Upload
others
View
1
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
0MAHZENE D E B İ Y A T - K Ü L T Ü R - S A N A T
F A N Z I N
A L T I S Ü T U N
A N K A R A H U K U K F İ K İ R P L A T F O R M U A L T I S Ü T U N D E R G İ S İ Y A Y I N I D I R
SAYI:5 (ÜCRETSİZDİR) 27 MAYIS 2019
6su
tun
ok
ur@
gmai
l.co
m
@al
tisu
tun
der
gi
@fi
kir
pla
tfo
rmu
top
lulu
guİradeleri
yok muydu?
SUÇPOLİSİYE
VE
LİU YONGBİAOÇin'de yazarlar vakfının üyesi olan, bir kitabı50 bölümlük televizyon dizisinedönüştürülen ve yeni kitabının da filmininçekilmesi beklenen polisiye yazarı LiuYongbiao cinayet suçlamasıyla tutuklandı.Ünlü yazar, 22 yıl önce bir otelde dört kişininöldürülmesinden sorumlu tutuluyor.
1995'te dört kişi birden öldürüldüÇin medyasındaki haberlere göre, sözkonusu cinayetler 29 Kasım 1995'te işlendi.Ülkenin doğusundaki Huzhou kentindeki birotele müşterileri soymak amacıyla yerleşeniki hırsız, kendilerine direnen bir müşteriyidöverek öldürdü. Bu suçu gizlemek içinotelin sahibi olan çifti ve 13 yaşındakitorunlarını da katletti.Çin polisi, gelişen DNA ve parmak iziteknolojisi sayesinde cinayetin sırrını 22 yılsonra çözdü. Bu süreçte ünlü bir polisiye..yazarı olan ve hatta yeni kitabında polisten..kaçmayı başaran katil bir kadın yazarı..anlatması beklenen Yongbiao ise suçunureddetmedi.
‘Sizi bekliyordum, işkence bitti'Çin basını, Yongbiao'nun kapısını geçencuma sabahı erken saatlerde çalan polislere“Bunca zamandır sizi burada bekliyordum”dediğini yazdı. Eve baskın düzenleyenpolislerden biri de, ünlü yazarın eşine “Çokuzun zamandır katlandığım psikolojikişkence nihayet bitti” dediğini öne sürdü.
RİCHARD KLİNKHAMERBu dava akıllara, eşi 1991 yılında ortadan kaybolan Hollandalı polisiye yazarı Richard Klinkhamer'ı getirdi. Klinkhamer'ın eşinin kemikleri dokuz yıl sonra eski evlerinde gömülü olarak bulunmuştu. Cinayeti itiraf eden yazar ise bu süreçte ‘eşini öldürmenin yedi yolu' konulu bir kitap kaleme almıştı.
KYRİSTİAN BALAPolonya'da Dariusz Janiszewski adlıişadamı, 2000 yılında vahşice öldürüldü.Oder Nehri’ne atılan cesedi, Wroclaw kentiyakınlarında bulundu. Janiszewski, sevilenve çok başarılı bir işadamıydı. Tümaraştırmalara rağmen polis, cinayete dairhiçbir ipucu ele geçirimedi.Aradan 3 yıl geçtikten sonra felsefe mezunupolisiye yazarı Kyristian Bala’nın "Amok"adlı romanı piyasaya çıktı ve büyük ilgi..gördü. Romanda aynı Dariusz Janiszewski..gibi ünlü bir işadamının öldürülmesi, en..ince ayrıntıslarına kadar anlatılıyordu.
Cinayetin aynısıHiç kimse romanla cinayet arasında bağlantıkurmadı. Ama bir gün polise bir ihbar geldive Janiszewski cinayetini aydınlatmak için"Amok" romanına başvurulması gerektiğinibildirdi. Romandaki cinayet öyküsü,Janiszewski cinayetiyle tıpatıp aynıydı.Romandaki işadamı da Janiszewski gibiişkence görüyor, aç bırakılıyor ve yüzmesineengel olacak şekilde bağlandıktan sonranehre atılıyordu. Romandaki işkencelerleJaniszewski’ye yapılan işkenceler biletıpatıp aynıydı.
