlerini  birleştirir: îkisi de, üreticüerkendilerinin üretim araçlarıyla birlikte ele geçirildiklerinde doğar.'4'Doğrudan üreticinin ekonomi-dışı zora tabi tutulduğu toplumlarolarak ikisini yapısal bakımdan da birleştirir. "Sınai toplumun tamgelişmiş temeü ile ataerkil koşul arasında, birçok ara evre, sonsuznüanslar" olur dediğinde,'1" her nüansın, tamı tamına Önsöz'ün an-

ıu - Sınıflandırılması güç "Asyatik üretim tarzı"nı tartışmayacağız. Bkz. Shavv'ın aydınlatıcıyaklaşımı, "Productive Forces and Relatioııs of Production," s. 326-335 ve Anderson'ın

kavrama yönelik kusunuz eleştirisi, Lineages of the Absolutist State, s. 462-4%. Alman İ deolojisi, s. 40; Grundrisse, s. 165; Kapital. C. 1, s. 743-746.

'*- Alman İdeolojisi, s. 40.'*- Grundrisse, s. 491.

Grundrisse, s. 193

128

y g y , çre, üçüncünün koşuüanm yaratır.'"

Burada sınıf öncesi toplum, ya atlanmıştır ya da, başlangıçta hi-yerarşik olmayan özgürlük dışı karşılıklı bağlantdar biçimini alan"kişisel bağımlılık ilişküeri" içinde kavranmıştır.

Kapitalist-öncesi sınıf tarihinin "sonsuz nüanslar"ı, ardışıklıkla-rı üretken gücün düzeyinde bir dizi yükseüşi yansıtan üretim ilişki-leri kümeleri olarak teorUeştirilmeye direnirler. Fakat, bizim güçlüteknolojik yorumumuza göre bunun tarihsel materyalizme verdiğizarar, ilk bakışta görünenden daha küçüktür:

1. Kendi başma alındığında ve 2. evredeki varyandann açıkla-malarıyla tamamlanmadığında Tablo: 4, toplumsal gelişmenin sey-ri üe ilgili tözsel tezleri cisimleştirir. Örneğin, her kapitalist-öncesisınıflı toplumun, verili zamanda olası artık sınırlı olduğu için öyleolduğundan, artık az çok yüksek olduğunda ve bu nedenle kapita-lizmin doğduğundan söz etmek küçük bir iddia değü.

2. Tablo: 4'te, ekohomik yapı tipleri, üretken gücün nicelikseldüzeyleriyle bağlantılıdır. 2. evredeki niceliksel düzeyler, ekono-mik yapıda sergüediği değişiklikleri açıklamaz: Geçişler, bir yapıüretken güçleri geüştirdiği sürece varlığını sürdürür ve derlemele-rini daha fazla teşvik edemeyeceği yüksek bir düzeye getirdiğindegider şeklindeki ilkeye uymaz. Fakat, ekonomik yapdann üretkengüçlerin niceliksel karakteristikleri gereğince açıklanmaları, bu. ne-denle dışlanmaz. Kullandabdir türden üretken kolaylıklar üişkileri

kontrol edebilir -niceliksel gelişme düzeyleri kontrol etmese de.

'"-Grundrisse, s. 158.

233

Örneğin, büyük ölçüde aynı üretken güç düzeyinde bulunan farklıtarım toplumları, farklı türden sulamalara gereksinim duymuş ola-bilirler ve bu durum, ekonomik yapıda sergiledikleri farklılıklarıaçıklamaya yardım edebilir.

(5) Kapitalizmin Misyonu ve Kaderi 

Kapitalizm, benzersiz bir şekilde, üretken gücü 2. düzeyin tepe-i d l 4 dü i dibi ti bildiği i i d ğ l ğ

Üretken güçlerin geliştirilmesi kapitalizmin amacı değil, sadecedeğer biriktirme aracı olmasından ve bu aracın "sınırlı amaçla,mevcut sermayenin kendi kendini büyütmesiyle sürekli çatışmaiçine girmesi"nden ötürü, kapitalizmin eğilimi ile maddi ilerlemearasında bir uzaklaşma vardır. Kapitalizmin yapısı, bazen, "tarihselgörev "ini yerine getirmesini engeller. "... üretkenliğin gelişiminiengellediği her seferinde, kendi misyonunun tersine gider" ve bu"ihanet" miktar olarak arttıkça "gittikçe yaşlandığım ve zamanımdoldurduğunu gösterir."

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 118/201

sinden alıp 4. düzeyin dibine getirebildiği için doğar ve varlığım

sürdürür. Bu ilerlemeyi sağlarken, sınıfsız bir toplumun maddi ko-şullarım döşer. 'Toplumsal emeğin üretken güçlerinin geliştirilme-si sermayenin tarihsel görevi ve haklılığıdır. Daha yüksek bir üre-tim taranın koşullarım, farkında olmadan bu şekilde yaratır.""'

Bu koşullar hazır olduğunda, kapitalizm haklılığı artık kalmaz,artık kalıcı değildir. Rasyonelliğim yitirir, insanın daha ileri geliş-mesine bir "engel" haline gelir. 'Toplumsal zenginlikle ve üretimgüçleriyle lonca sistemi, serflik ve kölelikle aynı ilişkiye girer vebir engel olarak kaldırılması gerekli olur."® İnsanoğlu kitlesi içinözgürlüğü türün maddi yeniden üretimiyle bağdaşır duruma getir-miş olmakla "tarihsel yazgısını tamamlamıştır."® Sonra kendisini"salt bir tarihsel zorunluluk olarak," buıjuva ideolojisinin ilan etti-

ği gibi "hiçbir şekilde üretimin mutlak bir zorunluluğu olarak de-ğil, üretken gücün belirli bir tarihsel kalkış noktasından ya da te-melden gelişimi için bir zorunluluk olarak" kendini açığa vurur.(4>

Elbette, sağlıklı döneminde bile kapitalizm, sürtünme ve çırpın-madan muaf bir ilerlemeyi yönetmez. Kapitalist rasyonalite ileüretken rasyonalitenin çakışması, eksiklidir: Kârlı olmadıkçaemek-tasarruf mekanizmaları uygulanmaz; genel ileriye hareketdurgunluk ve israf dönemleriyle lekelidir. Fakat, çarpılmalar veyalpalamalar, kapitalizmin, kendi zamanında üretken gelişmeninen iyi reçetesi olması olgusunu ortadan kaldırmaz.

'"- Kapital, C. 3. s. 229 ve bkz. Theories ofSurplus Value, C. 2. s. 405.Grundrisse, s. 749.

m- Grundrisse, s. 325.Grundrisse, s. 831-832. Bu metinle ilgili daha fazla tartışma için bkz. "Mam's Dialectic

of Labour," s. 254

234

ğ g

"Belli bir nokta"da, sosyalist bir toplum kurmaya yeterli bol-lukta üretkenliğe ulaşılır ve kapitalist deprasyon daha da şiddetlen-meye başlar. O zaman,

toplumun üretken gelişmesi ile üretim ilişkileri arasında kendi-ni keskin çelişkilerle, krizlerle ve kasılmalarla gösteren giderek artan bir bağdaşmazlık [söz konusudur]. Sermayeye dışsal iliş-kilerle değil, onun kendini koruma koşulu olarak sermayeninşiddetli parçalanması, çekilip daha yüksek bir toplumsal üretimdurumuna yol açması yönünde sermayeye verilen öğüdün ençarpıcı biçimidir.

-Doğal olarak öğüde uymaz ve proleter devrimle görevden alın-

ması gerekir. "İnsan faaliyetinin aldığı son kölelik biçimi, bir yan-da ücretli emek diğer yanda sermaye, bir deri gibi soyulup atılır."®

Sosyalizm olanaklı olduktan sonra, kapitalizmin haklılığının ar-tık kalmadığım, artık kalıcı olmadığım söyledik. Sosyalizm olabi-lirliğinin kapitalizmin haklılığını ortadan kaldırmasının nedeniaçıktır. Peki, kapitalizmin sosyalizme geçişe izin veren bir tekno-lojiyi yaratmış olduğu zaman, neden onun özellikle şiddetli krizle-re maruz kaldığı zamandır? Yanıt şu değildir: Kapitalizm ne kadarçok zayıfsa sosyalist devrim o kadar çok gerçekleşebilirdir ve kriz-leri en derin olduğu zamanlar kapitalizmin zayıflığının en büyük 

 Kapital, C. 3, s. 232.

'*- Grundrisse, s. 749.

235

e

olduğu zamandır. Zira, kendi başına zayıf bir kapitalizmin olanaklıkıldığı şey, sosyalizmin inşası değil, kapitalist sistemin potansiyel olarak tersine çevrilebilir yıkımıdır: Anü-kapitalist devrim vaktin-den önce olabilir ve bu nedenle sosyalist amacım başaramayabdir.

 Başarılı bir devrimi olanaklı kılan, yeteri ölçüde gelişmiş üretkengüçlerdir. Sorun, gelişmiş üretken güçlere ulaşmanın neden kapita-list sistemin işleyişindeki sert "çelişki" ve "kasılmalar'la çakıştığı-dır.

kötüleşmeleri nedeniyle değd), sosyalizmin gerçekleşebilirliği degiderek artar. De facto, son depresyonun çevrimde bir tıkanmanınolduğu zaman gerçekleşmesi ve güçlerin sosyalist bir yapıyı kabuletmeye hazır olması ve proletaryanın yeterli bilinç ve örgüdülükteolması dışında,® ekonomik olaraik tescd edilmiş hiçbir nihayi yıkı-lış yoktur. Dolayısıyla, yıkdış kavramı halledddikten sonra, kapita-lizmin en kötü krizi gerçekleştiğinde kararlı bir sosyalist toplumkurmaya yeterli üretkenliğin hazır bulunması olgusundan anlaşd-mayacak bir yan yoktur

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 119/201

Mani'm kapitalist kriz öğretisinin yorumu, burada haüedüeme-

yecek tartışmalı bir konudur. Fakat, sorumuza yanıtı gözeterek Marx'ın bir "yıkdış" teorisyeni olduğunu varsayarak başlayalım.Yıkılış teorileri farklı versiyonlarda olurlar,1fakat biz şöyle birinikastediyoruz: Eğer  kapitalizm devam ediyorsa, o zaman belli birnoktada,-salt ekonomik nedenlerle, kalıcı bir duraklama noktasınagelir: Çevrimin eskisi gibi devam etmesi ekonomik olarak olanak-sız olur ve yinelenen hiçbir "carüanma"nın izlemediği son kez bü-yük bir "çöküş" olur. (Kapitalizmin, varlığını sürdürürse yaşayaca-ğı nihayi krize düşmeden önce gidebüeceği kabul ediliyor). Böylebir teori, sorumuza yanıt vermeyi kolaylaştırmaz. Zira, şimdi deşunu sormak zorundayız: Sosyalizmi gerçekleşebilir kılmaya ye-

terli üretkenliğin son krizden önce birikmesini sağlayan nedir? Ka-pitalizmin yıkılışını garanti eden yasalarla ona tanınan zaman mik-tan, neden gerekli üretken gücü üretmeye yeterli olsun?

Bize göre Manc bir yıkdış teorisyeni değddi; kapitalizm bir keztam biçimlendikten soma, maruz kaldığı her krizin kendisindenönceki krizlerden daha kötü olacağını savunuyordu.® Fakat güçler,kendilerinin durağanlaştığı krizleri de kapsayan dönemler içindeilerler. Bu nedenle, verili bir krizden önce, daha önceki krizlerdenönce olduğundan daha güçlüdürler. Demek ki, bir kriz ne kadarçok şiddetliyse, derlemesini engellediği güçler o kadar çok geliş-miştir. Dolayısıyla, krizler gittikçe daha kötüleştikçe (fakat gittikçe

İyi bir açıklama için bkz. Sweezy, The Theory of Capitalist Development, XI. ve XII.

bölümler.Bkz. Hovvard ve King, The Poiilical Economy ofUarx, s. 220-221.

128 236 

mayacak bir yan yoktur.

(6) Sosyalizmin Önkoşulları

Bir bütün olarak insanoğlunun özgürlüğü özgürlük karşıtınatercih etmesi banal fakat önemli bir hakikattir. Tarihin, insanoğlukitlesinin alışılmış koşulu olan esarete karşı bu kadar çok sınıf mü-cadelesi kaydetmesinin nedenini kısmen bu açıklar. Kendileri içinve başkalan için çalışmaya zorlanddar, kendi yeteneklerini geliş-tirme fırsatım fazla bulmaddar. Egemen bir sınıfa tabilikleriyle öz-gür olmayan bu insanlar, "kendi başına bir amaç olan" ve gelecek-te serpilip gelişmesi planlanan "insan enerjisinin gelişimi"nden de

dışlandılar.® Sınıflara bölünmüş toplum tarihinde bazı özgürlüklerkazanılmıştır; fakat sadece "mevcut üretken güçler tarafından ...dayatıldığı ve izin verildiği ölçüde."® Özgürlüğün genişlemesi, da-ha fazla geüşmeleri özgürlüğü genişletmeksizin olanaklı olmadığızaman üretken güçler tarafından dayatılır, fakat genişleme mevcutdüzeylerinin izin verdiğinden daha büyük olamaz.

Serbest zaman, ayncalıkh insanların özel malı olmuştur ve yük-sek kültür, egemen sınıfın muhitinde geüşip serpilmiştir. 2. ve 3.üretkenlik dezeylerinde uygarlık, ancak köklü eşitsizlik sürdürü-lürse üerleyebilir:

'"- Üçüncü koşul bütünüyle bağımsız değil. Kapitalizmin bozuklukları ve liretken güçleringelişimi proletaryanın militanlığına itilim verir.'»- Kapital, C. 3, s. 720.'*- Alman İdeolojisi, s. 475.

Çalışan sınıfın sadece bir destek temeli olarak işlev gördüğü sı-nıfın içinde insan kapasitelerinin özgürce gelişebilmesi için,emek kitlesinin kendi gereksinmelerinin kölesi olması ve kendizamanının efendisi olmaması zorunludur. Çalışan sınıf, diğersınıfın taplumsal gelişmeyi temsil edebilmesi için, gelişme yok-sunluğunu temsil eder.(,)

Üreticiler, "destek temeli"dirler. Kendileri gelişmemiş olan üre-ticiler boş zamahlı bir sınıfın çevresinde insan ruhunun çiçeklen

"mevcut kapitalist toplumda, işçileri bu toplumsal musibeti kaldır-maya zorlayan ve olanak tanıyan maddi vb koşullan da sonundayaratmıştır.""' Kapitalizmin üretken başansı, bizzat üreticilerin uy-garlığa katılmalarına izin veren bir artık yaratmaktır. Üretken güç-lerin geçmiş gelişimi, sosyalizmi olanaklı, gelecekteki gelişmeleriise zorunlu kılar.

"Kapitalist üretim, genel olarak emeğin üretken güçlerini yete-rince yüksek bir düzeye zaten geüştirmemiş"se,® hiçbir sosyalistdevrim başardı olmaz "Dolaysız sonuçlan ne olursa olsun zama-

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 120/201

ticiler, boş zamahlı bir sınıfın çevresinde insan ruhunun çiçeklen-

meşini olanaklı lalan maddi bir artık yaratır. Zira, sınıflı bir toplu-mun kültürel üretimi, sınıf bağlantılarıyla sınırlı olsa da, en yüksek insan yeteneklerinin bir ifadesi olarak kalır.® Tarihi sanat ve dü-şünce eserleri, tek değerleri sınıf egemenliğini sürdürmeye yardımetmek olan bir ideolojik araçlar kümesi değildir ve proletarya gele-neksel kültürü kovmaz. Her bireyin,

tarihsel olarak miras alınan kültürde -bilim, sanat, karşılıklıilişki biçimleri- gerçekten korunmaya değer olanı sadece koru-makla yetinmeyip, egemen sınıfın bir tekeli olmaktan çıkarıpbütün toplumun ortak mülkiyetine çevirmek ve daha da geliştir-mek için yeterli boş zamana® sahip olacağı bir gelecekte male-

dilip yaygınlaştırılır.

Burjuva çağda, kültürün muhafızlığını kapitalist sınıf üstlenirve Marx, buna uygun olarak, sermaye ile uygarlık arasında bellibir kaynaşmanın bulunduğunu kabul etmeye hazırdır.'4' Fakat kapi-talist gelişme, kültürel demokrasinin temellerini de atar. "Emek toplumsal olarak geliştiği ve bu nedenle zenginliğin ve kültürünbir kaynağı haline geldiği oranda, işçiler arasında yoksulluk ve se-falet, işçi olmayanlar arasında zenginlik ve kültür gelişir;" fakat

"'- Theories ofSurplus Value, Kautsky baskısı. Stuttgart, 1905, C. 3, s. 111-112; aktaran A.

L. Hanis, "Utopian Elements in Manı's Thought." s. 88 içinde.•»- Bkz. Theories ofSurplus Value. C. 1, s. 285't e "özgür nıhsal UretinTe önemli bir gön-

derme.

Engels, "Konul Sorunu" Seçme Yapıtlar, C. 2, çv. Sevim Belli vd„ Sol Yayınlan, 1977,

s. 373 içinde.

Bkz. Grundrisse, s. 634.

238

devrim başardı olmaz. Dolaysız sonuçlan ne olursa olsun zama-

nından önce devrim girişimleri, kapitalist toplumun restorasyonuy-la sonuçlanacaktır. "Mutlak bir şekilde gerekli" kütlesel üretkenlik "pratik öncülü" olmadan, "kıtlık" sadece "genelleştirilmiş" olur.Egemen sınıfa boyun eğdirilebilir, .fakat bunun sonucunda ortayaçıkan "sefalet" içinde, çalışan niifus sosyalist bir uluslar topluluğukuramaz. "İhtiyaçlar için bir mücadele" boy verecek ve "bütün es-ki kirli işler, zorunlu olarak yeniden üretilecektir."®

Gelişmiş bir teknolojinin sosyalist başarının özsel bir önkoşuluolduğuna inanan Marx, göreli kıtlık ve sınai olgunlaşmamıştık te-melinde "sosyalizm inşa etme" girişimleri konusunda kötümserolurdu. Fakat, yüksek teknolojinin sosyalizm için sadece zorunludeğil yeterli de olduğunu ve kapitalizmin bu teknolojiyi kesinlikleyaratacağım düşündüğü için, sonal tutumu iyimser olurdu.

Bu yüzydda toplumlar, kendi üretken güçleri Manc'ın zorunluilan ettiğinden geri olduğu bir sırada kapitalizmin pençesindenkurtuldular. Fakat bunun, Manc'ın tutumunun kötümser yanım çü-rütüğü açık değil. Zira, hem insani bakımdan hem de "dar ekono-mik" bakış açısından önemli yanlanyla kapitalizme üstün ekono-miler kurmalarına karşın, bu toplumların sosyalizmi başanp başar-

"'- Gotha ve Erfurt Programlarının Eleştirisi, çv. M. Kabagil, Sol Yayımlan, 3. baskı, 1989,

'*- Theories ofSurplus Value, C. 2, s. 580.'*- Alman İdeolojisi, s. 57. Man, ileri ekonomileri de içine alan geni} bir devrimci dönü-şüm bağlamında gerçekleşmesi koşuluyla, verili bir ülkede düşük bir üretken temel üzerindesosyalist devrime izin verir. Bu dunım, burada tartışılmayacak olan, Bolşeviklerin yoldansapıp sapmadık!an sorununu karmaşıklaştınr.

239

madıklan, ilk elde tartışmalıdır. Dahası, bu toplumlar, karakteristik olarak başka yerlerde geliştirilmiş daha deri teknolojiyi alıyorlarve bu nedenle, gerçekten sosyalist olduklan kabul edilse bde, kö-tümser tezin karşı örnekleri olarak nitelenemezler. Marx'ı kesinlik-le çürütecek şey, üretiminin ana gövdesi tarımsal kalan kuşkudanuzak sosyalist bir toplumdur.

Mara'ın zamanından bu yana biriken deneyim, yeni umutlan veendişeleri haklı kılıyor. Şimdi, onun iyimser olduğu yerde daha azumutlu, kötümser olduğu yerde daha az umutsuz olabiliyoruz.

laşmak neden olanaklı olmadı? Bu bölümün geriye kalan kısmı busorunun tartışılmasıyla dgilidir. Şunu bilmek istiyoruz: Neden

(k) üretken gelişmeyi 4. evreye getirmek için sınıfsal baskı ge-reklidir.

Üretken güçlerin geüşmesi üzerindeki etkisinden tamamen aynolarak 2. ve 3. üretken evrelerde sınıfsal baskı zorunluysa; bu dö-nemdeki sınıfsal baskı, özellikle, (k)'run söylediği gibi sadeceüretken ilerleme için değü, bizzat toplumsal düzenin kendisi için

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 121/201

umutlu, kötümser olduğu yerde daha az umutsuz olabiliyoruz.

Mani'm kaçınılmaz olduğunu düşünür gibi göründüğü gezegeninkaynaklarının astronomik üretkenliğe izin vereceğinden artık eminolamıyoruz; fakat böyle bir üretkenliğin insanın bir kurtuluş koşu-lu olduğu aşikar olmaktan uzaktır.®

(7) Sınıflar Niçin Zorunludur?

Mam, üretken gelişmenin 3. evresinde sosyalist denemenin ba-şarasızhğa mahkum olduğunu düşündüğüne göre, üretken gücün 4.düzeye gelişimini sosyalizmin yönetemediğini savunuyor olmalı:Bu, sınıflı toplumun yerine getireceği bir görevdir.® "Üretken güç-

lerin bu gelişimini ve artı emeği elde etmek için, kâr eden sınıfla-rın ve çöken sınıfların var olmalan zorunluydu."® Sosyalizminmaddi temelini kurmak için, kapitalizm tarafından tamamlananuzun bir smıf eşitsizliği sıkıntısı gerekir ("Antagonizm yoksa, der-leme de yok""").

Peki niçin böyledir? Bir sınıf diğerini baskı altına almadan, or-tak bir zahmet toplumunda üretken güçleri geliştirme yükünü pay-

<"_ Daha fazlası için bkz. XI. böl üm, altbölüm (9).

•»- Burada ileri sürülenler, sosyalizmin/komünizmin, birincisinin ikincisinin temelini hazır-

ladığı iki evresinin (Marx'ın "komünizmin" "daha geri" ve "daha yüksek" evreleri dediği ve

daha sonra "sosyalizm" ve "komünizm" olarak yeniden şekillendirilen) bulunduğunu yadsı-mak olarak anlaşılmamalı. 4. üretkenlik düzeyi, daha geri evre başlamadan önce ulaşılması

gereken düzeydir.a- Felsefenin Sefaleti, s. 89.

Felsefenin Sefaleti, s. 56.

128

de zorunluysa, o zaman (k) bir sonuç olarak ortaya çıkar; çünkü,minimum bir toplumsal düzen olmadan üretken derleme olanak-sızdır. Dolayısıyla, (m^nin doğruluğunu kanıtlayan ne olursa ol-sun (bir fark varsa o da), (k)'rnn bir açıklamasını oluşturacağıdır:

(m) üretken gelişmenin 2. ve 3. evresinde sınıfsal baskı toplum-sal düzen için zorunludur.

Daha üeri gitmeden, (k) ve (m)'deki iki ifadenin, "sınıfsal bas-kı" ve "zorunludur" ifadelerinin açıklanması gerekir.

Sınıfsal baskı üe sınıfsal bölünmeyi  birbirinden ayırt edelim.Sınıfsal bölünmeyi elde etmek için, toplumun üretenler ve üretme-yenler olarak bölünmesi yeterüdir. Böyle tanımlanan sınıfsal bö-

lünme, bir grubun diğerine tabiliğinin olmamasıyla mantıksal ola-rak bağdaşır. Diğer yanda sınıfsal baskı ise, üreticüerin üretici ol-mayanlara bağındı olduğu antagonistüc bir ilişkiyi gerektirir. (Butanımlamalar, sadece tartışmayı geliştirmek amacıyla sunuluyor),

"Zorunludur":-Burada kuüanddığı şekliyle ifade, (k) ve (m)'de-ki derleme ve düzen bakımından sınıfsal baskının işlevselliğiniifade eder. X, y'nin kaçındmaz bir sonucu ve bu anlamda onun içinzorunlu olabilir; fakat (k) ve (m)'de "zorunlu" bu şeküde kullanıl-maz. Bu bağlamda, y için zorunluysa, y'yi meydana getirmeyehizmet eder ve bu hizmet olmaksızın y olanaksızdır. Motonı çalış-madıkça bir buharlı gemi hareket etmez ve o da bir dümen suyu

yaratmadan hareket etmez. "Zorunlu" sözcüğünün bu kulanımındasadece birinci koşul, geminin hareketi için zorunludur.(k) ve (m) ile ilgili bu açıklamalar ışığında, Mani'm birinciye

241

bağlı olduğu açıktır; fakat ikinciyle ilgili görüşleri konuşunda fazlakanıt yok.

Bundan sonrasına, Freud'ün düşüncesine uzanan (m)'nın sa-vunma-artı-açıklanmasını inşa ederek başlıyoruz. Sonra, (m)'yi ge-rektirmeyen ve Engels'ten alınan farklı bir sınıf anlatımını sunuyo-ruz. Ondan sonra, (m)'nin, dolayısla (m)'nin Freudçü anlatımınındoğruluğundan kuşkulanmanın nedenlerini açıklıyoruz, (m)'denvazgeçmeye karar veriyor ve (m)'ye dayanmayan bir (k) açıklama-

de, çalışanlar ile çalışmayıp başkalarının çalışmasını sağlama alan-lar arasında bir ayrım zorunludur.

(m) lehine bu Savın, zorunluluğunu (m)'nin ileri sürdüğü ilişki-nin, salt sınıfsal bölünme ilişkisi değil, sınıfsal baskı ilişkisi olmasıgereğim karşıladığına dikkat edin. Zira, üretmeyen grup üreticileridenetleyip zaptetmeli ve dolayısıyla yönetmelidir. Sınıfsal bölün-menin başka işlevleri de bulunduğuna dair anlatımla bağdaşmasınakarşın, Freudçü anlatımda sınıfsal baskı zorunlu olduğu için sınıf-sal bölünmenin zorunlu olduğu söylenebilir.

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 122/201

sı sunuyoruz.(m) lehine aşağıdaki sava benzer bir şey bazı post-Freudian

Marksistleri cezbetmiştir. Sav, 4. evrenin altodaki bütün üretkendüzeylerin kıtlık düzeyleri olması olgusuyla başlar. 4 öncesi top-lum, üyelerinin (en azından) büyük bir kitlesinin özlem ve ihtiyaç-ları yadsınırsa kendini yeniden üretebilir. Emek süreci, maddi ne-denlerden ötürü, nitelik olarak zahmetli, nitelik olarak uzundur.Çok az asli ödül yaratır ve görünenin ötesindeki güdüler dışındahiçkimse sürece katılmaz. "Sermaye, [işçiyi] çalıştırmadan onaödeme yapmaya istekli olsaydı, memnuniyetle pazarlığa girerdi"*"ve proleter-öncesi emekçiler de benzer teklifleri memnuniyetle ka-bul ederlerdi. O halde emek, sürekli acı veren bir doyum erteleme-

yi emekçilere tarihsel olarak dayatmıştır ve insanlar, bütünsel çı-karları öyle gerektirdiği zaman bile, sürekli acı veren bir doyumertelemeyi kolayca kabul etmeyecek şekilde oluşmuşlardır:

Kısaca belirtirsek, uygarlık düzenlemelerinin sadece belli birzor derecesiyle sürdürülebilir olması olgusundan sorumlu yay-gın iki insan karakteristiği vardır -yani, insanların çalışmadankendiliğinden hoşlanmaması ve tutku lan karşısında hiçbir savınişe yaramaması.®

Çalışma itici olduğu zaman, insanlar çalışmaya irilmelidirler.Öyleyse, 2. ve 3. üretkenlik düzeylerinde bazı insanlar, diğer in-sanların çalışmasını denetlemesi gerekir. Bu nedenle, bu düzeyler-

Grundrisse, s. 462..

Freud, "The Fırture of an lllusion," s. 7.

242

Sınıfların işleviyle ilgili rakip bir teoriyi de Engels verir. En-gels,

basit el emeğinden yükümlü olan kitleler ile emeği yöneten, ti-careti ve kamusa] işleri yürüten ve daha somaki bir evrede sa-nat ve bilimle uğraşan az sayıda ayncalıkh kişi arasında

ayrım yapar. Fakat bu "büyük işbölümü"nün temeli, Freudçüanlatımda olduğu gibi, toplumsal denetim sonınu değildir. Aksine:

Gerçekten çalışan nüfus, kendisine toplumun ortak işlerine-emeğin yönetilmesi, devlet işleri, hukuksal meseleler, bilim,sanat vb- bakacak kadar zaman kalmayacak kadar kendi zorun-lu emeğiyle uğraşmak zorunda kaldığı sürece, bu işleri idare et-mek için fiili çalışmadan muaf özel bir sınıfın sürekli var olma-sı gerekir.®

Bir Engels eleştirmeni şunu kabul edebilir: Kıtlık, doğrudandoğruya maddi nedenlerden ötürii, en azından insanların çoğunlu-

 ğunun üretici olmasını sağlar. Fakat, neden herkes değil de sadecebir çoğunluğun üretmesi gerekir diye sorabilir: Sınıfsal bölünmeniçin zorunludur? "Gerçekten çalışan nüfus'ün çizelgesi, neden,toplumun ortak işleri"ne katılmalarına zaman buakmayacak şe-

kilde oldu? Her kesin çalışması, her birinin fiilen yaptığından birbakıma daha az çalışması ve çalışmanın herkese yayılmasıyla her

üreticin kazandığı zamanın kolektif öz-yönetime ayrılması neden

'"- Anti-Dühring, çv. Kenan Soma, Sol Yayınlan, 2. baskı, 1977, s. 298-299.

243

olanaklı değildi? Sınıfsal bölünme gereğini ortadan kaldıran bir ro-tasyon sitemi niçin olanaklı olmadı?0'

Engels, bu sorulara yanıt vermez; fakat kendi payına yanıtlama-sı zor da değil. Eleştirmenin önerisi, gerçekte mantıklı değü. Yö-netsel görevler belü bir eğitimi ve günlük işlerden uzak durmayıgerektirir; çalışmadan arta kalan zaman miktarı henüz çok sınırlıolduğu için, ikisini de kideler yapamaz. Rotasyon fikri de, serbestzaman kuüanımındaki açık "ölçek ekonomderi"ni gözardı eder.

Engels, sınıfsal bölünme zorunluluğunun iyi bir anlatımını ver-

(m)'ye, dolayısıyla (m) lehine Freudçü sava iki itirazı tartışaca-ğız. Birinci itiraz, (m)'nin Marksist bir savunucusunun kabul et-mekle yükümlü olduğu öncüüere dayanır. İkinci itiraz, Marksizmlebağlantılı değü. Birinci itiraza karşı durulabilir; fakat ikincisi ka-rarlı görünüyor.

2. ve 3. evrelerde olanaklı sınırlı artık nedeniyle bu evrelerdesınıflar gerekliyse -zorunlulukları lehine Freuçü savm başlangıcıbuydu-, hiç artığın olmadığı 1. evrede sınıfsız toplum nasıl müm-kün oldp? (m), üretken güçlerin en düşük gelişme düzeyinde ilkelk ü i i h ki i ti i l M k i ü d l bi

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 123/201

g , ğ y

miştir. Peki, yöneticder, zorunlu olarak ayn bir grup olsalar da, ne-den halk denetimine tabi tutulamadılar? Freudcü görüşte bunundışlanmasının nedeni açıktır; fakat Engels sınıfsal baskıyı nasılaçıklıyor?

Bunu açıklamaya girişir ve açıklaması, (m) önermelini destek-lemez. Zira, üreticUerin başkalarına bağımlılığını kaçınılmaz gös-terirken, bunun yerine getirdiği hiçbir işlevi belirtmez. Sınıf yapı-sını amaç itibariyle ab initio baskıcı olarak yorumlayan Freudçüanlatıma karşıt olarak Engels, sadece yönetici tabaka kendi konu-munu "kendi çıkarına, çalışan kitlelere giderek daha fazla emek yükü dayatmak için" kullandığında ve bu nedenle, durumun öyleolduğunu görür.0' Engels 'te boyun eğdirme, sınıfsal bölünmeninrasyonatitesi değil, sonucudur: "Sınıflara bölünmenin temelinde,işbölümü yasası ya t a r . O zaman, bir sınıfın başka bir sınıf tara-fından baskı altına alınması, teknik olarak zorunlu farklılaşmaylabağlantılı kaçınılmaz bir maliyet olur. (m)'nin söylediği gibi, ken-disi topluma bir katkıda bulunmaz.

Şimdi, her şeye rağmen, (m)'nin doğru olup olmadığını sorma-mız gerekir. Sınıfsal baskı, 2. ve 3. üretkenlik düzeylerinde top-lumsal yapılan gerçekten de karakterize etmiştir; peki toplumsaldüzen için gerekli miydi?

'"- Freudçü görüşte, rotasyon psikolojik kısıtlamalarla çatışırdı. Üreticilerin bağımlı durum-da tutulması gerekir ve boyun eğdiren ile boyun eğdirilelim zihniyeti bir tek kişide birleşti-

rilemez.m- Anti-Dühring, s. 299.

**-- Anti-Dühring, s. 445.

244

komünizmin hakimiyetini onaylayan Marksizme nasü uydurulabi-l i r ?

Manc'ın ilkel komünist insan tarifi sorunu çözer:

... eski toplumsal üretim organizmalan ... ya ilkel kabüe toplu-luğu içinde birleştiği ahbaplanyla göbek bağım henüz kesip at-mamış birey olarak insanın olgunlaşmamış gelişmesi, ya dadoğrudan tabiyet ilişkileri üzerinde kurulur.'"

Bu betimlemede ilkel insanlar, ayn çıkarlan bulunan bireylerolarak kendüerinin bilincinden yoksundurlar ve bu nedenle, top-lumsal düzeni tehdit edecek şelrilde bireysel arzuların peşinde koş-ma eğiliminde değüdirler. Bir grubu bastırma gereği henüz ortaya

çıkmamıştır. Aynı düşünceyi farklı bir şeküde belirtirsek: Toplu-luk, bir egemen sınıf olmaksızın kaba bir totaliterianizmie kendiüyelerini şuurlar ve bastırır. En başta iç ticarete ititim veren kabtie-ler arası ticaretle bireyselleşme başladığı zaman, sınıflar sadecemaddi olarak olanaklı olmakla kalmaz -ticaretle bağlantdı artık nedeniyle- toplumsal düzen bakımından zorunlu da olur. "Göbek bağı" psikolojisi, sınıfsal baskıyı gereksizleştirir. Bu psikoloji aşü-dıktan sonra, "doğrudan [yani, pazarla dolayımlanmamış] tabiyetiüşküeri" üstün gelir ve 2. toplumsal evre başlar. O halde, Manc'mbetimlediği şekliyle ilkel komünizm, 2. ve 3. evrelerdeki sınıfsal

"'- Kapital, C. I, s. 94-95.

245

baskı zohınluluğuyla ve bu zorunluluğun Freudçü açıklamasıylabağdaşır."'

(m)'ye karşı daha önemli bir sava geliyoruz. Sav şöyledir: Ka-pitalizm öıı^esi tarihin uzun aralıklarında, üreticiler kümesi içindebazen büyük bir bölümü oluşturan kendi kendini yöneten köylülerve artizanlar olmuştur. Sınıflı toplumlarda çalışırlar; fakat, devletinya da yerel kodamanların topladığı düzenli ya da düzensiz vergileryoluyla sömüriilürler. Maruz kaldıkları baskının doğası, egemensınıfı, üreticilerin emeklerine onların kendi başlarına başaramadığı

evresine getirmek, sosyalizmin başlayabileceği küüesel artığı ya-ratmak için sınıf baskısının gerekli olduğu önermesi lehineManc'ta hangi Savlan bulabiliriz?

Kapitalist olmayan sınıflı toplumun bu kadar büyük" bir artık yaratmayacağı daha önce ileri sürüldü. Bu nedenle (k), kapitalist sınıflı toplumun sosyalizmden önce gelmesi gerektiğini ima eder.Marx, sadece "kapitalistin işçi üzerindeki egemenliği"yle, der,

tek başına özgür insan toplumunun maddi temelini oluşturabi-len toplumsal emeğin acımasız üretken güçleri ... çoğunluğun

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 124/201

bir disiplin veren sınıf gibi sunmayı güçleştirir. Yazgıları çalışmak olanlar ertelenen doyum sorunuyla karşdaşırlarsa, bu üreticilerinsorunu egemen sınıfların yardımı olmadan çözeceklerini kabul et-mek gerekir. Dikkat çeker ölçüde bireyselleşmişlerdir: "Göbek ba-ğıyla" topluluğa bağlı olduklarını söyleyemeyiz.

Tersine: Tarihsel köylülükteki bireyselleşme, ya da topluluksalbağlantı yokluğu, bir ölçüde, otoriteye tabiyet ölçüsüyle ters oran-tılı olarak  çeşitlilik gösterir. Dağlık bölgelerdeki kendi kendinebağlı çobanlar, ovadaki daha topluluksal çifçilerden, olasılıkla gü-venlikten ötürü, daha az yabancı denetim altında olmuşlardır.® Al-çak arazilerde çifçilik yağmacılığa daha fazla açıktır ve üretici,gerçek ve Chicago anlamında, beslediği yöneticiden koruma alır.

Sınıf yapısı ile ertelenen doyum sorunları arasında bir bağlantıvarsa, bu, yukarda belirtilen basit bir bağlantı değildir. Yukardaformüle edildiği şekliyle Freudçü (m) savunusu reddedilmelidir,(m) lehine alternatif bir sava da'kalkışmayacağız. Ondan bağımsızolarak (k) lehine bir savunma inşa edilecek.

Marx'ın bolluktan bu yana sınıfsal baskının toplumsal düzeniçin gerekli olduğuna ((m) tezi) inanıp inanmadığıyla ilgili belir-sizliği ifade ettik ve bu iddiadan vazgeçmeye karar verdik, (k) le-hine, (toplumsal düzen için değilse) toplumu üretken gelişmenin 4.

Sınıfların işlevi ile ilgili anlatımı ve ilkel komUnizmin, düzenlenmesi gereken "ortak iş-

ledi bulunduğunu kabul edişi dikkate alındığında, Engels ilkel komünizmle nasıl başa çı-kardı? İşlerin, özel bir sınıfın yürütmesini gerektirmeyecek kadar karmaşık ve geniş olmadı-ğını söylemesi gerekirdi.

'*- Bkz. Kosminsky, Studies in ıhe Agrarian Hisıory ofEngland, s. 144 ve Anderson, Pas-sages From Antiquity, s. 155. Bu noktaya önce Eileen Power işaret etmiştir.

128

p ğ g ç ç ğ ğ

zararına zorla yaratd[acaktır]<l)

Peki, "özel sermaye birikimi", neden "üretken güçlerin ve artıemeğin gelişmesi"nin zorunlu bir koşulu oldu?®

Manc'ın yanıtı, gelişme "çoğunluğun zararına" olmak zorun-daydı şeklindeki varsaymanda verilir. Gerçekten de onların zaran-naydı. "Büyük ölçekli sanayi," kuşku götürmez bir şekilde, bu sa-nayide çalışanlar için baskıcıydı. Dahası Marx, ancak böyle birsertlik rejiminin istenen artığı yaratabileceğine inanıyordu. Hiçbirüretici grubu demokratik süreçle kendisine böyle bir rejim dayat-maz şeklindeki makul kanıyı buna ekleyin, sosyalizm insanlığı kıt-lıktan bolluğa taşımış olamaz sonucu çıkacaktır. "Sermayenin sert

disiplini"® gerekliydi. Kısaca:1. "Büyük ölçekli sanayi"de egemen olana benzer çalışma ko-

şullan, üretken gelişmenin 4. evresine varmak için zorunludur.2. Hiçbir üretici grubu, böylesi koşullan kendi kendine dayat-

maz. Öyleyse,3. Sınıfsal baskı, üretken gelişmenin 4. evresine varmak için

zorunludur ((k) tezi).Sonuç öncüllerle destekleniyor ve 2. öncülü yanlış bulmak güç-

tür. Bu nedenle, savın başansı 1. öncülün hakiki değerine bağlıdır.1 ile ilgili yargı burada geçiştirilmeyecek; fakat, Marx'ın (k) tezinebağlılığında kendini gösterdiğinden emin olabiliriz.

'"- "Results," s. 990.Felsefenin Sefaleti , s. 89.Grundrisse, s. 325

247 

Fakat Marx'ın, kapitalizmin sosyalizmden önce gelmek zorun-da olduğuna inanması için başka nedenleri de vardı. Şimdiye kadarsadece sosyalizmin niceliksel önkoşulunu, kütlesel bir artığı, hesa-ba kattık. Fakat niteliksel önkoşulları da vardır ve bunların da,Marx'a göre, kapitalizm tarafından yaratılması gerekir. Kapitalizmişçi smıfmı kolektifleştirir ve onu kırsal ve zanaatçı "ahmaklı-ğı"mn darkafaldığından kurtarır. İşçi sınıfı içinde bir iç yapışkan-lık ve sofistikasyon yaratır ve bu olmadan, sanayinin demokratik öz-yönetimi güç olurdu. Modern "kolektif emekçi"nin meydana

l i i i k it li t b l l d D h k it li l

- v ı n -

Temel ve Üstyapı, Hak ye Erkler

(1) Üstyapıyı Saptama

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 125/201

gelmesi için kapitalist başlangıç zorunludur. Dahası, kapitalizm al-tında servet yoğunlaşması, üretim araçlarının üreticiler tarafındankolektif maledilmesinin görece kolay başarılması anlamına gelirve sermayeye karşı mücadele, işçi sınıfım kesen bir birliği şekil-lendirir -sosyalizmin siyasal başarısı için istenen bir durum.

Manc'ın düşüncesinde hem niceliksel hem de niteliksel koşullarönemliydi. Sosyalist dönüşüm "kapitalist üretim altında üretkengüçlerin gelişmesinden ve bu gelişmenin meydana geliş biçim vearaçlarından doğar" dediğinde,(,) "biçim ve araçlar"ın emeğin ko-lektifleşmesini kapsadığım, fakat genel olarak üretken güçlerin ge-lişmesinin ayrı bir koşul olarak öne çıkanldığım kestirebiliriz.Emeğin gerekli toplumsallaşmasına ek olarak, Engels'in toplumun

"ortak işleri" dediği şeye tam katılımı olanaklı kılan işgününde birazalma olabilirliği, özseldir.

Bizim sorunumuz, sınıfların neden zorunlu olduğuydu, ya daüretken güçleri 4. düzeye getirmek için neden zorunlu olduklany-dı. Sınıfların nasd olanaklı olduğu sorunu farklıdır. Herhangi tür-den bir artığın elde edilebilir olması durumunda maddi olarak ola-naklıdır. Fakat, başka bakımlardan nasd olanaklı olduklarım da so-rabiliriz: Üreten sınıfa boyun eğdirme nasd başanhr ve sürdürü-lür? Yanıt, bu kitapta geliştirilmeyecek olan bilinç ve üstyapı teori-sinde yatar. Fakat üstyapının Marksçı mimarideki genel konumu,bundan sonraki bölümde araştınhyor.

"•- Kapital. C. 3, s. 235.

128

Ol. Bölüm, ekonomik yapıyı, bir üstyapının üzerinde yükseldi-ği "gerçek temeP'i inceledi. Ekonomik yapının üretim ilişkilerinintoplamı olduğu söylendi ve bunlar, geçici olarak, kişilerin üretkengüçler üzerindeki haklan olarak anlamlandınldı. Haklar dilinin de-ğiştirilmesi gerektiği uyarısında bulunduk ve bu bölümün bir ama-cı da, farklı bir fiili erkler diline neden yol açması gerektiğini venasd yol açabileceğim göstermektir.

Manc, kesin bir üstyapı çizgisi çizmemiştir. İdeolojiyi kapsıyormu? Kapsamadığım varsayacağız; fakat bu karar fazla belirleyiciolmayacak ve üstyapı ile ilgili söylediklerimizin çoğu ideoloji içinde geçerli olacak. Üstyapıyı, en başta hukuksal sistem ve devlet ol-mak üzere, ekonomik olmayan kurumlar kümesi olarak alıyoruz."1

Esas konumuz, devlet olarak devlet değil, hukuk olacak.Klasik ve sonraki Marksizmde iki ayn "üstyapı" tanımı gizli-

dir:

(1) Üstyapı = Bütün ekonomik olmayan kurumlar.

(2) Üstyapı = Nitelikleri ekonomik yapının doğasıyla açıklananekonomik olmayan kurumlar.

Birinci tanımda, özel olarak Marksist terimler yer almaz. İkin-cisi, Marksist teorinin bir kavramı olan ekonomik yapıya gönder-me yaptığı için daha teoriktir.

"'- 1859 tarihli Önsöz'de ilk kez sözü edildiğinde üstyapının "hukuksal ve siyasal" olarak tarif edilmesi ilginçtir.

249

Hangi tanım seçilirse seçilsin, tözşel iddia kabaca şöyledir:

(3) Ekonomik olmayan kurumların niteliği, büyük ölçüde eko-nomik yapının doğasıyla açıklanır.

Tanım (l)'e göre (3) şöyle olur:

(3)1 Üstyapının niteliği, büyük ölçüde ekonomik yapının doğa-sıyla açıklanır.

Tanım (2)' ye göre (3) ş öyle olur:

(2) Hukuksalhk Sorunu

Bu altbölümde, tarihsel materyalizmin karşısına çıkan ve "hu-kuksallık sorunu" denüebil ecek bir güçlüğü çözmeye kalkışacağız.

Sorun: Eğer ekonomik yapı mülkiyet  (ya da sahiplik) dişlilerin-den ibaretse, açıkladığı varsayılan hukuksal üstyapıdan nasd ayırteddebilir?® Zira,

İnsanların mülkiyet ilişküeri, onların hukuksal  ilişküeri alanınaaittir: Mülkiyet, her şeyden önce hukuksal bir kurumdur. Tarih-

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 126/201

(3 )u

Ekonomik olmayan kurumlar, büyük ölçüde üstyapısaldır-lar.

Bazen olduğu gibi, örtük bir şeküde her iki tanım da kullanılır-sa, (1) üe (2)'nin kesişiminden (3)'ü türetmek kolay olduğu için,(3) doğal olarak doğru görünecektir. Fakat, gerçekte (3) doğal ola-rak doğru değildir ve bu nedenle, tanımlardan sadece birini benim-semek gerekir: Terimlerin çokkatlı tanımlanyla teorik zaferler ka-zanılamaz.

Daha teorik ikinci tanımı tercih ediyoruz. Dolayısıyla bize göretözsel iddia (3)"'tür ve tözsel soru da şudur: Ekonomik olmayankurumlar ne ölçüde üstyapısaldırlar? Şu değil: Üstyapı ne kadar

ekonomik olarak açıklabiür? Birinci tanımda büyük bir yanlışlık yok; fakat İkincisi daha elverişli görünüyor. O halde, diyelim ki,birisi güçlü anti-Marksist görüşler savunuyor ve ekonomik olma-1

yan kurumların ekonominin niteliğini hemen hemen hiç yansıtma-dığım düşünüyor. O zaman birinci tanım onu, üstyapı ekonomik temelden büyük ölçüde bağımsızdır demeye zorlar ve bu tuhaf birifade olur, zira o zaman bir üstyapıdan söz etmenin alemi nedir?İkinci tanıma göre ise muhalif, kendi görüşlerine daha uygun ola-rak, ekonomik olmayan kurumların tözsel olarak üstyapısal olduk-larını yadsıyabilir. İkinci tanımın kendine özgü kibarlığı vardır:Tarihsel materyalizm eleştirmenlerinin kendi karşıtlıklarım dahaaçık formüle etmelerine olanak tanır.

128 250

sel görüngüleri anlamanın anahtarı insanların mülkiyet ilişkile-rinde aranması gerekir demek, bu anahtarın hukuk kurumların-da olduğunu söylemek anlamına gelir.®

Ne var İri, Plekhanov'un da kabul ettiği gibi,

Her şeye rağmen hak haktır, ekonomi ekonomidir ve iki kavra-yış birbirine karıştırılmamalıdır.®

Peki, ekonomik yapı hukuksal terimlerle tanımlandığında, nasdbirbirine karıştın lamazlar? Bir eLouominin yapısı, bir sahiplik ya-

' pısı olduğuna (ya da en azından kapsadığına) göre, hukuksal te-rimlerle böyle bir tanımlama zorunlu değü mi?

Tarihsel materyalizm, aşağıdaki dört konuma da görünüşte bağ-lıdır, fakat, üçünden fazlası tutarlı bir şeküde savunulamaz:

(J4) Ekonomik yapı üretim ili şkilerinden ibarettir.

(5) Ekonomik yapı, üstyapıdan ayndır (ve onun açıklayıcısıdır).

(6) Hukuk, üstyapının bir parçasıdır.

(7) Üretim Uişküeri, hukuksal terimlerle (yani, mülkiyet gere-ğince, ya da -Bölüm Hl'te olduğu gibi- üretken güçler üze-rindeki haklar gereğince) tanımlanır.

'"- Soruna yakın zamanlarda yapılan bir gönderme için bkz. Nozick, Anarchy, State and 

Ulopia. s. 273 ve sorunun daha geniş ele alınışı için bkz. Plamenatz, German Mantism, Bö-lüm II, altbölüm I.

Plekhanöv, The Monist View, s. 35.

'*- The Monist View, s. 173.

(5) üzerine yorum; Parantez içindeki ifade, konumlar arasındatutarsızlık yaratmak için oraya konmuyor. Sadece üretim ilişkileri-nin hukuksal ilişkilerden ayn olduğunu değil, hukuksal ilişkderinüretim ilişkderiyle açıklandığım da göstermek için cümleye dahdediliyor.

Tutarlılığı sağlamak için, konumlardan birinden vazgeçilmeli-dir. Üretim ilişkileri ilk tanıtddığında kullandığımız hukuksal te-rimleri elemenin araçlarını sağlayarak (7)'den vazgeçeceğiz. O te-rimleri kullanmak uygundu; fakat özsel değddirler. Hukuksallık sorununu çözme seyri içinde niçin uygun olduklarım belirteceğiz.

r  hakkının içeriğiyle aynıdır diyebiliriz; fakat onun r  hakkına dasahip olduğu sonucunu çıkaramayız. Erklere sahip olmak, bu erk-lerin denk olduğu haklara sahip olmayı gerektirmez; haklara sahipolmak da bu haklara denk erklere sahip olmayı gerektirmez. Sade-ce meşru bir erkin sahipüği, denk olduğu hakkın sahipüğini gerek-tirir ve sadece etkin bir haklan sahipüği kendi dengi erkin sahipü-ğini gerektirir. Denilebilir ki, z yaprtia erki, z yapma hakkınız etkinolduğunda, z yapma hakkına ek olarak sahip olduğunuz şeydir ve zyapma hakkı, z yapma erkiniz meşru olduğunda, z yapma erkine ek olarak sahip olduğunuz şeydir

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 127/201

sorununu çözme seyri içinde niçin uygun olduklarım belirteceğiz.

Bağlantılı iki parçası bulanan sorun, (i) Mani'm üretim ilişkile-rini nitelemesindeki hukuksal terimlerin hukuksal olmayan bir yo-rumunu formüle etmek ve bunu, (ii) mülkiyet ilişkilerini üretimilişkilerinden ayn ve onlar tarafından açıklanan olarak mtarlı birşeküde sunabdecek şekilde yapmaktır.

Çözümümüz şöyle derüyor: Önce, sahipüği haklan kıülanmameselesi olarak sergüiyoruz. Sonra, her sahiplik hakkı için, "uy-gun bir erk" diyeceğimiz şeyi farmüle ediyoruz. Daha sonra, ben-zer şeküde mülkiyet ilişküerine "uygun gelen" üretim ilişkilerinibetimüyonız. Son olarak da (altbölüm (3) ve (4)'te), bu şeküdesaptanan üretim üişküerinin, mülkiyet ilişkilerinin açıklayıcısı ola-

rak nasd sunulabdeceğini gösteriyoruz.Birinci adım Bölüm HTte atddı. Mam, üretim ilişküerini nitele-

diğinde "mülkiyet", "sahiptir" vb terimlerini kuüanmasına karşın,bunlardan vazgeçmenin uygun olduğunu düşünüp, yerlerine, sa-hiplerin tipik olarak kuüandığı hak türlerinin çeşitü kombinasyon-larından söz ettik. Ekonomik yapıyı geçici nitelememizdeki tatsızkavram, hak kavramıdır.

Şimdi, "z yapma hakkı" biçiminde herhangi bir ifadeyi, "hak"sözcüğünü kaldınp yerine "erk" sözcüğünü koyarak, bir erki anla-tan ifadeye dönüştürebiliriz. Eğer x'mp erki varsa ve p erki r hak-kına denkse, kabaca konuşursak,'" onun sahip olduğu erkin içeriği

"'- Kabadır; çünkii (a) bir tek hakka denk olan birden çok erk olabilir ve (b) haklardan

 farklı olarak erkler, derece bakımından değişirler.

253

olarak sahip olduğunuz şeydir.Bu, bir insanın sahip olduğu etkin bir hakka denk bir erkinin

olamayacağı anlamına gelmez. Örneğin: Bir adamın seyahat etmehakkı vardır, fakat bir serseri çetesi istemez. Onu seyahat etmektenalıkoyacaklardır Ve zayıf olan meşru otorite tarafından kısıtlanma-yacak kadar güçlüdürler. Fakat adamın kendi emrinde, hareketinibloke eden çeteyi yenebilecek durumda olan güçlü bir çetesi var.Seyahat etme hakkı etkin olmasa da, adamın seyahat etme hakkı veseyehat etme erki vardır.

