84

Ekonomi Ajandası Mart 2013

Embed Size (px)

DESCRIPTION

Aylık Sanayi ve Ekonomi Dergisi

Citation preview

Page 1: Ekonomi Ajandası Mart 2013
Page 2: Ekonomi Ajandası Mart 2013
Page 3: Ekonomi Ajandası Mart 2013
Page 4: Ekonomi Ajandası Mart 2013

Mim

ar S

inan

Mah

.YED

PA T

ic. M

erke

zi F

Cad

No:

37/

1

Tel:

0216

471

15

48 -

49

Faks

: 021

6 47

1 15

50

info

@m

pas

igo

rta.

com

ww

w.m

pas

igo

rta.

com

.tr

Page 5: Ekonomi Ajandası Mart 2013
Page 6: Ekonomi Ajandası Mart 2013

Mart-Nisan 2013 / Editörden

Medya Grup BaşkanıHakkı KORKMAZ

Genel Koordinatör & Reklam Müdürü

Abdurrahman Ç[email protected]

GSM: 0 530 263 79 50

Genel Yayın YönetmeniUmut YALKI

EditörUmut YALKI

Yayın Kurulu Prof. Dr. Şenay YALÇIN

Bahçeşehir Üniversitesi Rektörü

Otomotiv Sektör DanışmanıSalih ATILGAN

MUSİAD Otomotiv Sektör Başkanı

Lojistik Sektör Danışmanı

Sabri ErgenecoşarSigortacılık Sektör Danışmanı

Ömür ŞEKER

Yıldırım Analiz Sigorta Genel Müdürü

[email protected] Tasarım

Hukuk DanışmanıYasemin Kumbaracıbaşı

Abone SorumlusuTurgut UĞUR

Yönetim Yeri: CM Basım Yayın San. Tic. Ltd. Şti.

Adres: Küçük Bakkalköy Mah. Fevzipaşa Cad. Niyazibey Apt.

No:37 Daire:10 34750 Ataşehir/İstanbul

Tel: +(90) 216 576 77 66+(90) 216 576 35 05

Faks: +(90) 216 469 17 48

EKONOMİ AJANDASI DERGİSİAylık Süreli Yayındır CM Basım

tarafından Türkiye Cum-huriyeti yasalarına uygun olarak

yayımlanmaktadır.Dergide yayımlanan; yazı, fotoğraf ve

tarafımızca yapılan ilanların her hakkı saklıdır. İzinsiz kaynak gösterilmeden

kullanılamaz.

Editörden2013 Türkiye Ekonomisi

EKONOMİ AJANDASIDERGİSİ

Dünya Bankası, Türkiye ekonomisinin 2013 yılında yüzde 4 oranında büyüyeceği tahmininde bulunurken, Türkiye’nin enflasyonun ivmesini azaltmak konusunda

dikkate değer ilerleme kaydettiğini belirtti. Raporda, Türkiye’nin ekonomik büyümesine ilişkin olarak, ‘’Türkiye ekonomisinin 2011 yılındaki yüzde 8,6’lık büyümesinin ardından, 2012 yılında yüzde 2,9 oranında büyüyerek yumuşak iniş yaptı’’ tespitine yer verildi. 2013 yılında yüzde 4 oranında büyüyeceği, 2014 yılında hızını artırarak yüzde 4,5, 2015 yılında ise yüzde 5 oranında büyüyeceği tahminine yer verildi.

Türkiye açısından baktığımız da küresel sistemin yansımalarından bir sonuç çıkarmamız gerekirse sıkıntılı bir yıla hazırlanmakta yarar olduğunu söylememiz gereki-

yor. Bunun başlıca iki nedeni var: Türkiye’nin en büyük ticaret ortağı konumundaki Euro bölgesi ekonomileri yavaşlama hatta daralma içinde oldukları için ithalatları düşüyor. Bu durumda Türkiye’nin ihracat sıkıntısı çekmesi kaçınılmaz görünüyor.) Her ne kadar likidite bolluğu ve gelişmiş ekonomilerde düşük faizler-in egemenliği yatırımcıları Türkiye gibi yüksek faiz veren ülkelere itiyorsa da risk yüksekliği bu paraların çok kısa vadeli yani sıcak para biçiminde gelmesine yol açıyor. Sıcak para, dış finansmanın kalitesinin bozulmasına yol açıyor. Bu eğilim 2013’de de devam edecek gibi görünüyor.

2013 yılında genel bir toparlanma vaad etmiyor. Özellikle Euro bölgesi sorunlarını çözmeye yetecek bir sıçrama yapabilecek güçten oldukça uzak bir konumda görünüyor.

ABD’nin göreli olarak toparlanmasının sürmesi, Çin’in tah-minler çerçevesinde yavaşlama eğiliminden çıkması 2013 yılının kazançları olacak ve en azından sonraki yılları küresel sistem genelinde olumlu etkileyebilecek

2013’ün ilk üç ayını geride bıraktığımız bu günlerde, Türkiye ekonomisinin 2012’deki genel görünümü ortaya koymanın ve yukarıda ifade ettiğim bazı sorunlara değinmenin

faydalı olacağını düşünüyorum.

Page 7: Ekonomi Ajandası Mart 2013
Page 8: Ekonomi Ajandası Mart 2013

İçindekiler / Mart-Nisan 2013

Fİnansal küreselleşme ‘duraklama dönemi’ne girdi ............................ 10KOBİ’LER işlerini internette kolayca yönetiyor ............................... 13Şeker bank 2012’de kârını ikiye katladı ................................................ 15Chrysamed teknolojisi devrim yaratıyor! .......................................... 18Madencilik sektörü’nde Çin gururu ..................................................... 22Büyükekşi 2013 ihracat hedefini açıkladı .......................................... 23İşte 2013 ihracat hedefleri ..................................................................... 25İhracat artış trendini sürdürüyor. ...................................................... 26Geleceğimiz Enerji ................................................................................ 30Güneş güvenle üretilmeli ..................................................................... 34Konya Şeker’den Enerji Sektörüne Dev Yatırım ................................... 35Kur savaşları mı kâr savaşları mı? ..................................................... 37Otomobİl pazarındakİ artış yüzde 25 düzeyİnde gerçekleştİ ............... 38Ceva 2013 yılında da zİrveyİ zorlayacak ............................................ 392012 Yılında beklentilerinini üzerinde büyüdü ..................................... 44GEFCO Türkiye, Fas ve Tunus’a düzenli operasyonlara başladı .... 442013 yılında depolama yatırımlarımıza ağırlık verecek ..................... 46Lojistik sektörünün dinamikleri ETA ile değişecek .......................... 48Turkcell yerli akıllı cep telefonu için düğmeye bastı ............................ 51Samsun’a dev yatırım ........................................................................... 52Türkiye Vizyonu, Rekabet ve Şirketler Dünyası -1 ............................... 55Kİmya sektörü gelecek vizyonunu çizdi .............................................. 56KOBİ’ler değişimin mimarları olacak .................................................. 58Kentsel dönüşümde fark yaratan vizyon ............................................ 61‘Nurol Tower’ projesine büyük ilgi... ..................................................... 62Hasankeyf’İ Korumak için Restorasyon Yetmez ............................... 64Georgetown Üniversitesi ileYıldız Holding iş birliği 2. yılında ........... 67Hızlı balık yavaş balığı yutar! ............................................................. 68

4763

4128

52

13

38

1565

Page 9: Ekonomi Ajandası Mart 2013
Page 10: Ekonomi Ajandası Mart 2013

Dünya hisse senedi borsaları bu yıl iyi bir seyir izliyor. Bazıları borsalardaki bu

canlılığı finans krizinin ve reses-yonun geride kalmaya başladığı şeklinde yorumluyor. Ancak yapılan analizler, finans krizinin etkile-rinin aslından küresel piyasalar üzerinde derin etkiler yaratmaya devam ettiğini ortaya koyuyor. Otuz yıl boyunca sermaye piyasaları, bankacılık sistemi hızlı bir şekilde büyüdü ve çeşitlendi fakat ‘finansal derinleşme’ olarak nitelenen bu süreç, danışmanlık şirketi McKinsey tarafından yayınlanan bir rapora göre durma noktasına geldi. Her ne kadar finansal varlıkların büyük-lüğü kriz öncesi seviyenin üzerine çıkmış olsa da artık düz bir çizgide ilerliyor ve McKinsey’in deyimiyle finansal küreselleşme frene başmış durumda.

Hisse senedi piyasalarının, ku-rumsal tahviller ile devlet tahville-rinin ve kredilerin toplam değerine işaret eden dünyadaki finansal varlıkların 1980’de sadece 12 trilyon

dolar olan büyüklüğü 2007’de 206 trilyon dolara çıktı. Bu varlıkların GSYH’ye oranın gösteren finansal derinlik söz konusu dönem içinde GSYH’nin yüzde 120’si seviyesinden yüzde 355’e yükseldi. Bugün dünya-daki finansal varlıkların büyüklüğü 225 trilyon dolar. kriz öncesi sevi-yeye yakın bir düzeyde seyrediyor. 2007 yılına göre kıyaslandığında GSYH’ye oranı ise 2007’den bu yana yüzde 43 düştü. Devlet tahvillerin-deki son artışlar sayılmazsa düşüş oranı yüzde 54’ü buluyor. 1990-2007 arasında yıllık büyüme oranı yüzde 7.9 olurken, krizden bu yana artış sadece ortalama yüzde 1.9.

DünyaDa sermaye akışıyüzde 60 geriledi

Finansal küreselleşmenin durdu-ğunu belirten McKinsey’in raporun-da sınır ötesi sermaye akışlarının (krediler, doğrudan yabancı yatırım, hisse ve tahvil alımı) sert bir gerile-me trendine girdiği ifade ediliyor. 1980’de 0.5 trilyon dolar olan sınır ötesi sermaye akışı 2007’de 11.8

trilyon dolarla zirve yaptı. Ancak kriz sırasında çöktü ve geçtiğimiz yıl 4.6 trilyon dolarla zirvenin yüzde 60 altına inmiş durumda. En büyük dü-şüş İngiltere’de yaşanırken, sermaye akışındaki gerilemenin en önemli nedeni Avrupa’daki borç krizi oldu. Kriz Avrupa’daki bankaların sağlı-ğını bozdu ve 1980-2007 arasında küresel sermaye hareketlerindeki artışın yüzde 56’sını sağlayan Avru-pa, bu kez düşüşün yüzde 72’sinden sorumlu oldu. Raporda Avrupa’nın finansal entegrasyonunda ‘geriye dönüş’ yaşandığının altı çiziliyor. Euro Bölgesi bankaları sınır ötesi borçlanma ve diğer alacaklarını 2007’nin son çeyreğinden bu yana yüzde 3.7 azaltırken, bunun 2.8 tril-yon doları Avrupa ülkelerini kendi aralarındaki kredilerdeki düşüş. Av-rupa Merkez Bankası ve diğer kamu kuruluşlarının şu an Avrupa’daki sermaye akışının yüzde 50’sinden fazlasını gerçekleştiriyor.

Avrupa’nın dışında da küresel borçlanma azılıyor. ABD, İngiltere, Kanada ve Avustralya’daki bankala-

Mart-Nisan 2013 / EKONOMİ / FİNANS

Fİnansalküreselleşme ‘duraklamadönemi’ne girdiOtuz yıl boyunca sermaye piyasaları, bankacılık sistemi hızlı bir şekilde büyüdü ve çeşitlendi fakat ‘finansal derinleşme’ olarak nitelenen bu süreç, danışmanlık şirketi McKinsey tarafından yayınlanan bir rapora göre durma noktasına geldi.

Page 11: Ekonomi Ajandası Mart 2013

EKONOMİ / FİNANS / Mart-Nisan 2013

rın varlıklarındaki artış Avrupa ban-kalarını çekilmesiyle oluşan boşluğu kapatmaya yetmiyor. 2007Dden bu yana ticari bankalar 722 milyar dolarlık varlık ve neredeyse yarısını yurtdışındaki iştiraklerin oluşturdu-ğu operasyonu elden çıkardı.

gelişmiş ülkelere1.5 trilyon dolar aktıGelişmiş ülkelerin aksine

gelişmiş ülkelerdeki sermaye akışı 2008-09’daki sert düşüşten sonra yükselişe geçti. McKinsey, 2012’de 1.5 trilyon dolarlık yabancı sermaye-nin gelişmekte olan ülkelere aktığını hesaplıyor. Bu rakam, geçtiğimiz yıl küresel sermaye akışının yüzde 32’sine denk geliyor. 2000 yılında bu oran sadece yüzde 5 idi. Geçtiği-miz yıl gelişmekte olan ülkelerden dışarıya akan sermayenin büyüklü-ğünün ise 1.8 trilyon dolar olduğu tahminleri yapılıyor. Merkez ban-kalarının döviz rezervleri, toplam yabancı varlık stokunun kabaca yüzde 45’ini oluşturuyor.

Özel şirketler, kamu şirketleri ve egemen fonların gerçekleştirdiği doğrudan yabancı yatırımlar, sınır ötesi krediler de (ticari bankalar ile kalkınma bankalarının sağladığı krediler) son yıllarda hızlı bir artış gösteriyor. Gelişmekte olan ülkele-rin yatırımlarını önemli bir kısmı gelişmiş pazarlarda fakat bu yatırım-ların 1.9 trilyon dolarlık bölümü diğer gelişmekte olan ülkelerde bulunuyor ve gelişlemekte olan ülkelerin birbirlerine yaptıkları ya-tırımları ifade etmek için kullanılan “Güney-Güney yatırımları” trendi-nin güçlendiğini gösteriyor.

Krizden bu yana doğrudan ya-bancı yatırımlar, sınır- ötesi borç-lanmadan daha ivmeli bir büyüme gösterdi. Her ne kadar McKinsey, 2012’de doğrudan yabancı yatırımla-rın yüzde 15 azaldığını hesaplasa da, bu tip yatırımlar küresel sermaye akışının yüzde 40’ını oluşturdu.

Bu arada küresel sermaye hareketlerindeki yavaşlamanın pozitif bir etki yarattığı tespitine ver veriliyor raporda; küresel cari işlem dengesizlikleri, GSYH’ye oran açısından yüzde 30 azaldı.

Avrupa’da, daha sonraki yollarda krizin merkezine yerleşen çevre ülkelerin büyük bir kısmı, 2000-2008 döneminde büyük cari açık veriyor-

du. Ancak krizden sonra bu açıklar-da önemli bir gerileme kaydedildi. ABD’de de cari açık 2006 yılındaki zirvesine göre yüzde 40 daraldı.

Kurumsal tahvil piyasası 1 trilyon dolar büyüyebilir

McKinsey, finansal kurumların ve politika yapıcıların doğru hamle-lerde bulunması halinde dünyanın finans piyasalarının gelişmesine ve ekonomik büyümeyi destekleyecek küreselleşmeye daha dengeli bir yaklaşım getirebileceğini savu-nuyor. Bu senaryoya göre ülkeler, sürdürülebilir finansal derinleşme için kurumsal tahvil pazarlarının genişletilmesi gibi fırsatları değer-lendirebilir. Birçok ülkede, büyük şirketler bile sermaye piyasaları yerine bankalardan finansman sağlamayı tercih ediyor fakat bankaların kaldıraçları azaltması ve bilançolarını küçültmek zorunda kalması nedeniyle, kredi talebinin bir kısmının bankalardan tahvil piyasasına kaymasının yararlı olaca-ğı belirtiliyor. McKinsey, gelişmiş ekonomilerdeki büyük şirketlerin borç fonlamalarının yüzde 60’ını tahvillere kaydırması durumun-da, kurumsal tahvil piyasasının 1 trilyon dolardan fazla büyüme alanı olduğunu düşünüyor.

Sermaye akışlarının hız kestiğini ortaya koyan McKinsey raporunun yanı sıra, küresel sendikasyon kredi-lerindeki düşüş de dikkat çekici. Kü-resel sendikasyon kredileri 2012’de krizin etkisiyle yüzde 19 azalarak 3.2 trilyon dolara indi. 2012’nin son çeyreğinde ise sendikasyon kredileri hızlandı ve önceki çeyreğe kıyasla yüzdei 19 artarak 869.2 milyar dolar oldu. 2011 yılıyla kıyaslandığında toplam anlaşma sayısı yüzde 8 gerileyerek 8 bin 300 oldu. 2012’nin son çeyreğinde sendikasyon kredisi pazarında en büyük finansman kuruluş General Electric Capital ve Softbank’a sağlandı. Amerikan Ge-neral Electric Capital için 23.2 milyar dolarlık kredi finansman paketi ha-zırlanırken, Japon Softbank’ın Sprint Nextel’i satın almasını finanse etmek için 19.6 milyar dolarlık kredi anlaşması yapıldı. Amerika 2012’de kredi hacminin en yüksek olduğu bölgeydi. Küresel kredi hacminde payı yüzde 56 olan Amerika’daki sendikasyonlar da 2011’e oranla yüzde 15 azaldı. Amerika ülkelerine

bakıldığında ABD’deki kuruluş-ların 1.6 trilyon dolar borçlandığı görülürken, ABD’nin küresel hacim içindeki payı yüzde 49 oldu. Avrupa ve Asya-Pasifik’in toplam içindeki payı sırasıyla yüzde 21 ve 11 olarak gerçekleşti. Japonya’da ise faali-yetler 2011’e göre yüzde 17 arttı ve 322.1 milyar dolara ulaştı.

Geçtiğimiz yıl sendikasyon kredisi alan sektörlerde başı enerji, endüstriyel gruplar ve finans çekti. Enerji/elektrik sektöründeki sendi-kasyonların büyüklüğü 606.2 milyar dolarla, toplam içinde yüzde 19 pay elde etti. Finans da başarılı bir yıl geçirirken, söz konusu iki sektör ve endüstriyel grupların aldığı sendi-kasyon kredilerinin toplam içindeki payı yüzde 56’yı buldu.

Sendikasyon anlaşmalarında aracılık eden kurumlar arasında en üst sırada Amerikan JP Morgan yer aldı. 2012 yılında kuruluş 327 milyar dolar büyüklüğünde 1.095 anlaşmanın altına imza attı. JP Morgan’ı 280.2 milyar dolarla Bank of America Merrill Lynch takip etti. Bu bankanın katıldığı anlaşmaların sayısı 1.187 ve tüm kredilerde aldığı pay yüzde 10.1.

Thomson Reuters /Freeman Consulting verilerine göre, küresel sendikasyon kredi anlaşmalarından elde edilen gelir 2012’de 13.9 milyar dolar olarak gerçekleşti. Bu arada aynı dönemde kaldıraçlı kredilerden elde edilen gelir ise yüzde 2 arttı.

Basis Point verilerine göre, 2012’de sendikasyon kredilerinde Asya Pasific bölgesinde düzenlenen anlaşma sayısı ve büyüklüğü açısın-dan lider kuruluşun Bank of China olduğunu bildirdi. Çinli banka, 21.3 milyar dolar büyüklüğünde 155 sen-dikasyon kredisi düzenledi. Banka ayrıca ABD’nin sendikaslyon kredisi pazarında 20’inci sırada yer aldı. Bank of China, Avrupa-Afrika’daki müşterileri için de birçok sendi-kasyon ve yapılandırılmış kredi anlaşması düzenledi.

Japonya’nın mega bankaları pazar egemen oluyor. 2012’nin ilk yarısında Japonya’nın üç büyük bankası Mitsubishi UFJ Financial Group, Mizuho Financial Group, Sumitomo Mitsui Financial deniz aşırı pazarlara 515 milyar dolar kre-di açtı. Söz konusu üç banka, yılın ilk yarısında küresel sendikasyon

Page 12: Ekonomi Ajandası Mart 2013

kredilerinde lider bankalar arasına girdi. Yurt içinde faizlerin düşük ol-masıyla mega Japon bankaları deniz aşırı pazarlardaki büyük projelerin finansmanına yöneldi ve Altyapı ile endüstriyel projelerin büyük çaplı, uzun vadeli finansmanına daha fazla katılım göstermeye başladı. Ekonomisi hızlı büyüyen Asya’da 2020 yılına kadar altyapının geliş-mesi için 8 trilyon dolarlık kaynak gerektiği tahmin ediliyor.

Asya bankalarında krediler çok hızlı bir artış grafiği izliyor. Endonezya Merkez Bankası, ülkedeki ticari bankaların verdik-leri kredilerin bu yıl yüzde 20’den fazla artmasını bekliyor. Ekonomik büyümenin güçlü olduğu ve enflas-yonun kontrol altında tutulduğu ülkede tüketici ve kurumsal kredi talebinin giderek arttığı ve buna bağlı olarak kredilerde yüzde 22-26 artış yaşanabileceği belirtiliyor.

Tayland’da 2012’de yüzde 9.1 olan kredilerdeki artışın bu yıl güçlenerek artmaya devam etmesi beklenirken, Singapur ve Malezya kredi büyümesinin hızlanacağı ülkeler arasında. Sermaye piyasala-rı uzmanlarına göre finans krizine güçlü bir şekilde karşı koyan gelişmekte olan ülke bankaları, küresel devlerin çıktığı pazarlarda paylarını artırmak için fırsatlar bulacak. Asya’da, yerel bankaların Avrupa’daki rakiplerinden açılan boşluğu doldurmaya başladıkları ticari finansmanda bunun örnekle-ri görülmeye başladı bile. Asya’daki bankacılara göre kıtada bu yıl sendikasyon kredi hacmi artacak. Asia Pasific Loan Market tarafından yapılan ankete göre, kreditörlerin yüzde 51’i Asya’da bu yıl sendikas-yon kredi hacminin artmasını bek-lerken, yüzde 84’ü borçlanma ma-liyetlerini düşeceğini öngörüyor. Bu yıl Japonya hariç, Asya Pasifik bölgesinde 9.6 milyar dolarlık kredi anlaşması yapıldı. Bu oran geçen yılın aynı dönemindeki 13.9 milyar dolarlık anlaşmaya göre hamin yüzde 31 azaldığına işaret ediyor fakat uzmanlar şu an piyasalarda koşulların çok elverişli olduğunu ve yılın geri kalınında büyüme beklediklerini söylüyor. Hong kong merkezyi ANZ Bank’ın sendikasyon kredi bölüm başkanı John Corrin, geçtiğimiz günlerde düzenlenen bir

panelde, Refinansman için sırada bekleyen çok, çok fazla satın alma ve birleşme anlaşması da kapıda” dedi. Commerzbank sermaye borç piyasası başkanı Roland Boehm, bu yılın ilk çeyreğindeki hacimler konusunda çok rahat olduklarını, belirtti ve “Hukuk firmalarının kredi anlaşmalarından dolayı çok yoğun oldukları, toplantı odala-rının rezerve edildiği kulağımıza geliyor” ifadelerini kullandı.

Sendikasyon bankacıları ayrıca şirketlerin 2013’te tahvil piyasala-rında gelir elde etme fırsatlarının zayıf olduğuna dikkat çekiyor. Barc-lays Capital’in Avrupa, Ortadoğu, Afrika ve Asya Pasifik sendikasyon kredisi bölüm başkanı Jonathan Macdonald, satın alma ve birleş-melerin geri gelmesiyle kreditör bankacıların ellerini ovuşturmaya başladığını söylüyor ve bu tip anlaşmaların artmasına bağlı olarak kredi hacminin büyümesine beklediklerini kaydediyor.

gelişmekte olan ülkeler sendikasyonu

canlandıracakKara bulutların hakim olduğu

birkaç yılın ardından, gelişmekte olan ülkelerin etkisiyle küresel kredi pazarının canlanması bek-leniyor. Asya Pasifik Kredi Birliği, geçtiğimiz günlerde düzenlenen bir zirvede, küresel sendikasyon kre-disi piyasasında yukarı yönlü bir trend beklediğini bildirdi. 2011’de Avrupa’daki borç krizi finans piyasalarında ciddi bir oynaklık yaratmış ve bankaların verdiği kredilerin kurumasına yol açmıştı. Geçtiğimiz yıl da ABD’nin mali uçuruma sürükleneceği endişesi 1 trilyon dolarlık kurumsal harca-manın oyunun dışında kalmasına neden oldu.

Ancak 2012’de hızlanmaya başlayan satın alma ve birleşme anlaşmalarının devam etmesine bekleyen bankacılar 2013’e iyimser bakıyor. Birliğin yönetim kurulu başkanı Atul Sodhi, Asya Pasifik bankalarının iyi bir görünüme sa-hip olduğunu söylüyor. Geçtiğimiz yılın Asya’da sendikasyon kredileri açısından güçlü bir yıl olduğunu hatırlatan Sodhi, bölgenin küresel kredi pazarında payının giderek arttığını ve 2012’nin son altı yılın

en güçlü 12 aylık dönemi olarak kayıtlara geçtiğini ifade ediyor. Asya Pasifik Bölgesi’nde geçtiğimiz yıl 310 milyar dolar tutarında 950 anlaşma düzenlendi. Bu rakam, 340 milyar dolar büyüklüğünde 1100 anlaşmanın yapıldığı 2011’in gerisinde. Ancak kredilerdeki düşüşe karşın Asya’da sendikasyon kredilerinde faaliyet gösteren ban-kalar 2011 ile aynı seviyede. Güçlü likidite havuzu göz önüne alındı-ğında Birlik, kredilerde sağlıklı bir trend izlendiğini kaydediyor.

Asya bölgesinin kredilerdeki gü-cünün bu yıl da sürmesi bekleniyor. Özellikle kıtada satın alma ve birleş-me anlaşmalarında yaşanan artış ve Çinli şirketlerin offshore yatırımları-nı artırması kredi piyasasını uzman-lara göre destekleyecek. Asya-Pasifik bölgesinde geçtiğimiz yıl birleşme ve satın almalarda kullandırılan krediler 2009 yılındaki 4 milyar dolar ve 2011 yılındaki 17 milyar dolardan 18 milyar dolara yükseldi.

Thomson Reuters Uluslararası Finans Gözden Geçirme 2012 ra-poruna göre Avrupa’daki sendi-kasyon pazarı 2012’de ölümün eşiğine geldi. Ancak bankacılar bu yıl piyasanın yeniden hareketle-neceğini umut ediyor. Hacimlere bakıldığında 2012’de Avrupa sendikasyon pazarının ne kadar zor bir yıl geçirdiği görülüyor. Avrupa, Ortadoğu ve Afrika’da 2012’nin ilk dokuz ayında Thomson Reuters verilerine göre sendikasyon kre-dileri yıllık bazda yüzde 35 azala-rak 509 milyar dolara indi. Kara bulutlar yılın üçüncü çeyreğinde de dağılmadı. Üçüncü çeyrekte verilen 135 milyar dolarlık sendikasyon, son üç yılın çeyrek dönemlik en düşüm hacmine işaret ediyor. Bu dönemde, yılın ikinci çeyreğine göre sendikasyonlan yüzde 37 geri-ledi. Yine de kreditörler umudunu kaybetmiyor. Barclays EMEA ve Asya Pasifik küresel sendikasyon kredileri başkanı Jonathan Macdo-nald, “Geçtiğimiz yılın sonunda, refinansman döngüsünün sonuna geldik” diyor. Şeker bank 2012’de kârını ikiye katladı

Şeker bank, 31.12.2012 tarihli konsolide olmayan mali tablolarını açıkladı. Buna göre Banka, bir önce-ki yılsonuna göre yüzde 104 artışla 240 milyon TL net kâr elde etti.

Mart-Nisan 2013 / EKONOMİ

10

Page 13: Ekonomi Ajandası Mart 2013

Türkiye’nin lider bankası Akbank, KOBİ’leri, dünyanın teknoloji devi Microsoft’un ye-

nilikçi Office 365 ürünü ile tanıştırı-yor. Akbank-Microsoft Türkiye işbir-liği kapsamında, KOBİ’ler, e-posta, kurumsal web sitesi, alan adı, Word ve Excel dosyalarını internet üzerinden görüntüleme ve düzenle-me, anlık ileti, görüntülü görüşme, dosya saklama ve paylaşımı gibi içeriğe sahip Microsoft’un “Office

365” ürününden %50 indirimli yararlanarak, işlerini internette kolayca yönetebilecek.

Proje ile KOBİ’ler, e-postalarını ve dokümanlarını, Microsoft alt yapısı ile sağlanan Office 365 Bulut Çözümü üzerinde saklayabilecek. Ayrıca çalışanlar tüm bu şirket dosyalarına internet bağlantısı olan her yerden, her cihazdan, her an erişebilecek ve işlerini internet üzerinden izleyip yönetebilecek.

Bu benzersiz üretkenlik ve esneklik avantajı ile evde başlanılan bir do-kümanı yolda ya da bir toplantıda tamamlamak da mümkün olacak. Office 365’in birlikte çalışabilme özelliği ise KOBİ’lerin şirket giderle-rini azaltarak karlılıklarını artırma-larına katkı sağlayacak.

Projenin tanıtımı için dü-zenlenen basın toplantısında bilgi veren Akbank Ticari ve KOBİ Bankacılığı’ndan Sorumlu Genel

KOBİ’lERişlerini internettekolayca yönetiyorAkbank ile Microsoft Türkiye, KOBİ’lere teknoloji desteği vererek, işlerini internette yönetmelerini sağlayacak Office 365 projesi için güçlerini birleştiriyor.

EKONOMİ / Mart-Nisan 2013

11

Page 14: Ekonomi Ajandası Mart 2013

Müdür Yardımcısı Kaan Gür, “KOBİ’ler Türkiye’nin, Akbank KOBİ’lerin Gücüdür” felsefesiyle hareket ettiklerine ve tüm çalış-malarını uzun vadeli hedeflerle değer yaratmak ve sürdürülebilir büyümeye katkı sağlamak amacıy-la yürüttüklerine işaret etti.

Gür, “İş ortağı olarak konumlan-dırdığımız KOBİ’lerin hayatlarını kolaylaştırmak için hem bankacılık alanında hem de bankacılık dışında geliştirdiğimiz çözümleri sunmaya devam ediyoruz. Şimdi de “Bulut ile KOBİ’lere her yer ofis” sloganıyla Microsoft Türkiye ile yeni bir proje için işbirliği yaptık. Bu projeyle KOBİ’leri teknolojinin getirdiği son imkanlardan biri ile tanıştırıyoruz, böylelikle işlerini internetten yönet-meleri için destek oluyoruz” dedi ve ekledi:

“Microsoft Office deneyimini bulutta birleştiren “Office 365” ürününü KOBİ’lerle buluşturuyor, onları teknolojik imkanlar hakkında da bilinçlendiriyoruz. Günümüzde KOBİ’lerimiz son teknolojileri ön görülebilir maliyetlerle, çok büyük başlangıç yatırımları yapmadan, bakım onarım personel giderleri ile uğraşmadan kullanmak istiyor. Bildiğiniz üzere ofislerde farklı çalışanların bilgisayarlarında birçok bilgi saklanıyor ve bunların kaybol-maması için bir de server yatırımı gerekiyor. Bu proje ile dosyalar bulut çözümlerinde tutulduğu için artık server maliyeti sözkonusu olmuyor ve bilgilerin silinme, bozulma ve kaybolma riski ortadan kalkıyor. KOBİ’lerin işyerlerinde sel, yangın gibi bir problem olduğunda da aynı şekilde belirttiğimiz riskler doğmuyor. Bir anlamda bu çözüm dokümanların sigortası gibi oluyor.

Aynı zamanda KOBİ’ler günlük hayatlarında kullandıkları Word, Excel, Powerpoint gibi programları internet üzerinden kullanabiliyor. Çalışanlar seyahat ederken ya da ofis dışında oldukları zaman interne-tin olduğu her yerden zaman kısıtı olmadan dokümanlarına güvenle erişebiliyor. Ayrıca gerekli düzen-lemeleri yapıp doküman paylaşı-mında bulunabiliyorlar. Çalışanlar dışında Microsoft dahil kimse bu bilgilere ulaşamıyor böylece şirketin bilgileri, dokümanları gizli kalıyor.

Bunlara ilave olarak web sitesi

tasarlama ve web alan adını oluş-turma KOBİ’lerimiz için yalnızca yasal zorunluluk dolayısıyla yerine getirilmesi gereken bir görev değil, artık bu konu KOBİ’lerimiz için de “olmazsa olmazlar” arasında. Bu platform 15 dakikada çok kolay bir şekilde web sitesi oluşturma imkanı da sağlıyor. Tüm bunlardan faydalanırken sadece Akbank müş-terisi KOBİ’ler özel çağrı merkezi uzmanları ile Office 365 ürününün satın alma ve kurulum işlemlerini gerçekleştiriyor.

Böylelikle, KOBİ’lerin Office uygulamaları, kurumsal websitesi tasarımı, alan adı, kurum içi iletişim ve birlikte çalışma gibi pekçok konudaki çözümlerden maliyet avantajı ile yararlanmalarına olanak sağlıyoruz. Bu işbirliğini anlatmak ve teknolojik trendlerin iş yaşamına entegrasyonu ile ilgili müşterilerimizi bilinçlendirmek amacıyla Türkiye genelinde toplan-tılar gerçekleştireceğiz. KOBİ’lere işlerini yönetirken pekçok fırsatı bir arada sunan bu ürün için www.kobilersizinicin.com’dan başvuruda bulunulabilir. Üstelik 1 Ocak-30 Haziran tarihleri arasında 10.000 TL ve üzerinde Taksitli Ticari Kredi kullanan ve ürünü Axess Business ile satınalan müşterilere avantaj olarak ürün fiyatının yüzde 50’si chip-para olarak iade edilecek. Akbank olarak bundan sonra da KOBİ’lerin işlerini büyütmeleri ve geliştirmeleri için gerekli olan her türlü yenilikçi uygulamayı onlarla buluşturmaya devam edeceğiz.”

KOBİ’leri güçlendiren her pro-jede Microsoft Türkiye olarak var olmaya hazır olduklarını ifade eden Microsoft Türkiye Genel Müdür Yardımcısı Begim Başlıgil, “Micro-soft Türkiye olarak ülkemizin Ar-Ge yatırım ve 2023 vizyonu hedefi doğrultusunda çalışmalarımıza yön vererek küçük ve orta ölçekli şirketlerimizin büyümesi için yeni çözümler ve işbirlikleri üretiyoruz. Ülkemizin dünyanın 10 büyük ekonomisi arasına girebilmesi için KOBİ’lerimizin teknolojiyi daha etkin biçimde kullanması gerekiyor. Türkiye’nin en büyük ekonomiler-den biri olması için KOBİ’lerimizin dünyaya açılması ve rekabet gücü-ne sahip olması çok önemli. Ancak KOBİ’lerimiz ile beraber büyüyebilir

ve rekabet edebiliriz. Rekabet gücü için de her zaman söylediğimiz gibi teknoloji bir lüks değil bir gereklilik.

KOBİ’lerimizin, bilişim tek-nolojilerine daha fazla yatırım yaparak ve bilgi merkezli üretim ve yönetime geçerek rekabet güçlerini artırmaları şart. Dolayısıyla bizler de KOBİ’lerimizin rekabette fark yaratma ve büyümeye odaklanma hedeflerini destekliyor, verimlilik ve üretkenlik artışlarına katkıda bulunmak üzere çalışmalarımı-zı yürütüyoruz. KOBİ’lerimizin yenilikçi yazılımlarımıza en uygun koşullarda erişimini sağlamak için ise bugün burada olduğu gibi çeşitli işbirlikleri gerçekleştiriyoruz” dedi.

Başlıgil, Akbank ile işbirliği içinde Office 365 ve bulut gücüyle dokümanların her yerde ve her an kullanılabilir olacağına işaret ederek, sisteme katılacak şirketler-deki tüm çalışanların aynı anda tek doküman üzerinden çalışabilecek-lerine ve şirket verilerine güvenle erişip sürekli güncel kalabilecekleri-ni vurguladı.

Sisteme dahil olabilmek için, şirket çalışanlarının nerede olduk-ları ya da hangi cihazı kullandıkla-rının bir önemi olmayacağının da altını çizen Başlıgil, Office 365 Bulut Çözümü ile KOBİ’ler dokümanlarına güvenli bir şekilde dilediği zaman istediği yerden ulaşabilecek, payla-şabilecek ve üzerinde çalışabilecek. Bu da zaman kaybını önleyerek, verimliliklerini artırmasına büyük ölçüde katkı sağlayacak.

Anında ve güvenli doküman paylaşımı, aynı anda birlikte çalı-şabilmek ve birinci sınıf bir mesaj-laşma sistemi üzerinden iletişim kurmak şirketlerdeki süreçleri daha da iyileştiriyor. Çok ciddi maliyetler-le kurulan sistemlerin yaptıklarının hepsini sunan Office 365 Bulut Çözümü, teknolojiye ulaşmak için altyapı maliyeti yapmak isteme-yen ya da bu maliyetten çekinen KOBİ’lerimizin verimliliğini ve kar-lılığını artıracak” diyerek sözlerine şöyle devam etti: “Microsoft Türkiye olarak yenilikçi ürün ve servisleri-mizle ülke ekonomimizin lokomo-tifi KOBİ’lerimize rekabet avantajı sağlayacak, onları güçlendiren ve sürdürülebilirliklerini destekleyen her projede var olmaya devam edeceğiz”.

Mart-Nisan 2013 / EKONOMİ

12

Page 15: Ekonomi Ajandası Mart 2013

Şeker bank, 31.12.2012 tarihli konso-lide olmayan mali tablolarını açıkla-dı. Buna göre Banka, bir önceki yıl-sonuna göre yüzde 104 artışla 240 milyon TL net kâr elde etti

Toplam öz kaynak büyüklüğü bir önceki yıla göre yüzde 25 artarak 1,8 milyar TL’ye yükselen Şeker bank’ın öz kaynak kârlılığı yüzde 13,17 se-viyesinde gerçekleşti.

2012 yılında toplam kredi hacmini yılbaşı-na kıyasla yüzde 16 ar-tışla yaklaşık 10 mil-yar TL’ye ulaştıran Şeker bank’ın tarım, esnaf ve KOBİ kredilerindeki yıl-lık artış oranı ise yüz-de 19 olarak gerçekleşti. 31.12.2012solo bilan-ço verilerine göre Şe-ker bank’ın toplam aktif büyüklüğü 14,5 milyar TL’ye ulaştı.

Meriç Ulu şahin: “Aktifin yüzde 69’u krediler,pasifin yüzde 70’i mevduat”

Bankanın 31.12.2012 solo mali tablolarına ilişkin değerlendirme-de bulunan Şeker bank T.A.Ş. Genel Müdürü Meriç Uluşahin, yıl bo-yunca sürdürülen yük-

sek kârlılık performansının gerçek bankacılık faaliyetlerinden geldiğini söyleyerek, şöyle konuştu: “Toplum bankacılığı stratejimizle hem kredi-lerde hem de mevduatta kaynakların coğrafive sosyo-ekonomik statü ola-rak tabana yaygın dağılımına önem

veriyoruz. Kuruluşumuzdan gelen bu toplumsal kalkınma vizyonu bi-lançomuzun derinliğini, Bankamı-zın kendine has yapısını daha da öne çıkarıyor.” Ulu şahin, sözlerini şöy-le sürdürdü:“2012 yılı ekonomideki planlı yumuşak inişin talebe yansıdı-

ğı bir yıl olsa da üretime yönelik kredilerde müm-kün olduğunca müşte-rilerimizi desteklemeyi sürdürdük.Bu bağlam-da, aktiflerimizin için-deki kredi payını geçti-ğimiz yılsonuna kıyasla yüzde 61’den yüzde 69’a çıkardık. Toplam var-lıklarımız içindeki men-kul kıymet payı ise 2011 yıl sonu bilançomuza göre 11 puan azalarak 31.12.2012 itibarıyla yüzde 14 olarak gerçek-leşti. Aynı şekilde pasif yapımızda da geçmişten bu yana gelen sağlam mevduat müşteri taba-nımızın tasarruflarını en iyi şekilde değerlendire-cekleri ürünler sunup, önemli başarı sağladık. Mevduat hacminin top-lam yükümlülüklerimiz içindeki payı 31.12.2012 itibarıyla yüzde 70 ola-rak gerçekleşti.”

