5
T.C. SİNOP ÜNİVERSİTESİ GERZE MESLEK YÜKSEKOKULU GAZETESİ GENÇDURUS YÜKSEKOKULUMUZDA AFET BİLİNCİ KONULU SERTİFİKA EĞİTİMİ DÜZENLENDİ SİNOP NEDEN MUTLU? Sinop Üniversitesi Öğrencileri Şehitlerini Unutmadı SİNOPSPOR’DA HEDEF 3.LİG BİLİMSEL VE AHLAKİ DEĞERLERLE DONANMIŞ YETİŞTİRMEK İSTİYORUZ ÖRNEK ÖĞRENCİ Yüksekokulumuz Hoca Ahmet Yesevi Konferans Salonunda gerçekleşen eğitimde, Sinop Valiliği İl Afet ve Acil Durum Müdür- lüğünde görev yapan En- düstri Yüksek Mühendisi Özge ÖZBEK; afet bilinci, afetlere hazırlık aşamasın- da yapılacaklar, yapısal ol- mayan risklerle bu risklerin yaşadığımız ve çalıştığımız mekanlarda azaltılması ko- nularında bilgiler verdi. SAYI : 1 T.C. SİNOP ÜNİVERSİTESİ GERZE MESLEK YÜKSEKOKULU 16 KASIM 2015 PAZARTESİ Yüksekokulumuzu ziyaret eden Üniversi- temiz Rektörü Prof. Dr. Nihat DALGIN’a, Gerze Meslek Yüksekokulu Müdürü Yrd. Doç. Dr. Mustafa ÖZTOPRAK, Müdür Yardımcıları Funda İNCE ve Mehmet KESKİN ile akademik ve idari perso- nelimiz eşlik etti. Gerze Meslek Yükse- kokulu Müdürü Yrd. Doç. Dr. Mustafa ÖZTOPRAK’tan yürütülen çalışmalar hak- kında bilgi alan Rektörümüz, yeni ve mo- dern binası ile yüksekokulun ilçeye değer kattığını ifade etti. Yüksekokulda incelemelerde bulunan Rektör Prof. Dr. DALGIN, gazetemiz mu- habirlerinden Tuğçe Nur SEMİZ’in sorula- rını yanıtladı. Röportaj aracılığıyla kendisi- ni daha yakından tanıdığımız Rektör Prof. Dr. DALGIN, üniversite ile ilgili devam eden projeler ve ileriye dönük çalışmalar Sinop’un futbolda- ki baş temsilcilerin- den, 1970 yılında kurulan ve bugün hala varlığını koru- yan Sinopspor’u geçmişi ve bugü- nüyle daha yakın- dan tanımak ve mevcut durumunu sizlere aktarabil- mek maksadıyla Sinopspor Kulüp Başkanı Ayhan ÖZ- HAN ile bir röportaj gerçekleştirdik. Sinop Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nihat DALGIN, Gerze Meslek Yükse- kokuluna düzenlediği ziyaret kapsamında gazetemizin konuğu oldu. Prof. Dr. Nihat DALGIN, üniversiteye dair ile ilgili çalışmalar hakkında bilgi verdi. BAŞLARKEN hakkında da önemli bilgiler verdi. Üni- versitemizin öğrencilerimize sağlamış olduğu imkânların, öğrencilerimiz ta- rafından iyi değerlendirilmesi gerektiğini belirten Rektör Prof. Dr. DALGIN, ara eleman yetiştirme anlamında yükseko- kullarımıza büyük sorumluluk düştüğü- nü ve burada donanımlı bir eğitim alan öğrencilerin, alanlarındaki boşluğu en iyi şekilde dolduracağına inandığını belirt- ti. Rektör Prof. Dr. Rektör Prof. Dr. DALGIN ile 8 yıllık bir geçmişi olan Sinop Üniver- sitesinin gösterdiği hızlı gelişim, yeni kampüs çalışmaları, açılan yeni prog- ramlar, uluslararası ilişkiler ve akademik çalışmalar hakkında gerçekleştirdiğimiz samimi röportajı sizlere aktarıyoruz. Günlük hayatımızda, başlayan ve biten olayların döngüsü yaşanmaktadır. Bi- tenler yeni başlangıçları, başlangıçlar da bitişleri içinde barındıran olaylardır. Bir işe başlamak; dirilmenin, inşa etme- nin ve harekete geçmenin yansımasıdır. Dolayısıyla, bitişin muhakkak olduğu bir dünyada başlamaların anlamı ve fevka- lade önem arz etmekte ve heyecan ver- mektedir. Türkiye İstatistik Kurumunun yaptığı Yaşam Memnuniyeti Araştırması- na göre Sinoplular’ın yüzde 77,7’si ‘mutluyum’ cevabını vermiş. Biz de araştırma sonucunun peşine düştük ve Sinoplu’nun gerçekten mutlu olup ol- madığını, eğer öyle ise de mutluluğun sırrını araştırdık. Hakkari’nin Yüksekova Bölgesinde 4 Kasım günü terör örgütü ile girdiği çatışmada şehit düşen Sinoplu Piya- de Uzman Çavuş Sadık Aparangil ve Cumhuriyet tarihinden bugüne şehit düşen askerlerimiz, Sinop Üniversitesi Gerze Meslek Yüksekokulunca hazır- lanan 4 saatlik özel radyo programı ile anıldı. SAYFA : 3 SAYFA : 2 SAYFA : 8 SAYFA : 3 SAYFA : 6 SAYFA : 3

Gazete 16112015 v01

Embed Size (px)

DESCRIPTION

 

Citation preview

Page 1: Gazete 16112015 v01

T.C. SİNOP ÜNİVERSİTESİ GERZE MESLEK YÜKSEKOKULU GAZETESİ

GENÇDURUS

YÜKSEKOKULUMUZDA AFET BİLİNCİ KONULUSERTİFİKA EĞİTİMİ DÜZENLENDİ

SİNOP NEDEN MUTLU?

Sinop Üniversitesi Öğrencileri Şehitlerini Unutmadı

SİNOPSPOR’DAHEDEF 3.LİG

BİLİMSEL VE AHLAKİ DEĞERLERLE DONANMIŞ

YETİŞTİRMEK İSTİYORUZ ÖRNEK ÖĞRENCİ

Yüksekokulumuz Hoca Ahmet Yesevi Konferans Salonunda gerçekleşen eğitimde, Sinop Valiliği İl Afet ve Acil Durum Müdür-lüğünde görev yapan En-düstri Yüksek Mühendisi Özge ÖZBEK; afet bilinci, afetlere hazırlık aşamasın-da yapılacaklar, yapısal ol-mayan risklerle bu risklerin yaşadığımız ve çalıştığımız mekanlarda azaltılması ko-nularında bilgiler verdi.

SAYI : 1T.C. SİNOP ÜNİVERSİTESİ GERZE MESLEK YÜKSEKOKULU

16 KASIM 2015 PAZARTESİ

Yüksekokulumuzu ziyaret eden Üniversi-temiz Rektörü Prof. Dr. Nihat DALGIN’a, Gerze Meslek Yüksekokulu Müdürü Yrd. Doç. Dr. Mustafa ÖZTOPRAK, Müdür Yardımcıları Funda İNCE ve Mehmet KESKİN ile akademik ve idari perso-nelimiz eşlik etti. Gerze Meslek Yükse-kokulu Müdürü Yrd. Doç. Dr. Mustafa ÖZTOPRAK’tan yürütülen çalışmalar hak-kında bilgi alan Rektörümüz, yeni ve mo-dern binası ile yüksekokulun ilçeye değer kattığını ifade etti. Yüksekokulda incelemelerde bulunan Rektör Prof. Dr. DALGIN, gazetemiz mu-habirlerinden Tuğçe Nur SEMİZ’in sorula-rını yanıtladı. Röportaj aracılığıyla kendisi-ni daha yakından tanıdığımız Rektör Prof. Dr. DALGIN, üniversite ile ilgili devam eden projeler ve ileriye dönük çalışmalar

Sinop’un futbolda-ki baş temsilcilerin-den, 1970 yılında kurulan ve bugün hala varlığını koru-yan Sinopspor’u geçmişi ve bugü-nüyle daha yakın-dan tanımak ve mevcut durumunu sizlere aktarabil-mek maksadıyla Sinopspor Kulüp Başkanı Ayhan ÖZ-HAN ile bir röportaj gerçekleştirdik.

Sinop Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nihat DALGIN, Gerze Meslek Yükse-kokuluna düzenlediği ziyaret kapsamında gazetemizin konuğu oldu. Prof. Dr. Nihat DALGIN, üniversiteye dair ile ilgili çalışmalar hakkında bilgi verdi.

BAŞLARKEN

hakkında da önemli bilgiler verdi. Üni-versitemizin öğrencilerimize sağlamış olduğu imkânların, öğrencilerimiz ta-rafından iyi değerlendirilmesi gerektiğini belirten Rektör Prof. Dr. DALGIN, ara eleman yetiştirme anlamında yükseko-kullarımıza büyük sorumluluk düştüğü-nü ve burada donanımlı bir eğitim alan öğrencilerin, alanlarındaki boşluğu en iyi şekilde dolduracağına inandığını belirt-ti.Rektör Prof. Dr. Rektör Prof. Dr. DALGIN ile 8 yıllık bir geçmişi olan Sinop Üniver-sitesinin gösterdiği hızlı gelişim, yeni kampüs çalışmaları, açılan yeni prog-ramlar, uluslararası ilişkiler ve akademik çalışmalar hakkında gerçekleştirdiğimiz samimi röportajı sizlere aktarıyoruz.

Günlük hayatımızda, başlayan ve biten olayların döngüsü yaşanmaktadır. Bi-tenler yeni başlangıçları, başlangıçlar da bitişleri içinde barındıran olaylardır. Bir işe başlamak; dirilmenin, inşa etme-nin ve harekete geçmenin yansımasıdır.Dolayısıyla, bitişin muhakkak olduğu bir dünyada başlamaların anlamı ve fevka-lade önem arz etmekte ve heyecan ver-mektedir.

