34

Editör’den - Somuncu Baba Dergisi...Bunun için beden ve çevre temizliği önemlidir. Bu bağlamda, namaz için abdest ve boy abdesti almak, ibadet olmakla beraber, in-sanın temiz

  • Upload
    others

  • View
    9

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: Editör’den - Somuncu Baba Dergisi...Bunun için beden ve çevre temizliği önemlidir. Bu bağlamda, namaz için abdest ve boy abdesti almak, ibadet olmakla beraber, in-sanın temiz
Page 2: Editör’den - Somuncu Baba Dergisi...Bunun için beden ve çevre temizliği önemlidir. Bu bağlamda, namaz için abdest ve boy abdesti almak, ibadet olmakla beraber, in-sanın temiz
Page 3: Editör’den - Somuncu Baba Dergisi...Bunun için beden ve çevre temizliği önemlidir. Bu bağlamda, namaz için abdest ve boy abdesti almak, ibadet olmakla beraber, in-sanın temiz

Her konuda olduğu gibi evinin tanzimi ve kul-landığı ev eşyalarının nitelikleri hususunda da asha-bına ve ümmetine örnek teşkil eden Peygamberimiz (s.a.v.)’in eşya kullanımı konusundaki tavrını sadelik, ihtiyacı giderme, tertiplilik ve temizlik olarak sıralamak mümkündür. Bir devlet başkanı, muzaffer bir kumandan, dahası, son dinin peygamberi olarak Rasûl-i Ekrem fakir de-ğildir; ama mütevazı yaşamayı tercih etmiştir. Yoksul ashabının hayat standartlarında yaşadığı hâlde, aşırıya kaçılmadığı sürece çev-resindekilerin güzel ve nitelikli eşyalar kullanmasına müdahale etmemiştir. Kendisi de kullandığı nitelikli eşyaların hemen hepsini ganimet veya hediye yoluyla elde etmiş-tir. Hayatı boyunca mal edinmeye karşı olmadığı gibi, mal arzusunda olan ve bunu hayatının amacı edinen biri de olmamıştır. Peygamber Efendimiz’in hayat tarzına baktığımızda görürüz ki eşya, insanın efendisi değil aksine Rabb’e lâyıkıyla kulluk edebilmesinin ve O’nun rızasına uygun bir ömür sürmesinin vesilesidir.

Sağlığı korumanın diğer önemli bir yolu da temizliktir. Bunun için beden ve çevre temizliği önemlidir. Bu bağlamda, namaz için abdest ve boy abdesti almak, ibadet olmakla beraber, in-sanın temiz kalmasının en önemli vesileleridir. Bunlara ilâveten, Hz. Peygamber (s.a.v.) bütün mü’minlerden, düzenli olarak beden temizliği yapmalarını isteyerek bütün yönleriyle sağlıklı bir toplum oluşturmayı hedeflemiştir.

Çevre temizliği bağlamında Efendimiz (s.a.v.)’in, “Evlerinizin önünü ve civarını temiz tutu-nuz.” ve “Rahatsızlık veren şeyi yoldan kaldırmak sadakadır.” buyurması, bazen bizâtihi mesci-di temizleyerek bunu uygulaması, “Lânete sebep olan şu üç şeyi yapmaktan; su kaynaklarına, yol ortasına ve gölgelik yerlere abdest bozmaktan sakınınız.” buyurması, bu konuya verdiği önemi göstermektedir.

Yiyecek ve içeceklerin temiz olması da sağlık açısından önemlidir. Allah Rasûlü (s.a.v.)’nün yiyecek ve içecek kaplarının taşınması esnasında üzerlerinin örtülmesini emretmesi, su sak-lama kaplarının kapalı tutulmasını istemesi, özellikle temiz sulardan içmeye özen göstermesi, temizliğin en temel unsuru olan suyu insanlara ulaştırmaya teşvik etmesi bu yönde aldığı bazı tedbirlerdir.

Temizlik ve beden bakımı ile ilgili, Peygamber tavsiyelerinden öğren-diğimiz hakikat şudur: Müslüman, ne vücudunu bakımsız bıra-kıp dağınık ve pasaklı dolaşmalı ne de bakımlı olmak adına yaygın halk tabakalarında sıkça karşılaşılan türden aşırı-lıklara gitmelidir. Bir birey olarak dışarıdan nasıl görün-düğümüz ve algılandığımız bizim için önemlidir. Çev-resi için rahatsız edici olmamak, söz ve tavırları kadar dış görünümüyle de huzur ve güven aşılamak Müslü-man’ın vazgeçilmezi olmalıdır. Ama daha da önemlisi; hayatımızda, vücudumuza bakım hususunda gereken özeni göstererek beden ve ruh temizliğinde dengeyi ku-rabilmemiz ve bu noktada kendimizle barışık olmayı başa-rabilmemizdir.

Editör’den...

Page 4: Editör’den - Somuncu Baba Dergisi...Bunun için beden ve çevre temizliği önemlidir. Bu bağlamda, namaz için abdest ve boy abdesti almak, ibadet olmakla beraber, in-sanın temiz

www.somuncubaba.net [email protected]

Somuncu Baba Dergisi’nin Ücretsiz Ekidir.

İmtiyaz Sahibi ve Genel Yayın YönetmeniKemal DEMİR

Sorumlu Yazı İşleri MüdürüM. Hulusi ERDEMİR

Yayın EditörüMusa TEKTAŞ

Yayın KuruluProf. Dr. Nihat ÖZTOPRAK, Prof. Dr. Ali YILMAZ

Prof. Dr. Sebahat DENİZ, Prof. Dr. Bilal KEMİKLİProf. Dr. Abdullah KAHRAMAN,

Prof. Dr. Ali AKPINAR

Grafik Tasarım ve UygulamaKübra SARIMEHMETOĞLU

Yapım

www.grafiturk.com.tr

BaskıSalmat Basım Yay. Ambalaj San. Ltd. Şti.

Tel: (0312) 341 10 24 • Faks: (0312) 341 30 50

Basım-Yayım-Dağıtım-PazarlamaVİSAN İktisadi İşletmesi

Zaviye Mah. Hacı Hulûsi Efendi Cad.No: 71 (44700) Darende / MALATYA

Tel: (422) 615 15 00 Faks: (422) 615 28 79

MAYIS 2016 / YIL: 22 - SAYI: 187

grafitürkDesing Media

İslâm’da Temizlikve Aile Düzeni

Gül, SevgilininTimsâlidir

Sümeyye Büşra YILDIZ

Hanife IŞIK

4

18

Aile EkiYıl: 2 Sayı: 17

Page 5: Editör’den - Somuncu Baba Dergisi...Bunun için beden ve çevre temizliği önemlidir. Bu bağlamda, namaz için abdest ve boy abdesti almak, ibadet olmakla beraber, in-sanın temiz

Kişilik Gelişiminde “Baba”

Manevî Büyüklerimiz

Ana Kalbi

Günümüz Kadın Politikalarının Aileye Yansıması

Hz. Rufeyde (r.anha)

Bizi KimArındıracak ?

M. Emin KARABACAK

Raziye SAĞLAM

Emine Büşra YÜKSEL

Cansever DOKUZ Nagehan Nida DURAN

Halide YENEN

8

22

12

24 30

16

Page 6: Editör’den - Somuncu Baba Dergisi...Bunun için beden ve çevre temizliği önemlidir. Bu bağlamda, namaz için abdest ve boy abdesti almak, ibadet olmakla beraber, in-sanın temiz

İSLÂM’DA TEMİZLİKVE AİLE DÜZENİ

Sümeyye Büşra YILDIZ

“Peygamberimiz (s.a.v.), bütün yaşantısıyla, kalbini ve aklını temiz tutmanın sembolü olmuştur. O, İslâm öncesinde hiçbir kötülüğe yaklaşmamıştı. O; Mekkeliler tarafından

güvenilir, iyi bir insan olarak bilinirdi. Yalan söylediği hiç işitilmemişti. İnsanlara merhamet eder, hiç kimsenin kötülüğünü istemezdi. Zulmedenlerin karşısında

durarak çaresizlerin yanında yer alırdı. Peygamberlik görevi başladıktan sonra insanlar onun doğruluğundan, güvenilirliğinden etkilenerek de İslâm’a girmişlerdi.”

4

Page 7: Editör’den - Somuncu Baba Dergisi...Bunun için beden ve çevre temizliği önemlidir. Bu bağlamda, namaz için abdest ve boy abdesti almak, ibadet olmakla beraber, in-sanın temiz

Rabb’imizin yarattığı insan, ruh ve beden-den oluşmaktadır. Hem ruhun hem de be-denin ihtiyaçları vardır. Bedenimizin gıdaya ihtiyacı olduğu gibi, ruhumuzun da gıdaya ihtiyacı vardır. Ruhun en önemli gıdası sağ-lam bir iman, sonra da ibadettir. İbadetler, imanımızın güçlenmesini ve ahlâken olgun-laşmamızı sağlar. İbadetler ile beslenen iman ağacının meyvesi güzel ahlâktır. İbadete devam eden kimsenin kalbinde iman nuru parlar, Allah korkusu ve sorumluluk duy-gusu yerleşir. İbadet sayesinde, içimiz kötü düşüncelerden, dışımız günah kirlerinden arınır. Ayrıca bir Müslüman, malî ibadetlerini yerine getirmek suretiyle diğer insanların da sevgisini kazanır.

Yaşadığımız müddetçe yemeye, içmeye muhtaç olduğumuz gibi, ömrümüzün so-nuna kadar ibadet etmeye, manevî gıdaya da ihtiyacımız vardır. Yüce Allah (c.c.), şöyle buyurur: “Sana yakîn (ölüm) gelinceye kadar Rabb’ine ibadet et.”1

Mü’min ibadet sayesinde, dünyanın mad-dî bağlarından kurtularak ruhen yükselir ve önündeki engeller ortadan kalkarak ebedî saadet yurdunun aydınlık yolu kendisine açılır. İmanımızın göstergesi, ruhumuzun gı-dası olan ibadetler; imanımızı kuvvetlendirir, içimizi kötü düşüncelerden, dışımızı günah kirlerinden arındırarak, bizi ahlâk ve fazilet sahibi olgun bir mü’min hâline getirir. Böy-lece dünyada huzura, âhirette azaptan kur-tulmamıza ve ebedî saadet yurdu olan cen-nette sonsuz ve mutlu hayata kavuşmamıza vesile olur.

İnsan hayatı, Allah’a karşı kulluk görevi-nin yerine getirilmesiyle orantılı olarak anlam kazanır. Yüce Yaratıcı’mızın bizi sorumlu tuttuğu ibadetler; insanlığımızın, insan yö-nümüzün paslanmaması, devamlı parlama-sı içindir. İnsan, hem beden hem de ruhtan

meydana geldiği için, âhenkli ilerleme ve dengeli gelişme, insan kişiliğinin bu iki cep-hesine de eşit bir dikkat ve özen göstermeyi gerektirir.

