Upload
others
View
10
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
SOSYAL
ANTROPOLOJĠ
HAFTA
4
TOPLUMU TANIMA
HEDEFLER
Bu üniteyi çalıĢtıktan sonra;
Toplumu oluĢturan unsurları bilmek
Toplumsal tanıyı kavrayabilmek
Toplumsal grupları tanımlayabilmek
Toplum türlerini tanımlayabilmek
Toplumsal kontrolü ve mekanizmalarını
kavrayabilmek
Toplumsal değiĢmeyi kavrayabilmek
ĠÇĠNDEKĠLER
1.Toplum ve Toplumu Tanıma
1.1. Toplumu Tanıma
1.2.Toplumsal Yapı ve Toplumsal İlişkiler
1.3.Toplumsal Grup
2.Toplum Türleri
2.1.Sanayi Öncesi Topluluklar
2.2.Sanayi Toplumları
3.Toplumsal Kontrol Mekanizmaları
3.1. Toplumsal Değerler
3.2. Toplumsal Normlar
4. Toplumsal Değişme
4.1.Toplumsal Değişme ve Tanımı
4.2.Toplumsal Değişmeye Etki Eden Faktörler
4.3.Toplumsal Değişme Tipleri
KONU BAġLIĞI
Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve AraĢtırma Merkezi
1. TOPLUM ve TOPLUMU TANIMA
GĠRĠġ
Toplum tesadüfi geçici ve teĢkilatsız bir yapıda değildir fertlerin ortak inanıĢ ve
uygulamalarla ortak kolektif irade ile bir araya gelmeleridir. Bir toplumun üyeleri neyi,
nerede, ne zaman ve nasıl yapacakları hakkında ortak fikirlere sahip olmasalardı, bir
arada yaĢamalarına da imkan kalmazdı. Toplumlar, toplumsal yapı (statik) ve toplumsal
değiĢimin (dinamik) gösterdiği ve ortaya çıkardığı özellikler bakımından
incelenmektedir. Toplumsal yapıya toplumsal sistem de denilir. Toplumsal sistem; fiziki
yapı, nüfus, toplumsal iliĢkiler, kültür ve tabakalaĢmanın karĢılıklı iliĢkiler içinde
oluĢturduğu bir bütündür. Bu toplumsal bütünlük içinde çeĢitli toplumsal sistemler
bulunmaktadır. Bunlar aile, eğitim, ekonomi, siyaset, hukuk vb dir. Toplumsal yapı
açısından toplumun değerlendirilmesinde öncelikle o toplumu ve ya yapıyı oluĢturan
nüfus kitlesi göz önüne alınır. Toplumsal yapıda neslin devamının sağlanması (aile),
toplumsallaĢtırma (eğitim), üretimin gerçekleĢmesi (ekonomi) gibi temel iĢlevler,
birbirine bağımlı bir sistem içinde gerçekleĢtirilir. Toplumsal yapıdaki bu sistem değiĢme
gösteren bir özelliğe de sahiptir. Toplumsal değiĢme, toplumu durgun ve hareketsizmiĢ
gibi ele almaktan çok onu gerçek niteliği olan hareketli ve dinamik Ģekilde incelemektir.
Toplum dediğimiz insan toplulukları ister yeteri derecede teĢkilatlanmıĢ isterse yeterince
teĢkilatlanmamıĢ olsun cemaat ve cemiyet özelliği taĢısın belirli bir zaman içinde
süreklilik özelliğine sahip her insan topluluğu değiĢmesiz bir sosyal hayat
sürememektedir. Bu değiĢme zamana göre ve çağlar bakımından hızlı ve ya yavaĢ sürekli
veya süreksiz ortaya çıkabilir. Toplumsal değiĢmenin Ģekli ve yönü yaĢanan çağın sosyal
ve ekonomik Ģartlarına ve toplumlara göre itibaridir ve değiĢir. Toplumun asıl özelliği
hareketlilik ve değiĢme kadar istikrar ve düzeni sağlamaktır. Hiçbir sistem ve rejim
düzensizliğe fazla müsaade etmez. Toplumun gayesi ayakta kalmak, milli ve manevi
özelliklerini, kısaca kimliğini kaybetmemektir. Kısaca milletleĢtikten sonra tekrar
kalabalık, aĢiret, boy haline dönmemektir. (Erkal 2000).
Toplum Ģeklinde teĢkilatlanmıĢ insan topluluklarının belirgin özelliği sosyal
iliĢkilerdir. Bu iliĢkiler toplumu oluĢturan fert ve gruplar arasındadır. Toplum; sosyal
teĢkilatlar ve sosyal iliĢkilerden meydan gelen bir ağ Ģeklinde düĢünülmektedir. Sosyal
iliĢki bir ferdin veya grubun kendi dıĢındaki fert ve grupların çeĢitli davranıĢ Ģekillerini
KONU BAġLIĞI
Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve AraĢtırma Merkezi
ve beklentilerini hesaba katarak sürdürdüğü iliĢkiye dayalı etkileĢimdir. Sosyal iliĢkide
motivasyon ve kontrol önemli iki özelliktir. Topluma dahil olmanın Ģuuru yeteri derecede
geliĢmez ise, sosyal iliĢkilerde kopuklar görülebilmekte, sosyal grubun toplumla olan
bağları, baĢka bir ifade ile hayat damarları kesilmektedir. Böyle bir geliĢme sosyal
grupların toplumla olan uyumlarını zayıflattığı gibi sosyal bütünleĢmeyi de çözülme
sürecine sokmaktadır. Sosyal iliĢkiler toplumların bütünleĢme ve ya çözülme durumlarını
aksettiren göstergelerdir. Sosyal iliĢkiler düzenlenmiĢ ve belirli kurallarla bağlanmıĢtır.
Fertler ve sosyal gruplar arasındaki iliĢkiler örf ve adete, toplumda yerleĢmiĢ olan değer
hükümlerine normlar ve kanunlara göre sürdürülür (Erkal 2000).
1.1.Toplumu Tanıma
Bir toplumun sağlık ve hastalık konuları hakkındaki bilgisi, görüĢü, anlayıĢı ve
bunlara iliĢkin uygulamaları, toplumun sosyo-ekonomik yapısı, eğitim düzeyi ve kültürü
yoluyla biçimlenmektedir. Bir toplum için geçerli olan sağlık ya da hastalığa iliĢkin bilgi
ve davranıĢlar bir baĢka topluma göre değiĢik olabilmektedir. Gerçekten, belirli bir
homojen yapı gösteren toplum içinde de gruplar hatta bireyler arasında da bu yönden
farklılıklar söz konusudur. Bu nedenle, bir toplumun sağlığını korumada ve yükseltmede
ve olası hastalık ve sakatlık durumlarının erken tanı ve tedavisinde ve rehabilitasyon
çalıĢmalarında baĢarı elde etmek için toplumun bilinmesi gerekir. Toplumu tanıma,
toplumun sağlık durumunu, sorunlarını, kaynaklarını ve sağlıkla ilgili davranıĢ
biçimlerini saptama, bir bütün halinde değerlendirilerek sonuca varma olarak
tanımlanabilir. Toplum tanısı, toplum düzeyinde planlama, hizmet verme, değerlendirme
ve iletiĢim için bir temel oluĢturmaktadır. Toplumdaki sağlık ve hastalıkla ilgili
etkenlerin dağılımı, hastalık hızları, risk gruplarına iliĢkin bilgiler topluma sunulacak
sağlık hizmetlerinin planlanması için gereklidir. Bu temel bilgilerin sağlık çalıĢanları
tarafından bilinmesi ile gebelerin, bebeklerin, çocukların, gençlerin yetiĢkinlerin ve
yaĢlıların sorunları daha iyi kavranacak ve daha iyi bir sağlık hizmeti sunulacaktır.
Ayrıca toplumu tanıma aĢamasında toplum önderlerinin tanınması ve onlar ile iĢbirliği
yapılması sağlık sorunlarının çözülmesinde önemli katkılar sağlayacaktır. Bu nedenle
sağlık hizmetlerinde baĢarıya ulaĢmanın ilk belki de en önemli yolu hizmet verilen
toplumu tanıma ile baĢlamaktadır (AkĢit 1995). Bu bakımdan hemĢire, topluma yönelik
KONU BAġLIĞI
Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve AraĢtırma Merkezi
hizmette bütüncül yaklaĢım uygulamalı hasta olanların yanı sıra sağlam kiĢilere ulaĢmalı,
toplumun sağlık sorunlarını, gereksinimlerini belirlemeli, bunları önlemeye yönelik
koruyucu önlemleri almalı ve toplumun sağlık düzeyini yükseltmelidir (Kılıç 2009) .
