27
Düzenleyenler: Salih Hafızoğlu Nilüfer Kafescioğlu Tuğçe Kürkçüoğlu Didem Coşkun Ergin Bahar Erden ÇATED Sistemik Bülten’in 4. sayısına, diğer sayılarda olduğu gibi çok sayıda kişi değerli katkılarda bulundu. Gezi Parkı’nda başlayan ve tüm ülkeye yayılan olaylar, aile terapistleri olarak bizlerin bu meseleye “sistemik perspektiften” çok kafa yormasına neden oldu. Bu sayımızda Gezi Parkı olaylarından esinlenerek yazılmış yazılara yer ayırdık. Bunun yanısıra aile terapistlerini yakından ilgilendiren boşanma, anne-babalık, iletişim gibi diğer konulara da yer verdik. ÇATED’in gündemindeki konuları özetleyecek olursak: x Şu anda Yönetim Kurulu’muzdan bir ekip, Eğitim Komite’miz ile birlikte, ÇATED’in ilk Aile Sempozyumu’nu organize etmeye odaklanmış durumda. 21 Eylül 2013 Cumartesi günü gerçekleşecek bu sempozyum duyurusunu bültenimizin sonunda bulabilir ve sempozyum hakkında detaylı bilgilere websitemizden veya facebook sayfamızdan ulaşabilirsiniz. Sempozyuma kayıt yaptırmayı lütfen unutmayın. x ÇATED bu yaz ayrıca çok sıkı bir logo ve websitesi çalışması içindeydi. Logomuzu bu sayımızda sizlerle paylaşıyoruz. Yenilenen websitemizi de yakında sizlerle paylaşacağız. x Kuruluşundan beri meslek standartları üzerinde aralıksız çalışan derneğimiz, bu günlerde meslekleşme çalışmalarına da yoğunlaşmış durumda. Ruh sağlığı alanında önde gelen derneklerle bir araya gelerek mevcut yönetmelik ve aile danışmanlığı eğitim programları hakkında görüş alışverişinde bulunduk. Bunun yanısıra Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Aile ve Toplum Hizmetleri Genel Müdürlüğü ile tekrar görüşerek bu konularda ve ülkemizde aile terapisinin meslekleşmesi hakkında görüşlerimizi bir kere daha dile getirdik. x Haziran ayı içerisinde Halkla İlişkiler Komite’miz bir babalar günü yemeği düzenledi. Halkla İlişkiler Komite’mizin bu gibi etkinlikleri tüm üyeleri bir araya getirmekte başı çekecektir. Lütfen takip etmeye devam edin. x Araştırma Komitemiz de Nisan 2013’ten beri “çift ve ailelerle çalışan terapistlerin profili çalışması kapsamında veri toplamakta. Veri analizleri tamamlandığı zaman bu profili sizlerle paylaşacağız. Sadece üyelerimizin dahil olduğu email grubumuzdan emailler size ulaşmıyorsa lütfen bu konuda [email protected] adresine yazın. Takip etmek için üye olma şartının bulunmadığı facebook sayfasından ve twitter hesabımızdan da ÇATED’i takip edebilirsiniz: https://www.facebook.com/CiftVeAileTerapileriDernegi https://twitter.com/CatedDernek Sevgiler, ÇATED Yönetim Kurulu adına Yrd. Doç. Dr. Nilüfer Kafescioğlu ÇATED Başkan Yardımcısı Merhaba, 09.09.2013 SİSTEMİK BÜLTEN Yönetim Kurulu Dr. Nuşin Sarımurat Baydemir (Başkan) Yrd. Doç. Dr. Nilüfer Kafescioğlu (Başkan Yardımcısı) Uzm. Psk. Emre Konuk (Sekreter) Dr. Rukiye Hayran (Sayman) Uzm. Lisanslı Evlilik ve Aile TerapisƟ Sibel Erenel Uzm Psk. Dan. Neylan Özdemir Dr. Yudum Akyıl Bu Sayıda Yönetim Kurulu Mesajı 1 Uzm.Psk. Emre Ko- nuk ile Röportaj 2 ÇATED Araştırma Komitesi 5 Boşanma Öncesi Nasıl Bir Süreç Yaşanıyor? 6 Yakın İlişkide Adalet Sunumunun Ardından 8 Yakın İlişkide Adalet Ölçeği 10 Ana-Babalık: Kuram ve Araştırma-Kitap Tanıtımı 12 Beş Sevgi Dili- Kitap Tantımı 12 Direniş ve Öfke Hakkında 15 Dünyada Barış, Ailede Başlar 18 Gezi Parkı ve Ortak Bilinç 20 “ÇATED Üyeleri İlk Buluşmasını Gerçekleştirdi”. 22 Duyurular ve Kongreler 23 ÇATED Sistemik Bülten Yazım Kuralları 26 Sosyal Medyada ÇATED 27 Adres ve lletişim 27 ÇİFT VE AİLE TERAPİLERİ DERNEĞİ’NDEN HABERLER Cilt 1 Sayı 4

ÇİFT VE AİLE TERAPİLERİ DERNEĞİ’NDEN HABERLER SİSTEMİK · Düzenleyenler: Salih Hafızoğlu Nilüfer Kafescioğlu Tuğçe Kürkçüoğlu Didem Coşkun Ergin Bahar Erden

  • Upload
    others

  • View
    2

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: ÇİFT VE AİLE TERAPİLERİ DERNEĞİ’NDEN HABERLER SİSTEMİK · Düzenleyenler: Salih Hafızoğlu Nilüfer Kafescioğlu Tuğçe Kürkçüoğlu Didem Coşkun Ergin Bahar Erden

Düzenleyenler: Salih Hafızoğlu Nilüfer Kafescioğlu Tuğçe Kürkçüoğlu Didem Coşkun Ergin Bahar Erden

ÇATED Sistemik Bülten’in 4. sayısına, diğer sayılarda olduğu gibi çok sayıda kişi değerli katkılarda bulundu. Gezi Parkı’nda başlayan ve tüm ülkeye yayılan olaylar, aile terapistleri olarak bizlerin bu meseleye “sistemik perspektiften” çok kafa yormasına neden oldu. Bu sayımızda Gezi Parkı olaylarından esinlenerek yazılmış yazılara yer ayırdık. Bunun yanısıra aile terapistlerini yakından ilgilendiren boşanma, anne-babalık, iletişim gibi diğer konulara da yer verdik. ÇATED’in gündemindeki konuları özetleyecek olursak:

x Şu anda Yönetim Kurulu’muzdan bir ekip, Eğitim Komite’miz ile birlikte, ÇATED’in ilk Aile

Sempozyumu’nu organize etmeye odaklanmış durumda. 21 Eylül 2013 Cumartesi günü gerçekleşecek bu sempozyum duyurusunu bültenimizin sonunda bulabilir ve sempozyum hakkında detaylı bilgilere websitemizden veya facebook sayfamızdan ulaşabilirsiniz. Sempozyuma kayıt yaptırmayı lütfen unutmayın.

x ÇATED bu yaz ayrıca çok sıkı bir logo ve websitesi çalışması içindeydi. Logomuzu bu sayımızda sizlerle paylaşıyoruz. Yenilenen websitemizi de yakında sizlerle paylaşacağız.

x Kuruluşundan beri meslek standartları üzerinde aralıksız çalışan derneğimiz, bu günlerde meslekleşme çalışmalarına da yoğunlaşmış durumda. Ruh sağlığı alanında önde gelen derneklerle bir araya gelerek mevcut yönetmelik ve aile danışmanlığı eğitim programları hakkında görüş alışverişinde bulunduk. Bunun yanısıra Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Aile ve Toplum Hizmetleri Genel Müdürlüğü ile tekrar görüşerek bu konularda ve ülkemizde aile terapisinin meslekleşmesi hakkında görüşlerimizi bir kere daha dile getirdik.

x Haziran ayı içerisinde Halkla İlişkiler Komite’miz bir babalar günü yemeği düzenledi. Halkla İlişkiler Komite’mizin bu gibi etkinlikleri tüm üyeleri bir araya getirmekte başı çekecektir. Lütfen takip etmeye devam edin.

x Araştırma Komitemiz de Nisan 2013’ten beri “çift ve ailelerle çalışan terapistlerin profili” çalışması kapsamında veri toplamakta. Veri analizleri tamamlandığı zaman bu profili sizlerle paylaşacağız.

Sadece üyelerimizin dahil olduğu email grubumuzdan emailler size ulaşmıyorsa lütfen bu konuda [email protected] adresine yazın. Takip etmek için üye olma şartının bulunmadığı facebook sayfasından ve twitter hesabımızdan da ÇATED’i takip edebilirsiniz: https://www.facebook.com/CiftVeAileTerapileriDernegi https://twitter.com/CatedDernek

Sevgiler, ÇATED Yönetim Kurulu adına

Yrd. Doç. Dr. Nilüfer Kafescioğlu ÇATED Başkan Yardımcısı

Merhaba,

09.09.2013

SİSTEMİK BÜLTEN

Yönetim Kurulu

Dr. Nuşin Sarımurat Baydemir (Başkan)

Yrd. Doç. Dr. Nilüfer Kafescioğlu (Başkan Yardımcısı)

Uzm. Psk. Emre Konuk (Sekreter)

Dr. Rukiye Hayran (Sayman)

Uzm. Lisanslı Evlilik ve Aile Terapis Sibel Erenel

Uzm Psk. Dan. Neylan Özdemir

Dr. Yudum Akyıl

Bu Sayıda

Yönetim Kurulu Mesajı

1

Uzm.Psk. Emre Ko-nuk ile Röportaj

2

ÇATED Araştırma Komitesi

5

Boşanma Öncesi Nasıl Bir Süreç Yaşanıyor?

6

Yakın İlişkide Adalet Sunumunun Ardından

8

Yakın İlişkide Adalet Ölçeği

10

Ana-Babalık: Kuram ve Araştırma-Kitap Tanıtımı

12

Beş Sevgi Dili- Kitap Tantımı

12

Direniş ve Öfke Hakkında

15

Dünyada Barış, Ailede Başlar

18

Gezi Parkı ve Ortak Bilinç

20

“ÇATED Üyeleri İlk Buluşmasını Gerçekleştirdi”.

22

Duyurular ve Kongreler

23

ÇATED Sistemik Bülten Yazım Kuralları

26

Sosyal Medyada ÇATED

27

Adres ve lletişim 27

ÇİFT VE AİLE TERAPİLERİ DERNEĞİ’NDEN HABERLER

Cilt 1 Sayı 4

Page 2: ÇİFT VE AİLE TERAPİLERİ DERNEĞİ’NDEN HABERLER SİSTEMİK · Düzenleyenler: Salih Hafızoğlu Nilüfer Kafescioğlu Tuğçe Kürkçüoğlu Didem Coşkun Ergin Bahar Erden

SH: Bize genel olarak eğitiminizden özellikle Çift ve Aile Terapisi eğitiminizden bahsedebilir misiniz? Sizi bu alana çeken ne oldu? EK: Ben daha aşağı yukarı ortaokul zamanlarında, psikoloji ile uğraşmaya karar vermiştim. Biraz soyut kaçmakla birlikte 'insanla' ilgili sorular vardı kafamda ve psikolojinin iyi bir kaynak olacağını düşünmüştüm. Büyük ölçüde akademyada kalmak istiyordum. Hatta lisede yarım günüm serbest kalsın diye yarım gün olan bir okula geçtim... İlk defa sabahçı-öğlenci uygulamasına geçiliyordu. Bizde 4 yıllık üniversiteyi bitirince malum bir şey öğrenmiyorsunuz. Her şey teorik kalıyor. 45 sene öncesinden söz ediyorum. Bölüm yok, master programları yok. Yani meslek sahibi olup para kazanamıyorsunuz. Mesleğim dışında, belgesel filmler, reklam filmleri gibi alanlarda eşimle birlikte işler yaptım. Biriktirdiğim parayla 1980 yılında Amerika’ya gittim. Terapiyle uğraşmaya karar verdim. Terapiyle uğraşacağım da, hangi tür terapi olacak ve neyin eğitimini alacağımın üzerinde çok düşündüm. Sonunda Aile Terapisi’ni seçtim. Çünkü Aile Terapisi, özellikle belirli bir yaklaşımı benimsiyorsan, hem bireylerle hem aileyle, hem de içinde yer aldığı sistemle uğraşma imkanı tanır. Aile Terapisi yaparken illâ da ailenin seansta olması gerekmez, teori buna imkan tanır. Bireyle çalışabilirsin, aynı zamanda Aile Terapisi de yapabilirsin. Bizim ülkemiz açısından da bunu daha uygun buldum. Çünkü Amerika'da, Avrupa’da uzmanlaşmalar vardır. Danışanlar, terapistlerin uzmanlık alanlarına göre yönlendirilir. Aile terapisi gerekiyorsa, aile terapisi… bireysel terapi gerekiyorsa, bireysel terapi gibi… Bizim ülkemizde o tarihlerde bu yoktu. Dolayısıyla düşündüm ki böyle bir uzmanlık oluşması çok uzun, 10 yıllar alır. Öyle bir terapi tarzı olsun ki hem bireysel yaklaşıma izin versin hem de ilişkileri düzenlemeye yönelsin. Bu yüzden Aile Terapisini seçtim.

SH: Ülkemizde Çift ve Aile Terapisinin tarihini başlangıcından beri yaşamış biri olarak, bize alanın Türkiye’de başlangıcını ve gelişimini anlatır mısınız? EK: Amerika’da eğitimimi tamamladıktan ve birkaç yıl çalıştıktan sonra 1985 yılında Türkiye’ye döndüm. Dönerken niyetim bir enstitü kurmaktı. Aile Terapisi ile uğraşmak ve eğitim vermek istiyordum. O yıllarda Türkiye’de psikoterapiyle uğraşan kişi sayısı yok denilebilecek kadar azdı. Buenos Aires’te ise bu sayı yaklaşık 30.000’i buluyordu. Bu yüzden terapist olmayan bir yerde enstitü nasıl kurulur gibi bir sorunla karşı karşıyaydım. Benim için enstitü sadece binadan ibaret değildi;; ruh sağlığı hizmeti veren profesyonellerin eğitimini sağlayan, öğrencilere ve gençlere ağırlık veren, bilgi üreten, araştırma yapan ve değişik yaklaşımları deneyerek, terapi dünyasını zenginleştiren, kısacası alana katkı sağlayacak bir yer olarak düşünüyordum. Tabii ki ilk olacağı için de bir model oluşturacaktı. Bunu bildiğim için uygulamanın etik yanına dikkat ettim ve aynı zamanda nispeten öğrenilmesi ve uygulaması kolay yaklaşımları seçtim. Başkaları da yer açarken sadece seans yapayım diye düşünmesinler, eğitim vermeyi de düşünsünler istedim.

UZMAN PSİKOLOG EMRE KONUK İLE RÖPORTAJ

“Öğrenilen becerileri yerleştirmek ve ustalaşmak için bir süpervizörle çalışmak gerekiyor”.

