29
GATA Web Sayfası Sahibi ve Yazarın İzniyle Sunulmaktadır. Dünyada Anestezi 16. yüzyıldan bir hastane görüntüsü 15. yüzyılda amputasyon cerrahisi 18. yüzyılda amputasyon cerrahisi 17. yüzyılda mastektomi cerrahisi ANESTEZİYOLOJİ TARİHÇESİ Prof. Dr. M. Erdal GÜZELDEMİR GİRİŞ Anestezi, kutsal kitaplara göre uygulamasının ilk kez Tanrı tarafından, kaburgasından kadını yaratırken, Adem'i uyutması ile gerçekleştirilen bir uygulama olarak tanımlanabilir. Böylesine önemli bir özelliği, tabiidir ki insanların daha sonra tecrübeleri ile vardıkları kanıda görmek olasıdır: “Sedare dolorem opus divinum est” (9) . Anestezi kelimesi eski Yunan'dan gelmektedir. “Aesthesia” “duyu”, “An” ise olumsuzluk eki olan “siz”dir. Bu şekilde “Anesthesia” duyusuzluk, baska bir yorumla; ağrısızlık yada ağrı duyusunun kaldırılması olarak özelleştirilebilir. Plato (M.Ö. 428-348), Timeos adlı eserinde, duygusallık eksikliği, yokluğu anlamında kullanırken, Dioscorides (M.S. I.Y.Y.) hacı otu(mandragora)nun özelliklerini tanımlarken, anestezi sözcüğünden farmakolojik bir tanımlama olarak yararlanmıştır (8) . Eski Yunan'dan yakın çağa kadar degişik konumlarda kullanılmış olan “Anestezi” kelimesi 1721 basımlı Bailey's “English Dictionary”de “duygu noksanlığı” olarak tanımlanmıştır. Modern anlamda ilk anestezi uygulamalarının başladığı 1840 lı yıllarda eteri başarı ile kullanan Morton'a; Harvard Üniversitesi Anatomi ve Fizyoloji hocası ünlü Amerikalı klinikçi Oliver Wendall Holmes (1809-1894 ) (6) ‘un 21 Kasim 1846 de yazdığı mektupta; ağrısız operasyon olanağı sağlayan duyusuzluğun oluşturulmasına, “anestezi” tanımlanmasının uygun olacağını önermesi ile, Modern Tıptaki yerini almıştır (8) . Anestezide kullanılan maddenin tanımlanmasında da “anestetik” kelimesi önerilmiştir. Anestezinin uygulanmaya başlanması ile “Anestezi” kelimesi tıp camiasında benimsenmiş olmasına karşılık benzeri anlamlarda; 1. Narkozis 2. Stupefaction-sersemlik, 3. Duymamazlik, 4. Sopor, 5. Uyutucu, 6. Etherizasyon, 7. Hebetation, 8. Zihin körlüğü, 9. Anodyne process, 10. Agrı giderici yöntem, 11. Letheonizasyon, 12. Apathisation-duygusuzlaşma, gibi benzer anlamda kelimeler de kullanılmıştır. Bu kelimelerden biri vardır ki günümüzde de az da olsa kullanılmaktadır, ki bu kelime Latince “Narcosis” kelimesinden kaynaklanan “Narkoz” terimidir. Eskiden patolojik durumlarda ya da kullanılan ilaçlara

GATA Web Sayfası Sahibi ve Yazarın İzniyle …web.deu.edu.tr/anestezi/images/dosya-yukle/dunyada...Antisepsi ile ilgili çalışmaları nedeni ile bu devrimde büyük katkısı

Embed Size (px)

Citation preview

GATA Web Sayfası Sahibi ve Yazarın İzniyle Sunulmaktadır.

Dünyada Anestezi

16. yüzyıldan bir hastane görüntüsü

15. yüzyılda amputasyon cerrahisi

18. yüzyılda amputasyon cerrahisi

17. yüzyılda mastektomi cerrahisi

ANESTEZİYOLOJİ TARİHÇESİ

Prof. Dr. M. Erdal GÜZELDEMİR

GİRİŞ

Anestezi, kutsal kitaplara göre uygulamasının ilk kez Tanrı tarafından, kaburgasından kadını yaratırken, Adem'i uyutması ile gerçekleştirilen bir uygulama olarak tanımlanabilir. Böylesine önemli bir özelliği, tabiidir ki insanların daha sonra tecrübeleri ile vardıkları kanıda görmek olasıdır: “Sedare dolorem opus divinum est” (9) .

Anestezi kelimesi eski Yunan'dan gelmektedir. “Aesthesia” “duyu”, “An” ise olumsuzluk eki olan “siz”dir. Bu şekilde “Anesthesia” duyusuzluk, baska bir yorumla; ağrısızlık yada ağrı duyusunun kaldırılması olarak özelleştirilebilir. Plato (M.Ö. 428-348), Timeos adlı eserinde, duygusallık eksikliği, yokluğu anlamında kullanırken, Dioscorides (M.S. I.Y.Y.) hacı otu(mandragora)nun özelliklerini tanımlarken, anestezi sözcüğünden farmakolojik bir tanımlama olarak yararlanmıştır (8) . Eski Yunan'dan yakın çağa kadar degişik konumlarda kullanılmış olan “Anestezi” kelimesi 1721 basımlı Bailey's “English Dictionary”de “duygu noksanlığı” olarak tanımlanmıştır. Modern anlamda ilk anestezi uygulamalarının başladığı 1840 lı yıllarda eteri başarı ile kullanan Morton'a; Harvard Üniversitesi Anatomi ve Fizyoloji hocası ünlü Amerikalı klinikçi Oliver Wendall Holmes (1809-1894 ) (6) ‘un 21 Kasim 1846 de yazdığı mektupta; ağrısız operasyon olanağı sağlayan duyusuzluğun oluşturulmasına, “anestezi” tanımlanmasının uygun olacağını önermesi ile, Modern Tıptaki yerini almıştır (8) . Anestezide kullanılan maddenin tanımlanmasında da “anestetik” kelimesi önerilmiştir.

Anestezinin uygulanmaya başlanması ile “Anestezi” kelimesi tıp camiasında benimsenmiş olmasına karşılık benzeri anlamlarda;

1. Narkozis 2. Stupefaction-sersemlik, 3. Duymamazlik, 4. Sopor, 5. Uyutucu, 6. Etherizasyon, 7. Hebetation, 8. Zihin körlüğü, 9. Anodyne process, 10. Agrı giderici yöntem, 11. Letheonizasyon, 12. Apathisation-duygusuzlaşma,

gibi benzer anlamda kelimeler de kullanılmıştır. Bu kelimelerden biri vardır ki günümüzde de az da olsa kullanılmaktadır, ki bu kelime Latince “Narcosis” kelimesinden kaynaklanan “Narkoz” terimidir. Eskiden patolojik durumlarda ya da kullanılan ilaçlara

19. yüzyılda mastektomi cerrahisi

William Thomas Green Morton 1846'da eter anestezisini uygulayarak, bu alanda bir çığır açmıştır.

Morton'un, 16 Ekim 1846 tarihinde, Gilbert Abott isimli hastaya uyguladığı eter anestezisi

William T.G. Morton eteri anestezik ajan olarak kullanmış ve eterin

bağlı olarak ortaya çıkan “stupor” durumunu tanımlamada kullanılıyordu. Günümüzde, hücrenin otomatik faaliyetinde narkotik ilaçlar tarafından oluşturulan reversible depresyon durumunu tanımlamada kullanılmaktadır. Bu durumda narkozun talamo-kortikal bir fenomen olup şuur kaybı ile birlikte ağrı duyusunun yokluğunu bildirmesine karşın, anestezi de ağrı duyusunun kaldırılması esas olmakta, lokal ve rejyonal anestezide olduğu gibi şuur kaybının gerekliliği bulunmamaktadır (8) .

Anestezi uygulamasını yapan kişiye Amerika'da 1899 da “Anaesthetizer” denirken 1920 yılında J. Hopkins Hospital'da “Anesthetist” adı verilmiştir. Bu tıp dalına “Anesteziyoloji” terimi kullanılmıştır. Anestezi terimi, İngilizce'de ”anesthesia” ya da “anesthesia”, Almanca'da “Anästhesie”, Fransızca'da ise “anaesthesia” olarak kullanılmaktadır. 20. yy' başında Türkiye'de anestezi anlamında “mübtel-i hiss”, “butlân-i hiss” gibi tamlamalar kullanılırken, Dr. Wieting anestezi ile ilgili şu şekilde bir sınıflama ve tamlamalar kullanmıştır:

Ibtal-î hissi mevzii (Lokal anestezi), Ibtal-î hissi dairevi ya da muhiti (Regional-Bölgesel

anestezi), Ibtal-î hissi nahiyevi (Gangliyoner ya da kök anestezisi), Ibtal-î hissi muhâi (Spinal anestezi), Dimagî ya da umumi ibtal-i hiss (Genel Anestezi ) (8) .

Ağrı, insanoğlunun kendini bildiğinden bu yana tanıdığı bir algılamadır. İnsanlığın uygar dünya anlayışını geliştirmesi sürecinde tıbbı kurumlaştırmasının temelinde bu deneyim bulunmaktadır. Günümüzde anestezi uygulamalarına ulaşan ağrıyla mücadele uğraşı, cerrahinin başlangıcı ile eş zamanlıdır. Hastaların operasyona izin verebilecek düzeyde, ağrı ve uyaranlara karşı yoğun bir duyarsızlık halinin oluşturulması; bilgi birikiminin yeterli düzeye ulaşması ve gelişen endüstrinin gereksinim duyulan kimyasalları üretebilme ve bu kimyasalların etkilerinden yararlanılabilmesi ancak 1846'dan sonra gerçekleşmiştir.

19. yüzyılın ortalarına kadar ikinci sınıf düzeyinde bulunan, hastaya yapılacak cerrahi girişimlerde kadavralarda yaptıklarıçalışmalarla tekniklerini ilerletmelerine karşın, canlıda uygulama olanaklarının sınırlılığı nedeni ile 1820 lerde en ileri noktaya ulaştığını kabul eden cerrahi; cerrah olmayan Wells, Morton ve Pasteur'ün ağrı ve infeksiyon ile mücadele de sağladıkları başarı ile, “Cerrahi Devrim” düzeyine ulaşan bir atılımı gerçekleştirmiştir. Antisepsi ile ilgili çalışmaları nedeni ile bu devrimde büyük katkısı olan Doğum hekimi Semmelweis'i de burada anmak gerekir. “Cerrahi Devrim”in 20. yüzyıla zirvede girmesini sağlayan, devrimin temelini olusturan üç “A” dan üçüncüsü antibiyotiklerdir ( A nestezi , A ntisepsi(Asepsi), A ntibiyotikler) (7) .

Cerrahi, günümüzde hastaya yararlı olmada vardığı düzeyi çok iyi değerlendirmektedir. Bunu anlayabilmek için 19. yüzyıl başlarındaki modern bir hastanenin fonksiyonel dizaynına bakmak yeterlidir:

Boston Massachusetts General Hospital, 1846 yılında yapılmıştır. Prof. John Collins Warren, ameliyathanesini iki nedenden ötürü, binanın en üst katına yerleştirmiştir;

1. Ameliyathanenin iyi aydınlanmasını sağlamak, 2. Operasyon sırasında hastaların canhiraş bağırışlarının

patentini alarak modern anestezinin başlangıcı olmuştur.

Morton, bir hastaya eter anestezisi verirken

Prof. John Collins Warren (1778-1856) Morton'un 16 Ekim 1946'da, eter anestezisi verdiği dil ca olgusunu opere ederek tarihe geçen cerrah.

etraftan duyulmasını önlemek.

Dr. Warren bu hastanede anatomi ve cerrahi profesörüdür. Londra'da ve Fransa'da önemli tıp adamlarının yanında yetişmiştir. Mesleğini yaparken “ Ağrı ve bistüri birbirinden ayrılmaz ” fikrini degişmez bir yargı olarak kabul etmek zorunda kalmıştır. Bu ön kabul ile o günün gerçeğini uygulamalarda örneklemek olasıdır;

Bir dil ca olgusu. Warren bir elinde pens, diğerinde bistüri; Hastanın dilini muayene ederken hasta farkına varmadan pens ile yakalar, dışarı çeker ve bir hamlede bistüri ile dili keser, atar. Ve sonra kızgın bir demirle, dilin geride kalan kısmını dağlar. Dr. Warren; bağırış, haykırma, çırpınmalara kılını kıpırdatmadan bakar. Görünüşe göre de rahatsız olmaz, işini tam yapabilmek için böyle olmak zorundadır, çünkü. Bu haliyle, o devrin mükemmel cerrah örneğini oluşturmaktadır (10) .

Ve bir diğer örnek Eteri ağrısız doğumda ilk kullanan, kloroformu klinik uygulamaya sokan, İngiliz Jinekolog Dr. James Young Simpson, ögrenciliğinde meme amputasyonu operasyonu izlerken fenalaşıp hekimlikten vazgeçmeyi düşünecek kadar, ağrı duyan hastaya karşı hassas bir insan.

Prof. Dr. Robert Liston; mütecaviz, kaba, kibirli ve güçlü görünümlü, University College'in tanınmış klinik cerrahi profesörü. 28 saniyede bacak amputasyonu yapan ve eter anestezisi altında Avrupa'da yapılan ilk ağrısız operasyonu uygulayan kişi.

Bu kişileri değerlendirirken, günümüz koşullarında anestezi yardımı ile operasyon yapan hekimlerle karşılaştırılması olası mı? Bu üç ünlü cerrah anestezi uygulamasını hastalarında ilk uygulatan hekimlerdir. Warren, ki duygusuz görünümü ile tanınır, ağrısız ilk operasyonun bitiminde gözyaşlarını tutamamıştır. Diğerleri de bu konuda ugraş vermiş, önemsemişlerdir.

Aslında, ağrı; o zamanın cerrahisini, işini çabuk bitirmeye ve duygusallığa kapılmamaya zorlamıştır ( 4,5) . Ancak 19. Yüzyılın ilk yarısında çalışmalarının çoğunu kadavralar üzerinde yapmak durumunda olup yaptıkları cerrahi girişimleri hastalarına aktarma, uygulama olanağı bulamayan; sınırlı klinik başarıyı ancak yüksek teknik beceri ve süratle sağlayabilmenin yol açtığı gerilimin, yukarda belirttiğimiz; katı, duyarsız, despot cerrah kimliğinin gelişmesinde rolü olduğunu da eklemek gerekmektedir (7) .

