100

çevre ve şehircilik dergisi

Embed Size (px)

DESCRIPTION

izmir çevre ve şehircilik dergisi

Citation preview

Page 1: çevre ve şehircilik dergisi
Page 2: çevre ve şehircilik dergisi
Page 3: çevre ve şehircilik dergisi

1

Page 4: çevre ve şehircilik dergisi

64

28

76

51

Yıl:1 Sayı: 2 - Kasım - Aralık 2011

İmtiyaz Sahibi

Mehmet GÖKARSLAN / İzmir Çevre ve Şehircilik İl Müdür Vekili

Genel Yayın Yönetmeni

Erkan YAŞACAN / Şehir plancısı

Sorumlu Yazı İşleri Müdürü

Zühre ÇAM / Dr. Şehir plancısı

Dergimizde yayımlanan yazı ve fotoğraflardan yayıncının izni alınmadan, kaynak belirtilmeden tam veya özet alıntı yapılamaz.

RK Renkli Kalem Medya Yapım Turizm Reklam Paz. Ltd. Şti.Tel: +90 232 463 75 40 Faks: +90 232 421 92 24 www.renklikalem.com.tr [email protected]

Ajans BaşkanıÖzer KESTANE

Yayın KoordinatörüSibel HEKİMOĞLU

MuhabirSüleyman DUMANCeyda ADARDerya ŞAHİN Grafik TasarımYeşim AYANRahşan AKSOY

REKLAM Reklam Direktörü Güliz İLGEN

Reklam Koordinatörü Dilem G. ŞANLI

Müşteri Temsilcileri İrfan IŞIKHakan KÜL Rasim MUTLU

Muhasebe / FinansDila Emral AYDIN

Baskı Yeri: Lamineks Matbaacılık Dijital Baskı İşl. San ve Tic.Ltd.ŞtiBaskı Tarihi:

2

Page 5: çevre ve şehircilik dergisi

12 Yangın Yönetmeliği

14 İklim Değişikliği Ulusal Eylem Planı (İDEP)

16 Kırsal alanda mimari envanteri

20 Doğanın tarihle buluşma adresi FOÇA

24 Türkiye rüzgar enerjisi yatırımları için hızla büyüyen bir ekonomi’’

28 İzmirlilerin buluşma noktası KONAK

42 Kilitli kapılar arkasında kalmamak için direniyor

46 Kentsel Akupunktur

51 Modern İzmir’in ortasında bir açık hava müzesi: Bayraklı

58 Sürdürülebilir Çevre ve Atıklar

64 Sanatta ve mimaride bir ifade şekli: Mozaik

76 Bir doğa mucizesi: Zeytin

64 İzmir’deki hanların en görkemlisi: Kızlarağası

64 Denizin ve balığın başkenti: İzmir

64

24

içindekiler

3

Page 6: çevre ve şehircilik dergisi

4

Page 7: çevre ve şehircilik dergisi

Bugünün dünyasında daha çev-reci, sağlıklı ve güvenli yaşam alanları, her vatandaşın temel hakkıdır. Bir kenti daha yaşana-bilir kılmak için harcanacak her çaba, son derece önemlidir. Bu anlamda sorunlara doğru çözüm önerileri getirilmeli, gerekli ön-lemler işbirliği içinde alınmalıdır.

Sağlıklı bir kent, içinde yaşayan-lara teknik alt yapıdan sosyal hiz-metlere, estetik ve kültürel değer-lerden ekonomik hayata kadar yaşamın her alanında kolaylık ve olanakların sağlandığı yerdir. Bu-nun için de planlı kentleşme son derece önemlidir.

Bu bağlamda İzmirimizi daha ya-şanabilir hale getirmek amacıyla bütün kurumlar işbirliği içinde çalışmalarını sürdürmektedir. İzmir’de halkımızın da desteği-ni alarak, şehir yenileme projesi ile ekonomik ömrünü dolduran, depreme dayanıksız, fiziki koşul-ları uygun olmayan yapılardan şehrimizi arındırarak, modern kentleşmeye doğru adımlar atıl-maktadır.

Bu adımlarda, yönetim mekaniz-malarının çabalarının yanında vatandaşlarımızın da yaşadıkları kente karşı aidiyet duyguları taşı-maları, sahip çıkmaları ve şehrin

sağlıklılaştırılmasına, imarına, yö-netimine katılımları çok önemlidir.

Bugün İzmir, bir dünya orga-nizasyonuna hazırlanmaktadır. 2020 EXPO adaylığında ‘’Daha İyi Bir Dünya İçin Yeni Yollar-Herkes İçin Sağlık’’ temasını be-lirleyen İzmir’in bu dünya fuarına ev sahipliği yapması, kentimizi insanlığın vitrinine çıkaracak, bü-yük kazanımlar sağlayacaktır.

Kentimizin kazanması, vatandaş-larımızın, ülkemizin kazanması demektir. Unutulmamalıdır ki, kentler içinde yaşayanlara sun-duğu imkânların yanında toplum-sal gelişimin de önemli bir ayna-sıdır.

Valiliğimizin imtiyazında iki ayda bir yayınlanmakta olan İzmir Çevre ve Şehircilik Dergimiz de, kentimize yönelik değerlerin orta-ya konulmasının yanında sorun-ların çözüm önerilerine katkıları ile önemli yer tutmaktadır. Yayın hayatında ikinci sayısını elinizde tuttuğunuz dergimizin yaşama-sında emeği geçen başta Sayın Valimiz Cahit Kıraç olmak üzere bütün kişi ve kurumlara teşekkür ediyorum.

Haluk Tunçsuİzmir Vali Yardımcısı

Modern kentleşmeye doğru

5

Page 8: çevre ve şehircilik dergisi

8 Kasım Dünya Şehircilik Günü kapsamında Şehir Plancıları Odası İstanbul Şubesi tarafından organi-ze edilen olan 7. Türkiye Şehircilik Kongresi, 14-15-16 Kasım 2011 ta-rihlerinde İstanbul Yıldız Teknik Üni-versitesinin ev sahipliğinde yapıldı. Kolokyumun ana teması, ‘’Herkes İçin Kent Herkes İçin Planlama: Akıllıca, Adaletle, Yeniden’’ ola-rak belirlendi. Bu temanın objektif bir bakış açısıyla tartışıldığı ortamı oluşturmayı hedefleyen kongrede, başta şehir plancıları olmak üzere, kentsel sorunlar üzerine düşünen uzmanlar bildiriler sundu.

Planlamaya konu olan kentsel geliş-meler, çok farklı konuların eleştirel bir biçimde ele alınmasının da yo-lunu açmaktadır. Kentsel ayrışma ve dışlanmanın yeni biçimleri “kent hakkı” bağlamında ve etik düzlem-de tartışılırken; kadınlar, engelliler, yaşlılar, çocuklar gibi daha savun-masız kesimlerin kentlerde karşı-

laştıkları zorluklar gündeme taşın-makta, kentlerde yaşayan bütün kesimlerin söz hakkının olabildiği, katılımcı bir planlama modeli arayışı sürmektedir. Bunun yanında, bilimin ve akılcı öngörülerin yerini giderek bürokrasinin ve siyasi aktörlerin baskın geldiği bir yapıya bırakma-sı, kamusal alan ve hizmetlerin adil olmayan dağılımını ve kullanım ay-

rıcalıklarını doğurmakta, planlama ve kent düzleminde “adalet” arayışı gündeme gelmektedir.

Günümüz teknolojisi ve güncel üre-tim-uygulama tekniklerinin sağladı-ğı kolaylıklar, dünyadaki sürdürüle-bilir yaşam dengelerinin bozulduğu kentlerde “akıllı” plan ve projelerin kar amaçlı yatırımlardan daha önce-likli olduğunu ortaya koymaktadır. Geçmişte çözülemeyen ve bugün üzerine yeni sorun başlıklarının ek-lendiği şehir planlama meslek ala-nına dair yeni yaklaşımlar ve çözüm önerilerini “yeniden” düşünmek gerekmektedir. Bu nedenlerle Şe-hir Plancıları Odasınca 7. Şehircilik Kongresinin başlığı “Herkes İçin Kent, Herkes İçin Planlama: Akıllıca, Adaletle, Yeniden” olarak belirlen-miş ve birlikte planlamanın koşulla-rının nasıl oluşturulacağı, planlama paradigmasındaki dönüşümün pra-tikte nasıl gerçekleşeceği konuları-nın tartışılması amaçlanmıştır.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, amba-

laj atıklarının kaynağında ayrı toplan-

ması ve geri dönüşümü konularını

düzenleyen ‘Ambalaj Atıklarının Kont-

rolü Yönetmeliği’ni yeniledi.

Yeni yönetmelikte, üreticilerin amba-

laj atıklarını bağlı bulundukları beledi-

yenin ambalaj atıkları yönetim planı-

na uygun olarak, diğer atıklardan ayrı

biriktirmek ve belediyenin toplama

sistemine bedelsiz verme yükümlü-

lüğü, önceki yönetmelikteki gibi şe-

killendi. Geçici faaliyet belgeli veya

çevre lisanslı tesislerin, kişi veya ku-

ruluşlar tarafından bu yönetmelikte

tanımlanan sistem dışında toplanmış

olan ambalaj atıklarının ise tesislere

alınması yasaklandı. Ambalaj ve am-

balaj atıklarına ait yıllık istatistik veri-

lerin yayınlanmasını getiren yönetme-

liğe göre, İl Çevre ve Şehircilik

Müdürlükleri, ambalaj atığı aktarma

merkezlerini kayıt altına alacak ve

denetleyecek. Ayrıca il ve ilçe beledi-

yelerine plan hazırlama yükümlülük-

lerinin yanı sıra belde belediyelerine

ambalaj atığı yönetim planı hazırlama

yükümlülüğü de getirilmiş oldu.

8 Kasım Dünya Şehircilik Günü

Ambalaj Atıklarının Kontrolü Yönetmeliği yenilendi

6

Page 9: çevre ve şehircilik dergisi

Hükümet, Van’da meydana gelen

7,2 büyüklüğündeki depremde, iki

bin konut ile resmî ve ticari binanın

yıkılmasıyla yeniden gündeme gelen

yapılaşma sorunuyla ilgili hükümet,

çalışmalara hız verdi.

Başbakan Recep Tayip Erdoğan’ın

açıkladığı programla Türkiye’nin ye-

niden inşası planlanıyor. Oluşturu-

lacak projeler ile yaklaşık 2 milyon

gecekondunun yıkılması ve bu ge-

cekondularda yaşayan en az 8 mil-

yon vatandaşın da sağlıklı konutlara

taşınması öngörülüyor. Yaklaşık ma-

liyetinin 60 milyar dolar olacağı tah-

min edilen kentsel dönüşüm projele-

ri ile 9 şiddetinde depreme dayanıklı

konutlar yapılması hedefleniyor.

Hükümetin kentsel dönüşüm proje-

leri için tam yetki verdiği Çevre ve

Şehircilik Bakanlığı, Ağustos ayında

81 ilin valiliğine bir yazı göndererek,

gecekondu bölgelerinin ve gece-

kondu sayılarının, kentsel dönüşüm

alanlarının bildirilmesini istedi.

Dönüşüm projelerinde deprem riski

yüksek olan illerdeki projeler önce-

likli olarak hayata geçirilecek. Ge-

cekondu sahiplerine, yeni yapılan

konutlardan verilecek. Projeler ta-

mamlanıncaya kadar da, kira bedel-

leri ödenecek.

Türkiye’de halen bulunduğu tahmin

edilen yaklaşık 2 milyon gecekondu-

nun yıkılmasının, buralarda yaşayan

en az 8 milyon vatandaşın sağlıklı

konutlara taşınmasının öngörüldüğü

projelerin maliyetinin 60 milyar dolar

olacağı tahmin ediliyor. Kamu bina-

larının yeniden gözden geçirileceği

projelerin 2023 yılına kadar tamam-

lanması öngörülüyor.

2 milyon kaçak yapıya dönüşümÇevre ve Şehircilik Bakanlığının yetkili olacağı program kapsamında 2 milyon gecekondunun yıkılması ve en az 8 milyon vatandaşın sağlıklı konutlara taşınması öngörülüyor.

5 milyar dolarlık yatırımTurcas’ın Azeri ortağı Socar ile bir-

likte sahip olduğu Pektim’in Aliağa

tesislerinde Star Rafinerisi’nin te-

meli, Başbakan Tayyip Erdoğan ile

Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham

Aliyev’in katıldığı törenle atıldı. Azer-

baycan geleneklerine göre yapılan

temel atma töreninde, devlet büyük-

lerinin gelecek kuşaklar için yazdığı

mektuplar temele konuldu.

Pektim Petrokimya Holding AŞ’den

yapılan açıklamaya göre, yıllık 10

milyon ton petrol işleme kapasitesi-

ne sahip olacak Socar&Turcas Ege

Rafinerisi (Star), yaklaşık 5 milyar

dolar yatırım bedeli ile Türkiye’nin

tek noktaya yapılacak en büyük özel

sektör yatırımı olacak. Tek bir pet-

rol türüne bağımlı kalmadan; Ural,

Azeri, İran ve Kerkük petrollerini iş-

leyebilecek esnek üretim prosesleri-

ne sahip olacak Star Rafinerisi’nde

üretilecek yıllık 1 milyon 660 bin ton

Nafta, Petkim’in temel hammaddesi

olarak kullanılacak.