"Erk"i şöyle kuüanıyonız: Bir adam, sadece ve sadece, "yapa-biür"in normatif olmadığı yerde z'yi yapabüir durumdaysa, z yap-ma erki vardır. "O, z'yi yapamaz," o, z yapıyor olsa büe doğnı ola-

bildiği zaman, "yapabilir" normatif olarak kuüandır -"yapabilir"inhukuksal ve moral kullanımlarının mantıksal bir özelüği. "Yapabi-lir"in normatif olmadığı yerde, "o, z yapıyor", "o, z yapabilir"i ge-rektirir.'"

Normatif kullanımlar dışlandıktan soma bde, "yapabilir"i kul-lanma koşullan esnek kalır ve bu durumun, erk  derecelerini tartış-tığımız altbölüm (6)'da açıklanacak programımız için kimi anlam-lan vardır. Esnek olmasına karşın, etkin hak kavramı açıktır. Erk kavramımız aym derecede esnek olacak ve sonuç olarak, üretimilişkileri ve ekonomik yapı kavramlarımız da öyle olacaktır, zirasonuncu ikinci gereğince, ikinci ise birinci gereğince tanımlanıyor.

"'- Burada koşul yerine gelmediği için değil, şans eseri z'yi yapma, doğru anlamında z yap-

ma erkinin kanın olma dığı için. şans eseri z'yi yapma durumlarını gözardı edi yoruz.

333

#

Şimdi, denk geldikleri haklarla birlikte ekonomik yapıların be-timlenmesiyle Ugih kimi erkleri sıralıyoruz':

1. Üretim araçlarını(ya da emek gücünü)kulanma hakkı

2. Üretim araçlarını(ya da emek gücünü)esirgeme hakkı3. Başkalarının üretimaraçlarını (ya da emek gücünü)

Üretim araçlannı(ya da emek gücünü)kullanma erkiÜretim araçlannı(ya da emek gücünü)esirgeme erki.Başkalarının üretimaraçlannı (ya da emek gücünü)

tırma erki, başka birinin bir nesne üzerinde şimdi benim sahip ol-duğum erklere sahip olmasını düzenleme erkiyle aynı değildir."'Bir tek hakkın, ona denk birden fazla erke sahip olabilmesi, "denk erk" tanımının salt sözdizimsel niteliğinin bir sonucudur. "Denk erk" tanımına göre aşağıdaki sav geçersizdir:

 P erki, r hakkına denktir

Q erki, s hakkına denktir R hakkı = s hakkı. Bu nedenle P erki = q erki'2'

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 128/201

kullanmasını engelleme hakkı4. Üretim araçlarını(ya da emek gücünü)yabancılaştırma hakkı

ç (y g )

kullanmasını engelleme erkiÜretim araçlannı(ya da emek gücünü)yabancılaştırma erki

4. denklik bir kanşıklık yaratır: Erkin tarifi, hukuksal "yabancı-laştırma" terimini kapsıyor. Sağ taraftaki ifade, bir haktan çok birerki anlatır;"' fakat, esasmda hukuksal terimlerle tarif edilen birerktir. Hukuksalhğı üretim ilişkilerinden çıkarmayı amaçladığımı-za göre, hukuksal bir şekilde belirtilmiş erklere razı olamayız. Çö-züm, yabancılaşma kavramında kapsanan haklan aşağıdaki gibikonumlandırmak ve çevirmeye devam etmektir:

Yabancdaştırmak, başka birinin bir nesne üzerinde şimdi benimsahip olduğum haklara sahip olmasını düzenlemektir.® Bu neden-le, yabancılaştırma hakkı, üzerinde ... düzenleme hakkıdır. Üze-rinde ... düzenleme hakkına denk erk, başka birinin bir nesne üze-rinde şimdi benim sahip olduğum erklere sahip olmasını düzenle-mektir.

Şimdi, yabancılaştırma erki yabancdaştırma hakkına, düzenle-me erki üzerinde ... düzenleme hakkına denk olsa da, yabancdaş-

"'- Bir ki}i, örneğin, mülkünü salması durumunda ölümle tehdit edilirse, erk olmaksızın ya-bancılaştırma hakkına sahip olur. Irkçı gruplar beyaz bir adamı evini beyaz olmayan birinesatmamaya zorladığında, mülkünü yabancılaştırma hakkına, denk olan bütün erkler eşlik 

etmez. Kolay okunabilsin diye, "başka birinin bir nesne üzerinde şimdi benim sahip olduğum

haklara sahip olmasını düzenlemek" ifa desi, sonraki üç cümlede "üzerinde ... düzenlemek"olarak kısaltılacaktır.

254

Tariflerindeki hukuksal terimlerle erkler, kusursuzca uygun vegerçekten de oldukça ilginç erklerdir;0' fakat böylesi hiçbir erk, ta-rifleri hukuksal terimlerden muaf olan bir erkle asla aynı değildir.Fakat birinci türden erkler, ekonomik yapının bileşenleri olarak ka-bul edilemez ve bundan böyle, erklerden söz ettiğimiz zaman, ta-nımlan hukuksal terimlerden yoksun olun erkleri kastedeceğiz.

Artık, üretim ilişkileri tarifinden hukuksal terimleri çıkarmalımbir yoluna sahibiz. Tıpkı erklerin haklara denk olması gibi mülki-yet ilişkilerine denk rechtsfrei (haktan muaf) üretim ilişkilerini in-şa edebiliriz. Yöntemin kullanımım göstermeye geçiyoruz. Yönte-min sunduğu rechtsfrei üretim ilişkileri nitelemesi, Mars'ın üretim

ilişkileri konusunda hukuksal bir söz dağarcığı kullanarak ileri sür-düğü dikkatli iddialan değiştirmezse, yöntem işe yarar.

Bölüm m Tablo l'de olduğu gibi hukuksal terimlerle tarif edil-miş, ideal-tipik köleyi ideal-tipik proleterden ayırt eden, zıt üretimilişkilerini ele «alalım. (Burada sadece ideal tipleri düşünüyoruz.Altbölüm (7)'de gerçekliğe yaklaşıyoruz). İkisi de hiçbir üretim

'"- MUlkiyet transferinin hukuken yasak olduğu yerde, birinci erke sahip olunmaksızın ikin-cisine sahip olunabilir (Dikkat edin: yabancılaştırma erki, başka birinin bir nesne üzerindeşimdi benim sahip olduğum haklara sahip olmasını düzenleme erkiyle Özdeştir).

öncüllerden, p erkinin s hakkına ve q erkinin r hakkına denk olduğu sonucu çıkar. Hak 

tarifleri nediniyle haklara denk olsalar da, erkler hak tariflerine değil taklanı denktirter.'*- Böylesi erteler, Hohfeld'ın yetkiler dediği (hukuksal tasaruflar olan ve bu nedenle, bizimkullandığımız anlamda erk: olmayan) haklara denktir, zira, hukuksal tasanıfların dağılımınıdeğiştirecek şekilde (hukuksal olarak) davranabildiğim zaman, Hohfeldçi yetkiye sahibim.

333

aracına, sahip değil. Man, proleter kendi emek gücünün sahibi ol-duğu halde kölenin kendi emek gücünün sahibi olmamasına işaretederek ikisini ayrıştırır. Köleden farklı olarak proleterin kendiemek gücünü esirgeme hakkı vardır.

Programımız, şöyle tercüme etmemizi emreder: Proleterin ken-di emek gücünü esirgeme erki vardır, oysa kölenin yoktur.

 îtiraz: Kölenin bu erkten yoksun olduğu söylenmesinin nedeni,çalışmaması durumunda öldürülmesinin olası olması ve kesinlikleölecek olmasıdır. Fakat, benzer bir kader esirgeyen proleteri debekler; zira geçim araçlarım yitirir. Dolayısıyla, proleter de emek

nin hukuksal kavrayışının yerine, Engels'in, olasılıkla Marx'ınonayıyla, Arıti-Dühring'de. mahkum ettiği "zor teorisi"ni(" geçir-miş olmamızdan yakınabilir. Yakınmanın adresi yanlıştır; zira, bi-zim üretim ilişkileri tanımımız, kucakladıktan erklerin nasıl eldeedilip sürdürüldüğünün koşullarını belirlemez. Nasıl elde edilipsürdürüldüğü sorusuna yanıt, zorun yanı sıra, ideoloji ve hukukuda işin içine sokar. Program, üretim ilişkilerinin ne olduklarınısöyler, neyin onlan sürdürdüğünü değil. Fark, altbölüm (4)'te açık-lanacak; fakat aşağıdaki karşılaştırma, itiraza yanıtımızın özünüaçığa vurur.

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 129/201

bekler; zira geçim araçlarım yitirir. Dolayısıyla, proleter de emek gücünü esirgeyemez. Bu nedenle, kölelerin ve proleterlerin üretimilişkileri tarifleri, programımıza uygun olarak hukuksal terimler-den anndınldıklarında, artık zıt olmazlar.

Yanıt: Esirgeyen kölenin öldürülmesinin olası olması proleterinolmaması doğrudur, fakat biz bu farklılığa dayanmayacağız. Esir-geyen proleterin öleceğim kabul ediyoruz. Fakat, ölüm korkusu ol-madan, kendi emek gücünü, mevcut işvereni de dahil, verili bir ka-pitalistten esirgeyebilir durumda olabileceğine dikkat edin. Köle,kendi emek gücünü tikel efendisinden esirgeyemez ve yaşar.

Proleter, kendi emek gücünü tikel bir kapitaliste değil, şu ya dabu kapitaliste sunmaya mecburdur. Hayatta kalmak istiyorsa, emek 

pazarında kendisini kapitalist sınıfa sunmak zorundadır ve bu sını-fa hizmet etmek zorundadır. Bu, Mani'm sık sık kullandığı ifadeyeoldukça uygundur: Proleter, herhangi bir verili kapitalist değil, birbütün olarak kapitalist sınıf tarafından sahiplenilir.® Bu konumunhukuksal-olmayan denk ifadesi doğrudur.

Bir tek önemli örnekte programın uygulanma şekli budur. Ör-nekten örneğe temeli dışında programın geçerliliğini göstermek olanaksızdır; fakat oldukça genel uygun sonuçlar çıkaracağım tes-lim ediyoruz.

Şimdi iki itiraz ele alınacak.(1) Engels'in düşüncesine aşina bir eleştirmen, üretim ilişkileri-

Grundrisse, s. 464; Kapital, C. 1. s. 178-185; "Reults," s. 1032; Theories ofSurplus Va-lue. C. 1, s. 229, 349; Engels, Komünizmin İlkeleri, Sonı 7.

256 

açığa vurur.Bir toprak parçasına yasadışı konan biri, onun adına yasadışı

zor kullanan uşaklan yardımıyla ve/veya toprağma kanşanlarınebedi cehennem ateşine mahkum olacağına dair bir söylence yaya-rak arazisini koruyabilir. Konducunun, arazisi meşru otoriteler ta-ralından korunan benzer bir toprağın yasal sahibiyle ortak birşey-leri vardır. İkisinin de kendi arazilerim kullanma erkleri vardır. Oüretim ilişkisindeki konumunu sürdürmek için birinin zor (ya dasöylence) kullanması, diğerinin ise hukuka dayanması, her iki du-rumda da ilişkinin içeriğinin bir parçası değildir. Bu karşüaştırma,"zor teorisi"nin bir çeşidim savunmadığımızı gösterir.

(2) Programımız içsel olarak sağlam olsa bile, Marx'm üretim

ilişkileri düşüncesinin bir açıklaması olarak yanıltıcı görünebilir;zira Soru yerinde duruyor: Üretim Uişkilerini neden hukuksal te-rimlerle tarif etti? Yanıt: Çekici hiçbir alternatif yoktu. Sıradan dil,üretim ilişkilerini rechtsfrei bir şekilde tarif etmek için gelişmiş biraygıttan yoksundur. Mülkiyet ilişkilerini tarif etmek için zengin birkavramsal sistemi vardır. Erk sözdağarcığının yoksulluğu ve erklerile haklar arasındaki yapısal benzeştirmeler dikkate alındığında,erkleri tarif etmek için hak-anlatan terimleri özel bir anlamda kul-lanmak uygundur. Kavramsal olarak daha az kesin olmasına kar-şın, bizim oldukça karışık programımıza benzer birşey kurmaktankesinlikle daha uygundur.

Marx, hukuksal terimleri hukuksal olmayan anlamlarda düzenli

"'- İkinci Kısım, 2, 3 ve 4. bölümler. Krş. Alman İdeolojisi, s. 357.333

0

olarak kullanmıştır. Aleni örnekler: "Gerçekte, ya da hukuken biz-zat toprağı işleyenin mülkiyeti" olan üretim araçlarına"' ve "öncefiden, sonra hukuken de ... doğrudan üreticinin mülkiyeti halinedönüşen" üretim aletlerine® işaret eder. "Mülkiyet" hukuksal bir'terim olduğuna göre, gerçekte toprağı işleyenin olan, fakat hukuk-sal olarak onun olmayan mülkiyetin olamayacağı deri sürülebilir.Bu sav, bütünüyle skolastiktir. "Hukuksal olmayan mülkiyet", herhalde bir contradictio in adjecto'âaı. Manc'ın bu ifadeleri kullanı-mında hiçbir kavramsal karışıklık izi yoktur. İfade ediş şekli veciz-

Sopa-hukuku da hukuksa, fetihten sonrası de dgüi betimleme-mizde yanlış bir şey var gibi görünüyor. Görüntü, aldancıdır.

Marx, kapitalist toplumda "daha güçlü olarım hakkının başkabiçimlerde var olmaya devam ettiğini" söyler. Açıkça, kendi uygarçağmda büe, hukuksal  haklar gereğince tarif edüebüir mülkiyetüişküerinin temelinde, bizim erkler, Manc'ın, belki de yersiz birşeküde, "daha güçlü olanın hakkı" dediği şeylerin var olduğunuanlatmak ister. "Daha güçlü olarım hakkı" burjuva hukuksal biçi-min içini dolduran gerçek içeriktir ve bu nedenle, "sopa-hukuku"içerik olarak burjuva hukuktan farklı değüdir. Manc, kuşkusuz, in-

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 130/201

liği başarır ve bizim programımız, onun aldatmak istediği şeyin,sözü biraz uzatma pahasına, bütünüyle itiraz edilemeyecek şekildeifade eddebdeceğini gösterir. (Elbette, kimseye bizim programımı-zı benimsemeyi, ya da hukuksal terimleri hukuksal olmayan an-lamlarda kullanmaktan imtina etmeyi öğütlemiyoruz. Sorun, bun-lardan vazgeçdebüeceğidir, vazgeçilmesi gerektiği değü).

Üretim ilişküeri, bazen, daha soma kazanacakları hukuksalonay olmadan kurulur. Fetihçi bir ordu, hiçbir yasal ya da diğerhukuksal dayanağı olmayan bir dizi karar dayatarak yenden köylü-lüğü yeni üretim ilişküerine sokabilir, üişküer belli bir dönem de-vam ettikten sonra, olasılıkla hukuksal yetki desteğini kazanacak-lardır. Fetihten somaki iki evre, üretim ilişküeri ile tipik olarak -zorunlu olarak değü- onlara eşlik eden mülkiyet ilişküeri arasın-daki aynmı örnekler.

Fakat Grundrisse' den bir pasaj, yaptığımız ayrımın bir reddiolarak alınabilir:

Burjuva iktisatçıların, modem polis altında üretimi sürdürmek,örneğin sopa-hukuku altında sürdürülenden daha iyi olduğunadair anlaşılmaz bir fikirleri vardır. Sopa-hukukunun da hukuk-olduğunu ve daha güçlü olanın hakkının, kendüerinin "huku-kun üstünlüğü" altında büe başka biçimlerde var olmaya devamettiğini unutuyorlar.®

">- Kapital. C. 3. s. 596 ve bkz. s. 694.

'»- Kapital. C. 3, s. 700.

•*- Grundrisse. s. 88.

259

ç j ğ , ş ,celtilmiş hukuksal durum de hukuksal olarak azgelişmiş durumubir araya getiriyor; fakat benzeştirmesi zaman olarak geriye doğrugider. Erklerin açıkça görünür olduğu "sopa-hukuku" toplumu,hakların erkleri perdelediği toplumu aydınlatır: Ve tersi. Manc'mtutumunun çözümlememizle çelişmesi bir yana, iddia ediyoruz,açıklar.

(3) Mülkiyet İlişkilerinin ve HukukunÜretim İlişkileriyle Açıklanması

Üretim üişküerinin rechtsfrei  tariflerini edindiğimize göre, bu

şeküde tarif edüen üretim üişküerinin mülkiyet üişküerini açıkla-dığının nasd söylenebüeceğini göstermeüyiz. Bu altbölümde, dahagenel terimlerle altbölüm (4)'te tartışdan açıklama bağlantısını ör-nekliyoruz.

Bağlantı örnekleri, şimdiye kadar üretim ilişkileriyle mülkiyetüişküerini hassas bir şeküde ayırt etmekle ügüenmediğimiz içinaçıkça olmasa da, daha önceki bölümlerde göründüler. Örneğin,Mantoux'nun tarif ettiği şekliyle iskan kanununun çöküşünü anım-sayın (Bölüm VI). Bu süreçte, açıkça iki evre vardı. Önce, emeğinhareket etmesine için veren üretim ilişküeri yasadışı bir şeküde bi-çimlendiği için, kanun ihlal edildi. Soma kanun kaldırddı; böylece

haklar de erkler, de jure (hukuksal) durum üe de facto (fiüi) du-rum, mülkiyet dişküeri üe üretim ilişkileri arasında uygunluk yeni-den kuruldu.

333

Genel açıklayıcı tez şudur: Verili mülkiyet ilişkileri, üretim iliş-kilerinden ötürü sahip oldukları niteliğe sahiptirler ve mülkiyetilişkileri bu nitelikleriyle üretim ilişkilerini desteklerler. Bu neden-le, mülkiyet ilişkileri, üretim ilişkilerinde değişimi kolaylaştırmak,ya da Mantoux örneğinde olduğu gibi resmileştirmek için değişir-ler. Üretim dişileri, üretken güçler uygun kullamlabilsin ve/veyageliştirilebilsin diye değişir, mülkiyet ilişkileri ise, üretim ilişkile-rinde gerekli değişimlere izin vermek ya da değişimi stabilize et-mek için değişir. Mantoux örneğinde olduğu gibi, bazen ekonomik değişim hukusal değişimden önce gelir, bezan tersi geçerli olur ve

katlı şekillenme vardır: Karmaşık bir geçişte, bazı yeni erklerin ya-sadışı kullanıldığına, bazılarının hukuktaki değişimi beklediğinerastlarız. Sırf hukuku ihlal etme yeteneği ve isteği toplumda eşitsizdağddığı için, aym hukuksal değişiklik tipik olarak hem kazand-mış erkleri resmileştirir hem de yemlerinin oluşmasına olanak ve-rir. Bu nedenle, lonca sisteminin gerileme seyri içinde, bir tek usta-nın çalıştırabileceği kişi sayısını sınırlayan yönetmelikler, hukuk-sal engeller kaldınlana ve yerel planda gerçekleşen genelleşene ka-dar, bazı yerlerde ihlal edüdi, bazı yerlerde homurtuyla kabul edil-di.'"

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 131/201

ğ ş ğ ş g , g çbazen de değişimler eşzamanlı derler. Fakat her durumda, tarihselmateryalizm böyle savunur, mülkiyet ilişkileri, üretim ilişkilerdekideğişimin (ki üretken güçlerin gelişmesini yansıtır) hizmetinde de-ğişir.

Aşağıda dört tip durum örneklendirilecek:I. T zamanında koşullar, mevcut hukukun yasakladığı üretim

ilişkilerinin oluşmasma uygundur. Uyulması durumunda hukuk üretken güçleri engelleyeceği için, t ûet + n arasında ihlal edilir. T + n'de hukuk değişir ve böylece mülkiyet ilişkileri de üretim iliş-kileri arasındaki uyum yeniden sağlanır (Mantoux örneği burayaaittir).

n. I'de olduğu gibi, koşullar o sırada yasaklanan üretim ilişkile-rinin Örgütlenmesinden yanadır. Fakat bu durumda hukuksal sis-tem, kendisine rağmen üretim ilişkilerinin oluşmasma izin verme-yecek kadar güçlüdür. Dolayısıyla, hukuk er geç değişir ve böyleceyeni üretim Uişkderi kurulabilir.

ni. I ve n. tiplerde hukuk değişene kadar, yeni üretim ilişkileriyasadışıdır. m. tipte yeni üretim ilişkileri, hiçbir yasa kendileriniyasaklamadığı için, hukuku ihlal etmeyecek biçimdedir. Ekonomik değişimi daha güvenli hale getirmek için yeni yasalar yine de ge-reklidir ve sonunda çıkarılırlar.

IV. I ila III. tiplerde, şu ya da bu noktada hukuk değişir. IV'te

ise, hukukta hiçbir değişiklik gerçekleşmemesine karşın, mülkiyetdişldleri değişir.Tarih bu modellerin örnekleriyle doludur ve çoğunlukla çok 

260

Demek ki ömek tiplerimiz, tarihsel gerçeklikte birbirine karışır;fakat, hakim yanlarıyla şu ya da bu tipte olan örnekleri yine de ak-tarabiliriz.

I'in oldukça açık üç örneği:Erken Avrupa burjuvazisi, kısmen, ait oldukları feodal beyler-

den kaçıp talikim edilmiş kentlere yerleşen sertlerden oluşmuştur.Hukuksal konuşursak, serf yükümlülüklerini kendileriyle birlikte

 îaşıddar. Fakat gerçekte ise, zaman zaman kanlı savaşlarla da olsa,kendilerini eski görevlerine çağıran beylere karşı direnebildile'r.Hukuk aksini söylediği zaman bde, "kent havası inşam özgürleşti-rir." "Fakat olgu bir hakka dönüştürülmeliydi"® ve olması zorunlu

olan oldu. Sonra ' meşrulaştırma, sadece meşru olmayan bur hare-keti onayladı."®

1563 tarihli tngiiız Ustalar Tüzüğü» inter alia, ailesi belli birekonomik düzeyin altında olan erkeklerin giyim sanayine girişiniyasakladı. Erken mamfaktüriin gelişmesine neden olmadı ve bazenyasal yetkililerin görmezlikten gelmesiyle de, büyük ölçüde kötü-ye kullanddı. Sonunda, 1694'te, tatsız madde yürürlükten kaldırıl-dı ve "bu, bir tekstil işçüeri proletaryasının de facto olduğu kadardejure da var olmasına olanak tamdı."®

'»- Bkz. Alman İdeolojisi, s. 80-82.'*- Pirenne, Economic and SociaI Hislory ofMedieva! Europe, s. 51.

Weber, The City, s. 108.

'*- Hill, Reformation to /nduslrial Revolulion, s. 139.

333

Yaklaşık bir yüzyıl sonra, bu proletarya sendikalar kurmayabaşladı ve işçi sınıfının gücünün gelişmesini ve kullanılmasını ön-lemek için tasarlanan Birlik Kanunu'na rağmen grevler oldu. Yap-tıkları bir hakka dönüşünceye kadar işçder yasadışı birlikler kur-dular ve grevlere gittder. Kendi emek güçleri üzerinde etkin bir de-netim kurdular ve bu durum, mülkiyet ilişkilerinde değişikliklereyol açtı:

 îngütere'de birlik, bir Parlamento Kanunuyla onaylanmıştır veekonomik sistem Parlamentoyu bu hukuksal onayı vermeye

dermeyi düşünün."' Hdenin hukuksallık derecesi, ürincti önemde-dir.

Erken İngtiiz fabrika kapitalisüeri, çalışanlarından kabul edtie-mez yoğunlukta emek koparmaya çalıştdar, fakat işçder direndi veçalışma hızı konusundaki çatışmalar, anlaşmazlık konusunu elealan hiçbir yasa bulunmadığı için taraflardan hiçbirinin kesinliklekendi lehine yasa gösteremediği endemik çatışmalardı. Mücadele,eyepce kabul gören pratiklere yol açtı ve sonra hukuk sessizliğinibozup olgulara yasal biçim verdi:

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 132/201

zorlamıştır... Modem sanayi ve rekabet ne kadar çok gelişirse,birliği öne çıkaran ve güçlendiren o kadar çok öğe vardır vebirlik, günlük dayanışmayla kazandan ekonomik bir olgu halinialır almaz, çok geçmeden hukuksal bir olgu olmaya mahkum-dur."»

n, tipin saf bir örneğini bulmak güçtür; zira, hukuksal değişikli-ğe yol açan aynı baskının, yasadışı bir beklenti yaratması olasıdır.Yine de, aşağıdaki pasaj bir ömek olabilir:

S tu artların restorasyonundan sonra, toprak sahipleri, herhangi -bir hukuksal formalite olmadan kıtanın her yerinde etküi olanbir gasp hareketini hukuksal araçlarla gerçekleştirdder. Topra-

ğın feodal kullanım haklarım kaldırdılar, yani,' devlete karşı bü-tün yükümlülüklerinden kurtuldular ... [ve] ... yalnızca feodaliyelik hakkına sahip oldukları mülklerde modern özel mülkiyethakkım kendileri için hakldaştırdılar/2'

İngiliz toprak sahipleri, kıtadaki kuzenlerinin yasasız ulaştığıbir sonucu elde etmek için yasayı kullandı. Uzun tarihsel bakış açı-sında araçların farklılığı önemini yitirir. Büyük toprak beylerinin,köylülüğü mülksüzleştiren toprak çevirmeleri haklılaştırmak içinkulandığı "az çok makul hukuksal hüeler"e Manc'ın yaptığı gön-

 ,u- Felsefenin Sefaleti, s. 155.<*- Kapital, C. I, s. 739. Krş. Weber'in, Fransa ve Almanya'da köylülüğün feodal yükler-

den kurtuluşundaki farklı hukuksallık derecelerini değerlendirmesi (General Economic His-

tory, s. 87).

262

...zaman sınırlarım, paydos saatlerim askeri disiplinle saatintiktaklarıyla düzenleyen bu hassaslık asla parlamenter kuruntu-nun ürünü değildi. Modem üretim tarzının doğal yasalan olarak koşulardan tedricen doğup geliştiler. Formüle edilmeleri, res-men kabul görmeleri ve devlet tarafından dan edilmeleri, uzunbir sınıf mücadelesinin sonucuydu.0'

Bu ömek, Di. tipimizi açıklar/"IV. tipin büyük tarihsel önemi vardır. Burada, üretim üişküeri-

nin belli biçimlerine hukuksal olarak izin verilir, fakat ilgili yasa-ların uygulandığı mülkiyet ilişkderi üe üretim ilişkileri, belli birevrede, kapsam olarak marjinaldirler. Eğer üretken güçler, verili

türden üretim lişküerinin daha çok yaygınlaşmasını sonradan teş-vik ederse, yasa tarafından engelenmeden gelişebilirler, hatta ko-laylaştırabilirler ve böylece, mülkiyet ilişkderi ekonomik yapıda-ki değişikliklerle kusursuz bir çakışma halinde değişir. Bu şeküdebir zamanlar ikincü olan bir üretim ilişkisi, olup bitenler toplumsalbiçimin tamamında bir değişikliği gerektirse büe, hukukta fazladeğişiklik olmadan başat ilişki olabilir/4' Bunun başlıca örneklerin-den biri, kapitalist toplumda Roma hukukunun kullanılmasıdır.

'"-Kapital, C. 3,5.677.

 Kapital, C. l . s .296.

Krş. Alman ideolojisi, s. 109: "Sanayi ve ticaretin gelişmesiyle yeni karşılıklı ilişki bi-çimlerinin evrildiği her seferinde ... hukuk, bu biçimleri her zaman mülk edinme tarzlarıarasında kabul etmek zorunda kalmıştır." Bu ifade 1 ve II. tip değişimleri kapsar.'*- "Başat üretim ilişkisi" için bkz. Bölüm III, altbölüm (6).

333

0

Manc, Roma hukukunun' kendi temel ve üstyapı teorisine bir sorunçıkardığım düşünüyordu. Buna yönelik çözümü, aşağıda altbölüm(8)'de veriliyor.

Tarihsel materyalizmin bazı eleştirmenleri haklı olsalardı, mül-kiyet ilişkileri üretim ilişkileriyle, tam da onlan ifade eden terimle-rin anlamıyla açıklanamazdı. Altbölüm (2)'de terimleri açıkladık;şimdi ise, eleştirmenlerin olanaksız dan ettikleri şeyin, tarihçderetanıdık gelen bir görüngü olduğunu göçdük. Fakat tarihçder bile,zaman zaman, ekonomik olgularla hukuksal olgulan yeterinceayırt edemezler. Arnold Toynbee Sr.'ün sanayi devrimi üzerine çı-

riyle ügili Mantoux'nun tanısı: Mülkiyet hukukunu incelemenin veüretim ilişkilerinin mülkiyet hukukuna uygunluğunu varsaymanındışında üretim üişküerini anlamak güçtür. Bu yöntembilimsel  so-run, birkaç sayfa önce sözü edilen anlambilimsel  sorunla, üretimilişkilerinin özlü tarifi için hazır bir hukuksal olmayan dilin yoklu-ğuyla dgüidir.

Mantoux'nun belirlemeleri Manc'm şu tezini tamamlar: Ekono-mik değişiklikler çoğunlukla hukuksal olarak tescil edilmeleri zo-runlu olsa da, hukuk, ekonomik değişiklikleri açıklamaz. "Devrim-ler, yasalarla yapılmaz."*" Fakat devrimlerin kanun yapması esas-

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 133/201

ğır açıcı eserine yönelik Mantoux'nun eleştirisi, en öğretici olanı-dır:

Onyedinci ve onsekizinci yüzydlann bütün ekonomik tarihinde,sanayinin merkezi ya da yerel hükemetler tarafından korunma-sı, uzun bir süre, en fazla dgi çeken konu oldu. Bu şaşırtıcı de-ğü; çünkü, bütün metinler elde olduğunda yasamayı incelemek,izini bulmanın büe güç olduğu dağınık uçucu olgulan incele-mekten çok daha kolaydır. Bu araştırma dalının önemine uzunsüre fazla değer verilmiş olmasmın asd nedeni bu olabilir.Toynbee, korumacı düzenlemelerden özgürlüğe ve rekabete ge-çişin sanayi devriminin ana özeüiği olduğunu iddia edecek ka-dar bde ileri gitti. Bu, sonucu nedeninin yerine, ekonomik olgu-ların hukuksal yanlarını bizzat olguların yerine koymaktı... ak-sine, hala kendilerine engel olan modası geçmiş yasaların sa-katlayıcı bağlarım parçalayan yeni örgütlenme ve yeni sınai sü-reçlerdi/"

Tarihçilerin üretim ilişkilerini ("ekonomik olgular") ve mülki-yet ilişkilerini (bu olguların "hukuksal yanlan") saptama eğilimle-

'"- The Industrial Revolutiort, s. 83; italikler benim.Haklarla erkleri ayırt etmenin önemini vurgulayan diğer bir tarihçi de Marc Bloch'tu. "De

 jure statü"nün, ... "de facto statüyle keskin bir karşıtlık içinde" olabildiğini belirtmiş ve"hukuksal geleneğin ... sonunda olgulara teslim olduğu" birçok örnek sunmuştur. Feodal Toplum, s. 341, 344. Bazı felsefecilerin yapılamayacağını düşündüğü ayrımların ustaca kul-lanımı için bkz. Frehch Rural History, s. 42-44, 179-180

264

tır; zira, şimdi açıklayacağımız gibi, temeüerin üstyapdara gereksi-nimi vardır.

(4) Temellerin Üstyapılara Gereksinimi Vardır 

Üretim üişküerinin, işlevsel olarak üretken güçlerin gelişimiyleaçıklandığım söyledik (Bölüm VI). Burada, mülkiyet üişküerininde işlevsel olarak üretim üişküeriyle açıklandığım ekliyoruz: Hu-kuksal yapdar, üretken güçlerin koüadığı ekonomi biçimlerini der-letme ya da engeUemelerine göre yükselirler ve düşerler. Mülkiyetilişkileri, sahip olduklan niteliğe, üretim üişküeri o niteliğe sahip

olmalarım gerektirdiği için sahiptirler.İnsan toplumunda kuvvet, etkili olması, ya da hatta oluşması

için hakkı gerektirir. Haksız kuvvet olanaksız, etkisiz, ya da karar-sız olabiür. Üretken güçler üzerindeki erkler, bu konuya örnektir.Yasal olmadıklarında uygulanrnalan fazla güvenli değildir. O hal-de, etkililik ve iyi düzen bakımından üretim ilişküeri, mülkiyetilişkilerinin onaylanmasını gerektirir. Bu nedenle insanlar, ya sahipolduklan ya da ele geçirmeyi umduklan erkleri meşnıİaştırsın diyehukuku değiştirmek için başardı bir şekilde savaşırlar; yasa yapıcı-lar da, yasa ile ekonomi arasındaki fiili ya da potansiyel gerilimirahatlatmak için yasaları değiştirirler. (Bu, hukuksal düzenin eko-

nomiye uyarlanmasının her zaman bilinçli yapıldığım söylemek 

w~Kapital,C. 1,769.

333

değildir).'"Üretim ilişkileri, istikrar için hukuksal ifadeyi gerektiriyorsa,

bundan temelin bir üstyapıyı gerektirdiği sonucu çıkar. Bu, mimarimetaforu ihlal eder görünür, zira, normalde temellerin istikrarlı ol-maları için üstyapdara gereksinimi yoktur. Metafora uygun görselbir imge arıyorsak, dikkatli olmalıyız. Başka bir plakaya dayananbir plaka uygunsuz olurdu. Doğru resim aşağıdaki gibidir.

Her biri aynı mesafede toprağın üzerine çıkmış şekilde dört pa-yanda çubuğu toprağa saplanmıştır. Dengesizdirler. 2 kuvvetinderüzgarda eğitip sallanırlar. Sonra bu dört payanda çubuğuna bir ça-

Bu, temel ile üstyapı öğretisini çürütür görünüyor. Fakat yukar-daki çözümleme doğru olmasına karşın, eksiktir. Tarihsel materya-lizm çözümlemeyi daha Ueri götürür ve gerçekte, son paragrafınhakikatleriyle tutarlıdır. Zira paragraf, denk bir erk yapışım güven-ceye aldığı için var olan bir hak yapısına ait olduğu için r hakkınınkıülanddığım söyler. Hukuksal sistemin içeriğini, o sistemin işlevitarafından dayatılır ve bu işlev, tikel bir ekonominin sürdürülmesi-ne yardım etmektir. İnsanlan, erklerini haklarından alırlar, fakatsadece tarihsel materyalizmin erklere gönderme yaparak haklanaçıklama şeklinin izin verdiği anlamda değil, talep ettiği anlamda

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 134/201

tı yapılır. Şimdi, 6 kuvveti altındaki bütün rüzgarlarda sağlam du-rurlar. Bu çatıyla ilgili olarak şunlar söylenebilir: (i) Payanda çu-bukları çatıyı destekliyor ve (ii) çatı payanda çubuklarım daha dasağlamlaştırdı. Burada, temeli ve üstyapısı doğru bir şekilde ilişki-lendirilmiş bir binayla karşı karşıyayız.

v Bu manzara, temel üstyapının niteliğini açıklar şeklindeki iddi-ayı göstermez. Şöyle bir ek ifade eklenmelidir: Payanda çubuklarıbaşka şekilde sallantılı olacakları zaman ve bu nedenle, onları gü-venceye alan çatı, üzerlerine konmaya eğilim gösterir. Metafor dı-şında: Mülkiyet ilişkileri, öyle oluşları üretim ilişkilerinin (üretkengüçlerin talep ettiği) başlatılması ya da sürdürülmesine yaradıklaniçin olduklan gibidirler.

Hukuka bağlı toplumda insanların ekonomik erkleri, üretkengüçler bakımından sahip olduklan haklara denktir. Erkleri bulun-duğu için mi haklan vardır, yoksa haklan olduğu için mi erklervardır? Soru belirsizdir.

 R hakkı olan bir inşam düşünelim. Toplum hukuka bağlı oldu-ğuna göre, hakkı etkindir. O halde, r' ye denk olan p erkine de sa-hiptir. Dahası, r' ye sahip olduğu için p' ye sahiptir. Hukuka saygıİıtoplumda, ancak  r' ye sahip olmanın bir sonucu olarak p' ye sahipolabilir. Aynı şey, bütün ekonomik erkler ve bütün ekonomik aracı-lar bakımından da doğrudur. O halde şöyle diyebiliriz: Hukukasaygılı toplumda insanlar, sahip olduklan haklara sahip olduklarıiçin sahip olduklan erklere sahiptirler.

'"- Olasılıklar için bkz. Bölüm X, albölüm (4) ve (5).

266 

da.'"Şimdi, Marx ve Engels'in temel ile üstyapı arasındaki ilişkinin

işlevsel bir anlatımım doğruladıklarım gösteren birkaç metin, tşte,1849'da Rhenli demokratların duruşmasında Manc'ın jüriye söyle-dikleri:

Toplum hukuk ürzerinde kurulmaz; bu hukuksal bir uydurma-dır. Aksine, hukuk toplum üzerinde kurulmalıdır; verili bir za-mandaki egemen maddi üretim tarzından kaynaklanan ortak çı-kar lan ve toplumun gereksinmelerini -bireylerin kaprislerindenayn olarak- ifade etmelidir. Elimde tuttuğum bu Napoleon ya-sası, modern burjuva toplumunu yaratmamıştır. Aksine, onseki-zinci yüzyılda ortaya çıkan ve ondokuzuncu yüzyılda daha dagelişen burjuva toplumu, hukuksal ifadesini bu yasada buluyor.Toplumsal koşullara uygun olmaktan çıkar çıkmaz, salt bir ka-ğıt toman halini alır.®

 Kapital, temelin bir üstyapıya gereksinim duyduğu düşüncesinieklemler:

... üretim tarzı toplumsal istikrar kazanacak ve salt rasüantı vekeyfilikten bağımsız olacaksa, denetim ve düzen, her üretimtarzının varzgeçilmer öğeleridir.. .'J)

Bölllm Vl'te güçler ile üretim ilişkileri konusundaki paralel noktalarla karşılaştırın.

"Speach at the Trial of the Rhetıish District Committee of Democrats," s. 232.

 Kapital, C. 3, s. 697

333

Temel bir üstyapıya gereksinim duyduğuna göre, birini "yara-tır":

... her üretim biçimi kendi hukuksal ilişkderini, kendi yönetimbiçimlerini vb yaratır. Burjuva kavrayışın kabalığı ve yetersizli-ği, organik bir birlik oluşturan şeyde ratlantısal yansıtıcı birbağlantıdan başka bir şey görmeme eğiliminde yatar.1"

Temeller üstyapılara gereksinim duyarlar ve gereksinim duy-dukları için gereksinim duydukları üstyapdan elde ederler: tkisininorganik olarak  bağlantılı olduğu söylenirken anlatılmak istenen

b d

lerle, temel ile üstyapı arasındaki işlevsel bağlantıyı deri sürüyor.Başka bir ilkel formülasyon:

Her sosyaüst işçi, hangi ulustan olursa olsun, zorun sadece sö-mürüyü koruduğunu, fakat nedeni olmadığım; sermaye ile üc-retli emek arasındaki üişkinin, sömüriilmesinin temeli olduğu-nu ve bunun da asla zor araçlarıyla değd salt ekonomik neden-lerle meydana geldiğini çok iyi bilir.'"

ifade ilkeldir; çünkü, Engels'in de bildiği, tıpkı haklar gibi,ekonomik erkin dolaysız  nedenleri arasında zorun önemü bir yer

t t l b k A l d tki h kl k k

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 135/201

budur.Üretim dişkderinin hukukun sağladığı düzeni gerektirmesi ol-

gusu, Toynbee örneğinde Mantoux'nun yaptığı gibi, tarihsel süre-cin yanlış algdanmasına yol açabilir. Engels benzer bir noktaya de-ğinir:

Her tikel durumda ekonomik olguların, hukuksal onay almak - için hukuksal motifler biçimini almak zorunda olmasından ötü-

rü; ve bu nedenle hali hazırda yürüyen hukuksal sistemin tama-mına önem vermenin zorunlu olmasından ötürü, sonuçta hu-kuksal biçim her şey, ekonomik içerik hiçbir şey olur.®

Hukukun temeldeki işlevsel açıklaması ihmal edildiğinde huku-kun ekonomiden daha temel görünebildiğini gördük. Tarihte zorunrolü de benzet1 bir yanlış yorumlamaya açıktır. Engels'in "zor te-orisine yönelik temel eleştirisi, zorun ekonomik yapılan sürdür-me işlevi görmesi olgusunun, zorun ekonomiden daha temel oldu-ğunun kanıtı olarak yanlış anlaşılmasıdır.® "Zorun sadece bir araç,amacın ekonomik avantaj olduğu"nu iddia ettiğinde,® kaba terim-

'"- Grundrisse, s. 88.

"- Ludwig Feuerbach ve Klasik Atman Felsefesinin Sonu, çv. Sevim Belli, Sol Yayınlan, 2.baskı, 1979 s 64. Engels, ekonomik içeriğin kendisini hukuksal olarak ifade etme şeklinin,kısmen mevcüt hukuksal sisteme bağlı olduğunu kabul eder. Burada tanışılmayacak olanUsyapının "göreli özerkliği"nin bir yanı da budur.

Buradaki "zor", birkaç sayfa önce sözünü ettiğimiz "kuvvet" değildir. "Kuvvet" dahaönce tanımlandığı şekliyle erktir. Bizim kullanımımızda sizin erkiniz, sizi yapabilir kılan-dan bağımsız olarak sizin ne yapabildiğinizdir. Zor, erkin bir kaynağıdır

 Anti Dühring, s. 268.

269

tutması olgusuna yer bırakmaz. Aslında, etkin haklar, kısmen arka-larındaki zor nedeniyle etkindirler.Önsöz'ün önemli bir cümlesi şöyle der:

Geüşmelerinin belü bir evresinde toplumun maddi üretken güç-leri mevcut üretim ilişkderiyle, ya da -aynı şeyin hukuksal ifa-desinden başka bir şey olmayan- o zamana kadar içinde hare-ket ettikleri mülkiyet üişküeriyle çatışma içine girerler.'2'

Şimdi, üretken güçler mülkiyet ilişkileriyle "çatışma içine" gir-diklerinde bunun nedeninin, güçlerin, mülkiyet ilişkilerinin formü-le edip koruduğu üretim üişküeriyle çatışması olduğunu söyleyebi-liriz. Çözüm, ya üretim ilişkilerinde, sonradan hizaya gelmek üze-re hukuku ihlal eden bir değişimdir, ya da hukukta, üretim ilişküe-rinde bir değişimi kolaylaştıran değişikliktir. Tarih her iki çözümlede doludur.

(5) Ekonomik Yapı Bağımsız Olarak Gözlemlenebilir mi?

 Illusion of the Epoch' da'" H. B. Acton, Manc'ın ekonomik ya-pılım dışına yerleştirdiği faktörlerin, uygun bir şeküde ekonomik yapıdan aynlamayacağım kanıtlamayı amaçlayan bir sav sunar.Savı incelemeyeceğiz. Sadece, temel olmayan kurumların temel

 Anü-Dühring, s. 257.'*- Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı, s. 23.'»-s. 164-165.

333

düzenlemeler için işlevsel açıdan zorunlu olduklarım gösterir. Ta-rihsel materyalizme zarar vermekten uzak olan üstyapıyla dgili butez, savm temel iddialarından biridir.

Vardığı sonucu açıklayan Acton şunu yazar:

Toplumun "maddi ya da ekonomik temeli", bu nedenle, insan-ların hukuksal, ahlaksal ve siyasal üişkilerinden ayrı olarak açıkça kavranabilir, fakat daha az gözlemlenebilir bir şey değü-dir.H>

İnsanların hukuksal, ahlaksal ve siyasal üişküerini ekonomik 

d d l bi k ik k ö t i d k

zorunlu olarak başvurulan alışılmamış araçların etkili olduğunu daaçıklayabilir. \

Benzer yorumlar ekonomik yapıya da uygundur. Gözlemle be-lirlenebilir, fakat, bir sayı gibi soyut bir kendilik olduğuna göre,gözlemlenebüdiğini söylemek isabeüi olmaz.'" Ekonomik yapınınniteliği, Acton'm sözünü ettiği üişküerin eşanlı gözlemlenmesi ol-maksızın gözlemle belirlenemez olsa bile, bu, hiçbir şeküde, eko-nomik yapının özeüiklerine başvurarak bü ilişkileri açıklamayıdışlamaz. Ekonomik ve ekonomik olmayan değişkenlerin pratiktebirlikte gerçekleşmeleri olgusu, ikinciyi birinci gereğince açıklama

i i i i i d i l ti bili ?

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 136/201

yapıdan dışlayan bir ekonomik yapıyı kavrama yöntemi sunduk.Tanımladığımız erkler, hukuk, ahlak ilkeleri ve devlet tarafındansürdürülürler, fakat içerik olarak hukuksal, ahlaksal ya da siyasaldeğddirler.

Ne var ki, ekonomik yapının üstyapısal ilişküerden "ayn olarak  gözlemlenebileceğr ni göstermeye çalışmadık. Bir ekonomik yapı-yı gözlemlemekten neyi anlamamız gerektiği çok açık değü. Karşı-laştırma amacıyla bir boşanma oranım düşünelim. Verili bir dö-nemde verdi bir ülkedeki boşanma oram, o dönemde o ülkedekiboşanmaların evliliklere oranım gösteren sayıyla aynıdır. Bir bo-şanma oram gözlemlenebilir mi? Hayır, bir rakamdır ve rakamlar

gözlemlenemezler. Fakat, boşanma oranının ne olduğu, elbette,gözlemle belirlenebilir.

Boşanmalarla yalandan bağlantılı bütün koşullar gözlemlenme-den, boşanma oranının ne olduğunu gözlemle belirlemek olanaklımıdır? Herhalde değil; fakat, bundan, mevcut belli bir boşanmaoranının, boşanmaların gerçekleştiği olgusundan "aynlabilir" ol-gular da dalül, toplum ya da toplumun bireyleriyle ilgili diğer ol-gulan açıklayamayacağı sonucu çıkmaz. Yüksek bir boşanma ora-nı, yüksek bir gençlik kusuru oranım, ya da düşük bir evlilik oranı-nı (örneğin, yüksek boşanma oram, evlilik konusunda düşkınkhğı-m arttınrsa) açıklayabüir. Yüksek bir boşanma oram, boşanmaların

büyük bölümünde, bu kadar çok insan boşanmaya çalıştığına göre

lllusion of the Epoch, s. 167; italikler benim.271

girişimini nasd geçersizleştirebilir?Bunlar banal görüşlerdir. Gelişmiş herhangi bir bilimdeki te-

orisyenlerin pratiği bunlan kanıtlar. İlgili fizisel süreçler, açıkla-dıktan biyolojik süreçlerden ayn olarak gözlemlenemez oldukla-rında, moleküler biyoloji, biyolojik görüngüleri fiziko-kimyasal te-rimlerle açıklayamaz mı? Rechtsfret {moralitatasfrei, vb) ekono-mik yapının hukuku (ahlak ilkelerini, vb) açıklama kapasitesi üze-rine Actonvari yergüer, bilime yabancı bir açıklama kavrayışınadayanır. Bu nedenle tarihsel materyalizm bunlan gözardı edebilir.

(6) Bir Daha Haklar ve Erkler Üzerine

Altbölüm (2)'deki haklar ve erklerle ügüi anlatım, kaşıdı ola-rak basideştirüdi; çünkü, ana noktalar belirtilinceye kadar karma-şıklığı ertelemek akıllıca görünüyordu. Önemli bir basitleştirme,her sahiplik hakkının bir şey yapma hakkı olarak ele alınmasıydı.Bir toprak sahibinin toprağım kullanma hakkı vardır ve bu hak,gerçekten de bir şey yapma hakkıdır. Fakat, başkalarının onun top-rağım kullanmaması hakkı da vardır ve bu, birşey yapma hakkı de-ğildir. X'in sahip olduğu ve y'nin onun toprağım kullanmama hak-kıyla özdeş olan bir şey yapma hakkı yoktur. (Standart olarak, eğer

 jc'in, y'nin onun toprağını kullanmama hakkı varsa, y'nin onun

"'- Burada, ilişkilerin gözlemlenemez olduğunu varsayıyoruz -tartışmalı bir felsefi idd ia.

Yanlışsa yanlıştır. Ekonomik yapının gözlemlenebilir olduğunu yadsımamaza gerek yok.

333

toprağını kullanmasını önleme hakkı da vardır. Fakat bu, birincihaktan kaynaklanan, onunla özdeş olmayan ek bir haktır). Aksine,

 jc'in, y'nin onun toprağım kullanmama hakkı, / y e karşı sahip ol-duğu bu hak, y'nin jc'in toprağım kullanmama yükümlülüğüyle(x'e karşı) özdeştir.

Peki, jc'in, y'nin onun toprağım kullanmama hakkına hangi erk denktir? Yamt, x'in y'nin qnıuı toprağını kullanmama erki değildir;zira, bu anlamsız bir ifadedir. Bir erk, her zaman birşey yapma er-kidir. Fakat x'in y'nin onun toprağım kulanmama hakkı ile y'ninx'ın toprağım kullanmama yükümlülüğünün özdeşliği dikkate alın-

dığında x'in hakkına denk olan şey y'nin jc'in toprağım kulanma

bir trompetçi bu haklardan bazılarına sahiptir, bazılarına değil. Bi-rinci adamın daha fazla tpompet çalma hakkı vardır, fakat daha bü-yük derecede bir hakkı yoktur.

Ne var ki, erkler derece bakımından değişirler. Ya da, söylenen-lere karşı, hakların derece bakımından değiştiğinde ısrar edilirse,erkler, haklardan farklı bir şekilde derece bakımından değişirler.

Nigel ve Fred, ikisi de Brighton'a gidebilir durumdadırlar; fa-kat Nigel, Fred'den daha iyi yapabilir durumdadır. Nigel'in orayavarma yeteneği daha fazladır, çünkü, Fred'den farklı olarak, birarabası vardır ve Fred'in ancak trenle gitmeye gücü yetiyor.

Ücretli işçderin emek güçlerini alıkoyma haklan vardır Aşın

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 137/201

dığında, x'in hakkına denk olan şey, y'nin jc'in toprağım kulanmaerkinden yoksunluğudur diyebiliriz. Fnin erkten yoksunluğu, x'inhakkımn de facto karşılığıdır. Altbölüm (2)'de bir insanın hakkına,aym adamın yeteneği denkti. Bazen, şimdi görüyoruz, bir adamınhakkına, başka bir adamın yeteneksizliği denktir.

Genelleştirirsek, hukuksal çerçevede z yapma yükümlülüğünün z yapma hakkından daha az temel olmadığım kabul etmemiz gere-kir. Buna denk ekonomik çerçevede ise, sadece erkleri ya da yete-nekleri değil, yeteneksizlikleri ya da kısıtlılıkları da belirtmeliyiz.Fakat tıpkı, bir erkin kendisini sağlayan etkin haktan ayn olmasıgibi, bir kısıtlılık da kendisim dayatan zorunlu yükümlülükten ay-

rıdır. Serf, hukuksal olarak zorunlu olduğu için çalışmak zorunda-dır demek boş laf değil.

Altbölüm (2), erklerin derece olarak değiştiklerini gözlemleye-memesiyle, şeyleri olduklarından daha basitleştirmişti.

Bir A kişisini ve bir de r  hakkım düşünelim. j4'nın r'si vardır,ya da yoktur. A'nın şu ya da bu derecede r' ye sahip olduğu doğrudeğildir. Hem A'rıın hem fi nin r  hakkı varsa, hiçbiri diğerinden

 fazla ona sahip değildir. Hak sahipliği, derece bakımından değiş-mez.

Bir hak parçalara bölünebilir ve bir kişi bazı parçalara sahipkendiğer parçalan olmayabilir. Kolay başaçıkılır bir örneği ele alırsak,bir kişinin herhangi bir zamanda cam istediği kadar evinde trompetçalma hakkı, sabah 9 il 10 arasında çalma hakkına, 10 ile II ara-sında çalma hakkına vb bölünür. Yatma vaktiyle sınırlanan başka

273

Ücretli işçderin emek güçlerini alıkoyma haklan vardır. Aşındurumlar dışında, bir ölçüde bunu yapabilir durumdadırlar da. Fa-kat bunu ne ölçüde yapacaklan, işçiden işçiye değişir. Aynca, ka-pitalizmin tarihinin farklı evrelerindeki temsili ya da ortalama işçiiçin de değişir.

Haklar de erkler arasındaki bu karşıtlık, hukuksallık sorununaçözümümüzü bozmaz. Haklara denk erklerin tarifler üretme prose-dürün, yine de savunduğumuz erdemleri vardır. Fakat programımı-zı izlerken, denk rechtsfrei  bir tarifin lehine rechtsvoll bir tarifi ele-diğimiz zaman, belirtilen erkleri insanların ne ölçüde kullandıkla-rım sormaya geçebüiriz -gördüğümüz gibi hukuksal karşılığı ol-

mayan ve yanıtı, ekonomik yapıların doğru anlaşılması açısındanbirincd önemde olan bir soru.

Erk, birçok boyutta derece bakımından değişir ve altbölüm(7)'ye uygun!uklan nedeniyle, bu boyutlardan ikisiyle dgüenece-ğiz. Bizi Ugilendiren, bir kişinin z yapma eririnin, derecesi bakı-mından, o kişi için z'yi yapmanın ne kadar güç olduğuna ve onuniçin z yapmanın ne kadar pahalı olduğuna bağlı olduğudur. Bunlar,o kişi için z y apmanın zor olabilmesinin farklı biçimleridir."'

Bir şey yapmanın maliyeti ile güçlüğü arasındaki farklılık bir

'"- Bir sonraki paragrafta "güç" "pahalı" dan ayırt ediliyor ve buradaki "zor" s özcüğüyle

"güç ve/veya pahalı"yı anlatmak istiyoruz. Seç ilen sözcüklerin sıradan anlamlarıyla belirt-mediği basit ayrımlar yapıyoruz; zira, üç sıfattan herhangi ikisi, ya da bazen üçü, birçok bağlamda birbirlerinin yerine kullanılabilir. Yarı teknik anlamlarım ileri sürmemiz gerekir;çünkü, bir tek sözcüğün ya da kısa bir ifadenin, ayırt etmek istediğimiz anlamları olmaz.

