51
AÐUSTOS 2009 Sayý: 488 Fiyat: 3.5 TL .Ýnsanda Tanrý’yý Arama Duygusu Doðuþtan Vardýr .Kanallýðýn Mekanikleri .Astral Seyahatler .4. Uluslararasý Ufo Kongresi

Doðuþtan Vardýr - xn--sevgiyaynlar-84be.comınları.com/arsiv/0908Dergi.pdf · cak bir gün demektir? Özden - Hayýr dostum, bir tek Tanrý vardýr, O herkesin, her dinin veya

  • Upload
    vohuong

  • View
    221

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

AÐUSTOS 2009 Sayý: 488 Fiyat: 3.5 TL

.Ýnsanda Tanrý’yý Arama Duygusu Doðuþtan Vardýr.Kanallýðýn Mekanikleri .Astral Seyahatler.4. Uluslararasý Ufo Kongresi

ÝÇÝNDEKÝLER

Aylýk Kültürel ve Siyasi Dergi

Onur Baþkaný:Dr. Refet Kayserilioðlu

Sevgi Yayýnlarý Tic.Ltd.Þti. adýnaSahibi ve Genel Yayýn Müdürü:

Ayþegül Kayserilioðlu

Yazý Ýþleri Müdürü:Özenç Kayserilioðlu

Yayýn Kurulu:Güngör ÖzyiðitNelda BayraktarHale Ürkmezgil

Haberleþme Sorumlusu veOkur/Abone Ýliþkileri:

Kazým Erdemoðlu0212 252 85 850542 676 83 47

Faks: 0212 249 18 28P.K: 471 Beyoðlu/Ýstanbul

Yönetim Yeri:Oba Sok. Silla Ap. No: 7/1

Cihangir/ÝstanbulBaský:

Inkýlap Kitabevi San. Tic. A.Þ.Çobançeþme Mah. Sanayi Cad.

Altay Sok. No:8 Yenibosna/Ýstanbul

Fiyatý: 3.5 TLYýllýk Abone: 40 TL

Yurt Dýþý: 50 TL

Ýnsanda Tanrý’yý Arama DuygusuDoðuþtan Vardýr .................................. 2Dr. Refet Kayserilioðlu

Madde, Yaþamý OluþturmaÖzelliðinde Yaratýldý ............................ 7Ahmet Kayserilioðlu

Yine de Gel ....................................... 16Güngör Özyiðit

Tonguç Hakkýnda - 1 ........................ 18Yalçýn Kaya

Yaþarken Bedeni Terkedip Dönmek ............................. 26 (Astral Seyahatler)Zuhal Voigt

Eski ve Yeni Kültürler(Eski Günýþýðýnýn Son Saatleri) ................ 34Thom Hartman/Arýn Ýnan

Ufo Kongresinden Ýzlenimler ............. 40Rengin Özer

Kanallýðýn Mekanikleri Üzerine ......... 44 (Arktruslular)

Cilt: 41 Sayý:488 Aðustos 2009

1

Sevgili DostlarSizlere dergimizi olabileceði en iyi þekliyle ulaþtýrmaya çalýþý-

yoruz; bunun için yapacaðýmýz fedakârlýksa eðer, bunu erinmeden,sýzlanmadan yaparak... Ýnandýðýný ve doðru bildiðini, onu almayaistekli olanlarla paylaþmak, bizler için yemek, içmek, uyumak gibibir ihtiyaç. Amacýmýz elbet ki daha çok kiþiye ulaþmak. Bu yüzdeninternet sitemiz de var biliyorsunuz. Ama bizler sadece internetaðlarýnda deðil, kaðýtlarda ve kitap raflarýnda da varolmayýsürdürmek istiyoruz.

Hiçbir þekilde kâr etmeyen dergimiz, bir avuç hayýrlý insanýn onuihtimamla, sevgiyle maddi olarak desteklemesi sonucu ayakta kala-biliyor. Sevgi Dünyasý’nýn pek çok insan tarafýndan okunmasýnýsaðlamanýn mümkün olmadýðýný biliyoruz. Bizim okurlarýmýzmanevi ve ruhsal konulara açýk olan, kendi inancý dýþýndakileretamamen kapalý olmayan, onlarý da rahatlýkla okuyup incelemesinibilen, baþkalarý ile uðraþmaktan çok kendi geliþimi için çaba har-camaya önem veren, her þeyi ve herkesi sevmeye gönüllü, Yaratan’ýsadece dinlerde deðil, kendi gönlünde bulmasýnýn yolunu bilmekisteyen ve bütün bunlar için uzun soluklu çabalarý göze alabileninsanlardýr. Ülkemizin bazý yerlerinde dergimizin hiç okunmadý-ðýný, bazý yerlerde çok çok az okunduðunu bildiðimiz için onudaðýtýmdan çekip sadece abonelerimize göndermeye karar ver-miþtik. Ama gene de bizi henüz bilmeyen, buluþamadýðýmýz çokkiþinin varlýðýný tahmin ediyoruz. Reklam imkânlarýmýz olmadýðýiçin onlara sizlerin aracýlýðý ile ulaþabiliriz ancak. Çevrenizdesizin gibi olan insanlara Sevgi Dünyasý’ndan behsetmenizi, onlarýda Sevgi Dünyasý ailesine davet etmenizi bekliyoruz.

SEVGÝ DÜNYASI

En Derin Sevgilerimizle

SEVGÝ DÜNYASI

2

Dr. Refet Kayserilioðlu

Ýnsanda Tanrý’yýArama DuygusuDoðuþtan Vardýr

ÖZDEN ÝLE ERDEM KONUÞUYOR

Deðiþen tabiatta,deðiþmeyen kanunlarýnolabilmesi için, o tabiatada, tabiattaki deðiþmelerede ve o deðiþmeleridüzenleyen kanunlara dahâkim bir büyük kudretinolmasý zaruridir. Ýþte bubizce anlaþýlmasý mümkünolmayan kudrete "Tanrý"diyoruz. Buradaki Tanrý,ne putperestin þekilliTanrýsý, ne Hýristiyan'ýn,Hindu'nun insana benzerTanrýsý, ne de Müslüman'ýninsanüstü Tanrý'sýdýr.

SEVGÝ DÜNYASI

Özden - Allah hakkýn-daki tartýþmamýz epeyceuzadý. Bu arada dallanýpbudaklanarak ruha,maddeye, enerjiye vebunlarýn tesir alýþveriþ-lerine atladý. Ama epeycefaydalý þeyler söylendisanýrým. Sözlerimle sizitam olarak tatmin ede-bildim mi bilmiyorum?..

Erdem - Doðrusunusöylemem gerekirsesöylediklerinizden fayda-landýðým hususlar oldu.Ama henüz tam olaraktatmin olabilmiþ deðilim.Ýlk olarak þunu sormakisterim: Evrensel olaylarýyöneten kanunlar bir for-müle baðlanabilir. Bukanunlar deðiþmez,evrensel bir deter-minizme (belirliliðe)dayanýrlar. Gerçi tabiattaher þey hareket vedeðiþme halindedir; amabu deðiþmeler, deðiþmezkanunlara göre olmak-tadýr. Burada bir Tanrý'yýdüþünmeye neden gerekduyulsun? (1)

Özden - Çok güzelsöylediniz dostum. Adetabenim adýma tezimisavundunuz. Mademkievrensel olaylarý yönetenkanunlar deðiþmiyor,

yani evrensel bir deter-minizme dayanýyorlar,öte yandan da tabiattaher þeyin devamlý birhareket ve deðiþmehalinde olduklarýný kabulediyorsunuz. Þimdi sizesoruyorum: Devamlýdeðiþen tabiatta, budeðiþmeyen kanunlarnasýl olmuþtur? Ve nasýloluyor da devamlý deði-þen ve hareket halindeolan bir kâinatta bukanunlar hiç deðiþmedenkalabilmektedirler? Bu-rada bütün deðiþmelerinüstünde olan, hiçbirdeðiþmeden etkilen-meyen ve her þeye hâkimolan bir büyük kudretidüþünmek icap etmezmi? Söylediðiniz þart-larýn gerçekleþmesi için,yani deðiþen tabiatta,deðiþmeyen kanunlarýnolabilmesi için, o tabiatada, tabiattaki deðiþme-lere de ve o deðiþmeleridüzenleyen kanunlara dahâkim bir büyük kudretinolmasý zaruridir. Ýþte bubizce anlaþýlmasý müm-kün olmayan kudrete"Tanrý" diyoruz. Burada-ki Tanrý, ne putperestinþekilli Tanrýsý, ne Hýristi-yan'ýn, Hindu'nun insanabenzer Tanrýsý, ne deMüslüman'ýn insanüstü

Tanrý'sýdýr. Sonsuz kâi-natý düþününüz, o kâinat-taki sayýsýz güneþ sistem-lerini düþününüz ve mil-yarlarca güneþ siste-minden meydana gelenkorkunç dev Galaksileridüþününüz. Bu devgalaksilerden de sonsuzsayýda bulunduðunuþöyle bir tasavvur ediniz.Düþünülmesi dahi insanadehþet veren bu sonsuzkâinatýn içine çeþit çeþitvarlýklarý, ruhlarý, baþkaâlemlerdeki bilmediði-miz hesapsýz varlýklarýdoldurunuz. Sonra bütünbunlara her saniye içindeayný anda, ayný kudrettehâkim olan Tanrý'yý dü-þününüz. Ondaki kudreti,idraki, tesir tarzýný bizimkavramamýza imkân varmý? Ne demektir aynýanda bütün kâinatýnbütün galaksilerine, ogalaksilerdeki sayýsýzgüneþ sistemlerine, ogüneþ sistemlerindekisonsuz yýldýzlara,dünyalara, o dünyalarda-ki sonsuz canlýlara, son-suz maddelere ve nihayetsonsuz kere sonsuzatomlara, hattâ atomunaltýndaki sonsuz maddeve varlýklara hâkimolmak, tesir etmek nedemektir?!.. Böyle bir

SEVGÝ DÜNYASI3

þeyi deðil anlamak, bunudüþünmek bile mümkündeðildir. Peki sadeceküçük bir anlýk faaliyeti-ni dahi idrak edeme-diðimiz ve edemeye-ceðimiz Tanrý'yý biz nasýlanlayabilir ve idrak ede-biliriz?!.. Onun için Tanrýþöyledir veya böyledirdiye katiyen bir þeysöyleyemiyoruz.

Çünkü biliyoruz kisöyleyeceðimiz herþey noksandýr ve yan-lýþtýr. Yalnýz acizliðimizi hiçbirzaman unutmayarakdiyoruz ki: Tanrýyaratandýr, yoktanvar edendir. Kâinatýnmutlak hakimidir.O'nun bir benzeriyoktur, olamaz. Sonrasusuyoruz. Hürmetle,huþû içinde ve onu ululayarak susuyoruz.

Erdem - Peki bu sizinTanrýnýz, putperestin,Hindu'nun, Hýristiyan'ýnve Müslüman'ýn Tanrýsýdeðil de onlarýnTanrýlarýnýn da Tanrýsýmý? O zaman sizin

Tanrýnýzýn Tanrýsý da ola-cak bir gün demektir?

Özden - Hayýr dostum,bir tek Tanrý vardýr, Oherkesin, her dinin veyaher dinsizin Tanrý'sýdýr.Baþka baþka Tanrýlaryoktur. Benim o sözler-den kastettiðim mânâþudur: Her devir, kendiidrak ve tekâmül seviye-sine göre Tanrý'yý anlaya-bileceði þekilde tarifetmiþtir, idrak ilerledikçebir önceki seviyedeki ta-rifin noksanlarý görül-müþ, daha ileri bir tarifyapýlmýþtýr. Bugün biz"tarif edilemezin sýnýrý-na" dayanmýþýz, yarýnbizden sonra gelenlerbelki daha ileri þeyler

söyleyeceklerdir. Demekki maksat ve tarif edilenþey ayný, fakat tariflerdeðiþiktir. Ayný durumuilimde de görmüyormuyuz? Ayný olayýn binsene, on bin sene, hattâyüz sene önceki izahý ilebugünkü izahý aynýmýdýr? Ýnsan bilgisiilerledikçe, yani düþüncemateryalleri arttýkçahadiselerin daha derinle-rine inmek mümkünolmaktadýr.

Erdem - Siz Tanrýidraklerinde adeta birtekâmülün, yani dinlerdedevamlý bir evrimin(tekâmül) bulunduðunusöylemiþ oldunuz.Halbuki tarih bize gös-

SEVGÝ DÜNYASI4

5SEVGÝ DÜNYASI

teriyor ki dinler insanýntabiat kuvvetleri tarafýn-dan ezilmesinden çýk-mýþtýr. Yani ilk insanlar,kendilerini ezen tabiatkuvvetlerini (þimþek,fýrtýna, ateþ, yanardað,zelzele v.s.) tanrýlaþtýrýl-mýþlardýr. Daha sonralarýinsanlarýn hayat þartlarýilerledikçe, onlara uygunolarak dinler de deðiþ-miþtir. Böylece dinlerinsan beyninin mahsulüve toplumsal olgulardýr.Daha sonra da hâkimsýnýf, dinlerin yaþamasýnýkendileri için yararlý gör-müþtür. Ýmtiyazlarýnýkaptýrmamak, kütleleriuyuþturarak, gerçeðigörmelerini önlemeküzere dini bir âlet olarakkullanmýþlardýr. O haldesizin dinlerdekitekâmülden bahsetmeniz,adeta onlarýn ilâhi birvahye dayandýðýný söyle-meniz tarihi gerçeklereaykýrý düþmektedir.

Özden - Ayný olay bil-gili bir âlim tarafýndanmüþahede edilirse baþka,orta kültürde bir insantarafýndan gözlemlenirsebaþka, cahil bir kimsetarafýndan tetkik yinebaþka þekilde izah edilirve anlaþýlýr. Tarihi gerçekolarak öne sürdüðünüz

iddiada da böyle eksikbir müþahede (gözlem)vardýr. Çünkü...

Ýlkel bir insanýnkorkarak tabiatkuvvetlerini tanrýlaþtýrmasý belkibir gerçektir. Fakatacaba kendindenkudretli þeylerinarkasýnda bir Tanrý'yýaramasý nedendir?Neden insan ilkandan itibarenkendine bir Tanrýaramak ihtiyacýnýduymuþtur? Korktuðuþeylerden korkar,saklanýr veya onlarýtesirsiz kýlmak içinçareler arar daonlarý tanrýlaþtýrmakaklýna gelmezdi.Burada insandayaratýlýþtan bir"TANRI ARAMA"duygusu bulun-duðunu, devamlýolarak Tanrýsýný arayarak ona doðruyükseldiðini kabuletmemiz gerekmezmi?

O halde Tanrý duygusuinsanýn ruhunda vardýr.Tanrý'ya hürmeti vesaygýyý, bunun usul veerkânýný öðreten din debu duyguya baðlý doðalbir davranýþtýr. Ýnsanlarilerledikçe, dinlerin veTanrý idraklerinin detekâmül edeceði gayettabiidir.

Dinlere insan beynininürünleri diyebilmek içinruhi irtibatlarý ve bu irti-batlarda alýnan bilgileri,sonra "Vahiy" denen þeyiiyice tetkik etmek vebunlarýn olamayacaðýnýn,uydurma þeyler olduðu-nun ilmi delillerinigöstermiþ olmak gerekir.Ama dinler bozulmuþ,deðiþmiþ olabilir veyasömürme vasýtasý olarakkullanýlabilirler. Aynýþekilde ilim de kötükiþinin elinde sömürmevasýtasý olarak kullanýla-bilir. Bu durum dininesastan reddedilmesi içinsebep olamaz.

Erdem - Ýnsanda bir"TANRI ARAMA" duy-gusunun bulunduðunupek kabul edemeye-ceðim. Tanrý düþüncesiözneldir (ferdi). Yaniinsan tarafýndan

yaratýlmýþtýr. Çünkügörüyoruz ki insanoðluTanrý'ya kendi özellik-lerini vermiþ, onu kendihayaline göre biçim-lemiþtir. Tanrý, korkularýnadlandýrýlmasý veyaþekillendirilmesidir.

Özden - Tamamen ter-sidir.

Tanrý sevgisinin,saygýnýn ve onu ululamanýn sembolüdür. Tanrý'ya saygý gös-terilir, ibadet edilir,sevgiler sunulur.

Bütün bunlardakorku belâsý, birboyun eðme deðil,bilâkis bir büyüðesýðýnma, mutlak birdosttan bir yardýmisteme vardýr. Yani davranýþlardasevgi ve güvenesastýr. Korku ancak saygýgösterilen ve sevilenbir büyüðün darýltýlmasý,gücendirilmesi veöfkelendirilmesiendiþesinden doðar.

Görülüyor ki yanlýþgözlemlere dayananhükümler de yanlýþolmaktadýr. Bazen dedoðru gözlemler, yanlýþolarak yorumlanmak-tadýr.

SEVGÝ DÜNYASI6

(1) Erdemin busorusunu ve diðer bazýsorularý, "SosyalizminIþýðýnda Bilim ve Din"adlý eserden alýnmýþtýr.Bu eser, koyu birmateryalist, Marx'cý vekomün'cü bir yazartarafýndan kaleme alýnmýþtýr. Allah'ý, ruhuve dini inkâr eden koyubir maddeci görüþedayanýr. Biz, fikirlerin,ancak fikirlerlekarþýlanabileceðine veçürütülebileceðineinandýðýmýz için, önceherkesin fikrine hürmetediyor, sonra gerekencevabý vermeye çalýþýyoruz. Kuruyasaklarla, dilin þiþti,zýndýk oldun, kâfiroldun gibi sözlerlehiçbir fikrin deðiþe-meyeceðine deinanýyoruz. (Dr. RefetKayserilioðlu)

7SEVGÝ DÜNYASI

Ahmet Kayserilioðlu, Psikolog

Madde, YaþamýOluþturma ÖzelliðindeYaratýldý

SEVGÝ DÜNYASI8

KENDÝMÝZÝ DEÐÝÞTÝRMELÝYÝZ AMA NASIL?!..