Nafta’nın yanında; 5 milyon 950 bin

ton ultra düşük kükürtlü motorin, 500

bin ton jet yakıtı, 500 bin ton Refor-

mat, 630 bin ton petrokok, 240 bin

ton otogaz, 415 bin ton karışık ksi-

len, 75 bin ton Olefinik LPG, 145 bin

ton kükürt üretimi yapılacak.

7

Page 10: çevre ve şehircilik dergisi

930 yaşındaki doğa anıtıİnsanoğluna doğanın heybetini kanıtlarcasına yüzyıllardır ayakta durur Kunduracı Çınarı. Gövdesine asılmış ‘’Tabiat Anıtı’’ tabelasını gururla taşırken, Buca Kaynaklar’da tarihe tanıklığıyla ziyaretçilerini selamlar.

Hazırlayan: Şükran NURLU - Çevre Mühendisi

Bir köye yolunuz düştü-

ğünde meydanını, köy-

lünün toplanıp da ahşap

sandalyelerinde ince belli bar-

daklarda çayı yudumladığı köy

kahvesini bulmanız zor değildir.

Çünkü o ulu ağacın olduğu yer-

dedir, o çınarın altında.

Çınar, büyük çayırlık ve mesire

yerlerinde, köy meydanlarında

gölge ağacı olarak dikilir. Yap-

rakları tozdan ve gazlardan fazla

etkilenmez. Büyük endüstri şe-

hirlerinin caddelerinde, park ve

bahçelerinde boy göstermeye

başlaması da bu özelliğinden-

dir. Doğrudan güneş ya da hafif

gölge sever. Toprak isteği bakı-

mından çok seçici değildir.

Genç yaşlarından itibaren hızlı

bir büyüme yapar. Kütük sürgü-

nü verme özelliği vardır. Ömrü

ise bilindiği gibi çok uzundur.

Yaşlı çınarlar zamanla içleri çü-

rüyüp boşalsa bile yaşamlarını

sürdürürler.

İşte buna en güzel örneklerden bi-

risi İzmir’in Buca İlçesi Kaynaklar

Köyü’ndeki Kunduracı Çınarı’dır.

İnsanoğluna doğanın heybetini

kanıtlarcasına 930 yıldır ayakta

durur. Gövdesine asılmış ‘’Tabiat

Anıtı’’ tabelasını gururla taşırken,

tarihe tanıklığıyla selamlar ziya-

retçilerini. Boşalan gövdesinde

yıllarca faaliyet gösteren kundu-

ra dükkânının, ona bu adı verdiği

söylenir. Bir başka rivayete göre

ise kunduracı örsüne benzetil-

diğinden adı Kunduracı Çınarı

olmuştur.Köy tüzel kişiliğine aittir

Kunduracı Çınarı. Boyu 30, göv-

de genişliği ise 4 metreyi bulur.

29 Nisan 1994 tarihinde anıt ağaç

olarak tescil edilmiş ve 1500 m2

alanda korumaya alınmıştır.

Sizi, ilimizdeki bu eşsiz değeri

ziyarete çağırıyoruz. Dikeceğiniz

bir fidan belki bir gün Kunduracı

gibi heybetli bir tabiat anıtına dö-

nüşür diyoruz ve yazımızı Tevfik

Fikret’in şiiriyle noktalıyoruz.

ÇINARHani bir gün seninle Topkapı’dan

Geliyorduk; yol üstü bir meydan

Bir çınar gördük; Enli, boylu, vakur

Bir ağaç; hiç eğilmemiş, mağrur

Koca bir gövde, belki altı asır

Belki ondan da fazla dalgın, ağır

Kaygısız bir ömür sürüp gelmiş;

Öyle serpilmiş, öyle yükselmiş.

8

Page 11: çevre ve şehircilik dergisi

9

Page 12: çevre ve şehircilik dergisi

Turkeybuild İzmir

Uluslararası Yapı FuarıEge ve Akdeniz’in en büyük yapı fuarına ev sahipliği yapan İzmir, sergileme alanı açısından İstanbul’dan sonra ikinci büyüklükte sektör buluşmasını gerçekleştirdi.

10

Page 13: çevre ve şehircilik dergisi

Bu yıl 17’incisi düzenlenen

Uluslararası Yapı Fuarı/

Turkeybuild İzmir, 19.500

m2 ye varan yerleşim yeri ile Ege

ve Akdeniz’in en büyük yapı fuarı-

na ev sahipliği yaptı. Bu özelliği ile

İstanbul’dan sonra sergileme alanı

bakımından ikinci büyük sektör bu-

luşmasının gerçekleştirildiği fuar,

13-16 Ekim 2011 tarihlerinde orga-

nize edildi. İzmir Uluslararası Fuar

Alanı’nda düzenlenen 17 yılın en bü-

yük yapı buluşmasına, sektörün önde

gelen temsilcileri yoğun ilgi gösterdi.

Yapı- Endüstri Merkezi tarafından 34

yılı aşkın süredir düzenlenen yapı

malzemeleri fuarları, geçmişten gü-

nümüze yapı malzemeleri sektörüne

büyük katkı sağlıyor. Yapının tüm

aşamaları için kullanılan binlerce

ürün ve hizmeti tek çatı altında top-

layarak, sektördeki en yeni gelişme-

lerin sunulduğu, malzeme seçiminde

uzman kişilerden görüş ve önerilerin

alındığı, sektöre büyük katkılar sağ-

layan Yapı Fuarı/Turkeybuild, yüzde

30’luk bir büyüme ile gelişmeye de-

vam ediyor.

Fuarda bu yıl yaklaşık 350 katılımcı

firma, hazırladıkları stantlarda yerleri-

ni alırken, 28 binin üzerinde ziyaretçi

alanı gezdi. Fuarda, firmalar sektörün

ihtiyaçlarına cevap verecek en yeni

uygulama ve teknolojik aletlerinin su-

numlarını gerçekleştirdi.

Yapı fuarı, turizm sezonun bitmesiyle

beraber hareketlenen inşaat malze-

meleri pazarını da canlandırdı. Ayrı-

ca fuarın gelenekselleri arasına giren

ve ‘’Altın Mıknatıs’’ başlığı altında

gerçekleştirilen yarışmada, “Ama-

cına En Uygun Düzenlenmiş Stant

Ödülleri’ de sahiplerini buldu.Ulus-

lararası Yapı Fuarı/Turkeybuild İzmir

Fuar Salonu’nda, Çevre ve Şehircilik

Bakanlığı da hazırlanan stantta yerini

aldı. Yenilenen Bakanlığın tanıtım su-

numlarının gerçekleştirildiği stantta,

Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğünün

imtiyaz sahibi olduğu İzmir Çevre ve

Şehircilik Dergisi de ziyaretçilere da-

ğıtıldı.

İzmir Büyük Şehir Belediyesi Başkan

Danışmanı Muzaffer Tunçağ, orga-

nizasyonun İZFAŞ ve İzmir Ticaret

Odasının katkılarıyla büyük ilerlemeler

gösterdiğini, İzmir’in fuarlar ve kong-

reler merkezi olma yolunda ilerlediği-

ni, yeni fuar alanı çalışmalarında sona

doğru yaklaşıldığını belirtti. Tunçağ,

Gaziemir’de serbest bölgenin yanın-

da 300 dönümlük bir alanda modern

bir fuar yapılacağını ifade etti.

Yapı-Endüstri Merkezi ve YEM Fuar-

cılık Genel Müdürü Barış Onay ise

fuarın geçen yıllara oranla büyüme

ivmesi yakaladığını, 17 yılın en büyük

fuarının bu yıl düzenlendiğini bildirdi

ve katılımcılar ile destekleyenlere te-

şekkür etti.

11

Page 14: çevre ve şehircilik dergisi

Yangın Yönetmeliği İzmir Çevre ve Şehircilik İl Müdür Vekili Mehmet Gökarslan, ‘’Oluşabilecek yangın, bina daha projelendirme aşamasında iken mimarı ve mühendislerince söndürülmelidir.’’

Binaların Yangından korun-

ması Hakkında Yönetme-

likte Değişiklik Yapılmasına

Dair Yönetmelik’, İzmir’de düzen-

lenen bir toplantıyla tanıtıldı. Çevre

ve Şehircilik Bakanlığı ile Türkiye

Yangından Korunma ve Eğitim Vak-

fı ve Yangından Korunma Derneği

(TÜYAK) tarafından organize edilen

toplantı, MMO Tepekule Kongre ve

Sergi Merkezi Anadolu Salonu’nda

gerçekleştirildi.

Toplantıyı bir konuşmayla açan TÜ-

YAK Başkanı İsmail Turanlı; yangın

yönetmeliğine dair farkındalık yara-

tılmasının amaçlandığı toplantıları

8 ilde düzenlediklerini belirterek,

‘’Ulusal ve uluslararası alanlarda ya-

pılan yenilikleri ve çalışmaları takip

etmemiz gerekir. Mühendislik sürekli

yenilenen ve gelişen bir meslektir.

Toplantının asıl amacı, yangınla-

rın verdikleri zararları ve bunlardan

doğan kaynak istafını en aza düşür-

mektir” dedi.

İzmir Çevre ve Şehircilik İl Müdür

Vekili Mehmet Gökarslan ise bu

programın birkaç amaca hizmet et-

tiğini ifade ederek, ‘’Yönetmeliğin

hazırlıkları ve yayımlanması süre-

cinde yer alan sivil toplum temsilci-

leri ve bakanlığımız uzmanlarını ve

sahada olan uzman kişileri bir ara-

ya getirmek ve yönetmeliğin daha

iyi özümsenerek uygulamada birlik

sağlamak, aynı zamanda yönetme-

liğin ruhuna, amacına uygun olarak

yapılara yansıtmak amaçlanmakta-

dır’’ diye konuştu.

Binaların Yangından Korunması

Hakkındaki Yönetmeliğin, 2002 yı-

lında Türkiye’de ilk kez bütün ülke

genelinde kamu, özel kurum ve ku-

ruluşları ve gerçek kişilerce kullanı-

lan her türlü yapı, bina, tesis ve iş-

Mehmet Gökarslan

12

Page 15: çevre ve şehircilik dergisi

letmeleri kapsamına alacak şekilde

yayımlandığını bildiren Gökarslan,

bu yönetmeliğin yayımının ülkede

yangından korunma sektöründe bir

devrim niteliğinde olduğunu, çağ at-

lamanın başlangıcı sayılabileceğini

kaydetti.

Gökarslan, 2007 yılında yayımlanan

yönetmelik sonrasında da, sektör

temsilcileri ve uygulamacı mimar mü-

hendislerce daha iyi özümsenmesini

sağlamak amacıyla Mart 2008’de

Ege Bölgesi’nin il ve ilçelerini kapsa-

yan geniş katılımlı bir toplantıya yine

müdürlüğünün ev sahipliği yaptığını,

çok olumlu geri dönüşlerin alındığını

ifade ederek, şunları kaydetti:

‘’Başta İzmir olmak üzere ülkemizin

pekçok bölgesinde doğalgaz kul-

lanımının yaygınlaşması, elektriksel

yüklerin ciddi oranda artması, yapı-

larda kullanılan yapı malzemelerinde

petrol türevi hammadde kullanımının

artması, yapılardaki yangın riskini de

artırmaktadır. Yapıların taşıyıcı sis-

temlerinin yangın durumunda, taşı-

ma kapasitesinde kayıp olmamasını

sağlamak, yangın algılama sistemle-

rini tasarlamak ve yangın söndürme

sistemlerini projelendirmek; yapının

tasarım aşamasında yangının önlen-

mesini sağlamakta ve oluşabilecek

büyük felaketlerin önüne geçilmek-

tedir.’’

Bu konuda mimar ve mühendislerin

önemine vurgu yapan Gökarslan,

‘’Oluşabilecek yangın daha bina

projelendirme aşamasında iken mi-

marı ve mühendislerince söndürül-

melidir’’ dedi. ‘’Binaların Yangından

Korunması Hakkında Yönetmeliğin

Uygulama Esasları’’ toplantısı ile ül-

kenin mühendislik uygulamalarının

çağdaş, bilimsel ve güvenli olma

çıtasını daha yukarılara çıkartarak,

yangından oluşabilecek zararları mi-

nimize etme konusunda çok büyük

katkılarının olacağını bildiren Gö-

karslan, emeği geçen kurum ve kuru-

luş ve kişilere teşekkür etti.

Konuşmaların adından İstanbul Teknik

Üniversitesi Makine Fakültesi Öğretim

Üyesi Prof. Dr. Abdurrahman Kılıç, ha-

zırladığı sunum ile yangının oluşumu

ve Osmanlı’dan günümüze itfaiye teş-

kilatının yapılandırılmasını anlattı.

