27
ùEHøRDEN KENTE MEKÂNSAL DÖNÜùÜM Musa Yavuz Alptekin GøRøù Modernleúmenin dünya üzerinde yaygınlaúmasının bir eseri veya küresel- leúmenin bir sonucu olarak dünya hızla úehirleúmektedir. Genelde 2000 yılından itibaren dünya nüfusunun kent ve kır ağırlık merkezinin kentler- den yana değiútiği bilinmektedir. Bu dönüúüm basit bir biçimsel dönüúüm değil, siyasi, sosyal ve kültürel etkileri belirgin bir dönüúümdür. Basitçe, on iki bin yıllık kırsal hayatın geçerli yaúama biçimi oluúunun da sonu anlamına gelmektedir. Bu süreç, kapsamlı birçok dönüúümü de beraberin- de getiriyor. Toplumsal kurumlar kendini yeni koúullara uygun olarak ye- niden tanımlarken; bireyin aile ve toplum içindeki rolü ve iúlevi dönüú- mekte, sosyal sistemle farklı bir iliúki tarzına girmektedir. Etkileri sayıla- mayacak kadar kapsamlı olabilecek bu dönüúüm, muhtemelen geçen yüz- yıllarda Endüstrileúme ve Fransız øhtilali’nin gösterdiği etkiye benzer bir etki göstererek, içerisinde bulunduğumuz yüzyılın entelektüel gündemini de belirleyen temel geliúme olacaktır. Hızlı kentleúmenin beraberinde getirdiği baúka bir olgu da “Kentsel Dönüúüm”dür. Bu çalıúmada Kentsel Dönüúüm çalıúmalarının kentsel mekâna giydirdiği yeni iúlev ve anlamların eleútirel bir analizi yapılacak- tır. Merkezî bir kentsel mekân dönüúümüne iúaret eden süreç olarak kent-                                                             Doç. Dr. Musa Yavuz Alptekin, Karadeniz Teknik Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü.

EHøRDEN KENTE MEKÂNSAL D - Musa Yavuz Alptekinmusayavuzalptekin.com/wp-content/uploads/2018/03/...Harvey’e göre, “…mekân kendi başına mutlak, göreli ya da iliúkisel değil,

  • Upload
    others

  • View
    9

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: EHøRDEN KENTE MEKÂNSAL D - Musa Yavuz Alptekinmusayavuzalptekin.com/wp-content/uploads/2018/03/...Harvey’e göre, “…mekân kendi başına mutlak, göreli ya da iliúkisel değil,

EH RDEN KENTE

MEKÂNSAL DÖNÜ ÜM

Musa Yavuz Alptekin

G R Modernle menin dünya üzerinde yaygınla masının bir eseri veya küresel-le menin bir sonucu olarak dünya hızla ehirle mektedir. Genelde 2000 yılından itibaren dünya nüfusunun kent ve kır ağırlık merkezinin kentler-den yana deği tiği bilinmektedir. Bu dönü üm basit bir biçimsel dönü üm değil, siyasi, sosyal ve kültürel etkileri belirgin bir dönü ümdür. Basitçe, on iki bin yıllık kırsal hayatın geçerli ya ama biçimi olu unun da sonu anlamına gelmektedir. Bu süreç, kapsamlı birçok dönü ümü de beraberin-de getiriyor. Toplumsal kurumlar kendini yeni ko ullara uygun olarak ye-niden tanımlarken; bireyin aile ve toplum içindeki rolü ve i levi dönü -mekte, sosyal sistemle farklı bir ili ki tarzına girmektedir. Etkileri sayıla-mayacak kadar kapsamlı olabilecek bu dönü üm, muhtemelen geçen yüz-yıllarda Endüstrile me ve Fransız htilali’nin gösterdiği etkiye benzer bir etki göstererek, içerisinde bulunduğumuz yüzyılın entelektüel gündemini de belirleyen temel geli me olacaktır.

Hızlı kentle menin beraberinde getirdiği ba ka bir olgu da “Kentsel Dönü üm”dür. Bu çalı mada Kentsel Dönü üm çalı malarının kentsel mekâna giydirdiği yeni i lev ve anlamların ele tirel bir analizi yapılacak-tır. Merkezî bir kentsel mekân dönü ümüne i aret eden süreç olarak kent-

                                                             Doç. Dr. Musa Yavuz Alptekin, Karadeniz Teknik Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü.

Page 2: EHøRDEN KENTE MEKÂNSAL D - Musa Yavuz Alptekinmusayavuzalptekin.com/wp-content/uploads/2018/03/...Harvey’e göre, “…mekân kendi başına mutlak, göreli ya da iliúkisel değil,

Şehirden Kente Mekânsal Dönüşüm

36

sel dönü ümün çevredekiler, toplumun dezavantajlı kesimleri, azınlıklar, dinsel, mezhepsel ve etnik cemaatler, göçmenler, alt sınıflar ve dar gelir-liler için ne anlam ifade ettiği incelenmeye çalı ılacaktır.

Kentsel Dönü üm, çe itli ekillerde tarif edilmekle birlikte; kentin fi-ziksel mekânını, sosyal dokuyu da yeniden düzenleyecek ekilde ve za-manın ihtiyaçlarına uygun bir biçimde yeniden ele almak, restore etmek, dönü türmek veya tümüyle yeniden in a etmek olarak algılanabilir. Lite-ratürde Kentsel Dönü ümün birçok uygulama ve stratejilerinden bahsedil-mektedir. Bu yakla ım beraberinde bir kavram karga asına da yol açabil-mektedir. Oysa yapılan i son derece açık ve bellidir. Temelde üç i lev söz konusudur. Kentsel ortamdaki tarihî eserlerin ayakta kalmasını sağla-yacak ve onları i levsel hale getirecek koruma merkezli dönü üm bu i -levlerden ilkidir. Kentlerde afet odaklı iyile tirmeleri hedef edinen çalı -malar da restorasyon kapsamındaki ikinci tip kentsel dönü üm uygulama-sıdır. Son olarak, kentlerde deği en “baskın” artlara ve “ihtiyaçlara” uy-gun olarak kentsel mekân ve alanın yenilenmesi kapsamındaki uygulama-lardır. Dolayısıyla, “Kentsel Koruma”, “Kentsel yile tirme” ve “Kentsel Yenileme”den olu an üç tip kentsel dönü üm stratejisinin bulunduğunu tespit edebiliriz. Böylesi bir kavramsal sınırlandırmanın, konuyu daha sağlıklı bir biçimde ele almayı temin edeceği umulabilir.

KENT N TOPLUMSAL ANLAM VE LEVLER Gerek geleneksel ve modern dönemde, gerekse modern sonrası dönemde ehrin en temel karakteri, insanların bir toplum olarak ya amasına elve-

ri li kabiliyetleri kendi içinde barındıran komple bir fizikî mekân olması-dır. Bazı ara tırmalarda i aret edildiği üzere,1 bu fizikî mekânın “komple” olması onun aynı zamanda moral ve sosyal boyutuna i arettir. ehir tari-hinde ve ehir dü üncesinde mekânı biçimlendirmek yoluyla toplumu bi-çimlendirmenin mümkün olacağına dair tecrübeler ve yakla ımlar söz ko-nusudur. Tarihteki tecrübeler kapsamında en bariz örnek Makedon Kralı Büyük skender’in kurduğu ehirler ve izlediği ehir politikası gösterile-bilir. Bu yolda Roma ve Bizans kendisinin takipçisi olmu lardır. Gele-neksel dönemin hemen bütün emperyal güçleri bu yakla ımı araçsalla tır-mı lar, emperyalist Avrupalı devletler ise Amerika, Avustralya ve Uzak Doğu’da onu a ırı örneklerle tekrar etmi lerdir.2

                                                            1 Yi-Fu Tuan, “City As A Moral Universe”, Geographical Review, Vol. 78, No. 3 (Jul., 1988), pp. 316-324. 2 Geni bilgi için bkz. M. Yavuz Alptekin, Şehir ve Toplum, Beta Yayınevi, stanbul 2007, ss. 11-28.

Page 3: EHøRDEN KENTE MEKÂNSAL D - Musa Yavuz Alptekinmusayavuzalptekin.com/wp-content/uploads/2018/03/...Harvey’e göre, “…mekân kendi başına mutlak, göreli ya da iliúkisel değil,

Musa Yavuz Alptekin

37

MEKÂN’IN F Z K-METAF Z K ANLAMLARI VE SOSYOLOJ K ANAL Z Heidegger’e göre mekân “sıkı tırılmı zaman”ı ihtiva eder.3 Bu yakla ım esas alındığında mekân, zamanın kılıfı olmaktadır. Mekân yatay zamanı ve zaman da tikel mekânı içerebilmektedir. Bu sebeple, mekânın fütur-suzca yenilenmesi, beraberinde hatıraları, dü leri ve hayalleri de kökün-den kazıyıp götürebilmektedir. Zira insan hayal dünyasını içinde bulun-duğu fizikî mekânı esas alarak kurar. Bu anlamda metafizik mekân, fizikî mekânla kaimdir. Tam da bu sebepten dolayı, kentsel mekânın kısa süre-lerde ve mutlak bir biçimde dönü türülmesi, kentsel belleğin de yok edil-mesi anlamına gelmekte, kent insanı belleksiz toplumlara dönü ebilmek-tedir.

Sosyal Bilimlerde mekânın “mutlak”, “göreceli” ve “ili kisel” olmak üzere birçok modeli geli tirilmi tir.4 Mutlak mekân dı ındaki modeller in-san-mekân etkile imli modellerdir. Dolayısıyla mekânsal olan, toplumsal-dan soyutlanamaz. Fakat bu ikisi arasındaki ili kinin ne türden bir ili ki olduğunun açıklığa kavu turulmaya ihtiyacı vardır. Mesela kar ılıklı bir bağımlı, bağımsız deği ken ili kisi söz konusu mudur? Böylesi bir ili ki-nin varlığı ve yokluğu hangi durumlarda söz konusudur? Benzer ekilde bir teori-pratik ili kisinden bahsedilebilir mi? J. Urry, D. Harvey ve H. Lefebvre bu konulara cevap te kil edebilecek çalı malara sahip önemli sosyal bilimcilerdir.

Urry’ye göre, veri mekân anlamında “yalın mekân” yoktur, “mekân-salla malar” vardır.5 Sosyolojideki “yapısalla ma” teorisinde olduğu gibi burada da kar ılıklı dinamik bir etki ve etkile im söz konusudur. Mekân-salla ma, yapı ve sürecin diyalektik birlikteliğidir. Mekân kar ısındaki çe itli toplumsal pozisyonların nöbetle e i gal edilmesi söz konusudur. Sınıfsal ve kültürel farklı toplum kesimleri mekânla arasındaki bu ili kiyi nöbetle e bir düzende sürdürür. Bütün etkile im boyutları, her an farklı kesimlerce ya anmakta, her kesim etkile imin bütün boyutlarını uzun bir zaman sürecinde a ama a ama tecrübe etmektedir.

Harvey’e göre, “…mekân kendi başına mutlak, göreli ya da ili kisel değil, ama duruma göre bunlardan bir ya da birkaçı olabiliyor.”6 Buradan

                                                            3 David Harvey, Postmodernli in Durumu, Metis Yayınları, stanbul 1996, s. 245-246. 4 hsan Çetin, Gecekondunun Mekân Sosyolojisi zmir Araştırması, Yaba Yayınları, stanbul 2012, s. 81-82. 5 John Urry, Mekânları Tüketmek, Çev. Rahmi G. Öğdül, Ayrıntı Yayınları, stanbul 1999, s. 97. 6 David Harvey, Sosyal Adalet ve Şehir, Çev. Mehmet Moralı, Metis Yayınevi, stanbul 2003, s. 19.

Page 4: EHøRDEN KENTE MEKÂNSAL D - Musa Yavuz Alptekinmusayavuzalptekin.com/wp-content/uploads/2018/03/...Harvey’e göre, “…mekân kendi başına mutlak, göreli ya da iliúkisel değil,

Şehirden Kente Mekânsal Dönüşüm

38

onun mekânı ontolojik yönüyle değil, daha çok ekolojik, sosyolojik ve psikolojik yönüyle öne çıkarmaya çalı tığı iddia edilebilir.