KENDİ CİNAYETİNİ YAZANLAR
İnsanla yüzyıllardır hırsları, inançları vebenzeri sebeplerle suç işliyor. Hırsızlık,adam öldürme ve daha niceleri. Peki, buinsanları bu suçları işlemeye iten etkendoğuştan mı geliyor yoksa yaşadıklarıortam ile mi kazanıyorlar bu özelliği?Bu soruya iki cevap var.Doğuştan geldiğini savunanlara göre, kişihangi çevrede yaşarsa yaşasın içindekiyüzünden suç işler. Suça meyillidir.Bunu destekleyen örnekler de mevcut.Psikopatların çoğunun çok iyi eğitimalmış olması, bazı insanlarınbeyinlerindeki sol lobun daha büyükolması ve bunun onları duygusaldüşünmekten alıkoyduğu iddiası,
SUÇA İTEN ETKENLER
..İkiz kardeşlerin küçük yaşta toplumsalstatüsü farklı olan ailelere verilmesi ileikisinin hayatının tamamen farklı yönlereçekilmiş olması buna en güzel örnek.Birisi suç işlerken diğeri çok iyi okullardaokuyor. Yine, kan davalarında silahtutanların çoğu çevrenin etkisi ile suçaitiliyor. Küçüklükten beri onu görüyor veonun doğru olduğunu düşünüp onuyapıyor.
Fakat bence sadeceçevreden ya da doğuş-tan gelir demek doğru değil.Çünkü her iki örnekte de
gördüğümüz üzere insanlarçok farklı etkenlerden etkileniyor. Herikisinin de kişiliğin oluşumu üzerinde…etkisi olduğu fakat derecelerinin farklı…olduğu düşünülebilir.
Öznur İlhan
süper erkek sendromu (gonozomalkromozomları XYY şeklinde olmaklabirlikte bu kromozomlara sahip kişilerinçoğunun seri katil olduğu gözlem-lenmiş..... Seri katil kromozomu olarak dabiliniyor). gibi.Çevreden geldiğini savunanlarsa, kişininyaşadığı çevrenin ona yön verdiğini veçevreye uyum sağlamanın zorunlu birdurum olduğunu düşünüyor. Çocuk,etrafındakilerden ne görürse öyle yetişirve ona göre davranır diyorlar.
Sorgulamada Bala’nın boşandığı eşininJaniszewski ile ilişkisinin olduğu ortayaçıktı. Polis bunun üzerine Kyristian Bala’yıtutuklayıp mahkemeye çıkardı. Bala,mahkemede gazete haberlerinden yarar-landığını, "mükemmel cinayet" yazmatutkusu yüzünden bu kadar ayrıntıyaindiğini ve romanının "kurmaca" olduğunuısrarla savundu.Ancak duruşmalar sonunda mahkeme,Kyristian Bala’nın işadamı Janiszewski’yieski eşiyle ilişkisi olduğuna inandığı içinöldürdüğü yargısına vararak 25 yıl hapiscezasına mahkum etti.Bu arada polis, Bala’nın Janiszewski’yikaybolduğu gün telefonla aradığını,cinayetten 4 gün sonra da kurbanının ceptelefonunu internette sattığını da tespitetti.Kaynak: İşlediği cinayeti romanında anlatanyazara 25 yıl hapis- Hürriyet gazetesiÜnlü yazar meğer işlediği cinayetleri…yazıyormuş – Sözcü Gazetesi
Kitabın amacına ulaşması içinseFransa’da 150 yılın geçmesi gerekmiş;ulusal jiletleri ‘Madam Giyotin’, 1981’deidam cezasının kaldırılmasıyla tarihekarışmıştır.Hugo, bir insanın hayatına son vererekonun sadece düşüncelerinin vebedeninin değil aynı zamanda anne-sinin, babasının, eşinin, çocuklarının daöldürüldüğünü savunur. Kocasına ölümcezası verilmiş bir eş nasıl dimdikhayatta kalabilir, çocukları boynubükülmeden nasıl yaşar? Kim isterbabası idam edilmiş bir çocukla şekerinipaylaşmayı, kim ister kocasının kafasıGreve Meydanı’nda dizlerinin önünedüşmüş bir eşe iş vermeyi? Kitabın enetkileyici kısmı da tam burası:..Mahkumun kızını son kez gördüğü.anlar. Sanki kelimeler ayaklanıpboğazınıza yapışıyor, ölümün tümsoğukluğunu mahkumun yerine sizhissediyorsunuz. Bir insana böyle acılaryaşatmaya nasıl başka bir insanın hakkıolur?
