3
MUHALEFETÜN li'I-HAVADiS özelliklerinden tenzih etmek muhalefetün li'l-havadis terkibini terim haline ve birlikte yara- bir konu- su üzerinde ilk duran kelam alimi Cehm b. Cehm, tenzihte gide- rek naslarda belirtilen ilahi bile aynen kabul (Ah- med b. Hanbel, s. 67-68; bk. CEHM b. SAFVAN) . Onun tenzihçi benzer bir tutum daha sonra Mu'tezile görülür. Thnzihte ileri giden Ceh- mi ve Mu'tezili ve benze- ten ortaya yol buna olarak b. Ha- kem, b. Salim ei-Cevaliki ve Davud ei-Cevaribi gibi alimleri maddi (Nesefl. 1, I I 9- I 22), Selefiyye hareketi içinde yer alan alimler de Allah'a ci h et nisbet ederek nitelikleriyle ilahi benzerlikler gelebi- lecek (DiA, VIII, 496-497). Kelam alimleri, ben- bir tasavvur etme- nin naslara ve akli bilgilere ters böylece Al- bütün muhalefetün li'l-havadis ifa- de Matüridi. cisim ve araz dengi, benzeri ve bulunmayan bir dik- kat çekmek suretiyle muhalefetün li'l-ha- vadis özüne ilk bilgileri or- taya koyduktan sonra (KWibü't-Teul).fd, s. 44; Nesefl, 1, 140) konu kelam literatü- ründe "tenzihat" veya" Allah'tan nefyedil- mesi gereken in- ilk defa mü'I-Haremeyn ei-Cüveyni(ö. 478/1 085), muhalefetün li'l-havadis la bir sel bi grubu (el- s. 54) . AncakCüveyni'den sonraya- kelam genellikle bu ter- kip terim, daha çok son dönem Matüridiyye literatüründe Allah gerekli olan sel bi da (Arapkirli Hüseyin Avni, s. 39; ll, 89; Bilmen, s. 146). Muhalefetün li'l-havadis içe- kendinden da hiçbir benzememesi" diye özetle- nebilir. Bu sebeple Hak, kendi mevcudiyetlerinin ve sona bun- ve bütün özelliklerin- 404 den münezzehtir. bu O'nun mahiyetiniri, yani tümel- den biri cinsinin manasma gelir ve ilahi hakikatin insan zihni an- (Fahreddin er-Razi, I, 38). Çünkü bu manadaki mahiyet bir cinsinin ne belirlemeyi ifade eder (Tefta- zanl, S. 07) . Sözü edilen bu konusunda ittifak ha- lindedir. Cehmiyye, Mu'tezile ve alim- leri, bu dünyada ve ahiret- te görülemez bir gerek- (Kadi Abdül- cebbar, s. 230-249; Ca 'fer Sübhanl, 1, 469- 488), Sünni ise dün- yada görülemez makla birlikte rü'yetullaha ve ahirette hususunu dikkate alarak mümin- lerin en büyük ilahi lutuf olan rü'yetten mahrum kanaatine (bk. RÜ'YETULLAH; SIFAT). Allah insan zihninde her türlü münezzehtir söz- leri muhalefetün li'l-havadis özet- leyici mahiyettedir. bu üç unsurdan kül tek bir cevher iddia eden da (Ne- sefT, 8). bir ilkesi, mümaselet konusuyla da MÜMASE- LET) . : Ahmed b. Hanbel. er-Red ve' l- Cehmiyye ('Aij:a'idü's-selef içinde). s. 67-68; Malj:alfit (Ritter). s. 207-214, 518-521; Matürldl. Kitabü 't- Bekir Muhammed Aruçi). Ankara 1423/2003, s. 43- 45; Kadl Abdülcebbar. s. 213-249; Beyhaki, el-Esma' s. 49-50; Cüveynl, (Temlm), s. 54-56; Teb- 110-122, 140-141; Fahreddin er-Razi. Kitabü '1-Erba'in, Kah i re 1406/1986, 138-171 ; 'Aij:a'id(Ramazan b. Muhammed el-Hanef1, Ramaian Efendi 'ala içinde). istanbul 1320, s. 02-113; el- Yevalj:it ve 'l-cevahir, Beyrut, ts. (Da' l-ma'rife). s. 52; Hüseyin ei-Cisr. '1-Hamidiyye, Kahi- re 1323, s. 21-22; Arapkirli Hüseyin Avni, ilm-i K elam, 1331, s. 39-44; Yeni Ilm-i Kelam, ll, 89-92; ömer Nasuhi Bilmen. Mu- vazzah ilm-i Kelam, istanbul 1339-42, s. 146- 147; Ahmed isam ei-Katib, {i Beyrut 1403/ 1983, s. 173; Ca'fer el-ilahiyyat Hasan Muhammed Me kk! el-Am ili). Beyrut 1410/ 1989, 453-465, 469-488; Metin Yurda- gür. istanbul 1984 , s. 161- 163; Yusuf Yavuz, "Darimi, Osman b. Sa- id". Vlll, 496-497. YURDAGÜR el-MUHALLA ibn (ö. 456/ 1064) Zahiri göre kaleme L _j Tam ii olup kaleme sonuncu- sudur. Müellif, önce el- cdmi'a 'i'l- ( li-cümeli iki ciltlik bir eser bunu temel alarak -kendi ve 440 küsur beri Kur' an, sünnet ve icmaa dair rivayet edilen her bir araya ge- tirmek üzere ( ei-Mul).alla, X, 4 5 ila tehmi isimli telif hem lere hem ulemaya hitap etmeyi amaçla- yan (a.g.e., 2; V, 33) bir rehber deki Hazm , ömrünün son bu eserinin ihti- va her mesele rivayet ve böy- lece kendi ve hak- ispatlamaya bir kitap yaz- maya fakat bu eserini tamamlayamadan ve- fat büyük Ebu Rafi' özetleri 285 mesele halinde ekleyerek (a.g.e., X, 40 ; XI . 4 8) bir ikmal sa da Halil ei-Abderi'ye göre Ebu Ra- fi' 479'daki ( 1086) Zellaka hid için ve metinler müsvedde halinde Günümüze metinle beraber EbQ Rati'in ikmal da ihtiva etmektedir. mesel e ve parag- ifadelerle tekrar edilmesin- den (mesela a.g.e., IX, 82, 4) ese- rin daha sonraki dönemlerde de tashihe kelam ve usulü özetlenmesiyle eserde 2-7 literatüründeki tasnife uy- gun bir bölüm görülür. ana (kitab) sahip olan bölüm- ler iç tasniften yoksundur ve konular me- seleler halinde incelenmektedir. Müellif "mesele" önce kendi Kur'an, sünnet, sahabe ile delillendirmekte, daha sonra gö- gerekçelerini ve özellikle hadis- ten getirilen delilleri Ebu

