Upload
others
View
4
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
73
EBEVEYN KABUL-RED KURAMI (EKAR) ÜZERİNE TÜRKİYE’DE
YAPILAN ARAŞTIRMALAR
Yrd. Doç. Dr, Nilgün ÖNGİDER,
İzmir Ekonomi Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Psikoloji Bölümü
Öğretim Gör., Gülçin KARADENİZ
Maltepe Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Psikoloji Bölümü
Özet
Ebeveyn Kabul-Red Kuramı (EKAR) (Parental Acceptance and Rejection Theory),
ebeveyn kabul ve reddinin nedenlerini, sonuçlarını; ayrıca diğer değişkenlerle
ilişkilerini açıklamayı amaçlayan bir sosyalizasyon kuramıdır. Ülkemizde de, EKAR
Kuramı üzerine yapılmış birçok çalışma bulunmaktadır. Bu çalışmanın amacı,
Ebeveyn Kabul-Red Kuramı (EKAR) konusunda Türkiye’de yapılan araştırmaların
gözden geçirilmesidir. Bu amaçla, YÖK’ün yüksek lisans ve doktora tarama veri
tabanı ile PSYCHlit, EBCO-host gibi veri tabanları “Ebeveyn Kabul-Red Kuramı”
anahtar sözcüğü kullanılarak taranmıştır. Bu veri tabanlarında yer alan seçkisiz
kontrollü araştırmalar ve tez çalışmaları bu gözden geçirme çalışması için ele
alınmıştır. İncelenen veri tabanlarında Ebeveyn Kabul-Red Kuramı ve ölçekleri
içeren beş orijinal araştırma, dört yüksek lisans ve üç doktora tez çalışmasına
ulaşılmıştır. Tüm bu çalışmalarda ebeveyn-çocuk ilişkileri üzerine çok farklı
alanlarda ve farklı örneklemlerle araştırmalar yapılmıştır. Bu çalışmanın sonucunda,
Türkiye’de yapılacak yeni çalışmalara katkıda bulunulabileceği düşünülmektedir.
Anahtar Sözcükler: Ebeveyn Kabul-Red Kuramı
74
Parental Acceptance and Rejection Theory: Turkish Studies
Abstract
Parental Acceptance and Rejection Theory (PART) is a socialization theory that aims
to clarify the causes behind parental acceptance and rejection, consequences of
parental acceptance and rejection and also the associated variables. There are many
studies conducted on PART Theory in our country as well. The purpose of this study
is to review the studies on Parental Acceptance and Rejection Theory (PART) in
Turkey. To that end, along with the master’s and doctoral screening databases of
CHE (The Higher Education Council), Turkish databases such as PSYCHlit and
EBCO-host were screened using the key word of “Parental Acceptance- and
Rejection Theory”. These randomized controlled studies and thesis works were
discussed for reviewing of this study. In all databases scanned, five original research
containing Parental Acceptance and Rejection Theory and its scales, four post
graduate theses and three doctoral theses were reached. In all these studies, research
was carried out in many different areas of parent-child relationships and using
different samples. Future studies may be conducted in line with the results of this
review.
Key Words: Parental Acceptance and Rejection Theory
75
Ebeveyn Kabul-Red Kuramı (EKAR) (Parental Acceptance And Rejection Theory),
çocuklukta algılanan, ebeveyn tarafından kabullenilme veya reddedilmenin çocuğun
genel uyumu üzerindeki etkilerini araştıran bir "sosyalizasyon" kuramıdır. Kuramda,
ebeveyn tarafından reddedilme veya kabullenilmenin nedenleri, sonuçları ve konuyla
ilgili değişkenler üzerinde durulur. Çocuğun sosyalizasyon yaşantıları kişiliğiyle
birlikte ele alınıp sosyokültürel süreçlerle ilişkilendirilir. EKAR Kuramı’nda bir
yandan ebeveynliğin kalitesi incelenirken, bir yandan da bunun çocuk ve
yetişkinlerdeki olası sonuçları ele alınmaktadır. Tüm insanlar için çocukluklarında
kendilerini yetiştiren insanlar (ebeveynleri/anne babaları) çok önemlidir. Bu nedenle
çocukları, anne-babaları tarafından kabul veya reddedilmek kadar etkileyen başka
hiçbir yaşantı yoktur (Rohner, 2000).
EKAR Kuramı, temelleri 1930’lu yıllara dayanan sosyokültürel sistemler
modelinden geliştirilmiştir. Kuramın temelleri, antropolojiyle de ilgilenen psikiyatrist
Kardiner tarafından 1939’daki görüşleri ile Whiting ve Child’in (1953) modeline
dayanmaktadır. Rohner tarafından 1966’da geliştirilerek, 1975’te yayınlanan
Ebeveyn Kabul-Red (EKAR) Kuramı tanıtılmaktadır. Rohner (1986), EKAR
Kuramı’nın 20. yüzyılda batılı psikologların ebeveyn çocuk etkileşimine ilgi
duymaları sonucu doğduğunu; özellikle Amerika’da psikologların, ebeveyn çocuk
etkileşiminin yanı sıra “ebeveyn kabulüne” de ilgilerinin arttığını belirtmiştir.
Kuram, tüm insanların onlar için önemli olan kişiler tarafından sıcaklık almaya
ihtiyaçları olduğu temel varsayımıyla hareket etmektedir. Sıcaklık alma ihtiyacının,
kültür, ırk, fiziksel özellikler, sosyal statü, dil, coğrafya gibi diğer kısıtlayıcı
koşullardan bağımsız olarak tüm insanlıkta bulunduğu öne sürülmektedir (Rohner,
1986).
EKAR Kuramı dünya çapında sınamak üzere çeşitli ölçekler geliştirilmiştir. Gerek
Amerika Birleşik Devletleri, gerekse diğer ülkelerde yapılan araştırmalar, ebeveyn
tarafından kabul veya reddedilmenin çocukların, hem duygusal, davranışsal, sosyal
ve bilişsel gelişimini; hem de yetişkinlikteki psikolojik uyumlarını etkilediğini
göstermektedir (Rohner, 1984; 1999).
Ebeveyn kabulü, anne-babaların çocuklarına karşı gösterdikleri sıcaklık; şefkat,
bakım, ilgi, destek ya da kısaca sevginin ön plana çıkması olarak tanımlanmaktadır.
Reddetme ise, bu duygu ve davranışların olamadığı veya belirgin şekilde esirgendiği,
76
bunun yanı sıra, çocuğu inciten çeşitli fiziksel veya psikolojik davranış veya
duyguların sergilenmesi olarak tanımlanabilir. EKAR Kuramı, temel olarak
“ebeveynliğin sıcaklık boyutu” olarak adlandırılan, ebeveyn-çocuk etkileşimine
odaklanmıştır (Rohner, 1986).
Ebeveynliğin Sıcaklık Boyutu (Warmth Dimension)
Ebeveyn-çocuk ilişkisinin bir bileşeni olan sıcaklık boyutunun bir ucunda, "kabul
etme" diğer ucunda ise, "reddetme" yer alır. Kabul etme, anne-babanın çocuklarına
karşı gösterdikleri sıcaklık, şefkat, bakım, ilgi, destek ya da kısaca sevginin ön plana
çıkması olarak tanımlanmaktadır. Reddetme ise, bu duygu ve davranışların olamadığı
veya belirgin şekilde esirgendiği, bunun yanı sıra, çocuğu inciten çeşitli fiziksel veya
psikolojik davranış veya duyguların sergilenmesi olarak tanımlanır. Sıcaklık boyutu,
ebeveynlerle çocuk arasındaki duygusal bağın kalitesi ile anne-babanın bu
duygularını ifade etmekte kullandıkları fiziksel ve sözel davranışlar ile ilgilidir. Bu
nedenle herkes, çocukluğunda ebeveynlerinden ya da kendisine bakım veren
kişilerden az ya da çok sevgi gördüğü için, sıcaklık boyutu üzerinde uygun bir
noktaya yerleştirilebilir (Rohner, 1986).
Ebeveynler çocuklarını kabul ettiklerini, fiziksel (sarılma, öpme, okşama, rahatlatma
gibi) ya da sözel (övme, iltifat etme, çocuğa veya çocuk hakkında güzel şeyler
söyleme gibi) olarak ifade edebilir. Bunların yanı sıra, ebeveynler çocuklarını kabul
etmelerini, bakım verme, destekleme, sevgi gösterme gibi davranışsal ifadelerle
ortaya koyarlar. Reddedilmenin algılaması ise, dört temel ifade yolunun herhangi bir
bileşimi şeklinde ortaya çıkabilmektedir (Rohner, 1986): 1- Soğuk ve duygusuz
(sıcak ve şefkatlinin tersi), 2- Düşmanca ve saldırgan, 3- Kayıtsız ve ihmalci, 4-
Ayrışmamış reddetme.