Toplantının ikinci bölümünde, İsmail

Turanlı’nın başkanlığında gerçekleş-

tirilen oturumda, Çevre ve Şehircilik

Bakanlığı Şube Müdürü Sevilay Arma-

ğan, ‘’İmar Mevzuatı ve Yangın Yönet-

meliği İlişkisi’’ konulu konuşma yaptı.

Prof. Dr. Abdurrahman Kılıç ise ‘’Kaçış

Merdiveni Hesabı ve Konumlandırıl-

masını’’ örneklerle açıklarken, Çevre

ve Şehircilik Bakanlığı Yapı Malze-

meleri Mevzuat Şube Müdürü Neval

Aksoy, yangın yönetmeliğinin yapı

malzemeleriyle ilişkisini katılımcılara

aktardı.

Toplantıda, Yangın Yönetmeliği ve

Uygulama Esasları başlığı altında bir

çok konu ele alınırken, son bölümde

Prof. Dr. Abdurrahman Kılıç’ın yöne-

timinde İzmir İtfaiye Daire Başkanlığı

temsilcisi Suna Kotan (Çevre ve Şehir-

cilik Bakanlığı), Neval Aksoy (Çevre

ve Şehircilik Bakanlığı), Sevilay Arma-

ğan (Çevre ve Şehircilik Bakanlığı),

Hülya Usta (Çevre ve Şehircilik Ba-

kanlığı), Leyla Yenipazarlı (Çevre ve

Şehircilik Bakanlığı), Numan Bulbu-

ru (İstanbul İtfaiyesi Müdürlüğü) ve

Harun Erpolat (Çevre ve Şehircilik

Bakanlığı) katılımcıların sorularını ce-

vapladı.

Toplantıya yoğun ilgi gösterildi.

13

Page 16: çevre ve şehircilik dergisi

İklim DeğişikliğiUlusal Eylem Planı (İDEP)Çevre ve Şehircilik Bakanlığının koordinasyonunda birçok ulusal ve uluslararası kurum ve kuruluşun katkısıyla hazırlanan İDEP, enerji verimliliğine yönelik teşviklerin artırılmasından, karayolu yerine demir ve deniz yollarına ağırlık verilmesine ilişkin birçok hedef içeriyor.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı

Çevre Yönetimi Genel Müdür-

lüğünün koordinasyonunda

ilgili bakanlıklar, kamu kurum

ve kuruluşları, sivil toplum örgütle-

ri, özel sektör ve akademisyenler

ile uluslararası örgütlerin katılımı ile

hazırlanan İklim Değişikliği Ulusal

Eylem Planı 2011-2023 (İDEP) ta-

mamlandı.

Eylem Planı ile enerji verimliliğine

yönelik teşviklerin yüzde 100 artı-

rılması, sanayi sektöründe üretilen

GSYH başına eşdeğer karbondioksit

yoğunluğunun azaltılması, kamu bi-

nalarında enerji tüketiminin yüzde 20

düşürülmesi, karayolu yerine demir

ve deniz yollarına ağırlık verilmesi,

su kaynaklarının bütüncül yöneti-

mi planlanması, afetler için tatbikat

yapma düzeyine çıkılması kararları

alındı.

Çevre Yönetimi Genel Müdürlüğün-

den yapılan açıklamaya göre, İDEP

ile enerji, binalar, ulaştırma, sanayi,

atık, tarım, arazi kullanımı ve orman-

cılık ve uyum başlıkları altında iklim

değişikliği ile mücadele için alınacak

önlemler belirlendi. Bu kapsamda

belirlenen hedeflerin bir kısmı şöyle:

Enerji verimliliği teşvikleri yüzde 100 artacak• Yürütülen ve planlanan çalışmalar

kapsamında birincil enerji yoğunlu-

ğunun, 2015 yılında 2008 yılına göre

yüzde 10 oranında azaltılması.

• Enerji verimliliği uygulamaları için

verilen teşvik miktarının 2015 yılına

kadar yüzde 100 artırılması.

14

Page 17: çevre ve şehircilik dergisi

• 2023 yılına kadar ülke çapında

elektrik dağıtım kayıplarının yüzde

8’e indirilmesi.

• 2015 yılına kadar Türkiye’de kar-

bon piyasasının kurulmasına yönelik

çalışmaların yapılması.

• Sanayi sektöründe enerji kullanı-

mından (elektrik enerjisi payı dahil)

kaynaklanan sera gazı emisyonları-

nın sınırlandırılması.

• 2023 yılına kadar sanayi sektörün-

de üretilen GSYH başına eşdeğer

karbondioksit yoğunluğunun azaltıl-

ması.

• Kamu kuruluşlarının bina ve tesis-

lerinde, yıllık enerji tüketiminin 2015

yılına kadar yüzde 10 ve 2023 yılına

kadar yüzde 20 azaltılması.

• 2017 yılından itibaren yeni binala-

rın yıllık enerji ihtiyacının en az yüzde

20’sinin yenilenebilir enerji kaynakla-

rından temin edilmesi.

• 2023 yılına kadar yeni yerleşme-

lerde yerleşme ölçeğinde sera gazı

emisyonunun (pilot olarak seçilen ve

sera gazı emisyon miktarı 2015 yılına

kadar belirlenen) mevcut yerleşme-

lere göre en az yüzde 10 azaltılması.

Karayolu yerine demir ve deniz yolları • 2023 yılı itibariyle demiryollarının

yük taşımacılığında (2009 yılında

yüzde 5 olan) payının yüzde 15’e,

yolcu taşımacılığında (2009 yılında

yüzde 2 olan) payının yüzde 10’a çı-

karılması.

• 2023 yılı itibariyle denizyollarının

kabotaj yük taşımacılığındaki (2009

yılında ton-km olarak yüzde 2,66

olan) payının yüzde 10’a, yolcu taşı-

macılığındaki (2009 yılında yolcu-km

olarak yüzde 0,37 olan) payının yüz-

de 4’e çıkarılması.

• 2023 yılı itibariyle karayollarının

yük taşımacılığındaki (2009 yılında

ton-km olarak yüzde 80,63 olan)

payının yüzde 60’ın altına, yolcu ta-

şımacılığındaki (2009 yılında yolcu-

km olarak yüzde 89,59 olan) payının

yüzde 72’ye düşürülmesi.

Afetlere karşı tatbikat• İklim değişikliğine bağlı sel, taşkın,

çığ, heyelan vb. doğal afet risklerinin

tespit edilmesi.

• İklim değişikliğine bağlı doğal afet-

lere müdahalede taşra teşkilat kapa-

sitelerinin güçlendirilmesi ve tatbikat

yapabilme düzeyine eriştirilmesi.

• 2005 yılı baz alınarak, düzenli de-

polama tesislerine kabul edilecek

biyobozunur atık miktarının, 2015

yılına kadar ağırlıkça yüzde 75’ine,

2018 yılına kadar yüzde 50’sine,

2025 yılına kadar yüzde 35’ine in-

dirilmesi.

Vahşi çöp depolama sahalarının tamamı kapatılacak• 2023 yılı sonuna kadar ülke ge-

nelinde entegre katı atık bertaraf

tesislerinin kurulması ve belediye

atıklarının yüzde 100’ünün bu te-

sislerde bertaraf edilmesi.

• 2023 yılına kadar vahşi depolama

sahalarının yüzde 100’ünün kapatıl-

ması.

• Orman alanlarında tutulan kar-

bon stok miktarını 2020 yılına kadar

2007’dekine (2007’de 14.500 Gg,

2020’de 16.700 Gg) göre yüzde 15

artırılması.

• Ormansızlaşma ve orman zarar-

larını 2020 yılına kadar 2007 yılı de-

ğerlerine göre yüzde 20 azaltılması.

• Su kaynaklarının yönetimi, gıda

güvencesinin sağlanması, biyolojik

çeşitliliğin korunması, insan sağlı-

ğı üzerindeki etkilerin araştırılması

gibi uyum faaliyetlerine ağırlık ve-

rilmesi.

15

Page 18: çevre ve şehircilik dergisi

Kırsal alanda mimari envanteriİzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü Mimarlık Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Murat Günaydın başkanlığında oluşturulan uzman kadro, İl Özel İdaresi sınırlarındaki kırsal bölgede mimarlık envanteri çıkaracak ve örnek yapı projelerinin oluşturulmasını sağlayacak.

16

Page 19: çevre ve şehircilik dergisi

İzmir il sınırları içinde ve İl Özel

İdare yetkisinde bulunan kırsal

bölgelerde 416 köyün incelen-

mesi, yerleşim envanterinin oluştu-

rulması, ardından da 27 pilot köyde

yapı ölçeğinde mimari envanterin

çıkarılması amacıyla çalışma yürütü-

lüyor. İzmir Yüksek Teknoloji Enstitü-

sü (İYTE) Mimarlık Fakültesi Dekanı

Prof. Dr. Murat Günaydın başkanlı-

ğındaki uzman kadronun gerçekleş-

tirdiği çalışmayla örnek yapı projele-

rinin oluşturulması sağlanacak.

İzmir İl Özel İdaresinin, “İzmir’de

Kırsal Alanda Yöresel Mimari Özel-

liklerinin Belirlenmesi ve Örnek Yapı

Projeleri’’ başlığı altındaki çalışması,

uygulama olanağının sağlanması

amacıyla ihaleye çıkarıldı. İhaleyi,

İYTE bünyesindeki vakıf kuruluşu

olan İZTEK AŞ. aldı. Bu kapsamda

başlanan çalışmalarda, projenin

koordinatörlüğüne İYTE Mimarlık

Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Murat

Günaydın getirilirken, ekip; Doç.

Dr. S. Sarp Tunçoku (Y. Restoratör,

Mimar), Yard. Doç. Dr. Adile Avar

(Sosyolog) , Dr. Ülkü İnceköse (Y.

Mimar), Dr. Tonguç Akış (Y. Mimar),

Mehmet Ali Yalçın (Mimar) ve Nec-

det Şenoğlu’ndan (Mimar) oluştu.

Birinci etapta ekipte ayrıca Ahmet

Prof. Dr. Murat Günaydın:

‘’Uygulama alanının büyüklüğünden

dolayı proje, Türkiye’de tek olma

özelliğine sahip.’’

17

Page 20: çevre ve şehircilik dergisi

İl Özel İdareye teslim edilecek sekiz örnek köy konutu ve bir köy konağı

projesinin yer aldığı çalışmayla tasarımı

yapılacak konutların bütün bölgelerde uyumlu olması

üzerinde duruluyor.

Arda (Mimar) ve Dr. Zeynep D. Ar-

san da yer aldı.

Dergimize ekibiyle birlikte projeyi

anlatan Prof. Dr. Murat Günaydın,

kırsal alanda mimarlık envanteri çı-

karmak ve örnek yapı projelerinin

oluşturulmasını sağlamak amacıyla

2010 yılı Ekim ayında çalışmalara

başladıklarını bildirdi.

İzmir İl Özel İdaresi’nin sorumlu ol-

duğu alan içerisinde kalan 416 köy-

de araştırma ve gözlemler yapıldı-

ğını ifade eden Prof. Dr. Günaydın,

bu proje ile kırsal bölgelerde varlı-

ğını sürdüren 416 köyde, ekonomik,

çevreye ve köylünün sorunlarına

duyarlı, yeni taleplere yönelik, mo-

dern anlayışla tasarlanmış, örnek

konut projelerinin halkın kullanımına

sunulmasının hedef alındığını vur-

guladı. Prof. Dr. Günaydın, uygula-

ma alanının büyüklüğünden dolayı

projenin Türkiye’de tek olma özelli-

ğine işaret etti.

Çalışma, 3 etap halinde planlandı

ve ilk 2 etap tamamlandı. Prof. Dr.

Günaydın ve ekibinin verdiği bilgiye

18

Page 21: çevre ve şehircilik dergisi

göre, projenin 1. etabı olarak tanım-

lanan aşamada, kırsal alandaki 416

köyün tamamını kapsayacak şekilde

geniş bir yelpazede gözlemler yapıl-

dı. Proje ekibi, bu köyler hakkında

bilgi edinmek için muhtarlar ve köy

halkı ile görüşmeler gerçekleştirdi,

öneri ve istekleri dinlendikten sonra

sosyo-kültürel yaşantıdan en ince

mimari detaylara kadar incelemeler-

de bulundu.

Proje raporu hazırlanırken fiziksel

doku, sosyal yaşam, sorunlar ve ta-

lepler, öncelikli hedefler olarak sıra-

landı. Mimari özelliklerin belirlenme-

sinin yanında bölgenin her yönüyle

incelenmesi ve fotoğraflanması ile

belgesel nitelik kazanan proje, gele-

cekte yapılacak olan çalışmalar için

yol gösterici ve gerçeğe en yakın

belgeleme olma özelliğini de kazan-

mış oldu.

