Upload
others
View
17
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
expansion genişleme, yayılma, inbisat, açma, büyütme, esneme, (a) motor silindiri içinde çalışan
akışkanın hacmininartması, (b) artışın üzerindeki piston stroku, (c) sıcaklık artışı, basınç
düşümü veya aşınmadan kaynaklanan cisim boyutlarının değişimi
expansion/direct doğrudan genleşme
expansive force genişleme kuvveti, şişme kuvveti
expansive working genişleme işi, bir makinada iş akışkanının genleşmesinden istifade ederek iş
yapılmasını sağlamak
exparte tek taraflı
expertise ekspertiz
explosion proof patlama güvenlikli
explosive patlayıcı
external screw thread (external thread) birsilindirik çubuğun dış yüzeyine açılan vida dişi,dış
dişli
exterior girder dış kiriş
exterior orientation dış yöneltme
external gear pump dıştan dişli pompa
external loading dış yükleme
external screw dış dişli
external screw tool dış vida dişi açmak içinkullanılan takım
extractor kazık sökücü
extrusion sıkma, çıkarma, cendereleme, kalıba basma, kalıptan çekme, haddeden çekme
‐F‐
F kuvvet sembolü
F frekans veya ivme için kullanılan sembol
F gerilmeyi belirten sembol; ayrıca a kullanılmaktadır
fps (foot per second) ayak ‐ libre ‐ saniye
f/s emniyet faktörü
fabric doku
fabric kumaş, bez
fabric doku, dokunmuş, dokuma elyaflı, bez, kumaş
fabric bushing bezli kauçuktan yapılmış burç
fabric cleaner kumaş temizlemeğe mahsus madde
fabric filter bez filtre
fabric filter dokuma filtre
fabric filter doku elemanlı filtre
fabric fuel tank bez benzin deposu
fabric fuel tank bezden yapılmış benzin deposu
fabricate imal etmek, üretmek
fabricated imal edilmiş
fabricated material mamul malzeme
fabricated steel mamul çelik
fabrication fabrikasyon
fabrication imal etme, üretme
fabrication üretim, fabrikasyon, imal, işleyip hazırlama
facade bina cephesi
facade yapı ön cephesi
facade fasat, cephe
face kaplamak karşılamak, yönelmek
face cephe, yüz
face angle yüz açısı
face area ön yüz
face area ön yüz alanı
face chuck (face plate) düz ayna, testiye plakası, testiye pleyti, siper, kalkan
face cutter disk üzerine açılmış radyal dişlere sahip veya disk üzerine açılmış yuvalara tespit
edilmiş dişli freze bıçağı
face finished yüzü düzeltilmiş, yüzeyi işlenmiş
face gear yüzey dişli
face lathe aynalı yüz tornası, yüz tornası, tekerlek ve disk gibi geniş yüzlü kısa ebatlı iş
imalatında kullanılan yüzey tornası
face of gear dişli yüzü
face of tunnel tünel aynası
face of wall duvar cephesi, duvar yüzü
face plate kablo bağlantı plakası; ön yüz
face plate düz plaka, düz levha, kaplama levhası
face plate, lathe bkz. lathe face plate
face plate bakınız face chuck ve surface plate
face seal yüzey contası
face slab istinat duvarının gövde kısmı, perde duvarı
face stone cephe taşı
face value itibari kıymet, görünen değer
face velocity ön taraftaki hız
face wall istinat duvarının gövde kısmı, perde duvarı
face (a) iş parçasının en büyük düz yüzey;
(b) herhangi bir uzvun veya takımın çalışma yüzeyi;
(c) dişli çarklarda diş açıklığı dairesi üzerindeki diş profili eğri yüzeyi; (d) sürgülü valf ile
üzerindekaydığı yatağın yüzeyi; (e) sübap ve oturduğu yuva yüzeyi,
face‐plate coupling düz aynalı kavrama, flanşlı kavrama
facer düz yüzleri taşlamaya mahsus tezgâh
face width, minimum kesişen eksenli helisel ve sonsuz dişli sistemlerinde dişli hareketinin
sürekliliğini sağlayacak diş genişliği
face width (a) helisel, düz veya sonsuz dişli eksenine paralel ölçülen diş kalınlığı; (b) mahruti
dişli diş açıklığı mahrutu üreticisi boyunca ölçülen diş kalınlığı
faciend çarpılan sayı
facies bkz. face [medikal]
facilitate, to basitleştirmek, kolaylaştırmak
facilitation kolaylaştırma, bir hareketi veya bir kimyasal olayı istenilen amaca uygun şekilde etki
göstererek kolaylaştırma
facilities imkan
facilities tesisat
facility tesis, kolaylık
facility kolaylık, kolaylaştıran vasıta, olanak veya tesis (su, elektrik, gaz tesisatı gibi)
facility olanak; kolaylık; tesis
facility cost tesis (kurma) masrafları
facing astar
facing kaplama, dış astarı, düz yüzlere geçirilen balata, disk balata
facing machine yüzey işleme makinası
facing points bakınız points
facing (a) tornada iş parçasının düzgün yüzeyini döndürmek, (b) diğer parçanın makinaya
bağlanabilmesi için yüzeyi işlenen parçanın makinadan çıkarılması
facsimile machine faks; faks aygıtı
facsimile receiver faks alıcısı
fact gerçek, hakikat, durum, hal
fact olgu
factor çarpan; etmen
factor faktör, etken, katsayı, çarpan
factor çarpanlarına ayırmak
factor çarpan
factor bir olayın sonuca varmasında rolü olan yardımcı madde, amil, f aktör, etken, etmen
factor analysis etmen çözümlemesi
factor affecting concrete betonu etkileyen faktör
factor of production üretim faktörü (üretimde kullanılan unsurlar, doğal kaynaklar, emek,
sermaye, girişim gibi)
factor of safety emniyet faktörü
factor of safety güvenlik katsayısı, güvenlik faktörü, emniyet faktörü, emniyet katsayısı
factor of safety against sliding kaymaya karşı güvenlik katsayısı, kayma emniyet faktörü
factor of safety emniyet faktörü, bir uzvun veya mekanizmanın maksimum yük taşıma
kapasitesinin müsade edilen emniyetli yük taşıma kapasitesine oranı
factor theorem faktör teoremi
factor, common bkz. common factor
factor, correction bkz. correction factor
factor, enlargement bkz. enlargement factor
factor, magnification bkz. magnification factor
factor, safety bkz. safety factor
factor, shrinkage bkz. shrinkage factor
factor, side friction bkz. side friction factor
factor, swelling bkz. swelling factor
factor/correcting düzeltme çarpanı
factor/efficiency verim çarpanı
factor/Linke turbidity Linke pusluluk faktörü
factorial faktöriyel
factorial çarpanlı, faktöriyel
factorial çarpınım, faktöryel; etmensel
factorial experiment design etmensel deney tasarım
factorial notation faktöriyel kayıt
factorisation çarpanlara ayırma
factorize çarpanlarına ayırmak
factory fabrika, atölye, imalathane
factory installed fabrikada kurulmuş
factory price fabrika fiyatı
factory value fabrika bedeli
factory‐assembled fabrikada monte edilmiş
factory‐assembled system fabrikasyon sistem
factory‐mounted fabrikada monte edilmiş
factory‐set fabrikada ayarlanmış
factory‐set (s) fabrikada ayarlanmış
facts‐finding olgu toplama (bir araştırma için ilgili ünitelerden veya kimselerden olgu ve bilgi
toplama)
factual olgusal
facultative duruma, isteğe bağlı olan, değişik koşullar altında yaşayabilme yeteneğine sahip olan
faculty 1. hassa, meleke, iktidar, yetenek, kuvvet; 2. üniversite şubesi, fakülte
faculty yeti
faculty fakülte
fade rengi atmak, solmak
fade away yavaş yavaş sönüp kaybolma, solma
fade out yük altında devirden düşmek(motor için)
fadeless solmaz
fade‐out sönüşüm
fading bayılma, sönümlü, sönümlenen
fading channel sönümlü kanal
fading radio wave sönümlü radyo dalgası
Fahrenheit fahrenheit, sıcaklık birimi
Fahrenheit fahrenhayt
Fahrenheit thermometer fahrenhayt termometre
fail başarısız olmak
fail başaramamak, geçememek
fail 1. göçmek, bel vermek; 2. başarılı olamamak, tükenmek, eksik gelmek
fail soft kademeli aksama
fail, to başarısız olmak, aksamak
failing load kırılma yükü, nihai yük, kritik yük
fail‐safe bozulmaya dayanıklı
fail‐safe arızalara karşı emniyetli, güvenilir
fail‐safe arızaya karşı emniyetli
failure arıza, hasar
failure aksama, bozukluk; arıza
failure kırılma, göçme, dengenin bozulması (sürekli çökme), kopma, parçalanma, devrilme,
başarısızlık, yapamamazlık, bozukluk, arıza, kaza, ihmal
failure bozukluk
failure by buckling bükülme kırılması, burkulma kırılması
failure by heave kabarma kırılması, kabarma ile kırılma
failure by liquefaction sıvılaşma ile göçme, akma şeklinde kayma
failure by piping kum kayması ile göçme
failure by plastic flow plastik akma kırılması
failure by pull çekme kırılması, çekme kopması
failure by rupture kopma ile göçme, kırılma ile göçme
failure by shear kesme ile kırılma, kayma ile kırılma
failure by sinking çökme ile kırılma, temel göçmesi, göçme ile kırılma, batarak göçme
failure by spreading yayılma ile göçme
failure by sub‐surface erosion yeraltı erozyonu ile göçme
failure by tilting dönme ile kırılma, devrilerek göçme
failure cause aksama nedeni; arıza nedeni
failure condition kırılma şartı
failure criterion yenilme kriteri, göçme kriteri
failure envelope kırılma zarfı
failure hypothesis kırılma hipotezi
failure line kırılma hattı, kırılma çizgisi
failure load kırılma yükü
failure moment kırılma momenti, nihai moment
failure rate aksama oranı; arıza oranı
failure recovery aksaklığı giderme; arızayı onarma
failure response arıza cevabı
failure response hata (arıza) cevabı
failure strain kırılmada birim boy değiştirme, kırılma deformasyonu, nihai deformasyonu
failure stress kırılma gerilmesi, nihai gerilme
failure surface kırılma yüzeyi
failure surface, inclination of the bkz. inclination of the failure surface
failure tests kırılma deneyleri, kayma deneyleri
failure wedge kayma kaması
failure zone yenilme bölgesi, göçme bölgesi, kırılma bölgesi
failure, active bkz. active failure
failure, instant of bkz. instant of failure
failure, plane of bkz. plane of failure
failure, progressive bkz. progressive failure
fair fuar, sergi
fair adil, adaletli
fair lead tel halat, tanzim makarası
falcate orak şeklinde, oraksı
fall düşmek, düşüş
fall alçalma
fall 1. düşme, tokmakta düşüş yüksekliği, iniş;
2. hidrolik yük, hidrostatik yük, piyezometrik seviye;
3. düşmek, dökülmek, azaltmak
fall apart ayrılmak, parçalanmak
fallacy yanılım
fallback circuit yedek devre
fallback data rate son çare veri hızı
fallback procedure son çare yordamı
falling düşen
falling film cooler film soğutma
falling of the water table su tablasının alçalması, yeraltı su seviyesi alçalması, su tablasının
düşmesi
falling weight test düşen ağırlık testi
falling weight deflectometer düşen ağırlıklı deflektometre (darbe yükü etkisi ile üstyapıda
oluşan defleksiyonları ve üstyapının taşıma gücünü bulmaya yarayan cihaz)
falling‐head permeameter düşen seviyelipermeabilite aleti
false yanlış, hatalı, sahte
false sun’i, taklit, takma
false alarm error, error of the first kind birinci tür hata; yanlış alarm hatası
false bedding çapraz tabakalaşma
false ceiling asma tavan
false ceiling (bkz. dropped ceiling) asma tavan
false floor yükseltilmiş döşeme
false key maymuncuk, saplama, saplama pin,
saplama kama
falsework iskele, kalıp
falsity yanlış oluş
falter teklemek, tökezlemek
falx (çoğ. falces), orak
familial irsi, soydan kalma (geçme), kalıtsal, herediter
family 1. aile; 2. zürriyet, döl
family of curves eğri grubu
fan fan, üfleç
fan pervane, vantilatör, birikinti konisi
fan accessories fan aksesuarları
fan air density fan havası yoğunluğu
fan and generator belt vantilatör ve şarj dinamosu kayışı
fan antenna yelpaze anten
fan appurtenances fan aksesuarları
fan appurtenances fan (vantilatör) aksesuarları
fan baffle yönlendirici fan kanatçıkları
fan baffle fan saptırıcısı
fan belt vantilatör kayışı
fan blade pervane kanadı
fan blade fan kanatçıkları
fan blade vantilatör kanatları
fan blade fan kanadı
fan casing fan gövdesi
fan coil unit vantilatörlü konvektör
fan coil unit fan coil cihazı
fan cooling vantilatörlü soğutma
fan cooling fan soğutması, motorlu taşıtlarda radyatör peteklerine soğutma amacı ile hava veren
ve motordan tahrik alan fan
fan cowling vantilatör hava hunisi
fan curve fan eğrisi
fan drive belt vantilatör tahrik kayışı
fan drive pulley vantilatör tahrik kasnağı
fan guard pervane muhafazası
fan housing vantilatör yuvası
fan housing sheet vantilatör yuvası kapakları
fan hub vantilatör göbeği
fan in giriş yelpazesi
fan inlet fan girişi
fan laws fan kuralları
fan motor vantilatör motoru
fan motor power fan motor gücü
fan out çıkış yelpazesi
fan performance curve fan performansı eğrisi
fan power fan kapasitesi
fan power/at shaft mil üzerinde fan gücü
fan pressurization test fan basınç testi
fan propeller fan pervanesi
fan pulley vantilatör kasnağı
fan pulley hub vantilatör kasnağı göbeği
fan shroud fan kılıfı
fan shroud vantilatör mahfazası, motorun ön tarafında vantilatörü çevreleyen mah‐faza sacı
fan sound power fanın ses şiddeti
fan sound power fan ses şiddeti
fan wheel cone vantilatör çarkı konik parçası
fan wheel cone fan koruma koni kapağı
fan, shrouding bkz. fan shroud
fan (a) fan, vantilatör, (b) rüzgar türbini pervanesi,
(c) hızı hava direnci ile regüle edilen(ayarlanan) saat mekanizması içersindeki çark
fan/booster fanı/basınç arttırma
fan/bruden fanı/buhar
fan/carrier air fanı/taşıyıcı hava
fan/cold gas fanı/soğuk gaz
fan/forced draft fanı/taze hava
fan/induced draft fanı/cebri çekme
fan/seal air fanı/sızdırmazlık havası
fan/vapour fanı/bruden
fan/vapour fanı/buhar
fang takımın mesnet içersine giren mıh kısmı
fanjet engine yelpaze motoru, fıskiye motoru
FAO bkz. Food and Agricultural Organization
flap klape
far uzak
far end crosstalk, FEXT uzak çapraz‐karışma
far end echo uzak uçtaki yankı
far field uzak alan
far point uzak nokta
Farad elektriksel kapasite birimi, Farad
Farad Farad
Farad elektrik kapasitesi (sığa) birimi, Farad
Farad (F) elektrik gücü birimi, 1. Coulomb yüklü plakaları arasındaki potansiyel farkı 1 volt olan
kondansatörün gücüne1 Farad denir
Faraday cage Faraday kafesi
Faraday cage screen Faraday kafesi
Faraday’s Law Faraday Yasası
farinaceous 1. unlu; 2. nişastalı
farm equipment tarım makineleri
farm machinery tarım makinaları
farm machinery tarım makineleri, tarım ekipmanları
farm out işletme hakkının devri
farm tractor zirai traktör
farther daha uzak
farthest en uzak
FAS bkz. free alongside ship
FAS vessel geminin yanında rıhtımda teslim (yükleme limanında malların satıcı tarafından gemi
bordasında teslimi suretiyle yanında yükleme alıcıya ait olmak üzere yapılan satış)
fascia (çoğ. fasciae), akzar, fasya, cephe
fascia angle cephe köşebendi
fascia plate cephe levhası
fast hızlı, çabuk
fast avansta, süratli, hızlı
fast hızlı
fast 1. dayanıklı, solmaz; 2. perhiz
fast coupling iki şaftın üzerlerine ayrılmaz şekilde tespit edilmiş danslarla kavramalarının
sürekli olarak sağlanması
fast ferry hızlı feribot
fast head sıkı mesnet, sıkı ayna, sıkı planya bıçak mesnedi
fast packet switching hızlı paket anahtarlama
fast path key kestirme yol tuşu
fast pulley kama veya kilit vidası ile mile tutturulmuş kasnak
fasten sıkmak, bağlamak
fasten bağlamak, tespit etmek, tutturmak
fastener kopça, tutturucu, raptiye, kayış raptiyesi, bağlayan şey
fasteners bağlayıcılar
fastening sabitleme, tespit etme
fastening sıkıca bağlama, tutturma
fastening key bağlama düğmesi, tespit düğmesi
fastening screw bağlama vidası, tespit vidası, sıkıştırma vidası
fastening screw bağlantı cıvatası
fat dosya dizini
fat clay yağlı kil
fatal öldürücü
fatal error onulmaz yanlış
fatal error onulmaz hata, sonul hata, ölümcül hata
fatigue yorulma, hareket halindeki aksamın yorulması
fatigue metal yorulması
fatigue yorulum
fatigue yorgunluk, yorulma
fatigue breakage yorulma kırılması
fatigue failure metal yorulması zayıflaması
fatigue life yorulma ömrü
fatigue life test parçasının veya mekanizma uzvunun kırılma yükünün uygulama sayısı
fatigue life/safe yorulma ömrü/emniyetli
fatigue limit yorulma yükü limiti
fatigue limit metalin sürekli olarak dayanabileceği gerilmenin (stressin) üst sınırı
fatigue phenomena yorulma olayı
fatigue resistance yorulma direnci
fatigue test yorulma deneyi
fatigue testing machine yorulma test cihazı
fatigue yorulma, metallerin kırılmalarına sebebiyet verecek yorulma
faucet musluk, vana
fault 1. hata, kusur, yanlış; 2. kırık, fay (kayaç kütlelerinin bir kırılma düzlemi boyunca kayması
ile oluşan jeolojik yapısal unsur)
fault fay
fault analysis kusur çözümlemesi; arıza çözümlemesi
fault breccia fay breşi
fault detection kusur bulgulama
fault diagnosis kusur tanısı
fault indicator arıza göstergesi; kusur göstergesi
fault interrupter arıza akım kesicisi
fault localization kusur yerseme
fault masking kusur maskeleme
fault plane fay düzlemi, bir kırığa ait blokların üzerinde kaydığı düzlem
fault tolerance kusur hoşgörüsü
fault tolerant aksaklığa dayanıklı
fault tolerant kusura dayanıklı, bozulmaya dayanıklı
fault tolerant computer bozukluğa dayanıklı bilgisayar
fault tree arıza diyagramı
faulting faylanma
faulty hatalı, kusurlu, sakat, bozuk
faulty overtaking hatalı sollama
faulty workmanship kusurlu işçilik
favourable uygun
favourable faydalı
favourable outcome uygun sonuç
fax faks göndermek
fax modem; data fax modem modemli faks
facsimile faks
FDM frekans (sıklık) bölüşümlü çoğullama
fear korku, fobi
feasibility fizibilite, yapılabilirlik (yatırım projelerinin gerçekleştirilebilir olup olmadığını
saptamak amacıyla yapılan çalışmalar)
feasibility fizibilite, yapılabilirlik
feasibility olurluk
feasibility study olurluk incelemesi
feasibility study fizibilite çalışması
feasible fizibil, yapılabilir
feasible region olurlu bölge
feasible solution olurlu çözüm
feather tüy
feather edge zayıf köşe (betonda)
feather key düz kama, sürme kama
feather kama, kuşak, zıvana, tirfil, şaft üzerinde açılan yuvaya kama, kuşak, zıvana, tirfil, şaft
üzerinde açılan yuvaya sabitleyen kama
feathering (float) paddles oynar kepçe, ayarlı kanat, güçte ekonomi yapacak şekilde suyun
kanatlara belirli bir açıda girmesini sağlayacak şekilde kanatla ayarlanabilen kepçe kanatlı çark
feathering board bakınız feathering paddles
feathering propeller kılıcına ayarlı pervane, iticilik verebilmesi için konumları, meyilleri
ayarlanabilen pervane
feature karakteristik
feature öznitelik (istat.); özellik (tel.)