Anne-babalar çocuklarına karşı soğuk ve sevgisiz veya düşmanca, öfkeli, kızgın,
tahammülsüz, huzursuz veya zıt hissedebilmektedir. Bazı ebeveynler ise, çocuklarına
karşı kayıtsız kalıp, ilgisizlik ve umursamaz davranabilmektedir. Ebeveynlerin
saldırganlık davranışları ise, genellikle düşmanlık, öfke, kızgınlık veya nefret
duyguları ile hareket etmeleri şeklinde ortaya çıkmaktadır. İhmal, içsel bir güdüleyici
olan kayıtsızlık duygusunun davranışa yansımış halidir. Anne-babaların çocuklarına
karşı hissettikleri öfkeyle başa çıkabilmek için çocuklarını ihmal etmeleri buna bir
77
örnek olarak gösterilebilir. Tüm bu davranışlar (tek tek veya birlikte) çocukların
kendilerini sevilmeyen veya reddedilen biri olarak hissetmelerine yol açabilir.
Ancak, en sıcak ve sevgi dolu ailelerde bile, çocuklar (en azından arada bir) birkaç
zedeleyici duygu veya davranış yaşayabilirler. İstismar ve ihmalle ilgili resmi dış
raporlar ile söz konusu olan çocukların anne-babaları tarafından kabul veya
reddedilmeleriyle ilgili algıları arasında sorunlu bir ilişki vardır. Yani, anne-baba
tarafından reddedilme, anne-baba tarafından sergilenen bir dizi davranışı değil,
çocuğun bir inancıdır. Gerçekte, anne-baba tarafından reddedilmenin çoğu
semboliktir. Ayrışmamış reddetme, ebeveynlerin çocuklarını ihmal ettikleri ya da
onlara karşı şefkatsiz veya saldırgan olduklarına dair açık bir davranışsal gösterge
olmamasına rağmen, çocukların anne-babalarının umurunda olmadıklarına ya da
onlar tarafından sevilmediklerine inanmalarıdır (Rohner, 1986).
Anne-babaların belirli bir dereceye kadar kabul etme (sıcaklık, şefkat, bakım ve ilgi)
ve reddetme (soğukluk, şefkatsizlik, düşmanlık, saldırganlık, kayıtsızlık ihmal)
sergilemeleri evrenseldir. Ancak, bunu çok farklı kültürel, hatta kişisel anlamlarla
yüklü farklı biçimlerde yapabilirler. Dünyanın çeşitli ülkelerinde yürütülen, anne-
babanın çocuğunu kabul veya reddetmesiyle ilgili araştırmalarda temel amaçlardan
biri, farklı kültürlerde yaşayan çocuk ve yetişkinlerin, çocukken maruz kaldıkları
kabul veya reddedilmeye, kültürel, ırksal, cinsel, sosyal sınıf farklılıkları gibi
koşullardan bağımsız olarak aynı şekilde tepki verip vermediğini belirlemektir
(Rohner, 1986; 2000).
EKAR’ın Kişilik Kuramı
EKAR’ın kişilik kuramı, insanların kendileri için önemli olan kişilerden olumlu tepki
almak gereksiniminde oldukları varsayımından yola çıkmaktadır. Bu durum, insanın
evrim süreci içerisinde oluşmuş, biyolojik temelli, temel bir gereksinimidir. Olumlu
tepkiye duyulan gereksinim, insanın farkında olarak veya olmayarak bakım, ilgi,
destek, şefkat araması olarak düşünülmektedir. Bu duygusal gereksinim, yetişkinlik
döneminde daha karmaşıklaşarak, ne düşündüğüne önem verdiğimiz kişiler
tarafından beğenilme isteğini de (biz farkında olalım veya olmayalım) içine
almaktadır (Rohner, 1986).
78
Bebeklik ve çocukluk dönemlerinde bu gereksinimi en iyi karşılayabilecek kişiler
doğal olarak çocuğun anne ve babasıdır. Ancak, ergenlik ve yetişkinlik döneminde,
kişinin bu gereksinimini karşılayabilecek "diğer önemli kişiler" (significant others)
ortaya çıkmaktadır. Evrensel bir bakış açısı benimsemiş olan EKAR’da, çocuğun
uzun süreli temel bakımını üstlenmiş herhangi bir kişi "ebeveyn" olarak kabul
edilmektedir. Dolayısıyla, ebeveyn olarak nitelendirilen kişi, çocuğun anne-babası
olabileceği gibi, büyükanne/büyükbabası veya başka bir akrabası; hatta, çocuğu evlat
edinmiş veya kurumsal bir ortamda anne-baba yerini almış bir kişi de olabilmektedir.
Çocuğun duygusal güvenliği ve gelişimi anne-babasıyla olan ilişkisinin niteliğine
bağlı olduğu için ebeveynler çocukların yaşamında çok özel bir yer tutmaktadır. Bu
nedenle, EKAR’da çocuğun anne-babası tarafından kabullenilmesi veya
reddedilmesi, çocuğun kişilik gelişimi üzerinde en etkili faktörlerden biri olarak
görülmektedir (Rohner, 1994).
EKAR Kuramı’nda kişilik kavramı, kişinin çeşitli ortamlarda ya da yaşam
durumlarındaki, görece durağan tepki verme eğilimleri (duygusal, bilişsel, algısal ve
güdüsel) ve sonuçta ortaya çıkan davranışları (gözlenebilen davranışlar) olarak
tanımlanmaktadır. Bu tanımda, davranışın hem dışsal (çevresel) hem de içsel (örn.
duygusal, biyolojik ve öğrenme) faktörler tarafından etkilenip, güdülenebileceğini;
ayrıca, davranışın bir zaman ve mekândan diğerine genellikle tutarlılık göstereceğini
kabul edilmektedir. Hiçbir kuramda, anne-baba tarafından kabul veya reddedilmenin
tüm etkilerinin ele almasının beklenemeyeceği belirtilmektedir (Rohner, 2000).
Rohner’in (2004) EKAR Kuramında, dünyanın çeşitli ülkelerinde anne-babaları
tarafından reddedilmiş çocuk veya yetişkinleri tanımlayan en belirgin özellikler ele
alınmıştır. Diğer bir deyişle kuramda, anne-baba tarafından reddedilmenin kişilik
üzerinde en belirleyici gözüken etkileri üzerinde durulmuştur. EKAR’da incelenen
çocuk veya yetişkinin kişilik özellikleri yedi farklı boyutta ele alınmaktadır:
1- Bağımlılık veya savunucu bağımsızlık: EKAR’ın kişilik kuramında, bağımlılık
ve bağımsızlık aynı kişilik boyutunun zıt uçları olarak düşünülmektedir. Kavramsal
olarak "bağımlılık" bir insanın başka bir insana rahatlama, onay alma,
cesaretlendirilme gibi ihtiyaçlarının giderilmesi amacıyla duygusal olarak
dayanması, bel bağlamasıdır. Uzantının diğer ucunda yer alan "bağımsızlık", bu tür
79
duygusal bel bağlamaların olmadığı ya da kişinin bu tür taleplerde bulunma ihtiyaç
veya isteğinden uzak olduğu anlamına gelmektedir (Rohner, 2004).
2- Duygusal Duyarsızlık (Tepkisizlik): Duygusal duyarlılık bağımlılığa göre daha
açık ve kolay anlaşılır bir özelliktir. Duygusal duyarlılık, kişinin bir duygusunu (örn.
bir insana karşı hissettiği yakınlık veya sevgi) özgürce ve açıkça ifade edebilme
yeteneğidir. Kişinin başka kişilere verdiği duygusal tepkileri ne kadar kolay ve doğal
verebildiği veya kişinin (ister çocuk ister yetişkin olsun) başka kişilerle duygusal
şüphe, katılık ve güvensizlikten uzak, ne kadar yakın, sıcak, kalıcı ve savunucu
olmayan ilişkiler (duygusal bağlar) kurabildiği, onun duygusal duyarlığına bağlıdır
(Rohner, 2004).
3- Düşmanlık ve Saldırganlık: Düşmanlık içsel bir nefret, öfke veya kızgınlık
duygusudur. Saldırganlık, öfke veya düşmanlığın davranış düzeyindeki ifadesi olup,
birine (veya bir şeye) kasten fiziksel veya ruhsal olarak zarar verme olarak
tanımlanmaktadır. Bazen çocuklar veya yetişkinler öfke, kızgınlık ve düşmanlık
duygularıyla başa çıkıp, denetlemek ve bu duygularını ifade etmek konusunda
farkında oldukları veya olmadıkları bir güçlük yaşayabilirler. Düşmanlık duygularını
veya saldırganlıklarını açık bir şekilde ifade etmekte güçlük yaşayan kişiler,
öfkelerini sıklıkla başka kıyafetlere bürünmüş, sembolik şekillerde ortaya koyarlar
(Rohner, 1999).
4- Olumsuz Öz-Saygı Öz-Yeterlik: Kişinin kendi değeri ve ederi hakkında yaptığı
genel duygusal değerlendirmedir. Olumlu öz-saygı, kişinin kendisini beğendiği,
onayladığı, kabul ettiği, kendisiyle rahat olduğu, kendisini değerli, başkalarının
saygısını hakkeden biri olarak gördüğü, ender olarak kendisinden memnun kalmadığı
anlamına gelir. Diğer yanda, olumsuz öz-saygı, kişinin kendisini beğenmediği veya
onaylamadığı, kendi değerini düşük gördüğü, kendisini hiçbir değeri olmayan,
suçlanmayı hak etmiş biri olarak algıladığı ve kendisini diğer kişilerden aşağı
gördüğü anlamlarını taşır. Tüm insanlar bu iki nokta arasında yer alan öz-saygı
uzantısı üzerinde belirli bir noktaya konulabilir (Rohner, 1999).