Toplumu tanıma, sağlık çalıĢanlarının bireyleri ele almasından çok farklı değildir. Bu
durumda, sağlık çalıĢanlarının karĢısında yalnız birey değil, toplum vardır. Toplumun
sağlıkla ilgili sorun ve gereksinimlerinin saptanması, bunlara yönelik planların yapılması,
hangi yollarla uygulamaya geçileceğinin belirlenmesi ve yapılan uygulamaların
değerlendirilebilmesi için, hizmet verilen toplumla ilgili bilgilere sahip olunması
gereklidir. Bununla birlikte sağlık çalıĢanı toplumsal tanı yöntemi olarak epidemiyolojik
yöntemleri kullanır. Toplumu tanıma, bir seferlik değil, sürekli olması gereken bir
çalıĢmadır. Bu çalıĢma her gün devam etmesine rağmen, bir plan çerçevesinde
yürütülmelidir. Toplumu tanıma sağlık hizmetlerinde değiĢik amaçlar ile kullanılır.
Sağlık hizmetinin bireye, gruba ve topluma verilmesine göre toplumsal değerlendirme
farklılık gösterir. Sağlık çalıĢanı toplumu tanıyarak toplum düzeyinde sağlık hizmetini
planlama, sağlık hizmeti sunma ve değerlendirme olanaklarını elde eder.
Toplumu tanıma birçok yerde kullanılabilir: (Öztek & Kubilay 2005)
1. Toplumun sağlık düzeyinin belirlenmesi
2. Toplumun sağlık düzeyi üzerinde etkili olan faktörlerin belirlenmesi
3. Toplumun sağlıkla ilgili sorun ve gereksinimlerin belirlenmesi
4. Toplumun sağlıkla ilgili önceliklerin belirlenmesi
5. Toplumun sağlık sorunları ve gereksinimlerine uygun çözümlerin
belirlenmesi
6. Toplumun hizmet önceliklerinin saptanması
7. Toplumun sağlık hizmetlerinin değerlendirilmesi.
Bu amaçla sağlık çalıĢanı bir toplumu tanıyabilmek için aĢağıdaki konuları inceleyerek
değerlendirmelidir: (Öztek & Kubilay 2005)
Toplumun genel yapısı
Toplumun nüfus özellikleri
Toplum için yakın ve uzak mevcut hizmet olanakları
Mevcut hizmetlerin kullanım durumu
Toplumun sağlık hizmetlerine katılımı
KONU BAġLIĞI
Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve AraĢtırma Merkezi
Sağlık ve hastalık durumu
Toplumdaki mevcut risk faktörleri
Sağlıkla ilgili bilgi tutum ve davranıĢ biçimleri
Toplumların ve bu toplumların içindeki belli alt kültürlerin her birinin içinde
bulundukları ekolojik, demografik, teknolojik, politik, ekonomik, sosyal, kültürel
koĢulları ve bunlara kısmen ya da tamamen bağlı olarak geliĢen sağlık sorunları
birbirlerinden çok farklı özellikler gösterebilmektedir. Türkiye‟nin 50 yıl önceki en
önemli toplum sağlığı sorunlarını bulaĢıcı hastalıklar ve ana çocuk sağlığı sorunları
oluĢtururken günümüzde bu durumun bölgelere, kırsal ve kentsel alana göre değiĢtiği
bununla birlikte en önemli toplum sağlığı sorunları; yaĢlılık ve ilgili sağlık sorunları,
cinsel sağlık ve üreme sağlığı, çocuk-kadın ihmali ve istismarı, kadın sağlığı, çocuk
sağlığı, okul adolesan sağlığı, ruh sağlığı sorunları, beslenme sorunları, sigara ve alkol
kullanımı, madde bağımlılığı, çevre kirliliği, AIDS ve diğer bulaĢıcı hastalıklar olarak
bildirilmektedir. Sağlık hizmetleri günümüzde de toplumların önemli bir önceliği olarak
devam edecek, bununla birlikte her toplumun sosyal, kültürel, ekonomik, politik ve
teknolojik geliĢmiĢlik düzeylerine göre barındırdığı insanların sağlık hizmetlerine
gereksinimleri farklılık gösterecek ve toplumda yaĢayan bireyler sağlık hizmetlerinde
kendi geliĢmiĢlik düzeylerinin ve koĢullarının gerektirdiği en yüksek kaliteyi talep
edeceklerdir (Kılıç 2009).
HemĢireler, toplumu tanımada kullanılan bu temel verilerin ıĢığında toplumun
sağlıkla ilgili gereksinimlerini saptamalıdır. Bu gereksinimler sağlık ekibi ile birlikte
tartıĢılarak önceliklerine karar verilmeli, planlı ve programlı bir biçimde tüm sağlık
ekibinin katılımı ile saptanan gereksinimler karĢılanmaya çalıĢılmalıdır. HemĢire,
toplumu iyi tanıyabilmek ve gereksinimlerini saptayabilmek için sağlık kuruluĢu
kayıtlarından, nüfus sayımı bilgilerinden, çalıĢtığı bölgede yapılmıĢ araĢtırmalardan,
gözlem ve görüĢmelerden topluma iliĢkin veri sağlayabilir (Kılıç 2009). Toplumu tanıma
ölçütleri değiĢik yöntemler kullanılarak toplumdan sağlanır.
Toplumu Tanımada En Sık Kullanılan Yöntemler: (Öztek & Kubilay 2005)
1. Mevcut rapor, istatistik, sağlık kurumu kayıtları
2. Kroki çizme
3. Haritalandırma
KONU BAġLIĞI
Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve AraĢtırma Merkezi
4. Tarih Ģeridi
5. Eğilim grafiği
6. Mevsimsel takvim
7. KiĢisel görüĢmeler (toplum liderleri ve halkla)
8. Ev ziyaretleri
9. Gözlem
10. Grup görüĢmeleri
HemĢire, acil çözümlenmesi gereken ve ya sağlığı olumsuz etkileyen durumlarda
toplum adına karar verici olarak aktif bir yaklaĢım biçimi kullanabilir. Toplumdaki
bireylerin çözümlenmesi gereken sorunları bazen çok kapsamlı ve geniĢ boyutlu olabilir.
Böyle durumlarda hemĢire öncelikli sorunları ele almalı ve çözüm yollarına birey, aile ve
toplumla birlikte karar vererek yol göstermelidir.
1.2. Toplumsal Yapı ve Toplumsal ĠliĢkiler
Toplumsal yapı, içinde toplumsal iliĢkilerin ve olayların oluĢtuğu, toplumsal grupların,
kurumların yer aldığı, nüfus ile yerleĢim tarzının biçimlendiği bir toplumsal varlıktır.
Toplum yapısını belirleyen ve karĢılıklı etkileĢim içinde bulunan çeĢitli öğeler bulunur.
Bu öğeler toplumsal yapı açısından fiziksel çevre, nüfus, kültür, tabakalaĢmadır (Saran
1989, Erkal 2000, Giddens 2005, Tezcan 2008).
a) Toplumsal Yapı Açısından Fiziksel Çevre: Her toplumsal yapı bir toprak
parçası üzerinde kurulur. Ġklim ve coğrafi Ģekiller yerleĢim yerlerinin kuruluĢunu etkiler,
yerleĢim yerleri köy, kent, büyük kent olarak biçimlenir. Toplumsal yapının fiziki yanı
toplumun yerleĢim yeri üzerinde etkili olur. Örneğin dağlık bölgelerde dağınık köy tipi,
düz ovalarda toplu köy tipi özellikleri görülür. Toplumun doğal çevresi ile iliĢkisi iki
yönlüdür. Doğal çevre toplumu etkilerken toplumda doğal çevreyi etkiler.
b) Toplumsal Yapı Açısından Nüfus: Fiziki çevre içerisinde varlığını sürdüren
insanların sayısı, dağılımı, niteliği, hareketliliği vb. toplumsal yapıyı etkiler. Örneğin
hızlı nüfus artıĢı toplumsal hareketliliğe neden olur. Özellikle büyük kentlere yoğun bir
göçün oluĢmasına neden olur.
KONU BAġLIĞI
Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve AraĢtırma Merkezi
c) Toplumsal Yapı Açısından Kültür: Kültür bir toplumun ürettiği maddi ve
manevi değerlerin tümüdür. Kültürün temel kaynağı insanların karĢılıklı iliĢkileridir.