Henry Lefebvre, mekân incelemesiyle en çok öne çıkan sosyal bilimci olmu tur. Mekânın Üretimi isimli eseri hâlâ yoğun bir biçimde atıf al-maktadır. Kendisi mekânı üçlü diyalektik içinde incelemi tir. Bunlar sıra-sıyla Mekânsal Pratikler, Mekân Temsiliyetleri ve Temsiliyet Mekânları eklindedir. Bu kavramlarla Lefebvre ne demek istemi tir? Bu kavramlar,

atıf almasına rağmen iyi anla ılmı kavramlar değillerdir. Mekânsal Pratikler; Gündelik bireysel pratikler, mekânsal çevre ve

kentsel peyzaj olarak temsil edilirler. Bu kategori, ya ayan mekândır. Do-ğal ve mutlak mekân iç içedir. Bununla beraber, mutlak mekâna doğru bir geçi halindedir. Bizim kavramsalla tırmamızla “Yer”den “Mekân”a ve buradan da “Biçimselle tirilen Mekân”a geçi in sahnesidir. Burada yer yer çe itli derecelerde deği mekle birlikte, tabiat hâlâ mekânın bir unsuru olmaya devam eder. Benzer ekilde toplum bu kategoride mekânın ayrıl-maz parçasıdır ve birçok ba ka sebeple birlikte mekân, güçlü bir toplum-sal boyutu temsil eder.

Mekân Temsiliyetleri; Burada mekânla ilgili kalıpla mı belli bilgi ya-pı ve anlayı larının, planlama teknik ve uygulamalarının merkezî bir dev-let erki marifetiyle sergilenip temsil edilmesi söz konusudur. Burada da birincide olduğu gibi, mekânsal somutla ma vardır fakat bu somutla ma ondan farklı olarak, doğaçlama veya sistemsiz bir bilgi ve teorinin pratiğe yansımasından çok, birikimli, sistemli ve örgütlü bir bilgi ve teorinin me-kânsal somutla masıdır. Mekânsal kolektif kurguların, kolektif pratikleri-dir bunlar. TOK ve merkezî hükümet ve yerel yönetimler tarafından uy-gulamaya koyulan Kentsel Dönü üm Projeleri bu kapsamda değerlendiri-lebilir.

Temsiliyet Mekânları; Burada mekânsal simgesel farklıla malar, ko-lektif fanteziler, hâkim uygulamalar veya yasal uygulamalar kar ısındaki bireysel veya kolektif direni ve ihlaller söz konusudur.7 Burada da bir mekânsal somutla ma vardır, fakat bu sistemli ve örgütlü olmaktan çok birey düzeyindeki potansiyelin kitlesel düzeydeki tezahürü eklindedir. Daha çok gelir düzeylerine göre, eğitim ve kültürüne göre ve sınıfsal özelliklerine göre toplumsal potansiyelin mekânsal olarak tezahür etmesi söz konusudur. Bu tezahür bazen olumlu ama çok zaman da olumsuz kar-ılanabilir. Mesela hızlı kentle menin ya andığı bir ülkede, hızlı nüfus ar-

tı ı ve yoğun göç baskısına istinaden geli en gecekondu bölgeleri bu olumsuzluğun bir ucunu ve yasal düzenlemelerdeki bo luklara, yetersiz-

                                                            7 Urry, a.g.e., s. 43.

Page 5: EHøRDEN KENTE MEKÂNSAL D - Musa Yavuz Alptekinmusayavuzalptekin.com/wp-content/uploads/2018/03/...Harvey’e göre, “…mekân kendi başına mutlak, göreli ya da iliúkisel değil,

Musa Yavuz Alptekin

39

liklere ve ihlallere istinaden sit alanlarında ve kıyı bölgelerinde meydana gelen lüks yapıla ma da diğer ucunu temsil eder. Buradaki olumlu temsil mekânlarını ise hâkim piyasa ve kapitalist artlara rağmen normatif bir yakla ımla, kimlikli ve ki ilikli bir mimarî kaygıyla in a edilmeye çalı ı-lan, mesela bahçe nizamlı, dü ük katlı evler ve kubbeli veya kemerli pen-cereleri olan binalar, tarihî kimliği olan binalar ve anıtlar vs. temsil eder.

KENTSEL MEKÂN VE TOPLUMSAL MÜHEND SL K Sosyal Bilimlerde 19. ve 20. yüzyıllarda pozitivizmin genel geçer para-digma olmasıyla mekânın sosyal mühendislik aracı olarak görülmesi ve benimsenmesini de beraberinde getirmi tir. Sosyolojideki coğrafyacı eko-lün mimarlıktaki muadili gibi dü ünülebilecek bu akım “Fiziksel Planla-macılık” akımıdır. Öncülüğünü 1913’te Uluslararası Konut ve Planlama Federasyonu (IFHP)’nu kuran, Bahçe- ehir teorisini ortaya atan ve niha-yet Yeni ehir akımını ba latan ngiliz mimar Ebenezer Howard (1850-1928)’a göre, ehirler belli biçimlerde planlanarak orada ya ayan insanla-rın sosyal hayatının niteliği de deği tirilebilmektedir.8 yi bir planlamayla bu nitelik yükselirken, kötü bir planlama veya kendiliğinden planlama de-nebilecek bir plansızlıkla da bu nitelik son derece dü ebilmektedir. Bir sosyal bilimci, Fiziksel Planlamacıların bu yakla ımını “mekânsal çevre-sel determinizm” adı altında öyle açıklamaktadır: “Kentin mekânsal bi-çimini, insan davranı ının temel bir belirleyicisi olarak görmek mümkün-dür. Bu “mekânsal çevresel determinizm”, kentin mekânsal çevresini de-ği tirerek yeni bir toplumsal düzen geli tirmeyi hedefleyen fiziksel plan-lamacıların kullandıkları bir varsayımdır.”9

Avrupalı Ebenezer Howard’ın Amerika Birle ik Devletleri’ndeki belli ba lı takipçisi Clarence S. Stein’dir. Stein, kentsel ve bölgesel sorunların çözümü için yeni kentlerin kurulması gerektiğini savunuyordu. Onun dü-üncesine göre, “Yeni Kent’ler ticari amaçla değil, sosyal amaçla kurul-

malı...”ydılar.10 Bu ifadeyle Stein, ehir hangi amaç için kurulursa odur demek istiyordu. Zımnen mekânın, içinde ya ayan toplumu belirleyip, bi-çimlendireceğini iddia ediyordu.

                                                            8 Ebenezer Howard’ın Bahçe- ehir ile ilgili 1902 tarihli eseri Garden Cities of Tomorrow ismi-ni ta ımaktadır. Bu eserin ilk baskısı 1898 yılında Tomorrow: A peaceful Path to Real Reform ismiyle yapılmı tır. 9 Harvey, Sosyal Adalet ve Şehir, s. 47. 10 Clarence S. Stein, Toward New Towns for America, (M.I.T. Press, 1966), s. 215’den aktaran S. Kemal Kartal, “Kapitalist ve Sosyalist Ülkelerde Yeni Kent Uygulamaları”, Amme daresi Dergisi, Cilt-12, Sayı-4, (Aralık-1979), s. 15.

Page 6: EHøRDEN KENTE MEKÂNSAL D - Musa Yavuz Alptekinmusayavuzalptekin.com/wp-content/uploads/2018/03/...Harvey’e göre, “…mekân kendi başına mutlak, göreli ya da iliúkisel değil,

Şehirden Kente Mekânsal Dönüşüm

40

Yeni ve ‘doğru’ bir ehir planlamasının, sosyal problemler ba ta ol-mak üzere, ehirlerin problemlerine çözüm üreteceğine dayanan inanç o kadar ilerlemi tir ki, kentle me yazınında bu yakla ım kısaca “tuğlalarla kurtulu ” eklinde ifade edilir olmu tur.11

Kentsel sorunların çözümünde mekânın biçimlendirilmesinin önemi üzerine yoğunla an diğer bir dü ünür David Harvey (1935-…)’dir. Günü-müzün önemli ngiliz coğrafyacı ve sosyal bilimcilerinden birisi olan Da-vid Harvey, konu ile ilgili dü üncelerini 1972 yılında yazdığı Sosyal Ada-let ve Şehir (Social Justice and the City) isimli kitabında toplamı tır. Har-vey’in buradaki görü leri bütüncül olarak değerlendirildiğinde, bugün hâlâ a ılabilmi değildir. Bu çalı mada da ilgili görü lere yoğun bir atıf söz konusudur. Harvey için ehir temelde biçimlendirilmi mekândır. Ay-nı ekilde biçimlendirici bir güce de sahiptir. lki ehrin fizikî formuna ve edilgen karakterine; ikincisi ise, sosyal yönüne ve etken karakterine i aret etmektedir. Ona göre; “Mekânsal biçimler toplumsal süreçleri içerir ve toplumsal süreçler esas olarak mekânsaldır.”12

Harvey için mekân verili bir durum değildir. Aksine insanı biçimlen-diren ve onun tarafından biçimlendirilen toplumsal bir boyuttur. “Burada mekânsal biçimler, içinde toplumsal süreçlerin olu tuğu cansız nesneler olarak değil, toplumsal süreçleri bu süreçlerin mekânsal olmasıyla aynı tarzda “içeren” eyler olarak görülmektedir.”13 Harvey kentsel ortamda mekânın toplumsal davranı ı belirleyebileceğine o kadar inanmı tır ki, u ifadeyi kullanabilecek noktaya gelmi tir: “Toplumsal davranı ı kentin belli bir coğrafya, belli bir mekânsal biçim edinme yoluyla ili kilendir-meliyiz. Bir kere bir mekânsal biçim yaratıldığında, onun toplumsal süre-cin gelecek geli imini kurumla tırmaya ve kısmen de belirlemeye eğilim-li olacağını kabul etmeliyiz.”14 lgili ba ka bir ifadesinde ise, “…tavırla-rın olu ması, belirli bir kentsel bağlamdaki belirli uyarı konfigürasyonla-rına bağımlıdır”15 diyordu.

Mekânın birey ve toplumun davranı ları üzerinde bariz bir etkiye sa-hip olduğu yollu önermeye kar ı ortaya atılan muhalif görü ler Harvey’i bir nebze olsun sınırlandırmı ve onu “Belki de kente, içinde toplumsal süreçle mekânsal biçimin sürekli etkile im halinde olduğu karma ık, di-                                                            11 C. H. Greed, “Introducing Social Town Planning”, C. H. Greed (Ed.) Social Town Planning içinde, Routledge, Londra 1999, s. 3’ten aktaran: David C. Thorns, Kentlerin Dönüşümü Kent Teorisi ve Kentsel Yaşam, Çevirenler: Esra Nal ve Hasan Nal, CSA Global Yayın Ajansı, stanbul 2004, s. 180.

12 Harvey, a.g.e., s. 10. 13 Harvey, a.g.e., s. 16. 14 Harvey, a.g.e., s. 32. 15 Harvey, a.g.e., s. 82.

Page 7: EHøRDEN KENTE MEKÂNSAL D - Musa Yavuz Alptekinmusayavuzalptekin.com/wp-content/uploads/2018/03/...Harvey’e göre, “…mekân kendi başına mutlak, göreli ya da iliúkisel değil,

Musa Yavuz Alptekin

41

namik bir sistem olarak bakmak daha mantıklı olacaktır”16 demeye sevk etmi tir. Bir yönüyle, kesin bir “fiziksel planlamacılık”tan, etkile imci bir sosyolojik zemine doğru konum deği tirmi tir. Bununla beraber, kent me-kânının i leviyle ilgili olmasa da, kentsel mekânın ürettiği sorunların çö-zümüyle ilgili dü ünceleri zaten sosyolojiyi ziyadesiyle önemser nitelik-teydi. Ona göre kentsel sorunlarla ba a çıkabilmek için “sosyolojik yön-temlerle” “coğrafi yöntemleri” kayna tırmak gerekiyordu.17

MODERN TE VE ‘MEKÂN’IN EVR M ehir özünde biçim verilmi bir mekân ve bu yönüyle tabii mekân olan

‘yer’den, biçimlendirilmi yer olan “mekâna” geçi in merkezidir. Top-lumlar ehirlerle birlikte “yer”den “mekân”a ta ınmı lardır. ehirlere ka-dar yer ve mekân aynı eydir. Fakat ehirlerin ortaya çıkı ı, yer ve mekân ayrı masının da ba langıcı olmu tur. “Yer”de biçimlendirilme söz konusu değildir. Fakat “mekân” biçimlendirilmi yerdir. Modernitenin özünde de bu biçimselle me bulunduğu için, modern toplumun ba langıcıyla, Avru-pa’da Roma sonrası ilk kentlerin ortaya çıkı ı her zaman ili kili bulun-mu tur. Kentsel mekânda biçimselle menin ilk hali, tabiat ortamında ikinci bir mekânın olu turulmasıdır. Burada mekânın matematiksel ve ge-ometrik olarak düzenlenmesi, simetrik kar ılıklar, ufki ve akuli biçimler ve plan dâhilinde daha birçok biçimlendirme söz konusudur. Bu tür bi-çimlendirmeler, tabiatı kontrol altına alma olduğu gibi, deği en ölçülerde insanı da kontrol altına almaktır. Kentsel mekânda biçimselle menin ileri boyutu, modern kentlerde kentsel dönü ümler ve bu kapsamda yapılacak toplu konut uygulamalarıyla sergilenecektir ki, buna biraz daha ileride değinilecektir. Dolayısıyla toplumlar sırasıyla “yer”, “mekân” ve “ileri mekân” sürecinden geçmektedirler. “Yer” kentli olmayan toplumların ya-adığı alana; “mekân” kentte ya ayan insanların bulunduğu ortama ve

“ileri mekân” da, kentsel ortamda kapsamlı planlarla mekânı tekrar bi-çimlendirilen insanların ya am alanına i aret etmektedir. Son durum, gü-nümüzde kentsel dönü üm projeleriyle gündeme gelmi tir. Ya anılan “yer” itibariyle, ilk a amada biçimselle me söz konusu değildir. Oysa kentsel mekân, biçimlendirilmi yeri ve kentsel mekânda kentsel dönü ü-me tâbi tutulmu yerler ise, ileri mekânsal biçimselle menin icra edildiği yerleri temsil etmektedirler.

lk haliyle biçimselle me kentlerin temel karakteridir ve modernle me sosyolojisinin de önemli konularından birisi olmu tur. Bu kapsamda Peter                                                             16 Harvey, a.g.e., s. 48. 17 Harvey, a.g.e., s. 46.

