7
46 Birincikanun 1936 Cit : VIII -- LT Direktör : M. FUAD KÖPRÜLÜ

FI.A.L.K.EVLER.İ DERisamveri.org/pdfdrg/D00558/1936_46/1936_46_KOPRULU.pdfradan. Sind, Aras, Nahr el-Malik ve Ahuvaz nehri [1]. Bu nehirlerden ne Küçük Asyaya aid -olan üçü,

  • Upload
    others

  • View
    2

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: FI.A.L.K.EVLER.İ DERisamveri.org/pdfdrg/D00558/1936_46/1936_46_KOPRULU.pdfradan. Sind, Aras, Nahr el-Malik ve Ahuvaz nehri [1]. Bu nehirlerden ne Küçük Asyaya aid -olan üçü,

Sayı: 46 Birincikanun 1936 Cit : VIII --LT FI.A.L.K.EV"LER.İ DER.GİSİ

Direktör : M. FUAD KÖPRÜLÜ

Page 2: FI.A.L.K.EVLER.İ DERisamveri.org/pdfdrg/D00558/1936_46/1936_46_KOPRULU.pdfradan. Sind, Aras, Nahr el-Malik ve Ahuvaz nehri [1]. Bu nehirlerden ne Küçük Asyaya aid -olan üçü,

E K o · N o M t K T .A R ı H

ORTAZAM..\N- TÜRK- İSLAM D"Ö"NYASINDA

NEHIR YOLLARI

P-rof. A. METZ.

Münakalat tekniği -bakımından Halife idareleri ile orta zaman Avrupası arasındaki esas far.kı su yollarının azlrğx te§kil ediyordu. Mukaddas1 (S. 19). Geniş saltanat ıdalh!il·inde yalnız 12 adet sefain seyrine saa:iıh nebıi.:r say­maktadrr. (Oksus) Amoderya. (Yaksart) Siriderya, Seyhan, Ceyhan, Ba­radan. Sind, Aras, Nahr el-Malik ve Ahuvaz nehri [1] .

Bu nehirlerden ne Küçük Asyaya aid -olan üçü, ne Kafkasyaya aid olan ikisi ve ne de Hind hudud nehri [2] kelimenin da.ı: manasiyle İslam ınınta­kasına aiddider; o halde Nilden başka yalnız Beynennehreyn tevabii olan Chfizistan ile beraber bir de aksayr şima-ll şarki iç seyrüsefer sis-temi C;trzediyordu. Şimali Mezopotamya ise, hiç değils~ her iki nehir üzerinde nakliyat hususunda pek mü~kül §eraiti o.rtaya koyuyordu. Memleketi en iyi tanıyanlardan biri [3] "Siriderya Ferganah'da bir ,balxkçx kayrğr !bile olma­drğınr '» söylüyor. Oksus ile Yaksart'ın su seviyesi ve ya.tağr daima değ~§­mekte ve çok kuvvetli bulunduğundan Yaksarttaki Rus nakliyatı tatil edil­diği gibi Amoderya üzerinde ise bu nakliyat büyük güçlükle devam ettiri-

[1] Istachrt (S. 99) kendimaksatı re'si olan Persis de •üzerlerine bırakıldığı

.takdirde gemileri taşıyabilen:o on bir bü­yük nehirden bahsediyorsada hakikatta hakiki sn.rette münakale yapan nehirlerin adedi Mukaddesinin iladesine tamamile uygundur. Hindnkusch ile diğer Hind Efgan dağlarından kaynağını alan Hil­mend Efgan nehri yalınız suların yük­seldiği zamanlarda gemilerin işlemesine

müsaitti ( tlıni Hauqal, S. 301 )Strabo ( XV, 1 ) Yordan - (Şeria ) nehrinin Fi­nikcliler zamanında akıntıya karşı gemi­ler tarafından geçildiğinden bahsetmek­tedir. Bu keyfiyet bugün de olduğu gibi orta zamanda da vaki değildi, yalınız

küçük gemiler bahrilutta Zoar Jericho arasında şerianın alt kısmının diğer mıo­takaları arasında işlemekle idiJer (Edrisi ed. Brandel, S. 4. )

[2] Keşmirlilerin Mansftrah'ya kadar seyyahat için yetmiş güne ihtiyaçları

vardı. Bunlar Sind'den aşağıya seyyahat ederlerdi ki bu nehrin azami yükselmesi zamanı Fırat ve Dicle sularının yüksel­mesi zamanına tesadüf eder. Buplar Cosus köklerini tarbalara daldurduktan sonra ( her bir torbaya 350 - 400 kilo ) torbaları derilere sararlar, bu derilere su geçmemek üzere katran sürerler ve nihayet torbaları ikişer ikişer ayırarak birbirlerine bağlarlar ve böylece üstünde ayakta du­racak veya oturabilecek bir hale getirir­lerdi. Bu suretle Cosus kökleri ısianma­dan 47 günde Mansftrah Jimanına gelırler ( Merv. de l' Inde S. 104)

(3] V. Middendorf, Memoi1·es de l' Academie de St. Petersboıırg VIII, Bd. 29. S. 189.