Ünlü Fransýz edebiyatçýsý AlbertCamus (1913-1960) çaðýmýzýn sorun-larýný ve sancýsýný en derinden duyan biryazardý. Sanatý ve konuþmalarý ile hepinsanca olanýn, insanlýðýn yanýnda yeralmýþtý. 30'una varmadan "Yabancý"romanýný kaleme almýþ, birkaç yýl sonra"Veba"yý yayýmlamýþ, 40 yaþýna merdi-ven dayamýþken "Baþ Kaldýran Adam" ýyazmýþtý. "Yabancý" romanýyla 1957'dealdýðý Nobel ödülü konuþmasýndaçaðýmýzýn büyük vebasý yalandan, yalandavranýþlardan ve uydum akýllý "geleneaðam, gidene paþam" diyen kölelikruhundan acý acý yakýnýr. Gerçek yazarýn,gerçek sanatçýnýn asýl ödevinin her türlüzorbalýða direnmek, en azýndan kýsýlanseslerin sözcüsü olmaktan geçtiðini vur-gular ve sözlerini þöyle tamamlar:

"....Dünyanýn öbür ucunda hapse gir-miþ ve hor görülmüþ, bilmediðimiz birinsanýn çýkmayan sesi; yazarý, yalnýz-lýðýndan kurtarmaya yeter, hiç deðilseözgürlüðün saðladýðý imkânlar içinde, oçýkmayan sesi unutmamayý ve onu sanatyoluyla duyurmayý baþardýkça... Ýsterbütün ömrünce ünsüz ya da bir zamaniçin ünlü olsun; ister zorbalarýn zincirinevurulsun, ister bir süre dilediðiniserbestçe söylesin; yazar kendini haklý vecanlý bir topluluk içinde duyabilir. Bu da,yazarýn elinden geldiði kadar, sanatýnýnbüyüklüðünü yapan þu iki görevi yüklen-mesi ile olur: Gerçekçiliði ve özgürlüðü.Sanatçýnýn iþi en büyük sayýda insanýtoplamak olduðu için, yalanla ve kölelik-le uzlaþamaz. Çünkü yalan da kölelik de,bulunduklarý yerde yalnýzlýklarý çoðaltýr-lar. Tek fert olarak sakatlýklarýmýz neolursa olsun, soylu yazarlýk sanatý,korunmasý güç olan þu iki ödeve baðlýkalacaktýr: Bile bile yalan söylememekve insanýn insaný ezmesine karþý koy-mak."

Albert Camus "Korku Çaðý" baþlýklýdenemesinde; gelecekten ümit kesmiþ,güvenden mahrum kalmýþ, kötü gidiþideðiþtirmeye asla güç yetiremeyeceðineinanmýþ köpekçe bir yaþama toptansürüklendiðimizden þöyle yakýnýr:

"17. yüzyýl matematik çaðý, 18. yüzyýlfizik çaðý, 20. yüzyýlýmýz korku çaðýdýr...Yaþadýðýmýz dünyada en göze çarpan þey,çoðu insanlarýn her çeþit inanç sahipleridýþýnda, gelecekten yoksun olmalarýdýr.Geleceðe el atmayan, geliþme, iyileþmeumudu olmayan bir hayatýn ne deðeri

Albert Camus

9SEVGÝ DÜNYASI

olabilir? Aþýlmaz bir duvarýn önündeyaþamak, köpekçe yaþamaktýr.Doðrusunu isterseniz, benim kuþaðým-dakiler ve bugün atölyelere ve fakülteleregidenler köpekçe yaþamýþ ve yaþamak-tadýrlar. Ýnsanlarýn geleceðe kapalý yaþa-malarý ilk defa bugün olmuyor elbet.Ama insanlar eskiden konuþarak,baðrýþarak bu duvarý aþarlardý.Kendilerine umut veren baþka deðerleriyardýma çaðýrýrlardý. Bugün kimsekonuþmuyor. Konuþanlar da eskisöylediklerini tekrarlýyor. Çünkü dünyayýyöneten kör ve saðýr güçler; öðütleri,haber vermeleri yalvarýp yakarmalarýdinleyeceðe benzemiyor. Þu son yýllardagördüklerimiz bizde bir þeyi kýrdý. Bu þeyinsanýn güvenidir; o güven ki insanlýðýndilini konuþtuk mu bir baþkasýndaninsanca karþýlýk göreceðimize inandýrýrdýbizi. Gözlerimizin önünde yalan söyledi-ler, insaný küçülttüler, öldürdüler,sürdüler, iþkencelere soktular. Ve hiçbirsefer bunlarý yapanlarý, yaptýklarýnýnkötü olduðuna inandýrmak mümkünolmadý. Çünkü kendilerinden emindiler.Çünkü soyut bir kafa yani bir ideolojininadamý baþka bir þeye inandýrýlamaz.Ýnsanlar arasýnda sürüp giden uzundiyalog bitti. Ýnandýrýlamayan biradamdan elbette korkulur. Bu korku ilehesaplaþmak için onun ne demek iste-diðini, neden kaçtýðýný bilmek gerekir.Onun demek istediði de, kaçtýðý da aynýþeydir: Öldürmenin haklý görüldüðü,insan hayatýnýn hiçe sayýldýðý bir dünya.Ýþte günümüzün baþ politik sorunu budur.Öteki sorunlara geçmezden önce, bununkarþýsýnda tutumumuzu açýklamalýyýz.

Her þeyden önce þu iki soru üzerindedurmalýyýz: Doðrudan doðruya ya dadolayýsýyla öldürülmek veya iþkencegörmek ister misiniz, istemez misiniz?Doðrudan doðruya ya da dolayýsýylabaþkasýný öldürmek veya iþkenceye sok-mak ister misiniz, istemez misiniz? Busorulara "Hayýr" diyenlerin hepsi, isteristemez davranýþlarýný deðiþtirme gereði-ni duyacaðý pek çok sonuca sürük-leneceklerdir."

Albert Camus'nün vardýðý bu sonucatüm yüreðimizle katýlsak vedavranýþlarýmýzý deðiþtirme gereðindeonunla tam fikir birliðinde olsak bile þudehþetli soru baþýmýzýn üstünde asýlýkalmayý sürdürecektir: Nasýl olacak bu,hangi yöntemleri kullanarakdavranýþlarýmýzý deðiþtirebiliriz ki?!..

Hayat görüþümüzü, davranýþlarýmýzayön veren yüreðimizdeki yanlýþ inançlarýdeðiþtirmeden, sadece yüksek sesle:"Deðiþmem gerek" deyivermeklekolayýndan olabilecek iþ mi bu?..

DÝLDE KALAN GÖSTERMELÝK ÝNANÇ

Doðruluktan ayrýlmayan, iyilikten þaþ-mayan, çalýþkan, bilgili, sevgi dolukiþilere diliyle söyledikleri ne olursaolsun, hattâ kendilerini inkârda bilegösterseler, söyleyecek ne sözümüz ola-bilir ki, takdir ve tebrikten baþka!

Onlara "Aman deðiþmeyin, diliniz nederse desin baþýmýzýn üzerinde yerinizvar" diyebiliriz ancak. Çünkü iyi vedoðru davranýþlar içinde yaþayan ama

SEVGÝ DÜNYASI10

diliyle inkârda olan kiþileri, reenkarnas-yon kurallarý ýþýðýnda incelediðimizdeçeliþki ortadan kalkar. Geçmiþ yaþam-larýnda akýl ve mantýklarýný sonuna kadarçalýþtýrýp Yaradan Ýnancýný gönüllerinetam sindirmiþ ve inançlarý doðrultusundayararlý hizmetlerde bulunmuþ kiþiler;dünyaya sonraki geliþlerinde içindeyaþadýklarý ortamýn ve aldýklarý eðitiminsonucunda akýllarýný tam bir inancayöneltememiþ olsalar bile; öncedeneriþtikleri olgunluk düzeylerinin doðalbir sonucu olarak yararlý hizmetlerinisürdürmekten bir an bile geri durmazlar.Ruh - Tecrübe - Akýl- Ruh dairesel zin-cirini incelediðimizde, dünya tecrübeleri-ni yapan, davranýþlarýmýzý yöneltmedekarar veren özümüzün, akýl deðil ruhcevherimiz olduðunu, tecrübeye kararvermede onun etken olduðunu görmek-teyiz. Aklýmýz ne derse desin, hangiyorumda bulunursa bulunsun ve etraftanaldýðýmýz telkinler ne olursa olsun; gön-lümüzden, içimizden yani ruhumuzdangelen sesin doðrultusunda yaþamaktayýz.Behçet Kemal Çaðlar iki ses þiirindebunu ne güzel dile getirir:

Dýþardan herkes: "Görmemiþ ol, savuþ."Ýçimden bir ses: "Konuþ! Konuþ! Konuþ!

Dýþardan herkes: "Böyle uslu, yavaþ"Ýçimden bir ses: " Savaþ! Savaþ! Savaþ"

Dýþardan herkes: "Týkýrýnda iþin"Ýçimden bir ses: "Düþün! Düþün! Düþün!"

Dýþardan herkes: "Bugüne uy, barýn"Ýçimden bir ses: "Yarýn, yarýn, yarýn"

Ya gece gündüz Allah, Muhammedlaflarýný tekrardan býkmayan; ama yalan-dan, dedikodudan, yýkýcýlýktan, iftiradan,vurmadan, kýrmadan, çalýp çýrpmadan biran geri durmayanlara ne diyeceðiz?Onlara söyleyecek bir çift sözümüz bileolmayacak mý?..

Ne geçmiþ hayatlarýnda ne deþimdikinde kendi aklýyla Yaradan inancý-na tam ulaþmamýþ ve bunu gönlüne tambenimsetmemiþ kiþilerden kararlý birdoðru davranýþ beklemek boþuna olur.Dünyamýzýn 300 yýldan beri yaþamaktaolduðu materyalist hayat görüþüne, akýl-cý, bilimsel yöntemlerle ve örnekdavranýþlarla "Dur" denebildiði takdirde,insanlarýn taklide dayanan temelsiz veher an yýkýlmaya yakýn inanç hayatlarý,ispata, tahkike ve doðrulamaya dayananmantýklý bir inanca dönüþebilir. Ancakböyle saðlam temeller atýlýp, çatlaklaronarýldýðý zaman kiþisel, toplumsalsorunlarýmýzýn pek çoðu þu anda çözüm-süzlükler içinde bunaldýklarýmýz dahilkolayca çözümlere kavuþabilir.

Gerçek inancýn dilde ve sahte gösteri-lerde olmayýp namazýn her rekatýndayinelenen "Fatiha" daki "sýratý müsta-kimde" yani doðru davranýþlarda oldu-ðunu, dilimizde tüy de bitse haykýrýrcasý-na tekrarlamaktan geri durmayý, gele-ceðimize ihanetle bir tutmalýyýz.

Dünya insanýnýn ve kendi toplumu-muzun gözlerini hýrs bürümüþ, gözlerinikin bürümüþ, gerçeði görmekten uzak-laþmýþ büyük yüzdesinin, yeni bir inançtazelemesine bugün þiddetle ihtiyaç var.

Âlemleri, tüm varlýklarý, tüm canlýlarýve insanlarý sevgisinden varetmiþ bir

11SEVGÝ DÜNYASI

Tanrý inancýna aklýyla ve gönlüyle tamtamýna ulaþmadan, gözleri bürümüþ bukinlerden, bu hýrslardan arýnmak nemümkün!..

Öyle bir Yaradan inancý ki;davranýþlarýmýzla biz onu iyilik diye,doðruluk diye, çalýþma, bilgi, sevgi diyetanýmadýkça kendimizi doðruda iyidezannederek, kaygusuzca her türlü zûlmüyapmaktan bir an geri durmayacaðýmýzher gün yaþadýðýmýz bir realite!..

Öyleyse anamýzýn, babamýzýn,hocamýzýn, þeyhimizin telkinleri ya daçýkarlarýmýzýn zoruyla, kalbimize girme-den sadece dilimizde yinelenen,davranýþlarýmýzda izine rastlanmayan,dýþarýdan monte edilmiþ inanç dünyamýzýgerçeklerin ýþýðýnda, her þeyden önce,bilimsel bulgularýn rehberliðindeyeniden, derinliðine düþünerek ruhumuzabenimsetme çabasý, hepimiz içinvazgeçilmez bir uðraþ olmalý!..

KUR'AN NE DÝYOR?

Kur'an böylesi bir tahkik edilmiþ, akýlladoðrulanmýþ Allah inancýnýn gereðini pekçok ayetinde ýsrarla öðütlemektedir:

* Onlar ki ayakta, oturarak ve yanlarýüzerine yatarken Allah'ý anarlar, göklerinve yerin yaratýlýþý üzerinde düþünürler."Rabbimiz bunu boþ yere yaratmadýn Senyücesin bizi ateþ azabýndan koru!"(3/191)

* Göklerde ve yerde nice ayetler (doðakanunlarý) var ki, onlarýn yanýndan yüz-lerini çevirerek geçerler. (12/105)

* Hayvanlarda da sizin için ibret (alý-

nacak dersler) vardýr. (16/66)* De ki: "Yeryüzünde gezin bakýn

yaratmaya nasýl baþladý" (29/20)* Bakmýyorlar mý develere, nasýl yara-

týldý? Göðe, nasýl yükseltildi? Daðlara,nasýl dikildi? Yere, nasýl yayýlýp döþendi?(88/17-20)

Kur'an ayetleri, sadece canlýlara deðil,evrenin temelini oluþturan maddi düzeneve doða kanunlarýna da derin düþüncelerýþýðýnda bakmamýzý öðütlemektedir.Sadece ruhlarý, canlýlarý deðil maddeyide sevgisinden varetmiþ Yüce Yaradan,maddenin içine gizlenmiþ olaðanüstüdüzeni ve kanunlarý bulmamýz yönündebizleri sürekli uyarmaktadýr. Ve batýdünyasýnda materyalist bir görüþle deolsa bilim alanýnda bu yöndeki büyükçabalar ve buluþlar insanlýðýn bir yüzakýdýr. Bu buluþlardan hele son 80 yýldakuantum fiziðinde elde edilen akýllaradurgunluk veren sonuçlardan görüyoruzki, ayaðýmýzýn altýnda çiðneyipgeçtiðimiz taþlarýn, topraklarýn atomlarýiçinde nice hünerler, nice sýrlar gizli. Vehâlâ da bulmamýzý bekleyen neler var.Atomun çekirdeði proton, nötron, kuark-lar konusunda henüz engine dalamadýk;sahillerde dolaþýyoruz ama þimdiye kadaröðrendiklerimizle maddenin ne büyükyeteneklere ve özelliklere sahipolduðunu görüyor, hayran kalýyoruz.Birbirinden ýþýk yýllarýnca uzakta olan ikielektronun bile anlýk bir sürede haber-leþip ikizler gibi eþ davranýþlarsergilediklerini gören bilim adamý, mad-denin kapasitesi ve yeteneklerindekiumulmadýk kudretleri görüp hayranlýk

SEVGÝ DÜNYASI

duymaz da ne yapar? Fotonlarda elektro-magnetik dalga özelliði olmasaydý, tele-fonlara, radyolara, televizyonlara kavuþa-bilir miydik?

Elbette bunlara insanlarýn buluþlarý vehünerleriyle ulaþtýk ama maddenin buözelliði olmasaydý hiçbir yere vara-mazdýk. Maddede deðiþik yeteneklerolmasa yeþil yapraklar fotosentezle tümcanlýlarýn gýdasýný oluþturabilir miydi?Su, 130 metre boyundaki ulu aðaçlarýntepesine ulaþabilir miydi? Bugün bizlerinöncelikle yapmamýz gereken, atom veatomaltý düzeylerde bulduðumuz vebulacaðýmýz bu olaðanüstü yetenek vehünerlerin arkasýndaki Yüce YaratýcýZekânýn varlýðýna tam kani olmak veönünde saygýyla, sevgiyle eðilmektir.

Sonra da yine O'nun varettiði yüce ruh-lar ordusunun, meleklerin, görevlilerinevrenin ve dünyanýn iþleyiþinde vegeliþmesinde sergiledikleri harikalarýnfarkýna varýp, her an yaþadýðýmýzmucizelerin þükrünü duymaktýr. Allahsadece maddeyi ve ondaki olaðanüstüözellikleri yaratmakla yetinmemiþ; ayrýcabu özelliklerden yararlanarak muhteþemdüzenlerin oluþmasýnda görevlendireceðimelekler ordusunu ve onlarýn baþý olarakda Ruh-u Âzam'ý (Büyük Parlak) vare-derek onlarý da faaliyet alanýna iþtirakettirmiþtir.

EVRENÝN ÝLK SANÝYESÝNDEKÝ ÝNCE MATEMATÝK

Artýk þimdi bu felsefe ve hayatgörüþünün ýþýðýnda Kuranýn öðütlediðigibi yaratýlýþ üzerinde derinliðine akýl

13SEVGÝ DÜNYASI

yürütmeye baþlayabiliriz. Önce en baþýn-dan yaratýlýþýn ilk adýmý BüyükPatlama'dan (Big Bang) baþlamak endoðrusu olacak. Burada söz tabii ki bukonuda en çok emek vermiþ olanStephen Hawking'in. Ýþte onun milliyetyayýnlarýndan "Zamanýn Kýsa Tarihi"kitabýnýn 158-159 sayfalarýndan 4 yanýt-sýz soru hakkýndaki düþünceleri. Özellik-le 3. maddedeki yanýtsýz soru, yani patla-madan bir saniye sonraki geniþleme hýzýyalnýzca yüz bin milyarda bir oranýnda azolsaydý bile, evrenin bugünkü büyük-lüðüne varmadan çökeceði ile ilgilisorusu çok önemli. Daha ilk saniyedeevrenin geleceðinin nasýl da matematikbir incelikle planlandýðýnýn çok somut birgöstergesi:

"Çok sýcak baþlayan ve geniþledikçesoðuyan bu evren tablosu bugün eli-mizdeki gözlemsel kanýtlara uyuyor. Yinede birtakým önemli sorular yanýtsýz kalý-yor.

1 - Evren baþlangýcýnda niçin öylesinesýcaktý?

2 - Evren büyük ölçekte niye o kadardüzgün? Uzaydaki her noktadan ve heryönde niye ayný gözüküyor? Özellikledeðiþik yönlere baktýðýmýzda, zemindekimikrodalga ýþýmasýnýn sýcaklýðý niçinyaklaþýk ayný? Bu biraz sýnýftaki öðrenci-lerin sýnav kaðýtlarýný deðerlendirmeyebenziyor. Hepsinin yanýtý týpatýp ayný isebirbirlerinden kopya çektiklerinden eminolabilirsiniz rahatça...

3 - Evren niçin çöken modellerle, son-suza dek geniþleyen modelleri ayýran"kritik hýza" çok yakýn hýzla geniþlemeyebaþladý? Öyle ki þimdi on milyar yýl

sonra bile hâlâ kritik hýza yakýn bir hýzlageniþlemekte? Büyük patlamadan birsaniye sonraki geniþleme hýzý, yalnýzcayüz bin milyarda bir oranýnda az olsaydýbile, evren daha bugünkü büyüklüðüneeriþmeden çökmüþ olurdu.

4 - Evrenin büyük ölçekte çok düzgünve tekdüze (homojen) olduðu gerçeðinekarþýn, yýldýzlar ve yýldýz kümeleri gibiyerel düzensizlikler var. Bunlarýn ilkzamanlarda bir bölgeden ötekine yoðun-luðun biraz farklý oluþundan kay-naklandýðý düþünülüyor. Peki, yoðun-luðun bu düzensiz deðiþiminin kaynaðýne idi?

KARBON-12 HESAPLADIÐIMIZ GÝBÝ OLMASAYDI?!..