Modern anestezi 16 Ekim 1846 da ilk kez William Green MORTON'un Boston'da Massachusetts General Hospital ameliyathanesinde Gilbert Abbott adlı hastaya eter anestezisi uygulaması ile başlamıştır.

Ancak bu uygulamayı başarana kadar insanoğlu bir çok sıkıntıları yaşamak zorunda kalmıştır. Ağrısızlık sağlamak uğruna ilaç kullanmanın dışında yapılanları kısaca bir arada görmek, eskiyi anımsamak açısından önemlidir.

Anestezi sağlanması için sadece ilaçlardan yararlanılmış değildir. Oldukça değişik yöntemlerde kullanılmıştır. İlginç yöntemleri kısaca şu şekilde sıralayabiliriz (10) :

1. Asfiksi; Asur'luların, sünnet edilecek çocukların boyunlarını boğma derecesinde sıkmaları sonucunda

çocukta oluşan asfiksi nedeni ile meydana gelen bilinçsizlik ağrı algılanmasını engelliyordu ve sünnet rahatça uygulanabiliyordu. 17. yüzyıl sonlarında bu yöntemin İtalya'da uygulandığı görülüyor.

2. Serebral sarsıntı: Kafasına tas geçirilen hastanın bilinci kaybolana kadar kafasına vurma yöntemi.

3. Doku üzerine bası uygulanması: Mısırlılar doku üzerine uygulanan basıdan yararlanmışlardır. Operasyon uygulanacak olan bölgeye uzun süre baskı uygulamışlar, uyuşma sağlamışlardır.

4. Sinir üzerine soğuk uygulaması; Asur ve Romalıların ağrı azaltma yöntemlerindendir. 1700 li yıllarda yine gündeme gelmiş ve İtalya'da kullanılmıştır.Napolyon zamanında ordunun baş cerrahı Dominique Jean Larry, soğuk nedenli donuklu hastaların operasyonları sırasında ağrıyı çok az algıladıklarını görerek soğutma anestezisi fikrini ortaya attı.

5. Hızla kan kaybı oluşturarak bilinç kaybı sağlanması yöntemi hipoksik ve sorunlu denemelerin nedeni olmuştur.

6. Operasyondan önce sinirlerin üzerine bası yaparak bölgesel analjezi sağlama yöntemi 1784 te Moore tarafından ortaya atılmıştır. Boyun damarlarına bası yaparak bilinçsizlik sağlama fikri ise birçok ölüme neden olarak bırakılmak zorunda kalındı.

7. Hipnotizm; Trans hali oluşturulan hastalarda operasyona olanak sağlanıyordu.

Bugünün gelişmiş cerrahisi, bu konumunu hızla ilerleyen Anesteziyoloji bilimine borçludur.

Öğrenilmesi istenmeyenler arasında ilk sırada yer alacak olan tecrübe ağrıdır. Ancak insanoğlu yaşam mücadelesi içinde en yoğun savaşını ağrıyı yenmek için vermiştir. Uygulanacak operasyon öncesi ağrıyı engelleyebilmek ve yenebilmek için çok değişik yöntemler denenmiş, başarı sağlanamadığında ise operasyon kısa sürede sonuçlandırılmaya çalışılmıştır. 1840 lardan önce ağrıyı önlemek için kullanılan kimyasal, fiziksel ve psikolojik yöntemlerin yanında operasyonu hızla bitirecek bir cerrah ve hastanın hareketlerini önlemek için hastayı tutacak adale gücü fazla personel önemli unsurlardı.

PREHİSTORIK ÇAĞLARDA ANESTEZİ

Tarih öncesi insanı ağrı ve acısını dindirmede, deneyiminden yararlanarak soğuk suya ağrılı organını batırma ya da güneşte ısıtılmış taşı agrıyan yere bastırma gibi içgüdüsel davranışlar göstermekte ya da dinsel inanışlarla din adamlarından yardım almakta idi. Günümüzde, İran'ın Zagros dağlarında yaşayan Bahtiyari aşiretinde bazı kronik baş ağrılarının giderilmesinde halen kullanıldığı bildirilen trepanasyon işleminin tarihin çok eski dönemlerine kadar uzanan cerrahi bir girişim olduğu bilinmektedir. Eski dönemlerde bu işlemin yapılması sırasında anestezi uygulandığını belirten herhangi bir bulguya rastlanmamaktadır. Günümüzde bu işlemin yapıldığı yerlerde ise girişim öncesi hastaya nane esansı koklatıldığı bildirilmektedir (8) .

İLK ÇAĞ UYGARLIKLARINDA ANESTEZİ (8,9)

A. Mezopotamya'da anestezi;

M.Ö. 2250 yıllarına ait olan çamur tabletlerden diş ağrısı tedavisinde BANOTU ile hazırlanan ilaçtan yararlanıldığı anlaşılmaktadır. Lokal anestezinin ilki olarak kabul edilebilecek bu uygulamada kullanılan

Morton'un kullandığı eter inhaleri

Eter anestezisinde kullanılan ilk eter

banotunun hyoscyamin ve scopolamin bulunmakta olup bu alkoloidler antikolinerjik ve sedatif etkilidirler.

Mezapotamya kodeksinde ağrı giderici olarak ;

Mandragora,

Afyon,

Belladon(uyku verici olarak)

Hellebore(Çöpleme rizomu), başta olmak üzere yaklaşık 250 bitkisel ve 120 madensel, hayvansal drog yer almaktadır.

Bu bölgede yasamış olan Asur'luların cerrahi girişim sırasında hastanın karotid arterine basılması sonucu senkop gelişmesinden yararlandıkları görülmektedir (7,8) .

B. Eski Mısır'da anestezi:

Eski Mısır tıbbını öğrendiğimiz Cerrahi Papirüs'de, M.Ö. 2000 yıllarında Mısırlıların cerrahi girişimlerde hastalarında ağrı giderici olarak afyon ve ban otu kullandıkları bildirilmektedir. Ayrıca Mandragora(adam otu )nun da uyuşturucu etkisinin bilindiği anlaşılmaktadır.

Cerrahi girişimlerde soğuğun lokal etkisinden de yararlanmaktaydılar.

Dokular üzerine uzun süreli bası yaparak uyuşmadan yararlanmakta idiler (8) .

C. Eski Hint'te Anestezi:

M.Ö. VII. yy'a varan verilerden; Banotu, Hint Keneviri ve afyondan uyutucu ve duyusuzluk sağlayıcı olarak yararlanıldığı, şarap içirilerek de anestezi sağlanmaya çalışıldığı anlaşılmaktadır.

Bu anestezi sağlama yaklaşımının yanında cerrahında elinin hızlı olmasının çok önemli bir husus olduğu da belirtilmektedir (8) .

D. Eski Çin'de Anestezi:

M.Ö.3000 yılına uzanan yazılı bilgilere göre Çinliler anestezi, analjezi sağlamak amacı ile; Afyon, Mandragora, Hind Keneviri, Esrar kullanmakta idiler.

Akupunktur Anestezisi; Belirli noktalara iğne batırma, basınç, ısı ya da masaj uygulaması ile sonuç elde edilen yöntemdir. Günümüzden 4500-5000 yıl önce Çin'de Huang-Ti(M.Ö. 2698-2598) tarafından bulunarak kendine özel Çin felsefesi içinde gelişmiştir. Batının ilk kez 1820 yılında tanıdığı tedavi yönteminden anestezi uygulamalarında yararlanılması yine Çinliler tarafından 1858 yılında düşünüldü. İlk anestezi uygulamaları diş çekiminde ve tonsillektomide gerçekleştirildi. Yapılan çalışmalar sonunda pneumonektomiden beyin ameliyatı ve koroner by-pass ameliyatlarına kadar oldukça geniş bir alanda anestezi uygulamalarında başarı ile kullanıldığı bildirildi.

E. Eski İsrail ve Eski İran'da Anestezi:

Mandragora ve afyon kullanmakta idiler.

şişesi

Morton'un eter inhaleri

Joseph Whiteman ve Nathan Chamberlain'in geliştirdikleri eter inhaleri

Afyon (haşhaş bitkisi)

Ban otu (henbane)

F. Eski Yunan'da Anestezi

1. Mitolojik Dönem(Aesculapius ile başlayan dönem, M.Ö. XII.yy); Esrar, afyon , mandragora kullanılmaktadır.

2. Bilimsel Dönem(Hipokrat ile başlayan, M.Ö. V. yy ); Afyon, banotu, alkol, baldurandan yapılan ilaçlar anestezi için kullanılırdı. Memphis taşının ezilip toz haline getirilmesi sonrasında sirke ile karıştırılmış halinin (CO2 açığa çıkmaktadır) yara üzerine sürülmesi ile lokal anestezi sağlanırdı.

Eski Yunan'da müziğinde analjezik amaçla kullanıldığı görülmektedir.

Eski İskitler'in esrar kullandıkları da bilinmektedir.

G. Eski Roma'da Anestezi;

Neron ve Vespasien'in ordularında hekim-eczacı olarak çalışmış olan Pedanius Dioscorides'in, M.S. 77 yılında yazdığı sanılan kitabında verdiği farmakolojik bilgilerden yararlanılarak o dönemde kullanılan anestezik, analjezik ilaçlar hakkında bilgi edinilmektedir. Buna göre cerrahi girişimlerde Mandragora ve Afyon kullanılmaktadır. Mandragora ile hazırladığı saraplı içecek ilaçlardan başka aynı drogun rektal yolla kullanımını da tanımlamıştır. Dioskorides, içerdiği %0.3 oranındaki hyoscyamin ve scopolamin nedeni ile anestezik etkisi olan mandragoranın(Adamotu-Mandragora Officinarum L.) anestezik ve afrodizyak etkisini yazmis oldugu kitabinda açiklamakta ve afyon, banotu ve baldirani anestezik olarak isimlendirmektedir. Bu ilaç günümüzde, ağrı kesici, uyuşturucu, antispazmotik ve afrodizyak etkisi ile halk arasında tanınmakta, infüzyonunun içilerek, merheminin romatizmada kullanıldığı bildirilmektedir.

Eski Roma'da bunların dışında; şarap, menfis taşı, pyrethri(pireotu) kökü ve sirke karışımı anestezi sağlamak amacı ile kullanılmıştır (8) .

Mandragora (adam otu)

Ambroise Pare (1510-1590)

Ünlü Fransız Cerrah.1562'de sinirlere bası ile lokal anestezi sağlanabileceğini tanımladı.

ORTAÇAĞDA ANESTEZİ

A. İSLAM DÜNYASINDA ANESTEZİ (8) ;

Avrupa'da dini görüş ayrılıkları IV. yy da başladıktan sonra V. yy da da olumsuzluklarla devam edip Galen'den sonra zayıflayan ve şarlatanların elinde kalan batı tıbbi gerileme gösterirken, VII. yy da doğan İslamiyet çok geniş bir alana yayılıp çok sayıda kültürü de içine alarak zenginleşti. Tıp uğraşıları da bu gelişmeye paralel olarak ilerleme gösterdi, batılı tıp alimlerinin kitapları Arapça'ya çevrildi. İslamiyet'te yazı dilinin Arapça olması nedeni ile İslam medeniyeti düşünülse de bu topluluktaki her kültürün bu medeniyete katkısı büyüktür ve Araplara mal edilmesi yanılgıdır.

İslam tıbbı; başlangıçta oldukça dar bir çerçeve içinde iken, İslamiyet'in yayılması ile katılan kültürler ve yararlandığı Eski Mezopotamya, Eski Mısır, Eski Çin, Eski Hint, Eski İran tıbbı yanında, çok özellikle Eski Roma ve Eski Yunan Tıbbından etkilenerek ancak bu bilgiler üzerine yenilerini ekleyerek ilerleme göstermiştir.

VIII. yy da Camphora(kafuru), alkol, Hint keneviri ve banotunun

Anestezi amacıyla bacağa klemp koyularak hissizlik oluşturulması

Joseph Thomas Clover (1825-1882)

J oseph Thomas Clover.İngiliz kloroformist.1868'de bir toplantıda, hastaya nitroz oksit uygularken.

Clover'in geliştirdiği taşınabilir ve akım ayarlı eter inhaleri (1877)

şarapla olan karışımlarının inhalasyonu ile anestezik etki elde edildiği bildirilmektedir. Eski Roma ve Eski Yunan kitaplarından yapılan tercümelerden yararlanarak afyon; hipnotik, analjezik ve anestezik amaçla kullanılmaktadir.

IX. yyda önceki uygulamalar sürdürülürken, bu yüzyılın önemli isimlerinden ve 200 ün üzerinde eserinin 22 si tıp kitabı olan Kindi banotu (Hyoscyamus albus L.)nu analjezik, anestezik ve narkotik, bundan başka it üzümünü (Solanum Nigrum L.) sedatif ve narkotik olarak tanımlamaktadır. Aynı asırda mandragora, afyon ve haşhaş tohumu kullanılan diğer narkotik ve anestezik ilaçlar olarak görülmektedir. Afyonun degişik karışımlarla reçetelendirilmesi ile kullanım sahasını genişletmeye ve kullanımını kolaylaştırmaya çalışıldığı dikkat çekmektedir.

X. ve XI. yy'larda da mandragora ve afyon gözde anestezi, analjezik ilaçlardandır. Bu dönemde, Baldıran (piperidin türevi alkoloit içerdiğinden) ve tatula yaprağı(Datura Stramonium L.)(Atropin ve scopolamin içermektedir) lokal analjezik ve lokal anestezik olarak kullanılmaktadır.

Bu çağın dünyaca meşhur İslam düşünür ve bilgini İbn-i Sina (Avicenna)(980-1037) ağrı fizyolojisi ve tedavisi ile ilgili çok değerli bilgilere yer verdiği ünlü “Kanun” adlı eserinde soğuğun anestezik, sıcak ve ılık suyun ise analjezik özelliği ile birbirinden farklı olduğunu belirtmiştir. Kitabının ağrı tedavisini verdiği bölümünde özetle ağrı tedavi yöntemlerini şu şekilde özetlemektedir:

1. Keten tohumu ve dereotundan yapılmış lapa ağrıyan yere tatbik edilir.

2. Ağrının bulunduğu yerde nemliliği artırmak ya da narkotiklerle uyku sağlanarak duyarlılığı azaltmak,

3. Soğukluk oluşturularak analjezik ve anestezik ilaçlarla anestezi sağlamak.

Etkinin daha çabuk elde edilebilmesi için şarap içinde yosun ya da kartal ağacı bitkisi ıslatılarak içirilmesi önerilmektedir. Anestezinin derinleşmesi isteniyor ise delice otu(Lolium Temulentum) suyu eklenmelidir.