Ya adalet dağıttığını sandıklarımızintikam alıyorsa? Ya ölüm cezasına terkettiğimiz kişi bunu gerçekten haketmiyorsa? Mahkum belki de yüreğindecenneti taşıyordu da bizim haberimizolmadıysa?
Maide Ezgi Uslu
Fransız Edebiyatının en çok ürün veren‘Romantizmin en güçlü beyni’ olaraknitelendirilen şair ve yazar Victor Hugo,“Bir İdam Mahkumunun Son Günü”nüyazdığında henüz 26 yaşındaydı. Eseriniilk önce dönemin koşullarından dolayıisimsiz olarak 1829 yılında yayınladı.Fakat bundan üç yıl sonra 1832’de, kitabınbeğeni toplaması ve savunduğu düşün-celerin taraf bulduğunu, desteklendiğinigörmesiyle Hugo kitaba ‘ölüm cezasınakarşı savunma’ niteliğinde bir de önsözekleyerek yeniden okuyuculara sundu.
Kitap tam bir romantik dönem eseri. Aşkne kadar etkileyiciyse ölüm de bir o kadaretkileyicidir. Ne de olsa insan bir kez ölürve bu unutulmaz bir andır. Biz de bu‘unutulmaz an’ için adını bile bilmediğimizmahkumun son altı haftasından kesitlerokuyoruz. Mahkumun öldürdüğü adamhakkında hiçbir şey bilmiyor, suçunu tamolarak anlamıyoruz zaten asıl odaknoktamız da burası olmamalı. Çünkü yaza-rın amacı, herhangi bir suçlunun özelsavunmasını yazmak değildir; şimdiki vegelecekteki bütün ölüm mahkumları içingenel ve kalıcı bir savunmayı mirasbırakmak, Beccaria’nın açtığı yolukendince genişletmektir.
SAAT DÖRT : BİR İDAM MAHKUMUNUN SON GÜNÜ
Açılışı 1925 yılına dayanan UlucanlarCezaevi 81 yıllık geçmişinde çok farklıgörüşten ve yaştan insanların izlerinitaşıyor. 2006 yılında kapatılan ve 2010yılında müzeleştirilen cezaevini her günonlarca insan ziyaret ediyor. İnsanlarınbu denli ilgi göstermesinin asıl nedenicezaevinin zamanında çok tanınmışkişilere ev sahipliği yapması.
Müzede Hilton, 4.,5. ,6.koğuş, müşahade..odaları(tecritler) ve disiplin hücreleri..(zindanlar) bulunuyor. İlk önce karşınızaHilton koğuşu çıkıyor. Hilton koğuşunaHilton adının verilmesinin sebebi diğerkoğuşlardan daha yüksekte ve Ankaramanzaralı olması. Biraz ilerledikten sonramüşahade odalarına giriyorsunuz. Tecrit-ler cezası kesinleşmemiş tutuklularınveya hücre cezasına çarptırılmış mah-kumların kaldığı bölümler. Tecritleriniçine balmumu insan heykeli ve sessistemi yerleştirmişler.Ses siteminden gelen bağırışlar tüylerürpertiyor. Burayı da geçtikten sonra4.koğuşun avlusuna geliyorsunuz. Duvar-larda geçmişte mahkum edilmiş insan-ların cezaevinde çekilmiş fotoğraflarıasılı.