Ġnsanın doğa ile iliĢkilerinde ve etkileĢiminde maddi kültür öğeleri, insanın insanla
iliĢkileri sonucu manevi kültür öğeleri ortaya çıkmıĢtır. Örneğin; binalar, yollar, köprüler,
giyeceklerimiz birer maddi kültür öğesidir. Yasalar, değer yargıları, gelenek ve
görenekler ise birer manevi kültür öğesidir. Kültür tarihsel süreç içerisinde kuĢaktan
kuĢağa aktarılır ve toplumsal yapıya biçim verir. Kültür konusuna daha sonraki
bölümlerde ayrıntılı olarak değinilecektir.
d) Toplumsal Yapı Açısından TabakalaĢma: Toplumsal tabakalaĢma, toplumu
oluĢturan nüfusun bir veya daha fazla ölçütlere göre hiyerarĢik (ast-üst) olarak
sıralanmasıdır. Bu sıralamada yapılan iĢ, gelir durumu, statü, otoriteyi kullanma, sınıf
bilinci rol oynar. Toplumsal tabakalaĢma konusuna daha sonraki bölümlerde
ayrıntılı olarak değinilecektir.
Toplumsal ĠliĢkiler
Ġnsanların toplu halde yaĢama ve ihtiyaçlarını birlikte giderme zorunluluğu
toplumsal iliĢkileri kaçınılmaz kılmıĢtır. Bu nedenle toplumsal iliĢkiler, toplumu
oluĢturan en önemli öğedir. Toplumsal iliĢkiler en az iki kiĢi arasında belirli bir zaman
sürecinde ve bir amaca yönelik olarak kurulan bağdır. Toplumsal iliĢkiler kiĢisel,
kültürel, ekonomik ya da siyasi nitelikte olabilir. Çok sayıda ve değiĢik türdeki bu
toplumsal iliĢkiler esnasında karĢılıklı etkileĢim sonucu ortaklaĢa yapılan davranıĢ
kalıpları oluĢur. Çünkü toplumsal iliĢkiler bir takım kuralları ve bu kurallara uygun
davranıĢ kalıplarını ortaya çıkarır. Toplumsal iliĢki olmadan ne insanlar ne de toplumlar
varlıklarını sürdürebilir (Saran 1989, Erkal 2000), Giddens 2005, Tezcan 2008).
.
1.3.Toplumsal Grup
En az iki kiĢinin belli bir amaçla oluĢturduğu ortak değer ve normlara sahip göreli
sürekliliği olan toplumsal bir varlıktır. Toplumsal gruplar değiĢik biçimlerde
sınıflandırılmıĢtır. Toplumsal gruplar son derece karmaĢık ve çeĢitlidir. Üye sayısına,
katılıĢ biçimine, kuruluĢ biçimine, görevlerine, toplumsal iliĢki biçimine ve yapılarına
göre toplumsal gruplar sınıflandırılabilir. Toplumsal grupların tarihsel süreç içerisinde
KONU BAġLIĞI
Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve AraĢtırma Merkezi
nasıl geliĢtiği, toplumların geçirdiği aĢamalar içinde ele alınabilir. Böylelikle toplumsal
grupların, yapıları, özellileri ve iĢlevleri daha iyi açıklanabilir (Erkal 2000), Giddens
2005, Tezcan 2008).
Yapılarına Göre Toplumsal Gruplar
a) Cemaat (Topluluk): Yüz yüze iliĢkilerin ve geleneklerin etkili olduğu nüfusu az
gruplardır. Ġnsanlar birbirlerine yardım amaçlı yaklaĢırlar çıkar iliĢkileri ön planda
değildir. Evlilik iliĢkilerinde geleneksel kalıplar hakimdir. Örneğin evlenmelerde,
eĢ seçiminde anne ve babanın otoritesi etkilidir.
b) Cemiyet (Toplum): EndüstrileĢme ile birlikte belirleyici iliĢkiler cemiyetler
içinde gerçekleĢir. GeliĢmiĢ ve kalabalık toplumlarda görülen resmi, akılcı, çıkara
dayalı iliĢkilerdir. Cemiyette önemli olan, insanların yüklendiği rolü en iyi
biçimde yerine getirmeleri ve iĢlerin yürütülmesidir. Grubun amaçlarını
gerçekleĢtirmesi ve hedeflerine ulaĢmasıdır.
Toplumsal Grup Örnekleri
Toplumsal grupların tarihsel süreç içerisinde geliĢimi ilkel göçebelikten yerleĢik
yaĢama geçiĢ aĢamaları Ģeklinde olmuĢtur. Göçebe topluluklar yerleĢim yerleri olarak
genellikle su kenarlarını, bereketli ürünler alabilecekleri ve diğer canlılardan
korunabilecekleri alanları seçmiĢlerdir. Toprağa yerleĢme özellikle tarımsal faaliyetin
baĢlamasıyla ortaya çıkmıĢtır. Tarım, insanların yaĢabilmek için gerçekleĢtirdikleri ilk
üretim biçimidir. Toprağa yerleĢme ile birlikte bugünkü biçimi ile olmasa bile ilk köy
toplulukları oluĢmaya baĢlamıĢtır. Artan tarımsal ürünlerle birlikte geliĢme gösteren
merkezi yerleĢim yerleri, mezra, köy, merkez köy, kasaba ve daha sonra kentlere
dönüĢmüĢlerdir. Bu geliĢme, köy toplumsal yapısında büyük değiĢmelere ve yapısal
dönüĢümlere neden olmuĢtur (Erkal 2000, Giddens 2005, Tezcan 2008).
2. Toplum Türleri
Bugün bizim yaĢamlarımızın özelliği olan kültürel araç gerecin büyük
bölümü (arabalar, telefonlar, bilgisayarlar, akar su, elektrik ıĢığı) insanlık
tarihinde yalnızca çok yakın dönemde gerçekleĢtirilen teknolojik yeniliklere
bağımlıdır. Benzer bir nokta, toplumsal değiĢmenin ilk aĢamaları için de
KONU BAġLIĞI
Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve AraĢtırma Merkezi
doğrudur. Örneğin metallerin eritilmesinin bulunuĢundan önce, aletler taĢ ya da
doğada hazır bulunan malzemelerden yapılmak zorundaydı. Yazının geliĢimi,
insan toplumlarının biçimini güçlü olarak etkilemiĢ bir baĢka etkendir.
Günümüzde, kentsel alanlarda kalabalık bir halde yaĢayan milyonlarca insandan
oluĢan toplumlara alıĢık durumdayız. Ancak insanlık tarihinin büyük bölümünde
dünya, bugünkünden çok daha az yoğunluğu olan bir nüfusa sahipti. Dünyada köy
toplumsal yapılarındaki büyük değiĢmeler Ġngiltere‟de baĢlayan ve tüm dünyaya yayılan
Sanayi Devrimi ile gerçekleĢmiĢtir. DeğiĢim her toplumdaki yerleĢim yerlerinde aynı
zaman içinde ve aynı hızla olmamıĢtır. Sanayi Devrimi ve icatlar ile hayvan ve insan
gücüne dayalı üretim yerine makine gücüne dayalı üretime geçilmiĢtir. Çağcıl sanayinin
varlığından önceki toplum biçimlerini anlamak için, tarihsel boyuta gitmek
zorundayız. YaĢam biçimlerine göre toplumlar Ģu Ģekilde sınıflandırılmaktadır:
Sanayi öncesi topluluklar (Avcı ve toplayıcı toplumlar, kır ve tarım toplumları, bazı
özel toplumlar; balıkçı topluluklar, hayvancılıkla geçinen topluluklar, denizci toplumlar)
ve sanayi toplumları (Giddens 2005, Tezcan 2008).