İbn-i Sina'nın verdiği bir diğer narkotik reçetesi de ş öyledir; Her birinden yarım dram( 1 dram=4gr) olmak üzere fumaria(sahtere otu) afyon, banotu ile her birinden birer kırat(0.2 gr= 200mg) Hindistan cevizi, kuru embelia özü(Bring,Kabuli) kartal ağacı, sarı sabır; hepsi toz haline getirilerek karıştırılır. Bu tozdan içkiyle(sarap) birlikte çok az ölçüde alınır.

İbn-i Sina , Galen'in de kullandığı, maruldan yapılan ilaçların narkotik ve hipnotik etkilerinin olduğuna inanmaktadır. İbn-i Sina'ya göre ; afyon çok güçlü bir analjezik ve anestezik olup(mercimek büyüklüğündeki miktarı ağrı kesmekte, rektal kullanıldığında uyku getirmektedir), mandragora, haşhaş banotu, baldıran otu, marul, it üzümü anestezik özellikleri bakımından daha az olarak sıralanmaktadır. Buz ve soğuk suyun analjezik özellikleri bulunmaktadır.

Anesteziyi “Muhaddir- hissi uyuşturan- soğutucu bir devadır” olarak tanımlayan İbn-i Sina, anesteziklerin ve analjeziklerin etki etme yollarını da fizyopatolojik yorumlamalarla açıklamıştır.

XI. yy İslam bilginlerinden Biruni'de analjezik, anestezik ilaçlardan

ETERiN ÖYKÜSÜ

Raymundus Lullius

Katalan hekim, 1275'te bulduğu uçucu ve tutuşabilir bir sıvıya 'hoş kokulu zaçyağı' adını vermişti.

Valerius Cordus

Alman bilimci, 1540'ta, eterin, sülfürük asit ve alkolden elde edilebileceğini gösterdi ve tıbbi yararlarından söz etti.Ancak anestezik etkisinin farkına varamadi.

Alman kimyacı W.G.Frobenius, 1730'da sıvının adını yunancada 'göksel', 'harika' anlamına gelen "ETER" olarak değiştirdi.

William Harvey (1578-1657)

İngiliz tıp bilgini.1628'de kan dolaşımını tanımladı.

bahseden yazılarında banotu ve mandragora yanında, boynuzlu gelincik(Mamitta-Glaucium flavum=Halk arasında Şeytan Ruhu denilmektedir), İris rizomunun gül yağı ve sirke ile kaynatılmasından elde edilen ilaçta bulunmaktadır.

XII.-XIII. yy da Al-Samarkandi'nin farmakolojik eserinde afyon, mandragora, banotu, marul, kunduz hayası, sarı sabır ve kişniş analjezik, sedatif, anestezik,hipnotik ilaç olarak bildirilmektedir.

Bu çağlarda, Afyon, mandragora baldıran, banotu Araplarda, İranlılarda da anestezik ve analjezik etkilerinden yararlanılan ilaçlar olarak kabul görmüştür.

Anestezik yada narkotik ilaçlar genellikle bir süngere emdirilip kurutulmakta, kullanılacağı zaman ıslatılıp hastaya koklatılmakta idi. Uyandırmak içinde hastaya sirke koklatılmaktaydı.

XI. yy ın ünlü İslam cerrahi Ebul Kasım adı sayılan ağrı giderme yöntem ve ilaçlarından baska “Koterizasyon”u da diğer tedavi endikasyonlarının yanında ağrı giderme amacı ile de kullanmıştır.

Sonuç olarak; İslam dünyası Ortaçağ'da; anestezik, analjezik olarak başta afyon olmak üzere, çok değişik reçeteleri ile mandragora, Hint kenevirini kullanmışlardır. Bu ilaçlar değişik kombinasyonları ile lokal sürülerek, içirilerek ya da inhalasyon şeklinde kulanılıyordu.

B. AVRUPA'DA ANESTEZİ (8) ;

Avrupa'da yaşanan Ortaçağ karanlığının dinsel temelli tıp dönemi, VIII. yy da Milano'da, IX. yy da Salerno'da açılan tıp okulları ile sona ermiştir.

IX. yy da Spongia Somnifera=uyutucu sünger, Henry Sigerist'in kitabında cerrahi girişim yapılacak hastalara koklatılarak uygulanan inhalasyon anestezisi olarak bildirmektedir.

Aynı yy'da yaşayan Karl Sudhoff, anestezide kullandığı Uyutucu Sünger'in yapılış ve kullanılışını şu şekilde anlatmaktadır:

“1½ ounces (1 ounce=28.3 gram) opium, 8 ounces mandragora yapraklarının özsuyu, taze baldıran özsuyu, 3 ounces banotu özsuyu alınır. Yeter derecede su ile karıştırılır,sonra temiz bir sünger bu karışım içinde iyice ıslatılır ve dikkatlice kurutulur. Kullanılacağı zaman bu sünger ılık suya batırılır, hastanın burnu üzerine konur, derin bir soluk alması sağlanır ki derin uyusun. Uyandırılacağı zaman diğer bir temiz sünger sirke ile iyice ıslatılır ve buruna uygulanır, o zaman uyku sona erecektir.”

XI. yy'da hekim Trotula'nin yanıklar için anestezik özellikli pomat hazırladığı bilinmektedir.

XI. yy'da soporofic sponge (uyutucu sünger)'a benzeyen, içinde banotu(jusquiame), mandragora(adam otu), marul bulunan reçetelerden anestezik amaçla yararlanıldığı sanılmaktadır.

XII. yy'da Salerno tıp okulunda kullanılan anestezi uygulamaları yazılan kitaplara alınmış olup, Arapların formüllerinden yararlanılarak hazırlanan Soporofik Sponge'lari içermektedir. Yine

Harvey'in kan dolaşımı ile ilgili deneyinden bir enstantane

bu kitaplarda lokal anestezi uygulamasını gerçekleştirmek üzere mandragora(adamotu)dan yapılan lapalar önerilmektedir. Aynı çağda Salernitanus lokal anestezide kullanılacak lapayı şu şekilde tanımlamaktadır;”Afyon, banotu ve adam otundan yapılmış lapa insizyonu yapılacak yere uygulanırsa o yerin duygusu tam olarak ortadan kalkacak ve ağrı hiç bir zaman hissedilmeyecektir.”

XIII. yy'da anestezi için daha önce Arapların kullandığı formüllerin geçerli olduğu görülmektedir. Yine afyon, mandragora, banotu v.d. lerinden yararlanarak hazırlanan soporofic sponge'lardan inhalasyon yolu ile genel anestezi ya da lapalarından lokal anestezide yararlanılmaktadır.

XIV. yy'da soporofic sponge'lar o dönemin tıp kitaplarında yer almamaktadır. Devrin önemli Cerrahi Theodoric kitabında, afyonu ve soporofic sponge'ları kullanmasına karşın gördükleri yan etkilerden dolayı bunların kullanılmalarından kaçınılması gerektiği ileri sürülmektedir.

XIV. yy'ın diğer önemli cerrahı John Arderne ise anestezi uygulamalarında toz ve merhem olmak üzere iki reçete kullanmaktadır. Toz olarak kullanılan reçete içeriği; banotu, mısır tarlalarında bulunan yabani otlardan bazıları, afyon, gelincik çiçeğidir. Bunların hepsi karıştırılıp toz haline getirilirdi. Merhem içeriği ise; banotu, adamotu, su baldıranı, marul ve afyon idi. Hastanın uyandırılmasında sirke ve hardal kullanılır daha sonra Hint yağı içirilirdi. Yine aynı kişinin bir diğer anestezi reçetesi; ebegümeci, kenapod, haşhaş yaprakları, tilki üzümü, marul karışımı olup hasta bununla tütsülenirdi. Hasta uyutulamaz ise hastanın elleri, ayakları ve başı mandragora(adamotu) ile yıkanırdı.

XIV. yy'in favori anesteziği mandragora olup, afyon ile kombine edilerek kullanılırdı.

RÖNESANSTA ANESTEZİ

Rönesans, ilk otopsinin yapıldığı; cerrahların, eğitimlerine katkıda bulunacak anatomi çalışmalarına katılmalarını zorunlu kılan, plastik cerrahi girişimlerinin başladığı bir dönem olmuştur.

Bu dönemde XV. yy'ın ortalarında hazırlandığı bildirilen “uyutucu bir içki” reçetesi İngiltere'de bulunan yazma reçete kitabında bulunmuştur. Bu reçete Nicolaus Salernitanus'un kitabındaki “Spongia somnifera”ya benzemektedir: “Hadım edilmiş erkek domuz safrası, baldıran özü, şeytan şalgamı, marul, haşhaş, banotu ve sirke eşit ölçülerde alınır karıştırılıp kaynatıldıktan sonra bekletilir. Daha sonra iyi bir tür şarap ile karıştırılır. Kullanılacağı zaman hasta ateş karşısına oturtularak bu içkiden içirilir, uyuyuncaya kadar beklenir. Uyandırılması için tuzla karıştırılmış sirke ile şakaklar yıkanır”. Görüleceği üzere reçetenin anestezik özelliği haşhaş, banotu, baldıran ve yabani maruldan gelmektedir.

Bu dönemin ünlü hekimi Paracelsus(Theophrastus Bombastus von Hohenheim)(1493-1541), 1275 yılında İspanyalı kimyager Raymundus Lullius'un “Sweet vitriol”dediği sıvının özelliklerini araştırmış, sülfirik asit ile alkolü karıştırarak elde ettiği sülfirik eteri piliçler üzerinde denemiş ve anestezik özelliğini bulmuştur. Pracelsus eteri “Her ağrıyı ve tüm ızdırapları hiçbir kötülüğü olmaksızın önleyen bir madde” olarak tanımlamıştır.

Devrin ünlü cerrahlarından Ambroise Pare amputasyon operasyonlarında, o bölgeyi innerve eden sinir üzerine kuvvetli baskı yaparak lokal anestezi sağlamıştır.

XV. yy sonları ile XVI. yy da banotu, afyon , mandragora karışımlarından yapılan soporofic posyon=uyutucu ilaçların hastaya içirilmesi, benzer karışım buharı ya da alkol buharının solutulması ile bir çeşit inhalasyon anestezisi gerçekleştirilmeye başlanmıştı.

ONYEDİNCİ YÜZYILDA ANESTEZİ (8) Yüzyılın başında Valverdi (Italya) sinirlerin ve damarların sıkıştırılması ile rejyonal anesteziyi sağlamaya çalışmıştır. Bilindiği gibi bu yöntem Asurluların boyunu sıkarak ven ve arterlere yaptıkları bası ile beyin hipoksisi ile senkop oluşturmaya yönelik idi.

1646 da Saverino kar ve buzu bölgenin üzerine koyarak bölgenin uyuşmasını sağlamıştır.

!656 da Sir Christopher Wren ilk intravenöz tedavi girişiminden sonra J.S. Elsholtz intravenöz anestezi uygulaması girişiminde bulunmuştur.

Bu yeni girişimlerin yanında soporofic sponge ve soporofic posyon ile anestezi sağlanması 17.yy'da da sürdürülmüştür.

Von Helmont Karbondioksidi bu yüzyılda buldu.

ONSEKİZİNCİ YÜZYILDA ANESTEZİ (8) 1730 da Alman W. Frobenius “sweet vitriol” olarak bilinen bileşiğe “Ether” adını vermiş, 1742 yılında Hoffman 1 kısım eter + 3 kısım etil alkol karışımının “uyutucu” etkisini bildirmiştir.

1754 yılında Black karbondioksidi izole etti.

1766 – 1800 yılları arasında Franz Anton Mesmer, “Mesmerizm” ya da “Vitalism” adını verdiği doktrinini geliştirerek “Hipnotizma ile anestezi” çalışmalarını yaptı.

1771 de Joseph Priestley (İngiltere), Carl Wilhelm Scheele birbirlerinden habersiz olarak “oksijen”i buldular.

1772 de yine Joseph Priestley (İngiltere) “nitröz oksit”i, 1779 da Johannes İngenhonsz etileni buldular.

Asurlular tarafından uygulanan boyuna baskı ile hipoksik şuur kaybını 1784 yılında James Moore yeni bir versiyonu ile uygulamaya çalıştı. John Hunter adlı cerrah boyuna büyük damarlara bası ile yada büyük sinirlere bası ile bölgesel anestezi sağlamaya çalıştığı ve bu şekilde amputasyon yaptığı bilinmektedir.

Yine bu yüzyılda hızlı ve aşırı kan kaybı yapılarak bilinç kaybı sağlanmaya çalışıldığı görülmektedir.

XVIII. yy'ın sonlarında Humphry Davy azot protoksit gazının öfori

Hanaoka Seishu (1760-1835)

Meme cerrahisi üzerinde yoğunlaşan Japon hekim, 'asagao' bitkisinden 'tusensan' adını verdiği bir madde elde etti.1805'te bir meme kanseri vakasına, bu maddeyi ağızdan vererek başarılı bir ameliyat gerçekleştirdi.

Franz Anton Mesmer (1734-1815)

Alman fizikçi.'Mesmerism' adıyla, şu an hipnoz olarak bildiğimiz ve 1840'larda cerrahi ağrılarının dindirilmesinde yaygın olarak kullanılan yöntemi geliştirdi.'Hayvansal Manyetizma' kuramı ile bir çok hastasını tedavi etti.

Mesmer, 'hayvansal manyetizma' kuramını geliştirirken, hastaların, cam, metal, kagıt gibi şeyler katılmış sıvıyla dolu bir kabın

ve gülme isteği oluşturması etkilerini kendi kendine yaptığı uygulamalar ile saptamıştır. Davy 1799 da saf azot protoksit elde etmeyi başarmıştır. Azot protoksitin bu özelliklerinin bulunması modern anestezinin uygulanmasında ilk adımların atılmasını oluşturmuştur.