4.koğuşun kapısında kocaman harflerleyazılmış ‘’taş taşı ama laf taşıma’’ yazısıdikkat çekiyor. 4.koğuşun hemen yanın-daki 5.koğuşun girişinde duvarlara 70’live 80’li yıllarda basılmış önemli gazetesayfaları asılmış. Bu koğuşta mahkum-ların kendi yataklarının başlarındabiyografileri bulunuyor. Daha sonraŞeftali sokağından ilerleyerek 6.koğuşaulaşıyorsunuz. Bu koğuşta iseUlucanlar’a hapsedilmiş tanınmışkişilerin kişisel eşyaları sergileniyor.Kiminin mektubu, kiminin daktilosu,kiminin sigara tablası, kiminin ise infazagiderken giydiği son kıyafeti… 6.koğuşugeçip zindanlara doğru ilerliyorsunuz.
Zindanlar tecavüz, cinayet, taciz gibisuçlardan hüküm giymiş veya koğuşlardasıkıntı yaratan mahkumlarıngönderildiği çok karanlık, soğuk odalar.Sonrasında hamama doğruilerliyorsunuz. Hamamda yıkanmak veçamaşır makinesini kullanmakücretliymiş. Bazı mahkumlar 2-3 ayda birduş alabiliyormuş.
DÜŞÜNCELERİN SONU DARAĞACI: ULUCANLAR CEZAEVİ MÜZESİ
Buket Doğru
Derleyen:
Oktay Açıkgöz
ISSIZ
-Kimse bulunmayan veya az kimse
bulunan, tenha. Türkçe
(Sahip, malik anlamına gelen “ıs (Türkçe)”
sözcüğünden “-sız” sonekiyle türetilmiştir.)
Hani, kurşun sıksan geçmez geceden,
Anlatamam, nasıl ıssız, karanlık ...
Ve zehir-zıkkım cigaram.
Gene bir cehennem var yastığımda,
Gel artık
Ahmed Arif
Hani kurşun sıksan geçmez geceden
..SİNSİ
Gizli ve kurnazca kötülük yapan. Türkçe
(Saklanmak, pusmak anlamına gelen
“sinmek” fiilinden türetilmiştir.)
sinsi bir ısrarla uzamaz mı gün günden
geceler
karanlık fena bastırır ürkek bir yağmur
çiseler
artık ne eski ihtiras kalmış ne iyimser
düşünceler
uçurumlara açıldığından gönlündeki
pencereler
yoğun kötümserlik bulutları kuşatmış ince
sazı
Attila İlhan
Şehnaz
HALBUKİ SÖZLÜKAMENNA
-İnandık, güvendik. Arapça
Sizin alınız al inandım
Morunuz mor inandım
Tanrınız büyük âmenna
Şiiriniz adamakıllı şiir
Dumanı da caba
Ama sizin adınız ne
Benim dengemi bozmayınız
Turgut Uyar
Tel Cambazının Tel Üstündeki
Durumunu Anlatır Şiir
HEYULA
-Eski felsefede, eşyanın aslı ve gerçek olan
kısmı.Şekilsiz madde. Arapça
-Korkutucu hayal. Arapça
Toprakta gezen gölgeme toprak çekilince
heyhat,
Günler şu heyulayı da, er geç, silecektir.
Rahmetle anılmak, ebediyet budur amma,
Sessiz yaşadım, kim beni, nerden bilecektir?