ŞEKER BanK 2012’de kârınıikiye katladı

Toplam Aktifler: 14,5 milyarTL Toplam Krediler: 10,08 milyon TLToplam Mevduat: 10,14 milyarTL

Özkaynaklar: 1,8 milyarTL Net Kâr: 240 milyon TLMevduatın Krediye Dönüşüm Oranı: % 99,48Sermaye Yeterlilik Rasyosu: %14.48

Şekerbank’ın 31.12.2012 TarihliKonsolide Olmayan Finansal Sonuçlarına İlişkin Seçilmiş Göstergeler:

EKONOMİ / Mart-Nisan 2013

13

Page 16: Ekonomi Ajandası Mart 2013

Ticari alacak sigortasında dünyada en yaygın şirket olan Coface, her üç ayda bir 157 ülkedeki ticari

işletmelerin ödeme alışkanlıklarına ve ülkelerin ekonomik, finansal ve politik görünümüne dayanarak hazırladığı ‘Ülke Riskleri Değerlendirmesi’nin 2012 yılı sonuçlarını Paris’te dü-zenlediği 17. Coface Ülke Riskleri Konferansı’nda açıkladı. A1, A2, A3, A4, B, C ve D olmak üzere yedi sevi-yeden oluşan değerlendirmede 2013 yılına yönelik beklentiler de analiz edildi. Coface Group CEO’su Jean-Marc Pillu, Avrupa’da sistematik bir krizin gerçekleşme olasılığının düşük oldu-ğunu ancak krizin etkilerinin 2013 boyunca devam edeceğini söyledi.

66 ülkede 4600 çalışanı ile dünya genelindeki şirketlere ticari alacak yönetimi ile ilgili çözümler sunan Coface Grubu, ‘Ülke Riskleri Değerlen-dirmesi’ araştırmasının sonuçlarını

Paris’te düzenlenen 17. Ülke Riski Konferansı’nda açıkladı. Şirketlerin ödeme alışkanlıkları konusundaki bilgisine ve 250 uzmanın analizine dayanarak 157 ülkenin riskini değer-lendiren Coface, 2012 yılında ticari ödeme gücüne bağlı riskleri ortaya koyarken, 2013 yılına yönelik beklen-ti ve tahminlerini de kamuoyunun bilgisine sundu.

Avrupa ekonomisi yüzde 0.1 dara-lacak, ABD’de büyüme yavaşlayarak yüzde 1.5 düzeyine inecek

Ülke Riski Konferansı’nda açıkla-nan sonuçlara göre, Euro bölgesinin merkez üssü olduğu mevcut kriz sistemsel yapısı itibariyle AB ülke-leri için sıkıntı yaratmaya devam edecek. Gelişmiş ülkelerin toparlan-ması ise yüksek kamu ve özel borç açmazından kurtulmalarına bağlı gözüküyor. Avrupa’da iş piyasala-rının durumunun kötüye gitmesi

ve tamamlanmamış olan kurumsal reformlar nedeniyle hane halkı ve kurumsal güvenin sağlanamadığına vurgu yapılan araştırmaya göre 2013 yılında, Avrupa ekonomisi %-0.1 oranında daralacak. ABD’de büyüme yavaşlayarak %1.5 düzeyine inerken, gelişmekte olan ülkeler %5.2 oranında sağlıklı ve sürdürülebilir bir büyüme kaydetmeye devam edecekler. Ameri-kan bütçe politikasındaki belirsizlik, Amerika’daki büyümeyi etkileyebilir. Coface’ın hazırladığı rapora göre, Avrupa’daki sistematik kriz riskinin azalmış olmasına ve ihracatı teşvik edici önlemlere rağmen, şirketler için endişe verici durum hala devam edi-yor. Raporda, Avrupa’daki kurumla-rın yeniden yapılanmasındaki yetersiz ilerleme ve iş piyasasındaki hızlı çöküş nedeniyle reel ekonomi aktörlerinin güven bunalımı yaşadığına dikkat çekiliyor.

Mart-Nisan 2013 / EKONOMİ

1�

2013 Gelişmekte olan ülkeler için umutAvrupa ülkeleri için sabır yılı olacak

Page 17: Ekonomi Ajandası Mart 2013

EKONOMİ / Mart-Nisan 2013

15

Türkiye’nin öncü katılım bankası Türkiye Finans,

birikimlerini değerlendirmek isteyenler için kullanıcılarına avantajlar sunan Akıllı Hesap ürününü geliştirdi. +10’a varan paylaşım oranı ile tasarruf yapmak isteyenlere yüksek getiri sağlayan Akıllı Hesap’ta hesap işletim ücreti alınmıyor. Ayrıca her ay 5 adetle sınırlı olmak üzere Türkiye Finans İnternet Şubesi üzerinden EFT ve havale de ücretsiz yapıla-biliyor.

Akıllı Hesap açtırmak için, Türk Lirası hesaplarda 250 TL ile 100.000 TL arasında yaban-cı para hesaplarında ise 250 USD/EUR ile 50.000 USD/EUR arasında bir tutar yatırmak gerekiyor. Ara dönem kâr payı ödemeli katılım hesapları ile kıymetli maden hesapları ise kampanya kapsamı dışında tutuluyor.

Türkiye Finans olarak müş-teri odaklı yönetim anlayışıyla faaliyetlerini sürdürdükle-rini belirten Türkiye Finans Genel Müdürü Derya Gürerk, 2012’nin son çeyreğinden bu yana bireysel müşterileri için yenilikçi birçok ürün tasarla-yarak müşterilerinin hizmetine sunduklarını söyledi. Türkiye Finans’ın bu konuda öncü kurumlardan biri olduğunun altını çizen Gürerk, “Sektö-

rümüzün bireysel ürünler alanında ürün yelpazesini genişletmesi gerektiğini düşü-nüyor, Türkiye Finans olarak yenilikçi ürünlerimizle katılım bankaları arasında öncü bir rol üstleniyoruz. Yeni ürünümüz Akıllı Hesap da, birikimlerinin katılım bankacılığı ilkelerine uygun bir şekilde getiri sağla-masını arzu edenler için ideal bir seçenek olacak” dedi.

Akıllı Hesap için büyük bir iletişim kampanyası hazır-ladıklarını söyleyen Gürerk, “Akıllı Hesap ürünümüz, cazip kâr paylaşım oranının yanı sıra hesap işletim ücreti alınmaması ve ücretsiz EFT ve havale seçenekleri ile farklı bir ürün. Bu sebeple ürünümüze ve katılım bankacılığının en önemli prensiplerinden paylaş-ma esasına dikkat çekecek bir kampanya başlattık. İlhamı-mızı İstanbul’un en tanıdık gö-rüntülerinden olan simitlerini martılar ile paylaşan insanlar-dan aldık. Kampanya boyunca sürpriz tüketici aktiviteleri ile müşterilerimizin karşısına çıkacağız” diye konuşarak, uzun vadede tasarruflarını değerlendirmeyi düşünen müşterilerin, uzun vadedeki stopaj avantajının Türkiye Finans tarafından da uzun vadedeki avantajlı kâr oranı ile desteklendiğini ifade etti.

Artık Birikimler Akıllı Hesap ile değerleniyor

Türkiye Finans cazip kâr payı sunan yeni ürünü Akıllı Hesap ile herkesi tasarrufa davet ediyor. Avantajlarla dolu Akıllı Hesap’ta hesap işletim ücreti bulunmuyor ve internet şubesinden ayda5 EFT/5 havale bedava yapılabiliyor.

Page 18: Ekonomi Ajandası Mart 2013

Bugün, dünyanın en çok önem verdiği konuların başında, insan sağlığı gelmektedir.

Bunun yanı sıra, insan yaşamına olumlu yönde etki eden ürünler ve teknolojiler geliştirilmektedir. Hayatımızı kolaylaştıran birçok ürün ve teknolojiler, insan hayatını kolaylaştırması ile birlikte doğamızı olumsuz etkileyerek, gerçek yaşam alanımız olan, çevreye zarar verip ekolojik dengenin bozulmasına yol açar. Günümüzde bir çok kurum ve kuruluş doğa dostu ürünler imal ederek, geleceğimizi korumak adına bir çok çalışma yapmaktadır. Dev-rim niteliğinde bir ürün geliştiren, Chrysamed, Çevre ve Halk Sağlığı ilaçları, Veteriner İlaçları, İlaç Ecza-cılık Ara Ürünleri, tarım alanında kullanılan zirai ilaç, kimyevi ve organik gübreler imal etmektedir.

Dünyanın ekolojik düzenin korunmasını esas alan kurum, ge-liştirmiş olduğu sistem ve teknoloji ile kimyasal kullanımını minimize ederek, insanın yaşam kaynağı olan

suyun çözme gücünü kullanarak, kimyevi bileşenler ile temasımızı mümkün olan en düşük orana çekmiştir.CHRYSAMED Yönetim Ku-rulu Başkanı, Türk İşadamı, Makine Yüksek Mühendisi Yusuf AKTAŞ ile keyifli bir röportaj gerçekleştirdik.YuSuF AKTAŞ’I TANIYAbİlİR MİYİz?

Iğdırlıyım, küçük yaşta hep doktor ya da mühendis olmak istiyordum. Liseyi bitirdikten sonra, Üniversite sınavına girdim, ama istediğim bölümü kazanamadım. 1974’te okumak için, Almanya’ya gittim. ‘Hem çalışır hem okurum’ diye düşünmüştüm. Hamburg’ta, geçinmek için, önce bir işe girdim. Aynı zamanda, Almanca kurslarına katıldım ve üniversiteye hazırlan-maya başladım. Çalıştığım yer, laboratuvar cihazları üreten bir fabrikaydı. O nedenle de ‘makine mühendisliği okumam, daha kolay olacak’ diye düşündüm ve yolumu bu yönde çizdim. Hamburg Üniversitesi’nden makine mühen-

disi olarak mezun oldum. Üniversi-teyi bitirdikten sonra Almanya’da Mühendis olarak çalışmaya başladım. Bir süre sonra, Türkiye’ye dönmek istedim. Geldim, birkaç firmaya müracaat ettim. Maaşı söylediler, kiraları araştırdım, baktım ki hesap tutmuyor. Geri Almanya’ya döndüm. Sonrasında, Avusturya’ya geçtim ve Salzburg’a yerleştim. 1985’te de kendi firmamı kurdum.

CHRYSAMEDİN KuRuluŞuNDAN VE ÇAlIŞMAlARINDAN bAHSEDER MİSİNİz?

Çalıştığım firmalardan, ‘Su arıtma kimyasalları ve Makinaları üreten’ bir firmada kimyaya merak sarmıştım ve suyun özellikleri üzerine Araştırma Geliştirme proje-lerim vardı. Bu konuda çalışmaya başladım. Bu alanda Ar-ge yatı-rımları yaparak sektöre farklı bir bakış açısı kazandırmaya çalıştım. Avusturya’da mühendislik şirketi-miz ile makine üreticilerine, danış-

Mart-Nisan 2013 / AYIN KONuĞu

16

Chrysamedteknolojisidevrim yaratıyor!

Page 19: Ekonomi Ajandası Mart 2013

AYIN KONuĞu / Mart-Nisan 2013

17

manlık veren bir kurum olduk. 2008 yılında, su bazlı haşere ilacı üretimi için, İzmir Torbalı da, fabrikamızı kurduk. Bugün, Torbalı tesislerinde üretilen, Chrysamed ürünleri, başta Almanya olmak üzere, birçok Ülke-ye ihraç edilmektedir. Bu tesislerde ayrıca; yerli ve yabancı şirketlere CHRYSA teknolojisiyle fason üretim yapılmasının yanı sıra insan sağlığı ve ekolojik dengenin korunması alanında yeni projeler geliştirmek-teyiz. Kurulduğumuz günden bu yana, doğa dostu ürünler üretmeyi hedef aldık. Bugün, birçok ülkede yer alan tüketicilerimiz, ürünleri-mizin güvenilirliğinden dolayı bizi tercih ediyor, bu güveni korumak en büyük hedefimizdir.HAŞERE KONTROlÜNDE SuYuN ÇÖzME GÜCÜNÜ KullANARAK bİR İlKE İMzA ATTINIz, bu FİKİR NASIl GElİŞTİ?

Ben makine mühendisiyim. Su arıtma tesisleri ve aparatları yapan Firmada çalışırken, aynı fabrikada su arıtma kimyasalları yapılıyor-du. Orada kimya mühendisleri ile birlikte çalışıyorduk. Onların, bizim bilgilerimize, bizim de onların bilgilerine ihtiyacımız vardı. Tabi burada bunu yaparken, suyun özelliklerini keşfediyorsunuz, bir

bakıyorsunuz, su her zaman su değil. Suyun dünya da sırrı çözül-memiştir. Su, sadece katı, sıvı veya buhar şeklinde olabilen tek madde-dir, aynı zamanda suyun özellik-leri değişkendir. Suyun aktivitesi vardır, suyun ruhu vardır. Ve bunu keşfediyorsunuz. Bunu nerede kullanayım diyorsunuz. Temizlik maddesinde kullanılsa katma değer avantajı yeterli değildir, ama ilaç da kullandığım zaman, az ilaç kullanıp çok etki elde ediyorsunuz.

Dünyada ki bütün canlılar soyu-nu sürdürme içgüdüsüne sahiptir. Zararlıyı, siz zehirler öldürürseniz zararlı, daha çok yumurta bırakır ve o ilaca karşı bağışıklık kazanır. Fark etmişsinizdir, bazen ilaç kullanı-mından bir süre sonra bakıyorsu-nuz ki haşere yine geliyor, daha çok geliyor, her gün kullanıyorsunuz sorun çözülmüyor. Hiç düşünülmü-yor, bu işe yarıyorsa haşere sorunu neden bitmiyor, işe yaramıyorsa da bunu neden her gün kullanıyoruz. Demek ki haşereyi öldürmek için kullanıyoruz. Haşereyi öldürmek farklı, haşere sorununu çözmek farklı şeylerdir. Haşereyi terlikle de öldürebilirsiniz. Gazete ile de öldü-rebilirsiniz. Mazotla da öldürebilir-siniz, mazotun içerisine biraz etken

madde koyar sıkarsınız, bununla öldürdüm dersiniz, hâlbuki mazotla öldürüyorsunuz. Öldürmekle haşe-re sorununu çözemezsiniz. Burda önemli olan öldürmek değil, Zararlı-yı, belli alanlardan uzak tutmak ve kontrol altına almaktır. Dünyada ki bütün haşereler bittiği anda bizde yaşayamayız. Her zararlının bir görevi vardır. Yeryüzünde, 1 milyon ve üzeri sadece haşere familyası vardır. Her familyanın aşağı yukarı 7500 ayrı türü vardır. Hepsinin bir görevi vardır, bunlar bir yandan dünyamızın ekolojik dengesini sağ-larken, diğer yandan birbirlerini ve birbirlerinin yumurtasını yiyerek beslenirler. Ne soyları tükenecek kadar azalır, nede epidemi yapacak kadar çoğalırlar. Biz, ne zaman ki bu sisteme çomak sokarsak, zehirle-yerek öldürmeye çalışırsak denge bozuluyor. Çünkü o zaman soyla-rını sürdürme içgüdüsüyle daha çok yumurta bırakır ve bağışıklık kazanırlar. Biz haşereyi zehirleye-rek öldürmüyoruz, onların sinir sistemlerini etkileyerek, uzak-laştırıyor ve yok ediyoruz. Bu bir buluştur. Bizim kendi patentimiz var. Haşereler soğukkanlıdır sinir sistemi ile yaşarlar, kan dolaşım-ları yoktur, sinir sistemi çalıştığı

Page 20: Ekonomi Ajandası Mart 2013

müddetçe yaşar ve sinir sistemleri çalışmazsa yok olurlar. Biz onların sinir sistemini uyuşturabilirsek o alandan uzaklaşır ve yok olurlar. Haşereler gövdeleriyle solunum yapar çünkü akciğerleri yoktur vü-cutlarında küçücük delikler vardır. O deliklerden solunum alırlar. De-liklerin hemen ardında sinir uçları vardır. Soludukları havada, sinir uçlarını felç eden bir madde varsa o alandan uzaklaşır ve yaşayamazlar. Mesela krizantem çiçeğinin özünde Pyrethrum denilen böyle bir bir et-kiye sahip madde vardır. Bu çiçeğin latince ismi Chrysanthemum diğer bir ismi ise kasımpatı çiçeğidir. Biz formülasyonumuzda Pyrethrum ve derivatlarını kullanıyoruz. Chrysa-med ismimiz buradan geliyor.

Biz bu etken maddeyi kendi pa-tentimiz olan CHRYSA teknolojisini kullanarak su ile inceltip haşerenin trake sistemine intikal ettiriyoruz. Haşere o zaman ne oluyor, nefes aldığı zaman bir süre sonra ölüyor. Çoğalma iç güdüsü tetiklenmemiş oluyor. İşte farkımız burada. Biz çok az etken madde kullanarak hem insan sağlığına hem çevre sağlığına hem bitkilere zarar vermiyoruz hem o haşereleri uzak tutuyoruz. Bununla birlikte o bölgede ki ha-şereler nefes aldıkları zaman ilaçla entegre oluyor yaşayamıyorlar. Birkaç dakika içinde bazı haşereler, bazı haşereler 12 saat sonra ölüyor. Farklı etken maddeler kullanarak yapılan ilaçlarımızda vardır.CHRYSAMED İNSEKTİSİT’İ FARKlI KIlAN ÖzEllİKlER NElERDİR?

Chrysamed İnsektisit, Avusturya’da geliştirilen Patentli CHRYSA teknolojisi ile üretilmiş geniş spektrumlu bir haşere ilacıdır.Chrysamed İnsektisit %99 su bazlı, PBO, Solvent ve itici gaz içermeyen, Leke ve kalıntı bırakmayan, her çeşit yüzeye (Kumaş, ahşap, metal, plastik, deri vs.) uygulanabilen, kokusuz ve emsalsiz yeni nesil bir insektisittir. Haşerelere karşı 3 aya kadar kalıcı öldürme ve uzaklaş-tırma (Repellent) etkisine sahiptir. Chrysamed İnsektisit ayrışma yapmayan homojen bir emülsiyon-dur. Chrysamed ile yapılan ilaçla-malarda ilk damladan son damlaya kadar her püskürtmede eşit oranda etken madde uygulanır.Chrysamed İnsektisit minimum etken madde

ile maximum etki sağlar.Bizim kendi teknolojimiz su bazlı

doğa dostu insan sağlığına duyarlı bir ürün. Aynı zamanda çok düşük bir aktif madde kullanarak çok büyük bir etki oluşturuyor. Sektörel olarak biraz daha bilgi vereyim. Haşereler insan sağlığını olumsuz yönde etkiliyorlar eski sistemlerde genelde haşereleri öldürme yolu tercih ediliyordu. Öldürerek haşere problemi çözülmeye çalışıyordu. Fakat haşere problemini öldürerek çözemeyiz. Onlarında yaşam hakla-rı var bir eko sistem var, yeryüzün-de doğada bir denge söz konusu. Bizim metodumuz daha çok bu haşereleri, bizim yaşam alanımızın dışında tutmak. Eko sistemimizin, yaşam çevremizin dışında tutmak için geliştirilmiş bir sistem olan CHRYSAMED in en büyük özelliği bu haşereleri zehirleyerek değil, sinir sistemini tahrip ederek etkisiz hale getiriyor olması. Haşereleri biz direk yüksek aktif madde miktarı ile öldürmeye çalışırsak haşere esasında hemen ölmüyor bir müd-det sonra ölüyor. Fakat haşerenin üreme içgüdüsünü biz harekete geçiriyoruz. Üreme içgüdüsü ile za-rarlı daha çok yumurta bırakıyor ve anormal çoğalıyor. Aslında problem çözülmüyor. CHRYSAMED in farkı burda CHRYSAMED ürünleri haşe-relerin sinir sistemini felç ederek yavaş, yavaş etkisiz hale getirdiği için haşere bunu algılayamıyor. Böyle bir özelliği var bir de çok özel bir nano teknolojik iç yapısı , kim-

yasal formülü var bununla birlikte yüzeye tutunuyor yüzeye tutun-masıyla hem haşere geldiği zaman yeri algılıyor o mekana gelmiyor, gelirse de yavaş yavaş sinir sistemi felç olarak bertaraf olur duruma geliyor. Yani çok farklı yeni nesil bir ilaç ve sistem bizim yaptığımız bizim kendi özel teknolojimiz bu şekilde çalışıyor.İlAÇ NASIl uYGulANIYOR?

Özel tasarım ambalajında yer alan ürünümüzün bir püskürtme kafası var püskürtme kafası ile sı-kıyorsunuz, bu kadar basit. Bunun içerisinde % 0,1 oranında ilaç var gerisi sudur. Kokusuzdur leke bırak-maz bu özelliği ve su bazlı olduğu için bütün mekânlarda güvenle kullanılabilir.KullANIM AlANlARI NERE-lERDİR?

Her ilaç için farklı ruhsatlar gerekmektedir. Bazı ilaçlar evler içi ruhsatlıdır. Halk sağlığında ruhsatlı olanı biz evlerde işyerlerinde uy-gulayabiliyoruz. Bu ilacı aynı ilaç olmasına rağmen tarımda kullanı-rız diyemeyiz. Ama biz aynı ilacı bu sefer ruhsatlandırıyoruz ve bunu tarımda kullanabiliyoruz. Yine aynı reçete aynı formülasyon veteriner ilacı olarak ruhsatlanıyor ve bunu biz direk hayvanların üzerine sıkı-yoruz. Bu ilaçların sistemleri farklı ruhsatları farklıdır. Bu ilaç evlerde işyerlerinde lokantalarda oteller-de kullanılıyor Bir diğeri de direk vücuda sıkılan bir ilaçtır. Evlerde işyerlerinde kullanılmıyor. Vücuda

Mart-Nisan 2013 / AYIN KONuĞu

1�

Page 21: Ekonomi Ajandası Mart 2013

sıkıldığında haşere vücuda yaklaş-mıyor gelmiyor.ÜRÜNlERİNİzİN GÜVENİlİR-lİĞİ İlE İlGİlİ bİlGİ VERİR-MİSİNİz?

Ürünün su bazlı olması çok önemli bir faktördür ve ürünün güvenilirliğini arttıran en büyük etkendir. Birçok kurum ve kuru-luşça yapılan deney ve testlerden pekiyi sonuç aldık. Alman Frey-tox Laboratuvarında Farelere en yüksek dozda Chrysamed içirilerek yapılan deneylerde hiç bir toksik etki kaydetmeyerek zehirli olmadı-ğı onaylanmıştır.

Alman Dermatest laboratuva-rında 30 kişinin cildine Chrysamed sürülerek yapılan deneylerde PE-KİYİ dereceyle dermatolojik raporu verilmiştir.

Alman TÜV ve LGA Laboratuvar-larında yapılan kimyasal ve fiziksel deneylerde tam not alarak Avrupa standartlarına ve Alman ALDI mağazalarında satışına uygunluk raporu verilmiştir.

Hacettepe Üniversitesinde,SİVRİSİNEKLER üzerine 5 metre

mesafeden yapılan uygulamada % 100 tam sonuç alınmıştır.

KARASİNEK denemelerinde %99,5 sonuç alınmıştır.

KARINCA denemelerinde % 100 tam sonuç alınmıştır.

HAMAMBÖCEĞİ denemelerinde %97,5 sonuç alınmıştır.

Berlin Insect Services Labora-tuarında, KENE, AKAR ve GÜVE üzerinde yapılan deneylerde Kene ve Güvelerde % 100 tam sonuç, Akarlarda %95 sonuç alınmıştır.

Akdeniz Üniversitesinde KENE üzerinde yapılan deneylerde % 100 tam sonuç alınmıştır.

Gaziantep Üniversitesinde KENE ve ÖRÜMCEK üzerinde yapılan de-neylerin hepsinde % 100 tam sonuç alınmıştır.

Ankara Üniversitesinde tahta-kurusu, pire, örümcek ve akrepler üzerinde yapılan deneylerde % 97 sonuç alınmıştır.

Alman Biogenius Laboratuarın-da TAHTAKURUSU üzerinde yapı-lan deneylerde % 100 tam sonuç alınmıştır.

Fransız LABORATOIRE T.E.C. Laboratuvarı’nda, Hamamböceği, Karınca, Pire, Karasinek, Toz Akarı (mayt), Elbise Güvesi, Termit, Sivri-sinek (Aedes Aegypti), Sivrisinek (

Aedes Albopictus) ve Tahta kurusu zararlılarına karşı CHRYSAMED INSEKTISIT ile yapılan Deneme sonucunda tüm zararlılara karşı, % 100 etkinlik sağlanmış, etkinliğin 91 gün boyunca devam ettiği tespit edilmiştir.ÜRÜNlERİNİz HANGİ ÜlKE-lERDE SATIlIYOR?

Türkiye dışında başta Almanya, Avusturya, İsviçre, Fransa olmak üzere, birçok ülkeye ürünlerimizin satışını gerçekleştirmekteyiz. Bu ürün her ne kadar %99 su bazlı olsa dahi bir canlıyı öldüren bir ilaç yani bir insektisit olduğu için, ruhsatı ol-mayan bir ülkeye satamazsınız. Her ülkenin ayrı ruhsat mevzuatı var. Herhangi bir ülkeye bu ürünü sat-mak istiyorsanız bu ürünü o Ülkede ruhsatlandırmanız gerekir. Örneğin Avrupa’da bir ilacı ruhsatlandırmak için bir çok çeşitli testlerin başarıyla sonuçlanması gerekir. Atmosfere etkisi, yer altı sularına etkisi, arıla-rın üzerine etkisi, insanlara etkisi hayvanların üzerine olan etkisi, hayvanların sütüne veya etine geçme testleri yapılıyor. Bir ruhsatı almak, aşağı yukarı 3 milyon Euro ya mal oluyor. Ve 2 – 3 sene sürebi-liyor. Bu testlerin hepsinin yapıl-ması gerekiyor. Bu anlamda, şu anda ürünlerimizi ruhsatlandırarak satışını gerçekleştirdiğimiz ülkeler, Türkiye, Almaya, Avusturya, Fransa gibi ülkelerdir. Birçok ülkede ürün-lerimizin satışını gerçekleştirmek için ruhsatlandırma çalışmalarımı-za devam etmekteyiz.TÜRKİYE PAzARINI NASIl DE-ĞERlENDİRİRSİNİz?

Türkiye, her geçen gün, dünya ekonomisinde söz sahibi olmak için güçleniyor. Özellikle, son zaman-lardaki büyüme oranları, birçok yatırımcının gözünü ülkemizin üzerine çekiyor. Avusturya, merkez-li bir şirket olmamıza rağmen, bir çok yatırımımızı Türkiye ye yaptık, İzmir Torbalıda, kurmuş olduğumuz fabrikamız o coğrafya ya büyük oranda katkı sağlarken, ülke eko-nomisine de bir kazanım olduğunu biliyoruz ve yeni iş imkanları istih-dam sahaları oluşturmak istiyoruz. Ortadoğu ve balkanların giriş kapısı olarak nitelendirdiğimiz ülkemi-ze yatırımlarımız devam ediyor. Türkiye de, bilinirliğimizi arttırmak için önemli çalışmalar içerisinde-yiz, ülkemiz, sürekli gelişen ve çok

önemli bir pazar, bu pazarda etkin bir oyuncu olmak istiyor, bu alanda çalışıyoruz. YATIRIMlARINIzDAN bAHSE-DERMİSİNİz?

Teknoloji hızla gelişiyor ve yeni talepler oluşuyor. Yeniliklere cevap vermek için bizde sürekli AR-GE çalışmalarımızı sürdürmek, yeni formülasyon ve yeni ürünler geliş-tirmek zorundayız. Kendi CHRYSA teknolojimizin yansıra, SC, WDG, ME, MC, Formülasyonlarında yeni ürünler üretmek için ikinci bir Fab-rika kurmaya karar verdik. İzmir İTOB organizede 10.000 m2 lik bir yer arsa aldık. Bunlarla ilgili maki-ne alımlarına başladık, önümüzde ki 2 ay içinde de kısmetse yeni fabri-ka inşaatımıza başlıyoruz. Teknoloji yatırımlarımızın yanı sıra ar-ge ye büyük oranda kaynak ayırdık. Tanıtım çalışmalarımız ve medya planlama konusu bizim için önemli olan konuların başında geliyor. Bizler doğru ürünü ürettiğimizi bili-yor ve bunu tüketicilere duyurmak istiyoruz, bu alanda ciddi yatırımla-rımız olduğunu söyleyebilirim.

AYIN KONuĞu / Mart-Nisan 2013

1�

Page 22: Ekonomi Ajandası Mart 2013

TİM Başkanı Mehmet Büyü-kekşi Merkez Bankası’nın ihracatçıyı sanayiciyi ilgilen-

diren konularda daha cesur adımlar atmasını istedi. Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başka-nı Mehmet Büyükekşi, Merkez Bankası’nın öngörülerine güven-diklerini vurgulayarak, Merkez Bankası’nın ihracatçıyı, sanayiciyi ilgilendiren konularda daha cesur adımlar atmasını, yolu aydınlatma-sını beklediklerini söyledi. Büyü-kekşi, “Hepimiz aynı gemideyiz. Hepimizin hedefi aynı” dedi.

TİM 2012 yılı ihracat verilerini Ankara’da düzenlenen bir basın toplantısıyla açıkladı.

TİM Başkanı Mehmet Büyükek-şi, toplantıda yaptığı konuşmada, Aralık ayı verilerini ve 2012 yılı gerçekleşmelerini değerlendirdi. “Geçmiş yıla güzel bir iz bıraktık” sözleriyle konuşmasına başlayan Büyükekşi, ihracat açısından çok başarılı bir yılı geride bıraktıklarını dile getirdi.

“DÜNYADA KAOS TÜRKİYE’DE BAŞARI”

2012 yılının Türkiye açısından başarılı geçtiğini belirten Büyü-kekşi, olması gerekenin olduğunu, ihracat, büyüme, istihdam ve diğer pek çok alanda Türkiye ekonomi-sinin bir adım daha ileriye gittiğini vurguladı. Bu başarıyı dünyanın ekonomik bir kaosa girdiği bir dönemde yakaladıklarını söyleyen Büyükekşi, 2012 yılında AB ülkele-rinin art arda borç ve bütçe krizleri yaşandığını kaydetti. 2012’nin AB için de kayıp bir yıl olduğunu ifade eden Büyükekşi, “Çünkü AB ülke-leri krize karşı önlem konusunda görüş birliğine varamadılar, somut

kararlar alamadılar, somut adım atamadılar, ve bunun sonucunda; Yunanistan, İspanya gibi ülkele-rin yanı sıra İtalya ve Fransa gibi dünyanın büyük ekonomileri de krizle sarsıldı. Notları düşürüldü. ABD, istenilen büyüme oranlarını tutturamadı, işsizliği yenmekte zorlandı. Dünyanın lider ekonomi-lerinin krizle sarsıldığı bir dönemde

Türkiye’nin ortaya koyduğu bu ba-şarılar takdire şayandır. Sevindirici-dir, gurur vericidir” diye konuştu.

“İHRACATTA YENİ REKOR” Türkiye’nin ilk 9 ayda yüzde 2.6

büyüdüğünü belirten Büyükekşi ihracatın ise 2012 yılında 151 milyar 860 milyon dolara ulaştığını vurguladı. Bu rakamın Cumhuriyet tarihinde yeni bir ihracat rekoru

BüyüKEKŞİ2013 ihracat hedefini açıkladı

Mart-Nisan 2013 / İHRACAT

20

Page 23: Ekonomi Ajandası Mart 2013

İHRACAT / Mart-Nisan 2013

21

olduğunu ifade eden Büyükekşi, “Dünyayı kasıp kavuran ekonomik kriz ortamına rağmen kırılan bir rekordur. Ancak ihracatta rekorlar kendiliğinden kırılmadı. Türkiye ihracatçılarına güvendi. Devletimiz, Türkiye’nin kurumları ihracatçılara güvendi. Biz de bu güveni boşa çıkarmadık. Ekonomiyi sırtlamaya devam ettik. Yatırım yaptık, istih-dam ürettik. Büyümeye net katkı verdik. Cari açıkla mücadelede en ön saflarda yer aldık. Ekonomideki kırılganlıklar ihracat sayesinde azaltıldı. Bu, büyük bir başarıdır. Bu, ihracatçılarımızın başarısıdır. Bu, ihracatçılarımıza her platform-da büyük destek veren hükümeti-mizin başarısıdır” şeklinde konuştu.

“TÜRKİYE BAŞARI İÇİN KENETLENDİ”

Bu başarının “kenetlenen Türkiye’nin başarısı” olduğunu söyleyen Büyükekşi, 2013 yılının Türkiye’nin tüm kurum ve kuru-luşlarıyla, ihracatçılarına daha çok güvendiği ve kulak verdiği ve bir yıl olması temennisinde bulun-du. Büyükekşi, “Biz de Türk malı damgasını tüm dünyaya yayalım. 2012 yılında 237 gümrük bölgesin-de dalgalanan Türk malı bayrağını, Afrika’dan Ortadoğu’ya, Asya’dan Avrupa’ya her bölgede dalgalandır-maya devam edelim” dedi.

“İHRACATA DESTEKBEKLİYORUZ”

Bu çerçevede 2013 yılında tüm ekonomi aktörlerinden ihracata destek beklediğini dile getiren Büyükekşi şunları söyledi:

“Devletimizin kurumlarının yanımızda olmasından büyük memnuniyet duyuyoruz. Ancak finans kesiminin de daha fazla yanımızda olmasını bekliyoruz. İhracatçılara pozitif ayrımcılık isti-yoruz. İhracatçıya daha rekabetçi şartlarla kaynak kullandırılmasını arzuluyoruz. Çünkü ihracata verilen destek, üretime, istihdama verilen destektir.”

“BİZ MERKEZ BANKAMIZIN ÖN-GÖRÜLERİNE GÜVENİYORUZ”

Büyükekşi, Merkez Bankası’nın öngörülerine güvendiklerini söyle-di. Merkez Bankası’nın ihracatçıyı, sanayiciyi ilgilendiren konularda daha cesur adımlar atmasını, yolu aydınlatmasını beklediğini dile

getiren Büyükekşi, “Önümüzü açmasını, daha fazla yatırımı ve ihracatı teşvik etmesini istiyoruz. Rekabet gücümüzün korunması, geliştirilmesi, daha rekabetçi bir Türk sanayisinin önünün açmasını bekliyoruz. Çünkü hepimiz aynı gemideyiz. Hepimizin hedefi aynı” değerlendirmesinde bulundu.

“BAŞARI İÇİN, POLİTİKA BÜTÜNLÜĞÜ ŞART”

2023 yılında 500 milyar dolar ihracat, 2 trilyon dolar milli gelir ve Türkiye’yi dünyanın ilk 10 ekono-mi arasında yer almasını sağlama hedefine hep birlikte kenetlenmek gerektiğini vurgulayan Büyükekşi, “İnanıyoruz ki biz kenetlendikçe, Türkiye çok daha hızlı büyüyecek. Ama bunun için siyasetçisinden bürokratına, işadamından vatan-daşına kadar ortak bir politika bütünlüğüne ihtiyacımız var. Bizi 2023 hedeflerimize götürecek yeni perspektiflere ihtiyacımız var. Son on yıldır siyasi ve ekonomik istik-rara sahibiz çok şükür. Bu istikrar sayesinde günlük, aylık, yıllık değil 12 yıllık hedefler koyduk. İnandık, bu hedefler için yola çıktık, adım attıkça bilendik. Geri dönüşü olma-yan bir yoldayız artık. Hedefimiz; 2023” şeklinde konuştu.

“Herşey 2023 İÇİn” “Alacağımız kararlarda, ataca-

ğımız adımlarda bu hedeflerin izi olmalı. Konjonktüre uyma kaygımız bizi uzun vadeli hedeflerimizden uzaklaştırmamalı Kısa vadeli kon-jonktürde uzun vadeli perspektifi kaybetmemeliyiz” diyen Büyü-kekşi, 2023 stratejisinin üzerine daha fazla eğilme vakti olduğunu söyledi. İnovasyon, AR-GE, tasarı-mın ve markalaşmanın bu uzun yü-rüyüşümüzde en büyük dönüşüm araçlarımız olduğuna inandıklarını dile getiren Büyükekşi, “Burada bir parantez açmak istiyorum. Türkiye inovasyon konusunda belirli bir iv-meyi yakaladı. Özel sektör üzerine düşen görevi yerine getirmeye gay-ret etti. Ancak bu noktada iş alemi olarak bizim de eksik kaldığımızı düşünüyoruz. Bu eksikleri en kısa zamanda telafi etme ihtiyacımız var” dedi.

“TÜRKİYE’NİN GELECEĞİ İNOVASYONDA”

Türkiye İnovasyon Haftası’nı bu farkındalığı oluşturmak amacıyla yaptıklarını belirten Büyükekşi, şu açıklamalarda bulundu:

“İstedik ki kamuoyu gündemi-ne inovasyonu daha fazla taşıya-lım. İnovasyonun önemini tekrar tekrar vurgulayalım. Bu bir son değil, yeni bir başlangıçtır. Çünkü inovasyon, Türkiye’nin geleceğidir. İnovasyona yönelik toplumsal farkındalığı artırma çabalarımız, yoğunlaşarak devam edecek. Bu konuda farklı açılımlar yapacağız. Çünkü, bugün geldiğimiz nokta-da inovasyon ihtiyacı, siyasal, kurumsal, toplumsal algı, kabul ve alışkanlıklarda köklü değişimleri dayatıyor. Bilişim teknolojisindeki gelişmeler, geleceği öngörülemez bir hızda yakınlaştırıyor. İşte bu yüzden, eğitimden sivil anayasaya dek yeni bir atılıma ihtiyacımız var. Çünkü 2023 hedeflerimize ulaşmamızın yolu, yeni atılımlar-dan geçiyor.”