333

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 138/201

tikel bir kapitalist tarafından değd bir bütün olarak kapitalist sınıf tarafından sahiplenüdiği iddiasının rechtsfrei anlamının bu olduğu-nu gördük. Sınıf karşısında, de jure olmasa da de facto köle konu-mundadır.

Bu hep doğru olsa da, Mani'm yaptığı gibi, koşullan belirtilme-den ifade edüdiğinde kesinlikle yanlıştır. Proleter, bir kölenin ken-di tikel efendisinin karşısına çıkması gibi, kapitalist sınıfın karşısı-na çıkmaz. îşçi sınıfının kendini zorla dayatması, bu benzetmeyikırılma noktasına kadar germiştir. Şimdi, buıjuva yaşadığının ege-men olduğu ülkelerde çağdaş işçderin hak ve eıkleriyle ügüi dahagerçekçi bir ifadeye kalkışıyoruz

Grev yapmak, emek gücünü kapitalist(ler)den alıkoymaktır.Grev yapabden işçüer, kapitaUst sınıf tarafından de facto "sahiple-nilmezler." Liberal kapitalist ülkelerde, işçilerin farklı zamanlardave yerlerde farklı ölçülerde ihlal edebüdiği az çok kısıüamalarlabirlikte, grev yapma eriri hukuksal olarak kabul edilir.

Grev yapma hakkı temel burjuva ideolojisine uygun mudur,yoksa onunla çelişir mi?

Temel buıjuva ideolojisi,1" zor kullanmamak ve dolandıncılık yapmamak koşuluyla bireyin istediği kişiyle sözleşme yapma hak-kını tanır ve konır. İdeoloji, başkalarının gelecekteki sözleşmeleri-

ne müdahaleden uzak durma karşılıklı yükümlülüğünü de dayatır

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 139/201

gerçekçi bir ifadeye kalkışıyoruz.Tek başına hareket eden proleterin erki üe, kolektif olarak hare-

ket eden bir işçi grubunun (ya da bütün sınıfın) bir üyesi olarak proleterin erkini ayırt edebiliriz. Aynca, işçinin kapitalizm içindekierkini kapitalizmden kaçma erkinden de ay ut etmeüyiz. Kapita-lizm içindeki bireysel ve kolektif erkle başlıyoruz.

'Tek kişi ayakladığında patron dinlemez, fakat sendika konuş-tuğunda diidemek zorundadır.""' Sermayeyle karşı karşıya gelme-sinde bir tek işçinin "zayıf gücü", geniş ölçüde anlaşılır. Onun baş-kalanyla birlik halindeki gücü, başka bir konudur. Sayısız somutkoşula göre değişir, fakat, aşağıdakini yanhşlamayacak kadar bü-

yüktür:Romalı köle zincirle tutulurdu: Ücretli emekçi sahibine görün-mez iplerle bağlıdır. İşverenlerin sürekü değişmesiyle ve fictio

 juris bir sözleşmeyle bağımsızlık görüntüsü muhafaza edilir.3'

Çağdaş işverenler,emek sözleşmesinin salt fictio juris olmasınıisteyebilirler. İşçüer toplu pazarlığa başladılar mı, emek gücünüalıkoyma soyut olasılığı, sürekli savrulan ve sık sık yerine getirilengerçek bir tehdide dönüşür. Kapitalizm içinde işçderin konumu, bunedenle önemli ölçüde iydeşmiştir/5'

">- "Talking Union"dan, Alraanac Singers.»- Kapital, C. t, s. 589.

Kuşkusuz, bütün işçiler sendikalara üye değildir, fakat, sendikaların varlığından sadece

sendika üyeleri yararlanmaz.

276 

ne müdahaleden uzak durma karşılıklı yükümlülüğünü de dayatır.Fakat, koşullar, örneğin başkalan arasında daha önce yapılmış söz-leşmeler, birisinin istediği gibi sözleşme yapmasını önlerse, temelideoloji o kişinin yalanmasına mazeret vermez.

Bir grev, teklifi belli koşullan karşdayıncaya kadar üçüncü birtarafla -işveren-- sözleşmeyi fesetme konusunda birbirleriyle anla-şan işçüer arasında bir sözleşmenin yerine getirilmesi olarak görü-lebilir. Temel ideoloji, işverenin pazar gücünü sınırlamasına kar-şın, her işçinin böyle sözleşme yapmasına izin verir. Yalnızca beüibir sendikanın üyelerini çalıştıran işyeri de temel buıjuva normauygun görünür, zira, kendüeriyle sözleşme yapmayanı çalıştırama-

yacağını kapitalistle yaptıklan sözleşmeye yazdıran işçilerdir.(Grev kinci emeğin grevdeki bir işyerine girişini önlemek için zorkullanma, açıkça, burjuva-yasal değil; zira, kimseyle sözleşmeyapmamaya karar veren o kişi de, diğerlerinin sözleşme yapmasınızorla engeüeyemez.) İlk zamanlardaki birleşme ve grev yasaklantemel buıjuva ilkelerin uygulanması değü, bu ilkelerden sınıf çıka-rı gereği uzaklaşmaydı.

Temel buıjuva ideolojisi, potansiyel olarak, kendi kendini bal-talayıcıdır. Zira, beüi tipte özgür sözleşmeler yasaklanmazsa, söz-leşme özgürlüğü maksimize eddemez. Bu nedenle, bütün özgürsözleşmelerin gerçekleşmesine izin verme temel ilkesi, çoğunlukla,

'"- Anarchy, State and Utopta'dı Noziek, temel  buıjuva ideolojisi dediğimiz şeyi açıklayıpsavunuyor.

333

örneğin gelecekte sözleşme yapmayı sınırlayacak özgür sözleşme-leri yasaklayarak  genel olarak sözleşme özgürlüğünü geliştirmetürev ilkesine yol açar.

Temel ilkenin buyruğu oldukça açıktır; türev ilkenin imaları isedaha az bellidir. Piyasa özgürlüğü, bizzat bu özgürlüğün kulland-masının sonuçlarına karşı ne ölçüde korunması gerekir? Hangi iş-lemler, "ticareti kısıtlama" eylemim oluşturur?

Grev hakkım temel ideoloji garantder, fakat yerine geçen türevtarafından da tehlikeye sokulur. Kapitalizmin bu bakımdan kenditemel ideolojisine uymasını sağlamak için kanlar akıtddı ve sonun-

da kazanılanın, türevin uygulanmasıyla yitirilmesi olası değil: İşçi-

çünkü, onların [yani ilişküerin] salt varlığı bağımlılığı, bireylerkiüesinin zorunlu bağımlılığını ifade eder.(1)

Kolektif kurtuluş, bir dizi bireysel çıkışlarla gelemez, ancak ko-lektif olarak smıf erkinin kuüanılmasıyla gelebilir.

Peki, örneğin Britanya'da proletaryanın gerekli erki var mı?Eğer varsa, neden kapitalizmi devirmiyorlar?

Erkin derece bakımından değiştiğini anımsayalım (bkz. altbö-lüm (6)). Bu nedenle, birinci sonıya yınıtın, sol hizip tartışmaların-da bazen varsayddığı gibi, koşulsuz bir "evet" ya da "hayır" oldu-ğunu düşünmemeliyiz. Bugün Britanya'da sosyalist devrimin fiya-tı, yaşam standardında önendi bir dolaysız düşüş olsa, bu, işçi sını-

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 140/201

da kazanılanın, türevin uygulanmasıyla yitirilmesi olası değil: İşçilerin çok fazla gücü vardır.

Yukarda söylenenlere karşın, her işçi, nıhyetinde bir kapitalistiçin çalışmak zorundadır. Fakat sendikadan ötürü, yaptığı sözleş-menin koşulanyla dgili söyleyecek epeyce sözü vardır ve bir bütünolarak kapitalist sınıfın önünde güçsüz değildir. Bu nedenle, kapi-talist sınıf tarafından de facto "sahiplenilmez."

Bu "sahiplik"le başka bir sınırlamaya dönüyoruz. Bu sınırlama-nın çok büyük ideolojik önemi ve ideolojiden de ayn olarak ger-çek bir anlamı vardır. Bu, en azından bazı işçderin küçük burjuva-laşabilmeleri ve bazdarırun daha da deri gidip tam boy kapitalistler

haline gelebilmeleri olgusudur -bunu başarabilmek kolay bir şeyolmasa da.Fakat, çok farklı derecelerde de olsa, bireysel kurtuluş kapısı

bir ölçüde sensu diviso birçok proletere açıksa, sensu compositobir bütün olarak proletaryaya da açıkça kapalıdır. Modern teknolo-

 jinin ortaya çıkışından soma, herkesin kendi işini yapan Jeffersoni-an bir küçük burjuva ya da çiftçi olma zamanı geçmiştir. Hiçbirproleteri dışlamayacak şeküde bütün işçderin kapitalist olabüeceğidüşüncesini, bizzat kapitalizmin tanımı dışlar:

... bir sınıfın bireyleri için ... [içine girdikleri üretim dişküeri-ni] parçalamadan onların en masse üstesinden gelmek olanak-sızdır. Teldi bir birey, tesadüfen bu ilişkilerin tepesine gelebilir,fakat bu ilişkilerin egemenliği altındaki diğer kitle yapamaz;

279

tı, yaşam standardında önendi bir dolaysız düşüş olsa, bu, işçi sınıfının elinde ne kadar kapitalizmi devirme erki bulunduğunu göste-rir. Devrimin maliyetinden güçlüklerine dönersek, geniş orta sınıf-ları şu anda güçlü bir şekilde bağlı olduklan kapitalizmden kopar-mak gibi devasa görevlerin hesaba katılması gerekir. Burada, bi-rinci soruya basit bir yanıtın doğru olmayacağında ısrar etmektenfazla bir şey yapamayız.

Birinci soruya doğru yanıt, gereğince nitelenmiş bir evet olabi-lir. Bu da bizi ikinci soruya getirir. Kapitalizmi niçin devirmedüer?Kısmen birinci soruya yanıtla bağlantılı koşular nedeniyle. Fakatdiğer nedenlere de değinmek gerekir.

Bir adam penceresiz bir odadadır ve küitli olmadığı halde odakapısının küitli olduğunu sanıyor. Kilitli bir odadaki adamdanfarklı olarak, odadan çıkabüir. Ne var ki, çıkabüeceğini bilmediğiiçin, kapıyla uğraşması olası değü. İnsanların bazen kendi erklerinikullanmamalarının bir nedeni de, o erke sahip olduklarının farkın-da olmamalandır. Kapitalist toplum, kolektif öz-örgütlenme yete-neğinden yoksun işçi imgesini yansıttığı her seferinde, erkin far-kında olmamayı üretir ve güçlendirir.

 Kolektif erkin kullanılması bakımından bdgi ve inanç özellikleönemlidir:

Eğer bütün köleler birlik içinde hareket etselerdi, efendüerini

*"- Grundrisse, s. 164 ve krş. "Results," s. 1032, 1079.333

bunaltırlardı. Fakat bundan, efendilerinden daha fazla kolektif erke sahip oldukları sonucu çıkmaz;

zirai, her biri, birlikte hareket ettiklerinde egemen olabileceklerinibilse de,

isyan eyleminin diğerleri tarafından destekleneceğinden yete-rince emin değildir."'

Devrimci mücadelede dayanışmanın başhca erdem olmasınınnedeni budur.

Dendebilir ki, parlamenter bir demokraside karşılıklı güven so-runu ortaya çıkmaz. İşçi, diğerlerinin benzer "isyan eylemi* eşlik

da işçiler kapitalizmin üzerlerine yıktığı yükü kavrayacakları içindeğü, kriz yeterince kötü olduğunda sosyalist bir seçeneğe yönel-menin göreli olarak daha tolere edüebilir olmasından ötürü Mark-sist gelenek sadece kriz anlarında devrim bekler.

(8) Ek 

(i) Roma Hukuku ve Kapitalizm. Grundrisse'in "Giriş"indeManı, maddi gelişme de tinsel gelişme arasındaki "orantısızlık"örneklerini tam tır. Sanatın ekonomiyle birlikte gitme olasılığını

göreli bir temkinlilikle görür.'" Eğitim sistemindeki özerklik, çok daha sıkıcıdır Fakat "gerçekten güç olan nokta "

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 141/201

runu ortaya çıkmaz. İşçi, diğerlerinin benzer isyan eylemi eşlik etmese bde "maliyetsiz" olan bir girişimle, devrimci bir adaya oyverebilir. Naif bir şekilde varsayalım ki,°Voy sandığı, salt kendi ba-şına, sosyalizme ulaşmanın kusursuz bir aracıdır. Peki o zaman, iş-çiler neden devrimci adayları seçmezler?

Sosyalist olmayan bir bakış açısından yanıt şu olabilir: Kapita-lizm işçi sınıfının nesnel çıkarmadır, bu nedenle onu korumak içinoy kulanırlar.

Devrimci bir bakış açısının farklı yanıtları olması gerekir.1960'larda "Marcusean" bir yanıt popülerdi: Burjuva ideolojisi iş-çilerin kafasını o kadar esir almıştır ki, kapitalizmin oltasına takıl-

mış ve sosyalist bir seçeneğin fiilen farkında değildirler. Kuşku-suz, bu yanıt, abartılmış bir biçimde gerçeğin bir kısmım verir. Fa-kat gerçeğin tamamı olmadığım kavramak önemlidir. Zira, bu ya-nıt sosyalist bir dönüşümü gerçekleştirmenin maliyetlerini ve güç-lüklerini gözardı eder. İşçiler, buıjuva ideolojisinin aldattığı çare-sizler olacak kadar karacahil, ve sosyalist projenin büyüklüğününfarkında olmayacak kadar bilgisiz değildir. Ancak kriz zamanlann-

'"- Goldman, "Towards a Theory of Social Power," s. 238. 1594'te Ess cxli bir emekçi,"Yoksul insanlar uyanıp birlemeler, zenginler yoksullara karşı ne yapabilir?" diye soruyor-du (Hill, Rcformaıion to Indusırial Revolution, s. 93). Sorun, yoksulların uyanıp birleşmesi-nin zor olmasıdır. Benzer belirlemeler için bkz. Hill, Puritanism and Revolution, s. 112 ve

Prolhero, "William Benbow," s. 164.Varsayımın neden naif bir şekilde olduğunu açıklamak bizi konumuzdan çok uzaklaştı-

rır. Burjuva parlamenlarizminin niteliği üzerine kusursuz yorumlar için bkz. Andcrson,"The Antinomies of Antonio Gramsci," s. 27 vd.

280

g g ğ , çdaha sıkıcıdır. Fakat "gerçekten güç olan nokta,"

üretim ilişkderinin hukuksal ilişlriler olarak bu eşitsiz gelişme-de hangi rolü aldıkl andır. Örneğin Roma medeni hukukunun(bu, ceza ve anayasa hukukuna daha az ölçüde uygundur) mo-dem üretimle ilişkisi.0'

Ekonomisi köleliğe dayanan bir toplum olan eski Roma'nın hu-kukuna içeriğini bu kadar borçlu yasaların yönettiği mülkiyet iliş-küerinde modern kapitalist üretim ilişkderinin hukuksal ifadesinibulması nasd olur?

Sorun, Grundrisse' in ana gövdesinde çözülür. Çözümün özü:Kapitalist mülkiyet öğeleri  ve mübadele, gerçek kapitalist ekono-mik yapının oluşmasından çok önce vardı ve bunlan yöneten eskiyasalar, özel düzenlemelerdeki -ki bu kapitalizmdir- işlemlere deuygulanabilirler.

Bu nedenle, antikitede "değişim değeri üretimin temeli olarak işlev görmemiş" olsa da, bir mübadele sektörü vardı ve bu sektör-de, "özgür insanların dünyasında," "en azından basit dolaşım anla-n gelişmişti." Dolayısıyla,

Romada ... tüzel kişilerin belirlenimleri, mübadele sürecininöznesi, gelişmişti. Burjuva toplum hukukunun özsel belirlenim-

"'- Bir bütün olarak sanatı gerçek üstyapısal görmediğinin bir kanıtı.Grundrisse. s. 109.

322

leri, [böylece] geliştirilmesi anlaşılırdır.'"

Kapitalist olmayan bir ekonomideki gelişmemiş meta üretiminidüzenlemek için tasarlanan yasalar, yeterli genellikte biçimlendiri-lirse, tam olarak biçimlenmiş kapitalist meta üretimine de uygunolurlar:

İster ürünün üreticiye ait olduğu ve eşdeğeri eşdeğerle mübade-le eden bu üreticinin sadece kendi emeğiyle zenginleşebildiğf bir zamanda olsun, ister toplumsal servetin giderek artan ölçü-lerde, başkalarının karşılığı Ödenmemiş emeğini tekrar tekrarkendilerine maledecek konumda olanların mülkiyeti halini aldı-ğı kapitalizmde olsun, aynı hak yürürlükte kalır.'1'

talihsiz önerisine destek olarak Manc'ı kullanma girişimim geçer-sizleştirir. Bazı Marksist tarihçilerin "feodalizm" terimine uygula-dıktan enlemi hakti olarak yeren Anderson, "Ming Çin'i, SelçukluTürkiye'si ve Cemşid'in Moğolistan'ı"na (vb), hepsine birden "fe-odal" denildiğinde, tek başına ekonomik yapının niteliğinden hare-ketle, kapitalizmin neden diğer toplumlarda değil de Avrupa'dadoğduğunu açıklamanın olanaksız olduğunu ileri sürer. Avrupa'dakapitalizme yol açan feodalizm idiyse, başka yerde niye yapmadı?Anderson'm karşı çıktığı görüşe göre, yanıt, Avrupa ve Avrupalıolmayan toplumlardaki karşıt üstyapısai özelliklerde aranır -An-

derson'm açık nedenlerle "idealist" dediği bir yol.'"Anderson'm, yersiz bir şekilde dektek olarak Manc'ı kullandığı

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 142/201

ğ p , y y

Kapitalistlerin kullandığı temel erkler, öğeleri Roma hukuku-nun kabul ettiği erklerden oluşan bileşiklerdir. Kapitalizme geçiş,kapitali*™ öncesi toplumlarda meşru olan, fakat sadece çevreseluygulanan erklerin merkeziliğine ulaşmadır. O halde burada, gere-ken hukukta eş ölçüde bir değişim olmaksızın mülkiyet ilişkileriçok fazla değişebilir:'5' Hukuksal üstyapının ekonomik temel tara-fından belirlenmesinin IV. tipten örneği.

(ii) Temel ve Üstyapı Konusunda Anderson. Manc'ın hukuksalüretim ilişkileri tariflerinin harfi harfine alınamayacağını gördük.Bu nedenle Perry Anderson'ın, Manc'ın "tarımsal mülkiyet biçim-

leri"ni araştırmasını kesin anlamında bir mülkiyet incelemesi ola-rak yorumlaması yanlıştır.'4' Bu şekilde tasarlanan hukuksal olarak geçerli olsun ya da olmasıfı, "mülkiyet diye tasarlanan ... şey'inbir incelemesidir.

Anderson'ın yanlış yorumu,'5' Lineages'dt bu konuda kalkıştığı

">- Grundrisse, s. 915-916., Ayrıca bkz. s. 157. Kapital, C. l.s. 603-604. Bu konunun geniş bir değerlendirmesi için bkz. Renner, Insti-

tutions of Private Law, Bölüm II.

Gerçi Roma hukuku ortaçağda kullanışsız duruma düşmüştü, canlandırılıp yeniden dü-zenlenmesi gerekliydi. •

 Lineages of the Absolutist State, s. 405.Ekonomik ve toplumsal ilişkilerin hukuksal yasalaştınlmasmdaki karakteristik gferiden

geliş"i (Passages from Antiquity to Feudalism, s. 147) kabul ettiği dikkate alındığında çok tuhaf bir yorum. Anderson, Marx'ın tarımsal "mülkiyet"in sadece hukuksal olarak yasalaş-mış biçimleriyle ilgilendiğini düşünemez.

282

ç ğ yAnderson m, yersiz bir şekilde dektek olarak Manc ı kullandığıkendi çözümü ise, kapitalizm öncesi toplumlarda "akrabalık, din,hukuk ya da devlet 'üstyapılan', zorunlu olarak, üretim tarzınınoluşum yapısına girerler" demektir.® Burada "üstyapı" ekonomik temel üzerinde yükselmez. Onun bir parçasıdır. Herhalde bu ne-denle tırmak içine alınmış.

Fakat bu çözüm, karşıtlarınınkinden daha az idealist değildir.Tarihsel materyalizmi eleştirenler, üretim tarzı dışındaki boyutlarıntemel olduğunu iddia ettiklerinde, bu boyutlan üretim tarzına sok-mak yanıt olmaz.

Kapitalizmin Avrupa dışında kendiliğinden ortaya çıkmaması

olgusu, tarihsel materyalizm için ciddi bir sorundur. Eğer olacaksa,çözüm, farklı bölgelerin farklı maddi koşullarına dikkat edilerek,gerçek üretim ilişkileri arasında ince ayrımlarla olacaktır. Sorun buşekilde çözülemezse, o zaman bu, tarihsel materyalizmin temel ileüstyapı ayırt ettiği iddiası için değil, tarihsel materyalizm için kö-tüdür.

"•-Lineages, s. 402-403. Lineages, s. 403.

322

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 143/201

- I X -

İşlevsel Açıklama: Genel Olarak 

(1) Giriş

Bu bölüm, diğerlerinden daha çok felsefidir ve felsefi olmayanokuyucuların, bölümü özellikle güç bulması olasıdır. Pek çoğu, iş-

levsel açıklamanın büyük ölçüde tarihsel materyalizme göndermeyapdarak tartışddığı X. bölüme hemen geçmek isteyecektir. X. bö-lüm, felsefi olarak teknik değd ve bunu gerektirmez. İşlevsel açık-lamayla dgili olarak toplumbilimcderin ve tarihçilerin hissettiği veX. bölümün hafifletmeye çalıştığı huzursuzluğun ötesinde, kuşku-suz pek çok kişinin hissettiği, fakat felsefecder tarafından eklemle-

Ekonomiler büyük ölçeği getirdiği için, ayakkabı fabrikalarıbüyük ölçekli çalışır.

Toplumsal iç yapışkanlığı sürdürdüğü için bu yağmur dansı ya-pılır.

Dün toplumsal iç yapışkanlık tehlikede olduğu ve yağmur dansıbunu güçlendirdiği için dün yağmur dansı yapılıyordu.

Kapitalizmin gelişmesini teşvik ettiği için Protestanlık erkenmodern Avrupa'da güçlendi.

Bu ifadelerin anlaşılabilirliği, bir görüngünün sonuçlarınınonun açıklanmasına katkıda bulunduğu ayn bir açıklama prosedü-

lamanın var olduğunu gösteriyor (altbölüm (3)) ve onu nitelendir-me görevini, ele almadığımız işlev-yükleyici ifadeleri çözümlemegörevinden ayınyoruz. Altbölüm (4)'te, burada işlevsel açıklama-nın temeli olduğu iddia edden, sonuç yasası kavramı tanıtılıyor.Altbölüm (5) işlevsel açıklamaların doğrulanabilirliğiyle dgilidirve altbölüm (6), olası bir kuşkuya karşı bunlan savunur. Altbölüm(7), C. G. Hempel'e borçlu eleştiri karşısında toplum bilimde iş-levsel açıklamayı temize çıkarır.

(2) Açıklama

"P" ö ği b k l kt ik ü ti S t3 N l W t

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 144/201

ç ğ y ç prü bakımından prima facie bir durum yaratır. Genelde şöyle düşü-nülür: Durum daha ileri incelemenin üzerine çöker, böylesi her be-lirleme ya yandtıcıdır, ya da, eğer sağlamsa, alışılmış türden şu yada bu nedensel öyküye sıkıştırılması ya da işaret edilmesi sayesin-dedir. Genel kanının kötü-düşünülmüş olduğu yargısına varıyoruz.Bu cümlelerde, gerçekten ayn bir açıklama biçiminin geliştirildiği-ne dair alternatif görüş, daha fazla incelenmeyi hak ediyor. Bu vebenzer örneklerde geliştirilmiş, özgüllüğünü ayrık mantıksal biçi-min genelleştirilmesinden alan özel bir nedensel açıklama tipi bu-

lunduğunu varsayacağız.Bulmaya çalıştığımız ayrıklığa sahip açıklamalara "işlevsel

açıklamalar" denddi ve "x'in işlevi, z yapmaktır" ifade biçimininanlamı üzerine geniş bir yazın vardır. Böylesi ifadelerin, anlamlannedeniyle işlevsel açıklamalar olduklan sanılır,"' fakat biz bu var-sayımda bulunmayacağız: Bir işlev atfetmeyi işlevsel bir açıklamavermekle özdeşleştirmeyeceğiz. Dahası, 'Vin işlevi z yapmaktır"ifade biçiminin hiçbir çözümlemesini sunmadan işlevsel açıklama-nın doğasını nitelemenin olanaklı olduğunu savunacağız.

"Açıklama" sözcüğünün tercih edden bir anlamım koşul olarak deri süren terminolojik bir girişten soma, o anlamda işlevsel açık-

"'- Gerçi, göreceğimiz gibi, bu görüşü savunanların hepsi, "açıktama" sözüyle aynı şeyi 

kastetmez 

287 

"P", örneğin, bakır elektrik üetir, S gt3, Napoleon Water-loo'da yenildi, kuşların içi boş kemikleri vardır, Hopderin kültürelrepertuarında bir yağmur dansı vardır, bu Hopili gnıp geçen Sahbîr yağmur dansı yaptı şeklinde ampirik bir cümle olmak üzere, "P,neden vakidir?" biçimli bir istek ya da soruyu düşünelim. Böylebir isteğe ya da soruya neden-sorusu, buna yanıta ise neden-açık-laması (Bir neden-açıklamayı bu şelrilde nitelemenin doğru olmasıgerekmez) diyelim.

Bütün açıklama talepleri, bir neden-soru biçiminde ifadelendir-meyi kabul etmez. Kuralların niçin öyle olduğunu değil kuralların

ne olduğunu bilmek isteyen birinin dillendirdiği "satranç kurallan-m açıklayın" talebi buna örnektir. Aym şelrilde, olanların nedenle-rini değd, sadece kayda değer şeyleri bilmek isteyen birinden ge-len "Kuzey İrlanda'da olup biteni açıklayın" talebi de böyledir.Konuşmacı, neden öyle olduğunu açıklamayan bir yanıtla yetinir-se, "DNA'nın yapısını açıklayın" da böyledir. Karaciğerin yerinegetirdiği yararların sıralanmasından fazla bir şey istenmiyorsa,"Karaciğerin işlevini açıklayın" da böyledir. Bu açıklama istekleri-ne ne-soruları dendebilir.

İkinci türden bir isteğe doyurucu bir yanıt, bir neden-sorusunadoğru bir yanıt da olabilir. "Waterloo'da Napoleon'un zihinsel du-

rumunun ne olduğunu açıklayın"a yanıt olarak verilebüecek "Ma-nik-depresif bir dönemden geçiyordu" yanıtı, Napoleon'un Water-loo'da neden yenildiğini açıklamak için de kullarulabilir. Fakat bu-

333

nu neden-açıklayıcı niyetle dilendirmek, sadece bir ne-sorusunayamt vermek için kuUanddığmda bulunmayan türden yüküm vesorumlulukları taşır.

Hempel, bütün sahici açıklamaların neden-sorularına yamt ver-diğini savunur. Burada, "açıklama" terimini bir neden-sorusunayamt vermekle sınırlamayı yasalaştırmayı uygun bulmuyoruz/""Açıkla," ^açıklayıcı" vb terimler de, benzer şeküde sınırlandırıla-cak. Hempel gibi, neden-açıklama olmayan açıklamaların açıkla-ma olduklarım yadsımıyoruz, ya da farklı anlamda açıklama ol-duklarım ileri sürüyoruz; fakat, konumuz neden-açıklamalar oldu-

ğu için, bunlara böyle dememeyi seçiyoruz.0

'"X'in işlevi z yapmaktır" biçimindeki ifadelere "işlevsel açıkla

kimse, bütün yararlı etkilerin işlev olduğunu söylemez/" Onlannanlatımına göre, işlevsel bir x açıklaması, x'in işlevinin açıklanma-sıdır, yararlı etkderinin sınırlı sınıfından açık, sistematik bir tarifi-dir. Bu etkilere göndermeyle *'in açıklaması olmaz. Örneğin, Jt'inneden olduğu yerde bulunduğunu söylemeyi amaçlamaz. Bu görü-şe göre, "karaciğerin işlevi sindirimi kolaylaştırmaktır" ifadesi, ka-raciğer sindirimi kolaylaştırdığı için vücutta olduğu imasını taşı-maz: Sadece karaciğerin işlevinin ne olduğunu açıklar.0'

Neden-sorulanna yamt olanların ve bu nedenle tercih ettiğimizanlamda işlevsel açıklama olanların, 'Vm işlevi z yapmaktır" hi-

çindi ifadelerin anlamına ait olduğunu düşünen Wright bu anlatım-l k k D l l i l i ükl l i i (ö l tü d )

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 145/201

X in işlevi z yapmaktır biçimindeki ifadelere işlevsel açıkla-ma" diyen yazarlar, iki tür açıklamamızdan hangisini verdiklerikonusunda ayrılırlar. Bu tür ifadeleri çözümlemeye çalışanlarınpek çoğu, bunlan, Jt'e yararlı etküer atfeden ifadelerle eşüler. On-lar için 'Vin işlevi z yapmaktır" ifadesi, "x'in yararlı etkisi z yap-maktır" şeklindeki bir altbiçime eşdeğerdir -altbiçim, çünkü, hiç-

Bu yas» altbölüm (3)'te yürürlüğe giriyor.

Hempel'in görüşü için bkz. Aspects of Scienlfic Explanation, s. 334,444 ve "Explanali-on and Predictıon by Covering Lawj," s. 125 vd.

Hempel, "açıklama"nın (vb.) neden-açıklayıcı ve diğer olaylarda belirsiz olduğunu savun-duğunda haksızdır. Kendisim, açıklama kavramını, ya da en azından merkezi açıklama kav-ramını çözüml eyen alarak sunar. Fakat gerçekle ise, tek bir tür açıklamanın, neden-açıkl ayı-cı türden açıklamanın yeteridik koşularını araştırıyor. Yaptığı şeyi yanlış tarif eden Hempel ,çözümleme diye sunduğu şeyin genel olarak açıklama kavramı olduğu varsayımıyla kendi-sini eleştirenlere etkisiz bir şekilde yanıt venr olmasaydı, ayrım cansıkıcı olurdu. Genel birkavram çözümlemesi, Hemfel'in girişiminden daha az ilginçtir. Herhalde, açıklamak, ol-dukça basit bir şekilde açık kılmaktır, dolayısıyla, neden açıklamak da nedeni açık kılmak-tır, ne'yi açıklamak ne'yi açık kılmaktır vb. Hempel, gerçekten de, birşeyin neden öyle ol-duğunu açık kılmanın koşullarıyla ilgilenir.

Hempel, ilgisinin bilimsel açıklama olduğunu da doğru bir şekilde söyleyemez. Bütün bi-limsel açıklamalar neden-açıklamalar değildir ve bütün neden-açıklamalar da bilimsel açık-lama değil. DNA yapısının iyi bir açıklaması bilimsel bir açıklamadır, fakat, herhangi birşeyin neden öyle olduğunu açıklaması gerekmez. Diğer yanda, neden-soıulan, bilimsel-ön-cesi sorulup yanıtlanır ve, Hempel'in de kabul edeceği gibi, bilim, bu sorulara yanıt vermek 

için yararlanılabilir daha kesin ve daha teorik bir öğreti gövdesinden başka bir şey değildir.Şuadan neden-açıklamadan ilke olarak farklı sunul ursa, bilimsel neden-açıkl ama anlatımıdoğru olmaz. Hempel, bu koşula uyar ve anlatımı hem doğru hem yanlış olduğu için, her ikibağlamda da hem doğnı hem yanlıştır.

288

lara karşı çıkar. Dolayısıyla, işlevin yüklemlerini (özel türden) ya-rarlı etkilerin yüklemleriyle özdeşleştiren bütün çözümlemelerireddeder.

Altbölüm (3)'te, işlevsel yüklemlerin çözümlenmesi sorununuişlevsel açıklamaların doğası sorunundan ayınyor ve çözümlemekonularında tarafsız bir tutumu benimsiyoruz. Ayırt edilecek bakışaçdanmn bir ön tanıtımı: Bize göre değü, "yarar teorisyenleri"neve Wright'a göre, işlevsel bir yüklem, işlevsel bir yüklem olarak,işlevsel bir açıklamadır. Onlann aksine, bize ve Wright'a göre, iş-levsel bir açıklama, bir neden-sorusuna yanıt verir. Wright'tan

farklı olarak, işlev atfeden ifadelerin anlamlan nedeniyle neden-sorularma yanıt verdiklerini kabul etmiyoruz; yarar teorisyenlerin-den farklı olarak da, beüi koşullar altında neden-sorulanna yamtverdiklerini savunuyoruz.

'"- John Canfîeld tipik bir yarar teorisyenidir; şöyle yazarı "Benim bir işlevim (S'deki) Cyapmaktır ifadesi, benim C yaptığım ve C'nin yapılmasının S'ye yararlı olduğunu anlatır."Örneğin, "(omurgalılarda) karaciğerin bir işl evi safra salgılamaktır" demek, "karaciğer safrasalgılar ve omurgalılarda safranın salgılanması yararlıdır" demektir ("Teleological Explana-tion in Biology," s. 290).

'*- Bazı f elsefecile rin, "x'in i şlevinin açıklanması "m anlatmak için "x'ın işlevsel açıklan-

ması" ifadesini kullanmaları talihsizliktir. Christopher Boorse'un belirttiği gibi, benzer şe-kilde, bir kişinin evlilik durumunun açıklanmasına o kişinin evliliksel açıklanması da deni-lebilir. (Bu kullanımın açıklanması için bkz. Scheffler, Analomy oflnquiry, s. 52-53 ve bu-na karşı çıkış için. aynı eser s. 123)

322

(3) İşlev-ifadelen ve İşlevsel Açıklamalar 

Kısaltmalar: Bir işlev-ifadesi, bir şeye bir ya da daha çok işlevyükler. Bir yarar-ifadesi, bir şeye bir ya da daha çok yararlı etkiyükler. Bir öncelik-ifadesi, bir olayın başka bir olaydan önce geldi-ğini söyler.

Larry Wright, işlev-ifadelerini şu ya da bu türden yarar-ifadele-rine indirgeyen işlev-ifadesi çözümlemelerine karşı çıkar. Bu çö-zümlemelerin, işlev-ifadelerinin her zaman neden-sorularına yanıtvermeye yaradıklarım fark edemediklerini iddia eder:

(1) ... işlevsel yüklemler [yani, işlev-ifadeleri] -isterseniz asli

Bir paralelin gösterdiği gibi, bu sav (l)'i değil, (2)'yi destekler."E olayından önce ne gelir?" ile "e olayı neden gerçekleşti?" soru-lan arasında da benzer bir "bağlamsal eşdeğerlik" olabilir. Her iki-sine de yanıt, "e olayım / olayı izledi" olabüir. Bu, bir olayın biröncelik ifadesiyle açıklanabileceğini -göstermeye gerek olmayanşey- gösterir. Öncelik-ifadelerinin asli olarak açıklayıcı olduklarım-yanlış olan şey - göstermez.

Bu, (l)'i çürütmez-, zira, işlev-sorusu de neden-sorusu arasında-ki "bağlamsal eşdeğerlik"in dayandığı inanç, kavramsal olarak te-mellendirilmiş olabilir. Fakat, Wright'ın savının sadece daha zayıf olan tez (2)'yi desteklediğini kanıtlar. İşlev-sorulan de yarar soru-

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 146/201

(1) ... işlevsel yüklemler [yani, işlev ifadeleri] isterseniz asliolarak- açıklayıcıdırlar. Salt bir şeyin x olduğunu, onun bellibir işlevi olduğunu söylemek, önemli türden bir x açıklamasısunmaktır.®

Dolayısıyla Wright, "z'den ötürü x ordadır"ın 'Vin işlevi z yap-maktır"ın anlamının bir parçası olduğunu savunur.® Her işlevTİfa-desi, "x neden ordadır?" biçiminde bir soruya yanıt vermeye uy-gundur.

Wright, (1) lehine iki sav ileri sürer -burada sadece ikincisi in-celenecek.'1' (l)*i değil, daha zayıf olan ikinci tezi desteklediğini

göstereceğiz:(2) En azından bazı işlev-ifadeleri, açıklayıcı olarak tasarlanırlar.

Wright'ın savının öncülü, "kalbin işlevi nedir?" ve "insanoğlu-nun neden kalbi vardır?" gibi soruların "bağlamsal eşdeğer"idir.Wright "bağlamsal eşdeğer"i açıklamaz; fakat, "uygun bağlanım-da", "kalbin işlevi kan pompalamaktır"ın sözü edden iki soruya dayanıt verdiğini kabul edebüiriz. Peki uygun bağlam nedir? Wrightsöylemez; fakat açıkça, işlev-sorusuna yanıtın insanoğlunun nedenkalbi bulunduğuna, yani belirtilen neden-sorusuna yanıt vereceği-ne dair bir inancın yönlendirdiği bir bağlamdır.

<"- "Functions," s. 154.

"'- "Functions," s. 16 1. hafif simge değişikliğiyle.

 Bkz. "Functions." s. 154-155

290

larının "bağlamsal eşdeğerliği"nin, yarar-ifadelerinin işlev-ifadele-rini gerektirdiğini -Wright'ın reddedeceği bir sonuç- kanıtlama-sından daha fazla (l)'in doğruluğunu göstermez. "İnsanoğlununneden kalbi vardır?", bağlamsal olarak "kalbin işlevi nedir?"in eş-değeridir; fakat ikincisi, bağlamsal olarak "kalp ne iyilikler ya-par?"ın eşdeğeridir. Bu nedenle, kesinkes Wright'uıkine benzer birsav, tamı tamına onun yadsımak istediği şeyi kanıtlar.

Yine de, Wright'ın savı, doğrulamak istediğimiz daha zayıf tez(2)'ye ("En azından bazı işlev-ifadeleri, açıklayıcı olarak tasarla-nırlar") bir destek sağlar. Buradaki, soru değişikliklerini gerektir-meyen (2) lehine daha deri bir savdır. Bazen, bir işlev-ifadesi ilerisüren bir konuşmacı, tümüyle açıklamayı andırır bir tarzda karşı-laştınlabilir ve çelişen durumlar da aktarır ve kendisini, birşeyiaçıklamaya kalkışıldığında yapıldığı gibi, karşı-örneklerle karşıkarşıya bulur. Bir ineğin uzun kuyruğu üzerine davetsiz bir yorum-da bir adam, kuyruğun tüylü ucunun sineklerin dikkatini çektiğineve kuyruğun bir işlevinin de sinekleri kovmak olduğuna işareteder. Buna karşıt olarak, Çıplak gerisinin böcekler için daha azayartıcı olduğu ve küçük kıvrık kuyruğunun sadece anüsü korudu-ğu domuzu aktanr. Son olarak, domuza oldukça benzeyen, fakatdomuzvari olmayan kıllı gerisinin sonunda epeyce bir kuyruğu bu-

lunan yaban domuzunu sergder. Adamın arkadaşı, inekle dgili söy-lediklerine meydan okumak amacıyla kıllı Kanada geyiğinin küt

322

#

kuyruğuna işaret edebilir.0' Eğer başlangıçtaki konuşmacı, sadecekuyruğun ineğe sağladığı yaran belirtmeyi niyet etmiş olsaydı, Ka-nada geyiği örneği yersiz olurdu: İnek, Kanada geyiğinden dahaiyi olduğu için onun idda ettiğinden daha kötü değildir. Oldukçadoğal olan diyalog, işlev-ifadelerinin, en azından bazen, açıklayıcıiddialar olarak düşünüldüğünü ve kavrandığını gösterir.

Şimdi, Wright'ın konumundan farklı olan iki şey belirtilecek.Birincisi, işlevsel açıklamanın var olduğunu savunmamıza karşın,her hakiki işlev-ifadesinin bir neden-sorusuna doğru yanıt verdiği-ni, işlev-ifadelerinin, kendi anlamlarının gereği olarak açıklayıcı

olduklannı ileri sürmüyoruz.İkincisi, işlevsel açıklamayı, güzidebir explananda (açıklamalar) yelpazesiyle sınırlamıyoruz. Wright,

halde, (4)'ü açıklayıcı yapan şey, açıklayıcı olduğunda, uygun birhakiki genelleme olduğunda (5)'i açıklayıcı yapan şeyle aynıdır:Birinin var olmasını (4) gerektirir ve (5), e'nin bir açıklamasını ve-rir gibi dillendirildiğinde ima edilir. (4) şunu gerektirir:

(6) F gerçekleştiği için, sayesinde e'nin de gerçekleştiği doğnıbir genelleme vardır.'"

(5), (6)'yı gerektirmez; fakat (5)'i e'nin bir açıklaması olarak önermek, inşam (6)'ya götürür. (4) anlam gereği açıklayıcı olması-na (5) olmamasına karşın, (6) hem (4)'ü hem (5)'i açıklayıcı yapar.

Diyelim ki,(7) F olayı e olayına yol açtı.(7)'nin anlamını kararlaştırmak güç olabilir. Özel olarak (6)'yıkti i kti diği k d ğü F k t i di kt ki (6)'

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 147/201

p ( ç ) y p y y g ,böyle sınırlamaz; zira, ona göre bir işlev-ifadesi, işlevsel parçanınneden "orda" olduğunu önceden açıklar. Burada geliştirilen görüşegöre ise, bir işlevsel açıklama, mantıksal olarak, herhangi bir ne-den-sorusuna yanıt verecek düzendedir. Sınırlama olmaksızın, bel-li bir olayın neden geçerleştiğini, tikel bir şeyin neden belli birözelliği bulunduğunu, birşeyin neden düzenli olarak belli biçimler-de davrandığım vb açıklayabilir: Bölümün başındaki örneklerinheterojenliğine dikkat edin. Bizzat sorunun yapısı değil, sadece ol-gular bir neden-sorusunun işlevsel bir yanıtının bulunup bulunma-dığına karar verir.

Altbölüm (4)'te verilecek işlevsel açıklama anlatımı, işlev-ifa-delerinin anlamının çözümlemesini vermez. "Açıklayıcı bir işlev-ifadesini açıklayıcı kılan nedir, her işlev-ifadesi açıklayıcı mıdırdeğil midir?" diye soruyoruz. Bir benzetme, sorunun doğasınıaçıklayacak. Şunlan düşünelim:

(4) F olayı, e olayım meydana getirdi.(5) F olayı, e olayından önce oldu.(4)'ü deri sürmek, <?'ııin nedensel bir açıklamasına kalkışmak-

tır. (5)'i deri sürmek ise, belli koşullarda, yani e'nin bir açıklamasıaranmaya çalışddığında ya da vaat edddiğinde, öyle yapmaktır. O

"'- Bu diyaloğu kurmada, karacanın Kanada geyiğinden daha iyi bir örnek olduğunu düşü-

nen Gideon Cohen'e teşekkür ederim

292

gerektirip gerektirmediği açık değü. Fakat, şimdi açıktır ki, (6)'yıgerektirip gerektirmediğini kararlaştırmadan, açıklayıcı olduğundaya da olursa (7)'yi açıklayıcı yapan şeyi (yani (6)'yı) söyleyebili-riz. (4), (5) ve (7) ifadelerinin çözümlenmesi sorunu, açıklayıcı ol-duklarında onlan açıklayıcı yapan şey sorunundan ayndır.

Soruşturma nesnemize geri dönüyoruz:(8) JTin işlevi z yapmaktır.(9) X'in yararlı etkisi z yapmaktır.Wright'ın eleştirdiklerine göre (8), başka hiçbir şeyi değil

(9)'un arıtılmış bir versiyonunu gerektirir ve (5) gibi, asli olarak 

açıklayıcı değil.'1

' Wright'a göre (8), (4) gibi, doğası gereği açıklarve bu nedenle, (9) gibi birşeye eşdeğer olamaz. Önerildiği gibi,"(8)'in açıklayıcı kertelerini açıklayıcı yapan nedir?" diye sorar-sak, bu rakip görüşler arasında karar vermek zorunda değiliz. An-lam kosunudan kaçışımızı vurgulamak için soruyu şöyle değiştire-biliriz: "(9)'un açıklayıcı kertelerini açıklayıcı yapan nedir?"

Benzetmeye başvurularak değişiklik doğrulanabilir. (5) doğasıgereği açıklayıcı olmasa da, öyle olması için neyin gerekli olduğusorulurken, nedensel açıklamanın doğası araştırılıyor. O halde,

'"- Biraz uzuncan: F'tûtt T tipte, e'nin T  tipte olduğu T ve T  olay tipleri vardır ve T tipi birolayın gerçekleştiği her seferinde T tipte olay da gerçekleşir.

Yine de birçoğu (S)'e "işlevsel aç;î:Jama" der, fakat, birkaç sayfa önce saptanan teknolo- jik poli tika şimd i yürürlüktedir (X' in işl evin in ne olduğunu açıkla dığı için (8 )' e işlevsel açıklama derler).

333

benzer şekilde, uygun arıtılmış (9) doğası gereği açıklamaz, fakataçıklama yaptığından neyin ona açıklama yaptırdığı sorulurken, iş-levsel açıklamarun doğası, (9)'un arıtılmış bir biçiminin (8)'in an-lamını verip vermediği araştırılıyor.

Özetlersek: Wright, işlevleri yarar olarak çözümleyenleri, işlev-sel açıklamanın varlığım kabul etmemekle eleştirir. Aym fikirde-yiz; fakat, işlevlerin yarar olarak çözümlenmesi yine de doğru ola-bilir. İşlev ifadelerin yarar-ifadeli çözümlenmesi karşısında tarifsizbir tutum benimsiyoruz. Böylesi çözümlemelerin işlevsel açıklamaanlatımları olmadığı konusunda Wright'la hemfikiriz; fakat, işiev-

ifadelerinin asü olarak açıklama yaptıkları ve bu nedenle böylesihiçbir çözümlemenin doğru olmadığı konusunda anlaşmaktan uzak 1

Bir işlev-ya da yarar-ifadesi, ne zaman bir neden-sorusuna doğ-ru yanıttır? Bir öncelik-ifadesi, benzer biçimde uygun bir geneUe-me doğru olduğunda doğru bir yanıt verir. İşlev-ve yarar-ifadeleri,bir bakıma özgül bir biçimin genellemeleri sayesinde cevap ver-diklerini önereceğiz.

(4) İşlevsel Açıklamanın Yapısı

Bir yarar-ifadesini ne açıklayıcı yapar? Daha da kesin olarak:Ardışık olayları ilişkdendiren bir genellemenin bir öncelik-ifadesi-

ni açıklayıcı yapmasıyla aym şekilde bir yarar-ifadesini ne açıkla-yıcı yapar? Bir genellemenin bir öncelik-ifadesini açıklayıcı yaptı-

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 148/201

duruyoruz.1"

Aılınd». Wright'ın işlev-i&deleri «ılımları üyesinde açıklayıcıdırlar şeklindeki iddiısını reddetmeeğilim indeyim. Bini öyle geliyor ki, yaşım ve intan bilimleri bir organı, fizyolojik bir türece ya da top-lumsal bir alışkanlığa bir işlev yüklediğinde, "işl evle , "(olasılıkla gizli) yararlı etki "den fazlaıı niyetedilmez. Belirtilen, o şey 6yle yapma niyetindeymiş gibi yerine gelinliği bir hizmettir -bundan, o hizmetiyerine getirdiği için onladır sonucu çıkmaz.Kuşkusuz, sosyologlar "işlevi, açıklayıcı saymadıkları gizli yararlı etkilere uygularlar. "Hıwthome Deneyimi" (bir fabrika incelemesi) sırasında, fabrika işçilerinin üretkenliğinde ve moralinde anlamlı ve ilkbakışta açıklanmayan bir anş gerçekleşti ve bunun nedeni, zamanlı deneyimin kendisi olarak çaptandı:İşçiler incelenmekten hoşlandılar. "Açık ve Gizli İşlevler" Üzerine çığır açıcı yazısında Robett Merton,bu yararlı etkiyi, deneyimin "gizli bir işlevi" olarak urif eder. Ne var ki. fabrikanın morali üzerindeki

olası etkileri nedeniyle yürütüldüğünü düşünemez. (Ayrıca, jr'in işlevsiz olması olgusunun jr'in variığınuıöze! bir açıklanmasını gerektirdiğine dair bir öneriyle tamamlanmamış biçimde, "işlev"in kaışU anlamlısıolarak "işle vsizi n genel kullanımı da -biyolo ji ve sosyolojide- açıklayıcı niyet yokluğunun belirtilidir.)Açıklayıcı olmaym "işlev" durumlar, terimin Wright'ın çepeıael gördüğü kullanımlanyla dolu görflmivor. Wright'a göre, önce "jr'in işlevi z yapmaktır" çözümlenmeli, sonra, birden fazla şey keşfedilen ölçü-te uyduğundı, "jr'in bir iş le vi : yapmaktır" doğnı kabul edilmeli Bu stratejinin, karşılından ("bir işleV'içözümlüne ve sadece bir şey ölçüde uyduğunda "işlev"i uygulama) üstün olduğunu düşünür, çünkü, di-yor, "bir işlev"in birçok çepersel kullanım vardır. Bunun neden böyle olduğunu incelemez. Eğer teriminbereketli bir çepersel kullanımı vana, o kullanımdaki tanım edatını neden direnir?Kuşkusuz, işlevsel açıklamayla ilgilendiği için Wnght "işlevi tercih eder ve "işlev"in dıhı açıklayıcı birçemberi vardır. Fakat ikincisi, isimden okluğu kadar tanım edatından da (üretilebilir. Eğer daha öncekikonuşmada bulunmayan biri, "e'ye öngelen o olay /i di " denildiğini duyarsa, "o'nu n bulunması, konuşmaçının başka şekilde fnin e'yi meydana getirdiğini düşünme»indin daha güvenli bir bahis haline geti-rir. Fakat, "öngelen o olayı" açıklayıcı olarak çözümlemek ve "öngelen bir olayı" merkezi (»çıklayıcılıknedeniyle) ve çevresel (açıklayıcı olmaması nedeniyle) durum lir olarak bölmek uygun olmaz.Şimdi öngelen o olay'ın açıklayıcı olması gerekmez. "O"ya ruhsat veren odak farklı olabilir. Bu nedenle,o olay. bir akşam sirkteki deniz aslanının hareketini açıklamayan, fakat ona öngelen palyaçonun hareketiolabilir. Peki "o işlev" faıklı mıdır? Herhalde, kabaca "başlıca yararlı etki" demektir ve bir yararlı etkiyi

başlıca yaptığı sadece yaygın kullanımıyla -kavramsal olarak değil- doğrudur ve bu nedenle, o işlev,açıklayıcı olmasıdır.

Wright'ın çözümlemesine yönelik yukandakine paralel iyi bir eleştiri ve alternatif bir işlev (amaçlara kat-kı olarak) anlatımı için bkz. "Wright on Functions" üzerine Boorse.

295

 ğını, nasıl yaptığının (daha da fazla) tartışmalı olduğunu iddia edi-yoruz. Fakat genellemenin niteliği üzerine birkaç belirleme yerin-de olur.

Çoğunlukla genellemenin bir yasa meselesi olması gerektiği sa-nılır ve burada bu inanç benimseniyor. Öncelik-ifadesi için açıkla-malım doğru ve geçerli olduğunun bilinmesi gerekmediği, istisna-ları kabul edebdeceği, tikel olayları saptamak için öncelik-ifade-sinde kullanılanlar dışında betimlemelerle bireyselleştirilmiş olay-tipleri iüşkdendirebdeceği geniş ölçüde kabul edilir: "/, e'ye önge-iir"e açıklayıcı bir rol veren genelleme, nadiren, "F'nin gerçekleş-tiği her seferinde E  de gerçekleşir"dir.(" (Dört fincan kahve içenherkesin, somadan uykusu kaçmasa da, George'un dört fincankahve içmesi, sonraki uykusuzluğunu açıklayabilir).

Öncelik-ifadelerine açıklama yaptıran şeyle ilgili hakikat kar-maşıktır. Bu soruşturmamızı engelleyebilir; zira, "yarar-ifadelerinene açıklama yaptınr?"a benzeştirme yoluyla yanıt vermeye çalışı-yoruz ve modelin bütün karmaşıklıklarım yansıtan bir benzetmekurmak zorunda olmak korkunç olurdu. Bu nedenle, kesinliği ya-

"'- Tikel oiaylan anlatan ifadeleri temsil etmek için küçük harfleri, olay tiplerini anlatan ifa-deleri temsil etmek için büyük harfleri kullanıyoruz. Küçük harfle büyük harfin aynı olduğudurumlarda, anlatılan tikel olay, ifadelerin anlamlarından ötürü anlatılan tipe aittir. Bu ne-denle, "e, E tipindedir" biçiminde herhangi bir şey (örneğin, "bankanın batışı, bir bankanınbatışıdır"), ex vi lerminorum doğnı olacaktır.

333

Iınlığa feda ediyor ve yarar-ifadeleri durumunda, bir öncelik-ifade-sinin açddayıcı rolünün en basit doğrulanmasının benzerini arıyo-ruz: "/nin e'ye öngeldiği" yer, F'nın gerçekleştiği her seferinde E de gerçekleştiği için, açıklayıcıdır.'"

Bir yarar-ifadesi, bir maddeye yararlı sonuçlar atfeder. "Yarar-ifadelerini ne açıklayıcı yapar" sorusunu genelleştirip şunu sora-lım: İster yararlı olsunlar ister olmasınlar, sonuçların aktarılmasınıne açıklayıcı yapar? Bir sonuç açıklaması diyebdeceğimiz şeyinhakikilik koşullan nelerdir? Birkaç sayfa soma gerçek işlevselaçıklamaya dönüyoruz.