253

Page 3: FI.A.L.K.EVLER.İ DERisamveri.org/pdfdrg/D00558/1936_46/1936_46_KOPRULU.pdfradan. Sind, Aras, Nahr el-Malik ve Ahuvaz nehri [1]. Bu nehirlerden ne Küçük Asyaya aid -olan üçü,

254 ÜLKÜ, BİRİNCİ KANUN 1936

lebilmektedir. Kilif'deki akıntının hızldığı (nehrin orta cereyanı) sulaırın. yükselmesi halinde hafif gemilerden hiç birisi tarafından geçilmeye kati­yen mani olacak bir şiddettedir [4.]. Akıntının bu intiz~sızlrğı ve birçok kum adacıklarının devamlı o1arak yer değiştirmesi yüzünden Oksus neh­rinin her iki sahilinde Bağdad veya Vasıt gibi hiçbir şehir inşa edileme­mektc idi ; yalnız biraz evvel bahsettiğimiz Kilif lburada ibir istisna teşkil ediyor [5]. Nehir ayakları ile baş kanallar üzerinde ise her yerde nakliyat yapılmakta idi [6]. Üzerinde nakliyat yapılması tasavvur edilen göller ka­tiyen mevcud değildi; halbuki mevzuubahs olabilecek n ehirlerin en büyüğü olan Rumiye gölü, mesela Konstans gölünden on kere, Bahrı Lut'tan iki ker~ daha büy.üktür. Göllerden istifade edilmediğinden Suriye, Arabistan ve. bü­tün I rak gemi nakliyatından uzak geniş sahalar halinde kalryorlardı. Bugün olduğu gibi orta zamanda da bu husus hiç de bahse mevzu teşkil etmemişti. Buna mukabil, Babilin nehir ·sularının vaziyeti emsalsiz derecede müsaid' bulunuyordu; Fırat, Dicleden biraz .daha yüksekte ıbulunduğu için kanallan üzerinde gemiler şar.ka doğ.ru kolayca kayabiliyorlar ve garba gitmek için de pek o kadar müşkülat çekmiyorlardı; bu vaziyetten 4/10 uncu asırda da ehemmiyetlice istifade edilmişti. Pek çok türlü nakil vasrtalan - ki bunun ufak biır listesini (ed. Mez. S. 107) Aıbulqasrm verdiğ.i gibi, 4/10 uncu asırda da tayyar ve hadidi gibi nakil vasıtaları (cemi hadidiyyat) vardı ve .bu so­nuncusu mesela Babil Prensinin kapısında beklemekte idi[7]- İrakta do­laşıyordu; gemicilerin .gürültüsü su terazilerinin çıkardıkları grcırtılara

karışarak memleketin kült.ürüne aid karakteristik bir mahiyet veriyordu. "Diclede bir tayyar üstünde seyahat etmek ve gemicilerin feryadıarını işit­

mek bence bütün Suriyeye ·hakim olmaktan çok daha iyidir, sözünü söyli-. yen İbni- Ra'ik [8] memleket hasretini ölümüyle ödemişti. Fırat - Samo­sata'dan itiıbaren sefere salihti - Suriye ile Bağdad arasındaki münakalata hizmet ediyordu; fakat eşhas kanallar ·Üzerinde münakaleye iltifat etmiyor­lardı. Kiıbar bir zat Şamdan Öisr Manbiğ tarikiyle 'Fırat üzerinden hükümet merkezine seyahat eder; er-Rahaba'da, sonra Hit'de ve daha sonra nihayet Anbar'da ona yetişilir ve orada atlara binilirdi [9]. Anbar'ın, s üratli nakli­

yat hususunda onun pek yakınmda bulunan bugünkü Feluğah'nın yaptığı rolü oynamakta olduğu . görülüyor. Orada bugün de olduğu gibi Fırat üs­tünde :bir iskele vardı [lO]; Bağdaddan mesafesi on iki fersenk idi [ll] . Fırattan Bağdada giden kanal da oradan ayrıhrdı [12]. Frratın akışı o za-

[4) V. Schwarz, Turkestan, S. 425. [5) Mu.q., s. 291. [6] İstachr1, S. 301 ff. [7] Misk - VI, 44, 57, lll -[8] Tallquist, S. 29. [9] Wuz. , S. 310.