“YENİ SİVİL ANAYASA ŞART” Büyükekşi, bugün geleneksel

anayasa, geleneksel kurumlar, geleneksel siyasal işleyiş ve gele-neksel toplumsal davranış kodla-rıyla geleceği kurmanın, geleceği şekillendirmenin artık imkansız hale geldiğini belirterek şunları kaydetti:

“İktidarıyla, muhalefetiyle öyle bir yeni anayasal düzen kurmalıyız ki; Tüm bu gelişmeler karşısında gerekli esnekliği gösterebilsin, ekonomide güvensizliği ve belir-sizliği ortadan kaldırsın, toplumun sağduyusu ve yaratıcı potansiye-lini hayata geçirebilsin, toplumun önünü açsın, statikliği ile topluma ayak bağı olmasın.”

“2013 YILINDAN UMUTLUYUZ” Şimdi biraz da 2013 yılında bizi

nasıl bir tablo bekliyor ona değin-mek istiyorum:

Yeni yılda küresel ekonominin daha ılımlı bir seyir izleyeceğine inanıyoruz. Avrupa bölgesinde kısmi bir toparlanma olasılığını yüksek görüyoruz. 2012 yılında yüz-de 0,4 küçülmesi beklenen AB’nin 2013 yılında yüzde 0,2 büyüyeceği tahmin ediliyor. Biz bu durumun ihracatımıza olumlu yansımasını bekliyoruz. Amerika tarafında da ılımlı büyüme temposunun devam etmesi bekleniyor.

Page 24: Ekonomi Ajandası Mart 2013

Mart-Nisan 2013 / İHRACAT

22

Madencilik Sektörü’nde Çin gururu yaşanıyor. Türkiye’nin

2012 yılında Çin’e yaptığı 2 milyar 878 milyon dolarlık ihracatın yüzde 63’lük bölümünü Türk Madencilik Sektörü gerçekleştirdi. Madencilik sektörünün Çin Halk Cumhuriyeti’ne yaptığı, 1 milyar 818 milyon dolarlık ihracatta, Türk Doğaltaş Sektörü 782 milyon dolarlık payla öne çıktı.

2012 yılında Çin’e 1 milyar 818 milyon 242 bin dolarlık ihracata imza atmanın gururunu yaşadıklarını belirten Ege Maden İhracatçıları Bir-liği Yönetim Kurulu Başkanı Arslan Erdinç, madencilik sektörünün Çin’e ihracatını arttırmak için sektörün tüm gücüyle çalıştığını kaydetti.

Türkiye, 2012 yılında Çin’den 21.2 milyar dolarlık ithalat yaparken, 2.8 milyar dolar ihracat gerçekleştirdi. Türk Madencilik Sektörü’nün, yıllar öncesinde Çin pazarını keşfettiğini ve Türkiye’nin Çin’e yaptığı toplam ihracatının yüzde 63’lük bölümünü bu ülkeye yapar konuma geldiğini anlatan Erdinç, “Madencilik sektörü enerji türevleri doğalgaz, elektrik ve petrol dışında ithal girdisi olmayan, yüzde 100’e yakın yerli girdi kulla-nan yüzde 100 net döviz girdisi ve yoğun istihdam sağlayan bir sektör. Çin Halk Cumhuriyeti, 2012 yılında 782 milyon dolarlık ihracat yapan Türk Doğaltaş Sektörü’nün en büyük ihracat pazarıdır. Doğaltaş sektörü olarak hedefimiz 2013 yılında Çin’e yaptığımız ihracatı 1 milyar dolara çıkarmak” diye konuştu.

Çin’i “Fırsatlar Ülkesi” olarak

tanımlayan Ege Maden İhracatçı-ları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Arslan Erdinç şöyle devam etti; “Son yıllarda ABD ve Avrupa Birliği’ndeki ekonomik kriz ve durgunluğa karşın Çin her yıl yüzde 8-9 büyüyor. Her birinde milyonlarca insanların yaşa-yacağı devasa şehirler, alışveriş mer-kezleri, otoyollar, statlar çok hızlı bir şekilde kuruluyor ve hayata geçiyor. Çin, büyük bir ihracatçı ülke olduğu gibi aynı zamanda büyük ithalatçı bir ülke biz Çin’in ithalatçı yönüne yoğunlaşıyoruz. İhracatımızı arttırıp dış ticaret açığımızı azaltıyoruz.”

Çin’in Güney Bölgesi’ndeki, Xiaman Uluslararası Doğaltaş ve Teknolojileri Fuarı’na Türkiye Milli Katılım Organizasyonu’nu Ege İhra-catçı Birlikleri’nin başarılı bir şekilde gerçekleştirdiğini anlatan Erdinç, 6-9 Mart 2013 tarihlerinde düzenlenecek olan Xiamen 2013 Stone Fair Fuarına

59 firma ile katılacaklarını kaydetti. Avrupa Birliği’ndeki ekonomik

kriz sonrasında İtalyan, İspanyol ve Portekizli doğaltaş ihracatçılarının doğaltaş ihraç fiyatlarını çok dü-şürdüklerini dile getiren Ege Maden İhracatçıları Birliği Başkanı Arslan Erdinç, “Rakiplerimiz, Türkiye’deki blok mermer maliyetlerine, işlenmiş ürün ihraç ediyorlar. Türk doğaltaş sektörünün bu şartlarda İtalya, İspanya ve Portekiz ile rekabet etmesi mümkün değil. Elektrik ve petrol fiyatlarında vergi indirimi yoluyla ve istihdam yoğun bir sektör olduğu-muz için istihdam üzerindeki kamu yüklerinin Hükümet tarafından üstlenilmesi yöntemiyle sektörümüz desteklenmelidir. Bu destek sağlandı-ğı takdirde geçen yıl ihracatını yüzde 14 geliştiren sektörümüz bu yıl daha büyük bir ihracat artışına imza ata-caktır” diyerek sözlerine son verdi.

Madencilik sektörü’nde Çin gururu Türkiye’den Çine yapılan her 100 dolarlık ihracatın 63 dolarını madencilik sektörü yaptı.

Page 25: Ekonomi Ajandası Mart 2013

İHRACAT / Mart-Nisan 2013

23

Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, 2012 ihracat destekleri analizi ve 2013 yılı hedeflerine ilişkin bir basın toplantısı düzenledi. Burada bir ko-nuşma yapan Bakan Zafer Çağlayan, altın ihracatının ihracatı gölgede bıraktığı eleştirilerine yanıt vererek, “Bu ürünü kim isterse ona bal gibi satarız” dedi.“ÖNCELİKLİ GÜNDEM MADDEMİZ İHRACAT DESTEKLERİNİ İHRACATIN YÜZDE 1’İ SEVİYESİNE GETİRMEK”

Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, ihracat destekleri konusunda nasıl bir strateji izlendiğini anlattı. Çağlayan, “Bilhassa ithalat artış hızlarının daha yüksek olması beklenen ve ülkemiz için pazar teşkil edebilecek ülkelere öncelik verdik. 2012 - 2013 dönemi için 17 hedef ve 27 öncelikli ülke belirledik. Bunlardaki destek oranları-mızı daha da artırdık. Şükürler olsun bunların meyvelerini topluyoruz. Arkadaşlarımızın yapmış olduğu hesaplamalara göre, sadece pazar çeşitlendirmesinin getirmiş olduğu ihracat artışı 29 milyar dolardan fazla. 2012 sonu itibariyle, bu rakam tam netleştiğinde 40 milyar doları bulacak” dedi. Bakan Çağlayan, des-

teklerden yararlanan firma sayısında da bir artış yaşandığını belirterek, “Son 10 yılda, ihracat yapan firma sayısı 1.7 katına çıktı. 2002 ‘de 31 bin 731 ihracatçımız varken, 2012’de 54 bin 802 ihracatçımız var. İhra-catçı sayısında 1.7’lik artışa karşılık desteklerden yararlanan firma sayısı ise 3 katına çıkmış durumda. 2002’de 5 bin 704 firmamız devlet desteklerin-den yararlanırken 2012’de 17 bin 293 firmamız desteklerden yararlanıyor “ diye konuştu. Çağlayan, “ 500 milyar dolarlık ihracat hedefine doğru ilerler-ken sağladığımız desteklerin miktarını artırmak için öncelikli gündem mad-delerimizden en başta geleni ihracat desteklerini, ihracatımızın en az yüzde 1’i seviyesine getirmek” diye konuştu.“2013’TE 160 MİLYAR DOLAR, 2017’DE 250 MİLYAR DOLAR, 2023’TE 500 MİLYAR DOLAR İHRACAT”

İhracat destek tebliğinin Haziran 2012’de yürürlüğe girdiğini söyleyen Çağlayan, “6 aylık süre içinde 60 şirketimizi destek kapsamına aldık. 33 şirketimize de destek ödemesi yaptık. Desteklerimizin katkısıyla sağlık turizminde 3 milyar dolar gelir elde etmeyi düşünüyoruz. 2023 yılı hede-

fimiz de sağlık sektöründe 20 milyar dolardır” dedi. Bilişim sektöründe de hedeflerini açıklayan Çağlayan, “Bu sektörde 2013 yılı sonunda 1 milyar dolar ihracat hedefliyoruz. 2023 yılındaki hedefimiz ise, 10 milyar dolardır. Yerli film ve belgesellerimiz açısından da 2013 yılının 250 milyon dolar ihracatla önemli ve verimli bir yıl olmasını hedefliyoruz. 2023 yılında ise bu rakamın 1 milyar dolara çıkmasını bekliyoruz” diye konuştu. “Amacımız çok açık ve net “ diyen Bakan Çağlayan, “Bu yıl için 158 milyar dolarlık ihracat hede-fimize karşılık, TİM yine çıtayı 160 milyar dolara çıkardı biz de bu hedefe kilitlendik. 2013’te 160 milyar dolar, 2017’de 250 milyar dolar ve 2023’te de 500 milyar dolar ihracat yapmak için yoğun çalışacağız” dedi. 2013 yılı ithalat beklentisinin sorulması üzerine Bakan Çağlayan, “Orta vadeli programda 2013 yılı ithalat beklenti-miz 253 milyar dolar. Bu yıl için 239.5 milyar dolar öngörümüz var. Benim tahminim bizim bu rakamın altında kalacağımızdır. Yani 237 - 238 milyar dolar civarında bir ithalat olacaktır” diye konuştu.

İşte 2013 ihracat hedefleri

Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan 2013 için ihracat

hedeflerini açıkladı.

Page 26: Ekonomi Ajandası Mart 2013

Türkiye İhracatçılar Meclisi’nin verilerine göre Şubat ayında Türkiye’nin ihracatı, geçen yılın

aynı ayına göre yüzde 5,6 artışla 11 milyar 692 milyon dolar oldu. İlk 2 ayda ihracatımız yüzde 5 artarak 23 milyar 201 milyon dolara yükseldi. Son 12 aylık ihracatımız ise yüzde 11,82 artışla 153 milyar 640 milyon dolar oldu.

Şubat ayında en fazla ihracatı, 1 milyar 787 milyon dolar ile otomo-tiv sektörümüz yaparken, kimyevi maddeler sektörümüz 1 milyar 450 milyon dolar ile ikinci, hazır giyim ve konfeksiyon sektörümüz ise 1 milyar 402 milyon dolar ile üçüncü sırada yer aldı. Şubat ayında en fazla ihra-cat artışını yüzde 242 ile zeytin ve zeytinyağı sektörümüz, yüzde 57 ile madencilik sektörümüz ve yüzde 55 ile mücevher sektörümüz yakaladı.

aB’ye İHraCat artışa GeÇtİAB’ye ihracatımız Şubat ayında 6

artarken, Uzakdoğu’ya ihracatımız yüzde 34, BDT’ye ihracatımız yüzde 18, Afrika’ya yüzde 1 artış gösterdi.

Şubat ayında en fazla ihracat yaptığımız ülke Almanya oldu. Almanya’ya ihracatımız yüzde 1 art-

tı. İkinci sırada yer alan Irak’a ihra-catımız yüzde 7, üçüncü İngiltere’ye yüzde 9, dördüncü Rusya’ya yüzde 16, beşinci İtalya’ya yüzde 10 arttı. Şubat ayında ihracat artışında ön plana çıkan ülkeler; Yüzde 303 artış ile Malta,Yüzde 219 artış ile Norveç, Yüzde 130 artış ile Singapur, Yüzde 112 artış ile Yemen, Yüzde 98 artış ile Ürdün, Yüzde 75 artış ile Çin, Yüzde 57 artış ile Brezilya oldu.

İller bazında bakıldığında, en fazla ihracat yapan ilk 10 ilimiz arasında ihracatını en fazla artıran il yüzde 41 ile Hatay oldu. Hatay’ı yüzde 18 ile Ankara, yüzde 11 ile Denizli, yüzde 9 ile Adana, yüzde 7 ile İzmir ve Bursa, yüzde 3 ile İstanbul ve yüzde 1 ile Gaziantep izledi. Kocaeli’nin ihracatı yüzde 1, Manisa’nın ise yüzde 18 düş-tü. Edirne’nin ihracatı ise şubat ayın-da yüzde 3 gerileyerek 2,5 milyon dolar oldu. İlk ayda ise Edirne’nin ihracatının yüzde 6 yükselerek 5,1 milyon dolar oldu.

aBD İÇİn İyİmserlİk HakİmBu arada, ABD ekonomisine ilişkin

iyimser beklentiler sürüyor. Ancak ekonomide ve işsizlikte toparlanma, beklentilerden daha yavaş gerçekle-

şiyor. Avrupa Birliği ve Euro cephe-sinde ise mali risklerin azaldığını görüyoruz. Avrupa Birliği’nde 2014-2020 bütçesinde kesinti yapılması konusunda uzlaşma sağlandı. Avru-pa Merkez Bankası’nın adımları sa-yesinde piyasa güveni büyük ölçüde sağlandı. Bankacılık sektöründe de olumlu gelişmeler var. Euro’ya güven artıyor. Son yaşanan İtalya krizi de atlatıldığı takdirde Euro bölgesi daha iyi bir sürece girecek. Bununla birlik-te, AB’de 2012 son çeyrek büyümesi beklentilerden kötü geldi.

2013’ün ilk iki çeyreğinde de küçülme sürebilir. Avrupa’nın ancak 3.çeyrekten itibaren büyümeye başlayacağı öngörülüyor. Bu durum AB’ye ihracatımız için bir risk. Ancak ihracatımızın ilk 2 aylık performansı bizi umutlandırıyor. İlk 2 ayda AB’ye ihracatımız yüzde 6 artış gösterdi.

Çİn’De Büyüme HıZlanıyorÇin’de 2013 yılının ilk göstergeleri,

büyümenin yeniden hızlanmakta olduğunu teyit ediyor. Çin’e ihraca-tımız 2013 yılında çok iyi başladı. İlk iki ayda Çin’e ihracatımız yüzde 51 artış gösterdi. Çin şu anda en fazla ihracat yaptığımız 12. ülke oldu. Çin,

İhracat artış trendini sürdürüyor: Şubat ayı ihracatı yüzde 5,6 arttı 11,6 milyar dolar oldu

Mart-Nisan 2013 / İHRACAT

2�

Page 27: Ekonomi Ajandası Mart 2013

geçen senenin aynı döneminde en fazla ihracat yaptığımız 15. ülkey-di. Çin’in büyümesi bize de olumlu yansıyor. 2013 yılının da dünyada kur savaşlarının öne çıkacağı bir yıl olacak. “Yani rekabetçi kur, artık her zamankinden daha önemli. Birçok ülke, ihracat artışı için kur ile oynuyor. Kuru, kızışan rekabette en önemli silah olarak kullanıyor. Türkiye’nin de bu konudaki gelişme-leri yakından takip etmesi ve önlem almaya devam etmesinin önemli. Türkiye için en mantıklı çözüm, iyi bir kur riski yönetimi ile kurdaki aşırı dalgalanmaları önlemek ve de Türk Lirası’nın rekabetçi seviyelerini korumak olacak. “

türkİye’De Büyüme 4. Çeyrekte ZayıFlaDı

Ekonomi yönetiminin ve Merkez Bankasının hedeflediği ekonomik inişin gerçekleştiğini, fakat verilerin 2012’nin son çeyreğinde iktisadi faaliyetlerin zayıfladı.”Sanayide büyüme yılın son çeyreğinde yüzde 0.6 ile en zayıf dönemini yaşadı. 2012 yılı büyümesi yüzde 2.5 seviyesinde kalacak gibi2012 yılında cari açık yüzde 37 gerileyerek 77 milyar dolardan 49 milyar dolara indi. Cari açıkta sağlanan bu önemli iyileşme-de ihracatın rolü çok büyük oldu.

İHraCat Carİ aÇıĞın PanZeHİrİ olDU

2012 yılında cari açıkta yaşanan 28,3 milyar dolarlık gerilemenin 23,5 milyar doları dış ticaret dengesindeki düşüşten geldi Dolayısıyla uzunca bir süredir ifade ettiğimiz, “Cari açığın panzehiri ihracattır” söylemi, bir kere daha tescillendi. İhracat, ekonomideki kırılganlıklarının gide-rilmesi için en büyük avantaj oldu. İhracat sadece cari açığa panzehir olmakla kalmadı. Büyümeye net

katkı sağlarken, yarattığı istihdamla işsizlik oranını da aşağı çekti.

2012’DE EKONOMİYİ SOĞUTTUKMerkez Bankamız en son 3x5

formülü açıkladı. %5 büyüme. %5 cari açık (yani cari açığın milli gelire oranı) %5 enflasyon. Halbuki 2012 yılında yüzde 2.5 ekonomik büyü-me ile yüzde 6 cari açık rakamına ulaşılacağını tahmin ediyoruz. Yani 2012 yılında ekonomimizi ısıtmadık, büyümeyi düşürdük. Ancak cari açık istenilen düzeye düşmedi. Çünkü büyümenin cari açık elastikiyeti düşük. Neden mi? Merkez Bankası yıllık kredi genişlemesini yüzde 12 ila 15 bandında tutuyor. Bu sınırın aşılmasını istemiyor. Bu nedenle de faizler indirilse bile, munzam karşılık artışları ile kredilerde sıkılaştırma sürüyor.

tek Çare İHraCatSıkılaştırma politikaları da iç

piyasayı daha çok yavaşlattı. İç piyasa yavaşladığına göre yüzde 5 büyüme nereden gelecek? Tabii ki ihracattan gelecek. Yüzde 5 büyüme-nin de, yüzde 5 cari açık hedefinin de temel mantığında ihracat artışı var. Yani bu sene bütün yük ihracatçı-larımızın omzunda. Bir başka ifade ile, bu rakamlara ulaşılabilmesi için ihracatın orta vadeli program hedefi olan 158 milyar doların çok üzerinde gerçekleşmesi gerekiyor.. Peki bu na-sıl olacak? Platon “Bilirken susmak, bilmezken söylemek kadar kötüdür” der. İşte 55 bin ihracatçımız, bu yıl da yeni ihracat rekorları kırabilmek için susmayacak. 2023 yılı için 500 milyar dolar ihracata koşarken tüm doğru bildiklerini dile getirecek.

İHraCatÇının karlılıĞı Düştü

Dünyada yaşanan gelişmeler mevcut pazarlarda ihracat artışımızı

da sınırlandırıyor. İhracatçılarımı-zın karlılıkları son yıllarda giderek azalıyor. Çünkü dış pazarda kıyasıya bir rekabet ortamı var. İhracatçı-larımız dış pazarda rekabetçi fiyat sunamamaktan yakınıyor. Yılın son çeyreğinde girdi maliyetlerinin arttı-ğını belirten ihracatçı firmalarımızın oranı son anketimizde yüzde 62’ye çıktı. İhracatçılarımızın yaklaşık yarısı, karlılık düzeyinin azaldığını söylüyor. Anketimiz ayrıca ihracat-çılarımızın finansman ihtiyacının da arttığına dikkat çekiyor. Böyle bir tablo karşısında ihracatımızı 158 milyar doların üzerine çıkarmak için özel bir çaba sarf etmemiz gerekiyor.

İHRACATA DESTEK ŞARTİlk iki ayda ihracat artışımız yüz-

de 5. Bu tempo yeterli mi? Elbette ki, hayır. O zaman tek çaremiz kalıyor. İhracata tempo vermek için ilave des-tek. Bu desteğin başında da finans-man geliyor. Finansman konusuna geçmeden önce, yatırım ortamına da dikkatinizi çekmek istiyorum. İçeride kredi sıkılaştırması, dışarı-daki risklerle birleşince, sanayide yeni yatırım iştahı azalıyor. Bugün, daha fazla üretim, daha fazla ihracat prensibini benimsiyoruz. İhracatı devlet stratejisi yapıyoruz. Halbuki daha fazla ihracat için gerekli olan ilave yatırımların önü kesiliyor. Kre-di genişlemesi kısıtlanıyor. Burada selektif bir yol izlenmesi gerektiğine inanıyoruz. Çünkü kredi ve yatırım olmadan ihracatın büyümesine imkan yok.

İHRACAT / Mart-Nisan 2013

25

Page 28: Ekonomi Ajandası Mart 2013

İş sağlığı ve güvenliği, uygula-mada gördüğümüz kadarıyla da maalesef pek çok işverence ciddiye alınmayan bir konu olarak süre gelmiştir. Nitekim istatistikler de söylemimizi doğruluyor olacak ki, ülkemizde günde ortalama 200’e yakın iş kazası gerçekleşmekte ve bu kazalar neticesinde büyük kayıplar yaşanmaktadır. İnsana verilen değe-rin sığlığı sebebiyle bugüne dek çok fazla can heba olmuşsa da, hem ILO normları hem de AB standartları çer-çevesinde bir uyum yakalayabilmek adına konu, kapsamlı bir mevzuat düzeneğine oturtulmuştur. Mevzu-at gereklerinin yerine getirilmesi ve aykırı uygulamaların takibi ile gerekli yaptırımların uygulanması açısından hem online bir sistemden teknoloji desteği alınmış hem de bu alanda yeni istihdamlar sağlanmış-tır.Yani kaçış YOK(!)

Hemen belirtelim ki mevzuat, fabrika, bakım merkezi, dikimevi ve benzeri işyerlerindekiler hariç Türk Silahlı Kuvvetleri, genel kolluk kuv-vetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığının faaliyetleri, afet ve acil durum birimlerinin müdahale faaliyetleri, ev hizmetleri, çalışan istihdam etmeksizin kendi nam ve hesabına mal ve hizmet üretimi yapanlar, hükümlü ve tutuklulara yönelik infaz hizmetleri sırasında,

iyileştirme kapsamında yapılan iş yurdu, eğitim, güvenlik ve meslek edindirme faaliyetleri müstesna olmak üzere, 50 çalışan sınırı olmaksızın kamu ve özel sektör ile iş tanımı ve görev sınırlaması olmak-sızın tüm işyerlerindeki çalışanlara uygulanacaktır. Yani anlayacağınız, bir hukuk bürosu olarak benim dahi bu önlemleri almam gerekiyor. Kendimden örnek veriyorum ki “Her işyerinde nasıl uygulanacak peki?” şeklindeki sorularınız aydınlansın. Benim açımdan konunun kapsamını risk değerlendirme, stres yönetimi, bilgisayar karşısında doğru otur-mak, omurilik ve göz sağlığı, beslen-me, duruşmalar, şehir dışı işler vs. çeşitlendirmek mümkünmüş. Müş diyorum çünkü bu alan, kesinlikle biz avukatların alanı değil, ben de sizler gibi bir işveren olarak konu-nun uzmanlarından destek alıyo-rum. Nasıl olsa avukatımız var deyip geçmeyin, önemle altını çiziyorum; bu iş, konuda uzmanlığı tescil edil-miş profesyonellerin işi.

Yeni yasaya kadarkullanılan“İşçi Sağlığı ve Güvenliği” kavramı, daha dar bir alanı, yani işçilerin sağlık ve güvenliklerine ilişkin hükümleri kapsamaktayken, iş sağlığı ve gü-venliği kavramı, sadece işçiye değil işe odaklanmakta vekapsamı geniş-letmektedir. Yasa işyerlerini yine

eskisi gibi üç sınıfta ele almakta: Çok Tehlikeli, Tehlikeli ve Az Tehlikeli. Nace kodları, bu konuda yönlendiri-ci olacaktır.

Yasa hükmü kapsamıyla belirtmek gerekir ki işveren, genel olarak çalışanların işle ilgili sağlık ve güvenliğini sağlamakla yükümlü olup bu çerçevede; meslekî risklerin önlenmesi, eğitim ve bilgi verilmesi dâhil her türlü tedbirin alınması, organizasyonun yapılması, gerekli araç ve gereçlerin sağlanması, sağlık ve güvenlik tedbirlerinin değişen

Çalışanlarınızın iş sağlığı ve güvenliği alanındaki yükümlülüklerini biliyor musunuz?

Mart-Nisan 2013 / MAKAlE

26

İş sağlığı ve Güvenliği, iş hayatının yeni ve çok önemli gündemlerinden biri olduğundan, aynı zamanda sanıldığının aksine,çok ciddi bir takip sistemi ve yaptırımlarla geldiğinden bu ayki yazımızda bize ayrılan bölüm izin verdiği ölçüde konununönemini vurgulamaya, işverenlerimizin dikkatini bu yöne çekmeye çalışacağız.

Av. Y

asem

in K

UMBA

RACI

BAŞI

(LL.

M.)

ykum

bara

cibas

i@yd

gehu

kuk.

com

Page 29: Ekonomi Ajandası Mart 2013

şartlara uygun hale getirilmesi ve mevcut durumun iyileştirilmesi için çalışmalar yapar.İşyerinde alınan iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerine uyulup uyulmadığını izler, denetler ve uygunsuzlukların giderilmesini sağlar.Risk değerlendirmesi yapar veya yaptırır. Çalışana görev verir-ken, çalışanın sağlık ve güvenlik yönünden işe uygunluğunu göz önüne alır.Yeterli bilgi ve talimat verilenler dışındaki çalışanların ha-yati ve özel tehlike bulunan yerlere girmemesi için gerekli tedbirleri alır. İşyeri dışındaki uzman kişi ve kuruluşlardan hizmet alınması, işverenin sorumluluklarını ortadan kaldırmaz.Çalışanların iş sağlığı ve güvenliği alanındaki yükümlülükle-ri, işverenin sorumluluklarını etkile-mez.İşveren, iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerinin maliyetini çalışanlara yansıtamaz.

Yeni yasa kapsamında risk değerlendirmesi yapmak, her işveren için bir zorunluluktur. Risk değerlendirmesi, teknik gelişmeler de dikkate alınarakkişisel ve toplu anlamda risklerin analiz edilme-si, önlenmesi mümkün olmayan risklerin belirlenmesi, risk meydana gelmeden belirlenerek kaynağında önlem alınması, risklerden kaçınıl-ması ve çalışanlara gerekli eğitim ve talimatların verilmesi ile gerekli uygulama, iyileştirme, gözetim ve denetimin sağlanması gibi geniş bir anlam ifade etmektedir.

Keza işveren, acil durum planları hazırlayarak işin niteliği, işyerinin vasıf ve mahiyeti, özel tehlikelilik durumu, çalışan sayısı vb. esaslı hususları gözeterek önleme, koru-ma, tahliye, yangınla mücadele, ilk yardım ve benzeri konularda yeterli donanıma sahip ve bu konularda eğitimli yeterli sayıda kişiyi görev-lendirmek, araç ve gereçleri temin edip eğitim tatbikatlarını yaptırmak-la mükelleftir.Adım adım izlenecek metotları ihtiva eden bu hususlarda mutlaka profesyonellerden destek alınmasını tavsiye ediyoruz. Profes-yonel destek almanın çok önemli bir faydası da çalışana karşı sorumlu-luğunuz sona ermemekle beraber, rücûen sorumlu kılabileceğiniz bir sorumlu daha ortaya çıkmasıdır. Bu işi layığıyla yapan kurumlar, çalışanlarını meslekî mesuliyet sigortalarıyla sigortalattığından, bu sayede ileride oluşması kabil tazmi-nat yüklerinin de işveren açısından hafifleyeceği kanaatindeyiz.

Yeni yasa kapsamında akılları ka-

rıştıran bir diğer konu da işverenin iş güvenliği uzmanı ve işyeri hekimi çalıştırma zorunluluğudur. Çok teh-likeli işyerlerinde A sınıfı, tehlikeli işyerlerinde B sınıfı ve az tehlikeli işyerlerinde ise C sınıfı belgeye sahip iş güvenliği uzmanı ile işyeri hekimi çalıştırma yükümlülüğü bulunmaktadır. Tehlikelilik durumu ve çalışan sayısına göre eğer bu kişiler, işyerinde tam gün istihdam edilecekler ise işveren ayrıca “işyeri sağlık ve güvenlik birimi” kurmak zorunda olacaktır. İşveren, işyeri he-kimi dışında ayrıca sağlık personeli de görevlendirmesi gerekecektir.

Tehlikeli ve çok tehlikeli işlerde işe uygunlukları sağlık raporu ile belgelenmeyen kişiler, işe başlatı-lamayacaktır. Sağlıkta denetim ve gözetim yükümlülüğü, işe girişle de bitmemekte, işyerinin özelliğine göre çalışanların işe girişlerinde, iş değişikliklerinde, sağlık sebebiyle işten uzak kalmaları halinde tekrar işe başlamalarında, çalışma süre-since periyodik aralıklarla sağlık muayenelerinin yapılması dayeni yasa kapsamında bir zorunluluktur. Ayrıca sağlık gözetiminden doğan hiçbir maliyet çalışana yansıtılama-yacaktır.

Yeni yasa kapsamında ilk etapta başlık başlık ele almak gerektiği-ni düşündüğümüz diğer konular da şöyledir:

◊ İş kazaları ve meslek hasta-lıklarının 3 işgünü içinde Sosyal Güvenlik Kurumuna bildirilme-si, bütün iş kazaları ve meslek hastalıklarının kaydının tutulup, gerekli incelemelerin yapılarak ilgili raporların düzenlemesi/dü-zenlettirilmesi gerekmektedir.Ayrıca Sağlık kuruluşlarına da kendilerine intikal eden iş kazası ve meslek hastalığı vakalarını 10 gün içinde Sosyal Güvenlik Kurumuna bildirme yükümlülüğü getirilmiştir.

◊ On kişiden az eleman çalıştı-ran çok tehlikeli ve tehlikeli küçük ölçekli işletmelerde ortaya çıkacak maliyetleri devlet karşılayacaktır.

◊ Meslekî eğitim gerektiren işlerde, eğitim belgesi olmayan kişiler istihdam edilemeyecektir.

◊ İşveren, çalışanların iş sağlığı ve güvenliği eğitimi almasını sağ-layacak, verilen eğitimin maliyeti çalışanlara yansıtılamayacak ve eğitimde geçen süre çalışma sü-resinden sayılacaktır. Bu itibarla, haftalık çalışma süresinin aşılma-sı halinde fazla sürelerle çalışma

veya fazla çalışma uygulaması yapılacaktır.

◊ Çalışanlar da, iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili aldıkları eğitim ve işverenin bu konudaki talimat-ları doğrultusunda, kendilerinin ve hareketlerinden veya yaptıkları işten etkilenen diğer çalışanların sağlık ve güvenliklerini tehlikeye düşürmemek ve gerekli işbirliğini yapmakla yükümlü olacaktır.

◊ En az 10 çalışanın olduğu yerlerde İş Sağlığı Güvenliği Çalı-şan Temsilcisi seçilecek, böylelikle çalışanların da konuya katılımı sağlanacaktır.

◊ Aynı işyerinde birden fazla işverenin faaliyet göstermesi halinde iş sağlığı ve güvenliği yönünden koordinasyon sağlana-caktır.

◊ Toplu koruma tedbirlerine öncelik verilecektir.

◊ Ciddi ve yakın tehlike ile karşı karşıya kalan çalışanlar İş Sağlığı ve Güvenliği Kurulu’na veya işverene durumu bildirerek gerekli tedbirlerin alınmasını talep edebilecek, talep yerinde görülür ise gerekli değişiklikler yapılıncaya kadar çalışanlar çalışmaktan kaçınabilecek. İş söz-leşmesiyle çalışanlar bu durumda iş sözleşmelerini feshedebilecek-lerdir.

◊ İş sağlığı ve güvenliği kurul-ları oluşturulacaktır.

Yaptırımlar konusundan da kısaca bahsetmek gerekirse; işye-rinde tespit edilen eksiklikler gide-rilinceye kadar işin tamamı veya bir kısmı durdurulabilecek ancak bu süre zarfında işverenin ücret ödeme borcu devam edecektir. İş sağlığı ve güvenliği ihlallerinin tespiti halinde ihlal edilen madde-ler, işçi sayısı ve ihlalin tekrarlan-dığı ay sayıları dikkate alınarak idari para cezaları verilebilecektir. Yani bu cezalar, maktu ve bir defa-ya mahsus olmayıp ihlal sürdüğü dönemce yinelenecektir.Büyük endüstriyel kaza oluşabilecek işyerleri işletmeye başlamadan önce işletme büyüklüğü dikkate alınarak “Büyük Kaza Önleme Politika Belgesi” ya da Güvenlik Raporu” hazırlamaları ve Bakanlık incelemesinden sonra faaliyetleri-ne başlamaları gerekecektir.

Ezcümle, düzenlemeler çok katî, denetim çok sıkı, ihlallerin tespiti çok kolay, yaptırımlar ise çok ağır. Mevzuatın tüm işçi ve işverenlere hayırlı olmasını ümit ediyoruz...

MAKAlE / Mart-Nisan 2013

27

Page 30: Ekonomi Ajandası Mart 2013

Peki yenilenebilir enerjiden anla-mamız gereken nedir ?

Sanayi devriminden bu yana dünyanın enerji ihtiyacı hergeçen gün artmaktadır, hatta bir ülkenin tükettiği enerji miktarı o ülkenin ge-lişmişlik seviyesi için gösterge olarak kabul edilmektedir. Enerji kaynakla-rının üretimi ve tüketimi; ekonomik, politik ve coğrafi etkenlere bağlıdır. Enerji multidisipliner bir alan olduğu için birçok tanımı ve sınıflandırılma-sı mevcuttur. Eğer biz enerji kavra-mını kaynağına göre sınıflandıracak olursak, karşımıza konvansiyonel (geleneksel) enerji kaynakları ; kömür, petrol,doğalgaz (fosil yakıtlar) ve alternatif enerji kaynakları; güneş enerjisi, rüzgar enerjisi, hidrolik ener-ji, hidrojen enerjisi, jeotermal enerji, biomas enerjisi, okyanuslardaki dal-ga enerjisi, ay çekim enerjisi (gel-git) çıkmaktadır. Konvansiyonel enerji kaynaklarının ortak ve en önemli özelliği, şimdiye kadar geliştirilmiş ve uygulamaya konulmuş olan teknolo-jiler sayesinde:

1) üretim düzeyi isteğe göre kon-trol altına tutulabilen,

2) sürekli üretilebilen,3) üretilmiş olan enerjinin depo-

lanmasını gerektirmeyen bir enerji üretimini mümkün kılmasıdır. (1)

Konvansiyonel enerji kaynakla-rının bu özellikleri onu hala günü-müzde vazgeçilmez kılmaktadır. Konvansiyonel enerji rezervlerinin sınırlı olması ve çevre üzerindeki olumsuz etkileri sebebi ile son yıllar-da yenilenebilir enerjiye yöneliş söz konusudur. Bu kapsamda ülkemizin-de taraf olduğu Kyoto Protokolünü inceleyebiliriz, söz konusu protokol kapsamında alınan kararlarda yeni-lenebilir enerji teşvik edilmiş ve fosil yakıtların sebeb olduğu atmosfere salınan karbon miktarının kontrol altında tutulması gerekliliği ortaya konmuştur.

Yenilenebilir enerji kaynakları, fosil kaynaklı enerji kaynaklarından daha temizdirler. Bu teknolojilerin doğaya zarar verecek atık maddesi ( karbon,metan, sülfür dioksit ...) yok-

tur. (2) Yenilenebilir enerji kaynakları mevcut teknolojilerden daha güvenli ve kullanışı daha kolaydır. Bir diğer özellikleri enerjiyi kullanıldıkları yer-de üretmeye müsaitlerdir dolayısıyla lojistik maliyetlerden arındırılmış-lardır. Kayıpları çok azdır. Yenilebilir enerji kaynaklarının kullanımı kaynak çeşitliliği yaratma ve ulusal enerji politikaları geliştirme süreçle-rinde önemli rol oynayacaktır. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın 2010-2014 stratejik planına göre, 2023 yılında elektrik üretiminin yüzde otuzunun yenilenebilir kaynaklardan temin edilmesi hedeflenmktedir. (3)

Ülkemizde yeni nesil enerji sistem-lerini geliştirmek ve halkı bilinç-lendirmek amacı ile Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığına bağlı Yenile-nebilir Enerji Genel Müdürlüğü oluş-turulmuş ve enerji tasarrufu ile ilgili sayısız dernek kurulmuştur. Ülkemiz-de EN-VER (Enerji Verimliliği ) yasası ile enerji tesislerinin özellikle son yıllarda hizmet alanları ve hizmeti sunma anlayışları, Dünyadaki örnek-lerine benzer şekilde farklılaşmıştır. Özellikle Avrupa Birliği’ne uyum ya-salarının da zorlayıcılığı ile güvenli ve doğru hizmet sunumunun yanı sıra serbest piyasa ekonomisi uygulama-

ları tüm işletmelerin önceliği haline gelmiştir. Bu nedenle günümüz Akar-yakıt ve Gaz Dağıtım İstasyonlarında, Hidroelektrik Santrallerde, Doğalgaz Çevrim Santrallerinde, Rüzgar Enerji-si Santrallerinde ve diğer tüm Enerji Tesislerinde ve bunların tamamlayıcı ünitelerinde, iyi yetişmiş mesleğinin gereksinimlerini çok iyi algılamış nitelikli işgücüne büyük ihtiyaç duyulmaktadır. Örneğin; geçmişte bir küçük personel binası ve bir iki pompadan oluşan akaryakıt ve gaz dağıtımı istasyonları, günümüzde tamamen farklı bir boyutta hizmet veren modern işletmeler haline dönüşmüş ve bünyelerinde ortalama 20 personel istihdam eder hale gelmiş bulunmaktadır. Türkiye genelinde 12.700’den fazla dağıtım istasyonu ol-duğu gerçeğinden hareket edildiğin-de, 250.000’den fazla işgücüne sadece dağıtım istasyonlarında istihdam sağlanmaktadır. Bu tesislere yapılan lojistik ikmal de düşünüldüğünde, bu sayı daha da artmaktadır. Öte yandan enerji şirketleri arasında yaşanan yoğun rekabet ortamı ile birlikte tüm enerji satış üniteleri müşterilerine daha kapsamlı ve mükemmel hizmeti sunmak üzere büyük atılımlar da yapmaktadırlar.

Mart-Nisan 2013 / ENERJİ

2�

Geleceğimiz Enerji “Yenilenebilir Enerji Kaynakları “ günümüzün en popüler başlığı olarak

televizyon,internet ve dergilerde karşımıza çıkmaktadır ,Beykoz Lojistik Meslek Yüksek okulu Öğr. Gör. Ersin Şahin,yenilenebilir enerji sektörünü değerlendirdi.