feature özellikle
feature özellikte olmak
feature code parça kodu
feature extraction öznitelik bulma
feature space öznitelik uzayı
feature tolerance bakınız tolerance
feature vector öznitelik vektörü
feature özellik, hal, şekil, kendine özel karakteristik
febricant vücut ısısını yükselten, ateş yükselmesine sebep olan
federal motor vehicle safety standards U.S.A. abd motorlu araçlar emniyet standartları
fee para, aidat, resim
fee harç, resim
fee masraf, ücret
feeble zayıf
feeble signal zayıf sinyal
feebly permeable geçirgenliği düşük
feed besleme, takviye etme
feed ilerletmek, sürmek, beslemek
feed tornada talaş payı, bıçak ucuna verilen kesme derinliği, besleme, beslemek, yedirmek, yem
feed 1. beslemek, gıda vermek, yedirmek; 2. beslenmek, gıda almak; 3. yiyecek, gıda, havyan
yemi
feed box besleme kutusu
feed control doldurma (besleme) kontrolü
feed gear verici mekanizma, sürücü mekanizma, besleme mekanizması
feed hopper besleme silosu (içerisinden kontrol
edilen bir hızla malzemenin alındığı depo bölmesi)
feed line bkz. feed cable
feed line besleme hattı
feed material besleme maddesi
feed material kaynak madde
feed mechanism besleme mekanizması
feed mechanism karbon yanarken karbon ark boyu uzunluğunu sabit tutmak için ark lambası
karbonlarını hareketlerini belirli bir hızda tutarak kontrol eden mekanizma
feed pipe besleme borusu
feed pump transfer pompası, besleme pompası
feed pump (a) buhar kazanı besleme pompası,
(b) gaz makinasına hava besleme pompası
feed screw takım tezgâhı besleme mekanizmasının hareketini kontrol için kullanılan vida
feed supply riser besleme düşey hattı
feed system for mineral filler mineral filler besleme sistemi
feed table besleme tablası
feed water besleme suyu
feed water besi suyu
feed water control besi suyu kontrolü
feed water economizer besleme suyu ekonomizörü
feed water economizer besi suyu ekonomizörü
feed water heater besi suyu ısıtıcısı
feed water pump besi suyu pompası
feed water tank besleme suyu tankı
feed water tank besi suyu tankı
feed yem, yiyecek, gıda, besleme, verme, yedirme, paso, verici tertibatı, ileri sürme, katma, katım,
(a) kesme takımının ilerleme miktarı (b) makinada işlenen bir malzemenin ilerleme miktarı
feedback geri tepme, geri itilim, çıkış yapan bir şeyin tekrar giriş yapması, özellikle bir olay
sonucu meydana gelen son ürünün aynı olayı başlatmak üzere tekrar devreye girişi
feedback geri besleme, geri bilgi verme
feedback geribildirim
feedback geri dönüş, geri besleme
feedback amplifier geribeslemeli yükselteç
feedback control, closed‐loop control geri beslemeli denetim
feedback game geribeslemeli oyun
feedback oscillator geri beslemeli salıngaç
feedback path geri besleme yolu
feedback signal geri besleme sinyali
feedback system geri besleme sistemi
feedbox otomatik tornalarda kalem mesnedinin altına tespit edilen kızak ve mil kovanına çok
farklı besleme sağlayan besleme kutusu, beslemeler bağımsız olup yön değiştirebilirler
feeder besleyici
feeder ana besleme
feeder matbaa baskı makinasında baskıya kâğıtları tek tek veren mekanizma
feeder (electrical) besleme hattı
feeder line besleme hattı
feedforward control ileri beslemeli denetim
feeding besleme
feeding bridge besleme köprüsü
feel dokunma, temas
feel duymak, hissetmek
feeler sentil, filer, aralıkları ölçmek için kullanılan belirli kalınlıkta madeni şeritler
feeler dilatometer dilatasyon ölçme aleti
feeler gage aralık mastarı
feeler gauge sentil, takım halinde filer, aralık mastarı
feeler stock bkz. feeler gauge
feeler(s) (a) yüzeyler arası küçük aralıkları ölçmek üzere kullanılan sert çelikten yapılmış ölçme
geyçleri, şeritleri, (b) dokuma makinasında otomatik atkı yığımı gerektiği zamanı belirleyen alet
feet ayak
freezing equipment dondurma ekipmanı
feldspar feldspat (hemen hemen bütün mağmatik taşlarda bulunan en önemli mineral grubuna
verilen isim)
felloe çember
felloe (felly) ispit, tekerlek ispiti, tekerlek parmaklarına tespit edilen çember
felloe guard baskı kirişi (ahşap)
felly çember
felly/bicycle bisiklet jantı
felon tırnak altında veya yakınında olan ufak yara, dolama
felt keçe, yün keçeden yapılmış, yağ, gres, vs muhafaza keçesi
felt packing keçe salmastra
felt retainer keçe tutucusu
felt ring keçe halka
felt roofing katranlı kâğıttan çatı örtü malzemesi, katranlı kağıt
felt seal yün keçe
felt washer yün keçeden muhafaza pulu, keçe rondela
felt wick keçe fitil, yağlama fitili
female dişi
female connection bağlantı parçası
female connection dişi bağlantı
female gauge dişi geyç, dişi mastar, halka mastar
female screw dişi vida, iç dişli vida
female socket dişi soket, priz
female thread dişi vida dişi
female thread dişi diş, somun dişi
fen bataklık
fence çit, tahta perde, çerçeve (bilgisayarda)
fence, snow bkz. snow fence
fence çit, parmaklık, tel örgü, siper, eskrim, kılıç oyunu, (a) hareketi sınırlayan mani, (b) planya
mekanizmasında malzeme kılavuzu, yönlendirici
fencing tel örgü ile çevirme, çerçeveye alma
fender çamurluk, yan sac
fender pile selyaran kazığı
fender skirt çamurluğun iç astar sacı
fenders bakınız bumpers
fenestra (çoğ. fenestrae), pencere, pencere şeklinde delik
fenestration 1. delik açma; 2. ameliyatla açılan delik
fenestration pencere işleri
fenestration pencere düzeni
fenestration components pencere yapı bileşenleri
fenestration (a) bina duvarlarında pencereye benzer açınım düzenekleri, pencere, (b) herhangi
bir pencere açıklığı
fennel rezene, raziyane
ferment ferment, maya
fermentation fermantasyon, mayalanma
fermentation/aerobic fermantasyon/aerobik
fermentation/alcoholic fermantasyonu/alkol
fermentation/anaerobic fermantasyon/ anaerobik
fermentation/methane fermantasyonu/ metan
fermentogen mayalanabilen bir madde, fermantojen
fermentum maya
fermi level fermi düzeyi
fermium fermiyum
ferrallite lateritli zemin, laterit
ferrate demir asidi tuzu
ferrated demir ihtiva eder
ferreous demirden, demirli, demir ihtiva eden
ferri‐ (ön‐ek). biochem, demirli
ferric demire ait, demirli, hadidi, demir kapsayan
ferric demire ait
ferric oxide demir oksit, ferrik oksit
ferris wheel çevresinde binek otomobillerinin serbest olarak askıya alındığı yatay eksenli büyük
dönel tekerlek
ferrite ferrit
ferro‐ demir anlamı veren birleştirici
ferroconcrete demirli beton, betonarme
ferromagnetic ferromanyetik
ferromagnetic substance ferromanyetik madde
ferrosilicon silisyon ile demir katışığı
ferrous demirli
ferrous iki kıymetli demiri ihtiva eden
ferruginization bir dokuya demir çökmesi
ferruginous demirli, demiri havi, demir pasına benzer, demir pası renginde
ferrule bir dişi desteklemek için tatbik edilen madeni çember
ferrule yüksük
ferrule conta, bilezik, halka, yüksük
ferrule başlık, zıvana, yüksük, cendere, işkence, çember, bilezik, halka, ağızlık, (a) mafsal
oluşturan veya mafsalı kuvvetlendirilen metal bant, (b) saatçilerin kullandığı yivi kasnaklı
kemaneli matkap
ferrum demir
ferryboat araba vapuru, feribot
fertile material üretken madde
fertiliser gübre
fertilizer gübre
festival bayram, festival, karnaval
fet alan etki transistoru
fetch getirmek
fetch, to alıp getirmek
fetl dokuma makinasında dokuma esnasında atkı ipinin yerleştirdiği kumaş kenarı
fettling tamamlama
few az
fiber elyaf, fiber, lif
fiber disk fiberden yapılmış sürtünme diski
fiber glass cam elyaf, fiberglas
fiber loss lif yitimi
fiber optic fiber optik
fiber optic, optical fiber optik lif
fiber pellet granüler haldeki elyaf
fiber to the curb, fttc sokağa kadar optik lif
fiber to the home, ftth eve kadar optik lif
fiber wood ağaç lifi
fiber, fibre iplik şeklinde ince uzun oluşum, lif (sinir veya kas lifi)
fiberboard fiber
fibered lifli
fiberglas cam elyafı
fiberglass fiberglas, cam elyafı
fiberglass cam elyafı
fiberless lifsiz
fiber‐optic cable fiber optik kablo
fibr‐ (ön‐ek). lif anlamına önek
fibra (çoğ. fibrae), lif
fibre elyaf, fiber, lif
fibre bkz. fiber
fibre lif, fiber
fibre core lif özlü
fibre rope elyaf halat
fibrous lifli
fibrous dust fiber tozu
fibrous filter fiber filtre
fibrous peat lifli turba, az çok kömürleşmiş bitkilerden oluşmuş yakıt
fiction kurgu
fictive düşünsel, sözde
fidelity aslına sadakat
fidelity aslına uygunluk, tamlık, doğruluk, sadakat
fiducial mark ölçü markası
field alan, saha
field alan, arazi, saha, elektrikli veya manyetik alan, endüktör devre, yastık devresi
field saha
field between two equipotential lines iki eş potansiyel çizgi arasındaki alan
field book arazi defteri
field cable yastık devre kablosu
field circuit alan devresi
field coil yastık
field coil endüktör devresi sarımı, indükleme bobini, alan bobini, alan sargısı
field completion arazide bütünleme
field conditions arazi şartları
field connection yastık devre sarımı çıkışı
field consolidation curve yerinde veya arazide konsolidasyon eğrisi
field consolidation line yerinde veya arazide konsolidasyon çizgisi
field control alan denetimi
field control arazi kontrolü
field crew arazi ekibi
field crops tarla ürünleri
field data arazi verileri
field data alan verileri
field device saha cihazı
field device saha aygıtı
field effect transistor, fet alan etki transistoru
field emission (elektrik) alan salımı
field engineer saha (şantiye) mühendisi
field erection saha montajı
field experiment arazi deneyi
field inspection arazi tetkiki, arazi incelemesi
field installable yerinde kurulur
field installation saha montajı
field installed device sahada monte edilmiş aygıt
field intensity alan şiddeti
field investigation arazi incelemesi
field laboratory seyyar laboratuar
field line alan çizgisi
field measurement arazi ölçüsü
field measurements arazi ölçmeleri, yerinde ölçmeler
field mixed concrete yerinde karıştırılan beton
field moisture equivalent arazi nem eşdeğeri
field note arazi notu, iş yeri notu, şantiye notu
field notebook arazi defteri
field observations arazi gözlemleri
field of application uygulama alanı
field of definition tanımlama alanı
field of force kuvvet sahası, kuvvet alanı
field of view görüş alanı
field of view angle görüş alanı açısı
field organization taşra teşkilatı
field painting sahada yapılan boyama
field party arazi ekibi
field post bkz. field connection
field protection alan koruması
field research alan araştırması
field rivet şantiye perçini, montaj perçini, montaj yerinde çakılan perçin
field riveting sahada perçinleme
field strength alan şiddeti
field strength indicator alan kuvveti göstergesi
field survey arazi ölçümü
field tests arazi deneyleri
field welding saha kaynağı
field work arazi çalışması, arazi işi
fielding panels kesici takımın sıkı ve emniyetli olarak tutturulduğu mesnet(yuva) görevi yapan
ve mil üzerine tespit edilmiş iki blok
field‐installed device sahada monte edilmiş cihaz
fierce clutch sert kavrama, sert debriyaj
resonance frequency rezonansın meydana geldiği frekans
fifth wheel özel treyler çekici traktörlerin treyler bağlama tablası, çeki tablası
figure 1. şekil, resim; 2. rakam, sayı
figure caption şekil açıklaması
figure caption şekil altı
figure of linearity doğrusallık ölçüsü
figure of merit kar haddi
figure of merit başarım ölçüsü
figure, shape şekil
figüre of eight caliper saat parçalarını tutmak için kullanılan sert çeneli cımbız
filament ince lif
filament tel
filament elyaf, ipçik, ampul flamanı
filament circuit flaman devresi
filamentary iplik şeklinde, ince lif şeklinde
file eğe
file dosya
file 1. dosya, kütük (bilgisayarda); 2. eğe, törpü, eğelemek
file eğelemek
file kütük, dosya
file allocation table kütük dizini, kütük rehberi
file attribute kütük (dosya) özniteliği
file cabinet dosya dolabı
file card eğe fırçası
file extension kütük içerik belirteci
file handle eğe sapı
file holder bkz. file handle
file identifier kütük (dosya) kimliği
file index dosya dizini
file label dosya etiketi
file lawsuit kanuni yollara gitmek
file maintenance kütük (dosya) bakımı
file management system kütük yönetim dizgesi
file organization kütük (dosya) örgütleşimi
file out eğelemek
file protection dosya koruması
file security dosya güvenliği
file server kütük (dosya) paylaştırıcı
file transfer protocol, ftp kütük (dosya) aktarım protokolü
file updating kütük (dosya) güncelleme
file, bastard cut bkz. bastard cut file
file, compress bkz. compress file
file, copy bkz. copy file
file, create bkz. create file
file, delete bkz. delete file
file, plot bkz. plot file
file, rasp cut bkz. rasp cut file
file, reference bkz. reference file
file, rename bkz. rename file
file, taper bkz. taper file
file, thread bkz. thread file
file, three square bkz. three square file
file, to kütüğe (dosyaya) yazmak
filet düz silme
filing eğe tozu
filings eğe talaşı
fill doldurma
fill dolgu, dolgu malzemesi
fill doldurmak
fill doldurmak, dolmak
fill dolgu maddesi
fill approach yaklaşım dolgusu
fill character doldurma karakteri
fill cross section dolgu enkesiti
fill factor/solar cell doldurma faktörü/ güneş hücresi
fill height dolgu yüksekliği
fill liquid iletim sıvısı
fill pack dolgu aralığı
fill pattern dolgu örüntüsü, doldurma deseni
fill pattern doldurma deseni
fill plate dolgu levhası
fill slope dolgu şevi
fill support structure dolgu destek yapısı
fill thermal insulation dolgu tipi ısı izolasyonu
fill up araziyi yükseltmek, doldurmak, zemin seviyesini yükseltmek
fill, plane bkz. plane fill
fill, rolled bkz. rolled fill
fill, superimposed bkz. superfimposed fill
filled band dolu bant
filled bitumen dolgulu bitüm, filler içeren bitüm
filled joint dolgulu derz
filled rail mukavemeti arttırmak için bazı noktalarda bir veya iki tarafı dondurulan yay
filled section dolgu kesiti, dolguda kesit (kotunun yükseltilmesi amacıyla mevcut zemine
malzeme getirilmesi veya ilave edilmesini gösteren kesit)
filler doldurma ağzı
filler 1. filler, ara dolgu malzemesi (bağlayıcı malzemenin özelliklerinde bazı değişiklikler
yapmak amacıyla yol katranına, bitüme veya bunları ihtiva eden karışımlara ilave edilen ince
taneli mineral toz); 2. yağ, su, vb, doldurmağa mahsus ağız, besleme levhası
filler dolgu maddesi
filler huni
filler cap doldurma ağız kapağı
filler cap filtre kapağı
filler cap doldurma kapağı
filler neck doldurma yerinin esas gövdeden çıkıntı yapan kısmı veya boynu
filler neck flange doldurma ağzının flanşı
filler pipe doldurma borusu
filler plug doldurma tapası
filler weld dolgu kaynağı
filler, bituminous bkz. bituminous filler
filler, cement grout bkz. cement grout filler
filler, joint bkz. joint filler
filler, padding dolgu, dolgulama
filler, possolanic bkz. possolanic filler
filler, welding bkz. welding filler
fillet berleşme yeri, brodür
fillet 1. pervaz; 2. üçgen şeklinde küçük guse
fillet radius yuvarlatma yarıçapı
fillet weld düz kaynak
fillet weld açı kaynağı, pervaz kaynağı
fillet şerit, kordela, kenar, bordur, çember, çubuk, düzlük, silme, pervaz, karbon, yuvarlak köşe,
dolgu, katık, (a) metal yüzeyin genel seviye üzerinde çıkıntı olan metal parça, (b) iki yüzeyin
kesişme noktalarındaki yarıçap, (c) dişli çarkta diş böğrünü, diş
filling 1. üstyapı yaması; 2. dolgu malzemesi
filling doldurma, dolma
filling diş dolgusu, dolgu
filling (bkz. initial charge) ilk dolum, doldurma
filling factor doldurma katsayısı
filling joint derzin dolgu ile doldurulması
filling material dolgu gereci
filling of the interstices araların veya ara boşlukların doldurulması
filling of the voids boşlukların veya ara boşlukların doldurulması
filling period rezervuar dolum süresi
filling plug doldurma deliği tıkacı
filling up araziyi doldurarak yükseltmek
filling valve doldurma valfı
fillister oluk
fillister oluk rendesi
fillister head screw yıldız başlı vida
fillister head screwdriver yıldız uçlu tornavida
film film, sınır tabakası
film membran, tabaka, zar
film 1. film; 2. yağ veya gresin oluşturduğu tabaka,
film tabakası
film boiling film (ince yüzey) kaynama
film boiling film kaynaması
film coat film tabakası, yağın meydana getirdiği aşınmadan koruyucu yastık tabaka
film coefficient film tabakası katsayısı
film coefficient of heat transfer sınır tabakasının
ısı transfer katsayısı
film conductance film ısı iletkenliği
film cooling film soğutması
film cooling tower film soğutma kulesi
film cooling yanma odalarına küçük deliklerden püskürtülen soğutucu ile iç yüzeyde ince bir
soğutma filmi oluşması
film formation zarın meydana gelmesi
film forming film oluşumu
film of water su filmi
film of water su filmi tabakası
film resistance film direnci
film resistance sınır tabakasının ısı iletim direnci
filmy üzeri bir tabaka ile kaplı (örneğin yağlı veya gresli)
filter süzmek
filter süzgeç
filter filtre
filter filtrelemek, filtre
filter filtre etmek, süzmek
filter ışık, su ve diğer sıvıları süzmeğe yarayan alet, süzgeç, filtre
filter süzgeç, filtre, süzmek, filtreden geçirmek
filter (f) filtre etmek
filter air vent dizel motorlarında mazotun havasını almak için açılan tapa veya hava boşaltma
deliği
filter area filtre alanı
filter attenuation band süzgecin zayıflatma bandı
filter bag filtre torbası
filter base filtre kovanı, kartuş ve mahfazasının üzerinde oturtulduğu ana blok, filtre gövdesi
filter bed filtre tabakası, geçirimli tabaka, geçirimli örtü, derecelenmiş çakıl örtüsü
filter capacitor süzgeç kondansatörü
filter cartridge filtre kartuşu
filter cartridge filtre kartuşu, kovanlı filtre
filter cartridge bkz. filter element kartuş filtre
filter cell filtre hücresi
filter cell bkz. filter element hücreli filtre
filter center post filtrenin merkezindeki çubuk
filter chamber filtre odası
filter cleaning filtre temizliği
filter cloth filtre bezi
filter dehydrator filtre su kurutucusu
filter dehydrator nem alıcı filtre
filter design süzgeç tasarımı
filter discrimination süzgecin seçiciliği
filter drain plug filtre boşaltma tapası
filter drier filtre kurutucusu
filter drier bkz. filter element filtreli kurutucu
filter element filtre elemanı
filter felt filtre keçesi
filter frame filtre kasası
filter frame filtre şasisi
filter gain süzgeç kazancı
filter gauze metal filtre süzgeci
filter gravel filtre çakılı
filter insert iç filtre, ikinci filtre
filter layer filtre tabakası, geçirimli tabaka, geçirimli örtü, derecelenmiş çakıl örtüsü
filter material filtre malzemesi
filter medium filtre maddesi
filter mounting bracket filtre tespit flanşı
filter paper filtre kağıdı
filter replacement cartridge yedek filtre elemanı
filter sand filtre kumu
filter screen metal filtre süzgeci
filter separation efficiency filtrenin süzme verimi
filter shell filtre muhafazası, filtre kovanı
filter skin filtre kılıfı
filter specification süzgeç belirtimi
filter tank filtre tankı
filter toe filtre topuğu
filter transfer function süzgecin aktarım işlevi
filter unit (bkz. filter element) filtre ünitesi
filter vent bkz. filter air vent
filter well filtre kuyusu
filter wire mesh yağ süzgeçlerinin tel kafesli süzücü elemanı
filter wrench filtre kayışı
filter wrench filtre söküp takma aparatı, filtre söküp takma kayışı
filter wrench filtre kayışı
filter, clogging of the bkz. clogging of the filter
filter, graded bkz. graded filter
filter, grease trap bkz. grease trap filter
filter, loaded inverted bkz. loaded inverted filter
filter, to süzgeçlemek
filter filitre, (a) belirli bir kritere göre veri veya sinyali ayıran, ayrıştıran, cihaz veya bilgisayar
programı, (b) belirli bir sınıf giriş sinyalinin seçilmesini ayrıştırılmasını sağlamak için elektrik
sistemlerinde kullanılan iletim şebekesi, (c) akışkan içersinde bu
filter/active carbon aktif karbon filtre
filter/tape bant filtre
filterable süzülebilir
filtrate süzülmüş sıvı, filtrat
filtrate süzme, filtreden geçirme
filtration filtreleme
filtration süzme, filtrasyon, hakim trafiğin yapacağı dönüşlere ancak ileriye doğru hareket
durduğu zamanlarda izin verilmesi
fin kanatçık, bir merkezden etrafa doğru açılan ışınsal kanatlar
fin kanatçık, lamel
fin fin
fin adjusting kanatçık ayarı
fin efficiency lamel verimi
fin efficiency kanatçık verimi
fin pitch lamel yükselliği
fin pitch kanatçık adımı
fin spacing lamel mesafesi
fin spacing kanatçık aralığı
fin kanat, kanatçık, lamba zıvana kanadı, uçak dümen kanadı, uçak dengeleme kanadı, döküm
yeri, döküm çapağı, soğutma kanatçığı, bomba dümen (yönlendirme) kanadı
final son, sonuncu, kesin, bitiş
final final
final kesin, nihai, son
final acceptance kati kabul, kesin kabul
final acceptance protocol kesin kabul protokolü
final account kesin hesap
final account report kesin hesap raporu
final amplifier tubes çıkış amplifikatör lambaları
final balance son bakiye
final balancing son dengeleme
final certificate kesin hak ediş
final cleaning up son temizlik, son temizlik işleri
final concrete strenght son beton gerilmesi
final consumption nihai tüketim
final controlling element son denetim öğesi
final drive cer
final drive nihai tahrik tertibatı, son tahrik
final drive case cer kompartımanı, nihai tahrik kutusu
final drive oil leakage nihai tahrik tertibatında
yağ sızıntısı
final energy consumption nihai enerji tüketimi
final estimate ikinci keşif, son keşif
final filter son filtre, ikinci filtre
final fuel filter son yakıt filtresi
final inspection son teftiş, son kontrol, son inceleme
final invoice kesin fatura, kesin hak ediş
final isochrone son izokron (eşsüreli)
final location nihai güzergah, son güzergah
final non‐energy consumption enerji dışı nihai tüketim
final payment son istihkak
final payment certificate bkz. final certificate
final payment report kesin hak ediş raporu
final penetration son refü
final pressure bitiş basıncı, son basınç
final reduction gear nihai hız azaltma dişlisi
final report kesin rapor, son rapor
final sentence kesin hüküm
final set son priz, son sertleşme
final statement kesin hesap
final tests kesin kabul testleri
final twist helezonun son halkası, son kıvrım
final value nihai değer, son değer
final value son değer
final, last son
finalize sona erdirmek
finance finans, mali işler, maliye
finance 1. finanse etmek, karşılamak; 2. maliye
financial mali
financial adviser mali müşavir
financial analysis finans analizi, finansal analiz
financial feasibility mali elverişlilik, mali yapılabilirlik, finansal fizibilite
financial report izahlı bilanço
financial resources mali kaynaklar (her türlü özel ve kamu harcamasının finansmanı için gerekli
olan parasal kaynaklar)
financial standing mali durum
financial statement bilanço
financially mali açıdan
financing finansman
financing sermaye verme, para verme, finanse etme
fince, (a) hava soğutmalı pistonlu makinalarda soğutma alanını arttırmak için ince metal şerit
çıkıntılar, (b) herhangi bir metal parçası kenarındaki ince çıkıntılar
find bulmak
find bulma
find and replace, search and replace bul ve değiştir
fine 1. ince, hassas, dakik; 2. para cezası
fine para cezasına çaptırmak
fine adjustment ince uyarlama, ince ayarlama
fine aggregate ince agrega
fine clay ince kil
fine cold asphalt ince taneli soğuk asfalt
fine control ince kontrol, hassas kontrol
fine draw ince çekme
fine filter ince filtre, hassas filtre
fine finished rubble masonry cement derzli kargir duvar çimentosu
fine finishing layer ince tesviye tabakası
fine finishing surface ince tesviye yüzeyi
fine graded ince gradasyonlu
fine grain ince taneli
fine grained soil ince daneli zemin
fine grained structure ince taneli yapı
fine grains ince daneler
fine line ince çizgi
fine mesh grid ince aralıklı ızgara
fine mineral surfacing çatı örtülerinin yüzünde kullanılan, suda erimeyen ince taneli mineral
örtü
fine sand ince kum
fine screening ince eleme
fine setting ince ayar
fine silt ince silt
fine silty sand siltli ince kum
fine thread ince diş cıvata veya vida dişi
fine tread ince diş
fine tuning ince ayar
fine ince, dakik, saf, ince taneli, hurda, güzel, temiz, duru, narin, sivri, zarif, nefis, dişli çark dişi
veya zımpara taşı aşındırıcı partikülü gibi küçük boyutları ifade eden sıfat
finely divided clay bkz. fine clay
fineness incelik, incelik derecesi
fineness modulus kumun incelik modülü
fineness of cement çimento inceliği
fines ince daneler, ince kum
finger parmak
finger parmak, debriyaj baskı parmağı
finger guard (a) iş tezgahında çalışan işçinin parmaklarını sakatlamaktan koruyan cihaz,
(b) bir cihazın gösterge muhafazası
finger nut kelebek somun
finger plates geçme parmak şekilli levhalar
finger parmak, tırnak, saat yelkovanı, çene
(a) bir mekanizmada kılavuz veya koruyucu görevi yapan ince pim, (b) ibre, müşir, gösterici
finger‐tip control parmak ucu ile kumanda
finish finisaj
finish bitmek, bitirmek, perdahlamak
finish finiş, varış
finish 1. bitirmek, sonlandırmak, son; 2. son kat, düzeltme, perdah, üst cila
finish coat son kat (boyada)
finish grading seviyeleme
finish rolling son silindirleme
finish surface tesviye yüzeyi
finish, canvas belt bkz. canvas belt finish
finish, ornamental bkz. ornamental finish
finish, sandblast bkz. sandblast finish
finish, steel trowel bkz. steel trowel finish
finished articles bitmiş mamuller
finished grade tesviyesi tamamlanmış
finisher 1. serici, finişer (bitümlü veya beton kaplama malzemesini seren, düzelten ve kısmen
sıkıştıran makine); 2. perdah makinesi, düz yüzeylerin son ince işlerini yapan makine
finishing yüzey
finishing tamamlama
finishing hassas tesfiye
finishing reglaj, son tevsiye, perdah, düzeltme, ince tesviye
finishing son yüzey işleme
finishing coat son kat
finishing machine perdah makinesi
finishing stakes reglaj kazıkları
finishing teeth rayba çekerken deliğin oluşumunu tamamlayan dişler
finishing tool son yüzey işleme takımı
finishing tool genellikle geniş yüzey islemede son işlemi yapan torna veya planya takımı
finishing, concrete bkz. concrete finishing
finishing bir tezgahta yapılan kesme, parlatma veya merdaneleme işlemleri sonucunda işlenen
parçanın son durumunu tanımaya yarayan sıfat
finite sınırlı
finite sonlu
finite difference approximation sonlu farklar yaklaşımı
finite differences sonlu farklar
finite element sonlu eleman
finite energy source tükenebilir enerji kaynağı
finite function sonlu fonksiyon
finite game sonlu oyun
finite impulse response, FIr sonlu dürtü yanıtı
finite machine sonlu makina
finite population sonlu evren (istat.)