SİSTEMİK BÜLTEN

Psk. Salih Hafızoğlu

Sayfa 2

Page 3: ÇİFT VE AİLE TERAPİLERİ DERNEĞİ’NDEN HABERLER SİSTEMİK · Düzenleyenler: Salih Hafızoğlu Nilüfer Kafescioğlu Tuğçe Kürkçüoğlu Didem Coşkun Ergin Bahar Erden

SİSTEMİK BÜLTEN

İlk yaptığım iş, eğitim vermek oldu. Danışan görmeye başladım. Ancak, danışanım yok, terapi de bilinmiyor. O da enteresan bir maceraydı. Türkiye’de psikolojiyi, psikolog ve terapist kimliğinin bilinirliğini artırmak için bayağı bir çaba harcadık. Medyayla yakın ilişki kurduk. Gazetelerin sağlıkla uğraşan muhabirleriyle toplantı yaptık. Dedik ki, Türkiye'de üç sektör ciddi biçimde geri kalmıştır: Sağlık, eğitim ve hukuk… Sağlık muhabirleri olarak bir kere yerinizi gazetede daha sağlamlaştırıp bir sayfa haline getirin. Ruh sağlığı neredeyse hiç üzerinde durulmayan bir konu. Sağlık üzerinde biraz duruluyor ama ruh sağlığıyla ilgili hiçbirşey yapılmıyor ve söylenmiyor. Bunların malzemelerini size periyodik olarak iletelim. Klinik anlamda ne nedir diye… Bazı konular var ki, daha henüz Türkiye’nin gündemine gelmedi, yavaş yavaş bu konuları gündeme getirmeniz gerekiyor. Bir;; eğitimin nasıl olması gerektiği;; iki;; aile-çocuk ilişkisi, anne-çocuk ilişkisi, ondan sonra aile içi şiddet çok yaygın ama çok doğal kabul edilen bir şey ve tabii ensest ve diğerleri. Onlara böyle bir dizi merakla uğraşacakları alanlar açtık ve çok malzeme verdik. Ayrıca dedik ki;; İngilizce bu alanda önemli, çünkü Türkçe malzeme yok. Onun için ekiplerinizi İngilizce bilenlerden oluşturun, başka türlü alanınızı genişletemezsiniz. Yıllar içinde ona da dikkat ettiler. İngilizce çok malzeme getirdik. Hep kaynak gerekir, hala destek veririz. Her gün ordan burdan enstitüye alanımızla ilgili bir şeyler sorulur. Öğrencilere çok ağırlık verdik. Gençler ne yapacaklarını çok fazla bilmiyorlar. Yani son sınıflara gelince 'ne yapacağız biz' diye bir kaygı başlıyor, hem o sorulara cevap vermek hem de alanda neler mümkün onları anlatmak, göstermek istedik. 'Mesleğe Hazırlık Programları' gibi… SH: Çift ve aile terapisinde kendinize daha yakın bulduğunuz ve uyguladığınız model(ler) hangisidir? Psikoterapi uygulamanızdan kısaca bahsedebilir misiniz? EK: Entellektüel doyum açısından mesela Psikodinamik Terapi bana daha yakın geliyordu. Ama öyle yapmadım. Çünkü dönünce kendim terapiyle uğraşacağım, enstitü kuracağım ve eğitim vereceğim diye yola çıktığım için, aile terapisi eğitimi veriyor olmanın hem hızı, hem çabukluğu, hem öğrenilebilirliği açısından daha verimli olabileceğini düşündüm. Bunun için nereye gideyim diye baktım, uygun gelen yer Palo Alto, California, MRI diye bilinen, o zamanlarda Aile Terapisinin Mekke’si olarak kabul edilen bir enstitü. Yani Aile Terapisine niyetliysen oradan geçeceksiniz. Orada aşağı yukarı dört seneye yakın bir zaman kaldım. İlk sene eğitim verilmişti, ondan sonra oradaki Kısa Süreli Terapi Merkezinde çalışmaya başladım. Birkaç sene orada çalıştıktan sonra Türkiye’ye döndüm. Dolayısıyla ben model seçerken gelişmekte olan bir ülkeyi düşünerek hareket ettim. Çok uzun yıllar öğrenme süresi gerektirmeyen, çabuk hayata yansıtılabilir yaklaşımlar olmasına dikkat ettim. Meslek hayatımda da bunlara yöneldim. Mesela, Çift ve Aile Terapisi literatürde kısa süreli terapiler içinde yer alır. İkinci seçtiğim alan travma yaklaşımı ve EMDR'dır. O da kısa süreli yaklaşımlar içindedir ve kolay öğrenilir. Eğer temel danışmanlık becerilerine sahipseniz EMDR’ı 5 günlük eğitimden sonra, 6. günde uygulayabilir hale gelirsiniz. Bu çok büyük avantajdır. Yani başka türlü terapilerde bazen uygulama çok uzun zamanlar alır. Hatta kısa süreli terapiler için bile o kadar kısa olamıyor. Ama EMDR’da böyle değil, 5 gün eğitim, 6. günden sonra uygulamaya başlarsınız. Çok usta olmazsın, işin erbabı olmazsın ama o yaklaşımla ilgili danışan görmeye başlarsın... Bunlar büyük avantajlar, bunlara önem verdim. Aile Terapisi yelpazesi içinde de Stratejik Aile Terapisini seçtim. Yine Türkiye’nin şartlarını düşündüğümde, meslektaşlarımız hastanelerde, ruh sağlığı merkezlerinde, okullarda, belediyelerde ve kadın sağlığı merkezlerinde çalışmaktadır. Her türlü danışan başvuru yapabiliyor ve her türlü problem geliyor. Dolayısıyla aile terapisini seçmekle birlikte, Stratejik Aile Terapisi ilişki formatı içinde bireysel çalışabilmenize olanak tanır. Seansta aile olması gerekmiyor. İkincisi, çift çalışılabilinir veya tüm aileyle çalışılabilinir. Aile Terapisi yelpazesi içinde üç şekilde de çalışabilmeye yaklaşım olarak Stratejik Aile Terapisi izin veriyor. Seçme nedenim de budur.

SH: Psikoterapinin yanı sıra ülkemizde aile ve çift ilişkilerinde koruyucu ve sorunları önleyici ne gibi çalışmalar yapılmaktadır? a. Yeterli midir? b. Başka ne gibi programlar geliştirilmelidir? EK: Aile Terapisinde malum bir insanla, iki insanla ya da bir aileyle uğraşırsın. Ya da biraz daha haritanı genişletirsen Aile Terapisi formatı içinde, ilişkiye odaklanan bir yaklaşım doğrultusunda gruplar oluşturabilirsin...Ancak bu kadarına olanak tanır. Bunun yanında ruh sağlığına “Koruyucu hekimlik” açısından da bakmamız gerekir. Terapiste, problem oluşmuş haliyle gelir. Halbuki aileye, yani sosyal yapının en önemli ve en küçük birimi aileye yaklaşımda, sorunların ortaya çıkmasını önleyecek bir yaklaşım geliştirilebilir. Bu yaklaşım, Aile Terapisi teorisinden çok faydalanır ama bu artık makro düzeyde eğitim politikaları geliştirmek demektir. Bugünkü hükümet bu eksikliği, bu sıkıntıyı bence görmüştür ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı gibi, yurt dışında çok fazla örneği olmayan ama devletin kaynaklarını, parasını ailenin sağlıklı oluşmasına ve gelişmesine harcamak amacıyla bütçe oluşturmaya başlamıştır. Hükümet’in parası var, organizasyonu var, bence bu çok olumlu bir girişim. Ne ölçüde verimli çalışılır, nasıl bu amaca hizmet eder, nasıl yansır hayata? Bu ayrı bir soru ama yaklaşım olarak bence çok doğru bir yaklaşım. Aile bakanlığının web sitesini açacak olursak, hedef nedir, nerelere kaynak ayrılıyor, projeler nedir, anlatılıyor. Çok yeni bir bakanlık. Bir bakanlığın yeni olması demek, özellikle bizim alanımızda, uzman kadrolarının yetersiz kalması ve alan dışından kadrolarla oluşturulması anlamına gelir. Dolayısıyla bu bakanlığın tam verimle ve düzgün çalışabilmesi için biraz zaman

Sayfa 3

Page 4: ÇİFT VE AİLE TERAPİLERİ DERNEĞİ’NDEN HABERLER SİSTEMİK · Düzenleyenler: Salih Hafızoğlu Nilüfer Kafescioğlu Tuğçe Kürkçüoğlu Didem Coşkun Ergin Bahar Erden

a 4

SiSTEMİK BÜLTEN

tanımak gerekir. Zaman geçmesi gerekir ki, alandaki uzmanlar orada buluşabilsin. Ayrıca, Türkiye’de daha henüz Aile Terapisi programları üniversitelerde çok yeni ve sayısı henüz bir-ikiyi geçmiyor. Bu şu demektir, Aile Terapisi ile ilgili doğru soruları sorup doğru sorulara odaklanan akademik formasyonu yeterli kadrolar da yok demektir. Dolayısyla her şey çok yeni... Aile Terapisi ile ilgili hem akademiya hem devletteki organizasyon çok yeni. Eleştirmek çok kolay. Ancak iyi niyet ile kurulan bir oluşum var. Zaman tanımak, kredi açmak ve destek olmak gerekiyor. Bizim alanımızda yetişmiş uzmanlar var, ama sayıları az. Alanın kıdemlileri olarak bize düşen iş;; devleti, kurumları, belli organizasyonları, alanımızın gerektirdiği doğru kanallara yönlendirebilmek ve proje üretmektir.

SH: .Bu alanda çalışmaya yeni başlayan profesyoneller için önerileriniz nelerdir? EK: Ruh sağlığı hizmeti verecek gençler, yani terapi veya danışmanlıkla uğraşacaklarsa kısa süreli terapilere odaklanmalılar... Niye? Çünkü bunlar nispeten kolay öğrenilir yaklaşımlardır ve kolay hayata geçer. Süpervizyonu bellidir. Belirli bir saat eğitimini alırsın ve uygulamaya başlarsın. İkincisi, kısa süreli terapiler içinden bir-iki tanesi, hadi en fazla 3 tanesini iyi öğrenirlerse kendilerine gelen danışanların %99'una terapi uygulayabilirler, yani o beceri setini elde edebilirler. Bunu söylüyorum çünkü piyasada bir eğitim ve terapi enflasyonu var. Bu hiç kötü bir şey değil. Alanın çeşitlenmesi ve derinlik kazanması son derece iyi ama bir genç, geleceğini planlıyorsa seçimlerinde dikkatli davranması gerekir. Yıllar kayboluyor çünkü. Ne demek istiyorum;; gençler arasında gördüğü, duyduğu her türlü eğitime gitme eğilimi var. Şimdi her sertifika, her terapi eğilimi yaklaşımının arkasında büyük bir dünya var. Yani binlerce kitap, binlerce araştırma, öğrenilecek çok şey var. Bir Çift ve Aile Terapisi diye girdiğin anda, binlerce kitap ve araştırma ile karşı karşıyasın ve uzmanlık gerekiyor. Uzmanlığa götüren eğitimde Aile Terapisi Eğitimi bir tane eğitim değil ki! O temel eğitimdir. Girdiniz ve Aile Terapisi temel eğitimini aldınız, 100 saat, 200 saat, 300 saat… Bitmiyor ki! Aile Terapisi şizofreni ile nasıl uğraşıyor? Bağımlılıklarla nası uğraşıyor? Depresyonla nasıl uğraşıyor? Psikotik hastalarla nasıl uğraşıyor?. Bunların hepsi derya gibi. Yani ömrünüz yetmez bir tanesine bile. Dolayısıyla benim önerim, böyle eğitimden eğitime dolaşmak yerine, bir ölçüde akademik arka planı olan, eğitimi süreklilik gösteren yaklaşımlara yönelmeleri. Akademik arka planı olması önemli çünkü o bize araştırma getiriyor, uygulama getiriyor ve doğru düşünme getiriyor yani bilimsel olanla bilimsel olmayanı ayırma ölçüleri getiriyor. Bunlara dikkat etmek ve eğitime girdikten ve çıktıktan sonra eğitimin arkasının gelmesi gerekiyor. Eğitim süpervizyonla destekleniyor mu? Bu eğitimini aldığın insan bir daha Türkiye'ye gelebilecek mi? Bu eğitimi daha bir ileri düzeyini alabilecek miyim? Kendimi geliştirebilecek miyim? Literatürü var mı? Bu soruları sormak gerekiyor. Ben şuna inanıyorum;; ruh sağlığı hizmeti veren bir kişi birden fazla yaklaşımı iyi öğrenirse hizmet kalitesi çok artar ve çeşitlenir. Nedir bunlar, hangileridir diyecek olursak üç-dört tanesini sayarım: Çift ve Aile Terapisi. Bunun eğitimi Türkiye'de var. Ararsan kaliteli eğitimi bulursun. NewYork’a giderseniz, oradaki temel eğitimle, buradaki temel eğitim arasında fark yoktur. Uzmanlıklar fark eder. Mesela, Amerika’ya gidip, Bay A'yı bulursan, çok iyi bir bağımlılıkla ilgili eğitim alabilirsiniz. Fakat burada bağımlılıkla uzmanlaşmış bir aile terapisi eğitimi yok, ama temel eğitimi var. Yani işini görecek kadar bir eğitim alırsın. İkincisi;; Bilişsel Davranışçı Terapi. Bunun Amerika’daki ve Avrupa’daki eğitimden hiçbir farkı yok. Temel eğitimini alır ve uygulamaya başlarsın. Üçüncüsü;; Çözüm Odaklı Terapi. Türkiye'de bunun eğitimini çok iyi veren veya çok iyi eğitim organize eden yerler var. Gidip, yurt dışında pahalı eğitim alman gerekmiyor. Türkiye'de bunu sağlayabilirsin. Dördüncüsü;; bana göre, bir terapist in travma perspektifinden olaya bakmayı öğrenmesi gerekir. Şunu demek istiyorum. Çift terapiye geliyor, cinsel sorunlar var. Bir bakıyorsun kadının arka planında ağır, ciddi travmalar var. Aile öyküsü öyle bir gelişmiş ki, cinsellik günah veya taciz var, şiddet var. Görüyoruz ki;; haritayı değiştirip travma perspektifinden bakmaya başlayıp oradaki sorunları hızla aştığın zaman, cinsel terapi çok daha kolay yürüyor. Bu açıdan bakıldığında benim tercihim EMDR olmuştur. Kolay öğrenilebilir ve uygulanabilir. Şu saydığımız üç, dört terapiden bir iki tanesini iyi öğrendiğin zaman hayat boyu bunların dışında başka bir terapi eğitimine ihtiyaç yoktur. Başka terapi eğitimleri işe yaramıyor mu, yarıyor. Onları öğrenir ve uzmanlaşırsan da iyi bir terapist olur musun, olursun. Ama demek istediğim;; sınırlı tutmak gerekiyor. Çünkü her birinde uzmanlaşmak mümkün değil. Ama dediğim gibi Çift ve Aile Terapisini iyi uygular hale gelebilirsin. Yanına EMDR ekleyebilirsin. Yanına istersen Çözüm Odaklı Terapi ekleyebilirsin. Bunlar bir danışanla uğraşırken rahatlıkla harita değiştirebileceğin seçimlerdir. Seansı Aile Terapisi olarak götürürken Çift Terapisi olarak götürürken istediğin zaman Bilişsel Davranışçı Terapiye dönebilirsin. Çözüm Odaklı’ya dönebilirsin. Sırıtmaz, yabancı gelmez. Terapist de şaşırmaz, danışan da şaşırmaz. Bu oyunda, haritadan haritaya, yaklaşımdan yaklaşıma geçmeyi sağlayan yaklaşımlar bunlar. Bu beceri setlerini gençler, mezun olduktan sonra, iş hayatına başladıklarında seçimlerini bu kriterlere göre yapabilirler. Yüksek lisans programları yeni gelişiyor, bulamayabilirler. O zaman o eğitimleri veren kuruluşlar var. Üniversite bünyelerinde olabiliyor. Özel kuruluşlar veya dernekler var, bunların bünyelerinde olabiliyor... Bunlardan birisine gidecek kişinin mutlaka danışan görüyor olması gerekir ki öğrendiğini uygulayabilsin. Danışan yoksa öğrenilen beceriler kısa zamanda unutulur. Buna dikkat edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Öğrenilen becerileri yerleştirmek ve ustalaşmak için bir süpervizörle çalışmak gerekiyor. Örnek verecek olursak;; bu iş bir arabanın kullanılmasını öğrenmeye benziyor. Hiç kimse araba kullanmayı, manüelden okuyarak öğrenmiyor. Kişi direksiyonun başına geçtiği andan itibaren birinin ona, ‘bak şimdi yokuşa geliyorsun, 1'e takacaksın, aynanı düzelt arkayı görmen lazım’ demesi gerekiyor. Terapi dünyasında bu kişi süpervizördür. Şoförlük yaparken de, bilgisayar öğrenirken de bu böyledir. Aile Terapisti olurken de böyledir. Yanında ya da arkanda birinin olması gereklidir.