Nobel ödüllü fizik dehalarýndanRichard Feynman TÜBÝTAK yayýný"Fizik Yasalarý Üzerine" kitabýnýn 143-144 sayfalarýnda tüm evrenin kendineözgü yapýsýnýn karbon-12'nin çekirdeðin-deki enerji düzeyine baðlý olduðunusöyler. Hesapla önceden bulunan sayý iledeney sonuçlarýnýn týpatýp ayný olduðunuheyecanla anlatýr. Eðer hesaplandýðý gibiolmasa idi ne organik hayatýn, dolayýsýy-la yaþamýn temeli olan karbon oluþabile-cekti ne de pek çok element.

Feynman kitabýnda bunu aynen þöyleanlatýr:

"Doða hakkýnda çok ilginç olan bir þeyvardýr: Tüm evrenin kendine özgü yapýsý;belirli bir çekirdekteki özel bir enerjidüzeyinin durumuna baðýmlýdýr. Karbon-12 çekirdeðinde 7.82 milyon voltluk bir

SEVGÝ DÜNYASI14

düzey olduðu saptanmýþtýr. Bu da aklagelebilecek her þey için çok büyük önemtaþýmaktadýr.

Durum þöyledir: Hidrojenle baþla-yalým. Baþlangýçta Dünya neredeysetümüyle hidrojenmiþ gibi görünüyor.Çekimin etkisi ile hidrojen sýkýþýp ýsýný-yor ve nükleer reaksiyon gerçekleþiyor,helyum oluþuyor. Sonra helyum, hidro-jenle kýsmen birleþerek daha aðýr birkaçelement oluþturuyor. Ancak, daha aðýrolan bu elementler hemen daðýlýp yinehelyuma dönüþüyorlar. Bu nedenle, birara dünyadaki bütün diðer elementlerinnasýl ortaya çýktýklarý anlaþýlamýyordu.Çünkü yýldýzlardaki üretim süreci, hidro-jenle baþlayarak helyum ve yarýmdüzineden az baþka elementten fazlasýnýortaya çýkaramazdý. Bu problem karþýsýn-da Hoyle ve Salpeter bir çýkýþ yolubulunduðunu öne sürdüler. Buna göre üçhelyum atomu birleþip bir karbon yapa-biliyorsa, bir yýldýzda bunun ne sýklýktameydana gelebileceðini kolaycahesaplayabiliriz. Sonuç þunu ortayaçýkardý: Karbon ancak tek bir rastlantýsalolanakla oluþabilirdi. Eðer karbonda 7.82milyon voltluk bir enerji düzeyi varsa ozaman üç helyum atomu birleþebilir ve7.82 düzeyi olmadýðý zamankinden birazdaha uzun bir süre beraber kalabilirlerdi.Biraz daha uzun kaldýklarýnda, baþkabirþeylerin oluþmasý ve yeni elementleryapýlmasý için gerekli zaman saðlanacak-tý. Eðer karbonda 7.82 milyon voltluk birenerji düzeyi varsa, periyodik tablodakidiðer elementlerin nereden geldiðianlaþýlabilirdi. Böylece dolaylý vetepetaklak bir irdeleme ile karbonda 7.82

milyon voltluk bir düzey varolduðu tah-min edildi. Laboratuar deneyleri debunun gerçek olduðunu gösterdi. Bunedenle dünyada bütün öbür elementlerinvarolmasý, karbondaki bu özel düzeyinvarlýðý ile yakýndan iliþkilidir."

SUDAKÝ MUCÝZELER

Evrenin ilk saniyesinden ve karbon-12'nin oluþumundan hýzla günümüzegelip somut bir gerçeðe, sudaki harikadüzen ve yapýya alýcý gözle bakýnca,yaþamýn oluþmasý için maddeye nasýl biryetenek bahþedildiðini ve bunun arkasýn-daki yüce zekâyý görmekte yine gecik-meyiz.

Biliyoruz ki, bütün cisimler ýsýnýncageniþler. Su da öyle. Örneðin suyu 10dereceden 14 dereceye ýsýttýðýmýzdahacmi artar ve dolayýsýyla yoðunluðuazalýr. Bu iki suyu karýþtýrsak ýsý alýþve-riþi baþlamadan önceki dönemde yoðun-luðu fazla olduðundan 10 derecedeki sudibe çöker daha sýcak olaný üstte kalýr.Sonra da alýþveriþ tamamlandýðýndanaradaki bir sýcaklýkta eþitlenirler. Eðer sudoðadaki genel kanuna her sýcaklýktauysaydý, sýfýr derecedeki buz eridiðindeen yoðun su, bu sýfýr derecedeki su ola-caðýndan denizlerde ve okyanuslarda endibe çökecek ve biraz soðuduðunda dabuz haline gelecekti. Böylece diptenyukarýya kadar gittikçe buz kitlesi arta-caðýndan, sonunda bütün okyanuslar vedenizler kutuplardaki gibi donup kala-caktý. Tabii ki artýk ne balýklarýn ne deokyanus bitkilerinin varolmasý da, yaþarkalmasý da söz konusu bile olmayacaktý.

15SEVGÝ DÜNYASI

Olaylarýn böyle yürümediðini, sularýndipten deðil yüzeyden itibaren don-duðunu okyanuslarýn canlýlarla kay-nadýðýný biliyoruz. Peki nasýl oldu bu?!Çok kolay: Doða kanunlarýnda çok ufakbir terslik yapýlarak; hem de en uygunyerde. Eðer bu terslik örneðin 10 dere-ceyle 14 derece arasýnda yapýlsaydý hiçiþimize yaramayacaktý. Terslik en uygunyerde 0 dereceyle 4 derece arasýndayapýlýyor. Yani su 0 dereceden 4 dereceyekadar ýsýtýlýnca genleþmiyor aksinebüzüþüyor. Ve 4 derecedeki suyun hacmien aza indiðinden yoðunluðu da en fazlaoluyor. Doðaldýr ki dibe çöken de bu 4derecedeki su olduðundan ve 0 derecede-

ki su en üstte kaldýðýndan okyanuslaryüzeyden donuyor ve yaþam altýndadevam ediyor.

Eðer ikinci bir terslik, doða kanunlarýn-da ikinci bir sapma yapýlmasaydýsonuçlar yine trajik olacaktý. Bütün mad-delerin sýcaklýðýn azalmasý ile sývý haldenkatý hale geçiþlerinde yoðunluklarý artar.Su hariç.. Suyun ýsý kaybedip buz halinegelmesinde diðer maddelerin aksineyoðunluðu azalýr ve dolayýsýyla buzlardibe çökmez suyun üzerinde yüzer. Aksiolsaydý, buz kütleleri oluþtukça dibeçökecek ve sonuçta denizler su deryasýdeðil, buz deryasý haline gelip yaþamnoktalanacaktý...

Yine de GelGüngör Özyiðit, Psikolog

Yine de gelKimsen kim, ne isen neFarký yoktur ne ismin, ne etiketin bu yerdeVarsa eðer içinde Hak'ka dönük en küçük bir emelYine de gel…

Yanýlýp maddeye dört elle sarýlsanHani puta da tapsanYa da ateþe atýp kendiniGünahýnýn alevinde yansanVe yanlýþa kapýlýp da çoðu zaman Çukura bile yuvarlansan,Çýkmak için çalýþ, çabala her anÇünkü budur gerçekte insana yakýþan.Bil ki sana uzanan Tanrý eliDilersen esenliðe çýkarýr seniHani yüz kere tövbe etsen, söz versen kat'îSonra dayanamayýp yüzünde de bozsan tövbeniKorkma, üzülme yine, sakýn ümidini yitirmeYürü fakat yanlýþýnýn üstüne, çekinmeGör ki kötülük aslýnda gelip geçici bir yelYine de gel…

Umutsuzluk giremez bu kapýdan içeriBeri gel dostum, beriBurada ne kötüleme var, ne yergiBurasý övgünün, sevginin yeriBurada iyilikler dizili yol yolBurada baðýþlanma bolNeyler ki nefes nefes özlem tüterKudümler çevik adýmlarla neylere eþlik ederTanrý pervanesi semâzenler döner de dönerBurada aþký çalar her bir telHaydi koþ, coþ, sen de gelErisin sevgide sesler, olsun sesten bir selYine de gelYine de gel!..

SEVGÝ DÜNYASI17

Tonguç Hakkýnda - 1 Yalçýn Kaya

"Tatar Atmaca köyünden bir köylü delikan-lýsý çýkmýþ, önemli bir eðitim giriþiminiyönetme olanaðýný bulmuþ, bunu sýnýfýndankopmadan baþarmýþtýr. Köylü sýnýfýnýn bil-inçlenmesi, haklarýna kavuþmasý için giriþtiðiçabalarla köylülerine yardým etmiþ, kurduðuörgütün bu bilinçlenme yolunda baþarýlý ola-caðýnýn birçok belirtisini ölmeden önce degörmüþtür. Düþüncelerinden, ilkelerindendönmeden, yolundan sapmadan, eðilmedenbütün hayatý boyunca bir tek yönde, bir tekdoðrultu üzerinde dimdik yürüyebilmiþtir.Mutluluk bu deðilse nedir?"

Hakký Tonguç, Dünya pedagoji ansiklope-dilerine Köy Enstitülerinin bulucusu ve kuru-cusu olarak geçen tek Türk eðitimcisidir.

Falih Rýfký'nýn Ulus Gazetesi'nde çýkan birbaþyazýsý TONGUÇ BABA baþlýklýydý. Yazar,"Sakýn bu adý Ýdrisdaðý eteklerinde bir yatýradý sanmayýn" diyordu. "Halkýn umutbaðladýðý bir insaný, bir eðitimciyi gönlündeazizleþtirmesidir. Ýlköðretim Genel MüdürüÝsmail Hakký Tonguç'a yakýþtýrýlan bir addýrbu. Niçin Milli Þefe ya da Eðitim Bakaný'nadeðil de Tonguç'a "Baba" diyor halk,Tonguç'u baðrýna basýyor? Çocuklarýna onun

CUMHURÝYETÝN ÝLK YILLARINDA EÐÝTÝM - VII18

SEVGÝ DÜNYASI

19SEVGÝ DÜNYASI

adýný koyuyor? Çünkü Tonguç halkýn baðrýn-dan fýþkýrmýþ, onun özlemini eyleme çevir-meye kalkýþmýþ, içinden çýktýðý sýnýfýn yok-sulluðunu, ezilmiþliðini, sömürülüþünüiliðinde, içinde duymuþ ve bu gerçeðideðiþtirmek için savaþmýþ, savaþý örgütlemiþbir köylü aydýnýdýr...Tonguç Baba vearkadaþlarý, alýnlarýnýn teriyle, bol yemiþverecek bir aðacý sulamaktadýrlar."

Daha sonralarý eðitimsiz býrakýlan, yoksul-luðun kucaðýna itilen umarsýz halk; önceleriçapsýz devlet büyüklerini, yetmeyecek, mafyababalarýný "baba" unvaný ile onurlandýracaktýr.

Türkiye'de Köy Enstitüleri konusundaçalýþan bir araþtýrýcý Tonguç ve Hasan ÂliYücel'in adýný anmadan Köy Enstitüleriniinceleyemez. Özellikle ilköðretim ve KöyEnstitüleri konusu Tonguç'la iç içedir veTonguç dünya eðitbilim ansiklopedilerindeyer alan tek Türk eðitimcisidir.

Tonguç'un Anadolu bozkýrýnda yetiþtirdiðiçiçeklerden, Beypazarý'nýn Kapýlý Köyü'ndenrençber Durmuþ'un oðlu Talip Apaydýn KöyEnstitüsü Yýllarý adlý küçük ama kapsamlýkitabýnda bu deðerli eðitimciyi BozkýrBahçývaný olarak anar ve þöyle der:

"Issýz Anadolu topraðýnýn birçokköþelerinde, Hasanoðlan kýrýnda, Çifteler'inHamidiye köyünde, Kayseri'ninPazarören'inde, Sivas'ýn Yýldýzeli düzündedaha birçok yurt kýrlarýnda, Trakya'nýnKepirtepesi'nde 1940'tan sonra aðaçlarbüyüyor, çiçekler açýyor, tarlalar yeþeriyordu.Bu bahçelerin baþ bahçývaný HakkýTonguç'tu."

Tonguç halk çocuklarý üzerinde, eðitim sis-temimizin hiç tanýmadýðý yepyeni bir öðret-men tipini geliþtirdi. Ýþlevi sýnýfýn kapýsýndabaþlayýp karatahtasýnda biten, topluma arkasýdönük, maaþ alma makinesi, köylüye "þunuböyle yapýn" söylevleri çeken öðretmenleryerine köye önder olabilecek; onun ilacýndansuyuna, ekmeðine kadar her þeyi ileilgilenebilen öðretmen yetiþtirmeyi

amaçlamýþtý. Köy öðretmeni köyde saksýçiçeði gibi bir süs olmaktan çýkacak, köylüyeokuma yazma öðretmekle yetinmeyecek,onun yaþamýný deðiþtirmesine önayak olacak-tý. Tonguç altý yüz yýldýr unutulmuþ, aþaðýlan-mýþ Anadolu köylüsünün uyanmasýna öncülükedecekti. Bunda elbette devrinCumhurbaþkaný Ýnönü'nün, Eðitim Bakaný H.Âli Yücel'in de büyük katkýlarý oldu. Tonguç,ilköðretim davasýnýn baþ mimarý olmakla bir-likte hep ikinci planda kalmayý yeðledi, hiçbirdönemde yapýlan yararlý iþleri kendine maletmedi. Ýlköðretim Genel Müdürlüðündenayrýldýktan sonra da küsmedi, sessizce köþe-sine çekilmekle birlikte kendisini arayan eskiöðrencilerine küsmemeyi, direþken olmalarýnýöðütledi durdu. Dýþ yardýmlarýn artmasýylaköy eðitimine ayrýlacak ödeneklerin artýrýla-caðýný umuyor, bu ödeneklerle çok daha fazlaöðrencinin aydýnlanacaðý düþlerini kuruyordu.Baþ söylemi þuydu:

"Her þeye raðmen çalýþýn, diriliðinizi,ülkücülüðünüzü yitirmeyin. Kötü kiþilerekýzýp da memleketinize küsmeyin."

Tonguç için Türk Pestalozzisi derler (not:Johann Heinrich Pestalozzi, Ýsviçreli eðitimreformcusudur.. Zürih Üniversitesinde eðitimgörmüþ ve sosyal reformlarla alakadar olmuþ-tur. Politikada söz sahibi olunca bir müddetfakirlere yardým etmeyi gaye edinmiþ fakatdaha sonra bundan vazgeçerek, toplumunyüceltilmesi için eðitime aðýrlýk verilmesifikrini savunmaya baþlamýþtýr.) aslýnda onaçaðdaþ Türk Prometesi

demek gerekir. (not: Promete, ilk uygarlýðýnöncüsüdür. Mitolojiye göre, Tanrý Zeus,balçýktan yaratýlan insana can vermek içingökyüzünden ateþi çalan Promete'yi ibretverici bir þekilde cezalandýrýr. Bunun için deher sabah bir kartal gelerek Kafkas daðlarýndabir kayaya baðlanmýþ olan Promete'nin ciðer-lerini söker ve yer; ama Promete ' nin ciðer-leri her gece yeniden eski hâline gelir. Birgün kahramanlýðý ile ünlü Herkül çýka gelir

SEVGÝ DÜNYASI20

ve her sabah Promete ' nin ciðerlerini söküpyiyen kartalý öldürerek bu uzayýp gidendehþet verici iþkenceye son verir. Böylelikleinsanlýða ateþ ve ýþýk getiren Prometeiþkenceden kurtulur, insanlýk ise ilkelliktenuygarlýða adýmýný atar. O gün bugündürPromete daima insanlýk uðruna çile çeken vebu uðurda her türlü eziyete katlananlarýn;Tanrý Zeus ise zulmün, haksýzlýðýn, keyfiliðinve zorbalýðýn timsali olarak hatýrlanmak-tadýr...) On yýlý seferberlik halinde olmaküzere yaþamý boyunca, acý çeken Anadoluköylüsüne ýþýk götürmek için savaþmýþtýr. Onyýllýk Genel Müdürlüðü döneminde altýndakihurda ciple gitmediði köy kasaba kalmamýþtý.Ölümünden 3 gün önce, 20 Haziran 1960günü yazdýðý mektupta 27 Mayýs Devriminincoþkusu ile yeni yasa tasarýlarýnda ilköðre-timle ilgili maddeleri saptamaya çalýþtýðýnýyazmaktaydý. Ulusun okutulup aydýnlatýlmasýkonusu üzerinde durmadan kafa yoran, köy-den yetiþen bu aydýný minnetle anýyoruz.

Tonguç; Silistire'nin Totrakan ilçesine baðlýTatar Atmaca köyünde 1893 yýlýnda doðmuþ.Ailenin koyduðu ad Ýsmail, daha sonra soyadýyasasý sýrasýnda, dedesinin kendisiniküçükken çaðýrdýðý "tongucum benim" söz-lerindeki Tonguç sözcüðünü soyadý olarakyazdýracaktýr nüfusuna. Tonguç'unBulgaristan'da doðduðu köyün adý þimdilerdeKubadin (Sokol) olarak deðiþtirilmiþ.

Köy Enstitülü bir öðretmenin yolu bu köyedüþtüðünde köy okulunun her köþesindeTonguç'un resimlerini görür ve hayretleriçinde kalýr. Resimlerin altýnda þu yazý vardýr:"Türk eðitimcisi Tonguç bu köyde doðdu"Oysa ülkemizde bir anýtý bile yok. Batýkent'teadýna açýlmýþ olan park bile bakýmsýzlýktanmezbele haline gelmiþ. Þimdilerde hâlâ varmý bilmiyorum.

Köy ilkokulunu bitirdikten sonraSilistre'deki rüþtiyeyi de bitirecek ama babasýbu kadar okumayý oðlunun iþgücüne olangereksinimi nedeniyle yeterli görecektir.

Annesi Vesile Haným'ýn, babasýndan gizliolarak gömleðine diktiði iki altýnla yoladüþen Hakký, okumak üzere babasýnýn izninialmaksýzýn Ýstanbul yollarýna düþer. Ýstanbulkenti ona dipsiz kuyu gibi karmaþýk veþaþýrtýcý gelir. Okumasýna yardýmcý olmasýiçin köyde babasýndan ismini duyduðuhemþehrisi iyiliksever bir paþanýn konaðýnaulaþýr. Paþa ona ancak parasý olan kiþilerinokuyabileceðini, isterse kendisini tramvayþirketine biletçi olarak yazdýrabileceðinisöyleyerek okul yolunu kapatmaya çalýþýr.Paþanýn yanýndan ayrýlýrken Tonguç þöylemýrýldanýr:

"Senin gibi çýkarcýlar yüzündenbabalarýmýz cahil kalmýþlar, yoksuldüþmüþler. Okumak için her þeyi göze ala-caðým, ne edip edip okumanýn yolunu bula-caðým. Benim gibi zahmet çeken çocuklarýnzahmetsizce okumalarý için ömrüm oldukçaçalýþacaðým. Koca Paþa! Seninle yirmi yýlsonra karþýlaþmak isterim. Yazýklar olsunsenin paþalýðýna!.."