finite sequence sonlu dizi
finite set sonlu küme
finned finli, kanatçıklı, lamelli
finned (s) finli (lamelli)
finned radiator finli radyatör
finned tube lamelli boru
finned tube finli boru
finned tube radiator lamel borulu radyatör
finned tube kanatlı boru
finned tube radiator lamelli borulu radyatör
finsen light finzen ışığı, deri hastalıkları tedavisinde kullanılan bir tür ışık
fir wood çam kerestesi
fire ateşlemek
fire ateş, yangın
fire yangın
fire yanmak
fire 1. ateş; 2. iltihap; 3. yılancık
fire yangın, ateş, ateşlemek, yakmak
fire safety yangın emniyeti
fire alarm yangın alarmı
fire alarm signal yangın alarm sinyali
fire alarm system yangın alarm sistemi
fire back ateşleme sırasının yanlışlığı dolayısıyla geri tepmesi
fire bar ızgara
fire bar element ızgara demiri
fire box yangın dolabı
fire brick ateş tuğlası
fire bridge yangın köprüsü
fire brigade itfaiye
fire bucket yangın kovası
fire class yangın sınıfı
fire clay ateş tuğlası
fire clay ateşe dayanıklı kil, ateş çamuru
fire control atış kontrolu
fire damper yangın damperi
fire department itfaiye teşkilatı
fire door yangın kapısı
fire escape yangın kaçışı
fire extinguisher yangın söndürücü
fire extinguisher yangın söndürme cihazı
fire extinguishing agent yangın söndürme ilacı
fire extinguishing system yangın söndürme sistemi
fire fighting yangından koruma, yangın koruma
fire hazard yangın tehlikesi
fire hose yangın dolabı
fire hose yangın hortumu
fire hydrant yangın hidrandı
fire ladder yangın merdiveni
fire loss yangın zararı
fire place yangın yeri
fire point alevlenme noktası
fire point alev noktası (alevlenme noktası)
fire point yangın başlama noktası
fire point yanma noktası (bir maddenin buharının alevle temasında ateş aldığı ve yanmaya
devam ettiği en düşük sıcaklığın, belirtilmiş deney şartları altında ölçülen değeri)
fire preventing yangın önleme
fire proof yangına karşı dayanıklı, ateşe dayanıklı
fire protection yangından koruma
fire resistance yangın direnci
fire resistance ateşe karşı dayanım
fire resistant ateşe dayanıklı
fire resistant door yangına dayanıklı kapı
fire resistant fluid ateşe dayanıklı akışkan
fire resisting yangına dayanıklı
fire retarder yangın geciktirici
fire retarding (s) ateşi geciktiren
fire ring iki zamanlı motorlarda pistonun ısıya dayanıklı olan en üst segmanı, ateş segmanı
fire risk yangın tehlikesi
fire risk yangın riski
fire station itfaiye
fire stone çakmak taşı, sileks
fire stop yangın önleyici kısım (ahşap köprüde)
fire truck itfaiye arabası
fire tube alev borusu
fire tube duman borusu
fire tube boiler alev‐duman borulu kazan
fire valve yangın vanası
fire wall yangın duvarı
fire zone yangın zonu
firebox yanma odası
firebox cehennemlik
firebrick ateş tuğlası
fired/gas gaz yakıtlı
fired/hand el ile besleme
fired/mechanically mekanik besleme
firedamp grizu, metan
firefighter itfaiyeci
fireplace şömine
fireplace yangın yeri
fireplace ocak, ocaklık, şömine, ateş yakma yeri
fireproof yanmaz
fireproof (s) ateşe dayanıklı
fireproof (f) ateşe dayanıklı yapmak
fireproofing ateşe dayanma, dayanıklılık
fireproofing yangına dayanıklılık
firewall yangın duvarı
firing ateşleme, dağlama, yakma
firing ateşleme, yakma
firing yanma
firing device ateşleme cihazı
firing mechanism ateşleme mekanizması
firing mechanism ateşleme donanımı, ateşleme tertibatı, ateşleme mekanizması, manyeto
firing order ateşleme sırası
firing rate control yanma kontrolü
firing schedule yangın idaresi
firing stroke genleşme stroku
firing stroke ateşleme zamanı
firing system yakma sistemi
firing top‐centre ateşleme stroğundan önceki üst ölü merkez
firing ateşleme, yakma, tutuşturma, ateş, ateşe yakacak atmak, (a) gaz makinalannda şarj
ateşlemesi, (b) buhar kazanlarında yakıt ilavesi ile yanmayı kolaylaştırmak, (c) yatağın fazla
ısınması, (d) gaz türbinlerinde kovanlı yol verici ateşlemesi, (e) roket motor
firm kati, kesin
firm sert, sıkı, tok, sağlam
firm 1. sıkı sağlam; 2. firma, şirket
firm firma
firm base sağlam taban
firm capacity garanti edilen kapasite
firm capacity güvenilir kapasite
firm capacity devamlı güç
firm clay katı kil
firm date kesin tarih
firm ground sağlam taban, sağlam zemin
firm layer sağlam tabaka
firm offer son teklif
firm offer kesin teklif
firm order kesin sipariş
firm purchase kesin satın alma
firm soil sağlam zemin, sert zemin
firm stratum bkz. firm layer
firmware bellenim
first ilk
first aid ilk yardım
first aid kit ilk yardım çantası, ilk yardım kutusu
first and reverse gear birinci ve geri vites dişlisi
first class birinci mevki
first class birinci sınıf
first class birinci kalite
first coat birinci kat (boyada)
first component birinci terim
first cost satın alma fiyatı
first degree equation birinci dereceden denklem
first field coat atölyede astarlanmış malzemenin arazide ilk kat boyası
first gear birinci vites
first generation computer birinci kuşak bilgisayar
first hand birinci el
first idle hole birinci rölanti kanalı (karbüratörde)
first in first out stack ilk giren ilk çıkar yığıtı
first order leveling network ana nivelman ağı, birinci derece nivelman ağı
first order triangulation birinci derece nirengi
first quality birinci kalite
first speed gear birinci vites dişlisi
first aid ilk yardım
firth hardometer yumuşak malzemeler için 10, 30, 120 kg yükler ile yapılan elmas çentikli sertlik
testi
fiscal mali
fiscal policy maliye politikası
fiscal year mali yıl
fish bolt bayrak cıvatası, ray cıvatası
fish bolt cebire cıvatası, ek lama cıvatası, lama veya rayları birbirine bağlayan cıvata
fish garth dalyan
fish joint ray bağlantı yeri
fish net cracking bkz. alligator cracking
fish plate bayrak demiri
fish plate ray bağlama plakası
fishbone antenna kılçık anten
fisheries balıkçılık
fishing from well kuyudan kurtarma
fishing products su ürünleri
fishing station bkz. fish garth
fishing tool kuyudan kurtarma takımları
fissile yarılabilir, yarılabilme, çatlayabilme
fissile material fisil madde
fissile nuclide fisil çekirdek
fission fisyon
fission product fisyon ürünü
fissionable material/special fisyon özellikli madde
fissuration çatlaklık
fissure çatlak, yarık
fissure çatlamak, yarmak
fissured fisürlü, ince çatlaklı
fissured rock fisürlu kaya, çatlaklı kaya
fissured, fissural 1. çatlamış, çatlak; 2. çatlaksı; 3. çatlağa ait
fissuring çatlama
fist yumruk
fit uyma, geçme
fit monte etmek, takmak, techiz etmek
fit uydurmak, uymak, uygun
fit birleştirme
fit 1. nöbet, kriz; 2. sara
fit geçme
fit clearance geçme boşluğu
fit to bear tamamen uygun
fit to page sayfaya sığdır
fit tolerance geçme toleransı
fit, to uydurmak, oturtmak
fit bir montajda uzuvlar arasında mevcut olan boşluk veya yanlış geçme ilişkisi
fitter montör, tesisatçı, tamir eden, onarıcı
fitter tamirci, tamir ustası teçhizatçı, makinist
fitter montör, tesisatçı
fitter block tıkaç
fitting tertibat
fitting 1. montaj; 2. gresör, gres memesi, rakor, adaptör, bağlantı, fiting
fitting bağlantı elemanı, rakor
fitting elle montaj işi
fitting ekleme parçaları, fitting
fitting uyma, gresörlük, rakor
fitting deneme, prova
fitting fittings, form parça
fitting allowance doru ucunda mastar düzleminin dışında kalan ve birleşme için gerekli
maksimum diş boyu uzunluğu
fitting one into the other kenetlenme, birini öbürünün içine uydurma
fitting shop montaj, birleştirme, işinin yapıldığı dükkan, atölye
fitting uyma, kurma, donatma, çatma, genellikle montaj anında parçaların elle birleştirilmesi işi
fittings donatım, eklenti parçaları
fittings donatım, parçalar, hırdavat, boru hırdavatı, (a) motor, makina ve mekanizmaya ait küçük
gerekli parçalar, (b) valf, geyç gibi buhar kazanları için gerekli parçalar, aksesuarlar
fitting‐up bolts geçici montaj cıvataları (perçinlemede)
fit‐up donatmak, ikmal
fix 1. katılaş(tır)mak; 2. sabitleştirmek
fix düzeltmek
fix tespit etmek, belirlemek, monte etmek, onarmak, tamir etmek, saptamak, yerleştirmek
fix level düzeltme düzeyi
fix point constants sabit nokta sabitleri
fix up tamir etmek, onarmak
fixation sabitleme
fixative 1. sabitleştiren, oynamaz hale getiren, tesbit edici; 2. mikroskopik muayene için ince
kesit alıncak dokuyu sert şekilde tesbit edici madde, organ veya oluşumun bozulmadan
muhafazasını sağlayan ilaçlı eriyik
fixed solmaz (renk)
fixed sabitlenmiş, sabit, tespit edilmiş
fixed değişmez, sabit
fixed arch ankastre kemer
fixed assets sabit kıymetler (bir işin yürütülmesinde imalat veya işletme amacıyla elde
bulundurulan veya kullanılan makine, arazi, binalar ve emsali gibi uzun ömürlü kıymetler)
fixed bearing sabit mesnet
fixed bed combustion ızgarada yanma
fixed blade sabit kanatlı
fixed capacitor sabit kondansatör
fixed carbon bağlı karbon (serbest oksijenin bulunmadığı kapalı bir kapta hidrokarbon
mahsüllerinin yanması sonucu elde edilen bakiye kokun organik kısmı)
fixed charges sabit ücretler
fixed condenser sabit kondansatör
fixed cutters iş makinasına sabit olarak tespit edilen ve işlenecek parçanın etrafında hareket
ettirildiği kesici takım
fixed date vade tarihi
fixed directional grille sabit ızgara
fixed disk sabit disk
fixed eccentric şafta sürekli olarak kilitlenmiş, kamalarımı? eksantirik
fixed end moment ankastrelik momenti
fixed equalizer sabit denkleştirici
fixed exchange rate system sabit kur sistemi (bir ülke parasının yabancı ülke paraları
karşısındaki değerinin hükümetçe belirlendiği ve olabildiğince sabit tutulmaya çalışıldığı döviz
kuru sistemi)
fixed expansion buhar (istim) kesişinin değiştirilemediği genleşme oranının sabit olduğu buhar
makinası
fixed foundation ankastre temel
fixed head freze ve planya tezgâhının koçuna bağlanan ve sadece stroğu doğrultusunda hareket
eden kafa
fixed headstock (fast head) torna yatağının sol ucuna civatalanmış rulmanlara yataklık eden mil
ve tahrik kasnaklarını taşıyan döküm kısım
fixed joint sabit derz
fixed load sabit yük
fixed object sabit nesne
fixed oil sabit uçmaz yağ, dış etkenlerle deforme olmayan, bozulmayan yağ
fixed panel sabit göz
fixed password sabit parola
fixed pitch propeller sabit kanatlı pervane
fixed pivot sabit dönme noktası
fixed pivot sabit mihver, sabit eksen
fixed point sabit noktalı
fixed point representation sabit nokta gösterim
fixed price sabit fiyat, kesin fiyat
fixed price maktu fiyat
fixed price sabit fiyat
fixed pulley sabit makara
fixed pulley şafta kamalı kasnak
fixed ratio sabit oran
fixed reaction ankastrelik aksi tesirleri, ankastrelik reaksiyonları
fixed resistance sabit direnç
fixed setting sabit ayar
fixed setting control sabit ayarla kontrol
fixed spaced font değişmez aralıklı yazıyüzü
fixed spaced font sabit aralıklı font
fixed storage sabit saklatım alanı
fixed sum sabit toplam
fixed support ankastre mesnet, sabit mesnet
fixed time control sabit zamanlı kumanda (devrenin ve bölümlerinin, devrenin başlamasından
evvel sabit olarak belirlendiği bir ışıklı işaret çalışma şekli)
fixed time signal sabit zamanlı ışıklı işaret
fixed wheel gate sabit tekerlekli kapak
fixed word length sabit sözcük uzunluğu
fixed, constant değişmez
fixed‐directional grille sabit ızgara (kafes)
fixing dokunun parafin v.b. madde içinde tesbit edilmesi, organ veya oluşumun ilaçlı eriyiğe
konulması
fixing saptama
fixing ankastrelik
fixing agent bağlayıcı malzeme
fixing bolt sabitleme civatası
fixing bolt sabitleme vidası
fixing collar tesbit manşonu
fixing depth ankastrelik derinliği
fixing key tespit kaması
fixing lug tespit kulağı
fixing screw sabitleme cıvatası
fixture bağlantı, bağlantı düzeni
fixture su tesisatı parçaları, donatım, sabit eşya
fixture donanım, donatım, sabit eşya, techizat
fixture bağlama düzeneği
fixture aydınlatma uzaklığı
fixture donatım, müştemilat, bağlı şey, bağlama, bağlama düzeni, avize, yerli eşya, demirbaş eşya,
iş parçasını tutan bağlantı
flag bayrak
flag (verb) bayrak kaldırma
flag of convenience hatır bayrağı
flag sequence bayrak dizisi
flag, to bayrak kaldırmak
flagging paving parke taş kaplama
flagman bayrakçı (inşaat sırasında trafikte)
flagpole bayrak direği
flail mover çalı biçme makinesi
flake pulcuk, pul halinde ince tabaka
flake ince tabaka, pul
flake graphite yağlama amacıyla kullanılan
toz grafit
flake ice ince buz tabakası
flake ice taneli buz
flake off pul pul parçalanmak, pul pul ayrılmak
flake shaped particles pul şeklindeki parçalar
flakiness index yassılık indeksi
flaky yassı, pulsu, pul pul
flaky material yassı malzeme (içerisinde, bir boyutu diğer bir boyutundan önemli derecede
küçük olan tanelerden yüksek oranda bulunan malzeme)
flame alevlenmek
flame alev, yalaz, ateş
flame arrester alev önleyici
flame cutter kesme hamlacı, oksijen hamlacı kesici şaluma(üfleç)
flame cutter kesme amaçlı oksijen hamlacı
flame cutting oksijenle kesme
flame cutting alev ile kesme, oksietilen veya oksihidrojen ile kesme
flame failure device alev dedektörü
flame failure device alev kontrolu
flame hardening alevle sertleştirme
flame impingement alev tepmesi
flame point alev alma noktası
flame proof aleve dayanaklı
flame resistant alev almaz
flame resistant aleve dayanıklı
flame resistant material aleve dayanıklı malzeme
flame safeguard control ateşleme emniyeti kontrolu
flame safety control alev emniyeti kontrolü
flame separation alev tutucu, alev engelleyen
flame separation alev ayırma
flame temperature alev alma sıcaklığı
flame test alev alma testi
flame trap alev kesici
flame trap karbüratör girişindeki geri ateşleme emişini önleyecek kafes veya tel örgü
flame tube jet motorlarında içinde yanmanın meydana geldiği, yanma odası içersindeki delikli
boru
flameproof alev almaz, aleve dayanıklı, ateşe dayanıklı
flameproof material aleve dayanıklı malzeme, ateşe dayanıklı malzeme,
flammability tutuşabilirlik, alev alabilen
flammable alev alabilir, tutuşabilir, yanabilir
flammable (s) alevlenebilir
flange flanş
flange flanş, bağlantı, birleşme yüzü, başlık, kiriş başlığı
flange tabla
flange kenar
flange flanş ile bağlamak, flanş
flange connection flanşlı bağlantı
flange coupling flanşlı kavrama, uçlarına tespit edilmiş iki eşit yüzeyli flanşın cıvatalar ile
birbirine tutturulmasından oluşan kavrama düzeni
flange gasket flanş contası
flange joint bkz. flange connection flanşlı bağlantı
flange of beam kiriş başlığı
flange pin flanş pimi
flange seal flanş keçesi
flange stud flanş saplaması
flanged flanşlı
flanged flanş
flanged bush flanşlı burç
flanged bushing flanşlı burç
flanged chuck flanşlı ayna, flanşlı kavrama, flanşlı amerikan aynası
flanged coupling flanşlı kavrama, flanşlı bağlantı
flanged fittings flanşlı fitting
flanged nut kenarlı somun, yakalı somun
flanged outer race dış bileziği flanşlı
flanged pipes flanşlı boru, cıvatalar ile bağlantılarının yapılması için uçlarında flanş olan borular
flanged rail (flat‐bottomed rail) oluklu ray, geniş yüzeyi alta gelecek şekilde ters dönmüş t profil
kesitli ray
flanged socket bir ucunda flanş diğer ucunda priz (oyuk) olan çok kısa boru
flanged spigot bir ucu flanş diğer ucu erkek ağızlığı açılmış kısa boru
flanged wheel ray üzerinde kaymasını önlemek için çevresinin bir veya iki tarafından
flanşlı tekerlek
flanged flanşlı, taşkın çıkıntılı çevreli, kenarlı kısım, bu kısımda genellikle bağlantı cıvatası
yerleri bulunur
flanging machine kenar kıvırma makinası
flanging machine (press) plakaları kenarlarından kıvırarak flanş oluşturan makina
flank diş yan yüzeyi
flank angle diş yan yüzey açısı
flank angles vida eksenel düzleminde vida dişi yan yüzeyleri ile vida dişi eksenine inilen dik
doğru arasında kalan açı, vida yan cenah açısı
