24
Dünyada ve Türkiye’de Eğitim Teknolojilerine Tarihsel bir Bakış Giriş Son yıllarda görülen iletişim teknolojilerindeki hızlı değişim hayatın tüm alanlarını etkilediği gibi eğitimin veriliş şeklini de önemli ölçüde değiştirmiştir. Günümüzde ilköğretim, lise ve üniversitelerde akıllı tahtalar, tablet ve dizüstü bilgisayarlar, projeksiyonlar, kameralar, ses kayıt cihazları, cep telefonları eğitimi daha etkili kılmak ve 21. yüzyılın işgücü potansiyelini donanımlı yetiştirmek için kullanılmaktadır. Bilgisayarların dilini anadili gibi bilen, yani bilgisayarların ve internetin yaygın olarak kullanılmaya başlandığı yıl olan 1990’dan sonra doğanlar Marc Prensky tarafından ‘Dijital Natives-Dijital Yerliler’ olarak adlandırılır (Prensky, 2001). İngilizce’de ‘Native’ kelimesi ‘bir yerde doğmuş, yerli’ anlamına gelmektedir, yani teknoloji dünyasının içine doğmuş gençler bu dünyanın yerlileri, daha önce doğanlar ise (1990 öncesi) ‘Digital Immigrants- Dijital Göçmenler’ olarak adlandırılmıştır. ‘Dijital Göçmenler’ teknoloji dünyasına doğmamış, sonradan entegre olmuşlardır. Sugatha Mitra bu nedenle yetişkinlere teknolojik gelişmeleri öğrenme yöntemi olarak ‘Granny Method-Büyükanne Yöntemi’ ni kullanmalarını öneriyor. Bu metoda göre bilgisayarda bir işlem yapan torununu izleyen büyükanne sorar: ‘Harika, bunu nasıl yaptın?’, ‘Bana da gösterir misin?’ 1

Edtech in the world and in Turkey

Embed Size (px)

DESCRIPTION

edtech, turkey, world, education, technology

Citation preview

Page 1: Edtech in the world and in Turkey

Dünyada ve Türkiye’de Eğitim Teknolojilerine Tarihsel bir Bakış

Giriş

Son yıllarda görülen iletişim teknolojilerindeki hızlı değişim hayatın tüm

alanlarını etkilediği gibi eğitimin veriliş şeklini de önemli ölçüde değiştirmiştir.

Günümüzde ilköğretim, lise ve üniversitelerde akıllı tahtalar, tablet ve dizüstü

bilgisayarlar, projeksiyonlar, kameralar, ses kayıt cihazları, cep telefonları

eğitimi daha etkili kılmak ve 21. yüzyılın işgücü potansiyelini donanımlı

yetiştirmek için kullanılmaktadır.

Bilgisayarların dilini anadili gibi bilen, yani bilgisayarların ve internetin

yaygın olarak kullanılmaya başlandığı yıl olan 1990’dan sonra doğanlar Marc

Prensky tarafından ‘Dijital Natives-Dijital Yerliler’ olarak adlandırılır (Prensky,

2001). İngilizce’de ‘Native’ kelimesi ‘bir yerde doğmuş, yerli’ anlamına

gelmektedir, yani teknoloji dünyasının içine doğmuş gençler bu dünyanın

yerlileri, daha önce doğanlar ise (1990 öncesi) ‘Digital Immigrants- Dijital

Göçmenler’ olarak adlandırılmıştır. ‘Dijital Göçmenler’ teknoloji dünyasına

doğmamış, sonradan entegre olmuşlardır. Sugatha Mitra bu nedenle yetişkinlere

teknolojik gelişmeleri öğrenme yöntemi olarak ‘Granny Method-Büyükanne

Yöntemi’ ni kullanmalarını öneriyor. Bu metoda göre bilgisayarda bir işlem

yapan torununu izleyen büyükanne sorar: ‘Harika, bunu nasıl yaptın?’, ‘Bana da

gösterir misin?’ ve öğrenir.

Cep telefonu, tablet bilgisayar gibi teknolojik aletleri ve sosyal medya

araçlarını yoğun bir şekilde ve ustalıkla kullanan günümüz öğrencileri bu

yenilikleri derslerinde de gördüklerinde, yaşamları ve dersleri arasında bağlantı

kuruyorlar ve öğrenmenin yaşam boyu sürebilen, okul duvarlarını aşan bir olgu

olduğunu farkediyorlar. Günümüzde öğrencilerin okul kayıtlarının,

devamsızlıklarının, ders notlarının, çeşitli ortak sınav kayıtlarının, ders

seçimlerinin neredeyse tamamı internet üzerinden yapılmakta ve bu zaten

olması gereken, normal bir durum olarak algılanmaktadır. Oysaki 80’li yıllarda

bu tip işlemlerin böyle kolay bir şekilde teknolojik bir araç ile yapılması bir

hayalden öte değildi. Öyleyse önce eğitim teknolojilerinin dünyadaki gelişimine

ve daha sonra bu gelişime ayak uyduran Türkiye’nin tarihi hangi tarihsel

süreçlerden geçtiğine bir göz atmak faydalı olacaktır.