5- Olumsuz Öz-Yeterlik: Kendi yeterliliğimiz hakkında yaptığımız
değerlendirmeleri içerir: Ben karşıma çıkan sorunlarla baş etmek ve kendi araçsal
gereksinimlerimi karşılayabilmek için yapmam gereken işleri yeterince yapabilecek
80
kadar yeterli miyim? Olumlu öz-yeterlik duyguları, kişinin kendisini "sorunlarıyla
yeterince başa çıkabilen", "başarılı veya yapacağı işlerde başarılı olacağını düşünen",
"kendinden emin", "kendine güvenen" ve "sosyal açıdan yeterli" biri olarak gördüğü
anlamına gelir. Diğer yanda, olumsuz öz-yeterlik, yetersizlik duyguları, günlük
yaşamın taleplerini karşılamada yetersiz kaldığını düşünme, kişin istediği şeyler için
yeterince mücadele edemediğini hissetmesi gibi duygu ve düşüncelerle ilgilidir
(Rohner, 1999).
6- Duygusal Tutarsızlık: EKAR’ın kişilik kuramında ele alınan yedinci kişilik
özelliği olan "duygusal tutarlılık", kişinin duygusal durumundaki durağanlığı; küçük
engeller, başarısızlıklar, zorluklar veya streslere canı sıkılmadan dayanabilmesi ile
ilgilidir. Duygusal açıdan durağan olan kişiler, canı sıkılmadan, endişe, sinirlilik
veya gerginlik yaţamadan günlük yaşamın getirdiği küçük gerginlik ve stresleri
tolere edebilirler. Oysa duygusal açıdan tutarlı olmayan kişinin duygu durumu, iki
kutup arasında oldukça geniş, sık ve yordanamayan dalgalanmalara açıktır. Bir an
neşeliyken, bir sonraki an karamsar veya depresif; bir an gerginken, bir sonraki an
sakin; ya da, bir an sıcakken bir sonraki an, düşmanca olabilir. Duygusal açıdan
tutarlı olmayan kişiler, küçük engeller, zorluklar veya sorunlarla karşılaştıklarında,
keyifleri kolayca kaçar. Bekledikleri bir şey olmadığında öfkelenebilir veya
kendilerini kötü hissedebilirler. Stres karşısında soğukkanlılıklarını kolayca
kaybedebilirler (Rohner, 1999).
7- Olumsuz Dünya Görüşü: Dünya-görüşü gerek klinik, gerekse araştırma
literatüründe, az bilinen bir kavramdır. Ebeveyn Kabul-Red Kuramı'nın kişilik
kuramında, "dünya-görüşü" kavramı, kişinin yaşamı, kâinatı veya varoluşun özünü
temelde olumlu veya olumsuz olarak değerlendirmesi ile ilgilidir. Kişinin yaşam,
kâinat ve var oluşla ilgili bu genel değerlendirmesi genellikle söze dökülmemiş bir
değerlendirmedir. Dünya-görüşü olumlu olan biri, yaşamı temelde iyi, güvenli,
dostça, mutlu, tehdit edici olmayan ya da başka biçimlerde olumlu görür. Diğer
yanda, olumsuz bir dünya-görüşüne sahip olan bir kişi için yaşam kötü, güvensiz,
tehdit edici, düşmanca, belirsiz ve/veya tehlikelerle doludur. Diğer bir deyişle,
dünya-görüşü insanların varoluşun kalitesi hakkındaki yargılarıdır (Rohner, 1999).
EKAR'ın Kişilik Kuramında, farklı kültür, ırk ve dillerde, çocuğun ebeveynleri
tarafından reddedildiği durumda çocukta, yukarıda özetlenen yedi kişilik özelliğinin
81
olumsuz uçlarından oluşan bir kişilik örüntüsünün ortaya çıkacağı ileri sürülmektedir
(Khaleque ve Rohner, 2002).
EKAR Kuramının Sosyokültürel Sistemler Modeli
EKAR Kuramı’nın evrensel bir bakış açısı vardır. Kuram, hem dünya üzerinde
yaşayan çeşitli kültürlerden, hem de Amerika Birleşik Devletleri'ndeki çeşitli etnik
gruplardan toplanmış kültürler-arası verilere dayanıyor. Kuram, bir taraftan 20.
yüzyılda yapılmış konuyla ilgili binin üzerindeki ampirik araştırma bulgusunu
dikkate alırken, diğer taraftan bu bulguların anlaşılabilmesine olanak tanıyacak
kuramsal bir çerçeve oluşturuyor. EKAR, bu çeşitli araştırma bulgularına dayanarak,
anne-baba tarafından kabullenilme veya reddedilme konusunu, döllenmeden ölüme
uzanan bir gelişim sürecin içerisinde ele alıyor. Kuramın tüm yaşam sürecini ele alan
bakış açısı özellikle kişilik alanındaki görüşlerinde ortaya çıkmaktadır. Birçok
toplumdaki anne-baba çocuklarına karşı sıcaklık ve sevgiyle yaklaşırken, neden
dünya üzerinde toplumların yaklaşık %25’i çocuklarına karşı ılımlıdan ağıra uzanan
bir reddetme sergilemektedir. Toplumlar arasındaki bu farklılaşma ile aynı toplum
içerisinde çocuklara anne-babalık etmek konusunda ortaya çıkan bireysel farlılıklar
nereden kaynaklanmaktadır. Bu soruların kolay veya basit yanıtları yoktur. Ancak,
bazı değişkenlerin anne-babanın reddediciliğinde ortaya çıkan toplumlar-arası veya
toplum-içi farklılaşmalarla tutarlı şekilde ilişkili olduğu belirlenmiştir. Temel
duygusal ilişkilerin ve sosyal desteğin sekteye uğraması durumunda ortaya çıkan
şartlar, anne-babanın çocuğu reddetmesinde önemli bir rol oynamaktadır.
Dolayısıyla, maddi açıdan sıkıntıda olan, sosyal ve duygusal destekten yoksun, tek
ebeveynler (genellikle anne), dünyanın her yerinde çocuklarından sevgi ve
şefkatlerini geri çekmek konusunda daha yüksek bir risk taşırlar. Ancak, tek başına
fakirliğin daha fazla reddetme ile ilişkili olduğunu söylemek mümkün değildir.
Fakirlik diğer sosyal ve duygusal şartlarla bir araya gelerek çocuklar için daha fazla
risk oluşturmaktadır. Hem geçmişte hem de günümüzde, insanlığın büyük bir
bölümü göreceli olarak fakirlik yaşamaktadır. Ancak, buna rağmen, dünyanın
üzerinde yaşayan ebeveynlerin çoğu çocuklarını sevgi ve özenle yetiştirmektedir
(Rohner ve Britner, 2002) .
EKAR Kuramının önemli bir özelliği de Rohner tarafından sıklıkla vurgulanan
evrenselliğidir. Kuram, geliştirildiği ilk yıllardan itibaren kavramsal ve metodolojik
bakış açısını “evrensel yaklaşım” olarak tanıtmış, kuramı çok farklı kültürlerde
82
yaptığı çalışmalarla desteklemiştir. EKAR Kuramının bir özelliği de evrenselliğidir.
Kuramın, sıcaklık (kabul-red) boyutu ve kontrol boyutu, 186 farklı kültürde yapılan
çalışmalarla desteklemiştir (Khaleque, ve Rohner, 2002).
Ülkemizde ebeveyn kabul veya reddi kuramı ile farklı konularda ve farklı örneklem
gruplarında yapılan birçok çalışma olduğu görülmektedir. Ancak yapılan çalışmalar,
araştırma deseni, ölçme aracı, örneklem türü, ele alınan gelişim dönemleri
açılarından farklılıklar göstermektedir. Bu çalışmalarda, ebeveyn kabul reddinin yanı
sıra diğer değişken olarak, yetişkin gruplar için; psikolojik uyum, eş kabul-reddi,
evlilik uyumu, evlilik çatışması gibi değişkenler, çocuklar için; genel psikolojik
uyumları, sosyal yeterlik, davranış problemleri ve kardeşlik ilişkileri gibi değişkenler
geniş bir yelpazede ele alınmıştır. Araştırmaya meta analiz çalışması yürütmek üzere
başlanmış ancak aynı bağımsız değişken grubuna girebilecek yayınlamış makale
sayısı olmaması ve meta analizi yapmaya yetecek bir örneklem oluşturulamaması
nedeniyle, bu çalışmanın dar kapsamlı bir derleme makalesi olarak hazırlanmasına
karar verilmiştir.
Yöntem
Bu çalışmada yer alan araştırmalar aşağıdaki dahil etme ölçütleri kullanılarak
saptanmıştır: (a) Türkiye’den bir örneklemle yapılmış olması; (b) Ebeveyn Kabul-
Red Kuramının araştırmada adı geçen ana değişkenlerden biri olarak kullanılmış
olması; (c) Araştırmanın herhangi bir ulusal ya da uluslararası bilimsel dergide
yayınlanmış veya yayın aşamasında olması ya da basılı bir kitap bölümü olarak
yayınlanmış bulunması ya da lisansüstü tez olarak hazırlanmış olması.