flanking transmission yan taşıma
flanks yan taraflar, heyelanın kanatları
flanks (a) bir dişli dişinde diş açıklığı dairesinin içersinde veya diş ara çizgisinin altında kalan
eğrisel dış kısım, (b) vida dişinin her iki yüzeyi, (c) kamların çalışan yüzeyleri, ayrıca, böğür, yan
cenah, diş böğrü
flap flap
flap mafsallı kanat
flap kapak, kapakçık, flapa, kanatçık, kolon (araç lastiğinde)
flap angle flap açısı
flap lever flap kolu
flap valve çekvalf
flap valve klapeli supap
flap herhangi bir mafsallı yüzey, kapak, sürgü, kanat, kepenek, kanatçık, kulak, kenar, menteşe
kanadı, tokat, çarpma, uçak kanatçığı
flapper‐nozzle valve kanat‐lüle tipi valf
flapping angle pervaneli uçağın rotor uç yörünge düzlemi ile başlık ekseni düzlemi arasında
kalan açı
flap valve çarpma valfi, kanatlı sübab, su tulumbalarında kullanılan menteşeli veya düz disk geri
dönüşsüz valf, sübab
flare genişletmek (huni gibi)
flare 1. ani parlamak, işaret fişeği (kazaya uğrayan ya da duran aracın algılamasını
kolaylaştırmak için tutuşturulan ve duman yayan bir nesne); 2. açıp yaymak, ağıza doğru
yayılmak, havşa açmak, açılarak yayılmak, kolonlarda parabolik açılma
flare alevlendirmek, alevlenmek
flare konik genişlemek
flare antenna boynuz anten
flare fitting konik fitting
flare nut konik civata
flare of prestressing cable öngerilme halatının parabolik yükselişi
flared havşalı, ağzı genişletilmiş
flared column yukarı doğru parobolik olarak genişleyen kolon, yukarı doğru genişleyen köprü
orta ayağı
flared joint konik bağlantı
flared tube union havşa ağızlı boru rakoru
flaring güvenlik alevi
flaring block kenar kıvırma
flaring tool havşa takımı
flaring tool bkz. flaring block kenar kıvırma
flaring çakın, çakan, genişleyen, yayılan, açılan, kenarını kıvırma, kenar sıvaması, boruların uca
doğru çaplarının artırılması işlemi
flash genişlemek
flash flaş, ışık, ani ve kuvvetli ışık vermek
flash birden alevlenmek, tutuşmak
flash yanıp sönmek
flash parıltı, flaş
flash chamber genleşme odası
flash gas ani basınç düşümüyle oluşan gaz
flash gas flaş gazı
flash intercooler ani basınç düşümüyle oluşan gaz soğutucusu
flash memory çakarbellek
flash point alev alma, parlama noktası
flash point alevlenme noktası, parlama noktası
flash point tutuşma noktası
flash point apparatus yanıcı maddelerin parlama noktasını tespit etmeye yarayan alet
flash set çabuk sertleşme, çabuk donma
flash steam çürük buhar, flaş buhar
flash tank flaş tankı
flash tank çürük buhar tankı
flash vaporization flaş buharlaşması
flash vaporization flaş buharlaşma
flash vessel (bkz. flash chamber) genleşme odası
flash, to yanıp sönmek
flasher flaşör, çakar, lambanın otomatik olarak yanıp sönmesini sağlayan parça
flasher tehlike lambası, flaşör
flasher flaşör
flasher bulb flaşör lambası
flashing çakarlı, parlayan, çakan
flashing sheet bakır veya çinko derz levhası
flashing signal flaşör, çakarlı lamba, çakar ışık
flashlight pilli cep feneri
flashover dolanan ark
flash point çakma noktası, alev noktası, ateşleme noktası, alevleme noktası, parlama noktası
flask şişe, karni, gode, döküm derecesi, döküm kalıbı
flask matara, şişe şeklinde kap
flat düz, yassı, basık, düzgün yüzlü, yumuşak
flat arch yassı kemer, basık kemer
flat bar yassı çubuk
flat bar frame yassı çubuklama
flat bar frame yassı çubuk kasa
flat base rim düz jant
flat bastard dikdörtgen kesitli, uç kısmı konik, çift sıra dişli yassı tesviye eğesi
flat bed yan kapakları olmayan ve arka sandığı düz bir satıhtan ibaret kamyon tipi
flat bed trailer flat bed treyler
flat belt düz kayış, band kayış, konveyör veya transmisyon kayışı
flat bottom tank altı düz olan su haznesi
flat curve yatık eğri
flat face yassı, düz, düz yüzey
flat fading düz sönümlenme
flat file düz kütük (dosya)
flat head yassı başlı
flat head havşa başlı
flat horizontal curvature yumuşak yatay kurp
flat idler düz makara
flat jack yassı kriko
flat nose pliers küt burunlu pense
flat pelvis ön‐arka çapı normalden dar olan pelvis
flat plate düz plaka
flat plate collector düz plakalı kollektör
flat rate götürü ücret
flat rate charge götürü ücret
flat screen düz ekran, yassı ekran
flat screwdriver düz tornavida
flat sheet pile yassı palplanş
flat shoe düz pabuç, tırnaksız pabuç
flat sieve düz elek
flat slab kirişsiz döşeme
flat slab floor bkz. flat slab
flat spot gaz verildiği halde motorun ambele olması
flat spring yassı yay
flat surface düz yüz, yassı yüzey
flat terrain düz arazi
flat thrust bearing düz baskı yatağı
flat tire patlak lastik, havasız lastik
flat tongs yassı kıskaç
flat trim seviyesine getirmek, tıraş etmek
flat washer adi rondela, düz pul, düz rondela
flat wedge düz kama, çelik kablo kaması
flat welding taban kaynağı
flatbad plotter masa tipi çizici
flatbed scanner masa tipi tarayıcı
flat‐bottomed rail düz tabanlı ray, ayrıca bkz
flanged rail
flatcar açık yük vagonu
flats (a) dikdörtgen kesitli demir veya çelik çubuk,
(b) cıvata kafası veya somunun düz kısmı
flatten yassılaştırmak
flatting düzleştirme, yassılatma, dövme, kireçleme
flavedo sarılık (deri v.s.)
flavour 1. lezzet, tat; 2. ilaç olarak kullanılan bir şuruba tat veren etkisiz madde
flavouring tat verici, tat verici madde
flavus sarı
flaw özür, çatlak, çizik
flaw özür, çatlak, arıza, bozukluk, kusur
flax keten, keten bitkisi
flax fiber keten elyafı
flaxseed keten tohumu
fleam neşter
fleam testere dişi, diş ağzı açısı
fleet filo, grup, takım
fletcher’s trolley küçük kütleli, tekerlekler üzerine monte edilmiş verilen bir anda her noktasının
hızı aynı olan bir cismin hareketini analiz etmek için dizayn edilen araba, hareket ettiği düzlemin
sonunda bulunan bir kasnak üzerinden geçen bir ağırlık ile ivmetendirme
flex 1. bükmek, eğmek; 2. bükülme yeri
flex esnek boru, fleks
flex bükülmek, eğilmek, esnemek
flex wire kordon tel, esnek tel
flexibilitas bkz. flexibility
flexibility esneklik, fleksibilite
flexibility esneklik, eğilebilme, eğilebilirlik, bükülebilirlik
flexible bag esnek rezervuar
flexible conductor bükülgen iletken
flexible conduit esnek boru
flexible connection esnek birleşim
flexible cord çelik kablo, çelik kordon
flexible couplıng iki şaftı; çelik yay, lastik disk, burç veya kayış ve pim gibi elastik elemanlar ile
birleştiren esnek kavrama, esnek kavrama
flexible coupling esnek bağlantı
flexible coupling salıntı payı bırakılmış kavrama, esnek kavrama
flexible disk, floppy, floppy disk, diskette disket
flexible duct esnek kanal
flexible ducting bkz. flexible duct esnek bağlama kanalı
flexible footing bükülebilir temel, elastik temel
flexible foundation esnek temel, elastik temel
flexible hinge bükülebilir menteşe, esnek menteşe
flexible hose lastik veya plastikten mamul bükülebilir hortum, esnek hortum
flexible hose fitting esnek hortum bağlantısı
flexible hour esnek saatli çalışma
flexible insulation esnek yalıtım
flexible joint mafsal, bilya başlı mafsal
flexible joint esnek bağlantı
flexible line esnek kablo
flexible metal hose esnek metal boru
flexible metal tubing sarma çelik boru, spiral boru, kuğu boynu, esnek metal borular veya tüpler
flexible pavement esnek üstyapı, esnek kaplama
flexible pipe esnek boru, hortum
flexible progressive system kesintisiz değişken sistem (kavşaktaki trafik ihtiyacına göre, her
işaret aralığının tek başına ayarlanabildiği ve her an ayrı işaretlerde, yeşil aralıkların trafik
üzerine en elverişli etki sağlayacak şekilde birbirinden bağımsız başlayabildiği sistem)
flexible shaft esnek şaft
flexible shaft oynar mil, fleksibl mil
flexible shafting normal bir şaft gibi dönerken ona esneklik kazandırmak için iç içe geçmiş aynı
eksenli ters sarımlı yaylar kazandırmak için iç içe geçmiş aynı eksenli ters sarımlı yaylar
flexible steel sulu çelik, kırılmaz bükülür çelik
flexible tie esnek bağlantı
flexible waveguide esnek daga kılavuzu
flexion couple eğilme çifti
flexural axis eğilme ekseni, eğilme merkezlerini birleştiren hat
flexural centre eğilme merkezi, düzlem içersinde bulunan herhangi bir kuvvetin uygulanması
durumunda düzlem içersinde dönmenin meydana gelmediği nokta
flexural load eğilme yükü
flexural member eğilmeye maruz eleman
flexural rigidity eğilme rijitliği
flexural stiffness eğilme sağlamlığı
flexural strength eğilme dayanımı
flexural stress eğilme gerilmesi
flexure 1. dirsek, flexura; 2. eğrilme
flexure eğilme, bükülme
flexure bel verme
flexure kendi ağırlığı ile eğilmek
flexure center bel verme merkezi
flexure stress eğilme gerilmesi
flexure kuvvetler veya momentler altında ince bir çubuğun yer değiştirmesinin boyuna dik
olacak biçimde eğilmesi durumu, uygulanan kuvvetin yer değişime oranına eğilme rijitliği denir
flicker kırpışma
flicker titrek ışıltı
flicker effect titreşme etkisi (tünel armatürlerinde)
flicker effect kırpışma etkisi
flight basamak dizisi
flight uçuş
flight altitude uçuş yüksekliği
flight conveyor kürekli konveyör
flight feeder küreyicili besleyici
flight height uçuş yüksekliği
flight line uçuş hattı
flight strip uçuş şeridi, uçuş kolonu
flinger yağ içinde dönen millerin başlarındaki yağ geri atma plakası, atıcı, geri çevirici
flint çakmak taşı, billur taşı
flip valve çabuk açıp kapama valfı
flip, to tersyüz etmek, çevirmek
flip‐flop iki durumlu (bilgisayarda)
flip‐flop yazboz, iki duraklı, kapan
flip‐flop ikidurumlu
flirt fırlatmak
flirt fırlatmak, atıvermek, hızlı hızlı hareket ettirmek, sıçramak, ayrıca bir mekanizma, saat veya
repeater (tekrartayıcı)’in belirli bir kısmının ani hareketini sağlayan kaldırma pimi ve yay ihtiva
eden düzenek
float 1. yüzmek, su üzerinde kalmak, şamandıra;
2. yüzme deneyi (sıvı asfaltlarının destilasyon artıkları üzerinde yapılan deney); 3. mala
float ball şamandıra
float board (a) çark kanadı (b) altan su alır türbinde su etkisine manız kalan kısım
float bowl karbüratör şamandıra çanağı
float chamber şamandıra haznesi
float chamber sabit seviye kabı, karbüratör şamandıra çanağı
float chamber vent şamandıra hücresi hava deliği
float chamber bir karbüratörde yüzer kontrol valfleri ile yakıt seviyesi kontrol edilen ve
silindirlere püskürtülen yakıtın depo edildiği depo kısım
float control şamandıralı kontrol
float fulcrum lever şamandıra mesnet kolu
float level karbüratör şamandıra seviyesi
float position yüzme konumu
float surface finish döşeme betonun mala ile tesfiyesi
float switch şamandıralı kontak
float switch şamandıralı anahtar
float tank yardımcı tank
float type trap şamandıralı kondenstop
float valve şamandıralı vana
float valve şamandıra valfı, karbüratör şamandırası iğne supabı
float valve yüzertoplu vana
float sal, duba, şamandıra, flotör, yüzgeç, kano, buhar kazanı su müşiri, ark, perdah tahtası, mala,
mil boşluğu, yıkama, çalkalama, yıkanmış maden, tek dişli kaba eğe, kunduracı törpüsü,
platformlu araba, (a) karbüratör içersine yerleştirilmiş ana petrol deposu
floatation araç lastiğinin suda yüzme durumu
floated su üstünde duran, duba üzerine yerleştirilmiş
floating 1. yüzen, gezici, değişen; 2. mala ile tesviye, perdah (betonda)
floating yer değiştiren, mobil
floating kayan
floating yüzen
floating action sarkaç hareketi
floating axle askıda mil, tüm yüklerden arındırılmış olan aks mili, boşta mil
floating block yüzen blok
floating boom yüzer havuz
floating bridge dubalı köprü
floating bush serbest burç, yüzer burç
floating bushing bkz. floating bush
floating control şamandıra kontrolu
floating crane yüzer vinç
floating crane yüzer kren
floating crane (floating derrick) dubalı vinç, limanlarda kullanılan yüzer vinç
floating crane dubalar üzerindeki yüzer kren
floating derrick yüzer maçuna
floating dock yüzer havuz
floating dredge dubalı tarak
floating gear planet dişli
floating gudgeon pin bak.z gudgeon pin
floating ice pressure yüzen buzların basıncı
floating lever hareketli kol, tahrikli çatal
floating lever yüzer kol
floating load yüzen yük
floating mandrel bakınız mandrel
floating mark ölçü markası, gezici marka
floating mill wheel hızlı akan bir nehire demirlemiş bir kayığa yataklanmış su çarkı, su çarkı
tekerleği döndürerek güç sağlar
floating network topraksız devre
floating oil intake yüzer yağ emme borusu
floating oil screen yüzer yağ süzgeci
floating pier dubalı iskele
floating pile yüzen kazık, sürtünme kazığı
floating pile foundation yüzen veya sürtünmeli kazık temeller
floating pile foundation in soft ground yumuşak zeminde yüzer kazıklı temel
floating piston yüzer piston
floating piston rod yüzer piston kolu
floating pivot serbest mihver, serbest eksen
floating point kayan noktalı
floating point constants kayan nokta sabitleri
floating point representation kayan noktalı gösterim
floating position yüzer konum, kararsız konum
floating ring gear çevre dişli
floating ring test yüzen halka deneyi
floating seal yüzer keçe
floating seal layftaym keçe, yüzer keçe
floating spring kayar yay
floating sun gear güneş dişlisi
floating zero kayan sıfır
floating yüzme, perdah sıvası, yüzer, yuzen, esner, laçka, boşta, askıda, ayrıca bu terim kimyasal
denge, test makinası, yer kantarı, köprülü baskül dengesi (balansı) gibi çeşitli dengeleme
terimleri için de kullanılır
floating‐point kayan noktalı
floccose yüne benzer
flocculate yumaklaşmak, kümeleşmek
flocculated sediment yumak yapılı çökelti
flocculating agent yumaklaştırma maddesi, flokülan madde
flocculation yumaklaşma, kümeleşme, inip çıkma, dalgalanma
flocculation limit yumaklaşma limiti
flocculation ratio yumaklaşma oranı
flocculent yumaklı
flock yumak, küme
flock point çiğ noktası
flocks pamuğa benzer parçalar
flood su baskını, su taşkını, sel, feyezan
flood sel, sel olmak, su basmak
flood basin su baskını alanı, feyezan sahası
flood control sel önlemi
flood control retention area taşkın su kontrol kapasitesi
flood control survey taşkın önleme ölçmeleri
flood flow sel akımı, su baskınının akımı
flood frequency su baskınının tekrarlama sıklığı, birim zamanda feyezan tekrar sayısı
flood height sel yüksekliği
floodlight projektör
flood plain deposit sel yatağı birikintisi, alüvyal depo
flood stage su baskını düzeyi, feyezan seviyesi
flood valve taşma veya taşırma valfı
flooded evaporator taşmalı evaporatör, buharlaştırıcı
flooding sel basma
floor kat
floor döşeme, taban, tabliye, bina katı
floor herhangi bir boşluğun tabanını oluşturan kısım, zemin, döşeme, taban
floor (structure) döşeme
floor area döşeme alanı
floor beam döşeme kirişi
floorboard taşıtın tabanı
floor carpet taşıtın döşemesine konulan muşamba, halı veya benzeri
floor crane vinç
floor filled with concrete beton ile doldurulmuş taban veya döşeme
floor heating döşemeden ısıtma
floor mat paspas
floor mat taşıtın taban keçesi veya muşambası
floor metal döşeme için maden
floor plan kat planı
floor plank döşeme tahtası
floor plate kabin alt sacı, döşeme, sacı
floor plate taşıtın taban plakası, kabin altı sacı
floor rack yükseltilmiş döşeme
floor rest döşeme mesnedi, büyük çaplı iş parçası bağlanıp model işleyen torna tezgahlarının
oturduğu ve ağır standart zemin mesnetleri üzerinde bulunan mesnet
floor slab kat betonu, döşeme plağı
floor stringer döşeme boylaması
floor strip döşeme şeridi
floor surface döşeme yüzeyi
floor system döşeme sistemi, döşeme düzeni
floor topping döşeme yüzeyine kaplama
floor truss tabliye kafes kirişi
floor, bridge bkz. bridge floor
floor, cambered bkz. cambered floor
floor, concrete bkz. concrete floor
floor, doweled bkz. doweled floor
floor, laminated bkz. laminated floor
floor, open bkz. open floor
floor, splined bkz. splined floor