2.1.Sanayi Öncesi Topluluklar
A. Avcı ve Toplayıcı Toplumlar
Avcı ve toplayıcılar yaĢamlarını, avcılık, balıkçılık ve doğada bulunan
yenebilir bitkilerin toplanmasıyla kazanırlar. Bu kültürler, Afrika ve Brezilya ile
Yeni Gine'nin az sayıdaki kıraç köĢeleri gibi dünyanın kimi bölgelerinde bugün
de var olmayı sürdürmektedirler. Bununla birlikte, avcı ve toplayıcı kültürlerin
çoğunluğu, batı kültürünün yayılmasıyla yok edilmiĢler ya da yutulmuĢlardır;
kalanların da daha fazla varlıklarını sürdürmeleri olası görünmemektedir. Daha
büyük toplumlarla özellikle Britanya ya da Amerika BirleĢik Devletleri gibi
çağcıl toplumlarla karĢılaĢtırıldıklarında, avcı ve toplayıcı grupların büyük
bölümünde pek az eĢitsizliğe rastlanmaktadır. Avcı ve toplayıcılar, temel
gereksinimlerini karĢılamak için kullanılanların ötesinde maddi servet
biriktirmekle çok az ilgilenirler. Bu toplumların ana uğraĢları, normal olarak
dinsel değerler ile tören ve ayin etkinlikleridir. Bu toplumların gereksindikleri
maddi mallar, av silahları, kazma ve inĢaat aletleri, tuzaklar ve piĢirme
aletleriyle sınırlıdır. Dolayısıyla, toplumun üyeleri arasında, sahip olunan maddi
KONU BAġLIĞI
Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve AraĢtırma Merkezi
varlıkların sayısı ve çeĢidi bakımından pek az fark bulunur, zengin ile yoksul
ayrımı söz konusu değildir. Konum ve rütbe farklılıkları yaĢ ve cinsiyetle sınır -
lanma eğilimindedir; erkekler hemen her zaman: avcıyken, kadınlar yabanıl
tahılları toplar, bunları piĢirirler ve çocuk yetiĢtirirler. Kadınlarla er kekler
arasındaki bu iĢbölümü son derece önemlidir; erkekler kamusal ve törensel
konumları egemenlikleri altında tutarlar (Kottak 2002, Giddens 2005, Tezcan
2008).
B. Kır ve Tarım Toplumları
YaklaĢık yirmi bin yıl önce, kimi avcı ve toplayıcı gruplar yaĢamlarını
sürdürebilmek için evcilleĢtirilmiĢ hayvanları yetiĢtirmeye ve sabit toprak
parçalarını ekmeye baĢladılar. Kır toplumları, esas olarak evcil hayvanlara
dayanırlarken tarım toplumları tahıl yetiştiren (tarım yapan) toplumlardır. Pek
çok toplumda, kırsal ve tarımsal ekonomilerin karışımı görülür. Kır toplumları,
yaşadıkları çevreye bağlı olarak, sığır, koyun, keçi, deve ya da at yetiştirirler.
Çağcıl dünyada, özellikle Afrika, Ortadoğu ve Orta Asya'daki bölgelerde
yoğunlaşan pek çok kır toplumu bugün de varlığını sürdürmektedir. Bu
toplumlar genellikle sık çayırlık, çöl ya da dağlık bölgelerde bulunurlar. Bu tür
bölgeler verimli tarım için değilse de, değişik türden hayvanları yetiştirmeye
elverişli olabilir. Kır toplumları genellikle mevsim değişikliklerine göre farklı
alanlar arasında göç ederler. Kır toplumlarındaki insanların yaşam biçimleri
maddi bakımlardan avcı ve toplayıcılara kıyasla daha karmaşık olmakla birlikte,
bu insanlar olağan olarak, göç etme alışkanlıklarından ötürü, çok fazla maddi
varlık biriktirmezler.
Bir noktada, avcı ve toplayıcı gruplar, yabanıl doğada yetişenleri
toplamak yerine kendi tahıllarını yetiştirmeye başlamıştır. Bu uygulama ilk kez,
basit çapalar ya da kazma aletleri kullanımıyla ekilip biçilen küçük bahçelerde,
genel olarak adlandırıldığı gibi, "bahçecilik" biçiminde ortaya çıkmıştır.
Yaşamlarını bahçıvanlıkla sürdüren insanlar, göç etmedikleri için hem avcı ve
KONU BAġLIĞI
Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve AraĢtırma Merkezi
toplayıcı topluluklarda, hem de kır toplumlarında yaşayanlardan daha fazla
maddi varlık biriktirebilirler (Kottak 2002, Giddens 2005, Tezcan 2008) .
C. SanayileĢmemiĢ Toplumlar (Geleneksel Devletler)
Bu toplumlar, kentlerin ortaya çıkışına dayanmaktadırlar, oldukça
belirgin servet ve güç eşitsizleri sergilerler ve kralların ya da imparatorların
yönetimi altındadırlar. İmparatorluk, hem tek bir kişinin egemenliğine (monarşi)
hem de dine dayanan (teokrasi) güçlü bir merkezi otoritenin egemen olduğu
toplumlardır. Yazının kullanımı ile bilim ve sanatta gelişmelerin söz konusu
olması, bunların çokluk uygarlıklar olarak adlandırılmalarına yol açmaktadır. En
eski uygarlıklar, Ortadoğu'da, genellikle verimli nehir alanlarında ortaya
çıkmışlardır. Ekonomik yaşam tarıma dayanır. Çin İmparatorluğu'nun ortaya
çıktığı dönemde, şimdiki Hindistan ve Pakistan'da da güçlü devletler
bulunmaktaydı. Meksika'daki Aztekler, Yucatan yarımadasındaki Mayalar ve
Peru'daki İknalar gibi büyük uygarlıklar var olmuşlardır.
Geleneksel devletlerin çoğunluğu aynı zamanda imparatorluklar
biçimindedirler; büyüklüklerine, fetihler ve başka insanları yönetimleri altına
alarak ulaşırlar. Bu, Örneğin, geleneksel Çin ve Roma imparatorlukları için
geçerlidir. İmparatorluktaki din anlayışı tek tanrıcılıktır (monoteizm),
imparatorlukta çeşitli zanaatlar gelişmiştir. İmparatorlukların zayıflamasıyla
feodal toplum biçimi ortaya çıkmıştır. Feodal düzende ülkenin başında zayıf da
olsa bir kral bulunur. Ticaretin gittikçe artması küçük endüstrinin doğmasına,
kentlerin güçlenip çoğalmasına neden olmuştur. Bu durum kentlerde yeni
toplumsal sınıfların ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bunlar kentsoylular
(burjuvazi) ve işçilerdir (Giddens 2005).
2.2. Sanayi Toplumları
KONU BAġLIĞI
Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve AraĢtırma Merkezi
İngiltere’de 18.yüzyılın son çeyreğinde gelişen sanayi devriminin
sonuçlarından fabrika üretimini içeren bir toplum tipidir. Sanayileşme, cansız
güç kaynaklarının (buhar ya da elektrik gibi) kullanımına dayanan makineleşmiş
üretimin ortaya çıkışına göndermede bulunmaktadır. Tarım topluluklarından
çok büyük farklar gösterirler. Makine, enerji ve yoğun üretim dönemidir. Sanayi
toplumları (kimi zaman "çağcıl" ya da "gelişmiş" toplumlar olarak da
adlandırılırlar), daha önceki bütün toplumsal düzen türlerinden son derece
farklıdırlar. Bugünkü sanayi toplumlarının temel bir özelliği, çalışan nüfusun
büyük bölümünün tarım yerine fabrikalar, ofisler ya da dükkanlarda çalışıyor
olmalarıdır. İnsanların yüzde 90'dan fazlası, var olan işlerin büyük bölümümün
yer aldığı ve yeni iş olanaklarının yaratıldığı kasaba ve kentlerde yaşamaktadır
(Tezcan 2008).
Çağcıl toplumların bir başka özelliği, geleneksel devletlere kıyasla daha
gelişmiş ve yoğun olan politik düzenlerine ilişkindir. Sanayileşmeyle birlikte,
taşımacılık ve iletişim çok daha hızlı hale geldiğinden, daha bütünleşmiş bir
"ulusal" topluluk ortaya çıkmıştır. Sanayi toplumları, ulus-devletlerinin ilk
örnekleriydi. Ulus-devletler, geleneksel devletleri birbirinden ayıran belirsiz
sınır bölgeleri yerine, birbirlerinden açıkça ayrılmış sınırları olan politik toplu-
luklardır. Ulus-devlet hükümetleri, kendi sınırları içerisinde yaşayan herkese
uygulanan yasaları düzenleyerek vatandaşlarının yaşamlarının pek çok alanında
söz sahibi olurlar (Giddens 2005).
3. Toplumsal Kontrol Mekanizmaları
Toplumsal kontrol; grup ve toplumun bireyin davranıĢlarını sınırlaması ve bu
sınırlama yoluyla toplumsal değerleri benimsemesinin sağlanması, yani bireyin toplumsal
kurumlar ve diğer toplumsal birimler tarafından ortak değer ve eylem ölçülerine uygun
davranıĢlarda bulunmaya zorlanması olarak tanımlanmaktadır. Bir baĢka deyiĢle bir
KONU BAġLIĞI
Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve AraĢtırma Merkezi
toplumda olumlu olarak değerlendirilen davranıĢ biçimlerinin, o toplumun üyelerince
benimsenmesini sağlamayı amaçlayan yolların ya da önlemlerin tümüne denir. Toplumsal
kontrolün temel iĢlevleri; toplumun varlığını, bütünlüğünü ve sürekliliğini sağlamaktır.