Page 8: EHøRDEN KENTE MEKÂNSAL D - Musa Yavuz Alptekinmusayavuzalptekin.com/wp-content/uploads/2018/03/...Harvey’e göre, “…mekân kendi başına mutlak, göreli ya da iliúkisel değil,

Şehirden Kente Mekânsal Dönüşüm

42

Wagner’in Modernli in Sosyolojisi isimli kitabında önemli tespitleri mevcuttur. Modern insan akılcı, siyasi insandır ve modernliğin bu önemli konusu da toplumların yönetimi ve idaresiyle ili kilendirilir. Wagner bi-çimselle meyi bu kapsamda öyle açıklar: “Biçimselle me dünyayı yeni-den yorumlamanın ve yönetilebilirliği artırma kaygısıyla dünyayı olu tu-ran ögeleri yeniden sınıflandırmanın bir yoludur.”18 lk olarak, kentlerin dünyayı yeniden yorumlama olduğuna üphe yoktur. Ardından, kentler dünyayı yönetebilirliğin bir aracı olmu tur. Lefebvre’in de i aret ettiği gibi, her iktidar mücadelesi, aynı zamanda mekânı da ele geçirme ve ona hükmetme mücadelesi olmu tur.19 Harvey’in ifade ettiği üzere, “Mekânı alt etmek için, Mekânsal örgütlenme arttır”.20 Bu bir bakıma tezini koru-yabilmek için antitezle mücehhez olmak; kimliğini muhafaza edebilmek için kar ı kimliği öğrenmek; özü koruyabilmek için kisveyi araçsalla tır-mak ve nihayet toplumsalı sürdürebilmek için mekâna adapte olmayı ge-rektirmesi gibi, ardı arkası gelmez bir paradokstur. Yukarıda da vurgulan-dığı üzere, emperyal uygarlıklar bunu geçmi te çok kez uygulamı lardır. Dolayısıyla, kentler yeryüzünde biçimselle menin en ileri düzeyde teza-hür ettiği yerlerdir.

Modernle menin özünde rasyonelle me vardır ve biçimselle me, Wagner’in i aret ettiği gibi bir tür rasyonelle medir.21 Akıl bütün insan-larda ortalama ortak güçlü meleke olduğu için ve biçimler bu ortak mele-keye dayanarak ekillendiği için, modern mekânların istikameti farklı toplumlarda aynı yöne i aret etmekte ve evrensel bir karakter arzetmekte-dir. Ne var ki, rasyonel olanın birey ve toplumlar için en faydalı veya tek faydalı seçenek olduğu iddia edilemez. Max Weber bürokrasiyi de en ras-yonel i yapma biçimi olarak görüyordu fakat aynı bürokrasinin modern toplumları gelecekte “demir bir kafes” içine hapsedeceğinden ve ruhsuz-la tıracağından ciddi endi e duymaktaydı.22 Akıl, insani melekelerin en önemlilerinden olsa da, asla onun sahip olduğu tek meleke değildir. n-san, akıldan daha fazla bir varlıktır. Biçimselle me, sadece aklı esas aldı-ğı veya en azından insani melekelerin tamamını asgari düzeyde olsun yansıtmaktan uzak olduğu için, kentsel mekânlar ve özellikle kent içinde ikinci biçimselle meye tâbi tutulmu yerleri temsilen kentsel dönü üm alanları ve toplu konut uygulamaları, sakinlerine asgari düzeyde olsun in-                                                            18 Peter Wagner, Modernli in Sosyolojisi, Çev. Mehmet Küçük, Sarmal Yayınevi, stanbul 1996, s. 55. 19 H. Tarık engül, Kentsel Çelişki ve Siyaset, Demokrasi Kitaplığı, stanbul 2001, s. 166. 20 Urry, a.g.e., s. 100. 21 Wagner, a.g.e., s. 56. 22 Hans van der Loo ve Willem van Reijen, Modernleşmenin Paradoksları, Çev. Kadir Cana-tan, nsan Yayınları, stanbul 2006, s. 144.

Page 9: EHøRDEN KENTE MEKÂNSAL D - Musa Yavuz Alptekinmusayavuzalptekin.com/wp-content/uploads/2018/03/...Harvey’e göre, “…mekân kendi başına mutlak, göreli ya da iliúkisel değil,

Musa Yavuz Alptekin

43

sani bir hayat ortamı sunmaktan da uzak olacaklardır. Kentsel ortamda böylesi bir mekânsal biçimselle me, Weber’in bürokrasi ile ilgili öngör-düğüne paralel olarak, kent sakinlerini “demir bir kafese” hapsedecek, ruhsuzla tıracak, hayatın özünden koparacak, yozla tıracak ve bir insan sürüsüne dönü türecektir.

Özü itibariyle rasyonelle meye dayanan biçimselle menin, toplumları bu biçimler dâhilinde kalmaya ve toplumsal davranı ı bu biçimlerin sınır-ları içerisinde olmaya zorladığı kesin gibidir. Mekânsal biçimler, toplum-sal süreçleri belirleyebilmektedir. Kentsel mekânda bunun birçok örneği mevcuttur. Mesela ABD’de otomobil kullanımının çok olu u bir ölçüde, ba ka seçenekler yerine karayollarına yönelik yatırım politikalarının bir sonucu olarak görülmektedir.23 Otomobil kullanımının yaygın olması sadece otomotiv sanayiini geli tiren ve petrol tüketimini artıran bir etkiy-le kalmamaktadır. Aynı zamanda bir otomobil kültürünün de geli mesini sağlamakta, hattâ bütün bir toplumsal kültüre bu kapsamda yeniden bir ekil verebilmektedir. Mekânsal biçim, toplumsal süreç etkile imi kapsa-

mında ba ka birçok örnek verilebilir. Sırasıyla ticari, sınaî ve mali kapita-lizmin geli imiyle finanse edilen ve çe itli ekillerde özendirilen kentle -menin beraberinde kırdan kente kitlesel göçleri getirdiği bilinen bir tecrü-bedir. Hızlı kentle menin bir sonucu olarak görülebilecek olan gecekon-dula manın bir zaman sonra hırsızlık, gasp, yaralama, cinayet, çe itli madde bağımlılıkları ve fuhu gibi yozla ma ve çürümeye i aret eden sosyal süreçleri beraberinde getirdiği bilinmektedir. Kentsel mekânda bu örnekler uzayıp gitmektedir.

Erken Modernle me olarak görülen Aydınlanma’nın önemli görünüm-lerinden birisi de, Frankfurt Okulu’nun en önemli isimlerinden M. Hork-heimer ve T. Adorno’nun da vurguladığı ve ele tirdiği üzere, insanın in-san ve tabiat üzerinde hâkimiyet tesis etmesidir.24 Bu dü ünceye göre, “harikulade eyler değil, e yaya müdahale imkânı veren bilgi önemliy-di.”25 Bu hâkimiyet ve müdahale imkânı, modernitenin iki önemli özelliği rasyonelle me ve biçimselle menin tabii bir sonucu olarak görülebilir. Modernle menin özünde bu eğilim güçlü bir potansiyel olarak mevcut olunca, onun ürünlerinde bunun sonuçlarını görmemek mümkün değildir. leride daha ayrıntılı inceleneceği üzere, insanın mekân üzerinde ve belli

kesimlerin mekân aracılığıyla toplumlar üzerindeki hâkimiyeti beklenebi-lecek bir sonuçtur.

                                                            23 Harvey, a.g.e., s. 53. 24 Sezgin Kızılçelik, Frankfurt Okulu, Anı Yayınları, Ankara 2000, s. 80 25 Hans van der Loo ve Willem van Reijen, Modernleşmenin Paradoksları, s. 66.

Page 10: EHøRDEN KENTE MEKÂNSAL D - Musa Yavuz Alptekinmusayavuzalptekin.com/wp-content/uploads/2018/03/...Harvey’e göre, “…mekân kendi başına mutlak, göreli ya da iliúkisel değil,

Şehirden Kente Mekânsal Dönüşüm

44

Wagner, biçimselle menin daima sınıflandırıcı bir yordama dayandı-ğını belirtir: “Gerçekliğin belli fenomenleri düzene sokulur ve bu düzen-lere dilsel bir ifade verilir; böylece fenomenleri ait oldukları bağlamdan koparma yönünde ilk adım atılmı olur.”26 Wagner’in biçimselle me tes-piti kentle meye verimli bir ekilde uyarlanabilir. Her ne kadar Doğu’da özellikle de Müslüman ehirlerinde kent içi demografik farklıla malar mekânsal anlamda da korunmu ise de, Batı’da kentin homojen olması ve kente yeni gelen insanların “kentli insan” diye nitelendirilen insan tipinde erimesi hedeflenmi tir. Bu nedenle Batı ehirlerinde mahalle değil, ancak dı lama aracı olarak gettolar var olabilmi tir. Avrupa’da feodalitenin he-men zirvesinden sonra köylüler kaçarak ‘burg’lara sığınıyor ve toplumsal bağlamları olan feodal serflikten kurtulmaya çalı ıyorlardı. Avrupa’nın büyük kısmı için kentler bu i levi fazlasıyla yerine getirmi tir. Modern kentte de bu i lev deği en derecelerde devam etmektedir. nsanlar kırdan kente doğru göç ederken bazı toplumsal bağlarını da terk ederler. Bazı so-runlu bölgeler için bu faktör kente göçün birincil sebebi de olabilmekte-dir. Son derece travmatik olacağı öngörülebilmekle birlikte, insanlar bunu tercih edecek duruma dü ebilmektedirler.

Kentsel dönü üm projelerinde de benzer bir sürecin varlığından bahse-dilebilir. Son derece katı bir mekânsal biçimselle me aracılığıyla insanlar kategorize edilmekte ve ait oldukları sosyal ve kültürel çevrelerinden ya-lıtılmaktadırlar. Fizikî yalıtma zamanla sosyal ve nihayet kültürel yalıt-maya dönü mekte, insanlar on yıl önceki sosyal ve kültürel çevrelerine yabancıla abilmektedirler. Ne var ki, kentsel dönü ümle gelen bu süreç kentsel dönü üme konu olan insanlar için tamamen sebepsiz geli mekte-dir. Kent yönetiminin onların oturdukları bölge ile ilgili bir kısım sorunlar ileri sürmesi söz konusudur. Fakat mahalle sakinleri hayatlarından mem-nundur. Buna rağmen, bir tür emrivakiyle kar ı kar ıya kalır ve kentsel dönü ümün objesi olurlar. Süreç, insanların kendi sosyal çevrelerinden kopması ve kültürel olarak dönü meleri eklinde devam eder. Homojeni-ze mekânlarda standart kent toplumuna uyarlanırlar.