] 10] MeselA 4. asır için : .tbn al - At­lıir vm, 125.

[ll] lbn Clıordadbelı, S. 72, [12] Abulfeda, Geographie, S. 52.

Anbar civarında al- FalOğah, adındaki

bir çiflikte Nal!lr' Isa kola ayrılır.

Page 4: FI.A.L.K.EVLER.İ DERisamveri.org/pdfdrg/D00558/1936_46/1936_46_KOPRULU.pdfradan. Sind, Aras, Nahr el-Malik ve Ahuvaz nehri [1]. Bu nehirlerden ne Küçük Asyaya aid -olan üçü,

TORK - İS~AM DUNYASINDA NEHİR Y OLLARI 255

manlar bilhass·a yıi-karı kismtnda bugünkünden fa.rklı i di : Yalnız Hadilhah değil, Anah ve Alosah· da adalar üzerinde kain idiler [13] .

Fırat -üzerinde nakledilen eşyanın mühimmini Ermenistan dağlarından get ir tilen yapı kerestesi ile Suriyeden getirtilen zeytinyağı teşkil ediyordu ki sallar üzerinde akmtı istikametinde nakledilirdi ; bu eşyalaırdan başka Herodot ve Livius taraflarından Akdeniz gemileri olarak zikredilen Ker­ktırlar üzerinde nakledilen nar ağacı odunları memleket ortasından n'lkle-dilirdi. Bu ağaçlar aune ( yani bir metreden biraz fazla ) fransız endazesi ile 16-20 endaze boyunda olurdu [14]. En feyizli kanal hayatı eski müver­-rihlerin sefere salih 120 bin deres-inden bahsettikleri Basra civarında inki­şaf etmişti. 120 bin rakkammı bidayette mübalegalı telakki eden İbni Hau­qal orada bir ok menzili mesafede birçok dere görd@ten sonra mübalega telakki ettiği şeyi mümkün görmüştü. Şehirden itibaren iki günlük seyahat müddetince denize kadar ardı kesilmeden kanallar ve hurma ormancıkları tevali ~diyordu k i villala.r ve pek çok eğlence mahalleri de bu arada mevcud bulunurdu. Bu su mecralarınrn çoğu tuzlu su olup cezir esnasında Basra kanallarının çoğunun suyyu boşalıyordu [15]. Dii::Ie üstünde de nakliyat yolunda idi; Musul üstünden gelen Ermeni eşyası ayrıca Bağdadı kendi mu­tedil iklimine mahsus seb2)e ve meyvalada besliyordu [16]. H atta şimalden

hacılar bile su yolundan istifade ediyorlardı; 348/ 959 yılmda on büyüık ka­yrk (Zaurak) .içinde Musul'dan .gelen 1000 hacı boğulmuştu [17]. Bağdad ise bir nevi V enedi k idi: "Bağdad ahali si gemi ile gelip gide.rlerdi ; Bağdad

eşyasının üçte ikisi nehirlerde yatard, [18] . Yük gemileri birçok pazarlar­da 5ahile yanaşıdar ve dar sokaklar her lahze yüksek dıvarlı kemerler

balinde suyun üstünde yükselirdi. 4/10 uncu asır başmda eŞlıas ve şehir eşyasını nakli için otuz bin kayık saydmıştı ; kayıkçı esnafı günde 90 bin dirhem gelirin vergisini veriyorlardı. Bu umumi mahiyette kayrklarm isimleri ve şekilleri bugünkü yuvarlak Guffab'lara benzemiyordu; bunlara Sumairijjat yani Sumer gemileri deniHyordu » [19] .

Yekiın doğru görmüyor; hatta bugün bile bir .kayıkçı (Kuffaği) günde eksoriya bir mecidiye ( 4-5 dir hem) kazaniyor [20]. Saray yalnızca gemici­lerine SOO elinar sarfediyordu [21]. Bundan başka birçok diğer nakil vası­talan da mevcuddu; rahatını seven Bağdadlımn eşe ği aliırda ve tajjar'ı ne­hirdedir. Yüksek ve kibar muhitin münakaJatı ekseriya su yolları üstünde­dir. Halife Emin donanma ve eğlence seferleri için 200/ 800 tarih-i etrafında

[13] Mas. III, 40; bnrada Tatlsah deniyorki yanlıştır.