el-MUHALLA - cdn.islamansiklopedisi.org.tr · lerin en büyük ilahi lutuf olan rü'yetten mahrum kalmayacağı kanaatine varmış tır (bk. RÜ'YETULLAH; SIFAT). Allah insan zihninde

  • Upload
    others

  • View
    12

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: el-MUHALLA - cdn.islamansiklopedisi.org.tr · lerin en büyük ilahi lutuf olan rü'yetten mahrum kalmayacağı kanaatine varmış tır (bk. RÜ'YETULLAH; SIFAT). Allah insan zihninde

MUHALEFETÜN li'I-HAVADiS

lık özelliklerinden tenzih etmek amacıyla muhalefetün li'l-havadis terkibini terim haline getirmişlerdir.

Allah'ın, zatı ve sıfatlarıyla birlikte yara­tılmışlardan farklı bir varlık olduğu konu­su üzerinde ilk duran kelam alimi Cehm b. Safvan'dır. Cehm, tenzihte aşırı gide­rek naslarda açıkça belirtilen bazı ilahi sı­fatları bile aynen kabul etmemiştir (Ah­med b. Hanbel, s. 67-68; ayrıca bk. CEHM b. SAFVAN) . Onun tenzihçi tavrına benzer bir tutum daha sonra Mu'tezile kelamcı­larında görülür. Thnzihte ileri giden Ceh­mi ve kısmen Mu'tezili yaklaşım, Allah'ın zatını ve sıfatiarını yaratılmışlara benze­ten karşıt grupların ortaya çıkmasına yol açmış, buna bağlı olarak Hişam b. Ha­kem, Hişam b. Salim ei-Cevaliki ve Davud ei-Cevaribi gibi Şia alimleri Allah'ı maddi varlıklara benzetmiş (Nesefl. 1, I I 9- I 22), Selefiyye hareketi içinde yer alan alimler de Allah'a ci h et nisbet ederek yaratılmış­ların nitelikleriyle ilahi sıfatlar arasında benzerlikler bulunduğu anlamına gelebi­lecek bazı görüşleri savunmuştur (DiA, VIII, 496-497).

Kelam alimleri, Allah'ı yaratıklarla ben­zeşen bir varlık şeklinde tasavvur etme­nin naslara uymadığını ve akli bilgilere ters düştüğünü belirtmiş, böylece Al­lah'ın bütün yaratılmışlardan farklılığını muhalefetün li'l-havadis kavramıyla ifa­de etmişlerdir. Matüridi. Allah ' ın cisim ve araz özelliği taşımayan, dengi, benzeri ve zıddı bulunmayan bir varlık olduğuna dik­kat çekmek suretiyle muhalefetün li'l-ha­vadis sıfatının özüne ilişkin ilk bilgileri or­taya koyduktan sonra (KWibü't-Teul).fd, s. 44; Nesefl, 1, 140) konu kelam literatü­ründe "tenzihat" veya" Allah'tan nefyedil­mesi gereken sıfatlar" başlığı altında in­celenmiş. bilindiği kadarıyla ilk defa İma­mü'I-Haremeyn ei-Cüveyni(ö. 478/1 085),

tarafından muhalefetün li'l-havadis adıy­la bir sel bi sıfat grubu zikredilmiştir (el­irşad, s. 54) . AncakCüveyni'den sonraya­zılan kelam kitaplarında genellikle bu ter­kip kullanılmamış. terim, daha çok son dönem Matüridiyye literatüründe Allah hakkında gerekli olan sel bi sıfatlar arasın­da zikredilmiştir (Arapkirli Hüseyin Avni, s. 39; İzmirli, ll, 89; Bilmen, s. 146).