O paþa gibi niceleri, nice kara gözlüklüçýkarcý politikacýlar, kýyýmcýlar, öðretmenlere"hain" damgasý vuran niceleri tarihin tozluyapraklarýna gömülüp gidecek, köylü aydýnýTonguç hem halkýn gönlünde hem de dünyapedagoji tarihinde lâyýk olduðu yeri alacaktýr.

Bertold Brecht, "Öðretmene Övgü" adlýyapýtýnda þöyle der:

"Sen aç ve çýplak, al kitabý eline!Bir silahtýr sana o,Sarýl ona baþa geç!"

Tonguç, bu silahý halkýn eline vermeyiamaçlayan bir eðitimciydi.

Tonguç, sonunda Maarif Nezaretine birdilekçe yazar, bir fýrsatýný bularak Ýttihad-ýTerakki'nin ünlü Maarif Nazýrý Þükrü Bey'inodasýna dalar, dilekçesini uzatýr. OnunSilistireli olduðunu dilekçede okuyan Bakan,Tonguç'u kendi memleketi olanKastamonu'daki öðretmen okuluna gönder-meyi önerir. 4 mecidiye tutarýndaki yol

21SEVGÝ DÜNYASI

giderini de ilgili daireden alan Tonguç, I.Dünya Savaþý'nýn ilk günlerindeki olumsuzkoþullar nedeniyle trenle Adapazarý'na,oradan da yürüyerek Kastamonu'ya ulaþmakiçin günlerce taban teper. Kâh yayan, kâhkatýr sýrtýnda sürdürülen zorlu bir yolculuksonunda okula ulaþýr. Bir buçuk yýl kadarKastamonu Erkek Öðretmen Okulunda öðre-nim gördükten sonra Þükrü Bey'e mektupyazarak kendisini Ýstanbul'a aldýrmasýný ricaeder. Onun aklý, hep övgülerini duyduðuÝstanbul öðretmen okulundadýr. Bakan'dangelen olumlu yanýt üzerine Ýstanbul'a hareketeder.

Bir "Maarif Vekili" ile mektuplaþabilmek!Bunu hiç unutmayacaktýr. Ýlerde yönetimdesöz sahibi olduðu zaman, öðrencilerle, öðret-menlerle mektuplaþma yolunu açýk tutacak,onlarýn kendisine rahatça ulaþmalarýný saðla-yacaktýr.

Ýstanbul Erkek Öðretmen Okulu öðretmendiplomasýný aldýðý okul olur (1918). ÝstanbulÖðretmen Okulu dönemin en iyi öðretmenokuludur. Mustafa Satý Bey'in 1909-1911 yýl-larý arasýndaki yöneticiliði sýrasýnda giriþtiðiiyileþtirme atýlýmlarý, okulu benzerlerininüstüne çýkarmýþtýr.

Okulun öðretmen kadrosunda Ýhsan Sungu,Selim Sýrrý Tarcan, Ýhsan Þerif gibi ilerdecumhuriyet eðitiminde yararlý iþler yapacaköðretmenler vardýr. Tonguç, bu öðretmen-lerinden övgü ile sözeder:

"Adlarýný her zaman saygý ile andýðýmýz buülkücü insanlar bize, öðretmenlik mesleðinisevdirmiþler, hattâ daha ileri giderek, "halkýbilgisizlikten, ülkeyi de içinde bulunduðusýkýntýlý durumdan öðretmenlerin kurtaracak-larý" düþüncesini aþýlayabilmiþlerdir."

Tonguç 1918 yýlý Eylül ayýnýn sonlarýnadoðru yirmi arkadaþýyla birlikte Almanya'yagönderilir. Karlsruhe yakýnýndaki Ettlingenkasabasýnda öðretmen seminerine katýlýr.Okuldan Tonguç'a verilmiþ kimlik belgesindeonun doðum tarihi olarak 1893 yerine 1897

yazýlmýþ. Bu deðiþikliðin, büyük olasýlýklaonun Almanya'da öðretim görebilmesi içinBakanlýkça kasten yapýlan bir yaþ küçültmesiolduðu da söylenebilir.

O yýllarda öðretmen okulu yöneticilerininiyi öðrencilerin yetiþmeleri için bu tür olumluyanýltmalara baþvurmalarý olaðan sayýlýrdý.Benzer olumlu yanýltmalardan biri de Tonguçtarafýndan 1924 yýlýnda yapýlacaktýr. 1924yýlýnda Ankara Öðretmen Okulu MüdürYardýmcýsý iken Tonguç, Almanya'ya yollan-mak istenilen ama bir gözünde sakatlýk olaniyi bir öðrencinin gidebilmesini saðlamak içinBakanlýða yolladýðý evraka onun bu gözsakatlýðýný belirtmeyen bir fotoðrafýnýyapýþtýracaktýr. Bu genç daha sonraki yýllardaBakanlýk Müsteþarlýðýna kadar yükselecektir.

Türk öðrenciler Almanya'da iken, 1918yýlýnýn Ekim ayýnda Kiel'deki donanma ayak-lanacak, 11 Ocak 1919 günü baþlayan içsavaþ yüzlerce devrimcinin ölümüylesonuçlanacaktýr. Daha öðretimlerinin ilk gün-lerinde bu tür bir olayý yaþayan Türk öðren-ciler çok geçmeden anayurttan gelenMondros antlaþmasý haberiyle iyice yýkýlacak-lardýr. Savaþý, Almanya ile birlikte kaybeden,kaybetmiþ sayýlan Osmanlý Ýmparatorluðu'nunödenek yoksulluðu çektiði o günlerde,Tonguç elinde fýrça ve rulo ile çeþitli badanaboya iþleri yaparak karnýný doyurur. Yaptýðýiþten yüksünmediði gibi "Koþullar böyleolmasaydý yaþamýn yadsýnmaz asýl yanýnýtanýyýp tatmaktan yoksun kalacaktým" diyereko durumdan ders aldýðýný da ilerdeki yýllardahep söyleyecektir. 1919 yýlý Nisan ayýndagelen resmi yazýyla öðrenimlerine son verilenTürk öðrenciler Hamburg limanýna yanaþanAkdeniz gemisiyle ülkeye geri dönerler.Tonguç elindeki avucundaki parayý eðitimleilgili Almanca kitaplara yatýrýr. Pabst'ýn Çað-daþ Eðitimin Sorunlarý, E. Weitsch'in AlmanHalk Yüksek Okulu Ýçin Esaslar ve Ýlkeler,Kerschensteiner'in Ýþ Okulu adlý kitaplarýbunlar arasýndadýr.

SEVGÝ DÜNYASI22

Yurt dýþýnda öðretim gören öðrencileri ül-keye geri getiren Akdeniz adlý gemiHaydarpaþa'ya yanaþýrken ayný gün Bandýrmaadlý bir baþka gemi de ülkenin yazgýsýnýdeðiþtirecek bir baþka yolcuyu 19 Mayýs 1919günü Samsun'a çýkarmaktaydý.

O tarihten sonra Ýsmail Hakký; Eskiþehir,Konya, Adana, Ankara öðretmen okullarýndaresim-iþ öðretmenlikleri yapar.

Mustafa Kemal ve ülkü arkadaþlarý savaþýnen yoðun günlerinde, öðretimleri yarým kalangençleri eðitmek amacýyla tekrar Almanya'yagönderme kararý alýrlar. Tonguç ve arkadaþlarý1921 yýlýnda Antalya limanýna yanaþan birÝtalyan gemisiyle yarým kalan eðitimlerinitamamlamak üzere tekrar Almanya'ya gider-ler. Yolculuk boyunca Tonguç, politikaalanýnda yanlýþlarýn bataðýna sürüklenerekMustafa Suphi ve diðer arkadaþlarýyla birlikteSürmene açýklarýnda öldürülen Ethem Nejatgibi deðerli bir eðitimciyi anýmsar. Siyasalyaþamýn acýmasýz ortamýna bulaþmadanamaçlarýna varabilmek bir eðitimci için asýlyol olmalýdýr kararýný verir. Tüm yaþamýboyunca siyasete bulaþmama ilkesini bu yol-culukta verdiði karara borçlu olduðunu sýk sýkdile getirmiþtir.

Tonguç, 1921-1922 ders yýlýnda, Karlsruhe-Baden Güzel Sanatlar Akademisine veKarlsruhe Beden Eðitimi Enstitüsüne devameder. Bu öðrenimi sýrasýnda iþ eðitimi ve üre-time dönük eðitim konularý kafasýnda iyiceyer eder. Ülkeye dönerken gene tüm parasýnýeðitimle ilgili kitaplara ayýrýr. Ölümünden ikiay kadar önce Gazi Eðitim Enstitüsünebaðýþladýðý kitaplardan baþka þu anda EnginTonguç'un belgeliðinde mevcut 400 kadarAlmanca kitabýn büyük bölümünü bu sýradasaðladýðý sanýlýyor.

1922 yýlýnýn Haziran ayýnda Almanya'danayrýlan Tonguç, Avusturya üzerindenBulgaristan'a geçer ve 30 Haziran 1922 günüVarna'dan hareketle Ýstanbul'a varýr.Döndükten sonra Konya Erkek Öðretmen

Okulu ve Konya Lisesi resim-eliþi öðretmen-liði görevlerini üstlenir (1922-1924). Kýsazamanda kendisini öðrencilere sevdiren bugenç öðretmen için yýllar sonra bir baþkaöðretmen þunlarý yazacaktýr:

"Mistik ortamlý bir kentte, içinde mescit,imam olan bir okulda onun ders yöntemleriönemli yenilikler getirdi...Bu koþullardaki biröðretmen okulundan idealist olduðu kadar dagerçekçi genç bir öðretmen kuyruklu biryýldýz gibi çakýp geçecekti."

Ardýndan Ankara Erkek Öðretmen Okulumüdür yardýmcýlýðý, daha sonra Adana ErkekÖðretmen Okulunda öðretmen olarak görevyapar. 1925 yýlý Mart ayý baþýnda bakanlýkçabir kez daha Avrupa'ya gönderilecektir. ÖnceÝtalya sonra Almanya, Fransa ve Ýngiltere'dekimesleki eðitim kurumlarýný inceler. LeipzigPedagoji Enstitüsüne baðlý Ýþ Eðitimi semi-nerine katýlýr. Avrupa'da kaldýðý iki aylýk süreiçerisinde Ýngiltere'deki Endüstri MeslekOkullarýný, Almanya'daki Schondorf KöyüKýr Eðitim Yurdunu, Almanya ve Fransa'dakiDeney Okullarýný gezip inceleyecektir. Bugezisi sýrasýnda Tonguç, Münih'te ünlüeðitimci Kerschensteiner'i evinde ziyaret ede-cektir. Dönüþünü Romanya üzerindenyapacak ve köyünü, okulunu son defa ziyaretedecektir.

Gezi dönüþü Avrupa Meslek MekteplerineDair baþlýðý altýnda Bakanlýða verdiðiinceleme raporu 1925 yýlýnda Maarif VekâletiMecmuasý'nýn 5. sayýsýnda yayýnlanýr.Raporda þunlarý yazmaktadýr:

"...Ulus çoðunluðunu oluþturacak bu gele-ceðin vatandaþlarýnýn eðitimi, üretici durumagetirilmeleri hükümetlerin önemli görevleriarasýna girmiþtir. Çaðdaþ bir devlet ekonomikyaþamýn iþ cephesini üstelenmiþ vatandaþlarýneðitimini, hukukunu çaðdaþ bir örgütlemeylesaðlamadýðý sürece, bu vatandaþlar yaþam-larýný hazýr yiyicilere satmak, en insanlýk dýþýkoþullarda, kendileriyle birlikte sömürücübirçok insaný da beslemek zorunda kalacak-

23SEVGÝ DÜNYASI

lardýr."Bu raporun, tutucu eðitimcilerle

Osmanlýlýktan sýyrýlamamýþ bazý Bakanlýkyöneticilerini rahatsýz etmiþ olduðunusöyleyebiliriz... Nasýlsa böyle bir incelemegezisi olanaðý verilmiþ bir resim-eliþi öðret-meni eðitim ve öðretim dersleri vermeyekalkýþýyor. Bir de eðitim ve toplumsal eþitsiz-likler, sömürü düzeni arasýndaki iliþkileri kur-calamak gibi tehlikeli ve eðitbilim dýþý alan-lara giriyor. Bu Ýsmail Hakký adýnýn yanýnaþimdiden bir soru iþareti koymakta yarar var!.

Ýsmail Hakký, yurda döndükten sonraAnkara Öðretmen Okulu resim-eliþi öðret-menliðine yeniden atanýr. Bir denetim sýrasýn-da, Maarif Müfettiþliði yapan CevatDursunoðlu gibi deðerli bir eðitimciyletanýþýr. Uzun yýllar sürecek bir dostluk baþlararalarýnda. Yýllar sonra, Dursunoðlu, Ýlköðre-tim Genel Müdürünü arayan Saffet Arýkan'aTonguç'u salýk verenlerin baþýnda gelecektir

1927 yýlýnda, kendisi gibi öðretmen olanNafia Haným ile evlenir ve ayný yýl EliþleriRehberi adlý ilk kitabý Arapça harflerle yayýn-lanýr. Maarif Bakanlýðý Levazým ve DersAletleri Müzesi Müdürü olarak göreve atananTonguç, 1929 yýlýnýn Ekim ayýnda, MüsteþarKemal Zaim Sunal'la birlikte Avrupa'ya gider.Amacý Ýtalya, Fransa, Ýsviçre, Ýngiltere,Almanya, Avusturya gibi ülkelerdeki yenieðitim yöntemlerini incelemek, bunun yanýn-da yeni açýlacak Resim-Ýþ Bölümü içindekiiþliklerin donatýmlarýný saptamaktýr.Bulgaristan, Yugoslavya, Macaristan veÇekoslovakya üzerinden Almanya'ya gidecek,ayný yoldan 3 Aralýk'ta yurda döneceklerdir.Ýki ay süren bu gezi sýrasýnda deneme eðitimokullarýný inceleme olanaðýný bulurlar.

Bu iþ gezisinden de Tonguç gene bir bavuldolusu kitap getirecektir. Kitaplar arasýndaPestalozzi, Kerschensteiner, Dewey gibi iþeðitimi öncülerinin kitaplarý olduðu kadarsosyalist, Marksist eðitimcilerin de kitaplarývardýr. Tonguç 1930-1933 yýllarý arasýnda

yoðun bir biçimde eðitimle ilgili Almancayazýlmýþ kitaplarý inceler.

Tonguç, 1931 yýlýnda Ankara MuallimlerBirliðinin 1 numaralý yayýný olarakKerschensteiner'in Mürebbinin Ruhu adlýkitabýnýn Türkçe çevirisini yayýnlar.Araþtýrmacý Fay Kirby bu kitap için þunlarýsöyler:

"Dar anlamýyla pedagojik olan bu eseriçevirmekle, o zamana kadar pedagog olaraktanýnan ve sayýlan zatlarýn tekelindeki alanatecavüz etmiþ olmaktaydý..."

1924-1927 yýllarý arasýnda ortaokullararesim dersi konulur ama elde bu okullara ve-rilecek resim öðretmeni yoktur. Resim-Ýþöðretmeni yetiþtirmek üzere bir okul açýlmasýkararlaþtýrýlýr ve bu görev Tonguç'a verilir.Tonguç, açýlacak okula öðretmen yetiþtirmeküzere, öðretmen okulu mezunlarý arasýndasýnavla saptanacak 5 kiþinin Berlin'e resim-iþeðitimi görmelerini saðlamak için gönde-rilmelerini önerir. Malik Aksel, ÞinasiBarutçu, M. Ali Atademir, Hayrullah Örs,Ý.Hakký Uludað Berlin'e gönderilir.

1932-1933 ders yýlýnda Gazi EðitimEnstitüsü içerisinde Resim-Ýþ Bölümü açýlýrve Bölüm baþkanlýðýna Tonguç getirilir. Buþubede görerek-yaparak öðrenme ilkeleriüzerinde uzun boylu araþtýrmalar yapar. 1928yýlýnda öðretmen okulunu bitirenler arasýndayapýlan sýnavý kazanarak yurtdýþýnda resim-eliþi öðrenmek üzere gönderilen 5 öðretmen1932 yýlýnda eðitimlerini tamamlayarak yurdadönerler.

Resim-Eliþi Bölümü aðýrlýklý olarak iþeðitimi ilkelerini uygulamaktadýr. Ýlerdeortaya konulacak olan Köy Enstitülerininilkesel hazýrlýklarý burada yapýlýr. KöyEnstitüleri konusunda doktora yapacak olanFay Kirby bu çalýþmalarla ilgili olarak þunlarýyazacaktýr:

"Tonguç'un, Türkiye'nin eðitim yoluyladeðiþmesi sorununun deneysel yoldan çözüm-lenmesine iliþkin araþtýrmalarý Gazi Eðitim

SEVGÝ DÜNYASI24

Enstitüsündeki bu çalýþmalarla biçimlen-miþtir...Türkiye, eðitim sorunlarýnýn çözümüolarak Köy Enstitüleri uygulamasýný hiçbiryabancý eðitimciye borçlu deðildir. Tonguç'uþu ya da bu eðitim düþünürüne benzetmekonun büyüklüðüne bir þey katmaz... Batýnýnisim yapmýþ eðitimcileri pek uzun ömürlüolmayan birkaç deney yapmaktan öteye geçe-memiþlerdir."

O tarihlerde Gazi Eðitim Enstitüsünün birbaþka bölümü olan Pedagoji Bölümününbaþýnda Dr. Halil Fikret Kanad bulunmak-tadýr. Bölüm, Dr. Kanad'ýn eðitbilimsel görüþ-leri doðrultusunda çalýþmakta, tam bir bilgiokulu niteliði taþýmaktadýr. Türkiye'nin eðitimkurmaylarýný yetiþtirecek olan PedagojiBölümünün Baþkaný Kanad'a göre iþ eðitimiyalnýzca öðretmek amacýyla sýnýrlý kalmalý,temrin (alýþtýrma) niteliðini aþmamalý, helehele üretimle hiç baðlantýlý olmamalýdýr.Ekonomik deðer getiren, üretime dönük iþ,öðrenciyi maddeci yapar.

Hürrem Arman, yýllar sonra yazdýðýPiramidin Tabaný adlý kitabýnda þöyle diye-cektir:

"Pedagoji Bölümünde özel ve genel öðre-tim yöntemleri dersleri çok yararlý geçiyordu.Ama bunlarda Ýsmail Hakký Bey'in anlayýþýnýbulamýyorduk. Pedagoji Bölümü, Türkeðitimine bir yön vermek amacýyla bir araþtýr-ma kurumu olarak kurulmuþtu. Oysa okulunve Pedagoji Bölümünün yurt içinde biraraþtýrmaya yöneldiði görülmüyordu."