1

Page 2: Edtech in the world and in Turkey

Dünyada Eğitim Teknolojilerinin Gelişimi

Eğitimi iyileştirmek için teknoloji kullanma fikri uzun zamandır

gündemde olan ve kullanıldığı zamana göre araçları değişen bir olgudur. Eğitim

teknolojileri dönemde popüler olan öğrenme teorilerinden, dönemin tarihsel

olaylarından etkilenirler. 20. yüzyılın başlarında Skinner ve Pavlov’un kurucuları

olduğu Davranışçılık akımı çıkmıştır. Bu akımdan çıkan ana düşünce etkiye tepki

verilmesi ve tüm davranışların dış bir uyaran tarafından oluşturulduğu idi. Bu

akımdan yola çıkarak ‘Audo-visual method-Görsel İşitsel Yöntem’ geliştirilmiş ve

eğitimde yaygın olarak kullanılmıştır. 2.Dünya savaşı sırasında görsel-işitsel

araçlar askeriye ve endüstride eğitim vermek için kullanılmış ve bu daha sonra

dil öğretiminde ve pilotlar için uçuş eğitiminde kullanılmıştır. Okullarda ise ilk

1928 yılında Amerika’nın Ohio ve Winconsin eyaletlerinde dersleri

zenginleştirmek maksadıyla radyo aracılığıyla dersler verilmiştir (Clark, 2003).

Televizyonun ortaya çıkmasıyla ile 1932 yılında Iowa Üniversitesi de bu aracı

kullanarak ders vermeyi denemiştir. 1944’e gelindiğinde ise Harvard

Üniversitesi’nin MARK I’i (matematik ve fen hesaplamaları için kullanılan bir ana

bilgisayar) geliştirmesi ile bilgisayarlar ilk kez eğitimde kullanılmışlardır ancak

bilgisayarların eğitim dünyasına asıl sızması 1960 yılında İllinois Üniversitesi’nin

bilgisayar destekli eğitim için planlanmış çok amaçlı bir sistem olan PLATO’yu

kullanmasıyla gerçekleşmiştir (Molnar, 1997). Bu sistem aracılığı ile öğrenciler

bilgisayarlarından herhangi bir dersle ilgili bilgi kaynaklarına ulaşabiliyor ve

televizyon veya bir ses aygıtı aracılığıyla kaydedilmiş dersleri dinleyebiliyorlardı.

Davranışçı Model (Behaviourist Model)’e göre tasarlanan öğrenme ortamlarında

bilgisayarlar öğrencilerin kendi hızlarına göre ayarlanabiliyor, geri bildirim

verebiliyor, öğrencilerin mekanik alıştırmalar yapabilmelerine imkan tanıyordu.

Yani bilgisayar teknolojileri zaten varolan uygulamaları daha etkili kılmak için

kullanılıyordu. Örneğin yabancı dil eğitiminde sesletim programları aracılığıyla

öğrenciler kendi telafuzlarını native speakerlar ile karşılaştırabiliyorlardı.

Bireyselleştirilmiş okuma programları ile ise süreli okumalarda hızlarını ve

metinlerin zorluk seviyelerini ayarlayabiliyorlardı.

1970’lerde ise eğitimciler bireyin öğrenme sürecindeki öneminin farkına

2

Page 3: Edtech in the world and in Turkey

vardılar ve Bilgisayar Destekli Eğitim iletişim, motivasyon gibi daha insancıl

öğeleri de bu sürece dahil etti. İletişimsel yaklaşım (Communicative method);

anlam odaklı öğrenme etkili olmaya başladı ve bu tarihlerde ‘öğrenme’ teorileri

yerini ‘bilişsel-cognitive’ teorilere bıraktı. Cognitive Science-bilişsel bilim

insanın bir bilgi işleyecisi olarak bilgiyi nasıl kullandığına odaklanır, eğitimin

hedefi uzun açıklamaların olduğu konferans tipi derslerle gerçekleri öğretmek

değil, yüksek seviye düşünme ve problem çözme becerilerini geliştirmektir. Bu

nedenle mikrobilgisayarlar ilk bu dönemde kullanılmaya başlandı. (Beatty

(2003) farklı bilgisayar türlerini şöyle açıklıyor: Mainframe bilgisayar: oda

büyüklüğündeki ilk bilgisayarlar, mini-bilgisayarlar: bugünkü server

bilgisayarlara benzer bilgisayarlar, mikrobilgisayarlar: masaüstü veya kişisel

bilgisayarlar). Örneğin yabancı dil eğitiminde bilgisayarlar, okuma, yazma, metni

tekrar düzenleme, yapboz, oyunlar için kullanıldı. Hatta bu dönemde Brigham

Young Üniversitesi tarafından yürütülen TICCIT adlı projede (Time-Shared,

Interactive, Computer Controlled Information Television) bilgisayarda metin,

ses ve video öğrenen tarafından kontrol edilebiliyordu. 1970 yılında ‘Apple I’

bilgisayarı üretildi ve Amerika’da sınırlı sayıda okula bağışlandı. 70’li yılların

sonuna doğru kişisel bilgisayarlar yaygınlaştı ve okullar ve kütüphaneler için bir

gereklilik halini aldı.