Muhalefetün li'l-havadis sıfatının içe­riği "zatının kendinden başka varlıkların zatına, sıfatlarının da onların sıfatiarına hiçbir şekilde benzememesi" diye özetle­nebilir. Bu sebeple Cenab-ı Hak, kendi dı­şındaki varlıkların mevcudiyetlerinin baş­laması, devamı ve sona eriş olguları , bun­ların değişimi ve diğer bütün özelliklerin-

404

den münezzehtir. Allah'ın bu sıfatı O'nun mahiyetiniri, yani mantıktaki beş tümel­den biri anlamında cinsinin bulunmadığı manasma gelir ve ilahi hakikatin insan zihni tarafından kuşatılamayacağını an­latır (Fahreddin er-Razi, I, ı 38). Çünkü bu manadaki mahiyet bir şeyin cinsinin ne olduğunu belirlemeyi ifade eder (Tefta­zanl, S. ı 07) . Sözü edilen sıfatın bu içeriği konusunda İslam kelamcıları ittifak ha­lindedir. Cehmiyye, Mu'tezile ve Şla alim­leri, bu sıfatın Allah'ın dünyada ve ahiret­te görülemez bir varlık olmasını gerek­tirdiği görüşünü savunmuş (Kadi Abdül­cebbar, s. 230-249; Ca 'fer Sübhanl, 1, 469-

488), Sünni kelamcıları ise Allah'ın dün­yada görülemez olduğu görüşüne katıl­makla birlikte rü'yetullaha ilişkin nasları ve insanın varlık yapısının ahirette deği­şeceği hususunu dikkate alarak mümin­lerin en büyük ilahi lutuf olan rü'yetten mahrum kalmayacağı kanaatine varmış­tır (bk. RÜ'YETULLAH; SIFAT) .

Allah insan zihninde canlandırılan her türlü şekilden münezzehtir tarzında söz­leri muhalefetün li'l-havadis sıfatını özet­leyici mahiyettedir. Kelamcılar bu sıfat bağlamında. Allah'ın üç unsurdan teşek­kül etmiş tek bir cevher olduğunu iddia eden hıristiyanları da eleştirmişlerdir (Ne­sefT, ı. ı ı ı- ı ı 8). Allah'ın yaratılmışlardan farklı bir varlık olması ilkesi, mümaselet konusuyla da irtibatlıdır ( ~k . MÜMASE­

LET) .

BİBLİYOGRAFYA :

Ahmed b. Hanbel. er-Red 'ale 'z-zenadılj:a ve 'l­Cehmiyye ('Aij:a'idü's-selef içinde). s. 67-68; Eş'arl. Malj:alfit (Ritter). s. 207-214, 518-521; Matürldl. Kitabü 't- Tevf:ıfd (n ş r. Bekir TopaJoğlu­Muhammed Aruçi). Ankara 1423/2003, s. 43-45; Kadl Abdülcebbar. Şerf:ıu 'l-Uşüli 'L-I].amse, s. 213-249; Beyhaki, el-Esma' ve 'ş-şıfat, s. 49-50; Cüveynl, el-İrşad (Temlm), s. 54-56; Nesefı. Teb­şıratü 'l-edille(Salame).l, 110-122, 140-141; Fahreddin er-Razi. Kitabü '1-Erba'in, Kah i re 1406/1986, ı, 138-171 ; Teftazanı. Şerf:ıu ' l­

'Aij:a'id(Ramazan b. Muhammed el-Hanef1, Şer­f:ıu Ramaian Efendi 'ala Şerf:ıi 'l-'Aij:a'id içinde). istanbul 1320, s. ı 02-113; Şa'ranı. el-Yevalj:it ve 'l-cevahir, Beyrut, ts. (Darü 'l-ma'rife). s. 52; Hüseyin ei-Cisr. el-fjuşünü '1-Hamidiyye, Kahi­re 1323, s. 21-22; Arapkirli Hüseyin Avni, ilm-i K e lam, İstanbul 1331, s. 39-44; İzmirli, Yeni Ilm-i Kelam, ll, 89-92; ömer Nasuhi Bilmen. Mu­vazzah ilm-i Kelam, istanbul 1339-42, s. 146-147; Ahmed isam ei-Katib, 'A/j:idetü 't-tevf:ıid {i Fet/:ıi'l-bari şerf:ıi Şaf:ıif:ıi'l-Bu/].firf, Beyrut 1403/ 1983, s. 173; Ca'fer es-Sübhanı. el-ilahiyyat (n ş r. Hasan Muhammed Me kk! el-Am ili). Beyrut 1410/ 1989, ı , 453-465, 469-488; Metin Yurda­gür. Allah'ın Sıfatları, istanbul 1984, s. 161-163; Yusuf Şevki Yavuz, "Darimi, Osman b. Sa­id". DİA, Vlll, 496-497. r:;;ı

ııJiı!i METİN YURDAGÜR

el-MUHALLA (ı$bwf)

ibn Hazm'ın (ö. 456/ 1064)

Zahiri bakış açısına göre kaleme aldığı fıkıh kitabı.

