1
22 PAZARTESİ 9 Mayıs 2016 Editör: Ozan SÜRÜCÜ Kerem AKÇA / [email protected] Z ELIMIR Zilnik’in ilginç bir hayat hikâyesi var. 1943 yılında 2. Dünya Savaşı’nda Nazi kampında doğdu. Ailesinin ölmesiyle birlikte başkalarının yanında yaşamını sürdürdü. 1960’ların sonunda ise belgesel ve kurmaca filmlerden oluşan kariyerini inşa etmeye başladı. Öncelikle ülke sinemasının belirleyici başyapıtı, ilk uzun metrajı “Erken Dönem Eserleri” (Rani Radovi, 1969) geldi. Tito’nun sansürüne uğrayan bu eserden sonra Almanya’ya giden yönetmen 1985’e kadar orada kaldı. 1960’ların sonunda çıkan Yugoslav Kara Dalgası’nın Makaveyev, Pavlovic ve Petrovic’le beraber öncüsü olan yönetmenle Ankara’da konuştuk. Mütevazı, konuşkan ve sempatik bir ustanın tarifini yaptı adeta. Festivaldeki retrospektifte 1970’lerde ortaya çıkmayan eseri bir eksiklik gibiydi. Ama Dusan Makavejev ve Rade Serbedzija’yla ilgili dostane, Türk sinemasıyla ilgili umut verici sözleri dinlemeye değerdi. n Sinemaya girdiğinizde fazlasıyla akım vardı. “Erken Dönem Eserleri”nde ‘isyan’ mantığını kenara bırakınca Godardiyen öykü ve kurgu çok açık. Elbette birçok akımdan, Godard’dan özellikle etkilendim. Sinemaya taze bir dil getiren özel bir adamdı. Biri de “Çinli Kız’ın (La Chinoise, 1968) aynısı neredeyse” demişti. Berlin Film Festivali’ndeydik. Tamamen tanınmamış bir isimdim. Bunuel de vardı. Neyse son gün ödüller açıklanıyor. Bir öğrenci tarafından davet edildim. “Gençlik Filmi Ödülü’nü sana verdik, esas festivali boşver, bize gel” dedi. ABD’yle, Fransız üniversiteleriyle bağlantı kurmak önemliydi. Akşam 20.00’de festivalden birileri geldi, “Zilnik nerede, Zlinik nerede?” dediler. Beni aldılar, hazırlıksızdım, tişörtleydim. Dalga geçtiklerini düşündüm, “Şaka yapmayın” dedim. Ama Altın Ayı’yı bana vereceklerdi. n Yugoslav Kara Dalgası, Orta-Doğu Avrupa Sineması’nın en yenilikçi akımlarından. O zamanki birliktelik nasıl oluştu? Bir arkadaşlık vardı. Birbirimizi davet edip, sessizce filmlerimizi izliyorduk. Pavlovic ve Makaveyev reaksiyonlarımı soruyordu. Çok iyi diyaloğumuz vardı. Genelde farklı estetik yaklaşımlara sahiptik. Gençtik. Godina, Zafranovic ve ben, Makavejev ve Pavlovic’in nefret edeceği filmler yapma, onların damarına basma derdindeydik (Gülüyor). n Yugoslav Kara Dalgası nereden geliyor? Vladimir Jovovic’in yazdığı bir makaleden dolayı olduğu söyleniyor... Evet evet, Jovicic çok yüksek seviyede parti sempatizanı idi. Makalelerine Makaveyev’in filmini koymadı. Dusak, anti-sosyalist olarak suçlandığında “W.R.: Organizmanın Sırları”nı yapmıştı. Bu son suçlamalardan bahsedersek, 1971-72 yıllarında Yugoslav Sendikası’nın baskısı oldu. Yabancı politikalarda bir baskı yoktu, ama kültürde baskı vardı. Sosyalizmdeki şüpheleri gündeme getirmek zordu. Makaveyev, o filminde öyle yaptı. Bizim toplumumuzda Stalin’in altında bunu yapamazsın. Petrovic, Pavlovic ve “Erken Dönem Eserleri” bir yol açtı. 1972’den sonra daha serbest bir ortam oldu. Bu kadar kritik/eleştirel filmler vardı. Hırvatistan’dan Kristo Papic, Bosna’dan Bahruden Cengic de iyi filmler çekti. 