Avrupa’da da Amerika’nın etkisiyle bilgisayar destekli eğitimde önemli

gelişmeler olmuştur. İngilitere’de 1980 yılında‘Mikro-Elektronik Eğitim

Programı’, Fransa’da 1985 yılında ‘Herkes için İnformatik’ programının

başlatılması’ , 1975 yılında Almanya’da liselerde bilgisayar eğitimi verilmesi ve

daha sonra alt kademelerde de yaygınlaştırılması bu gelişmelere örnek olabilir.

Bu yıllarda bilgisayarların interaktif özellikleri öğrencilere bireysel ders

planlanlamaları yapılarak bilgisayar labaratuvarlarında ders yapılmasına

olanak verdi. 1980 sonlarında eğitimciler bilgisayarların üretkenlik araçları

olarak önemini farkettiler ve word processing (kelime işlemci), veritabanları,

spreadsheetler, grafik programları ve desktop publishing gündeme geldi.

Öğrenciler sınıflarda bu programları kullanmaya başladılar.

1990’lar multimedia bilgisayarları getirdi ve İnternet 1990 ortalarında

tüm dünyada eğitim teknolojilerinin doğasını değiştirdi. İletişim araçları

(örneğin e-mail) ve multimedia yaygın olarak kullanılmaya başlandı. Bu yıllarda

3

Page 4: Edtech in the world and in Turkey

Dewey, Piaget, Vygotsky ve Bruner’in geliştirdiği ‘constructivist approach-

yapılandırmacı’ yaklaşım revaçta idi. Öğrencilerin bildiklerini yeni

öğrendikleriyle bağdaştırarak yeni fikir ve kavramlar oluşturması esastı.

Yapılandırmacı yaklaşım içerisinde ‘discovery learning’ - keşfederek öğrenme ve

‘situated learning’-yaşam temelli öğrenmeyi de barındırır. Yani öğrenciler

gerçek benzeri problemleri genelde başkalarıyla işbirliği yaparak çözmeye

çalışırlar. Öğrenme deneyimler sonucunda gerçekleşir. Teknoloji kullanılan

sınıflarda öğretmen bilginin tek kaynağı değil, öğrenmeye rehberlik eden,

soruları cevaplayarak öğrencilerinin hedefe ulaşmalarını sağlayan biridir. Yani

bu dönemde artık öğrenme öğretmen-merkezli olmaktan çıkıp ‘öğrenci-merkezli’

olmaya başlamıştır.

1991’de İnternet’in kullanılmaya başlanmasıyla eğitim teknolojilerinde

de cd’ler üzerinde tasarlanmış dersler yerini İnternet’teki Web 2.0 araçlarına

bıraktı. Örneğin 1995’te bulunan Webquest bu tip öğrenmelerin

gerçekleşmesine olanak veren çok etkili bir Web 2.0 aracıdır. Öğretmen

herhangi bir ders için bir problem verir ve öğrenciler öğretmen tarafından daha

önce belirlenmiş çeşitli linklerdeki bilgileri kullanarak o problemi arkadaşlarıyla

ya da bireysel çözmeye çalışırlar.

1996’da yılında gelindiğinde Google’in Stanford’da bir doktora öğrencisi

olan Larry Page tarafından başlatılmasıyla, Google arama motoru öğrencilerin

araştırma yapabilmelerini kolaylaştırdı. 1990 sonlarında ise ‘Learning Portals-

Öğrenme portalları’ ortaya çıktı ve dünyada en çok yaygın olanı o zamanlar

‘Blackboard’ oldu. Yine bu dönemde ‘distance education-uzaktan’ eğitim

aracılığıyla eğitim verilmeye başlandı. Bu döneme damgasını vuran öğrenme

modelleri ise ‘e -learning / e- öğrenme ve ‘ blended learning/harmanlanmış

öğrenme’ oldu. Pek çok öğrenme platformu ‘Moodle, WebCT, Haiku’

öğretmenlerin sınıftaki derslerini İnternet ortamına taşımalarına olanak tanıdı

ve ‘life-long learning’- yaşam boyu öğrenme kavramı eğitim dünyasına girdi.

Eğitimin sınıfta veya okulda bitmeyeceği, istenilen saatte ve yerde eğitime

ulaşılabileceği fikri eğitimciler tarafından benimsendi. Açık Dersler ilk önce MIT

(Massauchets Instute of Technology) tarafından ders içerikleri dünya ile

paylaşılarak başlatıldı. Halen pek çok üniversite ders içeriklerini tüm dünyaya

açıp herkesin bilgiye erişimine olanak vermektedir. MOOCs (Massive Open

4

Page 5: Edtech in the world and in Turkey

Online Courses) kavramı bu paylaşım için kullanılan bir arayüzdür.

Üniversitelerin yaptığı bu paylaşım artık alt kademelerde de görülmektedir.

Böylelikle bilgiye erişim isteyen herkese açıktır.

2000’li yıllara gelindiğinde dünyada Mobil Teknolojiler yaygınlaştı ve

sosyal medya popüler oldu. Önceleri şirketler kendi internet sayfalarını

yapıyor ve milyonlara hitap ediyorken, sosyal medya internet içeriğini

milyonların milyonlarla yaptığı bir diyalog şekline dönüştürmüştür. 2004 yılında

Facebook, 2005 yılında Youtube, 2006 yılında Twitter kullanılmaya başlanmıştır.