Toplumsal kontrol mekanizmaları resmi ve resmi olmayan biçimde ikiye ayrılır. Hukuki
yaptırımlar resmi, ahlaki, dinsel ve törel yaptırımlar ise resmi olmayan mekanizmaları
dile getirir. Her grup ve kurum, kendisinin sürekliliği için belirli toplumsal kontrol
mekanizmaları geliĢtirir ve uygular. Bu kontrol, bireyin grup içindeki statüsünü ve
bunlara bağlı olan rollerini öğrenmesi ve gerçekleĢtirmesi açısından da önemlidir.
Bireyler toplumsallaĢma süreci ile toplumsal değerleri öğrenerek davranıĢa dönüĢtürürler.
Böylece toplumda düzenlilik ve uyum sağlanmaya çalıĢılır. ToplumsallaĢma, bireyin
davranıĢ kalıplarına uymasını sağlayan ve bunu sürekli kılan bir süreçtir. Bireyler içinde
doğdukları toplumun kuĢaktan kuĢağa geçirilen kültürünü, toplumsallaĢma süreci içinde
öğrenme yoluyla elde ederler. ToplumsallaĢma, baĢkalarıyla olan iliĢkileri aracılığıyla
bireye iyi, kötü, doğru yanlıĢ gibi toplumun yargı ölçütlerinin, diğer tüm değer, kural ve
normların, toplumca kabul edilebilir tutum ve alıĢkanlıkların, becerilerin iletilmesi
sürecidir (Tolan 2005).
ToplumsallaĢma, birey ve toplum açısından farklı bir anlam taĢır.
ToplumsallaĢma, toplum açısından kültürün kuĢaktan kuĢağa devrini ve bireyin,
örgütlenmiĢ bir toplumsal yaĢam içerisinde belirlenmiĢ değer ve normları öğrenmesini ve
uymasını sağlar. Aynı zamanda, toplumsallaĢma bireyin kendisini çevreleyen maddi ve
toplumsal varlıklara uyum sağlamak amacıyla çoğu kez bilinçsiz olarak geçirdiği uzun
bir süreyi ifade eder. Bu açıdan toplumsallaĢma, bireyin benlik ve kiĢiliğini oluĢturan
temel etkenlerden biri olarak belirmektedir. Belirli toplumsal ve kültürel etkilerin sonucu
olarak kiĢiye dönüĢebilen insan, dünyaya bir kiĢi olarak değil ancak bir kiĢi olmanın
olanakları ve yetenekleri ile gelmektedir. Doğan çocuğun organizması, anatomisi,
fizyolojisi ve sinir sistemi üzerinde etki yapan toplumsal ve kültürel etkenler, zamanla
bireyi kiĢi haline dönüĢtürürler. Böylece toplumsallaĢma, çocuğun yalnız kültürün
öğelerini algılamasını ve benimsemesini değil, aynı zamanda benlik ve kiĢilik
kazanmasını da sağlamaktadır. Örneğin; çocuk bir aylık iken çevreden gelen uyarıcılara
hiçbir tepki göstermemekte, iki-üç aylık iken bazı yakınlarına gülümsemekle yetinmekte,
altı aylık olunca sayıca artan tepkilerini aynı zamanda kiĢilere göre de
KONU BAġLIĞI
Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve AraĢtırma Merkezi
farklılaĢtırabilmektedir. Çocuk bir yaĢında fiziki varlığının, iki yaĢında ise toplumsal
evreninin bilincine varmakta, «sen», «ben», «o» kavramlarını elde etmektedir. BeĢ-altı
yaĢına gelmiĢ bir çocuk, artık çevresel kültürün tüm öğe ve yaptırımlarını algılamıĢ,
toplumsallaĢma sürecinin en önemli bölümünü yaĢamıĢ olmaktadır. ToplumsallaĢma
daha sonraları aile, yakın çevre, komĢuluk, arkadaĢlık ve oyun grupları, okul ve kitle
iletiĢim araçlarının etkisi yoluyla giderek kesinlik kazanacaktır. ToplumsallaĢma
sürecinin olumlu bir nitelik kazanmasında, uygulanan ceza ve ödüllerin biçim, kapsam ve
düzeyleri ile çocukta doğan engellenmelerin kiĢiliği geliĢtirici bir yönde kullanılması,
kuĢkusuz büyük önem taĢımaktadır. BaĢarısız bir toplumsallaĢmanın örnekleri, her yaĢta
ortaya çıkabilecek ve bazı durumlarda patolojik boyutlar kazanabilecek sapmıĢ
davranıĢlarda görülmektedir. Dar anlamda sapmıĢ davranıĢ, norm, gelenek, töre veya
baĢka toplumsal norm ve kurumların hoĢgörü sınırlarının dıĢında kalan, yani toplumun
beklentilerine ve toplumca belirlenmiĢ rollere uygun olmayan bir davranıĢ biçimi olarak
tanımlanmaktadır (Giddens 2005).
Genel olarak birincil gruplarda (aile, arkadaĢ, vb.) bireyler toplumsal kontrole
kendiliğinden ve resmi olmayan bir biçimde uyarlar. Ġkincil gruplarda (devlet, siyasal
parti gibi) ise kontrol daha resmi ve biçimseldir. Bu gruplarda, bireylerin girmiĢ oldukları
iliĢkiler toplumsal kontrol mekanizmaları aracılığıyla düzenlenir. Birincil grup olan aile
içinde çocukların anne babalarıyla iliĢkileri, ikincil grup olan dernekte üyeler ve
yöneticiler arasındaki iliĢkiler o grupların normları tarafından Ģekillenir ve toplumsal
kontrol aracılığıyla denetlenir. Toplumsal değerler ve normlar toplumsal kontrolü
sağlayan temel araçlardır (Giddens 2005, Tolan 2005).
3.1. Toplumsal Değerler
Değerler, bireylerin düĢünce, tutum, davranıĢ ve yapıtlarında birer ölçüt olarak
ortaya çıkarlar ve toplumsal bütünselliğin ayrıĢmaz bir öğesini oluĢtururlar. Bireyler,
içinde yaĢadıkları grup, toplum ve kültürün değerlerini genellikle benimseyerek, bunları
muhakeme ve seçimlerinde birer ölçüt olarak kullanırlar. Bireysel tutum ve davranıĢlar,
büyük ölçüde ahlaksal ve dinsel değerlerle, örf ve adetlerin içerdiği değerlerin etkisi
altında kalır. Ancak bu tür değerler genellikle normlar içerisinde somutlaĢır ve normlar
KONU BAġLIĞI
Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve AraĢtırma Merkezi
aracılığıyla etkinlik kazanır. ToplumsallaĢma sürecinde çocuğa, çoğu kez mantıksal bir
kanıtlamaya gerek kalmaksızın toplumun değer ve normları aĢılanır ve törelere nasıl
uyulacağı öğretilir. Toplum bireyden iyi ve kötüyü anlamasını değil, hissetmesini ister.
Bireyi aĢan ve yücelen bir toplumsal varlık olarak değer, kendisini doğal ve mutlak bir
gerçeklik olarak kabul ettirir. Değerler, bir kültürden diğerine, hatta aynı toplum
içerisinde bir gruptan diğerine ve aynı toplumda zamanla büyük değiĢiklik gösterebilir;
Avrupalı ile Arap‟ın, burjuva ile iĢçinin, memur ile köylünün ne ahlâk anlayıĢları ne de
zevkleri aynıdır. Bununla birlikte ahlâk, belirli bir grup içerisinde, her türlü görelilikten
uzak olarak kendisini bireylere zorla kabul ettirir. Belirli bir toplumda değerler, bireyin
düĢünce ve eylemlerini yönelten oldukça tutarlı bir sistem içerisinde örgütlenirler; buna
genellikle ideal adı verilir. Durkheim'm da belirttiği gibi, bu anlamda bir ideale sahip
olmayan bir insan topluluğu bir toplum oluĢturamaz (Tolan 2005).