Biçimselle menin Wagner’e göre ikinci karakteri indirgeyici olu udur: “Gerçekliği bir ya da birkaç tayin edici niteliğine indirgeyerek gerçekliği kavranabilir ve yönetilebilir kılar.” ndirgeyici karakterinden dolayı bi-çimselle menin belli kesimleri “muktedir” kıldığı, ba ka kesimleri de “kı-sıtladığı” belirtilir.27 Olu umunda biçimselle en mekânın önemli bir role sahip olduğu kentlerde de insanlar bir veya birkaç ayırt edici özelliğine

                                                            26 Wagner, a.g.e., s. 56. 27 Wagner, a.g.e., s. 57.

Page 11: EHøRDEN KENTE MEKÂNSAL D - Musa Yavuz Alptekinmusayavuzalptekin.com/wp-content/uploads/2018/03/...Harvey’e göre, “…mekân kendi başına mutlak, göreli ya da iliúkisel değil,

Musa Yavuz Alptekin

45

indirgenmekte, tanımlanması ve yönetilmesi kolayla tırılmaktadır. ehir yönetimi için orada ya ayan bir ki i, o ehirde bulunan binlerce kapı nu-marasından sadece birisidir. ehir yönetimi onu ve ailesini bu numarayla kategorize edebilmekte ve ilgili idari i lemleri kolaylıkla yapabilmekte-dir. Kentsel dönü ümde mekânın biçimselle mesi çok daha ileri boyuta ta ındığı için, Wagner’in i aret ettiği mekânın “indirgeyici” ve “yönetile-bilir kılma” vasfı da çok daha ileri boyuta varmaktadır. Eski bahçe ni-zamlı, karma ık düzenli evlerin onlarcası yeni sistemde tek bir binaya yan yana ve üst üste sıkı tırıldığı için, orada ya ayan insanlar sadece o bina-nın ismi veya numarasıyla kategorize edilebilmekte ve çe itli idari i lem-lere tâbi tutulabilmektedirler. Çok zaman bina veya site yönetimine gön-derilen bir belediye tebligatı her daireyi aynı derecede sorumlu kılabil-mektedir. Aynı binada ikamet eden, su ve elektrik saatleri bir yere toplan-mı onlarca daire sakininin borçları, belediye görevlisi ve elektrik irketi çalı anı tarafından, apartman sakinleriyle hiç yüzle meden kontrol edilip, kolayca fatura edilebilmektedir. leri mekânsal biçimselle me, “mekânsal homojenizasyon” ve tektiple me, sosyal ili kileri soyutla tırmakta ve ida-ri i lemleri sanal boyuta kadar indirgeyip, kitleselle tirilen kent sakinleri-nin yönetimi son derece kolayla tırılmaktadır.

aret edildiği üzere biçimselle menin bir de bazı kesimleri muktedir kılması ve ba ka bazı kesimleri de ‘kısıtlaması’ söz konusudur. Kentsel mekânın kendine göre bir i leyi i ve mantığı vardır. Buraya alı ık olanlar-la, henüz yeni gelenlerin kentsel mekânda i yapma kabiliyetleri farklılık arz edecektir. Bu durum sosyal, siyasi, kültürel ve ekonomik faaliyet alanlarının hepsi için geçerlidir. Bu hususa Harvey de i aret etmi tir. Ona göre, kırsal alanda yeti en insanlar, kentsel sorunlarla ba a çıkabilecek bi-li sel bilgi ve bedensel becerilerden mahrum olurlar. Benzer bir ekilde kentte yeti en bir birey de kırsal bölgenin veya gecekondu mahallelerinin sorunlarıyla ba a çıkacak becerilerden uzak olabilir.28 Kentten kırsala ve-ya gecekondu bölgesine göç olmadığı için ikinci durumun uygulaması is-tisnaidir. Ancak birinci durum hızlı kentle menin ya andığı her ülkede derece derece büyüyüp küçülen geçerli bir sosyal problemdir. Kentli ol-mak aynı zamanda kentsel mekânın inceliklerine hâkim olmaktır. Bu ise zaman gerektirir. Dolayısıyla hızlı kentle me ve buna bağlı olarak ger-çekle en yırtıcı biçimselle me üst sınıfları değil alt sınıfları, zenginleri değil fakirleri, kent soylu olanları değil kır kökenli olanları ve nihayet merkezdekileri değil daha çok çevredekileri mağdur etmektedir.

                                                            28 Harvey, a.g.e., s. 80.

Page 12: EHøRDEN KENTE MEKÂNSAL D - Musa Yavuz Alptekinmusayavuzalptekin.com/wp-content/uploads/2018/03/...Harvey’e göre, “…mekân kendi başına mutlak, göreli ya da iliúkisel değil,

Şehirden Kente Mekânsal Dönüşüm

46

Bu probleme bağlı olarak Pahl, yüksek gelirli ve iyi eğitim görmü grupların aktif olarak mekânı kullanmaya, buna kar ılık dü ük gelirli grupların ise onun esiri olmaya eğilimli olduğunu iddia eder.29 Benzer e-kilde Duhl, “daha dü ük sosyo-ekonomik grupların çevreyi benliklerinde içermelerinin tersine”, yüksek gelir gruplarının “fiziksel çevreyi bir kay-nak gibi kullandıklarına” dikkat çeker.30 Harvey de bili sel becerilerin, eğitim, zekâ ve çevre üzerine deneyime bağlı olduğunu ve bu bili sel be-cerilerin belli bir bireyin kaynaklarının değerini etkilediğini dü ünür.31 Bu üç dü ünceye uygun olarak, kırsaldan kente göç eden ailelerin çocuk-ları çok zaman daha zeki olsalar da, kültür okundan ve çevre yabancılı-ğından dolayı uzun zaman ba arısızlığa mahkûm olur, hattâ bazen geri zekâlı muamelesi görürler.

MEKÂNSAL DÖNÜ ÜM VE GEL R GRUPLARINA GÖRE SOSYAL ETK LE M Kentsel mekân ile kentte ya ayan insanlar arasındaki etkile imi kabaca iki a amada incelemek mümkündür. lk a ama kentin yeni kurulduğu dö-neme; ikincisi ise, kentsel mekânın veri olduğu, takip eden döneme ili -kindir. lkinde etkileme tek yönlüdür. kincisinde ise, etkileme ve etkilen-meden her ikisinin de e zamanlı olarak varolduğu karma ık ve dinamik bir süreç söz konusudur. ehirler ilk kurulduklarında buraya yerle en ve-ya yerle tirilen insanlar mekânın etkisindedirler. Son derece biçimsel bir mekân kar ısında kısıtlanmı lardır. Fakat zamanla kentsel mekânın özel-liklerine uygun kabiliyetler geli tirdikçe etkilenen konumdan muktedir konuma yükselirler. Mekânı etkilemeye, deği tirmeye ve onu kullanmaya ba larlar. Ekonomik, sosyal, siyasi ve kültürel faaliyetleri için bir araç ha-line dönü türürler. Fakat bu deği en mekânsal biçim de gene birilerini et-kilemeye ve kısıtlamaya devam eder. Zira ehre yeni gelen nüfus, sürekli ve nöbetle e olarak bu biçimselle menin objesi olurlar. ehir mekânı dö-nü ürken, i levleri de farklı ve yeni nüfus grupları için aynen i lemeye devam eder. Kentsel mekânın biçimlerine uygun kabiliyet geli tiren eski sakinlerle, bunu geli tiremeyen yeni sakinler her alanda ama öncelikle ekonomik alanda ayrı ırlar. E it ekonomik gelire sahip olsalar bile bu ay-

                                                            29 R. Pahl, Urbs in Rure, Geographical Paper 2, London School of Economics, Londra 1965’ten aktaran: David Harvey, Sosyal Adalet ve Şehir, Çev. Mehmet Moralı, Metis Yayınevi, stanbul 2003, s. 81. 30 L. J. Duhl, “The Human Measure: Man and Family in Megalopolis”, L. Wingo (der.) Cities and Space: The Future Use of Urban Land, Baltimore 1963, s. 137’den aktaran: Harvey, a.g.e., s. 81. 31 Harvey, a.g.e., s. 81.

Page 13: EHøRDEN KENTE MEKÂNSAL D - Musa Yavuz Alptekinmusayavuzalptekin.com/wp-content/uploads/2018/03/...Harvey’e göre, “…mekân kendi başına mutlak, göreli ya da iliúkisel değil,

Musa Yavuz Alptekin

47

rı ma mukadderdir. Çünkü o geliri değerlendirecekleri ortama uygun e it kabiliyetleri söz konusu değildir. Harvey’in i aret ettiği gibi, “ ki birey tamamen e it kaynaklara egemen olabilirler, ama onu farklı değerlendirir-lerse, farklı gerçek gelire sahip olurlar.”32 Dolayısıyla kentsel ortamda gerçek gelir, kazanılan miktar ile değil, daha çok onun tüketilme veya de-ğerlendirilme biçimiyle ilgilidir.

Kentsel dönü ümle birlikte son derece katı bir biçimselle meye tâbi tutulmu kentsel mekânda kalmaya mecbur olan insanlar, o bölgenin eski sakinleri bile olsalar, bu yeni ve ileri derece biçimselle tirilmi mekâna yabancı oldukları için, mekâna uygun davranı kalıpları ve kabiliyetler geli tirmeleri zaman alacaktır. Kentsel dönü üm bu anlamda sakinlerini bu ehre geldikleri ilk dönemin ardından ikinci kez mekâna yabancıla tı-racak ve ikinci kez kısıtlayıcı bir süreçten geçirecektir. Bu yönüyle kent-sel dönü üm, bölge sakinleri için ikinci bir kentle me sürecine dönü ebi-lecek; kent içi kentle me ve mekânda ekillenme söz konusu olacaktır.

Kentsel dönü üm, her kesimi aynı ölçüde rahatsız edip, kısıtlamaz. “Mekânın Düalitesi” gereği, kentsel biçim, farklı kesimlere farklı imkân ve zorluklar sunar. ehrin eski-yeni sakinlerinin ötesinde bir de dü ük ve yüksek gelir grupları ayırımı vardır ki, bu ayırım da son derece önemlidir. Kentsel dönü üm kar ısında gelir gruplarının da durumu kesin bir farklı-lık arz etmektedir. Dahl’a göre, “…dü ük gelir grupları, çoğunlukla ken-dilerini çevreleriyle özde lerler; onlar için ta ınmanın psikolojik maliyeti, daha hareketli üst orta sınıfa göre daha yüksektir. yi niyetli ama kültürel olarak duyarsız orta sınıf planlamacılar, bunun sonucu olarak (konut alan-ları deği imi ve benzeri yollardan) alt sosyo-ekonomik gruplara ağır mali-yetler yüklerler.”33

Kentsel dönü üm çalı maları çok zaman dü ük gelir gruplarının otur-duğu mahalleleri hedef almaktadır. Fakat az da olsa yüksek gelir grupla-rından insanlar da bu kapsama girebilmektedir. Görece zengin bu insanlar için bölgeden ta ınmanın çok fazla maddi ve manevi maliyeti söz konusu olmayacaktır. Onlar zaten birkaç eve sahiptirler ve her zaman o bölgedeki evlerinde ikamet etmemektedirler. Veya gezici bir i te çalı makta ve yı-lının büyük kısmını il dı ında ba ka yerlerde geçirebilmektedirler. Benzer sebeplerden dolayı bu insanlar için geçerli olan ta ınmanın maddi-manevi maliyeti ile dü ük gelirliler için geçerli olan arasında büyük bir derece ve mahiyet farkı vardır. Dü ük gelirli için o “eski ev”, onun bütün dünyası-dır. Aylar hattâ yıllar geçse tek bir gün o ev dı ında bir yerde kalmamak-

                                                            32 Harvey, a.g.e., s. 80. 33 L. J. Duhl, a.g.e., s. 139’dan aktaran: Harvey, a.g.e., s. 83.

Page 14: EHøRDEN KENTE MEKÂNSAL D - Musa Yavuz Alptekinmusayavuzalptekin.com/wp-content/uploads/2018/03/...Harvey’e göre, “…mekân kendi başına mutlak, göreli ya da iliúkisel değil,

Şehirden Kente Mekânsal Dönüşüm

48

tadır. Benzer ekilde, o ev dı ında değil bir evi daha, ba ını sokabileceği bir kulübesi bile mevcut değildir. Ekonomik faaliyeti de tamamıyla ve günlük olarak bu ev etrafında olup bitmektedir. Bu insanlar için ta ınma-nın sosyal ve psikolojik maliyetinin çok daha ağır olacağı açıktır.