Makalede yer alacak çalışmaları belirlemek üzere Türkçe ve İngilizce olarak ebeveyn
kabul-reddi, ebeveynden algılanan kabul ya da red kavramları İngilizce ve Türkçe
anahtar sözcükler olarak kullanılmıştır. Taramalar psikoloji ve yakın bilim
alanlarındaki makalelerin yayınlandığı dergileri tarayan başta PSYCHlit, EBCO-host
gibi elektronik veri tabanı ve Türk Psikologlar Derneği resmi web sayfasında
bulunan elektronik dergilerle yapılmıştır. Ayrıca, ULAKBİM Veri Tabanı, Google
ve Google Akademik taramalarında da aynı anahtar kelimeler ile tekrarlanmıştır.
83
Bunların yanı sıra YÖK’e bağlı üniversitelerin Psikoloji Bölümleri’nde çalışan
öğretim elemanlarının web üzerinden ulaşılabilen özgeçmişleri incelenmiştir.
Belirtilen ölçütler doğrultusunda Türkiye örnekleminde gerçekleştirilen yirmidokuz
çalışmaya ulaşılmış ve hepsinin belirlenen ölçütleri karşıladığı düşünülerek
çalışmasının kapsamına dâhil edilmesine karar verilmiştir. Bu araştırmalar Tablo
1’de araştırmayı yürüten/ yürütenler, bağımlı ve bağımsız değişkenin düzeyleri, bu
düzeylerin ölçümü için kullanılan araçlar, katılımcı sayısı ve cinsiyet dağılımı ve
kullanılan ölçekler halinde sunulmuştur.
84
Tablo 1.Araştırmaların Alındığı Kaynaklara, Kullanılan Ölçeklere ve Örneklem Grubuna Göre Dağılımları
Yazar Değişkenler Diğer Ölçme Aracı N Grup
Kaya, İ. (2003)
Evlilik uyumu,
çocuklardaki davranış
problemleri
Çift Uyum Ölçeği, Çocuk ve
Gençler için Davranış
Değerlendirme Ölçeği, Aile
Hayatı ve Çocuk Yetiştirme
Tutumu Ölçeği n=84
8-10 yaş çocuklarının
anneleri
Toran, M. ve Erkan, S. (2004) Sosyo-ekonomik düzey
Kişisel Bilgi Formu, Ebeveyn
Kabul- Red Ölçeği (Anne Formu)
n=123
Beş yaş çocuğu anneleri
Toran, M. (2005)
Alt ve üst sosyo-kültürel
düzey
Kişisel Bilgi Formu
n=246
Anneler
Varan, A. (2005) Eş kabul-reddi Eş Kabul-Red Ölçeği n=245
Yakın ilişkilerinden
memnun olan ve olmayan
flört eden veya evli
bireyler
Candan, G. (2005)
anne-baba arasındaki
çatışma, anne-babanın
Kişisel Bilgi Formu
n=244
8-11 yaşındaki çocuklar
85
Çetin, Ö. (2005)
evli ya da boşanmış olması
Genel psikolojik uyumları
Kişilik Değerlendirme Ölçeği
n=84
15- 20 yaş ergenler
Pektaş, İ. ve Özgür, G. (2005)
Sosyodemografik
değişkenler
Kişisel Bilgi Formu
n=369
İlköğretim 3. sınıfa devam
eden öğrenciler
Yener, N. (2005)
Psikolojik uyumlarını ve
okul başarıları
Kişilik Değerlendirme Ölçeği’nin
(KİDÖ) Çocuk ve Yetişkin
Formları n=353
11-15 yaşları arasında
değişen öğrenciler
Karaca, F. I. (2006)
Sosyal Yeterlik ve Davranış
Problemleri
Öğrenci Bilgi Formu, Anne-baba
Bilgi Formu, Achenbach Davranış
Listesi,
n=91
(toplam
n=182)
İlköğretim İkinci Kademe
Öğrencileri ve anneleri
Eryavuz, A. (2006) Eş kabul-reddi.
Eş Kabul-Red Ölçeği
n=298 Yetişkinler
Koçkar, İ. A. (2006)
Psikolojik uyum, cinsiyet
Farklılıkları
Kişisel Bilgi Formu, WISC-R,
Ebeveyn Kabul-Red Ölçeği n=102
İlköğretim 3-7. sınıf
öğrencileri ve onların
ebeveynleri
86
(Çocuk Formu), Çocuk
Depresyon Ölçeği, Problem
Çözme Becerileri Envanteri,
Piers-Harris Çocuklarda Öz
Kavramı Ölçeği, Çocuklar için
Anksiyete Skalası, Beck
Depresyon Ölçeği, Maslach
Tükenmişlik Ölçeği, Ebeveyn
Kabul-Red Ölçeği (Anne Formu),
Aile Değerlendirme Ölçeği,
Stresle Başaçıkma Tarzları Ölçeği,
Çocuklar için Öğrenilmiş
Çaresizlik Ölçeği.
Öngider, N. (2006)
Çocuklarının psikolojik
uyumu
Kişilik Uyumu, Kişilik
Değerlendirme Ölçeği (KİDÖ), Eş
kabul reddi ise Eş Kabul-Red
Ölçeği (EŞKRÖ)
n=138
n=124
(toplam
n=524)
Anne-babası evli çocuklar
ile anne-babası boşanmış
çocuklar ve anneleri
Varan, A. ve Eraslan, D. (2006)
Yetişkinlerin çocuklukla
ilgili anılarının ne kadar
güvenilir olduğu
Beck Depresyon Envanteri
n=50
Depresyon tanısı almış
yetişkinler
87
Varan, A. ve Eryüksel, G. N.
(2006)
Psikolojik uyum
Kişilik Değerlendirme Ölçeği’nin
(KİDÖ) Çocuk ve Yetişkin
Formları
n=92
(toplam
276
kişi)
Üç kuşak anne-çocuk (9-
17 yaş kız çocuk/ergen, ile
onların 27-52 yaşları
arasındaki anneleri ve 50-
78 yaşları arasındaki
anneanneleri
Özbeklik, S. (2006)
Annelik kalitesini ve evlilik
kalitesi Eşlerarası Uyum Ölçeği n=216
Üç-altı yaş arasında
çocuğu olan kadınlar
Önder, A. ve Gülay, H. (2007)
Betimsel bir çalışma
Batum, P. (2007) Davranış sorunlarını
Öğrenme Bozukluğu Belirti
Tarama Listesi, Hacettepe Ruhsal
Uyum Ölçeği
n=53
Öğrenme bozukluğu tanısı
almış 7-11 yaşları
arasındaki çocuklar
Önder, A. ve Gülay, H. (2007) Empati
Ebeveyn Kabul- Red Ölçeği
(Anne Formu),
Çocuklar ve Ergenler İçin Empati
Ölçeği n= 387
İlköğretim 4., 5. ve 6.
sınıf öğrencileri
88
Sarıtaş, D. (2007)
Psikolojik sıkıntılar,
Erken Dönem Uyumsuz
Şemalar
Süreklilik Kaygı ölçeği,
Süreklilik Öfke Ölçeği
n= 356
356 lise 2. sınıf
öğrencisi
Yılmaz, B. (2007)
Sosyal kaygı düzeyi,
ebeveynler arası çatışma
düzeyi
Sosyal Durumlarda Kendini
Değerlendirme Ölçeği,
Çocukların Evlilik Çatışmasını
Algısı Ölçeği n= 406 Lise öğrencileri
Ekmekçi, A. Y. (2008)
Psikolojik uyum
Kişilik Değerlendirme Ölçeğidir
(KĠDÖ) n=185
İlköğretim 6. ve 7. sınıf
öğrencileri
Kanyas, R. (2008)
Kardeşler arası
kıskançlık, çatışma ve
olumluluk gibi dinamikler,
kardeş sıralaması, yaş
farkı ve cinsiyet Kardeş ilişkisi Ölçeği n=180
Sadece tek kardeşi olan
18-30 yasları arasındaki
yetişkin ve anne
babaları
Varan, A. , Rohner, R. P. ve
Eryüksel, G. N. (2008)
Algılanan eş/sevgili kabulü,
psikolojik uyum Eşlerarası Uyum Ölçeği n=681 Yetişkinler
Özyavru, N. C. (2008)
Ağabey/abla kabul-reddi
Kişilik Değerlendirme Ölçeği n=720
9-17 yaşları arasında
89
(KİDÖ); eş kabul-red/kontrolü
Eş Kabul-Red Ölçeği
(EŞKRÖ), ağabey/abla kabul-
red/kontrolü ise Ağabey/Abla
Kabul Red Ölçeği (AKRÖ)
180 küçük kardeş ile
onların yaşları 12 ile 18
arasında değişen
ağabey/ablaları ve anne
babaları.