Proje kapsamında İl Özel İdaresi-

ne teslim edilecek olan sekiz örnek

köy konutu ve bir köy konağı pro-

jesi bulunuyor. Tasarımı yapılacak

örnek konutların yer aldıkları bölge

yaşamına ve bölge insanının ekono-

mik gücüne uygun olması üzerinde

titizlikle duruluyor. Projenin ikinci

ayağında ise araştırmaları yapılan

416 köyün mimari karakterlerini en

uygun yansıtacak şekilde 27 pilot

köy, proje ekibi tarafından seçile-

rek alan çalışmasına geçildi. Genel

çeşitliliği en iyi gösterebilecek pilot

köyler belirlenirken, ilçe sayısı ve bu

ilçelerdeki köy sayısı oranları da göz

önüne alındı.

Bunun ardından daha geniş araştır-

ma yapmak için 27 pilot köy tekrar

gezilerek, birinci etap çalışmaların

gözden kaçan detayları, derinleme-

sine incelendi. Proje ekibi, sadece

mimari alt yapının incelenmesinin

değil, bu mekânlardaki yaşam biçi-

mi, köyün sorunları ve taleplerinin de

üzerinde durdu. Bu şekilde kırsal-

da önemli bir göç olgusunun varlığı

ve ekonomik etkenlerin mekânlara

yansıması konuları rapora geçen

başlıklar altında toplandı. Sadece

gözlemlerle yetinilmeyip, projeyi

destekleyecek bilimsel veriler de bu

etap içerisinde derlendi.

Krokilerin çizilmesi, haritaların ince-

lenmesi ve eski doku örneklerinin

belgelenmesi, pilot köylerde gerçek-

leştirilen çalışmalar oldu. Bilimsel alt

yapının en sağlam temellerinin atıl-

dığı 2. Etap çalışmalarında, sadece

özgün konutlar değil, köylerdeki yeni

yapılar da incelemeye alındı.

Alan çalışması ve envanter içeriği

açısından Türkiye’de tek olma özelli-

ğine sahip projenin en önemli yanla-

rından birisini, yerel ve evrensel de-

ğerleri yansıtacak konut projelerinin

yapılması hedefi oluşturuyor.

3. Etap çalışmalarının başlandığı

proje kapsamında, köylerin içerisin-

de yapılacak örnek konutların mima-

ri, statik, tesisat ve elektrik projeleri,

İl Özel İdaresine teslim edilecek. Bu

aşamada proje ekibinin görevi sona

erecek. Bundan sonraki süreç için

projenin sürdürülebilir olması ve ge-

nele yayılması çalışmalarının yapıl-

ması, karşılıklı görüşmeler sonucun-

da netlik kazanacak. İl Özel İdaresi

bu projeleri, ücretsiz olarak halkın

kullanımına sunacak.

19

Page 22: çevre ve şehircilik dergisi

Doğanın tarihle buluşma adresi

Antik dönemde adını Phokaia’dan alan ilçe; doğal, arkeolojik ve kentsel sit alanları gibi koruma statülerini bünyesinde barındırmasının yanında Türkiye’deki on beş özel çevre koruma alanından biridir.

FOÇA

Deniz KUTLUÖZEN - Mimar Bayram ŞAKAR-Biyolog

20

Page 23: çevre ve şehircilik dergisi

Küçüklü büyüklü koylarla

kaplı bir sahili olan Foça,

İzmir şehir merkezine 70 ki-

lometre uzaktaki maviyle yeşilin iç

içe geçtiği, ülkemizdeki ender tatil

bölgelerinden biridir. 3000 yıllık tari-

hi olan bölge, adını antik dönemde

‘Phokaia‘dan alır.

Kentin hemen girişinde sizi tarihi yel

değirmenleri karşılar. Foça kıyıları-

nı oluşturan ve üzerinde yerleşme

bulunmayan İngiliz ve Fener Burnu

gibi yarımadalar, denize açılan do-

ğal uzantılar olarak Foça siluetini ta-

mamlarlar. Eşek, İncir, Hayırsız Orak

adaları ve Siren kayalıkları, Foça

koylarını adeta bir dantel gibi süsler.

İlçe; doğal, arkeolojik, kentsel sit

alanları gibi koruma statülerini bün-

yesinde bir arada barındırmasının

yanında, Türkiye’deki on beş Özel

Çevre Koruma alanından biridir. Bu

kapsamda 1990 yılında Bakanlar

Kurulu kararıyla Özel Çevre Koruma

Bölgesi olarak ilan edilen Foça, dün-

ya üzerinde sayıları 500-600 arası ol-

duğu bilinen ve nesli birinci derecede

tehlike altındaki türler arasına giren

Akdeniz Foku’nun (Monachus mo-

nachus) yaşadığı habitatlara sahiptir.

Siren kayalıkları mağaraları fokların

üremesi ve yavrulaması açısından ol-

dukça önemli birer değerdir.

1991 yılında Türkiye Ulusal Fok Ko-

mitesi tarafından Akdeniz foklarının

korunması için Foça pilot proje böl-

gesi olarak seçilmiş ve gerçekleşti-

rilen projelerle foklar artık rahatsız

edilmeden yaşamlarını sürdürebilme

imkânını bulmuştur. 2007 yılında tek-

rar Bakanlar Kurulu kararıyla Foça

Özel Çevre Koruma Bölgesi’nin sı-

nırları genişletilmiş ve alan 71.38

km2’ye çıkarılmıştır. Yüzde 50’si kı-

zılçam ormanlarıyla kaplı olan ilçe-

nin büyük bir bölümü I. ve II. derece

doğal sit alanıdır. Bunların yanında

Foça’da İyon, Pers, Roma, Bizans

ve Osmanlı medeniyetlerinden kal-

mış tarihi ve turistik yapılar bulun-

maktadır.

21

Page 24: çevre ve şehircilik dergisi

2011 yılında Foça Özel Çevre Koru-

ma Bölgesi’nde Türkiye’nin Deniz ve

Kıyı Koruma Alanları Sisteminin Güç-

lendirilmesi Projesi, Akdeniz Foku

Koruma ve İzleme Projesi, Foça Özel

Çevre Koruma Bölgesi’nde Biyolojik

Çeşitliliğin Tespiti Projesi, Özel Çev-

re Koruma Bölgelerinde Su Kalitesi-

nin İzlenmesi ve Özel Çevre Koruma

Bölgelerinde İşletilmekte Olan Atık-

su Arıtma Tesislerini İzlenmesi Pro-

jesi, Foça Osmanlı Dönemi Mezarlığı

Açık Hava Müzesi Kazı Restorasyon

ve Çevre Düzenlemesi Projesi, Özel

Çevre Koruma Bölgeleri Sualtı Te-

mizlik Projesi çalışmaları devam et-

mektedir.Bunların yanında; Akdeniz

Foku ve Yaban Hayatı Araştırma,

Rehabilitaston ve Bilgilendirme Mer-

kezi Projesi, İngiliz Burnu Günübirlik

Alan Tesisi ve Çevre Tanzimi Projesi,

Kayalar Camii Onarım, Aydınlatma

ve Çevre Tanzimi Projesi ile Foça

Özel Çevre Koruma Bölgesi’nin Sı-

nırlarının Genişletilmesi Projeleri

hazırlanmış olup değerlendirme so-

nuçları beklenmektedir.

Özel Çevre Koruma Şube Müdürlüğü Sonbahar Mevsimi Bilimsel Aktiviteleri

Morphology and Blood Proteins of

Dice Snakes from Western Turkey

Mertensiella (SCI), Vol:18: 370-382

Feeding biology of the Dice snake,

Natrix tessellata (Laurenti, 1768)

(Serpentes: Colubridae) in Turkey.

Mertensiella (SCI), Vol:18: 365-369

Nükleer Enerji Öncesi Sinop Yarı-

madasının Omurgalı Biyoçeşitliliği,

Çevre ve Ekoloji Kongresi, 5-7 Ekim

2011, Çanakkale

22

Page 25: çevre ve şehircilik dergisi

23

Page 26: çevre ve şehircilik dergisi

“Türkiye rüzgar enerjisi yatırımları için hızla büyüyen bir ekonomi’’Mustafa Serdar Ataseven, rüzgar enerjisi alanında ülkenin en güçlü sivil toplum kuruluşlarından TÜREB’in kaptanı. Ataseven’e göre, Türkiye rüzgar potansiyelinde Avrupa’nın yüzde 25-30 fazlasına sahip.

Türkiye rüzgar enerjisi potansi-

yelinin ülke ekonomisine ka-

zandırılması doğrultusunda

önemli çalışmalarda bulunan ve ala-

nında ülkenin en güçlü sivil toplum

kuruluşlarından olan Türkiye Rüzgar

Enerjisi Birliğinin (TÜREB) başındaki

isim, Mustafa Serdar Ataseven. Ül-

kenin rüzgar enerjisi yatırımları için

hızla büyüyen bir ekonomiye sahip

olduğuna işaret eden Ataseven,

toplamda 5500 MW kurulu güce sa-

hip rüzgâr projelerinin, Türkiye’nin

mevcut rüzgâr potansiyelinin en kısa

sürede ekonomiye katkı sağlayacak

şekle dönüştürülebilmesi için lisans-

lama sürecinin sonuçlandırılmasının

beklendiğine işaret ediyor.

Türkiye Rüzgar Enerjisi Birliği nasıl

ve ne amaçla kuruldu? Birliği bize

biraz tanıtır mısınız?

ATASEVEN: Türkiye Rüzgar Enerji-

si Birliği (TÜREB) rüzgar enerjisi ile

24

Page 27: çevre ve şehircilik dergisi

ilgili bilimsel, teknik ve uygulamalı

araştırmaları takip etmek, rüzgar

enerji kaynağının kullanımını yaygın-

laştırmak için faaliyetlerde bulunmak

amacıyla 10 Şubat 1992 tarih ve

92/2752 Sayılı Bakanlar Kurulu ka-

rarı ile kurulmuştur. TÜREB, Elektrik

İşleri Etüt İdaresi Genel Müdürlüğü

(EİE) ve Enerji Bakanlığının koordi-

neli çalışmalarıyla Türkiye Rüzgâr

Enerjisi potansiyelinin ülke ekonomi-

sine kazandırılması doğrultusunda

önemli çalışmalarda bulunmaktadır.

Avrupa Rüzgâr Enerjisi Birliği’nin

resmi olarak Türkiye şubesi olan

TÜREB, rüzgâr enerjisi konusunda

Türkiye’deki en güçlü sivil toplum

kuruluşudur.

Rüzgar enerjisi, diğer enerji türleri

ile karşılaştırıldığında öne çıkan yön-

leri nelerdir?

ATASEVEN: Ülkemiz rüzgâr potansi-

yeli açısından Avrupa’nın potansiye-

linden % 25-%30 daha fazlasına sa-

hiptir. Ayrıca rüzgâr enerjisi temiz bir

enerji sağlar, çünkü rüzgâr türbinleri

elektrik üretirken sadece havanın

hareket enerjisini kullanırlar. Çevre-

ye zararlı emisyonlar veya herhangi

bir atık bırakmadığından, atmosfere

verilen karbondioksit miktarının yıl-

da 2.000 ton kadarını azaltmış olur.

Bunun yanı sıra rüzgâr enerjisi, sü-

rekli gelişen ve güvenilirliği artan bir

teknolojiye sahiptir. Bu yönüyle de

oldukça hızlı büyüyen bir pazara sa-

hiptir.

Dünyada ve ülkemizde rüzgâr

enerjisine bakış nasıl? Ülkemizin

rüzgar enerjisi potansiyeli nedir?

İzmir’in potansiyeli nedir?

ATASEVEN: Son yıllarda rüzgâr ener-

jisi bütün dünyada en hızlı gelişen

enerji kaynağı haline gelmiştir. Öyle

görülüyor ki, bu eğilim önümüzdeki

yıllarda da artarak devam edecek-

tir. Bunun en önemli nedeni de fosil

yakıtlardaki rezervlerin azalmasının

yanı sıra küresel ısınma neticesinde

iklim değişikliğinin önüne geçmek ve

karbon salınımını azaltmaktır. Ülkeler

sürdürülebilir bir çevre yönetimi ile

enerji kaynaklarında dışa bağımlılığı

önlemek ve kaynak çeşitliliğini oluş-

turarak arz güvenliğini sağlamak için

yenilenebilir enerjiye yönelmişlerdir.

Dünyadaki bu gelişmelere bağlı ola-

rak bakıldığında Türkiye’nin rüzgâr

enerjisi konusunda olağanüstü bir

potansiyeli bulunmaktadır. Türki-

ye, Avrupa’daki 6’ncı büyük elektrik

pazarıdır ve dünya çapında en hızlı

büyüyen pazarlardan biridir. Tür-

kiye, rüzgâr enerjisi yatırımları için

gelişmekte olan bir piyasa ve hızla

büyüyen bir ekonomidir. Türkiye’de

rüzgâr potansiyelinin yüksek olduğu

3 ana bölge vardır. Çanakkale- Ba-

lıkesir Bölgesi, İzmir-Manisa Bölgesi

ve Hatay Bölgesidir. Uygulanabilir

rüzgâr enerjisi potansiyeli Elektrik

İşleri Etüt İdaresi tarafından 38.000

MW olarak hesaplanmaktadır ve bu-

gün itibari ile kurulu gücümüz 1600

MW’dır. Ülkemiz kurulu güç büyük-

lüğü olarak ilk 20 ülke içindedir ve

Türkiye’nin 2023 yılına kadar hedefi

20.000 MW kurulu güç ile ilk 5 ülke

içerisinde yer almaktır.