1972’den sonra yeni dalga için üretilen işler durduruldu. n Yeni Türk sinemasını takip ediyor musunuz? Güçlü Türk filmleri var. Bir kasabada bir suçluyu arıyorlar, o var. Çok güçlüydü. n “Bir Zamanlar Anadolu’da”... Başka Ceylan filmi; otelde, dağlarda... n “Kış Uykusu”... Günümüz Türkiye’sindeki tezatlıklar hayata dair çarpıcı filmler çekilmesini sağlıyor. 70 milyon kişilik market de var. Filmler para da kazanıyor, salon buluyor. ‘Zıtlıklar Türk sinemasını besliyor’ n Geçmişe baktığımızda sinema, politikadan beslene- rek yaşayan bir sanat dalı. Sizin oralarda da 1960’lı, 1970’li yıl- larda Yugoslav Kara Dalgası’nın tarihsel yeri sağlam. Bosna Savaşı sonrası da 1990’larda dikkate değer bir kuşak çıktı. Balkanlar’da Kusturica gibi alternatifler dışında bu tür poli- tik olayların mı olması gerekiyor sinemanın ayaklanması için? Bugünün durumu daha kolay. Son 6-7 senede film endüst- risi ile menajerler arasındaki bağ kuvvetlendi. Sosyalist dönemde böyle bir durum yoktu. Ortak yapım filmler, oranın devleri dışında olmuyordu. Ama yine de “Güneş Tepedeyken” (Zvizdan, 2015), Tanovic’in “Saraybosna’da Ölüm”ü (Smrt U Sarajevu, 2016) gibi filmler üretiliyor. Aslında bu kuşaktan mutluyum. Hiç devlet desteği almadım. Bununla uğraş- madım. Bugünlerde festival ağına girmek, böylesi anlaşmalar yap- mak kolaylaştı. n Şimdi çok kolaylaştı işler. Bunuel, Zulawski, Lang, Von Sternerberg... Siz, kaçmak zorunda kalabiliyordunuz. Teknik de değişti. Bugün film çekmek yüzde 100 konsantre olmak anlamına gelmiyor. Hafif kameralar ve küçük ekipler var. 5-10 kişiyle yapılabiliyor her şey. Dolap ve kuaför olması yeterli. Belki de en önemli şey, bir pro- jeyi konuyla heyecanlanıyorsanız alıyorsunuz ve başka söyleyecek şeyler varsa özellikle de... n Bir söyleşinizde “Erken Dönem Eser - leri’ndeki komedi ideolojisi lafı sansürlendi” dediniz. Komedi kalmış. Evet “Gizli bir komedi ideolojisi olamaz” dedi Tito. Bu sebeple bir anda kesmek zorunda kal- mıştı. Aynı zamanda bir seks sahnesi kısaltıldı. Tito yüzünden mahkemeye gittik. Orada aslında bir sonuç çıktı ama hâkim “Tito sıkıldığı için filmi sansürledi” dedi. Ciddiye almadım. n 1970’lerdeki 2 uzun metrajınızın durumu ne? “Paradise”, Almanya’da çektiğim bir film. Alman sinema yazarları, birçok yönetmenin onun konusunu çaldığını, ondan etkilendiğini söylüyor. Berlin’de, St. Petersburg’da gösterildi. DCP’ye transfer edilme şansı yok. ‘TİTO SIKILDIĞI İÇİN FİLMİ SANSÜRLEDİ’ ‘FİLM ÇEKMEK KOLAYLAŞTI’ Yugoslav Kara Dalgası’nın öncü yönetmeni Ankara’dan geçti... Zelimir Zilnik’le toplu gösteriminin yapıldığı, pek bilinmeyen 15 filminin (kısa-uzun karışık) gösterildiği 27. Ankara Film Festivali’nde bir araya geldik. 74 yaşındaki deneyimli yönetmen hiçbir soruyu yanıtsız bırakmadı, konuşkanlığı ve sıcakkanlılığıyla dikkat çekti... Zelimir Zilnik, Türk sinemasıyla ilgili umut verici tespitler yaptı. KÜLTÜR-SANAT Zilnik’in Kara Dalga’dan favorileri Usta yönetmen Zelimir Zilnik, öncülerinden olduğu Yugoslav Kara Dalgası’ndaki favori filmlerini “En az 5 tane sayabilirim” diyerek şöyle sıraladı: Pavlovic’in “Trap” (Zaseda, 1969) ve “When I Were Dead and Gone” (Kad Budem Mrtav I Beo, 1967), Makaveyev’in “The Switchboard Operator”ı ve “W.R.: Organizmanın Sırları” hâlâ yaşıyor. Petrovic’in “Ah, Bu Çingeneler!” (Skulpljaci Perja, 1967) ve “Three” (Tri, 1965) de sayılabilir. Skulpljaci Perja’ filminden bir kare.