Sayfa 4

Page 5: ÇİFT VE AİLE TERAPİLERİ DERNEĞİ’NDEN HABERLER SİSTEMİK · Düzenleyenler: Salih Hafızoğlu Nilüfer Kafescioğlu Tuğçe Kürkçüoğlu Didem Coşkun Ergin Bahar Erden

SİSTEMİK BÜLTEN

Çated’in en önemli amaçlarından biri, Çift ve Aile Terapisinin ülke genelinde tanıtılması, kullanılması, tanımlanması, geliştirilmesi, araştırılması ve yaygınlaşması için çalışmalar yapmaktır. Biz de kuruluş aşamasında Araştırma Komitesi olarak bu amacın doğrultusunda kendimize bazı hedefler belirledik. Bu hedeflerden bazıları: mesleki yayınları takip etmek ve arşivlemek, mesleki yayınlar yapmak, araştırma projelerinin oluşturulması ve araştırma projelerine rehberlik etmekti. Kuruluş amaçlarımıza uygun olarak 2012-2013 yıllık planlarımızı oluşturduk ve 3 ana hedef doğrultusunda sıkı bir çalışma başlattık. 1) Türkiye’de Çift ve Ailelerle Çalışan Terapist/Danışman Profili Araştırması Araştırma komitesi olarak mesleğimizle ilgili çalışmalar düzenleyebilmek için öncelikle ülkemizde meslek uygulamalarının şu anki durumunu anlamanın önemli olduğunu düşünüyoruz. Ancak henüz ülkemizde çift ve ailelerle çalışanların kim oldukları, nasıl eğitimler aldıkları, daha çok hangi kitlelerle çalışıp ne tip sorunlarla karşılaştıkları hakkında fazla bilgi sahibi değiliz. Bu amaçla oluşturduğumuz anketi geniş bir kitleye yayarak mümkün olabildiğince çok terapiste/danışmana ulaşarak onların:

· demografik özelliklerini · eğitimlerini · uygulamalarını · çalıştıkları danışanların özelliklerini · profesyonel gelişimleri için kullandıkları yöntemleri ve ihtiyaçlarını anlamak istiyoruz.

Bu araştırmadan edinilen bilgilerle ülkemizde bu mesleğin yaygınlaşması, geliştirilmesi ve meslek çalışanlarının ihtiyaçlarının anlaşılıp bu eksikleri tamamlamaya yönelik çalışmalara katkı sağlamayı amaçlıyoruz. Ayrıca, araştırmadan çıkan sonuçları ekim ayındaki EFTA 2013 kongresinde sunmayı planlıyoruz. Çated üyeleri olarak sizlere de bu anket gönderilecektir. 15 dakikanızı ayırıp anketi doldurabilirseniz ve üye olmayan meslektaşlarınıza da anketi iletebilirseniz çok seviniriz. 2)Çift ve Aile Terapisi Vaka Kitabı Çift ve Aile Terapisi mesleğinin ülkemizde geliştirilmesi ve yaygınlaşması amacıyla başlattığımız diğer bir çalışma da Çift ve Aile Terapisi Vaka Kitabı’dır. Çift ve Aile terapisi, ülkemizde son yıllarda daha büyük bir hızla gelişmeye başladı. Aile terapisiyle ilgili birkaç yayın yapıldı, bazı eğitim programları bu yayınlardan yararlandı. Ancak gerek eğitim ya da süpervizyon alan öğrencilerin, gerekse alanda çalışanların dile getirdiği önemli bir boşluk olduğunu farkettik. Ders kitaplarında anlatılan vakaların hemen hemen hepsi yabancı terapistlerin yabancı ailelerle çalışmalarıyla ilgiliydi. Terapi modellerini öğrenseler de uygulama kısmı onlara uzak geliyordu. Aile yapısı, ekonomik ve politik gerçekler, terapistin rolü gibi birçok farkın onların bu örnekleri kendi danışanlarına yorumlayabilmelerini zorlaştırıyordu. Onlar, bu kültürün dinamiklerini anlayan Çift ve Aile terapistlerinin, yine bu ülkenin aileleriyle çalışmalarından örnekler okumak istiyordu. Bu amaçla Çift ve Aile Terapileri Derneği Araştırma Komitesi olarak meslektaşlarımıza yönelik bir vaka çalışmaları kitabı oluşturmaya karar verdik. 3)Sık Karşılaşılan Sorunlar ve Çözüm Önerileri 2012-2013 yılında gerçekleştirmeyi planladığımız bir diğer proje ise üyelerden oluşan e-mail grubunda ve/veya kapalı bir facebook grubunda çift ve ailelerle çalışanların sık karşılaştıkları sorunlar ve çözüm önerilerini paylaşmak. Bir başvuru kaynağı niteliğinde olacak bu forumda her ay bir sorun ele alınacak ve üyelerden gelen çözüm önerileri toplanıp tüm grupla paylaşılacak. Siz de seanslarda sık karşılaştığınız sorunları ya da çalışmalarımızla ilgili bilgi almak, ya da bu çalışmalardan birinde aktif görev almak isterseniz, [email protected] adresinden bize ulaşabilirsiniz.

Dr. Yudum Akyıl Lisanslı Evlilik ve Aile Terapisti

ÇATED Araştırma Komitesi Başkanı ÇATED Yönetim Kurulu Üyesi

AMAÇLARIMIZ, PLANLARIMIZ: ÇATED ARAŞTIRMA KOMİTESİ

Sayfa 5

Page 6: ÇİFT VE AİLE TERAPİLERİ DERNEĞİ’NDEN HABERLER SİSTEMİK · Düzenleyenler: Salih Hafızoğlu Nilüfer Kafescioğlu Tuğçe Kürkçüoğlu Didem Coşkun Ergin Bahar Erden

Ülkemizde özellikle de büyükşehirlerde boşanma oranının artması bu konuda düşünüp yazmayı da zorunlu kılıyor. (TÜİK e göre Türkiye genelinde kaba boşanma hızı %1.64, büyük şehirlerde % 2 civarı) Bu nedenle ben biraz boşanma öncesi süreçten bahsetmek istiyorum. Öncelikle aile mahkemelerinde çalışmaya başladıktan sonra beni en çok etkileyen gözlemimin boşanma nedenleri içinde birinci sırayı köken aileler ile olan anlaşmazlıkların % 70 gibi inanılmaz bir oranla aldığını, üstelik eğitimli çiftler arasında da bu oranın fazla değişmediğini görmek olduğunu söyleyebilirim. ( Bu oran İstanbulda terapist ve bilirkişi olarak çalıştığım çok sayıda farklı sosyoekonomik düzeyden çiftle ilgili kendi deneyimlerimden çıkarılmıştır, bilimsel bir araştırmaya dayanmamaktadır) Konuştuğum bazı boşanma avukatları oranın daha da yüksek olduğunu ifade ettiler. Buna karşın Başbakanlığın yaptırdığı Boşanma Nedenleri Araştırmasında (Haziran 2009) şiddetli geçimsizlik %90 oranla birinci neden olarak görülüyor. Aynı araştırmada ailelerin evliliğe karşı çıkması %36, ailenin evlilikte eşi uygun bulmaması (kadınlarda %50, erkeklerde %28 ), eşinin ailesinin aile içi ilişkilere müdahalesi %48 gibi sonuçlar dikkate alındığında bu müdahalenin farklı düzeylerde bir çok ailede olduğu ama insanların özellikle kendi ailelerinden kaynaklanan sorunları dile getirmek yerine bunların doğurduğu çatışmayı şiddetli geçimsizlik olarak tanımladıkları düşünülebilir. Toplumsal ve kültürel nedenlere bağlı olarak birçok çiftin evlendikten sonra esnek bir çekirdek aile sınırı (Minuchin 1976, Wood 1985) oluşturamadıklarını gözlemledim. Bazı köken ailelerin de evlatlarına tapusunu karşı tarafa kaptırmamak için uğraştıkları bir mülk gibi davrandıklarını bu kadar çarpıcı bir şekilde görmek beni şaşırttı. Ne yazık ki böyle davranılan kişiler bunun sonucu olarak evliliklerini bitirmeye kalktıklarında kendi çocuklarını da benzer bir sürece sokuyorlar. Yani onlar da çocuğa bir mal gibi davranıp tapusu/velayeti için birbirleri ile savaşarak çocuğun hayatını cehenneme çeviriyorlar. Bu arada velayet savaşları ve çocukları posta güvercini olarak kullanma olgusunun sadece bize has olmadığını da belirtmek gerekir. O. Ayalon, A. Flasher (1993) Chain Reaction kitabında bu konuya değinirler. Tabii ki herkes böyle yapmıyor. Bazı anne babalar bu işi daha sağlıklı yollardan çözmeyi deniyorlar ve uzman yardımı arıyorlar. Türkiyede Boşanma öncesi yaşanan süreçte psikolog – psikiyatrist arayışı gözlemlediğim kadarı ile şöyle gelişiyor. Taraflardan biri diğerine tartışmaların sıklaştığı bir dönemde ‘Sen bir psikologa git’ diyor, diğeri de ‘Benim bir şeyim yok, sen git’ diye cevaplıyor, ya da genelde kadın eşine ‘Birlikte bir terapiste gidelim’ diyor, erkek de ‘Bırak bu saçmalıkları’ diye cevaplıyor ve süreç hiç bir yardım almadan boşanma kararı ile sonuçlanıyor. Az sayıda çift bu yardımı almaya niyetlenip bu konuda uzman olmayan bir terapist ile başarısız bir deneyim yaşayıp ‘Bunu da denedik, olmadı’ diyerek mahkemeye başvuruyor. Daha az sayıda çift de doğru yardımı alarak evliliklerini yürütüp yürütemeyecekleri konusunda sağlıklı bir bakış açısı kazanıyor. Ne yazık ki ülkemizde eğitimli bir çok insan bile aile ve çift terapisi ya da daha genel bir tanımla ilişki terapisi diye bir uzmanlık alanı olduğunu bilmiyor ve terapiste giden kişinin bireysel bir sorunu olması gerektiğini düşündüğü için yardım almaktan kaçınıyor. Bu da biraz iletişim becerisi ya da farklı bakış açısı kazanmakla çözülebilecek sorunların büyüyerek aile birliğini bozmasına, sayısız bireysel ve sosyal kayba yol açmasına neden oluyor. Özetlemek gerekirse sağlıklı bir boşanma kararı alınabilmesi için boşanma öncesinde uzman yardımı almak yararlı olabilir. Bu nedenle bu kararının eşiğine gelmiş çiftelere bir çift ve aile terapistinden yardım almalarını öneriyorum. Boşanmanın kaçınılmaz olduğu durumlarda Boşanma Arabuluculuğu konusunda uzmanlaşmış terapist ve avukatlara başvurmak da tüm ailenin yararına olacaktır. BOŞANMA SÜRECİNİN GERİ DÖNÜŞÜ MÜMKÜN MÜDÜR? Bence mümkündür. Hepimizin çevresinde aynı kişi ile birden fazla kez evlenmiş tanıdıkları vardır. Bunun nedeni boşanmanın farklı iki süreçten oluşmasıdır. 1- Yasal boşanma mahkemede gerçekleşir ve çift kanun karşısında karı kocalık özelliğini kaybeder. 2- Duygusal boşanma beyinde gerçekleşir ve genelde yasal boşanma ile senkronize değildir. Çevremize baktığımızda bazı evli çiftlerin neden hala bir arada olduğunu anlayamayız. Aynı evi paylaşan ama tamamen ayrı hayatlar yaşayan, sorulduğunda bunu çocukların varlığı ya da alışkanlığa bağlayan kişiler aslında duygusal olarak çoktan boşanmışlardır. Buna karşılık yasal olarak boşanmış bazı çiftlerin hala bir biçimde bitmemiş işlerinin kaldığını, olumsuz da olsa iletişimlerinin devam ettiğini ve bazen de yeniden evlendiklerini görürüz. Boşanmış eşlerin büyük çoğunluğunun çektiği sıkıntılar bana göre eski eşlerinin onlardan duygusal anlamda boşanmamış olmasından kaynaklanmaktadır. Bu durum bazen iki taraf için de geçerli iken, bazı durumlarda eşlerden birisi bu süreci bitiremediği için eski eşinin de bir biçimde kendi çektiği acıyı hissetmesini ister. Acı çektirme yolları da karşı tarafı çocuklarla ilişkiler ve maddi konularda zora sokmak, uzaktan da olsa hayatını kontrole çalışmak şeklinde olur .Ayalon, Flasher (1993) Benim önerim aile baskısı, ya da çatışma çözüm becerileri yetmediği için boşanmış ama karşılıklı olarak hala bir şeyler hisseden çiftlerin boşanmış olmayı dünyanın sonu olarak görmek yerine özellikle çocukları varsa geri adım atmayı gurur meselesi yapmadan küçük adımlarla işe başlamalarıdır. Bazen özgürlük sandığımız şeyin farklı bir tutukluluk olduğunu ve bizi içinden çıkamadığımız bir sürü sorunla karşı karşıya bıraktığını çok geç fark ediyor ve geri adım atacak cesareti bulamadığımız için de

SİSTEMİK BÜLTEN Sayfa 6

AMAÇLARIMIZ, PLANLARIMIZ: ÇATED ARAŞTIRMA KOMİTESİ BOŞANMA ÖNCESİ NASIL BİR SÜREÇ YAŞANIYOR?

Page 7: ÇİFT VE AİLE TERAPİLERİ DERNEĞİ’NDEN HABERLER SİSTEMİK · Düzenleyenler: Salih Hafızoğlu Nilüfer Kafescioğlu Tuğçe Kürkçüoğlu Didem Coşkun Ergin Bahar Erden

girdiğimiz zor yolda yürüyoruz.. Ne yazık ki eşlerden birisinin yaşadığı tüm olumsuzlukların sorumluluğunu evliliğine yüklediği durumlarda ilişkiye farklı pencereden bakması mümkün olmuyor. Kaynakça: Ayalon, O. & Flasher A. (1993). Chain reaction: Children & Divorce. London: Jessica Kingsley. Demirkan, S. Y. (2009). Boşanma nedenleri araştırması. Ankara: Başbakanlık Aile ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğü Yayınları Minuchin, S. (1974). Families and family therapy. Cambridge, MA: Harvard University Press. TÜİK. (2012). Evlenme ve boşanma istatistikleri. http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=13469 adresinden elde edildi. Wood , B. (1985) Proximity and hierarchy: Orthogonal dimesions of family interconnectedness. Family Process, 24,487-507.

Çiğdem Toksoy Psikolog

Çift ve Aile Terapisti ÇATED Kurucu Üye

SİSTEMİK BÜLTEN Sayfa 7

Page 8: ÇİFT VE AİLE TERAPİLERİ DERNEĞİ’NDEN HABERLER SİSTEMİK · Düzenleyenler: Salih Hafızoğlu Nilüfer Kafescioğlu Tuğçe Kürkçüoğlu Didem Coşkun Ergin Bahar Erden

1998 yılından beri Atlanta Berry College’da çift ve aile ilişkileri, ebeveynlik ve çocuk gelişimi üzerine dersler veren Dr. Jory,

Türkiye’ye yapacağı ziyaret sırasında Yaşar Üniversitesi Evlilik ve Aile Terapistliği eğitim programımızı ziyaret etti.