Temizlik; aklın, kalbin, bedenin, yiyecek-lerin, içeceklerin, giyeceklerin ve çevrenin maddî pisliklerden arındırılması, manevî kir-lerden uzak tutulmasıdır. İnsan ruhen arın-mak, kendisine sıkıntı veren manevî kirlerden temizlenmek ihtiyacı duyar. Aynı zamanda maddî pisliklerden temizlenmeye, vücudu-nu, elbiselerini ve çevresini temiz tutmaya da gerek duyar. Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in “Temizlik imandandır.” buyurması, temizliğin dinimizdeki önemini gösterir. İslâm dini, te-mizliğe son derece önem vermiş, ibadetler temizlik şartına bağlanmıştır.

Temizlik, sağlık için de çok önemlidir. Te-miz insanlar, temizliğe dikkat etmeyenlere göre, hem beden hem de ruh bakımından daha sağlıklı olurlar. Mutluluğun en önemli şartlarından biri, kişinin maddî ve manevî kir-lerden arınması ve temiz olmasıdır. Temizlik; akıl, kalp, beden, yiyecek, giyecek ve çevre boyutlarıyla ele alınabilir.

Kalp temizliği; kalbin her türlü kötü dü-şünceden arındırılması, şirk, küfür, zulüm gibi kötülüklerden uzak tutulmasıdır. Kalbin

5

Page 8: Editör’den - Somuncu Baba Dergisi...Bunun için beden ve çevre temizliği önemlidir. Bu bağlamda, namaz için abdest ve boy abdesti almak, ibadet olmakla beraber, in-sanın temiz

temiz olabilmesi için, her şeyden önce, iman nuruyla aydınlatılması gerekir. İman nuruy-la aydınlanan kalp, manevî kirlerden daima uzak durarak temizlenir.

Akıl temizliğinin ilk adımı; aklın sağlıklı işleyişini engelleyen içki ve uyuşturucu gibi kötü alışkanlıklardan kaçınmaktır. Akıl sağlı-ğının korunması anlamına gelen bu ilk adım, baskı ve zulüm gibi kötülüklerden arınma; fitne, fesat, hile, yalan gibi çirkinliklerden uzak durma ile desteklenerek sürdürülür.

Peygamberimiz (s.a.v.), bütün yaşantısıy-la, kalbini ve aklını temiz tutmanın sembolü olmuştur. O, İslâm öncesinde hiçbir kötülü-ğe yaklaşmamıştı. O, Mekkeliler tarafından güvenilir, iyi bir insan olarak bilinirdi. Yalan söylediği hiç işitilmemişti. İnsanlara mer-hamet eder, hiç kimsenin kötülüğünü iste-mezdi. Zulmedenlerin karşısında durarak çaresizlerin yanında yer alırdı. Peygamberlik görevi başladıktan sonra insanlar onun doğ-ruluğundan, güvenilirliğinden etkilenerek de İslâm’a girmişlerdi.

Peygamberimiz (s.a.v.), Müslümanlara en güzel örnekti. Kimseye kötü bir söz söylediği

görülmemişti. Hoşuna gitmeyen bir davranış görürse uyarır veya hoşlanmadığını yüz ifa-desinden belli ederdi. Rabb’ine sürekli dua eder, peygamber olmasına rağmen, her gün bağışlanmayı dilerdi.

Beden temizliği: Dinimizde, abdest ve boy abdesti gibi temizlik uygulamaları em-redilmiş ve bunlar ibadetlerin ön şartı olarak görülmüştür. Peygamberimiz (s.a.v.), güzel-ce abdest alanlardan günahların dökülerek çıkıp gideceğini, her organ yıkandıkça o or-ganla işlenen günahların affedileceğini müj-deler. Dolayısıyla abdest insanı maddî pislik-lerden temizlediği gibi manevî kirlerden de arındırmaktadır.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle bu-yurmuştur: “Şüphesiz ki benim ümmetim, kıyamet gününde abdest izlerinden dolayı yüzleri nurlu, elleri ve ayakları parlak olarak çağrılacaktır. Yüzünün nurunu arttırmaya gücü yeten kimse bunu yapsın.”

Peygamberimiz (s.a.v.), beden temizli-ğine çok önem verirdi. Temizliğin imandan olduğunu söylerdi. Yemek yemeden önce ve yemek yedikten sonra mutlaka ellerini yıkar, dişlerinin temizliğine dikkat ederdi. Güzel kokular kullanmayı sever, ashabına da te-mizliğe dikkat etmelerini hatırlatırdı. Soğan, sarımsak gibi koku verici yiyecekleri yiyenle-rin camiye gelmemeleri konusunda ashabını uyarırdı.

Yiyecek ve giyecek temizliği: Dinimiz, ye-diklerimizin ve içtiklerimizin temiz olmasına büyük önem verir. Yiyecek ve içeceklerde manevî temizlik olan helâllik şartı mutlaka aranır. Bu konuda Peygamber Efendimiz (s.a.v.), şöyle buyurmuştur: “Allah temizdir, sadece temiz olanları kabul eder. “Kur’an-ı Kerim’de “Ey peygamberler! Temiz şeylerden yiyiniz ve iyi ameller işleyiniz.”2 buyurulmak-

6

Page 9: Editör’den - Somuncu Baba Dergisi...Bunun için beden ve çevre temizliği önemlidir. Bu bağlamda, namaz için abdest ve boy abdesti almak, ibadet olmakla beraber, in-sanın temiz

tadır. Allah, peygamberlerine neyi emrettiyse mü’minlere de onu emretmiştir. Mü’minlere de “Ey iman edenler! Eğer siz ancak Allah’a kulluk ediyorsanız, size verdiğimiz rızıkların iyi ve temizlerinden yiyin ve Allah’a şükre-din.”3 buyurmuştur.

Hz. Peygamberimiz (s.a.v.), yediği yiye-ceklerin helâl olmasına dikkat ederdi. As-habına helâl yoldan kazanmalarını öğütler, sürekli onları uyarırdı. Yiyeceklerde olduğu gibi, giyeceklerde de temizliğe dikkat edil-melidir. Çevresindekileri rahatsız edecek şekilde giyinmesi, Müslüman’a yakışmaz. Peygamber Efendimiz (s.a.v.), her konuda olduğu gibi, kılık kıyafetinin temizliği ve gü-zelliği konusunda da Müslümanlara örnek olmuştur. Hazreti Peygamberimiz (s.a.v.); te-mizliğine, saçına başına, kılık kıyafetine dik-kat etmeyenleri uyarmış, temizliğe ve güzel görünüşe dikkat edilmesi gerektiğini ifade etmiştir.

Çevre temizliği: Müslümanlar, kişisel te-mizliğe dikkat ettikleri gibi, yaşadıkları çev-renin de temiz olmasına dikkat ederler. Bu önemli bir ahlâkî sorumluluktur. Başta ev olmak üzere, sokaklar, mahalleler, şehirler mutlaka temiz tutulmalıdır. Bir Müslüman; okulda, camide, toplu taşıma araçlarında, kısacası, bulunduğu her ortamda temizliğe dikkat eder. Çevre temizliğinin aynı zaman-da toplumsal bir görev olduğunu unutmaz. Bilir ki, “Şüphesiz, Allah çok tevbe edenleri sever, çok temizlenenleri sever.”4

Hz. Peygamberimiz (s.a.v.), çevre temizli-ğine çok önem verir, ashabını da bu konuda sık sık uyarırdı. Evlerin bahçelerini, boş alan-ları, yolları, insanların dinlenecekleri ağaç gölgelerini temiz tutmalarını isterdi. Yerle-re tükürerek başkalarını rahatsız edenlerin kötü bir davranışta bulunduklarını söylerdi. İnsanlara rahatsızlık verecek küçük bir şeyin

bile yol üzerinden kaldırılmasının sevap ol-duğunu belirtirdi.

Müslümanlığın en kısa tarifi temizliktir. Bu temizlik; beden, elbise, ev, dükkân, kalp, ahlak vesaire gibi maddî ve manevî bütün temizlikleri içine alır. Kur’an’dan öğrendiği-mize göre, peygamberler, insanlığa önderlik görevini ifa ederken, öncelikle çevrelerinden işe başlayan, evlad ü ıyalin Müslümanca bir kişiliğe sahip olması derdine düşen insanlar-dır. Hadis-i şeriflerde şöyle buyurulmuştur: “Şüphesiz ki, Allah Teâlâ, temiz olan ibadet ehlini sever.”5

Dipnot

1. 15/Hicr, 99.2. 23/Mü’minûn, 51.3. 2/Bakara, 172.4. 2/Bakara, 222.5. El-Hatib.6. 15/Hicr, 58-67.7. 2/Bakara, 24.8. 25/Furkan, 74.

7

Page 10: Editör’den - Somuncu Baba Dergisi...Bunun için beden ve çevre temizliği önemlidir. Bu bağlamda, namaz için abdest ve boy abdesti almak, ibadet olmakla beraber, in-sanın temiz

KİŞİLİK GELİŞİMİNDE

“BABA”M. Emin KARABACAK

“Erkek çocuklar, babaların davranışlarını gözlemleyerek ve taklit ederek öğrenmeye çalışırlar. Babanın evdeki kuralları ve bunları uygulayışı, problemlere yaklaşımı ve

bunları çözüşü, eş ve çocuklarına yaklaşımı kişilik gelişimi için önemlidir. Çocukluk yıllarında babalarıyla yeterli özdeşim kuramayan çocuklar, ergenlik ve yetişkinlik

dönemlerinde de olumsuz etkilenmektedir.”

8

Page 11: Editör’den - Somuncu Baba Dergisi...Bunun için beden ve çevre temizliği önemlidir. Bu bağlamda, namaz için abdest ve boy abdesti almak, ibadet olmakla beraber, in-sanın temiz

Günümüzde bütün kavramların içeriği değiştiği gibi, anne ve baba kavramlarının da içeriği değişti.

Eskiden anne deyince sevgi, şefkat ve fe-dakârlık akla gelirken günümüzde bunların içi boşaltılmıştır, çocukların sadece temel ve okul ihtiyaçlarını karşılamak anlamında “ana-lık” yapılmaktadır.

Babaların yoğun iş temposundan dolayı, çocukların temel ve okul ihtiyaçlarını karşıla-mak da annelerin üzerine kalmaktadır. Buna bir de annelerin çalışma hayatına katılmala-rı eklenince, annelerin bu konuda ne kadar yalnız kaldıklarını görüyoruz.