Ne var ki Dr. Kanad'ýn kiþisel etkisi, bubölümün bazý öðrencileri üzerinde o denli izbýrakacaktýr ki, bu etki onlarýn öðretmenlikyaþamlarýnda da sürecektir. Bu öðretmenleriçerisinde Köy Enstitülerinde görev alanbazýlarýnýn Köy Enstitüleri Sistemini bir türlükavrayamadýðý da saptanacaktýr.

1932 yýlýnda Resim-Eliþleri ve SanatTerbiyesi adlý kitabý A. Halit Kitapevinceyayýnlanýr. 1933 yýlýnda Tonguç, iki kitapyayýnlar. Birinci kitap Kerschensteiner adýný

taþýmaktadýr. Ýçinde bu ünlü eðitimcinin iþokulu, vatandaþlýk eðitimi gibi konulardakigörüþler yer almaktadýr. Ýkinci yayýnladýðýkitap ise Ýþ ve Meslek Terbiyesi adýný taþýyor-du. Onun ilk özgün yapýtý sayýlabilecek bukitap, sözde eðitim otoritelerine, onlarýkýzdýracak ölçüde kafa tutmaktaydý. Herhangibir akademik saný bulunmayan, dizgesel bireðitbilim öðrenimi görmemiþ, hattâ yükseköðrenim gördüðü bile kuþkulu bir resimöðretmeni onlarýn alanlarýna girmiþti.Affedilecek bir þey deðildi bu davranýþ.Kitap, ardýndan gelecek olan Köyde Eðitimadlý kitabýn öncülü gibidir. Ýçinde üç bölümvardýr: Ýþ kavramý, meslek kavramý, iþ vemeslek eðitiminin amaç ve görevleri. Kitapdikkatle incelendiðinde onun iþ, eðitimkavramlarýnýn Kerschensteiner ve Dewey'inanlayýþlarýndan farklý olduðu görülür. Bukitaptaki eðitim görüþleri daha çokPestalozzi'nin görüþlerine yakýndýr.

Ýlerdeki yýllarda uygulamaya konulacakolan Köy Enstitüleri Sisteminin uygulanmasýbakýmýndan bu kitabýn önemine ilk kezdikkati çeken de 1962 yýlýnda yaptýðý araþtýr-mada konuya eðilen araþtýrmacý Fay Kirbyolacaktýr. Kirby'ye göre "okunmasý kolayolmayan bu kitaba bir bütün olarak bakýncaen sonunda Köy Enstitüleri olarak gerçek-leþen bir rüyayý anlattýðý görülür."

1933 yýlýnda Cumhuriyet'in 10. yýl kutla-malarý kapsamýnda olan Gezici EðitimSergisiyle, Cumhuriyetin eðitim atýlýmlarý ikiay boyu sürecek bir tren gezisiyle Anadolu'yatanýtýlmak istenilir. Serginin tüm hazýrlýklarýnýbu bölümün öðretmen ve öðrencileri üstlenir-ler. 21 Nisan-4 Haziran tarihleri arasýndaAnkara-Kayseri-Sivas-Amasya ve Samsuntren yolu üzerindeki küçüklü büyüklü tümistasyonlarda durmak üzere bir tren gezisiyapýlýr. Bu geziye Hakký Tonguç, Ferit OðuzBayýr, R. Þemsettin Sirer, Sadri Ertem eðitim-ci olarak katýlýrlar. Gezici sergi aracýlýðýylaTonguç, deðiþik yerlerdeki öðretmenlerin

25SEVGÝ DÜNYASI

sorunlarýnýn üzerine eðilmek olanaðý yanýnda,birlikte geziye çýktýðý eðitimci arkadaþlarýnýda daha yakýndan tanýma olanaðý bulur.Ýlerdeki çalýþmalarýnda bu tanýdýðý kiþilerdeniþe yarayanlarý ayýracak ve onlarýn eðitim bil-gilerinden Enstitüler Sisteminde yarar-lanacaktýr.

Tren yolculuðu sýrasýnda eðitimciler arasýn-da eðitim konularýyla ilgili çeþitli düþüncelerortaya sürülür ve tartýþýlýr. R.Þemsettin Sirerile Ferit Oðuz Bayýr arasýnda karþýt görüþlerortaya çýkmýþtýr. Tonguç ortaya sürülendüþüncelerden Bayýr'ýn yaklaþýmlarýný ken-dince daha doðru bulmakla birlikte bu konudabir yorumda bulunmaz. Ýlerde görevegeldiðinde Ýlköðretim Þube Müdürlüðününbaþýna Ferit Oðuz Bayýr'ý getirmekte yarargörecektir.

1934 yýlýnda meslektaþý R.ÞemsettinSirer'le birlikte çevirisini yaptýklarý AlmanyaMaarifi adlý kitap Devlet Matbaasýnca basýlýr.

Bu çalýþma, doðalarý deðiþik iki meslektaþýnbirbirlerini daha iyi tanýmalarýna neden olur.Çaðdaþ ve gerçekçi düþünce yapýlarýna kolay-ca uyum gösteren Tonguç'a karþýn Sirer hepkuþkucu ve kararsýz olacak ve günügeldiðinde de için için kýzdýðý ya dakýskandýðý bu meslektaþý için "kendine özgütehlikeli düþünceleri var" diyecek, halk içinkalýcý birþey yapamamanýn verdiði ezikliklesadece Tonguç'a deðil onun en önemli eseriolan Köy Enstitülerine de düþman kesilecek-tir.

Almanya Maarifi adlý çalýþmanýn tümününTonguç'un elinden çýktýðý bellidir zira, R.Þemsettin Sirer'in bu kitap dýþýnda MilliEðitimle ilgili ciddi hiçbir yapýtý yoktur.

Köy Enstitülerinin kurucusu Ýsmail HakkýTonguç'un yaþam öyküsüne özellikle KöyEnstitülerinin kuruluþunda verdiði çabalara,eðitim konusundaki düþüncelerine geleceksayýlarýmýzda da devam edeceðiz.

A s t r a l S e y a h a t l e r

Çeviren ve Derleyen: Zuhal Voigt

Yaþarken BedeniTerkedip Dönmek

27SEVGÝ DÜNYASI

Ýnsan yaþamý efsaneler, masallar,rivayetlerle örülmüþtür. Geçmiþteyaþamýþ kiþilere atfedilen davranýþlar,özellikler, mucizevi vasýflar, nesildennesile aktarýlýp, belleklerde saklanýr,konuþulur dururlar.

Bu kiþilerin kimi peygamberdir, kimiermiþ diye anýlýr, bazýlarý bilge veya kut-sal kiþi diye. Deniz üzerinde yürüyenler,kurtla kuþla konuþanlar, hastalarý birdokunuþla iyi edip, ölmüþleri diriltenler,ayný anda birkaç yerde birden görülenler.

Ýnsanlarýn çoðu bu anlatýlýp hatta kutsalkitaplarda sözü edilenlere, inançlarý öyledediði için inanýrlar, bir kýsmý da bu tipþeyleri modern dünyanýn bilgi ve anlayýþýkapsamýna sýðmadýðý için tümden red-deder, gerçek dýþý olarak nitelerler.

Çok önceleri gerçekleþmiþ ve anlatýlayazýla günümüze eriþmiþ olan bufenomenleri olmuþ kabul etsek veyaçaðýmýzýn tartýp ölçen bilimine sýðmadýðýiçin reddetsek de, onlar dünya geçmiþiiçindeki yerlerini korur ve var olmayadevam ederler. Çünkü belki henüzbilmediðimiz bir gerçeðe dayanmaktadýr-lar ve o gerçekleri keþfedebilmemiz içinde, bilimimizin sýnýrlarýný geniþletmesi veöðrenmeye devam etmesi gerekmektedir.

Bir Müsbet Bilimci Spritüel Yollarda

Robert A. Monroe, Amerika'daVirginia eyaletinde yaþayan bir makineve elektronik mühendisi. Kendisi ayrýcaOhio Üniversitesinde gazetecilik de tahsil

etmiþ birisi. 1958 senesine gelindiðinde,Eyalet radyosunda metin yazarý ve prog-ram müdürü olarak çalýþmakta ve eþi veçocuklarýyla normal bir yaþam sürmekte.Ayrýca kendisine ait radyo kanallarý vebir TV vericisi var. Yani yaþamý hemenher baþarýlý bir iþ adamýnýn yaþamý gibidüzgün ve yolunda. Yaptýðý tek norm dýþýfaaliyet, evinde kurduðu bir ses laboratu-varýnda, uykuda öðrenme konusunu ken-di üzerinde yaptýðý deneylerle araþtýrmak.

Bir pazar günü, bir zaman, yine labo-ratuvarýnda, kendi doldurduðu ses band-larýyla çalýþýr. Yaptýðý deneme, tamamenizole edilmiþ odada, sadece tek bir kulaðýüzerinden gelen sesi dinlemeye ve diðerduyu organlarýný kapatmaya yöneliktir.Bu þekilde gelen bilgiyi hafýzasýna kay-detmeye çalýþýr. Bu denemeden hemenbir saat kadar sonra, göðüs kafesinde,diyafram yöresinde ortaya çýkan þiddetlibir aðrýyla sarsýlýr. Önce bir gýdazehirlenmesi zanneder ama aile fertlerionunla ayný þeyleri yemiþtir ve herkessaðlýklýdýr. Sancý kesilmediðinden, tele-fonla bir doktor bulmaya çalýþýr ama tatilgününde kimseyi yerinde bulamaz. Aldýðýilaçlar tesir etmez. Bütün gün bu þiddetlisancýyý çektikten sonra nihayet gece-yarýsý, bitkin halde uykuya dalar. Ertesigünü sancý geçmiþtir ve yerinde þiddetlibir adale tutukluðu býrakmýþtýr.

Kendisi daha sonra bunu, baþka türlüizah edemediðinden, "sihirli deðneðin ilkdokunuþu" olarak tanýmlýyor.

Üç hafta sonra biraz dinlenmek içinuzandýðý kanapede, göðün kuzey tarafýn-

SEVGÝ DÜNYASI28

dan sarý bir ýþýk demetinin üzerine doðrugeldiðini görür. Bu ýþýk kendisineulaþtýðýnda, tüm bedeni sarsýlmaya vetitreþmeye baþlar. Kendisini sarmalayangörünmez baðlara karþý savaþarakyerinden doðrulmaya çalýþýr. Nihayetoturabilir ve titreþimler durur.Korkmuþtur, aklýna sara nöbetlerinden,beyin tümörlerine kadar çeþitli hastalýklargelir. Ama olay sýrasýnda bir an bile bi-lincini kaybetmemiþ, evdeki gürültüleriiþitmiþ, her þeyi normal görmeye devametmiþtir. Endiþe içinde doktoruna koþar.Onu esaslý bir muayeneden geçiren dok-tor, hiçbir saðlýk sorunu bulunmadýðýnýbildirip, belki fazlaca çalýþtýðýný, birazdinlenmesini salýk verir.

Sonraki günlerde, bu durum baþýnadaha sýk gelmeye baþlar. Titreþimlersýrasýnda bedeninin, baþýndan ayaklarýnagidip sonra yine baþýna dönen ve kývýl-cýmlar saçan bir elektrik çemberininiçinde kaldýðýný farkeder. Fiziki bir sorunolmadýðýndan, Monroe bunun bir çeþithalisünasyon olduðunu düþünür. Tanýdýkbir psikiyatra danýþýr. Psikiyatr Dr.Bradshaw durumunun herhangi birhastalýk þemasýna uymadýðýný, olayý taki-betmesini söyler. Monroe yavaþ yavaþtitreþimlere alýþýr. Geldiklerinde paniðekapýlmaz, merakla baþka neler olacaðýnýbeklemeye baþlar.

Yine yataðýnda yatarak tüm bedeninisarsan titreþimleri takibettiði bir gece,yataktan yere sarkýttýðý sað elinin, halýiçinden geçerek zemine ulaþtýðýný, kolunuuzattýkça zeminden de iki kat arasýna gi-rerek, oradaki tahta talaþlarýna ve çivilere

dokunduðunu hisseder. Bir baþka gecedede, kendisini birdenbire sýrtý tavana da-yalý vaziyette bulur. Aþaðýya baktýðýnda,yatakta yatan karýsýný ve onun yanýndauzanmýþ kendi bedenini görür. Öldüðükorkusuyla kendisini aþaðýya atar ve birdalgýcýn suya daldýðý gibi bedenine dalar.Farkeder ki ölmemiþtir, hâlâ yatakta yor-ganýn altýnda yatmaktadýr. Tüm azalarýnormal iþlemektedirler. Yaþadýðý olayýnheyecanýyla kalkar, ev içinde dolaþýr.Baþýna ne geldiðini anlamýþ deðildir.

Yeniden doktoruna gider. Yapýlantahliller, çekilen rontgenler, elek-trokardiyografiler, beyin elektrolarý fizikiaçýdan saðlam bir Monroe gösterir.Neticede içinde bulunduðu durumuaydýnlatan kiþi, o ana kadar olayý taki-betmesi için onu yüreklendiren psikiyatrDr. Bradshaw olur. Temsil ettiði bilimdalýna çok dar bir açýdan bakmadýðýanlaþýlan Dr. Bradshaw kendisine,yaþadýðý olayýn, bir zaman için fizikibedenden çýkmak þeklinde anlatýlabilecekbir fenomen olduðunu ve bunun doðudinlerinde tatbik edildiðini açýklar.

Böylece, o zamana kadar sadece müs-bet ilimleri kabul etmiþ, bütün dünyaanlayýþýný ve yaþam felsefesini bununüzerine kurmuþ olan mühendis Robert A.Monroe, yepyeni bir kavramla ve yaþambiçimiyle tanýþýr ve hayatý altüst olur.Astral seyahat veya "Out of BodyExperience" ( Beden Dýþý Deneyimleri)veya kýsaca OBE olarak tanýmlanan bufenomene ve onun tanýnýp açýklanmasýna,sonradan tüm yaþamýný adayacak ve1973'de Virginia'da kurmuþ olduðu

29SEVGÝ DÜNYASI

dünyaca meþhur "Monroe Institute ofApplied Sciences" araþtýrma merkezini,dünyaya veda ettiði 1995 senesine kadaryönetecektir. Bu merkezde günümüzekadar çeþitli þekillerde ve bilhassaMonroe tarafýndan geliþtirilen Hemi-Sync metodu tatbik edilerek, deneklerüzerinde baþarýlý OBE denemeleriyapýlmýþ ve halen yapýlmaktadýr. Monroekonu üzerinde 3 kitap yazmýþtýr ve bukitaplar dünyaca, astral seyahatlerkonusunun baþ eserleri sayýlmak-tadýr.

Yazýmýzýn giriþinde, bugüne kadarbir efsane halinde anlatýla gelenolgulardan ve bunlar arasýnda "aynýanda birkaç yerde görünmek"fenomeninden söz etmiþtik.Günümüz bilimi, henüz açýklaya-madýðý konularý reddetmektenvazgeçip, araþtýrma sýnýrlarýnýgeniþlettikçe, bu fenomenleOBE'ler, yani astral seyahatlerarasýndaki benzerlikleri de keþfede-cek ve açýklayabilecektir mutlaka.

Deneyimler Ýlerledikçe

Monroe, deneyleri ilerledikçe, bedeninidaha subtil yapýda olan bir beden içindeterkettiðini, bir yere veya bir þahsýn yaný-na gitmek istediði zaman, bunu düþün-mesinin yettiðini, mesafelerin önemiolmadýðýný keþfeder. Ýkinci bedeni veazalarý, istediði kadar uzayýp kýsala-bilmekte, bu beden içinde yürüyebildiðikadar havada çeþitli hýzlardasüzülebilmekte, yerden istediði kadaryükselebilmekte, sert cisimler içindengeçebilmektedir.

Astral seyahatlerin, yani kiþinin birzaman için bedeni dýþýnda yapabildiðifaaliyetlerin sadece subjektiv deneyimlerolmadýðýný, bedenden bu çýkýþlara aitdeliller de toplanabileceðini de, ilk adým-larýnýn ardýndan yaþadýðý denemelerdeöðrenir ve bunlar içinden ilk deneyimini"Der Mann Mit Dem Zwei Leben" (ÝkiYaþamlý Adam) adlý ilk kitabýnda þöylenakleder:

"10 Eylül 1958 Öðleden sonra, Dr.Bradshaw'ý evinde ziyaret etmek amacýy-la yukarýya doðru süzüldüm. Doktorunsoðuk algýnlýðýndan yatakta olduðunubiliyordum ve onu yataðýnda görmekistedim. Çünkü daha evvel yatak odasýnýhiç görmemiþtim. Ona bu odayý tarif ede-bilirsem, gerçekten oraya gitmiþ olduðu-mu ispatlayabilirim diye düþünüyordum.Havada döndüðümü, bir tünelden geçtiði-mi ve sonra yüksekte bir yere doðru yük-seldiðimi hissettim. Dr. Bradshaw'ýn evibenim büromdam 8 kilometre uzakta bir

SEVGÝ DÜNYASI30

tepe üzerindeydi. Bir an, gücümünkesildiðini, daha fazla yükselemiyeceði-mi farkettim. O anda garip bir þey oldu.Sanki birisi beni kollarýmýn altýndandestekleyerek daha yukarýlara doðrugötürdü.

"Sonra, birdenbire Dr. Bradshaw vekarýsý ile karþýlaþtým. Eve henüzgirmemiþtim ama onlar evin dýþýnday-dýlar. Þaþýrmýþtým, çünkü doktorun hastayataðýnda olmasý gerekiyordu. Doktorunüzerinde açýk renk bir pardesü vardý vebaþýnda yine açýk renk bir þapka taþýyor-du. Karýsýnýn üzerinde ise koyu renkligiysiler vardý. Bana doðru geldiler veyanýmdan geçip küçük bir yapýya doðruyürüdüler, bu belki bir garajdý.Dikkatlerini çekmek için el sallamaya vekonuþmaya çalýþtým. Beni farketmiyor-lardý ama Dr. Bradshaw'ýn, baþýný bileçevirmeden, "O, görüyorum ki artýkyardýma ihtiyacýnýz yok." dediðini duy-dum. Bu sözü duyunca, beni farkettiðinidüþünerek geri dönmeyi istedim. Yeredoðru çekildim ve kendimi büromda bul-dum ve bedenime dönüp gözlerimi açtým.Titreþimleri hâlâ duyuyordum.