Sektörün İzmir’e ilişkin yatırımları

ve gelecek planları nelerdir?

ATASEVEN: Ortalama rüzgâr gücü

yoğunluğu ve yatırımları çekmesi

açısından Ege Bölgesi şu anda Mar-

mara Bölgesi’nden sonra ikinci sıra-

da yer almaktadır. Ege Bölgesi’nde

santrallerin en fazla yoğun olduğu

alanlar ise İzmir ve çevresidir.

Santrallerin kuruluş aşamasın-

da yaşadığınız güçlükler nelerdir?

Mevzuat kaynaklı sorunlar yaşıyor

musunuz? Ülkemizin ilgili mevzuatını

yurtdışı mevzuatı karşılaştırdığımız-

da nasıl bir tablo karşımıza çıkıyor?

ATASEVEN: Santrallerin kurulumu

sırasında hem teknik hem de yasal

açıdan bazı sorunlar yaşanmaktadır.

Kanun koyucu geçmiş hatalı tec-

rübelerin telafi edilmesi için yoğun

biçimde çalışmaya devam etmek-

tedir. Her yıl enerjiye olan ihtiyacı-

mız % 6-8 büyüyor, ancak yapılan

tesisler yalnızca % 2-3 artıyor. Şu

anda Türkiye’de 38.000 MW teknik

potansiyelimiz varken, işletmede

olan santraller sadece 1600 MW

kurulu güç ile ülkemizdeki elektrik

enerjisinin %2-3’ünü üretmektedir.

Bildiğiniz gibi 2023 yılında bu ra-

kamın 20.000 MW olması hedeflen-

mektedir. 2007’de dünyanın kurulu

gücü 76.000MW iken 1 Kasım 2007

müracaatlarında Türkiye’de toplam

başvuru 78.500 MW olarak gerçek-

leşmiştir. Bu başvuruların düzenlen-

‘’TÜREB’in hazırladığı çok önemli

çalışmalardan birisi Türkiye Rüzgar

Enerjisi Stratejik Yol Haritası projemizdir.

Amacımız lider ve küresel bir oyuncu olarak Türkiye’de

rüzgâr sanayi devrimini yapacak

yol haritasını ortaya koymaktır.’’

25

Page 28: çevre ve şehircilik dergisi

mesi, işleme konulması, yönetme-

liklerin, kanunların çıkarılması da 4

yıllık bir süreci almıştır. Ancak bun-

dan sonraki başvuruların, geçmiş

tecrübelerden kaynaklı olarak bu

kadar uzun sürelere yayılmayacağı-

na ve 1-2 yıl içinde sonuçlanacağına

inanıyoruz. Lisans alma sürecinde

bazı sorunlar elbette yaşanmaktadır.

1 Kasım 2007 başvurularını 4 yıllık

oldukça uzun kabul edilebilecek bir

süreçte çözümlememiz, Yenilenebi-

lir Enerji Kaynaklarının Elektrik Ener-

jisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin

Kanunda Değişiklik Yapılmasına

Dair Kanunu gecikmeli olarak çıkart-

mamız, yabancı yatırımcıların Türki-

ye algısını kötü yönde etkilemiştir.

Santral kurulumu sırasında ise arazi-

de rüzgâr bol olmalı, engebeli böl-

geler istikrarlı rüzgâr rejimine engel

oldukları için uygun alanlar saptan-

malıdır. Santral kurmak için gerekli

izinlerin alınmış olması gerekmekte-

dir ve lisans işlemleri için EPDK’ya

başvurmak gerekmektedir. Ulaşım

ve taşıma maliyetlerinin yüksekliği

nedeniyle santralin kurulum alanı ko-

lay ulaşılabilir olmalı ve aynı şekilde

türbinde üretilen enerjinin şebeke-

ye iletimi kolay olmalıdır. Ayrıca en

önemli konulardan biri olan, projeye

başlamadan önce yapılması zorun-

lu ölçümlerin de yeterli zamanda ve

güvenilir ölçümlerle yapılmış olması

gerekmektedir.

Rüzgar enerjisi santrali ekipmanla-

rı nereden temin ediliyor? Ülkemizin

ekipman üretimi açısından durumu

nedir?

ATASEVEN: 1993’ten beri rüzgâr

türbin pazarının büyüme oranı her

yıl %40 civarındadır, gelecek onlu

yıllarda büyüme oranının %20’ler ci-

varında olması beklenmektedir. Ha-

len dünyada 40 kadar türbin üreticisi

vardır. Dünyadaki türbinlerin nere-

deyse yarısı Danimarka, İspanya,

Almanya vb. üreticilerin yapımıdır.

Ülkemizde ise rüzgâr türbinlerinin

kanatları ve kulesi üretilmeye baş-

lanmıştır. Küçük kapasiteli türbin

üretimi de bulunmaktadır. Ancak tür-

bin üretimi konusunda henüz isteni-

len aşamaya ulaşılamamıştır. Büyük

türbinlerin temini genellikle Avrupa

ülkelerindeki üretici firmalardan sağ-

lanmaktadır.

Bildiğiniz gibi Enerji ve Tabii Kay-

naklar Bakanlığımızın AR-GE des-

teği kapsamında TÜBİTAK Kamu

Kurumları Araştırma ve Geliştirme

26

Page 29: çevre ve şehircilik dergisi

Projelerini Destekleme Programı

çerçevesinde Milli Rüzgâr Enerji

Sistemleri Geliştirilmesi ve Proto-

tip Türbin Üretimi (MİLRES) Projesi

başlamış bulunmaktadır. Proje yürü-

tücüsü kuruluşlar arasında Sabancı

Üniversitesi, Türk Havacılık ve Uzay

Sanayi A.Ş. (TUSAŞ/TAI), İstanbul

Ulaşım A.Ş, TÜBİTAK MAM Enerji

Enstitüsü, İstanbul Teknik Üniver-

sitesi yer almaktadır. Birinci aşama

olarak görülen 500 KW’lık sistem

için 2013 yılı, ikinci aşama olan 2,5

MW üretim yapacak türbinler için

2015 yılı hedef konmuştur. Böylece

ülkemizde üretilen türbinler de sant-

rallerde yerlerini kısa zaman içeri-

sinde alabileceklerdir.

Yenilenebilir enerji kaynağı ola-

rak çevreci bir enerji temin yöntemi

olsa da bir rüzgar enerjisi santrali-

nin özellikle kuruluş aşamasında

bazı çevresel etkiler oluşacaktır. Bu

etkilerin giderilmesi için yapılması

gerekenler nelerdir?

ATASEVEN: Ülkemizde enerji üreti-

minde kullanılan kaynakların çoğu

çevre açısından CO2 emisyonuna

neden olan kaynaklardır. Bu ne-

denle yenilenebilir, çevre dostu ve

ülkemizde potansiyeli olan enerji

kaynakları ve teknolojileri konuların-

da çalışmalar önem kazanmaktadır.

Bunların en başında rüzgâr enerjisi

gelmektedir. Bunun yanı sıra türbin

için geniş alanlar gerekmektedir.

Türbinlerin kapladığı alan bunun

%1-1,2’si kadar olduğundan bu

alanlar yine de tarım amaçlı kullanı-

labilir.

Konut veya işyerleri için küçük sis-

temler olduğunu görüyoruz. Bunlara

dair bilgi verir misiniz?

ATASEVEN: Ülkemizde kendi evi-

nin ya da işyerinin önüne rüzgâr

türbini koyarak elektrik elde etmeyi

engelleyen bir yasa yoktur. Hatta

teşvik edici olması açısından kendi

kullanımınızın fazlası olan elektriğin

de satışına imkân tanınmaktadır. Bu

amaçla 500 KW’a kadar lisanssız

türbin kurma imkânı sağlanmıştır.

Bölgenizde en azından 15 km/s (4

m/s) yıllık ortalama rüzgâr hızına sa-

hip yeterli rüzgâr var ve eviniz veya

işyeriniz böyle bir türbini kurmaya

müsait ve de temiz güç elde etmek

istiyorsanız, rüzgâr türbinleri ile evi-

nizin veya iş yerinizin enerji ihtiyacı-

nı karşılayabilirsiniz. Ancak, hukuki

olarak mevzuatlar henüz uygula-

maya konulmadığından bugün için

bu tür sistemlerin ulusal şebekeye

bağlanmadan kullanımı her geçen

gün yaygınlaşmaktadır.

Ve son olarak sektörün geleceği

ile ilgili önerileriniz nelerdir?

ATASEVEN: Bilindiği üzere 1 Ka-

sım 2007 tarihinde rüzgâr enerjisi

için 751 proje başvurusu yapılmıştı.

Bunların değerlendirmeleri yapıla-

rak, bugün gelinen nokta itibariy-

le 1500 MW civarında tekli kalan

projelerin lisanslandırma çalışma-

ları EPDK tarafından yürütülmekte

olup, TEİAŞ tarafından yapılan 13

grup yarışma sonucunda lisans al-

maya hak kazanan toplamda 5500

MW kurulu güce sahip rüzgâr pro-

jelerinin, Türkiye’nin mevcut rüzgâr

potansiyelinin en kısa sürede eko-

nomiye katkı sağlayacak şekle

dönüştürülebilmesi için lisanslama

sürecinin sonuçlandırılması beklen-

mektedir.

Ayrıca TÜREB’in hazırlamakta

olduğu çok önemli çalışmaları-

mızdan bir tanesi Türkiye Rüzgâr

Enerjisi Stratejik Yol Haritası pro-

jemizdir. Bunların taban çalışma-

larını tamamladık büyük ölçüde

sektör katılımcılarının da katkısı ile

daha da geliştireceğiz. Buradaki

amaç geçmişte rüzgâr sektöründe

neredeydik, şu anda neredeyiz ve

ileride nerede olacağız. Sanayi-

cilerimiz, üniversitelerimiz, kamu

kuruluşları, yatırımcılar, mühendis-

lik hizmeti veren kuruluşlar, bütün

sektör paydaşları, rüzgâr sektörü

ile ilgili önünde bir yol haritası gör-

mek istiyor. Çalışmanın amacı, öz-

gün ve rekabetçi teknoloji üreten

ve enerji sepetinde rüzgâr enerjisi-

nin ağırlığını artıracak yerli sanayi-

yi oluşturmak için işbirliğini ve eş-

güdümü sağlamak, markalaşmış,

lider ve küresel bir oyuncu olarak

Türkiye’de rüzgâr sanayi devrimini

gerçekleştirecek yol haritasını orta-

ya koyabilmektir.

Ülkemiz rüzgâr potansiyeli açısından

Avrupa’nın potansiyelinden

% 25-%30 daha fazlasına sahiptir. Ayrıca rüzgâr enerjisi temiz bir enerji

sağlar.

27

Page 30: çevre ve şehircilik dergisi

İzmirlilerin buluşma noktası

KONAKSadece bir semt adı değildir Konak. İzmir’in yönetsel, sanatsal, kültürel ve ticari merkezidir, kısaca kalbidir. Meydan ve çevresini oluşturan alanın en önemli yapıları da Hükümet Konağı ve kentin sembolü Saat Kulesi’dir.

28

Page 31: çevre ve şehircilik dergisi

İzmir için bir mahalle veya semt

adı değildir Konak. Son iki asırdır

kentin merkezidir. Yerli, yabancı

herkesin bir şekilde uğrak yeri, bu-

luşma noktasıdır. Konak, yönetsel,

sanatsal, kültürel ve ticari anlamda

merkez oluşunun yanında 9 bine

yaklaşan kent tarihinin tanığı, kısaca

kalbidir. Konak Meydanı ve çevresi-

ni oluşturan alanın en önemli yapı-

larını ise 9 Eylül 1922’de göndere

çekilen bayrak ile sadece İzmir’in

değil, ülkenin kurtuluşunun simgele-

rinden birisi olan Hükümet Konağı,

kentin sembolü Saat Kulesi, Beledi-

ye Sarayı, Vapur İskelesi, Yalı Cami

gibi eserler ve daha bunun gibi bir-

çokları oluşturur. Tarihi Kemeraltı

Çarşısı, Sahil Yolu, hemen her gün

İzmirlilerle dolar, taşar.

Kuzeyinde İzmir Körfezi ve Bay-

raklı, doğusunda Bornova, güne-

yinde Karabağlar, batısında ise

Balçova ilçeler bulunan Konak

Meydanı’nın güneybatı yönünde-

ki bir noktadan başlayan liman,

geniş bir kavis çizerek Hisar Ca-

misi yakınlarındaki bir noktada

son bulur ve kıyı şeridi Bornova

Körfezi’ne doğru uzar gider.