L _j

Tam adı el-M.uJ:ıalla bi'l-aşar ii şer­J:ıi'l-M.ücella bi'l-il)tişar olup İbn Hazm'ın kaleme aldığı fıkıh kitaplarının sonuncu­sudur. Müellif, önce Kitdbü'l-Ijişal el­cdmi'a li-muJ:ıaşşali (mal).şali) şera'i 'i'l­İslam ( el-f:/i!i.{ı? li-cümeli şera'i'i 'l-islam) adıyla iki ciltlik bir eser yazmış. ardından bunu temel alarak -kendi ifadesiyle-İslam coğrafyasının doğusunda ve batısında 440 küsur yıldan beri Kur' an, sünnet ve icmaa dair rivayet edilen her şeyi bir araya ge­tirmek üzere ( ei-Mul).alla, X, 4 ı 5 ı el-işal ila tehmi Kitabi'l-Ijişal isimli çalışma­

sını telif etmiştir. Ardından hem öğrenci­lere hem ulemaya hitap etmeyi amaçla­yan (a.g.e., ı. 2; V, 33) bir rehber niteliğin­deki el-M.ücella'yı hazırlayan İbn Hazm, ömrünün son yıllarında bu eserinin ihti­va ettiği her mesele hakkındaki başlıca rivayet ve görüşleri değerlendiren, böy­lece kendi görüş ve yaklaşımlarının hak­lılığını ispatlamaya çalışan bir kitap yaz­maya başlamış. fakat el-M.uJ:ıalla adını verdiği bu eserini tamamlayamadan ve­fat etmiştir. İbn Hazm'ın büyük oğlu Ebu Rafi' el-Fazı . el-işal'den yaptığı özetleri 285 mesele halinde ekleyerek (a.g.e. , X, 40 ı ; XI . 4 ı 8) bir ikmal çalışması yapmış­sa da İbn Halil ei-Abderi'ye göre Ebu Ra­fi' 479'daki ( 1086) Zellaka savaşında şe­hid olduğu için çalışmasını bitirememiş ve hazırladığı metinler müsvedde halinde kalmıştır. Günümüze ulaşan el-M.uJ:ıalla nüshaları, İbn Hazm'ın bıraktığı metinle beraber EbQ Rati'in ikmal çalışmasını da ihtiva etmektedir. Bazı mesel e ve parag­rafiarın aynı ifadelerle tekrar edilmesin­den (mesela krş . a.g.e., IX, 82, ı ı 4) ese­rin daha sonraki dönemlerde de tashihe uğramadığı anlaşılmaktadır.

Bazı kelam ve fıkıh usulü konularının özetlenmesiyle başlayan eserde (ı, 2-7 ı) fıkıh literatüründeki yaygın tasnife uy­gun bir bölüm sıralaması görülür. Yalnız ana başlıklara (kitab) sahip olan bölüm­ler iç tasniften yoksundur ve konular me­seleler halinde incelenmektedir. Müellif "mesele" başlığının ardından önce kendi görüşünü Kur'an, sünnet, sahabe icmaı ile delillendirmekte, daha sonra farklı gö­rüşlerin gerekçelerini ve özellikle hadis­ten getirilen delilleri tartışmaktadır. Ebu

Page 2: el-MUHALLA - cdn.islamansiklopedisi.org.tr · lerin en büyük ilahi lutuf olan rü'yetten mahrum kalmayacağı kanaatine varmış tır (bk. RÜ'YETULLAH; SIFAT). Allah insan zihninde

Rafi'in ikmaliyle birlikte 2308'e ulaşan meselelerin bazıları müstakil risale hac­mindedir. Eserin bu tarzda yazılmış ol­masını Muhammed Muntasır el-Ketta­nl bir tür kanuniaştırma girişimi olarak değerlendirmektedir (Mu'cemü fıl).hi ' l·

Mu/:ıalla, s. 28) Zikrettiği hadislerin isna­dını kesintisiz olarak zikreden İbn Hazm yer verdiği bütün görüşleri sahiplerine ulaşacak bir isnadla aktarır ; bu görüşleri yöntemlerinin meşru ve dayandınldıkları

rivayetlerin sahih olup olmadığı . ilgili ko­nu için gerekçe sayılıp sayılmayacağı ve görüş sahiplerinin kendi ilkeleriyle tutarlı kalıp kalmadıkları açısından değerlendirir

(Hanefll er'in kendi ilkelerine aykırı dav­ra ndıkl a rı iddi a l a rı için bk. el-Mu/:ıa lla,

VIII , 106; X, 393, 394 ). Karşı görüş sahiple­rini eleştirirken yer yer rencide edici ifa­deler de kullanır (örn ek için bk. a.g.e., ll , 236; IX, 502; X, 394, 395, 399 )