Page 31: Ekonomi Ajandası Mart 2013

Bizde her yıl 500 MW işletmeye alınırken, Avrupa’da her yıl 10.000 MW rüzgar santrali işletmeye alını-yor, Türkiye’nin enerji ihtiyacı için yılda en az 2000 MW rüzgar santralini işletmeye alması gerektiğini belirten (TÜREB) Başkanı Mustafa Serdar Ata-seven, rüzgar enerjisi çalışmalarını şöyle devam eti.

TÜREB (Türkiye Rüzgar Enerjisi Bir-liği) rüzgar enerjisi ile ilgili bilimsel, teknik ve uygulamalı araştırmaları takip etmek, rüzgar enerji kaynağının kullanımını yaygınlaştırmak için faaliyetlerde bulunmak amacıyla kurulan bir sivil toplum örgütüdür. Enerji Bakanlığı ile koordineli olarak Türkiye Rüzgar Enerjisi potansiyeli-nin ülke ekonomisine kazandırılması doğrultusunda önemli çalışmalarda bulunmaktayız. Avrupa Rüzgar Enerjisi Birliği’nin resmi Türkiye şubesiyiz. Rüzgar enerjisi konusunda Türkiye’deki en güçlü sivil toplum kuruluşuyuz diyebiliriz. Faaliyetleri-mizi hem yurtiçinde, hem yurtdışında sürdürüyoruz. Yatırımcılara ve sektör oyuncularına yol göstermek üzere araştırmalar yapmak, sektörü bir araya getirecek ve sorunlarına çözüm olabilecek toplantılar düzenlemek, bilgi arktarımı ve paylaşımlar için teknik geziler düzenlemek, sektör ça-lışanlarına ilgili konularda eğitimler vermek, yol gösterici dökümanlar hazırlamak gibi faaliyetlerimiz var. Bir taraftan sektör oyuncularını bilgilendirip sorunlarını çözmek için kamu ile bir köprü oluşturma vazifesi görürken, diğer yandan halkın rüzgar enerjisi konusunda bilinçlenmesi için sosyal sorumluluk projeleri ve bilgi-lendirici çalışmalar yürütmekteyiz.

Bizdeki rüzgar enerjisine ait çalış-malar 2005 yılı itibariyle hız kazan-maya başladı diyebiliriz. Şimdilik Avrupa’nın oldukça gerisindeyiz. Potansiyelimizin %3-4’ünü kullana-biliyoruz. 2011 yılı içerisinde sadece Almanya’da 2086MW rüzgar santrali işletmeye alınmış. Bizim bugüne

kadarki toplam kurulu gücümüz 2.300MW’lar civarında.

Geçtiğimiz yıl Avrupa’nın rüzgarda 100 GW’a ulaşması kut-landı. Türkiye’nin doğalgaz, kömür, jeotermal, hidrolik, rüzgardan oluşan enerjideki kurulu gücü 55.000 MW civarında. Avrupa sadece rüzgarda Türkiye’nin toplam enerji kaynakları-nın iki katı büyüklüğünde bir hacme ulaştı.

Bizde her yıl 500 MW işletmeye alı-nırken, Avrupa’da her yıl 10.000 MW rüzgar santrali işletmeye alınıyor. Türkiye’nin de yılda en az 2000 MW rüzgar santralini işletmeye alması lazım. Biz iyimser bir bakışla bu yıl için 1000 MW diyoruz. Yani bunu başarsak bile yine de Avrupa’yla kıyaslandığında yetersiz kalıyor.

Dünyaya baktığımızda Çin dünya lideri konumunda. Hızlı bir şekilde de ilerlemeye devam ediyor. En fazla kurulu güce sahip ülke olarak Çin, Amerika, Almanya, İspanya, Hindis-tan geliyor. Almanya’nın 29.000 MW kurulu gücü var. Çin sadece 2011 yılı içinde 18.000 MW santrali işletmeye almış. Bunlar önemli veriler. Bize hızlı ve çok çalışmamız gerektiğini an-latıyor. Ülkemizde rüzgar potansiyeli var. Her geçen gün elektrik fiyatları artıyor. Ekipman fiyatları ucuzluyor. Türkiye ekonomik açıdan yatırım ya-pılabilir bir ülke. TÜREB olarak bunu her fırsatta anlatmaya çalışıyoruz.

Dernek olarak Öncelikle 2013 yı-lında yapacaklarımızdan bahsetmek istiyorum.

27 Mart’ta EWEA ile birlikte Ankara’da bir çalıştay düzenliyoruz. Hem Avrupa’dan hem de ülkemizden konuşmacılar olacak. Yaklaşık 400 kişinin katılımını bekliyoruz. Bu çalış-tayla EWEA 2015 öncesi Avrupa’daki sektör oyuncularının ülkemizi tanımasını sağlamayı hedefliyoruz. Hemen ardından ICCI etkinliği var. Yerli ve yabancı katılımcılara açtığı-mız stantta rüzgarımızın durumu-nu, yatırım fırsatlarını anlatmaya çalışacağız.

Ardından geçen sene 15 Haziran Dünya Rüzgar gününde yaptığımız fotoğraf yarışmasını gerçekleştirmeyi planlıyoruz. Bu yıl kapsamını geniş-leterek ilkokullar düzeyinde resim yarışmasını da eklemeyi hedefliyo-ruz. Çalışmalarımız devam ediyor.

Bunların yanında geçen sene sadece rüzgarı konu alan bir kong-re yapmıştık. Bu yıl Kasım ayında bu kongreyi yeniden düzenlemek için çalışmalara başladık. Buradaki amacımız da yerli ve yabancı sektör temsilcilerini bir araya getirip işbirliği ortamı yaratmak.

Bugüne kadarki en önemli çalışmalardan biri olacak 2015 EWEA kongresi için de çalışmalara başla-dık. Bu anlamda Enerji Bakanlığı, Başbakanlık Yatırım Ajansı, EPDK ve Enerji Bakanlığı’na bağlı kuruluşlar bize desteklerini esirgemiyor. Ayrıca davet aldığımız tüm yurtiçi ve yurt-dışı kongrelere, fuarlara, toplatılara katılıyoruz. Her fırsatta ülkemizin rüzgar’ını yatırımcılara ve sektör pay-daşlarına anlatmaya çalışıyoruz.

Önümüzdeki dönemde başlaya-cağımız 3 önemli proje hedefimiz daha var. Şu an Avrupa Birliğindeki hibe projelerine katılıyoruz. Bunları arttırarak hibe kredilerinden rüzgar’a katkı sağlamayı hedefliyoruz. Üni-versitelerde rüzgar günleri projesi hedefliyoruz. Konuyla ilgili sponsor arayışı içindeyiz. İki uzman arkadaşı-mızı istihdam edeceğiz. Ülkemizdeki 180’nin üzerindeki üniversitede 3 yıl içinde rüzgarımızı ve istihdam fırsatlarını gençlere anlatmaya çalışacağız. Meslek seçimlerinde rüzgar sektörüne öncelik vermelerini ve işin geleceğinin açık olacağını fark etmelerini hedefliyoruz. Daha sonra da lise ve orta öğretim de bilgilendiri-ci programlar planlıyoruz.

Türkiye’nin 5 noktasında “Rüzgar Enerjisi Eğitim Merkezleri” oluştur-mayı hedefliyoruz. Türbin model üze-rinde bakım,onarım, montaj eğitimle-ri içeren merkezler. Öncelikle bir tane ile başlayıp sonrasında çoğaltılacak

Türkiye’nin Yılda en az 2000 MW rüzgar santralini

işletmeye alması lazım

Mart-Nisan 2013 / ENERJİ

Page 32: Ekonomi Ajandası Mart 2013

bir model düşünüyoruz. Projelendiri-yoruz. Ekonomi, Milli Eğitim ve Enerji Bakanlığımızla görüşerek kalifiye istihdam yaratmak için destek iste-yeceğiz. Özellikle İngilizcesi iyi olan teknisyenlere ihtiyaç var. Bu eğitim merkezlerinde ihtiyaca yönelik ka-lifiye personel yetişmesi sağlanarak sektöre büyük katkı sağlayacağımıza inanıyoruz.

Dünya geneline baktığımız zaman rüzgar enerjisi gelecekte enerji ihtiyacını karşılama konusunda Avrupa’ya baktığımızda 2012 yılında 11.560 MW rüzgar santralinin hayata geçmiş olduğunu görüyoruz. Alman-ya 2.400 MW, İngiltere 1.900, İtalya 1.300, İspanya 1.100 MW. Avrupa’da Danimarka rüzgarda başı çekiyor. 2012 sonu itibariyle elektrik ihtiyacı-nın %27’sini rüzgardan sağlıyor. 2020 hedefi elektrik ihtiyacının %50’sini rüzgardan sağlamak. Portekiz bu yıl %17’sini, İspanya % 16’sını, İrlanda %13 ve Almanya elektrik ihityacı-nın %11’ini rüzgardan karşılıyor. Avrupa’nın toplam kurulu gücü 100 GW’ı geçmiş durumda. Dünya’daki kurulu güç 270 GW’ı geçmiş du-rumda. Her geçen yıl bir önceki

yıla göre ciddi artışlar yaşanıyor. Rüzgar gelecek için temiz, çevreci ve bitmeyen bir kaynak olarak ilgi gö-rüyor.Türkiye geçtiğimiz yıl 506 MW santrali işletmeye almış. 2012 sonu itibariyle toplam kurulu gücümüz 2.312 MW. 2023 yılı hedefimiz göz önüne alındığında, rüzgar sektörü-nün daha hızlı ilerlemesi lazım. Her

yıl ortalama 2000 MW santrali hayata geçirmemiz lazım. 2023 yılı hedefi-mize başka türlü ulaşamayız. Her yıl 2000 MW santrali hizmete alabilme-miz mümkün. Kapasite ve bağlantı sorunumuz yok. Ama ülkemizdeki şu andaki mevzuat uygulama ve yatırım hızıyla hedefi yakalamamız mümkün görünmüyor.

Mart-Nisan 2013 / ENERJİ

30

Tel: 0537 569 99 49

SAAT

7GÜN

24

Bay Ekspres Kurye

Ferhatpaşa Mah. Mareşal Fevzi Çakmak Cad. No: 82 Ataşehir/İSTANBUL

Page 33: Ekonomi Ajandası Mart 2013

Araştırma kuruluşu IHS’ye göre 2013 fotovoltaik güneş

enerjisi sektöründe Avrupa’nın pazar liderliğini kaybettiği ve gelirlerin düşmeye devam ettiği bir yıl olacak. Kuruluşun tara-fından yapılan açıklamaya göre 2012’de küresel ölçekte gerçekle-şen yatırımlar dünyadaki kurulu güneş elektriği gücünün 32 GW artmasını sağlarken, bu sayede fotovoltaik panel üreticileri 77 milyar dolarlık gelir elde ettiler.

Bununla beraber kuruluşa göre panel satış fiyatlarının hızla

gerilemesi 2013’te de devam edecek iken, bu durum yeni kurulumların bu yıl 35 GW’a ulaşmasını sağlayacak iken sektör firmalarının gelirlerinin 75 milyar dolara gerilemesine neden olacak. Kuruluşun açıkla-masında ayrıca 2011’de fotovol-taik sektöründeki satışların 28 GW iken gelirin 94 milyar olarak gerçekleştiği hatırlatılırken, mev-cut gerilemeye rağmen sektörün 2016’da 115 milyar dolarlık satış rakamına ulaşabileceği belirti-liyor. Avrupa liderliğini kaybe-

diyor. IHS’ye göre 2010 yılında dünya fotovoltaik panel paza-rında yüzde 80’lik pazar payı 2012’de yüzde 53’e inen Avrupa ülkelerinin bu payı 2013’te ise yüzde 39’a gerileyecek.

Çin ise hızla gelişen iç pazarı ile yenilenebilir enerjinin bu alanında da liderliği alacak iken, Almanya ancak ABD’den sonra sektörde üçüncü büyük pazar olacak. Japonya ve İtalya ise 2013’te fotovoltaik sektörünün dördüncü ve beşinci büyük pa-zarları olacak.

Avrupa fotovoltaik pazarındaki liderliğini

bu yıl kaybedecek

Page 34: Ekonomi Ajandası Mart 2013

Çataklı enerji Genel müdürü Mu-rat Çataklı Yenilenebilir Enerji sektöründe, fotovoltaik alanın-

da, sektörde yer almak isteyenlere doğru temel ve uygulamalı eğitimler vererek sektörün sağlıklı gelişmesini sağlamak.

Yeni gelişen Yenilenebilir enerji sektörün, özelikle fotovoltaik alanın-da , altyapı ihtiyaçları,Eğitim ,Yazılım , Gölgelenme ölçüm araçları fotovol-taik işletme altyapı ihtiyacını bizden temin edebilirler.

Yenilenebilir enerji sistemlerini verimli ve uzun vade kullanabilir hale getirebilmek için baştan doğru planlama, tasarlama ve uygulama ( montajı dahil ) gerektiriyor; en başta, “biz hallederiz” zihniyetinden sıy-rılmak zorundayız, fotovoltaik tesis kurulumu, dışarıdan göründüğü gibi modüler ile eviricinin monte edilip kablolarla birbirlerine bağlanması ile sınırlı basit bir olay değil ,bu iş bir kere yazılımsız yapılmaz. Hatalı plan-lama büyük verimlilik kayıplarına yol açar, en önemlisi de can güvenliği, unutmayalım ki, ucunda elektrik

olan bir işte en ufak bir hata nice hayatlara mal olabilir. Fotovoltaik sistemlerin işleyişini iyi anlamadan ve bilme-den uygulamadan uzak durmalı. Eğitimini almadan yapılan işler sağlıklı gelişmez, ayrıca fotovoltaik tesisini projelendirirken gölge-lenmemesine dikkat et-mek gerekiyor edilmez ise yüksek verimlilik kaybı oluşur ve neticesi para kaybıdır.

Dünya geneline baktığımız zaman yenilenebilir enerji en büyük sorunu ürettiğinizi zamanında tüketmeseniz elde edilen enerji boşa gider boşa giden enerjiyi az maliyetle depola-mak gerekiyor. Çözümler üzerinde çalışılıyor. Bu çözümler sayesinde ye-nilenebilir enerji ile dünyanın enerji ihtiyacını karşılayabilecek.

Türkiye Yenilenebilir enerji imkanların çok altın da kullanılıyor. Ama bu böyle kalacak değil. Enerji tüketim maliyeti gittikçe yükseliyor

ve artık kaldırılmaz hale geldi. Bu durum hem son tüketiciye hem sanayiciyi kötü etkiliyor. Yenilenebilir enerji yatırımların yatırım maliyetleri gün geçtikçe düşüyor, daha da cazip hale geli-yor. Yakın zamanda çok hızlı kullanılmaya başlanacak.

Bizim hedefimiz bu sektörde yer almak isteyenlere doğru temel ve uygulamalı eğitimler vererek sektörün sağlıklı gelişmesini sağlamak yenilenebilir enerji sektörü geleceğimizin sektörü olması ve gereken adımlar gereken eğitimleri almış ve bilinçli insanlar tarafından kendisine ve çevresine zarar verme-den yapılması.Yenilenebilir Enerji okullarda eğitimim bir parçası olması. Ne kadar erken enerjinin önemini çocuklarımıza anlatırsak, AR-GE yap-malarına fırsat tanırsak o kadar erken enerji tüketenden enerji üretene geçiş yaparız.

Fotovoltaik alanında“bİz hallederİz”

zihniyetinden sıyrılmak

Mart-Nisan 2013 / ENERJİ

32

Page 35: Ekonomi Ajandası Mart 2013

ENERJİ / Mart-Nisan 2013

33

“Bu yıl 4.000 MW düzeyinde kurulu güç

devreye girecek”Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) Başkanı

Hasan Köktaş, bu yıl kurum olarak önceliklerinin enerji borsasının kurulması olduğunu söyledi.

Page 36: Ekonomi Ajandası Mart 2013

EPDK Başkanı, “Elektrik tarafında hazır olacağız, do-ğalgaz borsasının altyapısının oluşturulması için çalışacağız. Bunun için örnekleri incele-yerek bir çalışma yapıyoruz; çalıştay da yapacağız” diye konuştu.

Köktaş, Türkiye’nin elektrik talebi ve büyümesini karşı-layabilmek için her yıl 3,500 MW’lık bir kurulu gücün sis-teme dahil olması gerektiğini, bu yıl devreye alınacak kurulu gücün 4,000 MW düzeyinde olacağını söyledi.

DoĞalGaZa BaĞımlılıĞın azalması gervekir

Köktaş, Türkiye’nin her yıl en az 3,500 MW yeni ilave kurulu güce ihtiyacı olduğunun altını çizerek, “Mevcut durumda elektrik talebi ve büyümeyi karşılayabilmek için bunun olması gerekli. Bu kadar ilave yeni kurulu gücü sisteme koyacaksınız, ama aynı zamanda enerji kaynağına baktığınızda çeşitliliği sağlayacaksınız. Bu kapsamda doğalgaza bağımlılığınızı azaltmanız gerekir” dedi.

EPDK verilerine göre 2012’de özel sektöre ait toplam 3,700 MW kurulu güç devreye girmiş-ti.

Türkiye’nin son yıllarda hem su hem rüzgar açısından yenilenebilir enerjinin payı-nın gittikçe arttığını, bunun önemli bir gelişme olduğunu vurgulayan Köktaş, şöyle konuştu:

“Yaptığımız planlama ve öngörülerimiz doğru gidiyor. Artık yeni devreye girecek olan kurulu gücün içinde yerli kömürün payının artması lazım; vermekte olduğumuz li-sanslar da onu gösteriyor. Orta vadede yeni kurulu gücün içinde yenilenebilir enerjinin ve aynı zamanda yerli kömü-rün payı artmış olacak. Bu çok önemli bir trend ve gelişim.

Doğalgazın elektrik üretimin-deki payının giderek düşü-rülmesi gerekir. Çünkü gazda oluşabilecek olan sıkıntıların, sadece hava koşullarına bağlı olarak söylüyorum, bir elektrik krizine dönüşmesini engellemiş oluruz. Aslında gaz krizi olarak başlayan unsurlar daha sonra bir çok ülkede elektrik krizine dönüşüyor.”

Son yapılan çalışmalarla yerli kömürün teşvik kapsa-mına alındığını ve satın alma dışındaki bütün teşviklerin sisteme girdiğini kaydeden Köktaş, “Bu da önemli bir cazi-be oluşturuyor. Yerli kömürün kaynak maliyetinin alternatif enerjilere göre daha ucuz olması başlı başına bir teşvik zaten. Son dönemde yerli kö-mür kaynaklı elektrik üretim tesisi yapımı için ciddi baş-vuru var. O da memnuniyet verici; bunun giderek artacağı-nı düşünüyorum” dedi.

‘taQa dikkat Çekici yatırım oldu’

Birleşik Arap Emirlikleri’nden TAQA’nın Afşin-Elbistan’a yaklaşık 8,000 MW’lık santral kurmak için yılın başında anlaşma imzala-ması kömürde en dikkat çekici yatırımlardan biri oldu.

Köktaş, yatırımlar artarken bunların sisteme bağlanması açısından TEİAŞ’ın orta ve uzun vadede ihtiyaç duyulan kurulu güçten çok daha fazla-sına yönelik uygun bağlantı görüşü verdiğini belirterek, sadece İskenderun-Ceyhan ile Balıkesir-Bandırma bölge-sinde santral başvurularında kümeleşme olduğunu bildirdi.

Köktaş, bu bölgelerde de ciddi hiç bir yatırımcının bağ-lantı açısından sıkıntı yaşama-dığını kaydetti.

yabancıların ilgisiAvusturyalı OMV ve Alman

RWE gibi yabancı şirketlerin elektrik üretiminde önemli ya-

tırımları olduğunu kaydeden Köktaş, “Üretim tarafından yabancı yatırımcıların ciddi şekilde girdiğini görüyoruz. Giderek bu durum artıyor ve artacak da. Özelleştirmenin elindeki portföyün tamamının ihaleye çıkmasından sonra ya-bancı sayısında üretim tarafın-da belirgin bir artış olacağını düşünüyorum” dedi.

Enerji sektöründe halen EON, RWE, OMV, Cez, Socar, Iberdrola, AES gibi dünyanın önde gelen şirketlerinin üre-tim sürecinde yer aldığını kay-deden Köktaş, sektörün hızlı büyümeyi karşılayabilmesi için kaynak girişine ve yeni kredi kaynaklarına ihtiyacı olduğunu vurguladı.

Güneş yatırımlarıGüneş enerji yatırımları

için ilk aşamada 600 MW’lık bir sınır bulunduğunu, bu kapasitenin TEİAŞ tarafından ilan edildiğini, ölçümlerin başladığını kaydeden Köktaş, “410’un üzerinde başvuru var; altı ay süreyle ölçüm yapılacak. Ölçümler günlük olarak Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü’ne iletiliyor. 13 Haziran’da resmi teklifler alınacak. Bu teklifler alınınca tekli başvurular lisanslandı-rılacak, çoklu başvurular için yarışma yapılacak. Yarış-maları ve değerlendirmeleri olabildiğince hızlı bir şekilde yaparak bunların yıl sonuna kadar lisanslandırılmasını hedefliyoruz” dedi.

Köktaş, Bakanlar Kurulu’nun 600 MW’lık tutarı artırma yetkisinin bulunduğu-nu anımsatarak, “Biz o paketin başvurularını aldığımız gün yeni paketin de hazırlıklarını yapıyor olacağız. Ardından yeni paketler gelecek” dedi.

Köktaş, “1 Kasım’daki rüzgar başvurularında sektö-rün bir ölçüde ders aldığını ve rüzgardaki çılgınlığın güneşte yapılmayacağını düşünüyo-rum” dedi.

Mart-Nisan 2013 / EKONOMİ

3�

Page 37: Ekonomi Ajandası Mart 2013

IBC SOLAR, Avrupa’da olduğu gibi Türkiye’de de güneş enerjisi yatı-rımları için bilgisine başvurulan en güvenilir firma haline geldi.

Geleceğe yatırımı her şeyden çok önemseyen IBC SOLAR Türkiye, üniversite öğrencileri ile buluşmaya devam ediyor. Son olarak 19 Şubat Salı günü Yıldız Teknik Üniversitesi IEEE Kulübü’nün düzenlediği “9.RLC Günleri”ndeki Enerji Paneline davet edilen IBC SOLAR Türkiye, YTÜ öğren-cileriyle bir araya geldi. IBC SOLAR Türkiye adına Proje Müdürü Sadık VERDİOĞLU, Elektronik Mühendisliği öğretim üyelerinden özel övgü alan teknik bir sunum yaptı.

YTÜ’DE ÖVGÜ ALAN SUNUMVERDİOĞLU, sunumunda

Konya’da Ağustos ayında kurdukları santralden bilgiler verdi ve “Sadece santrali kurmak yeterli değil, her gün izleme takip sistemleri ile ölçüm-lerimize devam ediyoruz” diyerek, rakamsal detaylardan bahsetti. “864 adet IBC PolySol 235W panel kullanı-larak kurulan tesisimiz, 200kWp bü-yüklüğündedir. IBC SOLAR tarafından lokasyon ışınım tahminleri ve proje teknik detayları göz önüne alına-rak hesaplanan yıllık enerji üretim miktarı 320,000 kWh’dir. 2012 yılının

Ağustos ayında devreye alınan san-tralimizin gerçekleşen 6 aylık üretim verileri tahminlerimizle % 100’e yakın paralellik göstermektedir” dedi.

“Güneş enerjisinden elektrik üretimi için ortalama bilgiler vermek aslında doğru değildir, her proje ken-dine özgü koşulları içinde değerlendi-rilmelidir. Her tesisin elektrik üretimi de mutlaka farklılık gösterecektir. Enerji üretim miktarının en fazla olduğu Temmuz ayı içerisinde günlük ortalama üretim değeri 1.317kWh iken, bu rakam güneşlenme süresinin düşük seviyelerde kaldığı Aralık ayı için ise 466 kWh olarak ölçümlenmiş-tir. Bu noktada 200kWp büyüklüğün-deki Konya Güneş Enerjisi Santrali-miz baz alınarak değerlendirildiğinde günlük ortalama üretim değeri 876 kWh’dir” şeklinde detaylı üretim veri-lerini de yatırımcılarla paylaşmaktan çekinmediklerini aktardı.

VERDİOĞLU, sektördeki genel değerlendirme kriterlerine yöne-lik olarak da “4 kişilik bir ailenin günlük ortalama elektrik tüketimi 9 kWh olarak düşünüldüğünde, bu rakam yıllık bazda 3.285 kWh olarak hesaplanabilir. Bu rakamlardan yola çıkarak 200kWp büyüklüğündeki GES santralinin 100 hanelik bir sitenin

yıllık elektrik tüketim miktarını karşı-layabileceği düşünülebilir” şeklinde açıklamalarda bulundu. VERDİOĞLU, unutulmaması gereken en önemli detayın, güneş enerjisinin var olan enerji kaynağına destekleyici bir çö-züm sunarak enerji maliyeti yükünü azaltan bir çözüm olarak ele alınma-sını, tek başına bir enerji kaynağı olarak algılanmaması gerektiğinin altını tekrar çizdi.

Güneş güvenle üretilmeli

EKONOMİ / Mart-Nisan 2013

35

Page 38: Ekonomi Ajandası Mart 2013

Mart-Nisan 2013 / EKONOMİ

36

Pankobirlik Genel Başkanı Recep Konuk, kazandıkları Kangal Termik Santrali ihalesinin enerji sektörün-de büyüme hedeflerinin bir adımı olduğunu açıkladı ve Konya Şeker’in enerji sektöründeki yeni yol haritası-nı anlattı. Kangal Termik Santrali ile enerji sektörüne büyük oyuncu ola-rak girdiklerini belirten Recep Konuk “Kafamızdaki milyon barajını aştık, milyar dolarlık yatırımları telaffuz etmeye başladık. 985 milyon dolarlık teklifle Kangal Termik Santrali özel-leştirme ihalesini kazandık.” dedi. Konya Şeker‘in otoprodüktör olarak kurulduğu günden bu yana kendi elektriğini ürettiğini ve bu nedenle elektrik üretiminde 59 yıllık kurum-sal bir tecrübeye sahip olduklarını hatırlatan Recep Konuk, “Kangal özelleştirmesi ile şeker işinden sonra bildiğimiz en iyi işi ticarileştirerek, en tecrübeli olduğumuz alanda aktif rol üstleniyoruz. Bir tarım şirketinin enerji üreticisi olarak sistemde yer almasının, Türk çiftçisi açısından hayati önem taşıdığına inanıyorum. “ dedi.

Geliştirdiği entegre yatırım mode-liyle sıra dışı işlere imza atan ve tarım sektörünün vizyonunu değiştiren, ta-rımsal üretim kooperatifçiliğine yeni bir bakış açısı getirerek, şekerden dev bir dünya kuran Konya Şeker, ülke-mizin son yıllarda en hızlı büyüyen, faaliyet alanını en hızlı geliştiren şirketlerinden biri olarak öne çıkıyor. 2000’li yılların başında sadece pancar şekeri üreten ve büyük hissedarı Konya Kooperatifi olmak üzere 17 pancar ekicileri kooperatifinin iştiraki olan Konya Şeker, son yıllarda yaptığı çok sayıda yatırımla faaliyet alanını çikolata ve şekerli mamullerden donuk ürünlere, tohumculuktan ham yağa, yemden hayvancılığa, plastik

sanayinden enerjiye kadar uzanan geniş bir yelpazeye taşıdı. Konya Şeker, geleceğin iki stratejik sektö-ründe; gıda ve enerjide büyümeyi hedefliyor.

Pankobirlik Genel Başkanı Recep Konuk, 13 Şubat Çarşamba günü Konya düzenlenen basın toplantı-sında, kazandıkları Kangal Termik Santrali ihalesinin enerji sektörün-de büyüme hedeflerinin bir adımı olduğunu açıkladı ve Konya Şeker’in enerji sektöründeki yeni yol harita-sını anlattı. Konya Şeker Sanayi ve Ticaret A.Ş-Siyahkalem Mühendislik İnşaat Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti. Ortak Girişim Grubu olarak katıldıkları ihalede Kangal Termik Santrali’nin işletmeciliğini 985 milyon dolar tek-lifle aldıklarını belirten Recep Konuk, yapılacak rehabilitasyon yatırımı ile tesisin kapasitesini yüzde 25 artırma-yı hedeflediklerini söyledi.

Milyon barajını aştık, milyar dolar-lık yatırımları telaffuz ediyoruz!

2000’li yılların başında Konya Şeker için 30-40 milyon dolar bulup yarım asırlık fabrikasını revize etmenin ciddi bir problem olduğuna değinen Recep Konuk, bu psikolojik duvarı 2004 yılında Çumra Şeker Fabrikası’nın kuruluşuyla aştıklarını belirtti. Recep Konuk, ilk yıllarda yatırımların daha temkinli ve yavaş

ilerlediğini, 2006’dan sonra ise gaza yüklenerek yatırımları hızlandırdık-larını ifade etti. Konuk sözlerini şöyle sürdürdü: “Şekerli mamullerden, çikolataya, sıvı şekerinden, buharlı küspe kurutma tesisine, Panplast’tan, biyoetanole çok sayıda tesisi 3-4 yıl gibi kısa sürede tamamladık. Onları Dondurulmuş Patates ve Yem Fabrikalarımız takip etti. 2011 yılında yaklaşık 350 milyon dolarlık yatırım bütçesine sahip 6 tesisin temelini peş peşe attık ve 2012’de biri hariç hepsini tamamladık. O kalanı da yani dünyanın en büyük et süt entegre tesisinin de süt ürünleri ünitesini bir-bir buçuk ay sonra üretime başlataca-ğız, et ünitesini de yıl sona ermeden bitirmeyi hedefliyoruz. 2012 yılında 350 milyon dolarlık yatırımdan söz ettiğimizde bu rakam Konya’ya ve Konya çiftçisine hiç garip gelmedi. 13 senede 1,2 milyar dolarlık yatırım ya-pan Konya Şeker’in eriştiği nokta ve gücü bugün telaffuz ettiğimiz rakam-lar ayan beyan ortaya koymaktadır. Kafamızdaki milyon barajını aştık, milyar dolarlık yatırımları telaffuz etmeye başladık. Milyon dolardan milyar dolara uzanan bu çizgi Konya Şeker’in nereden geldiğinden çok nereye gideceğinin, üretici ortakları ile Konya’yı nereden nereye taşıyaca-ğının göstergesidir.”

Konya Şeker’den Enerji Sektörüne Dev Yatırım

Page 39: Ekonomi Ajandası Mart 2013

EKONOMİ / Mart-Nisan 2013

37

Konya Şeker’in enerji sektöründe 59 yıllık tecrü-besi var!

Konya Şeker’in enerji sektörü ile ilgisi Kangal Termik Santrali özelleştir-mesi ile başlamıyor. 2012 yılının son büyük özelleş-tirmesi olan Seyitömer Termik Santrali ihalesinde 16 talipli arasında açık arttırmada 2 milyar 78 milyon dolarla son beşe kalan Konya Şeker, bugü-ne kadar yapılan özelleş-tirmelerde bir kooperatif şirketi olarak en yüksek teklifi vererek kararlılığını ve ciddiyetini sergiledi. Basın toplantısında Konya Şeker’in enerji sektörün-deki tarihi birikimine deği-nen Recep Konuk “Seyitö-mer bizim için ilk değildi. Karapınar’da tespit edilen kömür rezervi ve burada kurulacak enerji havzası ile ilgilendiğimizi de birçok kez ifade ettik, oradaki kömürün değerlendiril-mesi ile ilgili süreci hem yakından takip ediyor hem de projelendirme çalış-malarını ve ihale sürecini heyecanla beklediğimizi, Karapınar konusunda çok daha istekli olduğumuzu ifade etmek istiyorum.” dedi.

Türkiye’de termik santral işletme-ciliği ve elektrik üretimi konusunda kurumsal tecrübeye sahip iki kurum olduğunu, bunlardan birinin termik santralleri bugüne kadar kuran Enerji Bakanlığı, diğerinin ise Şeker Fabrikaları olduğunu ifade eden Recep Konuk: “Türkiye’de kurulan her şeker fabrikası kendi tüketeceği enerjiyi üretecek şekilde projelen-dirilmiştir. Otoprodüktör lisansına sahip olan şeker fabrikaları, kam-panya dönemlerinde ürettikleri elektriğin fazlasını da enterkonnekte sisteme vererek ülkemizin elektrik enerjisi arzına katkı vermişlerdir. Bu anlamda pancar şekeri sanayi, elek-trik üretiminde 87 yıllık, Konya Şeker ise 59 yıllık bir tecrübeye sahiptir. Yani Konya Şeker, şeker sektörün-deki uzmanlığı ve tecrübesi kadar, uzmanlık ve tecrübeye termik santral işletmeciliğinde de sahiptir. Konya Şeker, ülkemizde kömürden elektrik üretiminde ilk akışkan yataklı kazan

teknolojisine sahip santrallerden birini, Çumra Şeker Entegre Tesisi’nde hayata geçirerek ülkemize kazan-dırmıştır. Aynı Konya Şeker, otopro-düktör olarak yakaladığı başarıdan güç alarak enerji sektöründe faaliyet gösterecek Çobanyıldızı A.Ş.’yi 2010 yılında kurmuş ve elektrik üretim lisansını almasından sonra da bir yıl gibi kısa bir sürede Çumra Entegre Tesisi bünyesinde 37 Megawatlık ilave termik santralini tamamlamış ve geçtiğimiz günlerde de üretime başlatmıştır. Konya Şeker’in toplam elektrik üretimi bu santral ile birlikte yaklaşık 100 Megawat’a ulaşmıştır ve Kangal Termik Santrali ile zaten var olan üretimini ve sektör payını yaklaşık 5’e katlayacaktır. Yani bizim Kangal özelleştirmesi ile yaptığımız aslında şeker işinden sonra bildiğimiz en iyi işi ticarileştirmek, en tecrübeli olduğumuz alanda aktif rol üstlen-mektir. Bir şeker fabrikası olarak biz bu özelleştirmeyle şekerden sonra ana üretim kalemlerimizden biri olan elektrik üretiminde en tabii olan söz

hakkımızı kullanıyoruz.”Kangal Termik Santrali ile

tarım sektörü ilk kez başka bir sektörde oluşan katma değerden sektöre pay aktar-mak için adım attı!

Kangal Termik Santrali özelleştirme ihalesinden sonra Enerji ve Tabii Kay-naklar Bakanı Taner Yıldız’ın Konya Şeker’in ihaleye girmesinin önemini vurgula-yarak, sektöre hem rekabet geleceğini hem de çevreye duyarlılığın artacağını ifade ettiğini söyleyen Recep Konuk “Duydukları güven ve yaptıkları tespit için ken-dilerine teşekkür ediyoruz. Sayın Bakan bir hususa daha dikkat çekmişler ve diğer sektörlerde oluşan tasarru-fun prestijli enerji sektörüne kaydığını vurgulamışlar, bundan da hem devletin hem ülkemizin kazançlı çıktığını, çıkacağını belirt-mişler. Ancak buranın bir kazananı daha olacak, daha doğrusu bir kazananının daha olması için biz adım attık, o da tarım sektörüdür.” dedi.

Bu güne kadar tarım sektörünün ürettiğinin ve tarım sektörünün ürettikle-rinden doğan katma değerin başka sektörlerde kaldığını

söyleyen Recep Konuk sözlerini şöyle sürdürdü: “Biz bir üretici kuruluşu-yuz. İlk defa tarım sektörü başka bir sektörde oluşan katma değerden sektöre pay aktarmak için adım attı, Konya Şeker vasıtasıyla enerji sektöründeki pastaya ben de ortağım dedi. Bu işin bizim açımızdan, tarım sektörü açısından can alıcı noktası başka bir sektörde kazanacakları-mızın tarım sektöründe, tarımsal sanayide kaldıraç olarak kullanılma-sına aracılık etmektir. Biz geleceğe yönelik bütün beyanatlarımızda şunu söyledik; dünyanın geleceğinde iki sektörün stratejik önemi artacak bunlardan biri gıda diğeri enerji. Bu iki sektörde de Türkiye’nin en iddialı kurumlarından biriyiz. Gıda ile enerji bir biriyle pek örtüşmüyor gibi görü-lebilir. Ancak üretmek için enerjiye ihtiyaç olduğunu kimse unutmasın. İşte o gelecekte bir tarım şirketinin enerji üreticisi olarak sistemde yer alması, Türk çiftçisi açısından hayati önemdedir, hayati önemde olacaktır.”

Page 40: Ekonomi Ajandası Mart 2013

Mart-Nisan 2013 / EKONOMİ

3�

Son kurulacak cümleyi yazı-nın başında ifade edelim; ortalıkta bir kur savaşı

varsa, bu yeni bir durum değil Kasım 2008 tarihinden bu güne kadar vardı (yani Amerikan Merkez Bankasının ilk parasal genişleme hamlesinden sonra), bu savaşı başlatan ABD idi, kazananı da ABD.

Kur savaşı, ülkelerin yerel para birimlerinin değerini ya-bancı para birimlerinin değeri karşısında düşük tutma müca-delesi şeklinde özetlenebilir. Kur savaşı neden var, neden ül-keler paralarının değeri düşük olsun isterler ? İhracat yapmak için...Bir ülkenin parası, Tür-kiye üzerinden örnekleyelim, Türk Lirası ne kadar değerliyse Türkiye’nin yurt dışına mal ve hizmet ihracatı o kadar zor oluyor. Elbette ihracat artışı-nın veya ihracatta avantajlı olmanın tek sebebi düşük kur olamaz Katma değeri düşük, yüksek teknoloji ürünleri üre-temiyor sanız, bunun yanında yerel paranız değerliyse ihracat-ta sıkıntı çekiyorsunuz. Türkiye üzerinden devam edelim, ihra-catta sıkıntı çekerken ithalatta yavaşlama olmuyor hatta ihracattan daha hızlı büyüme yaşanıyorsa dış ticaret dengeniz yani ihracatla ithalat arasında-ki denge bozuluyor, cari açık büyüyor vs.

Kur savaşlarının başlaması 5 yıl önce patlak veren krizle hızlandı, ülkeler krizden çıka-bilmek için, içeride üretimi ve dolayısıyla istihdamı koruyabil-mek için, halkın cebinde para

olması ve bu paranın tekrar sistem içine har-cama olarak dön-mesi için finans tarihinde görül-memiş hamleler yaptılar. Fakat şu ana kadar tatmin edici sonuçlar alınmadığını ekonomik veri-lerden görebili-yoruz.