Türkiye İstatistik Kurumunun yaptığı Yaşam Memnuniyeti Araştırması-na göre Sinoplular’ın yüzde 77,7’si ‘mutluyum’ cevabını vermiş. Biz de araştırma sonucunun peşine düştük ve Sinoplu’nun gerçekten mutlu olup ol-madığını, eğer öyle ise de mutluluğun sırrını araştırdık.

Hakkari’nin Yüksekova Bölgesinde 4 Kasım günü terör örgütü ile girdiği çatışmada şehit düşen Sinoplu Piya-de Uzman Çavuş Sadık Aparangil ve Cumhuriyet tarihinden bugüne şehit düşen askerlerimiz, Sinop Üniversitesi Gerze Meslek Yüksekokulunca hazır-lanan 4 saatlik özel radyo programı ile anıldı. SAYFA : 3SAYFA : 2

SAYFA : 8SAYFA : 3

SAYFA : 6

SAYFA : 3

Page 2: Gazete 16112015 v01

2 3T.C. SİNOP ÜNİVERSİTESİ GERZE MESLEK YÜKSEKOKULU GAZETESİ T.C. SİNOP ÜNİVERSİTESİ GERZE MESLEK YÜKSEKOKULU GAZETESİ

16 KASIM 2015 PAZARTESİ 16 KASIM 2015 PAZARTESİ

REKTÖRÜMÜZ PROF.DR. NİHAT DALGIN: “4 YIL İÇERİSİNDE KAPASİTEMİZİ 12 BİN ÖĞRENCİYE ÇIKARMAYI PLANLIYORUZ”

Yüksekokulumuzu ziyaret eden Üniversi-temiz Rektörü Prof. Dr. Nihat DALGIN’a, Gerze Meslek Yüksekokulu Müdürü Yrd. Doç. Dr. Mustafa ÖZTOPRAK, Müdür Yardımcıları Funda İNCE ve Mehmet KESKİN ile akademik ve idari personeli-miz eşlik etti. Gerze Meslek Yüksekokulu Müdürü Yrd. Doç. Dr. Mustafa ÖZTOP-RAK’tan yürütülen çalışmalar hakkında bilgi alan Rektörümüz, yeni ve modern binası ile yüksekokulun ilçeye değer kat-tığını ifade etti. Yüksekokulda incelemelerde bulunan Rektör Prof. Dr. DALGIN, gazetemiz mu-habirlerinden Tuğçe Nur Semiz’in sorula-rını yanıtladı. Röportaj aracılığıyla kendisi-ni daha yakından tanıdığımız Rektör Prof. Dr. DALGIN, üniversite ile ilgili devam eden projeler ve ileriye dönük çalışmalar hakkında da önemli bilgiler verdi.Üniversitemizin öğrencilerimize sağlamış olduğu imkânların, öğrencilerimiz tarafın-dan iyi değerlendirilmesi gerektiğini belir-ten Rektör Prof. Dr. DALGIN, ara eleman yetiştirme anlamında yüksekokullarımıza büyük sorumluluk düştüğünü ve burada donanımlı bir eğitim alan öğrencilerin, alanlarındaki boşluğu en iyi şekilde dol-duracağına inandığını belirtti.Rektör Prof. Dr. Rektör Prof. Dr. DALGIN ile 8 yıllık bir geçmişi olan Sinop Üniversi-tesinin gösterdiği hızlı gelişim, yeni kam-püs çalışmaları, açılan yeni programlar, uluslararası ilişkiler ve akademik çalışma-lar hakkında gerçekleştirdiğimiz samimi röportajı sizlere aktarıyoruz.

Sinop Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nihat DALGIN kimdir? Kısaca sizi tanıyabilir miyiz?Samsun Ladik doğumluyum. Orta ve lise tahsilimi Samsun’da yaptım. Üniversite tahsilimi de Samsun 19 Mayıs Üniversi-tesi İlahiyat Fakültesinde tamamladım. Yüksek lisansımı Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünde, doktoramı ise yine Samsun 19 Mayıs Üniversitesin-de gerçekleştirdim. Doktora döneminde Rize’de İlahiyat Fakültesi’nin kuruluşun-da görev aldım, akabinde Trabzon İlahi-yat Meslek Yüksekokulunun kuruluşunda bulundum ve müdürlük yaptım. Dolayı-sıyla 1993-1997 arası KTÜ’DE çalıştım. 1997’de tekrar Samsun’a döndüm ve bu-rada göreve başladım. Devamında 2009 yılında Dekan Yardımcısı oldum. 3 yıl De-

Sinop Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nihat DALGIN, Gerze Meslek Yüksekokuluna düzenlediği ziyaret kapsamın-da gazetemizin konuğu oldu. Prof. Dr. Nihat DALGIN, üniversiteye dair ile ilgili çalışmalar hakkında bilgi verdi.

Sinop Valiliği İl Afet ve Acil Durum Müdürlüğü tarafından

Yüksekokulumuzda “Afet Bilinci” konulu sertifika eğitimi düzenlendi.

Tuğçenur SEMİZ- Radyo ve Tv Programcılığı

Ertan ÖZKÜK- Radyo ve Tv Programcılığı

Ömer ÇAKICI Radyo ve Tv Programcılığı

kan yardımcılığının ardından 2012’de de Sinop Üniversitesi İlahiyat Fakültesinin Kurucu Dekanı olarak görevlendirildim. 2 yıl burada dekanlık yaptıktan sonra 3 ay kadar öncesinde Sinop Üniversitesine Rektör olarak atandım ve şu an Rektörlük görevime devam ediyorum.

Genç bir üniversiteyi devraldınız. Önü-müzdeki 4 yıllık yönetim süreciniz için Sinop Üniversitesine dair projeleriniz nelerdir?Dediğiniz gibi genç bir üniversite. Bizim tabirimizle güçlülüğünü yeni ispat eden, 8 yıllık geçmişi olan bir üniversite. Üni-versiteler 25 yılda tam bir üniversite olur denir. 4 yıl içerisinde hem öğrenci sayısını arttırmayı hem kaliteden ödün vermemeyi hem yerel hem yöresel olarak yöreye kat-ma değer üretmeyi bir bütün olarak dü-şünüyorum. Ekibimizle beraber bu ama-cı hedefliyor ve bu doğrultuda planlama yapıyoruz. Şu an da 7000-8000 kadar öğrencimiz var. Bu 4 yıl içerisinde 12 bin öğrenciye ulaşmayı planlıyoruz. Mevcut 8 fakültemizin ikisi öğrenci almadı. Bu sü-reçte henüz öğrenci almayan Spor Bilim-leri ve Güzel Sanatlar Fakültelerine de öğ-renci almayı hedefliyoruz. Biri merkezde olmak üzere, Gerze, Boyabat ve Ayancık ilçelerimizde Meslek Yüksekokullarımız bulunuyor. Merkezde fakültelerimiz ağır-lığı oluşturuyor. İlçelerimizde ise yükse-kokullarımızın hem kalitesini yükseltmek hem öğrenci sayısını artırmak hem de gerekirse yeni bölümler açmayı planlıyo-ruz. 4 yıl sonrasını hayal ettiğimde; fakül-telerde yeni bölümler açılmış, yeteri kadar öğrencisi olan ve her fakültesinde bir ya da birkaç bölüm ve programın Türkiye genelinde söz sahibi olduğu bir üniversite görüyorum.Sinop Üniversitesini eğitim anlayışı ve sunduğu olanaklar noktasında diğer üniversitelerden farklı kılan yanı nedir? Üniversitenizde eğitim gören öğrencilere aşılamak istediğiniz değerler nelerdir? Sorunun son kısmından başlarsak; genç-liğimizin milli ve manevi değerlerini bilerek yetişmeleri gerekir. Bunun için elimizden geleni yaptık, yapıyoruz ve yapacağız. Zaten tahsilli insan, kültürlü insan demek-tir. Önce kendine, sonra çevresine yararlı olan insan demektir. Dolayısıyla kültürü-nüz, tahsiliniz arttıkça insani değerlerini-zin de artması gerekir. Erdemli bir duruş sergilemek lazım. Bunları öğrencilerimize

aşılamaya çalışıyoruz. Bu amaçla gençle-rimize elimizden gelen tüm imkanları su-nacağız. Bunun yanında bilimsel anlamda donanımın da eksik olmaması gerekir. Ben her zaman söylerim; bilim adamı iki kanatlıdır. Yani hem bilimsel donanımı ol-malı hem ahlaki donanımı. Ahlaki donanı-mı çok iyi, fakat bilimsel donanımı eksikse o bilim adamı değildir. Bilimsel donanım iyi, fakat ahlaki donanım eksikse insani erdemlerden yoksunsun demektir. Dola-yısıyla her iki taraftan da gerekli deneyimi sarf etmemiz gerektiğini düşünüyorum. Bu anlamda gençliğimizi yetiştirmeyi dü-şünüyoruz. Bir şehri besleyen, geliştiren en temel değerlerden biridir üniversite. Bu doğ-rultuda şehirle üniversite arasındaki ilişki ne boyutta? Bu ilişkiyi geliştirmek için neler yapılmalıdır?Evet, doğru ifade ettiniz, şehirle bütünleş-mek önemli. Tabi ilçelerimizde yükseko-kullarımız şehrin ortasında bulundukları için fiziksel anlamda şehirle bütünleşmiş şekilde ama bunun yanında bir takım etkinlik programlarıyla da şehirle bütün-leşmeleri, şehrin ihtiyaçlarına cevap ver-meleri, şehrin sorunlarıyla ilgilenmeleri önemli. Aslında Sinop merkez ve ilçeleriy-le bütünleşmiş bir üniversiteyiz diyeme-yiz. Bazı eksikliklerimiz var. Bu anlamda Sinop merkezinde özellikle şehirle fizik-sel anlamda bütünleşmeyi düşünüyoruz. Yani şehrin içerisinde birkaç tane merkez kurmayı planlıyoruz. Orada halkımıza hi-taben çeşitli etkinlikler düzenleyerek hal-kımızla bütünleşmeyi hedefliyoruz ve bu-nun yanında üniversite olarak bölgemizin sorunlarıyla ilgili araştırmalar yaptırmayı ve araştırmalarımızda bölgemizi ön plana çekmeyi istiyoruz. Bu anlamda merkeziy-le ilçeleriyle halkıyla bütünleşmiş bir üni-versite olmayı hedefliyoruz.