(14] Wuz. , S. 257. [ lS] !lın Haııqal., S. 158 [16] Muq., S. 138. (17] Misk., VI, 234.

[18] Mttq., s. 124. [!<ı] Sabtışti, Kit. ed - dija1·at, fol.

17 a, 26 b, Ki t Bcıgdad, ed. Slamon, fol. 36 b: sumairijjat ma'baranijjat.

[20] Maschriq, IV, 992. [21] W1tz., S. 19.

Page 5: FI.A.L.K.EVLER.İ DERisamveri.org/pdfdrg/D00558/1936_46/1936_46_KOPRULU.pdfradan. Sind, Aras, Nahr el-Malik ve Ahuvaz nehri [1]. Bu nehirlerden ne Küçük Asyaya aid -olan üçü,

256 ÜLKÜ BİRINCİJCANUN 1956

6 yangın gemisini harraqat arslan, firr, kartal, at, Yunus balığı ve yılan şek­linde olmak üzere yaptıromştı [22]. 333/944 senesinde · Halifenin resmi tajjar'i Ceylan adını taşiiDiştı [23]. Halife al-Radi'nin cesedi 329V'941 de sandal içinde mezarına götürülmüştü [24]. 34S/956 senesinde büyük Dey­lem isyanını: bastırdık~an sonra Mu'izzeddaulah kayığı , ile ve esir edilen asilerin riiesa.sr arkadan gelmek üzere şelıird·en geçmişti; -balık sahilde bu­lunuyor hükriimdoarr ta·kdis ve asileri tel'in ediyordu [25]. 364/974 de Emir A dudeddaul'ah ile Halife Bağdad nehri üstünde buluştular « 'halk hemen tamamile kiayık ve sandallarda builunuyordu; o kadar çok sandal .vardı ki kayrklar /Üstünde bir kıyıdan diğerine geçmek mümkün olabilecekti » [26]. 377/987 de Emir Şarafeddaulah Hal.ifenin tae ·giyme alayına g.ittiğl .zoaman Dicle kıyılarında çadırlar kurulmuş ve evlcr nehrin her iki kıyısında çok güzel bir şekilde süslenmişti [27].

Bir sahlılden diğerine geçmek içi~ Bağdad iskelelerinin Şark kısımla­rmda iki müteharrik duba zanbarijjat takılı bulunur ve istenildiği zaman çözülebilird-i [28]. Hatta vasıt iskelesinin ·her iki tarafında geçid yerleri vardı [29J. Gemilerin Dicleden •karaya çekilmesi için büsbütün husus! bir · metod takib edildrdi. Uzun bir halat saiı.ilde akıntı yukarı bir yere bağ1anır, gemiciler geminin üstünde oldukları haı1de esas balata bağlanmış olan bir ilmiğ-i [30] omuzlarının .üstünde tutarak tıpkı Asuri: resimleri.n:de gördü­ğümüz karada ağır yükleri çekmek için kullandıkları bir usw veç.bıile -çekerlerıdi; öndekiler tekrar ve tekrar arkadan tkavrarlar ve bütün balat güvertenin •Üstünde güzelce çörekleninceye kadar ameLiyata devam eder­lerdıi. Bu iş müddetince kayıkçrlar şarkı söylemekten ·hali kalmazlardı.

Samerra He Bağdadarasındaki 'AD.th şebirciğinde al·Abvab (yanıi kapı) tesmiye oluınan mü§kil bir geçM vardıkinehir burada kayalar arasına oyul­muş bir yardan aşağı aılnp giderdi. Gemiler burada çapalarını atarlar ve para ile bir krlavuz (Hadi) tutarlardı[31]. Bu kılavuz oradan ge!?inceye ka­dar dümeni elinden brrakmıyarak gemiyi sevk ve idare edendi. Cenubi Babi·l'de ise bütün Arablrın hakimiyeti devr.inde Dicle'deki nakliyata ariza veren en .büyük bir müşkil vardı: V asıt ile Basra arasında Dicle ikiye bölü­nerek bataklık (Bata '-iıh ) bir sa!haya girdiğinden dolayı eşya yükleri küçük kayıklar vasıtsile aktarma edilirdi. Bu sahada « sazlr bir takım su yolları vardı ki !kayıklar sazlarm üstünden kaydırıhrdı; arasıra sazdan hali sulu

[22] Tab., lU, 952 f . mnasır şair Abil Nuwaa'm bir şiiri ile bnnn işhat et­mektedir. ,

[23] Mas. VIII, 377. (24] K it. al - 'ujun W al - kada 'iq

III, Berlln, fol. 183 b. [25] Mis/c. VI, 218. (26] lbn al - Atkir VIII, 477.