Mezheplerin gelişiminden sonra fıkıh literatürünün üzerinde yoğunlaşmadığı birçok kişiyi ve görüşü bir araya getiren el-Muf:ıalla, bu özelliğiyle erken dönem fıkıh ve hatta İslam ilimleri tarihi için vaz­geçilmez bir kaynak teşkil etmektedir. Ehl-i hadis anlayışının ve özellikle Zahiri­lik akımının Endülüs'te zirvede olduğu bir dönemin ürünü olan eser yalnızca kıyasa değil. aynı zamanda fıkhın müstakil bir ilim haline gelişinden itibaren büyük bir kısmı İslam coğrafyasının merkezinde ve doğu topraklarında geliştirilen birçok me­tot, kavram, tasnif, yaklaşım ve kuruma yönelik tenkitlerle doludur. Bu yaklaşı­mından dolayı İbn Hazm fıkıh ilminin te­şekkül dönemini, bilhassa sahabe ve ta­biln nesillerini esas almış , bu zaman dili­minde ortaya çıkan görüş ve anlayışları eserinin temel referansı haline getirme­ye çalışmıştır. Hemen her meselede saha­be fıkhına yer vermesi. Tavus b. Keysan , İkrime ei-Berberl. Eyyub es-Sahtiyanl. Ebu İ d rls el-Havlanl gibi yaşayan fıkıh mezheplerinin tarihleriyle doğrudan irti­batlı olmayan birçok tabi'in müctehidi­nin. Zeynelabidln b. Hüseyin. Muhammed el-Bakır, Ca'fer es-Sadık gibi Ehl-i beyt imamlarının , ümmü Selerne ve Sehle bi nt Süheyl gibi sahabe neslinden. Aişe bint Talha b. Ubeydullah. ümmü'd-Derda eş­Şamiyye ve Amre bint Abdurrahman gi­bi tabi'in neslinden kadın müctehidlerin görüşlerini . mezheplerce benimsenme­diği için terkedilen ve fıkhın klasik çağın­da tatbik edilmemiş bulunan erken dö­neme ait ictihadları (örnek için bk. a.g .e. , II , 174; III , 210-225; VII, 234) ihtiva etme­si eserin değerini a rttırmaktadır. İbn

Hazm'ın diğer mezheplerin dayandığı bir­çok hadis ve sahabi asarını . özellikle bun­ların ravilerini eleştirrnek suretiyle geçer­siz kılmaya çalışması eJ-MuJ:ıalld 'yı ha­dis ricali konusunda da önemli bir kay­nak haline getirmektedir. Eser. müellifin kendi ölçütüne göre beli rlediği seksene yakın mütevatir hadis ihtiva etmesiyle de dikkat çekmektedir (mesela bk. a.g.e., II , 9, 83, 135; lll , 6 1, 108, 12 1,263 vd .). Öte yandan tarih . siyer. edebiyat gibi saha­larda ilginç tesbitlere. anekdotlara ve nüktelere yer veren el-Muf:ıalla (mese­la bk. a.g.e., V, 22 I ; VIII , 347; XI. 404). İbn Hazm 'ın Emevl iktidarına dair görüşle­

rinden (mesela b k. a.g. e., IV. ı 38; X, 299)

hadis sahasındaki faaliyetlerine kadar (mesela b k. a.g .e., X, 402; XI. 3 ı 3) hayatı

ve değişik konulardaki düşünceleri hak­kında da önemli bir kaynaktır.

Eserin yaklaşık üçte birini Hanefi ve Maliki görüşlerinin reddine ayıran İbn Hazm, Zahiri düşüncenin gereği olarak Şafii mezhebine daha ılımlı yaklaşmakta ,

Ahmed b. Hanbel'in fıkhl görüşlerine ise çok az ve genellikle eleştirmeden yer ver­mektedir (mese la bk. a.g. e., I, ı 2 1. ı 3 1; ll, 34 , 50, 97, ı 20, 187, 21 5, 265; lll , 192, 260;

X, 330; bu konuda bir d eğerl endirme için b k. Goldziher, s. 64 , 72-74 ). Erken dönem fıkıh tarihi hakkında zengin bir muhte­vaya sahip olmasına rağmen el-Muf:ıal­

ld'nın fıkıh mezheplerini temsil eden gö­rüş ve delillerini yansıtma konusunda yer yer yetersiz kaldığı görülmektedir. Eserde imamlardan sonra fıkıh mezheplerinin bünyesinde geliştirilen görüşler yeterin­ce yer almadığı gibi bazan bir mezhepçe hiçbir dönemde benimsenmemiş hüküm­ler o mezhebin görüşü olarak zikredil­mekte. hatta birbirine zıt bazı görüşler eserin farklı yerlerinde aynı mezhebe iza­fe edilmektedir (mesela bk. el-Mu/:ıalla, V, 128 , 176; VI, 106, 192, 193, 266).

Eserin kaynakları arasında başta hadis ve asar kitaplarını zikretmek gerekir. Bu­har!, Müslim. Ebu Davud es-Sicistanl, Ne­sal, Malik b. Enes. Ahmed b. Hanbel, Bez­zar, Hakim en-Nisaburl, Baki b. Mahled, Kasım b. Asbağ, Zekeriyya b. Yahya es­Sad. Kasım b. Sellam. Abd b. Humeyd gi­bi musanniflerin isimlerine atıf yapıldı­ğı göz önüne alınırsa İbn Hazm'ın kendi dönemine kadar gelen hadis külliyatına muttali olduğunu ve eJ-MuJ:ıalld'nın çok zengin hadis kaynaklarına dayandığını dü­şünmek mümkündür. Bununla birlikte el­MuJ:ıalla'da bunların dışında adı açıkça

zikredilen eser sayısı son derece sınırlı­dır. Bunlar Abdurrahman b. Zeyd'in Kita-