floor, steel grid bkz. steel grid floor
floor, sub bkz. sub floor
floor, terrazzo bkz. terrazzo floor
flooring yer kaplaması, döşeme kaplaması
flooring, continuous bkz. continuous flooring
flooring, longitudinal bkz. longitudinal flooring
flooring, timber bkz. timber flooring
flooring, transverse bkz. transverse flooring
floppy disk disket
floppy disk drive disket sürücü
flora belli bir vücut kısmında bulunan mikroplar
flora flora (bir jeolojik dönem ya da yöre ile ilgili bitki yaşamı)
florid kızartı, koyu kırmızı renk
flotation batmama (flotasyon)
flotation yüzmek, askıda olmak
floting seal layftaym keçe, yüzer keçe
flour un
flour of sand kum tozu, kum unu
flour rock kaya unu
flourometer flurometre (asfalt fillerinde çok ince malzemenin oranını tespit eden alet)
flow akmak, akma, debi, akış, akım
flow 1. akı; 2. muayyenzamanda akan su v.s. miktarı
flow akmak, akış
flow area akış alanı
flow area akış kesiti
flow capacity geçirgenlik derecesi, permeabilite derecesi
flow capacity akış kapasitesi
flow channel akış kanalı
flow chart akış çizimi
flow chart akış şeması
flow chart akış diyagramı
flow coefficient akış verim katsayısı
flow connection (on boiler) akış bağlantısı (kazanda)
flow control akış denetimi
flow control akış kontrolü
flow control valve akış kontrol valfi
flow control valve debi kontrol vanası
flow curve likitlik eğrisi, akma eğrisi (casagrande likit limit içeriği darbe sayısı logaritma eğrisi)
flow diagram akış diyagramı
flow direction akış yönü
flow equalizer akış dengeleyici
flow factor akış faktörü
flow index akma indeksi, likitlik indeksi
flow indicator akış göstergesi
flow line akım çizgisi, akış çizgisi (bir harita üzerinde çıkış ve varış noktaları arasında
kullanılabilen en iyi güzergahı gösteren çizgi)
flow line plan akış çizgisi planı (verilmiş bir bölge içindeki trafik akış çizgilerini gösteren plan)
flow line, curved bkz. curved flow line
flow measurement akış ölçümü
flowmeter debi ölçer, debimetre
flowmeter akan sıvı miktarını gösteren alet,
debi ölçer
flow net akım ağı
flow nozzle akış nozulu
flow nozzle akış memesi
flow of clay kil akışı
flow of seepage sızıntı akımı, yeraltı suyu akımı
flow of water su akışı, su akımı
flow of water through the voids boşluk suyu akımı, boşluklar arasından suyun akışı
flow path, dangerous bkz. dangerous flow path
flow pattern akış deseni, akış profili
flow rate debi
flow rate debi oranı
flow rate controller debi kontrolörü
flow rate controller akış oranı kontrolörü
flow ratio akım oranı (sinyalize kavşakta verilen bir şerit grubu için gerçek akımın doymuş
akıma oranı)
flow regulating valve debi ayar vanası
flow resistance akış direnci
flow section akış kesiti
flow slide akma ile heyelan, akma şeklinde kayma
flow temperature akış sıcaklığı
flow test akma deneyi, sıkılık deneyi
flow test in marshall method marshall metodunda akma deneyi
flow through motorun devrinin yükselmesi, regülatör kontrolundan kurtulmuş bir motor
devrinin sonsuza doğru artması
flow towards akmak
flow value akma katsayısı, akma değeri (marshall stabilite deneyinde, sıkıştırılmış bir kaplama
karışımı numunesinin maksimum yüke varıldığı andaki toplu deformasyonu)
flow velocity akış hızı
flow work akış işi
flow, plastic bkz. plastic flow
flow, two‐dimensional bkz. two‐dimensional flow
flow/cumulative debi/kümülatif
flow/discharge debisi/akar su, debisi/boşaltma
flow/dispersed akış/dağınık
flow/in debi
flow/maximum debi/maksimum
flow/maximum operating debisi/ maksimum işletme
flow/maximum throughput debi/ maksimum
flow/maximum usable debi/maksimum emre amade
flow/minimum debi/minimum
flow/nominal discharge debi/nominal
flow/operating debisi/işletme
flow/plant capacity debisi/maksimum tesis
flow/rated discharge debi/nominal
flow/set akış/ayarlanan
flow/through debi
flow/total debisi/akar su
flow/total debi/toplam
flow/turbine debisi/türbin nominal
flow chart akış çizeneği
flow chart symbol akış çizeneği simgesi
flow divider valve akış bölücü valf
flow divider akış bölücü
flowers (of) toz halinde (madde)
flow force akış sırasında oluşan kuvvet
flowing akıcı
flowing away of water suyun dışarı akması, suyun kaçması
flowing ground water akan yeraltı suyu, sızıntı,
sızan su
flowing text akan metin
flowmeter debi ölçer
flowmeter 1. boru içinden geçen sıvının akış hızını ölçen alet; 2. damardan geçen kanın akış
hızını ölçen alet
flowmeter, registering element debi ölçme aleti veya su saatinin ölçüm aletinden geçen toplam
sıvı miktarını kaydeden kısmı
fluctuate 1. dalgalanmak, dalga şeklinde hareket göstermek; 2. zaman zaman değişmek, bir
kararda kalmamak
fluctuate dalgalanma, inip çıkma, azalıp çoğalma
fluctuating exchange rate system dalgalı/esnek kur sistemi (ulusal paranın değerinin serbest
piyasada döviz arz ve talebine göre belirlendiği sistem)
fluctuation kapalı bir boşlukta bulunan sıvının parmakla üzerine basıldığı zaman verdiği
dalgalanma duygusu, flüktüasyon, dalga hissi
fluctuation inip çıkma, dalgalanma
fluctuation of current akım dalgalanması
fluctuations of the water level su seviyesinin alçalıp yükselmesi
flue baca
flue baca gazı
flue brush kurum temizleme fırçası
flue connection baca gazı bağlantısı
flue draught baca çekişi
flue dust baca tozu
flue dust uçucu kül
flue gas baca gazı (yanmadan sonra bacalardan çıkan ve azot oksitleri, karbon oksitleri, su
buharı, kükürt oksitleri, parçacıklar gibi pek çok kimyasal madde içeren duman)
flue gas baca gazı, yanma ürünü gazı
flue gas circulation baca gazı sirkülasyonu
flue gas loss baca gazı kaybı
flue gas outlet baca gazı çıkışı
flue gas oxygen analyzer baca gazı oksijen analizörü
flue gas recirculating fan baca gazı resirkülasyon fanı
flue gas removal baca gazı tasfiyesi
flue gas temperature baca gazı sıcaklığı
flue gas vent baca gazı (dumanı) çekişi
flue gas/clean baca gazı/arıtılmış
flue gas/raw baca gazı/ham
flue liner baca kılıfı (kaplaması)
flue outlet baca gazı çıkışı
flue temperature baca gazı sıcaklığı
flueless bacasız
fluid akıcı madde, akar madde, akışkan
fluid akışkan, sıvı
fluid mayi, sıvı, likid, liquor
fluid coupling sulu kavrama
fluid coupling akışkanlı kavrama
fluid coupling sulu kavrama, akarlı kavrama
fluid drive yağlı otomatik veya yarı otomatik hız kutusu
fluid drive clutch hidrolik hız kutusu kavraması
fluid drive clutch driving plate hidrolik hız kutusu debriyaj plakası
fluid drive driver flange hidrolik hız kutusu tahrik flanşı
fluid drive floating seal‐ring hidrolik hız kutusu serbest keçe bileziği
fluid drive fluid hidrolik hız kutusu sıvısı
fluid drive seal hidrolik hız kutusu keçesi
fluid drive seal spring hidrolik hız kutusu keçesi yayı
fluid drive seal spring damper hidrolik hız kutusu keçe yayı tutucusu
fluid drive (a) yağ içersinde çalışan kanatlı iki volana sahip sabit tork tahrik mekanizması, tahrik
olan ve tahrik eden plakalar arasındaki yağın kayma miktan hızla ters orantılı olup arabanın
herhangi bir viteste düzgün kalkışına müsade eder, (b) akar volan ihtiva
fluid flow sıvı akımı
fluid flywheel hidrolik volan
fluid flywheel akışkan volan, akışkan dengeleme kasnağı
fluid friction akışkanın sürtünmesi
fluid level akışkan seviyesi
fluid lubrication akışkan yağlama
fluid mechanics akışkanlar mekaniği
fluid power akışkan gücü
fluid pressure sıvı basıncı
fluid pressure akışkan basıncı
fluid pressure (a) akışkan tarafından tüm yönlerde eşit olarak uygulanan birim alandaki basınç
kuvveti, yatay bir alana tekabül eden toplam kuvvet alan, derinlik ve akışkanın yoğunluğunun
çarpımına eşittir (alan x derinlik = hacım), (b) akışkan tarafından nakledilen bası
fluid resistance akışkan direnci
fluid seal akışkan sızdırmazlık, yüksek basınçlı bir ortamdan daha alçak basınçlı bir ortama gaz
kaçışını önlemek için yataklarda oluşturulan ve yatağı saran akışkan sızdırmazlık
fluid, thick viscous bkz. thick viscous fluid
fluidity akıcılık, akışkanlık
fluidity akıcılık, akariık, sululuk, viskozitenin tersi olma durumu akma kabiliyeti, akıcılık
fluidized bed akışkan yatak
fluidized bed combustion akışkan yataklı yakma
fluidized bed freezer akışkan yataklı dondurucu
fluids akışkan maddeler, akışkanlar
fluke yaprak şeklinde bir çeşit akım
flume su kanalı
flume oluk, yarık, kama oluğu
flume oluk, kanal, savak, mizap, boğaz, giriş kanalı, türbin kanalı, su gücü ile çalışan değirmen
deresi
fluorine flor, flüor
fluorocarbon fluro karbon
flush 1. dümdüz gelecek şekilde, bir seviyede, yüzleri birbirine uygun veya aynı düzlem
üzerinde; 2. yıkamak, basınçla çalkalamak, su ile temizlemek
flash flaş
flush bol su ile yıkamak
flush düz
flush (buffer, etc), to temizlemek, boşaltmak (bellek)
flush (f) durulamak
flush fitting door sızdırmaz kapı
flush left, left adjust, left justify sola yaslamak
flush right, right align, right justify sağa yaslamak
flush switch ankastre anahtar
flush tank flaş tankı
flush type yüz yüze
flush valve yıkama vanası
flush, justify yaslamak
flush, to [memory] bellek dökümü
flush‐fitting door sızdırmaz kapı
flushing 1. üstyapıda trafik veya sıcaklık nedeniyle bitümün yüzeye çıkarak kusması sonucu
parlak görüntü vermesi; 2. temizleme, yıkama
flushing cistern yıkama sepeti
flushing valve seviyeyi sabit tutma valfı
flute oluk, yiv
fluted grub gömme yıldız başlı
fluting machine oluklu sac makinası
flutter titreşim şeklinde devamlı hareket, birbirini izleyen sürekli atım, titreşim, çarpıntı
flutter sarsılmak, titreme, titremek
flutter effect titreşim etkisi
fluvial deposits akarsu depoları, fluviyal depolar
fluvial environment nehir yatakları ve su basan ovalardan oluşan ortam
fluvial outwash akarsu birikintisi, akarsu oluşumu
fluvioglacial sand stratum akarsu‐buzul kökenli kum tabakası
flux akma, akı
flux 1. yumuşatıcı (asfaltı istenilen kıvamlılığa kadar yumuşatmak işinde kullanılan kalın ve
nispeten uçucu olmayan bir petrol fraksiyonu); 2. erime, ısınan maddenin sıvı haline gelmesi,
asetilen oksijen kaynağında ısınan yerin ani oksitlenmesini önlemek için
flux akı, manyetik alan
flux akış, akma, sulandırıcı madde
flux 1. akıntı vermek, ishal vermek; 2. seyelan, akım, akı, akış, cereyan; 3. erime, eritic madde
flux density akı yoğunluğu
flux leakage akım kaçağı
flux oil yumuşatıcı yağ (bir bitümlü maddeyi yumuşatmak veya daha az viskoz hale getirmek için
kullanılan ve uçucu olmayan bir seyreltici)
fluxed bitumen yumuşatılmış bitüm (uçucu olmayan bir seyrelticinin ilavesi ile viskozitesi
düşürülmüş bitüm)
fluxing çözülme, akma, dışarı akma, yayılma, akış, eritici, sulandırıcı madde
fluxion değişme hızı
fluxion akış
fluxmeter akıölçer
flute lavta, oluk, yiv, kanal, şişe, oluk kaşığı, ayrıca helezon matkap boyunca düz veya sipiral
olarak açılmış olan yiv, kanal
fly 1. uçmak; 2. kelebek, ufak kanatçık, kelebek supap
fly iki kanatlı küçük böcek, sinek
fly ash uçucu kül
fly ash ince (uçan) kül
fly ash uçucu kül, uçucu kazan külü (ariyet malzemesi olarak da kullanılabilen, baca gazının
taşıdığı düşük yoğunlukta, yanıcı olmayan parçacıklar)
fly ash and slag belt conveyor kül konveyörü
fly ash bunker uçucu kül bunkeri
fly ash content uçucu kül miktarı
fly ash determination uçucu kül tayini
fly ash door uçucu kül alma kapağı
fly ash handling system uçucu kül atma sistemi
fly ash pit uçucu kül çukuru
fly ash removal uçucu kül atma
fly cutter (a) kendi ekseni etrafında dönerek ileri geri hareket ettirilerek istenilen çapta delik
delebilen tek uçlu takım, (b) şartlardaki kama yivini açmak için kullanılan dar ağızlı freze, ©
merkezine doğru meyilli kenarları çapraz olan ve metal çubukların uçlar
fly frames iğ tezgahı, ön eğrici tezgah, cam perdah tezgahı
fly nut kelebek somun
fly pinion saat çarkı milinin monte edildiği ana mil üzerindeki pinyon
fly press kollu pres, kollu mengene, savurma kollu mengene, ince metal lehvalardan delik açmak
için kullanılan press
fly shuttle dokuma mekiği, mekik, atkı mekiği
fly (a) kollu mengenenin vidasını çalıştıran kol
(b) çalar saatlarda vurma kolunun muntazam çalışmasını sağlamak için kullanılan havalı fren
görevi gören iki veya dört kanatlı küçük fan, ayrıca kanad, kanadın rüzgar tarafına gelen ucu,
pervane, denk kasnağı
flyback geri dönüş
flyback action duraklı saat, saniye ölçer saat veya hız veya zaman ölçerin kolunu düğmeye
bastığın zaman sıfıra getirme hareketi
flyballs regülatör topuzları, savurma topuzları, düzenleme topu
flyer spinning mekiğin kaba ipliği bobin üzerine yönlendirdiği dönme yöntemi, mekik ve bobin
farklı hızlarda dönerler
flying uçuş, uçan
flying altitude uçuş yüksekliği
flying height bkz. flying altitude
flying spot uçan nokta
flyover üstgeçit
flyover junction köprülü kavşak
flyweight döner ağırlık
flywheel volan, düzenteker, kasnak
flywheel clutch volan kavraması kara şanzuman
flywheel flange volan tespit tablası, volan flanşı
flywheel gear motor volan dişlisi, volan etrafındaki çember dişli
flywheel housing volan mahfazası (motor bloğunun arka tarafında debriyaj mekanizmasını içine
alan volan mahfazası)
flywheel hp volan beygir gücü
flywheel hub volan göbeği
flywheel mounting flange volan tespit flanşı
flywheel ring gear bkz. flywheel gear
flywheel surface volan yüzeyi
flywheel (a) mildeki hız değişimlerini engelleyerek makinenin çıktı hareket torkunun sabit
kalmasını sağlayan ağır, büyük tekerlek, volan, (b) kısa zaman aralıklarında kullanılmak üzere
üzerinde çalıştığı hızda güç biriktiren büyük, ağır kasnak
flywheell volan
flywheell horsepower volan beygirgücü
FMVSS bkz. Federal Motor Vehicle Safety Standards
foam köpük, köpürmek
foam (f) köpüklenmek
foam extinguisher köpüklü söndürücü
foam glass cam yünü
foam inhibitor köpük önleyici
foam rubber köpük kauçuk, sünger
foamed asphalt bkz. sponge asphalt
foamed blast slag gözenekli yüksek fırın cürufu
foamed in place yerinde dökme yapılmış köpük
foamed in place thermal insulation yerinde köpükle izolasyon
foamy köpüklü
fob bkz. free on board
fob factory fabrikada taşıta yüklemek suretiyle teslim
fob value fob bedeli
fob vessel taşıta güvertede teslim (satıcı tarafından taşıta yüklenmiş olarak teslim)
focal odaksal
focal mihraki, odağa ait
focal center odak merkezi
focal distance odak mesafesi
focal distance odak uzaklığı
focal length odak uzaklığı
focal point odak noktası
focal radii yarı çap vektörleri
focalization 1. temerküz; 2. muayyen mıntıkaya hasretme (hastalık), fokalizasyon
focalize 1. mihraka getirmek, temerküz ettirmek, mihrakı ayar etmek; 2. muayyen mıntıkaya
hasretmek (hastalık)
focus 1. odak, mihrak, foküs: ışınların bir mercekten geçtikten sonra toplandıkları nokta; 2. bir
hastalık proçesinde mikropların kümelendiği yerler
focus of headlights farların ayarı
focusing odaklama, netlik ayarı
focusing coil odaklama sargısı
focusing electrode odaklama elektrodu
focusing ring odaklama (netleştirme), vidalı yüksüğü
focusing screw göz ayar vidası, netleştirme vidası
focusing odaklama
focusing magnet odaklama mıknatısı
fog sis, sislemek, sislenmek
fog detector sis detektörü
fog lamp sis lambası, sis farı
fog light sis farı
fog light bracket adapter sis lambası braketi adaptörü
fog light sealed unit komple sis farı
fog light shell sis farının çanağı
fog room curing buharlı odada kür yapma
fog seal yüzey çatlaklarının bitüm püskürtülerek kapatılması, karartma örtüsü (yavaş kırılan bir
emülsiyonun su ile seyreltilmiş şeklinin çok az miktardaki uygulanması)
fogging asfalt emülsiyonu ile karartma
fogging sisleme, sislenme
fogging 1. göz hekimliğinde kişinin görme derecesini değerlendirmede uygulanan bir test; 2.