Kur savaşları ülkeler arası tar-tışmalara baha-ne olurken bizim gibi gelişmekte olan ülkeler için başlangıçta avantajlı fakat uzun vadede çok riskli bir durum ortaya çıkarıyor. Yine örnekle-meyle devam edelim, Amerikan Merkez Bankası parasal genişle-me adı altında piyasaya bol ve ucuz dolar veriyor, maliyetsiz para reel ekonomi içinde çarkla-rı döndürmek yerine spekülatif piyasalarda risk almaya yöneli-yor. Değeri dolarla ölçülen altın gibi varlık fiyatları hızlı şekilde yükseliyor (altın fiyatı Kasım 2008’de 1. parasal genişleme ön-cesinde 800 dolar, Eylül 2011’de 1990 dolar, yani % 168 oranında bir yükseliş), borsalar rekorlar kırıyor. Paranın miktarı piyasa-larda sanki hiç kriz yokmuşçası-na mutluluk oyunu oynatıyor. Gelişmiş ülkelerin paralarının değerini düşürme çabaları kendi içlerindeki krizi en büyük ihracat kalemi haline getirir-ken, bol paradan gelişmekte

olan ülkeler de nasibini alıyor. Gelişmekte olan ülkeler gelişmiş ülkelerden ser-maye akımlarını çekiyorlar, çün-kü krizden daha az etkileniyorlar (şimdilik). Ve onların “para” ile alınabilecek fırsat barındıran varlıkları var.

Bu noktada uyarı yine bir merkez banka-sından Meksika Merkez Bankası Başkanı’ndan

geliyor. Arkasından Rusya, Fransa gidişata itiraz ediyor. Her ülkenin kendi içinde hesabı olacaktır muhakkak fakat ko-nunun bizi ilgilendiren kısmı şu; kur savaşları ,ülkelerin birbirlerini yıkma noktasına kadar devam etmeyecek, bol ve ucuz para imkanı sonsuza dek sürmeyecek, hatta Amerika’da merkez bankası yetkililerinden bir kısmının yaşanılan kurguya 2013 sonu itibariyle müdahele edilmesi gerektiği daha yük-sek sesle ifade ediliyor. Peki o gün geldiğinde, para miktarı azalmaya, piyasadaki paranın maliyeti yani faiz yükselmeye başladığında,bugün değersiz olan dolar değerlenmeye başla-dığında, içeride kur yükselme-ye başladığında yaşanacaklara dair bir hazırlığımız var mı? Hangi olası senaryolara göre hareket planı uygulayacağız?

Kur savaşları mı Kâr savaşları mı

Erdoğan Turan DestekFX Araştırma Direktörü

Brezilya Merkez Bankası Başkanı Mantega’nın kur savaşlarından bahsetmesinin üzerinden iki yıl geçti, şimdilerle

savaş tartışmaları hararetlenerek devam ediyor.

Page 41: Ekonomi Ajandası Mart 2013

EKONOMİ / Mart-Nisan 2013

3�

Kur savaşları mı Kâr savaşları mı

2013 yılı Ocak-Şubat döneminde bir önceki yılın aynı dönemine göre hafif ticari araç pazarındaki artış yüz-de 3 oranında gerçekleşti ve pazar 21 bin adet düzeyinde gerçekleşti.

2013 yılı Ocak-Şubat döneminde bir önceki yıla göre ağır ticari araç pazarı yüzde 1 oranında arttı ve 4.195 adet oldu. 2013 yılında 2012 yılı Ocak-Şubat dönemine göre kamyon pazarı yüzde 16 oranında azalarak 2.970 adet düzeyine geriler-ken, otobüs pazarı ise özellikle kent içi talebindeki olumlu gelişmeler nedeni ile yüzde 274 gibi önemli oranda arttı ve 774 adet oldu.

İHRACAT2013 yılı Ocak-Şubat döneminde

bir önceki yıla göre, toplam otomo-tiv ihracatı yüzde 5 oranında arttı, otomobil ihracatı yüzde 2 oranında azaldı. 2013 yılı Ocak-Şubat döne-minde toplam ihracat 131 bin adet, otomobil ihracatı ise 69 bin adet düzeyinde gerçekleşti. Bu dönemde, ticari araç ihracatı ise yüzde 14 artış ile 62 bin adet düzeyinde gerçekleşti. Traktör ihracatı ise yüzde 4 oranın-da azaldı ve 2.115 adet düzeyine geriledi.

ÜRETİM2013 Ocak-Şubat döneminde bir

önceki yılın aynı dönemine göre toplam üretim yüzde 1 otomobil üretimi ise yüzde 10 oranında azaldı. Bu dönemde, toplam üretim 177 bin

adede, otomobil üretimi ise 89 bin adede geriledi.

2013 yılı Ocak-Şubat döneminde üretim midibüste yüzde 71, otobüste ve minibüste yüzde 60, küçük kam-yonda yüzde 43, kamyonette yüzde 8 oranında arttı, büyük kamyonda ise yüzde 6 oranında azaldı.

Bu dönemde, traktör üretimi yüzde 26 oranında azalarak 6.040 adet oldu.

ÖZET DEĞERLENDİRME10 Yıllık Ortalama ve 2013/2012

Toplam Satışlar (x1000)2013 yılı Ocak-Şubat döneminde

toplam satışlar 88 bin adet oldu ve toplam pazar 2012 yılı aynı dönemine göre yüzde 17 oranında arttı.

OtOmObİl pazarınDaKİ artış YüzDe 25 DüzeYİnDe

GerçeKleştİ 2013 yılı Ocak-Şubat döneminde toplam pazar, 2012 yılı aynı dönemine göre yüzde 17 oranında artarak 88 bin adet düzeyinde gerçekleşti. Aynı ayda otomobil pazarındaki

artış yüzde 25 düzeyinde gerçekleşti ve otomobil pazarı 63 bin adede yükseldi.

3�

Page 42: Ekonomi Ajandası Mart 2013

sanayi sektöründe istihdamın azalmasının kendisini üzdüğünü belirterek, ‘’Bu Türkiye’nin hay-rına olmaz’’ dedi.Ekonomi Baka-nı Zafer Çağlayan, İstanbul Sa-nayi Odası (İSO) Odakule Meclis Salonu’nda gerçekleştirilen Oto-motiv Sanayii Derneği’nin (OSD) 39. Olağan Genel Kurul Toplantısı’nda, Türkiye’de oto-motiv sektörünün, sadece sektö-rel anlamda değil, her anlamda menfaatler farklı da olsa çeşit-

li kuruluşlarla birlik ve beraberlik içinde hareket ettiğini kaydetti.

Herkesin hedefinin, daha bü-yük ve gelişmiş Türkiye olduğu-nu belirten Bakan Çağlayan, şun-ları kaydetti: ‘’Biliyorsunuz, ben hep gaz taraftarıyım. Fren, balata sektöründe üretim yapanlar ku-sura bakmasın. Türkiye’de ana ve yan sanayiye fazlasıyla güveniyo-rum. Bunları size gaz vermek için söylemiyorum. Aralık ayı işsizlik rakamları morallerimizi bozma-

makla beraber, işsizlik çift haneli rakama çıktı. Bir önceki yılın aynı ayına göre biraz daha artış var. Bu Türkiye’nin neden büyümesi gerektiğinin en önemli gösterge-lerinden biridir.’’

Çağlayan, Türkiye’nin sana-yileşmekten başka çaresinin ol-madığını ifade ederek, ‘’Türkiye, daha fazla sanayileşme, yatırım, üretim, istihdamı, ihracatı sağ-lamak zorundadır. Sanayi sektö-ründeki istihdamın azalması beni

Türkİye’dekİ yaTırımlar

konusunda seÇİcİ davranacağız

Mevlana’nın, ‘’Ne olursan ol yine gel’’ sözünü anımsatan Çağlayan, ‘’biz bunu deme-yeceğiz. Uluslararası ve Türkiye’deki yatırımlar konusunda seçici davranacağız. Sa-

nayileşme, üretim, ihracat ve tüm sistemlerimizi yeni dönemin şartlarına uygun hale getirmemiz gerektiğine inandığımız için bunları yaptık’’ ifadelerini kullandı.

�0

Page 43: Ekonomi Ajandası Mart 2013

üzüyor. Bu Türkiye’nin hayrına olmaz’’ diye konuştu.

Bakan Çağlayan, bir sanayi-ci olarak ekmeğini yediği, içinden geldiği sektörün dünyanın birçok ülkesindeki gibi hizmet ihracatı ağırlıklı bir yapıya sahip olamaya-cağını bilerek bunları ifade ettiği-ni belirterek, ‘’Sizlere sanayileş-me konusunda destekleri sonuna kadar yapacağımızdan şüpheniz olmasın’’ dedi.

Teşvik sisteminin Türkiye için bir devrim niteliğinde olduğu-nu ifade eden Çağlayan, ‘’Hiçbir platformda ‘cari açıktan korkma-yalım, cari açığın finansman ka-litesine bakın’ şeklinde bir laf et-medim. ‘Enerjiyi hariç tutarsanız bizim cari açığımız yok’ diye laf da etmedim. Enerji bir realite’’ diye konuştu.

Türkiye’nin büyümesine rağ-men geçen yıl cari açığın düşürül-düğünü anlatan Çağlayan, şunla-rı kaydetti: ‘’Türkiye son 10 yılda ekonomisi büyüyen, gayri safi

milli hasılasını 3,5 katına çıkartan ve çift haneli enflasyonu tek ha-neye getiren bir ülke oldu. 2012 yılında keşke bu kadar frene ba-sılmasaydı. Keşke Türk sanayi-sinin tüm dünyadan ayrıştığı dö-nemde bu kadar fren yapmamış olsaydık. 2012 bu anlamda son derece önemli. 1 Nisan’da açıkla-nacak, birlikte göreceğiz ki yüzde 2,5 civarında bir büyüme olacak.’’

Çağlayan, Türkiye’nin pazar çeşitlendirmesiyle ihracat yapan bir ülke konumuna geldiğini ak-tararak, ‘’Pazar çeşitlendirme-si yaparak ihracatımızı 42 milyar dolar artırdık. Otomotiv sektö-ründen çok şey bekliyoruz. Yerli-liğimiz 56 dolardır. Bu bizim ka-derimiz değil. Biz bunu rahatlıkla artırabiliriz’’ diye konuştu.

OSD Yönetim Kurulu Baş-kanı Kudret Önen otomotiv sa-nayinin 2012 ve 2013 yılını de-ğerlendirerek sanayinin gelecek dönemdeki önemli gündem ko-nularına değindi. Küresel eko-nomideki olumsuz koşullara rağ-

men Türkiye’nin hem ekonomik hem de siyasi istikrarı dünya-nın dikkatini çekmeye devam et-tiğinin altını çizen Kudret Önen, “Türkiye istikrar ortamında ge-rek yurtiçi gerekse yurtdışı yatı-rımcılara cazip bir yatırım ortamı sunuyor. Türkiye’nin küresel bir cazibe merkezi olmayı sürdürme-sinde yeni teşviklerin de büyük faydası olacağını düşünüyoruz. Teşvik sisteminde gerçekleştiri-len yeni düzenlemeler için başta Sayın Bakanlarımız olmak üzere hükümetimiz ve değerli bürokrat-larımıza teşekkür ediyoruz” dedi.

Türk Otomotiv Sanayii’nin 2012 yılı rakamları ile ilgili bilgi veren Kudret Önen “2012 yılın-da, 2011 yılında yaşanan yüksek talebin aksine pazarın son aylar-da yatay hale geldiğini ve 2010 yılı düzeyinde seyrederek nor-malleştiğini görüyoruz. 2010 yı-lında 793 bin, 2011 yılında top-lam 911 bin olarak gerçekleşen Otomotiv Pazarı 2012 yılında kü-çülmeye geçti ve normalleşerek �1

Page 44: Ekonomi Ajandası Mart 2013

818 bin adet olarak gerçekleş-ti. İçinde bulunduğumuz olumsuz küresel ekonomik koşullara rağ-men, 2013

yılında öngörümüz, AB’nde derinleşerek devam eden kriz ne-deni ile ihracatın gerilemesi, iç pazarda yatay bir talep hareke-ti ve buna bağlı olarak üretimin 1 milyon ya da 1 milyon 100 bin adet düzeyinde gerçekleşmesidir” dedi.Otomotiv Sanayii’nin 2012 yılında 19 milyar Dolar’ı aşan ih-racatı

ile yine ihracat şampiyonu ol-duğunun altını çizen Önen “2013 yılının genel olarak 2012 ’den daha iyi bir yıl olmasını bekliyo-ruz. Ancak hedefimiz yeni bir bü-yümenin öncesinde 2013 yılın-da otomotiv sanayii olarak insan kaynağına, ArGe’ye ve teknoloji-ye yatırım yapmak olacak” dedi. Şimdiden pek çok firmanın ya-tırım planlarını hayata geçirme-ye başladığını kaydeden Önen, sanayinin önemli gündem mad-delerinin üzerinden geçti. 2013 yılında planlan ArGe alt yapı ça-lışmalarının kısa süre içinde ta-mamlanarak yurt dışında yapı-lan test ve ArGe çalışmalarının yurt içinde yapılarak, sanayimi-zin önemli bir kaynak ve zaman tasarrufu sağlayacağını belirten Başkan Kudret Önen, çevreye duyarlı vergilendir menin öne-mine dikkat çekti. Önen, “Te-kerlekli motorlu taşıtlar parkın-da daha az karbon emisyonu sağlamak üzere, çok yaşlı araç-ların parktan çıkışını teşvik ede-cek entegre önlemlerin alınması ve parka yeni girecek düşük kar-bon emisyonlu çevre dostu araç-ların teşvik edilmesi gerektiği” nin altını çizdi. Türkiye’nin 2023 vizyonunda ekonominin taşıyı-cı sanayi sektörlerinden olan oto-motiv sanayinin 3-4 kat büyüme-sinin, 4 milyon üretimin yanı sıra 3 milyonluk ihracat hedeflendi-ğini söyleyen Önen, bu hedeflere ulaşmak için ihracat artışının yanı sıra iç pazarın da paralel büyü-tülmesinin sağlanması gerektiği-ni belirtti. Pazarda son aylardaki önemli gelişmelerden de bahse-den Kudret Önen, 2013’ün ilk iki ayında otomobil satışlarında itha-latın aldığı payın artışına dikka-

ti çekerek, bunun takip edilmesi gerektiğini söyledi.

“Otomotiv sektörü ülke eko-nomisinde başı çeken unsurlar-dan biri”Otomotiv Distribütör-leri Demeği (ODD) Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Bayrak-tar ise otomotiv sektörünün ülke ekonomisinde başı çeken unsur-lardan olduğunu dile getirerek, şunları kaydetti: “Gümrük Birliği öncesinde ülkemizde pazar payı mevcut sanayi yatırımı olan mar-kalar üzerinde neredeyse yüz-de 100’e yakındı. Gümrük Birli-ğinin üzerinden aşağı yukarı 17 sene geçti. Gümrük Birliği son-rasında üç tane ana markanın ül-kemizdeki pazar payı hala yüzde 50’lere yakın. Yani bunun yanına 50 tane yeni rekabet eden marka geldi, ama bir pazarın içinde var olmanın ne kadar önemli oldu-ğunu sadece bu rakamları göre-rek anlayabiliyoruz.” Bayraktar, ülke ekonomisi bu kadar gelişme-mişken gelip yatırım yaparak risk alan, buradan ihracat yapabilece-ğini düşünen üreticilerin de haklı olarak yatırımlarının meyvelerini topladığını kaydetti.

Taşıt Araçları Yan Sanayici-leri Derneği (TAYSAD) Yöne-tim Kurulu Başkanı Mehmet Du-daroğlu ise otomotivde cari açığa fırsat vermeden iç pazarda çok daha adil bir vergi düzenlemesi yapılabileceğini dile getirdi. Du-daroğlu, teşvikler konusunda bazı “ince ayarların yapılması gerekti-ğini her fırsatta dile getirdikleri-ni aktararak, “Özellikle 300 mil-yon liralık alt sınırlı olan öncelikli yatırımlardaki ana sanayi yatı-rımlarının içerisindeki parçala-rı üretecek olan biz tedarikçiler için bir kümelenme modeli man-tığıyla oradaki yatırımdaki alt sı-nırın tedarikçiler için minimize edilmesini talep ediyoruz, ve bu-nun 5. bölge kapsamına alınması-nı istirham ediyoruz” diye konuş-tu. Uludağ Otomotiv Endüstrisi İhracatçıları Birliği Başkanı Or-han Sabuncu ise otomotiv endüs-trisinin ihracatta önemli bir rol üstlendiğine değinerek, “Endüs-trimiz 2012 yılını 19,1 milyar do-larlık ihracatla kapadı, ve yedinci defa sektörel ihracat şampiyo-nu oldu. Bu gerçekten gurur ve-

rici bir olay. Bu sene de liderliği-miz devam ediyor, umuyorum ki bu sekizinci, dokuzuncu yıl diye devam edip gidecektir” değerlen-dirmesinde bulundu.

ÖdüllerKonuşmaların ardın-dan, Ekonom Bakanı Zafer Çağ-layan tarafından 2012 yılı OSD Yan Sanayi Başarı Ödülleri ile OSD İhracat Başarı Ödülleri sa-hiplerine verldi. OSD Yan Sanayi Başarı Ödülleri, Çukurova İnşaat Makineleri, Farba Otomotiv Ay-dınlatma ve Plastik Fabrikalar ile Matay Otomotiv Yan Sanayi’nin oldu. OSD İhracat Başarı Ödülleri’nde ise Ford Otomo-tiv Sanayi, Oyak Renault Otomo-bil Fabrikaları, Tofaş ve Toyota Otomotiv Sanayi Türkiye’ye pla-tin plaket; Hyundai Assan Oto-motiv Sanayi ve Ticaret ile Mer-cedes Benz Türk’e altın plaket; Türk Traktör, MAN Türkiye, Honda Türkiye, Temsa Global, Otokar ve Karsan’a altın madal-ya; Anadolu Isuzu’ya ise gümüş madalya ödülleri verildi. Prog-ramın sonunda OSD Başkanı Önen, Bakan Çağlayan’a hediye takdim etti. -Kudret Önen yeni-den OSD BaşkanıBu arada, Kud-ret Önen, basına kapalı olarak devam eden Genel Kurul top-lantısının sonunda yeniden OSD Yönetim Kurulu Başkanlığı’na seçildi.

Mart-Nisan 2013 / EKONOMİ

�2

Page 45: Ekonomi Ajandası Mart 2013

2013 yılı Ocak ayında İTO’nun İstanbul Piyasa Gü-ven İndeksi 98.94 indeks değe-ri ile iyimserlik eşiğine yaklaştı. Piyasa Eğilim ve Beklenti İn-deksi ise 104.58 ile iyimserlik eşiğini aştı.

İTO Başkanı Murat Yalçın-taş, “Her iki indeks de 2012 yılı Nisan ayından bu yana gerili-yordu. 2013 yılı Ocak ayında ise reel sektörün güven ve bek-lenti indeksleri tekrar artma-ya başladı. Bu, geleceğe güveni

gösteriyor. Memnuniyet veri-ci” dedi.

İstanbul Ticaret Odası (İTO), üçer aylık dönemler iti-bariyle gerçekleştirilen İstan-bul Piyasa Güven İndeksi ile İstanbul Piyasa Eğilim ve Bek-lenti İndeksi’nin 2013 yılı Ocak ayı sonuçlarını açıkladı.

Reel kesimin sektör bazlı ve ekonomi geneli itibariyle gü-ven ve eğiliminin belirlenme-sine yönelik olarak hazırla-nan Güven İndeksi, 2013 Ocak

ayında 2012 Ekim ayına göre yüzde 4 artarak 98.94 indeks değeri ile iyimserlik seviyesi olan 100 puan seviyesine yak-laştı.

Reel sektörün ve ekono-minin geleceğe dönük perfor-mans beklentilerini tespit eden İstanbul Piyasa Eğilim ve Bek-lenti İndeksi de 2013 yılı Ocak ayında 2012 Ekim ayına göre yüzde 7.8 artarak 104.58 puan oldu.

İstanbul Ticaret Odası

yalÇınTaŞ:PİYASA GÜVENİNİ

YENİDEN KAZANIYOR

EKONOMİ / Mart-Nisan 2013

�3

Page 46: Ekonomi Ajandası Mart 2013

Mart-Nisan 2013 / EKONOMİ

��

(İTO) Yönetim Kurulu Başkanı Murat Yalçın-taş, Güven ve Beklenti İndeksleri’nde görülen iyileşmenin, reel sektö-rün iyimserlik düzeyi-nin de arttığını göster-diğini söyledi.

Başkan Yalçıntaş, “İndekslerdeki düzelme eğiliminde hem yurtdı-şında hem de yurtiçin-de yaşanan ekonomik olayların etkisi oldu. Öncelikle ABD’de bek-lenen resesyon riski-nin büyük ölçüde atla-tılmış olmasının, finans kaynaklarının artacağı-na dair verdiği ümit et-kili oldu. Yine, Euro Bölgesi’nde yaşanan olumsuzlukların sonu-na gelindiğinin işaretle-rinin ortaya çıkmasının da iyimserlikte etkili ol-duğu kanaatindeyim” diye konuştu.

Yurtiçindeki olum-lu gelişmeleri değerlen-diren Yalçıntaş, şun-ları söyledi: “Merkez Bankası’nın uyguladı-ğı Destekleyici Para Politikası’nın ekonomi-deki etkileri belirgin-leşmeye başladı. Piyasa, bu uygulamaları olum-lu karşıladı. Yurt içinde nihai talepte toparlan-

ma başladı. Yine yakın dönemde kredilerde iz-lenen ivmelenme de bunu teyid etti. Ayrıca yeni siparişlerdeki artış beklentisi de, İTO’nun İstanbul Piyasa Güven İndeksi ile İstanbul Pi-yasa Eğilim ve Beklenti İndeksi’ne olumlu şekil-de yansıdı.” Yalçıntaş, bu eğilimin yılın gelecek dönemlerde de devam edeceğini umduğunu belirterek, “Ekonomi-nin, en önemli taraf-larından birisi olum-lu beklentilerdir ki, biz bunu yeniden yakaladık. Ancak, yelkenleri yeni rüzgarla doldurmak için reel sektörün içinde bu-lunduğu finansal koşul-ların geliştirilmesi gere-kiyor” dedi.

Page 47: Ekonomi Ajandası Mart 2013

lOJİSTİK / Mart-Nisan 2013

�5

CEVA Türkiye ve Balkanlar Ge-nel Müdürü Fuat Adoran düzenle-diği basın sohbet yemeğinde CEVA Türkiye’nin 2012 yılı sonuçlarını ve 2013 yılı hedeflerini açıkladı. 2012 yılında da lojistik sektörünün en hızlı büyüyen uluslararası şirket-lerinden biri olduklarını açıklayan ”2012 yılında Türkiye’nin lojistik sektöründe tek merkezden takip sistemi olan Kontrol Merkezi’ni açtık. Kocaeli-Gebze’de Türkiye’nin en büyük transfer merkezini hizmete sokarken, aynı zamanda, Türkiye’nin en büyük depoların-dan birini sanayinin dağıtım ve üretim merkezi Gebze’de faaliyete soktuk” dedi.

CEVA Türkiye’nin büyüme hızının 2013 yılında da hız kesmeden devam ettiğini belirten CEVA Türkiye ve Bal-kanlar Genel Müdürü Fuat Adoran şöyle konuştu; “Büyüme hedefimizi 2013 yılı için yüzde 20 olarak belirle-dik. CEVA Türkiye olarak 5 yıllık bü-yüme stratejimizi de belirledik. 2017 yılı hedefimiz Türkiye’nin en beğeni-len şirketlerinden biri olmak ve ciro büyüklüğü olarak da Türkiye’de ilk 100 şirket arasında yer almak. Ayrı-ca 5 yıl içinde CEVA Türkiye olarak, globalde en karlı ilk 3 şirketten biri olmayı da hedefliyoruz. Bu amaçla lojistik sektörünün en hızlı büyü-yen uluslararası şirketlerinden biri olup hizmet vermeye başladığımız tüm bölgelerde yatırımlar yaparak büyüyoruz. 2013 yılında lojistik ve altyapı yatırımlarımızın yanı sıra depolama alanında ciddi bir yatırım sürecindeyiz. Ayrıca dağıtım ağının daha verimli ve yüksek performansla çalışması için Türkiye’nin dört bir yanında bulunan şubelerimizde yeni bir yapılanma sürecine de girdik. Bu yıl stratejik olarak uluslararası alanda hava ve deniz taşımacılığına yoğunlaşacağız. 2012 yılında olduğu gibi 2013’te de Ortadoğu ve Orta Asya ülkeleri için yeni hatlar açmaya devam edeceğiz.”

Adoran sözlerine şöyle devam etti: “Türkiye’nin en büyük lojistik depolarından birini Gebze’de açarak kapasitemizi yüzde 10 artırdık ve 2012 yılsonu itibarıyla Türkiye’de 600 bin metrekare depolama alanına ulaştık. 2013 yılında ise İstanbul Avrupa yakasında 50 bin metreka-relik alanda açacağımız yeni lojistik tesislerimizle yılsonunda toplamda 650 bin metrekare depolama alanına ulaşacağız. 2014 yılsonunda ise 720 bin metrekare depolama alanına ulaşmayı hedefliyoruz.” Anadolu’da hızlı büyüme CEVA Türkiye olarak bu yıl Marmara Bölgesi’nin yanı

sıra Anadolu’da da Kayseri, Adana, Samsun illerinde 3 farklı ilde depo açarak yurtiçi dağıtım ağı yatırımla-rına devam edeceklerini açıklayan Adoran, İstanbul’un doğusu ve batısı, Ege, Güneydoğu Anadolu ve Mersin’de yeni lojistik merkezlerinin yolda olduğunu söyledi.

Türkiye ekonomisiyle birlikte lojistik sektörünün de hızla büyü-düğünü belirten Adoran; “Dünyada Çin ve Hindistan’dan sonra Türkiye, gerçekleştirdiği büyüme hızıyla 3. sırada yer alarak bütün dünyanın dikkatini üzerine topluyor. Dünya Ekonomik Forumu’nda lojistik alanında Türkiye dünyanın en hızlı gelişen 10 ülkesi arasında gösterildi. Son yıllarda, Türkiye ekonomisinin gelişmesine paralel bir ivme yakala-yan lojistik sektörü; coğrafi avanta-jını da kullanarak 20 yıl gibi kısa bir sürede bölgesel güç olmayı başardı. Türk Lojistik Sektörü bugün sahip olduğu 1.500 şirket ve 46.000 araçla Avrupa’nın en büyük filosuna sahip. Türkiye’nin 2023 yılı hedefi olan 500 milyar dolarlık ihracat hedefine uygun bir ivme sergileyen sektörün 2023 yılında 50 milyar dolarlık ciro sağlaması bekleniyor.” dedi.

Uluslararası taşımacılıkta iddia-mız sürecek

Adoran sözlerini şöyle tamamla-dı: “2013 yılında özellikle uluslararası taşımacılıkta iddiamızı sürdüreceğiz. Bu yıl Dünya’da da farklı pazarlara girip müşteri portföyümüze yeni markalar ekleyerek hızlı büyümemizi sürdürüyoruz. Geçtiğimiz aylarda CEVA global olarak Vietnamlı Into Trans Lojistik (ITL) Grubu ile yeni bir iş ortaklığına imza attık. Bu anlaşma ile Güneydoğu Asya’daki yatırım-larımızı da hızlandırdık. Türkiye ve Çin CEVA’nın en iddialı olduğu iki pazar. Fakat 2013 yılı itibarıyla Güneydoğu Asya’da ve Ortadoğu’da yeni iş birliklerimiz de olacak. Bu yıl gözümüzü Uzakdoğu, ABD, Almanya ve İtalya’ya çevirdik.

CEVA 2013 YıLındA dA zİrvEYİ zorLAYAcAK

türkiye’nin lider lojistik firması Ceva, 2013 yılında da hız kesmeden büyümeye devam ediyor. büyüme hedefini 2013 yılı için yüzde 20 olarak belirleyen Ceva, türkiye’nin en büyük deposunu

Gebze’de açarken, anadolu’ya da hızla yayılıyor. Ceva türkiye’deki genişleme stratejisini dış ticaretle birleştirdi. Ceva türkiye uluslararası ticarette de lider olmaya hazırlanıyor.

Page 48: Ekonomi Ajandası Mart 2013

Mart-Nisan 2013 / lOJİSTİK

�6

Türkiye ekonomisinde yaşanan iyileşme ve normalleşmeye bağlı ola-rak uzun vadeli planlamalar yapıla-bilir hale gelmektedir. Bu bağlamda Cumhuriyetin 100. Kuruluş yılı olan 2023 yılını hedef alan stratejik plan-lar ve eylem planları hazırlanmaya başlamıştır.Lojistik sektörü de son yıllarda hızlı bir gelişme gösteren, hem kendi içinde taşıdığı büyüme potansiyeli hem de Türkiye’nin 2023 yılına ilişkilendirdiği birçok ekono-mik hedefe ulaşılmasında oynayaca-ğı temel rol itibari ile büyük öneme sahip bulunmaktadır. Türkiye’de lojistik sektörü hem yurtiçindeki hızlı gelişmesi hem de bölgesel bir lojistik üs olma iddiası nedeniyle uzun vadeli bir planlamaya ihtiyaç duymaktadır. Bunu sağlayacak olan çalışma Türkiye Lojistik Master Planı hazırlanmasıdır. Böyle bir Master Planın hazırlanması öncesindeki aşama lojistik Master planına temel oluşturacak temel ilke ve stratejik hedeflerin belirlenmesidir. Buna yö-nelik olarak “Türkiye Lojistik Master Planı İçin Strateji Belgesi” Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) tarafından hazırlanmıştır. Ancak bu konuda çalışmalara da devam edilmektedir. Bunun yanı sıra, Kalkınma Bakan-lığı tarafından 10. Kalkınma Planı çerçevesinde “Lojistik Hizmetlerinin Geliştirilmesi” Özel İhtisas Komisyo-nu oluşturulmuştur. Bu komisyonun görevi, “2023 yılında ülkemizdeki lojistik sektörünün durumu ne olacaktır?” sorusuna yanıt aramaktır. Hem, Master Plan faaliyetlerinin hem de Kalkınma Planı çalışmalarının birbiri ile bütünleştirilmesi gerekliliği bulunmaktadır.

katma DeĞerlİ loJİstİk Faalİyetler

Lojistik ve tedarik zinciri kavram-ları tüm dağıtım kanalı sürecinde

ulaştırma, depolama, stok yönetimi, paketleme v.b. fonksiyonlar çer-çevesinde bütünleşik bir anlayışı öngörmektedir. Bu kapsamda, milk run (döngüsel sefer), postponoment (erteleme) gibi katma değerli hizmet-ler de devreye girmektedir.

Türkiye’nin bu güne kadar, plan-lama düzeyinde, lojistik fonksiyonla-rı bütünleşik bir açıdan ele almadığı sadece ulaştırma kavramını öne aldı-ğı gözlenmektedir. Bu çerçevede stok yönetimi kavramının da ele alınması gerekliliği söz konusudur. Özellikle ürün döngü süresini kısaltacak olan ulaştırma ve aktarma sistemlerinin oluşturulması stok maliyetlerinin düşürülmesinde önemli bir ge-lişme sağlayacaktır. Bunun yanı sıra, Türkiye’de modern depoculuk anlayışı çerçevesinde uygulamaların ele alınması, lojistik yönetiminde et-kinliği arttıracak önemli unsurlardan biri olacaktır. Depoculuğun, klasik ürünleri saklama stratejisinin değişti-ği ve ürüne değer katma stratejisinin benimsendiği son dönemlerde çekme stratejilerinin önemi her geçen gün artmaktadır.

Türkiye’nin lojistik altyapısı planlanırken ürün özeliklerinin göz önüne alınması ve buna göre yapı-lanmalar gerçekleştirilmesi gerekli-liği de söz konusudur. Ürün hacmi, ürün değeri ve risk karakteristikleri gibi kavramlar lojistik ve ulaştırma alt yapısını önemli derecede etkile-mektedir). Türkiye’nin bu çerçevede hem yurtiçi hem de yurtdışı taşıma-lar bağlamındaki ürün yapılarını gelecek boyutunda da öngörümle-yerek lojistik ve ulaştırma alt yapısı ile bütünleştirmesi gerekliliği söz konusudur.

Lojistik etkinliğin en önemli unsurlarından biri bilgi akışıdır. Bu çerçevedeki gelişmelerin büyük bir hızla uygulanması gerekliliği ortadadır. Türkiye’de gümrükler

kapsamında özellikle gelişmiş bilgi sistemlerinin uygulanması lojistik etkinliği özellikle güvenilirlik ve hız çerçevesinde sağlayacak önemli un-surlardan biri olacaktır. Türkiye’nin lojistik hizmetlerle ilgili karar verme ve planlama sürecinde bütünleşik bir veri tabanına sahip olmaması sağlıklı stratejilerin belirlenmesini engellemektedir. Bu anlamda, geliş-melerin hızlandırılması gerekliliği de bulunmaktadır.

türkİye’De loJİstİk merkeZ Çalışmaları

Türkiye’de 2000’li yıllar ile birlikte Lojistik Merkez girişimleri hem kamu hem de özel sektör tarafından başla-tılmıştır. Lojistik merkezlere yönelik yasal bir çerçevenin olmaması bu girişimlerin birbirinden kopuk hatta bazı bölgelerde birbirine zarar vere-bilecek şekilde ilerlemesine neden olmaktadır. Bazıları Batı ülkelerinde görülen lojistik merkez/köy, bazıları ise aktarma terminali ölçeğinde olan bu lojistik merkezlerin ülke gene-linde iyi planlanmaması, bölgesel mevcut ve potansiyel gereksinimlere uygun fonksiyon, büyüklük ve ko-numda olmaması verimsiz yatırımla-ra neden olacaktır. Bu konuda kamu ve özel sektör işbirliği kaçınılmaz gözükmektedir. İhtiyaç analizi yapıla-rak kamu ve özel sektör tarafında yapılacak yatırımların en verimli bir şekilde belirlenmesi gerekmektedir.

türkİye’De üÇünCü taraF loJİstİk HİZmetlerİ

Ernst&Young-IBS (2002) araştır-ma şirketi 343 firmayla (250 lojistik hizmet alan, 71 lojistik hizmet sağlayıcı 22 firma bilişim sistemleri sağlayıcı ve lojistik ekipman ve donanım sağlayıcı) birebir görüşerek Türkiye’deki lojistik sektörünün ge-nel perspektifini çıkarmak amacıyla

Türkiye’de kentsel lojistiğe bakış anlamında bilimsel bir yaklaşım yok

Türkiye’de lojistik sektörü 2023 vizyonu üzerine Beykoz Lojistik Meslek Yüksekokulu öğretim görevlisi Prof.Dr. Okan Tuna’nın değerlendirmesine yer verdik.

Page 49: Ekonomi Ajandası Mart 2013

�7

bir çalışma yapmıştır. Çalışmaya katılan firmala-rın % 78’i en az bir alanda dışarıdan lojistik hizmet aldıklarını, %22’si ise tüm lojistik faaliyetlerini kendi bünyelerinde gerçekleştir-diklerini belirtmişlerdir. Katılımcıların %35’i, 20 yıldan daha uzun süredir lojistik hizmet aldıklarını belirtmişlerdir. Firmaların hizmet aldıkları alanlar; Müşteri deposuna dağıtım (%54), Kara nakliye yurt içi (%53), Konteyner taşımacılığı (%50 ) ‘dır. Bu durumun günümüz için de geçerli olduğu tahmin edil-mektedir. Yine aynı araş-tırmada, firmaların lojistik firmalarından en önemli beklentisi maliyetleri düşürecek alternatifler ge-liştirmeleridir. Firmaların lojistik firmaları seçerek en çok hangi kriterleri dikkate aldıkları sorulduğunda; müşteri hizmet kalitesi (%100), düşük maliyet (%99) ve teknolojik seviye (%99) olduğu belirlenmiş-tir. Katılımcıların saymış olduğu diğer kriterler; daha geniş alana ulaşabilme (%98), işi uzmanına bırakarak performans artışı sağlama(%98), şirketin kültür ve yönetim anlayışı (%97) dır. Bu araştırma sonuçları, Türkiye’de üçüncü taraf lojistik hizmetleri pazarının henüz gelişme aşamasında olduğunu göstermektedir. Lojistik hizmetlerin yürütülmesinde önemli bir işlev gören üçüncü taraf lojistik işletmelerinin ölçek ve yönetimsel problemleri olduğu söylenebilir. Lo-jistik pazarı çok sayıda küçük ölçekli kuruluş tarafından paylaşılmaktadır. Pazarın en büyüğünün pazar payının %3 olması, sektörün dağınık bir yapıda olduğunu ve ölçeklerin küçük olduğunu göstermektedir. Lojistik; ölçek büyüklüğü, konsolidasyon ve verimlilik artışı gerektirir. Bu neden-le global kuruluşlar için cazip bir iş haline gelmektedir.Bu çerçevede bu işletmelerin müşteri yönlü olarak yeniden yapılanması gerekliliği söz konusudur.

loJİstİk Bİr üs olarak türkİye

Türkiye, Avrupa, Asya ve Afrika gibi üç büyük kıtanın tam ortasında

yer almaktadır. Balkanlar, Kafkaslar, Karadeniz, Akdeniz ve Ortadoğu gibi stratejik öneme sahip bölgele-re, deniz, kara, hava ve demiryolu ile ulaşım sağlanabilen dünyada sayılı ülkelerden biridir. Dünyanın kuzey-güney ve doğu-batı arasındaki ender kavşaklarından bir tanesidir. Ancak Türkiye hep söylene gelen ve dünyada eşi benzeri olmayan coğrafi üstünlüğünü ekonomik gelişmeye ve ticaret hacmine yeterince yansı-tamamaktadır. Bunun bir çok sebebi olmasının yanında lojistik açıdan deniz ve hava limanlarının gücünü arzu edilen seviyede kullanamaması da büyük bir etkendir.

Türkiye’nin rekabetçi üstünlüğü-nü sağlayacak olan lojistik stratejile-rin geliştirilmesi ve sürdürülmesinde misyon; “sürdürülebilir kalkınma ve çevreye duyarlılık ilkesi çerçevesinde toplam maliyetin düşürülmesi ve müşteri hizmet düzeyinin arttırıl-ması” olarak ele alınmalıdır. Avrupa Birliği’nin de önemli bir gündem maddesi olan “sürdürülebilir kalkın-ma kavramı”, yeşil lojistik uygulama-larını gündeme getirmekte ve bunun sonucunda demiryolu ve denizyolu gibi ulaştırma modlarını ön pla-

na çıkarmaktadır. Misyon çerçevesindeki maliyetlerin düşürülmesi ulaştırma başta olmak üzere envanter yöneti-mi, depolama v.b. maliyetlerin toplamını göz önüne almalı ve güvenilirlik, transit zamanların kısalması, hız, hasarsız teslim oranının yükseltilmesi gibi müşteri hizmet düzeyi unsurla-rını değerlendirmelidir.