ei-MUHALLA

bü's-Seb'a 'sı . Kadı İsmail b. İshak'ın el­Mebsıl(u . Ebu Hanife ed-Dineverl'nin Kitdbü 'n-Nebdt'ı , Muhammed b. Hasan eş-Şeybanl'nin el-Cami'u 'ş-şagir'i . Ha­lid b. Said 'in A]].baru f u]fahd'i Kurtu­bo'sı ve Muhammed b. Sahnun'un baba­sı Sahnun'un Kayrevan kadılığı yaptığı sı­rada verdiği hükümleri topladığı el-AJ:ı­kam'ından ibarettir (bu a tı f l a r için bk. a.g.e. , lll, I 99; V, 5, 220; VI, 243; VII , 492; IX, 379; X, 39 1; Xl , 402)

el-Muf:ıalla, anılan özelliklerinden do­layı bilhassa islam medeniyetinin geliş im çizgisini eleştiren ve ıslah etmek isteyen kişi ve hareketler tarafından seçkin bir kaynak kabul edilmiştir. Bir yandan kela­mın ve özellikle Eş'arlliğin . öte yandan mantığın ve mütekellimln fıkıh usulü te­lakkisinin etkisine karşı Şafii ve Maliki mezhepleri içinde gelişen ehl-i hadis mu­halefetinin temsilcileri . temel telakkileri ve delil anlayışıyla müslümanlara örnek­lik teşkil edecek eserler arasında el-M u­J:ıalla 'yı da zikretmektedir. İzzedd i n b. Abdüsselam , islam'da yazılan kitaplar içinde el-Muf:ıalla ve el-M ugni gibisini görmediğini söylemekte, Zehebl de onun bu ifadesini teyit etmektedir. Öte yan­dan Safedl'nin , Takıyyüddin İbn Teymiy­ye'nin kişiliğinden bahsederken "muhal­la"nın "süslenmiş" anlamına gelmesin­den hareketle, "Zihni el-Muf:ıalla ile süs­lüydü" (A'yanü '1-'aşr, ı. 335 ) ifadesine yer vermesi bu açıdan manidardır. XVIII ve XIX. yüzyıl ihya hareketi önderlerinin de İbn Hazm'a ve el-Muf:ıalla 'ya yoğunlukla başvurduğu görülmektedir. Mesela Şev­kani'nin es-Seylü'l-cerrar adlı eserinin kaynaklarından biri eJ-MuJ:ıalld'dır (es­Seylü 'l-cerrar, I, ı 2, 33, 290; Il , ı ı 3; III, 28, ·

82 vd.). Yine el-Muf:ıalla ' nın neşrinde

esas alınan nüshalardan olan Yemen nüs­hasının haşiyesindeki birçok ta ' likatın

Emir es-San'anl tarafından kaleme alın­dığı ve müst ensihinin de Şevkani olduğu bilinmektedir. Bu yaklaşımın bir uzantısı olarak modern islamcılık düşüncesinin de el-Muf:ıalla'yı önemli bir kaynak kabul et­tiği görülmektedir. Nitekim M. Reşld Rıza eJ-Mendr'daki bir makalesinde. müced­didlerin eJ-MuJ:ıalld'nın kıymetini izzed­din b. Abdüsselam kadar bilmesi ve bir gün bu eseri neşretmesi gerektiğini yaz­mış (XXVI 11 344/192 51. s. 276) ve bundan yaklaşık üç yıl sonra talebesi Ahmed Mu­hammed Şakir eserin neşrine başlamıştır.

Muht emelen el-MuJ:ıalla hakkında ka­leme alınan en eski eser, Muvahhidler'in Maliki metinlerine karşı ehl-i hadisi ve Za­hiri yaklaşımları destekleyen siyasetle­rinin sonucunda i şkenceye uğrayan İbn

405

Page 3: el-MUHALLA - cdn.islamansiklopedisi.org.tr · lerin en büyük ilahi lutuf olan rü'yetten mahrum kalmayacağı kanaatine varmış tır (bk. RÜ'YETULLAH; SIFAT). Allah insan zihninde

eı-MUHALLA

Zerkün Muhammed b. Ebu Abdullah ei­İşbl'll"nin reddiyesidir. VII. (XIII.) yüzyıl En­dülüs'ünün Maliki önderlerinden olan İbn Zerkün'un bu çalışması el-Mu'alla fi'r­reddi 'ale'l-Muf:ıalla adını taşımaktadır. Aynı asırda yaşadığı zannedilen İbn Halil Muhammed b. Abdülmelik ei-Abderl', el­Kıdf:ıu'l-mu'alla fi ikmali'l-Muf:ıalla adlı eserini kaleme almıştır. el-Mev'ridü'l­af:ıJQ müellifinin el-Kıdf:ıu'l-mu'alla'­dan kendi eserine iktibas ettiği mukad­dime metnine göre Abderl', İbn Hazm'ın oğlu Ebu Rfıfi'in el-Muf:ıalla'yı ikmal ça­lışmasını gereği gibi yapmadığı kanaa­tindedir. Ona göre Ebu Rafi' el-Mücel­la'dan yararlanmamış , bunun yerine el­lşal'den aldığı metinleri kısaltmakla ye­tinmiştir. Böylece bir yandan el-Mücel­Ja'da yer almayan bazı meseleler esere dahil edilirken öte yandan söz konusu ki­tapta zikredildiği için e1-Muf:ıalla'da da bulunması gereken birçok mesele Ebu Rafi 'in ikmalinde yer almamıştır (M. ib­rahim ei-Kettanl, IV ı I 950], s. 3 I 2-313).