bulanık görme
foggy sisli
foil folye, varak
foil thermal insulation folyeli ısı yalıtımı
fold katlamak
fold kıvrım, jeolojik katmanların dalga biçimindeki büküntüsü
fold bükmek, katlamak
folded plate katlanmış plak (ana taşıma doğrultusunda rijit, buna dik yönde esnek davranan
plak)
folded ply katlanmış katlı
folder klasör, (belge) kabı
folding katlama, açılır kapanır, katlanır
folding machine katlama makinası
folding seat katlanır koltuk
folding top açılır kapanır tente
folding top arm tente kolu
folding top arm and link tente kolu ve bağlantısı
folding top bow tente ara kirişleri
folding top control switch tente kumanda düğmesi
folding top header tente ön kirişi
folding top header tacking strip tente ön kirişi şeridi
folding top lift tenteyi kaldıran tertibat
folding top lift high speed pinion tente kaldırıcısı yüksek sürat pinyonu
folding top lift high speed pinion seal tente kaldırıcısı yüksek sürat pinyonu yağ keçesi
folding top motor tente motoru
folding top motor armature tente motoru armatürü
folding top motor brush tente motoru fırçası
folding top rear bow arm tenteyi tutan arka çapraz bağlantı
folio, sheet, cut form, cut sheet yaprak
follow izlemek
follow‐up pin kılavuz pimi
follow‐up time takip süresi (sürekli kuyrukların oluşması durumunda yan yoldaki bir taşıtın bu
yolu terk etmesi ile diğer taşıtın bu yolu terk etmesi arasındaki süre)
follower 1. kazık zımba, ilave kazık; 2. plancer başlığı
follower rest gezer yatak
follower (a) başkabir dişli tarafından tahrik edilen dişli, (b) dişli tarafından tahrik edilen pinyon,
(c) kam tarafından hareket ettirilen uydu
following distance takip uzaklığı, takip aralığı (aynı trafik şeridinde birbirini takip eden iki
taşıttan ilerdekinin arkasından, geridekinin önüne kadar olan uzaklık)
following flank vida dişinin arka yüzü, vida dişinin ön yüzünün zıt tarafında kalan yüzü
following steady torna tezgahının yan mesnetinin arka yüzüne tutturulmuş, takımın arkasında iş
parçasını tutup onu mesnet boyunca hareket ettiren kısım
font yazıyüzü
font verilen bir boyut ve stildeki karakterler ailesi
font font
food yemek, gıda, besin
foot ayak, etek
foot ayak, dip
foot 1. heyelanın eteği; 2. ayak, kadem, l/3 yarda, 3048 cm
foot bearing dip yatak, alt yatak
footboard taşıtın taban tahtası
footboard ayaklık, basamak tahtası, basamak, pedal, marş piye
foot brake ayak freni
foot brake pedal ayak freni pedalı
foot brake ayak freni, kampanalara basan fren pabuçlarını hidrolik, pnomatik veya kol ile
hareket ettiren fren pedalı
foot check valve bir pompada en alttaki valf, emme borusunun en altına tespit edilen valf
foot disc ayak diski
foot drive ayak kumandası, ayakla kumanda
foot lathe ayak tornası, ayak manivelası ve krank ile çalışan
footnote dip not
foot of lanslide heyelan eteği
foot operated ayaktan kumandalı
foot pedal ayak pedalı
foot pound ayak başına libre iş birimi
footrest ayak dayama yeri
foot screw tesviye vidası
foot switch ayak anahtarı
foot valve taban valfı, taban supabı
foot valve (a) pompanın emme valfi, (b) emme borusu giriş ucundaki geri dönüşü olmayan valf,
çek valf
footbridge yayalara mahsus köprü, gemi iskele kalası
footer sayfa altlığı
footer altbaşlık, sayfa altlığı
footing altlık
footing sömel, temel papucu
footing sömel, tekil temel, münferit temel
footing excavation temel kazısı
footing foundation münferit temeller, tekil temeller, dairesel veya kare ayak temeller
footing of the slope şev topuğu
footing on piers kazıklar üzerindeki temel, kazık temel, kazıklı temel
footing on piles kazık temeller, kazıklı temeller
footing with buttress trapez kesitli tekil sömel
footing, base of a bkz. base of a footing
footing, circular bkz. circular footing
footing, flexible bkz. flexible footing
footing, individual bkz. individual footing
footing, loaded bkz. loaded footing
footing, mass bkz. mass footing
footing, pyramidal bkz. pyramidal footing
footing, rigid bkz. rigid footing
footing, separate bkz. separate footing
footing, square bkz. square footing
footings, narrow bkz. narrow footings
footnote eklenti, dipnot
footnote dipnot
footpath patika yol, yaya yolu, patika (genel olarak yerleşim dışı yerlerde ve bir platformla
beraber olmaksızın, yayaların kullandığı dar yol, geçit)
foot‐pound ayak‐libre, ingiliz sisteminde iş birimi
footprint ayak izi (anten)
footprint kapladığı alan
footprint area temas alanı
footrail ayak dayacağı, ayak dayağı, ayaklık, geniş tabanlı ray, flanşlı ray
footstep basamak
footstep bearing (footstep) düşey bir şaftın alt ucunu desteklemek için kullanılan basma yatağı,
dip yatağı
foot‐ton ayak‐ton, bir ton kütleyi bir ayak düşey mesafede yerçekimine karşı kaldırmak için
yapılan iş, bu iş 2240 ayak‐libre eder
footway yaya kaldırımı (yolun yalnızca yayalara ait olan kısmı)
footway anchor bordür ankrajı
fopple card küçük titreşim genliklerini ölçmek için kullanılan geometrik alet, kart üzerine yatay
çizgiye göre simetrik olan meyilli iki çizgi çizilir, düşey titreşimler çizgileri gerçek kesim
noktasından yatay olarak uzak bir noktada kesecek şekilde oluşur, bu yatay
FOPS kabini düşen malzemelere karşı koruyucu yapı
for sale satılık
forage harvester hasat biçerdöveri
foramen (pl, foramina), delik: bri boşluğu başka bir boşluğa birleştiren delik veya bir kanalın
ağzı
foraminous, foraminated delikli
forbidden band yasak bant
forbidden transition yasak geçiş
force zorlamak
force kuvvet
force 1. kuvvet, etki, baskı, zorlamak; 2. müdahale (bir rutine elle müdahale edip bilgisayarın
normal işlem sırasını değiştirmek)
force 1. kuvvet, enerji; 2. enerji sarfetme (harcama) yeteneği
force account emanet (kuruluşun kendi bütçesi, elemanları ve makine parkı ile gerçekleştirdiği
faaliyetler)
force account work emanet iş
force acting in tesir eden kuvvet
force feed (a) makinanın ana yataklarına veya krank mili deliğinden krank mili büyük ucundaki
yataklara basınçlı yağ basma işi, (b) merkezi ısıtma sisteminde motor tahrikli pompa
kullanılması
force fit sıkı geçiş, sıkı geçme
force fluctuation kuvvet dalgalanması
force majeure mücbir sebep
force majeure zorunlu durumlar, mücbir haller
force majeure certificate mücbir sebep belgesi
force majeure mücbir sebep
force of attraction çekme kuvveti, çekim kuvveti
force of drift akıntının gücü, akıntı sürükleme gücü
force of floating ice yüzer buzun gücü
force of friction sürtünme kuvveti
force of gravity yerçekimi kuvveti, ağırlık kuvveti
force of repulsion çarpma kuvveti, geri itici kuvvet
force of stream current akıntının kuvveti
force polygon kuvvet poligonu, kuvvetler poligonu, kuvvet çokgeni, kuvvetler çokgeni
force pump basınç pompası
force pump (plunger pump) basma tulumba, (a) emme basıncından daha büyük olan basma
basıncı oluşturan, dalma pistonlu bir kovana sahip, emme ve basma valflerine haiz pompa, (b)
içlerinden hava üflemek sureti ile gaz ve diğer servis borularını temizlemede kullanılan hava
pom
force start zorlamalı başlatma
force, centrifugal bkz. centrifugal force
force, longitudinal bkz. longitudinal force
force, overturning bkz. overturning force
force, thermal bkz. thermal force
force, transfer a bkz. transfer a force
force, transmission of a bkz. transmission of a force
force, transversal bkz. transversal force
force, transverse bkz. transverse force
force, wind load bkz. wind load force
forced air basınçlı hava
forced circulation cebri sirkülasyon
forced convection cebri konveksiyon
forced draft combustion chamber cebri sirkülasyonlu yanma odası
forced draught cebri çekiş
forced draught burner cebri çekişli brülör
forced draught condenser cebri çekişli kondenser
forced draught cooling cebri çekişli soğutma
forced key konik çakma kama, konik kama
forced lubrication basınçlı yağlama, cebri yağlama
forced lubrication basınçlı yağlama
forced lubrication tazyikli yağlama, zorlu yağlama
forced oiling basınçlı yağlama, cebri yağlama
forced draught yanma miktarını arttırmak için vantilatör veya buhar jeti ile ocağa hava basma işi
forced oscillation güdümlü salınım
forced response zorlanmış tepki
forced termal convection bkz. forced convection cebri konveksiyon
forced ventilation cebri havalandırma
forced vibration zorlanmış titreşim, kuvvetlendirilmiş titreşim
forced vibration bkz. vibration
forced warm air furnace basınçlı sıcak hava ocağı
forced warm air furnace cebri sıcak havalı fırın
forced‐circulation air cooler cebri sirkülasyonlu hava soğutucu
forced‐circulation boiler cebri sürkülasyon kazanı, içersindeki ısıtma yüzeyleri üzerinden sürekli
olarak su ve buharın sirküle edildiği buhar kazanı, velox ve löffler kazanları cebri sürkülasyonlu
kazanlara örnektir
forced‐draught combustion chamber cebri çekişli yanma odası
forced‐draught water cooling tower cebri çekişli soğutma suyu kulesi
forceps (çoğ., forceps, forcepses veya forcipes), rahimden dışarı normal olarak ilerlemeyen
çocuğu çekip çıkarmağa yarayan ve uçları kaşık biçiminde olan alet, forseps, pens
forceps pens
forces diagram kuvvetler diyagramı
forces of elastic restitution elastik geri dönme kuvvetleri
forces, take up bkz. take up forces
forcing pump bkz. force pump
forcipate pens biçim, forseps şeklinde
ford nehir geçidi, nehrin sığ geçit yeri
fore ön, baş, öncü
fore‐ ön anlamı veren ön ek
fore and aft tube istikamet çubuğu, kısa rot
fore boom ön bom
fore carriage araba önduzeni
fore slope dolgu şevi, banket şevi
forecast tahmin
forecast kestirim
forecast kestirmek
forecasting öngörü
forecooler ön soğutucu
forefront en önde
fore‐gear eccentric ön dişli eksantrik
foreground önplan
foreground processing öncelikli işleme
forehead alın
foreign yabancı, harici, dış
foreign capital yabancı sermaye
foreign currency yabancı para
foreign debt dış borç
foreign exchange döviz
foreign exchange kambiyo
foreign exchange holding döviz rezervi
foreign law yabancı hukuk
foreign material yabancı madde
foreign matter yabancı madde
foreign national yabancı uyruklu
foreign trade dış ticaret
foreigner yabancı
forelock çatal pim
foreman formen, ustabaşı, kalfa
foreman driller sondaj ekip başı, sondaj ustası, sondaj formeni
foreman/mechanic mekanik formen
foresight 1. ileri rasat, ileri gözlem; 2. ileri görüş
forest orman
forest area orman alanı
forest road orman yolu
forestry ormancılık
forestry ormancılık (kaynakların en verimli kullanımını sağlamak amacıyla ormanların ve orman
arazisinin yönetimi)
foreword önsöz
forfeit gelir kaydetmek, el koymak
forfeit the performance bond in its entirety kat’i teminatın tümüne el koymak
forfeiture ceza olarak kaybetme
forge demirci ocağı
forge dövme
forge sahtesini yapmak
forge ocak, tav fırını, demirci tav ocağı, tavlama, ocakta ısıtmak suretiyle su verme, demiri dövme
forge crane demirhane kreni
forge die dövme kalıbı
forge dies dövme işleminde kullanılan şekil verilmiş kalp
forge roll çekme merdanesi
forge rolls demir çekme merdanelari
forge tests demir ve çeliğin dövülebiliriik ve sünüklüğünü kontrol etmek için yapılan ve
eğilmeyide içeren kaba iş testleri
forge train buharlı çekiçten ayrıldıktan sonra demir kütüğünün bir seri merdaneden geçip
merdalenmesi işlemi
forge (a) dövme işleminin yapıldığı iş yeri, (b) demirin külçeleme ve haddeleme yapıldığı işletme
forged dövme
forged tavlanmış, dövülmüş
forged bronze planet pin dövme bronz planet dişli pimi
forged iron dövme demir
forged steel tavlı çelik, su verilmiş çelik, dövülmüş çelik
forged steel dövme çelik
forging demir dökümü, demirin sıcak iken dövülmesi, demirin sıcak iken şekillendirilmesi,
döküm
forging dövme (maden)
forging machines dövme işleminde kullanılan çekiçler, şahmerdanlar ve presler
forging dövmek, çekişleme işlemi yapmak, bakınız drop forging, forge, forge dies, press forging,
steam hammer, upset forging
fork çatal dişi şeklinde sivri uzantılara sahip herhangi bir alet
fork çatal, maşa, hilal
fork adjustment screw çatal ayar vidası
fork chuck çatallı ayna
fork chuck torna çatalı aynası
fork junction çatal kavşak, y kavşağı (kavşak ayaklarından birinin diğerinin doğrultusunda
olduğu ve üçüncü ayağın dar veya geniş bir açı ile geldiği, fakat diğer yolu aşmadığı y harfi
biçiminde üçlü kavşak)
fork lever çatal kolu
forklift forklift
fork pin çatal pim
fork push rod çatal itici mili
fork seal and wiper çatal keçesi ve silicisi
fork spring yay baskı çatalı
fork (a) tornada kordon çekerken dönel takımın tutturulduğu ve takım kızağının taşıdığı çatal,
(b) saatlerdeki maşa kolunda kolun imputs pimini karşıladığı uç kısım, (c) kova veya vagonları
çekmek için zincir veya halattan tutturmak için kullanılan çift tırna
forked connecting‐rod bkz. connecting‐rod
forked end çatallı uç
forked end bir levye veya çubuğun çatal ucu, bu uçta diğer bir uzuvla pimlenmek sureti ile
bağlantı yapılabilir
forked head çatal başlık
forked strap çıkrık kolunun ağaç kolu içine aldığı çatal kısım
forklift forklift, portif
forklift alttan kollu ve ön taraftan, kaldırma tertibatı olan özel traktörlü küçük vinç, forklift
forklift istif makinası
forklift truck attan sürme çatal kol kaldıraçlı araba
form 1. şekil, biçim, kalıp, norm; 2. form (bilgi veya cevapları sonradan doldurulacak basılı
kağıtlar)
form form, profil, şekil, biçim
form formül
form arm çatal kol
form diameter dişli involüt profilinin oluşturulduğu dairenin çapı
form document kabuk belge
form factor biçim katsayısı
form factor flambaj emsali
form feed form besleme
form feed kağıt besleme
form grinding profil taşlama
form letter hazır mektup
form milling cutters bıçak ağzı çeşitli şekillerde
freze bıçakları
form of the curve eğrinin şekli
form plan kalıp projesi, planı
form strip kalıp şeriti
form tolerance bkz.tolerance
form tool (forming cutter) iş parçası için istenen şekil ve tesfıyeye uygun, fakat aynı olması
gerekmeyen, profile sahip kesici
form, slip bkz. slip form
form vida dişinin bir tam profilinin eksenel düzlemdeki şekli
formal sistemli, resmi
formal language biçimsel dil, simgesel dil
formal logic yapısal mantık
formal logic biçimsel mantık
formal method biçimsel yöntem
formal requirements resmi şartlar
formal statement genel öneri, resmi öneri
formal testing resmi sınama
formalism biçimcilik
formality formalite, işlem
format biçimlemek, formatlamak, şekil, biçim, format
format check format denetimi
format, form biçim
formate formik asit tuzu
formation oluşum, teşekkül, formatio
formation 1. oluşum, formasyon, tertip, düzen; 2. kayaç katman (litost‐ratigrafi) birimi (belli bir
ya da birkaç kaya cinsinin egemen olması ya da oluşumunda göze çarpan özelliği ile altından ve
üstünden ayırt edilebilen jeolojik birim)
formation yapılaşma, oluşum, formasyon
formation of cracks çatlama, yarılma, fisür oluşumu
formation, film bkz. film formation
formative 1. şekil alma ile ilili, oluşma ve gelişmeyel ilgili; 2. şekil verici, oluşmasını asğlayıcı
forme şekil, biçim
formed coke briket koku
formed surface kalıplanmış yüzey, şekillendirilmiş yüzey
former önceki
former evvelki
former kopyalama tezgahlarında diş açmak için kullanılan şablon, ayrıca; kalıpçı, kaiıplayıcı, ipek
bükme makinesi, taslakçı, v
formica formika
forming şekil verme
forming cutter şekil verme takımı
forming yapma, kalıplama, kurma, şekil verme, teşkil, dizme, metal tabakasının birbiri ardı
bükülmesi ile metal tabakada plastik deformasyon ile oluşan eğilme işlemine şekil verme denir
forms of energy enerjinin biçimi (formu)
forms of energy enerji şekilleri
forms, removal of bkz. removal of forms
formula (çoğ., formulae), 1. formül; 2. reçete, tertip
formula, pile bkz. pile formula
formulary 1. reçete mecmuası, kodeks; 2. formüler, formül kitabı
formulate formül şeklinde ifade etmek
formwork kalıp, iskele
fort lime takviye kireci
forth ileri
forthwith hemen, derhal
fortuitous tesadüfi
forum forum
forward ileri(ye)
forward göndermek
forward ilerletmek
forward azimuth ileri azimut, ileri semt
forward channel ileri yönde kanal
forward clutch ileri yön kavraması
forward curved öne eğimli
forward curved (s) öne eğilmiş
forward eccentric buhar türbinlerinde sübab dişlisine ileri hareket veren geri vites
mekanizmasına sahip buhar türbinlerindeki eksantriklik
forward error correction göndermede hata düzeltimi
forward freight contract navlun sözleşmesi
forward gear ileri vites, taşıtı veya makirtayı ileri hareket ettiren dişli sistemi
forward path ileri yol
forward path gain ileri yol kazancı
forward rear axle orta dingil, arkadaki ön dingil, arkanın önü dingil
forward shift operator ileri kaydırma işleci
forward sight ileri gözlem
forward signal ileri yönde sinyal
forward speed ileri vites
forward tangent yatay güzergahta kurbun çıkışındaki aliynman
forward wave ileri yönde dalga
forward, to ileri aktarmak, (başka numara) yönlendirmek
forward, transmit iletmek
forwarder gönderici, sevk acentesi, sevkiyatçı
forwarder gönderen
forwarder fee gönderici ücreti
forwarder handling gönderici muamele ücreti
forwarder’s handling charges gönderici masrafları, gönderici ücretleri
forwarding gönderme, sevketme
forwarding agency sevkıyat acenteliği
forwarding agent sevk acentesi
forwarding agent sevkıyat acentesi
forwarding bill of lading bir nakliyat acentası tarafından tanzim edilen konşimento
forwarding charges sevkiyat masrafı, yollama ücreti
forwarding company nakliye şirketi
forwarding fee gönderme ücreti
forward‐reserve lever yön kumanda kolu
forward‐reverse lever ileri‐geri yön levyesi, vites kolu
fossette 1. foset:çukurcuk; 2. gamze; 3. küçük ve derin kornea ülseri
fossil fosil
fossil geçmiş yerbilim zamanlarına ilişkin hayvan ve bitkilerin, yerkabuğu kayaçları içindeki
kalıntıları ya da izleri
fossil carbonaceous sedimentary deposit karbon benzeri fosil tortul birikim
fossil fuel fosil yakıt
fossil fuel source fosil yakıt kaynağı
fossula (çoğ., fossulae), çukurcuk, foset
Foucault’s pendulum ince uzun bir telin ucuna asılmış serbest olarak salınım yaptığında salınım
düzleminden 15° civarında sapan ve bunun arz açısı sinüs çarpımı, yıldız saatindeki değişimi
veren böylece dünyanın döndüğünü gösteren ağır metal küre
foul (f) kirletmek
foul bill of lading kusurlu konşimento
foulage yoğurur şekilde kaslara bastırma, bu şekilde yapılan masaj
fouling kirlenme, bozulma
fouling factor kokma faktörü, bozulma faktörü, kirlenme faktörü, çürüme faktörü, pislenme
faktörü
found 1. kurmak, tesis etmek; 2. kalıba dökmek, döküm yapmak
foundation 1. temel, alt yapı (temel); 2. kurum, kuruluş, vakıf
foundation tesis
foundation temel, kaide, dayanak, üzerine herhangi birşey kurulan veya oturtulan kısım
foundation vakıf
foundation base temel tabanı
foundation course temel tabakası
foundation depth temel derinliği
foundation engineering temel mühendisliği, temel tekniği
foundation excavation temel kazısı
foundation failure temel göçmesi, temel batması, temel kayması
foundation on caissons keson temel
foundation on piles kazık temel, kazıklı temel
foundation on wells kuyu temel, kolon ayaklı temel
foundation pile temel kazığı
foundation pit temel çukuru
foundation press temel basıncı
foundation pressure, distribution of the bkz. distribution of the foundation pressure
foundation rock temel kayası
foundation slab temel radyesi, temel plağı
foundation soil temel zemini, temel toprağı
foundation stratum temel tabakası
foundation uplift temelin havalanması, temelin yükselmesi
foundation well temel kuyusu
foundation, base level of the bkz. base level of the foundation
foundation, circular bkz. circular foundation
foundation, earth bkz. earth foundation
foundation, elastic bkz. elastic foundation
foundation, fixed bkz. fixed foundation
foundation, floating pile bkz. floating pile foundation
foundation, friction bkz. friction foundation
foundation, raft bkz. raft foundation
foundation, rigid bkz. rigid foundation
foundation, shallow bkz. shallow foundation
foundation, underwater bkz. underwater foundation
founder dökümcü
foundry dökümhane
fountain çeşme
four basic operations dört temel işlem
four‐cornered nail dört köşe çivi
four flute dört ağızlı
four jaw chuck dört ayaklı ayna
four lane highway dört şeritli yol
four pipe system dört borulu sistem
four position cylinder dört konumlu silindir
four quadrant multiplier dört bölgeli çarpıcı
four stroke cycle dört zamanlı devre
four stroke cycle dört zamanlı çevrim
four way cock dört yollu musluk
four wheel drive arazi vitesi
four wheel drive çift diferansiyelli, dört tekerleği hareketli (hem ön hem arka tekerleklerinden
tahrikli)
four wire channel dört telli kanal
four wire circuit dört telli devre
fourchette labia majora’nın (büyük dudaklar) arka birleşeği
four‐cutter machine bir tahta parçasının aynı anda dört yüzünude işleyen tezgah
four‐cycle dört zamanlı
four‐cycle dört zamanlı çevrim
four cylinder engine dört silindirli motor
four‐cylinder engine dört silindirli motor, ikisi yüksek basınç ikisi alçak basınç silindiri olan
bileşik buhar makinesi
four‐high mili büyük merdaneler tarafından desteklenen ve tahrik olan iki küçük iş
merdanesinden oluşan hadde makinesi
fourier series fourier dizisi
fourier transform fourier dönüşümü
four‐leg intersection dört‐ayaklı kavşak (dört yolun birleşmesi ile oluşan eş düzey kavşak)
Fourneyron turbine bkz. turbine
four‐stroke dört zamanlı
four‐stroke (4‐stroke) cycle dört zamanlı çevrim, krank şaftın iki tam dönüşünde emme veya
ateşleme, sıkıştırma, genleşme veya güç, ve egzoz zamanlarından oluşan çevrim
four‐terminal passive network iki‐kapılı edilgen devre
fourth gear dördüncü vites, dördüncü hız dişlisi