Bir Meslek Yüksekokulu öğrencisi ola-rak Meslek Yüksekokullarına dair ön-celikli hedeflerinizi öğrenebilir miyim? Doğrusu gerek Meslek Yüksekokulları-mız için gerekse Fakültelerimiz için Rek-törlük olarak üzerimize düşen her ne ise yapacağımızdan emin olabilirsiniz. Ye-ter ki sonuca ulaşan, devlete ve millete faydalı olacak projeler ortaya koyun. Biz imkanlarımız ölçüsünde her zaman yanı-nızda oluruz. Yüksekokul öğrencilerimiz tabi daha çok ara eleman ihtiyacını kar-şılıyorlar. Yani onların daha çok pratiğe, uygulamaya ihtiyaçları var. Bu anlamda yüksekokullarımızın uygulama safhasında ihtiyaç duyduklarını almaya ve sunmaya hazırız. Uygulama gerektiren bir alanda eğitim görüyorsa uygulamayı okul bitince yaparsın demek doğru bir yaklaşım değil. Tam tersi öğrenci ihtiyacı olan uygulama-nın %70-80’ini okulda yapmalı, her türlü eksiğini, hatasını görmeli, karşı karşıya kalabileceği sorunları tespit edebilmelidir. Bu anlamda biz üniversite olarak ihtiyaç-lara anında cevap vermeye hazırız.

Son olarak Sinop Üniversitesi öğrenci-lerine ne söylemek istersiniz?Kendinizi donanımlı hale getirin. Üniver-sitenin size sunduğu, sunacağı imkanları ayağınızla tepmeyin, yani onları fırsat bi-lin. Vaktinizi çok iyi değerlendirin, çünkü ileride hayata atılınca burada geçireceği-niz zamanı geri döndüremezsiniz. Vakit nakittir, hatta nakitten de ötedir. Nakit bazen ödünç ya da borç alınır ama va-kit alınamaz. Bu nedenle vakit fukarası olmasın arkadaşlar. Vakitlerini iyi değer-lendirsinler. Ben üniversiteyi okurken aynı zamanda çalıştığım için ikiye bölünüyor-dum, şimdi düşünüyorum şu aklım olsa sadece okurdum ve daha dolu dolu vak-timi geçirirdim. Diğer taraftan hocaların-dan istifade etmeye çalışsınlar, yani siyasi görüşü ne olursa olsun ayırt etmeksizin hocalarının peşinde olsunlar. Çünkü her hocadan çok farklı doneler yakalayacak-lardır, bu gözle baksınlar. Ders, derste öğrenilir, üniversite de durum budur, yani ders kitaptan zor anlaşılır. Onun için ders-leri kaçırmasınlar. Devamsızlık haktır ama mümkün mertebe çok olağan sorunlarda kullanılabilecek bir haktır. Fakat öğrenci-lerimiz genellikle “benim devamsızlık hak-kım var, sonuna kadar kullanırım” man-tığı güdüyorlar. Bunun doğru bir tutum olmadığını hatırlatmak isterim, yani yarın bugünler aranacaktır. Dolayısıyla hem bi-limsel hem de ahlaki olarak donanımlı ye-tişmek adına tam alandır, tam zamandır, mekandır diye düşünüyorum üniversite tahsili için. Kısaca; okusunlar, okusunlar, okusunlar.

Günlük hayatımızda, başlayan ve biten olayların döngüsü yaşanmaktadır. Biten-ler yeni başlangıçları, başlangıçlar da bi-tişleri içinde barındıran vakıalardır. Bir işe başlamak; dirilmenin, inşa etmenin ve ha-rekete geçmenin yansımasıdır. Dolayısıy-la, bitişin muhakkak olduğu bir dünyada başlamaların anlamı fevkalade önem arz etmekte ve heyecan vermektedir. Üniversitemiz açısından 22 Temmuz 2015, Gerze Meslek Yüksekokulu için ise 17 Ağustos 2015 yeniden inşa süre-cinin başladığı tarihleri ifade etmektedir. 1000 civarında öğrenci, 34 öğretim ele-manı, idari ve hizmetli kadrosuyla büyük bir aileyi içinde barındıran Gerze Meslek Yüksekokulumuzun istenilen noktada ye-rini alması için gecemizi gündüzümüze katarak çalışmaya devam ediyoruz. Söz konusu çalışmalarımızı ise özellikle öğ-rencilerimizin arzu edilen seviyede eğitim almaları noktasında yoğunlaştırmış bu-lunmaktayız. Üniversite demek, sadece öğrenci-hoca ilişkisi demek değildir. Bunlara ilaveten, sosyalleşmelerin yaşandığı, farklı alanlar-da temayüz eden şahısların birikiminden faydalanıldığı ve araştırmaların yapıldı-ğı mekânlardır. Bu çerçevede bizler de, öğrencilerimizin bilgi ve birikimine katkı sağlaması açısından her iki haftaya bir ol-mak üzere çeşitli faaliyetler ve program-lar yapmaya çalışmaktayız. Şu ana kadar gerçekleştirdiğimiz 3 program, yüksek katılımlı, öğrenciler açısından ise fevkala-de bilgilendirici geçmiştir. Üniversitemizin radyo ve televizyon üni-teleri yüksekokulumuzda bulunmaktadır. Radyo-Tv ve Basım-Yayın programları öğrencilerimizin uygulama alanı olması açısından radyo ve televizyonumuzu 24 saat yayına çıkarmaya çalışıyoruz. Bu hafta itibariyle radyomuz, yakın bir zaman da ise televizyonumuz 7/24 yayına başla-yacaktır. Burada hem öğrencilerimiz ken-dilerini geliştirecekler, hem de üniversite-mizin söz konusu alanda ismini duyurmuş olacaklardır. Ülkemizde basın-yayın etkin bir güç olma bakımından fevkalade önemli bir yere sa-hiptir. Yaklaşık 4 milyon civarında bir tiraj-la toplumumuzun önemli bir kısmı haber-lere gazeteler vasıtasıyla ulaşmaktadır. Bu çerçevede, Basım–Yayın programını içinde barındıran bir kurum olarak haftalık bir gazete çıkarmanın yerinde bir faaliyet olacağını düşündük. Bu vesileyle gazete-mizin ilk sayısını dikkatlerinize sunmayı istedik. Bu haftadan itibaren haftalık ola-rak gazetemizi yayımlamaya çalışacağız. İnternet medyası karşısında özel haberle-riyle temayüz eden gazetecilik anlayışıyla bizler de özel haberlerle okuyucularımı-zın dikkatlerini çekmeyi hedeflemekteyiz. Hayırlı olmasını diliyorum. Faaliyetin yeni başlaması hasebiyle, Peygamberimizin “Besmeleyle başlamayan her iş bereket-sizdir” sözü fehvasınca “Haydi Bismillah” diyerek yola koyuluyoruz. Rabbimin yar-dımı, dostlarımızın duasıyla bu işin altın-dan alnımızın akıyla kalkacağız inşallah.

Hakkari’nin Yüksekova Bölgesinde 4 Ka-sım günü terör örgütü ile girdiği çatışma-da şehit düşen Sinoplu Piyade Uzman Çavuş Sadık Aparangil ve Cumhuriyet ta-rihinden bugüne şehit düşen askerlerimiz, Sinop Üniversitesi Gerze Meslek Yükse-kokulunca hazırlanan 4 saatlik özel radyo programı ile anıldı. Sinop Üniversitesi Gerze Meslek Yüksekokulu Radyo Stüdyosunda ger-çekleştirilen canlı yayının sunuculuğunu Radyo ve Televizyon Programcılığı Bölü-mü Öğrencisi Ömer ÇAKICI yaptı. Prog-ram Gerze Anadolu İmam Hatip Lisesi öğrencilerinden Abdullah COŞKUN’un şehitler için okuduğu Kur’an-ı Kerim tila-veti ile başlarken, programda ÇAKICI’nın ilk konuğu Şehit Yakınları ve Gaziler Öğ-renci Kulübü Akademik Danışmanı Okut-man Sabri BOZTEPE oldu. Boztepe prog-ramda, kulüp faaliyetleri ve şehitlerimizin anılması ile alakalı yürüttükleri çalışmalar-dan bahsederken, Cumhuriyet tarihinden bugüne şehit düşen Sinoplu askerlerin listesini dinleyicilerle paylaştı. Ardından programa konuk olan Gerze İmam Hatip Lisesi Müdürü Zeki SAĞIR ise, şehitlik makamını ve İslam’da şehit-liğin yerini anlattı. Allah yolunda canını feda eden bir Müslüman’ın şehit olarak anıldığını ifade eden SAĞIR: “Ahrette en büyük rütbenin peygamberlikten son-ra şehitlik olduğu belirtilmiştir. Bunun içindir ki, şehitlerin bütün günah ve ku-surları Allah tarafından affedilmektedir. Müslümanları, düşmanlarına üstün kılan en mühim esaslardan biri “Ölürsem şehi-dim, kalırsam gazi!..” inancıdır. Bu durum, ayette “iki güzelden biridir” şeklinde ifade edilmiştir. “ şeklinde konuştu.Programda daha sonra söz alan Gerze Meslek Yüksekokulu Müdürü Yrd. Doç. Dr. Mustafa ÖZTOPRAK ise şehitlik ma-kamının son yıllarda bir algı kayması ya-şadığını belirtti.