Daha düne kadar babalar çocukları okula bırakıp işe giderken bugün bu işlerin, servis-le de olsa, takibi annelere kalmaktadır. Çalış-ma hayatı, ev işi, çocuklar derken onlara bu yük de ağır gelmeye başladı. Ve bu yükü tek başlarına kaldıramamaktadırlar.

Aile ekonomisi ve çocuklarının geleceği için iş hayatına atılan anneleri ise; iş hayatı, ev işleri, çocuklar ister istemez “analığa” zor-lamaktadır. Burada özellikle de babaların ço-cuk eğitiminde olmaması, annelerin işlerini iyice zorlaştırmaktadır.

Eskiden baba deyince aklımıza güven, otorite, duygularını ve sevgisini kolay kolay dışa vurmayan biri gelirken günümüzde ise çocuklarıyla beraber olmak isteyen fakat iş yoğunluğundan (!) dolayı çocuklarıyla be-raber ol(a)mayan ve otoritesini yitirmiş baba profili karşımıza çıkmaktadır.

Eskiden iyi de olsa kötü de olsa çocuklar, iletişim kurmak adına, babalarının yüzünü görebilmekte ve onları model alabilmektey-diler. Babalarının problemlere yaklaşımını, problemleri çözüm şeklini, insanlarla ilişkile-rini gözlemleyebiliyorlardı. Oysa günümüz-

de birçok çocuk, kibrit kutusu gibi evlerde, adamakıllı olarak babalarının yüzünü göre-memektedirler.

Çocuk eğitiminde babanın rolünü de üstlenen ve bu konuda yalnız kalan anneler, ister istemez, çocuklarla bazı sıkıntılar yaşa-maktadırlar. Kuralları koymak, konan kural-ları takip etmek, çocukların problemleriyle uğraşmak anneyi fazlasıyla yormaktadır.

Çocuklar evde sürekli anne ile iç içe olunca, annenin davranışlarını modellemeye başlayacaktır. Toplum içinde erkek çocuklar için bu da bazı sıkıntıları beraberinde getire-cektir.

Günümüzde ihtiyaçların çoğalmasının babaları daha çok çalışmaya zorlamakta ol-duğu bir gerçektir. Fakat çocukların da ba-baya ihtiyaçları olduğu bir o kadar daha ger-

9

Page 12: Editör’den - Somuncu Baba Dergisi...Bunun için beden ve çevre temizliği önemlidir. Bu bağlamda, namaz için abdest ve boy abdesti almak, ibadet olmakla beraber, in-sanın temiz

çektir. Çünkü çocukların kişilik ve kimlik geli-şiminde anne kadar babaya da ihtiyaç vardır.

Çocukların kişilik gelişimde babanın et-kisi çok büyüktür. Çocuklar, özellikle erkek çocukları; güven, cesaret, aidiyet, cinsel kim-lik gelişimi gibi birçok değerleri babalardan öğrenmektedirler. Babayla yeterli zaman ge-çiren çocuklar, daha sağlıklı bir kişilik gelişti-recektir.

Erkek çocuklar, babalarının davranışlarını gözlemleyerek ve taklit ederek öğrenmeye çalışırlar. Babanın evdeki kuralları ve bunları uygulayışı, problemlere yaklaşımı ve bunları çözüşü, eş ve çocuklarına yaklaşımı kişilik gelişimi için önemlidir. Çocukluk yıllarında babalarıyla yeterli özdeşim kuramayan ço-cuklar, ergenlik ve yetişkinlik dönemlerinde de olumsuz etkilenmektedir.

Bunun yanında, erkek çocuklar için ba-banın en önemli rollerinden biri de cinsel kimliğinin ve rollerinin gelişimi üzerindeki et-kisidir. Erkek çocukların cinsiyet rollerine ait özellikleri, babanın çocuğa uygun ve sağlıklı

model olmasıyla gelişebilmektedir. Babanın çocuğuyla kurduğu yakın ve sıcak iletişim, çocuğun özdeşim kurmasını kolaylaştırmak-ta ve çocuğun kendi cinsiyet rolünü geliştir-mesine yardımcı olmaktadır. Erkek çocuklar cinsel gelişimlerini tamamlamak için uygun model bulamadıkları zaman cinsel kimlik ge-lişimleri olumsuz etkilenebilmektedir.

Kız çocukları için de hayatlarında tanı-dıkları ilk erkek babaları olacağı için kız ço-cuklarının kişiliğinin gelişmesinde de baba önemli bir yere sahiptir. Çünkü babalarıyla sağlıklı iletişim kurabilen kız çocukları, gü-ven geliştirme konusunda daha şanslıdırlar. Bunun da kız çocuklarına, iletişim kurma ve problemleri çözme gibi becerileri kazanma-larının yanı sıra, evlilik hayatında da faydası olacaktır.

Yine kız çocukları; babaların kişiliğinde karşı cinsi tanıma ve anlamada, kendilerine güven geliştirebilmelerinde önemli bir figür olmaktadır. Kız çocuklarının babayla olan iletişimi, erkekleri daha iyi tanıma adına far-kındalık sağlayacaktır.

10

Page 13: Editör’den - Somuncu Baba Dergisi...Bunun için beden ve çevre temizliği önemlidir. Bu bağlamda, namaz için abdest ve boy abdesti almak, ibadet olmakla beraber, in-sanın temiz

Pampam: Bebeğinizi sakinleştirmek için rit-mik vuruşları kullanın. Ritim, bebeklerde ve çocuklarda rahatlatıcı ve hatta özel gereksi-nime ihtiyaç duyan çocuklarda tedavi edici özelliklere sahiptir. Bir davula ya da davul gibi kullanabileceğiniz bir objeye vururken “pampampam” diyerek onun dikkatini çekin. Bebeğiniz ilgisini kaybedene kadar devam edin. Anne karnında duyduğu düzenli kalp atışlarından dolayı olsa gerek, bebekler saat gibi ritmik seslerin bulunduğu ortamlarda, huzursuz olduklarında dahi sakinleşebilir ve hatta uykuya dalabilir.

Gökten Düştü Bir Tüy: Yüzüstü pozisyon-dayken, ona başını yukarı aşağı oynatacağı aktiviteler yaptırın. Havaya iri bir tüy atın ve bebeğinizi tüyün yavaşça aşağı inmesini sey-redebileceği bir pozisyona getirin.

Aç Kapa: Ellerini açıp kapamayı öğrenmesi için elini açtığı zaman ona oyuncaklar verin. Kavramasına yardımcı olun. Elini kapatsa bile oyuncağı çok uzun tutamayacak ve sık sık düşürecektir. Düşürdüğünde oyuncağı tekrar eline verin. Elini açıp kapamaya başla-dığında avucunun içine çıngırak koyun.

Fış Fış Kayıkçı: Bebeğinizin boyun kasları güçleniyor. Onun ellerinden ya da bileklerin-den tutarak kendinize doğru, oturur pozis-

yona çekin. Zamanla kafası geri gitmeyecek, vücudu ile öne taşıyabilecektir. Bu hareketi bebeğiniz sırtüstü pozisyonunda yatarken, başı dizlerinizde ve ayakları karnınıza dayalı bir biçimde yaparsanız bebeğiniz hareketi daha rahat yapabilir. Hareketi denerken ya-vaş olun ve başını taşıyamıyorsa zorlamayın.

Bir Varmış Bir Yokmuş: Bebeğinize ilgisini çekecek bir oyuncak gösterin. Daha sonra bu oyuncağın üstünü renksiz ve desensiz bir örtü ile örtün. Oyuncağı sakladıktan sonra bebeğinizin tepkilerini izleyin. Sonra örtüyü çekin ve oyuncağın üzerini bir kısmı görünür şekilde örtün. Bebeğinizin oyuncağa uzan-masını bekleyin. Eğer örtü ilgisini çekmediy-se ilk seferinde oyuncak gözden kayboldu-ğunda bebeğiniz aramayacak, ancak ikinci defa bir kısmı görünürken arayacaktır.

Attı, Düştü: Çok hoşunuza gitmese de be-beğiniz yavaş yavaş eline geçen şeyleri atmaya başlayacak. Attığı nesnelerin nereye düştüğü-ne bakmak, sizin onları toplamınızı seyretmek de favori oyunlarından biri haline gelecek. Bu şekilde bebeğiniz gerçekleştirdiği eylemlerin bir sonucu olduğunu öğrenmeye başlar. Be-beğiniz oyuncağını yere attığında “Aa, düştü.” deyin ve onunla birlikte, düşen oyuncağa ba-kın. Düşen oyuncağı alıp ona geri verin.

1 AYLIK BEBEĞİNİZ İÇİN OYUN ÖNERİLERİNesibe AYDIN

11

Page 14: Editör’den - Somuncu Baba Dergisi...Bunun için beden ve çevre temizliği önemlidir. Bu bağlamda, namaz için abdest ve boy abdesti almak, ibadet olmakla beraber, in-sanın temiz

BİZİ KİM ARINDIRACAK?Halide YENEN

“Sadece besin atıklarıyla, eşya artıklarıyla mı kirletiyoruz etrafımızı? Hayır. Çirkin sözlerimizle, davranışlarımızla da çekilmez hâle getiriyoruz çevremizi. Yetişkinler

pek konuşmuyor olabilir toplu taşıma araçlarında; ama liseli gençlerin sözlerine kulak verdiniz mi hiç? Yahut öfkeliyken kendi ağzınızdan çıkan sözleri duydunuz mu hiç? Elimizdeki yiyecek içecek atıklarını, kullanılmış eşya kalıntılarını bir iki adım ilerideki

çöp kutusuna atacak kadar taşıyamadığımız gibi sözcüklerimizi de, kelimelerimizi de boca ediveriyoruz ortalığa.”

12

Page 15: Editör’den - Somuncu Baba Dergisi...Bunun için beden ve çevre temizliği önemlidir. Bu bağlamda, namaz için abdest ve boy abdesti almak, ibadet olmakla beraber, in-sanın temiz

Temizlik, ne güzel bir sözcük! Genişlik, ferahlık, güzellik, canlılık, aydınlık, arınma hissi uyandırır içimizde. Hemen hemen her varlığın, her olgunun, her hareketin başına sıfat olarak getirebiliriz. Her mekâna, her za-mana yakışır. En çok da insana yakışır.

Kirlilik üreten yegâne varlık insandır de-sek sanırım yanılmış olmayız. Canlı cansız tabiat, kendi atıklarını el birliği ile besine çe-virirken yahut aslına dönüştürürken, ürettiği çöplerle ne yapacağını bilemeyip onu kirlili-ğe dönüştüren, kendi yaşam alanını daraltan, karartan yegâne varlık da yine insandır. Yani biz: sen, ben, o.