Elbette ki bu sosyal ağlar eğitimde yerini aldı ve öğretmenler Facebook sınıfları

aracılığı ile öğrencileriyle daha sıkı iletişim kurup birbirleriyle de işlenen

konularla ilgili videolar, powerpoint sunuları, dosyalar paylaşarak dersi sınıf

duvarlarının dışına taşıdılar. Youtube ve Twitter da eğitsel olarak kullanılmaya

başlandı ve günümüzde de pek çok öğretmen ve öğrenci tarafından dersleri

desteklemek amacı ile kullanılmaktadır.

2008 yılında ise Khan Akademi Youtube’da 300 eğitsel videosu ile

herkesin erişebileceği açık bir kaynak olarak ortaya çıkmıştır. Video kavramı

yeni bir konu olmamasına rağmen Khan Akademi video oluşturmanın önemine

dikkat çekmiş ve öğretmenlere de sınıflarını ‘Tersyüz’ edebileceklerine ilişkin

fikir vermiştir (Khan Academy, 2012). Yine aynı yıl Jeff O’ Hara okullarda güvenli

bir sosyal iletişim ağı kurdu, Facebook’a alternatif olarak çıkan Edmodo,

geleneksel sınıfı her zaman her yerde öğrenme şekline dönüştürmeye öğrenme

platformları gibi yardımcı olur. Farkı bu sosyal ağın sadece eğitim için

tasarlanmış olmasıdır (‘Edmodo’).

2010 yılına gelindiğinde ise ‘Flipped Classroom’-Tersyüz edilmiş sınıf

gündeme gelmiştir. Bu tür bir sınıfta eğitim teknolojileri kullanılarak öğrenme

kolaylaştırılmış ve daha zevkli bir hale getirilmiştir. Böyle tasarlanmış bir derste

öğretmen dersi sınıfta anlatmaz, video hazırlar veya online bir text eve ödev

verilir. Öğrenci böylelikle konu ile ilgili anlatım kısmına evde kendisi çalışır ve

sınıfa geldiğinde öğretmeni ve arkadaşları ile çalıştığı konu ile ilgili alıştırmalar,

uygulamalar yapar. Böylelikle sınıf ortamı daha verimli bir şekilde kullanılır.

Sıraların dizaynı da öğrencilerin arkadaşlarıyla oturup çalışmalarına izin verecek

şekilde tasarlanır, öğrenciler daireler biçiminde oturur ve öğretmen aralarda

dolaşarak öğrencilere rehberlik eder. Sınıfta öğretmen-merkezli değil, öğrenci-

5

Page 6: Edtech in the world and in Turkey

merkezli bir eğitim vardır. Geleneksel sınıfta konu anlatımı öğretmen tarafından

sınıfta yapılıp ödevler evde yapıldığı için ‘Flipped Classroom / Tersyüz edilmiş

Sınıf’’ ta bunun tam tersi yapıldığı için bu sisteme böyle bir isim uygun

görülmüştür.

2010 yılında Apple firmasının iPad’i piyasaya sürmesiyle Wifi bağlantısı

olan bu taşınabilir cihaz eğitim dünyasında büyük yankılar uyandırmıştır.

Öğrencinin sırt çantasına sığabilen, internet bağlantılı taşınabilir bir tablet

bilgisayar olan iPad, hem öğrenciler hem de öğretmenler tarafından kısa sürede

benimsenmiş ve öncelikle Amerika’daki okullarda ve daha sonra diğer ülkelerde

yavaş yavaş yaygınlaşmaya başlamıştır. Pek çok okulda 1:1 projelerinde

laptop’ların yanısıra tablet bilgisayarlar da kullanılmaya başlandı. Halihazırda

pek çok bilgisayar üreticisi firma, tablet bilgisayarlarını daha etkili donanımlarla

piyasaya sürmektedirler. Günümüzde Türkiye’de de pek çok okul öğrencilerine

laptop, tablet bilgisayar vererek bu tip projeler yürütmektedir. Bunlarla ilgili

detaylara girmeden önce Türkiye’de bu aşamaya gelene kadar geçen

aşamalardan kısaca aşağıdaki bölümde bahsedilecektir.

Türkiye’de Eğitim Teknolojileri

Türkiye’de bilgi iletişim teknolojilerinin okullara girişi 1988’de ‘Bilgisayar

Destekli Eğitim Projesi’ (Computer Assisted Learning Project-CAEP) ile

başlamıştır. Daha sonra 1992 yılında, Dünya Banka’sının finansal desteği ile

‘Milli Eğitimi Geliştirme Projesi’ (National Education Development Project-

NEDP) başlamış ve 1997’de tamamlanmıştır (MEB EĞİTEK, 2002 ; Yılmaz 2011).

Bu proje aracılığıyla Mili Eğitim Bakanlığı’na bağlı okullardaki öğretmenler

üniversite öğretim üyelerinden eğitim almışlardır. Öğretmenlere bilgisayarı nasıl

kullanmaları gerektiği ve bazı yazılımları kullanma ile ilgili eğitimler verilmiştir.

Daha sonra ise ‘Catching the Era in Education 2000’ projesi başlatıldı. Bu

projede de hedef daha çok eğitim teknolojilerini ilköğretime entegre etmek idi.