Sinop Üniversitesi Öğrencileri Şehitlerini Unutmadı

YÜKSEKOKULUMUZDA “AFET BİLİNCİ” KONULU SERTİFİKA

EĞİTİMİ DÜZENLENDİ

Herkesin şehit sayılamayacağını dile geti-ren ÖZTOPRAK: “Şehit olmak veya şehit-lik sevabına kavuşabilmek için Müslüman olmak şarttır. Ne yaparsa yapsın, nerede, nasıl ölürse ölsün veya öldürülsün Müs-lüman olmayan şehit olmaz.” ifadelerine yer verdi.Programa konuk olarak katılan Sinop Müftüsü Mustafa ERKAN ise, şehit dü-

şen Sinoplu Piyade Uzman Çavuş Sadık APARANGİL’in cenaze törenini anlatarak duygularını dile getirirken, şehitliğin ve toplumda şehitlik algısının yanı sıra İslam tarihinde şehitliği de ele aldı. Müftü ER-KAN: “Şehitler ölü değildirler. Bu müjde bizlere Kur’an-ı Kerim’in müjdesidir. Al-lah yolunda öldürülenlere ölüler demeyin. Doğrusu onlar diridirler. Fakat siz farkına varmazsınız. Allah için cihat edenler ve bu

Yüksekokulumuz Hoca Ahmet Yesevi Konferans Salonunda gerçekleşen eği-timde, Sinop Valiliği İl Afet ve Acil Durum Müdürlüğünde görev yapan Endüstri Yük-sek Mühendisi Özge ÖZBEK; afet bilinci, afetlere hazırlık aşamasında yapılacak-lar, yapısal olmayan risklerle bu risklerin yaşadığımız ve çalıştığımız mekanlarda azaltılması konularında bilgiler verdi.Akademik personelimiz ile çok sayıda öğ-rencimizin katıldığı programda Eğitimci Özge ÖZBEK, afet öncesi alınması gere-ken tedbirler, afet sırasında hangi doğru davranış modellerinin uygulanacağı ve afet sonrasında ilk anda neler yapılması gerektiği hakkında katılımcılara bilgiler vererek hayatımız boyunca karşılaşabi-leceğimiz afetlere karşı her zaman hazır bireyler olmamız gerektiği konusunda uyarılarda bulundu.

Yaser TOPRAK Radyo ve Tv Programcılığı

Yrd. Doç. Dr. Mustafa ÖZTOPRAKGerze MYO Müdürü

yolda öldürülenler şehit olarak anılabi-linir. Bu kişiler insanlar nezdinde şehit olarak bilinirler, şehitlik muamelesi gö-rürler, yani yıkanmazlar, kanlı elbiseleri ile defnedilirler.” dedi.Programda, Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürü Melih KELEŞ ise şehit yakınları ve gaziler için devletin sağlamış olduğu imkanlardan bahsetti. Şehit yakınları-nı topluma yeniden sağlıklı bir şekilde kazandırmak adına yoğun bir çalışma yürüttüklerini dile getiren KELEŞ, görev-lerinin şehit yakınları ve gazilere yönelik sosyal hizmet faaliyetlerini yürütmek ve koordine etmek olduğunu belirtirken, bunun yanında şehit yakınları ve gazile-rin hakları ile onlara yönelik yardım, hiz-met ve muafiyetlere ilişkin ulusal politika ve stratejilerin belirlenmesine yönelik çalışmaları koordine etmek, uygulama anlamında projeler geliştirmek olduğunu da dile getirdi. Radyo Programı Gerze İlçe Vaizi Hasan ÇAKIROĞLU’nun duası ile sona erer-ken, yayın 12.00 -16.00 saatleri arası www.uni57.com.tr adresinden canlı ola-rak yayınlandı.

BAŞLARKEN

Page 3: Gazete 16112015 v01

4 5T.C. SİNOP ÜNİVERSİTESİ GERZE MESLEK YÜKSEKOKULU GAZETESİ T.C. SİNOP ÜNİVERSİTESİ GERZE MESLEK YÜKSEKOKULU GAZETESİ

16 KASIM 2015 PAZARTESİ 16 KASIM 2015 PAZARTESİ

BAŞARILI TARİHÇİ ALKAN’IN ANLATIMIYLA “BİLİNMEYEN YÖNLERİ İLE CUMHURİYETİN İLANI”

MUTLU YAŞAMANIN 9 KÜÇÜK SIRRI

İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mehmet ALKAN, yüksekokulumuzda “Bilinmeyen Yönleri ile Cumhuriyet’in İlanı Konulu” bir konferans verdi.

Yaşam çizgisine mutluluk eklemek isteyen insanların arasına bilim adamları da katıldı. Yapılan araştırmaların ışığında, mutluluğu elde etmenin dokuz küçük sırrı belirlendi.

Tarih alanındaki başarılı çalışmalarıyla ta-nınan ve son dönemde de iki ulusal kanal-da tarih programı yapan Doç. Dr. Mehmet ALKAN, Cumhuriyet kurulmadan hemen önceki dönemi ve Cumhuriyet’in nasıl ilan edildiğine dair süreci konuklara aktardı. Açılış konuşmasını yapan Yüksekokul Mü-dürü Yrd. Doç. Dr. Mustafa ÖZTOPRAK, imkânlar dâhilinde her ay en az iki bilgilen-dirici seminer ve konferans ile öğrencileri

BÜYÜK DÜŞÜN, BÜYÜK YAŞA!Dünya hızla dönmeye devam ederken in-sanlar da hayatı anlama yolculuğuna de-vam ediyorlar. Belirlenen hedefler, ha-yaller ve beraberinde yaşanan sorunlar bu yolculuğun birer parçası durumundalar. Sahip olduğumuz karakterimizin yaşam-sal standartlarımıza ne denli bir katkısının olduğu su götürmez bir gerçek. Fakat dü-şünce tarzımızın bu duruma etken oluş-turduğunu da unutmamalıyız.Burada sormamız gereken kritik soru şu: “Neyi düşünüyoruz? Nasıl düşünüyoruz?”Başarının yolları üzerine yazılan kitaplar düşünmenin öneminden söz eder. Neyin ne kadar olduğu ise insanın kendisine kalmış bir durumdur. Siz küçük bir ka-sabada şirin bir ev hayal edebilirsiniz ya da biraz abartıp (gerçekçi abartma) lüks bir villada olduğunuzu düşünebilirsiniz. Ancak atladığınız ayrıntıların kararlarınız-la doğru orantılı bir etkisinin olduğunu da belirtmemiz gerekir sanırım. Mental açıdan fark yaratma güdüsü sadece bü-yük düşünmekle gerçekleşir. Seviyenizi arttırmanıza yardımcı olur ve hayatınızda olumlu gelişmelerin yaşanmasını sağlar. Elbette büyük fikirler, maddi imkanların zorlanmasını da gündeme getirir, fakat vizyon kelimesinin altının en iyi şekilde doldurulmasına ön ayaktır (Buradan pa-rası olmayanın vizyonu da yoktur gibi saçma sapan bir şey anlaşılmasın). Sa-deleştirilmiş bir zihnin bu tarz tavırlar için-de olmasını beklemeniz hata olacağı gibi gelecek adına da kaybedilmiş bir savaş olarak nitelendirilebilir. Her zaman söyle-diğim ve benimsediğim çok güzel bir söz geldi bunları yazarken aklıma. “Küçük yol yoktur, küçük aktör vardır.” İşte sizin de atmanız gereken daha doğrusu atıp da duvarı parçalamanız gereken adım tam olarak bu. Kesinlikle ve kesinlikle sınırla-rınızı zorlamalı, bulunduğunuz noktayla yetinmemelisiniz.Bahsettiklerimiz dışında bir diğer önem arz eden unsur tabiki de hayal gücü. Sı-nırlarınızı zorlamanızın cesaret anahtarıdır kendisi. Siz onu ne kadar kullanırsanız o kadar parlar, aksi halini ise siz tahmin edin artık. Fikirlerinizin ne kadar uçuk olduğunun bir önemi yok, uzanabildiği-niz yıldıza ulaşmaya çalışın. Bununla ilgii söylenen en güzel söz kanımca William Russell’dan gelmiştir: “Büyük işler, büyük hayaller kurma özelliği olan insanlarca başarılmıştır.”Hayalleriniz, sizin yürek gücünüzü göste-rir. Bir insanın yüreğinin gücünü anlamak için sadece yaptıklarına değil, yapmayı is-tediklerine de bakmak gerekir. “Hayaller bizim kim olduğumuzun aynasıdır.” der Barbara Sher. Esaret altındaki insan öz-gürlüğü hayal etmeli ki yüreğinde şahlanış gülleri açsın. Aç insan ekmeği olmayan değil, ekmeğin hayalini kuramayan insan-dır aslında. Bunu birçok durum için ge-nelleyebiliriz. Yazıyı sonlandırmaya yakın bazı hatırlatmalarda da bulunmak sanırım konuyu özetlemek açısından çok güzel bir yöntem olabilir diye düşünüyorum. İlk olarak elinize bir kağıt alın ve oraya bü-yük küçük ne kadar hedefiniz varsa not alın. İkincisi, hedeflerinizi olabildiğince ama abartmadan uçuklaştırın, yani ha-yal gücünüzü kullanın. Bunları söylerken beyninizden gerçeklik kelimesini silmeyin tabi. Size sunulan değerlerin yine sizin ve sevdiklerinizin olacağını hatırlayarak dü-şünce gücünüzü geliştirmeye odaklanın. Siz kendiniz olun, büyük düşünün ve be-raberinde büyük yaşayın.