KENTSEL DÖNÜ ÜM, MEKÂN VE TOPLUM Kentsel mekân üzerinde yapılan oynamaların, orada ya ayanlar üzerinde meydana getireceği öngörülen etkilere literatürde, “dı sallıklar”, “saçılma etkisi” veya “üçüncü ahıs etkileri” denmektedir.34 Mekân içinde ileri me-kânsal biçimselle me olarak kentsel dönü üm uygulamaları, kent sakinle-rini fizikî ve psi ik bütün yönleriyle etkilemekte ve biçimlendirebilmekte-dir. Kentsel dönü üm uygulamaları ilk olarak kent sakinlerinin zihin dün-yalarına tesir eder ve onların kentle ilgili imajlarını etkileyip deği tirir. Kevin Lynch’in belirttiği gibi, “Kent … karma ık bir toplumun güçlü bir sembolüdür” ve insanlar zihinlerinde kenti belli uyaranlarla imlerler. Kentin büyümesi, geni lemesi, dokusunun deği mesi kent sakinlerinin zihnindeki kent imgesini de bozacaktır. Zira tek tip yollar, caddeler, so-kaklar, binalar ve diğer ehir donatıları, ehrin karma ık yapısını ve ho-mojen olmayan demografisini temsil etmekten uzaktır. Oysa kentin ken-dine has sahici imgesinin olu ması bakımından bu tek tip olmama hali ontolojik bir gerekliliktir.

Kentsel dönü ümün bozduğu kentsel imgelemin yeniden olu ması za-man alacaktır. Bu süreç, kentli olmayı da, eski nüfus itibariyle zaafa uğra-tıcı ve yeni nüfus itibariyle de geciktirici bir etki gösterecektir.35 Nitekim Keith ve Pil, mekânın etkisini davranı öncesine, kimlik olu umuna kadar götürmektedirler. Onlara göre mekân, ki inin kimliğinin olu umunda en az bireyin kökeni, sınıfı veya cinsiyeti kadar etkilidir.36 Nihayet, yapılan ara tırmalar, kentsel dönü üm uygulamalarının buralarda ya ayan insan-ların günlük rutinlerinde belirgin bir deği imin ya anmasına sebep oldu-ğunu göstermi tir.37 Uygulanan kentsel dönü üm projelerinin, buralarda ya ayan insanlar üzerinde suç oranlarını ve kentsel iddeti azaltıcı etki yapması dahi beklenebilmektedir.38 Kentsel dönü üm çalı malarının daha                                                             34 Harvey, a.g.e., s. 59. 35 Kevin Lynch, Kent mgesi, Çev. rem Ba aran, Türkiye Bankası Kültür Yayınları, stanbul 2010, s. 5, 132. 36 Sibel Kalaycıoğlu ve diğ., “Mekânda Deği imin Algılanması: Ankara Dikmen Vadisi Kent-sel Dönü ümü” VI. Ulusal Sosyoloji Kongresi Bildiri Kitabı, Adnan Menderes Üniversitesi-Aydın, Ekim 2009, s. 900. 37 Kalaycıoğlu ve diğ., a.g.m., s. 906. 38 Gönül çli, “Kentsel Dönü üme li kin Sosyolojik Bir Değerlendirme-Denizli Örneği”, Sos-yal ve Beşeri Bilimler Dergisi, Cilt: 3, No: 1, 2011, s. 47.

Page 15: EHøRDEN KENTE MEKÂNSAL D - Musa Yavuz Alptekinmusayavuzalptekin.com/wp-content/uploads/2018/03/...Harvey’e göre, “…mekân kendi başına mutlak, göreli ya da iliúkisel değil,

Musa Yavuz Alptekin

49

çok olumsuz tezahür eden bu sosyal etkileri, göçmenler, dü ük gelirliler, etnik farklılıklar ve azınlık dinî cemaatler üzerinde çok daha dramatik bir ekilde hissedilmektedir. Zira bu gruplar zaten ehrin dezavantajlı, du-

rumları incinmeye müsait gruplarıdır. Ana unsura mensup olanlar ve özellikle bunlardan yüksek gelirli, kentle mi olanlar, kentsel dönü ümü en az zararla atlattıkları gibi, çok zaman bu dönü ümleri ekonomik, sos-yal ve siyasi hamleler için araca da dönü türebilmektedirler. Müteahhit-lik, yap-sat faaliyetleri, emlakçılık, yeni mahallenin eski ve sözü dinlenir sakini olma ve nihayet buradan muhtar veya belediye azası seçilmeye ça-lı ma gibi süreçler bunun en açık örnekleridir.

KENTSEL MEKÂN’DA SOSYAL ADALET SORUNU Modernite ile teorik ve pratik boyutlara ula an mekânın rasyonel biçim-selle mesi süreci, kentsel dönü üm projeleriyle modern ehir içinde tü-müyle biçimsel alanların olu masına evrilmi tir. Bu süreçteki en önemli soru bu biçimselle me sürecinin kent toplumunun ya amakta olduğu sos-yal adalet sorununa nasıl yansıyacağı, biçimselle menin ontolojik olarak sosyal adalete hizmet eden bir forma sahip olup olmadığı, onu üretip üret-mediği, eski ehirlerin ürettiği adaletsizlikleri telafi etmeye yazgılı olup olmadığı sorularıdır.

Fayda ve maliyetlerin dengesiz dağılımı kırsala göre ehirde belirgin-le meye ba lamı , kentsel dönü ümlerle birlikte kentlerde adeta ontolojik bir forma kavu mu tur. Bununla birlikte, sosyal adalet mutlak bir olgu ol-mayıp, kültürel ve hattâ sınıfsal bir içeriğe sahiptir. Her toplum kesiminin belirli bir kentsel mekânın ürettiği sosyal adalet durumu ile ilgili algısı büyük oranda deği ebilecektir. Kentsel dönü üm çalı maları ve mekânsal rasyonelle me süreci farklı toplum kesimleri için ne ifade etmektedir. Ön-celikle kamula tırma yoluyla insanların yıllardır ya amakta oldukları ev, sokak ve mahalleleri terk etmek zorunda bırakılmalarının, açık bir adalet-sizlik olarak algılandığına üphe yoktur. Böylesi bir demografik tahliye süreci, her ne kadar yasaya uydurulsa da, açık bir hak gaspı olarak görül-mektedir.

Sosyal adalet durumu, toplumların tarihsel arka planına bakılarak de-ğerlendirilemez, zira tarihsel süreç pekâlâ bazı e itsizlikleri me rula tıran tarzda tezahür edebilir. Bu nedenle sosyal adalete her çağ ve mekânda te-mel insan hakları çerçevesinde ilkesel olarak yakla ılmalıdır.

Sosyal adalet toplumun ve bireyin ekonomik, sosyal, siyasi, ahlâki, kültürel bütün boyutlarıyla göz önünde bulundurulmasını gerektirir ki, bu da onun insanoğlunun ontolojisini tatmin edecek en az eksikli siyasi kav-

Page 16: EHøRDEN KENTE MEKÂNSAL D - Musa Yavuz Alptekinmusayavuzalptekin.com/wp-content/uploads/2018/03/...Harvey’e göre, “…mekân kendi başına mutlak, göreli ya da iliúkisel değil,

Şehirden Kente Mekânsal Dönüşüm

50

ram olarak öne çıkmasını sağlar. nsanın ontolojisi modern ve modern ön-cesinde popüler bütün değerlerin mezcedilmesi ölçüsünde iyi derecede tatmin edebilir ki, bunun diğer anlamı, mekânın rasyonelle mesi ve este-tikten uzakla ması ölçüsünde, ehirlerin peyzajının, planlama ve dizaynı-nın saf bir pozitivizme mahkûm edilmesi ölçüsünde, orada ya ayan insan-ları daha mutlu kılacağıdır. Sosyal adalet, ehir planlamasında ve mekân tanziminde azami ölçüde fizik ve metafizik ihtiyaç ve potansiyelin tatmin ve ifade edilmesini sağlayacak ölçüde komple bir anlayı a sahip olmasına bağlıdır.

Mekânsal sosyal adalet, bütün bunlara paralel olarak, mekânın olu tu-rulması sürecinde insanın ontolojik varlığını yansıtabilecek tarzda komple bir zihniyetle hareket edilmesini gerektirir. Bunun birinci ko ulu ise, bi-reysel iradeye saygı gereği merkezî planlamaya son vermek ve olacaksa etkin bir katılımla bu planları olu turmaktır. Bireysel iradeyi, tercih ve es-tetiği önemsemeyen bir merkezî planlama, sosyal adalet ilkesini temelden ihlal etmi olacaktır.

Kırsal mekânsal yapılanma ve tarımsal üretim faaliyetleri, birey ve toplum için ileri derecede doğal hayat olduğu için, mekânsal ve toplumsal sosyal adaletin tecellisinde görece en uygun be erî formlardır. Kırsal me-kândan, kentsel mekâna ve tarımsal üretimden sınaî üretime geçildikçe, doğal üretim biçiminden, doğanın tüketilmesine geçildiği için sosyal ada-let ilkesinden de o nispette uzakla ılmı olur. Mekânsal tasarım ve üretim mantığı, sırf akla mahkûm edildiği nispette sosyal adaletten uzakla ma için uygun ortamı olu turmu olur. Tecrübeler, ehirlerdeki biçimselle -menin ontolojik olarak sosyal adaletsizliğe kapalı olmak yerine, ona ta-mamıyla açık olduğunu göstermektedir.

Kentsel ortamda mekânsal dönü ümün ekonomik etkilerinin, deği ik gelir gruplarına nasıl yansıyacağı hususu da dü ünürlerin zihnini kurcala-mı tır. Mesela Harvey’in kent mekânının biçimlendirilmesi ile ilgili temel sorusu bu biçimlendirmenin ve bu biçimlendirmeye bağlı olarak deği en toplumsal süreçlerin bir bireyin gelirinde ne gibi deği iklikler meydana getireceği ve sosyal adalete ne derece hizmet edeceği noktasındadır.39 Ya-kın geçmi te liberaller ve muhafazakârlardan daha çok sosyal demokrat dü ünürlerin yoğunla tığı bu konu, kentsel dönü üm uygulamalarıyla bu-gün de son derece önem arz eder hale gelmi tir.

Kent Sosyolojisi literatüründe, kentsel mekânda sosyal adalet sorunu-nu inceleyen iki temel yakla ım bulunmaktadır. Bunlardan biri liberal yakla ım, diğeri de sözleşmeci yakla ımdır. Liberal yakla ımın teorisyeni

                                                            39 Harvey, a.g.e., s. 55.

Page 17: EHøRDEN KENTE MEKÂNSAL D - Musa Yavuz Alptekinmusayavuzalptekin.com/wp-content/uploads/2018/03/...Harvey’e göre, “…mekân kendi başına mutlak, göreli ya da iliúkisel değil,

Musa Yavuz Alptekin

51

R. Nozik, ne tür durumlarda sosyal adaletsizliğin ho görülebileceğini be-lirlemeye çalı ırken; sözle meci yakla ımın savunucusu J. Rawls, ne tür durumlarda mevcut e itsizlik ve adaletsizliklerin en aza inebileceğini tes-pit etmeye çalı mı tır.40

Sosyal adalet konusunu ikinci öneme indirgeyen uygulamalar ı ığında sürdürülen deği iklikler, gelir dağılımında adaleti sağlayıcı bir etki gös-termekten çok, bu adaleti bozucu etki gösteren “gizli mekanizmalara” dö-nü mü lerdir. Tecrübeler bu yönde olunca, kentsel mekânda bölgesel ama mutlak bir mekânsal dönü üme i aret eden kentsel dönü üm uygulamala-rının o kentte sosyal adalete hizmet etmesini beklemek, artık bir politik söylemden öteye anlam ta ımayacaktır. Kesin bir ifadeyle söylemek gere-kirse, kentsel dönü üm uygulamaları, gelir dağılımındaki adaletsizliği ve sosyal e itsizlikleri azaltmaktan çok, bu adaletsizlik ve e itsizlikleri artı-ran etkiye sahip bir “gizli mekanizma”ya dönü mü tür. Kentsel dönü üm uygulamaları, kent hayatını dezavantajlı kesimlere hiçbir zaman daha ya-anabilir kılmamı tır. Sadece ya am tarzı itibariyle bu mekânlara alı ık

olanların sosyal ve kültürel hayatı görece daha da iyi olmu tur. Dü ük ge-lirliler, göçmenler, kırsal bağları devam edenler, etnik-mezhepsel farklı-lıklar ve benzerlerinden olu an kentin dezavantajlı kesimleri, bir düzelme ümidiyle sürekli mevzi kaybetmektedirler. Bu mevzi kaybetme, genellik-le emlak değeri çok yüksek hale gelen ehir merkezinden, düzensizliği geçici olarak görmezden gelinebilecek ehir çeperine doğru uzakla tırma eklinde seyretmektedir.