3.2. Toplumsal Normlar
Bir toplumun, varlığını sürdürebilmesi için toplumsal düzeni, yani bireyler veya
gruplar arasında gerekli iliĢkileri sağlayabilecek ve koruyabilecek birtakım kurallar
yaratması gerekir. BaĢka bir anlatımla, toplumsal yaĢamda bireylerin tutum ve
davranıĢlarının belirli kural ve ölçütlere göre örgütlenmiĢ olması zorunludur. Üretim veya
tüketimde, din veya aile sistemlerinde, cinsel veya ailesel yaĢamda, bu tür kuralların
düzenleyici ve tanımlayıcı katkısı kaçınılmaz bir gereksinmedir. Belirli bir toplum içinde
yaĢayan bireyler böylece, kendi tutum ve davranıĢlarının sınırlarını gösteren ve bilinçli ya
da bilinçsiz olarak uyguladıkları bu soyut modeller sayesinde, diğer bireylerin belirli bir
durumda nasıl davranacaklarını, nasıl bir tutum takınacaklarını öngörebilme olanağı
bulurlar. Bu anlamda, belirli bir durumda uygun olan veya olmayan değer, tutum veya
davranıĢın ne olduğunu belirleyen ve yaptırımla desteklenen ortak toplumsal kurallara
norm diyoruz. Ġki insanın bir arada bulunduğu her yerde norm vardır. Normlar karĢılıklı
görev ve hakların belirlenmesinde kiĢiye yol gösterir. Normlar yoluyla yapılan
davranıĢlar ya kınanır, ayıplanır, cezalandırılır ya da ödüllendirilir. Bunun nedeni
değerlerden ayrı olarak normların yaptırım gücünün olmasıdır.
Küçük gruplarda kiĢisel nüfuz ve güç olgusu birçok normun varlığını
gerektirmeyebilir. Ancak çağdaĢ toplumlarda, bütün toplumsal örgütlenme türleri,
kendilerine özgü norm sistemleri yaratma zorundadırlar. Birey, iliĢkide bulunduğu birçok
KONU BAġLIĞI
Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve AraĢtırma Merkezi
toplumsal grubun normatif sistemini bilme ve uygulama durumunda kalır. Bu durum,
çağdaĢ toplumların birer norm bütünü niteliği almasına neden olmaktadır. Ancak bu
normları değiĢmez birer toplumsal varlık olarak düĢünmek yanlıĢtır; zira her toplum,
kendisine bir önceki kuĢaktan miras kalan normları, kendi gereksinme ve isteklerine göre
değiĢtirebilir veya bütünüyle ortadan kaldırabilir. Ancak toplumsallaĢmanın bilinçli öğ-
renme aĢamasında, birtakım normlara uymamanın toplumsal cezalarla karĢılandığını
gören birey, bundan böyle ceza etkenini göz önünde bulundurarak tutum ve davranıĢlarını
düzenleyecektir.
Toplumsal normu tanımlayabilmek için basit bir örnek verelim. Bir odada
bulunan bir grubun üyeleri, sigara içmenin sağlığa zararlı olduğunu düĢünmektedirler.
Herkesin bu düĢünceyi paylaĢması, bir değer yargısı niteliği kazanır; bu da, odada sigara
içilmemesi gerektiği anlamına gelir. Ancak bu gereklilik, zorunlu olarak bir norm
yaratmayabilir. Gerçekten de bu durumla, sigara içmenin yasaklandığı bir sınıf örneği
arasında temel bir fark bulunmaktadır. Çünkü sınıfta sigara içilmesi, yalnızca yaptırımla
değil, ceza ile de karĢılık bulabilir. Bu yaptırım açık olarak yönetmelikte belirtilmiĢ
olabileceği gibi, sınıfta bulunan diğer öğrencilerin kınayıcı bakıĢları altında, bir
öğrencinin sigarasını söndürme gereğini duyması Ģeklinde de ortaya çıkabilir.
Toplumsal normların yaptırım gücü ile toplumsal kontrol arasında yakın bir iliĢki
vardır. Genel olarak normların yaptırım gücü arttıkça toplumsal kontrol daha güçlü bir
Ģekilde uygulanabilir. Bu anlamda hukuk kurallarının yaptırım gücü diğer kurallara göre
daha fazla olduğundan toplumsal kontrolü sağlamadaki etkileri daha fazladır.
Toplumsal normlar genel olarak ikiye ayrılır (Tolan 2005). Yazılı ya da resmi
normlar ve yazısız ya da resmi olmayan normlar.
Hukuksal Normlar
Yazılı ya da resmi normlar; hukuk kurallarını dile getirir. Hukuksal normlar; her
toplumda, karĢı gelinmesi kesinlikle yasaklanmıĢ ve yaptırımları zor kullanarak da
uygulanabilen ve rasyonel bir biçimde örgütlenmiĢ normlardır. Bir örf veya âdetin
zorlayıcı ve bağlayıcı yaptırımlarla desteklenmesi halinde, hukuk kuralları oluĢur.
Toplum, neden ve sonuçlarının bilincinde olarak hukuk kurallarını yaratır, yürürlüğe
koyar veya yürürlükten kaldırır.
Yazısız ya da Resmi Olmayan Normlar
KONU BAġLIĞI
Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve AraĢtırma Merkezi
Bu tür normların yaptırımı daha çok ayıplama, kınama biçiminde ortaya çıkar.
Örf, adet, gelenek ve görenekler yazısız normlardır. Bu kuralların her birinin yaptırımı
farklı özellikler taĢır.
Örf ve Adetler
Ahlakın içeriğini büyük ölçüde örf ve âdetler oluĢturur. Örf ve âdetleri gelenek ve
göreneklerle eĢ anlamlı tutarak, hepsini birden töre baĢlığı altında toplamak da
mümkündür. Nitekim bir bilim olarak ahlâk, günümüzde törebilim adıyla anılmaktadır.
Toplumsal normların önemli bir bölümü, "hukuksal normların yani yasaların aksine,
genellikle meĢru, yetkili ve kurumsallaĢmıĢ bir otorite tarafından yaratılmaz;
kendiliklerinden ve aĢama aĢama oluĢarak toplum yaĢamında güç kazanır, sonra da
toplumsal baskının sağladığı yaptırımlarla otoriteye kavuĢurlar. Toplumda uzun bir süre
kullanılarak geliĢmiĢ ve gelenekselleĢmiĢ, yaygın ve güncel olarak uygulanan toplumsal
normlar âdet olarak tanımlanır. Daha üst bir düzeyde, güçlü değerler içeren normlara ise
örf adı verilir. Örf ve âdet arasında bir içerik ve nitelik farkından çok, yalnızca bir düzey
farkı bulunmaktadır.
Örf ve âdetler, toplum, grup ve sınıflar arasında değiĢebildiği gibi, zaman içinde
de önemli ölçüde farklılaĢabilirler. Bir örf, doğruladığı bir tutum veya davranıĢı bir süre
sonra yadsıyabilir. Bireyler örf ve âdetlere genellikle kendiliklerinden uyarlar. Bu
alandaki sapmalar, toplumca ve hatta bireyin bizzat kendisi tarafından engellenir. BaĢka
bir deyiĢle, normun yaptırımını bizzat birey de uygulayabilir; bu durum doğal olarak,
bireyin normla bütünleĢme, onu içselleĢtirme düzeyine bağlıdır.
Sapma ve Anomi
Her toplumda bazı kimseler, bu toplumda geçerli olan normlara çeĢitli nedenlerle
her zaman uymayabilirler; bu olguya sapma adı verilir. Toplumsal sapma; birey ya da
grupların toplumda geçerli olan değer ve normlara uymamaları sonucu ortaya çıkan bir
olgudur. Bunlardan biri, bireyin herhangi bir nedenle grubunun dıĢında veya uzağında
kalması anlamındaki marjinalite olgusu, bir diğeri de, norm çatıĢması içerisinde bulunan
bireyin normlardan birini uygulamak için, diğerine karĢı çıkma zorunda kalmasıdır.