[27] llm- al l1auzi, Berlin, fol. 125 a.

[28] İbn Abl Usaibi'ah I, 179; gilde­meister, NGGW !882, S. 439.

[29j Muq. , S. 118. [30] Qamdja, Abulqdsim, s. 108;

lugat kitaplarında yok. [31] sıibuştt, Kit. ad - dijarat, fol.

38 b.

Page 6: FI.A.L.K.EVLER.İ DERisamveri.org/pdfdrg/D00558/1936_46/1936_46_KOPRULU.pdfradan. Sind, Aras, Nahr el-Malik ve Ahuvaz nehri [1]. Bu nehirlerden ne Küçük Asyaya aid -olan üçü,

TÜRK - İSL.A.M DÜNYASINDA NEDİR YOLLARI 257

yerler meydana çrkar.dı » bu sazhk yollarda sazdan kuılubeler yapılmıştı; beş ıkişilik olan bu kullubeler batale yerdeki nakliyatı temin iç.in yaptml­mr.ştı. ıBu bekçi kuLübeler müthiş' sivri sineklerden ·korunmak için pen'Cere· siz birnevi yuvarlak tepe şeklinde in§a edilirdi [32].

KaraJkol tertibatına rağmen Babiii Bağdadın alt taraflarında bütün asır devamınca emin olmaktan uzak kaldı. Hırsızlar başlıca Kürdlerdi; 328/940 senesinde Emir Beğkem bile yasDt'ta avlanır.ken Kürd hırsızlar tarafından öldürülınüştü [33] . Hacıların &ürdler tarafından baskma uğraması Cha· varezmi'de adeta .mesel ola-rak kullanılmalktadır [34] . Daha sonralan 4/10. uncu asrrda bilhassa İbn Mardan adlı bir Kürd serkerdesinden ba!hsedili· yordu; bu ser k erde gemileri kollar ve .ekseriya bir kervan (Kar) haJ.inde bu­lunmalarma rağmen gemi·ler~ çapul ederek zengin ganimetle dönerdi [35].

4/10 uncu asırda yaşamış diğer meşhur baydudlar reisi İbn Hamdu-ı

ise -Bağd-ad ile Vasrt arasında baydudlwk ederlerdi. Birnevi romantik Ça­kırcalı olan bu serkerde fakir'lere karşı kah.raman v.e asli c;Iavranır zengin­leri ise kapana kıstrrrrdı [36]. Bu haydudun müreffeh. hayatı dillere destan olmuştu [37]. Bataklıkların diğer bir serkerdesi de ıbir aralık siyasi ehem·

miyet almı§ olan İmran ibn Şah un i da; ma.iyetine tahsisatverilmesini devlet memurlarından talleb edecek kadar cüretini arttırmıs ve hatta :kıudretli Emir . ' Mu'izzeddaulah'nın veziri Muhallabi' yi mağlub ettiğinden Emir için bu ser.k:erdeyıi 339/950 de bataklık havaliye va1i nasbetmekten başka yapacak bir iş kalmamıştı [38].

Korsanlar bir defa pek mühim ve. ümeradan müteşekkil bir kafileye baskın yaıpmıştı. Yüksek bir zata u-laşabilmek için nehir aşağı hareket eden bu kafile de vezirden ba~ka Alıevi rüesasından er·Rida .ile el-Murtada da hulıunuyordu. Haydudloar onlara Harraqat dedikleri kayıklannda yakala -dılar ve şöyle haykırdılar : « Orospu karılarınızla drşarr çıkmiz ! ». Bu söz seyab,atte heraber olan Halifenin katibine şu nüktey·i savurmaya sebeb olmuştu : « GörüUüyor ki onlar bizıi gözlemişler; yoksa nasıl o1ur da karı­larrmızın orospu olduğunu bile bilirler ? » l39].