Alican Alvin ÇelikRadyo ve Tv Programcılığı

HAYATI TAHRİBATIN TELAFİSİ YOKBir yerde bir söz görmüştüm “Dünya gü-zel yerde insanlar var.” diyordu. Fazla kı-rıcı ama gerçek tam olarak bu. Hiç dün-yanın biz insanlar olmadan daha güzel bir yer olacağını düşündüğünüz olmuyor mu? Ne kazandırdık ki dünyaya bu zama-na kadar? Tüm güzellikleri yok etmekten başka ne yaptık? Hepimiz suçluyuz.Sigarasını umarsızca etrafa fırlatanlar, ye-diği çikolatanın ambalajını çöp kutusuna taşıyamayacak kadar ağır bulanla, yanına yaklaşan bir köpeğe bu dünya sadece bi-zimmiş gibi tekme atanlar, kimyasal atıkları cinayet işlercesine çevreye gelişi-güzel bırakanlar.Kabul edelim ki biz bu dünyada yaşa-maya mecburuz. Arkamızdan başka bir nesil gelmeye devam ediyor. Peki hiç mi umurumuzda değil bir sonraki nesil? Bize bırakıldığı gibi mi bırakmalıyız onlara bu emaneti?Bencil olmak bu kadar tatlı gelemez, gel-memeli.Evet dünya güzel, daha da güzel olabilir ama biz o güzellikleri yok etmezsek.

Çağdaş KUMLUBasım-Yayın Teknolojileri Programı

Ertan ÖZKÜKRadyo ve Tv Programcılığı

Belirlenen mutluluk sırlarını biz de sizin için derledik. 1.Kendinizi Sevin: Mutluluğa doğru gi-den yolda en büyük engel, kişinin kendi dış görünüşünden memnun olmaması olarak belirtiliyor. Kişinin kendi dış görü-nüşüyle barışık olması, mutluluğa giden en kolay yollardan biri. Eğer mutlu olmak istiyorsanız, kendinize küsmeyi bırakıp, hemen kendinize sarılın.2.Parayı Değersizleştirin: Mutluluğa doğru atılan ikinci önemli adım, parayı de-ğersizleştirmek. Paranın gerekli ihtiyaçla-rın sağlanması için var olduğunu, mutlu olmak için paranın bir etkisi olmadığını belirten bilim adamları, maddiyata fazla değer vermemeyi mutluluğun küçük sır-larının önemli bir adımı olarak gösteriyor. Para mutluluğu satın alamaz, ama parayı bir kenara bıraktığınızda siz, mutluluğun kapısını aralayabilirsiniz.3. Küçük Hedefler Belirleyin: Kişi kendi-ne ulaşamayacağı hedefler belirlediğinde ve devamında bu hedeflere ulaşamadı-ğında, mutsuzluğun çanları çalıyor. Araş-tırmacı Dr. Alex Michalos: “Kendine daha ulaşabilir hedefler belirleyen insanlar, daha mutlu oluyor.” diyor. Bunun doğrul-tusunda, eğer mutluluğun daimi bir üyesi olmak istiyorsanız, size gülümseyen he-deflere yönelmelisiniz.4.Zekânızı Karşılaştırmayın: Zekâ da

Akreple DansBugün, vampirlerin bayram günüydü, bir kurtuluş günüydü. Çünkü bugün, lanetin son düğümünün çözülme günüydü. Vam-pir Kralı’nın sağ kolu olan Kel Norris ha-beri alır almaz Kralı’na koştu. Saatler öğ-leden sonra iki civarıydı. Yer altı sarayının loş koridorunda arkasındaki kara peleri-nini uçuşturarak topallayan yürüyüşüyle Norris, Kral’ın bulunduğu ana salona giriş yapar yapmaz dilinden dökmek istediği kelimeleri hiç beklemeden sundu.

“Efendimiz! Beklediğimiz çocuk doğu yor! Sonunda kurtuluş gününüz geldi!’’ Konuşurken çiçek bozuğu yüzündeki sol-gun ifade son derece neşeli, koyu kahve yuvarlak gözleri parlak ve dudakları ger-gindi. Yamuk dişleri bile ayrı ayrı gülüm-süyordu sanki. Genç Kral’ın karşısında kambur haliyle olabildiğince dik durmaya çalışıyordu. Uzun bir aradan sonra yer altı Krallığı’na yayılan bu neşe Kral’ın yüzünü de aydın-latmıştı, elindeki kan kadehi ile yavaşça bir dönüş yaparken yeşil gözlerindeki ifade tam anlamıyla coşkuyu belirtiyordu. Buğulu sesi salona yayıldığında Norris daha da çok gülümsedi, çünkü Kral da gülümsemeye başlamıştı.

“Bebeği canlı istiyorum Norris, onu bana getir.” Duvarlarda parlayan şamdandaki mumların alevleri ikisinin de gözlerinde çılgın bir ışıkla oynaşıyor,sonunda zafe-rin tadını ufaktan almaya başlayışlarının haberini veriyordu. Norris eğilip bükü-lerek reveranslar yapıp çıkışa döndü.Yalpalayarak koşan halinde bile neşe ve sabırsızlık vardı. Geçtiği duvarlara bir hareketlilik katıyor, dar koridorlardan ge-çerken mumların alevlerini titreştirerek ar-kasında dans eden gölgeler bırakıyordu. Sonunda vampirler sonsuz yaşamlarına kavuşabileceklerdi. Vampir Kral’ı Joceline bu günü bayram ilan etmeyi düşünüyor-du. Vampirlerin bayramı olarak kesinlikle tarihe geçmeliydi. Lanetin son zincirini taşıyan bebek, ilk aldığı nefesin ardından kalbine saplanan hançerle ölecek ve vampirlere sonsuz ya-şamı bahşedecekti.

Bölüm IHimluna kasabasında dokuz ay önce ne-redeyse tüm halkın unutamayacağı bir olay olmuştu. Ilık bir ekim ayıydı. Öğlen vakti, çocuklar öğrenim yerinden çıkar çıkmaz sokaklara oyun oynamak için da-ğılırlardı.Yine o öğle saatlerinden biriydi. Çocuklar kasaba meydanında saklambaç oynuyor-lardı. Hepsi neredeyse aynı yaştaydılar; sekiz, dokuz...Bryce her zamanki saklandığı yere, bah-çesinde çok güzel gülleri olan küçük evin duvarına yaslanarak güllerin arasına çök-tü.Hiçbir arkadaşı buraya gelip bakmaya cesaret edemiyordu. Bu evde yaşayan kadından korktuklarını belirtip oradan he-men uzaklaşıyorlardı. Bryce anlamıyordu. Kadının korkunç bir tarafı yoktu aslında. Sadece biraz ürkünç bakışları vardı o kadar. Bu Bryce’i korkutmaya yetmezdi. Evet, Bryce bir kız olabilirdi. Kızlar doğal olarak daha korkak olurlardı, ama Bryce diğer kızlar gibi değildi. Tıpkı büyükanne-sinin dediği gibi kalbi iyi ve fazlasıyla da cesaretliydi. ARKASI HAFTAYA…

Müzeyyen YalçınRadyo ve Tv Programcılığı

ÖLMEÖlme,sen ölmeden önce karanlığın düşer yatağıma.Sus ve beni dinle!Aç ellerini yalvar tanrıya,Yalvar ki tekrar seveyim seni.Açtığın ellerinin içindeki bir fidan olayımGözünden aksın yaşlar Yeter ki ben açayım avuçlarında.

Sevdan kör bir kurşuna saplanmış şekil-de,İçimde cız eden kurşun gözlerin kör hal-de,Ölme ÖlmeSen ölmeSen ölürsen ben kendimi nasıl diriltece-ğim.Ruhunun geride bırakmış olduğu bedenindeki idam masasında mı yoksa?

Mehmet BAŞRadyo ve Tv Programcılığı

tarih kadar sosyal ve ilmi konularda da bilgilendirmeyi amaçladıklarını belirtti.Yüksekokul Müdürümüz Yrd. Doç. Dr. Mustafa ÖZTOPRAK’ın açılış konuşma-larının ardından, İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mehmet ALKAN, katılan öğren-cilere Cumhuriyet’in ilanının öncesinde ve ilan sürecinde meydana gelen dikkat çekici konuları aktardı.

KÖŞE YAZISI KÖŞE YAZISI HİKAYE

ŞİİR

Mustafa Kemal Atatürk’ün Cumhuriyet’i siyasi bir yöntemle kurduğunu belirten ALKAN, Cumhuriyet’in ilanının çok kısa bir sürede gerçekleşmesine rağmen, ya-pılan devrimlerin geniş bir zamana yayıl-dığını ifade etti.Doç. Dr. ALKAN, Mustafa Kemal Atatürk ve İsmet İnönü’nün mücadele sürecini başlattıktan sonra gerçekleştirmiş olduk-ları özel toplantıları ve kurulma aşamasına kadarki sosyal tutumlarını da katılan ko-nuklara anlattı.Mustafa Kemal Atatürk’ün Cumhuriyet’i bir gecede ilan ettiği iddialarının doğru

olduğunu kaydeden ALKAN, Mustafa Ke-mal Atatürk’ün bu bağlamda devrimci bir kişiliğe sahip olduğunu ve kuracağı rejimi çok önceden aklında tasarladığını da ka-tılımcılarla paylaştı.Doç. Dr. Mehmet ALKAN konuşmasının sonunda katılımcılardan gelen soruları yanıtlayarak konuya açıklık getirdi.Konferansın ardından Doç. Dr. Mehmet ALKAN’a teşekkür plaketini Sinop Üniver-sitesi Fen Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Kamil DEMİRCİ takdim etti.