Önerimiz şudur: Bir sonuç-ifadesi, açıklayıcı bir öncelik-ifadesidgili yasayla ilişkilendiği biçimde bir sonuç yasasıyla dişlolendiği

nuçlarına öngelirse, tl, her zaman t2 ve t3'e öngelir, fakat t2 üe t3arasındaki her üç ilişki de (öncelik, sonralık, özdeşlik) olanaklı kı-lar.'"

"EGER"i kaldırır ve "O ZAMAN"ın yerine "EĞER"i koyar-sak, beüi tipte bir olaym gerçekleşmesinin zorunlu bir koşulunubelirten bir sonuç yasası biçimi elde ederiz.

Bir nesnenin beüi bir özmteliğe sahip olmasının (örneğin, birtürün beüi bir organa sahip olmasının) açıklanmasını destekleyenbir sonuç yasası, biçim olarak, olay tipleri yerine öznitelikler geçi-rilmiş yukardaki yasaya benzer:

EĞER, tl 'de F olsaydıo zaman sonuç olarak  t2' de E olurdu, o nesnesinin hakikatiyse,

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 149/201

zaman açıklama yapar. Bir sonuç yasası, atası hipotetik bir neden-sel ifade olan evrensel bir koşul ifadesidir, Bir olayın açıklanması-na (örneğin, bir nesnenin belü bir özniteliğe sahip olmasının açık-lanmasına karşıt olarak) uygun bir sonuç yasası şu biçimi alır:

EĞER, E tipinde bir olay tl 'de gerçekleşseydi,o zaman r2'de F tipinde bir olay meydana getirirdi doğruysa,O ZAMAN E tipinde bir olay fİ'te gerçekleşir.®

Koşul öncesinin kendisi, bir koşuldur, yani, küçük koşuldur, ifa-denin tamamı ise büyük koşul.

Zamansal tl, :2 ve t3 dizisi, farklı sonuç yasalarında farklı olur.Hiçbir durumda l2, tl'e öngelmez ve hiçbir dununda (3, tFt  ön-gelmez. Nedenler sonuçlanyla zamandaş olabilirlerse, o zaman tl,t2 ve fJ'e öngelebilir de gelmeyebdir de ve t2, t3'e öngelebilir, onugeçebilir, yada onunla özdeş olabdir. Nedenler, zorunlu olarak so-

 Aşağıda gözardı edilen karmaşıklığın bir kısmı, altbölüm (7)'de göt önüne alınacak.w- Daha biçimsel olarak:

Ox)(tl'de Era-XEy) (t2'de Fy)) -*(92) (t3'de E2)

"x", "y" ve "z" olaydır, ' • hipotetik nedeni ifade eden bağdır ve' ise. doğal bir ya-sa ifadesinin öncesi ve sonrası arasındaki ok olarak yorumlanmalı. "tl" ve devamı, zaman-sal değişkenlerdir.

 Daha mantıklı meslektaşlarımın tamamı, yukardakinin metinde ortaya çıkan şeyin doğru bi-çimsel bir versiyonu olduğunu kabul etmez ve benim masum bir gözleci olarak içinde bu-lunduğum kavga, bu kitap basıma giderken devam ediyor.

296 

ç , y ,O ZAMAN o, ri'te F'dir.®

Olayların açıklanmasında sonuç yas alarmın rolünü anlatmak için, "F'nin gerçekleştiği her seferinde E  de gerçekleştiği için,

 fnin gerçekleşmesi nedeniyle e gerçekleşti" de "E'nin F' ye nedenolacağı her seferinde E gerçekleştiği için, F'ye neden olma eğiliminedeniyle e gerçekleşti" arasında bir benzerlik öneriyoruz.

Bölümün başmda verdiğimiz örnekleri düşünün. Önerimiz ışı-ğında, zaman zaman söylenene karşıt olarak, bu belirlemeler ne-denleri sonuçlarla açıklama amacım gütmediğini kuvvetle belirti-

yoruz. Sıradan nedensel açıklamalara aym-imgesi değildirler. Da-ha çok ve çok farklı bir şekilde, belirtilen tipte bir olaym meydanagelişini açıklayan şu olgudur: Belli tipte bir olay gerçekleşseydi belli bir sonucu olurdu.

Açıklanan birinci biçimin tikel bir yasa-ifadeskıi elde etmek için, E = R türden bir yağmur dansının yapılması, F = toplumsal iç

"'- Nedenler sonuçlarının önüne geçemezler; fakat bir nedenin so nucundan öngelmesinin

 gerekip gerekmediği, burada bir yargıda bulunmamızı gerektirmeyen felsefi bir sorundur. Nedenler sonuçlarıyla zamandaş olabilirlerse , yukardaki şemadaki zamansal olasılıklar 

şöyle olur: tl = t2 = t3; tl = t2 < t3, tl < Ü = t3: tl < t2< t3; tl < 13 < t2. Nedenlerin so-nuçlarına öngelmesi gerekse, son üç düzenleme olanaklıdır ve bu bölümün geri kalan

kısmında zamandaş nedenlere yapılan göndermeler, sonuçlarından hemen önce gelen ne-denlere göndermeler olarak anlaşılmalıdır."'- Biçimsel versiyonu: (x) [(tl 'de F* O-MÎ'de Gx)) -> t3'de Fx)].

333

yapışkanlıkta bir artış olsun ve tl = t3 (f2'ye kısa bir dönem önge-len) diyelim. O zaman yasa-ifadesi şunu söyler:

 R yağmur dansının yapılmasının, hemen ardından, toplumsal içyapışkanlıkta bir artış meydana getireceği her seferinde, R yağ-mur dansı yapılır.

Böyle bir genellemeye dayanan bir açıklamada, sonuçta ortayaçıkan toplumsal iç yapışkanlığı, yağmur dansı yapılmasını açıkla-yan olarak ileri sürülmesi yanlıştır. Aksine, dans yapma toplumlailgili bu mizaçsal olguyla açıklanır: Toplum bir yağmur dansıyla

uğraşmış olsaydı, toplumsal iç yapışkanlığı artardı.Biçimsel olmayan açıklayıcı belirlemelerde, açıklanacak birl bi l kt l bili f k t d kl k l

çıplak genelleştiren bir yasa tarafından desteklenmez; fakat, su-num kolaylığına gitme kararımızı anımsayın. "Dört fincan kahveiçtiği için Gorge'un uykusu kaçtı", "bir adam, dört fincan kahveiçtiği her seferinde uykusuzluk çeker"le desteklenmez; çünkü buyalandır. İkincinin olası zayıflatıcdığını makul bulanlar buradakiyolu benimseyebilirler, ancak daha mantıklı bir politika da bir yasataslağına'" geri çekilmek olurdu. Kolayca elde edden bir genede-meyle desteklenmediği zaman tikel bir açıklayıcı iddianın nasıldestekleneceği sorunu, genel olarak açıklamayla dgili bir sorundur.Doğru yol ne olursa olsun, sadece sonuç açıklama durumunda izle-nebdeceğini iddia etmemiz gerekir.'"

Sonuç ve dolayısıyla işlevsel açıklamada varsaydan yasalarınbiçimi b ol rsa nedenin herhangi bir şe e ara p aramad ğ n

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 150/201

olayın sonrası bir olay aktarılabilir, fakat sadece, açıklanacak ola-yın meydana gelmesinden önce (ya da en azından sonra değil) sa-hip olunan bir mizacın kanıtı olarak. Etkisi kendisini açıkladığıiçin değil, o etkisi bulunması olgusu, toplumun koşulunun bir yağ-mur dansı toplumsal iç yapışkanlığını arttıracak şekilde olduğusonucunu çıkarmamıza izin verdiği için, yağmur dansının etkisini aktarmak açıklayıcı olabilir ve çıkarsanabilir koşulun dansın ya-

 pılmasıyla bağlantılı olduğu ima edilir. (Biçimsel olmayan açıkla-yıcı belirlemelerde sonraki olaylar çoğunlukla aktarılır. İşlevsel ol-mayan açıklamadan bir ömek: "Dün neden o kadar korkunç görü-

nüyordu?" sorusu, "bugün kanserden öldü"yle doyurucu bir şelril-de yanıtlanabilir. Bugünün kanserden ölümü dünkü hasta görün-meyi açıkladığı için değil* bugünün kanserden ölümü dünkü hastagörünmenin nedeni olan -yanıt veren bunu ima eder- dünün kan-serli bir koşulunu çıkarsamaya izin verdiği için yanıt uygun olabi-lir.)

Açıklanan ikinci biçimde tikel bir yasa-ifadesi elde etmek için,o inek türü, F - uzun kuyruklu, E  = sinekleri kovma gücüne sa-hiplik ve tl - t2 = t3 olsun. O zaman, bir ineğin uzun kuyruğununişlevi sinekleri kovmaktır şeklindeki açıklayıcı iddiaya uygun birsonuç yasa ifadesi elde ederiz. Elbette, bu açıklama, onu bu kadar

299

biçimi bu olursa, nedenin herhangi bir şeye yarayıp yaramadığın-dan tamamen ayrı olarak, her nedensel bağlantının nedenin meyda-na gelişinin işlevsel bir açıklamasını formüle edemediğini kolaycagörürüz. Şimşeğin gerçekleşmiş olması durumunda gök gürültüsü-nü meydana getireceği her zaman fiden doğrudur, fakat şimşek na-diren gerçekleşir. Bu nedenle şimşek, gök gürültüsüne neden olmaeğilimiyle açıklanan , dolayısıyla işlevsel olarak açıklanmayan so-nuç değddir. Hiçbir işlevinin bulunmamasından bağımsız olarak,şimşeğin işlevsel olarak açıklandığı yadsımak için kesin nedenvardır.

Tekrar özedersek: Bir sonuç açıklamasında bir eğilimsel olgu,eğilimin hipotetik saptanmasının öncesinde sözü edden özelliğin(ya da olay-tipin) bulunma oranını açıklar. Kırılganlığı kırılma ola-sılığım yükseltmiş olsaydı, kınlgan (yani, yeterince sert çarpddı-

'"- "Yasa taslağı", önceki bazı öznit eliklerin (hepsinin değil ) sadece bunla ra sahip bir ne sneneye gönderme yaparak saptandığı yasa-benzeri bir genellemedir. Örneğin: Dört fincankahve içen ve hu bakımdan George'a benzeyen herkes, ardından uykusuzluk çeker.

 Bazıları, organizmaların (ve toplumların) uyum sağlayıcı özellikler kazanmada sık sık başarısız kaldıkları gerekçesiyle, organizmaların (ve toplumların) özelliklerinin uyum sağ-layıcı değerleri gereğince açıklanmasını kabul etmez. Uyum başarısızlığı, kuşkusuz sıktır;

 fakat işlevsel açıklamaya bu temelde bir itiraz, standart açıklama pratiklerimizle çelişir. Zi-ra "nedensel başarısızlık" denilebilecek şey de geneldir. Pek çok kişi fazla yemek yedikten

sonra da uyumasına karşı n, Jones fazla yemek yediği için uyuyamaz. Benzer şekilde, bir inek, uzun bir kuyruk kendisi için işlevsel olduğu için uzun bir kuyruğu bulunabilir; ancak bir Kanada geyiği için de işlevs el olurdu ve Kanada geyiği uzun kuyruktan yoksun.

333

ğında kırılacak) bir su bardağını çarpmanın sonuç açıklanması uy-gun olurdu. Öyle sanmak yanlış olurdu; fakat, iddia ediyoruz, dü-şüncenin biçimi nedeniyle değil.

işlevsel açıklamayı sonuç açıklamadan ayırt eden nedir? Bizimgörüşümüze göre işlevsel bir açıklama, explanandum olayın (exp-lanandum (açıklama) özelliğine vb sahip) gerçekleşmesinin, "iş-levsel" hangi anlama gelirse gelsin, şu ya da bu şey için işlevselolduğu bir sonuç açıklamadır. Bu nedenle, işlevsel açıklama olansonuç açıklamalar, "x'in işlevi z yapmaktır" gibi ifadelerle anlatda-bilir.

Bu anlatımuı açık bir çıkarımı: Aktardığı sonucun işlevsel ol-ması olgusu, genel olarak sonuç açıklamanın yapısı da olan işlev-sel açıklamanın yapısıyla ilgili bir olgu değildir

iktisatta sonuç açıklamanın karşısına çıkarıldığı arka plan, kendikendini sürdüren ve kendi kendini geliştiren olarak türler, toplum-lar ya da ekonomik birimlerle ilgili bir kavrayıştır ve dolayısıylasonuç açıklamalar, yalnızca işlevsel açıklamalar da olduklarındakabul edilirler. Kendilikleri kendi kendini yok eden olarak sunanbir arka plan inancımız olsaydı, "işlevsizlikle ilgili açıklamalar"demeyi hakeden sonuç açıklamaları kabul edebilirdik. Aslında, he-pimizin böyle bir inançtan yoksun olduğu kesin değil. Haz ilkesi-nin ötesine geçen psikoanalitik açıklamaları bilinç dışı kendi ken-dini yok etmeyi doğrulamanın bir yolu olarak almak doğru ise, ba-

zılarının zaten böyle bir inancı var. Ayrıntılı açıklamak, sonuçaçıklama ile insan eyleminin açıklanması arasındaki ilişkiyi değer-lendirmek anlamına gelirdi ve bu bizi konumuzdan çok uzaklaştı

333

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 151/201

sel açıklamanın yapısıyla ilgili bir olgu değildir.Fakat, aynı zamanda bir işlevsel açıklama da olmayan hiçbir

sonuç açıklamanın sunulmadığı iddia edilebilir. Eğer, iddia edildiğigibi, işlevsellik açıklayıcı yapıyla ilişkili değilse, sunulan bütünsonuç ifadeleri neden işlevsel ifadelerdir?

Her açıklama, yapısal ve doğrulama ölçütlerini karşılayan adayaçıklamaların uyum göstemek zorunda olduğu teorik bir varsayı-mın arka planına karşı işler. Örneğin, erken modern fiziğin varsa-yımları, boşlukta hareketi yasaklayan bir ilkeyi kapsıyordu ve ilke-nin açıklamaya dayattığı sınırlamayı ihlal ettiği düşünüldüğü için,

Newton'ın devinim yasaları, teorik ekonomisine ve öngörüsel ba-şarısına karşın, Newton tarafından bile açıklayıcı görülmüyordu.Kısıtlayıcı varsayım zamanla terk edüdi ve bu nedenle, ondoku-zuncu yüzyılın ortalarında Helmholtz şunları yakabildi: "Bir gö-rüngüyü anlamak, onu Nevvtoncu yasalara indirgemekten başka biranlama gelmez. O zaman açıklama ihtiyacı, somut bir şekilde kar-şılanmış.""' Eskiden Newton'm yasaları yapısal olarak sağlamdı;fakat açıklama için maddi olarak yetersiz görülüyorlardı.

Benzer şekilde, işlevsel açıklamanın yapısal ve maildi yönleriniayırt edebiliriz ve maddi yönün ihmal edilmesi, yapısal yönle ilgilianlatımımızı kuşkulu duruma getirmez. Biyoloji, antropoloji ya da

'"- Aktaran Hanson, Pattcms of Discovery, s. 91.

300

lendirmek anlamına gelirdi ve bu bizi konumuzdan çok uzaklaştı-rır.

Demek ki, bütün makul sonuç ifadelerinin işlevsel ifadeler ol-ması olgusu, eğer olguysa, işlevsel niteliğinden soyutlanan işlevselaçıklamanın yapısıyla ilgili bir anlatıma aykırı olmaz.

(5) Doğrulama

Sonuç açıklamaları ve yasalarının doğrulanması, alışılmadık 

hiçbir sorun çıkarmaz. İfadeyi başitleştirmeyi sürdürürsek, yasa-ifadesi (dolayısıyla, destekleyeceği açıklama), başlıca öncesi vesonrasını tatmin eden örneklerle doğrulanır, sadece başlıca öncesi-ni tatmin eden örneklerle çürütülür. Başlıca öncenin tatmin edilipedilmediğini değerlendirmede bir karışıklık doğar, çünkü, eğitim-sel bir öznitelikle ilgili sayılır. Demek ki, karşı-ölgusaltiklar soru-nuyla karşdaşıyoruz, fakat yeni bir tarzda değü.

O halde, diyelim ki, ayakkabı sanayindeki ortalama üretim öl-çeği, ekonomiler o sanayide büyük ölçeğe ulaştığı için genişledişeklindeki bir iddiayı sınamak istiyoruz. Giyim sanayinden biliyo-ruz ki, kendi üretim ölçeğini genişletmişse ekononuler olur. Öy-leyse, bu sonuç yasa-ifadesinin ayakkabı sanayi üe Ugiti iddiayı

destekleyecek başlıca öncesi, giyim sanayi durumunda tatmin edi-lir:

Bir ölçek genişlemesi ekonomilerle sonuçlanacağı her seferin-de, bir ölçek genişlemesi gerçekleşir.

O halde giyim sanayinde başhca sonucun tatminini öngörüyo-ruz, öngörünün farzedilen yasanın bir sınanması olma kaderi, öl-çeğin genişleyeceği öngörüsü yanlışsa; yasa-ifadesini değiştirme-nin uygun bir yolu olabilir. Karşı-örnek, örneğin ölçek genişleme-sini finanse etmeye yeterli fonlar vardır diyen bir bağ cümleciğimbaşlıca öncele eklemeyi motive edebilir.

Basit doğrulama biçimleri için bu kadar. Elbette, burada incele-nemeyen daha karmaşık olanları da vardır. Nedensel açıklamalarısınamanın basit olmayan yollarının kendi taydaştan bulunduğunugözlemlemek yeterlidir, zira sonuç açıklamalar, neden açıklamanın

nm ne olduğuyla ilgili anlatımımız doğru olabilir, fakat yine dedoğru olmayan işlevsel açıklamalar olabilir. Aslmda, bizim anlatı-mızı kabul eden birileri -eğer varsa-, anlatımızı, hiçbir doğru iş-levsel açıklamanın bulunmadığının kanıtı olarak alabilir. Eğilimselözniteliklerin, açıklamaya deri sürülen tarzda katkıda bulunmadık-larım söyleyebdirler. Soyut konuşarak katkıda bulunabdeceklerinikabul edenler de, bddiğimiz dünyada hep katkıda bulunduklarımyadsıyabilir.

Fakat, sadece işlevsel açıklama yapısının iddia edddiği gibi ol-duğunu değd, bu yapıya sahip bazı açıklamaların doğru olduğunu

da savunuyoruz. Şimdi olası bir kuşkuculuğa karşı bu tezi savun-malıyız.Burada yanıt verilen kuşkucu bütün sözde işevsel açıklama ör

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 152/201

gözlemlemek yeterlidir, zira sonuç açıklamalar, neden açıklamanınözel türleridir.

Alışılmış biçimde bir nedensel açıklama, olası nedensel yasalaraçıkça incelenmeden değerlendirilebilir ve aynı şey burada da ge-çerlidir. Mesleki sezgi, tikel bir işlevsel-açıklayıcı hipoteze yanıtverebilir: "Şöyle bir şeyin şu diğer durumda da benzer bir sonucuolurdu, yine de onu orta bulmayız;" ya da: "ve araştırarak bulduk."

Özellikle bazı Marksçı işlevsel açıklama iddialan bakımından,bir sonuç açıklamanın, eğilimsel özniteliğin, açıkladığı şeyin açık-lanmasında nasıl ortaya çıküğıyla ilgili bir teorinin yokluğunda da

doğrulanabdeceğini fark etmek son derece önemlidir. Başka birifadeyle, işlevsel olgunun hangi araçlarla ya da mekanizmalarlaaçıklaycı bir rol kazandığım kestiremez durumda olduğumuz za-man,bile, işlevsel bir açıklamanın doğru olduğunu düşünmemiziçin iyi nedenlerimiz olabilir. Altbölüm (6)'nın sonunda, kuşkucubir meydan okumayla yüzleşip yanıt verdikten sonra, bu konuyatekrar dönüyoruz.

(6) Her İşlevsel Açıklama Doğru mudur?

Eğer haklıysak, işlevsel açıklayıcı iddialar vardır (bkz. altbö-

lüm (3)), yapılan altbölüm (4)'te belirtildiği gibidir ve altbölüm(5)'te ana hatlan çizildiği gibi sınanabilirler. Fakat, böylesi her id-dianın doğru olduğunu henüz göstermedik. İşlevsel bir açıklama-

322

Burada yanıt verilen kuşkucu, bütün sözde işevsel açıklama ör-neklerini, gerçekten ve sadece doğal ayıklamayı, ya da olumsuzgeri besleme mekanizmalarım, ya da bilinçli tercihin sonuçlarım,vb gerektiren örnekler olarak ele alır. Hakikaten açıklayıcı olan şe-yin, uygun bir tarifi savunduğumuz eğilimsel niteliklerin aktanl-masım gerektirmeyen bir görüngü ya da süreç olduğunu söyler. Bi-zim "sonuç yasalar" ve "sonuç açıklamalar" dediğimiz şeyle karşı-laşan bu kuşkucu, birincisinin en iyi durumda açıklayıcı olmayangenedemeler, ikincisinin asla açıklama olmadığım söyler.

Kuşkucu, sonuç genelleme kavrammı kabul edebilir. Hatta,doğru sonuç genellemelerin bulunduğunu bde kabul etmelidir: Do-ğal tarihte bunlardan bolca var. Sonuç genedemeyle, eğdimsel biröznitelik ile, eğilimin hipotetik saptanmasının öncesinde sözü edi-len özniteliğin eşanlı ya da somadan olma oranı arasındaki bir(olasdıkla tek) bağıntıyı anlıyoruz. Tutarlı bir kavramdır ve örnek-leniyor. Tartışmalı sorun, böyle bir genellemenin, bir yasa olsa bi-le, açıklayıcı bir gücünün bulunup bulunmadığı sorunudur.

Bütün yasal genellemeler açıklayıcı değildir. Diyelim ki, F'ningerçekleştiği her seferinde £"nin gerçekleşmesi bir yasadır. Yinede, örneğin, F' ye ve E' ye neden olan, fakat F' ye neden olmasın-dan başka bir nedenle E' ye neden olan üçüncü tipte bir G  olayı

varsa, F'nin gerçekleşmesi bir £"nin gerçekleşmesini açıklamaz.Şekille gösterirsek şöyle bir şeyimiz olur:

303

Burada oklar nedensel bir ilişkiyi temsd eder. Örneğin, F, f/'debir barometre, E, f2'de hava durumu ve G, fo'da atmosfer basıncıolsun (to< tl< t2). Barometrede falan rakamın okunduğu her sefe-

durma eğdimine (E gerçekleşseydi, F'yi meydana getirirdi) ne-den olan bir G vardır. '

işte, yalandan incelendiğinde kuşkucu tezi doğrulayan görünüş-te doğru bir işlevsel açıklama örneği.

Bazı çiçekler, salt kokularının israfını önleyeceği ve böyleceyeniden üreme şanslarım arttıracağı zaman taç yapraklarım kapa-tırlar. Yeniden üremeleri, kokulara kapılan böceklerin ziyaretierinebağlıdır. Taç yapraklarım, böceklerin dinlenmeye çekildiği gecevakti kapatırlar. Sanki, kapanma koruyucu olduğu için taç yaprak-

lar kapanıyormuş gibi görünür ve bu, işlevsel bir açıklamadır. E  = yaprak kapanışı, F = koku konıma olsun. O zaman, F'nin

F* d l ğ h f i d E kl tiği d ğ d

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 153/201

( ) ğrinde, hava şöyle şöyle olacak; fakat barometre göstergesinin havadurumunu açıkladığı yalandır. Barometre göstergesi, sonraki havadorumunun sadece bir doğal sonucudur, açıklaması değd.

Kuşkucu, eğlimsel özniteliğin (E gerçekleşseydi, F*ye nedenolurdu olgusu) asla F'nin meydana gelişinin doğal bir sonucundanbaşka bir şey olmadığını iddia eder. Eğilimsel öznitelik, sadece,onun olmasına neden olan şey bizzat E' ye neden olan şey olduğuzaman ve aşağıdaki şeküde olduğu gibi, eğilimin gerçekleşmesineneden olması sayesinde bir doğal sonuçtur:

Kuşkucu, yukarda resmedden şeyin, bütün sotıuç geneüemele-rin hakikati olduğunu söyler. Tezi şöyle formüle edüebilir:

Her ne zaman bir bağıntı, E gerçekleşseydi F'yi meydana geti-rirdi olgusu ile E arasında durursa, £'ye de neden olan fakatdurma eğilimine neden olma sayesinde F'ye neden olmayan

304

F*ye neden olacağı her seferinde E gerçekleştiği doğrudur.Kuşkucu, (1) koku-koruyucu olacak yaprak kapanmasına neden

olan, (2) yaprak kapanmasına neden olan ve (3) birincisine nedenolma yoluyla ikincisine neden olmayan bir G'nin varlığını öngö-rür.

Şimdi, yaprak kapanmasının (F'nin F'ye neden olacağı olgusu-nun) koku-koruycu değerinin "dolaysız" nedeni, böceklerin gidişi-dir, fakat böceklerin gidişi yaprakların kapanmasına neden olmaz.Bitküer, böceklerin varlığına ya da yokluğuna oldukça duyarsız-dırlar. O halde, böceklerin gidişi (buna D diyelim) gereken G  de-ğildir.

Fakat, daha fazla inceleme uygun bir G'yi açığa çıkarır. Zira,yaprakların kapanmasına itdim veren şey, gecenin başlamasıylabağlantılı ışık azalmasıdır ve bu ışık azalması, böceklerin uzaklaş-masına ve bu nedenle, nedenleme geçişkenliği yoluyla, koku-korû-yucu olacak yaprak kapanmasına da neden olur. Işığın azalması,kuşkucu tezin öngördüğü G'dir. Şekd olarak:

333

Tikel bir vesileyle yaprak kapanmasının işlevsel bir açıklanma-sı, buna uygun olarak, sözde bir açıklama olurdu. Fakat sonuç ge-nelleştirilemez. Eğilimsel olguların, işlevsel açıklamaların açıkla-dıklarını iddia ettikleri şeyin doğal sonuçlarından fazla bir şey aslaolmadıkları yalandır.

Fosü kayıtlan, mevcut gözlemler ve bunlardan elde edilen çıka-nmlar iki tür sonuç genellemeyi destekler. Birincisinde, ya da za-man ayrımlı durumda, bir t  zamanında bir türün belli bir özelliğibulunsaydı daha iyi durumda doğrudur ve daha sonraki bir f + nzamanında ise türün özelliği bulunduğu doğrudur. (Daha kesini,

r'de elde etme eğilimi, hipotetik saptamanın öncesinin t  + /ı'dekihakikilik olasdığını arttırır). İkincisinde, ya da zaman ayrımsız du-

Kuşkucu, eğüimsel özniteliğin, sadece türün donanımındaki de-ğişimi gerçekten açıklayan şeyle bağıntılı olduğunu söyler. Zürafaörneğinde, der kuşkucu, uzun boyunlu çeşitlerin kollanmasına vedolayısıyla, türün boyun uzunluğunun artmasına neden olan şeyağaçların varlığıdır, hiç de eğilimsel olmayan bir koşuldur.

Genetik değişim şansının yardımıyla türün boynunun uzaması-na neden olanın ağaçlar olduğunu kabul edebiliriz. Peki ya, ağaçla-rın bu etkisinin bulunmasını sağlayan şey? Yanıt: Ağaçların veriliyükseklikte olduğu yerde, uzun boyunlu zürafalar daha avantajlıolurdu. Eğilimsel olgu, açıklayıcı öyküde özsel bir öğedir.

Şimdi de, zaman ayrımsız doğal-tarihsel sonuç genellemeleredönelim. Sahici bir açıklayıcı kullanımdan yoksundurlar. Şimdi is-tenir olduğu için değü daha önce istenir olduğu için türün istenir

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 154/201

rumda, özelliğin değerli olacağı zaman Ue elde edddiği zaman ay-nıdır. Zaman ayrımlı durumda genellemenin hakiki bir açıklamaverdiğini, zaman aynmlı durumda ise vermediğini deri süreceğiz.

Zaman aynmlı durumun bir örneği. Ortalama altı fit uzunlu-ğunda boyunları bulunan bir zürafa nüfusu, yapraklanyla beslen-dikleri bir akasya ağaçlan ortamında yaşar. Ağaçların yükseldiğişunu gerçek kılar: Şimdi daha uzun boyunlan olsaydı, hayatta kal-ma olasıhklan daha iyi olurdu. Sonradan daha uzun boyunlara sa-hip duruma gelirler. Şimdiye kadar elimizdeki tek şey, bir sonuç

genelleme kanıtıdır. Fakat Darwin'in evrim teorisi doğruysa, o za-man, daha uzun boyunlan bulunmuş olsaydı, daha iyi durumda ol-muş olurlardı olgusu, uzamayı açıklamaya katkıda bulunur. Ortam,kesinkes uzun boyunların yaşam şansım arttırdığı bir ortam olduğuiçin, uzun boyunlarla birlikte değişenler lehine eleme yapar. Hiçbiryorumda, bu eğilimsel olgu, özellik kazanmanın açıklayıcı olma-yan bir habercisine indirgenemez. Boyun uzamasına uygun açıkla-yıcdığını, Danvinci teori gerektirir.

Ya da biraz önce tartışdan bitkileri düşünün; fakat soruyu "Şubitkiler neden şimdi taç yapraklarını kapatırlar?"dan "Bu bitki tü-rü, neden ışığa ve karanlığa duyarldık kazandı?"ya çevirin. Yanıt

şu olguyu kapsayacaktır: Geçmişte ona sahip olmuş olsaydı, dahaiyi gelişip güçlenmiş olurlardı. Bu eğilimsel olgu sayesinde, bunasahip olan tür örnekleri, sahip olmayanlar karşısında kollandılar.

306 

tenir olduğu için değü, daha önce istenir olduğu için türün istenirözeliği vardır. Geçmişte uyum sağlayıcı değere sahip olmuş olaca-ğı olgusundan farklı olarak, özelliğin şu andaki uyum sağlayıcı de-ğeri, varlığıyla nedensel olarak ügisizdir. Ortam şimdi farklı olsay-dı - böylece özellik değerden yoksun olurdu- tür yine de o özelliğesahip olurdu. Böcekler aniden alışkanlıklarını değiştirselerdi bde,çiçekler yapraklarım kapatmaya devam ederdi. Doğal tarihte zaman aynmsız işlevsel açıklama, sözde-açıklamadır. Eğilimsel ol-gu, salt açıklanacak özellikle bağıntdandınlır.'"

Eğer biri, "Uzun bir kuyruk sinekleri kovmada iyi olduğu içinşu ineğin uzun bir kuyruğu vardır" derse, belirlemesi, doğru veyanlış yorumların ötesinde belirsizdir. Eğer, kuyruğun bu tikel ine-ğe sunduğu tikel hizmete açıklayıcı bir anlamlılık yüklüyorsa, söy-lediği yanlıştır. Bunun yerine, böylesi kuyruklar şöylesi hizmetlersunduğu için ineğin uzun bir kuyruğu bulunduğunu anlatmak isti-yorsa, dedikleri eksiktir, fakat doğrudur ve açıklayıcı bir bakış açı-

"'- Ortamlar yavaş değişliği için bağıntı kalır. Bir özellik şimdi uyum sağlayıcı olsaydı, ola-sılıkla geçmişte de olmuş olacaktı. Türün şimdi o özelliği varsa. bu. geçmişle uyum sağlayıcıolmuş olmasından ötürüdür. Öz elliğin geçmiş uyum sağlayıcı değeri, onun bugünkü va rlığınıve ortamın kalıcılığı nedeniyle bugünkü uyum sağlayıcı değerinin olabilirliklerini açıklar. Bu

nedenle, özelliğin bugünkü uyum sağlayıcı değeri, onun varlığının açıklayıcı olmayan doğal sonucudur.) Aksine, eğilim geçmişle edinilmemiş olsaydı, t ürün şimdi o özelliği bulunmazdı /aman ayrımlı açıklama sahicidir. O halde, kuşkucu tez yanlıştır. Doğru işlevsel açıktama-lar vardır. (Ve tarihsel materyalizmin bunlardan bazılarını verdiğini ileri sürüyoruz).

333

sından, kuyrukların uygun hizmetleri vereceği zamanlar geçmiştir diye eklediğinde eksik tamamlanır.

Kuşkucu, işlevsel bir açıklamanın uygun göründüğü her sefe-rinde, görüntünün altadıcı olduğunu ve gerçekte kısa bir işlevselolmayan açıklamalar liştesi uygulandığını savunur. Biyolojik türle-rin nitelikleri konusunda, işlevsel açıklamaya doğru alternatifinDarwin'in teorisi, ya da daha doğrusu, onun zamanında bulunma-yan genetike dikkat çeken Darwin'in modern bir gelişimi olduğusanılır.

Bizim görüşümüzde Darwin'in teorisi işlevsel açıklamanın bir

rakibi değil, başka şeyler yanında, işlevsel açıklamaların neden bi-yosfere uygulandığının zorunlu bir anlatımıdır. X'in y'yi açıkladı-

maşık biçimleri kuşkucunun işlevsel açıklamaya çeşitli alternatif-ler olarak yanlış anladığım ileri sürüyoruz. Bölüm X'nun bir ko-nusu da, Marksçı işlevsel açıklama iddialarını geliştirme yönlerini'önermek olacaktır. Fakat böylesi iddialar, uygun ayrıntılı açıkla-maları elde olmadan da rasyonel olarak anlaşılabilirdirler. Eğer birMarksist, burjuva medyası sınai çatışmaları, o şekil haberciliğinderi sürülen eğilimi bulunduğu için, kapitalist sınıf lehine olacak şeküde haber yapar diyorsa, verili şeküde haberciliğin kapitalist sı-nıfı kollaması olgusunun sınai çatışmaların bu şeküde haber yapd-ması olgusunu nasıl açıkladığım henüz gösteremediği zaman büe,

kendi açıklayıcı iddiasını hakti çıkarabilir durumda olabilir.

(7) S A kl Tii d i l jik M d l

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 155/201

ğım bdmek, fakat yine de, x'in y'yi nasıl  açıkladığını görmedenx'in y'yi açıklaması gerektiğini çok acaip bulmak olanaklıdır. Biryatkınlığın bir türün yararına olması olgusunun türün kazammınıaçıklamaya nasıl yardım ettiğinin çekici bir teorisi, Darwin'in ba-şarıları arasındaydı.

Darvvin, türlerin donanımıyla ilgili işlevsel olguların, türlerinsahip oldukları donanımlara neden sahip olduklarım açıklamayakatkıda bulunma şeklini keşfetti. Farklı bir anlatımda, örneğin La-

marck'ın anlatmanda, işlevsel açıklamalar açıklayıcı gücünü tama-men farklı değerlendirmelerden alır.(1) Her iki öğreti de, vurgula-dığımız eğitimsel özelliklerin açıklayıcı uygunluğunu kabul eder.Karşı karşıya bulunduğumuz şey, sonuç açıklamaya rakip alterna-tifler değd, bir sonuç açıklamasının neden sürdüğü de ilgili rakipteorilerdir.

Bu teorilerin, doğal-tarihsel sonuç açıklamalarla ilgili birbirinekarşıt ayrıntılı açıklamalar sunduğunu söyleyebiliriz. Dünya dene-yimimiz, bir sonuç açıklamasının geçerli olduğu her seferinde, şuya da bu daha deri ayrıntılı açıklamaları bulunduğuna bizi inandı-nyor ve aslında işlevsel açıklamaların alabdeceği çeşitli daha kar-

"'- Lamarck konusunda daha fazlası iç in bkz. Bölüm X.

308

(7) Sonuç Açıklama ve Tiimdengetim-nomolojik Model 

Bir sonuç açıklama, aşamaların yasalarla ilişküendiği şeküdebir sonuç yasasıyla ilişküenir. İtiştiririm ne olduğunu söylemek bi-zim görevimiz değil. Fakat, burada askıda kalan soruya doğru ya-nıtın Hempel'in yanıtı olduğu varsayımı konusundaki açıklamalar-da hangi sonuç yasaların ortaya çıktığım sergilemek açıklayıcı ola-bilir. Hempel'e göre, her doyurucu ve tam açık açıklama, önciüleriarasına en azından bir yasa- ifadesini alan ya tümdengelimsel ola-

rak geçerli ya da tümevanmsal olarak sağlam bir savdır. Bu şekü-de ruhsat verilen savlardan sadece biri, tümdengelim-nomolojik (D-N) sav burada ele alınacak.

En basit D-N savı iki öncülü içerir, biri koşul yasası biçiminde,diğeri yasanın öncesini somutlayan ve böylece yasayla birliktekendi sonrasının -ki bu explanandum' dur- bir somutlanmasırunçıkarsanmasını olanaklı kılan ifadedir. Yalın bir sonuç açıklaması,diye açıklar D-N, birinci öncül olarak bir sonuç yasayı, ikinci ön-cül olarak başlıca öncesinin bir somutlanmasını deri süren ifadeyikapsar. Açıklanacak şeyin belli bir tipte olaym gerçekleşmesi oldu-ğu şema şöyle olur:

 L EĞER, E tipinde bir olay tV de gerçekleşseydi, o zaman /2'de

309

F tipinde bir olay meydana getireceği doğruysa,O ZAMAN, E tipinde bir olay tJ'te gerçekleşir.C //"de E  tipinde bir olay gerçekleşseydi, t"' de F  tipinde bir

olay meydana getirirdi. •

C E tipinde bir olay t""te gerçekleşir."»

"İşlevsel Çözümlemenin Mantığımda. Hempel kendisi, işlevselaçıklamaların D-N temsillerini açıklar. Önce işlev-ıfadelerini, "birsistemin düzgün çalışması için zorunlu ... belli koşullan" işlevselmalzemenin "karşılandığı" söylenen yarar-ifadeleri olarak kavrar.™Sonra, etkin öncülü sistemin bir ya da daha fazla gereksinmesini

karşılamak olduğu malzemenin varlığından bir D-N türetmeye ça-lışır/*

Bizim görüşümüzde -ve burada, bizzat D-N modelinin değer-

Kalplere sahip olmalan bu şekdde açıklanamaz, dolayısıyla işlev-sel olarak açıklanamaz.

Eleştirel iç monolog bu kadar. Hempel'e göre, bir malzemeninvarlığının türetimi, bir türetim olarak sağlamdır; o nedenle, biraçıklama olarak da nitelenir. Fakat, işlevsel açıklamaların sunuldu-ğu tipik durumlarda etkin bir türerimin elde edilemez olduğunu de-ri sürer. Çıkarsama ya geçersizdir, ya da ümit kinci bir şekdde öz-gün olmayan bir sonuçla, çıkarsanan şeyin işlevsel malzemeninvarlığı değd, şu ya da bu gereksinme-karşdayanlar kümesinin (ola-sılıkla belirtilmemiş) varlığı olan bir sonuçla birlikte geçerlidir. Ti-pik durumlarda, varlığı açıklanacak işlevsel malzemeden başka bir

şey gereksinmeyi tatmin etmiş olabdeceği için sorun çıkar. Malze-me, tatmin edilmesinin yeterli koşuludur; fakat geçerli bir türetimi,bunun zorunlu bir koşul olmasını gerektirirdi. Açıklayıcı olarak

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 156/201

Bizim görüşümüzde ve burada, bizzat D N modelinin değerlendirmesine izinsiz giriyoruz- Hempel'ın elde etmeye çalıştığı tü-rerim, başardı olsaydı büe bir açıklama olmazdı, bir bayrak direği-nin yüksekliğini gölgesinin uzunluğundan türetmekten fazla bir şeyolmazdı; güneşin konumu ve optik yasalan direğin yüksekliğiniaçıklardı. Hempel'e göre, sadece bir C koşulunun karşılanması du-rumunda varlığını sürdüreceği anlamında bir sistemle ilgili bir ya-sa ile sistemin varlığım sürdürmekte olduğunu söyleyen bir ifade-nin kesişmesi, C  koşulunun karşılandığı olgusunu -kuşkusuz bu-nun gerektirdiği şeyi- açıklar. Hempel haklı olsaydı, memelder sa-dece atmosferde oksijen varsa vardırlar şeklindeki yasa, memelüe-

rin var olması olgusuyla kesişim halinde, atmosferde oksijenin bu-lunduğu olgusunu açıklardı; ve teorisinin bu sonucu kabul edüe-mez. Kalpleri varlıklan için zorunludur şeklindeki bir yasayla ke-sişen memelderin var olması olgusunu, kalplere sahip olmalarınınaçıklanması olarak temsd etmek de eş derecede kabul edilemez.

'"- Ya da:

L (3xXtt 'de Eı • -*<3y<t2'de Fy)) -* (3z) (t3'te Ez)

C (3xXt"d e E* • (3y) (t"'de Fy))

E(32)(t""deEz).

 Aspects of Scieruific Explanation, s. 305.

Önerdiği şema şöyledir:

(a) I zamanında s sistemi c türünde bir düzenekte uygun işlev görür 

(b) sadece beli bir n zorunlu koşutu karşılanırsa, s, c türünde bir düzenekte uygun işlev görür (c) Eğer, i özelliği s'de bulunsaydı, o zaman, bir sonuç olarak n koşulu karşılanırdı(d) (Dolayısıyla) t'de i özelliği s'de vardır. (Aspe cts of Scientifıc Ejcplanation, s. 310).

310

bunun zorunlu bir koşul olmasını gerektirirdi. Açıklayıcı olarak alınan, Hopüerin yağmur yağdırma törenlerinin grup kimliğinigüçlendirme işlevi gördüğüne dair iddiaya uygulandığında, Hem-pel'in temel fikri şu olur: "Başka bir grup töreni yağmur dansınınişlevinin aracı olabilir."®

Bu fikir, bir önceki sayfadaki şemayı -somutlayan savlara nüfuzetmez; zira, özsel olarak yarar-ifadelerini, ve a fortiori, bir şeyinbir gereksinmeyi karşılamasını anlatan ifadeleri kapsamaz. "Fakat,başka bir şeyi amaçlamış olsa da, fikrin farklı biçimdeki D-N savı-mıza karşı yeniden yönlendirilebileceğini ummak akla uygundur.Buna uygun olarak, D-N  savımızı nasd etkileyebileceğini incele-yelim.

Diyelim ki, Hempel'in yağmur dansına adaylanyla karşı karşıyadeğiliz; yasa öncülü şöyle olan bir D-N savımız var: Bir yağmur dan-sı grup kimliğini güçlendirecek olsa, yağmur dansı yapılır.® Hem-pel'in fikri, istenen sonucun çıkarsanabdirliğini kusurlu bulmazdı.Fakat, yasa öncülün doğruluğu konusunda kuşku yaratabüirdi.

Bunun nedeni, yasanın sadece yağmur dansının grup kimliğinigüçlendireceğini söylemesi -söylememesi- değildir. Hempel'in

"'- Aspects of Scientifıc Explanatioa, s. 311.Dikkat edin, b izim exp lanand um'u muz, toplu mun kültürel repertuarı ada yağmur dansı-

nın bulunuşu değil, tikel bir vesileyle bir yağmur dansının yapılmasıdır.

333

fikri yasayla çelişmez. Fakat yasayı kuşkulu hale getirir: Benzerpotansiyele sahip diğer törenler fiüdeşmediği zaman, yağmur dan-sının potansiyeli neden fidüeşmesi için yeterli olsun?

Elbette, bu tikel açıklamayı temize çıkarmakla yükümlü deği-liz. Fakat, işlevsel açıklamaların yeterince tipik örneği olduğunagöre, Hempel'in söylediklerine karşı nasd savunulabileceğinin anahatlarını çizmeye değer.

Hempel'in fikri doğnı olabilir, fakat, alenen doğru olmaktanuzaktır: Sadece doğru görünür. Yağmur dansından başka bir töre-nin icra edilmesinin Hopiler arasında grup kimliğini güçlendirece-ği kesin değd. Diğer törenlerin değd de yağmur danslarının ger-

çekleştiği durumlarda yalnızca yağmur dansının karşıladığı bellikoşullarda böylesi törenlerin grup kimliğini güçlendirmesi söz ko-nusu olabilir Akla uygun bir koşul törenin kabilenin geleneksel

leneğine aitse, o zaman bir yağmur dansı yapdır. Eğer, uygun birek cümlecik eklenerek C-ifadesi de gözden geçirilip düzeltilirse,yine orjinal explanandum'u çıkarsayabiliriz.

Dikkat edin, ilkini savunmada gelenek (ya da başvurduğumuzkoşul ne olursa olsun -daha az aleni bir koşul da olabilir) birinci-sinde oynadığından farklı bir rol oynar. Birincisinde, törenin gele-neksel bir etki olacak birleştirici etkisiyle ilgili bir koşuldu. Gele-nek, orjinal yasa-ifadeyi korumak için bir sav üretti. İkinci savun-mada ise, bir törenin birleştirici bir etkiye sahip olması için gelene-ğin gerekli olmadığı kabul ediliyor: Daha çok, bir törenin bu etkisiolacaksa ve gelenekselse, o zaman töre icra edilir.

Kam t, her iki savunma çizgisine de elverişli olmayabilir. O za-man üçüncü bir savunma uygun olur. Nitelenen biçimde bde yasa-rım geçerli olmadığı ve eğer bir tören grup kimliğini güçlendire

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 157/201

nusu olabilir. Akla uygun bir koşul, törenin, kabilenin gelenekselrepertuarının bir parçası olmasıdır. Sadece diğer törelerin bu özni-teliği bulunmadığında yağmur dansıma bu özniteliği varsa, diğertöreler, Hempel'in iddiasının aksine, Hopiler arasında grup kimli-ğini güçlendirme potansiyelinden yoksun olurlar. Durum buysa,akla uygunluğu ne olursa olsun, orjinal açıklama yerli yerinde du-rur. Hempel'in söylediği hiçbir şey, bunu kusurlu bulmaz.

Diyelim ki, alternatif törelerin Hopderin grup kimliğini güçlen-direceği konusunda Hempel haklıdır. O zaman, ikinci bir savunma

hattına çekilebiliriz.Hempel'in fikri kabul edilirse, başlangıçta belirtildiği şekliyle

yasa kuşkulu hale gelir; fakat sonuç-yasal öğeyi alıkoyan değişik bir versiyonu yine de savunulubilir. Yağmur dansının potansiyelinitarif eden orjinal başlıca öncel, bir yağmur dansının yapıldığımima etmeye yetmez. Fakat, başlıca öncele bir ek cümlecik, örneğinyağmur dansının söz konusu toplumun geleneksel repertuarının birparçası olduğunu belirten bir cümlecik ekleyerek herhalde yeterlibir koşul elde ederiz. Ne bunun ne de yağmur dansının potansiyeli-nin kendi başına bir yağmur dansının yapılmasına yeterli olmadı-ğım, ikisinin birlikte yeterli olduğunu varsayıyoruz. Gözden geçi-rilip düzeltilen yasa-ifadesi şunu söyler: Bir yağmur dansı grupkimliğini güçlendirecekse ve yağmur dansı yapmak toplumun ge-

313 333

rım geçerli olmadığı ve eğer bir tören grup kimliğini güçlendire-cekse, bu ya da şu benzer törenler icra edilir diyen bir yasaya geri-lediği kabul edilecek. O halde orjinal explanandum'u değü, sadeceşu ya da bu uygun törenin icra edildiğini çıkarsayabiliriz. Yitirilenbu özgünlüğün bedeli, Hempel'in savunabileceği kadar büyük de-ğü."»

Her açıklamaıun explanandwn görüngünün sayısız özniteliğini-ni nedenlerim açıklayamadığını Hempel'in kendisi sık sık vurgu-lar. Açıklanan şey bakımından bir başanyı temsü edip etmemesi

bizin dgüerimize bağlıdır. Bir bardak kıııldığında, kırıklarının al-dığı biçime fazla dikkat etmeyiz ve neden kınldığının bir açıklan-masıyla yetiniriz. Benzer şeküde bir antropolog şu ya da bu töre-nin yerine getirilmesini ilginç bulabilir ve bunu işlevsel açıdanaçıkladıktan soma, o törenin özgül niteliğini, o da işlevsel bakım-dan açıklanmış gibi davranmadan araştırmaya geçebilir. Bir töreyiyerine getiriyorlarsa, neden şu töre değü de bu töre olduğunu işlev-sel bir açıklaması olmayabilir; fakat yine de bir töreyi yerine getir-meleri işlevsel bakımdan açıklanabüir.

(/halde, görüngülerin emredilmiş bir özgürlük ölçüsünde açık-lanması, genel olarak sağlam açıklamadan daha fazla sağlam işlev-

"'- Olasılıkla sonuca "oldukça yüzeysel" derdi, Bkz. Asptcts, s. 314.

sel açıklama koşulu değildir. Hempel, genel durum açısından ko-nuyu vurgular; fakat bunu işlevsel örneğe uygulayamaz.

Hempel'in temel iddiası şudur: Yağmur dansının güçlendiricigücü Hoptierin onu neden yaptıklarını açıklamaz; çünkü diğer tö-relerin de aynı etkisi vardır. Örnek tipik işlevsel açıklama olduğuiçin, iddia genel olarak işlevsel açıklamanın bir eleştirisi halini alır.İşte, bizim tikel işlevsel açıklama teorimizi gerektirmeyen dille bueleştiriye yanıtımız.

(i) Verili bir işlevsel aygıtın ikamelerinin kullandabilirliğiniabartmak kolaydır. Yağmur dansı olmayan törenlerin başka kabile-lerde toplumsal iç yapışkanlığı güçlendirmesi olgusu, Hopilerde de

aynısının olduğunu göstermez. Genelde: Eğer d aygıtı s sisteminde/işlevini yerine getiriyorsa ve d'  aygıtı da, farklı bir s'  sistemindeaynı / işlevini yerine getiriyorsa bundan j'de gerçekleşmesi

X

İşlevsel Açıklama: Marksizmde

(1) Giriş

Bölüm IX, işlevsel açıklamayı, bu kitapta açıklandığı şekliyletarihsel materyalizm için vazgeçilmez olan entelektüel bir aygıtısavundu Savunma burada da devam ediyor Marksistlerin ve

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 158/201

aynı / işlevini yerine getiriyorsa, bundan, j de gerçekleşmesidurumunda d"ninfyi  yerine getireceği sonucu çıkmaz.

(ii) Diyelim ki, bazen doğru olacağı gibi, d\ j'de/yi yerinegetirirdi. O zaman, d'nin j'de f y i  yerine getirmesi olgusunun,onun oradaki varlığım açıklaması olası olmaz. Fakat <f nin var-lığının, yine de kısmi bir işlevsel açıklaması bulunabüir. Örneğin:Genetik değişiklik olguları, bir türün neden belli uyum özelliklerigeliştirdiğini açıklamanın parçasıdır. (Genetik farklılık dış-lamasaydı, diğer özelikler de aynı şekilde uyum sağlayıcı olurdu).

(iii) (i) ve (ii) yanıtlarının ikisi de başarısız olması durumunda,J*nin varlığının değd, / işlevini yerine getiren şu ya da bu şeyinvarlık nedeninin, yani, x, j'de f y i  yerine getirecek şekilde x'ins'de neden bulunduğunun bir açıklamasını sürdürebilir durumdaolabiliriz. Şunu söylemek yüzeysellik değildir: İneğin sineklerikovan bir aygıtı vardır, çünkü böyle bir aygıt sinekleri kovar-ineğin bir kuyruğunun bulunmasının nedeni bu olmasa da.

314

savundu. Savunma burada da devam ediyor. Marksistlerin veMarksist olmayan toplum bilimcilerin işlevsel olarak yorumlanantarihsel materyalizme olası itirazları ele almıyor. Bunun ardından,Marksçı açıklayıcılık iddialarıyla ilgili çeşitli açıklamalar kestirili-yor.

 Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı'  Önsöz, birçok açıklayıcıifade kullanır Üretim ilişküeri üretken güçlere karşılık gelir; hu-kuksal ve siyasal üstyapı gerçek temel üzerinde yükselir; toplum-sal, siyasal ve entelektüel yaşam süreci, maddi yaşamın üretim tar-

zı tarafından koşullanır; bilinç, toplumsal varlık  tarafından belir-lenir. Her durumda Marx, ikincinin bir şekilde birincinin açıklayı-cısı olduğunu ileri sürdüğü iki şeyi ayırt eder. Burada ve başkayerlerde, ne tür bir açıklama varsaydığını söylemez ve italik ifade-lerin anlambilimsel çözümlenmesi, ne demek istediğini açığa çı-karmanın iyi bir yolu olur. Merkezi Marksçı açıklamalara işlevselolduklarım söyledik ve bu, kabaca, açıklanan şeyin niteliği, kendi-sini açıklayan şey üzerindeki etkisi tarafından belirlenmesi anlamı-na gelir. Manc'ı böyle yorumlamanın bir nedeni: Açıklayıcı bağın

 yönelimi Manc'ın belirttiği gibi ise, o zaman bağın doğasının en iyianlatımı, bağın işlevsel bir bağ olduğunun anlatımıdır. Zira, üretim

ilişkileri üretken güçleri köklü bir şeküde etkder ve üstyapılar te-melleri güçlü bir şekilde koşullar. Mara'ın açıklama iddiasmda ol-

315

duğu şeyin, onu açıkladığını söylediği şey üzerinde muazzam etki-si vardır. Açıklamalarının işlevsel yorumlanması, açıklanan görün-gülerin nedensel gücü üe açıklama düzeni içindeki ikincü statüleriarasındaki tutarldığı sağlar.

Bu nedenle, bir ekonomik yapının ulaşılmış üretken güçler dü-zeyine karşılık gelir demek şu anlama gelir: Yapı, güçlerin verindikullanımı ve geUştirilmesi için maksimum olanağı sağlar ve böylebir olanağı sağladığı için vardır. Varlık bilinci belirler demek, enazından büyük ölçüde şu anlama gelir: Bir toplumun önde gelendüşüncelerinin niteüği, bu nitelik sayesinde, üretken güçlerin ge-rektirdiği ekonomik rol yapışım sürdürme eğilimi tarafından belir-

lenir. (1)

İki tezi birleştirirsek, şöyle hipotezler elde ederiz: Protestanlık,emek/sermaye ilişkisinin toplumun yeni üretken potansiyellerini

açıklanabilir. " Bir şeyin ilk görünüş biçimine o şeyin varoluş ne-deni olarak bakma eğilimi bulunan İngiliz'in"* hatasından sakın-malıyız.