Zahiriliğin VIII. (XIV.)yüzyıl boyunca Mı­sır-Suriye ekseninde yeniden canlanma­sı üzerine e1-Muf:ıalla'nın birçok ihtisarı yapılmıştır. 1. Muhyiddin İbnü'I-Arabl', el­Mu'alla ii mu{ıtaşari'1-Muf:ıalla (İI].ti­şarü'l-MuJ:ıalla). İbnü'I-Harrat Abdülhak ei-İşbl'll"den İbn Hazm'ın eserlerini riva­yet eden ve İbn Hazm Zahirl'liği'ni çeşit­li kitaplarında savunan İbnü 'I-Arabl"nin (mesela bk. el-Füto.J:ıatü 'l-Mekkiyye, II, 302, 5 I 9) bu çalışmasının belirli çevreler­de yaygınlaştığı anlaşılmaktadır. Abdül­vehhab eş-Şa'ranl"nin de bizzat mütalaa ettiği eserler listesinde zikrettiği kitabın günümüze ulaştığı öne sürülmektedir (M. ibrahim ei-Kettanl. IV ıl950], s. 3 I 9). 2. Ebü'I-Hayyan ei-Endelüsl', en-Nurü'1-ecla fi'{ıtişari'1-Muf:ıalla. Başlangıçta Maliki iken daha sonra Zahirl'liği benim­seyen, ardından Şafii mezhebine geçse de Zahiri tavrını birçok alanda sürdüren Ebü'I-Hayyan'ın ihtisar çalışmasının adıy­la ilgili farklı rivayetler bulunmaktadır. Katib Çelebi eseri e1-Enverü'1-a'1Q olarak kaydederken M. İbrahim ei-Kettanl"ye gö­re eserin ismi e1-Enverü '1-af:ıld'dır. 3. Ze­hebl', e1-Müstaf:ı1Q min Kitabi'1-Muf:ıa1-ld. üÇ cilt olduğu kaydedilmektedir. 4. e1-Mevridü '1-af:ı1a fi'{ıtişari'1-Muf:ıalla.

Müellifi meçhul olan bu eserin ilk cildi, M. İbrahim ei-Kettanl"nin verdiği bilgiye göre Miknas'ta Mektebetü'l-camii'l-ke­bl'r'de mevcuttur. Zehebl"nin öğrencile­riyle aynı tabakadan olduğu zannedilen müellif, Zehebl"yi hem bazı meseleleri hazfettiği hem de eserde bulunmayan bir dizi meseleyi dahil ettiği için eleştirmek-

406

te, buna karşılık Abderi ihtisarını çok da­ha başarılı bulmaktadır ( MMMA, IV ı I 950 ı, s. 329). Hem el-lşal'den hem e1-Müce1-la'dan yararlandığını belirten müellif, ça­lışmasının mukaddimesinde İbn Hazm'ın eserlerindeki isnadların listesini çıkarmış ve ihtisar çalışmasında bu isnadları haz­fetmiştir (a.g.e., IV ı I950], s. 327).

e1-MuJ:ıalla'nın ilk altı cildini Ahmed Muhammed Şakir (Kah i re I 347-I 349). VII. cildi Abdurrahman ei-Cezl'rl' (Kahire I 349). VIII-Xl. ciltleri Muhammed Münl'r ed-Dımaşki (Kahire 1350-I352) tahkik ederek yayımlamıştır. Eserin ikinci bas­kısı, Ahmed Muhammed Şakir'in ilk bas­kıdaki ta'liklerinin üzerine Muhammed Halil Herras tarafından bazı yeni ta'likler ilave edilmesi suretiyle Mısır Matbaatü'l­imam'da gerçekleştirilmiştir. Bu baskı­nın tarihi bulunmamakla beraber Mu­hammed ei-Muntasır el-Kettani'nin tah­minine göre 1384 (1964) yılıdır. e1-Mu­f:ıalla'nın ayrıca Hasan Zeydan Tilbe'nin (Kah i re I 972) ve Abdülgaffar Süleyman ei-Bündari'nin (Beyrut 1988) neşirleriyle yapılan iki baskısı daha bulunmaktadır. Modern dönemde e1-MuJ:ıalla hakkında birçok çalışma yapılmıştır (bk. bi bl.).