tıpkı para gibi mutluluğun üzerinde etki-li olmayan faktörlerden biri. Mutlu olmak için, zekânızı başka insanlarınkiyle kıyas-lamayı bırakın. Sizi mutlu edecek olan zekânız değil, hayata bakış açınızdır. 5.Güçlü Olun: Yaşadığınız olaylara bakış açınız, mutluluğunuzu etkiliyor. Kötü bir olay sonrasında, gücünü yitiren kişilerin mutsuzlukla bir anlaşma yapması olası. Eğer mutluluk elde edebilmeniz için orada duruyorsa, olaylara bakış açınızı değişti-rin. 6.Yalnızlığı Tercih Etmeyin: Bu konuda yapılan incelemelere göre, çiftlerin yalnız-lardan daha mutlu olduğu tespit edildi. Yalnızlık, kişinin kendi düşüncelerini ka-ramsarlık yönünde değiştirmesini sağla-yan bir tetikleyici. Etrafınızda değer verdi-ğiniz insanların olması, sizi mutlu edecek öğelerden biri olarak kabul ediliyor.7.İnançlı Olun: Mutluluğun küçük sırların-dan biri de Tanrı’ya inanmak. Amerika’da Duke Üniversitesinde çalışmalarına de-vam eden Harold Koening: “Özellikle yo-ğun stres altındayken insanların kendile-rinden daha güçlü olan Tanrı’ya inanması onların kendilerini daha iyi hissetmelerini ve daha mutlu olmalarını sağlıyor.” diyor. Kişi kendini mutsuzluğa sürüklediğinde, dua etmesi mutsuzluğun önünde bir ba-riyer olarak beliriyor. 8. Başkalarını düşünün: Bilim adamla-

rının çalışmaları, başkalarını düşünen ve onlar için çabalayan insanların hayatla-rından daha büyük zevk aldığını ortaya koyuyor. Vanderbilt Üniversitesinde üç binden fazla kişi üzerinde yapılan araştır-maya göre, yardım kuruluşlarında çalışan insanlar çalışmayanlara göre daha mutlu. Kişinin kendi yaşamı haricinde, bir başka-sının yaşamını yaşanabilir kılması, mutlu-luğun sessiz sırlarından biri. Etrafınıza ba-kın, mutlu olabilmek için önce başkalarını mutlu etmeyi öğrenin.9. Yaşlanmaktan korkmayın: Mutlulu-ğun sizinle paylaştığı son sırrı ise, yılların getirdiği yaşlılık… Stanford Üniversitesin-de yapılan araştırmalar, insanların yaşları arttıkça zor durumlarla daha iyi savaşa-bildiğini ve bunun getirisiyle daha mut-lu olduklarını gösteriyor. Yaşlanmaktan korkmayın, sizi mutlu edebilecek küçük adımlardan biri de yılların kamçılamasıyla daha güçlü ve daha mutlu biri olabilece-ğinizi bilmek. Sanem OLGUNRadyo ve Tv Programcılığı

Yapım : 2015 TürkiyeTür : Komedi,MaceraYönetmen : Cem YılmazSenaryo : Cem Yılmaz Yapımcı : Cem YılmazOyuncular : Cem Yıl-maz, İrina İvkina, Zaf-er Algöz, Çetin Altay, Fevzi Gökçe

Yapım :2015AvustralyaTür : Korku-GerilimVizyonTarihi:13 Kasım 2015Yönetmen : Nick RobertsonOyuncular : Anna Lise Phillips , Jack Campbell , Charles Mayer , Kieran Thom-as McNamara , Hamish PhillipsSenaryo : Evan Randall GreenYapımcı : Elliott D. Yancey

Yapım : İngiltereTür : Aksiyon, Casusluk, Macera, SuçYönetmen : Sam MendesOyuncular : Daniel Craig , Ralph Fiennes , Monica Bellucci , Ben Whishaw , Chris-toph WaltzSenaryo : Ian Fleming , John Logan ,Bar-bara Broccoli , Michael G. WilsonYapımcı : Barbara Broccoli , Michael G. Wilson, Collum McDaugall

Konu : Gözlerden uzak bir çiftlikte ailesiyle bir-likte yaşayan bir çiftçi olan Adam Wilson, ağılın-daki küçükbaş hayvan-ların korkunç bir şekilde öldürülmeye başladığını farkeder.

Geçmişten gelen şifreli bir mesaj James Bond’u Mexico City’ye ve sonunda, kötü şöhretli bir suçlunun, yasaklı dulu, gü-zel Lucia Sciarra ile tanışacağı Roma’ya sürükler

ALİ BABA VE YEDİ CÜCELER THE PACK

SPECTRE

Ilgın UZUNOĞLU- Rabia DEMİRPOLATBasım ve Yayın Teknolojileri ProgramıVizyon : 13 Kasım 2015

Yorum : Cem Yılmaz’ın yazıp yöneterek başrolü oynadığı 4. film olma özelliğini taşıyan yapım absürd komedidir. Cem Yılmaz’ın önceki filmlerinde de yer alan isimlerin bazıları yeni filmde de yer mev-cut. Kadroya yeni isimlerin de katılmasıyla başarı yükseltilmeye çalışılmış.

VİZYONDAKİ FİLMLER

Page 4: Gazete 16112015 v01

6 7T.C. SİNOP ÜNİVERSİTESİ GERZE MESLEK YÜKSEKOKULU GAZETESİ T.C. SİNOP ÜNİVERSİTESİ GERZE MESLEK YÜKSEKOKULU GAZETESİ

16 KASIM 2015 PAZARTESİ 16 KASIM 2015 PAZARTESİ

GİZLİ CENNET “SİNOP’’

SİNOP NEDEN MUTLU?

Sinop... Huzuru birkaç günde bulabileceğiniz bir yer… İsminin sadece Cezaevi ile anıldığı kuzeyin gizlenmiş cenneti. Gerek doğası gerekse denizi birbirinden güzel ilçeleri…Her mevsimin güzelliğini, deniz ile doğanın birleştiğini ve ka-radeniz insanının bütün samimiyet ve sıcaklığını burada görebilirsiniz.

Gerze pazarındaki emektar kadınların farkı, yağmuru tatmak kadar kısa ve derin aslında. Şehrin kirli atmosferinden uzak yağmurla büyüttükleri ürünleri, bol şebeke suyu ile dezenfekte etmekse bizim ayıbımız!

Türkiye İstatistik Kurumunun yaptığı Yaşam Memnuni-yeti Araştırmasına göre Sinoplular’ın yüzde 77,7’si “mut-luyum” cevabını vermiş. Biz de araştırma sonucunun peşine düştük ve Sinoplu’nun gerçekten mutlu olup ol-madığını, eğer öyle ise de mutluluğunun sırrını araştırdık.

Ecemnur ERGİN-Ramazan GÜNEY- Mahmut OLGARRadyo ve Tv Programcılığı

Cihan ÇETİN - İskender YILDIZ - Radyo ve Tv Programcılığı

Kışları bazen şehrin sessizliğinden kor kabiliyor insan.Özellikle İstanbul gibi bü-yük bir şehirden gelmişseniz, trafik ve in-san fazlalığı hayatınızın bir parçası haline dönüşmüşse. Büyük şehirlerin ve büyük kalabalıkların içinde yalnız kalmışsanız Si-nop sizin için ideal bir yer. Karadenizin hırçın dalgaları rüzgara karışır ve siz sa-hilde yürüyüş yaparken yüzünüze vurur. İşte ben bu hissi bu şehirde öğrendim. Dalgalara karışan rüzgar yüzünüzü okşar-ken, muhteşem manzaraya dalıp nefesi-niz kesiliyor adeta. Günümüzde büyük şehirlerde yalnızlık bile özlenecek hale gelmişken, kalabalıklardan sıkıldığınız bir kış mevsiminde buraya mutlaka uğ-ramalısınız.Yaz aylarında ise durum bambaşka. Plajlar dopdolu görüyorsunuz. Gecenin geç saatlerine kadar sahilde gezip eğle-

Sinop harikulade doğal güzelliklere sahip, yeşil ve mavinin ahenkle dans ettiği bir şehir. Karakum, Akliman, İnceburun gibi şaheser değerinde doğal güzelliğe sahip. İnsanlığın buhran içinde olduğu, her an her şeyden şikayet ettiği bir dönemde ya-şıyoruz, ancak Sinop gibi bir şehirde yaşı-yorsak eğer, insanın içinin huzurla dolma-ması neredeyse imkansız. Temiz ve bol oksijenli havası ile tam bir huzur deposu.Sinop’un çevresindeki şehirlere oranla daha etkin bir sosyal hayatı var, insanla-rı çok aydın. Türkiye’de kadına gereken önem ve saygı gösterilmiyor ve maalesef ki kadına şiddetin arttığı bir ülkede yaşı-yoruz, ancak Sinop’ta dikkati çe-ken bir başka unsur ise burada kadınların günün her saati sosyal hayat içerişinde rahatlıkla var olabilmeleri. Modern ve bir-birlerine her yönüyle saygıyla yaklaşan in-sanlar yaşıyor bu şehirde.Tüm bunların yanı sıra bildiğimiz üzere Sinop bir mantı cenneti. Neredeyse adım başı bir mantıcı ile karşı karşıya kalıyoruz, hal böyle olunca da düzenli yürüyüş ka-çınılmaz hale geliyor. Genci, yaşlısı spor ayakkabısını ayağına takan herkes sahil-de yürümeye başlıyor. Spor ve doğanın içiçe olduğu bu şehirde işte mutluluk.Bu şehirde insanların stresle yüklenme-

nen gençleri, sahil boyu uzanan seyyar kafeleri, pamuk şeker, mısır, oyuncak satıcıları, dalgaların sesine katılan ço-cuk sesleri, muhteşem havası ve man-zarasıyla adeta şehir müthiş bir şekilde başkalaşıyor. Sinop’ta deniz mevsimi iki ay sürdüğünden birkaç günde bir yağan yağmurlarla sürekli nemli olan coğrafyada bu parıldayan güzel güneşi ve çarşaf gibi uzanan masmavi denizin güzelliğini gö-renler bu fırsatı hiç kaçırmıyorlar ve ken-dilerini denize bırakıyorlar.Sinop Türkiye’nin en kuzeyinde yer alı-yor. Bu yüzden bile başlı başına ilginç bir şehir. Tam karadan yarım adaya uzanan yolda, Tarihi Sinop Cezaevi’ne henüz gel-meden önce yolda yürürken sağınızda ve solunuzda boylu boyunca denizin uzan-dığını görüyorsunuz. Her iki tarafınızda da o müthiş masmavi suların olduğunu