Beüi başlı Marksçı açıklayıcı iddiaların nitelde olarak işlevselolduklan görüşüne iyi ifade edilmiş hiçbir alternatif yoktur. Yinede, kısaca açıklanacak çok sayıda kötü nedenden ötürü, işlevselyorum popüler değü. Marksistier, pratikle işlevsel açıklamalar ge-üştirirler, fakat pratiklerimi uygun bir şeküde teorileştirmezler. in-celenecek nedenlerden ötürü, açık hale getirildiğinde işlevsel yo-rumdan irkilerek geri çeküirler. Soma, anlaşılması güç "yapısal

nedensellik" düşüncelerine,® Engels'in açıklanmamış "son kertedebelirleme"sine, temelin önceüği, tersi de doğru değilmiş gibi, üst-yapıyı sınırlaması olgusunda yatar şeklindeki zahmetsiz önermeye

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 159/201

emek/sermaye ilişkisinin toplumun yeni üretken potansiyellerinigeliştirmeye önceden hazır olduğu bir sırada kapitalist girişime iri-lim vermeye ve emeğin disiplinini güçlendirmeye uygun bir dinolduğu için yükseldiği bir sırada yükseldi. Marx, "Protestanlık, he-men hemen bütün geleneksel tatil günlerini çalışma günlerine çe-virmekle sermayenin genesisinde önemü bir rol oynar" dediğin-de,® sadece yeni dine beüi bir etki atfetmekle kalmaz, o dinin buetki bakımından doğuşunun (kısmi) bir açıklamasını da veriyor.

One sürdüğü merkezi açıklamaların yapısı konusunda Manc

açık olmasa da, bazi imalar vardır:

İlk "İşçi Tüzüğü" (23 Eylül Edward H, 1349), dolaysız bahanesini (nedenini

değil, zira bahanenin ortadan kalkmasından sonra da bu türden yasalar yüzyıl-

larca sürüp gider) halkı kınp geçiren btlyilk veba salgınında buldu.

Tüzük, kökenindeki koşullarla değü, bu türden bir yasarım top-lumsal yapınm gelişimi üzerimdeki kalıcı etkisine göndermeyle

1,1 'Toplumsal varlığın bilinci belirlemesi" üzerine daha geniş yorumlar için bkz. benim,

"Being, Consciousness, and Roles."*" Kapital. C. l .s.289,dn. 129"'Kapital, C. 1, s. 285

322

y p y g y ş ybaşvururlar, ya da başlıca açıklayıcı öncelik tezlerini, salt höristlik diye yorumlayarak bir tarafa bırakırlar.

Marksistier, çeşidi nedenlerle işlevsel açıklamaya kuşkuyla ba-karlar. Bundan sonraki iki altbölüm, bu nedenlerin en önemlüeriniele alıyor.

(2) işlevsel Açıklamanın Kavramsal Eleştirisi 

Bu altbölüm, son bölümün temel savunularından bazdannın ye-niden ifadesidir.

Basit bir işlevsel açıklamayla başlayalım. Bazı sanayüerde, bel-ü bir zaman döneminde üretim birimlerinin ortalama büyüklüğün-de belirgin bir artış olur: Küçük atölyeler büyüyüp fabrikalara dö-nüşürler, ya da yerlerini büyük, fabrikalara ahr. Artan ölçek, verdimiktarda bir çıktı üretmenin maliyetini düşürür. Ölçek ekonomüeriyaratır. Ölçekte büyüme, başka bir şeye değü bu etkiye sahip oldu-ğu zaman ölçeğin büyüdüğünü bulgularsak, o zaman şu makul biraçıklayıcı hipotezdir: Büyüme tasarrufa neden olduğu için ölçek büyür. Genişlemiş ölçeğin ekonomüeri indüklemesi olgusunun ge-niş ölçeği nasıl açıkladığını bilmeden, haklı olabüeceğimize dikkat

"• Kapital. C. 1, s.416. dn. 61

® Tırnak içi ifadenin sahibi Althusser'in kendisi de, fiili toplumsal görüngüleri ele aldığızaman işlevsel açıklamalar kullanır, örneğin bkz. İdeoloji ve Devletin İdeolojik Aygıtları

317 

edin. Maliyet verimldiği nedeniyle bir şeyin geniş ölçek lehine ça-lıştığını, neyin o şekilde çalıştığını bilmeden de büebiliriz. Artışınakıllı idareciler tarafından bilinçli olarak mı sağlandığım yoksa,ekonomik rastlantı ve doğal ayıklanmayla mı meydana geldiğinibilmeyebiliriz. Nasıl  öyle açıklandığım söyleyebilir durumda ol-madan değişimin sonuçlarıyla değişimin açıklandığım iddia edebi-lir durumda olabiliriz.

Şimdi açıklama biçimini daha dikkatli bir şekilde tarif edelim.Bir nedenimiz, ölçek artışı, ve bir de sonucumuz, ölçek ekonomi-leri, var. Sonuç gerçekleştiği için nedenin gerçekleştiği önerilmi-yor. Hatta, o sunuca neden olduğu için nedenin gerçekleştiği de-

formülasyon gerçeğe daha yakın olmasma karşın- önerilmiyor.Aksine, o sonucu doğurma eğiliminden ötürü neden gerçekleşir:

 Sanayi, ölçek artışlarının tasarruf sağladığı türden sanayi olduğu

Diyelim ki, bir toplum, istikran bakımından bir dini gerektiri-yor ve bu gereksinmeyi karşılayan bir dini vardır. Bundan, toplu-mun bir dine olan gereksinimi onun bir dini olmasını açıkladığısonucu çıkmaz. Toplum gerçekten de bir dini gerektirebilir; fakat,bir dini gerektirdiği için bir dine sahip olup olmayacağı başka birsorundur. Bir dini gerektirdiği için değil, başka nedenlerle bir dinesahip olabilir. Bir dinleri bulunmadığı için dağılma eşiğinde olanon tannsız topluluğu düşünün. Bir peygamber onunu da ziyareteder, fakat sadece biri peygamberin öğretilerini benimser. Diğerdokuzu sonunda yok olur ve sadece inanan toplum varlığım sür-dürür. Fakat, bir dine gereksinim duyduklan için değü (bir dinegereksinmeleri olduğu halde) peygamberin görünüşünden hoşlan-dıklan için dini benimsemişlerdir. Bu nedenle, bir dinin bulunmasıve ona gereksinim duyulması olgusu gereksinim duyulduğu için

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 160/201

için ölçek artışı gerçekleşir.Bu işlevsel açıklama biçimine genel bir itiraz yersizdir. İtirazı,

Percy Cohen'in ifade ettiği şekliyle ele alıyoruz. Cohen'in işlevselaçıklama örnekleri şunlardır:

Dm toplumun moral temellerini sürdürmek için vardır... (ve)... devlet, karma-şık toplumlarda gerçekleşen çeşiüi faaliyetleri koordine etmek için vardır. Buher iki durumda da, bir nedeni açıklamak için bir sonuç kullanılıyor; dinin vedevletin varlığını açıklamak için, moral düzen ve koordinasyon sonuç koşul-lan kullanılıyor.. Eleştirmenler, haklı olarak, bu tip açıklamanın mantık yasa-

larına aykın olduğunu ileri sürerler, zira bir şey zaman olarak başka bir şey-den sonra gelirse, o şey o başka şeyin nedeni olamaz. "

Soriradan gelenin önce geleni açıklamadığı (bir mantık yasasıolmasa da) doğrudur. Fakat Cohen'in sözünü ettiği tezlerin bu ha-kikati ihlal ettiği doğru değd. Bir toplum, kendi istikran için ge-rekti olduğu (ya da istikranna katkıda bulunacağı) zaman bir dinigeliştirir ve/veya sürdürür şeklindeki genelleme, mantıklı bir ge-nellemedir. O halde, bir toplumun dini, toplumun bu özelliği gere-ğince açıklanabilir: Yaşayabilir olması bir dini gerektirir. Bu özel-lik, bir dine sahip olmanın sonucu değildir ve açıklamada hiçbirzaman sırası bütünü olmaz.

'" Modern Social Theory. s. 47-48.

319 333

ve ona gereksinim duyulması olgusu, gereksinim duyulduğu içinbir dinin var olduğunu göstermez. Bu başka savlan da gerektirir.Bazı sosyologlar, başka savlara gereksinimi bizzat işlevsel açıkla-manın bir kusuru olarak görebilirler.

(1)/ gerçekleşmiştirdemek e' nin niçin gerçekleştiğinin bir açıklanmasını ileri sür-

mek değildir.0' Yine de, •(2) / gerçekleşmiş olduğu için «''nin gerçekleştirdiği doğru ola-

bilir.

(2) doğru ya da yanlış olabilir; fakat eğer doğruysa, basitçe (1)doğru olduğu için doğru değildir.

Benzer belirlemeler işlevsel açıklamaya da uygundur.(3) Toplumsal düzeni sürdürmek için din gereklidir0'demekle, dinin varoluşunun bir açıklaması önerilmez. Yine de

şu doğru olabilir:(4) Toplumsal düzeni sürdürmek için gerekli olmasından ötürü

din vardır.(4) doğru ya da yanlış olabüir; fakat eğer doğruysa, basitçe (3)

doğru olduğu için doğru değüdir.Salt/ nin e'  den önce olması olgusu,/' nin e'  ye neden olduğu

"(1 )'e niçin gerçekleşü?"ye bir yanıt olarak suııulmamışsa" Yine (3), "Din niçin vardır? " a yanıt olarak sumılmamışsa.

olası hakikat olsa da,/' nin <?' ye neden olduğunu garantilemez.Benzer şekilde, salt g  'nin doğal eğilimlerinin yararlı olması olgu-su, g  "nin bu doğal eğilimlerle açıklanmasını garantilemez; fakatöyle açıklanması doğru olabilir. Post hoc ergo propter hoc (bun-dan sonra geliyor, demekki nedeni bu) safsatasının varlığı, bütünnedensel açıklamaları geçersiz kılmaz. Bir şey işlevselse, iş-lev(ler)iyle açıklandığını sanma safsatası da, bütün işlevsel açık-lamaları dışarda bırakmaz.

Bu nedenle İPercy Cohen, bir din teorisini sırf dini işlevsel ola-rak açıkladığı için reddettiğinde ve biçim olarak işlevsel olduğugerekçesiyle Durkheim'in işbölümü anlatımından kuşkulandığındayanlış yola sapıyor/" Bir şeye hizmet eden bir işlev saptamak zo-runlu olarak birini vermese de, işlevsel açıklamalarda dke olarak yanlış hiçbir şey yoktur Her iki hakikati de tanıyamama sosyolo

birliktelikten kaynaklanır. İşlevselciliğin kusurları, işlevsel açıkla-malım ününü etkiliyor. Bu üzücü bir durumdur, zira göreceğimizgibi, ikisi arasında zorunlu bir bağlantı yoktur.

İşlevselcilîkten, antropolojide baş mı Malinovvski ve Redcliffe-Brown'un çektiği eğilimi anlıyoruz. Burada güç sıralama sına gö-re( (3) ,(2) 'yi, (2), (l)'i gerektirir) sıralanan üç tezi doğrulamıştır:

(1) Toplumsal yaşamın bütün öğeleri içbağlantıhdır. Güçlü birşekilde birbirlerini etkilerler ve hep birlikte "bir tek ayrılmazbütün oluşturur"lar(l> (İçbağlantı Tezi).(2) Toplumsal yaşamın bütün öğeleri birbirlerini, dolayısıyla

hep birlikte oluşturdukları toplum bütününü de, destekler ya datakviye edeûerfİşlevsel İçbağlantı Tezi).(3) Her öğe, (2)'de tarif edildiği şekliyle bütüne katkısından

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 161/201

yanlış hiçbir şey yoktur. Her iki hakikati de tanıyamama, sosyolo- jide anlaşılmaz tartışmalara neden olur.

Bu nedenle, Cohen bir görüngüye bir işlev atfetmenin açıklayı-cı olamayacağmı yanlış bir şekilde deri sürerken, diğerleri de, birkullanım uı ya da kurumun gerekli ya da işlevli olduğunu göster-menin onun varoluşunun ipso facto açıklaması olduğunu sanırlarMerton'un klasik yazısı, bir malzemenin işlevlerinin bulunduğunukanıtlamak otomatik olarak o malzemenin açıklanmasına katkıdabulunmaktır şeklindeki varsayıma eğilimlidir. Bir şeyi işlevlerine

gönderme yaparak açıklamak (uygun işlevsel açıklama) de bir şe-yin işlev(ler)ini açıklamayı asla doyurucu bir şeldlde ayırt etmez.Hawthome deneyinin sahip olduğu bir işlevi saptar, fakat, deneyinniçin gerçekleştiğini açıklayan bir işlev olmadığını farkedemez.

Sosyologlar, sik sık ilginç işlevler saptarlar, fakat, saptadıkları-nın bir şeyin niçin öyle olduğunu açıklayıp açıklamadığı sorusu,yanıtı daha fazla kanıt ve sav gerektiren bir sorudur. Bazen iyi ka-nıt ve sav çıkar, fakat her zaman değd.

(3) İşlevselcitik, İşlevsel Açıklama ve Marksizm

Toplumsal görüngülerin işlevsel açıklanmasına diğer itirazlarise, işlevsel açıklama ile işlevselcilik  teorisi arasındaki tarihsel

 Modern Social Theory , s. 35-36

322

( ) ğ , ( ) ğ ş yötürü ne ise odur (Açıklayıcı İşlevsel İçbağlantı Tezi)..

Tez (3), işlevsel açıklamaya bağhlığı somutlar; bu nedenle, sonaltbölümde tartışılan ve reddedden gerekçelerle eleştirilmiştir. Hiç-bir işlevsel açıklama önermeyip toplumsal öğelerin evrensel işlev-İdiğüıi deri süren tez (2), ayrıca eleştirilmiştir. Bu kadar çok top-lumda bu kadar genel olan çatışma, gerilim ve krizle (2)'nin yalan-ladığı deri sürülür. Malinowski, "her tip uygarlıkta, her anane, her

maddi nesne, düşünce ve inanç yaşamsal bir işlevi yerine getirir,yerine getireceği bir görevi vardır, işleyen bir bütün içinde vazge-çilmez bir parçayı temsil eder"0' diye nasd düşünebilir?

(2)'nin sadece yanlış değd, imalanyla berbat bir şekdde tutucuda olduğu düşünülür. Dolayısıyla Marksistier, işlevselciliğin güçlükarşıtları olmuşlardır-kendi açıklayıcı tezlerinin işlevsel doğasınıkabul edememelerini açıklamaya yardım eden bir olgu.

İşlevselciliğin hakikatte kaçınılmaz bir şeldlde tutucu olup ol-madığı sorunu, tartışmamızı gerektiren bir sorun değd; fakat, her-şey yararlı bir amaca hizmet ediyor ve gerçekten vazgeçdmez ise,

 Malinowski, Argonails of the Weslern pacific. s. 515121 Maiinowski, A Scientifıc Theory of Culture .

321

o zaman, istenir toplumsal değişime yer olmadığı sonucunu çıkar-manın ne kadar doğal olduğunu belirtebiliriz. Radcliffe-Brown' un"toplumsal sistemlerin işlevsel tutarlılığı" ilkesini(l) sınıf mücade-lesini yadsımaya hizmet eden her şey, tutucu inançlara hizmeteder.

Bir Marksistin, (1) ila (3) tezlerinden herhangi birinin altınaimza atmadan işlevsel açıklama ileri sürebUeceği açık olmalı. îşrlevsel açıklama, işlevselcilik öğretisinin reddiyle bağdaşır ve zo-runlu olarak tutucu değildir. Dahası, tarihsel materyalizmdeki iş-levsel açıklama iki bakımdan devrimcidir: Geniş ölçekli toplumsaldönüşümleri öngörür ve seyirlerinin şiddetli olduğunu iddia eder.

Toplum biçimlerinin, üretken güçleri ilerletmelerine ve gerilet-melerine göre yükselip düştüklerini söylemek, üretken güçler ge-liştikçe kütlesel toplumsal yapı dönüşümlerini öngörmektir. Tarih-

doğal ayıklanma teorisi, işlevsel açıklamayı bu alanda yersizleştir-mez. Aslında, diğer şeyler yanında, işlevsel açıklamalım burayauygunluğunu gösterir. Teori, bitki ve hayvanların, yararlılıklan ne-deniyle yararlı donanıma sahip olduklarım, emreder ve bir özelliğinyararının ne şekilde varlığının nedeni olduğunu belirler.

Şimdi böyle bir teorinin yokluğunda, yine de, canlı varoluşungerekleri ile canlı şeylerin fiili nitelikleri arasındaki kışkırtıcı ba-ğıntı lan, o gereklere yardımcı olduklan için bu doğal nitelikleresahip olduklan tezini ileri sürmeye yetecek kadar ince bağıntılangözlemleyeceğiz. Darwin'inki gibi açıklamaların nasıl işlediklerinigösteren bir anlatımdan yoksun olduğumuzda bile, ya da IX. Bö-lümde belirttiğimiz gibi açıklamanın ayrıntılarından yoksun öldü-ğümüz zaman bile, mantıklı bir şekilde işlevsel açıklama varsa-yımlarında bulunabiliriz Doyurcu bir ayrıntılı inceleme daha tam

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 162/201

ş ç p y p ş gsel materyalizmin baş tezi, insani güçlerin gelişmesini tarihsel sü-recin merkezine koyar ve bizzat toplum, bu toplumsal-fazlası ge-lişmeye uymak zorunda kalır. İşlevselciliğin tutucu eğilimi, ku-rumlan (mevcut) toplumu sürdüren olarak işlevsel açıdan açıkla-masında yatar. Kurumlar ve bizzat toplum, kendisine direnen top-lum biçimlerine rağmen egemen olan bir gücün gelişmesine hiz-met eden olarak açıklandığında, hiçbir tutuculuk söz konusu ol-maz.

Teori, toplumu dönüştürme aracının sınıf mücadelesi olmasıanlamında da devrimcidir. Geçişler, kolay ve sakin gerçekleşmez.Toplum, yeni bir sınıfın gücüne ulaşarak kendisini doğaya uyarlar.Soruya yanıtın büyük bir bölümü smıf mücadelesidir: Yeni birekonomik yapmm üretken güçlerin yararına olacağı olgusu, onunAdileşmesini nasd açıklar? Şimdi, bu türden nasıl-sorulan'nı dahagenel olarak ele almalıyız.

(4) Ayrıntılı Açıklamalar IX. Bölümde sağlam işlevsel açıklamaların biyolojik türlerin

gelişimine de uygulandığını ileri sürdük. Rastlantı değişkenliği ve

Bkz. A NaturaI Science of Society, s. 124-128 ve Srructure and Function in Primitive So-

ciety, s. 43

322

yımlarında bulunabiliriz. Doyurcu bir ayrıntılı inceleme daha tambir açıklama verir ve işlevsel olguyu, açıklayın rolünü daha kesinbir şekilde belirten daha geniş bir öykünün içine yerleştirir.

İşlevsel açıklamaların, uygun bir kam tın ışığında fakat ayrıntılıinceleme teorisinden önce, akla uygun bir şekilde önerilebileceğiolgusu, topumsal bilim ve tarih için çok önemlidir. Zira bu alanlar-daki işlevsel açıklamalar, çoğunlukla, özenli bağlam yoksunluğunainancı taşırlar. Hem, sırf mevcut bilgimizin izin verdiğinden dahaileri gitmeyi tercih etmemiz gerektiği için, bize açık bu açıklayıcı

adımlan atmaktan geri durmak yanlış olur."' Örneğin, eğer bir top-lumdaki eğitim modeli, toplumun değişen ekonomisine uygun birtarzda evrilirse, o zaman, eğitimle ilgili bir değişikliğin ekonomik açıklanmasında nasıl  göründüğü konusunda çok az şey bilindiğin-de bile, değişimler ekonomik evrimi beslediği için eğitimin değiş-tiği gibi değiştiğini ileri sürmek akla uygundur. Kuşkusuz, dahatam makul bir öykü edinilinceye kadar ihtiyatlı olmak için neden-ler vardır; fakat bu, özel olarak işlevsel açıklamaların hakikati de-ğil-

Zira, açıklama olarak kabul edilmelerine karşın, daha fazla ay-nntıh inceleme gerektirdiği duyumsanan açıklamalar sadece işlev-

1 Kr$. Plekhanov, The Monist View, s. 330

323

sel kalıpta açıklamalar değil. Sık sık, p'nin <7'yu açıkladığındanemia olunız, fakat nasıl  açıkladığını bilmeyiz. Oksijenin yanmayakatkısından habersiz biri, çakdan kibrit alev aldığında, bdgisizliğisürtünmenin nasd alevlenmeye yol açtığını söylemesini engedesede, çaloldığı için alev aldığının ezici kanıtına sahip olabilir. Ben-zer şeküde, işlevsel açıklamaya dönersek, genetik ve evrim teori-sinden habersiz biri, böcek türlerinin ortamlarına sokulan böcek öldürücülere direnme araçlarım düzenli olarak geliştirdiklerini gör-düğünde, doğal olarak, fazla birşey söylememesine karşın, koruyu-cu oldukları için bu araçlan geliştirdiklerini gördüğünde, doğal

olarak, fazla birşey söylememesine karşın, koruyucu olduklan içinbu araçlan geliştirdikleri sonucuna varacaktır. Tarihçder ve top-lum bilimciler, herhelde, biyolojik adaptasyon örnekleri kadar tar-

Yukardaki aynntdandırmada, sınai birimlerin rekabetçi bir or-tamda çalıştıklarım ne ileri sürdük ne de yadsıdık. Karar vericüer,bütün sanayinin seyrini kendi iradelerine tabi kılan Gosplancılarolabilirler. Fakat, rekabetçi bir ortamda da amaçlı ayrıntılandırmauygulanabilir.

Belirtildiği gibi, amaçlı bir ayrıntılandırma rekabetçi bir ekono-mide olanaklıdır, fakat bu nedenle, ikinci önemli aynntdandırmabiçimidir. Beüi bir sanayinin artan ölçek koşuüannda daha verimliişlev göreceği rekabetçi bir ekonomiyi düşünelim, fakat firma yö-neticderinin bu olgunun farkında olmadıklarım varsayalım. O za-

man, ortalama ölçek genişlerse, bunun nedeni, artan ölçeğin vaatettiği tasarrufu sağlamaya çalışan biri olmaz. Yine de, belki büyük-lüğe atfettikleri prestij, ya da hareketin yönettiler arasındaki gerili-

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 163/201

tışılmaz adaptasyon örnekleri hiçbir zaman kaydetmezler. Fakat,geri kalan açıklayıcı hipotezleri de, doğa bitimederini talep ederdurumda olduklan şeyden daha az etkileyici kanıüara dayanır.

O halde, "yanladıklarından daha fazla soru gündeme getirir-ler" dentise de, işlevsel açıklamaların entelektüel geçerliliği ve de-ğeri vardır. Ztia, bazı sorulara yamt verirler, gündeme getirdiklerisorular ise, doğru yönde araştırmaya işaret eder.

Şimdi, işlevsel açıklamalan ayrıntılı inceleme yoüanndan bazı-

larım inceleyelim.Yine, geniş ölçeğin meydana getirdiği ekonomder nedeniyle or-

talama üretim ölçeğinin genişlediği bir sanayiyi düşünelim. Ölçe-ğin tasarruf sağlaması olgusu de ölçeğin genişlemesi (sonuç) olgu-su arasındaki bağlantının ayrıntılı btigisi olmadan vardan bu açık-layıcı yargıyı tasarladık. İki ayrıntılı inceleme kolayca kendinigösterir.

Birincisi, sanayinin karar vericderinin artan ölçeğin tasarruf ya-ratacağım bildiklerini ve bu işlevsel olgunun bdinciyle kendi üre-tim birimlerini genişlettiklerini varsayabüiriz. O zaman işlevsel ol-gu, bir ölçek artışının yararlı olacağı (doğru) inancının oluşmasınınnedeni olmakla açıklayıcı rolünü oynardı; dgiü yararlar istemiylebirlikte bu inanç, oylum olarak büyümenin daha doğrudan bir ne-deni olurdu. Açık nedenlerle, buna bir işlevsel açıklamalım amaçlıayrıntılandırılması diyebiliriz.

324

mi azaltmanın bir yolu olarak görülmesi nedeniyle, bazı firmalarkendi üretim birimlerinin ölçeğini büyütür, ya da ölçek büyütmeniyetinin bulunmadığını, fakat belli firmalarda o yönde kontrolsüzbir çekimin bulunduğunu varsayalım. O zaman, bağh ekonomiler-den ötürü ölçeği büyüyen herhangi bir tikel firmadan söz edemez-dik. Fakat, genişleyen firmalar genişlemiş olmaları nedeniyle reka-bet karşısında başardı olmaları durumunda, işlevsel olgu sanayininölçek profilinde zamanla meydana gelen bir değişimi yine de açık-

layabilir. Rekabet, pratiğin esininden bağımsız olarak pratiği ve-rimli olan firmalar lehine eleme yapmak zorundadır. Tarif eddendurumda, işlevsel açıklamanın Danvinci  aynntılandınlması diye-bileceğimiz şeyle karşı karşıyayız; zira, önde gelen öğeleri şunlar-dır: Rastiantı"1 çeşitliliği (üretim ölçeklerinde), kıtlık (sonlu efektif talepten ötürü) ve ayıklanma (rastlantı sonucu üstün bir yapısı bu-lunan çeşülerin piyasasında).

Üçüncü türden aynntılandırmaya Lamarckçı dendebilir. Dar-vvin'itıkinin tersine. Lamarckçı biyoloji teorisinde, daha çok uyumsağlayıcı nitelikler kazanan ve bu nitelikleri sonraki kuşaklara ak-

Burada, nedensiz ya da açıklanamaz çeşitlilik ima edilmiyor. 'Rastlantı'yla anlatılmak is-lenen, çeşitliliğin açıklanmasının daha büyük ölçeğin işlevsel değeriyle bağlantılı olmadı-

ğıdır. Darwin, sadece çevre, koşullan tarafından denetlenmediği için genetik çeşitliliğe

rastlantı der

333

taran tür örneklerinin yaşamındaki verim nedeniyle tür evrilir.".'Yaratığın ortamına tam uygun olmayan bir organ, o organı bu or-tamda kullanma mücadelesinin sonucu olarak daha uygun hale ge-lir. (En iyi keskin dişlerle çiğnenen yiyeceğin düzenli çiğnenmesi-nin bir sonucu olarak daha da keskinleşen dişler bunun bir örneği-dir). Sunulan aynntdandırma amaçlı değddir; çünkü, donanımım oşekilde değişikliğe uğratmak organizmanın niyeti değildir: Dona-nımı değişikliğe uğratmak için niyet edilmeyip ortamın gerekleriniyasıtan bir kullanımın sonucu olarak değişikliğe uğrar. Bu, Dar-winci ayrıntılandırma da değddir. O zaman korunan başlangıçtakiçeşidenmeler, çevresel gereklere oranla rastlantıyla gerçekleşir veorganizma üzerinde, iyi ile kötü donanımlı tür örnekleri arasındafarklı hayatta kalma oranlan şeklinde kendini ifade eden herhangibir rekabet baskısının olmasına gerek olmaz.

(S) Marksçı Örnekler 

Tartışmamız iki merkezi konuyla sınırlı olacak: İdeolojinin üre-tilmesi ve yayılması ile ekonomik yapmm üretken güçlere uyarlan-ması.

Marksisder, ideolojik ve üstyapısal görüngülerin işlevsel açık-lamasına kalkıştıklarında, çoğunlukla, "tarih teorisine bir komp-lo'yu desteklemekle suçlanırlar. Bir Marksist, belli başlı Amerikangazetelerinde solcu yorumcuların çok az yer almalan, ya da İngilizsendika liderlerinin mesleki yaşamlannın Lordlar Kamarasındasonlanması "rasüantı değüdir" der. Sonra, çok yönlü yetenekleri

bulunan bir eli tin bu konular üzerinde iyi bir denetim kurduğunudüşünmekle eleştirilir. Bazen komplo iddiasından vazgeçerek yanıtvermeye çalışır, fakat çoğunlukla, sözü eddenlere benzer görüngü-

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 164/201

gDördüncü aynntdandırma biçimi- gerçekte birincisinin özgül

bir dunımu-fe/ufr kendini kandırma durumlarına uygundur. İşlev-sel olgu, ikinci ve üçüncü biçimlerin aksine, aracdann zihinleriyleetkili olur; fakat, amaçlı örnekler paradigmasından farklı olarak,aracılann tam onayı olmadan öyle olurlar. Ölçek ekonomileri örne-ği bakımından bu biçimde bir aynntdandırma, oldukça hayali olur-du; fakat görüleceği gibi, Markçı teoriye uygundur.

Yukardaki sınıflama, bütün olası lıklan ve durumlan kapsamaz

ve gözden geçirilen aynntdandırma tipleri, kombinasyonlan kabuleder: İşlevsel olgudan işlevsel olgunun açıkladığı olguya giden içi-çe geçmiş birçok yol vardır. C. Wright Mills, toplumsal gelişmede-ki "çekme" üe "itme"yi karşılaştırdı ® ikisinin birbirine yapışması-nı tasarlamak kolaydır. Bu nedenle, tekrar ölçek ekonomüerine dö-nersek, başlangıçta rekabet tarafından kontrol edüen daha büyük bir ortalama büyüklüğe plansız bir çekme, daha sonra ise, sonuçolarak artan bir itkiyle bir işlevsel üişki kavrayışı söz konusu ola-bilir.

"' Ritterbush'u izleyerek  (O ver tur es to Bi ology, s. 175), miras bırakılabilir nitelikler kazan-ma ile kazanılmış niteliklerin miras alınmasını ayırt edebiliriz ve bizi burada ilgilendirenbiricisidir: Bir toplumsal kendilikten ötekine özellik aktarılmasıyla ilgilenmiyoruz, önselbir rastlantı değişikliğiyle dolayımlanmayan ortama uyum kavramı bakımından Lamarck 

uygundur. Uyarlanmaya yönelik hareket, ortamın gerekleri tarafından kontrol edilen başlan-gıçtan itibarendir.01 Bkz. The Causes o/World War Three.

327 333

lerin başka hangi biçimde yerine getirdikleri işlevlerle açıklandığı-nı söyleyemez.

İşlevsel iddiaların amaçlı olmayan aynntılandırılmalanyla ilgilitartışmamız bu boşluğu doldurmanın yollarım gösterir; fakat,Marksistierin komplo diye algıladıklan suçlamaya çok fazla du-yarlı olabdeceklerini de açıklamak gerekir. Tarihte, "komplo teori-leri"nin kesin bir reddinin izin vereceğinden daha kolektif tasan veMarksçı işlevsel tezlerin amaçlı aynntılandınİması için bu tutu-

mun-kabul ettiğinden daha zengin bir alan vardır. Bu nedenle, ide-olojiler normalde hizmet ettikleri amaçlara uygun icat edilmedikle-ri halde, mevcut  bir ideolojiyi sürdürmek ve korumak için kaşıdıve oldukça uyumlu bir çaba alışılmadık değü. Christopher HiU'egöre, onyedinci yüzyd İngütere'sindeki soyluluk ve yüksek sınıf,"küisenin yardımı olmadan devleti kontrol edebileceğinden" kuş-kuluydu; bu nedenle, "... bilinen toplumsal nedenlerden ötürü,1641 'de piskoposluğun savunmasına koştu." Anglican bir Tannyaözel bir bağlılığı bulunmayan egemen sınıf üyeleri, yerleşik kilise-nin siyasal itaati sağlamak için gerekli olduğunu içtenlikle itiraf ediyor ve bu esinle hareket ediyorlardı. Ya da, başka bir örneği ele

alırsak, toplumdaki eşitsiz bilgi dağdımı üzerine düşünen üst dü-"' Reformalion to Industrial Revolution, s. 153,92. Krş. Change andContinuity. s. 191

zey bir devlet görevlisi, "bu bilgi eşitsizliği buna neden olan tümtoplumsal eşitsizlikleri sürdürmek için gerekli olmuştur" sonu-cuna vardığında, ondan, cahilliği doğru yerlerde yeniden üreten bireğitim yapışma dikkat etmesi beklenir.

Sürekli sınıf egemenliğinin gereklerine benzer bakan insanlarbir araya geldiklerinde - böylesi insanlar biraraya gelirler- komplodoğal bir sonuçtur. Fakat, "egemen sınıf... ye karar verdi" ile baş-layan cümleler, bir meclisin çağrısını gerektirmez. Egemen sınıftankişiler, üstüste binen yönetim, yeniden yaratım ve pratik işler orta-mında karşılaşır ve birbirlerini eğitirler; belli bir zamanda belli biryerde birlikte olmadıklarında bile, kolektif bir politika ortaya çı-kar.

Elbette, biraz önce vurgulama ideolojinin sinik"' ele almışı deideolojiye riyakar olmayan bağlılık arasında birçok gölge vardır ve

bildiği zaman, toplumsal bir anlam kazanır. Toplumsal gerekler de-ğiştikçe farklı konfigürasyonlarda öğeler üreten bir tür "ideolojik havuz" vardır.

Yine de, olası toplumsal kullanımlarından bağlantısız biçimlen-miş düşüncelerin, tamı tamına bu düşünceleri almaya açık sınıfla-ra uygun olanı onaylaması ve reddetmesi olası değd. Manzarayıdaha anlaşılır kdmak için buraya Lamarckçı bir öğe girebilir. La -marck'ın teorisinde, bireysel organizmanın donanımı, yeni bir kul-lanıma sokulduğunda çevresel meydan okuma karşısında değiştiğiiçin, bir bakıma plastiktir. Entelektüel inşaların hassaslığından ötü-rü, düşünce kümelerinin de kısmen benzer bir plastikliği vardır:

Bir tek vurgu değişikliği, ağızda gevelenen bir tek müdahele vb.bütünün önemini değiştirebilir. Bu türden "Lamarckçı olasılıklar",Marx'ın pek çok kulanımı incelembsinde ima edilir ve 'libera-

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 165/201

egemen düşüncelerin aklı başmda savunucuları ile körü körüne sa-vunucuları arasındaki iş bölümü, oldukça işlevsel olabilir. Oyunungerçek adının farkındalığı elite çok fazla nüfuz ederse, elinin alt o-daki tabakalara da sızabilir. Koşullara göre optimal oranlar değiş-mek üzere, manipülasyon, kendi kendini aldatma ve kör inanç ka-rışımı her zaman vardır.

Bütün sınıflar, hangi düşüncelerin kendi yararlarına olabileceği-ni anlamaya açıktırlar ve egemen sınıflar, özel olarak kendilerine

yakın ideolojileri yayabilir durumdadırlar. Fakat bir ideolojinin ka-bul edilmeden ya da yaygınlaştırılmadan önce, biçimlendirilmesigerekir. Ve bu noktada Mara'ta Darwinci bir mekanizmanın, dü-şünce sistemlerinin toplumsal sınırlamadan göreli bağımsızlık içinde üretildiği, fakat ideolojik hizmete uygun olanlan seçen birsüzme sürecinden soma kahcılaşıp toplumsal yaşam kazandığı fik-rinin izleri vardır. Bu nedenle, komünizm düşüncesinin tarihtetekrar tekrar yansıtılmış olduğu doğrudur, fakat bir bakıma önem-sizdir; zira, bir düşünce, şimdi olduğu gibi, proletaryanın kurtulu-şuna katılarak gerçekleştirebilir bir toplumsal amaca yardımcı ola-

"' lacques Necker, aktaran Theories of Surplus Value, C. 1, s. 307"' Sinik olan, mevcut düzenin savunulması gerektiği inancı değil, savunulması için dinin

kullamlmasıydı

329 333

lizm'in varsayılan öğretisinin zamana ve mekana göre değişmesi ,liberalizm teriminin belirsiz bir terim olmasından ötürü değildir.Eğer devrimederin hakikati,

Tam da kendilerini ve şeyleri devrimcileştinnekle, asla henüz var olmamışbirşey yaratmakla uğraşır göründükleri zaman, tamı tamına böylesi devrimcikriz dönemlerinde, kaygıyla geçmişin ruhlarını kafalarında canlandırır ve ye-ni dünya tarihi sahnesini o eski saygıdeğer kılıkta ve ödünç alınan o dildesunmak için, bu ruhların adlannı, savaş çığlıklarını ve kılıklarını ödünç alır-

lar.

ise, o zaman, bunun nedeni herhalde sadece Mara'ın öyle davran-dıklarım belirtmesi değil, eldeki simgelerin ve düşünce formlan-nm, geçmişten gelen ve şimdi benimsenmesi ve uyulması gerekensimge ve formlar olmasıdır da.

Bölüm VI, ekonomik yapı dönüşümlerinin üretken güçlerdekigelişmelere yanıt olduğu tezini savundu. Üretim ilişkileri üretkengüçlerin niteliğini, belli tipte bir yapıyı kendilerinin daha fazla ge-lişmesine uygun hale getiren bir niteliği yansıtır. Güçlerin ilişkiler

'" Onsekizinci Brumaire, s. 14

üzerinde otoritesini kurma aracının sınıf mücedelesi olduğunu söy-leyerek ve sınıfların yükselişini ve çöküşünü belirleyen diğer şey-leri açıklamak için sınıf mücedelesine daha temel bir rol verenleremeydan okuyarak, bu formülasyonun sınıf mücadelesini tarihinmerkezinden çıkardığı düşüncesini yadsıdık. Bu belirlemeler, eko-nomi biçimlerinin işlevsel açıklanmasının, şimdi genişletilmesi ge-reken ilk elden bir aynntılandırdmasını oluştururlar. y

Sınıflar, sürekti birbirlerini dengelerler ve yönetime üretimintaleplerine en uygun olan smıf egemen olma eğilimdedir. Peki,belli bir sınıfın yönetiminde üretimin gelişeceği olgusu o sınıfın

egemenliğini nasıl sağlar? Yanıtın bir kısmı şöyledir: İstikrarlı vegelişip serpden bir üretimde genelin çıkan vardır; dolayısıyla, bu-nu en iyi sağlayabilecek durumda olan sınıf, toplumdaki diğer ta-bakaların desteğini de alır Gelecek egemen sınıflar yerinden ede-

Eski düzenin ideolojik ve üstyapısal dayanaktan otoritesini yiti-rir. Alt sınıfta her zaman gizli olarak bulunan baskı ve adaletsizlik duygusu, zafer saati yaklaşan sınıfın teşvikiyle daha açık hale getirve egemen yanılsamalar solar. Marx, mevcut koşulların ideolojik savunulanımı, bu koşullar üretken gelişmeye artık uygun olmadığızaman çökmeye başladığını varsayıyordu. Bu nedenle,

özgür bireysell iğin mutlaka biçimi denilen rekabetle i lgil i yanılsama yok ol-

duğu zaman, bu, rekabet koşullarının, yani sermeya üzerine kurulu üretim ko-

şullarının zaten engel gibi hissedilip düşünüldüğünün, dolayısıyla zaten öyle

olduklarının ve giderek daha fazla engel halini alacaklarının kanıtıdır."'

 Benzer bir ruhla Engels, eşitiik ve adaletsizliğin giderilmesidüşüncelerinin her zaman var olduğunu, fakat sadece üretken güç-ler ile üretim ilişkderi arasında çelişki bulunduğu zaman ve bu ne

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 166/201

bakaların desteğini de alır. Gelecek egemen sınıflar, yerinden ede-cekleri egemen sınıfa bağımlı sınıflardan çoğunlukla destek alabi-lir durumdadır. Aksi takdirde, toplumu yönetme görevine uygunolmayan sınıflar, siyasal hegemonyanın gerektirdiği güvendenyoksun olabilirler ve iktidan ele geçirdiklerinde, uzun süre ellerin-de tutamazlar.

Bazen, kapitalizmin tedrici oluşumunda olduğu gibi, yeni birsınıfın üretimi yönetme kapasitesi inşa edeceği toplumun yeni be-lirmeye başlayan biçimlerden daha verimli olduklan için eski bi-çimleri aşma eğilimde olan biçimlerde kendini ifade eder. Kapita-lizmin erken gelişimi, kendisini engelleyen feodal, kurumların üze-rine gidip yendgiye uğratırken, amaçlı öğelerle rekabetçi öğelerbirbirine kanşır. Uyum gösteren başkalaşımlar da vardır. Örneğin:Bir ticarileşme çağında toprak sahibi pre-kapitalist egemen sınıf,henüz sınai olmayan bir burjuvaziden finansman alır. Toprak sa-hipleri yeni bağlantdanrun gerektirdiği yükümlülükleri karşdaya-madıklan zaman, ellerindekini yitirirler; böylece, diğer toprak sa-hipleri, benzer bir akibet korkusuyla, faaliyetlerini kapitalist bir te-mele oturturlar. Bazdan hayatta kalmak için gerekli olanı görür vesınıf niteliğinde bir değişime uğrarlar; diğerleri zamanı anlayamaz,

ya da modası geçmiş bir ideolojiye uğrarlar ve yaşam tarzına gere-ğinden fazla bağlanarak, yeni düzene karşı savaşırlar ve yok olurlar.

330

ler ile üretim ilişkderi arasında çelişki bulunduğu zaman ve bu ne-denle, bu ilişkderin tarihsel bir güç kazandıklarım belirtir. 0) Güç-leri elinde tutabilir durumda olan sınıf, sömürülen üreticderin kız-gınlığının üzerine oturur.

Yeni bir hakim üretim ilişkisi kuran ve bu nedenle ekonomik yapının tipini değiştiren bir değişim ile ekonomik yapmm tipinideğiştirmeden bırakan daha küçük bir değişim arasındaki ayrımıanımsayalım (Bölüm İÜ, altbölüm (8)) Daha dramatik bir duruma,bir ekonomik yapının başka bir ekonomik yapının yerini almasıdurumuna bakıyorduk. Fakat, topyekün dönüşüme, yetmeyen eko-nomik yapı uyarlanmalan da gerçekleşir. Britanya'da, burjuvazi deproletarya arasındaki ücret pazarlığının yapdacağı alam değiştire-rek hakim üretim ilişkisini değiştiren iş gününü kısaltma yasasıböyle bir değişiklikti.

Manc, Fabrika Yasalarının yol açtığı iş gününün kısaltılmasınaiki neden gösterir ve bunları birleştiren hiçbir bağ kurmaz.Marx'ın nedenlerini sunarak, ikisi arasında, işlevsel gereklerin ba-zen kendilerini dayatma şekliyle ilgili bir genellemeyi gösterenolası bir bağlantı kuracağız.

"' Grundrisse, s. 652"' Ant i- Dühring, s. 426 vd.

333

Nedenler: "Her gün giderek daha fazla tehdit edici bir hal alanişçi sınıfı hareketinden ayrı olarak, sermayenin emek gücünü sınır-sız emme tuksunu kırma" gereği de "fabrika emeğini sınırlamayıdayattı." (1) Bunlar, ikisi birlikte Fabrika Yasalarını yaratan ayngüçler olarak aktırılır. (Marx, biri olmadan diğerinin yeterli olupolmayacağı konusunda birşey söylemez).

Marx, sistemin sağlığının, emek gücünün yeniden üretiminiolanaksızlaştıracak düzeye ulaşan kapitalist sömürüyü frenlemeyigerektirdiğine inanıyordu:

. . . sermaye, toplumdan gelen dayatma olmazsa, emekçinin sağlığına ya daömür süresine aldırmaz. Fiziksel ve zihinsel alçalma, erken ölüm, aşın çalış-

ma işkencesi ile ilgili feryatlan şu yanıtı verir: Kârımızı arttırdığı için bunlara

üzülmemiz mi gerek? m

maksimize etmeye itüen dağınık girişimcüer sistemin gerekleriniyerine getiremezler. Devlette toplanan bu girişimcüer, bu gereklerigörüp icabına bakabilir ve bu gereklere uygun olan, fakat sivü top-lumda zorunlu olarak nefret ettikleri işçi sınıfı taleplerine yanıt ve-rebilirler.

Şimdi durum değerlendirmesi yapalım. İşçiler, yaşamak içinsömürüden kurtulmak isterler; sermaye canlı emeğe gereksinimduyduğu için devlet, bu talebi karşılar. İleri sürülen genelleme (ev-rensel bir yasa değd) şudur: Ekonomik yapıda bağımlı sınıfın do-laysız refahı lehine önemli değişiklikler, sınıf bunlar için savaştığı

ve sistemin istikrarım arttırdığı -ya da en azından koruduğu- (sö-mürülenlerin hissedilen huzursuzluğundan bağımsız nedenlerle)zaman gerçekleşir. Öğeler bağlantılıdır, çünkü, aşağı sınıfın talepbaskısı egemen sınıfın değişim gereğini algdamasım hızlandırır ve

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 167/201

Buradaki "sermaye", bireysel kapitalistte cisimleşmiş sermaye-dir ve ona atfedilen davranışı rekabet rejimi, "her bireysel kapita-listin üzerinde gücü bulunan dışsal bir yaptınmcı yasalar" kümesidayatır. <5) Rekabetin zorlaması, ancak onun siyasi huhafızı, göreliolarak sorumlu kapitalist devlet biçiminde toplumun zorlamasıyladengelenebilir. Devlet müdahale etmelidir; çünkü, kapitalistin zor-landığı davranışa karşın, "bizzat sermayenin çıkan, normal bir iş-

günü yönündedir."<4)

Bu son kullanımında "sennaye", sisteminüyelerine karşıt olarak sisteme, ya da sistemin kuklası değil sis-temdeki kayyum olarak kapitaliste işaret eder. Konumlan göreliolarak güvenli olan ve girişimleri ek devlet sınırlamalan altında dayaşayacak -ya da gelişecek- olan büyük kapitalistler, çoğunluklakayyumcu bir tutum takınır ve reform gereğini devlete dayatırlar.

O halde, Fabrika Yasalarının yasa koyucusu kapitalist devletkör kapitalistin gözüdür, bizzat kapitalist faaliyetin tehlikeye sok-tuğu bir sistemin stabdizörüdür. Şiddetli bir şekilde bireysel kân

"'Kapital, C. l.s. 2531,1

Kapital, C. l .s. 283°> Kapital. C. l.s. 283 Kapital. C.l, s. (Türkçe metindeki ilgili yerlerde -s.278-280'de bu ifadeye rasüanmadı

-çv.)

332

baskısı egemen sınıfın değişim gereğini algdamasım hızlandırır vesonuçta, talep baskısı daha da büyür.

Amacın işlevsel bir değeri bulunduğunda, sınıfın başkaldınsı-nın amacına ulaşması daha olasıdır refah kapitalizminin ortaya çı-kış nedeninin sistemin gereği mi olduğu yoksa tersine militan mü-cadele ile mi olduğu sorunun diyalektik dışı olmasıyla ilgili bir ol-gu. Kapitalizmin devamı için özsel olan bir reform, "emeğin eko-nomi politiğinin mülkiyetin ekonomi politiği karşısındaki bir zafe-ri"01 olarak da nitelenebilir. Kapitalizmin ancak reformun kendi-sine dayattığı değişiklikleri gerçekleştirerek varlığım sürdürebile-"ceği zaman zafer söz konusudur.

'" Yani, değişim, proletaryanın kızgınlığını hafifletme nedeni dışında, sistem için işlevsel-dir de. Çalışabilir durumda olmak ile çalışmak istemek arasındaki ayrımı anımsayın"> Mant- Engels, Seçme Yapıtlar. C. 2, s. 18, çv. Sevim Belli vd.. Sol Yayınları, 1977

333

- 1 XI

Kullanım Değeri, Değişim Değerive Çağdaş Kapitalizm

(1) Giriş

Bu bölüm, değişim değerinin kullanım değerinin yerini alması-nı ekonomik yaşamın manivelası olarak tarif edip, kapitalizm al-tında değişim değerinin hakimiyetinin, kapitalizm derlediğinde öz-ül bi li ki ü ttiği i d i ü ü Ç ğd k it li t "b ll k"

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 168/201

gül bir çelişki ürettiğini deri sürüyor. Çağdaş kapitalist "bolluk"toplumunu, kullanım değeri de değişim değeri tarihinin can alıcınoktası ve toplumsal oıganizmanın düzenleyicisi olarak değişimdeğerinin bastırılmasının başlangıcı olarak sunuyoruz.

Bir toplumun ekonomik örgütlenmesi, birikmiş üretken gücü-nün optimal kullanımım ve gelişmesini engellediğinde, üretkengüçlerinin açtığı beklentiler üretim ilişkileri tarafından kapatddı-ğında bir çelişki  ortaya çıkar. Terim, 1859 tarihli Önsöz'den alın-

mıştır/" ve kullanımı ile mantığındaki anlamı arasında hiçbir bağ-lantı düşünülmüyor.

İleri kapitalizm kavramı, çelişkileri ortaya dökülerek açıklana-cak. En azından Amerikan kapitalizminin, gerçek anlamında deriolduğunu ileri sürmenin akla uygun olduğu kamdanacak. Bölüm,keskin iç eşitsizliklerinden ve emperyalist duruşundan bütünüyle

"' "Gelişmelerinin belli bir evresinde toplumun maddi Üretken güçleri mevcut ilişkileriyle,... çatışma içine girerler. Bu ilişkiler, üretken güçlerin gelişme biçimlerinden onların engel-leri haline gelirler." (Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı, s.23) ileri kapitalizme atfedilençelişki, ilk elde, üretken gücün gelişmesine karşıt olarak kullanımını kısıtlamayı gerektirir.Esas olarak bilimsel ilerlemeye engel değil, bilimsel ilerleme ürünlerinin kötüye kullanıl-masıyla ilgili olan "bir yanda modem sanayi ve bilim ... ile çağımızın toplumsal ilişkileriarasındaki uzlaşmazlıkla karşılaştırın (Seçme Yapıtlar, C. l.s. 605).

335

bağımsız değerlendirmelere dayanarak bu toplumu yargılıyor.ABD özünde bir eşitlik toplumu ve dünyadan yalıtık olsaydı bile,bu değerlendirmeler onu mahkum ederdi.

Burada konu edinilen, coğrafyanın ve tarihin rastlantıları değil,kapitalizmin özüdür. Kapital'in kapitalizmi Vıctorian İngiliz kapi-talizmiyle ilgili olduğu gibi, burada tanımlandığı şekliyle ileri ka-pitalizm de çağdaş Amerikan kapitalizmiyle ilgilidir. Her iki du-rumda da, topluma hayat veren ilkelerin sonuçlan in abstractoaçıklanıyor, fakat varılan sonuçlar, gerçeklikle ilgilidir, zira hayatveren ilkeler gerçekten var.

Ek ü'deki açıklamalar, emek değer teorisinin bu bölümde rol

oynamasını gerektirir. Kapitalist üretimin değişim değerini büyüt-meye hizmet etmesi olgusundan yararlanmasıyla Marksçı olan birkapitalizm eleştirisine kalkışıyoruz; fakat eleştiri, değişim değerin-deki değişikliklerin kaynağıyla ilgili hiçbir anlatıma bağlı değil

Marx, en erken tarihte pazar mübadelesi olmadan kullanım de-ğerlerinin dolaşıma girdiğini düşünüyordu. Pazar mübadelesininilk örneği, bağımsız kabileler arası ticarettir. Ticari işlemin her ikitarafında ayn sahipliği gerektirdiği için, ticaret önce kabileler ara-sında (içinde değil) ortaya çıkar. Ayn sahiplik de, sahiplerin birbir-lerinden belli bir bağınisızlığmı gerektirir. Fakat kabile üyeleri,kendilerini kabile içinde birbirleriyle birleşik görürler. Gereken ba-ğımsızlıktan yoksundurlar. Diğer kabileler karşısında sadece ko-lektif olarak sahiptirler; dolayısıyla, iki kabile ya da iki kabileninüyeleri karşılaşırsa, ticaret olanaklı olur. Bu ticareti yürütenler, ba-ğımsız tüccarlar değil kendi kabilelerinin aracıları olurlar.

Bir kez kabileler arası ticaret gelişti mi, pazar mübadelesi ilkesitopluluğun içine nüfuz etmeye başlar ve kabile içi ticarete geçilir.Ticaret ilkel dayanışmayı çözer.

Ticaret başlangıçta takas biçimini alır C C 1 Fakat takas biçimi

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 169/201

deki değişikliklerin kaynağıyla ilgili hiçbir anlatıma bağlı değil.

(2) Değişim Değerinin Kulunun Değerine Boyun Eğdirmesi  / 

Bu altbölümde, üretken faaliyetin belirleyicisi ve daha az ölçü-de insan arzusunun nesnesi olarak değişim değerinin nasıl kulla-nım değerinin yerini aldığım inceliyoruz. Marx'ın malzemesinikullanıp, bağımsız bir amaç olarak değişim değeri peşinde koşma-

lım ve daha soma toplumun bu amaca bağımlı hale gelmesinin or-taya çıkış seyrinde bir ardışıklığı inşa ediyoruz. Burada görünecek-leri gibi bir sıradüzen içinde olmasa da, ardışıklıktaki adımlar ta-rihte gerçekleşmiştir. Fakat aşağıdakilerin tarihsel gerçeğe benze-yiş derecesi, ileri kapitalizmin ayrık bir çelişkisinin açığa çıkarıl-masına zarar vermez. Asıl mesele, ardışıklığın son üyesinin gerçek olmasıdır.

Pazar mübadelesi üretimsiz olmaz; fakat pazar mübadelesi ol-madan üretim sürdürülebilir ve ürünler dolaşıma girebilir. Kulla-nım değerleri, ananevi kurallara ya da, ister demokratik olarak be-nimsenmiş olsun ister diktatoryal bir otorite tarafından dayatılmış

olsun bir bölüşüm planına göre hareket ettiklerinde, bir mübadelealanından geçmeden üreticiden tüketiciye geçerler.