Bir kentsel mekânda siyasi rekabette olduğu gibi, ekonomik rekabette de oyun, Harvey’in i aret ettiği üzere,41 birinin ba ka birisinin durumunu kötüle tirmeden kendi durumunu iyile tiremeyeceğine i aret eden Pareto Optimumunun kurallarına uygun olarak ilerler. Kentsel mekânda öylesine bir ekonomik ve demografik sıkı ma söz konusudur ki, burada ili kiler ve çıkarlar piyasa artları altında “kazan-kazan” formülüne imkân vermeye-cek derecede birbirine girmi ve girift hale gelmi tir. Artık burada birinin diğerini, bir sınıfın diğer sınıfı, bir politik cenahın diğer politik grubu, bir gelir grubunun ba ka gelir grubunu ezmeden, bertaraf etmeden veya en hafif ifadeyle yerini deği tirmeden kendi durumunu iyile tirmesi, zengin-le mesi, iktidar sahibi ve nihayet toplumsal onur sahibi olması mümkün değildir.

Kentsel mekân, “söylemi” ve dahi ekonomik, siyasi, sosyal çıkarları belirleyen “iktidar” tarafından deği ikliklere tâbi tutuldukça, kent toplu-

                                                            40 engül, a.g.e., s. 191-192. 41 Harvey, a.g.e., s. 56.

Page 18: EHøRDEN KENTE MEKÂNSAL D - Musa Yavuz Alptekinmusayavuzalptekin.com/wp-content/uploads/2018/03/...Harvey’e göre, “…mekân kendi başına mutlak, göreli ya da iliúkisel değil,

Şehirden Kente Mekânsal Dönüşüm

52

munun bir kısmı avantajlı kılınırken; diğer bir kesimi de dezavantajlı hale dü ürülmektedir. Harvey bu durumu u ifadelerle dile getiriyor: “Eğer kentin mekânsal biçimini (konutları, ta ıma ve ula ım güzergâhlarını, i olanaklarını, kirlilik kaynaklarını yeniden yerle tirerek) deği tirirsek, her-hangi bir aile için eri ebilirliğin fiyatını ve yakınlığın maliyetini de deği -tireceğimiz açıktır.”42 Burada “Eri ebilirliğin fiyatı” ve “Yakınlığın mali-yeti” eklinde son derece iki önemli kavram önerilir. Bunlardan ilki, kent-sel mekândaki yapısal bir deği ikliğin orada ya ayanlara getireceği maddi avantaj ve dezavantajları, ikincisi ise maddi ko ullarla ölçülemeyecek de-zavantajları temsil etmektedir. Basit bir örnekle, bir yerle im bölgesine kurulan bir fabrika orada ya ayanlar için büyük bir i kapısı olarak eri e-bilirliğin fiyatını dü ürecektir. Hem yüksek bir maa söz konusu olacak, hem de çok zaman kendi evinden yürüyerek i ine gitmek mümkün olabi-lecektir. Eri ebilirliğin fiyatı son derece dü ecektir. Bu avantaj, bölgenin uzağında konumlanan yerle im sakinleri için aynı olmayacaktır. Diğer yandan aynı fabrika yakından uzağa doğru çok ciddi bir çevre kirliliğine de sebep olacaktır. Bu durumda yakında bulunanlar için çok daha yüksek bir maliyet söz konusudur. Diğer yandan, bu mekânsal donatıların bera-berinde birçok kentsel davranı örüntüleri getireceği veya belli davranı -ları kısıtlayıp zamanla yok edeceği de öngörülebilir. Ba ka bir örnekle, bir kasabanın ilçe ilân edilmesi, büyük oranda orada hayvancılığın yapıla-mamasına sebep olacaktır. Ekonomik döngüsünü hayvancılık üzerinden kurmu olanlar, bu dönü ümden zararlı çıkacaklardır. Zaten ticaretle uğ-ra an azınlık bir grup ise, kârlı çıkacaktır. Mesela bir ehirde engelli san-dalyelerine uygun kaldırım rampaları yoksa, o ehirde ya amak, bir en-gelli için çok daha zor olacaktır. Benzer ekilde ula ımın özel otomobil esas alınarak düzenlendiği bir kentte, yayaların gündelik i lerini yürüye-rek yapmaları zorla ıp, duruma göre imkânsız hale de gelebilmektedir. Bu sistemden otomobili olmayan dü ük gelirli zümreler olumsuz etkile-neceklerdir. ABD kentlerinin hemen tamamı bu durumdadır. Dolayısıyla kentsel mekânda gerçekle tirilen yapısal deği iklikler, toplumun küçük ve örgütlü bir kesimi için faydalı olmakta fakat geni kitleler için olum-suz sonuçlar doğurmaktadır. Mekânsal dönü ümden olumlu veya olum-suz etkilenen her iki kesimin de gündelik rutinlerinde ve sosyal alı kan-lıklarında deği iklikler ya anacaktır. Mekânsal dönü üm, bireyden top-luma, insanların hayatını da dönü türecektir. Harvey, metnin devamında bu duruma öyle i aret etmektedir: “…bu fiyat ve maliyetlerin, psikolojik

                                                            42 Harvey, a.g.e., s. 58.

Page 19: EHøRDEN KENTE MEKÂNSAL D - Musa Yavuz Alptekinmusayavuzalptekin.com/wp-content/uploads/2018/03/...Harvey’e göre, “…mekân kendi başına mutlak, göreli ya da iliúkisel değil,

Musa Yavuz Alptekin

53

etkenlerin de bir rol oynadığını kabul edersek, yaygın toplumsal davranı -ların bir fonksiyonu olduğunu görebiliriz.”43

Kentsel mekânda gerçekle tirilen bu çift yönlü etkilere sahip deği ik-liklerin yanısıra, zaman zaman tamamen olumlu yönleriyle öne çıkan ve yakınında bulunan ehir sakinlerine sırf avantajlar bah eden uygulamalar da vardır. Bu uygulamalar bölge sakinleri için hem eri ebilirliğin fiyatını dü ürmekte, hem de yakınlığın maliyetini azaltmaktadır. Her yönüyle avantajlar sunan bu tür deği iklikler tümüyle planlı bir süreçte geli mek-tedir. Böylece kent sistemi içindeki bu yer deği tirme süreçleri, berabe-rinde varlıklı kesimleri daha da avantajlı kılarken; gecekondu bölgelerin-de ya ayan toplum kesimlerinin hareket alanını daraltmak ve seçenekleri-ni azaltmak suretiyle hayat standartlarının deği mesine ve daha da fakir-le melerine sebep olabilecektir. Bu hususa H. Yırtıcı önemle i aret et-mektedir. Ona göre bugünün kentleri büyük oranda küresel kapitalizmin mekânsal örgütlenmesinin bir ürünüdür ve bu süreçten kent planlama da büyük oranda etkilenmi tir. Ona göre; bu etkilenme, mekânın bütünselliği ile ilgilidir. Eskiden planlama mekânı bir bütün olarak ele alırken; bugün mekân i levsel olarak birbirinden ayrılan yapılara bölünmü ve parçacıl yakla ım benimsenmi tir. Bu, plancıların yoğun biçimde ele tirdiği ve kentleri yok edebilecek kadar tehlikeli bir oyundur. Kentin bir bölgesinde yapılacak i lev deği ikliği kentin tümünü etkiler.44 Siyaset ve sermaye tarafından maniple edilmi olan kent politikası, en ba ından imar planını tavizsiz uygulamak yerine, önce imar planını ihlal edici aflarla çarpık bir kentle meye kapı açmak suretiyle buradan siyasi rant dev irmekte; ardın-dan bu çarpık yapıla ma alanlarında, ikinci kez kent planını ihlal ederek, kentsel dönü üm projeleri uygulamakta ve buradan da ekonomik rant elde etmektedir. Dolayısıyla kent yönetimleri, çarpık bir politika anlayı ı ve il-kesizlikle hem ba ında ve hem de sonunda, önce siyasi ve ardından eko-nomik rant elde ederek, dar gelirli ve dezavantajlı kent sakinlerini mağdur ederken; örgütlü ve güçlü azınlıklara da rant sağlama alanları olu turmak-tadırlar.

Ahlâklı, ilkeli ve sosyal adaleti esas alan bir kent yönetimi kentsel po-litikanın temeli olmadıkça, birinciler kesinlikle piyasa ko ullarında ikin-cilerle girdikleri rekabeti kaybedeceklerdir. çli, bu duruma öyle i aret etmektedir: “Neoliberal politikalar kentsel topraklardaki kullanım ve mül-kiyet haklarında alt sınıflardan üst sınıflara doğru, kamusal mülkiyetten özel mülkiyete doğru bir transferin gerçekle mesini mümkün kılmakta-                                                            43 Harvey, a.g.e., s. 58. 44 Hakkı Yırtıcı, Ça daş Kapitalizmin Mekânsal Örgütlenmesi, stanbul Bilgi Üniversitesi Ya-yınları, stanbul 2005, s. 91.

Page 20: EHøRDEN KENTE MEKÂNSAL D - Musa Yavuz Alptekinmusayavuzalptekin.com/wp-content/uploads/2018/03/...Harvey’e göre, “…mekân kendi başına mutlak, göreli ya da iliúkisel değil,

Şehirden Kente Mekânsal Dönüşüm

54

dır.”45 Dolayısıyla tamamen piyasa dinamiklerine teslim kentsel dönü üm projelerinin uygulandığı kentler, bazı ara tırmacıların da i aret ettiği gibi, “sermayenin sermayesi”46 olmaktan kurtulamayacak, nihayet kentsel eko-nominin rantsal ekonomisine obje olmaya devam edeceklerdir.

Piyasa dinamiklerine bağlı olarak gerçekle en kentsel dönü üm uygu-lamaları ve bunun bir sonucu olan mekânsal farklıla ma, ehir içinde yer alan ve farklı toplum kesimlerinin iradi olarak ya amayı tercih ettiği ken-di kültür çevresi anlamındaki “mahalle” olgusundan çok farklı ve bundan çok öte bir toplumsal ayrı manın da kapısını aralayacaktır. Buralarda kentli kitleler, kültürüne göre ve iradi olarak ikamet etmekten öte, piyasa ko ullarına teslim bir kentsel dönü ümü esas alan kentsel politikanın zor-lamasıyla ve tamamen maddi imkânlara dayalı bir ötekile tirmenin muha-tabı olabileceklerdir. Böylesi bir mekânsal ayrı manın olası sonuçları bekleneceği üzere, eski “mahalle”nin getirdiği hane ve muhit huzurunun çok aksi istikametinde tezahür edecektir. Sefaletin artması, suç oranları-nın yükselmesi, kitlesel bir toplumsal çöküntünün olu ması ve bunu bir takım sosyal patlamaların takip etmesi gündeme gelecektir. 2005 yılında Fransa’da gerçekle en ve Paris’in banliyölerinde ya ayan ve topluma en-tegre olamamı Kuzey Afrika kökenlilerin çıkardığı kitlesel olayları, bu sosyal patlamaların bir türevi olarak görmek mümkündür.

KENTSEL DÖNÜ ÜM VE MEKÂNSAL SOSYAL ADALET Âni ve ileri düzeyde bir biçimselle me olarak kentsel dönü üm projeleri beraberinde büyük çaplı fırsat e itsizlikleri de üretebilmektedir. D. Har-vey, ngiliz ve Amerikan kent sistemlerinin bile toplumsal e itsizliklerle dolu olduğuna i aret etmekte ve u iddiayı ileri sürmektedir: “…karma ık bir kent sisteminde gelirin yeniden dağıtılmasındaki “gizli mekanizmalar” genellikle e itsizlikleri azaltmaktan çok artırmaktadır.”47 Kentte uygula-nan bütün mekânsal dönü üm faaliyetleri, karara bağlanan imar deği ik-likleri, yeni yol, köprü açma ve trafiği rahatlatma giri imleri, hemen her tür yeni ve büyük çaptaki çalı malar, söz konusu e itsizlikleri azaltmak-tan çok artıran bir etkiye sahip “gizli mekanizmalar” kapsamında değer-lendirilebilir. stanbul’dan çok bilinen bir örnekle bu teoriyi somutla tır-mak yeterli olabilir. stanbul’a kırk yıl önce yapılan Boğaz Köprüsü, be-raberinde büyük alanların istimlâkini getirerek birçok vatanda ı mağdur                                                             45 çli, a.g.m., s. 47. 46 Doğan Kuban, “Yeni Küreselle menin Kıskacında Kent ve Planlama”, Mimarist, Mimarlık ve Kültür Dergisi, s. 70’ten aktaran: ükrü Aslan, “Yıkılmayı Bekleyen Gecekondular: Eyüp lçesi Güzeltepe Mahallesinde Bir Konut Bölgesi”, Planlama, 2006/2, Sayı: 36, s. 106.