ONDOKUZUNCU YÜZYIL; MODERN ANESTEZİNİN BAŞLANGICI (8,9,10)

Anestezide kullanılan bazı gaz ve maddeler anestezi uygulamalarında yerini aldıkları tarihten çok önceleri tanımlanmış, ancak etki mekanizmasıöğrenildikten sonra anestezide kullanılabilmişlerdir. 18. yüzyılın ikinci yarısında kimya alanındaki büyük buluşların modern anestezisinin uygulanmaya başlaması için uygun ortam oluşturmada çok önemli rolü vardır.

Karbondioksit, oksijen ve nitroz oksidin bulunuşu modern anestezinin başlaması için gerekli tetiği çekmede önemli unsur olmuştur. Humphry Davy'nin yaptığıçalışmalar sonunda yayınladığı kitabında azot protoksidin özellikleri tanımlanmış ve ağrı kesici özelliği vurgulanmıştır. Ancak bu bulgularını tıbba mal edecek uygulamalara girme ve sunmaya yönelmedi. Çalışmalarını azot protoksit ve karbondioksidin operasyonlarda ağrıyı gidermede kullanılabileceğini düşünüp bu konuda çalışan Henry H. Hickman çalışmalarını destekleyecek maddi olanak bulamayınca çalışmalarını sonuçlandıramadı.

Azot protoksit ve eter, ondokuzuncu yy'ın ilk kırk yılında eğlence partilerinde kullanılmasıyla tanındı.

çevresinde el ele tutuşmasına ve kaba daldırılmış demir çubukları tutmasına dayanan seanslar düzenledi.

Jules Germain Cloquet (1790-1883)

Mesmerin ögrencilerinden olan Armand de Puysegur'un geliştirdiği hipnoza dair teknik ile, 1829'da Fransız cerrah Jules Cloquet, 69 yaşındaki bir kadın hastasının göğüslerinden birisini, hasta hiçbir ağrı belirtisi hissetmeden aldı.

GENEL ANESTEZİ I. ANESTEZİDE KULLANILAN İNHALASYON ANESTEZİKLERİ

A. Azot protoksit (NO 2 )

Amerikalı kimyager Dr. Gardner Q. Colton'un, Hartford 'da azot protoksit gazı ile ilgili vermekte olduğu bir konferansta (10 Aralik 1844), gazın etkilerini gösterme sırasında gönüllü olarak kendisinde deneyen Samuel A. Cooley'in ayağını yaralayacak güçte çarmasına karşın ağrı duymaması, gazın etkisi geçtikten sonra ise şiddetli ağrı hissetmesi bu konferansı izlemekte olan diş hekimi Horace Wells'in dikkatini çekmiştir. NO2 inhalasyonu ile diş çekiminde ağrı giderilmesi fikri doğan Wells, ertesi günü muayenehanesine davet ettiği Dr. Colton'un NO2 solutması ile, arkadaşı Dr. John M. Riggs'e azı dişini çektirtti ( 11 Aralik 1844) . Wells bu uygulamada hiç ağrı duymadığını büyük bir sevinç ve heyecanla arkadaşlarına bildirdi.

Wells bu çok önemli buluşunu, Colton'dan gazın hazırlanma şeklini de öğrenerek, hastalarında uygulamaya ve çok olumlu sonuçlar elde etmeye başladı. 1845 yılının ocak ayında Boston'a giden Wells, daha önce yardımcılığını yapmış olan meslektaşı H. W. Morton'un aracılığı ile Massachusette General Hospital'ın cerrahi bölüm baskanı olan J. C. Warren ile tanıştı. Wells'in uygulamalarını dikkate alan Warren, O'nu bir operasyonda anestezi uygulaması için davet etti. 1845 yılının Ocak ayı sonlarında Wells, Harvard Tıp Okulunda Warren'ın ögrencilerine “Ağrının Önlenmesi'nde azot protoksit gazının kullanılması” konulu bir konferans verdi. Operasyon için hasta bulunamaması nedeni ile diş çekimine karar verilmiş ancak

Sir Christopher Wren (1632-1723)

Ingiliz mimar, tasarımcı ve astronom.1659'da ılık beyaz şaraba kattığı afyonu, bir köpeğe enjeksiyon yoluyla vererek, ilk basarılı intravenöz anestezi uygulaması ile tarihe geçti.Afyonun etkisi ile derin uykuya dalan köpeğin dalağını çıkardı.

James Young Simpson (1811-1870)

1847'de kloroformun anestezik özelliklerini keşfetti.Kasım 1847'de Edinburgh'da kloroform serptiği bir mendili, doğum yapacak kadının ağız ve burnuna yerleştirip buharı solumasını sağlayarak ağrısız doğum yaptırdı.Doğan çocuğa "Anaesthesia" adı verildi.

James Young Simpson ve arkadaşları, kloroformu test ederken

dişi çekilecek kişinin azot protoksiti yeterince solumaması yada yeterince beklenmemesi nedeni ile, hasta diş çekimi sırasında reaksiyon göstermiş, bu nedenle Wells izleyicilerden kendisini çok asağılayan sözlerle karşılık görmüştür. Ancak daha sonra kendine gelen hastanın hiç ağrı duymadığı şeklindeki ifadesinin, bu gürültü arasında farkına varılmamıştır. Bu duruma çok üzülen Wells Hartfod'a dönerek NO2 ile ağrısız diş çekimi çalışmalarına devam etmiştir.

Haziran 1845 de “Boston Medical and Surgical Journal” adlı dergide, Dr. P. W. Elsworth, NO2‘i Wells'ten sonra bir çok hastalarında kullanan diş hekimlerinin çok iyi analjezi sağladıklarını bildiren makalesini yayınlamıştır.

9 Haziran 1846 da Wells Hartford Courant adlı dergide buluşu hakkında bir yazı yayınladı. Şubat 1847 de “buluş hakkı”nı elde edebilmek başvurduğu Paris'teki Tıp ve İlimler Akademilerinin olumlu yanıt vermemelerine karşılık, Mayıs 1847 de Connecticat Valiliği tarafından Wells'e Anestezi ile ilgili uygulamaları ile ilgili buluşu için “Onur Payesi” verildi.

Wells anestezi ile ilgili çalışmalarını cerrahi girişimlerde de uygulama ve geliştirme olanağını buldu. Aynı zamanda diş hekimliğindeki anestezi uygulamalarına devam edip, bu konu ile ilgili yayınların yapılmasını sağladı. Buluşunu kabul ettirebilmek için verdiği uğraşılar sırasında ruhsal sorunları ortaya çıkan Wells'in, anestezi uygulaması için çalışmalar yaptığı kloroforma bağımlı hale gelmesi sonunda akli dengesi iyice bozuldu. 1848 yılı Ocak ayında dengesiz hareketleri nedeni ile tutuklu bulunduğu sırada kloroformdan bol miktarda inhale edip femoral arterini keserek intihar etti. 23 Ocak 1848 de öldüğünde 33 yaşında idi.

“ Anestezinin Bulucusu” ünvanı , Amerikan Tıp Cemiyeti ve Amerikan Dişçilik Cemiyeti tarafından Horace WELLS'e verilmiştir. Buna karşın Wells patent hakkını almayarak insanlara armağan etmiştir.

Gardner Quincy Colton NO2 ile ilgili çalışmaları sürdürmüş ve 1863 den başlayarak diş hekimliği anestezisinde güncelleşmesini sağlamıştır.

1868 de Şikago'lu cerrah Edmund W. Andrews anestezik ajan olarak saf NO2 kullanmanın sakıncalarını (siyanoz, asfiksi gibi) beraberinde oksijen kullanmakla kaldırılabileceğini gösterdi. Uygulamada ( 1/3 O2 + 2/3 NO2 ) karışımı silindirlerde komprese edilerek kullanıldı.

B. Eter (Dietil Eter)

Uçucu inhalasyon anesteziklerinin ilki olan eter anestezik özellikleri bilinmese de onaltıncı yüzyıldan bu yana tanınmakta idi. XIII. yy'da İspanyalı kimyacı Raymundus Lullius'un “sweet vitriol”(tatlı vitriol) olarak adlandırdığı sülfirik asit ve alkol karışımını, 1537-1540 yıllarında İsviçreli Theophrastus Bombastus von Hohenheim (Paracelsus) araştırmıştır. 1540 yılında Alman Valerius Cordus , alkol ile sülfirik asit karışımının distilasyonunu yaparak eterin sentezini gerçekleştirmiş ve elde ettiği maddeyi “ sweet oil of vitriol” tatlı vitriol yağı) olarak adlandırmıştır. Bu maddeyi Robert Doyle ve Isaac Newton'da araştırmışlardır. On sekizinci yüzyıl başlarında Friedrich Hoffmann tarafından yazılmış olan “Medicina rationalis systematica ” adlı eserde bu madde “ Anodyne ”

Jean Baptiste Andre Dumas (1800-1884)

Fransız kimyacı, tam bileşimini 1934'te ortaya koyduğu maddeye 'kloroform' adini verdi.Ancak bulus konusunda, 1832'de 'kapsamlı bir uyarıcı' olarak, maddenin tedavi edici etkilerine dikkat çeken bir makale yayımlayan Amerikalı kimyager Samuel Guthrie, bu payeye layık görüldü.

Horace Wells (1815-1848)

ABD'li diş hekimi.1944 yılında bir toplantıda, nitröz oksit inhalasyonu ile diş çekimi deneyimi, düşüncelerini, çabucak pratiğe dökmesi sebebiyle başarısızlıkla sonuçlanmıştır.

Claude Bernard (1813-1878)

Fransız fizyolog.İlk kez 1516'da Peter Martyr d'Anghera tarafından tarif edilen kürarın, 1850 yılında sinir-kas iletimini bloke eden bir

uyuşturucu, yatıştırıcı, ağrı giderici olarak anlatılmaktadır. Bu madde günümüzde “Lokman Ruhu “ olarak adlandırılmakta ve bir hacim eter + 2 hacim alkolden oluşmaktadır.

1730 yılında Alman kimyacı WG Frobenius “Eter” adını verdiği ve tüm özelliklerini tanımladığı bir madde elde etti. Eter, 1788 de İngiliz Kodeksinde yer aldıktan sonra ilk kez 1794 te Bristol'de “Pneumatic” Enstitüsünde Sir Thomas Beddoes tarafından akciğer hastalıkları ve nefes darlığının tedavisinde kullanıldı. Aynı yıl İngiltere'de Richard Pearson eter solumanın verem tedavisindeki yararını, 1795 de inhalasyonu ile şiddetli kolit ağrılarının dindirilmesinde, 1796 da ise Beddoes tarafından derin uykuya neden olduğu bildirildi.

Daha önce de adı geçmiş olan Dr. John C. Warren 1805 yılında eter inhalasyonunu akciğer iltihabının son dönemlerinde ağrıyı hafifletmek için kullanmıştır.

1813-1828 yılları arasındaki derslerinde farmakoloji profesörü Eli Ives; eterin, solunum sistemi, gastrointestinal sistem ile ilgili hastalıkların bir kısmında yararlı olabileceğini, cilde döküldüğünde buharlaşarak oluşturduğu hipotermi ile yanıklardaki ağrıyı giderebileceğini anlatıyordu.

Humphry Davy'nin öğrencisi olan Michael Faraday 1815 yılında yaptığı deneylerde eter inhalasyonunun NO2 gibi güldürücü ve analjezik etkisi olduğunu saptadı ve yayınladı. Ancak bu bilgiler pek ilgi çekmedi.

1842 de William E. Clarke, havluya döktüğü eteri soluyan bayan Hobbs'un dişinin Dr. Elijah Pope tarafından ağrısız olarak çekilmesini sağladı. Eter Anestezisinin ilk uygulaması olan bu girişim duyurulmadığı için tıp tarihindeki yerini alamamıştır.

1839 yılında Pensilvanya Üniversitesini bitirip pratisyen hekim olan Crawford Williamson Long , ögrenciliği sırasında katıldığı güldürücü gaz partilerinden, eterin ağrı kesici özelliğinden yararlanmayı düşünmüştü. Ensesindeki tümörlerin alınması sırasında ağrı duymamak için eter inhalasyonunu kabul eden James Venable'ye, muayenehanesinde, 30 Mart 1842 günü, dört tanığın önünde, havluya döktüğü eteri soluyarak kendinden geçen hastaya cerrahi girişimi uyguladı. Hasta hiçbir ağrı duymadığını bildirdi. Daha sonra aynı hastanın boynundaki tümörü, bir başka hastanın parmak amputasyonunu aynı anestezi uygulaması ile gerçekleşirdi. Long 1845 yılının Aralık ayında kızı Frances'in doğumunda karısına eter vererek ağrısız doğum yapmasını sağladı. Bu şekilde eter ilk kez obstetride kullanılmış oldu.

Çalışmalarını zamanında yayınlamayan Long, Morton'un ilk girişiminden sonra yaptıklarını kanıtlamak için 1849 da yayın yaptı. Daha sonra yaptıklarını kanıtlamak ve hakkını aramak için ”Georgia Tıp Cemiyeti”ne başvurdu. Bu cemiyet yaptığı araştırmadan sonra Long için “Sülfirik eteri anestezik ajan olarak ilk kez kullanan kişi” kararına vardı. 1854 yılında da devlet tarafından; eter anestezisini bulanlar arasında olduğu resmen kabul edildi. Long 16 Haziran 1878 tarihinde vefat etti. Daha sonra adına anıtlar dikildi, plaketler hazırlandı, hatıra pulu basıldı.

William Thomas Green Morton (1819-1868) ; Bir süre Wells'in yardımcılığını yapan, NO2 ile anestezi uygulaması gösterisini izleyen Morton, eterin uyku verici etkisini bilen Kimya ve Jeoloji

madde olduğunu belirledi.1875'te "Anestezikler ve Asfiksi Üzerine Dersler" adlı klasik yapıtı yayınlandı.

Henry Jacob Bigelow (1819-1890)

'The Boston Medical and surgical Journal'da 18 Kasım 1846'da yayınladığı"Cerrahi Girişim Sırasında Solunum Yoluyla Sağlanan Duyarsızlaşma" başlıklı makalesi Dr. Bigelow'un tanık olduğu dört ameliyatı ustalıkla anlatır.Bu makale, eter anestezisinin dünya çapında yaygınlaşmasının baslangıcı kabul edilir.

Nathan Cooley Keep (1800-1875)

Amerikalı diş hekimi.Porselen dişin ilk yapımcılarındandır.1857'de, Keep'in tasarladığı eter soluma aygıtı ile, ünlü şair Henry Longfellow'un karısı, eter anestezisi altında, bir kız çocuğu dünyaya getirdi.