Yaşar, F. (2009)
Annelerinin evlilik uyum ve
doyum
Evlilik Doyum Ölçeği, Evlilikte
Uyum Ölçeği
n=413
İlköğretime devam eden
4., 5. ve 6. sınıf öğrencileri
ve anneleri
Işık, B. (2010)
Kişilik özellikleri, baş etme
stratejileri ve psikolojik
yakınma
Demografik Bilgi Formu, Beck
Depresyon Envanteri,
Süreklilik Kaygı Ölçeği, Temel
Kişilik Özellikleri Ölçeği ve
Stresle Baş Etme Yolları
Ölçeği n=444
17-35 yaşları arasında olan
yetişkinler
Salahur, E. (2010)
Bağlanma özellikleri ve
depresif belirti düzeyleri
Yakın İlişkilerde Yaşantılar
Envanteri-II, Beck Depresyon
Envanteri
n=266
Lisans öğrencileri
90
Bulgular
Bu gözden geçirme çalışmasında Türkiye’de EKAR Kuramının üzerine yapılan
araştırmalar ile yüksek lisans ve doktora tez çalışmaları incelenmiştir. Bu gözden
geçirme çalışmasında, incelenen tüm çalışmalar örneklemleri ve inceledikleri konuları
açısından sınıflandırılarak ve yıllara göre sıralanarak sunulmuştur.
EKAR Kuramı çerçevesinde geliştirilen ölçeklerin ülkemizdeki güvenirlik ve geçerlik
çalışmasına Varan tarafından 2003 yılında başlanmıştır. Daha sonra yapılan
çalışmalarda, bu ölçekler için Türk örnekleminden elde edilen bulgular kullanılmıştır.
Bu ölçekler, Çocuk/Ergen Ebeveyn Kabul-Red Ölçeği (Çocuk/Ergen EKRÖ),
Çocuk/Ergen Kişilik Değerlendirme Ölçeği (Çocuk/Ergen KİDÖ), Yetişkin Ebeveyn
Kabul-Red Ölçeği (Çocuk/Ergen EKRÖ), Yetişkin Kişilik Değerlendirme Ölçeği (
Yetişkin KİDÖ), Eş Kabul-Red/Kontrol Ölçeği (EŞKRÖ) şeklinde sayılabilir. Tüm bu
ölçeklerin, Türk örnekleminde algılanan kabul-reddi güvenilir ve geçerli bir şekilde
değerlendirdiği sonucuna varılmış ve bulgular daha sonra yapılan çalışmalarda
sunulmuştur (Varan, 2004; Varan ve Eryüksel, 2004; Öngider, 2006; Eryavuz, 2006).
EKAR Kuramı ile yapılan birçok çalışmanın çocuklar ve ebeveynleri üzerine olduğu
görülmüştür. Bu çalışmalardan birinde, alt sosyoekonomik düzey annelerin çocukları
kabul ya da reddetme davranışları açısından incelenmiştir. Diyarbakır ilinde yapılan
araştırmada, annelerin çocuklarını kabul veya reddetme davranışları incelemiş
annelerin yaşı, eğitim durumu, gelir düzeyi, çocuk sayısı ve ailesinde yaşayan birey
sayısı gibi demografik özelliklerin çocuklarını kabul ve red davranışlarını etkilediği,
ancak çocukların cinsiyetinin çocuğu kabul ve red davranışları üzerinde etkili olmadığı
saptanmıştır (Erkan ve Toran, 2004).
Daha sonraki bir çalışmada ise, ilköğretim öğrencilerinin anneleri ile olan ilişkilerini
algılayışları ve bu ilişkiyi etkileyen etmenleri incelenmiştir. Araştırmanın sonucunda;
erkek çocuklar tarafından algılanan red, kız çocuklarına göre daha fazla olarak
saptanmıştır. Yine bu çocuklar, okur-yazar olmayan ve ilkokul mezunu olan annelerini,
daha reddedici algılamışlardır. Buradan da annelerin eğitim düzeyinin artmasının, anne
çocuk ilişkisini olumlu yönde etkilemediği bir kez daha açığa çıkmaktadır. Ailelerin
çocuk sayıları arttıkça çocuklar tarafından algılanan aile
reddinin de arttığı bu araştırmanın bulguları arasında yer almaktadır (Pektaş ve Özgür,
2005).
91
Yapılan diğer bir yüksek lisans tez çalışmasında ise,
çocukların psikolojik uyumları üzerinde, kendilerinin ve ebeveynlerin algıları
arasındaki benzerlik; ayrıca, çocukların ve ebeveynlerinin kabul veya reddin dört
boyutu ve kontrol algıları arasında benzerliği (uyumu) ve bu benzerliğin (uyumun)
seven ve daha az seven ailelerde anlamlı bir farklılık gösterip göstermediği
incelenmiştir. Sonuçta, çocuklar ve anne babalar, genel olarak, retten çok kabul
algıladıklarını bildirmişlerdir. Ancak çocukların, annelerini daha az kabul ve daha az
kontrol eden olarak algıladıkları, babalarını ise daha fazla kabul ve daha fazla kontrol
eden olarak algıladıkları ve bu durumun ebeveynlerin bildirdiklerinden farklı olduğu
bulunmuştur. Çocuklar, psikolojik uyumlarını iyi olarak algıladıklarını bildirmelerine
rağmen, çocukların ailelerine oranla daha düşük psikolojik uyum algıladıkları
görülmüştür. Çocuklarını seven ailelerde çocukların ebeveynlerine oranla daha fazla
kabul algıladıkları, daha az seven ailelerde ise bu durumun tersi ortaya çıkmıştır. Diğer
bir bulgu ise, çocukların anne ve babalarından algıladıkları red ve kontrol arttıkça daha
olumsuz psikolojik uyum algıladıklarıdır (Ekmekçi, 2008).
EKAR Kuramı kullanılarak yapılan diğer bir yüksek lisans tez çalışmasının amacı ise,
ebeveyn-çocuk ilişkisinin kardeşler arası kıskançlık, çatışma ve olumluluk gibi
dinamiklere olan etkisinin; kardeş sıralaması, yas farkı ve cinsiyet gibi özellikleri
açısından incelenmesidir. Sonuçta, annesi tarafından reddedilmiş olma hissinin,
kardeşler arası çatışma ve kıskançlığı arttıracağını ve olumluluğu azaltacağını
bulunmuştur. Dolayısıyla annenin reddine kıyasla babanın reddi, kardeş ilişkilerini
daha çok etkilediği de bulunmuştur. Diğer bir bulgu ise, ebeveyn kabul-red
seviyesinin, kardeşler arası ilişkiler üzerindeki etkisinin iki kız kardeş arasında en
yoğun olduğudur (Kanyas, 2008).
Çocuk örnekleminin yanı sıra ergenlerle yapılan bir yüksek lisans tez çalışmasında da
EKAR Kuramı ve ölçeklerinin kullanıldığı görülmüştür. Bu çalışmanın amacı, ergenlik
döneminde meydana gelen değişimlere uyum sağlama noktasında anne baba
tutumlarını algılayış biçimleri ve davranışlarına olan etkisi araştırılmasıdır. Çalışmanın
en önemli bulgusunun, annenin ihmalinin çocuk davranışlarını; özellikle de
saldırganlığı etkileyen en önemli değişken olduğu belirtilmiştir (Karaca, 2006).
Ülkemizde ebeveyn kabul veya reddi kuramının evli ve boşanmış aileler üzerinde
yapılmış olan çalışmalarda da yer aldığı görülmektedir. Bu çalışmalardan bir
92
tanesinde, parçalanmış ve tam ailelerden gelen 8-11 yaşındaki çocukların ana-
babalarını kabul ve reddetme davranışlarının incelendiği bir yüksek lisan tezidir.
Çalışmada, anne-baba arasındaki çatışmanın, anne-babanın evli ya da boşanmış
olmasından daha önemli olduğu, çatışmalı evliliklerdeki çocukların, anne-babası
anlaşarak boşanmış çocuklara göre, hem daha fazla ebeveyn reddi algıladıkları, hem de
psikolojik açıdan daha fazla yıprandıkları belirtilmiştir. Ebeveynler arasındaki çatışma,
annelerin de babaların da çocuklarına karşı daha reddedici davranmalarına yol
açmaktadır. Evli ailelerde babaların çocuğun kabul ve red davranışını algılayışı
üzerinde en az anneler kadar etkili olduğu; ancak, boşanma sonrasında babaların
etkisinin oldukça azaldığı ve çocuğun yaşamına annenin daha fazla damga vurduğu
saptanmıştır (Candan, 2005).
Evli ve boşanmış aileler üzerinde yapılan diğer bir çalışma ise, Öngider (2006)
tarafından yapılan doktora tezidir. Bu çalışmada, evli ve boşanmış ailelerde algılanan
ebeveyn kabul veya reddinin çocuğun psikolojik uyumu üzerindeki etkilerini
incelenmiştir. Araştırma sonucunda, anne-babası ister evli ister boşanmış olsun,
ortalamalar açısından Türk çocuklarının anne-babalarını kabul edici algıladıkları
bulunmuştur. Ayrıca, çocukların anne ile baba kabulleri karşılaştırıldığında, hem evli
hem de boşanmış ailelerde annelerin, babalara göre daha fazla kabul edici olarak
algıladıkları saptanmıştır. Boşanma, annenin çocuğu daha az veya daha fazla kabul
etmesine yol açmazken, babanın uzaklaşmış olması daha az kabul edici
algılanmalarına neden olmuştur. Bu araştırmaya katılan boşanmış çiftlerin çocukları,
babalarını daha az sıcak ve daha ihmalkar olarak algılamakta, babaları tarafından daha
az sevildiklerini ve istendiklerini düşünmektedir. Evli ailelerde, çocukların genel
psikolojik uyumu da, baba kabul-reddine bağlıdır. Bunu, sırasıyla, anne ayrışmamış
reddi ve anne kontrolü izlemektedir. Diğer yanda, boşanmış ailelerde, çocukların genel
psikolojik uyumu en fazla annesi tarafından ne kadar kabul-red edildiğine, ikinci
olarak da kendisini babası tarafından ne kadar ihmal edilmiş hissettiğine bağlıdır.