Dalga’dan ‘Zıtlıklar Türk sinemasını besliyor’im.haberturk.com/images/others/2016/05/09/HT_20160509_ISTS_GZT22_v... · bu eserden sonra Almanya’ya giden yönetmen 1985’e

  • Upload
    others

  • View
    4

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: Dalga’dan ‘Zıtlıklar Türk sinemasını besliyor’im.haberturk.com/images/others/2016/05/09/HT_20160509_ISTS_GZT22_v... · bu eserden sonra Almanya’ya giden yönetmen 1985’e

22 PAZARTESİ 9 Mayıs 2016 Editör: Ozan SÜRÜCÜ

Kerem AKÇA / [email protected]

Z ELIMIR Zilnik’in ilginç bir hayat hikâyesi var. 1943 yılında 2. Dünya Savaşı’nda Nazi kampında doğdu.

Ailesinin ölmesiyle birlikte başkalarının yanında yaşamını sürdürdü. 1960’ların sonunda ise belgesel ve kurmaca filmlerden oluşan kariyerini inşa etmeye başladı. Öncelikle ülke sinemasının belirleyici başyapıtı, ilk uzun metrajı “Erken Dönem Eserleri” (Rani Radovi, 1969) geldi. Tito’nun sansürüne uğrayan bu eserden sonra Almanya’ya giden yönetmen 1985’e kadar orada kaldı.

1960’ların sonunda çıkan Yugoslav Kara Dalgası’nın Makaveyev, Pavlovic ve Petrovic’le beraber öncüsü olan yönetmenle Ankara’da konuştuk. Mütevazı, konuşkan ve sempatik bir ustanın tarifini yaptı adeta. Festivaldeki retrospektifte 1970’lerde ortaya çıkmayan eseri bir eksiklik gibiydi.

Ama Dusan Makavejev ve Rade Serbedzija’yla ilgili dostane, Türk sinemasıyla ilgili umut verici sözleri dinlemeye değerdi.

n Sinemaya girdiğinizde fazlasıyla akım vardı. “Erken Dönem Eserleri”nde ‘isyan’ mantığını kenara bırakınca Godardiyen öykü ve kurgu çok açık.

Elbette birçok akımdan, Godard’dan özellikle etkilendim. Sinemaya taze bir dil getiren özel bir adamdı. Biri de “Çinli Kız’ın (La Chinoise, 1968) aynısı neredeyse” demişti. Berlin Film Festivali’ndeydik. Tamamen tanınmamış

bir isimdim. Bunuel de vardı.Neyse son gün ödüller açıklanıyor.

Bir öğrenci tarafından davet edildim. “Gençlik Filmi Ödülü’nü sana verdik, esas festivali boşver, bize gel” dedi. ABD’yle, Fransız üniversiteleriyle bağlantı kurmak önemliydi. Akşam 20.00’de festivalden birileri geldi, “Zilnik nerede, Zlinik nerede?” dediler. Beni aldılar, hazırlıksızdım, tişörtleydim. Dalga geçtiklerini düşündüm, “Şaka yapmayın” dedim. Ama Altın Ayı’yı bana vereceklerdi.

n Yugoslav Kara Dalgası, Orta-Doğu Avrupa Sineması’nın en yenilikçi akımlarından. O zamanki birliktelik nasıl oluştu?

Bir arkadaşlık vardı. Birbirimizi davet edip, sessizce filmlerimizi izliyorduk. Pavlovic ve Makaveyev reaksiyonlarımı soruyordu. Çok iyi diyaloğumuz vardı. Genelde farklı estetik yaklaşımlara sahiptik. Gençtik. Godina, Zafranovic ve ben, Makavejev ve Pavlovic’in nefret edeceği filmler yapma, onların damarına basma derdindeydik (Gülüyor).

n Yugoslav Kara Dalgası nereden geliyor? Vladimir Jovovic’in yazdığı bir makaleden dolayı olduğu söyleniyor...

Evet evet, Jovicic çok yüksek seviyede parti sempatizanı idi. Makalelerine Makaveyev’in filmini koymadı. Dusak, anti-sosyalist olarak suçlandığında “W.R.: Organizmanın Sırları”nı yapmıştı. Bu son suçlamalardan bahsedersek, 1971-72 yıllarında Yugoslav Sendikası’nın baskısı oldu. Yabancı politikalarda bir baskı yoktu, ama kültürde baskı vardı. Sosyalizmdeki

şüpheleri gündeme getirmek zordu. Makaveyev, o filminde öyle yaptı. Bizim toplumumuzda Stalin’in altında bunu yapamazsın. Petrovic, Pavlovic ve “Erken Dönem Eserleri” bir yol açtı. 1972’den sonra daha serbest bir ortam oldu. Bu kadar kritik/eleştirel filmler vardı. Hırvatistan’dan Kristo Papic, Bosna’dan Bahruden Cengic de iyi filmler çekti. 1972’den sonra yeni dalga için üretilen işler durduruldu.

n Yeni Türk sinemasını takip ediyor musunuz?