İstanbul’da katılacağı psikiyatri kongresi Gezi Parkı olayları nedeniyle iptal edilse de, Dr. Jory seyahat planını iptal etmeyerek

İzmir’de konuğumuz oldu ve 5 Temmuz’da Bornova Selçuk Yaşar kampüsünde ücretsiz bir sunum yaparak kendi geliştirmiş

olduğu “Yakın İlişkide Adalet” kuramına ve ölçeğine ait bilgileri katılımcılarla paylaştı.

Jory geliştirmiş olduğu kuramında ilişkilerdeki adalet ve sevgi dengesini ele alıyor ve bu dengenin göz ardı edildiği durumlarda

ilişkilerin istismar ve şiddete açık hale gelebileceğini söylüyor. Jory’nin ilişkilere bakış açısının temelleri felsefe ve etik üzerine

oturtulmuş. Lisans eğitimini bu iki alanda yapmış olan Jory, sonraki eğitimini psikoloji ve çift ve aile terapisi üzerine devam

ettirmiş. Meslek hayatına emniyet teşkilatında psikolog olarak şiddet mağdurları ile çalışarak başladığında ise kişilere ve

olaylara “psikolog” gözünden bakmak ile “emniyet görevlisi” gözünden bakmak arasındaki farkı keşfetmiş. “Adamın biri

gözyaşları içinde merkeze gelip ‘karımı vurdular!’ dediğinde ben adamın söylediklerine odaklanıp ona inanırken, polisler

adamın söylemediklerine odaklanıp, anlatmamış olduğu şeyler üzerinden bilgi topluyorlardı. Ve bazen karısı için gözyaşı döken

o adamın, aslında katilin kendisi olduğu anlaşılıyordu. Bu durum beni, insanların moral değerleri hakkında düşünmeye sevk

etti” diyor.

1997 ve 2001 yılları arasında yaptığı çalışmalarda ve yayınlarda moral değerlerin yakın ilişkilere olumlu ve olumsuz etkilerini

araştırdığı Yakın İlişkide Adalet kuramını geliştirmiş. Jory’nin kuramına göre sevgi ve güç anlamında ‘adil’ olan bir yakın

ilişkide güvenilirlik, saygı, özgürlük, karşılıklılık, eşitlik, sadakat, empati ve ilgi bulunuyor. Bu unsurlardaki denge

bozulduğunda ise yakın ilişki her türlü istismara ve şiddete açık hale gelebiliyor. Dr. Jory, ilişkilerinde şiddet bulunan çiftlerle

yaptığı çalışmalar sonucunda 2004 yılında Yakın İlişkide Adalet Ölçeğini geliştirmiş. Bu ölçeği geliştirmekteki amacını

“ilişkinin geçmişinde ve mevcut durumunda var olan şiddeti tespit edebilmek, ölçebilmek ve gelecekte var olma ihtimalini ön

görebilmek” olarak niteliyor. Ölçek ile yapılan çalışmalarda gelecekte ortaya çıkabilecek şiddet davranışlarının gerçekten

öngörülebildiği görülmüş. Yapılan geçerlilik ve güvenirlik çalışmalarının ardından ölçek ABD’de ve diğer birçok ülkede

travma merkezleri, ruh sağlığı klinikleri, aile destek birimleri ve sosyal hizmet merkezlerinde yaygın olarak kullanılmaya

başlanmış ve 25 dile çevrilmiş.

Dr. Jory’e göre yaşam başlı başına ağır bir sorumluluğu barındırıyor. Bunu Jean Paul Sartre’ın 1957 yılına ait Varoluşçuluk ve

İnsan Duyguları (Existentialism and Human Emotions,1957) adlı eserinden bir alıntı ile açıklıyor: “Ağırlık Nedir? Birey,

sadece olmak istediği kişi olmayıp, aynı zamanda kural koyucu olduğunu idrak ettiğinde … kendiyle ilgili seçim yaparken,

aslında tüm insanlığa dair bir seçim yaptığında… bu bütüncül ve derin sorumluluk duygusundan kaçamaz.” Şiddetin var

olduğu ilişkilere de bu bakış açısıyla yaklaşıyor ve, sorumlu olmanın ağırlığını/yükünü üstlenmeyen kişilerin, yakın ilişki

içinde oldukları diğer kişilere travma ve istismar deneyimi yaşatmaya meyilli olduklarını belirtiyor.

Dr. Jory, bu tür ilişkilerde yapılacak terapi çalışmalarının iki odak noktası üzerinde yoğunlaştırılmasını öneriyor. Birincisi

şiddet uygulayan kişinin istismarcı kimliğinin ağırlığı ve sorumluluğu üzerinde durulması, ikincisi terapi sürecinde değişim ve

sorumluluk alması için zorlanması. Bu noktada Jory, Yakın İlişkide Adalet Ölçeğinin çok pratik bir yol gösterici olduğunu

belirtiyor. 15 maddelik bu ölçekte puanlama 15 ile 75 arasında değişiyor. Ölçekte elde edilen 45’in üzerindeki puanlar fiziksel

şiddet gibi ağır istismar biçimlerini düşündürdüğünden, terapi sürecine girmek yerine koruyucu önlemler alınması şeklinde yol

izlenmesi öneriliyor. Elde eden puan 30-45 aralığında ise ilişkide terapinin işe yarayabileceği, ve mağdur kişinin onayı ile çift

terapisi yapılabileceği belirtiliyor.

SİSTEMİK BÜLTEN

DR. BRIAN JORY’NİN “YAKIN İLİŞKİDE ADALET” KURAMINA İLİŞKİN SUNUMUNUN ARDINDAN

Sayfa 8

Page 9: ÇİFT VE AİLE TERAPİLERİ DERNEĞİ’NDEN HABERLER SİSTEMİK · Düzenleyenler: Salih Hafızoğlu Nilüfer Kafescioğlu Tuğçe Kürkçüoğlu Didem Coşkun Ergin Bahar Erden

Dr. Jory terapi sürecinde sorulan bir sorunun değişim için çok etkili olduğunu belirtiyor: “Diyelim ki çok garip bir şey oldu

ve siz, partnerinize dönüştünüz (yani erkekse karısı olduğunu düşünmesi isteniyor). Bu kişiye her zaman nasıl davrandığınızı

bildiğinize göre, yine de bu ilişkide kalmak ister miydiniz? Sizinle bir ilişki yaşıyor olmak nasıl bir şey olurdu?”. Bu sorunun

yanıtını almak için ısrarcı olunmasını ve sorumluluk almaya hizmet etmediği sürece çocukluk travmalarına

odaklanılmamasını öneriyor.

Jory’nin yaklaşımını belki de en basit biçimde “bedavaya seyahat yoktur” söylemi açıklıyor. Jory “sen bedavaya seyahat

ettiğin sürece, senin yolculuğunun bedelini başkaları öder” diyor ve çiftleri yaşamın sorumluluğunu üstlenerek ilişkilerinde

eşitlikçi, adil ve ilgili bir tavır sergilemeye davet ediyor. Terapistlerin ise şiddet konusunda çekimser kalmak yerine “ellerini

kirletmeyi göze almaları” gerektiğini vurguluyor ve doğru yönlendirme ve etkili müdahale teknikleri ile şiddet konusunda

çalışmaya hazırlıklı olmaları gerektiğini belirtiyor.

Dr. Brian Jory’nin geliştirmiş olduğu “Yakın İlişkide Adalet Ölçeğini” kendi izni ile aşağıda paylaşıyoruz. Kendisine ait

makale ve yazıları için kişisel web sitesini ziyaret edebilir, facebook sayfasından takip edebilirsiniz:

http://www.brianjory.com/

https://www.facebook.com/brian.jory

Dr. Özge Alkanat,

Uzman Psikolog

Çift ve Aile Terapisti

ÇATED Kurucu Üye

SİSTEMİK BÜLTEN Sayfa 9

Page 10: ÇİFT VE AİLE TERAPİLERİ DERNEĞİ’NDEN HABERLER SİSTEMİK · Düzenleyenler: Salih Hafızoğlu Nilüfer Kafescioğlu Tuğçe Kürkçüoğlu Didem Coşkun Ergin Bahar Erden

İsim:________________________________ Aşağıdaki maddeleri okuyarak, partnerinizi, size genel olarak nasıl davrandığına göre değerlendiriniz. Her maddenin yanında “1” ile “5” arasında yer alan rakamlardan size uygun olanı daire içine alarak, ifade edilen içeriğe katılıp katılmadığınızı belirtiniz. “1” rakamını daire içine almak “kesinlikle katılmıyorum” anlamına gelirken, “5” rakamını daire içine almak “kesinlikle katılıyorum” anlamına gelmektedir. Yanıtlarınız tamamen gizli tutulacak ve partnerinizle paylaşılmayacaktır. Kesinlikle Kesinlikle Katılmıyorum Katılıyorum 1. Partnerim yanlış yaptığını asla kabul etmez. 1 2 3 4 5

2. Partnerim benim ihtiyaçlarıma ve beklentilerime uyum sağlamaya isteksizdir. 1 2 3 4 5 3. Partnerim bana karşı ilgili olmaktan ziyade, çoğunlukla duyarsızdır. 1 2 3 4 5 4. Çoğu zaman partnerimin ihtiyaçlarını karşılamak için kendi ihtiyaçlarımdan fedakarlık etmeye zorlanıyorum. 1 2 3 4 5 5. Partnerim kendini kötü gösterecek sorunlar hakkında konuşmayı reddeder. 1 2 3 4 5 6. Partnerim kendi çıkarı olmadığı sürece sevecenlik göstermez. 1 2 3 4 5 7. Partnerimle farklı görüşte olmak zordur, çünkü hemen öfkelenir. 1 2 3 4 5 8. Partnerim, bana karşı takındığı tavırları hakkında eleştirilmekten nefret eder. 1 2 3 4 5 9. Partnerim beni küçültme yoluyla kendini yüceltir. 1 2 3 4 5 10. Onunla aynı fikirde olmadığımda partnerim benden intikam almaya çalışır. 1 2 3 4 5 11. Partnerim her zaman beni değiştirmek ister. 1 2 3 4 5 12. Partnerim, istemediğim şeyleri yapmak için beni zorlamaya hakkı olduğuna inanır. 1 2 3 4 5 13. Partnerim çok hükmedici ve kıskançtır. 1 2 3 4 5 14. Partnerim beni ailemden ve arkadaşlarımdan uzaklaştırmaya çalışır. 1 2 3 4 5 15. Partnerim bazen beni fiziksel olarak incitir. 1 2 3 4 5 Gözlemci Notları: Toplam Puan: _____________

SİSTEMİK BÜLTEN Sayfa 10

YAKIN İLİŞKİLERDE ADALET ÖLÇEĞİ (INTIMATE JUSTICE SCALE)

Page 11: ÇİFT VE AİLE TERAPİLERİ DERNEĞİ’NDEN HABERLER SİSTEMİK · Düzenleyenler: Salih Hafızoğlu Nilüfer Kafescioğlu Tuğçe Kürkçüoğlu Didem Coşkun Ergin Bahar Erden

Yakın ilişkide Adalet Ölçeği (IJS) Uygulama ve Puanlama Rehberi

Uygulama Yakın İlişkide Adalet Ölçeği, devam etmekte olan ilişkilerdeki psikolojik ve fiziksel istismar örüntülerini tespit edebilmek amacıyla hazırlanmıştır bir ölçektir. Yetişkinler ve genç yetişkin olarak değerlendirilebilecek ergenlerle kullanılabilirken, çocuklar ve küçük yaştaki ergenlerle kullanılmamalıdır. Yakın İlişkide Adalet Ölçeği psikolojik danışmanlık sürecinde kullanılmak üzere hazırlanmış olsa da, evlilik ve aile eğitimlerinde tarama amaçlı ve yakın ilişkilerdeki istismar örüntüleri konusunda eğitim malzemesi olarak da kullanılabilir. Ölçek birçok kişi tarafından yaklaşık beş dakika içinde tamamlanabilmektedir. Uygulama bireysel olarak yapılmalı, cevapların gizliliği büyük önem taşıdığından çift aynı odada birlikteyken verilmemelidir. Ölçeğin üzerinde yer alan yönergelerin tamamı birey tek başınayken, kelimesi kelimesine okunmalı, cevaplarının gizli tutulacağı ve partneri ile paylaşılmayacağı özellikle vurgulanmalıdır. Puanlama Rehberi: 1) Ölçekte on beş madde yer almaktadır. On beş maddenin her birine verilen cevaplara ait puanlar toplanarak toplam

puan elde edilir. En düşük puan 15, en yüksek puan 75’tir. 2) “3”ün üzerinde işaretlenen tüm maddeler, ölçeği dolduran kişide bir endişe durumu olduğunu belirtir ve bu durum

kendisi ile mutlaka görüşülmelidir. 3) 30’un üzerindeki puanlar ilişkide orta seviyede istismar olasılığını düşündürür, dolayısıyla konunun içeriğini

anlayabilmek için birey ile sonrasında detaylı bir görüşme yapılması önerilir. 4) 45’in üzerindeki puanlar fiziksel şiddet gibi daha ağır istismar biçimlerinin olasılığını düşündürür ve kişi ile sonrasında

mutlaka görüşme yapılması gerekir. Yapılacak görüşmede istismarın geçmişteki süresine, istismarın biçimine (sözel, fiziksel, duygusal, cinsel), zararın derecesine ve geçmişteki sağaltım girişimlerine (tıbbi ve psikolojik) odaklanılmalıdır.

5) 13, 14 ve 15 numaralı maddeler ağır istismarı belirlemeye yöneliktir ve bu maddelere 3’ün üzerinde verilen puanlar istismara müdahale edilmesini gerektirir.

6) 12 numaralı madde cinsel saldırıyı belirliyor olabilir ve 2 ve üzerindeki puanlar cinsel zorlama veya saldırı olasılığına karşın ölçeğin doldurulması sonrasında bir değerlendirme gerektirir.

Müdahaleler Yakın İlişkide Adalet Ölçeğini kullanan uzmanlar, ölçeğin sonucunda elde edilen puanlamaları ölçeği dolduran birey ile özel olarak, gizlilik ilkesi dâhilinde ve profesyonel bir biçimde paylaşmaya hazır olmalıdırlar. Uzmanlar, istismar konularını gündeme getiren bireyler için güvenli bir ortam sağlamaya yönelik bir plan oluşturmak, aile içi şiddet merkezlerine, kurumlara ya da sığınma evlerine yönlendirme yapmak gibi uygun müdahalelerde bulunmalıdırlar. Yakın İlişkide Adalet Ölçeği telif hakkına tabi olmakla birlikte, yukarıdaki yönergelere uyulması koşulu ile çalışmalarda kullanmak amacı ile çoğaltılabilir. Lütfen sorularınız için İngilizce olarak Dr. Brian Jory ile ([email protected]), Türkçe olarak Özge Alkanat ile ([email protected]) iletişime geçiniz.