Anne-baba arasında çatışma olmaması, kabul için ideal bir ortam hazırlamaktadır.
Evli ailelerde çatışma yaşayan hem anne hem de babalar, çatışma yaşamayan evli
anne-babalara göre, çocukları tarafından daha soğuk, daha saldırgan, daha ilgisiz ve
red edici olarak algılanmaktadırlar. Boşanmış anne-babalara sahip çocuklar, anne-
baba çatışmalı olduğunda, babalarını (anne-babası boşanmış ama çatışma yaşamayan
çocuklara göre) çok daha soğuk, saldırgan, ihmalkar, ve red edici olarak
algılamaktadırlar. Anne-baba arasında bir çatışma olmadığında, anne-babanın evli
93
veya boşanmış olmaları, çocuklarının ebeveyn kabul-reddi algısında bir farklılaşma
yaratmamaktadır. Anne-babası tarafından red edildiğini düşünen çocuklar, kabul
edildiğini düşünen çocuklara göre, daha saldırgan, kendilerini daha az beğenen,
yaşamın zorluklarıyla başetmekte zorlanan, duygusal açıdan uygun tepkiler vermekte
zorlanan ve duygusal dalgalanmalar yaşayan ve yaşama ve insanlara daha olumsuz
bakan bağımlı çocuklar olmaktadırlar. Araştırmanın önemli bulgularından bir tanesi
ise, anne-babası boşanmış olan bir çocuğun genel psikolojik uyumunun daha çok anne
kabul-reddine bağlı olduğu; buna karşın anne-babası evli olan bir çocuğun genel
psikolojik uyumunun daha çok baba kabul reddine bağlı olduğudur (Öngider, 2006).
EKAR Kuramı ile yapılan bir yüksek lisans tez çalışmasında da, evlilik uyumu ile
çocuklardaki davranış problemleri arasındaki ilişkide çocuk yetiştirme tutumlarının
rolü incelenmiştir. Çalışmanın sonucunda, annelerin saldırganlık ve kin davranışı,
evlilik uyumu ile çocuklardaki davranış problemleri arasındaki ilişkide aracı rol
oynadığı bulunmuştur. Ayrıca, olumlu çocuk yetiştirme tutumlarının, evlilik
uyumsuzluğunun çocuk üzerindeki etkisini hafifletme rolü için destek sağlanmadığı
belirtilmiştir (Kaya, 2003)
Benzer şekilde ülkemizde yapılan diğer bir çalışmada da babanın, çocuğun
psikolojik uyumu üzerinde en az anne kadar etkili olduğunu ortaya koymuştur (Varan
ve Eryüksel, 2004).
EKAR Kuramı ile evlilik uyumu ve anne-çocuk ilişkileri konusunda yapılan diğer bir
çalışmada ise, annelerin evlilik uyumu ve evlilik doyumu düzeylerine göre, çocukların
annelerini kabul ya da reddedici algılama düzeylerinin farklılaştığını göstermektedir.
Bu araştırmanın sonucunda; çocukların anne-çocuk ilişkisini reddedici algılamalarında
devam ettikleri sınıf düzeyine ve ailedeki çocuk sayısına göre de farklılıklar olduğu;
ancak cinsiyetin, sosyo-ekonomik düzeyin ve annenin evlenme biçiminin çocukların
anne-çocuk ilişkisinde reddedici algılama düzeylerinde farklılık oluşturmadığı
sonucuna ulaşılmıştır (Yaşar, 2009).
Çocuklar üzerine EKAR Kuramı ile yapılan bir diğer çalışma ise, ebeveyn- çocuk
etkileşiminin çocuğun gelişimi üzerindeki etkisi ve empatinin sosyal ve duygusal
gelişimdeki önemi göz önüne alınarak, annelerin kabul-red düzeyleri ile çocuklarının
empati beceri düzeyleri arasındaki ilişki incelenmiştir. Bu araştırmanın sonucunda,
94
annelerin kabul-red düzeyi ile çocuklarının empati düzeyleri arasında ilişki olmadığı
bulunmuştur (Önder ve Gülay, 2007).
Ülkemizde EKAR Kuramı ile psikolojik ya da fiziksel sorunlar yaşayan çocuklar
konusunda yapılan bazı çalışmalar olduğu görülmektedir. Bu çalışmalardan birinde,
öğrenme güçlüğü olan çocuklarla diyabetik çocukların karşılaştırıldığı bir doktora
tezidir. Bu çalışmada, ebeveyn kabul-reddi, benlik saygısı ve psikolojik uyum
açısından öğrenme güçlüğü olan çocuklarla diyabetik çocuklar karşılaştırılmıştır.
Çalışmanın sonucunda, öğrenme bozukluğu olan çocukların diyabetik çocuklara göre
daha yüksek oranda anne reddi algıladıkları ve bu reddin özellikle sıcaklık ve
kayıtsızlık-ihmal boyutlarında ortaya çıktığını bulunmuştur (Koçkar, 2006).
Benzer bir şekilde, öğrenme bozuklukları ile EKAR Kuramı konusunda yapılan bir
yüksek lisans çalışması vardır. Bu çalışmada, öğrenme bozukluklarında ebeveyn
kabul-reddi ile içselleştirme ve dışsallaştırma sorunları incelenmiştir. Çalışmanın
sonucunda, öğrenme bozukluklarında ebeveyn reddinin önemli bir rol oynadığı
öğrenme bozukluğu olan çocuklarda ebeveyn reddinin daha çok olduğu; ayrıca,
ebeveyn reddi ile davranış sorunları arasında ilişki olduğu da bulunmuştur. Bu
nedenle, ebeveynlerin de tedavi planında yer alması gerektiğine dikkat çekilmektedir.
(Batum, 2007).
Ülkemizde, ebeveyn kabul-red kuramının çocuk ve ebeveynler üzerinde yapıldığı
çalışmaların yanı sıra; ebeveyn kabul-reddinin yetişkinlikteki yakın ilişkiler üzerindeki
etkisinin araştırıldığı çalışmalar olduğu görülmektedir. Bu konuda Varan (2004)
tarafından yapılan bir çalışmada, Ebeveyn Kabul veya Reddi Kuramı ve ölçeklerini
kullanarak ebeveyn kabul-reddinin yetişkinlikteki yakın ilişkiler üzerindeki etkisi
araştırılmıştır. “Tarih tekerrür mü ediyor?” alt başlıklı çalışmada, her iki cinsiyette de
çocuklukta algılanan ebeveyn kabul-reddinin bugün yakın ilişkide algılanan kabul-red
ile anlamlı düzeyde ilişkili olduğunu saptanmıştır. Bu durumun, annenin kabul ya da
reddinin kişinin ileriki yaşamındaki ilişkisini biçimlendirmede daha etkili olduğunun
bir kanıtı olduğu belirtilmiştir (Varan, 2004). Benzer konudaki daha sonraki bir
çalışma ise, çocukluk döneminde algılanan kabul ya da reddin yetişkinlik dönemi
yakın ilişkileri üzerindeki etkilerinin incelendiği bir doktora tezidir. Bu çalışmada,
çocuklukta algılanan kabul veya reddin yetişkinlik dönemi yakın ilişkileri üzerindeki
etkileri incelenmiştir. Çalışmanın sonucunda, ülkemizdeki yetişkinlerin çocuklukta
95
anne-babalarıyla ilişkide daha çok kabul algılamış oldukları bulunmuştur. Bu durumun
nedenin de, kültürel özelliklerimizden dolayı babaların, aile içindeki otoriter ve
mesafeli konumlarından dolayı, annelere göre daha az kabul edici olarak algılanmaları
olabileceği belirtilmiştir. Araştırmada, hâlihazırdaki yakın ilişkisinden memnun olan
yetişkinlerin, hem çocuklukta anne-babaları ile hem de bugünkü eş veya sevgilileriyle
ilişkilerinde kabul algıladıkları saptanmıştır. Araştırmaya katılan bekâr kişilerin
sevgilileriyle ilişkide algıladıkları kabulün daha çok anne kabulü, evlilerin eşleriyle
ilişkide algıladıkları kabulün ise daha çok baba kabulü ile ilişkili olduğu da bulgular
arasında yer almaktadır. Ülkemizdeki yetişkin erkeklerin psikolojik uyumu
eşi/sevgilisi tarafından ne kadar sevildiğine bağlı görülmektedir. Oysa, kadınlarda
eş/sevgili kabulü ile psikolojik uyum arasındaki ilişki erkeklere göre daha zayıftır.