Toplumsal sapma olumlu ve olumsuz olmak üzere ikiye ayrılır. Olumlu sapma, toplumun
istediği biçimde ve ideal davranıĢlar yönünde gerçekleĢen bir sapmadır. Olumlu yönde
sapma gösteren birey, toplumun yücelttiği davranıĢ biçimlerine yönelmiĢ ve alıĢılagelen
KONU BAġLIĞI
Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve AraĢtırma Merkezi
düĢünce biçimlerini yukarı çekmiĢtir. Olumlu sapmalar toplumda birtakım geliĢme ve
ilerlemelere neden olabilir. Olumsuz sapma, toplumca onaylanmayan sapmadır. Olumsuz
sapma davranıĢı gösteren birey ya da gruplar genellikle kendi toplumları tarafından aĢağı
toplumsal statülere yerleĢtirilirler. Bu davranıĢlar toplumun diğer bireyleri tarafından hoĢ
karĢılanmadığı için cezalandırılır. Normların açıkça çiğnenmesi anlamındaki rüĢvet,
cinayet, hırsızlık, tecavüz gibi davranıĢlar onaylanmaz ve bu davranıĢları gösterenlere
yaptırım uygulanır. Olumsuz sapma davranıĢının değiĢik nedenleri vardır: Olumsuz
sapma davranıĢının bir nedeni bireyde zihinsel eksikliğin olması ve psikolojik
uyumsuzluğun ortaya çıkmasıdır. Bir takım toplumsal nedenler, sapma davranıĢlarına yol
açar. Örneğin iĢsizliğin arttığı bir toplumda bireyler Ģiddet, alkolizm, hırsızlık ve
dolandırıcılığa yönelebilirler. Toplumda adaletsiz bir gelir dağılımı varsa bu durum
bireylerin sapma davranıĢını göstermelerine neden olabilir. Örneğin rüĢvet
yaygınlaĢabilir. Farklı kültürlerden gelmiĢ olma ve grup farklılıkları sapma davranıĢında
etkilidir. Köyden kente göç etmiĢ birey, tamamıyla farklı bir kültürel ortama girer ve
zaman zaman toplumla bütünleĢmede zorlanabilir. Genel olarak hızlı değiĢmelerin
yaĢandığı dönemlerde sapma davranıĢlarında artıĢ görülür. Örneğin savaĢ, devrim, iç
çatıĢma ve ekonomik bunalım dönemlerinde, toplumsal sapmanın arttığı görülür.
Anomi
Normların geçerliliğini ve yaptırım gücünü yitirmesi, değer ve normlar
hiyerarĢisinin bozulması ve değersel bir kargaĢanın topluma egemen olması gibi
durumlarda anomi, yani normsuzluk hali doğacaktır. BaĢka bir anlatımla, kuralları
geçerliliğini yitirmiĢ ve herkes tarafından benimsenecek yeni kurallar yaratamamıĢ bir
toplumda, bireyleri toplumsal bütüne bağlayan bağların kopması haline anomi denir
(Erkal 2000).
4. Toplumsal DeğiĢme
4.1.Toplumsal DeğiĢme ve Tanımı
Toplumsal değiĢmeyi tanımlamak zordur, çünkü bir anlamda her zaman, her
Ģey değiĢmektedir. Doğa, toplum ve insan sürekli bir değiĢim içindedir.
Çağımızda özellikle bilim ve teknolojinin geliĢmesiyle birlikte, daha yoğun
toplumsal geliĢmeler gözlemlemek mümkündür. DeğiĢme, „„belirli bir zaman
KONU BAġLIĞI
Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve AraĢtırma Merkezi
süreci içinde herhangi bir Ģeyde gözlenen farklılaĢmadır.‟‟ Zira her gün, yeni bir
gündür; her an, zaman içerisindeki yeni bir andır. Toplumsal değiĢme, toplumda,
toplumsal kurumlarda kısaca toplumsal hayatın her alanında zaman içerisinde
meydana gelen değiĢmelerdir (Giddens 2005).
Toplumsal değiĢmenin genel özelliklerini Ģu Ģekilde sıralayabiliriz; değiĢme
doğal bir olgu ve zorunluluktur. Bütün toplumlar ve doğa değiĢim içindedir, bu değiĢim
süreklidir. Toplumsal değiĢmenin hızı toplumdan topluma farklılık gösterir. Toplumsal
değiĢme, bütün toplumlar için kaçınılmaz ve evrensel bir olgudur. Toplumsal değiĢmeyi
etkileyen çeĢitli faktörler bulunmaktadır. Bu faktörler; fizik çevre, bilim ve teknoloji,
kültür, demografi, ekonomi ve kitle iletiĢim araçlarıdır. Toplumsal değiĢmeler,
teknolojiyi üreten ve kullanan ülkelerde geliĢme ve ilerleme yönünde olmuĢtur. Kitle
iletiĢim araçları; bilgilerin, kültürel değerlerin, normların, duygu ve düĢüncelerin hızla
yayılmasını sağlayan, toplumsal değiĢmeyi hızlandıran temel etkenlerdendir. Bir ülkedeki
nüfusun niteliği, toplumsal değiĢmeyi olumlu ya da olumsuz yönde etkilemektedir.
Toplumsal değiĢmeyi etkileyen en önemli faktörlerden biri de ekonomidir. Ekonomik
etkinlikler sonucu bilim ve teknoloji geliĢmekte, kültürel öğeler zenginleĢmekte, fiziksel
çevre yeniden Ģekillendirilmektedir. Ekonomik geliĢmenin hızlanması ya da yavaĢlaması
diğer faktörlerle birlikte toplumsal değiĢmelerin yönünü etkilemektedir (Erkal 2000,
Tolan 2005).
Toplumsal değiĢme, çok etmenli faktörlerin, karĢılıklı birbiriyle etkileĢimi içinde
gerçekleĢir. Fakat her birinin etki dereceleri farklıdır. Toplumsal değiĢme toplumun her
katında veya her öğesinde aynı zaman ve hızda gerçekleĢmemektedir. Toplumsal
değiĢme aĢama aĢama dengeli bir biçimde gerçekleĢebileceği gibi, çok hızlı ve dengesiz
bunalım yaratıcı bir biçimde de ortaya çıkabilir. YaĢanan toplumsal iliĢki ve etkileĢimler
toplumun bütünlüğü içerisinde oluĢtuğuna göre, toplumsal değiĢme olgusu, birbirini
tamamlayan, kendisini etkileyeni etkileyen ve etkilenenden etkilenen toplumsal öğelerin
oluĢturduğu bir süreç görünümündedir. Toplumda sosyal iliĢkiler, çıkar iliĢkileri, üretim
faaliyetleri, bilim ve teknolojideki geliĢmeler, coğrafi olaylar, siyasal etkenler toplumsal
değiĢmenin itici güçleridir.
4.2.Toplumsal DeğiĢmeye Etki Eden Faktörler
KONU BAġLIĞI
Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve AraĢtırma Merkezi
Genel anlamda toplumsal değiĢmeyi sağlayan üç ana etkenden
bahsedilebilir. Bunlar: Fiziksel çevre, politik örgütlenme ve kültürel etkenlerdir
(Erkal 2000, Giddens 2005).
a) Fiziksel çevre
Fiziksel çevrenin, insanın toplumsal düzeninin geliĢiminde etkisi
olmuĢtur. Bir coğrafi bölgenin hatta bir ülkenin toplumsal değiĢmeye uğraması
doğal çevrenin özellikleriyle yakından ilgilidir. Örneğin, büyük uygar lıklar
verimli topraklar üzerinde kurulmuĢtur. Mezopotamya ve Mısır uygarlıkları gibi.
Verimli tarım topraklarının ve çeĢitli maden kaynaklarının varlığı ekonomik
zenginliğin artmasına neden olmuĢ, daha hızlı toplumsal geliĢme ve ilerleme
sağlanmıĢtır. Aynı zamanda doğal zenginliklerden yoksun kalmak toplumsal
değiĢmeye neden olmaktadır. Örneğin, ormanların yok edilmesi, teknolojinin
doğal dengeyi bozacak biçimde kullanılması, sel gibi doğal afetlerin olmasına, iç
göçlere, bölgesel nüfusun azalmasına, ekonomik etkinliklerin azalmasına ve
çevre kirliliğine yol açar. Avustralya'nın yerli nüfusu fiziki Ģartların
yetersizliğinden avcılık ve toplayıcılığı bırakamamıĢlardır.
b) Politik örgütlenme
Toplumsal değiĢmeyi güçlü bir biçimde etkileyen diğer bir etken, politik
örgütlenme türüdür. Avcı ve toplayıcı toplumlarda bu etki en azdır, çünkü
topluluğu harekete geçirebilecek bir politik yetke yoktur. Ancak bütün öteki
toplum türlerinde, politikacılar -Ģefler, lordlar, krallar ve hükümetler- bir
toplumun izlediği geliĢim rotasını güçlü bir biçimde etkileyebilir. Askeri güç,
çoğu geleneksel devletin kuruluĢunda temel bir rol oynamıĢtır. Ancak üretim
düzeyi ile askeri güç yine dolaylı bir iliĢki içindedir. Yönetici kaynakları,
nüfusun geri kalanını yoksullaĢtıracak olsa bile askeri alana yönlendirmeyi
seçebilir.
c) Kültürel Etkenler
Toplumsal değiĢim üzerindeki diğer temel bir etki, dinin etkilerini,
iletiĢim sistemlerini ve liderliği de içeren kültürel etkenlerden oluĢur. Din,
toplum yaĢamı içinde tutucu ya da ilerletici bir güç olabilir. Kimi dinsel inanç ve
pratik biçimleri, geleneksel değer ve törenlere bağlılık üzerinde durarak değiĢimi
KONU BAġLIĞI
Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve AraĢtırma Merkezi
frenleyici bir rol oynamıĢtır. Toplumsal değiĢme sürecinde, maddi kültür
öğelerindeki değiĢmeler zamanla maddi olmayan kültür öğelerini de değiĢime
uğratmaktadır. Kültürel farklılıklar ve kültürel etkileĢimler hem toplumların
kültürünün çeĢitlenmesini hem de insanlığın ortak mirasının zenginleĢmesini
sağlar.