Antik Çağ’ın, Osmanlı devrinin an-

cak en fazla Cumhuriyet dönemi

eserlerinin hâkim olduğu Konak’ta

akla gelenler saymakla bitmez. Bun-

ların belli başlılarını şöyle sıraladık:

TARİHİ YERLERHükümet Konağı: İzmir’in yönetim merkezi olan, günü-

müzdeki Hükümet Konağı yerinde

bulunan ve Katipzade Konağı ola-

rak bilinen ahşap yapı, vali konağı

olarak kullanılmaya başlanır. Bölge-

nin “Konak” adıyla anılması, işte bu

eski konak nedeniyledir. Zamanla

harap hale gelen yapı yıktırılarak,

1872 yılı sonlarında İzmir Hükümet

Konağı’nın yapımına başlanır ve

yeni konak 1872 yılında tamamlanır.

Birinci ve İkinci Meşrutiyet dönemle-

rini, işgali ve Cumhuriyetin kuruluş

heyecanını yaşayan bu yapının ana

binası, 40 yıl önce geçirdiği yangın-

dan sonra aslına sadık kalınarak,

yeniden yapılır.

Saat Kulesi Şehrin hemen herkes tarafından

simgesi kabul edilen Saat Kulesi,

Konak Meydanı’nın denge noktası-

dır. İzmir’de fotoğrafı en çok çekilen

ve önünde en çok fotoğraf çektirilen

yapıdır. Sultan II. Abdülhamid’in tah-

ta çıkışının 25. yılında armağan ola-

rak 1901’de inşa edilen kulenin mi-

marı M. Raymond Pere’dir. Kulede

kullanılan yeşil ve pembe renkli mer-

mer sütunlar, Marsilya’dan getirtilir.

Sekizgen şekilde inşa edilen ve dört

bölümden oluşan kule tabanının dar

kenarlarında yer alan ve dörder kü-

çük sütun üzerine oturan, at nalı ke-

merli sebillerin üçer çeşme kurnası

ve ortalarında fıskiyeleri vardır. Plat-

form beyaz mermerden, diğer bö-

29

Page 32: çevre ve şehircilik dergisi

lümler ise Denizli yakınlarından ge-

tirtilen kesme taşlardan yapılmıştır.

Üst bölümde, dış yüzlerde bulunan

dört adet saat, Alman İmparato-

ru II. Wilhelm tarafından armağan

edilmiştir. 22 adet dişli çarktan sa-

atin mekanizması üzerinde 1901

tarihi bulunur ve her biri beşer ki-

logramdan fazla ve çelik halatlarla

bağlı iki ağırlığın haftada bir yukarı

çekilmesinin sağladığı güç ile ça-

lışır. 1974 yılı depreminde yıkılan

kulenin en üstteki bölümü, 1976

yılında onarım görmüştür. O tarihe

kadar çalan çanı ise artık çalışma-

maktadır.

Milli Kütüphane 23 Haziran 1912 tarihinde Beyler

Sokağı’nda Salepçizade Konağı’nın

selamlık bölümünde hizmete giren

kütüphanenin bugünkü binasına

taşınması, uzun yıllar almıştır. 29

Ekim 1933’de Cumhuriyet’in 10.Yıl

Şenlikleri’nde hizmete açılan Neo-

Klasik tarzdaki yapının köşelerdeki

ikiz Osmanlı taç kapılarında, iki renk

taştan yapılan at nalı, kemer, ikili ve

üçlü gruplar oluşturan pencerede

sivri kemerler kullanılmıştır.

Elhamra Sineması Yıllarca Milli Kütüphane’ye bağlı

olarak çalışan ek bina, Elhamra Si-

neması olarak İzmirlilerin belleğine

yerleşmiş, 1980’den sonra İzmir

Devlet Opera ve Balesi’ne verilmiş-

tir. İzmir Kütüphane Cemiyeti tara-

fından yaptırılan ve 840 kişi alacak

büyüklükte olan sinema, 120 metre-

karelik sahnesiyle dönemin en kon-

forlu ve en büyük sinemasıdır.

Pasaport İskelesi 1867’de başlayan İzmir Limanı in-

şaatının bir bölümünü oluşturan

Pasaport Rıhtımı, 1876’da Fransız

Guiffray Şirketi tarafından ve İngiliz

mühendislerin projelerine göre bi-

tirilmiştir. Günümüzde Pasaport İs-

kelesi, örneklerine Cumhuriyet’in ilk

yıllarında rastladığımız, Osmanlı ve

Selçuklu mimarlığından esinlenen 1.

Milli Mimari stilindedir.

Alsancak Garı 1857’de Vali Mustafa Paşa döne-

minde temeli atılan demiryolunun

başlangıcında yer alan Alsancak (o

günkü adıyla Punta) Garı, 1858’de

hizmete açılmıştır.

AsansörKarataş Semti’nde, Mithatpaşa

Caddesi’nden yaklaşık 40 met-

re yükseklikteki Halil Rıfat Paşa

Caddesi’ne çıkan Asansör, 1907

yılında Nessim Levi tarafından yap-

tırılmıştır.

30

Page 33: çevre ve şehircilik dergisi

Dönertaş Sebili Tek kubbeli kare planlı bir 19. yüz-

yıl başı yapısı olan Dönertaş Sebili,

Osmanzade Yokuşu ve Anafar-

talar Caddesi’ne bakan cephele-

rinde yer alan Barok tarzı mermer

süslemeleri ile ünlüdür. Sebilin iki

cephesinin birleştiği köşede süslü

başlıklı yuvarlak bir sütun gibi gö-

rünen taşın aslında döner olması,

yani bir türlü terazi oluşu nedeni ile

bu sebil, “Dönertaş Sebili” olarak

anılmıştır.

ANITLARAtatürk AnıtıCumhuriyet Alanı’nda Mustafa

Kemal Atatürk’ün ‘’Ordular! İlk he-

definiz Akdeniz’dir, ileri’’ komutu-

nu taşıyan anıt, 1933 yılında Pitro

Canumica tarafından yapılmıştır.

Atatürk’ü üniforma ile ve bir at üze-

rinde tüm heybeti ile gösterir.

İlk Kurşun AnıtıYunan Ordusu’nun İzmir’i işgali

sırasında, denizden karaya çıkan

düşman askerlerine karşı ilk kur-

şunu sıkarak, Türk direnişinin ilk

örnek davranışını gösteren ve ar-

dından şehit olan Gazeteci Hasan

Tahsin adına 1974 yılında dikilen

ve onu ilk kurşunu sıkarken göste-

ren heykel-anıt, bugün Konak Mey-

danı’ndadır.

HANLARKızlarağası HanKızlarağası Han, Kemeraltı’nda

Halim Ağa Çarşısı’ndan

Hisarönü’ne giden yol üzerinde,

arka duvarı Hisar Cami avlusuna,

bir yanı ise Bakır Bedesteni’ne bi-

tişik konumdadır. Kapı üzerindeki

kitabeye göre 1157 (1744) yılında

I. Mahmut zamanında Kızlar Ağası

Hacı Beşir Ağa tarafından yapıl-

mıştır. Alt katta kahve ve dükkan-

lar, üst katta ise el yapımı ürünler

ve hediyelik eşyaların satıldığı

dükkanlar bulunur.

Çakaloğlu Hanı 18. yüzyılda Osmanlı Dönemi

eserlerinden biri olan Çakaloğlu

Hanı, İzmir’in önemli tarihi eserleri

arasında yer alır. Han, uzun dik-

dörtgen planlıdır ve üstü tonozlu

kapalı bir çarşı şeklindedir.

HAMAMLARLüks Hamam Kadı Hamamı da denen hamam, ilk

Osmanlı eserleri arasında sayılır.

İnşa tarihi 16. yüzyıl olduğu sanılan

yapı, çift hamamdır.

Basmane Hamamı17. yüzyıl Osmanlı Dönemi eseridir,

bakımlı ve işler durumdadır.

31

Page 34: çevre ve şehircilik dergisi

Yeşildere HamamıHalen Yeşildere Çarşısı adı ile bili-

nen çarşı içinde bulunan hamam,

17. yüzyıl eseridir ve yine klasik

Osmanlı mimari tarzında tipik bir ör-

nektir.

CAMİLERKonak (Yalı) CamisiYalı Camisi’nin hangi tarihte kim ta-

rafından yapıldığına dair kesin bir

bilgi bulunmamakla birlikte Yurt An-

siklopedisi ‘’İzmir’’ maddesinde yer

alan 1774 yılında Katipzade Meh-

met Paşa’nın karısı Ayşe Hanım ta-

rafından inşa ettirildiği görüşü, İzmir

Tarihi yazarı H. Gültekin’in bir kay-

nak göstermeden verdiği bilgilere

dayanıyor.

Kemeraltı Camisiİzmir’in belli camilerinin sıralandığı

Anafartalar Caddesi kenarında, eski

iç liman kıyısındadır. 1690 tarihinde

inşa edilmiştir. Etrafında medrese,

kütüphane ve sebili vardır. Zeminde

olup, tek bir kubbe bütün cami sat-

hını örter.

Salepçioğlu CamisiSon derece zarif bir yapı tarzına sa-

hip olan bu cami, Kemeraltı 850 ve

917 sokaklarda bulunur. 1906 yılın-

da Salepçizade Hacı Ahmet Efendi

tarafından tek büyük kubbeli olarak

yaptırılan cami, ince yapılı, zarif bir

minareye sahiptir.

Başdurak Camisiİzmir Kemeraltı çarşı camilerinin bir

örneği olan Başdurak Cami, avlu

kapısının söve ve kemer üzengi taşı

süslemelerinden oluşan bir çerçeve

içinde yer alır. 1652 yılında yapıldı-

ğına dair kitabesi vardır.

Kestanepazarı Camisi Anafartalar Caddesi etrafında yo-

ğunlaşan iş merkezlerinde 872 ve

882 sokaklarda bulunan cami ye-

rinin, doldurulan iç liman olması

nedeniyle Evliya Çelebi, minareyi

güçlükle oturttuklarından söz eder.

Çelebi’ye göre, 1667 (veya 1663)

yılında yapılan cami, kare bir mekan

üzerine büyük bir kubbeyle etrafın-

da dört kubbeden oluşur.

Şadırvan CamisiCihannüma’ya göre İzmir’in Ulu Ca-

mii olan “Nıflızade Cami” bu olma-

lıdır. Anafartalar Caddesi ile 912

Sokak köşesinde olup, ismini altında

ve yanında bulunan şadırvanlardan

alır. Evliya Çelebi caminin yapılışı

için 1636 (1637 de olabilir) tarihini

verir. Evliya Çelebi’nin “Bir beyaz

inciye” benzettiği bu caminin altında

o zamanlar aktar dükkanları vardır.

Hisar Camisi İş merkezi Hisarönü mevkisinde bu-

lunan cami, 1597 yılında Yakup Bey

tarafından yaptırılmıştır. Ortada bir

büyük kubbe sekiz fil ayak üzerinde

durur, yanlarda üçer büyük, geride

üç küçük ve son cemaat yerinde

yedi küçük kubbesi vardır.

32

Page 35: çevre ve şehircilik dergisi

33

Page 36: çevre ve şehircilik dergisi

Faikpaşa CamisiDaha 16. yüzyılın başlarında İzmir’in

bir mahallesine adını veren cami,

965 ve 967 sokaklardadır.

Han-Bey (Pazaryeri) CamisiTarihi 15. yüzyıl belki de daha es-

kiye çıkabilen bir camidir. Bugün-

kü yapısı da yeni olmalıdır. 948

Sokak’ta olup, eskiden yanında bir

zaviyesi vardı.

Çorakkapı (Taşrakapı) CamisiBasmane’deki caminin Bostanizâde

Mehmed Efendi adında bir hayırse-

ver tarafından 17. yüzyıldan önce

yaptırıldığı tahmin ediliyor. Zarif mi-

naresi ve kubbesi ile İzmir’in güzel

camileri arasındadır.

KİLİSELERSaint John Kilisesi Şehit Nevres Bulvarı’nda bulunan

bu kilise, Evangelist Katolik kilisesi-

dir. 1874 yılında hizmete girmiş olan

kilise, Papa 9. Pio’nun armağanıdır.

Halen hem Katolik hem Protestan

Amerikan cemaatler tarafından on-

ların dini hizmetleri için kullanılır.

Saint Polycarpe (Polikarp) Kilisesi İsa’nın Şehidi, “Episkopos Poly-

Carpe” anısına inşa edilmiş eski ve

ünlü bir kilisedir. Kilisenin yapımı

1625 yılına kadar uzanır. Osmanlı

İmparatoru Sultan Süleyman’ın mü-

saadesi ve Fransa Kralı 13. Lui’nin

iradesi ile inşa edilmiş ve Kapu-

sin rahiplerine verilmiştir. 1898’de

genişletilen ve dekore edilen ki-

lisenin duvarlarında ve tavanın-

da Polycarpe’in yaşamını ve şehit

edilişini anlatan freskler, 19. yüz-

yılın sonlarında İzmir’de yaşamış

olan ressam ve mimar “Ray Mond

Pere”nin eseridir.

Santa Mana Katolik Kilisesi 1667’de inşa edilen kilisede Fran-

sisken rahipleri görev yapar. Ayinler

İtalyanca’dır.

Santissimo Rosano Katolik Kilisesi Eski Alsancak Vapur İskelesi’nin

arka sokağında, 1904 yılında inşa

edilen kilisede, Domenikan Rahip-

leri görev yapar. Ayinler, Fransızca,

İtalyanca ve Türkçe yapılır.