Her gün dış dünyaya ne kadar çöp bı-rakıyoruz, farkında mıyız? Bunları toplayıp evimizden, sokağımızdan, şehrimizden uzak mekânlara götürenler olmasa ne yapardık acaba? Her birimiz şikâyete başlardık pislik-ten, kötü kokudan, insanların duyarsızlığın-dan, zamandan, mekândan, birilerinin göre-vini yapmadığından. Biz, kendimiz mi, asla toz kondurmayız kendimize, asla bir payımız yoktur bu kokuşmuşlukta!

Bir toplantı yahut program bitiminde sa-londan çıkarken, geride bıraktığımız mekâna göz atmaktan kendimi alıkoyamam. Yerlere atılmış kâğıt mendiller, su şişeleri, kâğıt bar-daklar, yiyecek artıkları... Yüzlerce insanın yürüdüğü bir caddeden en son geçtiniz mi hiç? Peki ya bir sinema salonundan en son çıktınız mı mekâna göz atarak? Onca değerli bilgiyi öğrendiğiniz kütüphaneden bir gün en son çıkmayı ve çıkmadan önce kütüpha-nenin çalışma, dinlenme, lavabo gibi mekân-larına göz atmayı denediniz mi hiç?

Mesela, insan neden yemyeşil, tertemiz çimlerin üzerine, kullandığı mendili atar, ne-den bir mendil kullanıp biraz ilerideki çöp kutusuna atmak varken yere tükürür, neden

arabanın camını açıp çöpünü caddeye fırla-tır sorularının cevabını bulmaya çalıştınız mı? “Bu nedir ki, siz bir de akşam piknik alanlarını dolaşın.” dediğinizi duyar gibiyim. Evinin ca-mından halısını silkeleyene ‘görgüsüz’ deriz bir de, değil mi? Oysa arabasının camından çöp atanın, tükürüğünü yutamayanın, kul-landığı mendili, su şişesini, çay bardağını, ilaç kutusunu, yiyecek paketini çöp kutusu-na atacak kadar bekleyemeyenin ondan ne farkı var ki?

Sadece besin atıklarıyla, eşya artıklarıy-la mı kirletiyoruz etrafımızı? Hayır. Çirkin sözlerimizle, davranışlarımızla da çekilmez hâle getiriyoruz çevremizi. Yetişkinler pek konuşmuyor olabilir toplu taşıma araçların-da; ama liseli gençlerin sözlerine kulak verdi-niz mi hiç? Peki, camdan dışarı taşan aile içi kavgalarda kullanılan sözlere, çarşı pazarda

13

Page 16: Editör’den - Somuncu Baba Dergisi...Bunun için beden ve çevre temizliği önemlidir. Bu bağlamda, namaz için abdest ve boy abdesti almak, ibadet olmakla beraber, in-sanın temiz

yapılan atışmalara tanık oldunuz mu? Yahut öfkeliyken kendi ağzınızdan çıkan sözleri duydunuz mu hiç? Elimizdeki yiyecek içe-cek atıklarını, kullanılmış eşya kalıntılarını bir iki adım ilerideki çöp kutusuna atacak kadar taşıyamadığımız gibi, sözcüklerimi-zi de, kelimelerimizi de boca ediveriyoruz ortalığa. Mesela, bir yetişkin, bir anne baba masum küçücük çocukların dağarcıklarına niçin çirkin sözler fırlatır sorusunun cevabını bulmaya çalıştınız mı hiç? Oysa bazı sözcük-lerin çöp poşetine konup, ağzı sıkıca kapa-tılıp konteynırlara atılması gerekir kalbimizi, dilimizi, evimizi, sokağımızı, şehrimizi terk etmesi için. Kelimeleri kirlenmiş bir toplum,

temiz değerler üretebilir mi?

Bir konuşma esnasında, beni dinleyenlere, “Bir arka-daşınız yahut tanımadığınız

biri kapınızı çalsa, içeri girse ve elindeki çöp poşetini evinizin

orta yerine boşaltsa, nasıl bir tepki verirsiniz?” diye sormuştum. Orada

bulunanların nasıl tepki verdiğini her biriniz tahmin edebiliyorsunuzdur. Elbette bu du-rumdan herkes rahatsız olur. Sözlerin de, davranışların da kendine özgü kokusu, rengi, tadı vardır işte. Çirkin olanları nahoş kokular, tatlar yayar etrafımıza. İç dünyamızı kirletir. Kalbî duyarlılığımızı kaybetmemişsek hisse-deriz bunu.

Neden çirkin sözcüklerin, haksızlık, kar-gaşa, terör üreten kelimelerin, dedikoduların birbirimize karşı sevgimizi, güvenimizi yerle bir etmesine, akıl, zihin, duygu dünyamızı işgal etmesine, kötü kokularıyla maneviyat âlemimizi kirletmesine izin veriyoruz? Kalbi-mizin, aklımızın, ruhumuzun temizliğinin bir halının, bir pencere camının temizliği kadar önemi yok mu? Kalbimiz de ruhumuzun evi, daha da önemlisi, Rabb’imizin nazargâhı de-ğil mi?

Her birimiz evlerimiz temiz ve düzenli ol-sun isteriz. Ama nasıl sokaklara, birlikte kul-landığımız kapalı-açık mekânlara bıraktığı-mız atıkları birileri toplasın, silsin, süpürsün, tekrar kullanmak istediğimizde biz temiz bulalım sorumsuzluğu içindeysek, maalesef, çoğunlukla aynı tavrı evimizde de sergiliyo-ruz. Yahut evimizde böyle davrandığımız için kamusal yahut istifademize sunulmuş özel alanlarda da aynı tavrı sergiliyoruz. Oysa te-miz olmak ve temiz bırakmak, her birimizin insaniyetine özgü bir değerdir. Bu değerden mahrumsak eğer, bıraktığımız atıkları temiz-leyecek birilerini bulup temizletebiliriz ama

biz kendimiz temiz olmayız. Üstelik çirkin söz ve davranışlarla kirletiyor-sak çevremizi, bizi kim arındıracak?

Kaynakça

Muhammed Hamidullah, İslâm Peygamberi; Ziya Kazıcı, Hz Muhammed’in Aile Hayatı

ve Eşleri; M. Asım Köksal, İslâm Tarihi.

14

Page 17: Editör’den - Somuncu Baba Dergisi...Bunun için beden ve çevre temizliği önemlidir. Bu bağlamda, namaz için abdest ve boy abdesti almak, ibadet olmakla beraber, in-sanın temiz

MünacaatEy Allah’ım ne yücesin, ne ulusun, ne büyük, Sen Rabb’imsin, ben kulunum, omzumda ağır yük, Senden gayrı kapım mı var tıklayacak ey Kerim? Sığınırım kudretine âli olan en büyük, Sen Rabb’imsin, ben kulunum, omzumda ağır yük.

Çiçek böcek seni söyler nağmesinde, sesinde, Gizemlisin, görünmezsin varlığın ötesinde, Donatırsın kâinatı, akıl ermez sırrına, Cemalin var, kelebeğin, başağın sinesinde, Gizemlisin, görünmezsin varlığın ötesinde.

Merhametlisin Allah’ım, güneşin engin doğar, Yerde buharlaşan sular şevkle göklere ağar, Dönüp duran bir dünya var, her canlıya yetişir, Sevgin güzel gönüllere, yağmur toprağa yağar, Yerde buharlaşan sular şevkle göklere ağar,

Yerin göğün sahibisin, âleme can verensin, Her ânımı kayda alan, her halimi görensin, Hikmetinden sual olmaz, her şey senin emrinde, Kâinata sığmayansın, gönüllere girensin, Her ânımı kayda alan, her halimi görensin.

Günahım çok, umudum çok, sana olan sevdam çok, Senden başka el açacak, sığınacak kapım yok, Sen âlemlerin Rabb’isin, varlığınla var cihan, Seni sevdim, seni bildim, gayrisine özüm tok, Senden başka el açacak, sığınacak kapım yok.

Gül yarattın gül Nebi’yi, gül cemali güldür gül, Onu seven her bir yürek gül içinde güldür gül, Gül sevgisi ona özgü, onun için sevdamız, Cemali gül, hayali gül, gül kokusu güldür gül, Onu seven her bir yürek gül içinde güldür gül.

Rabia BARIŞ

15

Page 18: Editör’den - Somuncu Baba Dergisi...Bunun için beden ve çevre temizliği önemlidir. Bu bağlamda, namaz için abdest ve boy abdesti almak, ibadet olmakla beraber, in-sanın temiz

ANA KALBİ

“Ana, Allah’ın mürebbîlik vasfını beşer düzleminde üzerinde taşır, kalbinin ve yüreğinin el verdiği ölçüde, göz aydınlığı yavrusunu geleceğe hazırlar. Ana, bir

yandan evladının karnını doyururken diğer yandan da beynini ve kalbini gergef gergef işleyerek onu insan sınıfına dâhil etmeye çalışır.”

Emine Büşra YÜKSEL

16

Page 19: Editör’den - Somuncu Baba Dergisi...Bunun için beden ve çevre temizliği önemlidir. Bu bağlamda, namaz için abdest ve boy abdesti almak, ibadet olmakla beraber, in-sanın temiz

Anamız, varlık vesilemiz. Sevginin, şefka-tin, özverinin ve fedakârlığın kaynağı, karşı-lıksız sevmenin ve vermenin diğer adı. Ana; aslım, menşeim, dayanağım… Karmaşanın ve curcunanın girdabından beni çekip çıkaran, ilk fırsatta sığınacağım en güvenilir liman.

Modern çağda bize anne demeyi öğret-tiler ama anamız, annemizden daha doğal, samimi ve bizden biri. Garazsız, ivazsız, kor-kusuz, destursuz, en iç içten bir duygu ile kollarına alır ya da sen onun kollarına atılırsın. Bebekliğinde âşina olduğun sıcaklığını, kalbi-nin sevgi ile atışını büyüdüğünde de uzakta bile olsa hisseder ve özlersin. Ana ile evlat arasında dille ifade edilemeyen, kelimelerin açıklamada kifayetsiz kaldığı duygusal bir ile-tişim vardır.

Anamızın pişirdiği yemek, başkasının pi-şirdiği yemekten daha lezizdir; çünkü o, ye-meğe ayrıca göz nurunu da katmıştır. Onun yaptığı bütün yiyeceklerin başka bir yerde bulunamayan bir kıvamı ve tadı vardır. Ana ye-meği midemizi, kalbi de ruhumuzu doyurur.