33 6 

Ticaret başlangıçta takas biçimini alır C-C  Fakat takas biçimi,meta doşamının hacmini ve hızını sınırlar. Mübadele, değer ölçmeve biriktirme aracı olarak paranın ortaya çıkışıyla, mübadeleninkapsamı genişler, Ticaret artık C-M-C' biçimini almıştır. Üretici,kendisiyle aym yolu izleyen başka bir üreticinin ürününü satın alıptüketmek için kendi ürününü parayla mübadele eder: İki üreticidenher biri, tüketmek amacıyla satın almak için satar. C ve C'  üretimlebaşlar tüketimle sonuçlanır ve M  sadece bu iki durak arasındaki

geçişi kolaylaştırır. Üretim ve mübadele tüketime, dolayısıyla kul-lanım değerine yöneliktir. « ,

Yine de, bu tüketim-temelinde ticaret biçiminde değişim değeri,değişim değeri dışmda hiçbir kullanım değeri olmayan, tüketimeyaramayan bir nesnede M bağımsız bir görünüm kazanmıştır/Tüc-carların sahneye girişinin önkoşulu yerine gelmiştir.'" Tüccarın fa-üyetı, meta d o l a ş ı m ı n ı rasyonelleştirip hızlandırır. Tüccara C satıpondan C'  satm almak üreticilere uygun gelir. Üreticiler için M  birmübadele aracı olarak kalır, fakat tüccar için sermayedir. Tüccarınfaaliyetinin döngüsü M-C-M'  dir: Satmak için satın alır. M  'yi(C)'nin tüketimi için kullanım değeri bulunan şeye tekrar tekrar

"'Mantıksal anlamda değil, fiilen. Parasal bir müdahale aracının yokluğunda bir tüccar gibiçalışmak zordur. Bkz. Ek II

337 

dönüştürmesine karşın, değişim değerini arttırmak için değişim de-ğerini kullanır. Tüccar olarak o, elindeki C' yi ne üretir ne de tüke-tir ve C 'nin nitelikleri onu dgdendirmez: sadece değişim değerinedikkat eder.

Sermaye olarak M'yi kullanan tüccar, başlangıçta, kapitalist  zihniyet  diyeceğimiz şeyden yoksundu/. Sermayeyi "kişileştir-mez"; zira nihayi hedefi, Af "i tüketim mallan için nakte çevirmek ve böylece Af üe Af' arasındaki farktan yarar sağlamaktır. Fakat,Af-C-Af' cardı bir cisimleşmesi olan ve kendi tüketim taleplerini sı-nırlamaksızın, ya da en azından bu taleplerin koyduğu sınırlarınötesine geçmeksizin kendi değişim değeri stokunu büyütmeyi

amaçlayan tüccara doğru doğal bir ilerleme vardır. Bu nedenle, ka-pitaüst ilkeyi kişdeştiren tüccarın, bunu yapmayan mütevazi tüc-cardan daha fazla büyüyüp güçlenmesi olasıdır.

Böylece takas kolay adımlarla kapitalist ilkeye değişim değe

Tersinden, değişim değerini çoğaltmak için değişim değeri kul-lanmayan birinin kapitalist bir zihniyeti olabilir. Kazancım altınadönüştüren cimri bir zanaatkar kapitalistçe hareket etmez, Çakatkapitalist bir zihniyete sahiptir. Moddrn bir işçinin mobüyalan ra-hatlığından ötürü değü pahalı olmasından ötürü kendisini mutluediyorsa, kapitalist zihniyetlidir.

Bununla birlikte, ilke üe zihniyet genel olarak birbirlerini takvi-ye ederler.

Hem ilke hem de zihniyet kapitaüst toplumun öncesidir. Kapi-talist toplumda üretken sürecin bütün öğeleri alım satım nesnelerihaline gelmiştir ve esas kapitalist, artık tüccar değü, V devresini

dolaşan ve tüccannkinden farklı olarak girişimi esas olarak emek gücünün istihdamını gerektiren sanayicidir. (Bu farkhlaşma, emek değer teorisine dayanmaz; zira, sanayici kârının tek kaynağımaemek olduğunu ima etmez).

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 170/201

Böylece, takas kolay adımlarla kapitalist ilkeye, değişim değe-rini çoğaltmak için değişim değerini kullanma ilkesine, yol açarve kapitalist zihniyeti, kullanım değeri arzusuyla, ya da her durum-da kuüanım değeriyle mübaidele etme arzusuyla kontrol edilmeyendeğişim değeri arama zihniyetini yaratır. Genesisleriyle ilgili veri-len öykü oldukça stilize olmasına karşın, ilkenin ve zihniyetin ger-çekliği yadsınamaz/"

Sermayeyi kişdeştirmek, ilkeyi hayata geçirmek ve zihniyete

sahip olmaktır. Böyle bir kişinin çılgın olması gerekmez. Değişimdeğeri satın alma gücüdür; fakat, satın almak isteyen biri bulunma-dığı zaman bile, büyük bir satın alma gücüne sahip olmak makulve doyurucu olabilir. Sermayeyi kişileştiren kapitalistin birikimyapması, nedensiz değildir. Diğer şeyler yanında, "birikim yap-mak, toplumsal zenginlik dünyasını fethetmektir, sömürdüğü insankitlesini fazlalaştırmaktır ve böylece ... [kendi] ...doğrudan ve ...dolaylı hükmetme alanım genişletmektir.

İlke de zihniyetin birlikte gitmesi gerekmez. Bir yetimhaneninfonlarım idare eden biri, çocukların iyiliği için bu fonlan arttırma-ya çalışırken ilkeyi kullanır, fakat zihniyetten yoksundur. Zihinselolarak kapitalist bir tüccardan daha sıkı pazarlık yapabilir.

'"Fakstı, zihniyetin bir bireyi ya da toplumu ne ölçüde bildirdiği, oldukça karmaşık bir so-rundur"> Kapital, C.l, s.609

338

ğ )Toplum kapitalizme doğru geliştikçe, üretim sürecinin gittikçe

daha fazla oram kapitalist ilkeye bağlı duruma düşer. Bir ticari fe-tihler dizisi kapitalizme öngelir. Tüccar ilk önce sadece üreticderinartı ürününe el atar. îşbölümü derinleştikçe (kısmen, ticari girişi-min yarattığı yeni pazar olanaklarının bir sonucu olarak), ürününtamamım ele geçirir duruma gelir. Sonra, üreticinin hammaddesi-ni, ardından üreticinin ondan kiraladığı aletleri kontrol eder. Son

olarak, üreticinin emek gücü bir meta, kapitalist bir sanayici halinialır."' Emek pazarının olucumu, üretimin mübadeleye bağımlılığınıtamamlar. Artık, sadece değişim değerine sahip olduklan için vesadece sanayici üretimi ve satışıyla değişim değerini büyütmeyiumuyorsa, tüketilebilir kuüanım değerleri üretilir. Nitelik olarak farklı kuüanım değerlerinin bir toplamı olan soyut servete bırakır.Zira, "kapitaüst üretimin dolaysız amacı, '...malların iyeliği' değil,değerin, paranın, soyut servetin maledilmesidir."

111 Bu ardışıklık, Mara'ın öyküsünü anlattığı gibi, tekstil sanayinde gerçekleşmiştir. Sınai ka-

pitalistin "devrimci olmayan" tarzda oluşumunu gösterir. Buna karşıt "gerçek devrimciyol"da, gelişip kapitalistleşen doğrudan üreticidir.

339

(3) İleri Kapitalizmin Ayrık Bir Çelişkisi 

Soyut servet arayışı, güllümüz kapitalizminde hızlı ilerliyor. Birşirketin diğer amaçlan ne olursa olsun, iflas etme pahasına şu zo-runluluğa itaat eder: Elindeki değişim değerini çoğaltmaya çalış-mak. Bu, firmaların kân mı yoksa büyümeyi mi amaçladıklarınıgösterir: zira, bu ikisi değişim değerini çoğaltmanın farklı tarzlan-dırlar ve hiçbir firma, ikisini amaçlamadan edemez. Yönetimci tez-lerin doğru olup olmadıklarım da gösterir: Şirketin nihayi gücünüelinde bulunduran, M üe Af 1 arasındaki farkı büyüten kararlan kol-lamak zorundadır.

Tam da bu toplumda, antikiteden bugüne gelen bir geleneğe uy-gun olarak doğası gereği sonlu olan tüketim,0' sonunda hiçbir za-man tüketim üretimin kontrol amacı olmadığı zaman, "ürün başın-dan itibaren sermayenin egemenliği altına sokulduğu ve sadece bu

ortadan kalkmaz; zira, rekabet varlığım sürdürür. Tüketicinin top-lam harcama gücü sonlu olduğuna göre, tekelleşmiş sanayilerinheterojen ürünleri, alıcdan elde etmek için birbirleriyle rekabetederler. Pay sahipleri, kalifiye emek vb. için de rekabet ederler.

Üretkenlikte iydeşme, bütün evrelerinde kapitalizmi niteleyençok boyutlu rekabette varlığını sürdürmenin ve başardı olmanınbir koşuludur. " Bu nedenle, insanlığa kendi gücünü ölçülü kullan-mayı ve olası en az araç harcayarak üretken amacına ulaşmayı öğ-reten, sermayenin ekonomik eğilimidir."*"

Şimdi, ister emek-tasarruflu olsun ister sermaye-tasamıflu,üretkenlikteki iyileşmeler iki kullanıma açıktır, Artan üretkenlikten

yararlanmanın bir yolu, çıktıyı sabit tutarken, zahmeti azaltıp boşzaman süresini genişletmektir. Alternatif olarak, emek aynı kalır-ken, çıktı arttınlabüir. Arzu edilir ölçüde her ikisine ulaşmak daolanaklıdır.

B d "b " k b " ki i l f li k

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 171/201

sermayeyi çoğaltmak için meydana geldiği" zaman ve bu 0) neden-le, tüketici talebinin kabardığını ileri süreceğiz. Üretimin amacıkullanım değeri olsaydı, fiilen üretdenden ve tüketilenden daha azkullanım değeri üretüir ve tüketilirdi.

"İleri kapitalizmin ayrık bir çelişkisi"yle anlatılmak istenen buparadoks değildir; zira, bu, üretken güçler ile üretim ilişkileri me-selesidir. Önce, üeri kapitalizmin nasd paradoksal durumu yarattı-ğım açıklıyor, ardından da bununla bağlantılı çelişkiyi açığa çıkan-yoruz.

Kapitalist toplum, eşi görülmemiş oranda ilerleyen eşi görül-memiş ölçekte teknolojik güçten sorumludur. Bunun nedeni, sınaikarar vericilerin içinde bulunduktan rekabetçi konumun, onlanüretim süreçlerinin üretkenliğini arttırmaya zorlamasıdır. Kapita-lizm, yanlış adlandınlan "tekelci evre"sine ulaştığında bu zorlama

"' Plato nun bir düşüncesini geliştiren Aristo, devresi C-M-C '  olan bir ailenin tüketim ge-reksinmelerine hizmet eden ticaret ile amacı para biriktirmek olan "perakende ticaref'i (M-C-M  ') karşı karşıya koymuştur. Birincisini onaylamış, ikincisini bundan sapma olarak mahkum etmiştir. C  biriktirmenin doğal bir sının vardır, fakat, doğası gereği sonsuz olanM arayışı, düzen ve sınır erdemlerini ihlal eder. Ticari girişimin Sisyphean niteliğine bu

eleştiri, Batı'nın entelektüel tarihinde sık sık duyulur."Theories of Surplus Value. C. 1, s. 401.

340

Burada "boş zaman", kabaca "çekici olmayan faaliyetten kur-tulma"yla eş anlamlı kullanılıyor; "zahmet" ise, çekici olmadığısürece faaliyete işaret eder. Bir insan zamanım ve enerjisini, böyle-si harcamalar yerine getirilen tercih ettiği amaçların hizmetindekullanmadığı ölçüde boş zamanı vardır. Faaliyetinin itici gücü kar-şılığını alma ya da diğer dışsal ödüller olduğu ölçüde bir insanzahmet çeker. Demek ki, boş zaman faal bir şekilde doldurulabilir.Aynca demek ki, çalışma koşullarım iyüeştirmek, boş zaman süre-

sini uzatmak demektir.Çalışma zamanı Ue çalışmama zamanı arasındaki ekonomik 

ayrım, burada düşünülen zahmet ile zahmetten kurtulma arasında-ki ayrımla eksildi çakışır. Bazı "kazançlı işler" zevklidir, bazı iş dı-şı zamanlarda zahmetli geçirilir. Fakat savımızın amaçlan bakı-mından, ayrımlar yeteri ölçüde ortak alanı kapsarlar. Özellikleönemli olan, pek çok insan için geçimini sağlama zamanının bireğlence olmamasıdır. Pek çok insan, sadece daha çok mal ve hiz-metten değil, azaltılmış çalışma saatlerinden ve/veya iyileşmiş ça-lışma koşullarından da yararlanacak konumdadır.® Açıktır ki,

'" Theories ofSurplus Value. C. 2, s. 548® Buna meydan okunabilir, fakat yalnış olduğu ölçüde bizim savımız güç kazanır. Buradadoğruluğunu kabul edebiliriz; fakat daha yakından bir değerlendirme için bkz. al ti bölüm (7)

341

üretkenlikte ilerlemeler, bir yöndeki kazanç diğeri pahasına olmak üzere, her iki yönde de kazancı olanaklı kılar.

 Kapitalizm, asli olarak seçeneklerden sadece birini, çıktıyı faz-lalastırmaya geliştirme eğilimindedir; çünkü, diğeri, zahmeti azaltma, artan çıktı ve satışlarla bağlantılı kârda bir fedakarlık,dolayısıyla rekabet gücünde bir zayıflama tehlikesini doğurur."' 

Bir firmanın üretim verimliliği arttığında, basitçe çalışanlarınınişgününü kısaltıp eskisiyle aym miktarda üretim yapmaz. Dahafazla mal üretir; ya da, piyasanın yapısından ötürü bu tarz optimaldeğdse, kısaca betimlenecek emek-azaltıcı olmayan başka bir stra-teji benimser.

Fakat önce, kapitalizmin ortaya çıkışından (bddiğiniz tarih) buyana devasa bir çıkıtı artışı ve göreli olarak küçük bir emek düşüşüolduğunu belirtelim. Çıktı hacminin genişlemesi karşısında iş gü-nündeki kısalmanın küçük kaldığı tartışma götürmez Fakat in

çok fazla iyi değildir/" ilgili her şey, özedikle de fazla zaman hesa-ba katılırsa, söz gelimi 1920'den bu yana da çarpıcı bir ilerlemeolmamıştır. Elbette, ondokuzuncu yüzyılın ilk yarısından bu yanaemek zamanında önemli bir gerileme olmuştur; fakat, bunun içinkapitalist sisteme teşekkür etmek gerekmez, zira başlangıçta iş gü-nünü uzatan da kapitalizmdi. Ne olursa olsun, bu gerileme bde, eş-lik eden çıktı artışıyla karşdaştınldığında gücünü yitirir ve görelikonum, burada kapitalizme atfedilen eğdimi yeterince belgeler.

Çıktı genişlemesi farklı biçimler alır. Üretimi geliştirilen malınpiyasası genişleyebilir bir piyasa ise, çıktı genişlemesi, aym türdenürünlerin daha fazla üretimi biçimini alabilir. Aksi takdirde veözellikle, söz konusu piyasa az çok doymuşsa, eldeki yeni fonlar(ücret bordrolarında kesintilerle yaratdan) başka bir üretim hattınaakarken, çıktı da başka yerlere genişler. Bu her zaman aniden vepürüzsüz gerçekleşmez fakat eninde sonunda gerçekleşir Süreç

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 172/201

nündeki kısalmanın küçük kaldığı, tartışma götürmez. Fakat, in-sanların geçinmek için harcadıkları zaman miktarıyla ilgili sofisti-ke fakat savunulabilir bir ölçüt kullandırsa, mutlak olarak çok kü-çülmüş olduğu da tartışmalıdır. İş gezderi, bir yük olarak görüldü-ğü sürece alışveriş ve kendiliğinden çekici olmayan, fakat tüketimamaçlarına ulaşmanın bir aracı olarak yerine getirilen herhangi birfaaliyet gibi faaliyeder, burada hesaba katılması gerekir.0'

Yd başma net çalışma saatlerinde modern Amerikan işçisi,

günlerinin bir çoğunu ya hava koşullan nedeniyle ya da Hıristiyantakvimin müsadesiyle boş geçiren ortaçağ Avrupa köylüsünden

<" Bkz. Grundrisse. s. 701, 707-712; Theories of Surplus Value. C.l, s. 223, 226-228 C.2, s.

46 8a Kapitalizmin, kadınların harcadığı emek miktarı üzerindeki etkisini de dikkate almak ge-

rekir. Çıktı eğilimi ev içi emeği azaltan aygıtların çoğalmasına yol açtığı için kadınların boş

zamanı, bazı bakımlardan artabilir. Fakat aym aygıtlar, kadınların ücretli emek gücüne ka-tılmalarına da olanak yaratır; bu nedenle, toplam etkileri konusunda bir yargıya varmak ko-

lay değil.

Galbraith'e göre, ev içine artan mal akışının net sonucu, ev kadınlarım başı sıkışık tüketim

yöneticileri haline getirmek olmuştur; öyle ki, "kadının sıradan bir rolü, aile geliri arttıkçadaha da zahmetli olur." Galbraith, kuşkusuz, düşük gelirli aile yaşamı konusunda uzman de-

ğil; fakat, söylediklerinde bir doğruluk payı olabilir. Bkz. Economics and the Public Purpo-

se, s.32

342

pürüzsüz gerçekleşmez, fakat eninde sonunda gerçekleşir. Süreçiçinde, genel olarak işler yok edilir ve yaratılır.

Üretim kapitalist ilkeye bağlı kaldığı sürece, çıktı-atışı seçeneğişu ya da bu şektide tercih edilip uygulanır. Kapitalist zihniyederibulunsun ya da bulunmasın, kapitalistler için değişim değeri birik-tirmeyi sürdürmek, dolayısıyla çıktıyı genişletmek zorunludur. Fa-kat zihniyet hiç yokken, ilkenin egemen olması olası değd ve zih-niyet, rekabetin an nesnel zorunluluklarım çıktı-kollayan etkisini

güçlendirir ve büyütür.Kapitalizmin zorunlu olarak koUadığı çıktı artışının sonucu, tü-

ketim artışıdır. Dolayısısyla, sınırsız tüketim mallan arayışı, tüke-tim değerlerinden çok değişim değeri yönelimli bir üretken sürecinsonucudur. Smith ailesinin ihtiyacının Jones adesininkinden gerikalmamasını sağlayan Rockefeller adesidir.

İleri kapitalizmin üretken teknolojisi, Adem'in lanetini kaldınpinsani an zahmetten kurtarma eşsiz fırsatının babasıdır; fakat, kapi-talis ekonomik örgüüenmenin üretim ilişkderi, fırsatın ele geçiril-mesini önler. En çok zahmetten kurtarabilir durumda olan ekono-mik biçim, bunu yapmaya en az eğilimli biçimdir. Kapitalist tari-

(I) Daha fazla değerlendirme için bkz. Parker, The Sociology ofLeisure. s. 24

343

hin erken dönemlerinde çıktıya yönelik eğilim, sisteme ilerici birtarihsel rol verdi: Kapitalizm, kıtlık noktasında maddi servetin üre-tilmesi için vazgeçilmez bir motordu ve "tarihsel haklılığı"*" bura-dadır. Fakat kıtlık aşıldıkça, aynı eğilim sistemi gericileştirir. Ya-rattığı kurtuluş olanaklarım gerçekleştiremez. Hummalı ürün yeni-lemeyle, satış ve reklama ve sahte modaya büyük yatırımlarla kur-tuluşu dışlar. Toplumu bolluğun eşiğine getirir ve kapıyı kilitler.Zira, bolluk vaadi, sonsuz bir mal akışı değil, en az tatsız çabaylayeterli üretimdir.

ileri kapitalizmin dinamiği, akla uygun olarak, değerli bir inasnvaroluşu beklentisine düşmandır. Fiziksel doğanın dengesini kesin-

likle altüst eder. Genç orta sınıfın bir kısmı tarafından gösterilençalışma ve tüketim biçimlerinden memnuniyetsizlik, ileri kapita-lizme daha geniş bir tepkinin minyatürü sayılabilir. Kirlenme/kay-nak kör düğümü, unsurlardan aldığı açık yanıttır.

mik Büyümenin Maliyetleri) adlı çalışmasının küçük bir bölümü-nün başlığı "Kâr -mecburiyetli Büyüme"dir. Yine de, kitabın gerikalan kısmında saptadığı kötülükler de, kâr dürtüsüne, üretimin Vdevresine kapanmasına atfedilebilir. Mishan bunlan büyüme takın-tısına, açıklamaya kalkışmadığı bir sendroma bağlar. Bunun, kapi-talist ilkeye pratik sadakat bilincinin doğal yansıması olduğunusöylüyoruz.

Galbraith'in ilgi alanı, Mishan'ınkinden daha geniştir. Çıktı le-hine eğilimi büyüme takıntısına atfetmez. "Ekonomik toplumunbiçimini belirleyen"in "ideoloji imgeleri" değil, "teknoloji ve orga-nizasyon zorunlulukları" olduğuna inanır."'.Yüksek teknoloji, üre-

timin önceliğini kuran yeni güç ilişkileri yaratır. Teknoloji, gücü,teknolojiyi çalıştıran oldukça eğitimli kişilere aktarır. Ücretli mü-hendisler, iktisatçılar, piyasa analizcileri, personel uzmanlan vb."tekno-yapısı", girişimcilerden, pay sahiplerinden \e bankerlerden

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 173/201

ğ ğ ç yMarksist ekonomik yazında tartışılan kapitalizmin sürekli çeliş-

kileri, ya da Keynesçilere ya da diğer güçlere malum güçlükler-burada iktisatçıların anlaşmazlık konulan önemli değil- sistemieksik kaynak istihdamına götürür. İleri kapitalizmin ayrık çelikisiise, aşrn kaynak istihdamı yaratır. Fakat bu sonuçlan birbirine kar-şı ustalıkla dengeleyen hiçbir sihirbaz ya da mekanizma yok ve su-nuç, bazı yönlerde muazzam aşın istihdan, diğer yörtlerde yarala-

yıcı eksik istihdamdır.

(4) Mis han ve GalbraithAynk çelişkinin sunuçlan biliniyor. E. J. Mishan ve J. K. Galb-

raith'in yazılanyla gösterildiği gibi, "ekonomik büyüme" eleştiri-sinde ortaya çıkarlar. Bu bölüm, Onların üzüldüğü şeyi Marksistçizgide açıklama girişimidir.

Mishan "büyüme takıntısı" dediği şeyi, genel olarak ileri sınaitoplumun, ya da ideolojisi bu toplumu yöneten "büyüme adamla-n"nın bir özniteliği olarak görür. Sanayinin kapitalist yapılanması-nı büyük ölçüde gözardı eder. Costs of Economic Growth (Ekono-

"' Theoris of Surplus Value. C. 2, s.405. Krş. Grundurisse, s. 701

338

denetimi alır. Bu güç transferinin olduğunu kabul edelim. Savmsonrası şöyle devam eder: " Tekno-yapı, öncelikle malların imala-tıyla ve bu mallara olan talebin yönetimi ve geliştirilmesiyle ilgi-lendikleri" için,® daha fazla mal lehine güçlü bir eğilim kaçınıl-mazdır.

Fakat, ileri teknolojinin zahmeti azaltmak için de kullanılabildi-ğini anımsadığımızda, bu anlatım tartışmalı olur. Sofistike teknolo-

 jinin gücü teknik uzmanlara aktardığım kabul edelim. Demek ki,kâr etme gereği- Galbrait için ikincil önemdedir -sözkonusu de-ğilse, uzmanlar boş zamanı değil çıktıyı kollar. Aşağıda bu noktaaynntılandınlıyor.

Tekno-yapı üyelerinin iki tür becerisi vardır. Bazı beceriler (ör-neğin satışla ilgili olanlar), özel olarak tüketimi arttırmaya uygun-durlar; fakat bazdan ise (örneğin üretim mühendislerinin), boş za-man süresini genişletmek için de kuUanılabilir. Teknolojinin yetki-yi teknik bilgi sahiplerine verdiği önermesi, ne birinci beceri kü-mesine olan talebi ne de ikinci küme becerilerin kullanılmasınıaçıklar. Beceri sahibinin, neden serbest zaman ve daha iyi çalışma

"' The New Induslrial State. s. 18"i The New Industrial State. s. 169

345

ortamından çok mal sunarak kendi başma bir amaç olarak kavra-mın başarı ve onur elde ettiğini açıklamaz. Bu görüngüleri açıkla-yan şey, teknoloji-dışı bir olgudur, bu teknolojinin kapitalist birekonomik yapıda ortaya çıkması olgusudur. Varsaydan ortam, sa-nayinin meydan okunamaz uzmanların tahakkümünde olduğu or-tam, çıktı üe boş zaman arasında tercihi açık bırakır.

Galbraith'in tutumundaki büyük hata, pazar kısıtlamalarınınvarlığından kaynaklandığı halde, çıktı vurgusunu modern fir-maların bu kısıtlamalan (sözde) akmasıyla ilişküendirmesidir. Bü-yük şirket bu kısıdamalan karşılar durumdadır, fakat bu, onlardankaçındığı anlamına gelmez. " Pazarı kontrol eden" girişimin, eski

tarz "rekabetçi" firmalardan daha az batmaktan korkması gereksede, bundan kaçınması, batmamayı güvenceye almaya yardım edençıktı-arttırma politikaları izlemesi daha az gerekmez.

Mega Şirketin büe para kazanması gerektiği sıradan hakikati,

Mal ve boş zamanın mevput niteliği, üretken gelişmenin hangi kul-lanımının şu anda tercih edilir olduğunu belirler. Bazen, boş zamanarttıncı kuüanım tercih edilir olur,

5. Kapitalizm her zaman çıktı arttırmayı koüadığı için, bu ne-denle ve bu ölçüde, belü koşullar altında zararlı bir sistem olur.

6. Bir değer "çok yüksek", biri de "tözsel" olduğu için, tüketimçok yüksek işgünü tözsel olduğu zaman kapitalizm zararlıdır.

7. Bugün Birleşik Devletler'de tüketim önendi ölçüde yüksek ve işgünü önemü ölçüde tözseldir. Bu nedenle, (en azından) Ame-rikan kapitalizmi, belirtilen bakımdan, insan refahı için zararlıdır.

Burada farklı türden iddialar belirtiliyor. 1 ve 3. ifadeler, temel

ekonomik muhakemeye dayanır. Rekabette üstün gelmek için ka-pitalist firmalar, teknik yemlenmeye ve bu yenüiğin çıktı arttıncıbir kullanımına yönelmelidirler. 1 ve 3, insan doğasıyla ügüi özelöncüüeri gerektirmez. Salt kapitaüst ekonomilerin yapısıyla ügiü

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 174/201

g Ş p g ğ ,Galbraith'in üçlüsünün son kitabında,01 tekno-yapımn "koruyucuamaçlan"m değerlendirmesinde®' fazla dgi görür. Kamu girişimi-nin kendisini bu şeküde korumaması gerektiğine dair antısal biritiraf 3' ve bir, noktada, çıktı ideolojisinin tekno-yapımn oluşmasın-dan önce geldiğinin bir kabulü"' de var. Bu hakikaderin doğru birgeüştirilmesi şu sonucu destekler: Tekno-yapı değişikliği hangi ro-lü oynarsa oynasın, çıktı fanatizmi genel olarak kapitalizme aittir.

(5) Savı Gözden Geçirme

Savdaki temel konumlar:1. Kapitalist rekabet, üretkenlikte artışı teşvik eder.2. Üretkenlikte artış hem çıktı artışına hem de zahmet azalması-

na olanak yaratır.3. Kapitaüst rekabet, zahmet azaltmaya karşıt olarak çıktı artışı

lehine bir eğilim yaratır.4. Hem daha fazla çıktı hem daha az zahmet halkın yarannadır.

 Economics and the Public Purpose (ilk ikis The Afıfluent Society ve The New İndustrial  State)

® Economics and the Public Purpose, Böliim xAgc, s. 219"'Age, s. 158

338 346 

hakikatten kaynaklanır.Burada üretkenlik, çıktı hacminin emek girdisine oram olarak 

anlaşılıyor 2. ifade.4. ifade, insan refahının kaynaklarıyla dgüi tartışmalı olmayan

iddialara kalkışıyor.5. ifade, 3 ve 4. ifadelerden çıkar.6< ifade, 5. ifadenin hakikâtim aydınlatan tipte bir durumu sap-

tar.7. ifade, Amerikan kapitalizminin, 6'nın tarif ettiği şeyin bir ör-neği olduğunu savunur. 7, sadece bir yargıdır ve savunulmamıştır.Fakat, salt ekzantrik diye bir tarafa atdamayan bir yargıdır.

Özetlersek, sav şudur: İstenmeyen faaliyeti azaltmak ya da dö-nüştürmek olanaklı olduğu zaman ve istenir olsa bile, kapitalizmbunu yapmak yerine tüketimi kışkırtmaya ve dolayısıyla, ekono-mik yapının üretken kapasitenin optimal kuUanımma karşı durmasıanlamında irrasyonel çalışmaya devam eder. Kapitaüst üretim iliş-kilerinin çıktı arttıncı bir eğilimi bulunduğu yadsınamaz. O halde,belirtilen bakımdan potansiyel olarak irrasyonel olduklarım yadsı-manın tek yolu, çalışmak o kadar eğlenceli, kaynaklar o kadar bol,mal ve hizmetierden duyulan tatmin o kadar sınırsızdır ki, ne kadar

çok tüketilirce tüketilsin, çalışma dışı zamanı genişletmek yerinedaha fazla tüketmenin istenir bir şey olarak kaldığım deri sürmek-tir.

Sorunun özü, kapitalist firmaların üretken faaliyeti sadece dış-sal değeriyle değerlendirecek durumda olmalarıdır. Üretken faali-yetin üretici için anlamı, dışsal etkderi bulunduğu durumlar dışın-da (iyileşmiş çalışma koşullan, bazen çıktıyı fazlalaştırır, fakat bu-nun sınırlı bir önemi var)'" konu dışıdır. Genelde kapitalizmin ürertim faktörü olarak  kullanılmasını teşvik ettiğini göstermeye de ya-rar.® Fakat insan eneıjisi, sadece potansiyel bir üretim faktörü de-ğildir. Emek gücü verimli bir şeküde kullanılma eğiliminde olsa

bile, emek gücü olarak  kullanılma eğüimi, sadece tesadüfen ve sı-nırlı koşullarda toplumun toplam refahım geliştirir.®

Savın temeli, Marksçı terimlerle, kapitalist üretim değişim de-ğeri için üretimdir şeklindeki tartışmasız önermedir. Bu önermeyi

Sloan'm sezgisinden çıkardığımız sonuç, kapitalizmin zahmet-ten kurtulmanın zararına çıktıyı kolladığı sonucu, dolay ısız bir so-nuçtur. Yine de, kapitalizm lehine savlan sunan el kitaplan, bunadikkat etmezler. Herşeyden öte, dgi çekmeyen bir sonuç değü.Yerleşik iktisadın gözardı edişi açıklanmalıdır; çünkü, entelektüelaçıdan oldukça sıradan olmasına karşın, kapitalizmle ügiti değer-lendirmeyi gösterir. Ve açıklanması da budur. Kapitalizmin değer-lendirilmesine elverişli olduğu için gözardı edilir.

Kapitalizmi kollayan bir sav, kendi sonucu olarak yukardaki 1.ifadeye sahiptir: Kapitalist rekabet üretkenlikte -artışı teşvik eder.Burada tekrarlamak fazla gerekli değü, ekonomik söylemden bili-

niyor. Öncülü şudur: Yetersiz üretim yapan kapitalist firmalar re-kabette yenüir. Bu nedenle, olabildiğince verimli üretmek ve üret-ken avadanlıklarım ve tekniklerim geliştirme fırsatlarım ele geçir-mek zorundadırlar.

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 175/201

kabul etmek, tartışmalı emek değer teorisine bağlılığı gerektir-mez. Anlamı açıklandıktan sonra, gerçekliği aleıtileşir ve Marksistolmayan bir şeltilde ifade edüebilir. Alfred P. Sloan (General Mo-tors'un bir zamanlarki başkam), otomobd sanayinin işinin arabayapmak değil, para yapmak olduğunu söylediğinde gerçeği kabulediyordu. Aslında, bu kadar çok araba yapmasının nedeni de bu-dur. Amacı para kazanmak değü de, söz gelimi insanlara verimli

ve zararsız taşıma biçimleri sunmak olsaydı, çok daha az araba ya-pabilirdi.

"' Kapitalizme atfeüğimiz eğilim, ilk elde daha fazla çıktıya yönelik  eğilimdir ve bu nedenledaha fazla boş zamana karşı olması, geni; ampirik genellemelere dayanır. Bu genellemeleristisnasız değildir; daha iyi çalışma koşullan, hatta daha az çalışma saatleri bazen kân arttı-rır. Fakat kural Schumacher'in tarif ettiği uzlaşmazlık egemendir:

" Tüketiciler' olarak belli kolaylıktan ve rahatlıktan elde edebilelim diye üretiriz. Nevar ki, herhangi biri "üretim'e girişirken bu aynı kolaylıktan ve rahatlıktan istese, bu-nun ekonomik olmayacağı, evrimli olmayacağı ve toplumun böyle bir verimsizl iğe gü-cü yetmeyeceği söylenir." (Small is Beautiful, s. 87)

Toplumun, başka şekilde tüketiciye verdiği her şeyi üreticiye de vermeye kesinlikle gücüyetebildiği halde, kapitalist firmanın seçenekleri daha sınırlıdır.

Zira, "maddi zenginliğin ... emekçilerin gelişme gereklerini karşılamak için var olmasıyerine, aksine, emekçinin mevcut değerlerin kendi kendini genişletme gereklerini karşıla-

mak için var olduğu bir üretim tarzı "dır. (Kapital, C. l.s. 638)"' Kapitalizmin bir üretim faktörü olarak kullanma eğiliminde olduğu diğer bir şey de, dün-ya gezegenidir.

348

Bazı sosyalistler bu savdan yakınır. Teoride iyi, fakat, pratiktepiyasa ekonomüeri savın öncüüerinin üeri sürdüğü kadar katı re-kabetçi olmadıklan için, pratiğe uymadığım söylüyorlar. Elbette,kapitalizm, hiçbir zaman, ideolojisinin üeri sürdüğü kadar rekabet-çi olmamıştır; fakat, doğru anlaşddığuıda sav, rekabetin bütünüylekısıtsız olmasını gerektirmez. Herşeyden öte, kapitalizmin tarihin-de kararlı bir hızlı teknolojik gelişme olmuştur ve bu olgunun en

iyi açıklaması, kapitalizmin en azından savın gerektirdiği kadar re-kabetçi olduğudur.Kapitalizmi tartışma konusu yapan 3. ifadenin savı da benzer

şekilde ilerler. Yme, rekabetin sınırlamalarından bir eğilim çıkanh-yor, bu kez üretkenliğin gelişmesi lehine değü, bu gelişmenin tek taraflı ve potansiyel olarak zararlı kullanımı lehine. Bu sav da, yi-ne önemini yok etmeyen nitelemeye tabidir. Her iki durumda da,nitelemelerin itirazlan karşılaması gerekir. O halde, rekabet mode-line dayanan bu bölümün ana savunusuna karşı, insanlar daha faz-

' la tüketmeyi istemeyip daha fazla boş zamanı tercih ediyorlarsa,daha az emek gücü sunar ve rekabet modeline göre, kapitalist fir-malar, tutum genel bir hal aldığı sürece buna aldırmamazlık ede-mezler denilebilir. Verili bir firma, üretkenlik artmadan önce üretti-

?49

ğinden fazla üretmese bile, diğer firmalar da benzer şekilde dav-randıkları sürece -fazla tüketimden hoşnutsuzluk geneUik kazanır-sa hepsi böyle davranmak zorundadır- hayatta kalır.

Altbölüm (7), bu itirazdaki gerçeği ele alıyor. Fakat burada, ay-nı yorumun 1. ifade lehine daha fazla bilinen sava karşı da yönelti-lebdeceğini belirtiyoruz. Kapitalistlerin, diğerlerinin yapması teh-likesi dışında verimliliklerini arttırmada hiçbir çıkarları olmamasıgerekir ve işçüer, teknolojik değişime direnmede başardı oldukları-işçi lerin bilmediği birşey de ğd- ölçüde tehlike ortadan kalkar.

itirazlar karşısında 3. ifadenin savunulması gerekir, 1. ifadeninde fakat hiçbir şey, burjuva ekonomik teoride ve tanıtımda 1. ifa-

deye verilen önem de 3. ifadeye gösterilen aşın duyarsızlık arasın-daki muazzam eşitsizliği haktilaştırmaz.t

(6) Kapitalizm, Ayrık Çelişkinin Zorunlu Bir Koşulu mudur?

ran rakiplerin daha fazla mal satarak kendisini piyasadan sileceğikorkusuyla üretkenliğini arttırmaya motive olacaktır. (Üretkenlik,örneği, yenüikçi nalbantların sattığı mallan daha iyi üreten kulla-nılarak arttınlır. Dahası, artan üretkenlikten çıktıyı arttırmak ama-cıyla yararlanmaya yönelecektir; çünkü, sadece satışlarla, gerekli"üretenlik artışım ftiıans edebüecektir. Fakat basit meta üretimi,gerçekte ileri teknolojiyle -ki, emeği toplumsaüaştınr- bağdaş-maz, yüksek çıktıyla da bağdaşmaz. "Ekonomik büyüme"yi teşvik etme eğilimi onun kendi kendini yok etmesine ve ayrık çelişki gö-rünmeden önce yerini kapitalizmin almasına yol açar.

 îkinci tip, her birine firmanın gelirini eşit paylaşan çalışanları-

nın sahip olduğu bir firmalar kümesidir. Burada, "birleşmiş emek-çtier" "kendi kencülerinin kapitalistleri"dirler.<,) Bu yapı sürdürüle-büseydi, çıktı lehine eğitim, hiçbir güçlü sınıf ondan farklı yarar-lanmayacağı için, gerçek kapitalizmde olandan daha az ideolojik ve siyasi destek görse de, çelişkiye doğru bir hareket olurdu. Kapi-

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 176/201

Sav, kapitalizmin ayrık çeüşkinin yeterli  bir koşulu olduğunugösteriyor. Peki, zorunlu koşulu mudur? Diğer ekonomik biçimleraym irrasyonelliği üretir mi? Kapitalizmin devrilmesi, bundan kur-tuluşu sağlar mı?

Kapitalizm, üretimi kapitalist ilke tarafından yönlendirilen vebir kapitaüst bir de emekçi sınıfı şeklinde bir bölünmeyi sergileyenbir toplumdur/0 Fakat kapitalizmin çıktı tercihi, büyük ölçüde bi-

rinci özelüğe dayanır. Üretimi kapitalist ilkeyi izleyen sınıflara bö-lünmemiş toplundan tasarlayabüiriz. Bu türden üç toplum betim-lenecek, ardından üretimi ilkeye tabi olmayan bir toplum değerlen-dirilecek.

Bu üç topluma "eşitlikçi piyasa toplumları" denilebilir. Herüçünde de, rekabet çıktı arttırma eğilimine neden olur; fakat sade-ce ikisine, ayn çelişkiye doğru bir hareketi atfedebiliriz. Hiçbiri ta-rihte gerçekleşmemiştir ve hiçbiri, gelecek için uygulanabilir biralternatifi temsü etmez.

Birincisi, Manc'ın "basit meta üretimi" dediği şeyin bir çeşidi-dir, kendi işinde çalışan ve emek kiralamayan üretcderin piyasaekonomisicür. Yeterli rekabet altında, her üretici, üretkenliği arttı -

"' Bkz. Ek II

350

ve siyasi destek görse de, çelişkiye doğru bir hareket olurdu. Kapitalist ilkenin aşılması, egemen bir azınlığın çıkarlanna aykın ol-mazdı.

Üçüncü örnek -buna "halk kapitalizmi" diyetim-, pay sahipü-ğinin çalışanın firmasıyla sınırlı olmaması bakımından ikincisin-den ayrılır. Aynca, herkesin çalışma yükümlülüğü ve farklı sınıfla-rın oluşmasını engeüemeyi amaçlayan bir gelir tavam vardır. Busıkı koşuüar gerçekleşseydi, çelişkiye doğru hareket olurdu. Ne

var ki, yine hiçbir tikel toplum kesimi, bundan özel olarak yarar-lanmazdı.

Son iki model öğreticidir. Kapitalizmin çelişkiye doğru kayma-sının eşitsizüği nedeniyle olmadığım gösterirler.® Fakat, hiçbir za-man gerçekleşmemişlerdir ve bugün de, makul seçenekler değü.Kaçınılmaz bir "eşitsiz gelişim" seyri içinde, bazı firmalar diğerle-rini geride bıkardı ve bu durum, çalışanlar üe işverenler arasındabir bölünmeyi beslerdi. Rekabet gerçekse, bazı firmalar iflas tehü-kesi içinde olur ve bu durum, daha güçlü olaıtiann, fiden ücretliolacaklan koşullarla onlara iş sözleşmesi teklif eğilimlerin önüne

'"Kapital, C. 3, s. 389® Ancak, eşitsizlik aşın çıktı eğilimini güçlendirir.

351

geçilebilir; fakat düzenlemeler o kadar kapsayıcı olurdu ki, ekono-mi piyasa niteliğini yitirirdi. Tasarlanan biçimler, kapitalizmin ilkeolarak çelişkinin zorunlu bir koşulu olduğu önermesinin karşı ör-nekleridir; fakat olası uygulanamazlıklan, pratikte zorunlu bir ko-şul olduğunu doğrular.

Şimdi, üretimin, demokratik olarak (sahici bir sosyalizmde ol-duğu gibi) ya da başka şekilde oluşturulmuş bir planla bütünleşti-rildiği piyasa dışı bir topluma dönelim. Bu çelişki üretmez. Çünkü.sistematik ekonomik kısıtlar dikkate alındığı sürece, karar verici-ler, üretkenlikte ilerleme olduğunda çıktıyı arttırma ile emeğiazaltma arasında tercih yapma özgürlüğüne sahiptirler. Bir dikta-

törlük, bir nedenle, örneğin, serbest zamanı olan insani an yönet-menin daha zor olacağı korkusuyla, bolluk koşullarında bile emeğisabit tutmaya çalışabilir. Fakat bu siyasal bir tercih olurdu, kapita-lizmde olduğu gibi ekonomik sistemin kişisel olmayan mantığınınbir dayatması olmazdı. Tanımı gereği üretken güçler ile tikel kişi-

halde, bir Sovyet yönetici kirliliği açıklayabilir ve gidermek içinsübvansiyon talep edebilir dedi. Bir sosyolog şu yanıtı verdi: "Çok safsınız. Açıklarsa, yerine daha ağzı sıkı biri getirilir."1"

Bütün bunlara karşın, bir politika tercihi ile bir ekonomik siste-min normal işleyişinin doğal sonucu arasında ayrım, entelektüel vepratik önemini korur. Sovyetler Birliği'nin hastalıkları ile Birleşik Devletler'in hastalıktan arasında yüzeysel benzerlikler vardır, fa-kat farklı tanılar uygulanır ve farklı tedaviler gerektirir. SovyetlerBirliğini'nde siyasi değişiklik, ekonomik sisteminin dramatik yeni-den şekillenmesiyle değişik önceliklere yol açmayabilir. Ameri-ka'da soran farklıdır. Güçlü ideolojik kastlaşması bir yana, bizzatkapitalist sisteme bir darbe vurmaksızın çıktı artışına yönelik dür-tüyü engelleyecek hükümetsel önlemleri düşünmek zordur. Ameri-kan kapitalizminin, sorunun sadece bir yani olan kirlenmeyle etkilibir şekilde başa çıkıp çıkamayacağı bde tartışmalıdır. Kapitalist gi-rişim, yönetmelik ve talimaüarla çitieri söküp atmaz, şirket gücü

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 177/201

bir dayatması olmazdı. Tanımı gereği üretken güçler ile tikel kişilerin irade ve çıkarlan arasında değil üretken güçler ile üretim iliş-kileri arasında olan çelişkinin suçunu kapitalizme yüklemek gere-kir. İrrasyonelliği bizzat ekonomik sistemin doğasında arıyoruz.

Bu nedenle, yalnızca kapitalist, ilkenin çıktı artışına yönelik ekonomik-sistemik bir eğilim doğurduğu ve sadece gerçekleşebilirekonomileri düşünürsek, kapitalizmin, ayrık çelişkinin ortaya çıkı-şırım sadece yeterli bir koşulu değil, zorunlu bir koşulu da olduğusonucuna vanyoruz.

Kendi içinde doğru olsa bile, söylenenler umut kinci görünebi-lir. Zira, kapitalist olmayan bir rejimin, aslında, gittikçe daha fazlaçıktı yönünde bir dürtüyü besleyebildiği kabul ediliyor; ekonomiyiyöneten bu rejimin sadece bu tercihi dikte etmediği üzerinde ısrarediliyor. "Kapitalizmi geçme'ye saplanan Sovyet liderliğinin, vur-gu savunulamaz olduğunda bile herşeyden önce üretime vurgu ya-pacağım düşünmek için haklı nedenler var.(1) Bu satırların yazan,Sovyet akademisyenlerle görüşmesinde, Amerikalı bir yöneticikendi fabrikasının neden olduğu kirliliği gizlemeye motive olduğu

"' Gerçi, Sovyetler Birliği kapitalist yapılan devralarak kapitalizmi geçmeye çalıştığı ölçü-de, kapitalizm ile çıktı artışı arasındaki bağ daha da sağlamladır.

338

y p gkarşısında geçitieri ve yaptınmlan siyasal olarak gerçekleştirebilirolduğu varsayılsa bde.

(7) Bir İtiraz 

Birkaç sayfa önce sözü edden itirazı geliştirmenin bir yolu:"01-sa olsa kapitalizmin çıktı artışım seçmeye eğilimli  olduğunu ka-nıtladınız. Bundan, fiilen çıktıyı arttınrsa, bunun saptadığınız eği-limle yeterince açıklandığı sonucu çıkmaz. Benzer gerekçelerle-sermaye biriktirme gereği-, kapitalizmde bütünüyle gerçekleşme-yen başka eğilimler de atfeddebilir. Bu eğilimlerden biri, firmala-rın kendi işçderüün ücretlerini arttırmama eğilimidir. Eğdim var,falcat etkisi, sendika gücünün karşı ağırlığıyla nötürleştirilir. Buaynı güç, çıktıya yönelik eğdimi neden kontrol etmez? Sendikalar,genelde neden daha az emek için değd de daha fazla ücret için bas-tırırlar? Eğer sistemin eğilimi, sendika üyelerinin çıkarlarına zararveriyorsa, neden onunla işbirliği yaparlar. Çelişki görünmeye baş-

Sovyetler Birliği, sosyalizmin benzemesi gereken şeyin kötü bir modelidir, zira, başından

beri kapitalizmin tehdidi altındaydı ve yok olma pahasına "yetişmek" zorunda kaldı. İlerikapitalist bir ülkedeki sosyalist devrim, kapitalizmi yakalamak zonında kalmazdı.

353

ladığıtıda, sendikanın politikası neden değişmez? Eğer Birleşik Devletler sınırını geçmişse, sendika politikası neden bugün olduğugibidir?"

İtirazın doğasına dikkate edin. İtiraz şu değil: Çıktı artışı sis-tem tarafından değil, sadece insanların sistemden yerine getirmesi-ni istediği amaçlar tarafından kollanır. Bu iddia savunulamaz; zira;sistemin açıktan açığa çıktı arttırma eğilimi vardır. Fakat bu eğili-min varlığı, onun eğilimi olduğu şeyin gerçeklenmesini açıkladığı-nı göstermez. İtirazın temeü bu iddiadır.

Tartışmah olmayan öncüllerden yararlanarak itiraza karşılık ve-receğiz. Tüketilen şeylerin büyük çoğunluğunun gerçek tatmin

sağlamadığı, insanlar reklam ve ideoloji tarafından aldatıldık!aniçin tüketimi bağırlarına bas tıklan şeklindeki radikal öncüle daya-narak itiraza karşılık vermek kolaydır. Bu tezin kısaltdmış bir ver-siyonu daha sonra savunulacak; fakat önce, verdi tüketim mallan-nın genel olarak istenir oldüklanm bu mallara yönelik arzunun

hiç yoktur; çünkü, firmaların bu reklamlan finanse etmede ve mal-lan satın alan emeğin hoş olmayan yanlan konusunda kamuoyunuuyarmak için para ödemede hiçbir çıkar lan yoktur.

Elbette, sözde "boş zaman ürünleri"nin tanıtımı vardır, fakat,bunlan temin etmek için gelir artışı gerekir ve reklamlar, bu gelirisürdürmek için gerekli boş zaman fedakarlıklarından söz etmez.Şunu söyleyen biri düşünülebilir: "Hafta sonlan kullandığım kararabasının taksitierini ödemek için bir hafta sonu işinde çalışıyo-rum."0'

Bu nedenle, emeğin eğilimindeki uysallığı, eğilimin kendisindeizlenebilir: İşçder, medyanın öne çıkardığı vurgulardan etkilenirler.

Kapitalist toplumda arzu olucum süreciyle ilgili olarak belirti-len kuşkuculuk, insanlar için optimal bir arzu yapışım açıklayanbir teoriye dayanmaz: Bunu sunmak güç olurdu. Daha da özel ola-rak, her meziyeüeriyle ilgili gerçekçi bir genel ifadeye kalkışmak tehlikeli olurdu. Peki, böyle bir öğretiye tövbe edilirse, verilen

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 178/201

nın genel olarak istenir oldüklanm, bu mallara yönelik arzunun,bir anlamda reklam ve ilgili süreçler tarafından icat edilmeyipuyandınldığım ve sağladıktan doyumun sahici olduğunu yüce gö-nüllülük gösterip kabul edelim.

• Diğer yanda muhalif de, emek çokluğunun arzulanmadığım ka-bul etmelidir. Tann işçdere şimdi aldıklan ücreti bedava lütfetsey-di ve onlara, istedikleri sürece işlerinde çalışıp çalışmama özgürlü-

ğünü tercih etmeyi bahşetseydi, o zaman, çalışma faaliyetinde çok önemli bir düşüş olurdu. Yüzeysel gözlem, insanların tükettiklerin-den zevk aldıklarım gösterir; fakat, yapmak zorunda olduklan şey-lerin çoğundan zevk almadıklarını da gösterir.

O halde, en cömert anlatımla, reklamın (vb.) yaptığı şey, tanıttı-ğı ürünlerin istenir niteliklerinden bağımsız olarak (burada varsay-dığımız şeye) dikkat çekmek ve vurgulamaktır. Bu, boş zamanmallarına vurgu yapan benzer bir kampanyayla dengelenemez.Hiçbir reklam şunu söylemez: SENDİKANIZ GÖRÜŞMELEREBAŞLADIĞINDA, DAHA FAZLA ÜCRET İÇİN DEĞİL, DAHAAZ ÇALIŞMA SAATLERİ İÇİN PAZARLIK YAPSIN. ELEKT-RİKLİ YONTMA BIÇAKLARI İYİDİR, FAKAT HİÇBİR ŞEYÖZGÜRLÜKTEN DAHA' İYİ DEĞİLDİR. "Boş zaman reklamı"

341

, y ğ y ,eleştirinin arkasındaki ilkeler nelerdir?

Bir adamın elde etmeye çalışma eğiliminde olduğu şey de ger-çekte kendisini tatmin edecek şey arasında bir fark vardır. Bu te-melde, daha ayrıntılı olarak, bir kişinin yapısı üe koşuüanm uygunbir şekilde betimleyen iki çizelgeyi ayırt edebiliriz. O kişinin uğ-raş çizelgesi ile doyum çizelgesi. Her biri o kişinin arzu nesnele-

rini düzenler, fakat farklı bir bakış açısından. Uğraş çizelgesi, o ki-şinin bu nesneleri elde etmeye çalışma eğilimlerinin göreü gücünegönderme yaparak nesneleri düzenler. Doyum çizelgesi ise, o kişi-nin bu nesnelere sahip olmaktan alacağı doyum miktarına görenesneleri düzenler, ((a) peşinden koşmadığı nesnelerden alacağıdoyumlan ve (b) peşinden koşulan nesnelere ulaşma olasılıklarım-peşinden koşulan herşeye ulaşddığı varsayılıyor- gözardı ediyo-ruz). Bu çizelgeler, elbette, bdgi, tat ve dış koşuüardaki değişiklik-lerle birlikte sürekti değişirler, fakat, bir kişinin verdi bir zaman-daki durumunun, kendisinin iki çizelgesinde nesnelerin farklı bir

(1) Krş. Roberts, "On Time," s. 650

355

şekilde düzenlemesi ölçüsünde, talihsiz bir durum olmasının olasıolduğunu söyleyebiliriz. Doyum çizelgesindeki düzenleme, uğraşçizelgesindeki düzenlemeden farklı ise, elindeki kaynaklardan op-timal yararlanması olasıdır.

Eğer bir aracı, bir insanın bir nesne arayışını, o nesneye sahipolmaktan alacağı doyumda eş bir artış olmadan arttırırsa, o zaman,olasılıkla istenmeyen kötü bir çizelgeler birlikteliği üretir ve dola-yısıyla, aracı, nesnenin ona vereceği doyumdan önce olduğundandaha doğru bir anlatım verdiği için nesne arayışı artmadıkça, o ki-şinin refahı üzerinde olumsuz bir etkisi olur. Fakat, boş zamandan

çok çıktıya öncelik veren kapitalist toplumdaki aracdann, boş za-mana karşıt olarak çıktıdan alınacak doyumu arttırma eğilimindeoldukları düşünülemez ve ikisinin göreli değerlerinden başka şe-kilde alınabüecekten daha doğru bir anlatım verdikleri de söylene-mez O halde bireyin tercih yapısını yozlaştırdıklarını söylemek

İş dünyası, hoşnut tüketiciler ister; fakat, gereğinden fazla hoş-nut da olmamalıdırlar. Aksi takdirde daha az satın alır ve daha azçalışırlar ve işletme giderek küçülür.