Bu nedenle ilköğretim 4. sınıf müfredatına 1998 yılınd ‘Bilgisayar’ dersi seçmeli

olarak konuldu. Okullarda bu derslerin yapılabilmesi için birer bilgisayar

laboratuarı kuruldu. Milli Eğitim Bakanlığı daha sonra bu okullara internet

bağlantısı da sağlayarak öğrencilerin bilgi iletişim teknololojilerine daha kolay

6

Page 7: Edtech in the world and in Turkey

erişmelerini sağladı. Kök (2006) yılında yazdığı’ Türkiye’deki sınıflara Bilgi

İşletim Teknolojilerinin entegrasyonu’ (ICT integration into classrooms in

Turkey) adlı raporunda pek çok okula devlet tarafından çeşitli teknik altyapı

olanaklarının sağlandığı belirtiyor. 2000 yılından sonra ‘Temel Eğitim Projesi’

kapsamında öğretmenlere hizmetiçi eğitim programları düzenleyerek: ‘Intel

Öğretmen Eğitimi Projesi’ ve ‘Microsoft Yenilikçi Öğretmenler Programı’ gibi,

teknolojinin derslerde daha etkin kullanılması hedeflenmiştir.

Son günlerde Türkiye’de yürütülmekte olan eğitim teknolojileri

entegrasyonu projesi ise MEB’in yürütmekte olduğu ‘Fatih Projesi’ dir. Bu proje

2010 yılında başlamıştır ve 2014 yılı sonunda tamamlanması öngörülmektedir.

Proje kapsamında 2012 yılında 52 pilot okulda ‘Akıllı sınıf’’lar oluşturulmuş, bu

sınıflara akıllı tahta, projeksiyon ve laptop’lar yerleştirilmiş ve 12.800 9. sınıf

öğrencisine tablet bilgisayar verilmiştir. Bu okulların teknolojik altyapıları da

güçlendirilmiş ve okullara bu bakımdan MEB tarafından destek verilmiştir.

Eğitimde Teknoloji Kullanmak Neden Gerekli?: Eğitim Teknolojileri

ve Pedagoji

Dünyadaki teknolojik gelişimin yansımaları okullarda eğitimin güncel

araçlarla verilmesi olarak görülmektedir. Ancak bu teknolojik araçlar

kullanılırken dikkat edilmesi gereken nokta öğrencilerin hangi ihtiyacını nasıl

karşılayacağınının çok iyi planlanmasıdır. Yani öğretmenin bu aracı öğrenme

hedefine ulaşmak için nasıl kullanacağı oldukça önemlidir. Amaç derste zaten

geleneksel bir şekilde yapılan bir etkinliği aynı şekilde bir teknolojik araçla

yapmak olmamalıdır. Teknoloji kullanmaktaki amaç, öğrencinin öğrenme

hedefine daha hızlı ulaşmasını sağlama, öğrenciyi öğrenme sürecinin merkezine

alarak onu derste daha aktif hale getirme ve öğrenmeyi sınıf dışına da taşıma

olmalıdır.

Benjamin Bloom 1956 yılında öğrenme sürecindeki bilişsel aşamaları

sınıflandırdığı ’Bloom Taksonomisi’ ile öğretmenlere hangi öğrenme sürecinde

hangi metodların kullanılması gerektiği ile ilgili önemli ipuçları vermiştir.

Teknolojinin eğitimde yaygınlaşmasıyla Anderson ve Krathwohl bu taksonomiyi

daha yeni öğrenme teorilerine bağdaştırarak 2008 yılında ‘Dijital Taksonomi’ yi

geliştirdiler. Bu taksonomi teknoloji kullanan öğretmenlere hangi bilişsel aşama

7

Page 8: Edtech in the world and in Turkey

için hangi Web2.0 araçlarınının kullanılabileceğini göstererek öğretmenlerin

derslerini planlamalarında büyük ölçüde yardımcı olmuştur. Aşağıdaki şekil 1.’de

‘Dijital Taksonomi’ görülmektedir. Bu taksonomi en altta en az beceri gerektiren

bilişsel aşama olan’ Hatırlama’ ile başlar,daha sonra ‘Anlama’, ‘Uygulama’, ‘Analiz

etme’, ‘Değerlendirme’ ve en üst eleştirel düşünme becerileri gerektiren

‘Oluşturma’ kategorilerinden oluşur. Her bir kategorinin içerisinde o bilişsel

aşama için uygun Web 2.0 araçları görülmektedir.

Şekil 1. Bloom’un Dijital Taksonomisi.

http:www/mtsld.org/mellon/teams/ironbirgade/bloomsdigitaltaxonomy. asp.