Mehmet Akif Ersoy
Hayatımızda farklı konularda birçokkararlar alırız.Her birimiz bu kararları kendiözgür irademizle ve kendi isteğimizlekararlaştırdığımıza inanırız. Fakat birçokkonuda çevremizin hatta tanımadığımızinsanların dahi bizi kararlarımızdaetkilediğini biliyor muydunuz? Sosyalpsikolog Solomon Asch 1951’de uyum vesosyal etki üzerine bir deney gerçek-leştirmiştir. Bu deneyle insanların kararverme süreçlerinde çevresinin ne denli etkiliolduğunu göstermeye çalışmıştır. Deney çokbasit bir şekilde gerçekleştirilmiştir. Altıtane katılımcı bir odaya yerleşiyor. Bu altıkatılımcının beşi Solomon Asch tarafındanseçilmiştir ve deneyden haberdarlardır.Aralarında sadece bir tane esas katılımcıvardır.
Katılımcılara dört tane çizgi gösterilir. Budört çizgiden biri ‘’standart’’ çizgisidir vediğer üç çizgiyle karşılaştırılır. Deneklere‘’Sağ taraftaki çizgilerden hangisi standartçizgiyle aynıdır?’’ diye bir soru sorulur vedeneklerin sözlü bir şekilde tek tekcevapları alınır. İlk örnekte bütünkatılımcılar ‘’c’’ cevabını verir. İkinci örnekteyine bütün katılımcılar aynı cevabı verir.Üçüncü örnekte ise cevap bariz bir şekildeortada olduğu halde, esas katılımcıdanönceki dört katılımcı yanlış bir cevapveriyor. Sıra esas katılımcıya geldiğinde, o daşaşırmış bir şekilde diğer katılımcılarauyarak yanlış cevabı veriyor.
DİĞERLERİ BİZİ NE KADAR ETKİLEYEBİLİR?:ASCH’İN SOSYAL UYUM DENEYİ
Edanur Arı
Diğer örneklerde de önceki katılımcılarağız birliğiyle yanlış cevabı verdiklerindeesas katılımcı onlara uyum sağlayıpdoğru cevabı bildiği halde yanlış cevabıveriyor. Bir örnekte ilk iki katılımcı yanlışcevabı verirken üçüncü katılımcı doğru.cevabı veriyor. Dördüncü katılımcı da..yanlış cevabı verdiği halde esas katılımcı..bu sefer doğru cevabı veriyor.Katılımcılar başka bir kişinin de farklı bircevabı verdiğini gördüğünde rahat birşekilde doğru cevabı veriyorlar.Araştırmaya katılan katılımcıların %32’sıher örnekte diğer kişilere uyarak yanlışcevabı vermiştir ve %76’sı tek birörnekte diğer katılımcılara aynı cevabısöylemiştir. Esas katılımcı diğerkatılımcıları tanımadığı halde, farklı biryanıtı veren tek kişi olmaktan çekinmişve yanlış cevabı vermiştir. Deneye katılankatılımcıların sadece 1/3’i diğerkatılımcılara uyum sağlamayıp kendifikirlerini ve böylelikle doğru cevabıvermiştir.Acaba günlük hayatımızda hangidurumlarda ve kimlere boyun eğiyoruz?