Son olarak, kendi boş zamanlarını insanların fazla boş zamanla-rı olursa onu nasd kullanacaklarını bilmezler diye üeri sürerek ge-çirenlere bir yanıt. İnsanoğluyla ügili doğrulanmış hiçbir önerme,bu kibirli kötümserliği desteklemez. Dahası, çıktıyı maksimize et-mek için biraraya gelmiş bir toplumun, boş zaman teori ve pratiği-ni geliştiremeyeceği kestirilebüir.<,) Çıktı eğiliminin bu daha üeritezahürü, ondaki genel uysalUıkla igüi açıklamayı tamamlar. Ser-best zamanı doldurmanın eldeki belirgin şeküleri anlamsız oldu-

ğunda, serbest zaman boş görünür.

(8) Kapitalizmin Eğitimi ve Max Weber 

K it li t tikt kt ük ltil bili k k k

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 179/201

mez. O halde, bireyin tercih yapısını yozlaştırdıklarını söylemek için neden var- yozlaşmamış bir tercih yapısının içeriğini betimle-meden bulunabileceğimiz bir iddia.

Başka şeküde doğamayan arzulara neden olduğu için değil, ye-rine getirilmesi uygun derecede bir doyuma yetmeyen arzulara ne-den olduğu için kapitalizmi eleştiriyoruz. Sistem, mal tüketimi ara-yışını niteliğine aldırmaz. Fakat, tüketime bağlıl ığı sürdürmenin

özellikle etkili bir yolunun tüketimi doyurucu yapmak olduğunudüşünmek saflıktır. Aksine, arayanı doyurma güçleri sınırlı olduğuölçüde mal arayışının daha güçlü olacağını sanmak için nedenlervar- burada, itiraza yanıtta kullanılmayan "radikal öncül"e yakla-şıyoruz. Sistem, ellerindekiyle yetinen tüketicilere kadanamaz. Ba-ker* m dediği gibi:

... satıştan ve kân arttırmaya çalışırken bir tican girişim, (1) geliştirilmesi ya

da uyarılması en ucuz olan ve (2) geçici dindiricileri üretilebilen, fakat (3) as-

la tam olarak doyurulmayan ve doyurulacak başka arzulara neden olmayan

tatlar yaratır. 10

'""The Ideology of the Economic Analysis of Lav," s. 38

338

Kapitalist pratikte çıktı yükseltilebilirken emek zamanım kı-saltmalım bir hata olduğunu gördük. Anı vurgu, çoğu burjuva ide-olojisinde düşünülmeden hesaba katılır ve akademik çözümleme-de oldukça yaygın bir şeküde ifade edilmemiş bir öncül gibi etkiliolur. Kendimizi, bir tek öğretici örnekle sınırlıyoruz.

Max Weber, kapitalist uygarlığın bütün yanlarını hoş karşüa-madı. Fakat, çıktı lehine patetik tercihini bir rasyonellik düsturuna

çevirdi:

Bütün e tiklerin ve bundan kaynakla nan ekonom ik ilişkilerin kökeni nde gele -

nekçilik, geleneğin kutsallığı , atalardan geldiği şekliyle ticaret ve sanayiye

özel bağlılık vardır. Bu gelenekçilik, uzak geçmişten bugüne yaşayıp gelir,

daha bir ömür ötesinde, bir sözleşmeye dayanarak belli bir toprak parçasına

ekip biçen Silezya'lı biı tarım emekçisinin ücretini, onu mahsulünü arttırma-

ya teşvik etmek umuduyla iki katına çıkarmak yararsızdı. Yaptığı işi yan ya-

rıya azaltırdı; çünkü, bu yarıyla, [önceden olduğu kadar] kazanabilirdi. Bu ge-

nel güçsüzlük ve yerleşik yoldan aynlma eğilimsizliği , geleneği sürdürme gü-

düsüdür. <"

"'" ... sosyologların boş zaman , sorun"unu lartışuğı bir noktadayız. Sorunun bir yanı da şu-dur: Nasıl bir sorun haline geldi?" Thompson, "Time. Work-Discipline. and Industrial Capi-

lalısm," s. 67General Economic History, s. 260-261

357 

Weber, "geleneksel" davranışı üe "rasyonel" davranışı taraflıbir şeküde karşı karşıya koyduğu için, emekçinin tepkisini rasyo-nel dışı görüyordu. Bu karşı karşıya koymayı kabul ettiğimizi var-sayalım. Yine de, Weber, köylünün geleneksel ve dolayısıyla, ken-di görüşüne göre rasyonel olmayan tepki verdiğini gösteremez. Ja-ra köylü, her zaman yaptığım yapmaya devam etmiyordu. Önce-kinden daha az çalışmaya başhyordu. Gün doğumundan gün batı-mına kadar çalışmaya son vermek, en azından eski ücretin iki katıdaha az sıkı yada daha sıkı çalışmak kadar, geleneği terketmektir.Sadece, zahmetten kurtulmaya karşıt olarak maddi maüara bir tut-ku, inşam başka şeküde düşünmeye götürebilir. Aslında emekçinintercihi, herhalde rasyoneldi.. Tüketim artışının para gelirinde artışlasonuçlanacağından -açıkçası sonuç olarak iki katma çıkmazdı-emin olamazdı. Malların marjinal yaran ve emeğin marjinal yarar-sızlığıyla ügüi mantıklı kestirimler -emekçinin tikel durumunda-

k l t ih t kl d h ö ü bi ld ttiği i

Kapitalizm koşullarındaki tüketimin yapısı, ortalama kişinindoyum kapasitesini zorunlu olarak aşan maüara yönelik bir arzuyubesler. Kapitalist toplumda tüketimin kişisel refaha katkısındankuşkulanmak için çok neden var.

(2) Bu bölüm, gelecekteki doğal kaynaklar ve enerji ciddi soru-nuna fazla yer vermedi. Kimse sorunun ne kadar büyük olduğununfarkında değd; fakat, Only One Earth'ın yazarlarının"' olgun yargı-sı bize rehberlik edebilir. Şimdi, bu önemü konu önceki tartışma-larla dişkdendirmeye çahşdacak.

Sorunun başka şekilde büyüklüğü ne olursa olsun, kapitalizminsorunu daha da ağırlaştırdığı kesindir. Çıktıyı sürdürme ve arttırmabaskısı, var olan kaynakların aksi durumda olacağından daha hızlısömürülmesine neden olur ve kapitaüst firmanın sonlu zaman uf-ku, alternatif geüştirme yollarının araştırılmasını kırar. Dahası,toplumun yeri doludurulamaz olağanüstü miktarda malzemeye da-

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 180/201

emek-azalmasını tercih etmekle daha önemü bir yarar elde ettiğinigösterir.

(9) Dolaylı Gözlem

(1) Kapitalizme özgü eşitsizüği gözardı etmeyi vaat ettik; fakatşimdi, gerçek kapitaüst toplumun iki eşitsizüği beütüecek.

Birincisi, üst düzey çalışanlar arasında, "iş-süresi boş zamanı"dendebilen şeyden önemü miktarda vardır. Bu, boş zaman karşıtıeğilimin kendisini pratikte gösterme derecesiyle ilgili yargımızıdeğiştirmeüdir. Fakat, çıktı eğilimli iş dışı tüketim düzeylerini bi-reysel refahın başlıca ölçütü haline getirdiği için, kabul edilebilirçalışma koşuüarırun eşitsiz dağılımının olabüeceğinden daha az il-gi gördüğüne dikkat edin.

Tüketime dönersek, kapitalizm altında çıktının çok eşitsiz bir şe-kide paylaşıldığının farkında olduğumuzu itiraf ediyoruz. Farklı sı-nd güçlerini yansıtan bu eşitsiz bölüşüm ise, çıktı vurgusunu sürdür-meye yardım eder. Jones ailesini geride bırakan Smith adesi, şimdi

Jackson ailesini yakalamaya çalışıyor. Fazla değer verilen üretimmeyvelerinin çarpık dağılımı, fazla değer vermeyi güçlendirir.

338 358

yanan tüketim biçimlerine koşullanması, yeni yol arayışlarına gi-rişmeyi daha da güçleştirir. Kapitalizm ve eğilimi ne kadar uzunsüre egemen olursa, zorunlu görünüm dönüşümü sağlamak o kadargüç olacaktır.

Bu nedenle, "kaynak krizi" bu bölümün kapitalizm eleştirisiniyumuşatmaz. Fakat ima edüen kapitalizm soması gelecek anlatı-mının naif görünmesini sağladığı düşünülebilir. Zira, doğal kay-

naklar daha tutumlu kuüamlacaksa, bir ölçüde doğal kaynaklarabaş vurmak yerine insanın emek gücüne sürekli dayanmak gerekirve o zaman da, artan boş zaman vaadi gerçekleştirilmeyebilir.

Fakat bu düşünceler, yukarda tanımlanandan oldukça farklı ka-ba bir boş zaman kavramına dayanır. "Boş zaman"la, üretken faaü-yetten kurtulmayı değil, istenmeyen faaliyetten kurtulmayı anlat-mak istedik. Kapitaüzm koşüüannda ikisinin yanyana olması, ge-lecekte de çakışmaya mahkum olduklan anlamına gelmez. Üret-ken güçlerin kapitaüst tarihteki gelişme ritmi, çalışma deneyimininniteliğine aldırmamıştır ve üretken gücün merkezinde artan bilgi,oldukça sınırlı biçimde nesneleşmiştir. Geçmişte tiksindirici nesne-

Barbara Ward ve Reni Dubos

leştirmeler kaçınılmaz olmuş olsa bile, şimdi üretken bilgi uygarbiçimlerde nesneleştirilebilir. Kıt kaynaklara daha az istek duyanve boş zaman kavramını burada anlaşıldığı şekliyle karşılayan ya-ratıcı emek süreçleri tasarlamak olanaklıdır.

Zengin bir işgünü, sadece sözleşmeli bir işgünü olanaksız olur-sa kucaklanacak "ikinci en iyi" değildir. Bu yeterince açık olmalı;fakat yine de, aşağıdaki pasajda, Marksistlerin Mars'ta ütopyacılık yokluğunu kanıtlamak için aktarmaktan hoşlandıkları, fakat gere-ğinde fazla kötümser de olan pasajda en eklemli ifadesini bulanderin bir düşünce akıntısına karşıdır:

... özgürlük alemi, sadece zorunluluk ve günlük kaygılarla belirlenen emeğin bittiği yer-de fiilen başlar, bu nedenle, lam da şeylerin doğası gereği, fiili maddi üretim alanınınötesinde bulunur. Tıpkı yabanılın isteklerini karşılamak, yaşamı sürdürmek ve yenidenüretmek için doğayla boğuşması gerektiği gibi, uygar insan da öyiedir ve bütün toplum-sal oluşumlarda ve olası bütün üretim tarzları altında aynı şeyi yapması gerekir. Uygarinsanın gelişmesiyle birlikte bu fiziksel zorunluluk alemi, isteklerinin bir sonucu olarak 

masına bağh olduğu bir operasyonlar kümesi her zaman olacaktır.Fakat bu, insanların yapmak zorunda oldukları için eğilimlerinerağmen yerine getirdiği görevlerin her zaman olacağı anlamınagelmez. Bir görevin olması ve yerine getirilmesinin gerekmesi, ogörevi yerine getirme nedeninin, yerine getirmenin zorunluluğu ol-duğunu ima etmez. Fakat Marx, önce günlük gerekler tarafındanbelirlenmeyen faaliyet olarak parlatılan "özgürlük alemi"nin, "tamda şeylerin doğası gereği", bu gerekleri yerine getirme alanınınötesinde olması gerektiğini söylediğinde bu imayı ileri sürer. Şim-diye kadar üretken güçlerin niteliği, çalışmaya, hatır için yerinegetirilmeme özniteliğini yükledi. Bu özniteliği gelecekte koruyup

korumaması gerektiği sorunu, aleni "tam da şeylerin doğası" me-selesi değil, karmaşık bir teknoloji ve psikoloji sorunudur.Marx'ın aceleyle dışladığı olasılık, maddi zorunlulukların, en

azından kısmen, "kendi başına bir amaç olan insan enerjisinin ge-lişmesi" tarafından karşılanabilme olasılığıdır. Emek ile yaratıcı

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 181/201

genişler fakat aynı zamanda, bu istekleri karşılayan üretim güçleri de artar. Bu alanda-ki özgürlük, sadece uygarlaşmış insana, doğayla ilişkilerini rasyonel bir şekilde düzen-leyen, kör bir güç olarak doğa tarafından yönetilmek yerine doğayı ktndi ortak dene-timlerine alan ve bunu en az enerji harcayarak ve kendi insani doğalarına en uygun vedeğer koşullarda başaran birleşmiş üreticilere dayanabilir. Fakat yine de bir zorunluluk alanı kalır. Kendi başına bir amaç olan insan enerjisinin gelişmesi, ancak kendi temeliolarak bu zorunluluk dünyasıyla birlikte çiçeklenen gerçek özgürlük alemi bundan son-ra başlar. İşgünün kısaltıl ması, bunun temel önkoşuludur.

Bu anlatıma göre, sosyalist sanayi içinde özgürlük üzücü ölçü-de sınırlıdır ve Marx, hakiki  özgürlük dediği şey ekonomik bölge-nin ötesinde arar. Düşüncesi, "emek artık bir yaşam aracı değil, ya-şamın birincil isteğidir" şeklinde değil,0' bir yaşam aracı olarak is-tenemez ve işgünü sözleşmeleri olarak arzu edilen faaliyetle değiş-tirilecektir şeklindedir.

Geleceğin çalışma koşullarıyla ilgili bir olumsuz değerlendir-me, başka gerekçelerle (hiçbir gerekçenin bulunmadığım ummalı-yız) ne kadar mazur gösterilirse gösterilsin, burada, ayrık düşünce-lerin aldatıcı bir birliğine dayanır. Evet, ırkı beslemenin tamamlan-

"> Kapital, G. 3,s. 720m Gotha ve Erfurt Programlarının Eleştirisi, s. 31

338 360

lişmesi tarafından karşılanabilme olasılığıdır. Emek ile yaratıcıedimin bağdaşabilirlik ölçüsü a priori  saptanamaz. Marx, bağda-şabilirliğin her zaman az olacağım bildiğini düşünüyordu. Bu gün-den emek niceliklerinin yok oluşunu öngörme gereği. İnsanın kur-tuluşuna inananların kabul etmek zorunda olduğu bir öngörü değil.

EK: IKari Karx ve Toplumsal Bilimin Sözümlenmesi

Gerçeklik ile görüntü arasında hiçbir fark olmasaydı,bilime gerek olmazdı.

Aşağıdaki sayfalar, yukardaki yargının sonuçlanın açıklıyor.Altbölüm l'de, Manc'ın bununla ne demek istediğim açıklamayaçalışıyorum Sonra (altbölüm 2) ortaçağ manorundaki sömürü üe

sık genel gözlemin kendi çözümlenmesiyle çeüştiği olgusuyla süs-leyerek taçlandırır ve Dr. Kugelmann'a bir mektubunda, yakın za-man burjuva iktisatçıların (klasik atalarından farklı olarak)"' sade-ce her tüccarın aşinası olduğu sıradan fiyat ve kâr kavramlarımkullanmalarından yakınır. Bu- işadamının görebdeceği görüngüle-rin altına nüfuz edemeyen ekonomik incelemelerde bilim gör-mez.®

Görüntüyü gerçeklikten aynt edip bilimin gerçeküği keşfettiği-ni savunduğunda ne demek istediğini tahmin etmemize yardımeden doğal bilimlerin başarılarından söz eder. Soluduğumuz havaelement gibi görünür; fakat kimya, burunla farkedilmeyen ayntözlerden meydana geldiğini açığa çıkarır. Güneş gök cisimleri

arasında dolaşır gibi görünür; fakat bilim, sıradan deneyimin des-teklediği bu önermenin yerine, kendi etrafında dönenin dünya ol-duğu tezini geçirir.0'

Bu örnekler, Manc'ın çözümlediği şeküyle kapitalizm üe içindeyaşayanlara göründüğü şekliyle kapitalizm arasındaki ilişkinin

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 182/201

çalışıyorum. Sonra (altbölüm 2), ortaçağ manorundaki sömürü üekapitalist fabrikadaki sömürü arasındaki kimi farkları belirterek,feodal ve burjuva toplumlarda gerçeklik ile görüntü arasındakifarklılıktan seıgüiyorum. Ardından (altbölüm 3), Manc'a göre yu-kardaki yargının sosyalizm üe toplumsal bilimin bağdaşmazlığımgerektirdiğini gösteriyorum. Altbölüm 4'e, sosyalizm üe toplumsalbilim arasındaki antagonizmi teori üe pratiğin birliği öğretisiyleiüşkdendiriyorum. Son olarak (altbölüm 5), Manc'ın bilim düşün-

cesini eleştiriyor, fakat anlaşdabilirüği kendisine dayanmayan birtoplumun istenirüğine olan inancını savunuyorum.1. Manc, kapitalist üretim ilişkilerinin görüntüsü altında yatan

ve onları kontrol eden çıplak gerçekliği ortaya çıkarma girişimiolarak kavradığı Kapital  üzerinde çalışırken, öz ve görüntü üzeri-ne öğretisini sık sık dülendirir. Eserin 2. cildinde, bir görüngünün"ezoterik" görüşle "gerçekten büimsel" açıklanmasını saptar.'" 3.cütte, "şeylerin görünen biçimi ile özü doğrudan çakışsaydı, hertürlü bilim gereksiz olurdu" diye ilan eder;® ve 1865'te işçilereverdiği bir seminerde, "sadece şeylerin uçucu görüntüsünü yakala-yan günlük deneyimle yargılanırsa, bilimsel hakikat her zaman pa-radokstur" diye uyanda bulunur.'m Kapital'deki açıklamalarını, sık 

 Kapital, C. 2. s. 227

°>Kapital , C. 3, s. 71801 Ücretli emek ve Sermaye, Ücret, Fiyat, Kâr, çv. Sevim Belli, Sol Yayınlan, 7. baskı,1992, s. 103

362

yaşayanlara göründüğü şekliyle kapitalizm arasındaki ilişkininbenzeşikleri olarak gösteriliyor.

Sadece emek harcanmasının ekonomik değer yarattığı ve değe-rin, harcanan emek miktarıyla orantılı olduğu Manc'm teorisininen önemli bir ilkesidir. Bundan, işçder ürettikleri şeyin bütün de-ğerini almadıkları için, harcadıkları bütün emeğin karşdığım alma-dıkları sonucu çıkar. Aynca, sermaye yatırımı emek gücüne yatı-

rım olduğu ölçüde kâr yaratabüdiği sonucu da çıkar.Bu teorilere karşın, ücretü işçi, tamamladığı her emek biriminin

düşük ya da yüksek karşdığım alır gibi görünür. Ücreti saat başmasekiz şilinse ve on saat çalışıyorsa tamı tamına sekiz şilinin on katıtutarında olan dört pound alır. Fakat artı değer teorisinin açığa vur-duğu gerçeklikte ise, dört pound işçinin sadece kendine ait olan za-manın karşılığıdır, geriye kalan karşılığı ödenmemiş zaman kârolarak maledüen şeyi yaratır. Yine de, işçi harcadığı bütün eforunkarşılığım almış göründüğü için, işçinin emeği dışmda başka bir

Özellikle Smith ve Ricardo'dan. Büyüleyici bir karşılaştırma için bkz. Theories of Surp-

lus Value. C. 2, s. 164-169a Seçme Yapıtlar, C.2,s. 500 Kapital, C.l.s. 331,90

338 362

kâr kaynağı varmış gibi görünür. Görüntünün esiri iktisatçılar, bunedenle, kân, kapitalistin servetini tüketmek yerine yatınm yap-maya karar vermesine, ya da onun girişimcilik dehasma, ya da sa-hip olduğu makinalann gücüne atfederler. Sermayenin kendisinekar-yaratma yeteneği yükleme eğilimindedirler.

Kâr-yaratma yatağı ile kâr-bölüşüm yatağı arasındaki hassasayrımın tek başma görüntülere bakanlara görünmemesi, bu eğilimicesaretlendirir. Kâr miktarı0' bütünüyle emek gücüne (makina,hammadde vb. karşıt olarak) yatırmış olduğu sermaye miktarınabağlı bir girişimde yaratılmasına karşın,girişimin itibarını arttı-ran kâr miktan, girişime, bütün üretim faktörlerine yatınlan ser-

mayeyle doğru orantılıdır.® Emek-yoğun sanayilerin daha yüksek bir kâr yaratma oranlan vardır, fakat diğer sanayüerle aym kâr-ma-letme oranlarına sahiptirler. Rekabet, kârın ekonomi aracılığıylaemek-yoğun sanayilerden diğer sanayilere akışına neden olur. Bunedenle tek başına emeğin değer ve kâr yaratması kapitalistin pra-

Birbiçimli bir töz olarak hava de doğup ve batan güneş düşün-celeri, hatalı algılamadan kaynaklanmaz. Havanın ve güneşin ken-dilerini gösterme şekli budur. İşçinin emeğinin tam karşılığını aldı-ğı ve her sermaye biriminin kâr yaratmaya katddığı nosyonlan da,kapitalist düzenleme biçiminin yanlış algılanmasından kaynaklan-maz. Bu nosyonlar, kapitalist toplumun yüzeydeki özelliklerini bü-dirirler. Fakat bu toplumun gerçek çizgilerini düşünen biri yüzeylekarşı karşıya kalır ve toplumun doğasım yanlış anlayan dolaysızgözlemlere açıktır.

Burada gözden geçirilen görüntüler, seraplar gibi, etrafımızdakidünyanın parçasıdırlar. Şeylerin nesnel bir statüsü bulunan ve yan-

lızca bilimin soyabddiği dış biçimini kapsarlar. Düşünceyi daha az imgesel ifade edersek, sadece ve sadece bir durumun açıklaması,insan açıklamadan yoksunsa verilmesi doğal betimlemeyi yalanla-dığı zaman görüntü ile gerçeklik arasında bir aralık vardır  diye-lim. Uçurumlar gerçek/iğin kendini gösterme yoludur ve sadece buaralıklar var olduklarında bir durumu anlaşdabilir kılmak için bi-

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 183/201

ş ğ ğ y p ptiğine uygun değil. Özel olarak emek yoğun bir sanayiye yatırımyapma fırsatı onu çekmez. Getirişinin hacmine bakar, getiriyi yara-tan şeye eşdeğer görür ve kâr-yaratma Ue kâr bölüşme arasındakiayrımın görülmediği yüzeyin altına nüfuz edemeyen iktisatçı onuizler.

Doğa biliminden yalın örneklere dönelim. Marx'a göre; duyular,

havanın oluşumu ve gök cisimlerinin hareketleri konusunda biziyanlış yönlendirir. Yine de, koklayarak havadaki farklı bileşenleritanımayı beceren bir kişinin, insan burnu gibi sağlıklı işlemeyenbir burnu olurdu. Durağan bir güneş ve dönen bir dünyayı fark et-tiğini içtenlikle iddia eden biri, ya görme bozukluğu çekmektedirya da motor sistemi bozuktur. Havayı element olarak ve güneşi ha-reket halinde olarak algdamak, sayrılar görmekten çok bir serapgörmeye benzeyen deneyimlerdir. Zira, bir adam uygun koşulardaserap görmezse, görmesinde bir bozukluk var demektir. Gözleri,uzak mesafedeki ışık oyunlarını alımlayamamıştır.

(1) Kesin anlamında artı değer(2) Bkz. Kapital, C.3, Kısım 2; Theories ofSurplus Value, C. 2, Bl. 10

338

aralıklar var olduklarında bir durumu anlaşdabilir kılmak için bilim gerekli olur.

(italik formülasyon şu şekilde anlaşdabilir: Bir teori, gerçekliğitahrif eden "daha derin" bir teori gerçekliğin yerini alırsa gerçekli-ği değil, görüntüyü betimler. Fakat Marx, içinde yaşadığı çağ gibi,göz ile teori arasında iki boyutlu bir karşıtlığa inanıyordu ve yoru-muna katılıyorum. Bu nedenle, italik formiilasyonda sözü eddenbetimleme, teorik-öncesi gözleme dayalı olarak anlaşılmalıdır. Bu-

rada deneyim dünyası ile teori dünyası arasında varsayılan mutlak ayrıma meydan okumalan önemsemeyeceğim.)®

"' Manc'ın gözlem Ue teori arasındaki karşıtlıkla ilgili tutumuna yönelik eleştiri, teorik kav-ramların deneyimin temelindeki bir gerçekliğin bileşenlerini belirtmeden gözlem ifadelerinibağlantılandırmaya yaradıktan şeklindeki (şimdi modası geçmiş) görüşe dayandınlabilir, yada, deneyimin her zaman teorik bir bakış açısıyla biçiml endiğine dair (oldukça moda) savu-nuya; ya da söz konusu karşıtlığın soruşturma bağlamıyla ilgili olduğu ayn iddiasına dayan-dınlabilir.

Howard ve King'e göre (The Political Economy of Man, s. 163),MMarx. gerçekliğin göz-lemlenemez olduğunu söylediğinde, bunu sosyolojik  bir anlamda değil, epistemolojik biranlamda söyler." O halde, niyetini açıklamak için neden döğabilimsel örnekler kulandı?Keat ve Urry'ye göre ise (Social Theory as Science, s. 179) "Mam, havanın özünün görüntü-sünden farklı olduğunu söylediğinde, sahte bir teorinin doğruluğunu varsaydığı için ilk göz-lemin doğnı olmadığını istemiş olmalı." Bu yorumun tek temeli. Marx'ı çağdaş bilim felse-

fesiyle çağdaş hale getirme arzusudur. Marx'ın görüşleri, yazarlann değerlendirdiğinden da-ha fazla Victoriandır.

365

Eğer burun, nitrojeni bir. burun deüğiyle oksijeni de diğer burundeliğiyle koklasaydı ve nefes alan gazlar arasındaki farklılığı du-yumsasaydı, havanın heterojen olduğunu bilmesi için bilime ge-reksinimi olmazdı. (Btiim, atmosferik çeşitlilik olgusunu deri süre-rek değd, havadaki nitrojen ve oksijen oranlarını ve her biriçinkimyasal yapışım açığa çıkararak da burundan üstün olabilir.)Muazzam etimsi teleskoplar gözlerimize yapışık olsaydı ve salyan-gozların boynuzlarım kontrol ettiği gibi biz de bunları kontrol ede-bilseydik, Copemik devrimi hiçbir zaman gerçekleşmeyebilirdi.

Fakat bereket versin, özsel doğal görüngüleri her zaman algda-mayız: Hayatta kalmamızı kolaylaştırıyor. Nitrojen ve oksijenin

burunla ayırt edilmesi yorucu ve saptırcı olabilir, teleskoplar eleyalan şeyleri daha az algdamamıza yol açardı. Doğadaki gerçeklik ile görüntü arasındaki aralık insan organizmasına yararlıdır.Manc'a göre de, sınıflı bir toplumun, özellikle de kapitalizmin var-lığını sürdürmesinin onun gerçekte ne olduğu de üyelerine, yöne-

nışlannın haklılığını duyumsamak zorundadırlar."» Duygunun ha-kikatle bağdaşması güç olduğunda, ezdiklerinden olduğu kadarkendderinden de hakikat gizlenmelidir. Yanılmasa, bu nedenle, sı-nıflı toplumların oluştıırucusudur.

"Oluşturucu" diyorum; çünkü, sınıflı bir toplum üyelerinin top-lumla ilgili sahte inançlar edindiklerinden fazlası iddia ediliyor,Sahtelik, insanların yaşadığı dünyaya nüfuz ederek gücünü sürdü-rür: Algdadıklan şey gerçekliğin bir çarpıtılması olduğu için algı-lan sahtedir. Plato'ya göre, maddi dünyayı gözlemleyen insanlar,düşünceleri maddi dünyaya karşılık gelmediği için değü, yandsa-malı bir dünya olan şeyi sadakaüe yansıtıklan için yanılsama için-

dedirler. Mam, Plato'nun başlattığı fel sefi geleneğin dışında değü-di ve işçüer emeklerinin tam olarak ödüüendirildiği görüntüsünü(Schein) ciddiye alırlar diye yazdığında, ifade tarzı, onun görüntü-yü gerçeküğin bir yüklemi olarak düşündüğünü gösterir. İnsanınzihninde sadece türetimsel olarak gerçeküğin bir yansımasıdır.

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 184/201

tenlerine ve yönetdenlerine nasd göründüğü arasındaki bir ayrılığabağh olduğunu göreceğiz.

Viço, toplum insanın yaratısı olduğu için, insan için doğadandaha fazla bilinebilir olduğunu söylemiştir. Fakat Manc'a göre ise,bu yaratı gizemle doldurulur: İnsanların içinde hareket ettikleri dü-zenlemeyi ve sonuç olarak yaptıklarım anlamak için tuhaf teorik 

inşalar gereklidir. Toplumdaki gerçeklik ile görüntü bölüntüsü,pekala hüzıır bozabilir. Şeylerin göründükleri gibi olduğu bir top-lumsal düzen kurma arzusunu takdir etmek zor değd. Sosyalizm-den bu arzuyu karşılaması beklendiğini göreceğiz. Fakat önce, sı-nıflı toplumların neden doğru toplumsal teorinin kendilerine atfet-tiği biçimden farklı bir kılıkta kendderini sunduklarım sormalıyız.

2. Yanıtın bir kısmı, sınıflı toplumların insanın insan tarafındansömürülmesine dayanmalarıdır. Sömürülenler sömürüldüklerinigörselerdi, bağımlı durumda olmalarından rahatsızlık duyar vetoplumsal istikran tehdit ederlerdi. Sömürenler de sömürdüklerinigörselerdi, güvenle yönetmek için gereksinim duyduklan sükunet

bozulurdu. Toplumsal hayvan olan sömürenler, toplumsal davra-

366 

Bu nedenle, emek değer teorisinin keşfi, meta üişküerinin göz-lemlendiği "sisi dağıt"maz. Teoriyi büenler, "yandsama biçimleri

 [Gestaltungen des Scheins]  içinde dolaşma"ya devam etmezler.Marksizmi büen bir işçiye şeyler farklı görünmez. Şeylerin görün-düklerinden farklı olduklarını bilir. Seraplan açıklayabilen biradam, yine de serap görür.

Aşağıdaki tablo, iki sömürü rejimi, feodalizm ve kapitalizm al-tında neyin açık neyin gizü olduğunu sergdemek istiyor. Tabloyadönmeden önce, iki toplum arasındaki kimi genel farkhlıklan sap-tamamıza olanak veren iki analitik yorumun kısa bir açıklaması:

Manc, Hegel ve Sir Henry Maine'i konuşturan ondokuzuncuyüzyd Alman sosyolojisi, insan toplumunun iki ideal tipi, Geme-inschaft  ve Gesellschaft, araşma bir ayrım koydu. İngilizce [veTürkçe (Çv.)] hiçbir ad niyet edilen karşıtlığı anlatmaz; fakat Ge- N 

meinschaft'ı "cemaat", Gesellschaft'  ı "birlik" olarak çevirebiliriz.Her birine özgü insanlar arasındaki farklı ilişkilerle ayırt edilirler.Bir birlikte, sadece her bir kişi bağlantıdan özel bir avantaj bekle-"' M ar* bu psikolojik tezi hiç bir zaman açıkça belirtmez; fakat, onun ideoloji teorisinden

bir anlam çıkaracaksak, ona atfedilebilir. Bkz. benim, "Workers and the Word, " s. 382-383

diği zaman insanlar birbirleriyle bağlantı kurarlar. İnsanlar arasın-daki bağlar kişisellik dışı ve sözleşmelidir. Kusursuz kapitalist pi-yasa bu düşünceyi cisimleştirir. Feodal manor ise, kişiselleşmişilişkileri bulunan karşıt toplumsal tipe, cemaate, daha çok  benzer.m

Bey ile serf arasındaki bağ, sözleşmeden kaynaklanmaz: Akrabalık benzeri bir şey olarak kavranır. Bey, kendi manoruna bağlı olanla-rın iyiliği için savaşır. Onların babacan konıyucusudur. Serf, evlatruhuyla beyin geçimini sağlamak için çalışır. Efendi de hizmetçiarasındaki bağlar, öyle görünüyor ki, yararcı, ön hesaplara dayan-mayan bağladır. Her biri diğerinin iyiliğine çalışır gibi görünür, di-ğeriyle salt koruyucu ya da mal tedarikçisi olarak dgdenmez.® Ti-

caretin hücumu bu bağları çözer ve insani bağlantıyı açıkça para-belirlenimli işlemlere indirger. Kapitalizm koşullarında bir kişi, sa-dece başka bir kişinin aracıdır; fakat Gemeinschaft'ta ise, arkadaş-ları onun konumuna saygı gösterir. Kendisini kullanmaya hazırla-nanları ve kendisinin başkalarım kudanmaya hazırlanmasını sınır-

maya hazırsa, komşum beni sötnürmez. Kapitalizm basit meta üre-timi olsaydı ve feodalizm de, kendi gemeinschaftliche ideolojisinedenk olsaydı, sömürü baskıyı gerektiriyorsa, ikisi de sömürücü ol-maya mahkum olmazlardı. Fakat her iki toplumda, baskıcı bir şe-kdde sömürücüdür; çünkü, ileri sürülen koşuUar yerine gelmez.Kapitalizm basit meta üretimi değildir. Mülk sahibi pazarcılarmülksüz üreticder üzerinde güç kuUanılır. Feodalizm ise, Mara'agöre, kendini sunduğu gibi içten bir cemaat değildir. Bey ile serf arasındaki ilişki, taraflar farkında olmasalar da, temelinde yararcı-dır.

Aşağıdaki tablo, iki toplum arasındaki kimi farklılıkları yakalı-

yor. Feodalizmde KapitalizmdeArtı ürünün sızdırılması açıktır gizlidirİnsan ilişkilerinin yararcı olması gizlidir açıktır

Her iki toplumun aslında tabloda dikkat çekilen iki özelliği de

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 185/201

lar.

Ne bir Gemeinschaft  ne de bir Gesellscha.fi  sömürünün zorun-luluğudur. Kuşkusuz, bir piyasa toplumunda ya da saf birlikte, in-sanlar birbirinden yararlanırlar, fakat karşılıklı yararlanma, eşitsizbedeller üretmedikçe sömürü depdir.® Mars'ın "basit meta üreti-mi" dediği şey, sömürücü olmayan bir Gesellschaft  oluşturur. Ba-

sit meta üretiminde, insanlar mallarım mübadele etmek için bir pa-zarda karşılaşırlar; fakat bizzat pazarcılar getirdikleri metalarınüreticileridirler. Üretim sürecinde hiç kimse onlara bağındı değil-dir. Basit meta piyasası, büyüleyici bir toplumsal örgütlenme idealiolamaz; fakat egemen olduğu yerde, sistematik adaletsizliğe gerek olmaz.

Yine, biraz önce genel hatları çizilen ideal manor, teknik Marksçı anlamda sömürüyü gerektirse de (bir artı ürün sızdırılır),ciddi haksızlıklar içermez. Dostluk namına komşumun bahçesiniçapalarsam, özellikle o da benim bahçemi çapulculara karşı savun-

Bkz. Grundrisse, s. 16501 Grundrisse. (Berlin), s. 873-874, 9131,1 Bkz. Grundrisse, (Berlin), s. 911-912

338

Her iki toplumun, aslında tabloda dikkat çekilen iki özelliği devardır; fakat her birinde sadece biri kolayca gözlemlenir.

Birinci özelliği düşünün. Serfin zamanının bir kısmım beyi içinçalışarak geçirdiği ilgili herkese malumdur. Emek rant sızdırdırsa,bu kısım, kendi toprağı yerine beyin malikanesinde çalışılarak har-canır; alternatif ya da ek olarak, kendi toprağında ve ortak topraktaharcadığı çabanın bir kısmı, beyin sofrasına sunacağı üretimi art-

tırmaya, ya da beyin kasasına para aktarmak için satmaya yönelik-tir. Emeğinin belirli bir niceliğinin efendisine gittiği gayet açıktır.01

Kapitalizmde ise, işçinin zahmetinin ürününün bir kısmının kapita-list tarafından alıkonulmak tarzı, bulanıklaşır. İş günü ya da iş yıh,işçiye karşılığı ödenen ve ödenmeyen zaman dilimleri olarak açık-ça bölünmez. Verili bir anda işçinin ya ücrete eşdeğer ürün ya dakâra eşdeğer ürün ürettiği sahtedir, fakat yine de teori, işçinin top-lam emeğini bu iki kısma böler. Fiziksel ürünün kapitalist de işçiarasında bölünmesi de aleni değil.® İşçi ile kapitalist, sadece ürü-

"The ories of Surplus Value, C. 3, s.484

® "Ürün, her zaman fiziksel biçiminde olmasa da, değer biçiminde her zaman bölünür."Grundrisse, s.427

369

nün pazardan getirdiği parayı paylaşırlar ve bu durum, aralarındakiişlemi gizemleştirir. Bu nedenle feodal rantın âçığa vurduğu şeyi,ücretli sistem gizler."» "Eski bir köle sahibinin ya da feodal baro-nun servetinin kaynaklarım bir çocuk bile söyleyebdir. Bizim üret-meyen sınıflarımız için durum böyle değd. Tüccar prenslerimizinservetlerinin kaynağı gizemlidir. "C)

Şimdi ikinci özelliği düşünün. Kapitalizmde üretim ilişkileriaçıkça yararadır. Kapitalistler, işçderine duygusal yakınlık göster-mezler ve dgisizlik karşılıklıdır"'. Mam, manor ilişkderinin başkaşeküde göründüğüne inanıyordu. İnsanlar gelenek ve sadakat bağ-larıyla birbirine bağlı görünmelerine karşın, tarihsel materyalizm,

onları birbirine yapıştıranın gerçekte ekonomik zorunluluk olduğu-nu söyler. Ortaçağa özgü üretkenlik düzeyi, manor biçimini türüngeçimini sağlamalım uygun bir yolu haline getirdi, insanları, teme-li yararcı olan bir modeüe barıştırmak için bir Gemeinschaftlichke-it  görüntüsü gerekir. Manor mensupları, manorun ideolojik resmi-l i i bi dü ld ğ bil l di kö lül b l i

di, gerçekte yaptıklarım yapmazlardı; zira, o zaman ürettiklerininbir kısmmı bilerek beye tesim ederlerdi. Fabrika işçileri bütünemeklerinin karşılığım almadıklarını bilselerdi, kapitalistler içinçalışmaya direnirlerdi; çünkü, çahşmalanmn tek nedeni, özçıkarla-ndır. Hiçbir geleneksel bağ onlan sisteme başkaldırmaktan alıkoy-maz; bu nedenle, Marksist bilimin hakikatlerini takdir eder durumageldiklerinde başkaldınrlar. Fakat, devrimci olmaları için bu haki-katleri öğrenmeleri gerekir. Ücretü biçim serabına nüfuz etmeüdir-ler.

İtiraz edilebüir: Tarihsel materyalizm Marx'ı ekonomik zorun-luluğun manor yapışım yarattığı tezine bağlasa da, bunu kabul etti-

ğine dair hiçbir kanıt yoktur. Bu nedenle bazı belgeler sunuyorum. Komünist Manifestoca göre, sadece kapitalizm insanlan "kendigerçek yaşam koşıdlanna ve kendi türüyle ilişküerine ayık kafaylabakma"ya zorlar."'

Bu üişküer feodalizmde vardı; fakat "yüzey"de olmadıkları için

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 186/201

leşmesinin bir düzmece olduğunu bilselerdi, köylüler beylerinehizmet etmez ve bey de, babacan tutumunu sürdürmezdi. ErkenElyazma/ar/'nda Marx, feodalizmin Gemeinschaft  gibi görünenbir Gesellschaft olması olgusunun yok oluşunun nedeni olarak elealacak kadar ileri gider. Yan ailesel Uişkiler üstyapısını ayakta tu-tan ekonomik gerçeklik, kendini açığa vurmalıdır. Hakikat görünürduruma geldiği için kapitalizm feodalizme üstün geldi.'4' Manc, ka-pitalizme geçişin bu hegelci açıklamasından daha sonra vazgeçti,fakat açıklamanın dayandığı karşıtlığı korudu.

Sonuçlandırırsak: Feodalizmin ve kapitalizmin iki özelüği var-dır. Biri feodalizm altında diğeri kapitalizm altında örtülüdür. Buözelliklere sahip herhangi bir toplumda, toplumsal istikrarın bun-lardan birinin gizlenmesini gerektirdiğini ileri sürmek akla uygun-dur. Seriler, manor komünal liğinin bir düzmece olduğunu bilseler-

Bkz. Grundrisse, s. 283,593, 772; Theories of Surplus Value, C. 1, s. 46.m Boudin, The Theorelical Syslem of Kari Marx, s. 59*" Bkz. German Ideology, s. 448

"Genel olarak hareket hareketsizliği yenmelidir, açık, kendi bilincinde alçaklık, gizli, bi-linçdışı alçaklığı yenmelidir; ... ve para özel mülkiyetin diğer biçimlerini yenmelidir."(1844 Felsefe Yazıları, çv. Murat Belge, V Yayınlan, 1986, s. 96-97)

338

insanlar bunlan görmüyordu. Kapitalizmde ise, insanlar "artık or-tak bağlar görüntüsüyle bde birbirlerine bağlı değddir."0' Mart,var olmasına karşın gizlenen ikinci özeüiğin feodalizmi nitelediği-ne inanıyordu.

Peki, benim iddia ettiğim gibi, birinci özeüiğin feodalizmde birgözlem sorunu olduğunu da inanıyor muydu? Manifesto'daki  birifade benim yorumumu çürütüyor gibi görünebilir: "Tek sözcükle,[burjuvazi] dinsel ve siyasal yandsamalarla perdelenmiş sömürü-nün yerine çıplak, utanmaz, dolaysız, kaba sömürüyü koydu."0'Buifade benim yorumumla bağdaşmaz ise, eşit derecede yorumumudayandırdığım metinlerle de bağdaşmazdır. Aslında, hiçbir bağ-daşmazlık, hatta gerilim bile, yoktur. Burada söz konusu edilenteknik anlamda sömürü (tablonun birinci özeüiği) değddir: Burju-vazinin artı ürün sızdırılmasını daha açık hale getirdiği deri sürül-müyor. Pasaj açıkça, kapitalizmin efendilerin insanlara yararcıyaklaşımını daha alenüeştirdiğlni anlatmak istiyor ve benim onay-ladığım da budur/4'

'" Komünist Manifesto ve Komünizmin İlkeleri, s. 11431 Kutsal Aile, çv. Kenan Somer, Sol Yayınlan. 2. baskı, 1994, s. 158

 Komünist Manifesto ve Komünizmin tikeleri, s. 113141 Krş. Balibar, Ure Le Capital, ii, s. 212

371

Marx, kapitalizmin yamlsamalan ile köleliği de karşdaştırmış-tır. Ücrteli işçi, karşılıksız emek harcamıyor gibi göründüğü halde,köle sadece karşdıksız emek harcıyor gibi görünür. Fakat, ikincisibirinci kadar sahte bir görüntüdür; zira kölenin ürününün bir kıs-mım tüketmesine izin verilir. Hem işçi hem köle, emeklerinin kar-şılığında yaşam gereçlerini almaları anlamında ücredidirler. Fakat,"[köle] ile efendisi arasında hiçbir pazarlık yapılmadığı ve iki taraf arasında bir alım satım işlemi gerçekleşmediği için, emeğinin ta-mamı karşılıksız harcanmış gibi görünür."' "Sahiplik-dişkisi, köle-nin kendisi için emeğini gizler, ... para-ilişkisi, ücretli emekçininkarşılıksız emeğini gizler." ®

3. Gerçeklik ve görüntü ile ilgili yargının bir çıkarımı da şudur:Bilim, bir toplumsal oluşum kendi temel anatomisini gizleyen

mekanizmalarla birarada tutuluyorsa o toplumsal oluşumu incele-yebilir. Toplumsal etküeşimin hakiki içeriği, toplumsal bilimin birrol üsüenmesi için gizlenmelidir.

İ

şünebitir; oysa gerçeklikte, üretilmesi için çok miktarda emek ge-rektiğinden ötürü o metanın değeri yüksektir. Fakat yine, sıradandeneyim ekonomik değerlerin insanların harcadığı enerjiyle dişktiiolmadığı düşüncesini besler. Zira, günlük arz ve talep dalgalanma-sında fiyatlar harcanan emekten bağımsız olarak değişir ve fiyatla-rın ııihayi olarak harcanan emek tarafından belirlenmesi günlük deneyimin ötesinde teoriye ulaşamayanlara görünmez.

Manc, sosyalizmde insanlar arasındaki ilişkilerin "saydam" ve"anlaşılır" olduğunu söyler. Eylemleri demokratik olarak formüleedilmiş bir planla bütünleştirilen ekonomik aracdar, ne yaptıklarımanlarlar. Ekonomik faaliyetin mantığı ve önemi o zaman aleni olur.

Manc'ın sosyalizm ve bitim kavrayışlarına katılırsak, sosyalizmintoplumsal bitimi gereksizleştirdiği sonucuna varırız. Şeylerin yü-zeyi de hakiki niteliği arasındaki aynlığın ortadan kalktığı bir dün-yada bilimin hiçbir işlevi yoktur.

Kapitalizmin gizemleri, sıradan zihne ulaşılamazhğı, şu ya dabu biçimde kapitalizmin para birikiminde ifadesini bulan değişim

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 187/201

İşleri yolunda bir kapitalizmde, bir kapitalist bir işçiyi kiraladı-ğında, ikisi de yaptıkları mübadelenin doğasının farkında değildir.İşçi, bir piyasa toplumunda mal üretmek ve satmak için gerekliolan olanaklardan yoksundur. Kapitalist sınıf bunlan kendi tekeli-ne almıştır. Bu nedenle, bu sınıfın bir üyesine kandisini sunmak zorundadır. Fakat pazarlık yapabildiği ve başka bir kapitalistin tek-

lifi lehine bir kapitalistin teklifini reddedebildiği için, kendi emeği-ne özgürce sahipmiş gibi görünür. Özünde kapitalizme bağh olan oişçi, özgür bir aracı gibi görünür. Pazarlık yapma olanağının yarat-tığı bu görüntü, esaretinin aldığı biçimdir ve bu biçim altında esa-ret gizlenir.(3)

Başka bir ömek. Marksçı teoriye göre, metalann piyasa değeri,üretilmeleri için toplumsal olarak gerekli emek zamanı niceliğiylebelirlenir. Fakat bu değerler, insan çabasından bağımsız gibi görü-nürler. Kapitalist, bir metanın yüksek piyasa değeri bulunması ne-deniyle onu üretmek için çok sayıda işçi kiralamaya değdiğini dü-

"'Ücretli emek ve Sermaye. Ücret. Fiyat ve Kâr, s. 109m Kapital, C. 1 .s. 552-553; 've bkz. Theories ofSurplus Value. C. 3, s. 93"'Bkz. Grundrisse, s. 673-674.

338 372

bu biçimde, kapitalizmin para birikiminde ifadesini bulan değişimdeğerini büyütmeyi amaçlaması olgusundan kaynaklanır. Sosya-lizm, piyasayı ortadan kaldırarak gizemleri dağıtır. Zira bunu yap-makla piyasa mübadelesinin aracı parayı da ortadan kaldırır ve pa-ra olmadan, tikel, yararlı, algdanabUir biçimleri içinde zenginliğekarşıt olarak soyut servet birikimi olamaz. Marx, "eğer toplumukapitalist değil komünist bir toplum olarak düşünürsek, ne para-sermaye... ne de bundan kaynaklanan işlemleri gizleyen örtüler ol-mayacak" diye yazar."' Örneğin, bir girişimin gerçek performansıde görüntüsü arasında borsanın sistematik olarak teşvik ettiği ayn-lık asla olmayacak.

Eğer Marx sosyalizmin toplumsal bilime bağışık olacağını sar-mışsa, devrimden sonra bütün iktisatçdann işine son verileceğinide düşünmüş müdür? Ricardo Soması burjuva iktisatçdan sıradanekonomik aracıların diliyle konuştuklarında gereksiz fazlalık ola-rak suçladığmı biliyoruz. Fakat onların zamanında şuadan ekono-

"' Kapital, c.2, s.334. "Kapitalist toplumda... toplumsal nedenler kendilerini ancak  post-fes-

tum ortaya koyar" ve bu bu nedenle "büyiik çalkantılar sürekli olur ve olmalıdır" diye deekler.

mik dil zorunlu olarak yetersizdi; çünkü, şeylerin gerçek durumu-nu örten yüzey görüngüleri betimliyordu. Sosyalist iktisatçdann,ya da zaman zaman iktisada uğraşan çok yönlü sosyalistlerin özelbir kavramsal aygıt kudanmalanna gereksinimleri olmayacak. Fa-kat yine de yerine getirecekleri görevleri olacak. Zira, sosyalistüretimin rasyonelliği ve dolayısıyla anlaşdabilirliği dolaysız ulaşı-labilir olsa da, sosyalist ekonominin bütün olgular algıya açık de-ğddir. Urallar'daki hiçbir donık, Sovyetler Birliği'ndeki her fabri-kayı, tarlayı ve büroyu görecek kadar yüksek değddir. Kapital' inII. Cildinde gelecek toplumun rasyonelliğini vurguladığındaManc'm tasarladığı merkezi sosyalizmde veri toplama ve işleme,

sosyalist planlamanın koşuludur. Fakat sosyalist iktisatçdann bul-gulan, yardımsız gözlemin bulgularını aşacağı zaman, verileri çar-pıtacaklarım düşünmenin hiçbir nedeni yoktur. Manc'ın bilim anla-tımı doğru ise, bu nedenle bilimi oluşturmayacaklardır.

Marx'a göre sosyalist iktisat bilim değddir; çünkü, kapitalizmil l k l k i i kli l ö l l k bdi l k l

denk bir felsefe feshi çağnsmda bulunmuştur. Her iki durumda dailgi, toplumsal gerçeküğin felsefeye ve toplumsal bilime hayat ve-ren "düzyogenik" özniteliklerinin sönümlenmesinin bir sonucudur.

Bu altbölümde, Manc'm Feuerbach üzerine onbirinci tezinin birbakıma yeni bir anlatımım öneriyorum. Gerçeklik ve görüntü üze-rine yargı üe teori ve pratiğin birüği üzerine Marksist vurgu ara-sında yakın bir bağlantıyı gösterir.

Teori ve pratiğin bir kavramı, Marksist teori ve pratikte bir çok anlama analık etmiştir. Popüler kullanımında, devrimcder için birpolitikayı öne çıkarır. En kaba telafuzunda, devrimcilerin zamanla-rının yansım kütüphanede, yansım doklarda ve fabrika kapılannda

geçirmesini emreder. Fakat bu yaşam tarzı, kendi başına teori vepratiğin birliği  betimlemesini hak etmez; zira bu durum, sadeceikisinin yan yana bulunmasıdır. Teori ve pratiğin birüği, kütüphaneeğitiminin doklarda yapılmasını ve doklardaki deneyimin kütüpha-ne masma uygulanmasını gerektirir. Yine de, doğru devrimci çiz-

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 188/201

anlaşılır kılmak için gerekli olan özel olarak bdimsel kavramlarkudanmaz. Herşeyden öte, büyük ölçüde teoriye gebe değer kavra-mını terk eder. Emek zamanı kavramına gereksinmesi vardır, fakatbu da farklıdır. Emek zamanı teorik bir kenddik değddir ve emek zamanı hesaplamalan, Robinson Crusoe'nunki de dahil bütün eko-nomderde, teoriden değil sağduyudan türetden ilkelere göre yapı-

lır. Sadece kapitalizmde emek zamanı şaşırtıcı değer biçimini alır.Toplumsal teori ile toplümsal pratiği birleştirmekle sosyalizm,toplumsal bilimi bastırır. Sadece teori yoluyla anlaşdabilir olmuşolan insani bağlantı alanlarını pratikte anlaşılır hale getirir. Top-lumsal bilim gerekli olduğu zaman, insanlar kendilerini anlamaz-lar. İnsanların kendderini anlamadığı bir toplum, kusurlu bir top-lumdur. Sosyalizm kusurlu bir toplum değildir; bu nedenle, top-lumsal-bilimsel teori ona yabancıdır. Kapitalizm bulanıktır. Sadecebilim onu aydınlatabilir. Fakat sosyalizmin parlak ışığında uzmanaraştırmacının el feneri görünmez.

4. Felsefe toplumsal bilimle özdeş değildir. Yine de, Feuer-bach'ın çalışmasına erken yanıtında Marx, bilim ve sosyalizm ileilgili olgun görüşlerinin gerekli kıldığı toplumsal bilimin feshine

338

giyle ügüi daha sofistike öneriler vardır.Fakat teoeri ve pratiğin birliği bir politikaya değü, kurulu bir

sosyalist toplumun bir özeüiğine de işaret edebilir. Zihinsel emek de kol emeğinin birüği böyle bir özelliktir; fakat benim kafamda,Manc'ın Feuerbach üzerine son tezine bir ek olarak ifade eddebde-cek daha yüksek metafizik derecede birşey var. Manc, "filozoflar

dünyayı çeşitü biçimlerde yorumlamışlardır, sorun, dünyayı değiş-tirmektir" diye yazıyordu. Şunun eklenebdeceğini ileri sürüyorum:"Yorumu artık gerekli olmayacak şeküde değiştirmektir. " Engels,Alman işçi smıfı hareketenin Alman felsefesinin meşru mirasçısıolduğunu belirttiğinde, filozofların teoride yapmaya çalıştığı dün-yayı anlaşılır kılma projesini proletaryanın pratikte gerçekleştire-ceğini anlatmak istiyordu. Bir politika olarak teori ve pratiğin bir-liği, rasyonel bir dünya kurma göreviyle ilişkilidir. Bu anlamda te-ori ve pratiğin birliği, bu politikanın başardığı devrimcileştirilmişrasyonel dünyanın kurucu bir bileşenidir. Bu dünya, sosyalist insa-nın pratiğini açıklayan teorinin o insanın pratiğinde ortaya çıktığıve teorisyenin kafasında ayrıca ayrıntılandırılmaya gerek duyma-yan bir dünyadır.