Tabi ki teknolojik araçların kullanımında öğretmenlerin haberdar olması

gereken teorilerden en önemlisi ‘Technological Pedagogical Content Knowledge-

Teknolojik Pedagojik içerik bilgisidir’. Bu teoriye göre öğretmenin teknolojiden,

pedagojiden, ders içeriğinden haberder olup teknolojik aracı bu bilgi ışığında

kullanması beklenmektedir. TPCK olarak adlandırılan bu teori, teknoloji kullanan

bir öğretmenin tüm bu alanların kesişim noktasından hareket ederek teknolojiyi

derslere entegre etmelerini kolaylaştırır. Öğretmenin teknolojiyi bilmesi, yani bir

tablet veya dizüstü bilgisayarı, onun üzerindeki herhangi bir programı bilmesi

8

Page 9: Edtech in the world and in Turkey

yeterli değildir. Öğretmen bu bilgiyi dersteki içeriği öğretmede nasıl

kullanacağını da planlayabilmelidir.

SAMR Modeli

Dr. Ruben R. Puentedura tarafından oluşturulan SAMR Modeli bir

teknoloji entegrasyon modelidir. Entegrasyonu aşamalar halinde vererek

öğretmenlerin teknoloji entegrasyonlarında rehberlik eder. Aşamalar sırasıyla

‘Substitution -Yerine Koyma ’, ‘ Augmentation-Geliştirme ‘ , ‘Modification-

Değiştirme ‘ ve ‘Redefinition- Tekrar Tanımlama’ dır ve modelin adını bu

aşamaların ilk harfleri oluşturur.

Substitution (Yerine Koyma) aşamasında teknoloji direk olarak başka bir aracın

yerine geçer, herhangi bir fonksiyonel gelişme getirmez.

Augmentation (Geliştirme) aşamasında bu sefer bir aracın yerine geçerken

fonksiyonel olarak da bir gelişme getirir.

Modification (Değiştirme) aşamasında teknoloji önemli bir task (görev)in yeni

bir şekilde tasarlanmasına yardımcı olur.

Redefinition (Tekrar Tanımlama) Teknoloji daha önce yapılması düşünülemeyen

task (görev)ların oluşturulmasına olanak tanır.

9

Page 10: Edtech in the world and in Turkey

Dünya’da ve Türkiye’de Güncel Eğitim Teknolojileri Trendleri

Mobil Öğrenme (Mobile Learning)

Tablet bilgisayarlar, cep telefonları ve dizüstü bilgisayarların

yaygınlaşmasıyla bu araçlar eğitimde de kullanılmaya başlandı. Okullarda bu

araçları kullanarak farklı modeller benimsendi. ‘1:1 projeleri’ denilen bu tip

projeler bazen tablet bazen dizüstü bilgisayar, bazen de BYOD (Bring Your Own

Device) projesi olarak pek çok okulda yürütülmektedir. Bazı okullar

öğrencilerdeki mevcut araçların (tablet, dizüstü bilgisayar) kullanılmasını tercih

ederken, bazı okullarda tabletler veya bilgisayarlar okul tarafından veya

öğrencinin ailesi tarafından sağlanarak bu projeler uygulanmaktadır.

Bütün bu araçların ortak özelliği ‘Mobil’ yani ‘Taşınabilir’ olmalarıdır.

Öğrenciler kolaylıkla taşınabilen bu araçlarla sınflarında farklı oturma

düzeninde oturabiliyor, örneğin geleneksel arka arkaya dizilmiş sıralar yerine

gruplandırılmış sıralarda oturarak arkadaşlarıyla daha rahat çalışabilmekteler.

Öğretmen gruplar arasında dolaşarak yapılan etkinliklere daha iyi rehberlik

edebiliyor. Ders içeriklerinin bazıları dijital olarak öğrenci ile ile paylaşılıyor,

öğrenci ders kitaplarını sırt çantasında taşımak yerine dijital kitaplarını tablet

veya dizüstü bilgisayar üzerinden kullanıyorlar.

Öğretmenler derslerininin içeriklerini uygun Web 2.0 araçlarını veya

uygulamaları seçerek zenginleştiriyorlar ve öğrencilerinin ders konularını

sadece kitaplardaki konu anlatımlarını okuyarak ve alıştırmalar çözerek değil,

farklı oyunlarla ve teknolojik araçlarla öğretebiliyorlar. Öğrencilerin konuları

yaşayarak öğrenmelerine yardımcı olup, öğrendikleri bilginin daha kalıcı

olmasını sağlıyorlar. Öğrenci istediği hızda sınıftaki dersi tekrar edebiliyor,

öğretmenine mesaj yazabiliyor, arkadaşlarıyla iletişim kurabiliyor, onlarla

beraber ödev veya proje yapabiliyor.

Mobil- öğrenme’nin E-öğrenme’den farkı, Mobil öğrenme’nin kablosuz

ağları kullanıyor oluşudur, E-öğrenme teknoloji tabanlı öğrenmenin bir çeşididir.

Pek çok araştırmacı mobil öğrenmenin e-öğrenmenin gelişiminin doğal bir

10

Page 11: Edtech in the world and in Turkey

sonucu olduğunu düşünür. Mobil öğrenmenin ana düşüncesi, heryerde her

zaman öğrenmedir. Harmanlanmış öğrenme (Blended Learning); yani sınıftaki

yüz-yüze eğitimin teknolojik araçlarla desteklenmesi, mobil-öğrenme’yi tercih

eden öğretmenlerin favorisidir.