Türkiye’nin lojistik üs olma çerçevesinde, içinde olduğu veya geliştirdiği projelerin (TRACECA, BALO, İpekrüzgarı Blok Tren Uygulaması, Viking Treni v.b.) daha dikkatli izlen-mesi ve sayılarının arttırılması gerekliliği bulunmaktadır.

kentsel loJİstİk HİZmetlerİ

Kentlerin sürdürülebilir gelişmesinde kentsel lojistik faaliyetlerin önemli bir rolü vardır. Kentsel lojistik; kentsel yük taşımacılığının yanı sıra depolama, antrepoculuk, güm-rükleme, toplama, aktarma ve dağıtım merkezleri, tersine lojistik vb faaliyetleri bir bütün olarak gören bir yaklaşımdır. Kentsel lojistik faaliyetler; trafik sıkışıklıkları, trafik

kazaları, olumsuz çevresel koşullar, yol bakım-onarım giderleri, yakıt enerjisi tüketimi ve nitelikli işgücü yetersizliği gibi pek çok sorunla karşı karşıyadır. Bu sorunlara karşın lojis-tik şirketlerden, daha düşük mali-yetlerle daha yüksek müşteri hizmet düzeyi sağlamaları beklenmektedir. Kentlerde taşıma maliyetlerini azalt-mak için etkin araç rotalama gittikçe daha fazla önem kazanmaktadır. Bu sorunları çözmek üzere, 1990’lı yıl-larda başlayan ve “Kentsel Lojistik” (city logistics, urban logistics, urban freight transport) adı verilen yeni bir alan ortaya çıkmıştır. Kentsel lojistik, kent ile ilgili tüm lojistik faaliyetler-den oluşan bir bütündür.

Kentsel lojistik kavramı, kentsel yük taşımacılığının sosyal, kültürel, çevresel, trafik, ekonomik, mali ve enerji tüketimi ile ilgili etkilerini dikkate alarak kentteki lojistik faaliyetlerin sosyal pazar ekonomisi şartları çerçevesinde en iyi duruma getirilmesi sürecidir. Kentler; tüketim malları, yapı malzemeleri, ev eşya-ları, atıklar ve kargo/kurye gibi pek çok farklı tipte yükün sürekli olarak taşıma halinde olduğu bölgelerdir.

Mart-Nisan 2013 / lOJİSTİK

Page 50: Ekonomi Ajandası Mart 2013

Kocaeli Uluslararası Gençlik Merkezi’nde düzenlenen açılış toplantısında konuşan Ulaştır-

ma, Denizcilik ve Haberleşme Bakan-lığı Deniz Ticareti Genel Müdürü Ba-rış Tozar, Doğu Marmara Taşımacılık Kümesinin altyapısının oluşturulma-sında önemli bir payı olan InTraRegio projesinin AB’nin 7. çerçeve progra-mının bilgi bölgeleri programı kapsa-mında finanse edildiğini anlattı. TRa-ceM kısaltmasıyla tanıtımı yapılan Doğu Marmara Taşımacılık Küme-sinin, Avrupa’nın 5 farklı bölgesin-de bulunan taşımacılık kümelerinin uluslararası alanda rekabet güçleri-nin artırılmasını amaçlayan InTraRe-gio projenin ilk ayağı olduğunu be-

lirtti. Tozar ayrıca, 15 trilyon dolarlık hacme sahip olan dünya ticareti için-de deniz ticaretinin 9 trilyon dolar ile yüzde 60’lık paya sahip olduğunu be-lirtti. Bu sebeple bölgenin taşımacılık sektörünün planlı bir şekilde gelişme-sine büyük katkı sağlayacak taşıma-cılık kümesinin limanlardan başla-tılacak olmasının isabetli bir karar olduğunu vurguladı.Tozar, Türkiye’nin uyguladığı ihraca-ta dayalı büyüme modeli kapsamında toplam dış ticaretin hızla yükseldiğine işaret ederek, ülkenin dışarıya açılan kapıları olan limanların yük ve kon-teyner elleçlemelerinde hemen he-men her yıl rekor kırdığını belirtti. Li-manlarda 2003 yılına göre toplam yük

elleçlemesinde 2012 yılı itibariyle yüz-de 104, konteyner elleçlemesinde yüz-de 189 oranında artış gerçekleştiğini ifade eden Tozar, denizcilik konusun-daki gelişmelerin, gemi inşa sektörün-de 71’si aktif, 52’si yatırım aşamasında tersane ile faaliyetlerini sürdürdüğü-nü bildirdi.Tozar, Türkiye gemi inşasında sipariş-lere göre adet bazında dünyada 5’in-cilik seviyesine kadar yükseldiğine vurgu yaparak, “Türkiye’nin dostane yaklaşımı ve son dönemde uyguladı-ğı yenilikçi politikalarla değişik sek-törlerde büyük fırsatlar yakalamış-tır. Ülkemizin ana hedefi, bölgesinde lider bir denizcilik ülkesi olmak ve uluslararası yatırımları ülkemiz de-

Mart-Nisan 2013 / lOJİSTİK

��

“doğu Marmara Taşımacılık Kümesi”nin Açılışı Gerçekleştidoğu Marmara Kalkınma Ajansı’nca (MArKA), taşımacılık sektörünün sağlıklı bir şekilde büyümesini sağlayacak mekanizmaları geliştirmek amacıyla oluşturulan ve kamu kurumları, üniversiteler ve sivil toplum kuruluşlarını da bünyesinde barındıran “doğu Marmara Taşımacılık Kümesi”nin açılışı gerçekleşti.

Page 51: Ekonomi Ajandası Mart 2013

lOJİSTİK / Mart-Nisan 2013

��

nizcilik sektörüne doğru çekmek-tir. Denizcilik alanında ülkemiz-deki liberalizasyon süreci yabancı yatırımlarda da büyük bir katkı sağlamaktadır” diye konuştu.“3 milyar liralık ÖTV desteği”Geçmişte, gemi ve deniz araçları-nın kullandığı yakıttan ÖTV alın-dığını, 1 Ocak 2004 tarihinden iti-baren başlayan uygulamayla ÖTV’siz yakıt kullanımına başlan-dığını hatırlatan Tozar, “ÖTV mu-afiyeti uygulamasıyla maliyette ciddi azalmalar olmuş ve rekabet gücü elde edilmiştir. ÖTV’siz yakıt uygulamasının başladığı tarihten 2012 yılına kadar, 2 milyon 735 bin metrik ton ÖTV’siz yakıt tesli-matı yapılmış ve sektöre 3 milyar liralık ÖTV tahsil edilmeyerek bü-yük bir katkı sağlanmıştır” şeklin-de konuştu.Uluslararası Nakliyeciler Derneği (UND) Başkanı Çetin Nuhoğlu da kü-melemenin sanayiye önemli avantaj-lar sağlayacağını dile getirerek, taşı-macılık sektörünün performansının tüm sektörlerin rekabetçiliğini be-lirleyecek en önemli yapı olduğunu kaydetti. Nuhoğlu, taşımacılık sektö-rünün gelişmesinin tüm sektörlerin rekabetçiliğini belirleyerek kalkınma-ya büyük katkılar sağladığını belirte-rek, “Doğu Marmara, bizim de üyele-rimizin olduğu, yoğun uluslararası nakliyeciler ile lojistikçilerin bulundu-ğu bir bölge. Bu bölgenin performan-sı, bu bölgede geliştirilecek her alan, hem bölgelerimize hem de bölgenin ekonomi dünyasına ciddi katkı sağla-yacaktır. Bu sektörde yapacağımız her bir iyileştirme, sektörlerin hem kendi-ni geliştirmesinde hem de rekabetçi-

liğine ciddi katkı sağlayacaktır. Doğu Marmara Kalkınma Ajansı’na bölge-sinde başlatmış olduğu taşımacılık sektörünün kümelenmesi çabaları için teşekkür ederim. Ayrıca, UND ola-rak başından sonuna kadar bu sürecin içerinde yer alacağımıza ve Doğu Mar-mara Taşımacılık Kümelenmesinin (TRaceM) gelişmesi için elimizden ge-len tüm gayreti sağlayacağımıza emin olabilirsiniz.” şeklinde konuştu.

“DoĞU marmara’nın“anaHtar” sektörü: taşımaCılık”MARKA Genel Sekreteri Fatih Akbulut ise taşımacılık sektörünün, MARKA uz-manlarınca yapılan çalışmalar sonucu, Doğu MarmaraBölgesi’nde “anahtar” sektörlerden biri olarak tespit edildi-ğini söyledi. Diğer sektörlerin rekabet

gücünün korunması ve geliştiril-mesinde esas itibariyle bölgenin Türkiye ve dünyada rekabet gü-cünün geliştirilmesi ve korunma-sı anlamında katkılar sağlayacağı-na inandığını dile getiren Akbulut, “Hedefimiz, taşımacılık sektörü-nün bir küme mantığıyla hareket ederek bölgemizin rekabet gücü-nün artırılması çabalarına en üst düzeyde katkıda bulunmasını sağ-lamaktır. Bir diğer hedefimiz de bölgemizi, taşımacılık anlamında dünyada tanınan, bilinen bir böl-ge haline getirmektir” dedi. Akbu-lut, bölgede taşımacılık sektörü ile ilgili kamu kurumları, üniversite-ler ve sivil toplum kuruluşlarını da bünyesinde barındıran kümelen-me girişiminin, Türkiye’de bir ilk olduğunu kaydetti.

koCaelı Port dünyaya tanıtılacakToplantı sonunda yapılan karşılıklı görüşmelerde Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı Deniz Ticareti Genel Müdürü Barış Tozar; “Kamu ku-rumlarının, özel sektörün ve Ajansımı-zın önderliğinde yapacağımız çalışma şu anda Doğu Marmara’yı ilgilendi-riyor fakat bu bir pilot çalışma olabi-lir. Başarabilirsek, bölge limanlarını tek bir isim altında “Kocaeli Port” ola-rak dünyaya tanıtabiliriz. Biz yeni bir proje başlatıyoruz burada adını koyu-yorum “Kocaeli Port” ve bakanlığa gi-der gitmez bir almanak hazırlıyorum, Kocaeli’deki bütün limanların bir in-teraktif sitesini yapıyorum ve hepsini “Kocaeli Port” adı ile bütün dünyaya Türkçe, İngilizce Rusça ve Arapça ya-yına başlatıyorum.” dedi

Page 52: Ekonomi Ajandası Mart 2013

Çobantur|Boltas’ Lojistik, hiz-met sektöründeki 35 yıllık tecrü-besi ile firmamız, Erenköy, Gebze ve İzmir gümrüklerine bağlı ken-di antrepoları ve İstanbul Mer-kez olmak üzere Adana, Anka-ra, İzmir’deki şubeleri, Avrupa’da Almanya, İtalya, Fransa, Roman-ya ve Macaristan’da bulunan ken-di ofisleri ile müşterilerine hiz-met vermekte olduklarını belirten Çobantur|Boltas’ Lojistik, İş Ge-liştirme ve Kalite Yönetim Uzmanı Yeliz Sinan Sarıçam

Büyük ve köklü yapısı ile birlikte mütevazı tutumu, güçlü finansal ya-pısı, özmal araç sayısındaki artış ve nitelikli insan gücü ile Avrupa, Tür-kiye ve Ortadoğu Lojistik pazarla-rında istikrarlı bir büyüme kat eden firmamız, özmal araçları, depoları ve güçlü acente ağıyla müşterileri-ne özel, kara, hava, deniz, proje ve yurtiçi lojistik ihtiyaçlarına yönelik çözümler sunmaktadır.

2012 yılı bizim için iyi bir sene idi. Almanya Krefeld ve Slovenya’da depo, Romanya’da Bükreş ofisimizi açtık. U-Transport firmasını bünyemize kattık. Öngör-düğümüzden daha fazla büyüdü-ğümüzü söylemek mümkün. 2013

hedefleri olarak sek-törde teşvik olma-ması sebebiyle yük-sek maliyetlere maruz kalmamıza rağmen filomuzu yenileye-rek %40 büyütmeyi ve RoRo işlemlerin-de fiyatların yüksel-mesi nedeni Avrupa karayolu sefer sayıla-rımızı arttırmayı plan-ladığımızı ve aynı za-manda Erenköy gümrüğüne bağlı ADR’li gümrüklü depo açmayı he-deflediğimizi söyleyebiliriz. Yoğun

olarak İtalya, Almanya, Romanya, Macaristan ol-mak üzere tüm Avrupa ve, Ortadoğu ülkelerine taşıma yapıyoruz. Oto-motiv ve beyaz eşya yan sanayi ürünleri başta ol-mak üzere her türlü tica-ri mal ve ADR’ li , ADR’ siz hammaddeyi taşıyo-ruz. Avrupa ve Türkiye’de merkezi bulunan firma-mızda Çobanoğlu ailesi-

nin bireylerinin de içinde bulundu-ğu profesyonel ekibimizle beraber müşterilerimize hizmet veriyoruz.

Mart-Nisan 2013 / lOJİSTİK

50

2012 Yılında beklentilerinin üzerinde büyüdü

GEFCO Türkiye, GEFCO Fran-sa ve GEFCO İtalya ile ortaklaşa yürütülen operasyonlarla, Kuzey Af-rika ülkelerinden Fas ve Tunus’a dü-zenli kara yolu ile full ve grupaj se-ferlerine başladı.

GEFCO Türkiye, Şubat ayın-da başlayan seferler ile Kuzey Afri-ka ile ticari ilişkileri olan müşterile-rine tam hizmet felsefesi ile hizmet veriyor.

Fas ve Tunus seferlerinin İstan-bul ve Bursa çıkışlı, İstanbul, Bursa ve İzmir dönüşlü yapılması planlanı-yor. Bu şehirlerde depodan depoya hizmet veren GEFCO Türkiye, ayrı-ca gümrük ve mali temsilcilik konu-

larında da danışmanlık hizmeti veri-yor. Transit süreleri ise Tunus için 9 gün, Fas için 10 gün olacak.

GEFCO Türkiye, Tunus ve Fas’ta da yine GEFCO ofislerini kullana-rak aynı hizmet kalitesini karşı ülke-de de sağlıyor. Konuyla ilgili, GEF-CO Türkiye Genel Müdürü Fulvio Villa, “Fas ve Tunus’ta da kendi ofislerimizle hizmet verdiğimiz için olası problemlere yerinde, kendi personelimizle müdahale edebiliyo-ruz. Bu da bizi tercih eden müşteri-lerimize, operasyonun her ayağın-da aynı kaliteyi sunabilmemiz için büyük bir avantaj sağlıyor” şeklinde konuştu.

GEFCO Türkiye, Fas ve Tunus’a düzenli operasyonlara başladı

Page 53: Ekonomi Ajandası Mart 2013

lOJİSTİK / Mart-Nisan 2013

51

Mars Logistics Genel Müdür Yar-dımcısı Ali Tulgar, 2013 senesinde de %20’nin üzerinde bir büyüme he-defleyerek ciromuzun 275 milyon Dolar’ın üzerine çıkmasını bekliyo-ruz. 1989’da kurulan Mars Logistics, kara, hava, deniz ve demiryolu nak-liyesi, fuar ve etkinlik lojistiği, pro-je taşımacılığı, gümrükleme, sigorta, depolama ve diğer tüm lojistik hiz-metlerinin kusursuz olarak sunuldu-ğu, sektöre sayısız yenilikler getirmiş olan kurumsal bir lojistik firması-dır. Çatısı altında topladığı şirketleri, 800’ün üzerinde profesyonel çalışanı, tam donanımlı altyapısı ve kusursuz iletişim ağıyla, tam hizmet politikası güden organize bir kurum olarak ya-pılanmaktadır.

Mars Lojistik Uluslararası Taşı-macılık Depolama Dağıtım, Mars Hava ve Deniz Kargo ve Mars Si-gorta şirketlerinden oluşan Mars Logistics’in, merkez İstanbul Yeni-bosna, Avcılar ve Tuzla olmak üze-re Bursa, İzmir, Adana, Ankara, Mersin, Atatürk Havalimanı, Adnan Menderes Havalimanı ve Esenboğa Havalimanı’nda şubeleri bulunmak-tadır. Mars Logistics 1998 yılında kalite yolculuğuna çıkarak modern

lojistik hizmetlerini kalite standart-ları ile belgelemeye önem verdiği-ni göstermiş, aynı yıl antreposuy-la birlikte ISO 9002 Kalite Güvence Belgesi’ni sektörde alan ilk firma ol-muştur ve daha sonra 2003 yılın-da ISO 9001:2000 ve 2009 yılında da ISO 9001:2008 revizyonuna geçmiş-tir. 2000 yılında Toplam Kalite Yö-netimi çalışmalarına başlamış ve bu felsefenin şirkette benimsenmesine önem vermiştir. Ulusal Kalite Hare-keti üyeliği bulunan Mars Logistics; ISO 14001 / OHSAS 18001 çalışma-larına 2008 yılında başlamış olup, 2009 yılı başında SGS firması tara-fından ISO 14001 Çevre / OHSAS 18001 İş Sağlığı ve Güvenliği Yöne-tim Sistemleri standardına göre ser-tifikalandırılmıştır.

Eylül 2012 tarihinde başlattı-ğımız İtalya’nın Trieste kenti ile Lüksemburg’un Bettembourg şehir-leri arasında römorklarla tren yolu taşımacılığı projemiz doğrultusun-da 500 araçlık (TIR) yatırım yaptık. Tır filomuzun sayısını bine yükselt-tik. 2013 ilk yarısında sefer sayımızı arttırarak ihtiyacımız doğrultusunda filomuza ek yatırım yapacağız. 2013 Senesinin 3.çeyreğinde de 70 bin

metrekarelik İstanbul Hadımköy lo-jistik merkezimizi hayata geçireceğiz. Yine son çeyrekte Adana şubemiz daha büyük bir lojistik merkez ola-rak hizmet vermeye başlayacak. 2012 senesini tahmini 224 milyon Dolar ciro ile kapatacağız. 2013 senesin-de de %20’nin üzerinde bir büyüme hedefleyerek ciromuzun 275 milyon Dolar’ın üzerine çıkmasını hedefle-diklerini belirti.

2013 Yılında ciromuzun 275 milyon dolar üzerine çıkmasını hedefliyoruz

Page 54: Ekonomi Ajandası Mart 2013

BATU Lojistik Genel Müdürü Ta-ner Ankara, 2002 yılında kurulan hedef olarak özel taşımalar yap-mayı belirlemiştir. Bununla birlikte tüm taşımacılık modlarında uzman kadrosu ile yenilikçi çözümler sun-maya devam eden BATU Lojistik, uluslararası lojistikçileri bünyesin-de barındıran ve dünyanın en etkin küresel ağlarından biri olan WCA (World Cargo Alliance) Family of Logistics Network üyesidir. Müşterilerine kara, deniz, hava, demiryolu ve minivan taşıma-cılığının yanı sıra depo yöneti-mi, gümrükleme ve dış ticaret çözümleri sunuyoruz. Müşte-rimizin ihtiyaçları doğrultusun-da; kapıdan kapıya konteyner, parsiyel, servis, açık dökme yük, proje taşımacılığı, gemi kiralama gibi tüm deniz ve diğer suyolu nakliye hizmetlerini sunabilen geniş hizmet ağına sahibiz. 2012 yılı hedeflerimizi tutturmayı başardık ve %20 büyüme kay-dettik. 2013 yılında ise depolama yatırımlarımıza ağırlık vereceğiz. Gıda saklamaya da uygun olarak inşa edilen depolarımızla hem mevcut müşterilerimizin ihtiyaçla-rını karşılayacak hem de potansiyel

müşteriler için yeterli alana sahip olacağız. Ayrıca Afrika pazarında da 2013 yılında faaliyetlerimizi arttırmayı hedefliyoruz.Tehlikeli madde taşımacılığı, askılı taşıma gerektiren ürünler ve soğuk zincir taşımacılığını aynı anda yapabildiğimiz Minivan sistemi bizi birçok firmadan ayrı bir noktaya taşıyor. Tek bir araçta yanıcı ve tehlikeli maddelerin, soğuk tutul-ması gereken ürünlerin ve askılı

taşıma gerektiren ürünlerin trans-ferinin gerçekleştirilebildiği sistem, Avrupa’nın herhangi bir noktasına 36-40 saat arasında, İngiltere’ye ise 3 günde teslimat yapabiliyor.Biz müşterilerimizle büyümeyi ilke edinen bir firmayız. Sağladığımız hizmetleri genişlettikçe müşterile-rimize sunabileceklerimiz artıyor. Bu anlamda yatırımlarımızla be-raber bu seneki büyüme oranımızı %25 olarak belirledik.

Mart-Nisan 2013 / lOJİSTİK

52

2013 yılında depolama yatırımlarına ağırlık verecek

Page 55: Ekonomi Ajandası Mart 2013
Page 56: Ekonomi Ajandası Mart 2013

Borusan Lojistik, 5 milyon do-lar tutarındaki inovasyon yatırımıy-la geliştirdiği elektronik taşımacı-lık ağı projesini sektörün hizmetine sunuyor. Bu amaçla Borusan Lojis-tik çatısı altında kurulan ETA şirke-ti, , sektörde bir ilki gerçekleştirerek KOBİ’lere internet üzerinden, nak-liyecilere ise mobil teknolojileri kul-lanarak büyük avantajlar getiriyor. Sistem sayesinde, KOBİ’lere yükleri-ni taşıyacak güvenilir, sigortalı, mali-yet avantajı yaratan, 7x24 izlenebilen nakliye hizmeti sağlanırken, kam-yoncu esnafına iş sürekliliği, maliyet avantajı ve verimlilik kazandırılıyor.

5 Mart 2013, İstanbul; Borusan Lojistik’in Türkiye’de alanında ilk ve tek olma özelliği taşıyan yeni şir-keti ETA (Elektronik Taşımacılık Ağı Taşımacılık ve Tic. A.Ş.) 5 mil-yon dolarlık yatırımla gerçekleştirilen inovasyon projesi sonucunda kurul-du. ETA, bir yandan kamyoncu esna-fını Türkiye’nin en büyük, en etkin ve son teknolojileri kullanan filosu ha-line getiriyor,diğer yandan küçük ve orta büyüklükteki işletmelere güveni-lir, izlenebilir ve uygun fiyatlı nakliye hizmeti sunuyor.

Türkiye lojistik sektöründe ETA ile bir devrim yaratıldığını belir-ten Borusan Holding CEO’su Agah Uğur sistemin ortaya çıkışını ve lo-jistik sektörü açısından önemini şöy-le anlattı: “ETA Borusan’ın ‘bir adım önde olmak’ vizyonuna paralel ola-rak yürüttüğü inovasyon çalışmala-rının bir sonucu. Balnak satın al-mamızla Türkiye lojistik sektörünün

lideri haline gelen Borusan Lojis-tik, ETA ile bu liderliğinin sadece ra-kamlara dayanmadığını, sektöre yeni bir soluk ve vizyon getireceğini de ka-nıtlamış oluyor.

Lojistik sektörü binlerce şirketin iş yaptığı hayli dağınık ve kurumsallaş-manın en zor sağlanabildiği iş alan-larından birisi. Bu sistem Türkiye’de nakliye yapan bireysel girişimcile-rin filosunu bir anda verimli,merkezi olarak kontrol edilebilen, izlenebi-len kurumsal bir hizmet sunucusu haline dönüştürüyor. ETA ile yurti-çi kara taşımacılığı alanında bir de-ğişim yaratacağımızı düşünüyoruz. Borusan’ın; sadece lojistik sektörün-de değil, faaliyet gösterdiği tüm sek-törlerde inovasyon stratejisi doğ-rultusunda yeni ürün ve hizmetler geliştirmeye devam ederek Türkiye ekonomisine çok önemli bir katma değer sağlayacağına inanıyorum.”

İnovasyona Dayanan yeşİl İş moDelİ

Borusan Lojistik Genel Müdü-rü Kaan Gürgenç ise ETA şirketi-nin teknolojik sisteminin kullanım kolaylığı ve verimlilik gibi avantaj-lar sunmasının yanı sıra uygun fiyatlı ve güvenilir olduğunu belirterek şöy-le konuştu:

“Lojistik sektöründe bugün Türkiye’de trafiğe kayıtlı yaklaşık 800.000 araç bulunuyor. Araç sa-hiplikleri genelde bireysel. Sektörde bir sermaye birikiminden söz etmek mümkün değil, teknoloji kullanımı ise son derece kısıtlı. Bu piyasa şart-

larının bilinci ile KOBİ’lerimize ve kamyoncu esnafına değer katan, on-ların ihtiyaçlarını karşılayan yeni şirketimiz ETA’yı kendi deneyim-lerimizi temel alarak oluşturduk. Kurduğumuz model, kamyoncu es-nafı ile yük sahibini bir araya getiren basit bir buluşma platformu değil, binlerce aracın verimli yönetilerek tüm partilere değer yaratıldığı tekno-lojik filo yönetim sistemidir.

ETA iş modelinin alt yapısını ha-zırlarken, her biri kendi sektörünün önde gelen oyuncuları olan Garanti Bankası, Turkcell ve Shell ile güçlü iş ortaklıkları kurduk.

Yeni şirketimiz ETA ile Türkiye ekonomisi için de önemli bir adım at-tığımıza inanıyoruz. Mevcut durumda taşımacılıkta her 4 hareketten biri-sini katma değer yaratmayan verim-siz hareketler oluşturuyor. 10 numara yağ,sahte ve kaçak akaryakıtta yıllık vergi kaybının 1,5 milyar TL dolayın-da olduğu belirtiliyor. Olması gere-kenden yüksek tonajlı taşımalar ne-deniyle karayollarında oluşan hasar da yaklaşık 3,5 milyar TL.

Sektöre getireceği standartlar sa-yesinde tüm bu olumsuzlukların ter-sine çevrilebilmesine imkân sağlaya-cak ETA ile sisteme üye araçlarda yüksüz taşıtların taşıt-km içindeki payı iyileşiyor. Aynı araç

adediyle daha fazla taşıma ya-pılarak; % 20 verimlilik artışı sağlanıyor,yaklaşık 10.000 adet daha az ağır vasıta araç kullanılıyor. Bu ve-rimlilik kazanımı, bir başka anlatımla 15 milyon adet ağaca bedel.

Mart-Nisan 2013 / lOJİSTİK

5�

Lojistik sektörünün dinamikleri ETA ile değişecek

Page 57: Ekonomi Ajandası Mart 2013

lOJİSTİK / Mart-Nisan 2013

55

Lojistik

14. WIN toplantı-sı bu yıl Mars Hava Deniz Kargo’nun ev sahipliğinde 56 ülkeden 84 kişinin katı-lımıyla 23-26 Ocak 2013 ta-rihlerinde Antalya Rixos Downtown Otel’de gerçek-leşti. Türkiye’nin lider lo-jistik firmalarından Mars Hava Deniz Kargo’nun ku-rucu üyesi olduğu WIN (Worldwide Independent Network) 1999 yılında faa-liyete giren, 5 kıtada 72 ül-kede 247 ofisi ve 5.433 ça-lışanı bulunan uluslararası network

kuruluşudur. Tüm geliştirme faaliyet-

lerine aktif üyelerini dahil etmek ve

tüm üyeler arasında demokratik bir sü-

reç ve sürekli diyalog sağlamak ama-

cıyla daha önce İspanya, Malezya, Şili,

Filipinler, Fas, Arjantin, Brezilya ve

Tayland gibi ülkelerde düzenlenen

WIN toplantısı bu yıl Mars Hava De-

niz Kargo’nun ev sahipliğinde 56 ülke-

den 84 kişinin katılımıyla 23-26 Ocak

2013 tarihlerinde Antalya Rixos Down-

town Otel’de gerçekleşti ve lojistik sek-

törüne dair önemli konuşmalara sah-

ne oldu. Mars Hava Deniz Kargo gibi

forwarderların üye olduğu WIN, üye

firmaların yerel gereksinimlere bağ-

lı kalarak dünya çapındaki ağ üzerin-

den yüksek kaliteli lojistik çözümleri

sunmaktadır. Küresel lojistik sektörün-

de müşteri ve üyelerinin karşılıklı ya-

rar ve ortak çıkarlarını koruyan WIN,

yeni iş fırsatları geliştirmektedir. Son

zamanlarda imza attığı başarılı proje

taşımaları ile adından söz ettiren Mars

Hava Deniz kargonun ev sahipliğin-

de bu yıl 14.sü gerçekleştirilen toplan-

tıda sektöre dair pek çok konu konu-

şuldu. Türkiye’nin jeopolitik konumu

nedeniyle lojistik anlamda dünya ça-

pındaki öneminin çok yüksek olduğu-

nu vurgulayan Mars Hava Deniz Kar-

go Genel Müdürü Selmin Kahraman:

Global satın almalardan dolayı butik

hizmet sunabilen firmaların hayatta ka-

labilmeleri için hizmetlerini iyileştirip

mutlaka müşterilerin en kolay ulaşabi-

leceği araçlarla müşteriye ulaştırılması

gerekliliğinden bahsederken, sektörde

krizden dolayı oluşan daralmanın şir-

ketler tarafından yeni fırsatlardan ziya-

de pazardaki payın iyi hizmet ve sadık

müşteriler ile arttırılmasının çok daha

yerinde bir tavır olacağı önerisinde bu-

lundu. Organizasyona ay-rıca Mars Hava Deniz Kargo’dan, Genel Mü-dür Yardımcısı Aydın Çe-vik, Hava İhracat Müdürü Bora Sarp, Deniz İhracat Müdürü Ümit İsberk ve Saha Satış Sorumlusu Si-nan Candaş da katıldı.

Toplantının ardından Mars Logistics genel mer-kezini ziyaret eden WIN Başkanı S K Leong Mars Hava Deniz Kargo’nun network içerisinde sahip

olduğu ekipman ve bulunduğu coğraf-

ya dolayısıyla en güçlü şirketlerden bi-

risi konumunda olduğunun altını çizdi.

mars Hava denız kargoWIN kurucu üyesi olan Mars Hava

Kargo, sahip olduğu IATA ve FIATA

belgeleriyle dünyadaki tüm havayolu

ve denizyolu firmalarıyla çalışmaktadır.

Mars Hava Kargo, kalifiye personeli

ve sağlam alt yapısı ile konsolide, eks-

pres, kapıdan kapıya, refakatli taşıma,

komple taşıma ve multi-modal taşıma

hizmetlerine kusursuz olarak sunmak-

tadır. Uzakdoğu’daki ilk temsilciliğini

Shanghai’da açan Mars Hava ve Deniz

Kargo’nun, Guangzhou, Bursa, İzmir,

Ambarlı, Adana, Mersin, Adnan Men-

deres Havalimanı, Ankara Esenbo-

ğa, Adana Şakirpaşa Havalimanı ve İs-

tanbul Atatürk Havalimanı’nda ofisleri

bulunmaktadır.

Lojistik Sektörünün kalbi Mars Hava Deniz Kargo’nun ev sahipliğinde Antalya’da attı

Page 58: Ekonomi Ajandası Mart 2013

Mart-Nisan 2013 / lOJİSTİK

56

Dünya bir kaosa doğru sürükle-niyor. Bu kaos ortamında ülkeler de yaşanan krizlerin payı büyük, AB ülkeleri krizden kurtulmak amacıyla IMF den yardım alırken ABD’nin kredi notu düşürülürken, biz mutlu mesut yaşıyoruz. Yıllarca krizlerle uğraşan ülkemiz artık kriz dendiğinde gülümsemekle yetini-yor. Gülümsüyorum ve aklıma bir soru geliyor.

Çorbamızdan çıkan sivrisineği tabağın kenarına koyup çorbayı içenlerden misiniz? Yoksa garsonu çağırıp çorbayı değiştirenlerde mi?

Ben garsonu çağırıp çorbamı değiştiren bir yapıda insanım.

Ama görüyorum ki ülkem, sineği tabağın yanına koyarak çorbayı içmeye devam etmekte ısrarlı. Bu kanaate nasıl vardım çok basit coğrafi konum olarak baktığımız-da etrafımızda ki ülkelerde bir iç

savaş hali devam ediyor. AB üye ülkeler işsizlik ve kriz ile boğuşuyor ve ABD’nin kredi notu “AAA” iken “AA+” ya düşüyor. İthalat ve ihracat raporla-rımız da yapılan ihracatın 2 katı ithalat yaptığımızı görüyoruz.

Bu yılın ilk beş ayında ihracat rakamları 24 mil-yar $ iken yapılan ithalat 50 milyar $. Yunanistan bir gazetesinde Türkleri müsrif ve savurgan para harcayan bir millet ola-rak lanse ediyor ve biz krizin bize doğru gelmediğini sayfa sayfa beyanatlarla dile getiriyoruz.

Yeni kararnameler çıkıyor, e-devlet uygulamaları hızlanıyor. İthalat ve ihracatta daha hızlı bir sistemin oluşması için çalışılıyor.

Aynı zaman da Tekstile vergi zammı geliyor,

Yapmamız gereken ülkemiz üzerinde ki transit geçişlerde kolaylık sağ-layacak bir proje çıkar-mak ve bunu bir an önce işleme sokmak olması gerekirken, biz gümrükte transit geçiş işlemlerini 10 günde çıkartarak bu konuda ki tavrımızı ortaya koyuyoruz.

Gümrüklerde yaşanan sorunların, gümrük imajı-nın ve yetkin personel tak-viyesi yapmak isteniyorsa,

o zaman yapılacak tek şey, gümrük memuru, kontrolör ve yöneticile-rin kumdan kafalarını çıkarması ve özeleştiri yapma zamanlarının geldiğinin farkına varmaları. Hazır krizde yok, zamanımız da bol....

Sabri ERGENECOŞARMetsan Group Paz. Ve Kalite Yö[email protected]

ÇORBAM’DA SİNEK

WWF- Türkiye ile işbirliğine gide-rek enerji tasarrufu, karbon emisyo-nunu azaltma, yenilenebilir kaynak-lara yönelme ve doğal kaynakları bilinçli kullanmaya yönelik projeler yürüten Roche, bir yıllık çalışma-nın ardından, belirlenen hedeflere ulaşarak WWF-Türkiye’den “(Green Office)”Yeşil Ofis Diploması’nı aldı. Roche, Türkiye’de “Yeşil Ofis” unva-nını alan beşinci, ilaç sektöründe ise ilk ve tek firma oldu .

Roche İlaç, tüm faaliyetlerini ”sürdürülebilir kalkınma yaklaşımı” etrafında yürütüyor. Bu doğrultuda, merkez ofis çalışanları “Çevre, İş Sağlığı ve Güvenliği yönetim prog-ramı hedefleri kapsamında; WWF-Türkiye’nin - Yeşil Ofis programına katıldılar. Bu adımla birlikte Roche, Türk ilaç sektöründe bir ilke imza atarak “Yeşil Ofis” unvanını elde etti.

Roche’un, WWF-Türkiye’nin belirlediği kriterlere uygun bir yıllık çalışması, kağıt ve elektrik tasarru-fundan eğitimlere ve fidan dikimle-

rine varıncaya kadar pek çok alanı kapsıyor. WWF-Türkiye’nin “Yeşil Ofis Programı”, katılımcı şirketlerin ofis kaynaklarının sistematik bir şekilde değerlendirilerek ilgili tasarruf kriterlerinin belirlenmesine ve buna paralel bir şekilde, söz konusu ofisle-rin kendi çevre sistemlerini yaratma-larına dayanıyor. Roche, yıl boyunca aldığı 59 ayrı aksiyonla ve birçok

konuda sağladığı gelişmeyle birlikte bu kriterlere ulaşmayı başardı ve Yeşil Ofis Diploması’nı alarak sağlık sektöründe bir ilke imza attı. Prog-ramı hayata geçirmek için öncelikle 19 kişilik Yeşil Ofis Takımı kuruldu. Bu takımın liderliğinde, 250 merkez çalışanı projeye dahil edilirken, şirket içinde yıl boyunca toplam 59 adet aksiyon gerçekleştirildi.

Roche İlaç, Türkiye’de “Yeşil Ofis”ünvanı alan ilk ilaç şirketi oldu

Page 59: Ekonomi Ajandası Mart 2013

REEl SEKTÖR / Mart-Nisan 2013

57

Turkcell, tasarım ve yazılımı bütünüyle Türk mühendis ve tasarımcıların ürünü ilk yerli akıllı cep telefonunu müjdeledi. Turkcell Genel Müdürü Süreyya Ciliv’in, İspanya’nın Barselona kentinde düzenlenen Mobil Dünya Kongresi 2013’te yaptığı “düğmeye bastık” açıklaması, Kongre’de Türkiye heyetinin gündemine damgasını vurdu. Ulaştırma, Denizcilik ve Ha-berleşme Bakanı Binali Yıldırım’ın da katıldığı basın toplantısıyla duyurulan “Gebze” kod adlı yerli akıllı telefon ile her 1 milyon adetlik satışın cari açığı azaltma yolunda yaklaşık yarım milyar TL katkı yapması öngörülüyor

Türkiye’nin lider iletişim ve teknoloji şirketi Turkcell, T serisi akıllı telefonlarla yakaladığı başarının ardından yerli akıllı cep telefonu için düğmeye bastığını duyurdu. Türkiye telekomünikas-yon sektörü açısından bir dönüm noktası niteliğini taşıyan açıklama, İspanya’nın Barcelona kentinde düzenlenen Dünya Mobil Kongresi kapsamında Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıl-dırım, Qualcomm Avrupa Başkanı Enrico Salvatori ve Turkcell Genel Müdürü Süreyya Ciliv’in katıldığı basın toplantısında geldi.

kod adı gebze“Gebze” kod adlı telefonun

tasarım ve yazılımı tamamen Türk mühendislerin elinden çıkacak. Söz konusu telefon, Turkcell’e özel ara yüz, Türk kullanıcıların ihtiyaç-larına göre en son teknoloji ile özelleştirilmiş donanım ve zengin uygulama dünyası gibi özelliklere sahip olacak. Herkesin erişebi-leceği uygun fiyata sahip olacak Turkcell’in yerlisinin, 2013 yılı için-de tüketicilerle buluşması planla-nıyor. Turkcell’in 700 kişilik Ar-Ge üssü Turkcell Teknoloji tarafından geliştirilecek akıllı telefonun başta bölge ülkeleri olmak üzere ihracatı da hedefleniyor.

Basın toplantısında Turkcell ile dünyanın mobil teknoloji alanında lider firmalarından Qualcomm ara-sında cep telefonu, tablet bilgisayar

ve makineler arası iletişim (M2M) cihazları geliştirilmesine yönelik ortak Ar-Ge faaliyetlerinde bulun-mak üzere işbirliği anlaşması da imzalandı. Turkcell bu anlaşmayla Qualcomm’un Ar-Ge lisansı verdiği dünyadaki sayılı operatörlerden biri oldu. ulaştırma bakanı binali Yıldırım: Yerli üretim hedefine bir adım daha yaklaştık

Basın toplantısında konuşan Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleş-me Bakanı Sayın Binali Yıldırım şunları söyledi:

“Ar-Ge, ülkeler için her zaman önemli bir konu başlığı olmuştur. Bilgi ve İletişim Sektörüne özgü Araştırma-Geliştirme düzenlemesi çalışmaları 2012 yılında tamamlan-dı ve şu anda 2013 yılının ilk çey-reği için Bilgi ve İletişim ile Uzay Havacılık Sektörlerine yönelik yak-laşık 300 adet Araştırma-Geliştir-me projesi başvurusu alınmış olup değerlendirmeler başlatılmıştır.

Ar-Ge faaliyetlerine verdiğimiz

önemden dolayı işletmecilere bir takım yükümlülükler de getirilmiş-tir.