In mate Jus ce Scale- Copyright 2001 Brian Jory, Ph D

Çeviri: Dr. Özge Alkanat

SİSTEMİK BÜLTEN Sayfa 11

Page 12: ÇİFT VE AİLE TERAPİLERİ DERNEĞİ’NDEN HABERLER SİSTEMİK · Düzenleyenler: Salih Hafızoğlu Nilüfer Kafescioğlu Tuğçe Kürkçüoğlu Didem Coşkun Ergin Bahar Erden

Melike Sayıl ve Bilge Yağmurlu(2012)’nun derlediği "Ana Babalık: Kuram ve Araştırma” adlı kitap için Türkiye’de psikoloji alanında ana babalık konusunda yazılmış, ulusal ve uluslararası literatürdeki kuram ve güncel araştırma bulgularını bir arada sunan kapsamlı ve aynı zamanda bilimsel nitelikte bir eser diyebiliriz. Kitap, Türkiye’de ana babalığın ve çocukluğun tarihçesinden, çocuk yetiştirmenin kültür ve göçmenlikle ilişkisine ve ana babalıkla ilgili yasal çerçeveye kadar geniş bir içeriğe sahip. Kitabın bölümlerinde, genel olarak, ulusal ve uluslararası bulgulara, bunların karşılaştırmalarına, ana babalığı etkileyen yakın ve uzak bağlam özelliklerine, bulguların yorumunda kültürel etkilere ve güncel bilimsel soru, sorun ve tartışmalarla ileriye dönük önerilere yer verilmiş. Birinci bölümde, Türkiye’de çocuk kültürü üzerine çalışmaları ve yazıları ile tanınan Bekir Onur, ana babalığın ve çocukluğun tarihçesini ele almakta. İkinci bölümde Kağıtçıbaşı, ana babalık ve kültür ilişkilerinde araştırmalarından vardığı sonuçları özetlemekte, evrensel ve kültürel tartışmalara yer vermekte ve Türkiye’de ana babalık üzerine çalışacak araştırmacı ve uygulamacılara yol gösterici önerilerde bulunmaktadır. Üçüncü bölümde Baydar, Akçınar ve İmer, ana babalığı etkileyen unsurları kuramsal bir model çerçevesinde ele almaktalar. Bu model, ana babalık davranışlarını aile içi ilişkiler, sosyal ekoloji ve ailenin yapısal özellikleri ile anne ve çocuğun özell ikleri bağlamında açıklamakta ve Türkiye’de farklı ekonomik ve sosyokültürel yapıdaki ailelerde erken çocukluk dönemindeki ana babalığı ve belirleyicilerini ortaya koymakta. Durgel ve Bilici, kitabın dördüncü bölümünde, kültürleşme ve ana babalık davranışları arasındaki ilişkileri ağırlıklı olarak Avrupa’daki Türk göçmen aileler üzerinden açıklamaktadır. Beşinci bölümde, Yağmurlu ve Yavuz, ana babalık bilişlerini ele almakta, çocuk yetiştirme davranışlarıyla ve kültürle olan ilişkilerini özetlemekte, ana babalıkla ilgili bilişlerin(değer, düşünce ve hedeflerin) çalışılmasının neden önemli olduğunu anlatmaktalar. Kitabın altıncı ve yedinci bölümleri, bağlanma konusuna sosyal psikolojik ve klinik açılardan yaklaşan, birbirini tamamlayıcı iki bölüm. Sümer, ana bablık ve bağlanma konusuna sosyalleşme ve yakın bakım ilişkisi gibi iki farklı bakış açısından yaklaşmakta ve bu ilişkide kültürün etkilerine dikkat çekmekte. Uluç, bağlanma sistemini, ana-baba-çocuk ilişkisi, ilişkinin etkileşimsel doğası ve içselleştirme süreçleri üzerinden ve anne duyarlığı bağlamında ele almakta. Ana babalık davranışlarının çocuğun ahlak ve olumlu sosyal gelişimindeki rolüne ilişkin kuramsal ve görgül araştırmaların gözden geçirildiği sekizinci bölümde, Kumru ve Öztürk, konuya yönelik kuramsal ve tarihsel bilgi sunmaktalar. Dokuzuncu bölüm, çocukların benlik düzenleme becerilerini, bu becerilerin gelişiminde ana babalık davranışlarını ve çocuğun mizaç özelliklerini birlikte ele alarak incelemekte. Güner Cebioğlu ve Aksan, ulusal bir araştırmanın sonuçlarını Batı literatürü ile kıyaslayarak ele almakta ve bu kıyaslamanın sonucunda kültürle ilintili sonuçlara ve yeni sorulara dikkat çekmekteler. Çorapçı, onuncu bölümde, ana babaların çocukların duygularını sosyalleştirmede kullandıkları stratejileri uluslararası literatür kapsamında bireysel ve bağlamsal özellikleri dikkate alarak gözden geçirmekte ve yerel bulgularla karşılaştırarak ortaya çıkan sonuçları , olası yeni araştırma sorularıyla birlikte değerlendirmekte. Bu kitabın on birinci bölümü, dil gelişimi gibi gelişimin çok özgün bir alanında ana babalık davranışlarının rolünü ele almakta. Demir ve Küntay, ana babaların çocuğun dil ve iletişim gelişimine etkilerini uluslararsı ve ulusal bulguları birlikte ele alarak değerlendirmekte ve erken çocukluktan okuma yazma becerilerine ve akademik yetkinliklere geçişi de içeren kapsamlı bir gözden geçirme sunmaktalar. On ikinci bölümde, ana babalık davranışları özellikle hedefindeki gelişim dönemi açısından kitabın diğer bölümlerinden farklı olarak ergenlere odaklanmakta. Sayıl ve Kındap Tepe, bu bölümde ana babanın farklı kontrol davranışları ile ergenin sağlıklı gelişimi arasındaki ilişkileri irdelemekteler. Kitabın onüçüncü bölümünde Güre, evlilik ilişkisinin hem ana babalık davranışlarıyla hem de çocuğun uyumuyla ilişkilerini farklı kuramsal perspektiflerden ele alarak değerlendirmekte ve ilgili ulusal ve uluslar arası bulguların kapsamlı bir gözden geçirmesini sunmakta. Kitabın son bölümü, hukuk alanında bir akademisyen olan Çağlar tarafından ana babalık ve evlilik ilişkisi üzerine çalışan araştırmacılara ülkemizdeki mevcut yasal düzenlemeler hakkında bilgi sağlamak amacıyla yazıdığı belirtilmektedir. Bu bölümde evlilik, aile hukuku, ana-baba-çocuk ilişkileri ve çocuk sahibi olma gibi alanlardaki yasal düzenlemeler özetlenmekte.

SİSTEMİK BÜLTEN

ANA-BABALIK: KURAM VE ARAŞTIRMA

Sayfa 12

Page 13: ÇİFT VE AİLE TERAPİLERİ DERNEĞİ’NDEN HABERLER SİSTEMİK · Düzenleyenler: Salih Hafızoğlu Nilüfer Kafescioğlu Tuğçe Kürkçüoğlu Didem Coşkun Ergin Bahar Erden

Kaynakça: Sayil, M. & Yagmurlu, B. (2012). Ana Babalik: Kuram ve Arastirma. İstanbul: Koc Universitesi Yayınları.

Bahar Erden Uzman Psikolog

Çift ve Aile Terapisti

SİSTEMİK BÜLTEN Sayfa 13

BEŞ SEVGİ DİLİ

Gary Chapman tarafından kaleme alınan Beş Sevgi Dili (The Five Love Languages) Selim Yeniçeri tarafından Türkçe’leştirilip, Koridor yayıncılık tarafından basılmıştır. Kitapta, 5 sevgi dili detaylı bir şekilde anlatılmaya başlanmadan önce;; evlilikte romantizm, sevgi iletişimi, sevgi dili, aşk gibi konulara değinilmektedir. Bu konular anlatılırken okur herkesin çocukluktan bir sevgi dili oluşturduğunu ve herkesin sevgi di-­linin farklı olabileceğini anlamaktadır. Yazar, romantik bir ilişki, evlilik hatta yakın dostluklar da dahil karşımızdakinin sevgi dilini keşfedersek, onun ihtiyaç ve beklentilerine de hakim olup, daha sağlıklı bir ilişki kurabileceğimizden bahsetmektedir. 5 baskın sevgi dili vardır;; onaylayıcı kelimeler, kaliteli zaman, hediye alma, hizmet eylemleri, ve fiziksel temas. 1. ONAYLAYICI KELİMELER: Onaylayıcı kelimeler özetle;; sözel iltifatlar veya takdir ifadeleri, sevgiyi iletmek için güçlü bir yol olarak nitelendirilmektedir. Yazar, sevginin amacının, istediğinizi elde etmek değil, sevdiğiniz kişiyi mutlu etmek için bir şey yapmak olduğunu vurgula-­maktadır. Fakat onaylayıcı kelimelerin bizi karşılık vermeye zorlama olasılığı çok daha yüksek olup;; teşvik etmek için, hayata eşinizin gözlerinden bakmanız gerektiği belirtilmektedir. Onaylayıcı kelimelere örnekler: “Bu yemek gerçekten harika olmuş.” “bu giysilerle gerçekten harika görünüyorsun.” “çamaşırları topladığın için teşekkür ederim.” “çocuklarınıza eşinizin ne kadar harika olduğunu söyleyin-bunu hem eşiniz varken hem de yokken yapın.” 2. KALİTELİ ZAMAN Yazar kaliteli zamanın, belli bir süre boyunca tüm dikkatinizi ve ilginizi yanınızdaki kişiye odaklamanız anlamına geldiğini belir-­tip;; yan yana kanepeye oturup televizyon seyretmek kaliteli zaman geçirmek değildir diye betimlemektedir. Birbirinize bakarak konuştuğunuzda, dinlediğinizde, bütün dikkat ve ilginizi birbirinize odakladığınızda, işte bu kaliteli zaman geçirmektir. Kaliteli zaman geçirmek;; birliktelik demek olup, fiziksel yakınlık anlamında değil, karşılıklı ilginin odaklanması demektir. Eşinizle ko-­nuşurken onunla göz göze olmak, onu dinlerken başka bir şeyle ilgilenmemek, duygularına kulak vermek, beden dilini gözlemlemek ve sözünü kesmemek;; sevgi dili kaliteli zaman olan bir eş için çok önemli sevgi göstergeleridir. 3. HEDİYE ALMA Hediye vermek ve almak herkes için derin bir anlama sahiptir. Yazar, eşinizin baskın sevgi dili hediye almaksa, ona hediye verme becerinizi geliştirmenizi önrmekte ve en kolay öğrenilen sevgi dillerinden birinin hediye almak olduğunu belirtmektedir. Hediye almak illa madii bir anlama gelmemektedir. Örneğin kriz anlarında eşinize verebileceğiniz en güzel hediye ve sevginizi ifade edebileceğiniz en iyi ve etkili yol, onun yanında olmaktır. Onu şaşırtan hediyeler, süprizler, canlı hediyeler (eşiniz adına bir ağaç vs), hediye alma baskın sevgi diline sahip bir eşin mutlu olmasını sağlayacaktır diye tavsiye edilmektedir.

Page 14: ÇİFT VE AİLE TERAPİLERİ DERNEĞİ’NDEN HABERLER SİSTEMİK · Düzenleyenler: Salih Hafızoğlu Nilüfer Kafescioğlu Tuğçe Kürkçüoğlu Didem Coşkun Ergin Bahar Erden

4. HİZMET EYLEMLERİ Yemek pişirmek, sofrayı kurmak, arabayı temizletmek, lavabodaki saçları temizlemek gibi daha bir çok eylem hizmet eylemler-­ine girmektedir. Bu eylemler düşünce, planlama, zaman, enerji ve çaba istemektedir. Gerçekten isteyerek yaptığınız takdirde, sevginizi ifade edersiniz. Yazar, eşin bilmesi gereken şey ricaların sevgiyi yönlendirip;; taleplerin sevgi akışını kestiğini anlatmak-­tadır. Aynı zamanda evlenmeden önce yapılan şeylerin ne yazıkki evlendikten sonra bir garantisi olmadığını ve bu yüzden sevgi dili hizmet eylemi olan bir eşiniz varsa, beklentilerini anlayıp, gönülden yanında olmanızı ve sevdiğinizi böyle hisettirmeniz ger-­ektiğini vurgulamaktadır. 5. FİZİKSEL TEMAS Yazar fiziksel temasın, sevgiyi iletmekte çok etkili bir yol olduğunu belirtmektedir. Fiziksel temas, bir ilişkiyi yaratabilir de, bozabilir de. Sevgi kadar nefreti de ifade edebilir. Baskın sevgi dili fiziksel temas olan birine “seni seviyorum” veya “senden nefret ediyorum” sözlerindense, yazar temas etmenin bu sözlerden daha güçlü bir etki yaratacağını belirtmektedir. Örneğin;; masaj yapmak, ağlarken eşinize sadece sarılmak eşinize sevginizi göstermek için çok etkili yollardır. Yukarıda kitaba dair kısa bir özet vardır. Kitapta aynı zamanda hangi sevgi diline sahip olduğunuzu anlamanız için kadın ve erkeklere özel “sevgi dili profili” testi de bulunmaktadır. Bu teste ek olarak evlendikten sonra neler olduğu, sevgi deposunun nasıl dolu tutulucağını, aşkı, 5 sevgi dilini, sevilmeyeni sevmek ve daha bir cok ilginizi çekebilecek bölüm detay ve örnekler eşliğinde anlatılmıştır. Yazar, kitap boyunca sıcak bir dil kullandığı için bir çırpıda okuyabileceğiniz çok yararlı bir kitap olduğunu düşünüyorum. Kitapta hem evlilik, hem ilişkiler hem de kendinize dair bulabileceğiniz pek çok yararlı bilgi yer almak-­tadır. Kaynakça: Chapman, G. (2012). Beş sevgi dili.. (Çev. Yeniçeri, S.). İstanbul: Koridor Yayıncılık

Tuğçe Kürkçüoğlu

Psikolog

SİSTEMİK BÜLTEN Sayfa 14

Page 15: ÇİFT VE AİLE TERAPİLERİ DERNEĞİ’NDEN HABERLER SİSTEMİK · Düzenleyenler: Salih Hafızoğlu Nilüfer Kafescioğlu Tuğçe Kürkçüoğlu Didem Coşkun Ergin Bahar Erden