Robert Liston (1794-1847)

Ünlü İskoç cerrah.Çabukluğu ve üstün becerisiyle tüm avrupada tanınıyordu.21 Aralık 1846'da eter verilen bir hizmetçinin uyluğunu

hocası Charles T. Jackson ile olan konuşmaları sırasında diş çekiminde eterin ağrısızlık sağlayacağını öğrenmesi üzerine bu konu ile ilgili daha detaylı bilgi edindi. 1844 Temmuz'unda hastası bayan Parrot'un diş dolgusu sırasında eteri yüzeyel sürerek lokal anestezi sağlamasından yararlandı. Hasta ağrı duymamıştı. Bu şekilde inhalasyon yoluyla anestezi sağlayabileceğini düşündü. Hayvan çalışmaları yaptı. İki tıp ögrencisi ve iki yardımcısında yaptığı uygulamalardan sonuç alamadı. Kendi üzerinde uyguladığı deneylere uzun süre devam etti. 30 Eylül 1846 da Eben H. Frost adlı hastasının pulpitisli dişini eter inhalasyonu altında ağrısız olarak çekmeyi başardı.

Morton basarılı ağrısız diş çekiminden sonra, Massachusetts General Hospital cerrahlarından Dr. J. C. Warren'a yaptığı anestezi uygulamalarından ve çalışmalarından söz edip, cerrahi girişim sırasında kendisine, anestezi uygulaması için olanak tanınmasını istedi. Bu isteğe Warren bir süre sonra olumlu yanıt vererek 16 Ekim 1846 günü yapılacak operasyonda anestezi vermek üzere davet edildi. Gilbert Abbot adlı 21 yaşındaki ressam eteri inhale etmeye başladıktan 3 dakika sonra uyudu. Warren, rahat bir operasyon ile alt çeneye ait bir tümörü çıkarttı. Uygulama, 18 Kasım 1846 tarihli “Boston Medical and Surgical Journal”da anestezi uygulmasını izleyen cerrah Henry J. Bigelow tarafından yayınlanarak tüm dünyaya duyuruldu (11) .

Morton'un bu önemli buluşunun, bilim adına, yapılan etik dışı yaklaşımlar nedeni ile talihsizliği bulunmaktadır. Morton kullanmış olduğu eteri “Letheon” adı ile kendisinin yeni bulduğu bir madde gibi göstererek patent almaya kalkmıştır. Bu durumu gören Jackson olaya müdahale etmiş ve ikisi birlikte 28 Ekim 1848 tarihinde patent için başvurmuşlar ve 12 Kasım'da almışlardır. 1849 yılında buluşun ödüllendirilmesi konusu da; Morton, Jackson, Horace Wells'in akrabaları ve Long arasında sorun olmuştur. Morton Washington Üniversitesi tarafından MD derecesi ile ödüllendirilmiştir. Başka kurumlar tarafından da para ödülü ile ödüllendirilmiştir.

1861-1865 Amerikan Savaşında 2000 den fazla yaralı askerde eteri anestezi amacı ile kullanmıştır.

Morton çalışmalarının karşılığında parasal güç elde edemeyince tıp ile ilgili çalışmalardan uzaklaşmıştır. Sağlığı bozulan Morton Temmuz 1868 de arabası ile yaptığı kaza sonrasında kaldırıldığı hastahanede kurtarılamayarak ölmüştür.

Eter anestezisi AVRUPA'da 15 Aralık 1846 da Fransa'da (Paris), 18 Aralık 1846 da İngiltere'de (Londra) uygulanmaya başladı. Önceleri cerrahi girişimlerde kullanılan eter anestezisi 10 Ocak 1847 de diş çekiminde de kullanılmaya başlanmıştır. Dr. James Young Simpson 19 Ocak 1847 de Edinburg'da jinekoloji hastalarında eteri kullanmaya başladı. Long'un kızının doğumunda kullanılmasından sonra ilk kez jinekolojide bu şekilde kullanılmaya başlanmış oldu.

1847 de, Fransız fizyolojist Pierre Fluorens eter inhale ettirdiği hayvanlarda spinal sinirlere bası uygulandığında ağrıı duyulmadığını göstererek eterin anestezik madde olarak kullanılabileceği kararını vermiştir.

C. Etil klorid (10) ;

1759'da Paris'li eczacı Guillaume Francis Rouelle (1703-1770)

ampute ederek, Avrupada cerrahi anesteziye öncülük etmiştir.

Thomas Wiltberger Evans (1823-1897)

Amerikalı diş hekimi.Altın dolgulardaki ustalığı ve III. Napolyon'un korkunç diş ağrısını tedavi etmesiyle üne kavuştu.1868'de nitröz oksitin sıvılaştırılarak metal silindirlere konup taşınmasına olanak veren bir yöntem geliştirdi.

Carl Koller (1857-1944)

Çek asıllı Amerikalı göz hekimi, korneanın ve göz zarının kokain ile uyuşturulabileceğini belirledi.Bu buluşunu, 1884'te Heidelberg Oftalmoloji kongresinde sundu.

Harvey W. Cushing (1869-1939)

tarafından hazırlanmıştır. 1847'de Marie-Jean Pierre Flourens (1794-1867) tarafından anestezik özellikleri tanımlanmıştır. 1848 de ilk kullanımını cerrah Ferdinand Martin Heyfelder (1798-1869) tarafından Almanyada gerçekleştirmiştir.

D. Kloroform (8,10) :

1830 yılında Friedrich Moldenhauer tarafından bulunmuş, ancak bu maddenin yeni bir madde olduğu farkına varılmadığı için “ klorik eter ” adı verilmiştir. 1831 de Alman Justus von Leibig ve Amerikalı Samuel Guthrie, Fransız Eugene Soubeiran birbirinden habersiz olarak kloroformun yeni bir madde olduğunu anladılar. Sırası ile “ karbon triklorid”, “klorik eter”, “biklorik eter” adını verdiler.

Jean-Baptiste Andre Dumas 1834 de kloroformun fiziksel ve kimyasal özelliklerini tanımladı. Kloroformu saf olarak elde etti. Formik asit ve klorüre benzemesi nedeni ile “Kloroform” adını verdi.

Fransız fizyolojisti Marie-Jean Pierre Flourens Mart 1847 de kloroform ile hayvanlar üzerinde yapmış olduğu çalışmalarda, sinir sisteminde kloroformunda eter gibi etkileri bulunduğunu, kloroform ile yapılan anestezilerdeki ölümlerin; asfiksi ve dolaşım kollapsı sonucu olduğunu saptadı.

Kloroform ilk kez 1847 ilkbaharında Furnell'in önerisi ile Holmes Coote tarafından St. Bartholomew Hastanesi'nde klorik eter formunda kullanılmıştır.

Ancak klinik pratikte kullanılması James Young Simpson ve asistanları James Mathews Duncan ile George Keith tarafından 1847 kasım ayında gerçekleşmiştir. Simpson önceleri kloroformun alkollü çözeltisi olan klorik eteri kullanmış, Liverpool'lu kimyacı David Waldie'nin önerisi ile kloroformu ilk kez 4 Kasım 1847 de kendisi ve arkadaslarında deneme için olmak üzere 9 Kasım 1847 tarihinde doğum için bir hastasında kullanmıştır. Simpson'un tıp pratiğine soktuğu kloroform 1851 yılında İngiliz kodeksi ne girmiştir.

Kloroform İngiltere'de kullanıldıktan kısa bir süre sonra 22 Aralık 1847 de Fransa'da kullanılmıştır(Jobert de Lamballe).

Kloroform Amerika'da 1848 yılında kullanılmıştır (Ohio Tıp Okulunda Dr. R.D. Mussey) . Kloroform Amerikan kodeksine 1851 yılında alınmıştır.

Eter ve Kloroformun saf olarak elde edilerek tıp hizmetine sunulması Squibb İlaç Şirketi tarafından gerçekleştirilmiştir.

Kloroformun doğum analjezisinde kullanılması, tutucu din çevrelerince bir karşı geliş olarak değerlendirilip engellenmeye hatta cezalandırılmaya çalışıldı. Ancak 7 Nisan (Mayıs?)1853 tarihinde Kraliçe Victoria'nın sekizinci çocuğu Prens Leopold'u kloroform anestezisi yardımı ile ağrı duymadan doğurması sonrasında karşı reaksiyonlar azalmaya basladı. Bu operasyonda anesteziyi John Snow uygulamıştı. John Snow, Kraliçe Victoria'nın 14 Mayıs 1857 de yaptığı diğer doğumunda da kloroform anestezisi uygulamıştır. Anestezi uygulaması, bir mendile damlatılan kloroform ağrı sırasında hastanın yüzüne konup, hastanın ağrısı geçince mendil hastanın yüzünden uzaklaştırılarak

Monitorizasyonun öncüsü.1893'te eter anestezisi uyguladığı bir hastasının ölmesi üzerine, hastaların ateş, nabız ve solunumunu grafikle gösteren ve böylece sürekli izlenmelerini sağlayan çizelgeler geliştirdi.Bu yöntem, etere bağlı ölümleri çarpıcı düzeyde düşürdü.

William Stewart Halsted (1852-1922)

Tıp tarihine iki büyük armağanı olan Amerikalı cerrahın buluşlarından birisi lastik ameliyat eldiveni, diğeri ise lokal kokain anestezisidir.

August Desire Waller (1856-1922)

Daha çok elektrokardiyografi alanındaki çalışmaları ile tanınsa da, anestezik maddelerin sinir-kas dokusu üzerine etkilerini incelerken eter ve kloroformun iletimi kesintiye uğrattiğını, ancak eterin etkisinin bir süre sonra geçerken,kloroformun etkisinin irreversibl olduğunu buldu.Bundan sonra 1908'de hastanın soluduğu kloroformun yoğunluğunu sürekli ve anında izlemeye olanak veren bir aygıt geliştirdi.

gerçekleştiriliyordu.

John Snow 10 yıl içinde, ölüme neden olmadan 4000 operasyonda kloroform anestezisi uyguladı. 45 yaşında öldü.

E. Trikloretilen (10) :

(Trilen, Trimar), 1864 ‘de E. Fischer (1852-1919) tarafından tanımlandı. Genel anestezik etkileri 1911'de Würzburglu Karl B. Lehmann (1858-1940) ve 1933'de Cincinatili Denis Jakson tarafından tanımlandı. 1935'te Cecil Striker (1897-) 300 hastayı anestetize etmede kullanıldı ancak anestezi pratiğine 1941 de Londra, St. Bartholomew's Hospital doktorlarından Christopher Langton Hewer (1896-1986) zamanında girdi.

F. Oksijen (8,10) ;

Oksijenin varlığı fikrini ilk kez 1674 yılında John Mayow ortaya atmış ancak bulunuşu 1771'de Joseph Priestley (1733-1804) [dephlogisticated (mikropsuz enfeksiyonsuz) air tanımlaması ile] ve Carl Wilhelm Scheele (1742-1786) tarafından yapılmıştır. 1779 da Antoine-Laurent Lavoisier (1743-1794) ve Pierre Simon Laplace (1749-1827) bu gaza Oxygen adını verdiler. 1794 de Thomas Beddoes oksijeni ilk kez tedavi amacı ile kullandı.

Oksijenin anestezide ilk kullanımı E.W. Andrews tarafından 1868 yılında N2O anestezisinde % 20 oksijen eklenmesi düşüncesi ile gerçekleşmiştir.

G. Karbondioksit (8,10) ;

Jean Baptiste von Helmont (1597-1644) tarafından 1754 te bulunup, 1757 de Joseph Black (1728-1799) tarafından izole edildi. 1824 de H.H. Hickman CO2 ile oldukça önemli hayvan deneyleri yaptı, ancak Kraliyet Tıp Cemiyeti'nce ilgi görmedi.

Hickman'dan 50 yıl sonra Paul Bert karbonik asidin anestezik etkisini saptadı. 1870 de Herman ve Escher karbondioksitin solunum uyarıcı etkisini buldu.

1910 da Gatch karbondioksit absorbanını geliştirdi. 1920 yılında R.M. Waters Jackson, Haldane ve Henderson'un fizyolojik çalışmalarından yola çıkarak, adı geçen çalışmacılarla birlikte azotprotoksit, oksijen ve karbondioksitin birlikte kullanılması ile ekonomik ve uygun bir anestezi yöntemini geliştirdiler. 1925 de Haldane, 1926 da Y. Henderson karbondioksitin solunum üzerindeki uyarıcı etkisi üzerinde önemli bilgiler elde ettiler.

II. İNTRAVENÖZ ANESTEZİ (8)

Sıvıların doğrudan damar içine verilerek tedavi uygulanması oldukça eski bir geçmişe sahiptir. Mimar Sir Christopher Wren 1656 yılında, tedavi amacı ile, bir köpeğin veninden, içi boş tüy sapına bağlı bir hayvan mesanesi ile oluşturduğu primitif enjektör yardımı ile, bira ve şarap içine afyon karıştırarak vermiş, hayvanın uyuklama ve sersemlediğini izlemiştir. Bu uygulama ilk intravenöz uygulama niteliğindedir. 1662 yılında Johann Daniel Major bu uygulamayı yineledi. Ancak ilk intravenöz anestezi uygulaması 1665 yılında Johann Sigismund Elsholtz tarafından duyusuzluk elde

August Bier (1861-1949)

Alman cerrah.1898'de bel ponksiyonunu takip eden baş ağrısını bir deney sirasinda tanimladi.Deneyde, asistanı omurilik çevresindeki sıvı dolu boşluğa kokain solüsyonu enjekte ederek, omurilik anestezisi uygulamıştı.Bier daha sonra, 'omuriliğe kokain vererek', vücudun alt yarısında altı ağrısız ameliyat gerçekleştirdi.

Anestezist Çantası

Danolee Tabern (1900-1974)

etmek amacıyla afyon solüsyonunu intravenöz vermesi ile gerçekleştirilmiştir.

İntravenöz uygulama 1827 yılına kadar içi boş tüylerin vene girilmesi ile sağlanıyordu. 1827 de A. Neuener yeni çalışmalar ile bunu geliştirdi. 1845 de Francis Rynd ve Alexander Wood, 1853 de Charles Gabriel Pravaz camdan yapılmış şırıngaları geliştirip kullandılar. Aleksander Wood'un tanıtığı enjektörü ilk kez Ferguson dizayn ettiği için bu enjektörlere “Ferguson Hypodermik Şırıngası” adı verildi.