DeğiĢimin nitelik ve yönünü etkileyen özellikle önemli kültüre l etkilerden
biri, iletiĢim sistemlerinin yapısıdır. Örneğin yazının bulunuĢu, kayıtların
tutulmasını sağlayarak maddi kaynaklar üzerindeki denetimin artıĢını ve büyük
ölçekli düzenlemelerin geliĢimini olanaklı kılmıĢtır. Dahası, yazı, insanların
geçmiĢ, bugün ve gelecek arasındaki iliĢkileri algılayıĢını değiĢtirmiĢtir. Yazı
kullanan toplumlar geçmiĢ olayların kaydını tutmuĢ ve kendilerinin bir tarihleri
olduğunun bilincinde olmuĢlardır.
4.3.Toplumsal DeğiĢme Tipleri
DeğiĢme, bütün toplumlar için geçerlidir. DeğiĢmeyen bir toplumsal yapıdan ve
kurumdan söz edemeyiz. Genel olarak serbest ve müdahale yolu ile toplumsal değiĢme
olmak üzere iki tip toplumsal değiĢme vardır. Serbest Toplumsal DeğiĢmeler; toplumlara
herhangi bir müdahale olmadan kendiliğinden olan değiĢimi ifade eder. Planlı, programlı
olarak oluĢturulmazlar. Bu değiĢimler, nüfus artıĢı, bilim ve teknoloji alanındaki
yenilikler, üretim artıĢı gibi iç etkenler ya da yabancı bir kültürle temas gibi dıĢ etkenlerle
ortaya çıkar. Farklı kültürle temas içinde olan diplomatlar, turistler, sanatçılar, memurlar,
gazeteciler toplumsal değiĢmeye neden olabilirler. Müdahale Yoluyla Toplumsal
DeğiĢmeler; bilinçli, planlı ve ya bir program çerçevesinde yapılan değiĢmeleri içerir.
Bunlar; demokratik planlı değiĢme ve baskı yolu ile değiĢtirmedir. Baskı yoluyla
değiĢtirme toplumun kendi iç dinamikleri tarafından uygulandığı gibi dıĢ etkiler
tarafından da uygulanabilmektedir. Kültürel, sosyal, ekonomik ve siyasal değiĢmelerin,
ülkelerin kendi iç dinamikleriyle ve demokratik yollarla gerçekleĢmesi tüm toplumların
temel hedefidir.
ÖZET
KONU BAġLIĞI
Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve AraĢtırma Merkezi
İnsan toplum halinde yaşayan bir canlıdır. İnsanın ihtiyaçlarını tek başına
karşılayamaması, psikolojik ve sosyal olarak başka insanlara ihtiyaç duyması toplum
halinde yaşama zorunluluğunu oluşturmuştur. Bir insan birlikteliğinin toplum olabilmesi,
genel anlamda belli bir coğrafyada yerleşmiş olmak, bireylerin birlikte yaşama isteği,
ihtiyaçları karşılayan işlevlerin yerine getirilmesi, ortak bir kültürü paylaşmak, değişime
rağmen süreklilik göstermek gibi etkenlere bağlıdır. Bu etkenler çerçevesinde ortak bir
anlayış geliştiren insanların ürettiği maddi ve manevi değerlerin tümü o toplumun
kültürüdür. Kültürün kaynağı insanların karşılıklı ilişkileridir. İnsanın doğa ile
ilişkilerinde ve etkileşiminde maddi kültür öğeleri, insanın insanla ilişkileri sonucu
manevi kültür öğeleri ortaya çıkmıştır. Sosyal bir varlık olan insan çevreyi etkilediği gibi
ayna zamanda çevreden de etkilenme özelliğine sahiptir. Dolayısıyla insan, fiziki ve
sosyal çevresi ile etkileşim halinde olduğundan değişerek ve değiştirerek değerler
sistemine süreklilik kazandırmaktadır. Küresel sistem, içindeki yalnızca belirli
toplumların değişip geliştiği bir çevre değildir. Ülkeler arasındaki, kendi
sınırlarını aşan toplumsal, politik ve ekonomik bağlantılar her birisi içinde
yaşayan insanların kaderini kesinlikle etkilemektedir. Bu bağlamda toplumda
gerçekleşen ilişkiler sorunlar vb. hakkında doğru bilgiler elde etmenin yolu
toplumu tanımaktan geçer. Bir toplumun sağlık ve hastalık konuları hakkındaki bilgisi,
görüşü, anlayışı ve bunlara ilişkin uygulamaları, toplumun sosyo-ekonomik yapısı, eğitim
düzeyi ve kültürü yoluyla biçimlenmektedir. Topluma özgü tüm değerler sistemini bilmek
yani toplumu tanımak kaliteli ve etkili sağlık hizmeti sunumuna katkıda bulunacaktır.
KONU BAġLIĞI
Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve AraĢtırma Merkezi
DEĞERLENDĠRME SORULARI
1- AĢağıdakilerden hangisi topluma iliĢkin özelliklerden biri değildir?
A. Ortak bir kültürün paylaĢılması
B. Ġnsanlar (gruplar arası) iliĢkilerin olması
C. DeğiĢmeden varlığını sürdürmesi
D. Ġhtiyaçlarını karĢılayan iĢlevleri yerine getirmesi
E. Belli bir coğrafyada yerleĢmiĢ olması
2- AĢağıdakilerden hangisi “içinde toplumsal iliĢkilerin, olayların oluĢtuğu, toplumsal
grupların, kurumların yer aldığı, nüfus ile yerleĢim tarzının biçimlendiği bir toplumsal
varlıktır” tanımını içeren bir kavramdır?
A. Toplumsal yapı
B. Toplumsal statü
C. Toplumsal norm
D. Toplumsal rol
E. Toplumsal iliĢki
3- Toplumda adaletsiz gelir dağılımıyla bağlantılı olarak rüĢvet alma görülüyorsa bu
durumda toplumda hangi davranıĢın ortaya çıktığı düĢünülür?
A. Toplumsal sapma
B. Toplumsal karmaĢa
C. Haksız kazanç elde etme
D. Kültürel yozlaĢma
E. Dine aykırı davranıĢ
4- AĢağıdakilerden hangisi değerleri ve normları birbirlerinden farklılaĢtırır
A. Normlar yoluyla yapılan davranıĢlar kınanır, ayıplanır ya da ödüllendirilir
B. Normların yaptırım gücü bulunmaktadır
C. Ġki insanın bir arada bulunduğu her yerde norm vardır
D. Değerler, karĢılıklı görev ve hakların belirlenmesinde kiĢiye yol gösterir
E. Normlar, toplumsallaĢma süreci ile davranıĢa dönüĢürler
CEVAPLAR
1. C
2. A
3. A
4. B
KONU BAġLIĞI
Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve AraĢtırma Merkezi
YARARLANILAN KAYNAKLAR
1- Erkal ME. (2000). Sosyoloji ( Toplum Bilimi). Der Yayınları, Ġstanbul.
2- AkĢit B. (1995). Toplum, Kültür ve Sağlık. Halk Sağlığı (Temel Bilgiler), (Bertan M
&
Güler Ç Eds.), GüneĢ Kitabevi Ltd.ġti., Ankara, s:13-26.
3- Kılıç D. (2009). Toplumu tanıma. Halk Sağlığı HemĢireliği, (Erci B Eds.), Göktuğ
Yayıncılık, Amasya, s:65-77.
4- Öztek Z. Kubilay G. (2005). Toplumu Tanıma. Toplum Sağlığı HemĢireliği,
GeliĢtirilmiĢ
Üçüncü Baskı, Palme Yayıncılık Ankara, s:16-55.
5 -Saran N. (1989). Antropoloji, Ġnkılap Kitabevi, Ankara.
6- Giddens A. (2005). Sosyoloji, Yayına hazırlayan; Cemal Güzel, Ayraç Yayınevi,
Ankara.
7-Tezcan M. (2008). Kültürel Antropoloji. Maya akademi yayın dağıtım eğitim
danıĢmanlık,
1.baskı, Ankara, s:42-46.
8- Tolan B. (2005). Sosyoloji. Gazi kitabevi, Ankara.