Bir fotoğraf;; uzun bir yazıdan, bir filmden, saatlerce süren bir konuşmadan daha fazla şey anlatır bazen. Gerçek olanın kanıtıdır fotoğraf, bu yüzden de nesneldir. Bir yanıyla da ona bakan göz, onu algılayan zihin, onu hisseden kalbin biricikliği oranında öznel bir yanı da vardır. Türkiye’nin her bir meydanından yükselen fotoğraf kareleri görüyoruz bir süredir. Gezi Parkı’ndan başlayıp, Ankara’ya, İzmir’e, Eskişehir’e, Adana’ya, Hatay’a ve daha birçok şehre dalga dalga yayılan bir çığlığın fotoğrafına bakıyoruz. Yalnızca bakmıyoruz aynı zamanda görüyoruz ve okuyoruz bu fotoğrafları. Yaşanan toplumsal kenetlenme, ortak akıl ve duygu bütünlüğü aynı zamanda her bireyin öznel tepkisini, acısını ve umudunu barındırıyor içinde. Ancak bu olaylar ile öfke arasında bir ilişki kurmak istiyorum. Öfke;; herkes tarafından hissedilen, vazgeçilemeyen, güçlü fakat kontrol edilmesi öğrenebilen, saldırganlıktan farklı olan (Saldırganlık, öfkenin kontrol edilemediği durumda ortaya çıkan bir davranıştır) kişinin haz alma duygusunu ketleyen her türlü durum, olay ya da kişiye karşı geliştirdiği, doğal, evrensel ve insani bir duygudur. Bu duygu çoğu zaman;; istediğine ulaşamama, engellenme, beklentilerin karşılanmaması, hayal kırıklıkları, bir takım haksızlıklara veya saygısızlıklara maruz kalma, doğru anlaşılmadığını hissetme vb durumlarda ortaya çıkar. Söz konusu durumların öfke tepkisini ortaya çıkarması kişiye, zamana ve içinde bulunulan duruma göre değişiklik göstermektedir. Öfke gibi güçlü bir duygusal tepkinin gelişmesi ile birlikte;; duygu, düşünce, davranış ve fizyolojik boyutlarda bir takım değişiklikler meydana gelmesi elbette ki kaçınılmazdır. Öfkeli iken;; kabul görmediğini, reddedildiğini, aşağılandığını düşünmek, kalp atışlarının artması, solunumun düzensizleşmesi, terleme, baş dönmesi, mide ağrısı, ses tonunun yükselmesi, tekme atma, vurma, nesneleri kırma, kızgınlık, tükenmişlik, çaresizlik duyguları vb ortaya çıkan bu değişikliklere örnek gösterilebilir. Bu gibi durumların örneği olarak, kırmızı elbiseli kadın fotoğrafı, direnişin simgesi haline geldi. Çünkü ön yargısız bakan her göz muhtemelen aynı şeyi gördü o fotoğrafta: Cesareti, adaletsizliği, “artık yeter” i, anlam verememeyi, şaşkınlığı, şiddeti, acımasızlığı ve tüm bunların yanında polisin öfkesini... Polis kendine emir verenlerin verdiği talimatlara dayanarak bu direnişi bitirmek istedi, bitiremediğinde öfkesi arttı ve müdahalelerinin şiddeti arttı. Aristoteles’in dediği gibi “herhangi bir kimse öfkelenebilir, bu kolaydır, ne var ki;; doğru insana, doğru derecede, doğru maksatla ve doğru biçimde öfkelenmek, işte bu zordur.”. Ve bu sebeple polisin bu konuda kendini kontrol edemediğini düşünüyorum çünkü, bu direnişte zeka odaklı, mizah odaklı, sessiz bir direniş vardı, halk da öfkeliydi ancak şiddeti tercih etmek yerine farklı yollar bularak sesini duyurmaya çalıştı diye düşünüyorum. Bu olaylardan çıkardığım ders nedir diye sorarsanız “ istenildiğinde öfke kontrol edilebilen bir duygudur, onlarca insan sert müdahalelere rağmen direnişe devam etti ve onlara öfkeyle yaklaşanlara farklı çözümler bularak aslında onların öfkelerinden korkmadıklarını belli ettiler.”. Son zamanlarda yaşanan bu olayların öfke ile ilişkisini kurmak doğrudur ancak burada öfkenin ne olduğu üzerinde de durulması gerekmektedir, bu sebeple aşağıda öfke duygusu hakkında bilgi verilmiş, öfke yönetimi hakkında önerilerde bulunulmuştur. ÖFKE DUYGUSU Öfke çocuklukta, ergenlikte, yetişkinlikte olan her bireyin her hangi bir olay, durum ya da engellenmişlik hissi karşısında yaşadığı duygudur. Öfkenin diğer duygulardan pek farkı olmamasına rağmen bu duygu pek çok kişiye korkutucu gelir;; çünkü bu duygunun çevreye ve ait olduğu bireyin kendisine yansımaları oldukça olumsuz olabilir. Olumsuz bir duygunun kabul edilmesi de pek kolay olmadığı için kişi “öfkesini”, “öfkelileri” ve “öfkeyi” bir türlü anlayamaz, hatta öfkesini inkâr bile edebilir. Hâlbuki öfke de tıpkı üzüntü ve mutluluk gibi inkâr edilmeyi ya da kabul edilmemeyi hak etmeyen bir duygudur. Olumlu ya da olumsuz her duygu gibi öfkenin de bir ömrü vardır;; bu ömür tamamlandığında öfke de ortadan kalkar;; ancak öfkenin, bu tatsız süreyi kısaltmak ve onu daha iyi anlamak açısından “tüketilmesi” gerekir. Öfke, hoşnut olunmayan durumlara karşı verilen temel duygulardan biridir. Günlük hayatta yetişkinleri öfkelendiren olaylar;; trafikte hatalı sollayanlar, sıkıştıranlar, iş yerinde işini savsaklayanlar, hakaret eden patronlar, yöneticilerin olumsuz tutumu vb iken, gençler için fiziksel ya da toplumsal etkinlikleri kısıtlanması, toplum içindeki durum veya konumlarına yönelik herhangi bir saldırı olması, eleştiri, utandırma, küçümseme ve reddedilme durumları olabilmektedir. Aşırı duyarlı olan benliğine ve kendisi için değerli olan toplumsal konumuna yönelik gerçek bir tehdit olarak algıladığı her şey onu öfkelenmektedir yani gençler ve yetişkinler için öfkeyi tetikleyen uyarıcılar genellikle toplumsal uyarıcıdırlar. Çocuklar için ise, öfke kendi ihtiyaçlarını karşılayamadığında, okulda aşağılayan arkadaşlar ya da öğretmenler olduğunda, anlayışsız arkadaşlar, baskıcı ve bunaltıcı anne babaların tutum ve davranışlarından dolayı istediği davranışları yapamadığında, eleştirildiğinde, arkadaşları tarafından dışlandığında vb durumlarda ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle genel olarak bakıldığında öfke duygusundan kaçınmanın imkansız olduğu söylenebilir. Bu tür olaylara uygun tepkiler verildiğinde, öfke gayet sağlıklı bir duygudur. Çoğu insan bu durumlarda tepkisini direkt gösterir. Ya bağırıp çağırır, ya kavga eder ya da sağı solu kırıp döker. Bu tepkileri kontrol edemediğimiz takdirde kendimize zarar verebiliriz veya sosyal ilişkilerimizi yıkıma uğratabiliriz. Kimisi de tepkisini içine atar ve biriktirir. Bu ikinci grup insanlar “olayları hep içime atıyorum, kimseye tepki veremiyorum, kimseyi kırmak istemiyorum, hayır diyemiyorum” diyen insanlardır. Öfkelerini biriktirirler. Stres insan vücuduna girdiği zaman bir şekilde çıkacak yol arar, aynı elektriğin girdikten sonra bedenin bir yerinden çıkması gibi düşünülebilir. Yaşamda da küçük stres olayları birikir ve bir eşik üstü uyaranlarla karşılaşıldığında dışarı çıkar. Öfke patlaması yaşayan insanların birçoğu olayı tetikleyen etkenden ziyade bu birikmiş öfkeyi yaşarlar, bu amaçla öfkenin uygun şekilde ifade edilmesi her yaş döneminde önemlidir ve bu beceri çocukluğun erken yaşlarında kazanılmalıdır. Sonuç olarak, öfke, özenle dikkate alınması gereken bir “işaretçi” dir. Neye işaret ettiğine gelince;; öfkelenen kimsenin hakkı yeniyor, gereksinimleri ve istekleri karşılanmıyor, yaşamına ilişkin bir soruna gereken önemi kendisi vermiyor, içinde bulunduğu bir ilişki uğruna değer ve inançlarından ödün veriyor ya da gelişme ve yeteneklerini ortaya koyma şansı elinden alınıyor olabilir.

SİSTEMİK BÜLTEN Sayfa 15

DİRENİŞ VE ÖFKE HAKKINDA

Page 16: ÇİFT VE AİLE TERAPİLERİ DERNEĞİ’NDEN HABERLER SİSTEMİK · Düzenleyenler: Salih Hafızoğlu Nilüfer Kafescioğlu Tuğçe Kürkçüoğlu Didem Coşkun Ergin Bahar Erden

Özetlemek gerekirse, öfke iki temel nedenle ortaya çıkabilir: 1.Bireyin kendisinden, 2. Karşısındaki birey(ler)in onda oluşturduğu duygulardan kaynaklanabilir.

Öfke, ister bireyin kendisiyle ilgili, ister karşısındakiyle ilgili bir nedenden kaynaklansın, özenle üzerinde durulup çözümlenmesi gereken bir duygudur. Öfke olgusunu bir buzdağına benzetmek gerekirse;; buzdağının suyun üzerinde kalan kısmı öfkedir;; oysa suyun altında kalan kısmı çok daha geniştir, yani öfkenin ortaya çıkmasına yol açan pek çok duygu burada gizlidir. Suyun altında kalan temel duygular birikip, sertleşip, katılaşınca buzdağının tepesindeki öfkeyi oluşturur. Sözü geçen temel duygular kıskançlık, üzüntü, merak, yalnızlık, itilmişlik, kaygı, hayal kırıklığı, haksızlık, anlaşılamamak ve sıkıntı gibi duygulardır. İnsanların çoğu, öfkeyi buzdağının tepesinde yaşar ve bir türlü çözümlenmemiş bu duygulara sıkı sıkı tutunur. Oysa öfkenin kaynaklarını ortadan kaldırmayı başarmak için buzdağının altındaki temel duyguların anlaşılabilmesi ve öfkenin yönetilmesi, kontrol edilmesi gerekmektedir. Bu amaçla bence öfke duygusunu tanımak, sadece duyguları yönetmek anlamına gelmemektedir, önemli olan o duyguyu yönetmeyi öğrenmek ve rasyonel davranmaktır. Toplum bazında, kurum bazında ve bireysel olarak duygu yönetimini sağlama konusunda kurum ve kuruluşlara eğitimler verilmelidir, içinde bulunduğu sosyal kurum, sosyal kimlik üzerinde araştırmalar yapılmalı öfkeyi yönetme odaklı eğitimler verilmelidir. ÖFKE YÖNETİMİ Öfke çok güçlü bir duygudur ve kişi eğer öfkesini kontrol etmekte sıkıntı yaşıyorsa bu durum hem kendisine hem de çevresine oldukça büyük zararlar verir. Her ne kadar kendimizi haklı görsek de, yaşadığımız öfke bize ve çevremizdekilere zarar veriyorsa, burada kontrol edilmesi gereken bir şeyler var demektir. Öfke yönetimiyle ilgili sorun yaşayan bireyler genellikle, öfke patlamalarından sonra büyük suçluluk duygusu, utanma hali ve kendinden uzaklaşma, kendini sevmeme gibi kendini, kendi kendine cezalandırma psikolojisine girerler. Kırdığı kalpleri onarmak için telafi girişimlerinde bulunurlar. Fakat bu durum çevresindekiler tarafından “dengesiz kişilik” olarak algılandığı için, öfke yönetimiyle ilgili sorun yaşayan kişinin sağının solunun belli olmayacağı düşüncesiyle, onun yanındayken tedirgin hissetmelerine ve kendilerini korumak için uzak durmalarına neden olur. Öfke yönetimiyle ilgili sorun yaşayan kişiler genelde çevrelerindekilerden gerekli ve yeterli tepkiyi almadıkları sürece kendilerini haklı görürler. Bu nedenle de değiştirilmesi ya da iyileştirilmesi gereken bir davranış olduğunu düşünmezler. Tepkiler artmaya başlayıp, insanların kendisinden uzaklaşmaya başladığını görünce, hissettiği öfkenin kendisine psikolojik zarar verdiği gibi, fizyolojik zarar da verdiğini görmeye başladığında psikolojik destek alma ihtiyacı hisseder. Özetleyecek olursak, aşağıda öfke ile niçin başa çıkılması gerektiği anlatılmaktadır;; Öfke ile niçin başa çıkmalıyız? x Öfke uygun bir biçimde ifade edildiğinde son derece sağlıklı bir duygudur. Ancak tersi durumlarda yıkıcı etkilere yol

açabilir x Öfke çocuk istismarı ev içi şiddet fiziksel ve sözel tacız gibi sorunlarda görülebileceği gibi birçok sosyal ve kişisel

problemin ortaya çıkışında rol oynar x Öfke kişiler arası ilişkilerde problem yaşanan birçok durumda önemli bir etkendir ve bireylerin iş ve aile yaşantılarına

ilişkin ciddi sorunların ortaya çıkmasına neden olur x Öfke ile etkin bir biçimde baş edememe ve kısıtlı problem çözme becerileri nedeniyle birey sosyal ilişkilerden kaçınır x Öfke ile etkin bir biçimde baş edememe sonucunda kişilerde sigara kullanma madde bağımlılığı yeme bozuklukları

depresyon gibi sorunlar açığa çıkabilir x Öfkeyi kontrol etme ile ilgili sorunları olan bireyler sıklıkla diğer duygularını da uygun bir şekilde ortaya koyma güçlüğü

çekerler ve bu kişilerde gerginlik stres gibi ruh sağlığını tehdit eden kronik problemler ortaya çıkabilir x Uygun yollarla ifade bulamayan öfke saldırganlık ve düşmanlık duyguları kişilerde ciddi sağlık problemleri ortaya

çıkarabilir. Özellikle bağışıklık sistemi, kalp, damar hastalıkları, mide, bağırsak sistemi hastalıkları riskleri artar Neler Yapılabilir? x Kendi öfkenizi tetikleyen durumları ve öfkenizin biçimini tanımlayın x Kendi kendinizi sakinleştirmeye yönelik egzersizleri düzenli olarak yapın x Derin nefes alın, nabız atışlarınızı ve nefesinizi kontrol altına alın x Kendinize, sizi sakinleştirecek cümleler söyleyin x Kendinizi, kontrol etme konusunda kararlı olun x Şiddete yönelik davranışları asla kabul edilebilir çözümler olarak değerlendirmeyin x Öfke duygusuna evet ancak bu duyguyla davranmaya hayır, bağırmayın, vurmayın x Çevrenizdekileri, öfkelendiğinize dair bilgilendirin x Kendinize zaman tanıyın x Eğer mümkün ise kendinizi öfkeli olduğunuz ortamdan hemen uzaklaştırın ve sorunla ancak kontrolünüzü yeniden

kazandığınızda uğraşın x Problemi açıklığa kavuşturmaya çalışın ve çözümü aramaya odaklanın

SİSTEMİK BÜLTEN Sayfa 16

Page 17: ÇİFT VE AİLE TERAPİLERİ DERNEĞİ’NDEN HABERLER SİSTEMİK · Düzenleyenler: Salih Hafızoğlu Nilüfer Kafescioğlu Tuğçe Kürkçüoğlu Didem Coşkun Ergin Bahar Erden

Çocuklar ve gençler için ise;; Çocuklar ve gençlerin öfkelendiklerinde ya da onların öfkelenmelerine neden olan durumla karşı karşıya kaldıklarında, kendilerinde ortaya çıkan içsel uyarıcıları fark etmelerine, tanımalarına ve bu uyarıcıları kabullenmelerine yardımcı olabilecek teknikler onlara öğretilmelidir. Bu aşamada onlara, öfkelenmeden hemen önce kendilerinde ortaya çıkan fizyolojik belirtilerin (ön uyarıcıların) varlığı öğretilmesi gerekmektedir. Öfke yönetiminin bir diğer önemli bileşeni olan öfke üreten düşünceleri engelleyecek mutlu ve eğlenceli zihinsel imgeleri kullanmaya teşvik etmek gerekmektedir. Bu durumda çocuklar ve gençler kendilerinde öfke yaratan düşünceyi durdurarak kendilerini “mutlu eden” ya da “eğlenceli” zihinsel bir imgeyi, öfke yaratan düşüncenin yerine koymayı öğrenebilirler. Öfkelendiğimizde , “Bana göre öfke nedir?”, “Beni daha çok ne öfkelendirir?”, “Kim öfkelendirir?”, “Öfkemi daha çok nasıl ifade ederim?”, “Öfkelenince neler yapılmalıdır?” gibi soruları hem kendimize sormalı hem de çocuk ve gençlerin de bu soruları kendilerine sormasını sağlamalı, kendileri hakkında farkındalık kazandırmalıyız.. Kendimizin ve çocuklarımızın öfkeli davranışlarını gözlemlemeli ve şiddet eğilimi olgusunu en kısa sürede başkalarına, kendi bedenimize, ruh halimize zarar vermeden kontrol altına almalı ve gelecek için daha bilinçli bir nesil yetiştirmeliyiz.

Kaynakça:

Akal, A. (2010). Üniversite ğrencilerinde algılanan sosyal destek ile öfke ifade biçimleri arasındaki iilişkinin incelenmesi, Maltepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Adli-Klinik Psikoloji Anabilim Dalı. Güney, M. (1985). Üniversite öğrencileri arasında sorunlarla semptomlara arasındaki ilişkiler. 21. Ulusal Psikiyatri ve Nörolojik Bilimler Kongresi Bilimsel Çalışmaları, 98-101. Kısaç. (1999) Üniversite öğrencilerinin sürekli öfke ve öfke ifade biçimi düzeyleri. Mesleki Eğitim Dergisi, 1 (1): 63-74. Lerner, H. (1996) Öfke Dansı. Çev.: Gül S. Varlık Yayınları, İstanbul. Özer, A. K. (1994). Sürekli Öfke (SL-Öfke) ve Öfke İfadesi Tarzı (Öfke-Tarz) Ölçekleri Ön Çalışması, Türk Psikoloji Dergisi, 9 (31):26-35.