Yeni enjektörler ile ilk anestezi uygulaması 1872 de Fransa'da Pierre-Cyprien Ore, 1832 de Liebig tarafından bulunup, hipnotik grubun ilk ajanı olup 1869 yılında da hipnotik etkisi saptanmış olan Kloral hidrat'ı IV olarak kullandı. İnsanlarda ilk kullanılışı ise 17 Şubat 1874 dür.

IV anestezi de kullanılan barbitüratlar:

Thiopantone sodium (Pentothal,) E.H. Volwiler ve D.L. Tabern tarafından 1932 de sentez edilmiş ve John S. Lundy tarafından 1934 tarihinde klinik anestezide kullanılmaya başlanmıştır. Önceleri IV kullanılan pentothal daha sonra rektal yoldan da kullanılmıştır.

Diğer bir IV Anestezik olan Hexobarbitone (Evipan, Hexanol) Kropp ve Taub tarafından sentez edilip 1932 yılında Weese ve Scharpff tarafından laboratuar çalışmaları ve sonrasında Prof. Wilhelm Baetzner tarafından da Martin Luther Hastanesinde anestezi pratik uygulamaları gerçekleştirilmiştir.

Thialbarbitone Sodium (Kemithal), 1964 yılında Carrington ve Raventos farmakolojik araştırmalar yaptıktan sonra Gordon ve Gibbons tarafından anestezi pratiğine sokulmuştur.

Pentobarbitone Sodium: İlk kez 1930 yılında R.H. Fitch, R.M. Waters ve A.J. Tatum tarafından IV olarak uygulandı.

Ethohexitone (Brietal, Brevital): 1957 de Stoelting tarafından tanımlanmıştır.

Sodium Amytal : 1923 yılında Shonle tarafından hazırlandı. John F. Fulton 1928-1929 tarihlerinde hayvanlarda çalışmalar yaptı. 1929 da Zerfas, Mc. Callum, Shonle, Swanson, Scott ve Clowes sodium amytali insanların anestezisinde kullandılar.

IV Anestezik olarak kullanılan Nonbarbitürat Ajanlar:

Propanidid (Epontol); İlk kez 1956 da kullanılan kısa etkili bir anestezik ajandır.

Steroidler;

Althesin, Anestezi indüksiyonunda kulanilan bu ajan 1971 yılında Child ve arkadaslarının hayvan çalışmaları ile araştırılmaya başlanılmıştır. İki steroidden oluşmaktadır.

Narkotik analjezikler:

Ernest Volwiler (1893-1992)

Danolee Tabern ve Ernest Volwiler ile birlikte, 1936 yılında piyasaya sürülen "Pentobarbital"in kükürt içeren benzerini elde ettiler ve bu maddenin anestezi gerektiren küçük cerrahi işlemlerde kullanılabileceğini tanımladılar.

Babitüratlarla oluşturulan anesteziyi güçlendirmek amacı ile ilk kez 1947 de Neff ve arkadaşları tarafından pethidin verilerek kullanılmıştır.

İntravenöz prokain; 1907 yılında Bier tarafından intravenöz rejyonal anestezi amacı ile ekstremitelere turnike uygulayarak distal taraf venine verilerek, kullanılmıştır.

Ketamine : 1965 de Corssen, Domino ve Chodorf tarafından farmakolojik ve klinik çalışmaları yapılarak anestezi pratiğine sokulmuştur.

Nörolept analjezi: Nöroleptik ve analjezik ilaçların IV yolla birlikte kullanılmaları ile sağlanan; nöroleptiklerin hastada yarı uyku hali, organizmanın reflekslerinde psişik bir ilgisizlik, motor aktivitede azalma oluşturmaları yanında güçlü analjeziklerin ağrıyı kaldırmaları nedeni ile hastada operasyona olanak veren bir durumun oluşturulmasıdır. Nörolepsis teriminin Delay tarafından 1959 yılında kullanılmış olup aynı yıl De Castro ve Mundeleer nörolept analjeziyi anestezi pratiğine sokmuşlardır.

III. REKTAL ANESTEZİ

Anestezik maddenin lavman şeklinde lavman olarak uygulanması ile elde edilen anestezi şeklidir.

İlk kez 1847 yılında Rus cerrahi Nicolai Ivanoitch Pirogoff tarafından buharlaştırılan eterin rektal yoldan uygulanması gerçekleştirilmiştir. Daha sonraları eterin su ile dilue edilerek, buhar haline getirerek, zeytinyagı ile karıştırılarak kullanıldığı görülmektedir.

Daha sonra yapılan araştırmalar sonunda değişik anestezik ajanlar rektal anestezi amacı ile kullanılmışlardır; Avertin(1926), Paraldehid(1928), Hexabarbitone(Evipan)(1936), Pentothal(1939).

IV. ENDOTRAKEAL ENTÜBASYON (Endotrakeal İntübasyon) (8)

Solunum yolunu güvenlik altına almak ya da solunumu kontrol etmek amacıyla oral veya nazal girişle translaringeal olarak trakea içerisine tüp yerleştirme işine endotrakeal entübasyon denir.

Endobronşiyal entübasyon ise aynı amaçlarla oral yoldan sağ veya sol ana bronş içerisine tüp yerleştirilmesi eylemidir. Trakeostomi ise cerrahi olarak boyunda cilt kesisi ile trakea içerisine tüp yerleştirilmesidir.

İlk endotrakeal uygulamayı büyük İslam bilgini İbn-i Sina (980-1037) tanımlamıştır. İbn-i Sina, “Kanun” adlı ünlü yapıtının 3. ve 4. kitabında boğulma tedavisi için gümüş yada altın bir boru ile larinks entübasyonu yaptığından söz etmektedir. Bu uygulamanın yapılamaması durumunda trakeotomiyi önermektedir. 1543'te A. Vesalius toraksı açılmış bir koyunda, trakeasına takılan kanülden körükle hava verilerek yaşatılabileceğini göstermiştir. 1667 de Robert Hooke hayvanlarda deneysel amaçlı, 1788 de C. Kite resusitasyon amacı ile oral ve nazal entübasyonu tanımladı. 1792'de ise Curry insan kadavrasında ilk entübasyonu yaptı. 1854-55 de asıl mesleği şantör ve şan hocası olan Garcia laringoskobu icad etti (7) . 1858 de John Snow bir tavşanda trakeotomi yaptıktan sonra , geniş delikle bir tüpü trakeaya sokarak hayvanın bu tüp

aracılığı ile nefes almasını sağlamış ve bu yolla kloroform anestezisi uygulamıştır. Friedrich Trandelenburg, 1859 yılında trakeotomi yaptıktan sonra balonlu bir tüp ile ilk kez insana uyguladı. 1860 da Troeltsch otoskobu geliştirdi (7) . 1878 de Glaskov'lu cerrah Mac Even ilk kez trakeotomi yapmadan ağız yoluyla esnek bir metal tüpü trakeaya yerleştirmiştir. Birkaç yıl sonra Fell O'Dwyer Mac Even'in tüpüne mandren ekleyerek kör entübasyonu kolaylaştırmıştır. 1893 de Karl Maydl aleti daha da geliştirdi. 1895'te Alfred Kirstein direkt görüşlü laringoskopi için “Autoskope” adlı aleti yaptı. Aynı yıl Eisenmenger ilk balonlu tüpü buldu.

1900-1901 yıllarında, bu alandaki çalışmalardan habersiz olarak Alman Franz Kuhn endotrakeal entübasyonlar gerçekleştirdi. 1902 de “Nazal entübasyonu” düşündü ve uyguladı. Metal tüplerin travmalara neden olması sorununa rağmen çok olumlu uygulamalarını sürdürdü. Entübasyona yardımcı olarak buruna kokainin lokal uygulanmasını da Kuhn önermiştir.

1898 yılında Fell-O'Dawyer apareyi ile Parham, endotrakeal entübasyon sonrasında , kloroform üzerinden geçirilen havanın bu tüp aracılığı ile trakeaya insufle edilmesi ile genel anestezi uygulamalarını başarılı olarak yapması ile toraks cerrahisinin Amerikada ilerlemesine katkıda bulundu.

1907 de Fransa'da Barthelemy ve Dufour tarafından, trakea entübasyonu sağlanan hastalara bu tüp aracılığı ile hava ve kloroform karışımı göndererek endotrakeal insuflasyon yöntemini uyguladılar.

20 Şubat 1910 da 55 yaşındaki bir hastada larinkse kokain ile anestezi uygulanarak endotrakeal tüp başarı ile yerleştirildi. Anestezik olarak eterin kullanıldığı bu operasyonda toraks açılarak cerrahi girişim gerçekleştirilmiştir.

1912 de Gustav Killian ve Chevalier Jackson direkt laringoskopi yaptılar ve yeni laringoskoplar dizayn ettiler. 1913 de Amerikalı Janeway kendi yaptığı laringoskop ile balonlu bir tüpü N2O ve O2 uygulayarak insan trakeasını entübe etti.

I. Dünya Savaşı'nda akciğer, yüz, boyun, baş yaralanmalarında endotrakeal anesteziyi kullanma gerekliliği, Gillies, Magill ve Rowbotham'in bu konudaki deneyimlerinin artmasına neden oldu. 1920'de Magill trakeal tüpü burun yoluyla görmeden trakeaya sokma yöntemini tanımladı. Magill ve Rovbotham'ın bu yöntemin gelişmesinde büyük katkıları olmuştur.

Endotrakeal entübasyon yolu ile anestezi uygulamasının, solunum fizyolojisinde bazı sorunlara neden olması bu konuda çalışmaları artırdı. NO2 +O2 ‘nin, anestezi uygulamaları sırasında sürekli basınçla kullanılması fazla gaz kullanılmasını zorunlu kılıyordu. Magill ve Rovbotham, trakeaya kalın bir tüp koyarak bu tüpü yarı kapalı anestezi sistemine bağladılar. Bu şekilde kullanılan gaz hacmi azalmış ve ekonomi sağlanmış oluyordu. Bu yöntem, insüflasyon anestezisinden endotrakeal inhalasyon yöntemine geçilmesini sağlamıştır.

1928 de Guedel, Eisenmenger ve arkadaşları kapalı sistem anestezi uygulamasını, 1932 de Waters “bronşiyal entübasyonu” gerçekleştirdiler. 1936 da Magill, endotrakeal tüp balonunun geliştirilmesi ve daha effektif kullanılması ile bronşiyal

aspirasyonlardan kurtulma olanağını sağladı. 1943 yılında Macintosh kıvrık laringoskop bleydini, 1944 de Hollinger ve Cassel, spiral naylon telli endotrakeal tüpleri, 1945 de Nosworthy kapalı sistemde solunum balonunun ritmik olarak sıkılması ile etkin kontrole solunum uygulamalarını anestezi pratiğine soktular.

1949 da E. Carlens toraks operasyonlarında kullanılmak üzere çift lümenli endotrakeal tüp dizayn etti. Bu tüplere “Carlens tüpü” adı verildi. Günümüzde de bu adla tanınmaktadır.

1963 de P. Murphy kör entübasyonda kullanılmak üzere fiber-optik araçları araştırdı ve kullanıma soktu.

Bugün gerek kullanılan malzemelerdeki teknik gelişmeler gerekse kas gevşeticilerin klinik kullanıma girmesi ile endotrakeal entübasyon modern anestezide, kardiopulmoner resüstasyonda ve pek çok yoğun bakım hastasında güvenli bir solunum yolu açıklığı sağlama yöntemi haline gelmiştir.

REJYONAL ANESTEZİ

“Bölgesel Anestezi, İleti Anestezisi, Bölgesel Analjezik Blok, Çevresel Anestezi-Analjezik Blok, Loko-Regional Anestezi”

Asurluların arter ve venleri bağlayarak bölgesel anestezi oluşturmaları, Eski Mısırlıların soğuğu lokal uygulamaları yanında bazı ilaçlardan lokal anestezide yararlandıkları bilinmektedir. Eski Yunan'da zehirli bir bitki olan baldıran lokal anestezide kullanılmıştır. İslam dünyasında Araplar lokal anestezi için sinir gövdelerine bası uygulamışlardır. Bu yöntem 1564 yılında Ambroisse Pare, 1600 yıllarında İtalya'da Valverdi tarafından lokal anestezi saglamada kullanılmıştır. 1646 da İtalyanlar'ın kar-buz karışımından, 1748 de İngiliz'lerin, 1840 da Fransızlar'ın, damar-sinir basısı ile lokal anestezi sağladıklarını görüyoruz. 1844 de Morton eteri püskürtme ile 1854 de Arnott ve Mathieu eteri buharlaştırarak, 1866 da Richardson'un eter spreyini, 1880 de Rothenstein'in etil klorürü lokal soğutma için uygulamıştır.

Bölgesel anestezinin gelişimi hipodermik girişimlerin başlaması ile ilerleme göstermiştir. 1827 de Neuner, 1839 da Isaac Taylor ile James Washington 1841 de Zophar Jane, 1843 de Alexander Wood 1845 de Francis Rynd bir tür morfin solüsyonunu cilt altına enjekte ederek modern anlamda ilk lokal anestezi uygulamasını gerçekleştirmişlerdir. 1853 de Alexander Wood modern anlamda metalik içi boş iğneyi, Charles-Gabriel Pravaz camdan yapılmış enjektörü, 1859 da Charles Hunter hipodermik şırınga yaptı. Bu buluşlar lokal anestezi uygulamalarının hızla ilerlemesine önemli katkıda bulunmuştur.

1872 de Spessa'nın fistül kanalı içine morfin solüsyonu enjekte ederek ağrısız operasyon uyguladı. Bu uygulamayı ilk lokal anestezi olarak kabul etmek olasıdır.

Modern lokal analjezi, kokain'in bilinen klasik kullanımı dışında lokal anestezik etkisinin anlaşılması ile baslamıştır. 1860 da Albert Niemann'in kokaini izole etmesi, 1862 de Schraff 'in lokal anestezik etkisini tanımlaması sonrasında 1884 yılında Koller'in kokainin konjonktivada lokal anestezi oluşturduğunu göstermesi ile anestezi pratiğindeki yerini almıştır. Ayni yil William Halsted mandibular anestezi, 1885 de Corning spinal ve epidural anestezi uygulamasını bildirdi. 1888 de Retard etil klorür püskürtmekle lokal anestezi

Charles Bell

1811 yılında, motor ve duysal sinirlerin ayrı olarak gösterildiği anatomi atlasını yayınladı.