Tersyüz Edilmiş Sınıf (Flipped Classroom)

Ders anlatımının bir video aracılığı ile evde, ödevi ise okulda yapıldığı bir

eğitim şeklidir. Videolar tersyüz edimiş sınıfların en önemli unsurlarından

birisidir, ya öğretmen tarafından hazırlanır, ya da hazır videolar kullanılır. Bu tür

bir sınıfta işlenen ders saati, öğrencilerin ders içeriğini sorguladıkları daha

verimli bir zaman dilimi haline gelir. Öğrenciler becerilerini test etme olanağı

bulur, arkadaşlarıyla iletişim kurar ve çeşitli sınıf içi etkinlikler yaparlar. Ders

esnasında öğretmenler daha çok öğrencilerin sorgulama ve birbirleriyle işbirliği

süreçlerinde yüreklendirici bir rol üstlenirler.

Öğrencinin konu anlatımını video aracılığı ile izlemesi veya verilen online

metinden çalışması avantajlıdır çünkü öğrenci anlamakta zorladığı yeri eğer

video kullanıyorsa tekrar izleyebilir, not alabilir, okuyorsa anlayana kadar

tekrar okuyabilir, notlar alabilir. Kısacası ders öğrencinin kontrolü altında devam

eder. Öğretmenin ve öğrencinin rolü değişmiştir, öğretmen sınıfın merkezinde

değildir, öğrenciler daha aktiftir. Sınıf ortamı artık daha çok işbirliğine ve

yardımlaşmaya uygundur(educase.com).

Öğretmenler çeşitli video kaynaklarını, Khan Akademi, Youtube ve Ted-

Ed, gibi kullanarak veya öğrencilerine konu anlatan web sitesi okumalarını

isteyerek sınıflarını tersyüz edebilirler. Unutulmaması gereken bir diğer konu

ise yine sınıfın fiziksel durumunun da öğrencilerin beraber çalışmalarına uygun

olması gerektiğidir. Öğrenciler sıralar halinde arka arkaya değil, yuvarlak

masalarda veya gruplandırılmış sıralarda oturmalıdırlar. Etkiniklere katılım,

akranlarla tartışma, grup çalışması bu tip bir oturma düzeninde daha rahat

gerçekleşir.

11

Page 12: Edtech in the world and in Turkey

Challenge Based Learning (Apple Inc.)

Challenge based learning pratiğe dayalı, öğrencilerin akranlarıyla,

öğretmenleriyle ve uzmanlarla çaıştıkları konuları daha iyi anlamaya, bu

konularla ilgili problemleri çözmeye çalıştıkları bir öğrenme şeklidir. Öğrenciler

bu deneyimlerini global bir bir ortamda paylaşır ve önemli konularla iligli

tartışmalar gerçekleştirirler.

Bu öğrenme ve öğretme yaklaşımı Amerika’da lise öğrencilerinin

%30’unun lise 1’in ilk yılını tamamlamadan terk etmeleri sonucu doğmuştur. Bu

öğrencilerin kendi dünyalarından öğeler içeren derslere ihtiyacı olduğu ve 21.

yüzyıl becerilerini kullanabilecekleri derslerin daha etkili olacağı

düşünülmüştür. Bu nedenle Apple şirketi eğitim liderleri ve öğretmenlerle çalışıp

‘Challenge Based Learning’i geliştirmiştir..

Öğretmenin ve öğrencilerin problem çözerek öğrenmelerine dayalı

işbirlikçi bir öğrenme şekli olan ‘Challenge Based Learning’ de öğrenciler gerçek

problemlere çözümler önerip harekete geçerler. Arkadaşları ve öğretmenleri ile

teknoloji kullanarak sorunları anlamaya ve çözüm üretmeye çalışırlar. Bu

yaklaşımda öğrencilerden kendi öğrenmeleriyle ilgili geri bildirim vermeleri

istenir, buldukları çözümleri ve çözümlerin etkilerini diğer insanlarla

paylaşmaları beklenir. Bu yaklaşım pratiğe dayalı olup, öğrencilerin

öğretmenleri, sınıf arkadaşları, konu uzmanları ile detaylı çalışmalarını

gerektiren bir yaklaşımdır. Öğrenciler çalıştıkları konularla ilgili daha detaylı

bilgi edinip, zor durumları tanımlayıp çözmeye çalışırak, toplumda bir farklılık

yaratmaya çalışırlar.

Bu disiplinlerarası, işbirlikçi ve uygulamalı öğrenme yaklaşımı her yaş

öğrenci için uygundur. Challenge Based Learning 5 ana aşamadan oluşur:

1. Büyük Fikir (Big idea)

2. Önemli Soru(Essential Question )

3. Problem ( The Challenge)

Yönlendirici Sorular

Yönlendirici Etkinlikler

Yönlendirici Kaynaklar ( Web ve iTunes U)

4. Çözüm : Uygulama ( Solution : Implementation)

12

Page 13: Edtech in the world and in Turkey

5. Değerlendirme: (Evaluation / Assessment)

Yayınlama: Öğrenci Çözümleri Yayınlama: Öğrenci Geribildirimleri

‘Challange Based Learning’ uygulama süreci şöyle gerçekleşir:

Öncelikle bu öğrenme sürecinde öğrenciler gruplar halinde veya

bireysel çalışabilirler. Çeşitli ürünler oluşturabilirler: sorun öneri videosu, bir

dizi yönlendirici sorular, araştırma planları ve sonuçları, çözümmler ve

değerlendirme parametreleri, bir çözüm videosu, öğrenci günlükleri ve bireysel

fikirlerini yansıttıkları videolar.