"Akþam olduðunda Dr. Bradshaw'atelefon ettim. Bayan Bradshaw telefonuaçmýþtý. Olanlarý anlatmadan, o gün öðle-den sonra saat dört ve beþ arasý neredeolmuþ olduklarýný sordum. BayanBradshaw, saat 4.25'de evden çýkýp garajayürüdüklerini, çünkü postahaneye gitmekistediklerini söyledi. Doktor da hastalýðý-na raðmen, biraz hava almak için birliktegitmek istemiþti. Zamaný biliyordu,çünkü beþe yirmi kala postahaneye var-

mýþlardý ve arabayla evlerinden orayakadar on beþ dakika civarýnda gidiliyor-du. Ben büroya döndüðümde saat 4.27'yigösteriyordu. Ne giymiþ olduklarýný dasordum. Bayan Bradshaw kendisininsiyah bir pantalon, kýrmýzý bir kazak veüzerine siyah bir manto giydiðini, eþininüzerinde ise açýk renk bir pardesü vebaþýnda açýk renk bir þapka bulunduðunubildirdi. Ama ikisi de benim varlýðýmýfarketmemiþlerdi ve Dr. Bradshaw da birþey söylediðini hatýrlamýyordu.(Monroe'nin duyduðu sözler, Dr.Bradshaw'ýn dünya bilincinden deðil,Monroe'nin orada olduðunu gayet iyi far-ketmiþ olan üst benliðinden/bilincindengelmiþ olmalý, Baþýný çevirmemiþ olmasýda bunu gösteriyor./ Yazarýn notu)

Benim için önemli olan, doktoru yatak-ta bulmayý umut ettiðim halde, gerçekteno anda ne yaptýðýný görmüþ olmam ve enönemlisi de, gördüklerimin herhangi birhalüsinasyon deðil, gerçeðin ta kendisiolduðunu anlamamdý. Bu, normal müsbetilimlerin, psikoloji ve psikiyatrinin kabulettiði þeylerin ötesinde bir þeydi. Bengerçekten maddi bedenimi bir zaman içinterketmiþ ve baþka bir yere gidip, oradaolan biteni görebilmiþtim. Ve bunu birbaþkasýna kanýtlayabilmem o an için okadar önemli deðildi, en baþta kendimeispat edebilmiþtim ve o günlerde budelile en çok ihtiyacý olan insan dabendim. "

Þüphe ve Korku Günleri

Robert A. Monroe, bedenininden herçýkýþýný, edindiði tecrübeleri, gittiði yer-

31SEVGÝ DÜNYASI

leri, karþýlaþtýðý insanlarý, büyük bir titiz-likle kaydeder ve her olayýn analiziniyapar. Hiçbir þeye körü körüne inanmaz.Ruhsal konularda önceden depolanmýþbilgileri olmadýðýndan, gördüðü ve tanýk-lýk ettiði þeyleri hemen tanýyamaz.Edindiði her bilgiyi masaya yatýrýp didik-ler ve zor ve zahmetli yollardan kendibilgi dünyasýný kurmaya çalýþýr. Bu arada,bütün kutsal kitaplarý okuyarak,Amerika'da mevcut spritüalist kaynaklarýtarayarak, çeþitli medyumlarla görüþerek,yaþadýðý olaylarýn açýklamalarýna ulaþ-maya uðraþýr. Neticede, kendisine ve-rilmiþ bu yeteneðin araþtýrmasýnýn yinekendisi tarafýndan yapýlacaðýný farkedip,misyonunun bilincine varýr. Yaþadýklarýher zaman kolay deðildir, hiç bilmediði,tanýmadýðý durumlarla karþýlaþýr. Çokdefa korku ve dehþet içinde kalýr. Çünkü,bedeninden ayrýldýktan sonra içindehareket edebildiði suptil ikinci bedenle,yalnýzca maddi dünya ortamýnda deðil,maddeyi aþan ortamlarda da deneyimleryapýlabileceðini, her seviyeden bedensizvarlýklarla karþýlaþabilineceðini anlar veböyle durumlarda ne yapacaðýný kendibaþýna keþfetmek zorundadýr.

Monroe, maddi bedenden ayrýldýktansonra, neler olabileceðini ve nereleregidilebileceðini tasnif etmeye ve açýkla-maya çalýþýr. Bildiðimiz ve beþ duyu-muzla algýlayabildiðimiz maddi dünyaortamýnda yapýlan astral seyahatlere,"Ortam I" adýný verir. Maddi bedenindýþýnda suptil ve bambaþka kanunlaraitaat eden, mesafeleri düþünce ile katede-bilen, maddi engeller içinden geçerek

onlarý aþabilen bir baþka bedenle yapýlandeneyimlerde, bu þartlara alýþabildiktensonra, en kolay ortam olarak adlandýrýla-bilecek olan deneyim bölgesinin "OrtamI" olduðunu tesbit eder.

Ortam I

Çünkü "Ortam I" tanýdýðýmýz, kanun-larýný ve þartlarýný bildiðimiz, bizi çokfazla þaþýrtmayacak olan bir bölgedir.Suptil olan ikinci beden içinde hareketetmeye alýþabildikten sonra tabii ki.Çünkü bu beden içinde olmaya alýþmakda baþlý baþýna zorlu bir iþtir. Suptilbeden içinde, düþündüðünüz yere git-tiðinize göre, kendinizi bambaþka biryerde bulmamak için, düþüncenize çokdikkat etmek gerektir bir kere. Örneðinbelli bir kiþiye, diyelim Mehmet beye git-mek istiyor ve onu düþünüyorsanýz, ve oanda aklýnýza daha hakim olan baþka birdüþünce gelmiþse, birden kendiniziMehmet beyin evi yerine, daha sonradanaklýnýza gelen düþünceyle ilgili bambaþkabir yerde bulabilirsiniz.

Konsantrasyonunuz yerinde deðilse,oradan oraya savrulabilirsiniz. Ýkincibedeni kullanmaya tam alýþmadý iseniz,görüþünüz bozuk olabilir veya her þeyi,söylenmemiþ düþünceleri de duyabilmeksizi alt üst edebilir. Monroe'nin birkaçyýl süren bu ilk tecrübeleri, bunun gibipek çok yanýlma, þaþýrma ve iþin içindençýkamama ile dolu. Çok kere hedefiniþaþýrýr, kendisini hiç tanýmadýðý yerlerde,hiç bilmediði insanlarýn arasýnda bulur.Tanýk olduðu þeylere anlam veremez,

SEVGÝ DÜNYASI32

hatta bazen hassas yapýda olup varlýðýnýfarkeden kiþileri korkuttuðu da olmuþtur.

"Ortam I" i en kolay bölge diye taným-lasa da, onunla ilgili zorluklar bununlabitmez. Monroe, baþka bir yerde oturanbir kiþiyi ziyaret etmek için yaptýðý de-nemeleri ve neden bu denemelerinbaþarýsýz olduðunu da anlatýr. Bedenindenayrýlýp yükseldikten sonra, fazla yük-seldiðinde çevresini artýk tanýyamaz. Birþehrin içinde yaþarken o þehri tanýmakbaþkadýr, havadan görünüþüyle herhangibir yeri, bir evi, bir binayý bulabilmekbaþkadýr. Bu þekilde çok kere yolunukaybeder ve geri döner. Neticede istediðikiþiye ulaþmak için baþka bir yol seçer vekesif bir þekilde o kiþiyi düþünür. Buyöntem, yol aramaktan daha iyi bir neticeverir.

Monroe, OBE fenomenini kanýtlaya-bilmek için en iyi yolun "Ortam I" böl-gesinde yapýlan deneyimler olduðunu tes-bit eder. Çünkü bu aktivitelerde deliltoplayabilmek mümkündür. Gittiðinizyerlerde, gördüðünüz kiþileri ve o kiþi-lerin yaptýklarýný, kiþilerin o saatlerdegerçekten yaptýklarýyla karþýlaþtýra-bilmek, hatta bazý durumlarda varlýðýnýzý

o kiþilere hissettirebilmek, hem de aksiniiddia etmeye mahal býrakmýyacak þekildehissettirmek bile mümkündür.

Çimdik Delili

" 15 Aðustos 1963: R.W. uzun iþ iliþki-lerim dolayýsýyla iyi tanýdýðým bir bayaniþ arkadaþým. Kendisi durumumu biliyor.Bu hafta New Jersey kýyýlarýnda bir haf-talýk tatile gitti. Tam nerede olduðunubilmiyorum ve kendisini ziyarete gide-ceðimi de söylemedim. Bugün öðledensonra uzandým ve her neredeyse, onuziyaret etmeyi düþündüm. Gevþemealýþtýrmalarýmý yaptým, derhal titreþimlerihissetmeye baþladým ve þiddetle R.W.yekonsantre oldum. Önce açýk mavi birbölgede hareket ettiðimi hissettim. Sonramutfak olduðunu düþündüðüm birmekanda kendimi buldum. R.W. biriskemlede oturuyordu ve elinde bir bar-dak vardý. Yanýnda 16-17 yaþlarýnda ikigenç kýz vardý, biri sarýþýn biri kumral.Onlarýn da ellerinde birer bardak vardý vebir þey içiyorlardý. Ben R.W. ye yöneldimve ona orada olduðumu farkedipetmediðini sordum. "Burada olduðunuzugayet iyi biliyorum" diye cevap verdiama ayný zamanda kýzlarla da konuþmak-ta idi. Herhalde bilinçüstü bir cevaptýbana verdiði. Oraya geldiðimi hatýrlayýphatýrlamayacaðýný sordum. Mutlaka hatýr-layacaðýný söyledi. Beni hatýrlamasý içingerekeni yapacaðýmý söyledim. Bununiçin ona bir çimdik atacaðýmý da ilaveettim. Bunu yapmama gerek olmadýðýný,mutlaka hatýrlayacaðýný söyledi. Ben ise,bunu garanti etmem gerektiðini söyleyip,

33SEVGÝ DÜNYASI

elimi uzattým ve onu, sýrtýndan,kalçasýnýn üstünde göðüs kafesine yakýnbir yerden, yumuþak olduðunudüþündüðüm bir þekilde çimdikledim."Ay!" diye baðýrýp hafifçe sýçradý. Butepkiyi ben bile beklememiþtim.Yaptýðýmdan memnun oradan ayrýldýmve fizik bedenime geri döndüm.

R.W. salý günü tatilden döndü ve benona, denemeyi yaptýðým cumartesi günüsaat üç ve dört arasý ne yaptýðýný sordum.Cumartesi günü sorduðum saatlerde sahilçok kalabalýk olduðundan, kaldýðý sahilevindeymiþ ve yanýnda 18 yaþlarýndakiyeðeni ve onun ayný yaþlardaki bir kýzarkadaþý varmýþ. Yeðeni kumral ve onunarkadaþý sarýþýnmýþ. Mutfakta oturmuþlarve R.W. bir içki, kýzlar da coca-colaiçerken, birbirleriyle sohbet etmiþler.Hatýrladýðý baþka birþey olup olmadýðýnýsordum. Baþka bir þey hatýrlamýyordu.Sonunda sabrým taþtý ve çimdiði hatýr-layýp hatýrlamadýðýný sordum. Yüzü bir-den allak bullak oldu. "Siz miydiniz o?"diye baðýrdý. Bir an yüzüme bakakaldýk-tan sonra beni büroya sokarak sýrtýnýdöndü ve kazaðýný biraz kaldýrdý. Tenin-de, tam çimdiklediðim yerde, iki kah-verengi ve bir de mavi leke duruyordu.

Kýzlarla mutfakta oturup konuþurkenbirden feci bir çimdik hissetmiþ. O aniçin dýþarýda olan eniþtesinin gizlicearkadan gelip kendisini çimdiklediðinisanmýþ ama dönünce kimseyi göre-memiþ. Ben hiç aklýna gelmemiþimtabii. Çok caný yanmýþ! R. W. den özürdiledim ve bir dahaki sefere çimdik yeri-

ne baþka birþeyle varlýðýmý kanýtlamayasöz verdim."

Robert A. Monroe, astral deneyimlerinyapýlabileceði, maddi dünya dýþýndakibölgelere de "Ortam II" adýný veriyor. Bubölgelerde yapýlabilecek OBE deneyim-lerinde, çok daha sýnýrsýz, çok dahaþaþýrtýcý, sürprizlerle dolu ve zorluk dere-cesi çok daha yüksek karþýlaþmalarýhesaba katmak gerekiyor.

Bu konuyla da gelecek sayýdailgileneceðiz.

Kaynak:Robert A. Monroe"Der Mann mit dem Zwei Leben"

SEVGÝ DÜNYASI34

Eski Gün Iþýðýnýn Son Saatleri Yazar: Thom Hartman Çeviren: Arýn Ýnan

Eski ve Yeni KültürlerBir zincir en zayýf halkasýndan daha güçlü deðildir vekaldý ki yaþam da bir zincirdir. William James (1842-1910)

Ýnsanoðlunun eylemlerinden veya eylem-sizliðinden dolayý, gezegenimiz sonufelâketle bitecek bir yol üzerinde ilerlemeyedevam etmektedir.

Ýnsanoðlunu gelecekte büyük bir açlýkbeklemekte ve hükümetler bu gerçeði

görmezden gelmektedirler. Peki ne yapabil-iriz? Geri dönüþümlü sistemleri kullanarak,vejetaryen gýdalar tüketerek, kurþunsuzbenzin kullanarak faydalý bir þeyler yap-týðýmýzý zannediyoruz ama tüm bunlaryeterli olmuyor. Ýnsanlarýn çoðu bu yükü

35SEVGÝ DÜNYASI

azaltmanýn mümkün olmadýðýna inanýyorlarama yanýlýyorlar, çünkü gerçekten yapabile-ceðimiz çok güçlü ve anlamlý þeyler var.Belki hasarýn tümünü önlemek için çok geçama iþin gerçeði, gelecek nesillerin yaþaya-caðý olumlu ve ümit dolu bir dünyanýntemellerini atmak da bizim elimizde.

Bazý Þeyleri Nasýl Düþündüðümüz Önemlidir

Þehrinizin caddesinde yürürken veyaaraba kullanýrken, çevrenizde gördüðünüzher þeyin birer düþünce ürünü olduðunuanlarsýnýz. Çünkü her bina, birisinin zihnin-deki bir düþünceyle kurulmuþtur. Birisitopraðý satýn almýþtýr. Birisi binayý tasar-lamýþtýr. Baþka birisi de binayý inþa etmeküzere diðer insanlarý bir araya getirmiþtir.Bunu ya para kazanmak ya da içinde yaþa-mak için yapmýþtýr. Parklarda veyakaldýrýmlarýn kenarlarýnda gördüðünüzaðaçlar da ayný þekilde dikilmiþlerdir. Þehirpeyzajýnýn doðal bir bölümü olaraknitelediðimiz kaldýrýmlar da birileri tarafýn-dan tasarlanmýþ ve yapýlmýþlardýr.

Düþünceler fiziksel realitemizi yaratýrlarve bunlar da sonunda daha büyük birrealiteyi meydana getirirler. Eski zamanlar-da fýrtýna koptuðunda insanlar, gökgürültü-lerinin ve yýldýrýmlarýn güçlü bir varlýktarafýndan oluþturulduðuna inanýrlardý.Aralarýndan birisine yýldýrým çarptýðýzaman, diðerleri bu kiþinin iþlediði bir suçyüzünden cezalandýrýldýðýný düþünürlerdi.Gök büyük bir gürültüyle gürlediði zamanherkes yere korkuyla diz çöker ve dualarederdi. Gökyüzünde çakan þimþekleri

Tanrýnýn yazdýðý mesajlar olarak algýlar-lardý. Artýk günümüzde gök gürültüsü veþimþeðin, iyonlar arasýndaki elektrik ener-jisinin boþalýmý olduðu bilinmektedir.Birisine yýldýrým çarpacak olsa, bu onunbilgisizliðinden ve aptallýðýndan veya kötütalihinden meydana gelir. Fýrtýna ciddiyse,bunun, öfke dolu bir Tanrýdan daha çok,doðal bir fenomen olduðunu düþünürüz.Dolayýsýyla ayný olay günümüz insanýnda,tümüyle farklý bir duygu, düþünce vedavranýþ yaratýr. Artýk realitenin tecrübeedilmesi farklýdýr ve bunu farklý kýlan isedüþüncelerdir.

Birkaç yýl önce Kudüs'te bulunan HebrewÜniversitesinin sponsor olduðu bir konfe-ransa davet edilmiþtim. Sunumdan sonra,eþimle birlikte Eski Kudüs sokaklarýndagezintiye çýkmýþ, turistlerin alýþ veriþ yap-týklarý maðazalarý gezmiþtik. GünlerdenCuma, yani Araplarýn tatil günüydü. Bunedenle tatil gününde çevre gezisi veya alýþveriþ yapmak istemedik. Sýcak bir Mayýsgünüydü. Eþim oldukça rahat olduðu belliolan bir þort giymiþti. Caddelerde yürümeyedevam ettikçe, maðaza sahiplerinden birisidýþarýya çýkarak eþim Louise'ye "Batýlýdomuz", "Fahiþe" ve "Kafir" diye baðýr-maya baþladý. Hemen ardýndan ise:"Bugünün kutsal bir gün olduðunu bilmiyormusun þirret kadýn! Bacaklarýný göstermeyeutanmýyor musun?" dedi.

Ýþte o gün biz kültürler arasý bir çatýþmayaþamýþtýk. Çünkü maðaza sahibininrealitesine göre eþim Louise ilâhi kanunaaykýrý davranmýþtý. Louise'nin realitesi isesýcak bir günde turistlerin gezdikleri bir

SEVGÝ DÜNYASI36mekanda rahatça dolaþmaktý. Eþim Batýlýydýve Batý standartlarýna uygun davranýyordu.Kendi realiteme göre ise bu adam kötüdavranýþlar sergiliyor ve benim kültürüme,dinime ve kadýnlarýn tümüne saygýsýzlýkgösteriyordu. Adam baðýrmak yerine ses-sizce yanýmýza gelebilir ve ne istediðinikibarca söyleyebilirdi.

Hepimiz kendi bakýþ açýmýza görehaklýydýk.

Gördüðünüz gibi insanlýðýn tümü kafalarýsersemletici bir dizi çeliþkili realiteleresahip. Bunlar hakkýnda ne yapacaðýmýzakarar vermek, insan ýrký olarak geleceðimizide etkileyecektir. Þimdi farklý insanlarýnhayatla ilgili þu farklý düþünceleri üzerindedüþünmenizi diliyorum:

- "Rahatça yaþayabilmek ve yaþamtarzýmýzý ayný þekilde sürdürebilmek içinelektrik enerjisine ihtiyacýmýz var" veya"Elektrik enerjisini üretmek, atmosfere mil-yarlarca ton karbon dioksit pompalamakanlamýna gelir. Bu da global ýsýnmaya veekstrem ve yýkýcý hava koþullarýna nedenolur."