Filmin senaristi Andrew Kevin Walkerfilmin senaryosunun esin kaynağınıNew York şehri olarak belirtmiştir.Yaşadığı şehir olan New York’tasenarist, sadece bir yolda yürüdüğü veyedi ölümcül günahı gördüğünüsöyleyerek şehrin karanlık yüzündenSe7en’ın doğduğunu söylüyor.Se7en filminin unutulmaz kadrosuoluşturulmadan önce birçok farklıoyuncuya ve yönetmene teklifgötürülmüş ama bir türlü bir ekipoluşturulamamıştır. Denzel Washington,Sylvester Stallone , William Hurt, AlPacino gibi dünyaca ünlü oyuncular bufilmde oynamayı kabul etmemişlerdir.Hafızlardan çıkmayan final sahnesiyle,kasvetli New York havasıyla, zıtlıklarınuyumuyla, muhteşem oyunculukları vealt metniyle Se7en’ı izlemenizi şiddetletavsiye ederim. İyi seyirler
Derya Şimşek
Dünyaca ünlü yönetmen David Fincher’ınyönettiği, senaryosunu Andrew KevinWalker’ın yazdığı, 1995 yapımı Se7enfilmi; sadece suç-polisiye filmi olmaklakalmayan, izleyenler üzerinde psikolojikbaskı kuran , detayları kusursuz birşekilde işlenen, insanı derinden sarsanbir başyapıt.Büroya yeni atanan Dedektif David Mills(Brad Pitt) ve yıllarını bu işe vermişWilliam Somerset (Morgan Freeman)Hristiyanlığın 7 ölümcül günahını (Kibir,Açgözlülük, Şehvet Düşkünlüğü, Kıskanç-lık, Oburluk, Yıkıcılık ve Tembellik)işleyenleri öldürmeyi kendisine görevedinmiş, sadist bir seri katili yakalamayaçalışırlar. Ama ne yaparlarsa yapsınlarseri katil onlardan her zaman dahaöndedir. Bir hafta boyunca işlediğicinayetlerle dedektifleri parmağındaoynatan katil filmin sonunda vurucudarbesini yapar ve dedektiflereunutamayacakları bir acı yaşatır.
SEN HANGİ GÜNAHIN ESİRİSİN?:SE7EN
Eren Durmuş
OK OLMAK İSTEYEN YAY
Bir hedef arıyorum kendime
Yaydan çıkan oklara hevesleniyorum
Size, evet evet size sesleniyorum
Yol gösterin yürüyeceğim yere
Bir hedef verin bana
Bir ümit var içimde, ondan besleniyorum
Arayan bulur diyorum
Lakin halim acınası, ne arayayım
Sanırım ben oku fırlatan yayım
Bakadururum, hedefine gidenlerin
ardından
İçim gider imrenirim onlara
Yaklaşırlar hedeflere, sonlara
Arafta kalmak ne zordur bir bilseniz
Düşünün ki bir yanınız çöl bir yanınız
deniz
Ben ki arafta kalmayı özler olmuş bir
benim
Düşüncelerine közler dolmuş bir benim
Arayıştayım ne aradığımdan bihaber
Arıyorum, aramam gerekenin ne
olduğunu
Bir çiçekse nerde solduğunu
Bir gözeyse nerde dolduğunu
Tanrım, biz zamanın çarmıhına
nasıl gerildik
Tedrici gelen o tinsel hazzı
Tanrım ellerin midir unutturan
Çehresini her bakışta yineleyen
o genç adamı.
Kargılar doldurdum kirpiklerime
Kolonyal şapkamla eğiliyorum önünde
dünya sömürgeler tarihine ekliyorum
kendimi
Ve ben ellerinde kastanyetler çalan
çıplak kadınların yazgısına eşlik ediyorum.
Kuzey denizlerinin kadınlarına çağrımdır
-ölmemek direnmektir-
Genç adamların bakışları öldürür.
EVHAM
Hilal Bıçak
Gizli öznesiyim bu şiirin
Hem varmış hem yokmuş gibi...
Bir rüzgar esiyor cümlenin boşluklarında
Yepyeni anlamlara savuruyor beni
Hüzne çarpıyorum bir gece yarısı
Gözyaşlarına eşlik eden kahkahalara
sarılıyorum
Umut dağıtıyorum bir kuşun kanatları
üzerinde
Yahut
Bir aşka yelken açıyorum dizelerde
Ben, gizli öznesiyim bu şiirin
Bir varmış bir yokmuş gibi...
GİZLİ ÖZNE
Ümran AY
F. Betül Uzuntarla
YOL MESELESİ:MESELAYollarda arardım kimi zaman
Kaybettiğim adımlarımı.
Bakınırdım etrafıma, bulamazdım
Kaybetmeden önce bilir miydim,
Farkında mıydım
Attığım adımların varlığını?
Bilmiyorum, aslında bilemiyorum
Çoğu zaman sadece bir varış için yürüdüğümden olsa gerek.