Güçlü Türk filmleri var. Bir kasabada bir suçluyu arıyorlar, o var. Çok güçlüydü.

n “Bir Zamanlar Anadolu’da”...Başka Ceylan filmi; otelde, dağlarda...n “Kış Uykusu”...Günümüz Türkiye’sindeki tezatlıklar

hayata dair çarpıcı filmler çekilmesini sağlıyor. 70 milyon kişilik market de var. Filmler para da kazanıyor, salon buluyor.

‘Zıtlıklar Türk sinemasını besliyor’

n Geçmişe baktığımızda sinema, politikadan beslene-rek yaşayan bir sanat dalı. Sizin oralarda da 1960’lı, 1970’li yıl-larda Yugoslav Kara Dalgası’nın tarihsel yeri sağlam. Bosna Savaşı sonrası da 1990’larda dikkate değer bir kuşak çıktı. Balkanlar’da Kusturica gibi alternatifler dışında bu tür poli-tik olayların mı olması gerekiyor sinemanın ayaklanması için?

Bugünün durumu daha kolay. Son 6-7 senede film endüst-risi ile menajerler arasındaki bağ kuvvetlendi. Sosyalist dönemde böyle bir durum yoktu. Ortak yapım filmler, oranın devleri dışında olmuyordu. Ama yine de “Güneş Tepedeyken” (Zvizdan, 2015), Tanovic’in “Saraybosna’da

Ölüm”ü (Smrt U Sarajevu, 2016) gibi filmler üretiliyor. Aslında bu kuşaktan mutluyum. Hiç devlet desteği almadım. Bununla uğraş-madım. Bugünlerde festival ağına girmek, böylesi anlaşmalar yap-mak kolaylaştı.

n Şimdi çok kolaylaştı işler. Bunuel, Zulawski, Lang, Von Sternerberg... Siz, kaçmak zorunda kalabiliyordunuz.

Teknik de değişti. Bugün film çekmek yüzde 100 konsantre olmak anlamına gelmiyor. Hafif kameralar ve küçük ekipler var. 5-10 kişiyle yapılabiliyor her şey. Dolap ve kuaför olması yeterli. Belki de en önemli şey, bir pro-jeyi konuyla heyecanlanıyorsanız alıyorsunuz ve başka söyleyecek şeyler varsa özellikle de...

n Bir söyleşinizde “Erken Dönem Eser-leri’ndeki komedi ideolojisi lafı sansürlendi” dediniz. Komedi kalmış.

Evet “Gizli bir komedi ideolojisi olamaz” dedi Tito. Bu sebeple bir anda kesmek zorunda kal-mıştı. Aynı zamanda bir seks sahnesi kısaltıldı. Tito yüzünden mahkemeye gittik. Orada aslında bir sonuç çıktı ama hâkim “Tito sıkıldığı için filmi sansürledi” dedi. Ciddiye almadım.

n 1970’lerdeki 2 uzun metrajınızın durumu ne?

“Paradise”, Almanya’da çektiğim bir film. Alman sinema yazarları, birçok yönetmenin onun konusunu çaldığını, ondan etkilendiğini söylüyor. Berlin’de, St. Petersburg’da gösterildi. DCP’ye transfer edilme şansı yok.

‘TİTO SIKILDIĞI İÇİN FİLMİ SANSÜRLEDİ’

‘FİLM ÇEKMEK KOLAYLAŞTI’

Yugoslav Kara Dalgası’nın öncü yönetmeni Ankara’dan geçti... Zelimir Zilnik’le toplu gösteriminin yapıldığı, pek bilinmeyen 15 filminin (kısa-uzun karışık) gösterildiği 27. Ankara Film Festivali’nde bir araya geldik. 74 yaşındaki deneyimli yönetmen hiçbir soruyu yanıtsız bırakmadı, konuşkanlığı ve sıcakkanlılığıyla dikkat çekti...

Zelimir Zilnik, Türk sinemasıyla ilgili umut verici tespitler yaptı.

KÜLTÜR-SANAT

Zilnik’in Kara Dalga’dan favorileri

Usta yönetmen Zelimir Zilnik, öncülerinden olduğu Yugoslav Kara Dalgası’ndaki favori filmlerini “En az 5 tane sayabilirim” diyerek şöyle sıraladı: Pavlovic’in “Trap” (Zaseda, 1969) ve “When I Were Dead and Gone” (Kad

Budem Mrtav I Beo, 1967), Makaveyev’in “The Switchboard Operator”ı ve “W.R.: Organizmanın Sırları” hâlâ yaşıyor. Petrovic’in “Ah, Bu Çingeneler!” (Skulpljaci Perja, 1967) ve “Three” (Tri, 1965) de sayılabilir.

Skulpljaci Perja’ filminden bir kare.