bilmek, adeta denizin kucağındaymış gibi hissettiyor. Aynı hissi Sinop ince burunda da tadabilirsiniz. Hamsilos fiyordu var bir de. Sinop’ta görülmesi gereken yerlerin başında geliyor. Karanın içlerine kadar gi-ren deniz, adeta ufak bir göl olusturmuş burada. Denizle buluşan çam ağaçları ve doğal ortamıyla fotoğraf çekenlere hemen hemen her fırsatta keyifli görüntüler sunu-yor. Oldukça sessiz sakin ve gün boyu doğayla baş başa kalabileceğiniz bir yer.Sahilde bulunmakta olan Sinop kalesi çevresinde yer alan çay bahçeleri de , Si-nop sakinlerinin yaz akşamları buluştuğu yerlerin başında geliyor. Balıkçı limanı ise, daha çok sabahları hareketli oluyor. Bu-rada avdan dönen balıkçı teknelerini ağ-larını temizlerken izleyebilme şansınız var.Sinop halkı ise oldukça cana yakın. Şehir çok fazla turist çekmediğinden doğallığı-

nı ve benliğini kaybetmemiş. Doğallığını kaybetmeyen bu şehrin insanları da haliy-le doğal ve cana yakın oluyorlar. Bu güzel şehrin deniz kokan insanları özgürlükleri-ne de pek bir düşkün. Özellikle kadınlar-da görüyorum bunu. Gerçekleştirdiğimiz küçük çaplı muhabbetlerde bile kadın haklarına ve özgürlüklerine değinmeden geçmiyorlar.Tarihi Sinop Cezaevi, Balatlar kilisesi, Alaaddin Keykubat Camii, Sinop Arkeo-loji Müzesi’de Tarihe meraklı misafirlere ev sahipliği yapıyor bu mavi ve yeşilin bü-tünleştiği şehirde.. Bu izlenimlerimiz sa-dece Sinop’un genel görünümüydü. Öyle birkaç satır yazı ile anlatılmaz burası. Ge-lip görmeden bu mutluluğa ortak olmakta imkansız. Size bir tavsiye de bulunmak isterim; birkaç günlüğüne de olsun gelin SİNOP’a ve bu huzura sizde ortak olun.

Gerze’de hayat yaşanılasıdır. Çevre, yeşil ve mavi terimlerinin varlığı dışında, dü-şünmeye ve kendini dinlemeye bir hayli vakit bulabiliyor insan. Mesafelerin anla-mını yitirdiği yerde kendini terk edenler yine kendileriyle bu şirin kasabada bu-luşurlar. Gerze’ye yolunuz düşerse eğer sahilde şöyle bir tur atarsınız, sokaklarının sakinliği dinamizminizi arttırır. Birbirleri-ne selam veren insanlar görürsünüz ve geleneksel leşmiş bu kültürün sıcaklığını iliklerinize kadar hissedersiniz. Sosyal ya-şam yalnızca mahalle kültüründen ibaret değildir burada. Bir Cuma günü çarşıda

mesinin bir sebebi de trafiğin yoğun ol-maması. Hepimiz biliriz ki trafik denildiği anda sinirler tavan yapar, ancak Sinoplu böyle bir duruma maruz kalmıyor. Trafik lambası yok, korna ve havada uçuşan kü-für sesleri yok, çünkü trafik diye bir sorun yok. Sinop halkı neredeyse her yere yürü-yerek ulaşabiliyor.Sinop’ta nüfusun geneli emeklilerden olu-şuyor, burası yaşamak için ideal bir yer. Bu da Sinop’u sessiz, sakin ve huzurlu bir şehir kılıyor.Bu şehirde ev kiraları, yeme içme ve ya-şam oldukça uygun. İnsanlar arasında sı-nıf farkı neredeyse yok. Burada yaşayan insanların geneli ekonomik yönden çok da sıkıntı yaşamıyor. Sinop’ta yaşayan nüfusun geneli çok büyük ekonomik sı-kıntılara maruz kalmadığı için de stres faktörü daha da azalıyor.Sinop’a bir tablo olarak baktığımızda sa-hilde gün batımını izleyen çiftler, parklar-da ve kafelerde muhabbet eden gençler, iskelede balık tutanlar… Gökyüzünde uçuşan martılarla ve doğal güzellikleriyle bize görsel bir şölen sunan bu şehir orada yaşayanlara ve bizlere kucak dolusu mut-luluk vadediyor.

GERZE PAZARININ EMEKTAR KADINLARIgezinme fırsatı bulursanız eğer, bu sakin kentin yerini tatlı bir telaşa bıraktığı pazar yerine mutlaka uğramalısınız. Ellerinde poşetlerle pazar yerinden dö-nenler arasında tanıdık yüzler görecek-siniz zaten. Pazar yerine vardığınız an kendinizi bambaşka bir yaşamın içinde bulabilirsiniz. Pazar yerinin telaşlı işleyi-şi içinde avazı çıktığınca bağıran pazarcı esnafından çok dikkatinizi farklı bir nokta çekecektir. Pazarın girişinde sol kısmın-da sırasıyla dizilen kadınlar! Bağırmıyor-lar yada dikkat çekici derecede sıkı bir pazarlığa tutuşmuyorlar müşteriyle. Yan yana oturan yirmiye yakın kadın ve ön-

lerinde bulunan mütevazı tezgâhlarıyla lisanları bilinmez öylece bekliyorlar. Bu kadar utangaç, bu kadar sessiz pazar satıcısı mı olur? Ya da şöyle sorulmalı, “Kadından pazar satıcısı mı olur?” Ne var bunda diyenler olsa da, kendi şe-hirlerinde de aynı tabloyla büyüyen kişiye tuhaf gelmeyen bu durum, dikkat çekici bir unsur aslında. Gerze’ye yolu düşenle-rin ilk dikkatini çeken manzaralardan biri de hiç kuşkusuz pazar satıcısı emektar kadınları ve kahvehane kültürü olmalı. Farklı kültür tatlarının doyurucu etkisini bir kazanım olarak görmek, pazar kadınları-nın yanlarına gidip saatlerce dinlemeye itiyor insanı. Kim bilir ne hikâyeleri var ve kim bilir hangi istilanın savurucu etkisiyle kavrulmuşlar… Zaman ve yalnızlık kavramlarının tezahürü olarak, kader yaptırımının en yoğun şekil-de yansıdığı fotoğraflar bile başlı başına bir hikâye aslında. Fakat sessizliklerini, yorgunluklarını ve hikâyelerini tek kareye pay etmek saygısızlıktır. Matematik bil miyorlar belki ama matematiğin bilme-diği şeyler de var; helal iki liranın haram üç liradan değerli olması gibi. Çünkü ma-tematik bilmediği halde, bu hakikati bir an olsun aklından çıkarmıyor bu kadınlar. Caydırıcı bir yaptırımı olmamasına rağ-men, toplumsal bir bildiri kadar etkili bu söz. Fedakârlık kavramına tutunan bu kadın-ların, başka hayatlar için sarf ettikleri her çaba toprağa gömülecek kadar önemsiz olmamalı, Halime Abla için de öyle. Varı yoğu evladı olan bu kadın da her cuma köyünde yetiştirdiği organik sebzelerle pazar yolunu tutuyor. Altı yıl önce kan-serden kaybettiği eşi dört can emanet bırakmış ona. Eşinin yokluğunda iki kızı-nı evlendirmiş olmanın avuntusu ve lise talebesi olan son göz ağrısını da kurtar-

manın gayretiyle yaşıyor. Zamanın aslını ispatladığı kelimeler, yüzündeki çizgilerle bütünleşip verilen her cevaba delil niteliği taşıyor. Onun gibi nice isimsiz kahramana ev sahipliği yapıyor Gerze Cuma Pazarı.Hayallerini başka bahara saklayan bir diğer kahramansa Selma Teyze. Ger-ze Cuma pazarının en yaşlılarından biri olmasına rağmen gayretini de heybe-siyle birlikte taşıyor. Zor bela yürürken, gözlerindeki buğuya inat kararlı ve güçlü görünmesinin yanında, müşterilerine yö-nelik güler yüzlü hali günümüz esnafla-rının maddesel figürlerini unutturuyor in-sana. El emeği ve göz nurunun satıldığı bu reyonda herkesin birbirinden kıymetli hikâyeleri var. Kimi eşini yitirmiş olmanın sorumluluğunu, kimiyse askerde harçlık bekleyen oğlunun sancısını kuşanmış.Başları önde öylece nasiplerini bekleyen kadınların serüveni, kahvelerde dirsek çü-rüten ihtiyar dedelerle karşılaştırılınca tra-jikomik bir hal alabiliyor. Kaçamak adım-larla gözlemlenen kadınların suskunluğu, yaşlılığa direnmeyi haykırırcasına can bu-luyor. Sustukça var olmayı, sustukça yitir-miş oldukları ömürleri başkalarının ömür-lerine pay etmeyi öğütlüyorlar. Neden suskunlar? Pazar kadınları, her perşembe gecesi bü-yük bir titizlikle hazırladıkları mamullerle sabahın ilk ışıklarında yola düşüyorlar. Traktör sepetinin sarsıntılı seyahatiyle bir-likte kül rengi gökyüzünün eşliğinde ken-dilerini dinle meye vakit bulabiliyorlar mı bilinmez. Çaresizlik terimi bu kadınlara asla yakış-tırılamaz. Çarelerinin kutsallığı dünyanın varoluş sebebiyle paralel çünkü. Ayrıntılı gözlemlendiğinde sahip oldukları dirayete olan hayranlığınız artacaktır. İhmal edilen bir öyküye sahip oldukları için mi bu kadar suskunlar, yoksa biz mi ihmalkâr kaldığı-

mızın farkında değiliz? Tüm bu olasılıkla-rın gerçekle kesiştiği noktada merhamet ve sevgi devreye giriyor. Bu kavramlara sahip çıkmak topluma yapılan en güzel yatırımdır. Kavramlarını ve kültürlerini erozyona mahkûm eden bir toplum ne kadar var-dır diye sormalı insan. Pazar geleneğini bir işleyiş mekanizmasından ziyade, bir kültürel birliktelik olarak nitelendirmek bu noktada abartı olmaz. Her cuma sabahı birlikte gerçekleştirilen ortak bir kavganın beraberliği, bu kültürün en etkili amen-tüsüdür. Çağdaş kavramların işgal ettiği zihinlere bu hakikat anlatılabilseydi eğer, başkalarına çağdaş olmanın ne demek olduğu kavratılabilirdi.Ruhun yapısı kredi kartlarından oluşabi lir mi?Pazar kadınlarına sorarsanız, ruh merha-met demektir. Merhameti yaşatan ise hak ve hukuk kavramıdır. Yani hakkın olanı ye, hakkın olanı gör, hakkın olanı yaşa. Üşü-yen ellerini ovuştururken, kentin gereksiz telaşlarından uzak olmanın ve şehrin in-sanına yalnızca bir duvar portesi olarak