BİBLİYOGRAFYA :

İbn Hazm. el-Muf:ıalla (nşr. Ahmed Muham­med Şakir). Kahire 1347-52, I-Xl; İbnü'I-Arabl. el-Fütaf:ıatü'l-Mekkiyye, Bulak 1297, ll, 302, 519; Zehebl, A'lamü'n-nübela',XVIII, 193; Safe­di. A'yanü'l-'aşr (nşr. Ali Ebu Zeyd v.dğr.), Bey­rut-Dımaşk 1418/1998, I, 335; İbn Ferhun. ed­Dibacü'l-mü;;:heb, ll, 261; İbn Hacer. Lisanü'l­Mizan, IV, 198; Şa'rani. Kitabü'l-Mizan, Kahire 1862, ı, 84; Keşfü '?·?unun, ı, 462; ll, 1617; Şev­kanı. es-Seylü'l-cerrar (nşr. Mahmud İbrahim Zayed). Beyrut 1405/1985, I, 12, 33, 290; ll , 113; lll, 28, 82; Osman Yahya. Histoire et clas­siflcation de l'euure d'İbn Arabi, Damas 1964, I, 307; 1. Goldziher, Zahiriler(trc . Ci had Tunç). Ankara 1982, tür.yer.; Hasan Mahmud Ebu Heniyye - Halid lsa Abdülal. Fihrisü '1-e/:ıtıdiş ue'l-aşar li 'l-Mu/:ıalla, Riyad 1991; M. Munta­sır el-Kettanı- Eşref b. Abdülmaksud. Meu­sQ'atü takribi fıkhi İbn 1-:fazm e?·:?ahiri, Ka­hire 1412/1992, 1-111, tür. yer.; M. Muntasır ei­Kettanl. Mu'cemü fıkhi'l-Muf:ıalla, Beyrut 1416/ 1996, s. 9-74, ayrıca bk. tür.yer.; Ali Rıza b. Abdullah b. Ali Rıza, el-Mücella fi taf:ıkiki ef:ı[t­dişi'l-Muf:ıalla, Dımaşk 1415/1995; Zekeriya Güler, Zahiri Muhaddislerle Hanefi Fakihleri Arasındaki Münakaşalar ue İhtilaf Sebepleri, Ankara 1997, s. 13; Reşld Rıza. "Kelimetün fi fe­va'idi kitabeyi'l-Mugn! ve'ş-Şerl:ıi'l-keb!r", el­Menar, XXVI, Kahice 1344/1925, s. 276; M. İb­rahim ei-Kettanl. "l:lavle kitabeyn hammeyn el­Mevridü'l-al:ıla fı'btişari'l-Mul:ıalla li'bn ı:ıazm ve el-Kıdl:ıu'l-mu'alla fi ikmali'l-Mul:ıalla li'bn tıalll", MMMA (Kahire), IV (ı950). s . 309-344; R. Arnaldez, "La place du Coran dans !es uşı:ıl al­fil}h d'apres le Mul:ıalla d'!bnl:lazm" , St./, XXXII (1970). s. 21-30.

~ H. YuNus APAYDIN

r MUHALLEFAT

' .:ı l.1k.ı ) Osmanlı miras hukukunda ölen kişilerin

geride bıraktığı mallar için

L kullanılan terim.

_j

Sözlükte "geride kalan: geriye bırakı­lan" anlamlarındaki muhallefin çoğulu olan muhallefat kelimesi yerine belgeler­de tereke (terike) ve metril.kat da geçer. Osmanlı hukuk sistemine göre, ölen kişi­lerin geride bıraktıkları eşya ve malları­nın tesbit ve taksimi kadıların görevleri arasında yer alır. Zamanla mirasın taksi­mi işi kadıların maiyetindeki kassam de­nilen memurlara bırakılmıştır. Fakat sivil kesimin miras taksimini kadıya yaptırma­sı isteğe bağlıdır. Kadı, ancak mirasçıla­rın veya alacaklıların talebi durumunda yahut mirasçılar arasında küçük çocuklar varsa miras taksimine müdahale edebi­lir (b k. KISMET). Askeri zümre mensupla­rının terekesinin kayıt altına alınması ise zorunludur. Bu sebeple şer'iyye sicillerin­de görülen tereke kayıtlarının çoğu askeri zümre mensupianna ait muhallefattan meydana gelir.

Kişinin vefatıyla birlikte hemen mal varlığının tesbiti yapılır. Bu maldan tec­hiz ve tekfin masrafları karşılanır, ölen şahsın borçları varsa bunlar ödenir, mal varlığı borçlarının tamamını karşılamı­

yorsa alacaklılar terekede hisseleri ora­nında hak sahibi olur: bu arada vakıfların alacağına öncelik tanınır. Borçların öden­mesinden sonra vasiyetler yerine geti­rilir ve kalan mallar mirasçılar arasında paylaştırılır. Ölen kimsenin mirasçısı yok­sa tereke beytülmale intikal eder. Askeri zümre mensuplarının muhallefatıyla il­gili işlemlerin kazaskerler tarafından yü­rütülmesinin sebebi devletin haklarının zayi edilmeden hazineye intikalini sağla­maktır.

Devlete intikal edecek terekelerin tes­bit ve kaydı için çeşitli düzenlemeler ya­pılmıştır. Askeri zümrelerin muhallefatı hassa beytülmal emini, sivillerin muhal­lefatı amme beytülmal emini tarafından zaptedilirdi. Değeri 10.000 akçeden faz­la olan terekeler de hassa beytülmal emi­ninin yetkisindeydi. Ülke içinde miras­çısı bulunduğu bilinen kişilerin terekesi beytülmalciye verilmeyerek vas! elinde altı ay bekletilirdi. Ülke dışından olan kim­selerin terekesi vas! elinde bir yıl bekleti­lir, varis çıkmazsa beytülmalciye teslim edilirdi. Terekenin beytülmalci tarafın­dan kaydedilmesi esnasında başdefter-