fourth pinion saat hareketini sağlayan dördüncü çarkın monte edildiği pinyon
fourth wheel (watch) (a) saatteki boşaltma pinyonunu tahrik eden çark, (b) eğer bir saatte
dördüncü çark her dakika bir devir yapıyor ise saniye kolu dördüncü çark mili uzantısı üzerinde
taşınmaktadır
four‐way canting work table genellikle şerit testere tezgahlarına tespit edilen, öne‐ arkaya, sola‐
sağa meyledilebilen iş tablası
four‐way intersection dörtlü kavşak
four‐way valve dört yollu valf
four‐wheel drive dört çekerli
foveate çukurlu
Föttinger coupling (Föttinger transmitter) gemilerde olduğu gibi motordan pervaneye güç
iletmek için kullanılan bağlantı, dişli veya kavrama, görevi, aynı gövde içerisindeki içeri doğru
akışlı türbini tahrik eden dış akışlı su türbini
fraction kesir, ayrım, parça, bölüm, granülometriye göre bölüm, tane çapına göre bölüm
fraction üleşke, kesir
fraction bar kesir çizgisi
fraction/common kesir/bayağı
fraction/decimal kesir/ondalık
fraction/improper kesir/bileşik
fraction/partial kesir/kısmi
fraction/percent as kesir olarak yazılmış yüzde
fraction/proper kesir/basit
fraction/simplifying kesiri sadeleştirme
fraction/unit kesir/birim
fractional cüzi, kesri,
fractional kesirli
fractional digit kesir basamağı
fractional equation kesirli denklem
fractional moment kesirli moment
fractional number kesirli sayı
fractional pitch kısmi adım
fractional pitch kesirli hatve, kesirli adım
fractional pitch kısmi adım, tornada açılan vidanın klavuz vidanın adımı ile kısmen veya
tamamen ilgisi olmayan adım biçimi
fracture kırık, kırılma, kopma, parçalanma, çatlak
fracture diagram kırık diyagramı
fracture frequency kırıkların sıklığı, kırıkların frekansı
fracture surface kırılma düzlemi, kopma düzlemi, kayma düzlemi
fracture zone kırılma bölgesi
fracture, appearance of the bkz. appearance of the fracture
fracture/hydraulic hidrolik parçalama yöntemi
fractured rock çatlaklı kaya, fisürlü kaya
fragile kırılgan, gevrek
fragile kırılır, kırılgan
fragility kırılganlık, gevreklik
fragility kolay kırılma, frajilite
fragment kırılmış parça, fragman
fragment parça, kırıntı, kırılmış kısım
fragment parçalanmak
fragment, to parçalamak
fragmentation ufak parçalara bölünme, parçalanma
fragmentation parçalanma
fragmented ice kırık buz
fragmenting parçalama
frame gövde, şasi çerçevesi
frame şase, çerçeve
frame kare (film karesi)
frame kasa, şasi
frame çerçeve, iskelet, çevreleme, mahfaza çerçevesi, şasi
frame 1. çerçeve; 2. çatı; 3. film karesi
frame beden, vücut
frame çatkı, çerçeve, iskelet, kaburga
frame alignment pattern çerçeve hizalama örüntüsü
frame bit çerçeve biti
frame body bracket şasi gövde braketi
frame center sub‐side member body bracket şasi merkez yan takviye altı gövde braketi
frame construction çerçeve yapımı
frame cover şasi kapağı
frame cross member şasi kuşağı
frame front cross member şasi ön kuşağı
frame intermediate cross member şasi ara kuşağı
frame lock pin belden kırma emniyet pimi
frame pad şasi makas tamponu (takozu)
frame rate çerçeve hızı
frame rear axle bumper şasi arka aks takozu
frame rear cross member şasi arka kuşağı
frame rear spring front hanger şasi arka makas ön askısı
frame relay çerçeve aktarıcı
frame saddle makas mahfazası
frame side member şasi yan kuşağı
frame x member şasi çapraz kuşağı
frame, outline çerçeve
frame (a) motorlu taşıt şasisi, (b) sıkışma ve uzama gerilmelerine maruz uzuvların oluşturduğu
yapı
frame/reinforcing güçlendirme çatkısı
frame/side yan çerçeve
framed bent ahşap sehpa ayak
frameless body şasisiz karoseri
frames per second film çekme oranı, saniyedeki film çekme miktarı
framework kadron
framework şasi
framework kafes
framework 1. çerçeve iskelet, arazi ağı; 2. taşıtın kaporta kısmı
framework yapı iskelesi
framing çerçeveleme
framing ahşap elemanların montajı
framing (a) lokomotif iskeleti, (b) sinema kamerasında film ekranında resmi titreşimsiz
tutabilmek için televizyon alıcısının resim tekrar frekansının ayarı
francis water turbine francis su türbini, bir tip su ile çalışan reaksiyon türbini
francium frankiyum, fransiyum
frangible kırılır
frazing machine işlenmiş somun ve civatadan çapakları ayıran makina
free (s) serbest, erkin
free (s) bedelsiz, serbest
free (s) serbest, terkipsiz
free along side fas rıhtımda teslim
free alongside bkz. free alongside ship
free alongside ship (fas) gemi, tren veya uçak yanında, yükleme makinelerinin bulunduğu yerde
yükleme alıcıya ait olmak üzere teslim
free at site şantiye teslimi
free blow air conditioner serbest üflemeli klima cihazı
free bulkhead ankrajsız palplanş perdesi, serbest palplanş perdesi
free call ücretsiz arama
free cantilevering construction method serbest konsollu inşaat metodu
free charge serbest yük
free convection serbest konveksiyon
free convection number serbest konveksiyonda ısı transfer sayısı
free electron serbest elektron
free field serbest alan
free fit‐up serbest takmalı
free flow direction serbest akış yönü
free flow operating speed serbest akış hızı (bir yol kesiminde, çok düşük trafik yoğunluğunun
bulunduğu sıradaki araç hızı)
free flow speed serbest akım hızı (düşük trafik hacmi koşullarında sinyalize kavşaklara yakın
olmayan yol kesimi üzerindeki taşıtların ortalama hızı)
free flowing serbest akışlı
free from defects kusursuz
free gear serbest dişli
free gear bushing serbest dişli burcu
free hand serbest el
free hand el yazısı
free hand elle çizilmiş
free hand drawing kaba çizim, kroki, serbest elle çizim
free haul serbest taşıma
free lance serbest meslek
free lancer serbest meslek sahibi
free length serbest uzunluk
free lime serbest kireç
free market serbest pazar
free memory boş bellek
free memory boş hafıza (bilgisayarda)
free moisture yüzeysel nem
free motion serbest devinim
free motion serbest hareket
free of charge bedelsiz, ücretsiz
free of cost masrafsız
free of dust tozsuz, tozdan arınmış
free of rust pastan arınmış, passız
free of tax vergiden muaf
free on board (fob) gemide teslim
free on board (fob) taşıt üstüne teslim, gemide teslim, güvertede teslim
free on rail (for) vagonda teslim
free on truck (fot) kamyonda teslim
free oscillation serbest salınım, serbest oynama, bağımsız hareket
free piston gas generator pistonlu gaz jeneratörü
free play serbest boşluk
free play, steering bkz. steering free play
free pore water serbest boşluk suyu
free port serbest liman
free response doğal tepki
free running serbest hareketli
free sand serbest kum, hareketli kum, sulu, çok ince kum
free space attenuation boşlukta zayıflama
free space propagation boşlukta yayılım
free speed serbest hız (diğer taşıtların varlığının herhangi bir etki yapmadığı sırada bir şoför
veya şoförler tarafından uygulanan hız)
free standing abutment üstyapıyla monolitik olmayan kenarayak
free support serbest mesnet
free thermal convection (bkz. natural convection) doğal (tabii) konveksiyon
free trade zone serbest ticaret bölgesi
free travel serbest hareket, laçkalık
free travel, clutch pedal bkz. clutch pedal free travel
free turbine bağımsız türbin
free turbine motorun diğer kısımları ile bağlantısı olmayan, örneğin türbin pervaneli motorlarda
pervaneleri hareket ettiren, bağımsız türbin
free water serbest su, sıvı su, boşluklardaki serbest su (gravite etkisi altında bir toprak
kitlesinden serbestçe akabilen su)
free water elevation serbest su yüksekliği (atmosfer basıncına nazaran sudaki basıncın sıfır
olduğu elevasyon)
free water level serbest su seviyesi
free wheel tek taraflı çalışan kavrama
free wheel avare tekerlek
free wheel avara çark
free wheel avare tekerlek
free wheel device taşıt hareket ederken motoru tekerleklerden ayırıp bağlayan tertibat
free zone serbest bölge
free‐delivery‐type air cooler serbest üflemeli hava soğutucusu
freedom serbestlik
freehand serbest el
free‐headed pile serbest kazık
freehold mülk
freely supported span serbest mesnetli açıklık, basit kiriş
free‐piston engine veya gas generator pistonu gaz jenaratörü olarak 770 k sıcaklıkta ve 4 bar
basınçta sıcak basınçlı gazı türbine veren ve hiç net güç üretmeyen makina
free‐sprung saat ayarını gerektirmeyen ve ayar ve pandül pimlerine sahip olmayan saat,
kronomometrelerde dsnge ve yayöyle ayariıdır ki bu, ayar pimlerini gereksiz kılar
freeware kamuya açık yazılım
freeway serbest yol, otoyol, ekspres yol (tam erişme kontrollü çok şeritli bölünmüş yol)
freewheel avare tekerlek, avare çark, otomatik avare tertibatı, konirapedal
free‐wheeled vehicle serbest tekerlekli taşıt (hareket sahası raya veya‐özel yerlere bağlı
olmayan taşıt)
freewheeling arabanın tahrik kuvveti olmaksızın hareketi
freezant dondurucu madde
freeze donmak
freeze donma, donmak, dondurmak
freeze (f) dondurmak
freeze‐dryer donmalı kurutucu
freeze‐drying donmalı kurutma
freeze‐drying soğuk kurutma
freeze frame video duruk çerçeveli video
freeze out (f) donu çözmek
freeze prevention donmayı önleme, donmayı engelleme
freeze protection donmaya karşı koruma
freeze resistant donmaya dayanıklı
freeze up donmak, buz ile kaplanmak
freeze, to dondurmak
freezer dondurucu cihaz
freezer dondurucu, buzdolabı, dondurma makinast, soğuk hava deposu
freeze‐resistant (s) donmaya karşı dirençli (dayanıklı)
freeze‐up tamamen donma
freeze‐up control tamamen donma kontrolü
freeze‐up kontrol dona karşı koruma
freezing buz tutma, dondurma, dondurucu
freezing donma, konjelasyon
freezing and thawing donma ve çözülme
freezing compartment dondurma kısmı (bölümü)
freezing compartment dondurma bölümü
freezing equipment dondurma ekipmanı
freezing mixture soğuk karışımı
freezing mixture donma karışımı
freezing of aggregate agregaların donması
freezing of concrete betonun donması
freezing plant dondurma tesisi
freezing point donma noktası, donma derecesi
freezing process donma işlemi
freezing process donma metodu, dondurma usulü
freezing speed donma hızı
freezing temperature donma sıcaklığı
freezing time donma zamanı
freezing, protection against bkz. protection against freezing
freight nakliye ücreti, navlun
freight navlun, yük
freight collect navlun ücreti ödemeli
freight container yük konteyneri
freight lift yük asansörü
freight locomotive katar lokomotifi
freight transportation yük taşımacılığı
fremont test kertik çubuk çarpma testi, üzerine dikdörtgen yiv açılmış deney çubuğu üzerine
ağırlık düşürülerek yapılan deney
french drain fransız dreni (kabadan inceye doğru taşlarla gevşek olarak doldurulmuş bir
hendek)
frenzy delicesine taşkınlık, çılgınlığa yaklaşan aşırı heyecan ve coşku hali
freon freon
frequency sıklık, frekans, dalga titreşimi adedi,
titreşim adedi
frequency frekans, titreşim sayısı (elektrik, ışık veya ses dalgaları hk, )
frequency (periodicity) frekans, bir saniyedeki titreşim sayısı
frequency agility frekans (sıklık) çevikliği
frequency aliasing distortion spektral örtüşme bozulması
frequency assignment frekans tahsisi
frequency at resonance rezonans anındaki frekans
frequency band frekans (sıklık) kuşağı
frequency control frekans ayar tertibatı, frekans kontrol cihazı
frequency converter frekans değiştirgeci, frekans konvertörü
frequency counter frekans (sıklık) sayacı
frequency deviation sıklık sapması
frequency distribution frekans (sıklık) dağılımı
frequency diversity frekans (sıklık) çeşitlemesi
frequency divider sıklık bölücü
frequency division frekans (sıklık) bölüşümü
frequency division multiple access frekans bölüşümlü çoklu erişim
frequency division multiplexing, fdm frekans (sıklık) bölüşümlü çoğullama
frequency domain frekans (sıklık) bölgesi
frequency doubler frekansı (sıklığı) ikiye katlayan devre
frequency downconverter frekansı (sıklığı) aşağı kaydırıcı
frequency hopping frekans (sıklık) hoplaması
frequency indicator frekansmetre
frequency locking frekans (sıklık) kenetlemesi
frequency meter sıklıkölçer, frekansölçer
frequency meter frekans ölçeri
frequency modulation frekans modülasyonu
frequency modulation, FM frekans (sıklık) kiplenimi, FM
frequency monitor frekans gözleyici
frequency multiplier frekans çarpıcı
frequency multiplier sıklık çarpıcı
frequency range frekans (sıklık) erimi
frequency response frekans cevabı
frequency response frekans (sıklık) yanıtı
frequency response characteristics frekans (sıklık) yanıtı özellikleri
frequency scaling sıklık eksenin ölçeklenmesi
frequency selective fading seçici sönümlenme
frequency selectivity frekans (sıklık) seçiciliği
frequency shift frekans (sıklık) ötelemesi
frequency shift keying, FSK sayısal frekans (sıklık) kiplenimi
frequency stability frekans (sıklık) kararlılığı
frequency swing uçtan uca frekans değişimi
frequency translation frekans ötelemesi
frequency upconverter frekansı (sıklığı) yukarı kaydırıcı
frequency, natural bkz. natural frequency
frequency‐amplitude curve frekans‐genlik eğrisi
frequently sık sık
fresh yeni, taze
fresh taze, temiz
fresh (s) taze, temiz
fresh air taze hava, temiz hava
fresh air adapter temiz hava girişi adaptörü
fresh air adapter cowl vent temiz hava girişi adaptörü borda deliği
fresh air adapter cowl vent link grommet temiz hava girişi adaptörü borda deliği lastik tamponu
fresh air duct taze hava kanalı
fresh air duct temiz hava borusu
fresh air make‐up taze hava oranı
fresh air make‐up ilave temiz hava
fresh charge silindire yeni giren karışım
fresh concrete taze beton
fresh water tatlı su
freshness tazelik
freshness index dış hava oranı
freshness index temiz hava oranı
fret saw kıl testere
fret saw kıl testeresi, oyma testeresi, (a) küçük dişli, oyma ve dekorasyon işi yapan testere, (b)
ayak manivelası ile çalışan şerit testere, (c) düz uzun ve incelen tipteki delik açma testeresi
fret saw kıl testere, oyma testere
fretting sökülme (bağlayıcı maddenin malzemeyi bir arada tutamaması sebebiyle agreganın yol
yüzeyinden ayrılması)
fretting aşındırma, yedirme, kesme aletini yağ taşına sürerek meydana getirilen aşındırma, iki
yüzeyin birbirlerine sürtünmesi ile oluşan aşınma
fretwork oymacılık
freeze dondurmak, donmak
friability kırılganlık
friability gevreklik
friable kolay ufalanır
friable gevrek, kırılabilir, dağılabilir, parçalanabilir, kolay ufalanabilir
friable and fissured limestone kırılgan ve çatlaklı kalker
friable and fissured rock gevrek ve çatlaklı kayaç
friable rock gevrek kaya, kırılgan kaya
friction factor sürtünme faktörü
friction sürtünme, sürtme
friction 1. ovma, friksiyon; 2. kuru plöritte duyulan ve karda yürürken ayağın çıkardığı sese
benzeyen ses, frotman
friction angle sürtünme açısı, sürtünmenin olduğu durumda cismin üzerinde kaldığı yüzeye dik
doğrultu ile bileşke kuvvetin yaptığı açı
friction axis sürtünme ekseni
friction axis zincir dişlilerde sürtünmeden dolayı zincir ekseni ile çakışmayan gerçek çekme hattı
friction back gear torna çalışırken geri dişliyi sürtünmeli kavrama ile devreye sokan veya
devreden çıkaran konik kasnaklara yakın veya onların içerisinde olan cihaz
friction band sürtünme şeridi, sürtünme balatası
friction bearing sürtünmeli yatak, kayıcı yatak
friction block sürtünme takozu
friction brake sürtünmeli fren, friksiyon esası ile çalışan fren
friction brake bakınız dynamometer
friction circle sürtünme dairesi
friction circle analysis sürtünme dairesi analizi veya metodu
friction clutch sürtünmeli kavrama
friction coefficient sürtünme katsayısı
friction cone sürtünme konisi
friction coupling sürtünmeli kavrama, birbirine tespit edilmemiş olup sadece sürtünme kuvveti
ile hareketi ileten kavrama
friction coupling sürtünmeli kavrama
friction damper sürtünmeli söndürücü, titreşim enerjisini ısı seklinde atan ve düğüm
noktasından uzak bir noktada krankşaftın hareket ettirdiği sürtünmeli kütleden oluşan
söndürücü
friction disc sürtünme diski, sürtünme plakası
friction disc sürtünme levhası, sürtünme aynası sınırlı eksenel hareketi olan bir çift disk ile
ekseni bu disklerin eksenine dik olan ve bu diskleri hareket ettiren bir tahrik diskinde oluşur
tahrik diski hareketi, aynı yönde dönen, bu disklerden bir tanesi ile temas
friction drive sürtünme yoluyla hareketi iletme
friction drive sürtünmeli tahrik
friction drive sürtünme mekanizması, sürtünme kuvveti ile işletme, sürtünmeli tahrik, birbiri
üzerine bastırılan iki diskten birinin diğerine dönme hareketini sürtünme kuvveti ile iletme
istemi
friction drum tahrik tamburu
friction factor sürtünme katsayısı
friction factor sürtünme faktörü
friction factor boru içindeki akışkan sürtünmesi incelenmesinde göz önüne alınan birimsiz
sayılardır, bu “fanning friction factor” (boru çapı ile akışkanın borudan geçerken sürtünmeden
dolayı oluşan basıncı çarpımının, boru boyu ile akışkanın birim hacminin kinetik enerj
friction force sürtünme kuvveti
friction foundation yüzen veya sürtünmeli kazık temeller
friction gear sürtünme düzeni, sürtünme mekanizması, sürtünme koşumu, bir saftan diğerine
sürtünmeli diskler ile güç aktaran mekanizma
friction gearing sürtünme yoluyla hareketi iletme
friction hoist sürtünmeli vinç, sürtünmeli dolap, birbin ile temasta olan kasnaklar arasındaki
sürtünme kuvvetini kullanarak oluşturulan hafif vinç
friction horsepower sürtünme beygir gücü
friction horsepower (fhp) sürtünme beygir kuvveti, sürtünme takati, motor silindiri içersinde
oluşturulan indikatör beygir gücünün sürtünme kayıptan içersinde yutulan ve indikatör ile fren
beygir gücü arasındaki farklılık olan kısmı
friction index sürtünme indisi, sürtünme katsayısı
friction lining sürtünme balatası, balata
friction loss sürtünme kaybı
friction losses sürtünme kayıpları
friction pile sürtünme kazığı, yan sürtünmeli kazık, yüzen kazık
friction plate sürtünme plakası
friction properties sürtünme özellikleri
friction pulley sürtünme kasnağı, çemberi veya ispiti ile diğer bir tekerlek çemberine sürtünme
ile hareket aktaran tekerlek, kasnak
friction resistance sürtünme direnci
friction ring sürtünme ringi
friction ring sürtünme halkası, sürtünme
bileziği, sıkma bilezik, bir noktasından kesik olan ve yuvaya bir levye ile sokulan dışa doğru
baskılı metalik bilezik, bu cihaz bir çeşit sürtünmeli kavrama olarak kullanılır
friction rollers bkz. anti‐friction bearing
friction slab sürtünme plağı
friction surface sürtünme yüzeyi
friction tape izole band, katranlı şerit
friction tester bkz. skid resistance tester
friction tests sürtünme deneyleri
friction type governor control sürtünmeli regülatör kontrol tertibatı
friction welding sürtünme kaynağı
friction wheel sürtünme çarkı, sürtünme kasnağı
friction, coefficient of bkz. friction
friction, internal bkz. internal friction
friction, lateral bkz. lateral friction
friction sürtünme, birbiri ile temasta olan iki cisim arasındaki relatif harekete karşı olan direnç
frictional sürtünmeyle ilgili
frictional damper bkz. damper
frictional force sürtünme kuvveti
frictional resistance sürtünme direnci
frictional resistance coefficient sürtünme direnci katsayısı
frictional stress sürtünme gerilmesi
frictional wheel sürtünme kasnağı
frictional‐rest escapement bkz. escapement
frictionless sürtünmesiz
frigorific soğutan, soğutucu
fringe saçak
fringe area girişim alanı
frog demir yolu makas göbeği
frog rammer kurbağa tokmak, kurbağa sıkıştırıcı
frog toka, kopça, tuğla harç çukuru, treleybus havai teli makası, kurbağacık, makas göbeği, (a)
tren yolu raylarında ray değiştirme makası, (b) dokuma tezgahında bükülme esnasında mekiğin
sıkışması durumunda makinayı durdurma işini yapan metal durdurucu, stop
front cephe, alın, ön
front and rear wheel ön ve arka tekerlek
front and rear wheel brake shoe ön ve arka tekerlek fren pabuçları
front and rear wheel brake shoe anchor bolt ön ve arka tekerlek fren pabuçları tespit cıvatası
front and rear wheel brake shoe anchor bolt oil washer ön ve arka tekerlek fren pabuçları tespit
cıvatası yağ rondelası
front and rear wheel brake shoe anchor bolt oil washer retainer ön ve arka tekerlek fren
pabuçları tespit civatası yağ rondelası tutucusu
front and rear wheel brakes ön ve arka tekerlek frenleri
front axle ön dingil
front axle ön aks
front axle beam ön aksın esas gövdesi
front axle steering knuckle ön aks direksiyon mafsalı
front axle, dead bkz. dead front axle
front axle, driving bkz. driving front axle
front body ön gövde
front brake ön fren
front brake tube ön fren hidrolik borusu
front bumper ön tampon
front bumper buffer plate ön tampon takoz parçası
front bumper end plate ön tampon uç parçası
front bumper face bar ön tampon ana gövdesi
front bumper guards ön tampon koruyucuları
front bumper license plate bracket ön tampon plaka braketi
front door ön kapı
front door arm rest ön kapının iç tarafındaki kol dayama yeri
front door belt ön kapı kayışı
front door bumper ön kapı tamponu
front door check arm ön kapıyı tutan kol
front door glass channel ön kapı cam yuvası
front door glass frame ön kapı camının çerçevesi
front door lock ön kapı kilidi
front door lock remote control assembly ön kapı kilidi kontrol düzeneği
front door lock striker plate ön kapı kilit karşılığı plakası
front door repair panel ön kapının tamir için sökülen iç plakası
front door sill mat ön kapının oturması için taban kenarında bulunan lastik tampon
front door ventilating wing glass ön kapı küçük camı
front door weathercord hava girmesini önlemek için ön kapı etrafına konulan keçe veya lastik
şerit
front door window regulator arm ön kapı camını açıp kapama kolu
front drive ön difransiyelli, önden çekişli
front end ön uç
front end equipment ön uç donanımı
front face ön yüz (istinat duvarında)
front fender ön çamurluk
front fender center panel ön çamurluk orta plakası