Alev AKAL Klinik Psikolog

SİSTEMİK BÜLTEN Sayfa 17

Page 18: ÇİFT VE AİLE TERAPİLERİ DERNEĞİ’NDEN HABERLER SİSTEMİK · Düzenleyenler: Salih Hafızoğlu Nilüfer Kafescioğlu Tuğçe Kürkçüoğlu Didem Coşkun Ergin Bahar Erden

Son bültenden bu yana İstanbul Gezi Parkı’nı koruma amaçlı başlayan barışcıl bir hareket daha sonrasında güvenlik güçlerinin güç uygulamasıyla başlayan şiddet akabinde ölüm ve yararlanmayla sonuçlanan bir toplum olayına dönüşmüştür. Ruhsal, sosyolojik ve politik etkileri devam etmekte olan “Gezi Olayları” toplumda çocuğundan, büyüğüne herkesi etkilemiştir. Aynı zamanda bireylerin özgür olma, dayatma ve baskıya karşı varlığını gösterme ve kendini ifade etme özlemini, şiddete başvurmadan ifade edebileceğinin ve topluluk olabileceğinin görüldüğü bir “OLAY”dır. Yaşanmakta olan süreçte biz aile terapistleri, ülkemizdeki şiddet kültürünü yok etmede, kişilerarası ve toplumsal huzur ve barışı gerçekleştirmede nasıl bir rol oynayabiliriz? Acaba Çift ve Aile Terapistleri, her gün çiftler ve aile üyelerinin çatışmaları çözmelerine, bireylerin kendileriyle daha barışık ve huzur içinde yaşamalarına ve aile ortamlarının gelişmesine yardımcı olurken, aslında toplumsal barış için hizmet ettiğinin farkında mıdır? Avrupa Aile Terapisi Derneği(EFTA)’nin tanımladığı gibi “aile sistemi”ni toplumsal bir birim olarak hedef alan Aile Terapisinin temel odağı, aile üyeleri arasındaki etkileşimler, aile ilişkilerinin kalitesi, aile gelişimi ve işlevselliğidir. Aile terapisi, ailenin ait olduğu topluluk, toplum ve kültür gibi daha geniş sistemlerin rolünü vurgulayan sistemik veya bağlamsal bakış açısına dayanır. Aile Terapistlerinin uygulamalarına dayanak oluşturan sistemik bakış açısı, bireylerin problemlerini, bireylerin içinde yaşadıkları farklı bağlamlarla ilişkili olarak inceler. Örneğin bireylere çift iliskisinde eş olarak, ailede aile üyesi olarak, toplumda bir kültüre veya dine mensup kişi olarak ve de daha geniş sosyo-ekonomik durumları ve politik süreçleri gözönüne alarak yaklaşır. Böylelikle sistemik uygulama, bireylerin psikolojik gelişimi ve duygusal refahı için ‘bağlam’ın etkisine büyük önem vermektedir. Aile Terapistleri, aile içinde sağlıklı ve üretken ilişkiler geliştirmeyi, olumlu davranışları beslemeyi ve ailedeki her üyenin kendi potansiyelini fark edebilmesini hedefler. Ailelerde görülen davranış, etkileşim ve ilişki örüntüleri, ailedeki her bir bireyi etkilemektedir. Çocukların duygusal ve fiziksel sağlığı da, ebeveynleri arasındaki çatışmalardan ve fiziksel/cinsel istismardan etkilenir. Çocukların ileride ‘sağlıklı ve üretken yetişkinler’ olabilmeleri için, Evlilik ve Aile Terapistleri çocuklarının yaralarını sarmak için yardımcı olurlar. Evlilik ve Aile Terapistleri, aile içinde iletişim köprülerinin kurulmasında, karşılıklı anlayışın gelişmesinde, kişisel meselelerin çözülmesinde, içsel huzurun bulunmasında, gerginliğin azalmasında ve önemli meselelerin ele alınmasında destekleyici rol üstlenir (Amerikan Aile Terapisi Derneği AAMFT) Aile terapisinin öncü kurucularından olan Virginia Satir, aile terapisinin barışa katkısının altını doğrudan çizmiş, daha 1970’lerde ailedeki barışı, toplum ve dünya barışı için gerekli görmüştür. 80’li yıllarda dünya barışını sağlamak konusunda dünyanın her tarafına giderek hiyerarşik toplumların gelişime yönelmesi ve dünyada barış yaratma konusunda uluslararası çalışmalarda bulun-­muştur. Bu çalışmalarından dolayı da 1986 ‘da Nobel Barış Ödülü sahiplerinin oluşturduğu International Council of Elders’e üye olmaya davet edilmiştir. Aile Terapistleri Toplumsal Barışı Sağlamada Nasıl Yararlı Olurlar ? Satir’in söylediği gibi, “ailelerin yaralarını iyileştirebiliyorsak, dünyayı da iyileştirebiliriz” (If we can heal the family we can also heal the world). Neredeyse her 2 çocuktan birinin fiziksel şiddete tanık olduğu ve de şiddete maruz kaldığı, (SHCEK-UNICEF, 2009), her üç kadından birinin fiziksel şiddet yaşamakta olduğu (Altınay, A. & Arat,Y. 2008) ülkemizde;; etkileri bugünden yarına süren şiddet hepimizin meselesi. Çocukken tanık olunan veya maruz kalınan şiddetin, erkeklerin şiddet uygulama olasılığını, kadınların da şiddete maruz kalma olasılığını iki kat arttırdığı gözlenmektedir (Altınay,A. & Arat,Y. 2008). “Öteki”ye olan şiddetin korku ve nefretle beslenerek büyüdüğü, toplumsal huzurun ve barışın tehditte olduğu bir dönemdeyiz. Şiddetin fiziksel etkisi geçse de, ruhsal etkisi kalıcı olmakta. Sarsılmış özdeğer ve kanayan yara, kişinin içindeki acıyı öfkeye dönüştürüp, öğrenilmiş bir çare olarak kişiyi de şiddete yöneltebilir. Bu nedenle şiddetin döngüsü kuşaklararasında evde, okulda, sokakta ve devlet politikalarında süregider. Farklılılar, uyuşmazlıklar ve de anlaşmazlık hayatın kaçınılmaz gerçekleri. Bunlarla başa çıkarken şiddeti bir başa çıkma biçimi olmaktan çıkarıp anlaşmazlıklarımızı, farklılıklarımızı nasıl yapıcı ve barışcıl bir şekilde çözümleriz? V.Satir, “benzerliklerimizle bağlantı kurar farklılıklarımızla gelişiriz” demiştir. Bu yaklaşımı her birimizde, bilhassa çocuklarımızda geliştirebilsek farklılıklarımızı çözmede şiddet bir başa çıkış yolu olmaz. Her birimizin kendine özgü fiziksel özellikleri, inançları olsa da ister çocuk, kadın, erkek, hangi din mensubu, spor kulubü mensubu olursak olalım veya cinsel tercihimiz, etnik kökenimiz ne olursa olsun aslında tüm insanların özlemleri aynı. Hepimizin sevilmek, sayılmak, önesenmek, kabul görmek, değerli hissetmek, kendini ifade etmek ve gerçekleştirmek gibi özlemleri vardır. Çaresizlik, bilgisizlik, kanıksama yani ona yapılanın başkasına yapabileceği inancı, bireyleri kendilerini algıladıkları tehdide karşı savunmaya iter. Savunma yollarından bir tanesi de saldırı veya şiddet göstermedir. İlişkilerin yapılandığı şekillerden biri olan hiyerarsik yaklaşımı benimseyen birey, aile, topluluk ve devletlerde şiddeti deneyimlemek, gelişim yaklaşımını benimsemiş birey,aile, topluluk ve devletlerden daha sık rastlanan birşeydir. Devletin şiddeti bir çözüm yolu olarak görmekten çıkarak, Bileşmiş Milletler İnsan Hakları ve Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne uygun politikalar geliştirmeye ve bunları uygulamaya başlaması gerekir. Aynı şekilde devlet, toplumda barış kültürünün oluşmasını sağlayacak eğitim, kültür ve sosyal faaliyetlere öncelik vererek, bu programların desteklenmesi ve bütçe ayrılmasından sorumludur.

SİSTEMİK BÜLTEN

DÜNYADA BARIŞ AİLEDE BAŞLAR

Sayfa 18

Page 19: ÇİFT VE AİLE TERAPİLERİ DERNEĞİ’NDEN HABERLER SİSTEMİK · Düzenleyenler: Salih Hafızoğlu Nilüfer Kafescioğlu Tuğçe Kürkçüoğlu Didem Coşkun Ergin Bahar Erden

V. Satir ve John Banmen’in dediği gibi “İçimizde barış, aramızda ve hepimizin arasında barış” için, önce bireylerin kendi iç huzurlarına erişip, dengede olup, ikili ilişkilerde çatışmadan uzak dengeli iletişim ve ilişki kurmaları gerekir. Ailede, gruplarda, topluluklarda ve toplumun içinde tepkiselliğin yerini kabul ve anlayış, korkunun yerini merak ve güvenin, öfkenin yerini anlayış ve değerliliğin aldığını görebiliriz. Özdeğeri yüksek, kendinden farklı olanı anlama ve kabul etme kapasitesi gelişmiş, özdenetimi yüksek bireylerin oluşturduğu toplum zaten şiddeti bir çözüm yolu olarak seçmeyecektir. Kendini şiddete başvurmadan ifade eden, meselelerin siddete başvurularak çözülmediğini gören, şiddetsiz ortamlarda büyüyen çocuklar da meselelerini çözmede bu yola ilk olarak başvurmayacaktır. Çocuk ve gençlerde psikolojik dayanıklılık/yılmazlık(resiliency) geliştiğinde, çocuk ve gençlerin riskli davranışlar göstermediği, zor durumlara rağmen etkin bir biçimde baş ettiği görülmektedir. İnsanlar genelde içine doğdukları ailede öğrendikleri örüntüleri, işlevsel olmasa da tekrarlarlar. Aile terapisteri olarak şiddet döngüsünü ailelerde, çiftlerde ve bireylerde kırmaya sadece bireye odaklanarak değil, şiddetin olageldiği dinamikleri sistemik bir bağlamda ilişkisel olarak ele aldığımız için, kuşaklarası aktarımda bir değişim yaratabiliyoruz. Aslında dünyada ve toplumda gelişim için önce toplumun temel taşları olan ‘birey ve ailede değişimin’ gerekli olduğuna inandığımdan, toplumsal değişimi bireyde ve ailede yaratma idealim nedeniyle de aile terapisi, özellikle Satir Aile Terapisi modeli benim için bilinçli bir seçimdi. Terapi sürecinde, bireylerin ve ailelerin yaşadıkları değişim ve gelişmeyi çevrelerine yansıtarak, toplumda değişim için yakılan mumların arttığını fark etmem nedeniyle, terapiyi ‘çoğul değişim için bir yol’ olarak görüyorum. Kuşaktan kuşağa geçen ve aile bireylerine zararı yüksek şiddet, istismar, suça yönelme gibi kalıpların, o kuşakta kırılabildiğine terapide tanık olduğumda huzurlu ve barışcıl bir toplum yaratmada değişim için çalışmanın önemini tekrar yaşıyorum. Çift ve Aile Terapistleri olarak danışanlarımızın kendi cevherini bulmasına yardımcı olursak zaten barışı sağlamada ilk tohumu atmış oluruz. Tepkisellik yerine onların kendi iç huzurlarını bulmalarına yardımcı olabilirsek, ilişkilerinde farklılıklarla yaşamaya hazır, anlaşmazlıklarını şiddete başvurmadan çözmeyi başaran bireylerin, ilişkilerinde ve yaşadıkları aile ortamlarında her bireyin şiddetten uzak gelişmesini destekleyen ortamlar yaratmalarına yardımcı olmuş oluruz. Toplumda huzur, sevgi ve birlik içinde yaşamak hayalden çok hepimizin yaşayabileceği bir gerçek olur. Kaynakça: www.aamft.org Altınay, A. Arat,Y. (2008) Türkiyede Kadına Yönelik Şiddet. http://www.efta-nfto.com/?page=whatis adresinden elde edildi. Satir, V., Banmen, J., Gerber, J., & Gomori, M.( 1991) The Satir Model: Family Therapy and Beyond. Science and Behavior Books, Inc. Palo Alto, California. SHÇEK- UNICEF. (2009). Türkiyede Çocuk İstismarı ve Aile İçi Şiddet Araştırması .

Sibel Erenel, MA Lisanslı Evlilik ve Aile Terapisti ÇATED Yönetim Kurulu Üyesi

SİSTEMİK BÜLTEN Sayfa 19

Page 20: ÇİFT VE AİLE TERAPİLERİ DERNEĞİ’NDEN HABERLER SİSTEMİK · Düzenleyenler: Salih Hafızoğlu Nilüfer Kafescioğlu Tuğçe Kürkçüoğlu Didem Coşkun Ergin Bahar Erden

Biz çift ve aile terapistleriyiz. İşimiz farklı inanışları olan ama birlikte yaşamayı seçen insanları uzlaştırmak ve birbirlerine karşı hoşgörü, sevgi ve şefkatle yaklaşmalarını sağlamaktır…

Türkiye ayakta…

Tıkpkı terapiye gelen çiftler, aileler gibi…

Farklı inanışa sahip, farklı düşünceleri olan binlerce insan sesini duyurmaya çalışıyor…

Haksızlığa uğradığını söylüyor…

Ve sesler duyulmadıkça, daha şiddetle seslerini yükseltmeye çalışıyorlar…

Bir tarftan bakınca Gezi Parkı Direnişçileri bir ağacı korumak için direnmeye karar vermiş romantik gençler ve orantısız güç kullanımına karşı birleşen, haksızlıklara karşı ses veren, tepkisini dile getiren binlerce halk…

Diğer tarftan bakınca masum halkı kışkırtan, camilerde içki içen, polis öldüren, çocukları boğaz köprüsünden atan bir grup alkolik, kaos yaratan çapulcular ve dış güçlerin oyununa gelerek seçimle gelmiş bir hükümeti devirme tehditi savuran beyni yıkanmış insanlar…

Aile terapisi yapıyor olsaydık, tüm tarafların ortak bir hedefte birleşmelerine yardım ederdik…

Peki bu gün Türkiye için 75 milyonun ortak hedefi ne olabilir?

Her iki tarafında birleştiği nokta: ortada korkuları besleyen, öfkeyi tetikleyen, şiddeti körükleyen provokatörler (kışkırtıcılar) olduğu…

Kim bu provokatörler (kışkırtıcılar)? Neden birbirimize saldırmak yerine bu provokatörleri (kışkırtıcıları) bulup etkisiz hale getiremiyoruz?

Toplu olarak yürüyüşlere katılan liseliler, üniversite öğrencileri, memurlar, ev kadınları, çocuklar mı? Gaz bombalarını ve tazyi-­kli suları atan polisler mi? Saldırı emrini veren hükümet yetkilileri mi? Ankara’da İstanbul’da, İzmir’de ve diğer tüm şehirlerde elinde sopalar, zincirler, satırlar ile yürüyenler mi?

Kim bu provokatör (kışkırtıcılar)?

BİZİZ… HEPİMİZİZ… İyi niyetli, haklarını savunan, hakkını arayan, toprağını savunan, doğruya inanan bizleriz… Peki bu nasıl mümkün olabilir?