47 Harvey, a.g.e., s. 54.

Page 21: EHøRDEN KENTE MEKÂNSAL D - Musa Yavuz Alptekinmusayavuzalptekin.com/wp-content/uploads/2018/03/...Harvey’e göre, “…mekân kendi başına mutlak, göreli ya da iliúkisel değil,

Musa Yavuz Alptekin

55

etmi , buna kar ılık ehrin ula ım ve trafik sorununu çözeceği beklenti-siyle sivil toplum bu deği imi makul kar ılamı tır. Oysa yirmi yıl sonra ikinci köprüye ihtiyaç duyulmu ve kırk yıl sonra bugün üçüncü köprü-nün gerekliliğinden bahsedilmektedir. lk iki köprüyle stanbul daha ya a-nabilir olmadığı gibi, bu köprüler birçok vatanda ı yerinden, yurdundan uzakla tırmı , mağdur etmi ; diğer yandan zengin olanların daha da zen-ginle mesini ve gelir dağılımındaki makasın daha da açılmasını sağlamı -tır. stanbul içi mekânda yapılan bu köprü ve yol deği iklikleri sonu ol-mayan bir sürece dönü mü tür. Kentsel politika ya anabilirliğin kaynak ve ölçütünü ba ka yerlerde aramadıkça bu mağduriyetler, rant dev irme-ler ve doğa tahribatları devam edip gidecek gibi görünmektedir.

Türkiye’de kentsel mekânın yayılabileceği alan görece olarak sınırlı-dır. Tam da bu sebepten dolayı, Türkiye’de Amerika’daki gibi banliyöle-en kentler pek mümkün değildir. Kentin iç dinamikleri geli imini kendi

çeperine doğru bir müddet zorladıktan sonra, kendince atıl olarak gördü-ğü kent merkezine dönü yapacak ve buraları kentsel dönü üme tâbi tuta-rak “değer”lendirecektir. Buna Robert Chambers’ın “kırsal değerleme”48 kavramına kar ılık, farklı bağlamıyla birlikte “kentsel değerleme” de di-yebiliriz. Bu nedenle, sahip olduğu coğrafi alanın ekli ve geni liği gere-ği, Türkiye’de kentsel dönü üm, dar gelirlinin kentsel ortamda daha da dezavantajlı duruma dü mesine neden olacak “gizli bir mekanizma”ya dönü meye eğilimlidir. Nihayet Türkiye’de kentsel düzenlemelerin “pi-yasa” artlarına emanet edilmesi, onları büyük ama örgütsüz ve dar gelirli kitlelerin aleyhinde tezahür etmeye mahkûm kılmaktadır.

Bu durumun temel sebebi, Yırtıcı’nın da isabetle vurguladığı üzere, mekâna yönelen ve özel durumları göz ardı eden total düzenlemelerdir. Nitekim ona göre: “Kapitalist ekonomide mekânsal organizasyona yöne-lik her çaba ikircikli bir ekilde mekânın kendisini yok etmeye yönelmek-tedir. Her mekânsal organizasyonun temelinde sermayenin kendi devir hı-zını arttırmak yatar. Sermayenin dola ım hızı, mekânı edilgenle tirir, yok eder.”49

KENTSEL DÖNÜ ÜM VE P YASA D NAM KLER Bazı çevreler son derece liberal bir yakla ımla piyasanın adaletine güven-meyi telkin ederler. Oysa piyasa, tam rekabet piyasası, toplum, örgütlü ve eğitimli olmadıkça böylesi bir telkin son derece büyük sorunlar ve adalet-

                                                            48 Bill Cook ve Uma Kothari (Ed.), Katılım: Yeni Bir Zorbalık mı?, Çev. Ahmet Çiğdem, Demokrasi Kitaplığı, stanbul 2002, s. 113. 49 Yırtıcı, a.g.e., s. 161.

Page 22: EHøRDEN KENTE MEKÂNSAL D - Musa Yavuz Alptekinmusayavuzalptekin.com/wp-content/uploads/2018/03/...Harvey’e göre, “…mekân kendi başına mutlak, göreli ya da iliúkisel değil,

Şehirden Kente Mekânsal Dönüşüm

56

sizlikler üretebilecektir. Kentle meyle ilgili sorunlar, bunların ba ında ge-lecektir. Birçok ara tırmada i aret edildiği üzere, kentin geli iminde kapi-talizmin pek çok sorun yarattığı söylenebilir. Kapitalizm kent kimliğinin yok olmasına neden olmaktadır. Kente biçim veren onun özgün tarihi, kültürü, mimarisi, gelenekleri ve ya am biçimi kapitalizmle birlikte dönü-erek ruhsuz mekânlarda yok olma tehlikesiyle kar ı kar ıya kalmaktadır.

Kentler, kapitalizmin varlığını devam ettirmek için gereksinim duyduğu bir araç haline gelerek, kapitalizmin isteklerine göre ekillenip, dönü me-ye ba lamı tır. Kent mekânları kapitalist toplumun tüketim aracı haline gelerek benliğini yitirmi tir. Dolayısıyla kent payla ılan, tanınan bir me-kân olmaktan çıkarak, kentin varlığının devamlılığı için gerekli olan ko-lektif bellek ortadan kalkar. Yani kapitalist kentler ki ide “benim kentim” bilincine yabancıdır.50

S V L YAPILANMADAN S YASAL B Ç MLENMEYE KENTSEL MEKÂN Kentsel mekânın düzenlenmesi, o kentte ya ayan toplum ve bireyin dav-ranı larını büyük oranda belirlediği gibi, bu kent üzerinde uygulanan po-litikalar da aynı i leve sahip olabilmektedir. Hattâ mekân bile siyaset eliyle düzenlenebildiği için, kentsel politika o kentte ya ayanların davra-nı larını, bo zaman etkinliklerini, eğlenme kültürlerini, çalı ma imkân ve alı kanlıklarıyla, harcama alı kanlıklarını belirleme anlamında daha bir bağımsız deği ken haline gelebilmektedir. Mekân, toplumsal örgütlen-menin bir yansıması olduğu kadar, siyasal örgütlenmenin de bir boyutu-dur. Kentsel dönü üm çalı maları, mekânın bu siyasal boyutunu diğeri aleyhine çok daha belirgin hale getirmi tir. Belediye kontrolündeki kent-sel planlama, biçimi itibariyle kamusal bir i olmakla birlikte, i levi itiba-riyle yerel seçimlerde belirleyici olan ekonomik ve siyasal elitlerin kont-rolündeki marjinal bir faaliyete dönü erek, sosyal adaleti ifsat eden bir i -leve bürünür.

Harvey, kentsel planlamanın ilgili i levine önemle i aret etmektedir. Ona göre kentsel politikanın büyük kısmını, kentsel nimetlerin yeniden dağıtımında “gizli mekanizma” i levi gören fiil ve araçların kullanımı ve denetlenmesi için yapılan iti me ve pazarlıklar olu turmaktadır. Kent ni-metlerinin dağıtımından bu “gizli mekanizmalar” araçsalla tırılarak zen-ginlerin yararlandığı ve fakirlerin zarar gördüğü iddia edilmektedir.51

                                                            50 Yasemin Kahvecioğlu Kaya, “Geç Kapitalizm, Tüketim Toplumu ve Kent”, Elif Karakurt Tosun (Ed.), 21. Yüzyıl Kentleri, Ekin Yayınevi, Bursa 2010, s. 71-72. 51 Harvey, a.g.e., s. 72.

Page 23: EHøRDEN KENTE MEKÂNSAL D - Musa Yavuz Alptekinmusayavuzalptekin.com/wp-content/uploads/2018/03/...Harvey’e göre, “…mekân kendi başına mutlak, göreli ya da iliúkisel değil,

Musa Yavuz Alptekin

57

mar planındaki çe itli düzenlemeler bu “gizli mekanizmalar”ın en önem-lilerinden görülebilir. Her ey gibi siyasetin de olabildiğince sıkı ıp kar-ma ıkla tığı kent ortamında “gizli mekanizmalar”ı kullanabilme adına kentin örgütlü küçük gruplarıyla, örgütsüz büyük kitleleri hem grup için-de hem de birbirleri arasında rekabete tutu urlar. Örgütlü gruplar arası re-kabet, örgütsüz kitlelere zaman zaman fayda verebilse de, birincilerin ikincilerle rekabetinden zararlı çıkan sürekli büyük ama örgütsüz kitleler olmaktadır.

Kentsel politika küçük ama örgütlü ve güçlü grupların güdümünde yü-rüyünce, kentsel mekânın düzenlenmesi de küçük grup üyelerinin çıkarla-rına uygun olarak yapılır. Örgütsüz bir toplumda geni kitlelerin kentsel politikanın dı ında ve dolayısıyla kentsel nimetin dağıtım mekanizması-nın uzağında yer alacağını rahatlıkla dü ünebiliriz. Böylesi bir denklemde Harvey, geni kitleler adına iki önemli olumsuzluk belirlemektedir. Bun-lardan ilki “…iyi örgütlenmi i çevrelerinin, diğer bölgelerdeki daha gev ek ve daha zayıf gruplara egemen olduğu bir “merkezî i bölgesi emperyalizmi” iken; ikincisi de gecekondu bölgelerinin ve görece az geli mi kent semtlerinin zengin muhitlerin sakinlerince sömürülmesi-dir.52 Öngörüldüğü üzere, kentsel mekânın düzenlenmesinde “gizli meka-nizmalar” kullanılarak, kentin örgütsüz büyük kitlelerine “merkezî bir i bölgesi” dayatması yapılmakta, örgütsüz büyük kitleye mensup çalı anlar her gün bütün zorluğuna ve maliyetine rağmen buraya gidip gelmeye mahkûm edilmektedirler. Aynı ekilde kentin zengin kesimleri fakir semtleri ucuz i gücü deposu olarak kullanmakta ve sömürmektedirler. Bu sömürünün devamı ancak kentsel politikanın küçük ama örgütlü-güçlü grupların kontrolünde ve bunların lehine icra edilerek, dezavantajlı ke-simlerin fakir, eğitimsiz ve örgütsüz konumunun sürdürülmesine bağlıdır. Aksi halde insanlar i seçmeye ba layacaklardır ki, bu da ucuz i gücü sö-mürüsünün sonu anlamına gelebilecektir. Kentin seçkinleri söylemde son derece adaletli ve insancıl olabileceklerdir fakat uygulamada imar planını, imar aflarını, büyük çaplı cadde-yol düzenlemelerini, kapsamlı yatırımla-rın yer seçimini kendi çıkarlarına yaptırarak, kentli kitleleri fakirlik ve ce-halete çoktan mahkûm etmi olacaklardır. Bu durumda mevcut örgütlü küçük grupların âdil davranmasını beklemektense, toplumun tam rekabet piyasasını tesis etmek üzere örgütlenmesini ve üçüncü sektör denen sivil toplum kurulu larını güçlendirmesini ummak daha doğru bir yakla ım olabilir. Bu yolla iyi örgütlenmi güçlü küçük gruplar üzerinde devlet-

                                                            52 Harvey, a.g.e., s. 77.

Page 24: EHøRDEN KENTE MEKÂNSAL D - Musa Yavuz Alptekinmusayavuzalptekin.com/wp-content/uploads/2018/03/...Harvey’e göre, “…mekân kendi başına mutlak, göreli ya da iliúkisel değil,

Şehirden Kente Mekânsal Dönüşüm

58

dolaylı bir baskı olu turmak ve kentsel mekânın düzenlenmesinde politi-kayı sağlıklı bir zemine oturtmak mümkün olabilecektir.