İlerlemek için adım atmak gerektiğini
Biliyordum elbet
Ama yolda yürümek,
Adım atmayı mı gerektirirdi yalnızca?
Ben yerimde sayarken
Aklımdan geçen her bir cümle
Yürümüyor mudur beynimin kıvrımlarında?
Şu an bu satırlar bile
Bir adımdır belki ruh dünyamda atılan
İçimdeki de yoldur, asfaltsızdır belki
Belki engebeli, çakıllarla doludur ama
Yine yoldur, yürüdüğüm yürümeye çalıştığım bir yer nasılsa.
Anladım bazı şeyleri
Baktığımı sandığımda bakmadığımı mesela
Tıpkı kaybettiklerimi yanlış yerde aradığım gibi.
Hayatın yokuşlarında tırmanırken
Düz yolları unuttuğum gibi mesela.
Görüyordum ki kapalı perdeler ardında,
Güneşin varlığını arıyordum.
Perdeyi açmak yerine,
Güneş yok diyordum.
Hayat da böyle olsa gerek
Yaşayamıyorum dediğim anlarda daha da yaşamın içindeydim galiba...
Elif Akdişoğlu
SİZMeltem rüzgarlarında salınan saçlarınızı anımsıyorum
İlkbahar da boy, atmış taze çimenler gibi
Tezekli topraklarda yetişen pamukları andırıyor elleriniz
Ama biraz da çalışmaktan, nasır tutmuş sanki.
Tadına doyamadığım kirazları anlatıyor dudaklarınız
Her gece okuduğum romanın sayfaları gibi kıvrılıyor
Kabuğundan yeni çıkmış birer inci sanki dişleriniz
En karanlık gecemde, Dolunay gibi parlıyor.
Durdurulamaz kanın dolaştığı damarlarınızı hissediyorum
Yol olmuş uzanıyor, dolanıyor teninizde
Kokusuna bayıldığım Türk kahvesi gibi gözleriniz
Gecemi aydınlatıyor karanlık denizlerde.
Nefesiniz kavuruyor tenimi, sanki ölüyorum
Yaşam doluyor içime, ciğerim yanıyor
Ve son olarak sözleriniz bayım
Beni en güzel sözleriniz kandırıyor.
Feri yok gözlerimin,
İzleyemem şimdi acımı.
Lisanında sevdamın anlamı var mı
İçimde sönmeyen bir yangın bırakarak
Zamanı mıydı böyle gitmenin
Ellerimin yeri kor ateş miydi
Resmini yapmak varken sevincimin
Farz mıydı sana, umudumu bitirmek
Eşi benzeri olmayan bir seviyi yitirmek?
Razıydım seninle her şeye
İsterdim ki güneşim ikimizi de ısıtsın
Bizi cümle alem duysun hiç unutmasın
Eh yazılmamışız seninle yan yana
kaderimiz buymuşinsanoğlu okusun bizi yukarıdan aşağıya
Kevser Serim
Ve kırıldı kalem
Hükümsüzler zihniyetini protesto edercesine
Eklendi gaipler sokağına
Bir gecekondu harap ve halsiz
Ayakta kalmaya değer ne bir kolon
Ne de bir çıta kalmıştı
Ve bir taş devrildi kapının gök sandığı çatıdan
Artık gireni de kalmamıştı
Boşalıyordu başsız gövdeler teker teker
Umursamaz başlar gövdeden öndeler
Ve kendi çivisini sökmeye meyletti
Harabesi de beş para etmezdi
Taşlara sinmişti çocuk neşeleri
Çekip çıkarılmaz soba isleri
Gecekondu hassas yapısıyla yerle bir oldu
Gecekonduya gece kondu
GECEKONDU
Musab Abay
‘Altı Sütun’ dergisi ve ‘Mahzen Fanzin ’ genç şair ve yazarlarını arıyor
Aşağıdaki iletişim adreslerimize yazı ve şiirlerinizi gönderebilirsiniz.
@altisutundergi @fikirplatformutoplulugu