375

Marx'xn Hegel'in Hukuk Felsefesinin Eleştirisine Katkı'sındave Feuerbach Üzerine Tezler' inde teori ve pratiğin birliği kavrayı-şının altında belli bir düşünme çizgisi vardır. Şöyle bir şey: Teori,gerçekliğe uygun düşüncelerin üretimini amaçlar. Pratik, düşünce-ye uygun gerçekliklerin üretimini amaçlar. Bu nedenle teori ilepratiğin ortak noktası, düşünce ile gerçeklik arasında uygunluk kurma özlemidir. Bir kişi kendisini ne torisyen ne de aktivist say-mayıp, teori yaparak ya da eylemle ya da her ikisiyle gerçeklik iledüşünce arasında bir uygunluk kurmaya adanmış biri sayabilir.Şöyle diyebilir: "Uygunluğu güvenceye almanın yöntemi ikincilbir sorundur. Sorun, verili koşullarda yanılmasayı ortadan kaldırıp

kaldırmadığı sorunudur."Marx, bu bakış açısıyla Feuerbach'm inşam yanılsamadan kur-tarma programının yetersiz olduğu yargısına varmıştı. Belli alan-larda, sadece gerçeklik değiştirilmişse düşünce gerçekliğe uygun-luğunu sürdürebilirdi. Feuerbach, insanların kendi koşullarıyla il-gili yanılsamalarından vazgeçmelerini istiyordu. Teorik olarak açı-

İkisi de yanılsamayı aşmak ister ve Marx, yalnızca teorinin bunuyapamayacağından yakınır, "el atdmayı bekle"yen "esas şey"le ü-gdi hedef, anlaşılabilirliği sağlamaktır. Ancak ortak amacı akıldatutarsak, Feuerbach eleştirisini mizaç farkldığımn ötesinde bir şe-yin motive ettiği bir eleştiri olarak anlayabiliriz. Feuerbach'la, ya-ndsamayı yok edip gerçeklik ile düşünce arasında bir uyum başlat-ma ortak arzusundan kaynaklanan bir düşünce ayrılığı vardır.

İki düşünürü de meşgul eden yanılsamalar, teori yanılsamalarıyaratan koşullan sağaltmadığı için, teorik ifşadan sonra da varlığı-nı sürdürür. Yanılsamaların, ilk elde toriniııi hatalan olmayıp teori-nin düzeltmeye gücünün yetmediği dünyadaki çarpılmalar olması-

nın nedeni budur. Marx, gerçeklik ile görüntü arasında bir çatışmaüreten toplumsal koşulların kendisiyle çatışmak gerektiğini düşü-nüyordu. Toplum parçalanmış kaldığı sürece, gerçeklik de görüntüarasındaki gedik de varlığını sürdürür.

Feuerbach Üzerine Onbirinci Tez ile Hukuk Felsefesine Ön-söz'de Hegel'in filozoflara verdiği pasiflik öğüdü arasında düpe-

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 189/201

gili yanılsamalarından vazgeçmelerini istiyordu. Teorik olarak açığa çıkarıldıktan sonra bile yanılsamaları üretmeye devam eden ko-şullardan vazgeçmelerini istemeliydi. Toplumsal koşullar düşünceile gerçeklik arasında kaçınılmaz olarak uygunsuzluk ürettiği za-man, yanılsamanın düşmanı yalnızca düşüncede değil gerçeklik üzerinde de etkili olmalıdır. Sadece pratiğin çözebdeceği belli so-runlar vardır.

Feuerbach üzerine dördünce tezi düşünün: "Feuerbach dinselkendine yabancılaşma olgusundan, dünyanın dinsel, imgesel birdünya ve gerçek bir dünya olarak ikdeşmesi olgusundan hareketeder. Çalışması, dinsal dünyayı laik temeüne oturtmaktan ibarettir.Bu işin tamamlanmasından sonra da, yapılması gereken esas şeyinel atılmayı beklediğini görmezlikten gelir...""'

Marx'ı bir aktivistin yanılsamaya analitik yanıt sabırsızlığınınifadesi olarak okumak yüzeyselliktir. Sadece entelektüel zaferlerleyetinme isteksizliğini ilan etmiyor. Feuerbach teoriyle dgilenirken,Mara'ın pratikle ilgilendiği doğru değil. Öncelikli ilgderi aynıdır.

"' Alman İdeolojisi, s.24

338 376 

söz de Hegel in filozoflara verdiği pasiflik öğüdü arasında düpe-düz bir çatışma var gibi görünüyor. Felsefe tarihe aktif bir şekddekatkıda bulunamaz diyordu. Felsefenin işi, olayların ateşi söndük-ten sonra tarihi çabanın rasyonalitesini fark etmektir. Bilgeliğinsimgesi Minerva'nın baykuşu, gün battıktan sonra, geceleyinuçar."' Onbirinci Tez, yeni bir günün görevlerini belirtir.

Fakat Hegel'in Minerva'nın baykuşunun kendini gündüz faali-yetinden alıkoymasının ebediyen zorunlu olduğunu düşünüp dü-şünmediği açık değd ve Hegel'in Muüak Bdgi kavramına döner-sek, Marx ile Hegel arasında son paragrafın gösterdiğinden dahaaz karşıtlık bulunduğunu görebiliriz. Zira epistemik yanıylaMarksçı sosyalizm Mutlak Bdginin ürünüdür; çünkü bu bilgiye sa-hip olmak, topyekün tinsel dünyanın doğasmı uslamlama yapma-dan, dolaysız bir şeldlde bilmektir. Marn, hem kendi eylemlerininhem de diğer insanların eylemlerinin anlamını teorisiz değerlendi-ren insanlar topluluğunu resmederek bu kavrayışı sonuna kadargötürür.

"' PhUosophy of Righl, s. 13-14

5. Marx'ın gerçeklik ve görüntü, bilim ve toplum, teori ve pra-tik ile ilgili görüşlerini biraraya getirdim. Şimdi Marx'm bilimkavrayışım eleştirecek, fakat toplumsal bdime bağışık bir toplu-mun istenirliğine olan inancım savunacağım.

Manc'ın görüntü ile gerçeklik arasındaki aralık kavramının göz-lem de teori arasında arıtılmamış bir ayrıma dayandığım gördük.Naif biçimiyle ayrımı kabul etmeye devam edeceğim. Dillendiril-me bağlamı ne olursa olsun bir gözlem bildirimi sayılan teoridenmuaf bir gözlem kavramına meydan okumayacağım. Daha önceverilen gerçeklik ile görüntü arasındaki ayrılığın nitelendirilmesi-nin tutarhlığını da sorgulamayacağım. Tekrarlarsak: Sadece ve sa-dece bir durumun açıklaması, insan açıklamadan yoksunsa veril-mesi doğal betimlemeyi yalanladığı zaman ve betimleme saf göz-leme dayanması ve gözlemcinin hiçbir teorik hipoteze bağh olma-ması durumunda, görüntü üe gerçeklik arasında bir aralık vardır.

Bu ödünler bütün bilimsel keşiflerin gerçeklik üe görüntü ara-

tüde sunulmayan bir gerçekliği açığa çıkardığını, fakat sadece za-man zaman görüntünün itibarım düşürdüğünü söyleyebiliriz. İkin-cisini yaptığında bilime yıkıcı, yapmadığında nötr diyelim.

Galiba, sadece ve sadece merkezi toplumsal süreçler teorik açıklamayı gerektirdiği zaman bir toplum bilimine gereksinim var.Bir toplum bilimine gereksinim duymayı asü olarak üzücü bulma-mın makul olduğunu savunacağım. Önce yıkıcı, ardından nötr top-lumsal bilim için aym iddiada bulunulacak.

Yıkıcı toplumsal bilim bakımından tezi savunmak daha kolay-dır. Toplumsal gerçeklik üe, görüntüsü arasınaki aralık, kuşkusuztalihsiz bir durumdur. Fakat, bu savunuyu, karıştırabilecek diğer

savunulardan ayırt etmeliyiz.Sırf gerçeküği açığa çıkarmak için teorinin gerekli olduğunu 'ifade ettiğinden ötürü aralığa hayıflanabilir. O halde genel olarak andığa değil, gerçekliğin teorik-öncesi elde edilmezliği olgusunahayıflanılıyor. Nötr biüm gerekli olduğunda da bu doğrudur. Bunedenle, aralığa bu tepki, özel olarak yıkıcı bilime yönlendirilmez.

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 190/201

ş g ç gsındaki bir aralığı açığa çıkardığı tezini kurtarmaz. Bilim, bazen,bilimsel öncesi bügiyi çelmeden genişletir, bazen genişletmedendoğrular. Sosyalist iktisatçüann çalışmasının teorik öncesi inancısıkıntıya sokmadığı iddiası, onun biüm olmamasını gerektirmez.

Yargısını açıklamaktan çok desteklemede Marx'ın kuüandığı

örneklerden bazdarı, belirtilen noktayı doğrular. "Dünyanın güne-şin etrafında dönmesi bir paradoks" olabddiği halde, "suyun ol-dukça yanıcı şeldlde oluşmuş olduğunu ummayız; fakat bunu keş-fetme, suyun ateşi söndürdüğüne dair inancımızda bir değişikliğihaklı kılmaz ve bu nedenle, gerçekük üe görüntü arasında hiçbiraralığı gerektirmez. Deneyim, raporlarının teorik bağlılıktan muaf olabildiğinde ısrar eden biri bile,"ateşi söndüren şey yanıcı tözler-den oluşmaz" ifadesinin bir deneyim kaydı değil, element teorisi-nin bir parçası olduğnu kabul etmelidir. Güneş sisteminin bilimselresmi, gözleme-masum yanıtlar olan inançları akla uygun olarak değiştirdi. Suyun oluşumunun keşfi değiştirmedi.

Manc'ın yargısı terkedilmelidir. Onun gözlem ile teori kabakarşıtlığını kabul edersek, bilimsel açıklamanın her zaman görün-

ü ş

ede e, a a ğa bu tep , ö e o a a y c b e yö e d e .Diyelim ki, sömürüyü gizlemek için zorunlu olduğundan ötürü

aralık vardır. Ya da diyelim ki, sömürüyü gizlemesinin dışında,aralığın açıklanması yanlıştır. Her iki durumda da, sömürüyü giz-leyerek onu koruduğu için aralığa hayıflamlabilir. Görülmesi zorolduğunda ona karşı savaşmak daha zordur. Yine bu da, genel ola-rak aralığa itiraz değü.

İnsanları yandgıya sürüklediği gerekçesiyle aralığa itirazlan dabir tarafa bırakabiliriz. Zira, aydınlatıldıktan soma da varlıklarımsürdürebddiklerini gördük.

Aralıkla bağlantılı olabilcek tatsız koşullan bir tarafa bıraktık-tan soma da aralığa itiraz eddebüir mi? Herşeyden öte, doğadakiaralığı örnekleyen seraplar, çöl gezilerini daha ilginçleştirir. Fakatbenzer gerekçelerle toplumsal gerçeklik ile görüntü arasındaki ara-lığı mazur göstermek kabul edilemez ölçüde ciddiyetsiz görünü-yor. Eğilim teorik bilgi tarafından sınırlandığı zaman bile, deneyi-min önemli toplumsal sorunlar hakkında yanlışlara inanma eğili-mine neden olması olgusuna hayıflanmak kuşkusuz akla uygundur.

Fakat, Manc'ın, bilimin zorunlu olarak yıkıcı olduğunu düşün-

379

mede yanıldığını kabul ettiğini varsayalım. Sosyalizmin, nötr top-lumsal bdim de dahil olmak üzere teorik anlamının rolünü azalt-masını arzulamaya devam eder miydi? S an mm ederdi ve makulolan da budur.

Teoriye dayanmadan kendini  anlamanın bir kişi için istenir ol-duğuna inanıyorum. Zira, kendime ve eylemlerimi yöneten neden-lere ulaşmak için teoriye gereksinim duyduğum ölçüde, kendim-den ve yaptığım şeyden yabancdaştığım açıklanması zor duygusu-na kapılırım.

Katıldığım toplumsal süreçlerin bir teorisine duyulan gereksi-nim, bu süreçlerden benzer bir yabancdaşmayı yansıtır. Bu neden-

le, toplumsal bilime dayanmanın azalması istenirdir. Elbette, buonu olanaklı kılmaz. Saydam insan ilişkilerine duyulan özlem, kıs-men karşılanabilir; çünkü, bulanıklığı besleyen kaldırdabilir top-lumsal kurumlan, en başta da piyasayı, saptayabiliyoruz. Fakat,Hegelci Marksçı gelenekte düşünülen topyekün saydamlığı umutetmek boşunadır. Dübilimde, Uetişim teorisinde ve piyasa ötesi ik-

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 191/201

etmek boşunadır. Dübilimde, Uetişim teorisinde ve piyasa ötesi iktisat alanlarındaki son gelişmeler bunun yeterli kanıtıdır. însani gö-rüngülerin nötr teorisini ortadan kaldırmak, bunu arzulamak anla-şılır olsa da, umulamaz. En güçlü gerçekçi umut, yıkıcı teoriningereksiz, nötr teorinin genel olarak ulaşılır olmasıdır.'" Birçok kişi,teorinin genel olarak ulaşdabilir olması durumunda, "gözlem ifa-delerinin, teorik söz dağarcığında yansıtılır duruma geleceğiniileri sürerdi. Bu öneriyi açıklamayacağım. Formülasyonu, tartış-mamızı çerçeveleyen gözlem ile teori arasındaki kaba aynmı ihlaleder.

111 Daha kusursuz değerlendirmeler için bkz. Kral ve Urry, Socıal Theory as Science, s. 195

380

EK: IIBazı Tanımlar

Aşağıdaki tanımlar, Marx'ın bilinen kavramsal pratiğini düzen-leme niyetindedir, fakat Marx'ın tanımlanan terimleri her türlükullanışına uymazlar. Marx terimleri açık kullanmıştır; fakat* te-rimlerinin tek tanımım belirleyecek şekilde dikkatli kullanamamış-

tır. Bu tanımlar, basit, kesin ve onun düşüncelerine genel olarak sa-dık olmayı amaçlıyor.

 Kuttanım Değeri "Kullanım değeri" terimi, bir gücü ve türev olarak bu güce sa-

hip şeyleri anlatır; öyle ki (bir) kullanım değeri bulunan şey bir

Suya yapılan göndermenin gösterdiği gibi, bütün kullanım de-ğerleri insanlar tarafından üretilmez. Dahası, insanların ürettiği şe-yin kullanım değeri, kısmen her üretim dönüştürdüğü, taşıdığı yada çıkardığı bir malzeme üzerinde gerçekleştiği için, bütünüyle oşeyi üreten emek sayesinde değildir. Otomobillerde kullanılan çeli-ğin elde edildiği demir cevheri, otomobilin kullanım değerine kat-kıda bulunur, fakat insanlar tarafından üretilmez. Arabanın kulla-nım değerini etkileyen çeliğin gücü, sonuç olarak sadece kısmeninsan çabası sayesindedir. Çeliğin düzenlenmesi de, sadece insançabasının bir sonucu değil, doğanın oluşumunun da bir sonucudur.Doğa yasaları, uygun bir şekilde çatılan bir çelik yapısının stabili-

tesini sağlar.

 Meta"Meta" terimi, zaman zaman bir statü kazanan kullanım değer-

lerini anlatır. Bu nedenle, zaman zaman bir statü kazanan kişilerianlatan "başkan" terimiyle karşılaştırılabilir. "Başkan" teriminin

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 192/201

hip şeyleri anlatır; öyle ki, (bir) kullanım değeri bulunan şey, birkullanım değeridir."' Bir şeyin kullanım değeri, o şeyin bir insanarzusunu dolaylı ya da dolaysız tatmin etme gücüdür. Üretimde yada başka bir kullanım değerinin edinilmesinde kullanıldığında birarzuyu dolaylı olarak tatmin eder. Aksi durumda bir arzuyu dolay-sız tatmin eder.

Bir otomobilin kullanım değeri, diğer şeyler yatımda, otomobi-lin tipine bağlı olarak belli bir hız ve rahatlık ölçüsüyle insanlarıtaşıma gücüdür. Rahat bir şekilde ve hızla hareket arzusu, bu gücebir kullanım değeri verir. Suyun kullanım değeri, suyun susuzluğugiderme, ateşi söndürme ve başka şekillerde insan arzularım do-yurma gücüdür.

Bütün insanların aym şeyleri arzuladığı, ya da arzuladıklarındada onlardan aynı hizmetleri istedikleri doğru değildir. Fakat, bir şe-yin tatmin edebildiği en azından bir tek arzu var olduğu sürece, oşeyin bir kullanım değeri vardır.

"'Parantez içine alınmış bir belirsiz tanım edan kullanıyoruz; çünkü, gücün atfedildiği her

yerde, bir  güç atfedilir ve tersi. (Bir) kullanım değeri (bir) güç olduğuna göre, gramer aynı-dır. Marx, terimi burada gösterildiği gibi tanımlı ve tanımsız kullanır.

338

ş y ş ş şkullanılması, belli tipte toplumsal ilişkilerin varlığım gerektirir."Meta" terimi de bunu gerektirir. ("Kullanım değeri" için aym şeygeçerli değildir).

"Meta" bir statüyü anlattığı için, bir zamanda ya da bir bakım-dan bir meta olan bir kullanım değeri, başka bir zamanda ya dabaşka bir bakımdan meta olmayabilir. Peki hangi koşullarda birkullanım değeri meta statüsü kazanır?

Başka bir kulanım değeriyle mübedele edildiği zaman, ya dabaşka bir kullanım değerine, ya da genel olarak diğer kullanımdeğerlerine karşılık olarak sunulduğu zaman, başka bir ifadeyle, yabir piyasa işlemine uğradığında, ya da belirttiğimiz gibi "piyasada"olduğunda meta statüsü kazanır.

Bir çiftçi kendi ailesinin tüketimi için bir galon süt üretir vebunu satmaz ya da takas etmezse, süt bir meta olmaz. Birisi sütünyolunu kesip onu pazara götürseydi, onu bir metaya dönüştürürdü.

Bir adam bir fırından satın alman bir çöreği yerse, kesinkonuşursak bir meta yemiyordur; çünkü çörek son alıcısına ulaş-

tığında meta olmakatn çıkar. Mübadele alanında çıkıp tüketimalanına girer. Artık piyasada değildir.

383

Çörek, kullanım değerine meta statüsünün bir zamanda nasılyapıştığım başka bir zamanda yapışmadığını gösterir. Bir bakım-dan meta olup başka bir bakımdan meta olmayan kullanımdeğerinin bir örneği de, hem oturulan hem de satdık olan bir ev ör-neğidir. Aynı anda hem tüketim alanında hem mübadele alanın-dadır.

Yukardaki kesin meta statüsü ölçütü, Marx'ın bir kullanımdeğeri "sözcüğün kesin anlamında sadece dolaşım çerçevesi içindebir metadır" şeklindeki öğretisine uygundur."1 Fakat çoğunluklasınırlamaları gevşetir üretim ve tüketim alanlarında olduğu zamanbile meta diyerek, tarihinin bir noktasında piyasada bulunan her-

hangi bir ürünü anlatmak için terimi kullanır;, bazen, satılmasıkesin olmayan bir ürün olduğu zaman bde piyasa ekonomisindekiherhangi bir ürünü anlatmak için terimi daha geniş anlamda kul-lanır. "Meta" terimini, sözü edden iki serbestlikten ikincisine değilbirincisine uygun olarak kullanacağız.

metasına sahiptir. İki metanın birbiriyle orantdı değişim değerleri,değerde değişiklikler olduğu zaman, değişiklikler yön ve oranolarak özdeşse, aym kalır.

Marx'a göre, bir metanın değişim değeri, standart üretkenlik koşullarında o metanın üretimi için gerekli emek zamanınınniceliğiyle orantdı ve bir biçimli olarak, ve diğer metaları üretmek için standart olarak gerekli emek zamanı miktarıyla ters orantdı vebir biçimli olarak değişir. (Tek başına birinci koşul, sadece değerinbelirlenme tarzını ifade eder). Bu, değişim değeri tanımının birsonucu değd, bu kitapta ne savunulan ne de yadsınan başka birMaksist tezin sonucudur. (Burjuva iktisatçdar, bir metanın kul-lanım değerinin onun değişim değerinin büyüklüğünü etkilediğinigenelde savunurlar. Marx için, kullanım değeri değişim değerininzorunlu bir koşuludur ve farklı metalann üretilme miktarım et-ktier; fakat tek başma emek zamanı, bir metanın ne kadar değişimdeğerine sahip olduğunu belirler.)

Tıpkı kullanım değerine sahip bir şeyin kendisinin bir kuüanım

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 193/201

 Değişim Değeri Değişim değeri, meta statüsüne sahip kullanım değerlerinin bir

özniteliğidir.™ Bir metanın değişim değeri, diğer meta niceliklerikarşısındaki değişim gücüdür. (Daha kaba olarak, bir metanın satınalma gücüdür). Dengeli piyasa koşullarında mübadele edileceği

başka türden metalann sayısıyla ölçülür.

m

Bu nedenle bir ceketindeğişim değeri, sekiz gömlek, üç şapka ya da on paund olabdir.Değişim değeri, göreli bir büyüklüktür. Bir metanın değişim

değerini belirleyen şey, onun mudak bir büyüklük olan değeridir.Sadece A' nın değeri de fi' nin değeri arasındaki oran x:l olmasıdurumunda, bir A metası kendi değişim değeri olarak x birim B

Theories of Surplus Value, C. 3, s. 290.Pazarda olmayan bir kullanım değerinin, potansiyel değişim değerine karşıt olarak, deği-

şim değerine sahip olup ol madığı, "meta" teriminin ne kadar serbest kullanıldığına bağlıdır.01 Bu ciimle, sadece Kapital' in 1. cildinin kavramsal düzleminde geçerlidir. 2. ve 3. ciltlerdetartışılan fiyatın değişim değerinden sapması dikkate alınarak nitelendirilmesi gerekir. Busapmalar, denge koşullarında gerçekleşir. Kısa vadeli arz talep hareketlerinin sonucu değil,ticari kâr, sermayenin organik bileşimindeki açı farkları ve rant gibi koşulların bir sonucud-

ur. Sapmalar, emek değer teorisiyle ilgili büyük sorunlara neden oluyor, fakat bu kitaptaemek değer teorisi ele alınmadığı için, cümledeki basitleştirme savunulabilir

341

değeri olması gibi, değişim değerine sahip bir şey de bir değişimdeğeridir (ve değere sahip bir şey bir değerdir).

 ParaKuüanım değerini, bir insan arzusunu doğrudan ya da dolaylı

olarak tatmin etme gücü olarak, değişim değerini (başka) metalar

karşısında mübadele gücü olarak tanımladık. Fakat metalar kar-şısında mübadele gücü dolaylı bir şeküde insan arzusunu tatminetmeye hizmet eder, çünkü, kuüanım değerlerinin elde edilmesineolanak verir. Demek ki, değişim değeri bir tür kuüanım değeridir.(Yine de, zaman zaman, yanlış anlamanın olası olmadığı bağlam-larda, "değişim değerinden bağımsız kullanım değeri"nin yerine"kullanım değeri"terimini kullanacağız.)

Şimdi parayı, (a) sadece değişim değerine sahip olduğu içinkullanım değerine sahip ve (b) meta mübadelecilerinin geneldekabul ettiği bir meta olarak tanımlıyoruz.

Sadece değişim değerine sahip olduğu için paranın kuüanım

değeri bulunduğu halde, sadece onun kullanım değerinin onun

385

değişim değeri olduğu doğru değildir; zira, bütünüyle değişimdeğerinin bir parçası olmayan kullanım değerine de sahiptir. Zen-gin bir adam, zenginginliği sayesinde prestij ya da siyasal güç eldeedebilir. Yine de harfi harfine bunlan satın alması gerekmez; zira,bunlan elde etmek için herhangi bir para transferinde bulunmasıgerekmez. O adamın sahip olduğu değişim değeri sayesinde edin-diği kullanım değerlerine sahiptirler, fakat elmas bir kol düğmesisatın alma gücünden farklı olarak, nüfuz elde etmek gücü oadamın sahip olduğu değişim değerinin bir parçası değüdir.

Paranın kullanım değeri bütünüyle değişmi değerine bağlı ol-duğu için, para arzuyla eşsiz bir ilişki içindedir. Parasal olmayan

bir meta isteyen bir adam, ayırt edici özgül nitelikleriyle belli tür-den bir nesne olduğu için onu ister. Özel bir otomobü istiyorsa,daha özgül niteliğine aldırmayıp sırf otomobü olduğu için onu is-teyebilir. Fakat, özel türden bir otomobil, söz gelimi bir Roüs Roy-ce ya da spor bir araba olduğu için de isteyebilir ve metayı arzunesnesi olarak niteleyen özgül tarifin ilke olarak sınırı yoktur.B k i l bi ki i d bi ikt

fedilir. Para, mübadele aracı, değer ölçüsü vb. olarak işlev görür.Fakat, onu bu işlevleri yerine getirmeye elverişli hale getiren öz-niteliklere karşıt olarak, bu hizmetlere gönderme yaparak parayıtanımlamak  yanlıştır.

(b) özelliğine gelince. Bu koşul, bir metanın para olup ol-mamasının bir derece meselesi olduğunu ima eder; zira, kabuledilelebilirlik bir derece meselesidir. Kabul edüebüirliğin genel olmasını istemekle, hisse seneteri, bonolar vb. nesneleri dışlarız.Bu ve benzer parasal kağıtların, değişim değerleri dışmda kullanımdeğerleri yoktur ve sınırlı dolaşım alam dışmda paramın işlevleriniyerine getirmez: Fiüen herkesten fiilen herşeyi satın alamazlar.

Bu tanım, para ile para olarak kulandan şey arasında bir ayrımıdestekler Para olmayan para, paranın işlevlerini yerine getirdiğin-de para gibi kullanılır; fakat paranın tanımlayıcı önnitetiklerindenbirinden ya da ikisinden yoksundur. Bir paragraf önce sözü edüeneşyalar ikinci öznitetikten yoksundur. Bazı ilkel mübadele araçlan(örneğin buğday, sığır) birinci öznitetikten yoksundur. Mübadele

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 194/201

Bunun aksine, parayı arzulayan bir kişi, sadece bir para miktarımarzular ve ne türden para edindiğine aldırmaz.'" Adam Scotland'daise, tamı tamına bir İngiliz poundu arzuldağı kadar İskoç pounduarzular. Tasarımından dolayı İskoç poundunu tercih ederse. Onutercih etmesi para olarak niteliğinden, değişim değeri kanalı ol-masından ötürü değüdir (oysa bir adam, motorlu bir araç olarak 

çok iyi olduğunu düşündüğü için bir Rolls Royce'u tercih ede-bilir).

(a) Özeüiğini ele alalım. Bütün metalann, tüketimde gerçek-lenen (tüketim, bir kullamm değerinin başka bir kullanım değeriüretmek için kullanıldığı üretken tüketimi de kapsıyor) sahip ol-duklan kullanım değerine ek olarak, değişim değerine sahip ol-maları nedeniyle de kullanım değerleri vardır. Fakat para, sadecedeğişim değerine sahip olduğu için kullanım değerine sahiptir.

Genelde paranın tanımlayıcısı olarak tarif edilen işlevler,değişim değerinin dışmda kullamm değerinden yoksun olması ol-gusu bu işlevleri yerine getirmesini olanaklı kıldığı için paraya at-

Bkz. Grundrisse, (Berlin), s. 872, 936

386 

(örneğin buğday, sığır) birinci öznitetikten yoksundur. Mübadelealanında olduğu kadar tüketim alanında da gerçekleşirler. Sonolarak, her hangi bir meta, her iki tanımlayıcı öznitetikten yoksunolsa büe, paranın bazı işlevlerini zaman zaman yerine getirebilir.

Tanımın belli bir özgüllüğü vardır. Dünyada çok şey bu tanımıtam olarak karşılar; zira, sadece parasal kullanıma uygun hemen

hemen hiçbirşey yoktur. Metal paralar tütün tabakalarım açmayayarayabilir ve banknotlar kuş tüyü niyetine bir döşeğin içine konu-labilir. Fakat metal paraların ve banknotların değişim değeri,sadece benzer tüketim hizmetlerini yerine getiren parasal olmayannesnelerin değişim değerini normalde aşar. Genel olarak para,parasal olmayan kökdeş bir nesneden daha değerlidir; aksi takdir-de, dolaşımdan çekilir.

Bozuk para ve banknotlar, kullamm değerlerini bu kadar belir-leyici biçimde değişim değerlerine borçlu olduklarına göre, tanımıkarşılıyorlar gibi dayanmak, sahip oldukları ekstra kullanımdeğerini de karşüayacak daha karmaşık bir tanım inşa etmektendaha akülıcadır. Para olmaları olgusuna rağmen bu artık kullanımdeğerlerine sahiptirler. ( Bir mudinin bankadaki parası, ikincisin-

387 

den yoksundur; çünkü, cari bileşimi yoktur. Burada tanım gerçek-lenir; zira, sahip olduğu şey, bütün artık kullanım değerlerindenarınmış değişim değeridir, elbette parasını maddi biçimde çekin-ceye kadar).

Paranın artık yaran- ve yararsızhğı-cari bdeşimin önemsiz ol-duğu iddiasını değiştirmeyi de zorunlu hale getirir. Yüz peni, pek çok amaç bakınundan, bir dolarlık banknottan daha az güvenilir-dir. Fakat böylesi olgular, söylenenlerde sadece çok önemsizdeğişiklikleri gerekli kılar.

Son olarak, metal paranın jeton olarak kullanımı de dgili birkaçsöz. Bu, parasal bir kullanım değddir. Yetkili (bir metroyu idare

eden, ya da bir park-metreden sorumlu), metal parayla çalışan birmakina tasarlamakla bir metal paraya parasal olmayan bir kulanımdeğeri verir. Burada para olarak para, mübadele sürecinde ustacadüzenlenmiş bir "kısa devre" yoluyla parasal olmayan kulanımdeğeri olarak satın alır. Cari tercihler ortaya çıkar ve biri, daha faz-la gereksinim duyulan bir dim bozuk paraya on sent verebdir;

Burada adam pantolonu parayla mübadele eder ve, parayla dabuğday alır.

Üçüncü tür mübadelede para sermaye olarak işlev görür:

m M - C - M'

Hl'te bir kişi para ödeyerek pantolon edinir ve ödediğinden faz-la bir para miktarı karşılığında pantolonu satar. Tür olarak Af'denfarklı olduğu için değd nicelik olarak Af' den fazla olduğu için Af'elde etmeye çalışır. Kötü şans ya da ticari bir münasebetsizlik, onuAf' den daha küçük bir Af' kabul etmeye zorlayabilir, fakat Af' de

bir azalma Iü'ün amacı değddir.III. mübadele devresinde Af sermayedir; çünkü, sahip olunan

değişim değeri miktarını arttırmak amacıyla mübadele edilen

değişim değeridir. Kapitalist bir tüccar, mal alıp satarak Hl'teki

gibi davranır.

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 195/201

la gereksinim duyulan bir dim bozuk paraya on sent verebdir;fakat bu görüngüler, önemli iddiaların ciddi karşı örnekleri değd-dir.

 SermayeSermaye bir değişim değeri biçimidir. Kimi piyasa mübadelesi

çeşiderini betimleyerek kavrama giriyoruz.Bir mübadeleci ya para (Af) ya da parasal olmayan bir meta

(C) teklif edebilir. Ve Af ya da C alabilir. Mübadelenin bir türütakastır ve şematik temsili şöyledir:

I C-C'

I'de bir kişi bir C'yi pazara getirir ve başka türden bir C iledöner. Bir çuval buğdayla mübadele edden bir pantolon olabilir.Kişi pantolonlan istemez, ya da buğdaydan daha az ister; bunedenle onlan buğday lehine terk eder.

Başka bir tür mübadelede para, işleme aracılık eder görünür:II C - M - C

388

Paranın sermaye biçimi almasının diğer bir yolu da, faize yatır-ma yoludur:

IV Af (t) - M'(t+n)

(Parantez içi ifadeler, paranın aktarıldığı zamanlan gösterir)Kapitalist, tanım gereği, parasal olmayan bir değişim değerine

karşıt olarak para kullanmaz. Beş yd soma 15 inek almak koşuluy-

la 10 inek borç veren biri, inekleri faiz getiren sermaye olarak kul-

lanıyor olabilir. Bir tüccar, parasal olmayan bir metayı parasal ol-

mayan başka bir metayla sürekli mübadele edebilir.Mübadele

dizisinde soma gelen metalar daha fazla değişim değerine sahip ol-

duğu için tüccar bu mübadeleleri yapıyorsa, işlemleri takas biçimi-

ni almasına ve kendini tekrarlayan I olarak, dolayısıyla

C ' - C J - C 3 - C

olarak sunulabilmesine karşın, bir kapitalist gibi hareket ediyordur.Zira, kapitalist alışverişin işlevsel nedenleri normalde parayı

338 388

gerektirir. Fakat sermaye, tanım gereği, paranın bir türü değildeğişim değerinin bir türüdür.

Üçüncü türden bir kapitalist kendi M'sini, toptan üretim araç-ları olarak bilinen emek gücü (LP), hammadde, alet vb. den mey--dana gelen bir C ile mübadele eder ve M'  den daha fazlasmapazarlayabileceği bir sonuç elde etme amacıyla üretken bir süreçtebirleştirir. Bu operasyon aşağıdaki gibi şemalaştınlabilir:

/ L PV M - C / P C1 -M '

\ MP

" P bu devirde -Iü'tekinin tersine- mübadelesürecinin, C'nin tüketilip bu tüketimle C'nin üretildiği bir üretimsüreciyle kesintiye uğradığını gösterir.

Marx, devre V mübadelesinde hareket eden sermayeye sınai sermaye der; oysa, çalıştıran sermaye demek daha iyi olabilirdi;

lanılan bir değişim değeri ise. Bu nedenle Marx, sınai-kapitalistdevrede C olan tüketim mallarım anlatmak için "meta-sermaye"ifadesini kullanır. Değişim değeri ancak biçim değişikliklerine uğ-rayarak artabildiği için sermaye birçok biçim alır. Bu nedenleMam, bazen sermayenin bir şey değil, bir süreç olduğunu söyler.Bu iddianın nedeni anlaşılabilir; fakat sermayeyi bir değişimdeğeri türü olarak, belli bir kullanıma tabi bir değişim değeriolarak ifade etmek daha anlaşılır.

Sermaye birikimi nasıl olanaklı olur? Çeşitli tipte kapitalistlerbaşlangıçta sahip olduklarından daha fazla değişim değeriyle nasılortaya çıkarlar?

Marksist yanıt emek değer teorisinden gelir. Her değişim değeriüretken süreçte yaratılır, mal mübadelesiyle hiçbir değişim değeriyaratılmaz. Bu nedenle, metalan mübadele ederek değişim değeriedinenler, her zaman üreticilerinin zararına bunu yaparlar.

Bu tez, verilen sermaye tanımına girmez. Tanımın kabulü,Marksçı iktisadın temel iddialarının reddiyle bağdaşır. Şema V'in,

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 196/201

çünkü emek gücü kıralamasıyia farklıdır ve sanayide olduğu kadartanmda da görünür. Üretimi esas olarak devre V dahilinde olduğuzaman toplum kapitalist sayılır ve emekçiler sınıfından ayn emek gücü kiralayan bir sınıf vardır. Birinci koşul ikincisini gerektirmezve XI. bölümde, üretimi kapitalist olduğu halde sınıfsal bölün-meden yoksun olduklan için kapitalist olmayan üç toplumsal biçi-mi betimleme fırsatımız oldu.

Marksist çevrelerde genel kabul gören iki sermaye nitelemesitanım olarak nitelenmezler. Sermaye, emek gücü satm alan ilesatan arasında bir ilişki değildir."' Daha doğrusu, bu ilişkiyi teşvik"eder ve bu ilişki tarafından yeniden üretilir. Sermaye "cansızemek"le de özdeşleştirilmez. Cansız emek, belli toplumsal koşullaraltında, devre V'e MP  olarak girdiği zaman, sermayedir.

"Sermaye", terimi, makina, emek gücü ("değişen sermaye"deolduğu gibi), para vb. anlatmak için kullanılabilir; fakat sadeceböyle denilen şey, değişim değerini büyütmeyi gözetilerek kul-

Böyle bir tarama karşı, bkz. Grundrisse. s. 259

338

ç y ğ ş Ş ,bir sanayicinin nasıl hareket ettiğinin tartışmasız bir temsili ol-duğuna da dikkat edin. Şema, M' M' den fazla olmasma nedenolanın LP'nin devredeki varlığı olduğunu ima etmez. Emek değer teorisinin tezleri bu kitapta geliştirilen savunular tarafından ön-ceden varsayılmıyor ve gerektirilmiyor.

391

Aktarma Yapılan Eserler

 Marx Ve Engels'in Eserleri MESW, 1%9'da yayımlanın üç ciltlik Selected Works' den ayn

olarak 1958'de Moskova'da iki cdt halinde yayımlanan Marx-En- gels Selected Works'ün kısaltılmışıdır. Berlin Gnındrisse'in dışın-da, bütün göndermeler İngilizce baskılarıdır. [Göndermelerin

Türkçeye çevrilmiş eserlerdeki yerleri metin içinde ilgili yerlerdegösterilmiştir, -çn. ]

MARX, "On the Jewish Question," (1843), T. B. Bottomore (ed.), Kari Marx: Early Writings, Londra, 1963 içinde.

"Economic and Phdosophical Manuscripts." (1844), Bot-tomore (ed ) ibid içinde

MARX, "Speech at the Trial of the Rhenish District Committee of Democrtas," Manc ve Engels, Neue Rheinische

 Zeitung'dzn Makaleler, Moskova, 1972 içinde."Wage Labour and Capital." (1849), MESW Cilt 1 içinde." The Eighteenth Bnımaire of Louis Bonaparte." (1852),

MESW Cdt 1 içinde.Speech at the Anniversary of the People's Paper'(1856),

MESW, Cdt 1 içinde.Grundrisse der Kritik der Politischen Ökonomie (1857-8),

Berlin, 1953.

Grundrisse, (1857-1858), Harmondsvvorth, 1973. A Contribution to the Critique ofPolitical Economy, (1859),Londra, 1971.

Theories of Surplus Value, (1862-1863), Cdt 1, Moskova,1969; Cdt 2, Moskova, 1968; Cdt 3, Moskova, 1972.

"Inaugural Address of the Working Men's InternationalAssocition " (1864) MESW Cdt 1 içinde

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 197/201

tomore (ed.), ibid içinde.ENGELS, The Condition of the Working Class in England in

1844, (1844), Londra, 1892.MARX, "Introdoction to A Contribution to the Critique of Hegel's

 Philosophy ofRight," (1844), Marx ve Engels, On Religion, Moskova, 1957 içinde.

ve Engels, The Holy Family, (1844), Moskova, 1956.Th e ses on Feuerbach," (1845), Manc ve Engels, German

 Ideology içinde.ve Engels The German Ideology (1846), Moskova, 1964"The Communism of the Paper Rheinischer Beobcahter,"

(1847), Manc ve Engels, On Religion, Moskova, 1957içinde.

The Poverty of Philosophy, (1847), Moskova, tarihsiz.ENGELS, "Principles of Communism," (1847), L. Huberman ve

P. Svveezy (eds), The Communist Manifesto, New York,1968, içinde.

MARX ve ENGELS, "Manifesto of the Communist Party."(1848), MESW Cdt 1 içinde.

392

Assocition, (1864), MESW Cdt 1 içinde.""Wage, Price and Profit," (1865), MESW Cdt 1 içinde.Capital, (1876 vb.), Cdt 1, Moskova, 1961; Cdt 2, Moskova,

1957; Cdt 3, Moskova, 1962."Results of the Immediate Process of Production", (186?),

Manc, Capital; Cdt 1, Harmondsworth, 1976 içinde.

ENGELS, "The Housing Question,." (1872), MESW Cdt 1 içinde.MARX, "From the Resolutions of the General Congress Held in

the Hague," (1872), Manc ve Engels, Selected Works,Moskova, 1969, Cilt 2 içinde.

ENGELS, "On Social Relations in Russia," (1875), Markx veEngels, Selected Works, Moskova, 1969, Cilt 2 içinde.

MARX,"Critique of the Gotha Programme," (1875), MESW Cdt 2içinde.

ENGELS, "Kari Marx," (1877), MES W Cilt 2 içinde. Anti-Dühring, (1878), Moskova, 1954.

MARX, "Marginal Notes on Adolph Wagner's 'Lehrbuch der poli

tischen Ökonomie" Theoretical Practice, Bahar 1972ENGELS, "The Mark", (1882), The Peasant War in Germany,Moskova, 1956 içinde.

393

The Origin of the Family, Private Property, and the State,(1884), New York, 1942.

"Decay of Feudalism and Rise of National States," (188?),The Peasant War in Germany, Moskova, 1956 içinde.

"Ludwig Feuerbach and the End of Classical GermanPhdosophy," (1886), MESW Cdt 2 içinde.

"On the Erfurt Programme," (1891), Marxism Today, Şubat1970 içinde.

"Introduction to The Civil War in France," (1891), MESWCdt 1 içinde.

"Introduction to Socialism, Utopian and Scientific," (1892),

MESW Cdt 2 içinde.MARX ve ENGELS, Selected Correspondence, Moskova, 1975.

Diğer YazarlarABRAMSKY, C„ (ed.) Essays in Honour ofE.H. Carr, Londra,

1974.ACTON, H. B„ "The Materialist Conception of History,"

BAUMRIN, B. (ed.), Philosophy of Science; The Delaware Seminar, Cilt 1, Ne w York, 1963.

BLOCH, M., Feudal Society, Londra, 1965.French Rural History, Londra, 1966

BLUM, J., "The Rise of the Serfdom in Eastem Europe," American Historical Review, 1956-1957.

BOBER, M. M., Kari Marx's Interpretation of History, Cambrid-ge, 1950.

BOORSE, C., "Wright on Functionş," Philosophical Review, 1976.BORGER, R.ve CIOFFI, F. (eds.), Explanation in the Behavioural 

 Sciences, Londra, 1970.

BOUDIN, L., The Theoretical System of Kari Marx, Chicago,1907.BRAY, J., Labour's Wrongs and Labour's Remedy, Leeds, 1839.BRENNER, R., "Agrarian Class Structure and Economic

Development in Pre-Industrial Europe, " Post and  P re sent, Şubat 1976.

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 198/201

 Proceedings of the Aristotelian Society, 1951-1952,The Illusion of the Epoch, Londra, 1955.What Really Marx Said, Londra, 1967."On Some Criticisms of Historical Materaialism, İT

 Proceedings of the Aristotelian Society, Ek Cilt  1970.

ALTHUSSER, L., Pour Marx, Paris, 1965.ve diğeri., Lire Le Capital, 2 cdt, Paris, 1965.

 Lenin and Philosophy, Londra, 1971.ANDERSON, P., Passages from Antiquity to Feudalism,

Londra, 1974. Lineages ot the Absolutist State, Londra, 1974."The Antionmies of Antonio Gramsci," New Left Review,

Kasım 1976/Ocak 1977..ASHTON, T. S., The Industrial Revolution, Londra, 1948.BAKER, C.E., "The Ideology of the Economic Analysis of Law,"

 Philosophy and Public Affairs, Sonbahar 1975.

BALIBAR, E., "Sur les concepts fondamentaux du mat^rialismehistorique," Althusser ve diğeri. Cdt 2 içinde.

338

CALVEZ, J-Y, La Pensee de Kari Marx, Paris, 1956.CANFIELD, J., 'Teleological Explanation in Biology," British

 Journal for the Philosophy of Science, 1964.CATEPHORES, G. ve MORISHIMA, M., "Is there an 'Historical

Transformation Problem'?", The Economic Journal,

1975.COHEN, G. A., "The Workers nad the Word:Why Marx had the

Right to Think He was Right, " Praxis (Zagrep), 1968.

" On Some Criticisms of Historical Materialism, I,"

 Proceedings of the Aristotelian Society, Ek cilt, 1970."Manc's Dialectic of Labour," Philosophy and Public Affairs,

Bahar 1974."Being, Consciousness and Roles: On the Foundations of 

Historical Materialism," Abramsky (ed.) içinde."Robert Nozick and Wdt Chamberlain: How Patterns Preserve

Liberty," Erkenntnis, 1977.COHEN, P., Modern Social Theory, Londra, 1968.

395

DE SAINTE-CRODC, G.E. M., "Kari Marx and the History of Classical Antiquity," Arethusa, 1975.

DOBB, M., Capitalism, Development and Planning, New York,1967.

Welfare Economics and the Economics of Socialism,Cambridge, İngiltere, 1969.

DUNCAN, G., Marx and Mili, Cambridge, İngiltere, 1973.EAGLETON, T., Marxism and Literary Criticism, Londra, 1976.FINLEY, M. I., The Ancient Economy, Londra, 1973FLINN, M. W. ve SMOUT, T. C. (eds.), Essays in Social History,

Oxford, 1974.

FREUD, S., "The Future of an HIusion/TTıe Complete Psychological Works ofSigmund Freud, Cilt XXI,Londra 1961 içinde.

FROMM, E. (ed), Socialist Humanism, Garden City, New York,1966.

GALBRAİTH, J.K., The Affluent Society, Londra, 1958.The New Industial State Harmondsworth 1969

Logic, çv. W. VVallace, Oxford, 1892.The Philosophy ofMind, çv. W. Wallace ve A. V. Miller,

Oxford, 1971.The Philosophy ofNature, Cilt 1, çv. M. J. Petry, Londra,

1969.The of Philosophy Right, çv. T. M. Knox, Oxford, 1958.

•—The History of Philosophy, Cilt 1, çv. E.S. Haldane, Londra,1892.

The Philosophy ofReligion, Cilt 1, çv. E. B. Speirs ve J. B.Sanderson, Londra, 1895.

The Philosopy of History, çv. j. Sibree, New York, 1900.

 Lectures on the Philosophy ofWorld History, çv. H.B. Nisbet,Cambridge, İngiltere, 1975.

HEMPEL, C. G., "Explanation and Pıediction by Covering Laws,"Baumrin (ed) içinde.

 Aspects of Scientific Explanation, Ne w York, 1965.HICKS, J., A Theory of Economics History, Oxford, 1969.

İ

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 199/201

The New Industial State, Harmondsworth, 1969. Economics and the Public Purpose, Londra, 1974.

GELLNER, E., Thought and Change, Londa, 1964.GOLDMAN, A., "Tovvards a Theory of Social Power,"

 Philosophical Studies, 1972.GOLDMANN, L., "Socialism and Humanism," Fromm (ed)

içinde.GOLDSTICK, D.,"On the Dialectical Unity of the Concept of 

Matter," Horizons, (Toronto), Kış 1969.GOUGH, I., "Productive and Unproductive Labour in Marx," New

 Left Review, Kasım/Aralık 1972.HANSON, N.R., Patterns of Discovery, Cambridge, İngiltere,

1965.HARRIS, A. L., "Utopian Elements in Mara's Thought," Ethics,

1949-1950.HARTWELL, R. M., The İndustrial Revolution and Economic

Growth, Londra, 1971.Hegel, G.W.F., "Preface to The Phenomenology ofMind." çv. W.

Kaufmaıın, Hegel, New York, 1965 içinde.

396 

HİLL, C., Puritanism and Revolution, Londra, 1968. Reformation to industrial Revolution, Londra, 1968.

 —»-Change and Continuity in Sevententh-Century England,Londra, 1974.

HILTON, R. H.,(With P.H. Savvyer), "Techniçal Determinism: TheStirrup and the Plough, " Past and Present, Nisan 1963.

SWEEZY, P„ DOBB, M. ve diğeri., The Transition fromFeudalism to Capitalism, Londra 1976.

"Introduction," Hilton, Sweezy, ve diğeri, içinde."Capitalism: What's in a Name?", Hilton, Sweezy ve diğeri.

içinde.HINDESS, B. ve HIRST, P.Q., Pre-Cûpitalis Modes of Production,

Londra, 1975.HOBSBAWM, E.J., "Introduction," Marx, Pre-Capitalist Modes

ofFormations, Londra, 1964 içinde.HOHFELD, W.N., Fundamental Legal Conceptions, New Haven,

1966.

HOOK, S., Tovvards the Understanding of Kari Marx, Londra,1933.

397 

HOV/ARD, M.C. ve KINGJ.E., The Political Economy ofMarx,Lonrda, 1975.

HUME, D., Enquiry Concerning Human Understanding, Salby Bigge (ed.), Hume's Enquiries, Oxford, 1902 içinde.

 A Treatise of Human Nature, Oxford, 1964.KANGER, H. ve KANGER, S., "Rights and Parliamentarism,"

Theoria, 1966.KEAT, R.ve URRY, J., Social Theory as Science, Londra, 1975.KIDRON, M., Western Capitalism Since the War, Londra, 1968.KIERKGAARD, S.JEdifying Discourses: A Selection,çv. D. F. ve

L. M. Swenson, New York, 1958.KOSMENSKY, L „Studies in the Agrarian History of England in

the Thirteenth Century, Oxford, 1956.LANGE, O., Political Economy, Cdtl,Oxford, 1963.LENİN; V.I., "The There Sources and Component Parts of 

Marxism," Marx, Engels, Lenin, Historical Materialism,Moskova 1972 içinde.

MILL, J. S .frinciples of Political Economy, Toronto, 1965.MILLS, C.W„ The Causes ofWorld War Three, New York, 1958.The Marxists, New York, 1962.

MISHAN, E. J., The Costs of Economic Growth, Harmondsworth1969.

"His, Bads and Disamenities: The Wages of Growth," Daedalus, 1973.

NOZICK, R. Anarchy, State and Utopia, New York, 1974.PARKER, S., The Sociology ofLeisure, Londra, 1976.PERENNE, H. Economic and Social History ofMedieval Europe,

Londra, 1936.

PLAMENATZ, J.P., German Marxism and Russian Communism,Londra, 1954. Man and Society, Cdt 2, Londra, 1963.

PLEKHANOV, G. V., The Development of the Monist View of  History, Moskova, 1956.

POSTAN, M. M., The Medieval Economy and Society, Londra1972.

PROTHERO I "Willi B b d th C t f th

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 200/201

 —Left-Wing Communism, an Infantile Disorder, New York,1940.

LICHTHEİM, G., Marxism: An Historical and Critical Study, Londra, 1961.

LUXEMBURG, R., The Accumulation of Capital, Londra, 1951.

MCELLAN, D., Marx before Marxism, Londra, 1951. Kari Marx, Londra, 1973.

MALINOWSKJ, B., Argonauts of the Western Pacific, Londra,1922.

 A Scientifıc Theory of Culture and O t her Essays, New York,1960.

MANDEL, E., Marxist Economic Theory, Londra, 1968.MANTOUX, P., The İndustrial Revolution of the Eigheenth

Century, Londra, 1964.MERTON, R.L., "Manifest and Latent Functions," Social Theory

and Social Structure içinde. Social Theory and Social Structure, New York, 1968.

MILIBAND, R. Ve SOVILLE, J. (eds), The Socialist Register.1965, Londra, 1965.

398

PROTHERO, I., "William Benbow and the Concept of the'General Strike', " Past and Present, Mayıs 1974.

RADCLIFFE-BROWN, A. R„ Struture and Function in Primitive Society, Londra, 1952.

 A Natural Science of Society, Glencoe, Illinois, 1957.RENNER, K., The İnstitutions ofPrivate Law and thetr Social 

Functions, Londra, 1949.RICARDO, D., Principles of Political Economy and Taxation,

Cambridge, İngütere, 1951.RITTERBUSH, P.„ Overtures to Biology, New Haven, 1964.ROBERTS, M. "On Time," Quarterly journal ofEconomics, 1973.RYLE, G., The Concept ofMind, Londra, 1949.ŞALTER, W. E. G„ Productivity and Technical Change,

Cambridge., İngiltere, 1960.SCHEFFLER, I., The Anatomy oflnquiry, New York, 1963.SCHILLER, F., On the Aesthetic Educaiton of Man, çv. E. M. Wil-

kinson ve L. A. Wüloughy, Oxford 1967.

SCHUMACHER, K„ Small is Beautiful, Londra, 1974.

399

SCITOVSKY, T., TheJoyless Economy, Nex York, 1976.SHAW, W., "Productive Forces and Relations of Production,"

Londra Üniversitesi, doktora tezi, Ekim 1975.SKLAR, M.J.,"On the Proletarian Revolution and the End

Political-Economic Society," Radical America, Mayıs/Haziran 1969.

SMITH, A., The V/ealth ofNations, New York 1937.STRETTON, H., Capitalism Socialism and Environment,

Cambridge, İngiltere, 1976.SWEEZ, P. M., The Theory ofCapitalist Development, New York 

1965.TAYLOR, C., The Explanation ofBehaviour, Londra, 1964.

"The Explanaüon Purposive Behavioıır," Borger veCioffı (eds) içinde.

 Hegel, Cambridge, İngiltere , 1975.THERBORN, G., Science, Class, and Society, Londra, 1976.THOMPSON, E. P. "The Peculiarities of the Engüsh," Milliband

• ve Savdle (eds) içinde.'Time Work Discipline and Industrial Capitaüsm " Flinn ve

7/28/2019 gerald a. cohen - karl marxın tarih teorisi - toplumsal dönüşüm yay

http://slidepdf.com/reader/full/gerald-a-cohen-karl-marxin-tarih-teorisi-toplumsal-doenuesuem-yay 201/201

'Time, Work-Discipline and Industrial Capitaüsm," Flinn veSmout (eds) içinde,

The Making of English Working Class, Harmondsworth, 1968.TÖNNİES, F., Communtiy and Society, çv. C.P. Loomis,

New York, 1963.

VENABLE, V., Human Nature.The Marxian Vıew, New York,1945.WARD, B. ve DUBOS, R„ Only One Earth, Londra, 1972.WEBER, M., The Theory of Economic and Social Organization,

New York, 1947.General Economic History, New York, 1961.The City, New York, 1966.

WHITE, JR. L., Medieval Technology and Social Change, Oxford,1962.

VVILLIAMS, R., "Base and Superstrucmre in Marxist CulturalTheory," New Lef t Review, Kasım/Aralık 1973.

WRIGHT, L„ "Functions," Pilosophical Review, 1973.

400