Analık duygusu, sadece insana mahsus değildir. Can taşıyan bütün mahlûkat, fıtrî olarak, analık duygusunu içinde taşır. Her tür-lü tehlikeye karşı yavrusunu korumak onun doğal refleksidir. O anda kendi hayatını teh-likeye attığını dahi öngöremez. Bir seferinde, Hz. Davut (a.s.)’a birbiri ile nizalı iki kadın muhakeme için gelir. Ortada bir çocuk vardır ve ikisi de çocuğu kendisinin doğurduğunu söyleyerek, çocuk üzerinde velayet hakkına sahip olduğunu iddia etmektedirler. Davut (a.s.), madem bu çocuğu paylaşamıyorsunuz, o hâlde tam ortadan keserek ikinize bunu pay edeyim, der. Kadının biri hemen ortaya atılır, hayır, böyle bir şey yapma, çocuk benim değil, der. Davut (a.s.), bu kadına, “Çocuk senin, al götür; zira hiçbir anne çocuğunun göz göre göre ölmesine razı olmaz.” der.

Afrika’da bir kadın, iki çocuğu ile çölün ortasında kuraklık yüzünden hayatta kalma

mücadelesi vermektedir. Gönüllü yardım kuruluşlarının elemanları, imdatlarına yetişir fakat onlar da suyu tasarruflu kullanmak iste-diğinden, susuzlara onları ölümden kurtara-cak miktarda su dağıtmaktadırlar. İki çocuklu kadın, sadece bir kişiye yetecek miktarda su elde eder. Hayatının en zor ânı ile karşılaşır. Bir karar vermek durumundadır. Bu bir içimlik su ile hangisini kurtarmalı, hangisini feda et-meli? İkisinin de yüzüne içi yanarak bakar, kü-çük çocuk ölmek üzere, suyu verse bile belki de artık çok geç kalmış olduğu için bir faydası olmayacak ama iki yaş büyük olan diğer çocu-ğu için bu su bir can suyu olabilir. Adını bile bilmediğimiz çaresiz anne, böyle düşünür ve suyu büyük çocuğuna verir.

Bir düşünür, “Hiçbir kadın, kucağında ço-cuk taşıyan anne kadar saygın değildir.” der. Kadın, ya annedir ya da anne adayıdır. Bir kadın, hasbelkader evlenememiş veya çocuk doğuramamış olsa bile çocuğa olan özlemi içinde hep saklı kalır, yakınında olan çocuklar-la ilgilenerek içindeki çocuk sevme ihtiyacını bir şekilde karşılamaya çalışır.

Ananın kötüsü olmaz, ananın kötüsü yokluğudur. Ana, ana olduğu hâlde evladına zarar veremez, önce analık gibi ulvi bir mev-kiden bütün meziyetlerini kaybederek iner, sonra ne yaptığını kendi de bilemez hâle gelir. Çocuğuna zarar verebilen bir ana, haddiza-tında ana değildir; biyolojik özelliği itibarı ile kadınsı özellikler taşır sadece.

Ana, Allah’ın mürebbilik vasfını beşer düz-leminde üzerinde taşır, kalbi ve yüreğinin el verdiği ölçüde, göz aydınlığı yavrusunu gele-ceğe hazırlar. Ana, bir yandan evladının karnı-nı doyururken diğer yandan da beynini ve kal-bini gergef gergef işleyerek onu insan sınıfına dâhil etmeye çalışır.

Şair şöyle der:

Ana başa taç imiş / Her derde ilaç imiş.

Bir evlat pir olsa da / Anaya muhtaç imiş.

17

Page 20: Editör’den - Somuncu Baba Dergisi...Bunun için beden ve çevre temizliği önemlidir. Bu bağlamda, namaz için abdest ve boy abdesti almak, ibadet olmakla beraber, in-sanın temiz

GÜL, SEVGİLİNİN

TİMSÂLİDİR Hanife IŞIK

“Gül meyvesizdir. Bu sebeple, âşık sevgiliden vefa beklemez. Ancak yine de o sevgili âşık için baş ağrısıdır. Bu hastalığa en iyi ilaç yine gülden yapılan gül suyudur ki, bu

da sevgilinin ter damlacığıdır. Gül bazen yüze, bazen yanağa, dikeni tırnağa, yaprağı kanada, saçı sümbüle, gonca gülün yeşil yaprakları onun elbisesine veya yakasına

benzetilmiştir.”

18

Page 21: Editör’den - Somuncu Baba Dergisi...Bunun için beden ve çevre temizliği önemlidir. Bu bağlamda, namaz için abdest ve boy abdesti almak, ibadet olmakla beraber, in-sanın temiz

Gül, bir cins çiçektir, gülün yabanîsi ve ıs-lah edilmişi vardır. Yabanî gülün Orta Asya’da çok eskiden beri yetiştirildiği bilinmektedir. Bahçe gülüne dair en eski bilgi, Bâbil bahçe-leri üzerine Herodotes tarafından verilmiştir. Eski Yunan edebiyatında da gülden bahse-dilir. Bütün bu bilgilerden, gülün Doğu’dan, Orta Doğu, Anadolu ve Yunan Adaları yolu ile Batı’ya geçmiş olduğu söylenir.

Hint efsanelerinde, gülün dinî ve kozmo-gonik bir manası vardır. Eski Suriye ve Mısır’da da gül üzerine çeşitli efsanelere rastlanır.

Roma döneminde aşk ve neşe çiçeği sa-yılan gül, geniş çaplı ziyafetlerin vazgeçilmez süsü olarak dikkat çeker.

Gülün en çok münasebet hâlinde bulun-duğu unsur bülbüldür. Bu iki âşık arasındaki ilişki, şark efsanelerine dayanır. Bu efsaneler-den birine göre; gül eskiden bu günkü kadar kırmızı değilmiş. Belki de gül-i nesrin (yaban gülü) gibi pembe ve sade imiş. Bülbül onu bu hâli ile de çok severmiş. Ancak gül, bülbüle il-tifat etmezmiş. Ayrılığa dayanamayan bülbül, bir gün, gülün dikenli gövdesine konuvermiş. Dikenler bağrına batınca akan kanlar toprağa dökülmüş. (Diğer bir rivayete göre de kanı gü-lün yaprakları üzerine düşmüş.) Dökülen kan topraktan gülün damarlarına süzülünce, gül o günden sonra kan kırmızı açmaya başlamış...

Yine bir gün güle sormuşlar, “Sendeki bu dikenlerin hikmeti nedir?” diye. Gül cevap ver-miş, “Benim dikenimi kalem, bülbülün kanını da mürekkep yaparak, güzelliğimi tasvir etsin-ler.” demiş...

Karga ile bülbülün farkı, yer seçiminden

Gülün güzel kokusu, dikenle geçiminden.

Ancak bu efsaneler, şairler tarafından, sevgiliye olan aşkı dile getirmek isteyen âşık-ların serencamı olarak vasfedilir. Maksatları, o

güzele kendi gönül efsanelerini dinletmektir. Yoksa ne gül ne de bülbül bu kadar söze, bu kadar dedikoduya değmez.

Çağlar boyunca çeşitli milletler tarafından sanat eserlerinde bir unsur olarak kullanılan gül, ilâç olarak kullanılması yanında, kendisin-den elde edilen gül yağı ile de aynı zamanda bir ticaret metaı olmuştur. Özellikle Doğu’da yetiştirilen nadide çeşitleri ile bahçelerin vaz-geçilmez güzellik kaynağı olan bu çiçek, çe-şitli milletlerin edebiyatlarında olduğu gibi, bi-zim edebiyatımızda da şair ve yazarların ilham kaynağı olarak göze çarpar.

Gül, Allah’ın ve O’nun birliğinin sembolü-dür. Hak âşıkları da bu ‘Gül’ün bülbülü olarak kabul edilir. Ancak bu gül bahçesine ulaşmak hiç de kolay değil, ulaşmak için yolu bilen kıla-vuz gerek. Mevlâna Celâleddin-i Selçukî: “Gül bahçesinden maksadımız, şâhın lütfudur.” de-mektedir. Yunus Emre de: “Bizim ilin bahçele-ri, daim tazedir gülleri.” derken vuslata atıfta bulunmaktadır.

Yine edebiyatımızda ikinci olarak gül rem-zi ile kastedilen o sevgililer sevgilisi, en sev-gilidir. Onun getirdiği, “Gül medeniyeti”dir. Özellikle gülün kokusu, onun teri olarak şeref

19

Page 22: Editör’den - Somuncu Baba Dergisi...Bunun için beden ve çevre temizliği önemlidir. Bu bağlamda, namaz için abdest ve boy abdesti almak, ibadet olmakla beraber, in-sanın temiz

kazandığından bu kadar nefistir. -Ak gül ile kırmızı gül- Allah, onun kokusu ile âdeta güle tecelli etmiştir.

Gül, kültürümüze girmesi ile beraber, ku-maşlardan mezar taşlarına; eşsiz tezhipli ki-tap sayfalarından minberlere, mihraplara; kılıç kabzasından şeyhin kavuğuna kadar, medeni-yetimizin meydana getirdiği her eşyaya sin-miştir. Öyle ki hayatımızın her safhasında gül kokmakta, gül açmakta ve gül serpilmektedir.

Gül, sevgilinin timsalidir. O gülünce, du-daklarının arasından beyaz dişleri görünür. Bu, sevinç ve neşe belirtisidir. Lâle açınca içindeki siyah tohumlar dökülür, bu da matem işaretidir.

Gülün açılmadan önceki hâli halvettir. Açıldıktan sonra can sırrını fâş (ifşa) etmiş olur. Onun diğer bir tarafı da geçiciliğidir, ça-buk solar. Bu sebeple, gül mevsimi kısa sürer. Bir bakıma, insan hayatı gülün ömrü gibidir. Göz açıp kapayıncaya kadar...

Gülün saba rüzgârı ile olan münasebeti de çok işlenmiştir. Rüzgârla gülün oynaşması, âşığı deli eder. Rüzgâr, bazen gülün yaprakla-rını okşar, bazen sert esip yapraklarını döker. Gül sevgili olunca saba rüzgârı postacı olur.

Ona aşktan haber getirir. Gülün şekli kulak gibi düşünüldüğünden, bu haberi sevgilinin kulağına söylüyormuş gibi yahut onun kula-ğında açıyormuş gibi, bazen de “kulağını bük-mek” şeklinde, onu hafifçe ikaz ediyormuş gibi ifade edilir. Bu durumda aslolan, aşk sır-rını sevgiliye bildirmiş olmasıdır.

Etse de abestir sitemi yâre tahammül

Gül yağını eller sürünür çatlasa da bülbül.

Gül meyvesizdir. Bu sebeple, âşık sevgili-den vefa beklemez. Ancak yine de o sevgili, âşık için baş ağrısıdır. Bu hastalığa en iyi ilaç, yine gülden yapılan gül suyudur ki, bu da sevgilinin ter damlacığıdır. Gül bazen yüze, bazen yanağa, dikeni tırnağa, yaprağı kana-da, saçı sümbüle, gonca gülün yeşil yaprakları onun elbisesine veya yakasına benzetilmiştir.