Spinal Anestezi Uygulaması

Friedrich W. Serturner (1783-1841)

Alman eczacı.1806 yılında, afyondan morfini ayrıştırdı.

uyguladı.1892 de Carl Ludwig Schleich infiltrasyon anestezisini uyguladı. 1894 de gerçek spinal anestezi uygulamasını Corning tarafından uygulandı.1911 de Hirschel ve Kulenkampff ilk brakiyal anesteziyi tanımladılar ve uyguladılar.

Rejyonal anestezide kullanılan ilaçları ve sentez ediliş tarihlerini şu sekilde sıralayabiliriz:

Kokain (sentezi; 1860),

Prokain (1899),

Lignokain (1943),

Mepivakain (1956),

Bupivakain (1957),

Prilokain (1959),

Dibukain (1925),

Tetrakain (1930),

Piperokain (1927),

Helsinkain (1944),

Etidokain,

Aptokain.

KAS GEVŞETİCİLERİN ANESTEZİYOLOJİDE KULLANILMASI (8)

Anesteziyolojinin cerrahi pratiğine analjezi kadar önemli olan bir diğer katkısı da, cerrahın çalışmasını çok kolaylaştıran kas gevşemesini sağlamasıdır. İnhalasyon anestezikleri ile yeterli kas gevşemesini sağlayabilmek için derin planlara inmek gerekirken özellikle kas gevşemesi etkisi olan ilaçların kullanılması ile bu sorun çözülmüş olmaktadır.

Tek doğal, bitkisel kaynaklı kas gevşetici olan kürar oldukça eski bir geçmişe sahiptir. Güney Amerika'da Amazonlar ve Guyanalılar'ın ok ucuna sürerek avlanmada kullandıkları ok zehiri olan kürar batılılar tarafından 1516 da öğrenildi. Sir Walter Raleigh Güney Amerika'ya yaptığı geziden dönerken 1595 yılında kürarı Avrupaya getirdi. 1805 de Von Humboldt kürarın elde edildiği bitkiyi yerinde araştırdı. 1811-1812 de Sir Benjamin Collins Brodie kürarize edilmiş hayvanlarda yapay solunumla yaşamlarının sürdürülebildiğini gösterdi.1850 de Claude Bernard hocası Magendi'nin önerileri doğrultusunda yaptığı fizyolojik çalışmalar sonunda drogun sinir kas bağlantılarında paralizi yaparak etkili olduğunu buldu. Drog kullanımı ile ölüme neden olduğu belirlenmesine karşılık, tetanoz, epilepsi, kuduz ve striknin zehirlenmelerinde denenip yararı görülemediği için bırakılmıştır. Ancak laboratuvar çalışmaları sürdürülerek yeni ekstreler elde edilip araştırmalara devam edildi.

1935 de d-tübokürarin, 1938 de saf kürar izole edildi. 1930'lu yıllarda tetanos tedavisinde kullanılması yeniden önerilip uygulandı. 1939 da elektrokonvülsiyonların tedavisinde kullanıldı.

Anestezi pratiğinde, batın operasyonlarında kas gevşemesini sağlamak amacı ile kullanılmasını ilk kez 1941 yılında L.R. Wright tarafından anestezistlere önerilmiştir. 23 Ocak 1942 de Montreal Kanada'd' H. R. Griffith ve Enid Johnson kürarı kas gevşemesi amacı ile cerrahi operasyonda kullandılar.

1943 de “Chondrodendron Tomentosum” adlı bitkiden tübokürarin elde edildi.

Henry D.Thoreau (1817-1862)

Amerikalı doğa bilimci ve yazar.1851'de, kendisine, diş doktoru tarafından, diş çekimi esnasında eter anestezisi uygulandı.Gazetesinde bu olayı şöyle tarif etti:'Eter aldığımın ertesi günü, bir insanın hislerinden ne kadar uzaklaşabileceğine ikna oldum.'

Joseph Black ( 1728-1799 )

İskoçyalı büyük kimyager.1757'de Karbondioksiti izole etmiştir.

Antoine Laurent Lavoisier

Kimyasal reaksiyonlar ile ilgili teorileri sebebiyle Modern kimyanın babası olarak bilinir.

1944 yılında batın operasyonlarında; kürar, azot protoksit ve oksijen birlikte kullanılmaya başlandılar.

SENTETİK KAS GEVŞETİCİLER :

1. Non-Depolarizan kas gevşeticiler;

Dimetil tübokürarin iodide (1935),

Gallamine triethiodide (1947),

Laudexium (1949)

İmbretil,

Alloferrin (1961),

Pavulon (1964)

2. Depolarizan kas gevseticiler:

Dekametonyum (1948),

Süksinil kolin (1906, kullanılması; 1949),

Benzokinonyum (1950).

Mennell'in Endotrakeal Eter Aparatı

Wilson ve Pinson'un Eter Aparatı

Magill'in NO2, O2 , CO2, Eter Aparatı

ANESTEZİ CİHAZLARININ GELİŞMESİ

İlk uyutucu reçetelerin uygulanmaya başladığı çağlardan başlayarak bu ilaçların kullanılması için uygun cihazlar dizayn edilmiştir. Önceleri deniz süngerine emdirilen ilacın solutulması sağlanırken XVIII. yy sonlarına doğru solutmada kullanılmak üzere özel cihazlar yapılmıştır.

1795 de James Watts'ın yaptığı ve 1799 da Humprey Davy için geliştirdiği cihaz, ilk modern gaz inhaleri olarak kabul edilebilir. Bu inhalerler yağlanmış ipek torbalardı. Daha sonraları azotprotoksit basınçlı tüpler içinde saklanmaya başlandı.

1816 da oksijen-hidrojen lambalarında, 1826 da karpit lambalarında gazın düzenli verilmesini sağlamak amacı ile geliştirilen Basınç düşürücü regülatör valfleri, anestezi cihazları için ilk kez İngiltere'de 1899 da A.A. Beard tarafından planlandı.1921 de yeni şekli F.H. Adams tarafından patentlendi. Çok değişik tipleri yapılan valflerin 1965 yılında B.O.C. 60 M ve 120 M tipleri dizayn edildi.

1846 da, eter anestezisini önce mendil ve havluya, geliştirerek cam küre ve içindeki süngeri ile yeni bir anestezi cihazını Morton yapmıştır.

John Snow 1847 de yeni bir eter solutma cihazı şekillendirdi.

Sir J.Y. Simpson ilk kez kloroformu açık damla yöntemi ile kullandı. 1853 de Snow yeni bir inhalör yaptı.

1862 de Thomas Skinner hem eter hem de kloroform kullanmaya uygun “ Wire Franc Mask” i geliştirdi.

Buraya kadar kullanılan cihazlarda eter ya da kloroformu kapalı sistemde uygulayacak cihazlar düşünülmüştü. 1847 de O. H. Allis uygulanmakta olan yöntemin CO2 birikimine neden olacak büyük yapida olduğunu ileri sürerek ETERi AÇIK uygulamayı sağlayacak

Ombredanne'in eter inhaleri

Shipway'in geliştirdiği laringoskop

Magill'in geliştirdiği laringoskop

Mennell'in geliştirdiği laringoskop

bir cihaz yaptı. 1897 de Prince, Fergusson ve Lundy bu sistemin kullanılması ve yaygınlaştırılmasında önemli katkıda bulundular.

1867 de D.H. Goodwille; eter, kloroform ve azotprotoksitin kullanılabileceği bir aperey yaptı.

1867 de F.A.Junker kloroform ve metil alkol karışımının kullanılabileceği bir aperey yaptı.

1877 de Joseph T. Clover taşınabilir eter inhalörünü yaptı. 1899 da Wilson Smith bu cihazı geliştirdi. 1901 de Frederick Hewitt cihazı daha da geliştirerek uygulamaya soktu. Hewitt'in dizaynı 1950 yıllarına kadar kullanıldı.

1890 da Kurt Schimmelbusch 1862 de T. Skinner tarafından yapılan inhalörü geliştirdi. Gazlı bez örtülü metal maskeye bağlı kullanılacak anestezik maddeyi damla damla vermeye yarayan bir damlalıktan oluşmaktadır. Bu maske kloroform, etil klorid divinil eter, dietil eter vermede kullanılmaktadır.

1908 de Louis Ombredonne yeni bir eter inhalörü yaptı ve eterin kullanıldığı son zamanlara kadar bu maske kullanılmaya devam edildi.

St. Bartholomew Hastanesi'nde H.E.G. Boyle 1917 de Boyle Makinasını yaptı.1920 de Boyle Buharlaştırıcı Şişesi, 1927 de ikinci bir buharlaştırıcı yapılarak daha sonraki yıllarda cihaz teknik gelişmelerden yararlanarak geliştirildi.

1910-1912 yıllarında anestezi cihazları için önemli bir kısım olan Flowmetrelerin ilki Boothby ve Cotton tarafından dizayn edildi. Gaz akımının doğru olarak ölçülmesini hedefleyen bu apereyler önceleri(1908) piston prensibine dayanmış iken daha sonraları 1911 de göstergelerde dönen fırıldakta değişiklik uygulanıp, 1934 te çelik top kullanılarak yeni akım göstergeleri yapıldı.

1921 de S.R. Wilson ve K.B. Pinson çelikten yapılmış bir eter kullanma cihazı yaptılar.

1939 da D.J. Flag “Flag Can” adlı basit bir eter buharlaştırıcısı yapıp eter anestizisinde kullandı.

1941 de Macintosh, Mendelson , 1952 de L. Morris, 1956 da Epstein ve Macintosh yeni eter cihazları geliştirdiler.

1956 da Boyle şişesi ile halothan kullanımı gerçekleştirildi. 1957 de Brennan “Fluotec Vaporizatör”ünü hazırladı. Halotanın belirli konsantrasyonlarda emniyetle kullanılmasına olanak sağlayan bu cihazlar teknolojinin gelişmesi ile birlikte yenilendi, modifiye edildi.

Anestezi Cihazlarının gelişmesi ile ilgili verilen bilgileri kısaca özetlemek için aşağıdaki dökümü verebiliriz (10) :

1. 1846-1850 arasında Eter kloroformun bir beze dökülerek solutulması

2. 1850-1876 Koni biçiminde inhalerler (Guy, Rendle, Sudek tarafindan)

3. 1876-1906 Kapalı inhalerler. Eter ile Clover, E.H.Embley ve Ormsby.

4. 1895-1945 Açık metodlar. 5. 1905-1941 Yarı Açık Metodlar. Ferguson(1905),

Coutts(1930). 1941'de Italyan ordusunda kullanıldı. 6. 1867-1941 Buharlı Metodlar. Junker (1867), Shipway (1915)

Marrett 7. 1871-1945 Endotrakeal Anestezi. Trendelenburg (1871)

Magill (1920). 8. 1894-1945 Gaz Anestezisi. Hewitt, Boyle, McKesson

(Nargraf,1929), Guedel (1934), Waters (1936), Jayt Heidbrink (1913), Richardvon Foregger (1914), Karl Conell (1913), Brian C.Sword(1926).

İLK ANESTEZİ UZMANI ;

Modern anestezinin başlamasından sonra Anestezi Uzmanıünvanı olan ilk doktor John Snow (1813-1858) oldu. Morton'dan sonra tüm zamanını anesteziye harcayan ilk anestezisttir. 14 yaşında tıpla ilgilenmeye başlamış, 19 yaşında tıp öğrencisi olmuştur. 1838 de Royal Collage of Surgeons of England üyesi olmuştur. 1847 de eter inhaler'ini yaptı ve bunu Dr. Francis Sibson'un maskesine adapte etti. Daha sonra kendisi yenisini icat etti. St George's Hospital poliklinik anestezisti oldu, diş çekimi için anestezi uyguladı. 1847 de ameliyathanedeki anestezist görevine terfi etti. Tüberküloz ve nefritis nedeni ile senelerce tedavi gördü. Anestezik etkisi olabileceğini düşündüğü maddeleri kendisinde denedi.

1847'de “On the Inhalation of Ether in Surgical Operations” adlı kitabını yazdı. Anestezinin fizyolojisi üzerinde durdu ve anestezinin 5 safha(derece)sini tanımladı. Eter anestezisinin özellikleri ile, daha sonra kloroformun etkileri ile ilgili çalışmalar yaptı. Doğum sırasında ve cerrahi sırasındaki kloroform anestezisindeki uygulama farklılıklarını açıkladı. Ölüme neden olmadan, 4000'ün üzerinde anestezi uygulaması yaptı. 1853'de Prens Leopold ve 1857'de Prenses Beatrice'in doğumlarında Kraliçe Victoria'ya kloroform anestezisi (chloroform a la reine) uyguladi. Son eseri olan “Chloroform and Other Anaesthetics” 1858'de ölümünden sonra yayınlandı.

Anestezinin gelişmesinde adı geçen, saygı ile anılan bir çok değerli kişi vardır. Bunlardan bir kaçının adını anmak istiyorum ;

James Young Simpson (1811-1870)

Joseph T. Clover (1825-1882)

Sir Frederick Hewitt (1857-1916)

Sir William Macewen (1847-1924)

Carl Coller (1857-1944)

William Stewart Halsted (1852-1922)

August Karl Gustav Bier (1861-1949)

Heinrich Friedrich Wilhelm Braun (1862-1934)

Artur Lawen (1876-1958)

Gaston Labat (1877-1934)

Arthur E. Guedel (1883-1956)

Henry Edmund Gaskin Boyle (1875-1941)

Rahph Milton Waters (1883-1979)

Sir Ivan Magill (1888-1986)

Helmut Weese (1897-1954)

John Silas Lundy (1894-1973)

John Snow ( 1813-1858 )

Anestezi Uzmanı ünvanı olan ilk doktor.1847'de Londra'da eter anestezisi uygulamasına başladı ve eter anestezisi üzerine bir kitap yayınladı.

Kraliçe Victoria

Dinsel ve ahlaki gerekçelerle, kloroforma karşı artan tepkiler, John Snow'un, 1853'te Kraliçe Victoria'ya sekizinci çocuğunu doğururken kloroform vermesiyle kırıldı.

Humphry Davy (1778-1829)

İngiliz kimya bilgini.Thomas Beddoes ile birlikte nitroz oksit ve diğer bir çok gaz ile ilgili deneyler yapmıştır.1798'de Bristolde kurulan ve yapay havaların etkilerini inceleyen "Pnömatik Enstitüsü"nün başına geçmiş ve nitröz oksitle ilgili çalışmalarına burada devam etmiştir.