- "Ucuz bir maliyetle istediðimiz yereistediðimiz zaman gidebilmek bizim içinözgürlüktür" veya "Amerikalý'larýn arabakullanma alýþkanlýklarý gezegenin yýkýmýnýhazýrlýyor"

- "Doða insanoðlunun ihtiyaçlarýnahizmet etmek için yaratýlmýþtýr" veya"Ýnsanlar, gezegenin varlýðý için her hangibir yaþam formundan daha fazla ya da dahaaz önemli deðildir."

Bu fikirlere hikâyelerde yer verilir yanikültürümüzün mitlerinde, paradigmalarý-mýzda ve inançlarýmýzda. Kendimize anlat-týðýmýz þeyler, nihayetinde realitemiz halinegelirler. Hikâyeler, bu baðlamda, bazý þey-leri nasýl düþündüðümüzü deðiþtirebilirler.

Realite dediðimiz þeyin çoðu subjectifolduðu için "doðru" ya da "yanlýþ" diyenitelendirilebilecek çok az hikâye vardýr.Bunun yerine bizler, baðlý olduðumuzkültüre, bu kültürdeki statümüze ve doðaldünya ve gelecekle alâkalý vizyonunuzarasýndaki iliþkiye dayanarak onlara "yarar-lý" veya "yararsýz" hikâyeler deriz. Kendi-mize yüzyýllardýr anlattýðýmýz bu hikâyelerartýk "yararlý" sýnýfýndan "yararsýz" sýnýfýnageçmek üzeredirler.

Bu hikâyelerden birisi ise, mümkünolduðunca çok çocuða sahip olmaktýr. Hz.Nuh ve Hz. Ýbrahim'in yaþadýðý zamanlardahayatta kalabilmek için erkeklerin çok sayý-da olduðu bir kabileye ihtiyaç vardý."Meyveniz bol olsun, çoðalýn" kültürlerinhayatta kalmasý için gerekli bir formüldü.Elbet ki bu daha sonra "Kaynaklarýn veyaþanacak yerin azalmaya baþladýðýnda,komþunu öldür ve onlarýn kaynaklarýnasahip ol" inancýna dönüþtü.

Yýllar içinde bu formülü, baþkalarýnýntopraklarýna saldýran ve ele geçiren yaþamtarzýnýn bizlere çok iyi þeyler armaðanettiðini söyleyerek, aklileþtirdik. Böylece,televizyon, aya yapýlan ziyaretler, modernaraç ve gereçler, hastalýklarýn kökünü kurut-ma gibi bir çok þeyi bu yöntemlebaþardýðýmýzý söyleyip durduk.

37SEVGÝ DÜNYASI

Çok iyi hatýrlýyorum, Lise yýllarýmda,sýnýfýmýza Amerikan Ordusunun PersonelDairesinden bir görevli gelerek, Orduylailgili bir tanýtým yapmýþ ve bize þunlarýsöylemiþti: "Medeniyetimizdeki çok önemliilerlemeler yani roketlerin geliþtirilmesin-den antibiyotiklerin keþfine kadar olan tümgeliþmeler, savaþa duyulan ihtiyaçtan kay-naklanmýþtýr." Bu ordu görevlisi insanlarýnperiyodik biçimde kitlesel olarak imhaedilmelerine, vicdanýný rahatlatacak birbaþka formül bulmuþa benziyordu: Savaþiyi bir þeydir, geliþmeye ve yaþam tarzýnýnilerlemesine neden olur. Gezegenimizinüzerinde sadece birkaç milyon insanvarken, bunlar, sorgulanabilir bir ahlâklýlýkiçersinde komþu topraklarýný iþgal edebili-yordu. Bu kültürler için hayatta kalmak vebüyümek hayattaki esas gayeleriydi.Þimdiyse böylesine hikâyeler, türetildiklerikültürleri tehlikeye atmaktan baþka bir va-zife görmüyorlar.

Eski Yunanlýlar demokrasi kavramýnýuygulayarak ve esirlere sahip olmayý yasal-laþtýrarak dünyayý deðiþtirmiþler ve Batýmedeniyetinin temellerini atmýþlardý.Aslýnda kültürlerin dönüþüm geçirmesi (kibu iyiye veya kötüye doðru da olabilir)mutlaka bir fikirden, bir içgörüden veyayeni bir anlayýþtan doðmuþtur. Her devri-min, her savaþýn, her dönüþümün ve herbuluþun arkasýnda fikirler vardýr.

Öyleyse, kültürel normlarýmýzý yenidentanýmlayacak olursak, takip ettiðimizrealiteyi oluþturan hikâyeleri yeniden þekil-lendirirsek, iþte o zaman insanoðlunundavranýþlarý da yeni hikâyeler oluþturacaktarzda deðiþecektir.

Demek ki iþimize yarayacak bir gelecekinþa etmek istiyorsak, hem þimdiki hem degeçmiþteki hikâyeleri anlamamýz gerekiyor.

GENÇ KÜLTÜR

"Ýnsaný baðýmlý yapan eroin ya da kokaindeðil korkunç realiteden kaçma ihtiyacýdýr.Dünyada uyuþturucu baðýmlýsýndan çokdaha fazla sayýda televizyon baðýmlýsý,beysbol veya futbol baðýmlýsý ve filmbaðýmlýsý vardýr. Ve bu ülkedeki alkolbaðýmlýlarýn sayýsý elbet ki narkotik baðým-lýlarýndan çok daha fazladýr." ShirleyChisholm

"Savaþlarýn bir sonucu olarak, þirketlerartýk göklere çýkarýldýðýndan dolayý, yüksekmevkilerde çürüme ve ahlak bozukluðuçaðýna girilecektir. Bu durum, servetintümü bir kaç kiþinin elinde toplanana kadardevam edecektir. Ve Cumhuriyet hükümetiiþte böyle yok olacaktýr." Abraham Lincoln.

Politikacýlar ve yazarlar içinde bulun-duðumuz çaða Enformasyon Çaðý diyorlar.Bu kiþilere göre, bugün yaþayan sýradan birinsan, geçmiþte yaþamýþ olan diðer insanlar-dan daha fazla þey bilmektedir. Internet,CD-ROM'lara yüklenmiþ olan ansiklopedi-ler ve 200 kanallý televizyonlar sayesindegezegenimiz en sýradan insana bile bilgikoleksiyonunu sunabilmektedir. Elbet ki buonlara göre harika bir þeydir. Peki gerçek-ten de öyle midir?

Eðer onlarýn dediði gibi iyi bir þekildebilgilendiriliyor isek, Amerikalý'larýn çoðu,dünya tarihi hakkýndaki en basit soruyu bileneden bilemiyor ve boþ boþ bakýyor?

SEVGÝ DÜNYASI38

Çocuklarýmýzýn hangisi artýk Shakespeare'inoyunlarýndan birini sonuna kadar okuyor?Ýnsanlarýn kaçta kaçý dünya üzerindekigeliþmeler hakkýnda derinlemesine yorum-lar yapabiliyor, örneðin Bosna veyaKongo'da çýkan savaþlarýn neden çýktýðýhakkýnda fikir yürütebiliyor? Veya AmerikaBirleþik Devletleri hükümetinin, Nevada,Minnesota, Wyoming, Arizona, NewMexico ve Alaska gibi eyaletlerinden nedenhala toprak çaldýðýný sorgulamýyor?

Evet, Internet inanýlmaz bir bilgi kaynaðýsunuyor insanlara. Ben de araþtýrmalarýmiçin Internet sitelerinden faydalanýyorum.Ancak sitelerde en fazla týklanan konularýncinsellik, spor, dizi filmler, son filmler veTV Showlarý olduðunu görüyorum. Ýþingerçeði, Internet'in de Amerikalý'larýn bil-gisini artýrmada çok fazla bir faydasýolmadýðýdýr.

Peki ya, Televizyona ne demeli? Þahsenben evimdeki TV'nin fiþini yýllar önce çek-tim. TV'nin çocuklarda dikkat daðýnýklýðýyarattýðýný düþünüyorum. Konferanslarýmsýrasýnda bu konudan bahis edince, dinleyi-ciler belgesel yayýn yapan kanallardan nekadar çok þey öðrendiklerini anlatýrlar bana.TV'den yayýnlanan bazý ilginç ve bil-gilendirici programlara elbet ki bir diye-ceðim yok. Ancak yapýlan son araþtýrmalarTV yüzünden insanlarýn kitap okumaalýþkanlýklarýnýn azaldýðýný ortaya koymuþ-tur. Þirketlerin TV'ye verdikleri reklamlarkarþýlýðýnda kazanmayý hedefledikleri mil-yon dolarlar yüzünden TV show'larý gitgideeðlence yönünden zengin ancak enformas-yon yönünde fakir bir hale gelmiþtir. Enfor-masyon yüklü biçimde, Enformasyon

Çaðýnda yaþýyor olabiliriz ama insanlarýnkafasýnýn içine girenler sözkonusu olduðun-da, bilgi yoksunluðu çaðýnda yaþýyorolduðumuz ortadadýr.

Ýnsanlar hayatlarýný devam ettirebilmekiçin önemli olan bilgileri artýk hiç bilmiyor-lar. Örneðin, kendi gýdalarýný kendileriyetiþtirmeyi, içilebilir suyu nasýl bulacak-larýný, gýdalarýn içinde nelerin olduðunu,nasýl ateþ yakýldýðýný, doðal bir ortamdanasýl hayatta kalýnabileceðini, çýplak gözlegökyüzünü inceleyerek hava durumunu tah-min etmeyi, hangi mevsimlerde nelerinekilebileceðini, ormanlardaki hangi bitki-lerin güvenli biçimde yenileceðini,kimyasallar kullanmadan nasýl ekim yapa-bileceklerini, kemik kýrýklarýnda veya herhangi bir acil durumda neler yapmalarýgerektiðini veya doktorun olmadýðý biryerde nasýl doðum yaptýrabileceklerinibilmemektedirler. Bilgi artýk ekonomilerinive geleceklerini düþünen þirketlere baðýmlýolduðu için gerçeklere dokunamýyoruz.1930 yýlýndaki büyük mali krizde kýrsalalanlarda yaþayan insanlarýn sayýsýþehirlerde yaþayanlardan misliyle fazlaydý.Bu nedenle bu kiþiler gýdalarýný nasýlyetiþtireceklerini, nasýl koruyacaklarýný, zorzamanlara nasýl ayakta kalacaklarýný ve azlanasýl geçinebileceklerini çok iyi biliyor-lardý. Bugünse en son film yýldýzlarýnýnisimlerini, bu kiþilerin ayda ne kadar harca-ma yaptýklarýný veya Dow Jones endeksininhangisi olduðunu çok iyi biliyoruz ama çokazýmýz süpermarketler aniden kapatýlacakolsa iki ay dayanabiliriz.

Buna ilaveten, Barbara Bush'un kurduðuAile Vakfýnýn yaptýðý bir araþtýrmaya göre,

Amerikalý yetiþkinlerin yüzde 27'si okumayazma bilmemekte ama Amerikalýlarýnyüzde birinden çok azýnýn evinde TVbulunmamaktadýr.

Amerikalý'larýn bu acýnacak durumu,bunu menfaatine kullanmak isteyenler içinmuazzam bir kaynak oluþturmaktadýr.Böylece bu kiþilerin kurduklarý sistemlere,bilmemizi istedikleri bilgilere, sattýklarýbenzine ve gýdaya muhtaç oluyoruz. Kolayidare edilen ve kolay kontrol edilen bir ulusolduk. En güçlü ve en pahalý reklâmlarýveren kiþilere oyumuzu veriyoruz.

SADECE UYUMUYORUZ AYNI ZAMANDA ZEHÝRLENDÝK DE

Delikanlýlýk çaðýný 1960'larda SanFrancisco'da geçirmiþ birisi olarak, eroinbaðýmlýsý olan bir çok kiþiyle tanýþmýþtým.Bunlar, TV'de veya edebiyat kitaplarýndarastladýðýmýz türden insanlar deðillerdi.Orta sýnýfa ait ailelerin iyi diyebileceðimçocuklarýydýlar. Uyuþturucu aldýklarý zamankendilerini olduklarýndan çok daha güçlühissediyorlardý. 20'li ve 30'lu yaþlarýmageldiðimde ise bu kez alkol baðýmlýlarýylatanýþtým. Bunlar da kalben iyi insanlardýama hayatlarýný tüketen alkolün esiriolmuþlardý.

Baðýmlýlarda dikkatimi çeken þey, içtik-leri veya kullandýklarý þeyin onlara daimaakmasýný istemeleriydi. Bu onlarýn hayatta-ki mevcudiyetleri için çok önemliydi.Sabahlarý yataktan kalktýklarýnda ilkdüþünceleri o günkü ihtiyaçlarýný nasýltemin edebilecekleriydi. Günleri uyuþturucuveya alkolle geçiyordu.

Uyuþturucu ve alkol baðýmlýlarýndadikkat çeken bir baþka þey ise bunun içinhayatlarýndaki her þeyi feda edebilecek-leriydi. Kariyerleri, eðitimleri veya iliþkileriiçin büyük planlarý olabilirdi ama tüm bun-larý artýk feda etmiþlerdi.

Artýk afyondan bile daha etkili bir uyuþturucu var: Televizyon.

Bir çok uyuþturucu ne de olsa doðal birmaddenin damýtýlmýþ konsantresidir.Örneðin: Penicilin küften, afyon da haþhaþ-tan elde edilir. Týpký bunun gibi, televizyonda gerçek hayattan damýtýlarak elde edilenbir uyuþturucuya benzer..

Ýnsanlar hayatlarýnýn en büyük bölümünüTV karþýsýnda geçirmekteler. Dünyanýnnasýl bir yer olduðunu, politikacýlarýnýndavranýþlarýný, gerçeðin ne olduðunuTV'den kendilerine aktarýlan kadarýyla bilir-ler. Halbuki TV'nin içeriði birkaç þirkettarafýndan belirlenir.

Ýnsanlarýn çoðunun hayatlarýyla ilgili piþ-manlýklarý, baþardýklarý þeylerle ilgili deðil,baþaramadýklarý þeylerle, asla eriþemedik-leri hayalleriyle, arzu ettikleri halde iyi biranata, arkadaþ veya sevgili olamadýklarýylailgili olur hep. Kültürümüz haftanýndüzinelerce saatinde TV'nin önüne otur-mamýz için bizi cesaretlendirir ve yýlda bin-lerce saatimizi bu kutuya harcadýðýmýz içinde hayatýmýzýn týpký bir kum gibi elimizdenkayýp gittiðinin de farkýna varmayýz.

Gelecek AY: "Kutularýn Ýçinde Yaþamak"baþlýðýyla konumuza devam edeceðiz.

39SEVGÝ DÜNYASI

SEVGÝ DÜNYASI40

4. Uluslararasý UFO ve Yeniçað Kongresi’ndenÝzlenimler

Rengin Özer

Sevgili Okurlarýmýz,

Bu sayýmýzda sizlere 13-14 Haziran 2009 tarihlerindeyapýlan "4.Uluslararasý UFO ve Yeniçað Kongresi"konuþmacýlarýndan çok þaþýrtýcý, çok ilgi çekici ve sýradýþýbulduðumuz bir UFO araþtýrmacýsýndan; gazeteci ve TVprogramcýsý Jaime Maussan 'dan söz edecek ve bizleriþaþýrtan görüntüleri anlatacaðýz.

41SEVGÝ DÜNYASI

Jaime Maussan kimdir: Tam adý JoseJaime Maussan Flota'dýr. Meksikada1953 yýlýnda doðdu. Ülkesinde üniver-siteyi bitirdiktan sonra ABD'de, MiamiÜniversitesinden Radyo ve Televizyon-culuk dalýnda master derecesi aldý.

40 yýlý aþkýn bir süredir UFO'lar,Dünya Dýþý Zeki Yaþam, Ekin Çember-leri, Uzaylýlar konularýný araþtýrdý. Bir-çok deðiþik ülkede bu konularda kon-feranslar verdi. Yine bu konularda hemülkesinde hem de dünyanýn önde gelenyayýn kuruluþlarýna ait televizyonlardaçok sayýda belgeselleri yayýnlandý.

Bizim eriþebildiðimiz kadarýile,ulusal ve uluslar arasý kuruluþlardanaldýðý 27 adet ödülün sahibi. Maussanve ekibinin elinde bulunan materyal vevideo arþivi dünyada baþka hiçbir kuru-luþun elinde yok.(Buna resmikurumlar da dahil) Bütün resim vevideolarýn büyükbir titizlikle, ciddilaboratuar veuzmanlarca ince-lendiði ve bundansonra gerçek kabuledildiði özelliklebelirtiliyor.Konferansta önceUFO'lar ve UFOgözlemlerindensöz etti. .Dahasonra Dünya Dýþýzeki varlýklardanve bunlarýn

dünyayý ziyaret edip etmediklerindenbahsetti. Son olarak da ekin çember-lerini anlattý.

Jaime Maussan'ýn anlattýðý her þeygörüntülerin açýklanmasý þeklinde idi.UFO'lar muhtelif þekillerde olabiliyor.Disk veya hepimizin aþina olduðutabak biçiminden baþka biçimde UFO'-larla ilgili bir çok gözlem yapýlmýþ.Üçgen biçiminde olaný bile var.

Jaime organik olabileceðini düþündü-recek biçimde hareketli UFO görüntü-lerini bize gösterdi. 1991 yýlýndaMeksika'da yaþanan ve yüzbinlerce kiþitarafýndan gözlemlenen UFO'lar, birdönüm noktasý teþkil ediyor.Artýk herþey ortada. Jaime de þöyle dedi: "Artýkher yerde bir þeyler oluyor. Gözlemyaptýðýný söyleyenlere, video kamera

kullanmalarýný vekanýtlamalarýnýsöylüyordum.Onlar da kullandýve bana getirdiler.Öyle çok ki,sanýrým kimsedebu kadarý yoktur.Fenomen artýkdünya çapýnda.Artýk her þeykanýtlandý. Elimiz-de her þekildekabul edilen resmikanýtlar var."

"NASA her þeyibiliyor ama hepsakladýlar.MeselaUzay Mekiði

SEVGÝ DÜNYASI42

Atlantis bir türlü dünyaya dönemiyor-du, çünkü bir obje yolunu týkamýþtý.Olay video kaydýnda açýkça görülüyor.Ama bu ABD TV'lerinde baþka þekildeaçýklandý. "Bir cisim"diyorlar, bir türlüUFO diyemiyorlar. Astronotlar da açýk-layamýyor. Ýzin yok. Basýn toplantýsýn-da henüz dünyaya iniþ yapmýþ olanastronot, ancak "Birþey oldu" diyebildisonra bayýldý. Ne olmuþtu? Negördüler?"