Polisi düşman, halkı terörist görmeye başladıysak içimizdeki provokatör (kışkırtıcı) canlanmış demektir…İşte o zaman her biri-­miz provokatör (kışkırtıcı) olmuşuzdur…

Barış istiyorsak, önce kendi içimizdeki provokatörü susturmayı başarmamız gerek…

Şiddete dur diyebilir miyiz? Ne gencine, ne polisine, ne kadınına, ne erkeğine şiddete hayır diyebilir miyiz?

Elinde sopasıyla, zinciriyle, gazıyla, tomasıyla, taşıyla saldıranlara topluca hayır diyebilir miyiz?

İnsanlara savaş çağrısı yapanlara, tehditeler savunanlara, kan isteyenlere, korku ve öfke yaratanlara, çatışmaları körükleyenlere hep beraber dur diyebilir miyiz?

Daha önemlisi kendi içimizdeki provokatörü (kışkırtıcıyı) susturabilir miyiz?

İster internette, ister sokakta, önceliğimiz şiddeti engellemek olabilir mi?

Biz aile ve çift terapistleri her zaman tarafsızlığımızı korumaya, sağduyulu olmaya ve herkesin sesini duyurmasına imkan yaratmaya çalıştık. Uzlaştırmak ve tarafların birbirini anlamasını sağlamak bizim işimiz… Biz toplumda üstlendiğimiz görevi devam ettirerek, çift ve aile terapistleri olarak tüm Türkiye'ye çağrı yapıyoruz...

SİSTEMİK BÜLTEN

GEZİ PARKI VE ORTAK BİLİNÇ

Sayfa 20

Page 21: ÇİFT VE AİLE TERAPİLERİ DERNEĞİ’NDEN HABERLER SİSTEMİK · Düzenleyenler: Salih Hafızoğlu Nilüfer Kafescioğlu Tuğçe Kürkçüoğlu Didem Coşkun Ergin Bahar Erden

Türkiye önce kendi içindeki provokatörü sustur!

Gerçek düşman öfkeni, nefretini ve korkunu besleyerek başkalarına uygulanan şiddeti doğru bulmanda…

Gerçek düşman, senin başka bir grup insanı düşman görmeye başlamanda…

Kendini %50’den biri sayabilirsin, kendini GS-FB-BJK ile tanımlayabilirsin, kendine AKP’li, CHP’li, MHP’li diyebilirsin, din-­dar-ateist olarak inandıklarını savunabilirsin, Türk, Kürt, Laz, Çerkez olabilirsin, Alevi-Sünni olabilirsin… Aynı fikirleri, inançları, kültürü, dili, dini, ırkı paylaşmayabilirsin… Fakat ne olursan ol bir tek noktada birleşebilirsin…

%100 şiddete HAYIR diyenler içinde değilsen provokatör sensin demektir…

Çiğdem Alper

Uzman Aile ve Evlilik Terapisti

SİSTEMİK BÜLTEN Sayfa 21

Page 22: ÇİFT VE AİLE TERAPİLERİ DERNEĞİ’NDEN HABERLER SİSTEMİK · Düzenleyenler: Salih Hafızoğlu Nilüfer Kafescioğlu Tuğçe Kürkçüoğlu Didem Coşkun Ergin Bahar Erden

ÇATED üyeleri, 16 Haziran 2013 Pazar günü, Nakkaştepe'de düzenlenen kahvaltı organizasyonu ile bir araya geldi. O günlerde gündemde olan Gezi Parkı olayları devam ederken bir araya gelmek, bu konular hakkında konuşmak ve paylaşmak, birlik ve beraberlik duygusunu ve umudu hissetmemizi sağladı. Daha nice etkinliklerde birlikte ve birlik olmak dileğiyle...

SİSTEMİK BÜLTEN Sayfa 22

“ÇATED ÜYELERİ İLK BULUŞMASINI GERÇEKLEŞTİRDİ”

Page 23: ÇİFT VE AİLE TERAPİLERİ DERNEĞİ’NDEN HABERLER SİSTEMİK · Düzenleyenler: Salih Hafızoğlu Nilüfer Kafescioğlu Tuğçe Kürkçüoğlu Didem Coşkun Ergin Bahar Erden

Değerli Meslektaşlar, Sizlere 5–8 MART 2014’de ülkemizde, İzmir’de gerçekleşecek olan Uluslararası Aile Terapisi Derneği’nin (IFTA) düzenlediği 22. Uluslararası Aile Terapisi Konferansı’nı duyurmaktan mutluluk ve onur duyuyoruz. Siz değerli meslektaşlarımızı hep birlikte ülkemizi temsil etmek ve Türkiye’de yaptığımız çalışmaları paylaşmak adına ‘40’dan fazla ülkeden gelecek Çift/Aile Terapistlerinin katılacağı bu uluslararası konferansta görmeyi diliyoruz. Bu seneki konferansın konusu: ‘Teknoloji, Aileler ve Etkin Terapi’dir (Technology, Families and Effective Therapy). Konferansı Çift ve Aile Terapileri Derneği (ÇATED www.cated-tr.org )) olarak desteklemekteyiz. Konferansta sunum ve çalıştay yapmak isteyen meslektaşlarımızın bildirimlerini 30.09.2013 tarihine kadar iletmeleri gerekmektedir. Ayrıca, 15.Ekim.2013 tarihine kadar konferans kayıtları indirimli ücretler ile gerçekleşebilmektedir. Öğrenciler için de önemli olan bu konferansta, 1 Türk ve 1 Yabancı öğrenciye poster bildiri ödülü verilecektir. Poster Bildiri Ödülü kayıt ücreti kadardır. Ödül kazanan öğrencilerin, belirtilen ödülü alabilmesi için konferansa önceden kayıt yaptırmış olması ve öğrenci kimlik bilgilerini bildirmesi gerekmektedir. Konferansın açılış konuşmacıları, ‘Çiğdem Kağıtçıbaşı, PhD;; Stan Tatkin, PsyD, ve Gonzalo Baicgaupe, EdD’ dir. (Açılış konuşmalarının konu başlıklarını incelemek için ekteki dosyayı inceleyebilirsiniz.) Sempozyum içerisinde kısmi çeviri hizmeti ÇATED sponsorluğunda sağlanacaktır. Çeviri konusunda detaylı bilgi yakın zaman içinde aktarılacaktır. Aile terapisi ve ruh sağlığı alanının gelişmesi ve ülkemizin uluslar arası bu konferansta temsil edilmesi için Çift ve Aile Terapileri Derneği olarak üzerimize düşen sorumluluğu taşımaya çalışıyor, sizlerin de bu hedef için bizlere gönüllü olarak katılacağına inanıyoruz. IFTA Konferansı için www.ifta-congress.org <http://www.ifta-congress.org/> sitesinden bilgi alabilirisiniz. IFTA ya üyeliğinizi www.ifta-familytherapy.org <http://www.ifta-familytherapy.org/> bağlantısından yapabilirsiniz. ÇATED üyeleri IFTA Konferasına indirimli kayıt yaptırma fırsatına sahip olacaktır. İndirim kodu 57F0A9 şeklindedir. Bildiri önerileri (İngilizce dilinde) son kabul tarihi: 30 Eylül 2013 Başvuru için http://www.ifta-congress.org/abstract_submissions.php adresini ziyaret ediniz: Nasıl kayıt olunur: 1. www.ifta2014.org'a gidin. 2. Kullanıcı hesabı oluşturun. 3. Bu kodu girin, 57F0A9. 4.Kayıt olmak istediğiniz seçenekleri belirleyin. 5. Ödeme şeklinizi belirleyin (Kredi kartı, çek ya da banka transferi). 6. Ödemenizi tamamlayın. Öğrenci Poster Özeti Ödülü: 1. Bir poster özeti yükleyin http://www.ifta-congress.org/abstract_submissions.php 2. Seçilirseniz, ödül olarak kayıt ücretiniz iade edilecektir. Hepinizi Mart’ta İzmir’e bekliyoruz. Birlikte paylaşmak ve gelişmek için aile terapisi konferanslarında görüşmek üzere. Saygılarımızla, Dr. Nurşin S. Baydemir Fatma Torun Reıd Çift ve Aile Terapileri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı IFTA Başkanı (2011- 2013)

SİSTEMİK BÜLTEN

DUYURULAR

Sayfa 23

Page 24: ÇİFT VE AİLE TERAPİLERİ DERNEĞİ’NDEN HABERLER SİSTEMİK · Düzenleyenler: Salih Hafızoğlu Nilüfer Kafescioğlu Tuğçe Kürkçüoğlu Didem Coşkun Ergin Bahar Erden

SİSTEMİK BÜLTEN

DUYURULAR

Sayfa 24

1.AİLE SEMPOZYUMU

AİLE İÇİ İLİŞKİLERDE SORUNLAR VE ÇÖZÜM YOLLARI

21 EYLÜL 2013, CUMARTESİ IŞIK ÜNİVERSİTESİ MASLAK KAMPÜSÜ

ÇATED (Çift ve Aile Terapileri Derneği)

Değerli Meslektaşlarımız ,

ÇATED (Çift ve Aile Terapileri Derneği) olarak düzenlediğimiz “Aile İçi İlişkilerde Sorunlar ve Çözüm Arayışları” konulu ilk sempozyumu bilgilerinize sunarız. Derneğimizin temel kuruluş amacı, çift ve aile terapisinin ülke genelinde tanınmasını, yaygınlaşmasını ve mesleki tanımının biçimlenmesini sağlamak, diğer taraftan “çift ve aile terapisi eğitiminin” yaygınlaştırılmasına, koşul ve standartların tanımlanmasına dikkat çekmektir. Bu doğrultuda, akademisyenlerin ve sahada görev yapan uzmanların değerli katılımlarıyla, 2013 Eylül ayında bir sempozyum gerçekleştirmekteyiz. Detaylı programın kısa süre içinde size yönlendirileceğini bildirirken, programın genel bilgilerini aşağıda sizinle paylaşıyoruz.

Panel Konuları: Cinsiyet Rolleri ve Cinselliğin İlişkiye Yansıması, Aile İçi Şiddet, Boşanma, Aile ve Çift Terapisi/Danışmanlığı Eğitimleri Dernek Katkı Payı: 50 TL (Ücrete bilimsel programa giriş, kahve molaları, öğlen yemeği ve katılım belgesi dahildir) Kayıt: ÇATED web sitesindeki http://cated-tr.org/egitimler-kongreler/ kayıt formunu doldurmak gerekmektedir. Ödemenizi sempozyum sabahı kayıt masasında gerçekleştirebilirsiniz.

ÇATED Çift ve Aile Terapileri

Derneği

www.cated-tr.org ciftveaileterapileriderneg

[email protected]

Page 25: ÇİFT VE AİLE TERAPİLERİ DERNEĞİ’NDEN HABERLER SİSTEMİK · Düzenleyenler: Salih Hafızoğlu Nilüfer Kafescioğlu Tuğçe Kürkçüoğlu Didem Coşkun Ergin Bahar Erden

49. Ulusal Psikiyatri Kongresi 24-28 Eylül, İzmir, Türkiye. http://upk.psikiyatri.org.tr/

Amerikan Evlilik ve Aile Terapisi Derneği Konferansı (AAMFT)

17-20 Ekim 2013, Portland, Oregon, ABD http://www.aamft.org/iMIS15/AAMFT/Events/2013_Annual_Conference/Content/Events/Annual_Conference.aspx

8. Avrupa Aile Terapisi Kongresi (European Family Therapy Association Congress)

24-27 Ekim 2013, İstanbul, Türkiye. http://www.efta2013.org/

8.Ulusal Alkol ve Madde Bağımlılığı Kongresi 28 Kasım– 01 Aralık 2013, İzmir, Türkiye. http://www.ulusalbagimlilik2013.com/

22. Uluslararası Aile Terapisi Konfresansı 5-8 Mart 2014, İzmir, Türkiye

www.ifta-congress.org

KONGRELER

SİSTEMİK BÜLTEN Sayfa 25

Page 26: ÇİFT VE AİLE TERAPİLERİ DERNEĞİ’NDEN HABERLER SİSTEMİK · Düzenleyenler: Salih Hafızoğlu Nilüfer Kafescioğlu Tuğçe Kürkçüoğlu Didem Coşkun Ergin Bahar Erden

ÇATED SİSTEMİK BÜLTEN YAZIM KURALLARI

1. Bültene gönderilecek yazılar Times New Roman fontunda ve 9 numaralı font büyüklüğünde, tek satır aralığı bırakılarak, iki yana dayalı şekilde (justified) ve türkçe karakterlerle yazılmış olmalıdır (Türkçe karakterlerle yazılmamış yazılar kabul edilmeyecektir). Yazı içerisinde gerekli yerlerde paragraf ayrımı yapmak için paragraflar arasında bir satır boşluk bırakılmalıdır. 2. Yazılarda Türk Dil Kurumu’nın yazım klavuzu örnek alınmalı, yabancı sözcüklerin yerine olabildiğince Türkçe sözcükler kullanılmalıdır. Türkçede pek alışılmamış sözcükler yazıda kullanılırken ilk geçtiği yerde yabancı dildeki karşılığı parantez içinde verilmelidir (İngilizce). 3. Yazıların içeriği Çift ve Aile Terapisi Derneği’nin (ÇATED) amacına uygun olmalıdır. Derneğin amaçlarına tüzükten ya da websitesinde ulaşabilirsiniz: www.cated-tr.org 4. Seçilen konuyla ilgili olarak yapılan güncel araştırmalara yer verilmeli ve metin içerisinde kaynaklarla desteklenmelidir. 5. Metin içerisinde geçen tüm kaynaklar, yazının sonunda yer alacak olan “Kaynaklar” listesi içerisinde yer almalıdır. 6. Kaynaklar listesinde yer alan tüm kaynak adlarına, metin içerisinde mutlaka atıfta bulunulmalıdır. 7. Metin içinde kaynaklara atıfta bulunurken yazarların soyadları ve yayın tarihi kullanılır. Örnekler: Karaca (2007)… Karaca’ya (2007) göre… Shulls ve Baker (1997)… Shulls ve Baker’a (1997) göre... Yellow, Smart ve Artus (2010)… 8. Kaynaklar listesinde kaynaklar alfabetik sıra ile verilmelidir. 9. Bülten için gönderilen yazılar, derneğin amacına ve bültenin o sayısının içeriğine uygun olup olmadığına göre Sistemik Bülten’in “Yayın Kurulu” tarafından değerlendirilir. 10. Yayın Kurulu yazıda gerekli gördüğü yerlerde düzeltmeler yapabilir. 11. Yazılarda ifade edilen düşüncelerden yazarları sorumludur.

Bu kuralların bazıları Türk Psikologlar Derneği’nin Yazım Kuralları ve Genel İlkeleri’nden alınmıştır:

http://www.turkpsikolojidergisi.com/default.aspx?pfn=staticHTML&shfn=yazimKurallari

SİSTEMİK BÜLTEN Sayfa 26

Page 27: ÇİFT VE AİLE TERAPİLERİ DERNEĞİ’NDEN HABERLER SİSTEMİK · Düzenleyenler: Salih Hafızoğlu Nilüfer Kafescioğlu Tuğçe Kürkçüoğlu Didem Coşkun Ergin Bahar Erden

Kulaksız Cad. Büyük

Çarşı No:5 D:11

Kasımpaşa İstanbul. Tel: 0533 608 35 68

E-mail: ciftveaileterapileridernegi

@gmail.com

Derneğimiz ile ilgili gelişmeleri artık facebook sayfamızdan da takip edebilir ve bizimle geri bildirimlerinizi bu sayfa aracılığı ile de paylaşabilirsiniz:

Facebook adresi: http://www.facebook.com/CiftVeAileTerapileriDernegi

Twitter adresi: https://twitter.com/CatedDernek

DERNEK ADRESİ VE İLETİŞİM

Sosyal Medyada ÇATED

Sayfa 27 SİSTEMİK BÜLTEN