Kırmızı gül aşk, gençlik ve sevinç; ak gül murat, ayrılık ve ümit; siyah gül “kara kader” veya ölüm karşılığı olarak anılır.

Ayrıca dilimizde “gül mevsimi”, “gül gibi geçinmek”, “yüzünüze güller”, “gül üstüne gül koklamak” gibi birçok deyim, “Gülü seven di-kenine katlanır.” misali atasözleri hep gül üze-rine söylenmiştir.

Anadolu’da özellikle kız çocuklarına Gül, Güllü, Gülnar, Gülnihal, Gülnur, Gülbeden, Gülşen, Gülden, Gülderen, Gülcan, Gülriz, Gülfem, Gülruh, Gülseren, Gülizar, Gülşah, Gülçin, Gülbahar, Gülten, Gülbeyaz, Gülben, Gülcihan, Güldane, Gülfeşan, Gülay, Gülfi-dan, Gülnaz, Gülperi, Gülendam vb. isimler verilmektedir.

Gül alırlar gül satarlar

Gülden terazi tutarlar

Gülü gül ile tartarlar

Çarşı pazar güldür, gül.

Selâm... Sevgi... Dua... Gül ile kalın…

20

Page 23: Editör’den - Somuncu Baba Dergisi...Bunun için beden ve çevre temizliği önemlidir. Bu bağlamda, namaz için abdest ve boy abdesti almak, ibadet olmakla beraber, in-sanın temiz

İKİ ALTINDAN KURTULMAK

Bilal-i Habeşi (r.a.) anlatıyor:

Allah Rasûlü (s.a.v.)’in hesaplarını ben takip ediyordum. Bir fakir kendisinden yar-dım istediğinde bana emrederdi, eğer eli-mizde para yoksa birinden borçlanarak o fakirin ihtiyacını görürdük. Bu durumu bi-len ve Peygamberimiz (s.a.v.)’e de sempati-si olduğu zannedilen zengin bir putperest bir gün bana:

- Eğer borç para ihtiyacınız olursa, sağa sola gitme, hepsini ben karşılayayım, dedi. Biz de onun sözüne ve iyi niyetine güve-nerek öyle yapmaya başladık. Borcumuz bir hayli kabarmıştı. Ve zengin putperest gerçek niyetini ortaya koydu. Çarşıda rast-ladığı bir sırada bana:

- Ey zenci, diye bağırdı.

- Ne var, dedim.

- Ay başına kaç gün kaldı, biliyor mu-sun, dedi.

- Biliyorum, az kaldı, cevabını verince:

- Hele bir ay başı olsun, görürsün. O gün, alacaklarıma karşılık seni rehin edip yeniden köle yapacağım, dedi.

Bu tehdit çok ağırıma gitmişti. Hemen Peygamberimiz’in yanına varıp durumu anlattım. O da üzüldü. Fakat Allah’a tevek-kül etti ve derhal bir çare aramaya koyuldu.

Ben çıkıp eve gittim. Fakat o gece üzün-tümden gözümü kırpmam mümkün olma-dı. Sabah namazı vakti, Allah Rasûlü’nün beni çağırdığını söylediler. Hemen kalkıp gittim. Yüzü gülüyordu. Bana, kapıda du-ran, üzeri mal yüklü dört deveyi göstererek:

- Müjde ey Bilal!.. Bunlar, az önce, Fe-dek hükümdarından hediye geldi. Hemen satıp borçlarımızı ödeyelim, dedi.

Derhal emrini yerine getirdim. Başta o putperest olmak üzere hiç kimseye hiçbir borcumuz kalmadıktan sonra, gelip duru-mu kendisine de haber verdim. Bana:

- Bir şey arttı mı, diye sordu.

- Evet, ya Rasûlallah! İki altın kaldı, de-dim.

- Beni o iki altından da kurtar. Sen onları da ihtiyaç sahiplerine vermedikçe ben eve gitmem, buyurdu.

O sırada mescidde oturuyordu. Bütün Medine’yi araştırmama rağmen ertesi gün akşama kadar o iki altını da verebileceğim gerçek ihtiyaç sahiplerini bulamadım. En sonunda Medine’ye henüz gelmiş iki yok-sul yolcu için alışveriş yaparak onları da elimden çıkardım. Ve mescide gelip duru-mu Allah’ın Elçisi’ne bildirdim. O da Allah’a hamdederek, iki günlük bekleyişten sonra, nihayet kalkıp evine gitti.

Ayşe Gül PINAR

21

Page 24: Editör’den - Somuncu Baba Dergisi...Bunun için beden ve çevre temizliği önemlidir. Bu bağlamda, namaz için abdest ve boy abdesti almak, ibadet olmakla beraber, in-sanın temiz

“Mustafa Haki Hazretleri’nin Tokat’ta başlayıp, İstanbul Fatih’de 1920’de son bulan hayatı, bütün büyük velilerde olduğu gibi çok çileli geçmişti. Vefatından sonra oğlu

Bahaeddin Efendi, o zaman çok karışık olan siyasî hayata müdahil olmamak için, ailesi-ni alarak önce Medine’ye gitmiş, orada bir süre kaldıktan sonra Şam’a yerleşmişti.”

Raziye SAĞLAM

MANEVÎ BÜYÜKLERİMİZ

22

Page 25: Editör’den - Somuncu Baba Dergisi...Bunun için beden ve çevre temizliği önemlidir. Bu bağlamda, namaz için abdest ve boy abdesti almak, ibadet olmakla beraber, in-sanın temiz

Çocukluğum Fatih’de geçti. Fatih Ca-mii’nin bahçesi ve kubbelerinin arasındaki dar yollar, bizim oyun alanlarımızdı. Hatırlı-yorum; camiyi o kadar çok severdik ki, yaz-ları ders aldığımız Cahide Hafız, bir defasın-da bizi camiyi temizlemeye götürdüğünde, saatlerce canla başla camiyi temizlemeye çalışmak bize hiç zor gelmemişti. Fatih Ca-mii’ni bu kadar çok sevmemin, bizim için oyun alanı olması, Ramazan aylarında güle oynaya sabah namazı ve teravihe gitmemizin yanısıra, bahçesinde Seyyid Mustafa Haki Hazretleri’nin kabrinin olmasıydı. Çocuk-luğumuzdan hatırlarım; evde İhramcızade İsmail Hakkı Hazretleri, Seyyid Mustafa Haki Hazretleri ve Es-Seyyid Osman Hulû-si Efendi Hazretleri’nin bahsi çok geçerdi ve biz çocuklar, İhramcızada Hazretleri’ne “Şah Dede”, Mustafa Haki Hazretleri’ne “Piri-miz” derdik. Osman Hulûsi Efendi ise zaten “Efendi Hazretleri”ydi.

İhramcızade İsmail Hakkı Hazretleri, ve-fat ettiğinde ben dört yaşındaydım ve henüz Sivas’tan göç etmemiştik. Başta annemler olmak üzere, çevremizdeki herkes çok üzül-müştü. Cenazenin kalkacağı gün, biz sokak-ta oynarken, gün içinde havanın hafifçe ka-rardığını gördük ve hatırlıyorum “Şah Dede vefat etti ya o yüzden.” demiştik.

Sonra Fatih’de otururken, annem her sıkıntıda, Mustafa Haki Hazretleri’nin kab-rinin başına gidip, dediğine göre hâlini arz ettiği için, pirimiz aileden biri gibi olmuştu. Çocuklar aile ortamında, bu mübarek insan-lara duyulan muhabbetle ve onların yaptık-ları hizmetler anlatılarak büyürken, farkında olmadan onların sevgileri de gönüllerine yer-leşiyor. Anne babadan farklı bir yere konulan bu zatların manevî varlıkları, çocukta güzel bir güven duygusu ve manevî olarak bir ol-gunluk oluşturuyor.

Osman Hulûsi Efendi Hazretleri’yle sev-gili eşi Hacı Naciye Hanım, İstanbul’a geldi-ğinde, evdeki gündem hemen değişirdi. Tele-fonun yaygın olmadığı o günlerde, annemler, onları nerede ve nasıl ziyaret edebilecekle-rini konuşurlardı. Bir defasında Efendi Haz-retleri, babamın Unkapanı’ndaki dükkânına teşrif etmişti ve evde günlerce ve her defa-sında aynı heyacanla bundan bahsedilmişti. Biz Osman Hulûsi Efendi Hazretleri’ni görüp elini öptüğümüzde, gülümseyerek bize ver-diği bereket parasını, hazine saklar gibi sak-lardık. İki tane bereket paramız olduğunda, birini mutlaka çok sevdiğimiz birine verirdik. Verirken de ona çok kıymetli bir hediye ver-diğimizi düşünerek sevinirdik.

Sonraları Mustafa Haki Hazretleri’nin ha-yatını okudum. Tokat’ta başlayıp, İstanbul Fa-tih’de 1920’de son bulan hayatı, bütün büyük velilerde olduğu gibi çok çileli geçmişti. Vefa-tından sonra oğlu Bahaeddin Efendi, o zaman çok karışık olan siyasî hayata müdahil olmamak için, ailesini alarak önce Medine’ye gitmiş, ora-da bir süre kaldıktan sonra Şam’a yerleşmişti.

Sözü, Es- seyyid Osman Hulûsi Efendi Hazretleri’nin sevgili eşi Hacı Validemiz’in bir anısıyla bağlayalım:

İhramcızade Hazretleri’nin son hac yol-culuğuna, birlikte otobüsle giderler. Sınırı geçip Şam’a vardıklarında, İhramcızade Haz-retleri, “Hulûsi oğlum, Pirimiz Mustafa Haki Hazretleri’nin oğlu Bahaeddin Efendi, bura-da ikamet ediyor. Bir ziyaret edelim.” der.

Bahaeddin Efendi ve ailesi onları görünce çok sevinir. Hanımları ayrı bir odaya aldık-larında, Pirimizin eşi yanlarına gelir ve hoş-geldin ettikten sonra Hacı Valide’ye bakarak “Sen Hulûsi Efendi’nin hanımı mısın?” diye sorar. Hacı Valide “Evet” anlamında başını eğer. Pirimizn eşi, Hacı Valide’yi çok beğen-miştir ve ona ayrı bir hürmet ve sevgi gösterir.

23

Page 26: Editör’den - Somuncu Baba Dergisi...Bunun için beden ve çevre temizliği önemlidir. Bu bağlamda, namaz için abdest ve boy abdesti almak, ibadet olmakla beraber, in-sanın temiz

GÜNÜMÜZ KADIN POLİTİKALARININ

AİLEYE YANSIMASICansever DOKUZ

“Kadın ve erkeğin cinsiyet rolünü anlayabilmek için, onun geçmişten gelen genlerini bilmek gerekir. Kadını kadın, erkeği erkek yapan özelliklerin bir kısmı genler, bir kısmı da sosyal öğrenme ile kazanılır. Her iki cinsin de toplumsal rolünün önemli bir bölümü, yaşadığı

ortam ve kültürel öğrenme ile ilgilidir. Fakat cinsiyet kimliğini oluşturan özelliklerin büyük bölümünün genetik olduğunu biliyoruz. Bu durum çocukluktan itibaren böyledir.”