Pnömatik Enstitüsü

Francis Foldes (1910-1997)

Kas gevşetici ve lokal anestezik ajanlar üzerinde bir çok çalışma yapan ve kitapları olan Macar asıllı doktor.

ANESTEZİYOLOJİ'NİN KRONOLOJİK SUNUMU (10)

1516- Kürarın Peter Martyr Angherius tarafından tanımlanması

1540- Eter'in Valerius Cordus tarafından Paraselsun'un yardımı ile sentetize edilmesi

1662- Robert Boyle gaz basınç ve volüm bağlantı kanunlarını koydu.

1665- İlk intravenöz enjeksiyonun, Sir Christopher Wren tarafından bir hayvana tendürde opyum verilmek için uygulanması.

1720- A.S. Frobenius, 'Eter' adını koydu.

1733- Stephen Hales hayvanın arter ve venine kanül yerleştirip, kan basıncını ilk olarak direkt ölçtü.

1751- Bailey'in İngilizce Sözlüğünde Anestezi; sensasyonda defekt olarak tanımlandı.

1754- J.B. Helmont CO2'i keşfetti, Joseph Black izole etti.

1771- Josep Priestley Oksijeni keşfetti.

1772- J. Priestley Azot protoksiti keşfetti.

1788- J.A.C. Charles Gaz- ısı/basınç ilgisini buldu.

- Chas.Kite, boğulmada resusitasyonda ilk trakeal tüp kullandı.

1800- Davy, N2O'nun analjezik özelliklerini keşfetti

1806- F.W.A. Sertüner opyumdan morfini izole etti.

1807- Baron Larrey buz kullanarak ağrısız amputasyon yaptı.

1811- Charles Bell motor ve duyusal sinirlerin ayrı olarak gösterildiği anatomi atlasını yayınladı.

1816- Rene Laennec Steteskopu yaptı.

1818- Michael Faraday eter buharının narkotik etkisini keşfetti.

1822- François Mangedie anterior spinal köklerin motor, posterior spinal köklerin duyusal olduğunu ileri sürdü.

1824- Henry Hill Hickman, karbondioksit soluttuğu hayvanlarda ağrısız operasyon gerçekleştirdi. İnhalasyon Anestezisinin Prensiplerini tesis etti.

1831- Birbirinden habersiz olarak; Von Liebif (Almanya), Guthrie (Amerika) ve Soubeiran (Fransa) tarafından Kloroform keşfedildi.

- Mein Atropa belladon'dan Atropin hazırlandı.

1832- Thomas Aitchison I.V. Salin kullandıi (Kolerada dolaşim

Virginia Apgar (1909-1974)

1950'lerde, yenidoğan değerlendirilmesinde kullanılan skorlama sistemini yayınladı.

Ralph M. Waters Wisconsin'de, 1934 yılında, insanda Tiopentali ilk kullanan kişi.

Crawford Williamson Long (1815-1878)

1842 yılında, eteri, bir hastanın sırtındaki tümörü çıkarırken, anestezik ajan olarak ilk kez kullanan cerrah.Ancak, Long, eterin bu kullanımını Morton'un gösterisine kadar (1846) yayınlamamıştır.

kollapsını önlemek için)

1833- Marshall Hall, Refleks etkinin konseptini koydu.

- Thomas Graham “Gazların difüzyon kanunu”nu yayınladı.

1834- J.Baptiste Dumas, Kloroforma isim koydu ve kimyasal kompozisyonu tarif etti.

1836- La Forgui (Fransiz) tasarladığı trokar ile ilaçların lokal olarak verilebileceğini bildirdi.

1842- Eteri, W.E. Clarke ağrısız diş çekimi için New Yorkta, Crawford W. Long Jaferson'da 30 Martta kullandılar.

- M.J.P. Flourens, Parisli fizyolojist, medulladaki solunum merkezini ilk izole eden kişi oldu.

1844- Diş hekimi Horace Wells Azot Protoksit (N2O) inhalasyonunun diş çekimi sırasında anestezi oluşturduğunu gösterdi.

- Francis Rynd (cerrah) Hipodermik trokarı yaptı.

1846- W.T.G. Morton (Bostonlu Diş Hekimi) 16 Ekimde eterin anestezik özellikleri gösterdi.

- O. Wendell Holmes, Morton'un “eterizasyon” dediği olaya “Anestezi” denmesinin uygun olduğunu belirtti.

- Robert Liston'un uyguladığı eter anestezisi altında ilk cerrahi operasyon 21 Aralıkta gerçekleştirildi.

1847- Marie Jean Pierre Fluorens (Fransız Fizyolojist) Kloroform ve etilklorid buharının hayvanlardaki anestezik özelliklerini tanımladı.

- John Snow “Cerrahi Operasyonlarda Eter İnhalasyonu” adlı kitabını yayınladı.

- Grantham ve Colchester, eter nedenli ölüm bildirdiler.

1848- Johan Heyfelder Almanya'da ilk kez eter ve insanlarda ilk kez etil klorid kullandı.

1849- Koloformdan ilk ölüm, 10 Ekim, St. Thomas's Hospital

1851- Gabriel Pravaz, Rejyonal anestezi için kullanılabilecek şırınga geliştirdi.

1853- Alexander Wood, hipodermik şırınga ve iğnesini yaptı.

1855- Friedrich Gaedicke (Almanya) coca yaprağından kokaini izole etti.

- İndirekt Laringoskopi yapıldı (Manmel Garcia, müzik öğretmeni)

1857- Claude Bernard, kürarın myonöral bağlantıya etkisini gösterdi.

Prof. Dr. Rudolph Nissen (1896-1981)

1937'de İstanbul Tip Fakültesine, ilk anestezi cihazını getirten Alman hekim.

Heinrich I. Quincke (1842-1922)

1890'larda, lomber ponksiyonun, tanı ve tedavide kullanılabilecek bir metot olduğunu tanımladı.

Oliver W. Holmes (1809-1894)

Amerikalı hekim ve yazar. Morton'a 21 Kasım 1846'da yazdığı bir mektupta, eter inhalasyonu sonrası olusan mental durumu tarif etmek için 'anestezi' kelimesini önermiştir.

1858- John Snow'un “Kloroform ve diğer Anestetikler” kitabı yayınlandı.

1860- Albert Neiman cocain'e adını verdi.

1862- Clover kloroform inhaleri yaptı.

1863- Gardner Quiney Colton Azot protoksiti yeniden güncelleştirdi.

-Louis Pasteur fermentasyona neden olan mikroorganizmaların varlığını gösterdi. Lister buna bağlı olarak 1865 de Antisepsiyi keşfetti.

1864- Kloroformun etkisini uzatmak için premedikasyonda Morfini kullandı, Johan Nepomuk von Nussbaum.

1865- Prof. J. Lister 12 Ağustosta antiseptik cerrahiyi uyguladı.

1867- Ferdinand Edelberg Junker (Avusturya), kloroform solutma cihazını yaptı.

1868- Edmund Andrews O2+N2O kombine etti.

1869- Joseph Thomas Clover ve Alfred Coleman, N2O yi burundan solutarak kullandılar.

1871- Friedrich Trendelenburg, trakeotomi yoluyla anestezik uyguladı. Kaflı tracheostomi tüpünü ilk kez 1869'da kullandı.

1872- R.P.H. Heidenhain Atropinin antisalivary etkisini tanımladı.

- Pierre-Cyprien kloral hidratı IV yolla kullandı.

- Clover N2O+O2+Eter kullanımını tanıttı.

1876- Bonwill, hava hiperventilasyonunun analjezik etkisini tanımladı.

1880- W.Macewen ağızdan trakeal intubasyonu uyguladı.

1882- August von Freund siklopropan sentez etti.

1884- Viyanalı Karl Koller kokainin korneadaki lokal analjezik etkisini gösterdi.

- W. Stewart Halsted ve Richard John Hall (NewYork) ilk sinir bloğunu kokain ile geçekleştirdiler.

1885- J.L. Corning kokaini kazara subaraknoid mesafeye uyguladı.

1886- Ernst von Bergmann (Berlin) Isı Sterilizasyonu uygulayıp aseptik cerrahiyi başlattı.

1887- Sir Frederick Hewitt, ilk pratik gaz ve oksijen makinesini yaptı.

1890- P.Vera Redard, etil klorid spray ile lokal anestezi yaptı.

Michael Faraday(1791-1867)

İngiliz kimyager ve fizikçi.1818'de, eter inhalasyonu sonrası oluşabilecek letarjik duruma işaret eden bir makale yayınladı.Ancak Faraday, elektrik ve manyetizma ile ilgili yaptığı deneyler ile tanınmaktadır.

Samuel Colt (1814-1862)

Kendi adıyla anılan altıpatlar tabancanın tasarımcısı. Amerikanın Doğusunda Nitröz Oksit inhalasyonu ile ilgili gösteriler düzenledi.'Doktor Coult' adıyla geniş kitlelere azot protoksiti tanıttı.

James Watt (1736-1819)

Geliştirdiği cihazlar, Bristol'de Nitroz Oksit deneylerinde kullanıldı.

- Paul Reclus(Paris) kokain ile infiltrasyon analjezisi uyguladıi.

1891- H.I. Ouincke (Almanya), klinik pratiğinde Lomber ponksiyon uygulanmasını gösterdi.

1892- Francois- Frank “ Sinir Blokaj” terimini kullandı.

- Karl Ludwig Schleich infiltrasyon analjesini tanıttı.

1894- Anestezik kullanım kartı tutulması önerildi. (Ernest Amory Coolman)

1898- August Bier, ilk başarılı spinal analjeziyi uyguladı. Theodore Tuffuer spinal anesteziyi geliştirdi ve popularize etti (Paris).

1899- Artifisyel solunum Rudolf Matas.

1901- Ekstradural kaudal anestezi (sicard cathelin)

1902- Heinrich Braun, kokaine adrenalin eklemesinin emilimi geciktirdiğini gösterdi.

1903- Barbitone (veronal)(ilk barbiturat) sentetize edildi (Emil Fischer)

1904- Ernest Fourneau stovain'i, Alfred Einharn prokaini sentetize etti.

1910- C.A. Elsberg trakeal intubasyonu insana uyguladı.

1912- A.Lawen, adale gevşemesinde kürar'ı kullandı.

1913- Danis trans-sakral analjeziyi tanımladı.

- Hewitt faringeal air way icat etti.

1917- Avertin'i Fritz Eicholtz tarif etti.

1920- Guedel Anestezi belirtilerini yayınladı.

1921- Epidural lomber analjezi Pages tarafından tanımlandı.

1922- Labat'ın “Regional Anesthesia”si yayınlandı.

1926- “Dengeli Anestezi” kavramı J.S. Londy.

1927- Ocherblad ve Dillon, spinal analjezi hipotansiyonunda efedrinin yararını gösterdiler.

1930- Karbondioksit absorbsiyonlu circle method, Brian Sword uyguladı.

1932- Evipan (Hexobarbitone) sentetize edildi ve kullanıldı (Kropp ve Taub-Helnwt Weese, Scharpff ve Rheinoff).

1938- Pozitif basınçlı respirator Crafoord

Joseph Priestley (1733-1804)

İngiliz kimyager.Oksijeni bulan kişi olarak tanınan Priestley, 1770'te de Nitröz oksiti izole etti.

1939- Pethidine sentez edildi. (Schaumann ve Eisleb)

1947- Lignocain (Xylocaine)'i Torsten Gordh klinikte kullandı.

1949- Kısa etkili adale gevşeticiler tanımlandı (Hexametonyom).(Paton ve Zaimis)

1951- C.W. Suckling Halothane'ı sentez etti.

1952- IPPV, ambu cihazı ve trakeal tüp ile Kopenhag polio epidemisinde kullanıldı.

1956- Michael Johnstone halotan'ı klinikte kullandı.

1959- Nörolept analjezi tanımlandı (De Castro ve P.Mundeleer).

1966- Ketamin klinikte kullanıldı (Corsen ve Domino, ABD).

1971- İsoflurane klinikte kullanıldı.

KAYNAKLAR

1. Atkinson R.S., Rushman G.B., Lee J.A. ; History of Anaesthesia, A Synopsis of Anaesthesia, Bristol 1987, 1-38

2. Esener Z. : Türkiye'de Anesteziyolojinin Gelişimi; Türkiye'de Anesteziyoloji, Tek Ofset Basım, İstanbul 1989, 1-4

3. Esener Z. : Anesteziyoloji'ye Giriş ve Tarihsel Gelişim: Klinik Anestezi, Logos Yayıncılık, İstanbul, 1991, 1-4

4. Kılıçaslan M.O. : Anesteziyoloji Tarihindeki Gelişmeler, A.Ü. Tıp Fakültesi Deontoloji ABD İntern Seminerleri

5. Pekin M. : Şirurjinin dünü bugünü; Cerrahi Konferans Metinleri, Hacettepe Ü. Yayınevi, Ankara, 1973,74-91

6. Lewis P. : Tıp Tarihi, (Çev. Nilgün Güdücü), Hürriyet Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş. İstanbul, 1998, 144-49,

7. Kadıoğlu S : Türkiye'de Cerrahi Devrim, Doktora Tezi Tıpkıbasımı, Ankara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Ankara, 1997,

8. Öncel Ö. : Erdemir A.D.: Cerrahide İki Harika Devrim, Anestezi, Asepsi ve Antisepsi(Geçmişten Günümüze),Nobel Tıp Kitapevleri Ltd. Şti, Tayt Ofset, 1998

9. Gürkan K. I.: Pratik Cerrahi, Cilt I, İsmail Akgün Matbaası, İstanbul, 1964

10. GÜZELDEMİR M. E. : Anesteziyoloji Tarihçesi, Ders Notu 1996

11. Bigelow H.J. : Insensibility during surgical operations produced by inhalation; The Boston Medical and Surgical Journal; Vol.XXXV, No 16, 18 November 1846

John Fothergill (1712-1780)

İngiliz fizikçi.1744'te ağızdan ağıza yapılacak resüsitasyonun, ölmüş birisini canlandırmadakıönemini yayınladı.

Thomas Beddoes (1760-1808 )

1700'lü yılların sonunda Nitroz Oksit ve diğer bir çok gaz ile ilgili deneyler yaptı.