• 3G işletmecilerine, şebeke yatırımlarının % 40’ını Türkiye’de Ar-Ge Merkezleri bulunan tedarik-çilerden veya Araştırma-Geliştirme merkezlerine ilaveten Teknik Des-tek merkezleri ülkemizde bulunan tedarikçilerden ve %10’unu ise KOBİ’lerden tedarik etme zorunlu-lukları getirilmiştir.

• Bunun yanında Ar-Ge merkezlerinde en az 500 mühendis yada Ar-Ge Merkezinde 350 olmak üzere Teknik Destek Merkezi’nde 150 mühendis istihdam edilmesi şartı getirilmiştir.

Bu çalışmaları yaparken, hedefi-miz yerli bir ürün ortaya çıkarmak ve bir marka oluşturmaktı. Bu amaçla sektördeki yazılım ve do-nanım projelerini karşılıksız olarak desteklemekteyiz.

Ar-Ge ve yerli katkı payı konu-sunda yaptığımız çalışmalarımızın meyvelerini toplamaya başladık.

Turkcell yerli akıllı cep telefonu için düğmeye bastı

Page 60: Ekonomi Ajandası Mart 2013

Mart-Nisan 2013 / REEl SEKTÖR

5�

1980 yılında başladığı faaliyetle-rini bugün 12 farklı şirketle inşaat, enerji ve madencilik sektörlerinde sürdüren Cengiz Holding, Cengiz Enerji Sanayi ve Ticaret A.Ş.’ye ait 600 Megawatt’lık Samsun Doğal Gaz Kombine Enerji Çevrim San-trali için Siemens’le anlaşma imza-ladı. Siemens’in, yüzde 61’e varan verimlilikle dünya rekoru kıran ve bu alanda ‘Endüstri Inovasyon Ödülü’ alan çevre dostu SGT5-8000H türbini Türkiye’de ilk defa Samsun Doğalgaz Kombine Enerji Çevrim Santrali’nde kullanılacak.

Enerji teknolojilerinde dün-yanın en büyük üreticilerinden biri olan Siemens ve 1980 yılında başladığı faaliyetlerini bugün 12 farklı şirketle sürdüren Cengiz Holding, Cengiz Enerji Sana-yi ve Ticaret A.Ş.’ye ait 600 Megawatt’lık (MW) Samsun Doğal Gaz Kombine Çevrim Santrali için anlaşma imzaladı. Türkiye’nin enerji ihtiyacına önemli ölçüde katkı sağlayacak yatırımın 2015 yılı başında tamamlanması planlanı-

yor. Siemens tarafından üretilen ve yaklaşık yüzde 61 verimliliğe sahip olmasıyla dünya rekoru kıran H sınıfı yüksek verimli SGT5-8000H türbinli kombine çevrim santrali, yüksek çevre duyarlılığı, son derece hızlı şebeke uyumu, esnek işletme kabiliyeti ve makul işletme-bakım konseptiyle ön plana çıkıyor.

Siemens’in yenilikçi çözümleriy-le şehirlerin enerji ihtiyacını karşı-lamaya yönelik çok önemli projele-re imza attığını ifade eden Siemens Sanayi ve Ticaret A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO’su Hüse-yin Gelis, “Siemens’in, bugün ülke genelindeki elektrik altyapısının yaklaşık yüzde 30’unda imzası var. Yenilenebilir enerji yatırımların-da da ilk başvurulan şirketlerden biri olan Siemens, küresel ölçek-te sahip olduğu tecrübeyi, Türk yatırımcıların ihtiyaçlarını karşı-lamada kullanıyor. Cengiz Enerji ile yaptığımız anlaşma, en yüksek verimlilik sınıfındaki gaz türbiniyle fark yaratan elektrik santralimizi Türkiye’ye taşıyor. Dünya reko-

runa sahip H sınıfı yüksek verimli türbinimizin Türkiye’de ilk kuru-lumunu gerçekleştiriyor olmaktan ve bu projede Cengiz Enerji ile çalışmaktan mutluluk duyuyoruz” dedi.

Türkiye’nin farklı bölgelerinde termik ve hidroelektrik enerji san-trali yatırımları bulunan ve Samsun bölgesinin doğalgaz dağıtımını da yürüten Cengiz Enerji’nin, 2015 yı-lında Samsun’da işletmeye alınması hedeflenen Samsun Doğal Gaz Kombine Enerji Çevrim Santrali yaklaşık 600 Megawatt gücünde olacak.

sıemens’ten 16 yıllık servİs anlaşması

Siemens, garanti dönemi ve sonrası olmak üzere toplam 16 yılı kapsayan uzun dönemli servis anlaşmasıyla da Cengiz Enerji’ye destek olmayı sürdürecek. Planlı bakımlar, yedek parça temini ve parça yenilemelerini kapsayan bakım anlaşması, tesisin en üst seviyede çalışmasını sağlayacak.

samsun’a dev yatırımsiemens, verimlilikte dünya rekoru kıran enerji santralini cengiz enerji sanayi ve Ticaret a.Ş. ile samsun’da kuruyor

Page 61: Ekonomi Ajandası Mart 2013

REEl SEKTÖR / Mart-Nisan 2013

5�

Toplam büyüklüğü 300 milyon dolar olan elektrikli vinç sektörün-de son rakamlara göre yaklaşık 4 bin kişi çalışığını belirten Türkiye Elektrikli Vinç İmalatçıları Derne-ği (TEVİD) Yönetim Kurulu Baş-kanı A. Tekin Çelikbilek TEVİD’in 2013 beklentilerini ve sektör hakkındaki gelişmeleri anlatı.

TEVİD, kaldırma makineleri sektöründe merdiven altı üretime düzenleme getirerek, denetim-siz üretimi önlemek ve yerli vinç alımını teşvik etmek amacıyla 13 Ekim 2010’de kuruldu. 100 milyon dolarlık büyüklüğe sahip sektörün yüzde 65’ini temsil eden Türkiye’nin en büyük yerli sekiz elektrikli vinç imalatçısının bir araya gelerek kurduğu derneğin üyeleri arasında Özarar, Vinçsan, Kümsan, Çakmakvinç,Bülbüloğlu, Güralp, Temomakine ve Elektro-Mak olmak üzere 8 şirket bulu-nuyor. Sektöre uluslararası imalat standartları getirmenin yanı sıra üyeler arasında teknolojik işbirli-ği, Ar-Ge, yeniden yapılanma ve sektör çalışanlarına yönelik hayat boyu eğitim programlarıyla mesleki eğitim faaliyetlerinde bulunmayı amaçlıyor.

Denetimsizlik, bilinçsiz üreti-ci, bilinçsiz müşteri başlıklarıyla özetlenen sorunlarımıza çözüm bulmaktır. Sektörümüzdeki ana sorunları ve eksikliklerin gideril-mesine yönelik çalışmalar yapmak ve en kısa zamanda Türkiye’nin bu iş kolunda önünü uluslararası platformda açmak, sektörümüz-deki haksız ve kalitesiz denetim-siz üretimi önlemek birliğimizin sorunları tek çatı altında çözmek. Vinç imalat sektörünü yasa ve kanunlarla denetim altına almak. Rekabet koşullarını iyileştirmek. Vinç üretecek firmaların Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’ndan yeter-lilik belgesi almasını zorunlu hale getirmek, düzenlemeleri yapmak yasaları çıkarmak. Vinç kulla-nım ehliyet kurslarını mevzuata

sokmak. Firmaların satın alma portföyüne TEVİD üyesi firmaları sokmak. Uluslararası standartlara uygun üretim koşulları sağlatmak. Vinç konusunda danışılabilecek akredite kuruluş haline gelmek, ithalatı azaltıp ihracatı artırıcı çalışmalar yapmak. Vinçlerde pe-riyodik bakımı zorunlu kıldırtmak. Yerli üreticilerin dünya markası olma çalışmalarına destek vermek Devlet birimlerinde üreticiler adına etkinliklere katılmak.

bugüne kadar yaptığımız çalışma-ları sıralayacak olursak;

STK olarak önce Ekonomi Sanayi ve Çalışma Bakanlıkları ile temasa geçip kendimizi tanıttık ve çok ilgi gördük. 28 Mart 2012’de ilk çalıştayımızı yaptık. Çalıştayda 300’e yakın sanayicimize Yerli vinç imalatçılarını destekleyin çağrısın-da bulunduk.

TEVİD olarak sektörü vinç imalatında AB normları konusunda bilgilendirmek amacıyla 2-5 Şubat 2012 tarihleri arasında İTÜ ile gerçekleştirilen WIN 2012 Fuarı kapsamında ‘Vinç Üretiminde CE İşaretlemesi ve AB Normları başlıklı bir seminer düzenleyerek önemli bir bilinçlendirme çalışma-sına imza attık. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na hazırla-dığımız vinçlerde test ve kontrol yönetmelikleri ile ilgili çalışmamızı verip yanlış olan uygulamanın gün-cellenmesini rica ettik.

Yine İTÜ ile TEVİD öncü-lüğünde bir ilki gerçekleştirerek sektöre uluslararası standartları getirmek amacıyla imalatçılara ve kullanıcılara önemli bir rehber olacağına inandığımız bir “VİNÇ EL KİTABI” hazırladık. Bu kitapta FEM (FederationEuropeenne de la Manutention. Yani Türkiye’de elleçme olarak tabir edilen mal-zeme taşıma ve kaldırma için kurul-muş bir federasyon) normlarında, vincin alımından kullanılmasına, bakımından test edilmesine kadar herşeyi tüketicimizle paylaşıyoruz.

Bu kitap bugüne kadar hiç basıl-mamış. Herkes içinde iyi bir rehber olacaktır.

Ayrıca sektöre nitelikli işgücü sağlamak amacıyla sanayi-üniver-site işbirliğine örnek nitelikte bir çalışmaya daha öncülük ederek İTÜ transportasyon bölümünde eğitim gören öğrencilere TEVİD üyesi şirketlerde iş garantili staj imkanı sunmaya başladık.

Yaptığımız bu çalışmalara yönelik sektörden aldığımız olumlu yorumlar ve devlet birimlerinden gördüğümüz ilgi ve destek şevkimi-zi artırırken doğru yolda olduğu-muzu da gösteriyor bizlere...

Ülkemizde yüksek teknolojiye sahip kaliteli vinç imalatı yapan pek çok şirket bulunmaktadır. Ancak sektörün ilk ve tek sivil toplum ku-ruluşu olarak sektörün tamamına Dünya standartlarının getirilmesi gerektiğine inanıyoruz. Bu inançla dernek olarak çok etkili çalışma-lara imza atma hazırlığı içindeyiz. Yapmayı amaçladığımız pek çok çalışmayla derneğimiz sektörde re-ferans alınacak kurum haline gele-cek. Vinç ihtiyacı olan herkes bizim oluşturacağımız yapıya başvurarak ne tür vince ne kadar ödeyeceğini öğrenebilecektir. Vinç almak iste-yenler ihtiyacını karşılamayacak ya

Büyük problemimiz 40 yıl evvel çıkan iş güvenliği ve iş prosedürleri yönetmeliği

Page 62: Ekonomi Ajandası Mart 2013

da ihtiyacının dışında bir vinci satın almamış olacaktır. Bu organizasyon için “Elektrikli Vinç Danışma Mer-kezi” oluşturacağız. Bu çalışmaların alt yapısıyla uğraşıyoruz. Elbette sektörde standartları belirledikten sonraki imalat aşamalarının hemen düzelmesini beklemek doğru değil. Biz TEVİD olarak vinç kullanıcıla-rına da önemli sorumluluklar düş-tüğü inancındayız. Bu nedenle her türlü çalışmada ve alacağımız her kararda imalatçı ve kullanıcıyla bir-likte hareket etmemiz gerekmek-tedir. İkinci bir çabamız ise yasal düzenlemeleri içeriyor. Sektörde standartlara uygun imalat yapma-yan firmaların, bakanlığın derneği-mize vereceği yetki ve yaptırımlarla denetlenerek, imalat koşullarının iyileştirilmesi ya da men cezası ile karşı karşıya kalmalarını sağlayacak yasal yetki düzenlemeleri yerleştir-meyi amaçlıyoruz. TEVİD’e imalat denetim yetkisinin verilmesinin sektörün standartlarını arttırması yönünde çok olumlu adım olacağı kanaatindeyiz. Sektörde şimdiye kadar kalitesiz ithal ürünlerin Türk pazarına fazlasıyla girmesinin ve haksız rekabet şartlarının altında güç birliğinden, örgütlenmeden uzak denetimsiz imalat, bilinçsiz imalatçı ve bilinçsiz alıcılar yarattığı kanaatindeyiz. Bu amaçla yerli vinç imalatçılarının sesi olmak üzere bir araya geldik.

Denetimsizlik önemli bir sorun, çok az kullanıcı denetleniyor. Burada hem imalatçının, hem de kullanıcının denetlenmesi gerekti-ğini vurgulamak isterim. Öncelikle imalatçının denetlenmesi lazım. Her zaman verdiğim bir örneği burada anlatmak isterim. Bir berber dükkanı açmak isteseniz açamazsınız, öncelikle Berberler Federasyonu’ndan kalfalık belgesi almanız lazım; ama vinç üretmek isterseniz üretirsiniz. Çünkü bunu soran yok.

Çok büyük problemlerimizden birisi Çalışma Bakanlığı’nın 40 yıl evvel çıkarttığı iş güvenliği ve iş prosedürleriyle ilgili bir yönetme-liktir. Bu yönetmeliğin dünyada eşi yok. Hem imalatçılar, hem de tüketiciler açısından çok ters bir yönetmelik. Vinçlerde test yükü denetimi, dünyanın hiçbir yerin-de yok. Ülkemizdeki firmalar bu teste yüzde 150 gibi bir orana tabii tutuluyor. Bu durum öncelikle üreticiler açısından haksız rekabeti

doğuruyor. 10 tonluk bir vincin normal şartlarda 2M ya da 3M klaslarında kullanılacaktır. 2M sını-fında kullanılan motorun gücü 7,5 kilowatt’tır. Eğer siz bunu 24 saat boyunca 10 ton daimi kullanacak-sanız, bu motorun gücü 10-20 hatta 30 kilowatt olur. Bakın kaldırma kapasitesi 10 ton; ama motorun gücüyle arasındaki rezonansa bakın. Gruba ve hıza göre deği-şir. Bir de bunu yüzde 150 ile test etmeye kalktığınızda 10 ton değil, 15 ton yükü kaldırmayı hedefleyen bir motor seçmeye çalışırız. Bu da haksız rekabeti doğurur. Bugün Avrupa’da örneğini verdiğimiz fir-malarda minimumu seçerler; çünkü rekabet derindir. Yani o vinci 1,2 yani 12 tonla denerler. O zaman 4,5-7 kilowattla o yükü kaldırır. Ama biz kaldıramayız. Oysa bizim Bakanlığımızda kabul edilen değer yüzde 140 ve 150’dir. TSE şimdi bunu yeni yönetmelikte yüzde 120’ye indirdi. Biz de TEVİD olarak geçtiğimiz sene bir dosya ha-zırlayıp Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na verdik. Tabii prosedür işliyor. Biz de takip ediyoruz, bu sistemi değiştirmemiz lazım.

İstanbul Teknik Üniversitesi Transportasyon bölümünde ile bir akademik danışmanlık işbirliği projemiz var. Öğrencilere bizim firmamızda iş garantili staj imkanı sağlıyoruz. Bu geçtiğimiz yıldan bu yana devam eden bir birliktelik-tir. Bu projeyle biz TEVİD üyesi firmalar olarak üçüncü, dördüncü sınıf öğrencilerine işi mutfağında öğrenme ve sonrasında da bunu sü-rekli bir iş olarak sürdürme imkanı veriyoruz. Böylece onlar iş sahibi olurken, biz de istediğimiz nite-likteki elemanlara ulaşabiliyoruz. Bu sadece üniversiteler açısından sağladığımız bir imkan değil, ben kendi bölgemizdeki meslek lisele-rinde okuyan öğrencilere firma ola-rak aynı staj imkanını sağlıyorum. Toplam büyüklüğü 300 milyon dolar olan elektrikli vinç sektörün-de son rakamlara göre yaklaşık 4 bin kişi çalışıyor. Bunlardan sadece bin kişi kayıt altında. Sektöre eğitimli, teorik ve teknik bilgilerle donatılmış, uygulamasını almış yeni kişiler kazandırmayı amaçlıyoruz. Bu bölümden mezun olan gençler Özarar, Viçsan, Kümsan, Cemak, Bülbüloğlu, Güralp, Temomakine ve Elektro-Mak gibi TEVİD üyesi şirketlerde iş garantili staj imkanı

bulacak.Ülkemizde uzun vadeli hedefler

belirlemek maalesef çok zor; ama şimdilik istikrarlı bir gidişten söz edebilirim. Fakat bu 2012’nin çok iyi gittiği anlamına gelmiyor. Biz sektör olarak yatırım malı imalatı yapıyoruz. Vinç evlerde tüketim-de kullanılamaz; ancak yeni bir fabrika, yeni bir tesis ve yeni işleme kuruyorsanız vinç ihtiyacı doğar. Türkiye’de bu açıdan bakıldığında çok büyük yatırımlar yok. Bütün üyelerimiz tüm kapasitelerini kullanarak çalışıyor, bu yüzden dünyanın ilk 10 ülkesinden biriyiz. Size anlattığım diğer firmalar iki üç vardiya çalışıyor. Adet bazında fazla üretimle karlılığı artırıyorlar. Oysa bizim üyelerimiz arasında bu şekilde iki, üç vardiya çalışan firma yok. Bu anlamda 2012’nin de 2011’den farklı olacağını sanmı-yorum. Ama biz sektör olarak dünyada geleceği olan bir sektörüz ve tüm yatırımlarımız da ona göre düzenliyoruz.

2013 şimdiden öngörebile-ceğimiz bir süreç değil. Şöyle ki eğer Avrupalı üreticiler kendi pazarlarında işlerini sürdürmekte zorlanırlarsa en yakın pazarlara yani Türkiye’ye ve bizim iş yaptı-ğımız yakın coğrafyalara da ayakta kalmak için girmeye çalışacaklar. Onlardaki mevcut sermaye gücü de dikkate alınırsa çok rekabetçi fiyat-larla burada bizim pastamıza ortak olacaklar. Dolayısıyla Avrupa’daki mali durum düzelmezse 2013, 2014 hatta daha sonrası zor ve sıkıntı olacaktır, Ama bizim sektörümüz mutlaka ve mutlaka ayakta kalma-lı. Türkiye’nin sanayileşme hamle-sinde biz çok önemli bir sektörüz. Türk makineleri ‘Tıkır tıkır’ işliyor sloganına can veren çok ana bir sektörüz. Yani düşünün bir fabrika çok muazzam bir makine yapa-caksa bu vinç olmadan yapılamaz. Ağır sanayide vinci olmayan bir tesis olamaz. Bu yüzden sanayileşe-ceksek vinç sektörü mutlaka ayakta kalmalı. Bu konuda bize hiçbir teşvik de verilmemesine rağmen, biz Türk sanayicileri olarak tama-men kendi özverimizle çalışıyoruz. Memleketimizi ve işimizi sevme-miz bizim en büyük avantajımız. Başka sektörlerle kıyaslandığında büyük karlardan filan söz edeme-yiz. Yurt içi ve yurt dışı üreticilerle çok keskin ve büyük bir rekabet içindeyiz.

Mart-Nisan 2013 / REEl SEKTÖR

60

Page 63: Ekonomi Ajandası Mart 2013

Mart-Nisan 2013

61

Sevgili Ekonomi Ajandası Okuyu-cuları. Merhaba. 2013 yılı içindeki ülkemiz ve dünya ekonomik gelişme-lerine bakıldığında birbirinden farklı iki görünüm ortaya çıkmaktadır. Ülkemiz açısından gelişme bazlı yaşanan ekonomik bir süreç ile karşı karşıyayız. Bunun devamlılığının sağlanması ile 2023 yılı 100. yıl vizyo-nuna bağlı olarak ciddi çalışmaların yapılması gerekmektedir. Dünya için bakıldığında ise ekonomik krizler sonrası toparlanma aşamalarının ya-şandığı ve bunun belirli bir hızı hala yakalayamadığı gözükmektedir. Peki makro ekonomide yaşan bu sorunlar şirketleri nasıl ve ne şekilde etkileye-cektir. Ekonomik krizler ve geniş-leme çabaları şirketler için nasıl bir gelecek tasarımı oluşturacaktır? Bu yazımızda açıkladığımız bu sorunlara çözümler bulmaya çalışacağız. Son beş yıllık şirketlerin açılış ve kapanışlarının sayılarına bakıldığın-da, ekonomik olarak kötümser olma yolunda işaretlerin ortaya çıktığını görmekte olabiliriz! Fakat ekono-minin yapısal dönüşümler geçirdiği günümüzde şirketlerinde yapısal dönüşümler geçirdiği gözden kaçma-malıdır. Aşağıdaki şirket açılma ve kapan-ma sayılarına bakıldığında özellikle 2012 yılı için belirli bir düşüş olduğu gözükmektedir. Ülke gelişmesi ile artması beklenen şirket ve işyeri sayı-sı neden aynı derece artmamaktadır? Gazete ve dergilerde yer alan iflas ve iflas erteleme haberleri neden bu kadar yaygınlaşmaktadır? Şirketlerin çoğunun “Limited Şirket” statüsünde kurulması bir tesadüf müdür? Bunun nedenleri üzerine durulmalı ve çö-zümler araştırılmalıdır? 2013 yılındaki dikkat çeken diğer önemli bir nokta da Yeni Türk Ti-caret Kanunun uygulama aşamasına geçmesi ve şirketlerin hayati önem-deki bazı değişimleri yapmasıdır. Bu değişimlerin yapılması sırasında şirketlerin kağıt üzerindeki devamlılığı ile gerçek bir işletme gibi de-vamlılığı arasında bir tercih yapma zorunluluğumuzun ortaya çıktığı ilgili kesimle-rin gözünden kaçmamalıdır. Bu gün ticaret sicile kayıtlı olan bir çok şirket kağıt üze-rinde şirket görünümünde

olmak gibi bir kader ile baş başa kalmaktadırlar! Mevcut durum hem ekonominin kaynakları verimli kullanma hem de ülke gelişiminde sermaye birikiminin sağlanamaması açısın-dan büyük bir kaybın göstergesidir. 2023 vizyonu için gerekli önlemlerden bir tanesi de yıllık ortalama %6 net büyüme hızının ya-kalanma- sıdır. Bu hedef oran gerçekleşmediğin-de ülkemiz için uluslar arası rekabette geri kalma ve bunun sonucu ile değişen koşullara bağlı olarak diğer stra-tejik avantajlarımızı da kaybetme olasılığımızdır. Ayrıca özellikle şirketler açısından düşün-düğümüzde ise gelişimin temelinde devlet ve özel sektör dayanışması içinde ve özel sektörün geçmişe göre daha fazla rol aldığı bir kalkınma hedefi vardır. Özel sektör belirlenen alanlarda ciddi yatırım ve büyüme ile hem ulusal hem de uluslar arası pazarlarda reel büyüme ve rekabet avantajı elde etmeye gayret göster-melidir. İşte şimdi temel soru? Şirketler dünyamız 2023 vizyonu ve gereklilik-lerine ne kadar hazırlıklı? Şirketlerin stratejik yön bulma açısından hem ekonomiyi hem de pazarı okuma be-cerilerini elde etmiş ve kullanıyor ol-ması gerekmektedir. Fakat ekonomi haberlerine bakıldığında şirketlerin artan derecede iflas ve iflas ertele-me talepleri ile aile içi çekişmelere dayanan sorunlar ile boğuşmaktan, rekabet için gerekli gayreti göster-mekte zorlandıkları gözükmektedir. Bunun yanı sıra ise bazı şehirlerimi-zin ise rekorlar ile artan ihracat ra-

kamlar ise bize umutlu haberlerin gelmesi ile gelecek açısından cesaretlendiriyor. Bu durumda ülkemiz iki durum arasında nasıl bir denge sağlamalıdır ki, rekabette sürdürü-lebilirlik ve kalkınma gerçekleşsin? İşte ekonomik gelece-ğin şirketler açısından dönüm noktası burada yatmaktadır. Şirket-lerimiz özellikle son yirmi yıl içinde gerçek bir dönüşüm içine gir-meye başlamışlardır. Birliktelik ve yön verici kurum ve kuruluşla-rın sayısının giderek artması ile iş dünyası

daha organize olmaya başlamış ve bir çok sivil toplum kuruluşu ile birliktelik sağlanmaya başlamıştır. Bu dönüşümün kanımca özellikle yirmi yıl daha hız kesmeden artarak devam etmesi gerekmektedir. Tüsiad ile baş-layan Müsiad, Tuskon, Askon ve di-ğer kuruluşlar ile başlayan dönüşüm-de iş adamları ve devlet bu dönüşüm için daha fazla gayret göstermelidir. Dünya ekonomisinde ilk on ülke arasına girmeye çalışan ülkemiz aynı zamanda dünya rekabet sıralama-sında 2012 yılında 7 / 4,5 not ile 16 basamak yükselerek 43.sırada yer alması bile yeterli düzeyde rekabet edemediğimizi göstergesidir.(Dünya Rekabet Endeksi 2012 -2013,Dünya Ekonomik Forum ) Sevgili Ekonomi Ajandasi okuyu-cuları, ülkemiz diğer ülkelere göre kendi açısından çok iyi ilerleme kaydetmesine karşın potansiyelinin altında bir yerlerde olduğunu unut-mamalıdır. Hz Mevlana’nın dediği gibi, “ümitsizliğin arkasında nice ümitler gizlidir.” Biz ümitsizlik içinde

olmamalıyız fakat şu an iyi yoldayız diye de gevşeme ve rehavet ortamı içinde de yer almamalıyız. Daha kat edecek çok yolumuz var! Bu yolun gereklilikleri ve yapılması gerekenleri ise gelecek yazılarımda in-celemeye ve görüşlerinize sunmaya devam edeceğim. Saygılarımla.

türkiye vizyonu, rekabet ve şirketler Dünyası -1

Dr. Mehmet Kahraman (S.M.M.M ) [email protected]

Page 64: Ekonomi Ajandası Mart 2013

Mart-Nisan 2013 / REEl SEKTÖR

62

Türkiye ekonomisine kattığı değer ile yıldızı parlayan kimya sektörü, sorunlarını ve gelecek vizyonunu masaya yatırdı. Kimya Sektör Platformu (KSP) temsilcile-rinin katılımıyla gerçekleşen basın toplantısında, sektörün 2023 yılı için belirlediği 50 milyar dolarlık ihracat hedefine ulaşması için yapıl-ması gerekenler ele alındı. İKMİB ve Kimya Sektör Platformu (KSP) Başkanı Murat Akyüz, dış pazar ağırlıklı olarak büyüyen sektörün, özellikle ihracat alanındaki yüksek performansıyla dikkat çektiğini, buna karşılık acil olarak çözülmesi gereken sorunları olduğunu belirtti.

Toplantıya, İKMİB (İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamülle-ri İhracatçıları Birliği) Yönetim Kurulu Başkanı ve Kimya Sektör Platformu (KSP) Başkanı Murat Akyüz’ün yanı sıra Türkiye Kimya Sanayicileri Derneği (TKSD) Yönetim Kurulu Başkanı Timur Erk, Türk Plastik Sanayicileri Araştırma, Geliştirme ve Eğitim Vakfı (PAGEV) Yönetim Kuru-lu Başkanı Mehmet Uysal, Boya Sanayicileri Derneği (BOSAD) Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Faik Bitlis, Kauçuk Derneği Yöne-

tim Kurulu Başkanı Nurhan Kaya ve Kompozit Sanayicileri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı İsmail Hakkı Hacıalioğlu katıldı.

TKSD Yönetim Kurulu Başka-nı Timur Erk, kimya sektörünün 2023 yılı hedefine doğru hızla yol alırken, önündeki en büyük engelin yatırım ortamının iyileştirilmesi ol-duğuna dikkat çekti. Erk, yaklaşık 10 yıldır süren yatırım ortamının iyileştirilmesi ile ilgili atılan adımla-rın sonuca ulaşmadığını ve kimyevi madde ihracatının 50 milyar dolara ulaşabilmesi için yeni yatırım ve kümelenmenin şart olduğunu dile getirdi. Toplantıda konuşan PAGEV Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Uysal ise, plastik sektörü olarak üretimlerini bir önceki yıla göre yüzde 5,6 oranında arttırdıkla-rını ve 2012 yılında 8 milyon tonun üzerinde bir üretim gerçekleştirdik-lerini ifade etti. Uysal, hammadde ithalatındaki ek gümrük vergileri, makine leasingi için uygulanan KDV oranı değişikliği ve gıda ile temas eden ambalajlar konusunda Çevre Bakanlığı’nın aldığı kararlar ve uygulama değişikliği doğrultu-sundaki çalışmaların sektöre olan etkilerini değerlendirdi.

BOSAD Yönetim Kurulu Baş-kanı Ahmet Faik Bitlis, konuşma-sında geçtiğimiz yıl Avrupa’nın en büyük 4’üncü sektörü haline gelen Türk boya ve hammadde sanayinin son 10 yıllık dönemde kimya ana sektörü içinde önemli bir gelişim grafiği gösterdiğini ve yaklaşık 3 milyar doları aşan ekonomik ve ticari büyüklüğü bünyesinde barındırdığını ifade etti. Bitlis, her yıl artan ihracat rakamının 2014 yılında 1 milyar dolar yaklaşacağını belirterek, başta AB regülasyonları olmak üzere teknik yapılanmasın-daki kamu kaynaklı yeni düzenle-meler ve yükümlülüklerin sektörün rekabet gücünü önemli ölçüde azalttığına dikkat çekti.

Kauçuk Derneği Yönetim Kuru-lu Başkanı Nurhan Kaya ise, üretim maliyeti önemli ölçüde madeni yağlardan oluşan kauçuk sektörüne getirilen ÖTV zammından dolayı sektörün ciddi olarak etkilendi-ğini söyledi. Kaya, ihracatta ürün içinde kullanılan madeni yağlarda ÖTV’nin sıfırlanması veya ihraç edilen malların bünyesine giren özel tüketim vergisinin iadesinin sektörün gelişimi açısından büyük önem taşıdığına dikkat çekti.

KİmYa seKtörügelecek vizyonunu çizdi

putech_compozit birlikte 21x29,7_tr.pdf 1 28.01.2013 16:30:33

Page 65: Ekonomi Ajandası Mart 2013

putech_compozit birlikte 21x29,7_tr.pdf 1 28.01.2013 16:30:33

Page 66: Ekonomi Ajandası Mart 2013

Mart-Nisan 2013 / REEl SEKTÖR

6�

Kimya sanayinin önümüzdeki 4 yılını biçimlendirecek Strateji Bel-gesi ve Eylem Planı tartışılıyor.

Bilim Sanayi ve Teknoloji Ba-kanı Nihat Ergün’ün Eylül 2012’de İzmir’de sektöre ve kamuoyuna açıkladığı Türkiye Kimya Sanayi Strateji Belgesi ve Eylem Planı’nın (2013-2016) temel hedefleri, yük-sek katma değerli, çevreye ve insan sağlığına duyarlı üretim, sürdürüle-bilir ve rekabetçi dış ticaret yapısı ve dünyada söz sahibi bir sektör şeklinde özetleniyor

Bu amaçla 6 ana hedef ile 37 ey-lem belirleniyor. Bunların arasında yüksek katma değerli üretime geçilmesi, ara girdi ithalatının azal-tılması, ulusal kimya Ar-Ge poli-tikaları oluşturulması, yerli ürün talebinin artırılması, kimya ihtisas OSB ve teknoparkları kurulması gibi eylemler dikkati çekiyor. Kim-ya sektörü kuruluşlarının strateji planın hazırlık sürecinde gerek-tiği ölçüde yer alıp alamadığı; alt sektörlerle birlikte sektörün görüş

ve taleplerinin belgeye ve plana yeterince yansımadığı önemli. Eylem planının uygulama, izleme ve değerlendirme mekanizması (yönlendirme kurulu) ilgili bakan-lık ve kamu kuruluşlarının yetkili-lerinden oluşurken özel sektörün bu süreçlerde sürekli katılımcı olarak yer almaması da uygulama açısından kritik önem taşıyor.

Sektörün önde gelen sivil kuru-luşlarından görüş istendi. Çoğunun cevabı, yoruma son derece açık sessizlik oldu. Üç kuruluş hariç. Sektör temsilcileri, sektörün yal-nızca Türkiye’de değil Avrupa’da da KOBİ ağırlıklo olduğunu belir-tirken, KOBİ’lerin yapısal değişik-lik önünde bir engel olmadığını, tam tersine sektörde dönüşümün ana mimarları olduğunu belirti-yor. Sektör temsilcilerinin dikkat çektiği konulardan biri de dışa bağımlılık. Ancak bunun yüksek katma değerli üretimle aşılabile-ceği belirtiliyor. Sektör temsilcile-rinin dıkkat çektiği bir diğer konu,

eylem planının uygulama, izleme ve değerlendirme mekanizmaların-da özel sektörün sürekli katılımcı olarak yer almaması. TMMOB Kimya Mühendisleri Odası ise sanayileşmenin önemine vurgu yaparken belgenin daha güçlü bir fason kimya sanayisini öne çıkartacağını belirtiyor. Hedefler gerçekçi içeriğe sahip Timur Erk Türkiye Kimya Sanayicileri Derne-ği Başkanı Türkiye Kimya Sektörü Strateji Belgesi ve Eylem Planı’nın hazırlanmasında, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının 2010-2014 Stratejik Planı, Türkiye Sanayi Stratejisi, Dokuzuncu Kalkınma Planı (2007- 2013) Kimya Sanayi Özel İhtisas Komisyonu Raporu, Ekonomi Bakanlığı koordinas-yonunda yapılan I. ve II. Kimya Sektörü Stratejik Plan Toplantısı Sonuç Raporları, kimya kongreleri sonuç raporları, ulusal ve uluslara-rası sektör sivil toplum kuruluşları-nın yayınları ve ilgili kamu kurum ve kuruluşlarının görüşlerinden

KObİ’ler değişiminmimarları olacak

Page 67: Ekonomi Ajandası Mart 2013

KObİ / Mart-Nisan 2013

65

yararlanıldı.Ayrıca, neredeyse tüm alt sek-

törlerin çalışmalarda yer aldığını görebiliriz. Bu bakımdan farklı özelliklere sahip olan alt sektörle-rin sorun ve hedefleri genel bir viz-yon potasında eritildiğinden, belge ve eylem planlarının reel anlamda tutarlılığı vardır.

Strateji ve eylem planındaki hedeflerin gerçekçi olup olmadığı-na, sektörün KOBİ yapısına ve dışa bağımlılığına gelince; dünyadaki tüm kimya sanayi bir şekilde dışa bağımlı. Örneğin, en temel ham-madde olan petrol veya doğal gaz; inorganik kimyada temel ham-madde olan mineraller her ülkede bulunmamakta. Meselâ, fosfat kayası en yaygın olarak Tunus’da var. İsviçre, hiçbir hammadde kay-nağına sahip değil. Ancak, birçok İsviçre şirketi kimya alanında en önde yer alan kuruluşlar. Burada en önemli husus, alınan hammad-deden hareketle katma değeri yüksek ürünlerin üretilebilmesi.

Sektörde yaygın KOBİ yapısı dünya genelinde de çok yaygın. Örneğin Avrupa Birliği’nde kimya kuruluşlarının yüzde 96’sı 250’den az çalışanlı KOBİ olup, istihdamın yüzde 37’sini sağlamakta, satışların yüzde 30’unu gerçekleştirmek-te. Eylem planında öngörülen hedefler amaca ulaşmayı gerçek-leştirecek içeriğe sahip. Hedefler değişik ortam ve platformda farklı amaçlar için tartışılarak oluşturul-du, strateji belgesinde bir düzen altında yer alıyor. Bir bakıma hedefler bir “filtrasyon” sonucun-da nihai hâle getirildi. Aslında strateji belgesinin çalışmalarına ağrılıklı olarak sektörün girişimiy-le başlandı; sektör belgenin tüm aşamalarında görüş ve önerilerini aktarabildi. Eylem planı incelen-diğinde yoğun bir bürokrasi ve kimya sektörü işbirliği görülebilir. Bu, zorunlu bir çalışma şeklidir. Eylem planının uygulama, izleme ve değerlendirme mekanizması (yönlendirme kurulu) ilgili bakan-lık ve kamu kuruluşlarının yetkili-lerinden oluşuyor. Özel sektör bu süreçlerde sürekli katılımcı olarak yer almıyor.

Son iki aydır eylem planında yer alan hedeflere ulaşma çalış-maları başlatıldı. Ayrıca, Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından kurulan Kimya Sanayi Teknik Komitesi (KİMTEK)) nin

toplantısında alınan karar uyarın-ca bu çalışmalar her iki ayda bir değerlendirilecek. Şimdiye kadar yapılan çalışmalarda özel sektör aktif olarak görev aldı.

KİMTEK toplantısı ayrıca önemli bir çalışmanın da zeminini oluşturacak. Çünkü, strateji belge-sinin en önemli unsurlarından biri, eylem ve hedefler konusunda va-rılan noktaların altı ayda bir Yön-lendirme Kurulu’nca incelenmesi. Yani, strateji belgesi hazırlanmış ve rafa kaldırılmış değil.

Ara madde üretimi geliştirilmeliMehmet BeslemeTMMOB Kimya Mühendisleri

Odası BaşkanıBelgeyi hukuki niteliği itibarıyla

bağlayıcı bir metin olarak görmek mümkün değil. Çünkü, belgede-ki hedeflerin ve eylem planının hayata geçmesi için hem toplum hem de devlet tarafından içselleşti-rilmesi gerekir. Hedefler arasında bir hiyerarşi var mı? Önce buna bakmak gerekir. Kimya sektörü-nün altı hedefi arasında öncelik sırası var mı, yok mu, bu durum belli değil. Bir yandan, ilk hedef olarak katma değeri yüksek, çevre sağlığına duyarlı üretim hedef-lenecek, diğer yandan da mevcut petro- kimya sanayinde ulusla-rarası aktör olan dış yatırımların teşviki sağlanacak.

En başta bu iki hedef çelişki-li. Türkiye, kimyada önceliğini araştırma-geliştirmeye; ağırlığı da sektörün teknoloji- yoğun ve yük-sek katma değer getiren yönüne vermek zorunda. Fakat, sanayi başta olmak üzere, Türkiye kimya sanayi KOBİ ağırlıklı.

Kimya sanayi, ara madde-lerin üretimine yönelik bir alt sanayi gelişmezse, -ki bu konuda sanayicilere de büyük iş düşü-yor- Türkiye’nin teknoloji yoğun sanayiye geçmesi, maliyetleri düşürmesi, katma değeri yükselt-mesi ve çevreye duyarlı bir üretim sürecine girmesi mümkün olmaya-cak. Bu nedenle hedefler arasında-ki öncelikler belirlenmeli.

Bugün, Türkiye kimya sanayisi-nin niteliksel ve niceliksel sıçrama yapabilmesinin koşulu, bilimsel çalışmaların hem şirketler hem de devlet tarafından desteklenmesi. Onbinlerce mühendis işsiz. Beyin göçü var. Böyle bir ortamda tekno-loji üretilemez.