SONUÇ Kültür ve toplumsal süreçler, mekânsal biçimleri ekillendirebildiği gibi, mekânsal biçimler toplumsal süreçleri belirleyebilmektedir. Kent, gele-neksel mekân üzerinde bir biçimselle me a aması olduğu gibi, kent için-de uygulanacak kentsel dönü üm projeleri de ileri biçimselle me örnekle-rini temsil edeceklerdir. lkinde geleneksel mekânın biçimselle tirilmesi söz konusu iken; ikincisinde bizzat meskenin ve entegre bir biçimde mes-kenler arası kentsel sistemin biçimlendirilmesi söz konusudur. leri bi-çimselle me diyebileceğimiz bu kentsel dönü üm uygulamalarında tekrar eden ölçüler, modeller, geometrik ekiller, planlar, biçimler ve boyutlar vardır. Yollar düz, evler apartmanlara istiflenmi , apartmanlar yan yana ve kar ı kar ıya aynı katlarda simetrik bir biçimde dizilmi , ticari faali-yetler alı veri merkezlerine toplanmı ve her ey tornadan çıkmı gibi bir düzen, tertip, ölçü ve simetri içerisindedir. Bazı ara tırmalarda bu uy-gulamalar mekânın yer ile ili kisinin kesilip, soyut bir alan haline getiril-mesi eklinde okunmaktadır ki,53 buna mekânın içinin bo altılması da di-yebiliriz. Kentlerde lokal boyutlardan ba lanarak mekânın ileri bir biçim-selle meye tâbi tutulması ve tek tiple tirilmesi sürecini Virilio, “mekânın homojenle tirilmesi” olarak adlandırırken; Sassen, aynı durumu “Küresel ekonomi için mekânın modası geçmi tir” ifadesiyle özetler.54 G. Ritzer’ın toplumun McDonaldla tırılması tezinden bildiğimiz gibi,55 burada da ade-ta ehirler McDonaldla tırılmaktadır. Artık yeni süreçte ehirler, McDo-nalds mağazalarında olduğu gibi, tek tiptir. ehirler Batılı kentlerin nere-deyse bir zinciri konumundadırlar. Belli i levler, belli ekiller ve kalıplar içerisinde sunulur ve gerçekle ir. Bu ehirlerde her ey hesaplanabilir, ön-görülebilir ve denetlenebilir durumdadır. Biçimsel tek tiplilik, i levsel tek tipliliği de üretmi tir. Bir tür kültürlere has, farklı ve özgün ehir yapı-lanmalarının tek tiple tirilmesi ve kısaca ehirlerin kentle tirilmesi söz konusudur. Dünya üzerindeki bütün ehirler, artık Batılı kentsel zincirin parçası konumundadır.

Kentsel dönü üm çalı maları ve toplu konut uygulamalarıyla mekânın yerle ili kisi kesilmekte, mekânın içi bo altılmakta, insanlar mekâna ya-bancıla makta ve meskenle sakinler arasındaki duygusal bağ tamamen

                                                            53 Yırtıcı, a.g.e., s.129. 54 Yırtıcı, a.g.e., s. 161, 162. 55 Kızılçelik, a.g.e., s. 227.

Page 25: EHøRDEN KENTE MEKÂNSAL D - Musa Yavuz Alptekinmusayavuzalptekin.com/wp-content/uploads/2018/03/...Harvey’e göre, “…mekân kendi başına mutlak, göreli ya da iliúkisel değil,

Musa Yavuz Alptekin

59

kesilmektedir. Bu alanlarda ya ayan insanlar için mekânın önemi artık sadece pratik gayelerle sınırlı kalmaktadır. Onlar için kom uluk ili kileri-nin, yardımla ma veya dayanı manın, bayramla ma veya taziyele menin hemen hiçbir anlamı kalmayacaktır. Ulusal veya küresel sermaye indinde aynı mekânın önemiyse, sermayenin devrini artırmada gördüğü araçsal i -lev kadardır.

Kentsel dönü üm ve toplu konut sisteminde apartmanlar ba lı ba ına ileri bir biçimselle meyi temsil ederler. Buralarda eski mahalle hayatının sıkı tırılmı bir biçimi sergilenir. Ki inin dünyası buralarda ölçek küçül-mesine uğramı tır. Eski “mekân” yerini “biçimlendirilmi mekâna” bırak-mak zorunda kalmı tır. Mekânın biçimlendirilmesiyle birlikte küçülme, sıkı ma, istiflenme, tek tiple me gibi süreçlerin kaçınılmazlığı söz konusu olmu tur. Küçülen bu ölçekle birlikte, sosyal ili kiler de aynı oranda veya daha fazla nispette küçülmü , zayıflamı ve çözülmü tür. nsanlar birbiri-ne fiziken yakla mı ama sosyal olarak daha da uzakla mı lardır. Eski bahçe ve avlu antre olmu ve buradan dı arıyı görmek ve bir tanıdıkla göz göze gelmek, selâmla mak veya bir kom uya seslenmek imkânsız ha-le gelmi tir. Eski sokak merdiven bo luğu olmu ve burada sokaktaki gibi kom uyla ayaküstü sohbet etme, beraber sokağı temizleme dü ünülemez olmu tur. Eski mahalle apartman olmu ve mahalleye giri çıkı ta mahal-le sakinleriyle yüzle mek imkânsız hale gelmi tir. Mahallenin giri ini temsil eden apartman kapısından eve asansör aracılığıyla ula ılmakta ve bu arada mahalledeki sosyal temasın hiçbirisi ya anmamaktadır. Ölçek küçülmesi mekânın anlamının içini bo alttığı ve zorunlu fiziksel yakın-la ma gerektirdiği için, sosyal olarak uzakla ma, mesafe koyma refleksi üretmekte ve insanlar buralarda kar ıla sa bile konu mak, hal hatır sor-mak veya birbirine bakmak yerine gözlerini tavana, kö eye, ayakkabılara, oraya buraya kaçırmaktadırlar. Biçimselle menin getirdiği zorunlu fizik-sel yakınla maya insanoğlu doğaçlama bir ekilde yakınındaki insana sosyal mesafe koyarak tepki vermektedir. Zira bir metrekareyi geçmeyen alanıyla bir asansörün içinde iki, üç ki i bulunmaktadır ve insanın normal hayatta uyguladığı sosyal mesafe pratiğini ihlal etmektedir. Bu zorunlu ihlale kar ı insanlar biraz da gayri ihtiyari olarak araya sosyal mesafe koyarak tepki vermektedirler. Dolayısıyla biçimlendirilmi bu gibi yerler-de artık mekân anlamını yitirmekte ve sadece araçsal bir i leve sahip bu-lunmaktadır. Apartmanın insanlar için, oturduğu dairenin o apartmanın herhangi bir katında yer almasının ötesinde bir anlamı yoktur. Buna ben-zer bir ekilde asansör de sadece bu daireye gitmek ve oradan çıkmak için anlam kazanmaktadır. Biçimsel mekân, “mekân” ve özellikle “yer” boyu-

Page 26: EHøRDEN KENTE MEKÂNSAL D - Musa Yavuz Alptekinmusayavuzalptekin.com/wp-content/uploads/2018/03/...Harvey’e göre, “…mekân kendi başına mutlak, göreli ya da iliúkisel değil,

Şehirden Kente Mekânsal Dönüşüm

60

tunun aksine son derece i levsel, pratik aklın ürünü, bir o kadar da içten-likten, psikolojik tatminden ve ruhtan yoksundur.

Bütün bu ölçek deği iminin, sosyal sıkı manın ve ekonomik farklıla -manın sonucu olarak bir kültürel farklıla ma da meydana gelmekte ve ile-ri biçimselle en mekânlar olarak kentsel dönü üm alanlarında ve toplu konut uygulamalarında yeni davranı kalıpları geli ip, yeni bir “toplum-sal” ili kiler ağı olu maktadır. Bu olu um, mekânsal biçimin toplumsal süreci üretmesi bağlamında geli tiği; mekânı “piyasa artlarına teslim” bir süreçte kentin hâkim küçük grupları biçimlendirdiği için, onların lehi-ne ve geni kentsel nüfusun aleyhine geli mektedir. Kentsel mekânda dö-nü üm uygulamaları örgütlü güçlü küçük grupların daha da güçlenmesi ve örgütsüz küçük grupların da zayıflamasının bir aracı olmaktadır.

Nihayet içi bo altılan ve ki iliksizle tirilen kentsel mekânın gelecekte yıkılıp yeniden yapılması ve yenileme yoluyla sermaye devrinin aracı i -levini görmesi çok daha kolayla acaktır. Zira kimliksiz, ki iliksiz, duygu-suz ve ruhsuz bir mekânın bo altılmasına, kentsel dönü ümde olduğunun aksine, kimse direnmeyecektir. Dolayısıyla kentsel dönü ümden sonraki a ama tekrar kentsel dönü üm değil, sermaye devri “ihtiyacına” binaen yapılmı , kelimenin tam anlamıyla, bir “yenileme” olacaktır. Bu a ama, kentsel dönü ümün, kentin örgütlü azınlıkları ve sermayedarları için eko-nomik cazibesi sona erene kadar sırasını bekleyecektir.

KAYNAKÇA Alptekin, M. Y., Şehir ve Toplum, Beta Yayınevi, stanbul 2012. Aslan, ., “Yıkılmayı Bekleyen Gecekondular: Eyüp lçesi Güzeltepe Mahallesinde Bir Konut

Bölgesi”, Planlama, 2006/2, Sayı: 36, ss. 103-109. Cook, B. ve U. Kothari (Ed.), Katılım: Yeni Bir Zorbalık mı?, Çev. Ahmet Çiğdem, Demokrasi

Kitaplığı, stanbul 2002. Çetin, ., Gecekondunun Mekân Sosyolojisi zmir Araştırması, Yaba Yayınları, stanbul 2012. Harvey, D., Postmodernli in Durumu, Metis Yayınları, stanbul 1996. Harvey, D., Sosyal Adalet ve Şehir, Çev. Mehmet Moralı, Metis Yayınevi, stanbul 2003. çli, G., “Kentsel Dönü üme li kin Sosyolojik Bir Değerlendirme-Denizli Örneği”, Sosyal ve

Beşeri Bilimler Dergisi, Cilt: 3, No: 1, 2011, ss. 43-57. Kartal, S. K., “Kapitalist ve Sosyalist Ülkelerde Yeni Kent Uygulamaları”, Amme daresi

Dergisi, Cilt-12, Sayı-4, (Aralık-1979), s. 2-30. Kalaycıoğlu, S., ve diğ., “Mekânda Deği imin Algılanması: Ankara Dikmen Vadisi Kentsel

Dönü ümü” VI. Ulusal Sosyoloji Kongresi Bildiri Kitabı, Adnan Menderes Üniversitesi-Aydın, Ekim 2009, ss. 893-910.

Page 27: EHøRDEN KENTE MEKÂNSAL D - Musa Yavuz Alptekinmusayavuzalptekin.com/wp-content/uploads/2018/03/...Harvey’e göre, “…mekân kendi başına mutlak, göreli ya da iliúkisel değil,

Musa Yavuz Alptekin

61

Kaya, Y. K., “Geç Kapitalizm, Tüketim Toplumu ve Kent”, Elif Karakurt Tosun (Ed.), 21.

Yüzyıl Kentleri, Ekin Yayınevi, Bursa 2010, ss. 49-76. Kızılçelik, S., Frankfurt Okulu, Anı Yayınları, Ankara 2000. Loo, H. van der ve W. van Reijen, Modernleşmenin Paradoksları, Çev. Kadir Canatan, nsan

Yayınları, stanbul 2006. Lynch, K., Kent mgesi, Çev. rem Ba aran, Türkiye Bankası Kültür Yayınları, stanbul

2010. engül, H. T., Kentsel Çelişki ve Siyaset, Demokrasi Kitaplığı, stanbul 2001.

Thorns, D. C., Kentlerin Dönüşümü Kent Teorisi ve Kentsel Yaşam, Çevirenler: Esra Nal ve Hasan Nal, CSA Global Yayın Ajansı, stanbul 2004.

Tuan, Yi-Fu., “City as a Moral Universe”, Geographical Review, Vol. 78, No. 3 (Jul., 1988), pp. 316-324.

Urry, J., Mekânları Tüketmek, Çev. Rahmi G. Öğdül, Ayrıntı Yayınları, stanbul 1999. Wagner, P., Modernli in Sosyolojisi, Çev. Mehmet Küçük, Sarmal Yayınevi, stanbul 1996. Yırtıcı, H., Ça daş Kapitalizmin Mekânsal Örgütlenmesi, stanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları,

stanbul 2005.