"Benzer olaylar 9 Haziran 2006 da,22 Ekim 2006'da da oldu fakat açýkla-ma yapmalarýna izin verilmedi. ABDve Rus astronotlarýn beraberce görevliolduðu mekikte bu olaylar oldu, aynýUFO her seferinde gelerek astronotlarýgözledi. Bize bir uyarý yapýlýyor. "Uza-yý istediðiniz gibi kullanamazsýnýz" de-niyor. Kulak versek iyi olur. Onlar sü-rekli takipteler, bizim ne yaptýðýmýzýbiliyorlar. Örneðin, Hubble tamir edilir-ken de gelip gözlüyorlar. Uzayda birþeyler deðiþiyor. Çok sýký takipteler.Ýnsanoðlu artýk savaþ amacý ile uzayýkullanamýyacak. Astronotlar ve diðerpersonel hiç konuþamýyor ama biliyor-lar."

Jaime bize Meksika'da filolar halindagözlemlenen ve görüntülenen UFO'larýseyrettirdi. Sanki gösteri yaptýlar,geometrik þekiller meydana getirdiler,yüzlerce disk vardý. Bunlar dendiði gibibalon filan deðildi, gayet sistemli vemuntazam þekilde, birlikte hareketettiler. Artýk sadece gece deðil gündüzde kendilerini gösteriyorlar.

Rusya'da, Slovakya'da ayný gündegörüldüler, hattâ polis videoya çekmiþ.Artýk her yerde görülüyorlar. Geliyor,gözlem için aþaðý yaklaþýyor sonragidiyorlar.

Rusyada çekilen ve okula gitmeðehazýrlanan çocuðunu kaydeden birbabanýn fark etmeden kaydettiði disk,evin bahçesindeki aðaca kadar yak-laþýyor, sonra bir anda yükseliyor. Artýkuçaklara da çok yakýn bir mesafeyekadar yaklaþýyorlar. 2006 yýlýnda; 8Haz, 5 Temmuz, 7 Aðustos, (bu UFOuçaða çarpmýþ, gövdedeki çökük çokbarizdi) 11 Aðustos Mexico City'deuçakla yakýn temasta.

The Big Wave; (Büyük Dalga) 2007den bugüne her taraftalar. Ýtalyada, birhafta sonra Fransada görülüyorlar, aynýcisme benziyor. Gün boyu gözlem-leniyor. Bir çeþit test uçuþu ya daantrenman gibi. 29 Temmuzda UrziMilanoda çok net olarak kaydediyor.Sanki görülmek ve kayda alýnmakistiyorlar. Costarica ve Bogotadagözlemler TV'de gösteriliyor.Meksikada Mayýs 2009'da alýnangörüntüler. Gerçek olduklarýna eminim.

2009'da sanki daha da sýklaþýyor. 6Nisan Moskova'da puro þeklinde birUFO görülüyor. Nisan'da Arizona'dainiþe geçen bir uçaðýn sanki yolundançekiliyor ve sonra tekrar ortaya çýkýyor.22 Mayýs Moskova herkes görüyor vegüvenlik kamerasý kaydediyor.

43SEVGÝ DÜNYASI

Bütün bunlar ne demek? Jaime diyorki : "Deðiþim zamaný geldi, bize kendi-lerini gösteriyorlar, anlýyalým ve hazýr-lanalým. Ýletiþim kuralým. Yakýnda birgün dünya dýþý varlýklarý göreceðiz veevreni anlýyacaðýz. Bundan hiç þüphemyok."

Bu olaylarla ilgili videolar konfe-ransta gösterildi. www.siriusufo.orgsitesinde henüz mevcut deðil amayakýnda siz de izleyebilecksiniz.

Gazeteci, yazar,dünyaca ünlü UFOaraþtýrmacýsý Jaime Maussan bizlere

þaþýrtýcý hatta þok edici UFO ve dünyadýþý yaratýk videolarý sundu. Bazýlarýnýndünyada ilk kez bu kongrede toplumasunulduðunu belirtti. Sade dünyadandeðil uzay istasyonundan ve uzaymekiklerinden alýnmýþ fotoðraf vevideolar gösterdi.

Son zamanlarda UFO ziyaretlerininçok sýklaþtýðýný, bunlarýn bir mesajolduðunu, adetâ insanlar tarafýndangörülmek istercesine hareket ettiklerinibelirtti ve önemli bir olayýn da her yýltekrarlanan "Ekin þekilleri" olduðunuanlattý.

ARKTURUSLULAR

KANALLIÐIN MEKANÝKLERÝ

ÜZERÝNE

45SEVGÝ DÜNYASI

Sal Rachele kanallýðý tarafýndan alýn-mýþtýr

16 Eylül 2004

Sevgili dostlar,

Biz Arkturuslularýz. Bu kanal vasýtasýile üçüncü kez konuþuyoruz ve bunuyapmak bizim için büyük zevk.

Bugün, kanallýðýn doðasý ve kanalolarak alýnan mesajlarýn hem stil hemde doðruluk olarak neden bu kadarçeþitli olduðu üzerine konuþmak isti-yoruz.

Bugün dünyanýzda çok çeþitli olanbir çok kanal mesajý vardýr, ve bununbir nedeni vardýr. Kanal mesajlarýnýalýrken ve okurken, ayýrt etmeyi kullan-ma gereksinimini yeterince vurgulaya-mayýz. Bunun nedeni nedir ? Çoðukanallar öðrencilerine ve insanlarayararlý bilgi sunmak isterler. Öyleysesorun nedir ?

Bu konunun ilk bölümü, bir süredirspiritüel bir yolda olanlarýnýz için çokaþikar olmalýdýr. Bilgi, yazýlý lisan veyakonuþulan sözcükler aracýlýðý ile ifadeedildiði zaman, çevrinin bir çok kat-manýndan ve seviyesinden geçer.Basitlik amacýyla, bitiþ hattýnda baþla-yacaðýz ve baþlangýç noktasýna doðrugeriye gideceðiz.

Okumakta olduðunuz gibi bir kanal-lýðýn bitmiþ ürünü, bir sayfaya yazýlmýþsözcüklerdir veya bir kiþinin söylediði

sözcüklerdir veya kaset kaydýdýr. Bazýdurumlarda, kiþisel olarak bir kanallýkseansýnda hazýr bulunma ayrýcalýðýnasahip olabilirsiniz, ve bunu yaptýðýnýz-da, kanalýn hareketlerini, tavýrlarýný,yüz ifadelerini ve sözcüklerdeki yük-selip alçalmayý da görürsünüz. Bu,basit bir kaset veya yazýlý formattandaha üstün bir araçtýr, ancak böyle olsabile, çeviri zorluklarý oradadýr.

Böylece, "bozulmanýn/çarpýtma"nýnilk seviyesi, sözcüklerdeki ve cümleler-deki asýl anlamýn nakledilmesidir. Biran için, kanallýðýn 100 % doðruolduðunu ve kanalýn, bilginin kay-naðýnýn niyetini ve anlamýný kendibütünlüðüne sadýk kalarak kopyala-dýðýný/yeniden oluþturduðunu kabuledelim. "Pekala, bu çok iyi" dersiniz.Ama bir dakika bekleyin. Bugün veçaðda, konuþmalara kaçýnýlmaz þekildegiren popüler "výzýltý" sözcükler içinhepimiz ayný tam fikirlere ve kavram-lara sahip deðiliz.

Örneðin, kanalýn aþaðýdakinigetirdiðini farzedin : "Selamlar,sevgililer, sizinkinin ötesindekidünyanýn muhteþem bilgisini getiriyo-ruz." Okey, yeterince uygun görünüyor.Ancak burada göz önüne alýnacak birçok nokta var. Varlýklar "muhteþembilgi" ile neyi kastediyorlar ? Kendirealite boyutlarý ile ilgili spiritüeliçgörüden yoksun gerçekleri ve figür-leri mi veriyorlar ? Veya belki de spi-ritüel içgörüleri vardýr, ama bunubaþkalarý ile etkili bir þekilde paylaþ-

SEVGÝ DÜNYASI46

maktan yoksunlar. Ve "sizinkininötesindeki dünya" ne anlama geliyor ?Bununla ne demek istiyorlar ?Iþýldayan Bir'in Evreninin yüksek birboyutundan mý geliyorlar, yoksa astralalemde mi asýlý kalmýþlar ? Bu önem-lidir, çünkü astral alem, idrak eden ruhiçin, güvenilir bir bilgi kaynaðý olarak,güvenilmezdir.

Mesajýn sözcüklerinden daha önemliolan þey titreþimdir, veya mesajýn ener-ji seviyesidir. Bazen kanal mesajýnyoðunluðunu ve niyetini oldukça iyiaktarabilir ; baþka zamanlar enerji,kanalýn kendi aurasýnda veya titreþimalanýnda kaybolur. Eðer sayýsýz kanal-lýkta hazýr bulunduysanýz, bazý kanallarsizi uyuturken, diðerlerinin merakýnýzýcanlandýrdýðýný þüphesiz notetmiþsinizdir. Sonra, kanalýn ve var-lýðýn sizi derin þekillerde heyecan-landýrdýðý ve uyandýrdýðý nadir durum-lar vardýr.

Yukarýda sözü edilen her bir durum-da, sözcükler tamamen ayný olabilir.Öyleyse fark nedir ? Varlýðýn vekanalýn titreþim seviyesidir. Eðer var-lýðýn çok ince titreþimi varsa, amakanalýn kendi enerji bedeni aðýr þekildetahrif edilmiþ ise, mesajýn büyük birkýsmý kaybolur. Diðer taraftan, kanalmükemmel bir gün geçiriyor olabilir,ancak varlýk fikirleri berrak þekildetaþýyamýyor olabilir.

Mükemmel bir Evren'de (sahipolduðumuz, ancak Dünya planýnda

geniþ ölçüde tezahür etmemiþ) kanal vevarlýk birbirine mükemmel þekilde uyarve mesaj ve haberci, iki varlýk arasýn-daki iliþkinin en iyi kullanýldýðý bir þe-kilde harmanlanýr, etkileþir. Ama, üzü-cü þekilde, her zaman durum böyle de-ðildir. Neden? Çoðu zaman sevgililer,bu, varlýðýn veya varlýklarýn kusuru-dur, ve tamamýyla kanalýn kusuru de-ðildir. Bazý varlýklar kendi düþüþ nokta-larýna dek coþkulu ve heveslidir. Geze-geninizin insanlarýna kendi bilgelikle-rini ifade etmeyi çok fazla isterler vesözcüleri olacak istekli bir alýcýyý bul-mak için hemen hemen umutsuzdurlar.

Belki kanal, çok ayýrt edici deðildir,aniden baþýnda mesajlar iþitmeye baþlarveya bir varlýðýn vizyonlarýný görür yada bir varlýðýn enerjisini hisseder.Kanal varlýðýn her söylediðine ina-nabilir. "Pekala, ben sevginin ve ýþýðýnbininci boyutundan büyük bir üstadýmve mücadele eden insanlýk için tümyanýtlara sahibim." diyerek varlýkövünür. Kanal, "Oh, iyi. Tüm yanýtlarasahipsin. Dünyaya anlatmalýyým" di-yerek yanýtlayabilir.

Kanal, varlýðýn ancak astral planýnorta bölgelerinde titreþtiðini bilmez vesözcükler gösteriþli ve yumuþakgörünebilirken, titreþim düþer ve ders-ler için gelen insanlar, hemen hemenaktarýlan faydalý enerjisi olmayan, bumükemmel - seslerle ifade edilen cüm-leleri tekrarlayarak etrafta dolaþýr.Sonra kanal ve öðrenciler yaþamlarýnýnneden daha iyiye gitmediðini ve her

47SEVGÝ DÜNYASI

kanallýk seansýndan sonra neden tüken-miþ hissettiklerini merak ederler.

Bu noktada, bu tartýþmanýn gerçekönemli noktasýna deðinmek istiyoruz -ego ve Ruhun nasýl ayýrt edileceði.Kanal mesajlarýndaki en büyük prob-lem, saf Ruh alemleri ile ego alemleri -yani, Dünya planý ile alt astral planlar -arasýnda devam eden filtreleme seviye-si ile ilgilidir. Bu mesaj dahil, hermesaj, varlýðýn ve kanalýn Ruhlarýndan,kanalýn zihin ve kalbinin katmanlarývasýtasý ile aþaðýya aktarýlmalýdýr, sonrakanalýn aðzýndan (veya kaleminden)çýkmalýdýr. Son varýþ yerine kadar nekadarý yolda kaybolur ? Bu, kanalda(ve üzücü olarak, çoðu durumlarda,varlýkta) ne kadar ego tahrifatý/çarpýt-masýnýn var olduðuna baðlýdýr. Bizimdurumumuzda (lütfen buna körükörüne inanmayýn), biz, Arkturuslular,Dünyasal anlamda egolarýmýzýnneredeyse mevcut - olmadýðý biranlayýþ seviyesine eriþtik. Hala birdereceye kadar bireyselliðe sahibiz,ancak çok kuvvetli odaðýmýz, tümyaþam ile kendi Birliklerinin dahabüyük anlayýþýna tekamül etmeleri içininsanlýða (ve diðer dünyalara) yardýmcýolmak üzerinedir. Böylece, eðer müte-vazý itirafý baðýþlarsanýz, mesajdaki(eðer varsa) tahrifatýn çoðu kanaldakalacaktýr. Kanal için iyi bir sözcükkoyacaðýz (ve yine, sorgulamadan bunainanmayýn). Onun en yüksek bütünlük-te olduðuna ve minimum tahrifattanemin olmak için zihnine gelen sözcük-leri dikkatle elediðine inanýyoruz.

Mütevazý fikrimizde, bu kanallýkoldukça doðru ve bilgilendiricidir.Ama, LÜTFEN hemen olduðu gibikabul etmeyin. TÜM kanal mesajlarýn-da yapmanýz gerektiði gibi, teste tabitutun. Bilginin kaynaðý olduðunu iddiaeden varlýklarýn veya kanalýn ismininnasýl olduðuna önem vermem. Her þey-den çok, çeliþkili bilgiler ile bir çokBaþmelek Mikailler vardýr. GerçekBaþmelek Mikail lütfen ayaða kalkarmý ? (veya uçup gelir mi ?). Bu, bazýiyi "Mikail" kanallýklarýnýn olmadýðýnýsöylemek için deðildir. SadeceLÜTFEN ayýrt ediþi kullanýn.

Öyleyse, mesajdaki Ruhun ve egonunseviyesini tayin etmek için turnusoltestine geri dönelim. Ýþte : (1) Mesaj nediyor ? Birliði, iyiliði, kendini -güçlendirmeyi, sevgiyi, þefkati veruhun büyümesini teþvik ediyor mu ?(2) Mesajýn enerjisi nedir ? Yükseltici,enerjilendirici, geniþletici hissettiriyormu ? (3) Okuyucu, kendi yolundagerçekten ona yardýmcý olduðunuhissediyor mu ? Kendimin ve bir çokveçhelerimin (okuyucu) daha çokfarkýnda olmama yardým ediyor mu ?(4) Mesajýn arkasýnda gizli bir gündemvar mý ? Korkuya neden oluyor mu ?Kanal için maksimum kazanç/yararsaðlamak için mi dizayn edilmiþ ?Gereksiz þekilde kanalý methediyor mu? (5) Mesaj özgürce ve aþýrý sýnýrla-malar olmadan mý verilmiþ ? Eðermalzeme için para alýnýyorsa, bu makulbir tutar mýdýr ? Kanal, insanlarayardýmcý olmak için zaman mý harcý-

yor, yoksa kanalýn hizmetleri için birsatýþ reklamý gibi mi hissettiriyor ? (6)Kanalýn yaþamýndan ne haber ?Söylediklerini hayatýnda uyguluyor mu? Kanalýn, günlük yaþamda baþkalarýile sevgi dolu etkileþimi/iletiþimi varmý ? Kanal göreli olarak saðlýklý mý yada saðlýklý bir yaþam tarzýný yaþamayaçalýþýyor mu ? Kanalýn kiþisel felsefesinedir ?

Madde (6) biraz basmakalýpgörünebilir, ama geri kalanlar bununçok gerçek bir sorun olduðunu teminediyor. Yükselmiþ üstatlardan, sevgi vekardeþlik mesajlarýna kanallýk yaptýðýnýöne süren bir kanal var(ismini vermeyeceðiz), bukanal ve takipçileri yýllarcasilah stokçuluðu yaptýlarve doðruluktan uzak poli-tik felsefeyi kucakladýlar.Bu kanalýn inançlarýnýyargýlamýyoruz, amamesajlar ve mesajcýnýnyaþamý arasýndakizýtlýðý/çeliþkiyi ciddi þekil-de sorguluyoruz. Kanalýnkiþisel korkularý spiritüelçalýþmasýnýn yoluna mýçýkýyor ? Bu yargýlamakiçin deðildir, ayýrt etmeniziçindir.

Ýsa, "Düþmanlarýný sev"dedi. Bu noktayý tekrarlýyoruz. Ýnþaetmeye çalýþtýklarýnýzý yýkanlarý kut-sayýn ve þifa enerjisi gönderin. Eðerözel bir kanal veya öðretiden hayal

kýrýklýðýna uðradýysanýz, kanalý ve var-lýðý kutsayýn. Onlar için en hayýrlýsýnýdileyin. Onlara ne kadar çok sevgi gön-derirseniz, olasý olarak o kadar çokkarþýlýk verirler. Öðretirken nasýl dahafazla þefkatli olunacaðýný öðrenmekonlarýn dersi olabilir. Onlarý iyileþmeve iletiþimlerinin kalitesini yükseltmefýrsatýndan yoksun býrakmayýn.

Bunun çok önemli bir mesajolduðunu düþünüyoruz ve bunu yayýn-lamaya istekli olduðu için kanalýmýzaminnettarýz. Bizler Arkturuslularýz.Yakýn gelecekte yine geleceðiz.

Þimdilik, HEPÝNÝZÝN yükseltilmenizi,sevgi dolu olmanýzý ve SonsuzIþýldayan Bir'in sevgi dolu kollarýnaverilmenizi diliyoruz. Sizi seviyoruz.

48SEVGÝ DÜNYASI

DeðerliOkuyucularýmýzSevgi Dünyasý DergimizHaziran 2007 tarihindenbaþlamak üzere yalnýzcaabonelerimize ulaþmaktadýr. Bizlerle olmaya devam etmek istiyorsanýz,Oba Sok. Sýlla Ap. No: 7/1 Cihangir/Ýstanbul adresine mektuplaveya Haberleþme Sorumlusu ve Okur/Abone Ýliþkileri: Kazým Erdemoðlu’na (0212) 252 85 85 no’lu telefonla, (0212)249 18 28 no’lu faxla abone adresinizi bildirmenizi rica ederiz.En içten sevgilerimizleSevgi Dünyasý

Adý, Soyadý: .....................................................Adres: .....................................................Posta Kodu: .....................................................Ýlçe: .....................................................Ýl: .....................................................Tel: .....................................................Abone ücreti: Yurt içi (40 YTL) ................

Yurt dýþý (50 YTL) ................Posta Çeki No: 385999 (Sevgi Yayýnlarý)

“Lütfen Yeni Yýlda AboneliðiniziYenilemeyiUnutmayýnýz!..”