Alsancak Anglikan Kilisesi 7 Nisan 1902’de hizmete giren ve

İncil yazarı Sen Jan’a adanmış olan

kilise, halen bir İngiliz din adamının

yönetiminde çalışıyor.

Bu kiliseler dışında Konak sınırların-

da Domeniken Kilisesi, Notre Dame

de Lourdes ve Felemenk Protestan

Kilisesi de bulunur.

SİNAGOGLARBeth İsrael Sinagogu Sultan ll. Abdülhamit’in İzmir Valisi

eski Sadrazam Kamil Paşa’ya hita-

ben yazmış olduğu bir ferman uyarın-

ca, Karataş semtinde oturan Muse-

vilerin dini ibadetlerini yapabilmeleri

için inşa edildi. 1200 altın liraya mal

olan bu sinagog, İzmir’in en büyük ve

seçkin havrasıdır. Dini nikâhlar, gü-

nümüzde bu havrada kıyılır.

Sinyora veya Giveret Sinagogu Bu sinagog ismine bakıldığında,

Dona Gracia Mendes’e mal edildiği

tahin edilir. 1841 yangınından sonra

Yeruşalmi Ailesi tarafından yeni baş-

tan onarılmıştır.

34

Page 37: çevre ve şehircilik dergisi

Hevra (Talmut Tora) Sina-goguÇok eski bir sinagog olup,

1838 yılında Hacez kardeşler

tarafından onarılmıştır. Daha

sonra muhtelif tarihlerde ye-

niden restore ettirilmiştir.

Salom Sinagogu

1610 yılında İzmir’de bu-

lunan 6 havradan biridir.

Bu yüzden 1500’lü yıllarda

inşa edildiği tahmin edilir.

İzmir’de “Aydınlılar Sinago-

gu” olarak da bilinen bu si-

nagogun başından ilginç bir

olay geçmiştir. 1841 yılında

İzmir’de baş gösteren büyük

yangında, tüm semt ateşler

içinde kalmasına karşın, yan-

gın tam bu sinagogun kapı-

sında sönmüştür.

Bilkur Holim Sinagogu Bu sinagog 1724 tarihinde

Salamon de Claves isminde

Hollanda asıllı bir İzmirli tara-

fından inşa ettirildi. 1772 yan-

gınında yanan ve yine aynı

aileden Manuel de Claves ta-

rafından 1800 yılında yeniden

inşa ettirilen sinagog, İzmir’in

bu alandaki en güzel yapıla-

rından biridir.

Ros Aar Sinagogu İzmir’in yukarı Karataş sem-

tinde bulunan ve 155 yıllık

geçmişi olan bir yapıdır.

Konak’ta bu sinagoglar dışın-

da Saar Aşamayım Sinagogu

ve Bet İllel Sinagogu da bu-

lunur.

35

Page 38: çevre ve şehircilik dergisi

MÜZELER ve ÖREN YERLERİKadifekale Tepekule’deki eski İzmir (Smyrna) dışında,

kentin Pagos’ta (Kadife Dağı) yeniden ku-

rulduğu alandır. İ.Ö. 4. yüzyılda kurulan

kentten bugüne değin varlıklarını sürdüren

Hellen, Roma, Bizans ve Osmanlı dönem-

lerine ait kalıntılar görülmeye değer arkeo-

lojik öneme sahip eserlerdir.

Agora ören yeri İzmir agorası, M.Ö. 4. yüzyılda antik

Smyrna Kenti’nin taşındığı Pagos’un (Kadi-

fekale) kuzey yamacında kuruludur. Döne-

min önemli kamu binalarıyla çevrilmiş olan

bu yapı, kentin devlet agorasıdır. Hellenis-

tik Dönem’de kurulmuş olan agorada gü-

nümüze gelebilmiş kalıntıların çoğu, M.S.

178 depreminden sonra İmparator Marcus

Aurelius’un desteğiyle yeniden inşa edilen

Roma Dönemi agorasına aittir.

36

Page 39: çevre ve şehircilik dergisi

Ayşe Hatun Cami

İzmir Arkeoloji Müzesi Ege Bölgesi’nde yürütülen arkeo-

lojik kazı çalışmalarında bulunmuş

olan pek çok esere İzmir Arkeoloji

Müzesi ev sahipliği yapar. 1924’te

Basmane Kapılar Semti’nde kurulan

müze, 1927’de halka açılmış, şu an

hizmetteki müze binası 1984 yılında

Konak Bahribaba Parkı içerisinde

kurulmuştur.

Atatürk Müzesi Atatürk Müzesi olarak kullanılmakta

olan bina, 1875 -1880 yıllarında halı

tüccarı Takfor tarafından ev olarak

yaptırılmıştır. 9 Eylül 1922’de sahibi

tarafından terk edilmiş ve hazinenin

mülkiyetine geçirilmiş, İzmir’e giren

Türk Ordusu burasını karargah ola-

rak kullanmıştır.

Etnografya Müzesi Arkeoloji Müzesi’nin alanı içerisin-

de; 19. yüzyılda Neo-Klasik tarzda

meyilli bir teras üzerine inşa edilen,

1831 yılında ilkin hastane olarak (St

Roch Hastanesi) kullanılan, 1845

yılında Fransızlar tarafından onarı-

larak fakir Hıristiyan aileleri için bir

bakımevine dönüştürülen taş bina,

günümüzde Etnografya Müzesi ola-

rak kullanılıyor.

İzmir Resim ve Heykel Müzesi İzmir Devlet Resim ve Heykel Mü-

zesi, 9 Eylül 1952 yılında Kültürpark

içerisinde galeri olarak açıldı. Daha

sonra Atatürk Bulvarı’ndaki yerine

taşınan galeri, plastik sanatlar ala-

nında devletin İzmir’e yaptığı ilk hiz-

metlerden biridir.

İzmir Tarih ve Sanat Müzesi 2004 yılında hizmete açılan Tarih ve

Sanat Müzesi, üç binadan oluşuyor.

Girişte sağda taş eserler, ortadaki

binada seramik eserler, soldaki bi-

nada ise kıymetli eserler sergileni-

yor.

Demiryolları Müze ve Sanat Galerisi Müze binası, 1800’lü yıllarda

Alsancak’ta bir koloni halinde yaşa-

yan İngiliz tüccarlar tarafından ticari

emtia deposu olarak yaptırılmıştır.

Demiryollarının millileştirilmesinden

sonra, binanın hemen bitişiğinde

yer alan ve aynı mimari özellikleri ta-

şıyan büyüklü küçüklü toplam 5 adet

yapıyla birlikte uzun yıllar lojman

olarak kullanılmıştır. Gördüğü dep-

remlere ve yangınlara direnen bina,

1990 yılında Müze ve Sanat Galerisi

olarak düzenlenmiştir.

Ahmet Piriştina Kent Arşivi ve Müzesi (APİKAM)İzmir Kent Arşivi ve Müzesi’nin, bi-

limsel kriterlere göre yapılandırma

projesi 2000 yılında başlatıldı. Me-

kan olarak 1932 yılında inşa edilen

İzmir İtfaiyesi Merkez Binası seçildi.

1932’den 2001 yılı sonuna kadar

aralıksız yetmiş yıl itfaiye merkezi

olarak hizmet veren bina, şimdi ken-

tin hafızası anlamına gelen arşiv ve

37

Page 40: çevre ve şehircilik dergisi

görsel tarihi olan müzeye ev sahip-

liği yapıyor.

Ümran Baradan Oyun ve Oyuncak Müzesiİzmir Konak Belediyesi Ümran Bara-

dan Oyun ve Oyuncak Müzesi’nde,

dünyaca ünlü değerli seramik sa-

natçısı Ümran Baradan’ın dünyanın

çeşitli ülkelerinden edindiği oyun-

cakların ve düzenlediği yarışmalar-

da derece kazanan yetenekli çocuk-

ların yaptığı eserler sergileniyor.

GEZİLECEK YERLERKemeraltıMezarlıkbaşı semtinden Konak

Meydanı’na kadar uzanan bölgeyi

içine alan tarihi bir çarşıdır. Çarşı-

nın bugün ana caddesini oluşturan

Anafartalar Caddesi, geniş bir ka-

vis çizer. Bu kavis, caddenin ge-

çen yüzyıllarda var olan iç limanın

etrafını dolaşmış olmasından kay-

naklanır. Liman, zamanla ağzına

doğru dolmaya başladığından, yeni

yerleşim ve ticaret sahaları açılmış

ve buraları yeni binalarla değerlen-

dirilmiştir. İlk yapıldığı yıllarda çarşı,

kısmen tonozlu, kiremit örtülü, yan

sokakları ve arastalarıyla bir kapalı

çarşı görünümündeydi. Yakın yıl-

lara kadar, Şadırvanaltı Cami’nden

Havra Sokağı’na kadar devam eden

sokakların üstü örtülü idi. Kemeraltı

38

Page 41: çevre ve şehircilik dergisi

adını bu bölümünün üstünün kapa-

lı olması özelliğinden alan çarşının

içinde pek çok han yer alıyor. Es-

kiden olduğu gibi günümüzde de

Kemeraltı Çarşısı, İzmir’in en önemli

alış-veriş merkezidir.

KültürparkTürkiye’nin Uluslararası Fuarlar

Birliği’ne (UFI) üye tek genel ticari

fuarı olan İzmir Enternasyonal Fuarı,

1936 yılında bugünkü mevcut 421

bin metrekarelik alanda kurulmuştur.

Kısa süre içinde başarılı çalışmalara

imza atan ve dünyadaki belli başlı

fuarlar arasına giren İEF, Türk eko-

nomisindeki gelişmelere paralel ola-

rak kabuk değiştirdi.

Kordonboyu

Şiirlere, şarkılara konu olan İzmir’in

ünlü Kordon’u, günün her saatinde

cıvıl cıvıl, capcanlı bir mekan. Bü-

yükşehir Belediyesinin gerçekleştir-

diği rekreasyon düzenlemesi, yürür-

lüğe koyduğu “Kordon Yönetmeliği”

ile bu ünlü mekan İzmir’in en önemli

prestij alanı haline geldi.

Alsancak Eski adı Punta olan Alsancak, yıllar

boyu İzmir’in simgesi olarak dünya-

ca ünlü birçok seyyah ve yazarın şiir

ve eserlerinde yer aldı. Victor Hugo

1829 yılında yayınlanan “Les Orien-

tales” isimli kitabındaki “La Captive”

39

Page 42: çevre ve şehircilik dergisi

adlı şiirinde ünü batıya yayılan İzmir’i

bir prensese benzetir. Alsancak’ta

Levantenler Rumlar, Ermeniler, zen-

gin diğer batılı kesimler oturur. Kıb-

rıs Şehitleri Caddesi’nin iki tarafında

uzanan bu dönemlerden kalma ya-

pılar değişik ve özgün mimarileriyle

halen bir inci gibi dizilir.

KÜLTÜR SANATAhmed Adnan Saygun Sanat Merkezi (AASSM)İsmini ilk devlet sanatçısı unvanına sahip İzmir’li besteci Ahmed Adnan Saygun’dan alan sanat merkezi, teknik altyapısı ve konser salonla-rıyla Türkiye’nin en nitelikli sanat

merkezidir.

İzmir SanatFuar Kültürpark 26 Ağustos Kapısı

yakınındaki İzmir Sanat, yıl boyun-

ca söyleşi, seminer, tiyatro ve film

gösterileri, konserler ve sergilere ev

sahipliği yapıyor.

İsmet İnönü Sanat Merkeziİzmir Büyükşehir Belediyesi Kültür ve

Spor Daire Başkanlığı Kültür ve Sa-

nat Şube Müdürlüğüne bağlı İsmet

İnönü Sanat Merkezi’nde konser, se-

miner, konferans ve tiyatro gösterile-

rinin yanı sıra ulusal ve uluslararası

organizasyonlar gerçekleştiriliyor.

Tarihi Havagazı FabrikasıFransızlar tarafından 150 yıl önce

inşa edilen Alsancak’taki tarihi Ha-

vagazı Fabrikası, İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından gerçekleştiri-len restorasyon ve çevre düzenleme çalışmalarının ardından yepyeni bir

kültür sanat mekanı haline geldi.

D.E.Ü. Sabancı Kültür SarayıSabancı Vakfı’nın katkılarının yanı

sıra İzmir Valiliği ve Dokuz Eylül Üniversitesi Rektörlüğünün işbirli-ğiyle üniversitenin tahsis ettiği arsa üzerinde inşa edilen Sabancı Kültür Sarayı, 5 bin metrekare kapalı alan-da iki ana bölüm içeren tek bir blok halinde inşa edilmiştir.

İzmir Devlet Tiyatrosuİzmir Devlet Tiyatrosu 14 Nisan 1957 tarihinde Konak’ta Halk Eğitim Merkezi binasında kurulmuş, perde-lerini “Yağmurcu” adlı oyunla açmış-

tır. Mimarı Necmettin Emre’dir.