Bu noktada, Avrupa Birliği’ne

uyum süreciyle ilgili yükümlülük-lerin yerine getirilmesi, rekabet gücü olan bir sanayinin gelişmesi, sanayicilerin montaj sanayi ve ikin-ci el teknoloji pazarı odaklı, kısa vadeli kâr arayışı bakış açısından da uzaklaşması gerekir. Özellikle, kimya sanayi tarım, çevre ve gıda sektörlerinde gelişmektedir. Bu sektörlerde ortaya çıkan sorunlar ve olanaklar oldukça fazladır. Tarım kimyasalında artan tüketim talebini karşılayacak ve çevreye duyarlı kimya sektörünün gelişme-si Türkiye açısından yeni olanaklar yaratacaktır.

Ancak, Türkiye uluslar arası iş bölümünde tüketim odaklı kimya mallarının üretimi üzerinden yer almakta. Bu sektör içinde bir aktör olabilmek için tarım, enerji, su ve gıda politikalarımızla bir-likte kimya sektörünü düşünmek gerekir.

Türkiye planlı sanayileşme yaklaşımı içinde değil. O nedenle de devlet tarafından tüm süreçler kontrol altında tutulmak isteniyor. Planlı yaklaşım, hedeflerin sosyal adalet, gelişme ve mevcut iktisadi yapı veri alınarak geliştirilmesini esas alır.

Türkiye sanayisinin üretime odaklanabilmesi için tüm toplum kesimlerinin nasıl bir sanayileşme-ye yöneleceğimize ilişkin ortak-laşmaya ihtiyacı var. Bu, sağla-nabilmiş değil. Bu nedenle orta ölçekli sanayi tüm beklentisini, bürokrasinin azaltılması, emeğin esnekleştirilmesi ve devlet teşvik-lerinin arttırılmasına odaklamıştır. Buradan rekabet gücü yüksek bir pazar doğmasını beklemek ham hayaldir.

Yaratıcı bir kimya sektörü için yaratıcılığın desteklenmesi lâzımdır. İç pazarda ara mallar üretilmesinin yolu, ikame üretim araçlarının geliştirilmesi, fason sa-nayinin büyümesiyle mümkün ola-maz. Fikrî hakları koruma altına alınmış, mühendislik hizmetlerinin güvenceli olarak geliştiği, bilgi ağırlıklı bir sektör için politika geliştirilmesi gerekir.

Bu düşüncelerimiz strateji belgesinde karşılık bulabilmiş de-ğildir. Bu nedenle Kimya Sektörü Strateji Belgesi’ne odamızın ismi-nin yazılması, binlerce mühendisin ihtiyaç ve beklentilerinin sanayi ile uyumlu hâle getirildiği anlamına gelmez.

Page 68: Ekonomi Ajandası Mart 2013

PAGDER’in ortaklığıyla Kırklareli’nin Vize ilçesinde ku-rulan Türkiye’nin ilk Plastik Özel Organize Sanayi Bölgesi PAGDER ASLAN Özel OSB’de satışlar son aşamaya geldi ve inşaatların için gün sayılmaya başlandı. Bilecik’in Osmaneli ilçesinde kurulacak OSB’de ise 3 milyon metrekare-nin üzerinde ön talep toplandı. PAGDER iki ayrı proje ile plastik sanayicilerine teşvik kapsamı içinde yatırım fırsatı sunuyor.

Plastik Sanayicileri Derneği PAGDER sanayicilere “plastik şehirleri” kurarak, uygun koşullar-da ve yatırım teşvikleri kapsamında yatırım fırsatı sunuyor. Türkiye’nin ilk plastik özel ihtisas organize sanayi bölgesi yatırımı olarak dik-kati çeken PAGDER Aslan Özel OSB’de son parsellerin satışı devam ederken, fabrika inşaatlarının bu yıl içinde başlatılması için çalışmalar hızlandı.

Kırklareli’nin Vize ilçesinde 60 hektar alan üzerinde kurulan ve 120 hektar genişleme alanı bulunan PAGDER Aslan Özel OSB’de top-lam yatırım hacminin 600 milyon TL’ye kadar çıkabileceği belirtildi. PAGDER Aslan Özel OSB tam doluluğa ulaştığında Vize ilçesi 10 bin kişinin çalıştığı 110 dolayında plastik fabrikasıyla plastik şehri-ne dönüşecek. Bilecik Osmaneli

OSB’ye de plastik yatırımcısından yoğun ilgi PAGDER’in ikinci büyük OSB girişimi olan Bilecik Osmaneli OSB’de ise ön talep 3 milyon 252 bin metrekare olarak, 1 milyon 650 bin metrekarelik alanın iki katına yaklaştı. “Plastik İhtisas OSB” olarak faaliyet gösterecek alanda örgütlenmenin kısa sürede tamamlanacağı, bölgesel teşvik yanında ayrıca yüzde 50 yatırım yeri teşviki kapsamında bulunan Bilecik OSB’nin bu özelliğinin sür-mesi için girişimlerin devam ettiği açıklandı. Bilecek Osmaneli Plastik İhtisas OSB’nin demiryolu, yüksek hızlı tren hattı, karayoluna yakın konuşlandığı, Gemlik Limanına 90, Bilecik’e 25, Sakarya’ya 70, Yalova’ya 90, İstanbul’a ise 180 km mesafede bulunduğu belirtildi.

PAGDER Başkanı Hüseyin Semerci: “Plastik sanayicilerine “teşvikli yatırım” fırsatı sunmaktan mutluyuz.”

Yeni teşvik sisteminde organize sanayi bölgelerinde yapılan yatırım-lar, bir alt bölgesel teşvik kade-mesinde değerlendirildiği için PAGDER, iki OSB yatırımıyla plastik sanayicilerine ek avan-taj sunuyor. Plastik yatırım-larının OSB dışında yatırım teşviklerinden yararlana-madığını hatırlatan PAG-DER Başkanı Hüseyin

Semerci, “Türkiye’nin sanayi şehir-lerini, merkezlerini sektörümüzle birlikte hayata geçirmekten, plastik sanayicilerine teşvikli yatırım fırsatı sunmaktan mutluyuz. Görünen o ki; şehir içine sıkışmış, dağınık bir şekilde çalışmalarını sürdüren sanayicilerimiz, modern bir üretim alanında, kendilerine yakışır bir ortamda faaliyet göstermek istiyor. Buna vesile olan yatırım-lar sektörü-müzün gururu olacak” değerlen-dirmesini yaptı.

Mart-Nisan 2013 / PlASTİK-AMbAlAJ

66

PAGdEr oSB hamlesiyle plastik sanayini teşvike kavuşturuyorPlastik sanayicilerinin köklü sivil toplum örgütü PaGder kırklareli vize ve Bilecik osmaneli’ye plastik şehirleri kuruyor

Page 69: Ekonomi Ajandası Mart 2013

İNŞAAT / Mart-Nisan 2013

67

Keten İnşaat semtin sosyal yüzüne olan yakınlığıyla Nişantaşı, Teşvikiye ve Şişli’nin piyasadaki tek temsilcisi olarak biliniyor. Bugüne kadar yaptığı projeleri şehir merkezi gibi dokunulması en riskli alanlarda gerçekleştirip, özveriyle altından kalkan Keten İnşaat, çalışmalarından ilkini Şakayık Sokak’ta daha sonra da Nişantaşı’nın diğer bölgelerinde gerçekleştirdi. Selahattin Keten, gerçekleştirdiği yüze yakın çalış-madan sonra şimdi de Keten Eyüp Projesi’yle imzasını İstanbul’un değişen yeni yüzüne imza atmaya hazırlanıyor.

Keten İnşaat Yönetim Kurulu Başkanı Selahattin Keten “Kentsel gelişmenin toplumsal, ekonomik ve mekânsal olarak yeniden ele alındığı ve kentteki sorunlu alanla-rın sağlıklı ve yaşanabilir hale ge-tirilmesi için yıkıp yeniden yapma, canlandırma, sağlamlaştırma veya yeniden yapılandırma için proje üretilmesi ve uygulama yapılma-sıdır. Özetle kentsel dönüşüm bir kentin dokusunu bozan sorunla-rın giderilmesi anlamına geliyor. İstanbul’un birçok bölgesinde kentsel dönüşüm projelerine imza atıyoruz.” sözleriyle ve çalışmala-rıyla konut yapımında semtin oriji-nal mimari dokusundan vazgeçme-menin önemini vurguluyor.

“Butik inşaat anlayışıyla Nişan-taşı, Teşvikiye, Bostancı, Fener-

bahçe, Erenköy, Şişli ve Kurtuluş gibi şehrin merkezinde lüks konut projelerini hayata geçiriyoruz. Tarihi değerlerden ödün verme-den günümüze uygun, depreme dayanıklı, kaliteli ve modern yapı-lar inşa eden ediyoruz.” diyen Se-lahattin Keten ekonomik ömrünü tamamlamış ve afetlere dayanıksız binaları dönüştürerek şehrin sosyal nabzını tutmaya meraklı kesimin takdirini kazandı.

27 Bin binanın yıkılması gündemde

Türkiye genelinde yaklaşık 6,5 milyon hasarlı binanın yıkılıp yeniden yapılması belirlenen kent-sel dönüşüm projesinde özellikle İstanbul’da 27 bin binanın yıkıl-ması bekleniyor. Selahattin Keten bu konuda “Türkiyedünyanın aktif deprem kuşaklarından biri olan Alp-Himalaya deprem kuşağı üzerinde yer alır. Ülkemizin yüz ölçümünün yüzde 42’si birinci derece deprem kuşağı üzerindedir. 20.yy’ın başlarından beri yapılan istatistiki çalışmalar Türkiye’de yaklaşık olarak her iki yılda bir yıkıcı deprem, her üç yılda bir de pek çok yıkıcı deprem oldu-ğunu göstermektedir. Bu durum Türkiye’de kaçınılmaz bir doğal afet olduğunu

ortaya koymaktadır. Top-lam nüfusun büyük çoğunluğu deprem tehdidi altındadır.

Türkiye’deki yapı stokunun bü-yük bir bölümü ise depreme daya-nıksız durumda bulunmaktadır. Bu sebepten dolayı bir an önce ülke genelinde yapı stokunun envanteri çıkarılmalıdır. Gereken yenileme ve güçlendirme işlemle-ri yapılmalı ve tamamlanmalıdır. Yeni yapılacak binaların depreme karşı dayanıklı olarak inşa edil-mesinin sağlanması da önemli. Yapı güvenliğini sağlamanın en işlevsel yolu ise yapıların üretim sürecinde doğru bir mühendislik hizmetiyle üretilmesidir.

KEntsEl dönüŞümdE

fArK YArATAn vİzYon

Nişantaşı, hepimizin tanık olduğu bir yapılanma sürecine girdi. Bu çalışmalardan en etkili projelerin yaratıcısı olan Keten İnşaat - Selahattin Keten, Nişantaşı ve Şişli’de kentsel dönüşümde attığı önemli adımlarlaadından sıkça söz ettiriyor...

Page 70: Ekonomi Ajandası Mart 2013

Mart-Nisan 2013 / EKONOMİ

6�

Bay İnşaat “42 maslak Projesi’’ ile dört farklı kategoride ödül aldı!

Bay İnŞaat “42 maslaK PROJEsİ” İlE En BaŞaRIlI EmlaK yatIRImI ödülü’nü KaZandI

İnşa ettiği projelerde 40 yıllık deneyimini gözler önüne seren

Bay İnşaat, Türkiye’de “Sanat’ konseptiyle ilk kez inşa edilen “42 Maslak Projesi” ile 2012 yılının ‘En Başarılı Em-lak Yatırımı Ödülü’nün sahibi oldu. Ayrıca aday olduğu Karma Yapı Kategorisi’nde birinci olurken, Akıl-lı Ev Kategorisi’nde ikinci Markalı Konut Kategorisi’nde üçüncü

oldu. Türkiye’de sanat konseptiyle inşa edilen ilk proje olan Bay İnşa-at-42 Maslak, Capital ve Ekonomist dergi-leri tarafından bu yıl ikinci kez düzenlenen ‘Türkiye’nin En Başarılı Emlak Yatırımları 2012’ proje ödüllerinde En Başarılı Emlak Yatırımı Ödülü’ne layık görül-dü. Yarışmaya Konut, Karma Yapı Kategorisi, Akıllı Ev ve Türkiye’nin En Başarılı Emlak

Page 71: Ekonomi Ajandası Mart 2013

EKONOMİ / Mart-Nisan 2013

6�

Yatırımları kategorilerinde katılan Bay İnşaat, En Başa-rılı Emlak Yatırımı Ödülü’nü kazandı. Bunun yanı sıra Karma Yapı Kategorisi’nde birincilik ödülünün, Akıllı Ev Kategorisi’nde ikincilik ödülünün ve Markalı Konut Kategorisi’nde üçüncülük ödülünün sahibi olan Bay İnşaat, gecenin yıldızı oldu. Büyük bir heyecan içinde geçen yarışmanın jürisinde gayrimenkul ve emlak ko-

nusunda uzman isimler ve akademisyenler yer aldılar.

Ödül töreni Türk iş dünya-sının ve emlak sektörünün önde gelen temsilcilerinin ka-tılımıyla Grand Hyatt Otel’de gerçekleşti. Türkiye’nin En Başarılı Emlak Yatırımları 2012 proje ödül töreninde ödül almış olmaktan mutlu-luk duyduğunu ifade eden 42 Maslak Yürütme Kurulu Baş-kanı Erol Özmandıracı şunları söyledi; “Türk iş hayatının

nabzını tutan, bu anlamdaki en başarılı medya yatırımı ve markaları olan Capital ve Ekonomist dergilerine, bu güzel organizasyon için teşekkür ediyorum. Kanımca bir yatırımın esas başarısı, sadece yatırımcıya değil, için-de yer aldığı ülkeye, topluma ve dünyaya kattığı değerdir. Projemizin bu kıymetli ödüle her zaman layık olması için her zaman daha fazla değer üretmeye odaklanacağız.”

Page 72: Ekonomi Ajandası Mart 2013

70

‘NuROL TOwER’

Page 73: Ekonomi Ajandası Mart 2013

73 metrekare ile 193 metrekare arasında değişen 243 üniteden oluşan nurol tower projesinde teslimatlar, Haziran 2014’de gerçekleşecek.

71

projesine büyük ilgi...

Page 74: Ekonomi Ajandası Mart 2013

Mart-Nisan 2013 / EKONOMİ

72

Başta Avrupa ülkeleri ol-mak üzere ekonomik durgun-luğun hakim olduğu bir dö-nemde Türk ekonomisinin gösterdiği performansın ya-bancı yatırıcımlar tarafından ilgiyle takip edildiğini söyle-yen Nurol GYO Genel Mü-dürü Musa Aykaç, “Ekonomi-miz için her zaman lokomotif sektör olan inşaat sektöründe-ki büyüme ivmesi ve sahip ol-duğu gelişim fırsatları Türkiye gayrimenkul pazarını yabancı yatırımcılar için daha ilgi çe-kici hale getirmektedir” dedi. Nurol GYO, Türkiye’nin bu yıl ‘Onur Ülke’ olarak yer al-dığı Avrupa’nın en büyük gay-rimenkul fuarı MIPIM’e, ülkemizde bir ilkin gerçekleş-tirildiği “EvOfisEv®” kon-septi ile inşa edilen Nurol Tower projesi ile katıldı. Nu-rol GYO’nun geleceğin yaşam

tarzını ve metropol ihtiyaçları-nı doğru okuyan Nurol Tower projesi, MIPIM fuarında ulus-lararası yatırımcılardan bü-yük ilgi gördü. Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardım-cısı Ali Babacan ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın ziyaret ettiği Nurol GYO standında konuk-lara Nurol GYO Genel Mü-dürü Musa Aykaç ev sahip-liği yaptı. Musa Aykaç, fuar kapsamında gerçekleştirilen Türkiye’de Gelişen Ofis Paza-rı konulu panele de konuşma-cı olarak katıldı.

Yarım asırlık tecrübesi ve deneyimli insan sermayesi ışı-ğında, Türkiye’de ve dünya-da inşaat, savunma sanayi, fi-nans, turizm ve enerji olmak üzere beş ana sektörde faali-yet gösteren Nurol Holding bünyesindeki Nurol GYO,

IMKB’de 2012 yılında yüzde 402’lik artış ile piyasa değeri-ni en fazla yükselten şirket ko-numu ile öne çıkıyor.

Musa Aykaç: “Yabancı ya-tırımcıların Türkiye’ye ilgi-si artarak devam edecek” MI-PIM fuarında Nurol GYO’yu temsil eden Nurol GYO Ge-nel Müdürü Musa Aykaç, yap-tığı değerlendirmede, başta Avrupa ülkeleri olmak üze-re ekonomik durgunluğun ha-kim olduğu bir dönemde Türk ekonomisinin gösterdiği per-formansın yabancı yatırıcımlar tarafından ilgiyle takip edil-diğini söyledi. Dünyanın em-lak pazarı olarak kabul gö-ren MIPIM Fuarı’nda bu yıl Türkiye’nin onur ülke ola-rak belirlenmesini, bu ilginin bir sonucu olarak değerlendi-ren Musa Aykaç, “Ekonomi-miz için her zaman lokomotif

Page 75: Ekonomi Ajandası Mart 2013

EKONOMİ / Mart-Nisan 2013

73

sektör olan inşaat sektöründeki büyüme ivmesi ve sahip olduğu gelişim fırsatları Türkiye gayri-menkul pazarını yabancı yatırım-cılar için daha ilgi çekici hale ge-tirmektedir” dedi. Musa Aykaç, sözlerine şöyle devam etti:

“Bu açıdan MIPIM Fuarı’nın ilk gününden itibaren, Nurol GYO olarak bizim de yer aldı-ğımız Türk Çadırı yabancı ya-tırımcılar tarafından büyük ilgi ile karşılanmaktadır. Biz de, bu önemli etkinlikte yer alarak hem Türkiye’nin tanıtımına katkıda bulunuyor hem de başta Nurol Tower olmak üzere yeni projele-rimizle ilgili yatırımcılara bilgiler aktarıyor, projelerimizi tanıtıyo-ruz. Dünyanın dört bir yanından fuara katılan sektör profesyo-nelleriyle de sektörün son duru-munu değerlendiriyor ve gün-cel gelişmeleri ele alma fırsatı yakalıyoruz.” Fuar kapsamında gerçekleştirilen Türkiye’de Ge-lişen Ofis Pazarı konulu panel-de de bir konuşma yapan Nurol GYO Genel Müdürü Musa Ay-kaç, küresel ekonomik ve sosyal

yapıda artan gücü paralelinde, Türkiye’nin ev ve ofis pazarın-da yaşanan önemli değişime işa-ret etti. İstanbul’un Türkiye’deki ofis yatırımlarının merkezi ko-numuna dikkati çeken Musa Ay-kaç, konuşmasında, İstanbul’da, A sınıfı ofis yatırımlarındaki artı-şın yanı sıra, Ankara ve İzmir’de bu yöndeki yatırımları ve dep-rem yönetmelikleri gözetilerek gerçekleştirilen uygulamaları an-lattı. Musa Aykaç, İstanbul’un ev ve ofis pazarındaki gelişmele-rini ise “Son 10 yıllık dönemde ekonomik performansı, küresel ekonomik durgunluğa gösterdiği dirençle daha da pekişen ülke-mizde, kaliteli, nitelikli ve katma değer sunan ev ve ofis alanları-na talep artmıştır. Bu talebin ar-kasında; dünya ekonomisinin bi-rinci liginde oynayan Türkiye’de, farklı bir viteste ve boyutta iş ya-pan Türk şirketleri ve bu dina-mik ortamda sektörü güçlü bir şekilde temsil etmek isteyen ya-bancı oyuncular var” sözleriyle değerlendirdi.

Nurol Tower ile lüks ve kon-

for anlayışını tamamen değişti-riyor

Nurol GYO’nun MIPIM fu-arında yabancı yatırımcılara ta-nıttığı nurol Tower projesi ile ilgili bilgiler veren Musa Ay-kaç, “’Evofisev’ konsepti ile Türkiye’de bir ilkin gerçekleştir-diği Mecidiyeköy’deki yeni pro-jemiz Nurol Tower, nitelikli bir iş merkezinin sunduğu ayrıcalık-larla, lüks bir residence’ın kon-forunu tek bir yapı içinde buluş-turarak, beklentilere yenilikçi çözümler getiriyor” dedi.

Musa Aykaç’ın verdiği bilgiye göre, 7 bin metrekare alan üze-rinde inşa edilen Nurol Tower, 4 metre tavan yüksekliği, ‘harca-dığın kadar öde’ maliyet yöne-tim sistemi, ihtiyaçlara yönelik tasarlanan birimlerin bulundu-ğu çarşısı, ortak kullanıma açık geniş toplantı salonları ve 133 metre yükseklikte İstanbul man-zarasının izlenebileceği Sky Lounge’ının yanısıra concierge hizmeti gibi özellikleri ile sahip-lerine ayrıcalıklı bir yaşam alanı sunacak.

Page 76: Ekonomi Ajandası Mart 2013

HASANKEYf’İ Korumak için restorasyon YETMEZ

Mart-Nisan 2013 / KÜlTÜR-SANAT

7�

Page 77: Ekonomi Ajandası Mart 2013

KÜlTÜR-SANAT / Mart-Nisan 2013

75

Doğa Derneği, Hasankeyf’teki İmam Abdullah Türbesi’nin resto-re edilerek törenle açılması üzerine bir açıklamada bulunarak bu eser-lerin sular altında bırakılmasına göz yumulmamasını ve Ilısu baraj proje-sinin iptal edilmesini talep etti.

Hasankeyf kazı başkanı Abdüs-selam Uluçam’ın raporlarına göre Hasankeyf’te günümüze kadar top-lam 63 adet taşınmaz kültür varlı-ğı tespit edildi. Bu tescilli eserler son yıllarda büyük bir hızla restore edilmeye başlandı. Restore edilen eserlerden biri olan İmam Abdul-lah Türbesi de bugün Bakan Meh-met Şimşek’in katılımıyla açıldı. Ancak bu eserlerin Ilısu baraj pro-jesi nedeniyle sular altında kalacak olmasına Doğa Derneği başta ol-mak üzere birçok sivil toplum örgü-tü tepki gösteriyor.

Hasankeyf İslam Tarihi için de

Önemli Hasankeyf’teki bazı tari-hi eserler özellikle İslam tarihi için önem taşıyor. Bu eserlerden biri olan İmam Abdullah Türbe ve Za-viyesi, 12. Yüzyılda Artuklular ta-rafından inşa edilmiş. Türbeye is-mini veren İmam Abdullah’a, Hz. Muhammed’in amcasının oğlu olan Caferi Tayyar’ın oğlu olması dolayı-sıyla Peygamber neslinden gelmesi nedeniyle her devirde büyük önem verilmiş. Bu nedenle İmam Abdul-lah Türbe ve Zaviyesi zamanla ge-lişen bir külliye olmuş. Hasankeyf ve çevresindeki köylerin kültüründe önemli bir yere sahip olan bu türbe-de her yaz adaklar adanarak tören-ler düzenleniyor.

Tarihi eserleri korumak için ba-raj iptal edilmeli

Doğa Derneği Hasankeyf Kam-panya Koordinatörü Dicle Tuba Kı-lıç yaptığı açıklamada “Hasankeyf

Kalesi’nin kapatılmasına ve turiz-min gelişmesi için yeterli çalışmala-rın yapılmamasına rağmen bu böl-geye olan yoğun ilgi devam ediyor ve bunun sonucunda da restorasyon ihtiyacı doğuyor. Uzmanlar da ta-şınmaz kültür varlıkları olarak tes-cil edilen bu eserleri korumanın tek yolunun barajı iptal ederek eserleri yerinde muhafaza etmek olduğunu söylüyor.” dedi ve ekledi “Hasan-keyf ve Dicle Vadisi, UNESCO’nun 10 kriterinden 9’unu sağlayan Dün-ya üzerindeki tek bölge. Bu neden-le, Hasankeyf’teki taşınmaz eserle-rin restore edilmesi yeterli değil bu eserlerin korunması için Ilısu ba-raj projesinin iptal edilmesi ve böl-genin ivedilikle UNESCO Dünya Mirası ilan edilerek koruma altına alınması gerekiyor.”

Page 78: Ekonomi Ajandası Mart 2013

İlk kitabıyla satış rekorları kıran Mürvet Sarıyıldız, İki Cami Ara-sında Aşk 2 - Kayıp Kafatası’nda Mimar Sinan’ın 1935 yılında me-zarından çıkartıldığı gün kayıpla-ra karışan kafatasının izini sürüyor. Sinan’ın kafatasının peşindeki ulus-lararası gizli örgüt, gizemli bir ta-rikat ve iki gencin öyküsü sizleri soluksuz bırakacak! İki Cami Ara-sında Yıl 1935, İstanbul... Bilim-sel heyet, ölümünün üzerinden tam 350 yıl sonra bir dehanın mezarını açmaktadır. Mezara inen kişi aldığı talimat üzerine, beyaz eldivenleriyle uzanıp dehanın kafatasını gövdesin-den ayırır. Üzerinde çeşitli aletlerle incelemeler yapar. Mezarından çı-kartılan kafatası o gün kayıplara ka-rışır. O kafatası, gelmiş geçmiş en önemli mimarlardan Mimar Sinan’a aittir.

Evet, 1489 tarihinde Kayseri’nin Ağırnas Köyü’nde doğan ve dün-yanın en büyük mimarlarından biri haline gelen, eserleri Dünya Kül-tür Mirası Listesi’nde ve UNESCO koruma listelerine alınan ölümsüz deha Mimar Sinan’ın mezarı, ger-çekten Türk ırkına mensup olup ol-madığının anlaşılması için açıldı. Kafatası yerinden çıkartıldı. Ölçül-dü. Sinan’ın devşirme değil, Türk olduğuna dair raporlar hazırlandı ve “böyle bir dehanın kafatası me-zarında çürümeye terk edilemez” denilerek, “bir müzeye yerleştiril-mek üzere” yerinden alındı ve o gün bugündür kafatasını gören ol-madı.

Kafatasını kim, neden çaldı? İlk kitabı İki Cami Arasında Aşk

ile satış rekorları kıran Mürvet Sarı-yıldız, ikinci kitabı İki Cami Arasın-da Aşk 2 - Kayıp Kafatası’nda Mi-mar Sinan’ın kayıp kafatasının izini

sürüyor. Sinan’ın naaşı gerçekten onun Türk olup olmadığını belirle-mek için mi yerinden çıkarıldı yoksa bu olay içinde çok daha derin sırlar mı barındırıyor sorusunu soruyor.

örgütler, tarikatlar, gizemli rüyalar

İki Cami Arasında Aşk 2 - Kayıp Kafatası’nda, Sinan’ın kafatasının peşindeki uluslararası gizli bir örgü-tün, bir ayağı Anadolu’da, bir ayağı ise Avrupa’da konuşlanmış gizemli bir tarikatın ve iki gencin nefes ke-sen öyküsüne tanık olacaksınız.

Süleymaniye Camii yapılmadan önce Kanuni Sultan Süleyman’la aynı rüyayı gören ve padişaha cami-nin tüm ayrıntılarını anlatan Sinan, İki Cami Arasında Aşk 2 - Kayıp Kafatası’nda yine rüyaların diliy-le konuşuyor. Kafatasının peşinde-ki, birbirinden bağımsız hatta birbi-rine düşman iki grubu, tahmin bile edemeyecekleri gizemli bir yolcu-luk bekliyor.

Sarıyıldız’ın gizem, mistisizm ve polisiye türlerini ustaca harmanla-dığı son kitabı İki Cami Arasında Aşk 2 - Kayıp Kafatası okuyucula-rını nefes kesen bir maceranın içi-ne çekiyor.

Arka Kapaktan: Rüyaların mimarı Koca Sinan...Rüyalarından korkan bir adam,

rüyalarının peşinden gidebilir mi?... Nehir dolup taştığında aşk da

coşar! Aşk ise bana göre tenden geçmedir! Aşk, bedeni aşıp ruhların ruh dünyasında bir olmasıdır.

Bir olmayı başaran ruhları ise ancak ölüm ayırır.

Aşkı bulanlar sadece rüyalarının peşinden gidenlerdir.

¡

Lale ve Serkan, Sinan Araştırma Merkezi için çalışan iki araştırmacı-dır. Onları bir araya getiren şey Mi-mar Sinan’ın kayıp kafatasının izini sürmek ve bu sır perdesini ortadan kaldırmaktır. Yaptıkları araştırma onları Mimar Sinan’ın gizemlerle dolu hayatında tarihi bir yolculuğa çıkaracak, eserlerindeki sırlara ve Yakup’un Merdiveni’yle arasındaki gizli bağlantıya götürecektir.

Hayatını kâbusa çeviren rüyala-rın peşinden giden Philip ise eski sevgilisi Sandra’yla birlikte kendi-ni hayallerinin şehri İstanbul’da bu-lur, yolları yedi tepeli kentte Lale ve Serkan’la kesişir. Rüyaların mi-marı Koca Sinan’ın izlerini sürer-ken aşkın koridorlarında kaybolan bu dört arkadaşı Mimarın Merdive-ni adlı tehlikeli bir tarikatın mürit-leriyle girecekleri amansız bir mü-cadele beklemektedir...

Mart-Nisan 2013 / KÜlTÜR-SANAT

76

MİMAR SİNAN’IN KAfATASI NEREDE?

Page 79: Ekonomi Ajandası Mart 2013

ÜNİVERSİTE SANAAYİ / Mart-Nisan 2013

77

Georgetown Üniversitesi ve Yıl-dız Holding’in geçtiğimiz sene baş-layan ortak proje çalışması bu yıl da devam etti. Amerika’dan gelen MBA öğrencileri, uluslararası pa-zarlar ile ilgili üç aydır üstünde ça-lıştıkları projeyi Yıldız Holding üst düzey yöneticilerine sundu.

ABD’nin başkenti Washin-gton D.C.’de bulunan ve ülke-nin önde gelen okullarından biri olan Georgetown Üniversitesi’ne bağlı McDonough School of Business’ınuluslararası işletme odaklı MBA programı, öğrencilerin-den programın zorunlu bir parçası olarak uluslararası bir proje yapma-larını istiyor. Bu kapsamda okul, bu yıl Yıldız Holding ile ikinci kez iş-birliğine gitti. Geçtiğimiz sene İnsan Kaynaklarıdepartmanı ile çalışan öğrenciler, bu yıl 5 kişilik bir grup ile Yıldız Holding’in Kurumsal Stra-teji departmanı önderliğinde ulus-lararası bir strateji projesi üzerinde çalıştı. Aralık ayından bu yana haf-talık telekonferanslarla sürdürülen proje sonunda öğrenciler Mart ayı-nın ilk haftasında İstanbul’a gelerek projelerini Yıldız Holding üst yöne-timine sundu. Yıldız Holding yöne-ticileri tarafından değerlendirilen, detaylı bir soru-cevap ve geri bildi-rim yapılan özel projeden öğrenciler de dönem notu alacaklar.

Yıldız Holding Strateji ve İş Ge-liştirme Başkanı Trip Tripathy, “Georgetown MBA grubu ile bu projede 3 ayı aşkın bir süre bera-ber çalıştık. Bu işbirliği her iki ta-raf için de çok olumlu bir deneyim oldu. Bizler, Amerika’nın önde ge-len bir MBA programında eğitim gören genç bir öğrenci grubunun taze bakış açısından faydalanırken, grup da uluslararası ölçekteki bir şirkette aktif bir proje üzerinde ça-lışmış oldu. Ortaya çıkan sonuç her iki taraf için de memnuniyet veri-ci .” dedi.

Sunum sonrasında Yıldız Hol-ding fabrikalarını da gezen öğren-ciler Holding’i ve Türkiye pazarını daha yakından tanıma fırsatı buldu.

6 ayda 250’denfazlayabancı öğ-renci Yıldız Holding fabrikaları-nı gezdi

Yıldız Holding, 6 ayda 250’den fazla yabancı öğrenci ve öğretim görevlisini fabrikalarında ağırladı. Yale, Georgetown, Wharton,Kral Fahd ve Koç gibi üniversitelerde li-sans ve lisansüstü eğitim gören öğ-renciler, fabrikaları gezerek Yıldız Holding hakkında bilgi edindi.

Her yıl dünya çapında pek çok üniversiteden fabrikalarına gezi ta-lebi alan Yıldız Holding, gelen ta-lepleri değerlendirerek, Yıldız Hol-ding, Ülker ve Türkiye hakkında

bilgi edinmek isteyen öğrencileri fabrikalarında ağırlıyor. Yurtdışın-dan gelen öğrenci ve öğretim görev-lilerine, Yıldız Holding tanıtımının yapıldığı gezilerde; holdingin tari-hi, misyonu, vizyonu, değerleri, bu-gün geldiği yer ve dünya çapındaki başarıları hakkında bilgiler verili-yor. Türkiye’deki şirketler, olanak-lar, pazar ve iş yapma şekilleri hak-kında da bilgi alan misafirler Yıldız Holding fabrikalarını geziyor.

2012-2013 öğretim yılı-nın ilk ziyaretçileri University of Pennsylvania’ya bağlı, ABD’nin önde gelen işletme okullarından WhartonSchool’un öğretim görev-lileri oldu. Bu grubun ardından, 25 kişi ile fabrikayı ziyaret eden Lake ForestGraduate School of Mana-gement öğrencileri, Yıldız Holding pazarlama stratejileri hakkında bil-gi edindi. Öğrenciler,çikolata fabri-kası gezisi sırasında çikolata üretimi konusundaki sorularını da yetkiler ile paylaştılar. Bu okullardan son-ra Suudi Arabistan’daki Kral Fahd Üniversitesi’nden gelen bir öğrenci grubu, Yale University ve Koç Üni-versitesi MBA öğrencilerinden olu-şan bir grup, Martin J. Whitman Sc-hool at SyracuseUniversity öğrenci ve öğretim görevlileri de Yıldız Hol-ding tesislerini gezerek holding hak-kında bilgi aldılar.

Georgetown ÜniversitesiileYıldız Holding iş birliği 2. YILINDA

Page 80: Ekonomi Ajandası Mart 2013

Teknolojinin Hızla Gelişti-ği Günümüzde Kariyeriniz İçin İngilizce Şart İnternetin ve tek-nolojinin dört bir yanımızı sar-dığı günümüzde, İngilizce artık bir dünya dili oldu. Dünyadaki tüm güncel gelişmeler, interne-tin sağladığı büyük bir hızla iler-liyor. Artık ‘Büyük Balık Küçük Balığı Yutar’ lafı, ‘Hızlı Balık Yavaş Balığı Yutar’a dönüştü. Kişinin mesleği her ne olursa ol-sun, kariyerinde hızla ilerleyebil-mesi ve rekabette bir adım daha öne çıkabilmesi için İngilizce eğitimini tamamlaması şart.

Bütün dünya ile iletişimin tek dili haline gelen İngilizce, kari-yerlerinde ilerleme kaydetmek isteyenlerin olmazsa olmazı. İs-tatistiklere göre her türlü elek-tronik haberleşmenin yüzde 75’i ile dünyadaki teknik ve bilim-sel yayınların yüzde 95’i İngi-lizce yapılıyor. 2 milyardan faz-la insan İngilizce öğreniyor; 900 milyon insan ise ikinci dil ola-rak İngilizce konuşuyor. Gün-celi yakalamak ve kariyerlerin-de ileri adım atmak isteyenler de bu nedenle İngilizce eğitim-lerine ağırlık veriyor. Çünkü ki-şinin meslek dalı her ne olursa olsun, artık büyük balık küçük balığı değil, hızlı balık yavaş ba-lığı yutuyor.

Wall Street Institute Yönetim Kurulu Başkanı Dündar Uçar, İngilizcenin dünya dili haline gelmesinin en önemli sebebini, ‘internet iletişimi’ olarak görü-yor. Uçar, Türkiye’nin genç nü-fusu ile sosyal hayat ve iş haya-tında artan internet kullanımı ve herkesin birbiriyle hem ticari hem de sosyal ilişkisini internet ortamında kurmasıyla İngilizce öğreniminin kaçınılmaz olduğu-

na dikkat çekiyor.“Kişinin, firmalarca tercih

edilmesinin en önemli nedenle-rinden biri de İngilizce”

İngilizcenin önemi gelişmiş ülkelerde daha üst sıralarda yer alırken Türkiye’de orta sıralar-da. Fakat bu durumun değişe-ceğini öngören Dündar Uçar konuyla ilgili şu açıklamaları ya-pıyor: “İş hayatında İngilizce ka-çınılmaz. Hayatınızda mesleğini-zi birçok kez değiştirebilirsiniz, fakat önünüze nasıl fırsatlar çı-karsa çıksın İngilizceye hayatını-zın her alanında ihtiyacınız ola-cak. Örneğin, günümüzde ulusal şirketlerde uluslararası ortak-lıklar çoğalıyor. Bu nedenle de-vamlı paylaşımlar için İngilizce öğrenmek kaçınılmaz hale geli-yor. Ayrıca tüm dünyada işsizlik temel bir sorun ve talep çok yük-sek. Kişinin, firmalarca tercih edilmesinin en önemli nedenle-rinden biri de İngilizce. Dolayı-sıyla, İngilizceye verilen önem, önümüzdeki yıllarda çok daha artacak” diyor.

Hem yeni ünvan ve branşla-rın ortaya çıktığı hem de tekno-lojinin hızla geliştiği bir dönem-de olduğumuza dikkat çeken Dündar Uçar: “Günümüzde re-kabet ve hız had safhada. Bütün dünyada yaşam uzuyor. İnsan-ları çok uzun bir ömür bekliyor ve bu uzun ömürde iyi ve kaliteli bir iş yaşamı ile kariyer fırsatları için İngilizce eğitimini eklemek şart oldu. Biz Wall Street Insti-tute olarak, kişilerin iş hayatında etkin derecede yararlanabileceği özel programlar sunuyoruz. Fi-nancial Times ile iş birliğimiz sa-yesinde öğrencilerimiz Financial Times’ın sadece WSI öğrencile-rine özel olarak hazırladığı ma-kaleleri okuyabilir, global dün-yadaki güncel konular üzerinden ana dili İngilizce olan öğretmen-ler ile pratik yapabilirler. Ayrı-ca EnglishPRO adını verdiğimiz ürünümüzle iş hayatınızda İngi-lizceyi nasıl etkili kullanacağınızı genel İngilizce eğitiminiz ile eş zamanlı olarak öğrenebilirsiniz” şeklinde konuşuyor.

Hızlı balık yavaş balığı yutar!

Mart-Nisan 2013 / EKONOMİ

7�

Page 81: Ekonomi Ajandası Mart 2013
Page 82: Ekonomi Ajandası Mart 2013

EKONOMİ AJANDASI DERGİSİ ABONE FORMUABONENİN:

Page 83: Ekonomi Ajandası Mart 2013
Page 84: Ekonomi Ajandası Mart 2013