Genel psikolojik uyumu en bozuk olan grup çocuklukta hem anne hem de babası
tarafından red edilmiş kişilerken; en sağlıklı uyum, çocuklukta hem anne hem de
babasıyla ilişkide kabul algılamış olan kişilerde görülmüştür. Kadınların yetişkinlik
dönemindeki psikolojik uyumuna en fazla etkisi olan, çocukluk döneminde babalarıyla
ilişkilerinde soğukluk, saldırganlık ya da ihmal yasamamalarına rağmen hissetmiş
oldukları sevilmeme, değer verilmeme duygularıdır. Bu da, bir kez daha baba
kabulünün kadınların psikolojik uyumunda önemli bir rol oynadığını
düşündürmektedir. Buna karşın, erkek yetişkinlerin psikolojik uyumu bugünkü yakın
ilişkilerinde ne kadar kabul ya da red algıladıklarına bağlı olarak bulunmuştur. Babayla
ilişkide algılanan ayrışmamış red hem kadın hem de erkek yetişkinler için tek ortak
faktör olarak belirlenmiştir. Bu saptama babaların da en az anneler kadar kişilerin
psikolojik gelişiminde önemli bir rol aldığının göstergesidir. Ayrıca, ülkemizde
kadının partneriyle olan ilişkisinde ne kadar kabul veya red algıladığı öncelikle
kendisine olan özgüvenine bağlı olduğu bulunmuştur. Özgüven kadar çocuklukta
yaşanan anne ihmali ile baba ayrışmamış reddi de önem taşımaktadır. İhmal ve
ayrışmamış red yaşayan çocuk kendini değersiz görüp sevilmeye layık bulmamaktadır.
Çalışmada belirlenen başka bir önemli nokta ise, kadının öz-saygısını örseleyen
faktörlerden birisinin de çocuklukta annenin soğukluğu ve saldırgan bir babanın
varlığıdır. Yetişkin erkeklerin yakın ilişkilerinde ise babanın soğukluğu ile annenin
saldırganlığının önemli bir yer tuttuğu saptanmıştır (Eryavuz, 2006).
EKAR Kuramı kullanılarak yetişkin örnekleminde yapılan bir yüksek lisans tez
çalışmasında ise, ebeveyn kabul-red/kontrol, kişilik özellikleri, baş etme stratejileri ve
psikolojik yakınma arasındaki bağlantının incelemesi amaçlanmıştır. Bu çalışmanın
96
sonucunda, ebeveyn reddinin, farklı temel kişilik özelliklerinin ve farklı baş etme
stratejilerinin, psikolojik yakınma, diğer bir deyişle depresyon ve kaygı ile ilişkisi
olduğu bulunmuştur. (Işık, 2010).
Tartışma
Bu gözden geçirme çalışmasında, ülkemizde EKAR Kuramı ile hem ebeveyn-çocuk
ilişkilerinin hem de yetişkinlerin yakın ilişkilerinin incelenmesi amacıyla yapılan
çalışmalar üzerinde durulmuştur. İncelenen tüm çalışmalar sonucunda genel olarak,
ebeveyn çocuk ilişkilerinin çocuğun sosyal ve duygusal yaşamında kalıcı etkileri
olduğu bulunmuştur. Kişiliğin geliştiği çocukluk döneminde yaşanan ebeveyn-çocuk
ilişkilerinin oldukça önemli olduğu bilinmektedir.
Türkiye’de yapılan birçok yüksek lisans ve doktora tez çalışmasında EKAR Kuramı
kullanılarak çeşitli konularda araştırmalar yapılmıştır. bu çalışmaların birçoğunda
çocuk örneklemi kullanıldığı görülmüştür. Bu çalışmaların bazılarında çocuk ve
ebeveyn ilişkileri üzerinde durulmuştur. Bunun yanı sıra ergenlik dönemi üzerine
yapılan çalışmalara da rastlanmıştır. Bazı çalışmalarda ise, yetişkinlik örneklem
üzerinde EKAR Kuramı kullanılarak çeşitli konuların araştırıldığı görülmektedir
(Kaya, 2003; Toran, 2004; Candan, 2005; Çetin, 2005; Yener, 2005; Eryavuz, 2006;
Karaca, 2006; Kayahan, 2006; Koçkar, 2006; Öngider, 2006; Özbekli, 2006; Batum,
2007; Sarıtaş, 2007; Yılmaz, 2007; Ekmekçi, 2008; Kanyas, 2008; Özyavru, 2008;
Hoşcan, 2010; Işık, 2010; Salahur, 2010)
Ülkemizde EKAR Kuramı kullanılarak yapılan hem lisansüstü tezleri hem de diğer
çalışmaların gözden geçilmesi sonucunda yukarda özetlenen bulgular ile birçok
kültürde yapılan araştırmalarda elde edilen bulgular arasında tutarlılıklar olduğu
görülmüştür (Rohner, ve Rohner, 1981; Rohner, 1998; Krishnakumar ve Buehler,
2000; Khaleque ve Rohner, 2002; Rohner ve Britner, 2002).
Turner ve ark. tarafından (2001) yapılan bir çalışmada, ülkemizde yapılan çalışmalara
benzer şekilde, çocukluk dönemindeki ebeveyn- çocuk arasındaki ilişki kalitesinin
çocuğun gelecek yıllardaki psikolojik sağlığının önemli belirleyicisi olduğu
belirtilmiştir.
97
Benzer şekilde, ABD’de 12-14 yaşları arasındaki 451 çocuk ve ailelerinin katıldığı
boylamsal bir araştırmada, ebeveyn- çocuk ilişkileri 4 yıl boyunca incelenmiştir. Bu
çalışmanın sonucunda, ebeveynleriyle kabul edici, sıcak ilişkiler içerisinde olan
çocukların kardeşleriyle ve akranlarıyla olumlu ilişkiler geliştirdikleri bulunmuştur.
Ayrıca, dışlanan ve reddedilen çocukların ise, sosyal ilişkilerinde problemler
yaşadıkları; akranları tarafından sevilmedikleri belirtilmiştir (Paley ve ark., 2000).
Sorunlar karşısında olumsuz baş etme becerilerine sığınmanın (şiddet, madde
kullanımı vb.) yaygınlaştığı, depresyonun neredeyse ilkokul düzeyine indiği
günümüzde, çocuğun anne karnına düştüğü andan itibaren algıladığı ebeveynle kabul
veya reddinin, çocuğun tüm hayatı boyunca kuracağı ilişkilerinin temelini oluşturacağı
unutulmamalıdır. Kabul görmediği bir ailede yetişen çocuk; kendinden farklı olanı
kabul etmeyen, her türlü farklılığa tepki gösteren bir yetişkin olacaktır. Unutulmaması
gereken önemli bir nokta, birey ve toplum yaşamında barışın “kabul”, şiddetin ise “ret”
ile ortaya çıktığı ve daha sonra geliştiğidir.
Sonuç
Ülkemizde EKAR Kuramı üzerine yapılan çalışmaların gözden geçirilmesinin
amaçlandığı bu çalışmada birçok araştırma incelenmiştir. Yukarıda gözden geçirilen
tüm çalışmalardan elde edilen bulgular özetlenecek olursa, çocukların algıladıkları
ebevyn kabul-reddinin ve çocukların anne-babaları ile ilişkilerinin son derece önemli
olduğunu ortaya çıkmaktadır. Böylece, çocukların ruhsal gelişimi için ebeveyn-çocuk
ilişkilerinin önemi bir kez daha vurgulanmaktadır.
Bugüne kadar ebeveyn-çocuk ilişkileri konusunda ülkemizde yapılan çalışmalarda
üzerinde durulmamış konuların ortaya çıkmasına katkıda bulunulmaya çalışılmıştır.
Bundan sonra yapılacak yeni çalışmalarda bugüne kadar araştırılmamış konular
üzerindeki boşluğun kapanmasına katkı sağlanabilir. Bu çalışmanın sonucunda,
Türkiye’de yapılacak yeni çalışmalar için katkıda bulunabileceği düşünülmektedir.
Türkiye’de yapılan çalışmaların, ebeveyn çocuk ilişkileri üzerine birçok konuya
açıklık getirdiği görülmekle birlikte, bundan sonraki çalışmalarda araştırılması ve
üzerinde durulması gereken birçok önemli nokta olduğu da dikkat çekmektedir.
Ebeveyn çocuk ilişkilerin daha ayrıntılı incelenmesi için, daha geniş örneklemler ve
98
üzerinde yeterince çalışılmamış alanlarda yeni araştırmalar ihtiyaç olduğu
düşünülmektedir.
Bu çalışma, sadece yayınlanmış ve ulaşılabilen araştırmalar doğrultusunda
hazırlandığından Türkiye’de yapılmış bütün temsil ettiği söylenemez. Ancak, genel
olarak incelenen ebeveynlik özelliklerini ve bu özelliklerin etkilediği düşünülen
bağımlı değişken alanlarını görmek bakımından Türkiye’deki genel eğilimi ve
örüntüyü yansıttığı söylenebilir.