24

Page 27: Editör’den - Somuncu Baba Dergisi...Bunun için beden ve çevre temizliği önemlidir. Bu bağlamda, namaz için abdest ve boy abdesti almak, ibadet olmakla beraber, in-sanın temiz

Birkaç ay kadar önce, “Toplumsal Cin-siyet Eşitliği ve Kadın Hakları” konulu bir eğitime katıldım. Anlatılmak istenen, özet olarak şuydu: “Kız veya erkek olarak dünya-ya gelmemiz, sadece biyolojik varlığımızın gereğidir. Bizi kadın veya erkek yapan şey ise kız veya erkek olarak dünyaya gelmemiz değil, toplumun bize verdiği roller, yüklediği sorumluluklar ve beklentilerdir. Örneğin ka-dınlardan duygusal, sevecen, fedakâr, sessiz ve edilgen olması beklenirken, erkeklerden daha rasyonel, sorumluluk sahibi, güçlü ve otoriter olması beklenir. Bu beklentiyi, onlara konulan isimlerde ve alınan oyuncaklarda da görmek mümkündür. Mesela kızlara verilen isimler Çiçek, Yaprak, İnci, Ceylan, Neşe, İffet, Nazlı iken, erkeklere verilenler Savaş, Kartal, Demir, Aslan, Yiğit, Mert, Kudret gibi isimlerdir.

Kız çocuklara oynamaları için oyuncak bebek, kap-kacak verilirken, oğlan çocuklar araba, top, uçak ve silahlarla oynayarak bü-yürler. Bu durum, ileriki yaşamda onlardan beklentileri de ortaya koymaktadır.

Altı çizilmesi gereken bir diğer nokta, kadınlara ve erkeklere yakıştırılan, yüklenen nitelikler arasında kurulan hiyerarşidir. Erkek özellikleri olarak sıralanan rasyonel ve oto-riter olmak, kadın özellikleri olarak görülen duygusal ve sevecen olmanın üstünde yer almakta, daha kıymetli ve değerli özellikler olarak görülmektedir.”1

Bu durum, ilkokulda okuduğumuz Sosyal Bilgiler kitaplarında yer alan bir aile resmiy-le örneklendirildi. Bu resimde baba gazete okurken, anne mutfakta bulaşık yıkıyordu.

Elimde olmadan şu sorular geçti zihnim-den: Erkek özellikleri olarak görülen rasyonel ve otoriter olmanın, kadın özellikleri olarak kabul edilen duygusal ve sevecen olmaktan

daha kıymetli ve değerli olduğunu belirleyen kim? Şu andan itibaren doğan bütün erkek çocuklara Çiçek, Yaprak, İnci, Ceylan, Neşe, İffet, Nazlı gibi isimler versek, kızlara da Sa-vaş, Kartal, Demir, Aslan, Yiğit, Mert, Kud-ret desek; oyuncak bebek, kap-kacak türü oyuncakları erkek çocuklara versek, araba, top, uçak ve silahlarla kız çocuklar oynasalar; ilkokul kitaplarımızdaki aile resmini de değiş-tirsek, elinde gazete ve kumandayla televiz-yonun karşısında oturan anne olsa, o çok küçümsediğimiz mutfakta bulaşığı yıkayan da baba… Salgın gibi artan boşanmaların sayısı azalır mı acaba? Gittikçe artan intihar-ların önüne geçebilir miyiz? Son zamanlarda içimizi kanatan cinsel istismarlar engellene-bilir mi? Kadına şiddet ve kadın cinayetleri önlenir mi? Hepsinden önemlisi, kadınlar bu gün olduğundan daha mutlu olur mu? Bu sorunlar toplum olarak gündemimize ne zaman geldi? Eğer yukarıdaki önerme doğ-ruysa, son yıllarda hâkim Batı medeniyetinin etkisiyle, toplumumuzda ve bütün dünyada, bahsedilen yönde bir eğilim olmasına rağ-men, insanlığın gidişatındaki bu cinnet hâli neden?

25

Page 28: Editör’den - Somuncu Baba Dergisi...Bunun için beden ve çevre temizliği önemlidir. Bu bağlamda, namaz için abdest ve boy abdesti almak, ibadet olmakla beraber, in-sanın temiz

Seminerden dönünce, Nevzat Tarhan’ın daha önce iki kez okuduğum ve kendimi, eşi-mi, kadını ve erkeği tanımak adına bana çok şey kattığını düşündüğüm “Kadın Psikolojisi” adlı kitabını bir kez daha okudum. Özet ola-rak şunları söylüyor Tarhan:

“Modernizm, bize sadece bu dünya-da özgürleşmeyi ve zevk peşinde koşmayı önerdi. Bunun sonucunda, özgür ama yalnız insanlar çoğaldı. Yalnızlığa karşı en duyarlı kişilik, kadında vardı. Çünkü iletişimde er-kek, bilgi aktarımını önemserken, kadın pay-laşmayı ve yalnızlığı gidermeyi önemsiyordu. Kadının psikolojik ihtiyacını göz önüne al-mayan feminizm, kadının duygusal ihmaline zemin hazırladı.

Ayrıca aşkın erotik duygulardan ibaret olduğu vurgulanırken, romantik duygular ikinci plana itildi. Cinsel mutluluğu hayatın merkezine alma iddiası, romansa ihtiyacı olan kadına aykırıydı. Fakat bu durum, erkek egemen kültürün şekil değiştirerek daha çok kadınla beraber olması neticesini doğurdu.

Son 10-15 yıldır nörolojik bilimlerdeki devrim, genetik bilimlerdeki olağanüstü ge-

lişmeler, kadın erkek farklılıklarını yeniden ele almayı gerekli hâle getirdi.

Cinsel kimlikle ilgili beyin fırtınalarının bugün geldiği nokta, biyopsikososyal model-dir. Bu gün geldiği noktada biyopsikososyal siyaset de denilen bu nokta, “insanın fıtratına uygun politikayı üretme” anlamına gelmekte-dir.

Etkinlik ve verimlilik politikası olarak her iki cinsin de kendi güçlü ve zayıf taraflarıyla var olmaları, isabetli yönlendirmeler ve teş-viklerle desteklenmeleri son derece önem-lidir. Yeni kadın politikaları biyopsikososyal modele uygun olmalıdır. Aksi hâlde, gelecek kuşaklara yaşanması zor bir dünya bırakaca-ğız.

Kadın ve erkeğin cinsiyet rolünü anlaya-bilmek için, onun geçmişten gelen genlerini bilmek gerekir. Kadını kadın, erkeği erkek yapan özelliklerin bir kısmı genler, bir kısmı da sosyal öğrenme ile kazanılır. Her iki cin-sin de toplumsal rolünün önemli bir bölü-mü, yaşadığı ortam ve kültürel öğrenme ile ilgilidir. Fakat cinsiyet kimliğini oluşturan özelliklerin büyük bölümünün genetik ol-duğunu biliyoruz. Bu durum, çocukluktan itibaren böyledir. Mesela kız çocuklar, sözlü anlatım konusunda erkek çocuklardan daha öndedir. Aynı zamanda; oyunu yapılandır-ma, işbirliği yapabilme konularında da erkek çocuklardan daha üstün oldukları, yapılan araştırmalarla ortaya çıkmıştır. Kızların “dişi-lik özellikleri” diyebileceğimiz sevimli, sıcak-kanlı olmaları, romantik duygularının baskın olması, fare, böcek ve yılan gibi hayvanlar-dan korkmaları kalıtım sebebiyledir. Son yıl-larda yapılan araştırmalarda, bu konuyla ilgili ilginç bir bulguyla karşılaşıldı: Kadınlarda yılan korkusunun genetik olduğuna dair bir gen bulundu. Hayatında hiç yılan görmemiş bir kadın bile yılandan korkuyor.

26

Page 29: Editör’den - Somuncu Baba Dergisi...Bunun için beden ve çevre temizliği önemlidir. Bu bağlamda, namaz için abdest ve boy abdesti almak, ibadet olmakla beraber, in-sanın temiz

Dipnot

1. Kanaat Önderleri Eğitimi, Toplumsal Cinsiyet Eşit-liği ve Kadın Hakları, Ankara-Plaza Hotel 2016.

2. Nevzat Tarhan, Kadın Psikolojisi, Nesil Yayınları, İstanbul 2005.

Erkek çocukların genlerine doğuştan ya-zılan sertlik, dikbaşlılık, kolay yola gelmeme ve heyecanlarına ket vurma gibi farklı özel-likler görürüz. Araştırmalar, kız ve erkek ço-cuklardaki bu farklılıkların biyolojik yapıyla ilgili olduğunu ve buna bağlı olarak oyun çeşitlerinin de değiştiğini gösteriyor. Kız ço-cukların romantik duygularını daha çok öne çıkaran bebeklerle evcilik oyunları oynama-ları, erkek çocukların ise daha çok saldır-ganlık içeren oyunlar oynamaları, biyolojik faktörlerle açıklanmaktadır.

İnsanın kendine ve başkalarına vukufiyeti için, mantıkla duygunun kol kola yürümesi gerekiyor. İşte kadın ve erkek, bu noktada birbirini tamamlıyor. Bu husus, insan neslinin devamına göre düşünülmelidir. İlk yaratılış-tan sonra Yaratıcı; kadın ve erkeği tek başına ele almamış, bu iki cinsi âdemoğlunun soyu-nu devam ettirecek unsurun ayakları olarak değerlendirmiştir. Her iki cinsin ilişkisinde bu düşünceden uzaklaşıp salt bugünü dü-şünerek hareket edersek -ki, şu anda yaptı-ğımız budur- bundan 50 sene sonra insanlık çözülmeye gidecektir. Bu konuda en büyük örnek, Batı’da evliliklerin iyice azalması, cin-sel kimliklerde gey ve lezbiyen kültürünün yaygınlaşmasıdır. Bunların sonucunda aile kavramı zarar gördüğü için insanlık devam etmeyecektir. Bu dejenerasyonun en büyük sebebi, kadın ve erkeğin psikolojik doğaları-na uygun davranmamalarıdır.