front fender moulding ön çamurluk üzerindeki krom kaplı parça
front fender shield ön çamurluk kalkanı
front floor şoför mahalli tabanı
front floor transmission cover sürücü mahallindeki hız kutusu kapağı
front frame ön şase
front idler paletli traktörlerin ön istikamet tekerleği, ön avara
front idler guide ön istikamet tekeri yatak burcu
front idler guide cross plate ön istikamet tekeri yatak burcu tespit plakası
front idler shaft ön avara mili, istikamet tekeri mili
front idler shaft fork ön istikamet tekeri çatalı
front idler shaft fork cap ön istikamet tekeri çatalı başlığı
front light ön lamba
front lights ön farlar
front loading bucket ön yükleme kepçesi
front plate ön plaka (panel)
front propeller shaft ön kardan mili
front rack çift plancerli mazot enjektör pompalarının ön kremayeri
front rake bkz. rake
front seat ash receiver ön koltuk kül tablası
front seat guide ön koltuğun üzerinde gelip gittiği ray
front section ön eleman
front section ön kesit
front shock absorber ön amortisör
front shock absorber compression valve ön amortisör kompresyon supabı
front shock absorber cylinder tube ön amortisör silindir borusu
front shock absorber duct shield ön amortisör üst mahfazası
front shock absorber duct shield tube ön amortisör mahfazası borusu
front shock absorber piston ön amortisör pistonu
front shock absorber piston rebound valve ön amortisör pistonu geri tepme supabı
front shock absorber piston rebound valve orifice plate ön amortisör pistonu geri tepme supabı
meme plakası
front shock absorber reservoir tube ön amortisör rezervuar borusu
front spring ön makas
front spring silencer ön makas susturucusu
front spring u bolt ön makas kelepçe cıvatası
front support ön bağlantı
front support (engine) ön bağlantı (motor)
front suspension ön askı tertibatı, ön süspansiyon, ön yaylanma tertibatı
front sweeper ön süpürge
front universal centering button ön kardan mafsalı merkezleme düğmesi
front universal joint ball assembly ön kardan mafsalı küresel tertibatı
front universal joint body ön kardan mafsalı gövdesi
front view önden görünüş
front wheel ön tekerlek
front wheel bearing ön tekerlek yatağı
front wheel brake ön tekerlek freni, ön fren
front wheel brake cylinder ön tekerlek fren hidrolik silindiri
front wheel brake drum ön tekerlek fren kampanası
front wheel cylinder bkz. front wheel brake cylinder
front wheel cylinder piston ön tekerlek fren silindiri pistonu
front wheel drive ön tekerlekleri tahrikli
front wheel drive önden çekiş
front wheel hub ön tekerlek göbeği
front wheel hub and brake drum ön tekerlek göbeği ve fren kampanası
front wheel hub grease cup ön tekerlek göbeği gres fincanı
front wheel inner bearing cone ön tekerlek rulman iç yatağı
front wheel inner bearing cup ön tekerlek iç rulman yatağı dış bileziği
front wheel lower control arm ön tekerlek alt kumanda kolu
front wheel lower control arm bar ön tekerlek alt kumanda kolu çubuğu
front wheel outer bearing cone ön tekerlek dış rulman iç yatağı
front wheel outer bearing cone and cup ön tekerlek dış rulman yatağı
front wheel outer bearing cup ön tekerlek dış rulman yatağı dış bileziği
frontage ön, yüz, cephe, öndeki
frontage road toplama yolu, servis yolu, yan yol (erişme kontrollü yola paralel, yerel trafiği
toplayan yan yol)
frontage roadway bkz. frontage road
front‐end damage önden hasar
front‐end loader önden yükleyici
frost don, kırağı
frost action don etkisi, don tesiri (suyun, donması ve çözülmesi ile ilgili olayın, temel taban
kaplama veya temas halinde bulunan yapılara olumsuz etkisi)
frost boil don sonrası kaynama, dondan ileri gelen bozulmalar
frost damage don hasarı
frost deposit karlanma birikimi
frost deposit karlanma
frost depth donma derinliği
frost exposure don etkisinde kalma
frost formation buz (don) oluşumu
frost formation buz oluşumu
frost heave donma şişmesi, donma kabarması, dondan dolayı kabarma
frost line don sınırı
frost penetration donun derinliğine ilerlemesi, don tesir derinliği
frost protection buzlanmaya karşı koruma
frost protection dona karşı koruma
frost resistance dona karşı mukavemet, don mukavemeti
frost susceptibility don hassasiyeti, dondan etkilenme
frost upheaval donma şişmesi, donma kabarması
frost‐proof dona dayanıklı
froth köpük
froth köpürtmek
froude brake froude freni, her ikisi de dönebilen içersindeki boşluk kısmı su ile doldurulmuş bir
gövde ve rotor sistemi, yutulan tork girdap formülasyonu ile enerji kaybı şeklinde oluşur ve ısı
gövdenin dönmesini engelleyecek gerekli tork ile ölçülebilir
frozen donmuş
fruit meyva
frustum of a cone kesik koni
frustum of cone kesik koni
frustum of pyramid kesik piramit
f‐series recommendations f‐serisi tavsiyeler
ft/m, fpm ayak / dakika
ft/s, fps ayak / saniye
flange (a) ray üzerinde hareket eden tekerleğin çıkıntı kenarı, (b) şaftların uçlarında olup onların
birbirine bağlanmasını sağlayan flanş, disk şeklindeki lehva (c) ı çubuğun alt ve üst kısımları (d)
bir iş çubuğunda eksenden kaçık çıkıntı
ft‐lb foot‐pount ayak ‐ libre
ftow resistance akış direnci
fuel yakıt
fuel (f) yakıt almak, doldurmak
fuel additives yakıt katkıları (daha iyi sonuç almak için yakıta katılan maddeler)
fuel analysis yakıt analizi
fuel as mined ham yakıt
fuel assembly yakıt paketi
fuel bed kömür yanan katı
fuel burning equipment yakıt yakma cihazı, yakıt yakma donanımı, yakıt yakma teçhizatı
fuel can yakıt tenekesi
fuel capacitiy yakıt tankı kapasitesi
fuel cell yakıt pili
fuel characteristics yakıt karakteristikleri
fuel charging machine yakıt yükleme sistemi
fuel choice yakıt seçimi
fuel cock akaryakıt musluğu, motorun mazot veya benzin musluğu
fuel consumption yakıt tüketimi
fuel consumption ratio yakıt tüketim oranı
fuel control lever gaz kumanda kolu
fuel crop enerji bitkisi
fuel cut‐off yakıt kesme
fuel delivery akaryakıt borusu, yakıt deposu ile motor arasındaki boru
fuel deposit enerji kaynağı hammadde oluşumu
fuel dipstick yakıt çubuğu
fuel economy yakıt ekonomisi (tasarrufu)
fuel element yakıt elementi
fuel farm enerji çiftliği
fuel farm/fresh water enerji çiftliği/tatlısu
fuel farm/marine enerji çiftliği/deniz
fuel feed yakıt beslemesi
fuel feed yakıt besleme
fuel filter yakıt süzgeci, yakıt filtresi
fuel gallery yakıt galerisi
fuel gas yanıcı gaz
fuel gauge yakıt göstergesi
fuel handling yakıt işleme
fuel hose yakıt hortumu
fuel ignition period silindirdeki karışımın yanması için geçen zaman, tam yanma müddeti
fuel ignition point yakıt karışımının ateşlendiği an (nokta)
fuel injection yakıt püskürtme
fuel injection silindire yakıt püskürtülmesi
fuel injection camshaft yakıt pompası kam mili
fuel injection pressure püskürtme basıncı
fuel injection pressure yakıt püskürtme basıncı
fuel injection pump yakıt püskürtme pompası
fuel injection pump yakıt pompası
fuel injection system depo, yakıt boruları, filtreler, transfer pompası (besleme pompası), yakıt
püskürtme pompası, enjektör boruları ve enjektörlerden oluşan yakıt püskürtme sistemi
fuel injection timing avans
fuel injection timing yakıt püskürtme zamanlaması
fuel injector yakıt enjektörü
fuel inlet yakıt giriş yeri
fuel level yakıt seviyesi
fuel line yakıt borusu
fuel line coupling yakıt borusu kaplini
fuel line hose assembly yakıt hattı hortum donanımı
fuel line hose frame tee yakıt hortumu şasi t dirsekli rakoru
fuel manifold yakıt galerisi
fuel manifold yakıt manifoldu
fuel manifold bkz manifold
fuel octane number yakıt oktanı
fuel oh yakacak yağ, ağır yağ, mazot, ateşleme sıcaklığı 38° (100 f) üzerinde olan ısıtma amacı ile
kullanılan tüm akışkan yakıtlara bu isim verilir
fuel oil mazot, motorin
fuel oil sıvı yakıt
fuel oil fuel oil
fuel outlet yakıt çıkış yeri
fuel plantation yakıt plantasyonu
fuel plantation enerji çiftliği
fuel position yakıt durumu
fuel preparation yakıt hazırlama
fuel pressure yakıt basıncı
fuel pressure indicator yakıt basıncı göstergesi
fuel pressure indicator line yakıt basınç göstergesi borusu
fuel priming pump yakıt el besleme pompası
fuel pump yakıt pompası, benzin otomatiği
fuel pump body yakıt pompası gövdesi, yakıt otomatiği gövdesi
fuel pump cover yakıt pompası kapağı
fuel pump cover air dome yakıt pompası‐kapağı hava domu (buhar şişesi )
fuel pump diaphragm yakıt otomatiği diyaframı
fuel pump diaphragm protector yakıt pompası diyafram mahfazası
fuel pump diaphragm pull rod yakıt pompası diyafram çekicisi
fuel pump drive gear yakıt pompası tahrik dişlisi
fuel pump hand primer yakıt pompası el manivelası
fuel pump heat shield yakıt pompası sıcaklık kalkanı
fuel pump rocker arm yakıt pompası külbütörü
fuel pump screen yakıt pompası süzgeci
fuel pump strainer bkz. fuel pump screen
fuel pump strainer bail yakıt pompası süzgeç askıları
fuel pump strainer bowl yakıt pompası süzgeci şişesi
fuel pump strainer bowl seat yakıt pompası süzgeci şişesinin yuvası
fuel pump strainer screen yakıt pompası tel süzgeci
fuel pump suction lift yakıt pompası emme yüksekliği
fuel pump valve yakıt pompası supabı
fuel rack kremayer, yakıt mili, rak
fuel rail yakıt hattı
fuel reprocessing yakıta yeniden işlem uygulama
fuel return yakıt geri döndürme kanalı
fuel return check valve yakıt geri gönderme‐ tutma supabı (belirli basınçta açılarak o basınçtan
fazla yakıtı pompaya geri döndüren supap)
fuel rod gaz mili
fuel rod knob gaz mili düğmesi
fuel sender gauge yakıt seviye müşiri
fuel sensor yakıt müşiri
fuel storage yakıt deposu
fuel store yakıt depolama
fuel store yakıt deposu
fuel strainer yakıt süzgeci
fuel supply yakıt temini
fuel supply line yakıt besleme borusu
fuel supply valve yakıt besleme valfi
fuel system yakıt sistemi
fuel tank yakıt deposu, yakıt tankı
fuel tank drain plug yakıt deposu boşaltma tapası
fuel tank filler cap yakıt deposu doldurma kapağı
fuel tank filler tube yakıt deposu doldurma borusu
fuel tank filler tube fender hole yakıt deposu doldurma borusunun çamurluktan geçtiği delik
fuel tank filler tube hose yakıt deposu doldurma borusu hortumu
fuel tank gauge yakıt deposu göstergesi
fuel tank locking cap yakıt deposu kapağı
fuel tank stone shield yakıt deposunu taş, vsye karşı koruyan kalkan
fuel tank support strap yakıt deposu dayanağı
fuel tanker akar yakıt tankeri
fuel transport yakıt sevkiyatı
fuel trimmer çevre başmandaki değişimleri karşılamak için uçuşta gaz türbininin otomatik yakıt
regülasyonunu ayarlayan cihaz
fuel type yakıt tipi
fuel valve yakıt musluğu
fuel vapourizer yakıt vaporizatörü, yakıt püskürtücüsü
fuel kömür, petrol, uranyum gibi yandığı zaman ısı veren tüm yakıtlara verilen bir adtır
fuel/run of mine ham yakıt
fuel‐air mixture yakıt‐hava karışımı
fuel‐air ratio yakıt‐hava oranı
fuelwood yakacak odun
fugutive kaçak, kaçkın, firari, tutulmaz, geçici, muvakkat
fugitive 1. gezgin; 2. süreksiz, geçici; 3. solar (renk)
fulcrum dayanak tertibatı, askı
fulcrum dayanma noktası
fulcrum manivela mesnedi
fulcrum bearing dayanak yatağı
fulcrum lever dayanak kolu
fulcrum plate mesnet plakası, emme tulumbalarında etrafında kolun döndüğü metal çubuğu
taşıyan metal mesnet plaka
fulcrum spring askı yayı, dayanak yayı
fulfill yerine getirmek, yapmak
fulfillment yerine getirme
full tam, tüm, dolu
full doldurmak
full adder tam toplayıcı
full air conditioning komple iklimlendirme
full air conditioning tüm mahallaerin klimatize edilmesi
full automatic tam otomatik
full central heating tam merkezi ısıtma
full cloverleaf interchange tam yonca yaprağı tipi kavşak
full cloverleaf junction bkz. full coverleaf interchange
full control of access tam erişme kontrolü (sadece seçilen bazı yollara giriş‐çıkış sağlayarak ve eş
düzey kesişmeleri veya özel giriş yolu bağlantılarını yasaklayarak, transit trafiğe öncelik vermek
amacıyla erişme kontrolü uygulanması)
full depth asphalt tüm kesit asfalt
full duplex tam çift yönlü
full employment tam istihdam (ekonomide mevcut tüm üretim faktörlerinin kullanıma alınması,
atıl üretim faktörünün kalmaması)
full floating tümüyle bağımsız
full flow filler tam akış filtresi
full gas tam gaz, tam devir
full gate regülatörün açılıp kanadların tüm genişliğinin su etkisine maruz kaldığı su türbinlerinin
çalışma durumu
full gear en büyük devir oranı, buhar makinesi sübablannın maksimum strok pozisyonunda
olması ve tam güç kesme durumu
full line dolu çizgi
full load tam yük
full load consumption tam yüklü tüketim
full load operation tam yükte çalışma
full load operation tam yükte çalıştırma
full load speed tam yük hızı
full modulation tam modülasyon
full motion video tüm devinimli video
full path tüm yol
full pathname tüm yol adı
full resolution tüm çözünürlük
full scale doğal büyüklük, gerçek büyüklük
full scale tam ölçekli
full scale tüm erim
full screen tüm ekran
full screen editing tüm ekranda düzenleme
full set tam takım
full set bill of lading tam takım konşimento
full size gerçek boyut, tam boyut
full size drawing birebir ölçekli çizim
full speed tam devir, tam hız
full steam tam hız
full thread doğru adım, ebat ve derinlikte açılmış bir paralel vida dişi
full throttle tam gaz
full track vehicle tam paletli taşıt
full traffic‐actuated controller tam trafik uyarmalı kumanda cihazı (kavşağın bütün girişlerinde
trafiğin detektörleri uyarması ile çalışan kumanda cihazı)
full traffic‐actuated signal tam trafik uyarmalı sinyal (tamamen trafikle uyarılan ışıklı işaret
cihazı)
full wave rectifier tam dalgalı doğrultucu
full width dozer blade geniş tip dozer bıçağı
full‐depth recycling kaplamanın tam kalınlığının yeniden kullanılması (asfalt betonunun veya
portlant çimentosundan elde edilen betonun tüm kaplama derinliğince kazılarak işlenmesi ve
yeniden kullanılması)
fuller maximum density curves fuller maksimum yoğunluk eğrileri
fullering (a) yuvarlak dövülecek iş parçasında kalafat kalemi kullanarak dairesel delik açmak, (b)
sıkı bağlantı sağlamak için perçinli bağlantıyı kalafatlamak
full‐flow filter tam akışlı filtre
full‐force feed tam cebri besleme, bir makinanm delinmiş deliklerden ana mil yataklarına ve
bağlantı boruları ile piston pimi veya silindir cidarlarına yağ basmak, yağlamak
full‐load tam yük, bir makine veya motorun sürekli olarak çalışması için dizayn edildiği
maksimum normal yük
full‐plate watch üzerine balansın (dengenin) monte edildiği dairesel üst plakalı saat
full‐scale experiment tabii boyutlarla yapılan deney
full‐scale test tabii boyutlarda yapılan deney
full‐sized tabii büyüklükte, gerçek büyüklükte
full‐sized test tabii boyutlarda yapılan deney
full‐tubular tam boy delik, tam boy delikli
full word tam sözcük
full word tüm sözcük
fully tamamen
fume buğu, duman
fume buhar, buğu, sis, duman
fume cupboard duman sandığı
fume cupboard duman dolabı
fumes duman
fumigant buharla dezenfeksiyon (fumigasyon)’da kullanılanl madde (sülfür v, s, )
fumigation tütsüleme (ensektisid bir maddenin buharları ile)
functio bkz. function
function fonksiyon, vazife, görev, iş, işlev
function bir organın normal olarak yaptığı görev (özel iş), fonksiyon
function and activity account classification iş cinsleri ve masraf yerine göre hesapların
sınıflandırma sistemi
function bounded above üstten sınırlı fonksiyon
function bounded below alttan sınırlı fonksiyon
function generator işlev üreteci
function key işlev tuşu
function keyboard işlev klavyesi
function of functions fonksiyonlar fonksiyonu
function, to işlemek, görev yapmak
function/absolute value fonksiyonu/ mutlak değer
function/algebraic fonksiyon/cebirsel
function/bounded fonksiyon/sınırlı
function/differentiable fonksiyon/ diferansiyeli alınabilen, türevi alınabilen
function/exponential fonksiyon/üstel
function/greatest integer fonksiyonu/ tam değer
function/inverse fonksiyon/ters
function/limit of a fonksiyon limiti
function/piecewise continuous fonksiyon/parçalı sürekli
function/primitive of a fonksiyonun ilkel hali
function/products of fonksiyonların çarpımı
function/range of a fonksiyonun değer kümesi
function/sign fonksiyon/işaret
function/step fonksiyon/basamak
functional 1. vücut organının görev ve hareketlerine ait; 2. normal vazifesini gören
functional fonksiyonel
functional işlevsel
functional block işlevsel öbek
functional category yol sınıfı, sağladığı trafik hizmeti ile tanımlanan yol tipi
functional chain işlevsel zincir
functional condition üstyapının sürüş yüzeyi olarak taşıt trafiğine karşı fonksiyonunu ne kadar
iyi yapabildiğinin belirlenmesi
functional equation işlevsel denklem
functional maintenance fonksiyonel bakım
functional unit işlevsel bölüm (tesisler)
functions/composition of fonksiyonların bileşkesi
functions/sum of fonksiyonların toplamı
fund fon, finansman, gelir, kaynak (belirli bir yönerge, sınırlama veya süreye bağlı olarak, belli
bir amacın elde edilmesi veya faaliyetin yapılması için ayrılmış olup ayrı bir hesabı tutulan nakit
veya benzeri kaynaklar)
fundal dibe ait
fundamental ana, esas, temel
fundamental fundamental, temel, vazgeçilemez
fundamental circle ana daire
fundamental component temel bileşen
fundamental cutset temel kesi kümesi
fundamental frequency temel frekans (sıklık)
fundamental frequency bakınız frequency
fundamental frequency ana tekerrür, ana frekans
fundamental harmonic temel katsıklık, birinci katsıklık
fundamental law temel kanun
fundamental loop ana döngü
fundamental method of measurement temel ölçüm yöntemi
fundamental mode temel kip
fundamental natural freçuency ana frekans, endüşük doğal frekans
fundamental principle temel prensip
fundamental problem temel sorun
fundamental requirement ana koşul, temel koşul
fundamental triangle iki kenarı keskin sivri ucu ve dibi olan vida dişi formunda, diş açıklık ve
yanak açılan ana formun aynısı olan, dişlerin oluşturduğu ana silindire paralel tabanı olan üçgen
fundamentals temel konular
fundamental mode esas mod, esas şekil
funding fonlama
funding negotiation ödeme görüşmeleri, finansman görüşmeleri
funicular ipe benzer, ip zincir
funicular polygon ip poligonu, ip çokgeni
funicular railway asma vargel, asma demiryolu, kablolu demiryolu
funiform 1. ipbiçim; 2. kordona benzer, kordonsu
funnel oluk, baca, honi
fur dil pası
furcate çatallanmak, dallanmak
furcated çatallanmış
furibund 1. öfkeli, kızgın, hiddetli; 2. çılgın, deli
furling speed kritik hız
furnace fırın, ocak, demirci ocağı, tav fırını
furnace yanma odası
furnace brick fırın tuğlası
furnace firebox cehennemlik
furnace firebox kazanın yanma odası (cehennemlik)
furnace frontwall yanma odası ön duvarı
furnace hoist fınn asansörü, fırın vinci
furnace pressure yanma odası basıncı
furnace rearwall yanma odası arka duvarı
furnace sidewall yanma odası yan duvarı
furnace temperature yanma odası sıcaklığı
furnace wall yanma odası duvarı
furnace ocak, fırın, külhan, kazan ocağı, ateşlik, cehennem, küre, kütük, tandır
furnace/low thermal mass yanma odası/düşük termik kütleli
furnace/vacuum yanma odası/vakumlu
furnish sağlamak
furnish 1. döşemek, donatmak; 2. sağla‐mak, tedarik etmek
furnishing mobilya
furor kızgınlık, kudurma, öfke, hiddet, hrıs
furring tile ısı izolasyonu kiremidi
furrow 1. karık; 2. karışık; 3. oluk
furrowing kertikleme, yivleme izleme değirmentaşı yivlemesi
further uzaktaki
fuse sigorta
fuse erimek
fuse sigorta (teknik)
fuse 1. sigorta; 2. fitil, füze fitili, patlataç, ateşleme fitili; 3. madenin sıcaklık dolayısıyla sıvı haline
gelmesi, kaynayıp birleşmek
fuse eriyip kaynaşmak
fuse fitil
fuse block sigorta bloğu, sigorta tablası
fuse box elektrik devrelerinin bütün sigortalarını bulunduran sigorta kutusu, sigorta bloğu
fuse plug sigorta göbeği, sigorta bişonu, sigorta bujisi
fuse socket sigorta duyu, sigorta yuvası
fuse terminal sigorta bağlama yeri
fuse wire sigorta teli
fusee arbor üzerine yivli kasnağın monte edildiği mil
fusee barrel bkz. barrel (1)
fusee engine kasnak, çark imalinde kullanılan özel torna
fusee great wheel bakınız fusee
fusee poke fusee’nin küçük kenarındaki salyangoz biçimindeki parça
fusee stop‐work saat içersinde fazla kurmayı engelleyen mekanizma
fusee ana yayın çekme etkisini denkleştirmek için çapı gittikçe artan sipiral yive sahip kasnak
fusibility/ash erimesi/kül
fusible eritilir
fusible (s) eriyebilir
fusiform iğbiçim, iğsi, fusiformis
fusion kaynaşım
fusion erime, sıcaklıktan erime, ergime, füzyon
fusion eriyerek kaynaşma
fusion 1. kaynaşma; 2. birbirine temas eden iki organın birbirine yapışması; 3. iki gözle görülen
ayrı ayrı hayallerin birbiri üzerine intibak ederek tek bir hayal gibi görülmesi, füsyon
fusion bomb füzyon bombası, hidrojen bombası
fusion heat ergime ısısı
fusion reactor füzyon reaktörü
fusion/laser füzyon/lazer
future gelecek
fuzzify bulanıklaştırma
fuzzy bulanık, puslu
fuzzy logic bulanık mantık
‐G‐
g yerçekimi ivmesinin sembolü
gab lever tırnaklı manivela, tırnaklı kol, bazı gemi makinalarındaki sübablarda eksantrik çubuk
ile kayar sübab milini birleştiren kol
gabbro gabro (esas olarak bazik minerallerden, feldspat ve piroksen ve çoğunlukla da olivinden
oluşmuş kaba kristalli bir magmatik derinlik kayacı)
gabion gabyon (su aşındırmasına karşı koruma amaçlı içi taş dolu dikdörtgen tel sepet)
gable kalkan duvarı, üstü çatı ile örtülü bir duvarın üç köşeli kısmı
gable roof beşik çatı
gable window çatı penceresi
gad özel sivri uçlu matkap
gadolinium gadolinyum
gag ağzını kapatmak
gage mastar
gage gösterge
gage ölçme aleti
gage bkz. gauge
gage (A.B.D.) (bkz. gauge) gösterge
gage block (A.B.D.) takoz mastarı, mermer testeresi
gage glass (A.B.D.) (bkz. gauge glass) gösterge camı
gage reading manometrik değer, ölçü okuması