Memleket dahilindeki resmi haydudllaır sular üstündeki tıicaret nakLiya­tma daha büyük zararlar yapıyorlardı; bilhassa Halep'deıkıi Hamdanller Şovaleresk ılıareket yanında işidilmemiş derecede çılgınca bir vergi siya­seti tatbik ediyorlardı. Bu 'hanedanın en şöhretli hükümdarlarından olan Saifeddaulah Suriyenin baş'lrca iç limanı olan Fırat dirseğinde kain Ba.Iis'i

[32] lön Roştelı, S. 185. [33] Jalıija b. Sa'id, fol. 85 a. [34] Rasa'il, s. 79 [35] İbn al- HağğAğ, Divan, London

fol. 170 a; X, S. 218; Kit. al- farağ ı I, 107.

[36] et - Tantlchl, al • farağ ba 'd eş · şiddalı Il, S. 108.

[37] Tha'alibt, Umad el- mensub, ZDMG VIII, S. 306.

(38] Misk. VI. 171 ff.; bn al- Athir vm, 362, 368 f.

[39] Ya.q. lrşad I, s. 235.

Page 7: FI.A.L.K.EVLER.İ DERisamveri.org/pdfdrg/D00558/1936_46/1936_46_KOPRULU.pdfradan. Sind, Aras, Nahr el-Malik ve Ahuvaz nehri [1]. Bu nehirlerden ne Küçük Asyaya aid -olan üçü,

258 ÖLKÜ BİRİNCİKANUN 1936

ağır transit vergıisi tatbik etmek suretile tamariıile mehvetmiş idi; hububat dolu gerilerini Ne zeytinyağ yüklü sa-llarıni, bu limana getiren taeiderden birkaç aylrk kısa bir zaman zarfmda bir milyon dinara yakın bir para tarh­etmek suretile perişan etmişti (40]. Bu dahili •gümrük resmi muamelatı BCI!bH'de 'de eksik değildi. Bağdad ille Basra arasında hükumet 300/912 senesinde ikıi yerde veırgi tarhetmişti [ 41]; gece nehir gümrük memurlan tarafından kapatılirdr. « Diclenin her iki tarafı-nda ikişer gemi birbirine bağlanarak sahile tesbit edilir ve sonra su üstıüne gerilen halatların her iki · ueları gemilere bağlaniii"dr ki böylece geceleyin geçmek mümkün ola -mazdı » [ 42] .

4/10 uncu asr·rda Nil üzerıindelci nakliyat o kadar çoğalmıştı k.i Mı:ı­kaddas1 esk.i Kahire iskeles·inde demir atmış veya önünden gelip geçen ge­milerin mikdan karşısında şaşırıp kalmıştı. « Bana bir Mısırlı sormuştu : Memleketin neresi ? Kudüslüyüm ! Sözüne devam etti: o büyük bir şehir­öir, fakat Allah sana kuvvet versin l B-uradan uzak memleketlere ve köy­lere giden bütün gemiler Kudüse gelirlerse, bütün ahalisini eşyasıru, alat ve edevatrnr, taşlarını ve evlerin kerestelerini taşırlar; öyle ki « burnda da bir şehir varmış » teranesi dillerde dolaşmağa başlar! [ 43]. Nıil üzer·inde fasılasrz .devam eden gemi nakliyatının bittiği yer Mısır'ın bittiği yer -di [44]. Asuan Sudan için büyük bir antrepo yeri idi; ticaret yapanlar Nubi'ye kadar hulfıl etmiş olan Mısırlılar değil, -çünkü ticaret Nil vadi -sinde yaşayan ahali için esaslı meşga~e teşkil etmiyordu- belıki Nı.rbi'ye

nisbeti olan Sudanlı taeirierdi ki şelalenin menba tarafmda eşyalarını Nil­den çıkardıktan sonra develer ile on iki gün ııehrin yanında karadan iler­Ierdi [ 45]. İki şela.leniin Cenubundaki nuntaka bütün yabancılar için kat'i bir şekilde ıkapah tutulurdu; bu, eski Mısır tarihindenbri tatbik edile -gelen bir tedbirdi.

Alnıancadan çeviren : Cemal Köprülü

[40] lbn Haıtqal, S. 119. )41) llm Rosteh, S. 184. [ 42] lbn Rosteh, S. 185. [43] 1J1uq., S. 198. [44) Mas. lll, 40; 'Abdullah b. Sulıı-

im ( Maqrtzt'de 4!10 asrın sonunda); bak: Marquart, Die Beninsammlung, S. CCXLIX).

[45) Ed.,.isi, S. 20/21