Öğrenciler önce iki dakikalık bir video ile büyük fikirlerini, gerekli

sorularını, problemi, ve bu problemin neden önemli olduğunu anlatırlar.

Soruna karar verildiğinde öğrenciler bir dizi soru oluştururlar, bu sorular

onlara çözüm arayışlarında rehberlik eder. Soru setlerinin geniş olması ve grup

üyelerinin ihtiyaçlarını karşılaması gerekir.

Araştırma ve değerlendirme planları da öğrencilerin etkiniklerini

dökümana döküp daha organize bir şekilde hareket etmelerine yarar.

Çözüm bulunduğunda ve değerlendirmesi yapıldığında her takım

çözümünü dünyaya tanıtan bir video haızlar. Videoda grupla ilgili bilgi, sorunun

tanıtılması, bu sorunun kendi ortamlarında neden önemli olduğunu, nasıl

uygulandığını, nasıl ölçüldüğünü ve çözümlerinin başarılı olup olmadığını

anlatırlar. Bu videoyu hazırlamak amacıyla öğrenciler süreç boyunca fotoğraf,

video toplarlar.

Öğrenciler bu yaşadıkları deneyimi günlüklerine yazarlar,günlük online

olabileceği gibi (wiki, blog, sosyal iletişim ağları), videogünlük te olabilir.

Bu deneyimin sonunda öğrenciler bu içerikten, süreçten ve genel olarak

bu deneyimden neler öğrenciklerini yansıtan bir video hazırlarlar.

Eğitimde Sosyal Medya Kullanımı

Günlük hayatın bir parçası haline gelen sosyal medya araçları bazı

öğretmenler tarafından çeşitli etkinlikler yapmak amacıyla kullanılmaktadır. Bu

amaçla öğretmenler özel hesaplarına ilaveten eğitim amaçlı kullanmak üzere bir

farklı hesap açarlar. Bir veya birden fazla sosyal medya aracını kullanabilirler.

13

Page 14: Edtech in the world and in Turkey

Günümüzde en yaygın kullanılanı Facebook’tur. Öğretmenler Facebook’ta

sınıfları için gruplar oluşturup dersleri ile ilgili video’ları, okuma parçalarını

öğrencileri ile paylaşabilir, çeşitli duyurular yapabilir, ödev verebilirler.Örneğin

bu tip bir sosyal medya aracalığı ile derslerini kaçıran öğrenciler verilen

ödevlerden, oraya yazılan özetlerden kaçırdıkları derslerle ilgili bilgi alabilirler.

Öğrenciler arasında ve öğrenci ve öğretmen arasında iletişim güçlenir. Sınıf

içerisinde fikirlerini söyleme konusunda çekingen davranıp kendini

gösteremeyen bir öğrenci burada etkin olabilir.

Twitter ise yine yaygın kullanılan diğer bir medya aracıdır. Burada ise

öğremenler bir resim gönderip öğrencilerine o resimle ilgili ne düşündüklerini

140 karakter ile yazmalarını isteyebilir. Burada da 140 kelime sınırlaması olduğu

için farklı yazma etkinlikleri düzenlenebilir. Örneğin bir okuma parçası okutulup

özetinin Twitter’de bir gönderi olarak yayınlanması istenebilir. Öğretmen dersi

ile ilgili hashtagler açıp onun altına gönderi yapmalarını isteyerek öğrencilere bir

zincir hikaye yazdırabilir. Bu tip etkinlikler öğrencilerin ders dışında da

öğrenmeye devam etmelerine yardımcı olur.

14

Page 15: Edtech in the world and in Turkey

KAYNAKÇA

Apple Inc. (2011) Challenge Based Learning.A Classroom Guide. Retrieved

February 1st, 2014 from www. apple.com.

Beatty, K. (2003). Teaching and Researching Computer-Assisted Language

Learning. Pearson Education, London.

Bennet, S. (2012). The effects of Computer Assisted Instruction on Rural Algebra

I students. Unpublished MA thesis, Northern Michigan University.

Clark, E. (1983). Reconsidering research on learning from media. Review of Educational Research, 53(4), 445-459. Retrieved February 2nd, 2014 from http://www.aera.net

Edmodo. (n.d). Retrieved 20 December, 2013 from http://about. edmodo.com

Khan Academy (2012). About. Retrieved jan 21st, 2014 from

http:www.khanacademy. org/about.

Kök, A.. (2006) Ict Integration into classrooms in Turkey. European Association

of Distance Learning. 2. (1).

Molnar, Andrew S. (1997). Computers in education: A brief history. T H E

Journal[Technological Horizons in Education], 24(11), 63-68. Retrieved 10

January, 2014 from http://thejournal.com.

Yılmaz. N.P. (2011) Evaluation of the technology integration process in Turkish

Education System. Contemporary Educational Technology. 2 (1). 37-34.

http:www.educase.com.https://edu.ukf.sk/pluginfile.php/91610/

mod_resource/content/1/CALL_chapter.pdf

15

Page 16: Edtech in the world and in Turkey

16