Bu konuda söylenecek en önemli şey, ka-dının toplumsal konumunda cinsiyet kimliği-nin biyolojik boyutunu göz ardı etmemek ge-rektiğidir. Kadınsı davranışları, feminen özel-likleri, sıcakkanlı olması, romantik ilgilerinin baskın çalışması kadının genetik yapısıyla il-gilidir. Fakat şu anda, kadının toplumdaki ba-şarısının erkekleşerek gerçekleşeceği inancı var. Oynadığı insanlık oyununda, başarının

ona erkek rolünü en iyi şekilde oynadığı tak-dirde geleceği intibaı verilirken, dişi rolünün benimsenmesi kadına vurulan bir sekte gibi görünüyor.”2

Netice olarak; elbette ki toplum, kadın duygusallığından mahrum olmamalı ama kadının toplum içinde alacağı roller, fıtratına aykırı olmamalı ve “annelik” rolünü öteleme-melidir. Kadınların güvenli bir şekilde sosyal hayatın her aşamasında yer alabilmeleri için bütün tedbirleri alan Peygamber Efendimiz; “Cennet annelerin ayakları altındadır.” buyu-ruyor. Dünyevî hangi mevki veya mansıbın cennetin daha üstünde, cennetten daha de-ğerli ve kıymetli olduğunu bilmiyorum. Ama “Cennet sizin olsun, ben dünyadaki hakla-rımı istiyorum.” diyenlere de sözümüz yok elbette. Neticede din, son noktada iman ve teslimiyettir.

27

Page 30: Editör’den - Somuncu Baba Dergisi...Bunun için beden ve çevre temizliği önemlidir. Bu bağlamda, namaz için abdest ve boy abdesti almak, ibadet olmakla beraber, in-sanın temiz

“İnandığı gibi yaşamak, sahip olduğu güzellikleri çevresiyle paylaşmaktı. Efendimiz (s.a.v.)’in müjdesi herkese açık: ‘Doğru ve güvenilir tüccar, kıyamet gününde peygamberler, sıddıklar (doğrular) ve şehitlerle beraberdir.’ Yani, asıl etkili olan söz dili değil, hâl diliydi. Konuşmaktan çok yaşamaktı. Anlatmaktan

ziyade, davranış dilinin devreye girmesiydi.”

KONUŞMAKTANÇOK YAŞAMAK

Sema KORKMAZ

28

Page 31: Editör’den - Somuncu Baba Dergisi...Bunun için beden ve çevre temizliği önemlidir. Bu bağlamda, namaz için abdest ve boy abdesti almak, ibadet olmakla beraber, in-sanın temiz

Kendi hâlinde bir tüccardı. Bir gün kumaşları gemiye yükledi. Endonezya’ya gitti, oraya yerleşti. İşini orada devam ettirdi. Kumaşları kaliteliydi. Tam da halkın aradığı cinstendi. Kendisi de kanaat sahibi bir insandı. Kazancı az olsun, temiz olsun düşüncesindeydi. Bir gün geç geldi iş yerine. İşyerinde çalışan eleman iyi bir kâr elde etmişti sattığı mallardan. Merak etti, sordu:

- Hangi kumaştan sattın?

- Şu kumaştan efendim.

- Metresini kaça verdin?

- On akçeye.

- Nasıl olur, diye hayret etti.

- Beş akçelik kumaşı on akçeye nasıl satarsın? Bize hakkı geçmiş adamcağızın. Görsen tanır mısın onu?

- Tanırım.

- Öyleyse hemen git ve müşteriyi bul ve buraya gelmesini sağla.

Eleman gitti, müşteriyi buldu, getirdi. Dükkân sahibi, müşteriyi karşısında görür görmez, durumu izah etti ve helâllik istedi, fazla parayı da müşteriye uzattı. Müşteri şaşırmıştı. Böyle bir durumla ilk defa karşılaşıyordu.

- Ne demekti hakkını helâl et?

Olay kısa sürede dilden dile dolaştı. Çok geçmeden kralın kulağına kadar vardı. Sonunda kral, kumaş tüccarını saraya çağırdı. Kral sordu:

- Sizin yaptığınız bu davranışı daha önce biz ne duyduk, ne de gördük. Bunun aslı nedir?

- Ben, dedi tüccar, bir Müslüman’ım.

Dinim İslâm böyle emreder. Müşterinin bana

hakkı geçmişti. Dolayısıyla kazancıma haram

girmişti. Ben sadece bir yanlışı düzelttim.

Kral:

- İslâm nedir, Müslümanlık nedir, gibi peş

peşe sorular sordu. Tüccar soruları birer

birer cevapladı. Kral ilk defa duyuyordu böyle

bir dinin varlığını. Fazla zaman geçirmeden

İslâm’ı kabul etti. Daha sonra kısa süre içinde

de halkı Müslüman oldu.

250 milyonluk nüfusa sahip olan bugünkü

Endonezya’nın Müslümanlığı kabul

etmesindeki sır sadece beş akçelik kumaştı.

Yapılan tek şey vardı sadece: İnandığı

gibi yaşamak, sahip olduğu güzellikleri

çevresiyle paylaşmaktı. Efendimiz (s.a.v.)’in

müjdesi herkese açık: “Doğru ve güvenilir

tüccar, kıyamet gününde peygamberler,

sıddıklar (doğrular) ve şehitlerle beraberdir.”

Yani, asıl etkili olan söz dili değil, hâl diliydi.

Konuşmaktan çok yaşamaktı. Anlatmaktan

ziyade, davranış dilinin devreye girmesiydi.

29

Page 32: Editör’den - Somuncu Baba Dergisi...Bunun için beden ve çevre temizliği önemlidir. Bu bağlamda, namaz için abdest ve boy abdesti almak, ibadet olmakla beraber, in-sanın temiz

“Hz. Rufeyde (r.anha)’nin cihadı, ilk yardım ve tedaviyle kalmamıştı. Onun geniş sosyal faaliyetleri de vardı. Gece gündüz demeden gerek fakir, gerek yetim, gerek mağdur

durumda olan bütün muhtaçların hizmetine kendini adamıştı.”

Nagehan Nida DURAN

HZ. RUFEYDE(R.ANHA)

30

Page 33: Editör’den - Somuncu Baba Dergisi...Bunun için beden ve çevre temizliği önemlidir. Bu bağlamda, namaz için abdest ve boy abdesti almak, ibadet olmakla beraber, in-sanın temiz

Seyyar sahra Hastanesi’ni kurup ilk haya-ta geçiren hanım sahabi Ensarlı Hz. Rufeyde (r.anha)’dır. Eslem Kabilesi’nden zekâsı ve tıpta ki üstün maharetiyle dikkatleri üstüne çeken bu kadın sahabi, sağlık alanında bü-tün insanlığa örnek olacak hizmetlerle takdi-re şayan yıldız bir şahsiyetti.

Hz. Rufeyde de Allah Rasûlü (s.a.v.) Efen-dimiz gelmeden önce, diğerleri gibi puta ta-panlardan idi. Eşi Abdullah ise, evin ihtiyaç-larını hurma satarak temin eden biriydi. Bir gün hurma satmak için Mekke’ye gittiğinde Mekke halkının sokaklarda, pazarlarda yeni bir din ve yeni bir kurtarıcı peygamberden bahsettiklerini işitti. Eve dönüp geldiğin-de bu yeni peygamberden, dinden, eşi Hz. Rufeyde’ye de bahsetti. Hz. Rufeyde, kendi inandığı dine ters düşen bu dine önce pek sıcak bakmadı. Fakat sonra İslâm’ın tıbba vermiş olduğu önemi görünce kalbi yumu-şamıştı. Bu din hakkında daha fazla bilgi almak için Yesrib pazarına Hz. Mus’ab bin Umeyr’in (r.a.) yanına gitti. Hz. Mus’ab bin Umeyr (r.a.), Hz. Rufeyde ve eşine İslâm’ın güzelliklerinden anlattı. Hz. Rufeyde, bu yeni dinin emrettiklerini duydukça kalbi iyice yumuşamıştı. Bunun üzerine, Hz. Mus’ab’a şu soruyu yöneltti :

“İslâm’da bizim tıp ve tedaviyle uğraşma-mız uygun mudur?” dedi. Hz. Mus’ab, Hz. Rufeyde’nin sorusuna karşılık şu cevabı verdi :

“Bu en yüce, en soylu ve insanlara en faydalı meslek ve görevdir. Zaten Allah bu İslâm dinini, bu soylu ve şerefli mesleği hu-rafelerden ve batıl olan şeylerden temizle-mek için gelmiştir.” dedi. Hz. Rufeyde’nin, Hz. Mus’ab’dan aldığı cevaplar kalbini tes-kin etmiş ve şehadet getirerek Müslüman olmuştur. Babasından öğrenmiş olduğu bu mesleğe kendini adadı, hasta olan Müslü-manları tedavi etmekle uğraşırdı. Bu sebeple Rasûlullah (s.a.v.) mescidinin yanına hastala-ra bakmak için bir çadır kurdurdu.

Hz. Rufeyde; Bedir, Uhud, Hendek, Hay-ber gibi gazvelere ve diğer savaşlara yaralılara yardım ve tedavi için katıldı. Savaşlarda yap-tığı büyük hizmetlerin yanında hanım saha-belere de ilk yardım ve tedavi teknikleri hak-kında talim yaptırdı. Hz. Rufeyde’nin cihadı, ilk yardım ve tedaviyle kalmamıştı. Onun geniş sosyal faaliyetleri de vardı. Gece gün-düz demeden gerek fakir, gerek yetim, gerek mağdur durumda olan bütün muhtaçların hizmetine kendini adamıştı. İslâm’a girdikten sonra hayatının sonuna kadar mü’minlere in-sanlığa hizmetle ömrünü tamamladı.

31

Page 34: Editör’den - Somuncu Baba Dergisi...Bunun için beden ve çevre temizliği önemlidir. Bu bağlamda, namaz için abdest ve boy abdesti almak, ibadet olmakla beraber, in-sanın temiz

Keçeden üzerleri inci süslemeli, içleri elyaf dolgulu kuş ve çiçeklerle süslü, isim yazılı kapı süsü yapmak için kullanacağı-mız malzemeler:

4 adet istenilen renkte keçe, 2 adet keçe (kuş kanadı için mavi-pembe), 1 adet beyaz keçe, tomurcuk, makas, ip, silikon, halat, harf kalıbı, 1 adet turuncu keçe (kuş gagası için), elyaf, kelebek, inci (kalpli ve yarım inci).

Kalıplar üç boyut olur, küçük-büyük-orta şeklinde.

Çiçek yaprağı birleştirince üç boyutlu olması için içine tomurcuk dikerek birleş-tirirseniz çiçek daha sağlam olur. Üç üç, üst üste koyarak yaparsanız çiçek halini alır; dikerek gidilecek, toplamda beş yap-rak çiçeği yapınca gerisi kolay. Resimler de size fikir verecektir.

Halat İptenKeçeli Kapı Süsü

32