sunulmanın yılgınlığıydı bu. Yaşayış se-beplerindeki derin farklılığı sorgulamaya vakti yoktu pazar kadınının. Ev, evlat ve rızık kelimelerinde can bulan hayatından gayrısı gevezelikti. Hayalperest dünyanın, hayallerine gömdüğü kadın! Pazarda çalışan, didinen, üşüyen ve şük-reden kadın figürüne hiçbirimiz yabancı değiliz. Yanı başımızda yaşanan bir öykü bu. Hayatı hor görme çabasından uzak, hayattan bir parça sunulurcasına işitip itaat etmek. Modern hayatta birer gerek-sinimmiş gibi yansıtılan onca heve sin te-sirinde led ekranları dost edinmek. Gerze pazarındaki emektar kadınların farkı, yağ-muru tatmak kadar kısa ve derin aslında. Şehrin atmosferinde kirlenmeden ulaşan yağmurla büyüttükleri ürünleri, bol şe-beke suyu ile dezenfekte etmekse bizim ayıbımız!

Ömer ÇAKICIGerze Meslek Yüksek OkuluRadyo ve Tv Programcılığı

Page 5: Gazete 16112015 v01

8 T.C. SİNOP ÜNİVERSİTESİ GERZE MESLEK YÜKSEKOKULU GAZETESİ

16 KASIM 2015 PAZARTESİ

HEDEF 3. LİGSinop’un futboldaki baş temsilcilerinden, 1970 yılında kurulan ve bugün hala varlığını koruyan Sinopspor’u geçmişi ve bugünüyle daha yakından tanımak ve mevcut durumunu sizlere aktarabilmek maksadıyla Sinopspor Kulüp Başkanı Ayhan ÖZHAN ile bir röportaj gerçekleştirdik.

Gökhan KESKİNMustafa ÜSTÜNKAYARadyo ve Tv Programcılığı

Türk futboluna uzun yıllardır hizmet eden ve Sinop’un gençlerine sporu sevdiren Si-nopspor’a dair bakın Ayhan Başkan neler söyledi. Biraz kendinizden bahsedebilir misi-niz? Spor, okul, iş hayatınızdan...Sinop’ta doğdum ve okul yıllarımı da Si-nop’ta geçirdim. İlkokuldan itibaren fut-bol, basketbol gibi sporlarla ilgilendim ve hocalarımın yönlendirmesiyle basketbola ağırlık verdim. Sporcu, antrenör, teknik komiserlik, federasyon temsilciliği yaptık-tan sonra basketbol il temsilciliği yaptım. 2004 yılında Amatör Spor Kulüpleri Fe derasyonu (askf) başkanlığı yaptım. Bu yıl başında ise Sinopspor Başkanlığı görevini üslendim. Aynı zamanda Gençlik Hizmet-

leri Spor İl Müdürlüğünde Sporcu Kamp Eğitim Merkezinde Müdürlük yapıyorum. Bilgi birikim ve tecrübelerimle spora uzun yıllardır hizmet ediyorum.Sinopspor’un tarihinden bahsedebilir misiniz?Sinopspor 1970 yılında kurulmuş, Türk futboluna uzun yıllar hizmet etmiş ve daha uzun yıllar da hizmet edecek olan bir fut-bol kulübüdür. 1984 yılında profesyonel ligde mücadele eden Sinopspor tarihi iti-bari ile daha üst liglerde mücadele etmeyi hak eden bir kulüptür. 35 yıl önce bugün-kü hükümet konağı yerinde bulunan sta-dı şehrin dışına aldılar. Stadyumun şehir dışında olması dolayısıyla halkın ulaşımı-nın zor olması ve yeterli taraftar desteğini

alamaması Sinopspor’un daha başarılı olmasını engelleyen faktörler. Si nop’ta yetenekli futbolcular yetişmektedir, daha önce Fenerbahçe, Galatasaray gibi ta-kımlarda oynamış Sinoplu futbolcularımız vardır.Sinopspor’un kısa ve uzun vadedeki hedefleri nelerdir?Sinopspor, 14 ayrı branşta sporun içinde yer alıyor ve biz de Sinopspor’u sadece futbolda değil tüm spor branşlarıyla ba-şarılı kılmak istiyoruz. Bölgesel Amatör Liginde (BAL) mücadele eden futbol takı-mımızı ise dört yıl içerisinde profesyonel lige taşımayı amaçlamaktayız. Bunun için de öncelikle maddi anlamda hem yönetim olarak hem de belediyemizin bize tahsis ettiği otopark geliri aracılığıyla çalışmalar yapmaktayız. Bu çalışmalar neticesinde de Sinopspor’u maddi anlamda iyi duru-ma getirmek istiyoruz.Sinopspor şu an maddi açıdan ne du-rumda?Sinopspor’a, yönetim kurulumuzun ça-baları, belediyemizin tahsis ettiği oto-parklar ve İl Özel İdaresinin vermiş oldu-ğu Sinopspor Kafe ile gelir elde etmeye çalışıyoruz. Ayrıca, İstanbul’daki Sinoplu iş adamları ile birlikte Sinopspor gece-si tertip etmeyi düşünüyoruz Önümüz-deki yıllarda bu tür etkinlikleri artırarak Sinopspor’un sadece Sinop’ta ve çevre illerde değil tüm Türkiye’de adından söz ettirmeyi amaçlıyoruz.Sezona başlarken lig ve Türkiye Kupa-sındaki hedefleriniz nelerdi? Şu an lig-de istediğiniz konumda mısınız?Türkiye Kupasında ilk turu geçtik, ardın-dan Amasya Temsilcisiyle karşılaştığımız maçta yenilerek kupanın dışında kaldık ama bir tur daha atlayabilirdik, bu bize hem taraftar desteği hem de maddi an-lamda kazanç sağlayabilirdi, nitekim be-lirli bir miktar da sağladı. Ligde ise 4 maç

oynadık, 2 mağlubiyet, 1 galibiyet ve 1 beraberlik aldık. Sezona başlarken he-defimiz bu ligde tutunmaktı, futbolcuları-mızın ve teknik ekibimizin çabaları ligde diğer takımlardan bir eksiğimiz olmadığını gösterdi. Uzun soluklu lig maratonunda ilk devreye kadar takımımızın durumuna bakacağız ve ona göre de bir transfer po-litikası yürüteceğiz. Maddi anlamda diğer takımlara göre cüzi miktarlarla transfer yapıyoruz.Sezon başında yapılan transferler lig ve Türkiye Kupası hedefleri için yeterli miydi sizce?Göreve geldiğimizde zamanımız kısıtlıydı, lig ve kupa maçları başlamak üzereydi ve çok da sağlıklı bir transfer dönemi geçir-medik. Bu anlamda teknik direktörümü-zün önerdiği futbolcuları transfer ettik. Geçen seneki takımımızdan sadece iki futbolcumuz takımda kaldı. Öncelikli he-defimiz iskelet bir kadro oluşturup yerinde transferlerle gelecek yıl şampiyonluk pa-rolasıyla lige başlamak. Ayrıca diğer maç-ları takip etmesi için görevlendirdiğimiz bir transfer ekibimiz var. İyi futbolcuları bize bildirecekler, biz de sezon başlama-dan o futbolcularla anlaşma konusunda gerekli girişimleri yapmaya çalışacağız.Sinop halkının futbola ilgisi ne ölçüde, takımlarına maddi ve manevi olarak destek veriyorlar mı?Sinop halkının beklediğimizden daha fazla ilgi gösterdiğini gördük, halkın bu il-gisi de bizim için itici bir güç oldu adeta, hatta halkın ilgisi o kadar büyük ki stada sığamayanlar ve dışarda kalanlar oluyor. Bu da bize artı bir motivasyon kazandır-dı. Esnafımız da bu anlamda dükkanları-na Sinopspor bayrakları asarak, bizden forma temin ederek takımımıza destek oluyorlar. Halkımızın bu ilgisini, desteğini boşa çıkarmamak için antrenmanlarda ve maçlarda gerekli mücadeleyi gerek teknik ekibimiz gerekse futbolcularımız sahaya yansıtmak için gayret ediyorlar. Zaten biz de maçlar ve antrenmanlardan önce fut-bolcularımıza gerekli telkinlerde bulunu yoruz.Bildiğiniz üzere Türk futbolunun en büyük sorunu alt yapı eksikliği. Gerek tesis gerekse sporcu yetiştirme bakı-mından iyi bir noktada olduğumuz söy-lenemez. Sinopspor bu anlamda neler yapmakta ve ilerisi için ne gibi projeler geliştirmeyi amaçlamakta?Tesis anlamında yeterli değiliz, aynı za-manda sporcularımızı antrenmanlara top-lama konusunda çok zorlanıyoruz. Bunun sebebi, sahanın merkeze uzak olması ve eğitim sisteminin düzensizliği. Futbol-cularımız okuldan geç saatlerde çıkıyor, ardından dersle ilgili kursları başlıyor, dolayısıyla oyuncular antrenmanlara ge-lemiyorlar, direktörlerimiz bu durumdan oldukça dertli. Eğitim elbette önemlidir, ama spor eğitimi de çok önemlidir. Ge-rekli mercilerin bu konuda çare bulması gerekiyor. Bu gidişle ileriki yıllarda spor-cu bulmakta zorlanabiliriz. Orta vadedeki hedeflerimiz doğrultusunda belediyemiz ve sponsorlarımızla yer tespiti yapıp Si-nopspor Tesisi kurmayı planlıyoruz.