Kaynaklar
Batum, P. (2007). Öğrenme bozukluklarında ebeveyn kabulü/reddi ile içselleştirme ve dışsallaştırma sorunlarının incelenmesi. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Hacettepe Üniversitesi. Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara. Candan, G. (2005). 8-11 yaşındaki parçalanmış ve tam aile çocuklarının ana-babalarını kabul ve reddetme davranışlarının incelenmesi. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Maltepe Üniversitesi. Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul. Çetin, Ö. (2005). Suçlu ve normal ergenlerde algılanan anne-baba kabul ve reddi. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Ege Üniversitesi. Sosyal Bilimler Enstitüsü, İzmir. Ekmekçi, A. Y. (2008). Çocukların ve ebeveynlerin algıladıkları ebeveyn kabul veya reddi arasındaki uyum, Boğaziçi Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü. İzmir. Erözkan, A. (2005). Üniversite öğrencilerinin kişilerarası duyarlılık ve depresyon düzeylerinin bazı değişkenlere göre incelenmesi. Muğla Üniversitesi SBE Dergisi, Bahar 2005, Sayı 14, 129-155. Eryavuz, A. (2006). Çocuklukta algılanan kabul veya reddin yetişkinlik dönemi yakın ilişkileri üzerindeki etkileri. Yayınlanmamış Doktora Tezi, Ege Üniversitesi, İzmir.
99
Hoşcan, S. (2010). 9-12 yaş çocuklarının evlilik çatışması algısı ile yaşam kalitesi arasındaki ilişkide ebeveyn tutumunun aracı etkisinin incelenmesi. İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul. Işık, B. (2010). Algılanan ebeveyn kabul-red/kontrol, kişilik özellikleri ve baş etme stratejilerinin psikolojik yakınmalar üzerindeki rolünün incelenmesi. Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara. Kanyas, R. (2008). Ebeveyn-çocuk ilişkisinin kardeşler arası ilişkiye etkisi, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Bilgi Üniversitesi. Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul. Kaya, İ. (2003). Evlilik uyumu ile çocuklardaki davranış problemleri arasındaki ilişkide çocuk yetiştirme tutumlarının rolü. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi. İstanbul Üniversitesi. Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul. Kayahan, A. (2006). "Sorunlu" ve "Normal" Türk Çocukları ve Annelerinin Ebeveyn Kabul-Reddi Algıları Açısından İncelenmesi. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Ege Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İzmir. Khaleque, A. ve Rohner, P.R. (2002). Perceived parental acceptance-rejection and psychological adjustment: A meta-analysis of cross cultural and intracultural studies. Journal of Marriage and the Family, 64, 54-64. Koçkar, İ. A. (2006). Ebeveyn kabul veya reddi, benlik saygısı ve psikolojik uyum: öğrenme güçlüğü olan çocuklarla diyabetik çocukların karşılaştırılması. Yayınlanmamış Doktora Tezi, Ortadoğu Teknik Üniversitesi, Ankara. Krishnakumar, A. & Buehler, C. (2000). Interparental Conflict and Parenting Behaviors: A Meta-Analytic Review. Family Relations, 49, 25-44. Özbeklik, S. (2006). Kadınların Evlilik Kalitesi ve Annelik Kalitesi: Belirleyenler ve Etkileşimleri. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi Boğaziçi Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Eğitim Bilimleri Anabilim Dalı, İstanbul.
100
Önder, A. ve Gülay, H. (2007). Annelerin kabul-red düzeyi ile çocuklarının empati becerisi arasındaki ilişkinin incelenmesi, Pamukkale Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi Yıl 2007 (2) 22. Sayı, 23-30. Önder, A. ve Gülay, H. (2007). Ebeveyn Kabul-Red Teorisi ve Bireyin Gelişimi Açısından Önemi.Dokuz Eylül Üniversitesi Buca Eğitim Fakültesi Dergisi, 21,20-28. Öngider, N. (2006). Evli ve boşanmış ailelerde algılanan ebeveyn kabul veya reddinin çocuğun psikolojik uyumu üzerindeki etkileri. Yayınlanmamış Doktora Tezi, Ege Üniversitesi, İzmir. Özyavru, N. C. (2008). Türk Ailelerinde Ebeveyn, Eş ve Ağabey/Abla Kabul-Reddi, Psikolojik Uyum ve Evlilik Çatışması Arasındaki İlişkiler, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Maltepe Üniversitesi. Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul. Paley, B., Conger, R. D. & Harold, G. T. (2000). Parent’s affect adolescent cognitive representations and adolescent social development. Journal of Marriage and Family, 62, 761-776. Pektaş, İ. ve Özgür, G. (2005). İlköğretim öğrencilerinin anneleri ile olan ilişkilerini algılayışları ve bu ilişkiyi etkileyen etmenlerin incelenmesi, Ege Üniversitesi Hemşirelik Yüksek Okulu Dergisi 21 (2), 13-27. Rohner, R.P. (1975). They Love Me, They Love Me Not: A Worldwide Study of the Effects of Parental Acceptance and Recetion. New Haven, CT: HRAF Press. Rohner, R.P. (1980). Worldwide tests of parental acceptance-rejection theory: An overview. Behavior Science Research, 15, 1, 1-20. Rohner, R.P. ve Rohner E.C. (1981). Parental acceptance-rejection and parental control: cross-cultural codes. Ethnology, 20, 3, 245-260. Rohner, R.P. (1984/1999) Handbook for the Study of Parental Acceptance and Rejection. Center for the Study of Parental Acceptance and Rejection, University of Connecticut at Storrs. Rohner, R.P. (1986). The Warmth dimension: Foundations of parental acceptance- rejection theory. Newbury Park, CA: Sage Publications, Inc.
101
Rohner, R.P. (1994). Patterns of parenting: The warmth dimension in worldwide perspective. In W.J. Lonner & R.S. Malpass (Eds.), Readings in Psychology and Culture. Needham Heights, MA: Allyn and Bacon, Inc. Rohner, R.P. (1998). Father love and child development: history and current evidence. Current Directions in Psychological Science, 7, 157-161. Rohner, R.P. (1999). Acceptance and rejection. In D. Levinson, J. Ponzetti & P. Jorgensen (Eds.), Encyclopedia of Human Emotions. New York: Macmillan Publishing. Rohner R.P. (2000). Glossary of significant concepts in parental acceptance-rejection theory. (Online at Babylon.com) Rohner, R.P. (2001). Reliability and validity of the Intimate Partner Acceptance-Rejection Questionnaire. Manuscript in preparation, Rohner Center for the Study of Parental Acceptance and Rejection, School of Family Studies, University of Connecticut. Rohner R.P. ve Britner, P.A. (2002). Worldwide mental health correlates of parental acceptance-rejection: Review of cross-cultural and intracultural evidence. Cross-Cultural Research, 36 (1), 16-47. Rohner, R.P. ve Brothers, S.A. (1999). Perceived parental rejection, psychological maladjustment, and borderline personality disorder. Journal of Emotional Abuse, 1, 4, 81-95. Rohner, R.P. ve Rohner E.C. (1981). Parental acceptance-rejection and parental control: cross-cultural codes. Ethnology, 20, 3, 245-260. Rohner, R.P. ve Veneziano R.A. (2001). The importance of father love: History and contemporary evidence. Review of General Psychology, 5 (4), 382-405. Salahur, E. (2010). Üniversite Öğrencilerinin Geriye Dönük Olarak Çocukluklarında Algılamış Oldukları Ebeveyn Kabul veya Reddinin Yetişkin Bağlanma Biçimleri ve Depresif Belirtiler İle İlişkisi. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi Hacettepe Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara.
102
Toran, M. (2005). Farklı sosyo kültürel düzeylere sahip annelerin çocuklarını kabullenme ve reddetme davranışlarının incelenmesi. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Hacettepe Üniversitesi. Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara. Toran, M. ve Erkan, S. (2004). Alt sosyo-ekonomik düzey annelerin çocuklarını kabul ve reddetme davranışlarının incelenmesi: Diyarbakır İl Örneği. Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 27, 91-97. Turner, P. P., Sarason, I. G. & Sarason B. R. (2001). Exploring the link between parental acceptance and young adult adjustment. Cognitive Therapy and Research, 25, 185-199. Varan (2003) Ebeveyn Kabul-Red/Kontrol Ölçeği (EKRÖ/K) ve Kişilik Değerlendirme Ölçeği (KİDÖ) Çocuk Formlarının Türkiye Güvenirlik ve Geçerlik Çalışması www.azmivaran.com Erişim Tarihi: 12 Ağustos 2010 Varan, A. (2005). Relation between parental acceptance and intimate partner acceptance in Turkey: Does history repeat itself? Ethos, 33, 3, 414-426. Varan, A. ve Eryüksel, G.N. (2004). Daughters, mothers and grandmothers: Three generations of maternal acceptance and rejection in Turkey. XIV. International Family Therapy Association (IFTA) World Family Therapy Congress, Istanbul, Turkey, April 4-7, 2004. Varan, A. , Rohner, R. P. ve Eryüksel, G. N. (2008). Türk Yetişkinlerin Devam Etmekte Olan Yakın İlişkilerinde Eş/Sevgili Kabulü, Çocuklukta Algılanmış Ebeveyn Kabulü ve Psikolojik Uyum. Cross Cultural Research, 42(1), 46-56. Yaşar, F. (2009). İlköğretime devam eden öğrencilerin anne-çocuk ilişkisini kabul ve reddedici algılama düzeyinin anne evlilik doyumu uyum ve evlilik uyumu ile ilişkisi. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Çukurova Üniversitesi. Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Adana. Yılmaz, B. (2007). Sosyal Kaygıyı, Ergenlerin Algıladıkları Ebeveynler Arası Çatışma ve Ebeveyn Boğaziçi Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Eğitim Bilimleri Anabilim Dalı, İstanbul.