İzmir Devlet Senfoni Orkestrasıİzmir Devlet Senfoni Orkestrası, dönemin Kültür Bakanı Nermin Nefçi’nin onayı ile 1975 tarihinde bir oda müziği topluluğu niteliğinde ku-rulmuş olmasına rağmen; çok kısa süre içerisinde olağanüstü büyüme ve gelişme göstererek, senfonik bir

orkestra hacmine kavuşmuştur.

40

Page 43: çevre ve şehircilik dergisi

İzmir Devlet Opera ve BalesiTürkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Ba-

kanlığı Devlet Opera ve Balesi Genel Mü-

dürlüğüne bağlı olarak 1982 yılında İzmir’de

kuruldu. Eski Elhamra Sineması binasının

Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından kirala-

narak restore edilmesiyle şimdiki binasında

hizmet vermeye başlayan İzmir Devlet Ope-

ra ve Balesi, 21 Ekim 1982 tarihinde Kurucu

Müdürü Rejisör H. Necdet Aydın yönetimin-

de Çeşmebaşı Balesi ve Meddah Opera ile

kapılarını sanatseverlere açtı.

Ne alınır?Konak’ın tarihi Kemeraltı Çarşısı, İzmir’e

özgü el sanatlarından hediyelik eşyalara

kadar geniş bir yelpaze sunar. Çarşıdaki

mağazalar ve Kızlarağası Hanı’ndaki dük-

kanlardan her zevke uygun seçenekler bul-

mak mümkün.

Ne yenir?Kemeraltı Çarşısı’nın büyülü atmosferinde

Ege’ye özgü lezzetleri tercih edebileceği-

niz gibi, Kordonboyu’nda sıralanmış res-

toranlarda İzmir mutfağının yöresel lezzet-

lerinin yanı sıra balık keyfini ilk alternatifler

arasına alabilirsiniz. Bir kahve molası için

ise en uygun mekan, Kızlarağası Hanı’dır

şüphesiz. Zira fincanda pişirilen ve yanın-

da lokum ile servis edilen Türk kahvesinin

lezzeti unutamayacağınız türden.

Yapmadan dönmeyin! Kemeraltı Çarşısı’nı gezmeden,

Saat Kulesi’nin önünde fotoğraf çekilme-

den,

Konak’ın tarihi camilerini görmeden,

Agora ve Kadifekale’de İzmir’in tarihini

yaşamadan,

Kordon’da balık yemeden, Kızlarağası

Hanı’nda Türk kahvesi içmeden, dönmeyin.

Kaynak: Yaşar Ürük Yazar

Konak Belediyesi

41

Page 44: çevre ve şehircilik dergisi

İzmir’in şirin ilçesi Tire, geleneksel birçok mesleğin hala yaşatılmaya çalışıldığı ender yerlerden. Burada sanki zaman durmuşçasına sanatlarının son temsilcileri ayakta kalma savaşını sürdürüyor. Kalaycı ustası Mehmet Dönmez de bunlardan sadece bir isim…

Kilitli kapılar arkasında kalmamak için direniyor

42

Page 45: çevre ve şehircilik dergisi

Geleneksel meslekleri halen

bünyesinde barındıran na-

dir yerlerden birisi İzmir’in

şirin ilçesi Tire’dir. Eskiden çarşı

esnafının büyük bir bölümünü oluş-

turan meslek grupları, sanki zaman

durmuşçasına sanatlarını icra ede-

bilmenin savaşı içindedir. Zamanın

getirdiği hızlı tüketim maddeleri ve

alternatif ürünler içerisinde, mes-

leğin son temsilcileri direnişlerini

sürdürür Tire’de. Urgancıdan keçe-

ciye, demirciden nalbant ustasına,

kalaycısına kadar birçok meslek

erbabı, kepenklerini sonsuza kadar

kapatmadan önce sanatlarının son

eserlerini sergileme imkânı sunar

meraklılarına.

İşte bu meslek gruplarından olan

kalaycılık, diğerleri gibi zamanın

kilitli kapıları arkasında kalmamak

için son kozlarını oynuyor. Geçmişi

bir hayli eskiye dayanır kalaycılığın.

Parlak dönemlerinde günlük ihti-

yaçların karşılanmasında büyük rol

oynamış. Bakırdan araç gereçlerin,

özellikle mutfak eşyalarının yaygın-

laşmasıyla kalaycılık da gelişme

göstermiş. Bakır eşyaların hem

sağlıklı olmasını hem de ömrünün

artmasını sağlamak için kalay, en

sık başvurulan kaplama tekniği ol-

muş. Kazanlar, tencereler, tavalar,

siniler, tepsiler, leğenler, sürahiler

gibi mutfakların vazgeçilmezleri,

her ay mutlaka kalaylanması gere-

ken eşyaların arasına girmiş. Ancak

günümüzde bu eşyalar vitrinlerde

süs eşyalarına dönüşünce, bay-

ram, şenlik ve özel günlerde bir ge-

lenek haline gelen kalaylama için

ustaların dükkânları önünde oluşan

sıralar, yerini derin bir sessizliğe bı-

rakmış.

Usta işçilik gerektiriyorKalayın yapılma sürecinde tavlan-

ması, temizlenmesi, kalaylanması

sırası izlenir. Daha önce kalaylan-

mış olan kaplar, ateş üzerinde körük

yardımıyla yakılarak, tortusu ve kul-

lanımdan kaynaklanan atıklar temiz-

lenir, buna tavlama denir. Tavlanan

metaller, tuz ruhu ve ince kum yar-

dımı ile silinir. Bu aşama temizleme

aşamasıdır. Bükülmüş veya düzgün

olmayan yerler çekiç ile düzeltilir.

Kalaylama aşamasında ise körük

yardımı ile tekrar ısıtılan kabın üze-

rine nişadır ve pamuk kullanarak,

kalayın düzenli olarak dağıtılması

ile işlem gerçekleşmiş olur.

43

Page 46: çevre ve şehircilik dergisi

Tire’de kalaycılık mesleğinin son

temsilcilerinden olan Mehmet Dön-

mez (73), Bayındır’da usta yanın-

da öğrenmiş sanatını. Sonrasında

Tire’ye gelerek, kendi yerini açmış.

Yarım asırdır sürdürdüğü mesleği-

nin devamını sağlamak için çırak

bulamamaktan şikâyetçi: “Kimse bu

mesleği yapmak istemiyor’’ diyor.

Yeni endüstriyel ürünlerin yaygın-

laşması ve hızlı tüketilebilen malze-

melerin çıkması, Mehmet Usta’nın

işlerini de düşürmüş. “Bu zamanlar

tam bayram öncesi sıra olurdu, şim-

di kimse yok. Yetiştiremeyeceğim

için iş almazdım. O zamanlar şimdi-

ki gibi üç kişi de yoktu, ondan fazla

kalaycı vardı” sözleriyle sitemini dile

getiriyor.

Rodos’tan çağırdılarMehmet Usta’nın başından ge-

çen ilginç bir de serüven var.

Yunanistan’ın Rodos Adası’nda ka-

laycı ustası sıkıntısı baş gösterince

İzmir’den yardım istenir. İzmir Esnaf

ve Sanatkarlar Odası da araştırır ve

Mehmet Dönmez’i bulup, görevlen-

dirir. Rodos Adası’nda 4 gün kalan

Mehmet Usta, burada Osmanlı ka-

zanlarını kalaylar.

Yunanistan’da çok iyi karşılandığı-

nı, yaptığı işin büyük ilgi gördüğünü

belirten Mehmet Dönmez, Yunan

yetkililer tarafından ilgiyle izlendi-

ğini söylüyor. Rodos’ta Fethi Paşa

Vakfı’na ait olan “Hafız Ahmet Ağa

Kütüphanesi” bahçesinde yer alan

büyük boy aşure kazanlarını ve bun-

lara ait kap, kepçe türü parçaları

kalayladığını ifade eden Dönmez,

tekrar davet edilirse memnuniyetle

gidebileceğini belirtiyor. Usta ka-

laycı, çalışması karşılığı Yunanistan

Başkonsolosu tarafından teşekkür

belgesi ile ödüllendirilmiş.

44

mondi ilan 22x28 con.FH11 Tue Nov 01 15:31:21 2011 Page 1

Composite

C M Y CM MY CY CMY K

Page 47: çevre ve şehircilik dergisi

45

mondi ilan 22x28 con.FH11 Tue Nov 01 15:31:21 2011 Page 1

Composite

C M Y CM MY CY CMY K

Page 48: çevre ve şehircilik dergisi

Kentsel Dönüşüme Yerel Bir Alternatif:

Kentsel AkupunkturBasit iğne dokunuşları gibi, kent yapısı içinde saklı bulunan mevcut değerlerin küçük ölçekli müdahalelerle ortaya çıkarılıp büyük etkiler yaratmasını sağlama düşüncesidir kentsel akupunktur.

Kentsel mekânlar, farklı

kültürel birikimlerin, ya-

şam biçimlerinin, sos-

yal ihtiyaçların, politik

oluşumların, ekonomik güçlerin bir

karalama defteri gibidir. Bu sürek-

li yazma bozma eyleminde kentsel

dönüşüm talebi de her zaman meşru

bir zemin bulabilmiştir kendine.

Kentsel sorunların çözümü çoğu

zaman imkânsız görünür, hınzır

problemlerdir bunlar. Bu karmaşık

yapı içindeki problemlerin çözümü

önemli oranlarda zaman, para ve

enerji gerektirdiğinden genellikle

yerel aktörlerle uzlaşıya dayanma-

yan tepeden inmeci projeler olarak

karşımıza çıkıverirler. Kimi zaman bir

‘vizyon projesi’nde kimi zaman kü-

resel ‘marka’ olma talebiyle çoğun-

lukla da kaçınamayacağımız doğal

afet ve olaylar üzerinden gündelik

yaşamlarımızın önüne geçerek, bizi

dönüşmeye, etrafımızı da dönüş-

türülmeye zorlar. Büyük aktörler

kentlere sürekli birşeyler ekledikçe,

o yerde yaşayanlar da yapılanları

kendilerine tabi kılmaya çalışmakta

ve yaşayarak dönüştürmektedirler.

Sosyolog Richard Sennett’e göre,

bir kentsel mekân ancak tasarlan-

dığından farklı bir amaçla kullanıl-

maya başladığında yaşamaya baş-

lar. Kısacası Winston Churchill’den

aktarılan sözde olduğu gibi “Önce

biz mekânları yaparız ve sonra da

mekânlar bizi yapar”.

Bu noktada, değişimin başlangıcını

oluşturacak belirgin ve uyarıcı etki-

lerin yaratılabileceği yerel bir yolun

bulunmasının mümkün olup olma-

dığını sorgulamak istiyorum. Böyle-

sine bir arayışın çıkış noktası, kent-

sel problemlerin yaratıcı çözümlerle

ele alınması konusunda yerel halk,

kültür, miras ve değerler, toplumsal

varlık, eşitlik konuları, soyut dina-

mikler gibi kavramları ele almayı ve

neticesinde yerelden merkeze doğ-

ru bakmayı gerektiriyor. Dolayısıyla

“Kentsel problemlerle baş etme ko-

nusunda yerel dinamiklerin değer-

lendirilmesine öncelik veren yaratıcı

bir çözüm arayışı nasıl üretilebilir?”

sorusu tam da bu yazının temelinde

duruyor. Söz konusu meseleyi İzmir

Yüksek Teknoloji Enstitüsü Kentsel

Tasarım Yüksek Lisans Programı

çerçevesinde 2009-10 Bahar Döne-

minde “Kentsel Akupunktur” kavra-

mının idealleri ve prensipleri üzerine

Yrd. Doç. Dr. Koray Velibeyoğlu İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü,

Şehir ve Bölge Planlama Bölümü Öğretim Üyesi

46

Page 49: çevre ve şehircilik dergisi

kurulan bir tasarım atölyesi çalışma-

sında tartışmıştık. Bu yazı, belirtilen

çalışma sonrasında gelişen fikir ve

uygulamaların bir yansımasıdır.

Kentsel Akupunktur Nedir, Nasıl Başladı?Kentsel akupunktur yaklaşımının

mantıksal temeli, geleneksel uzak-

doğu meditasyon ve iyileştirme tek-

niği olan akupunktur ile yapılan bir

analojiden gelir. Akupunktur prati-

ğinin, varolan enerjinin açığa çıkarıl-

ması ideallerinden hareketle, “Kent-

sel Akupunktur”, kent yapısı içinde

saklı bulunan mevcut değerlerin

küçük ölçekli müdahalelerle - basit

iğne dokunuşları gibi- ortaya çıkarı-

lıp büyük etkiler yaratmasını sağla-

ma düşüncesidir. Kentsel Akupunk-

tur yaklaşımı, temelde, değişimin

başlangıcı için, zaman içinde ya-

yılması ve büyümesi umulan küçük

‘başlangıç noktaları’nın yaratılmasını

hedefler. (Uçak, 2010)

Kentsel Akupunktur, Curitiba eski

Belediye Başkanı ve Uluslararası

Mimarlar Birliği (UIA) eski Başkanı

Jamie Lerner tarafından uygula-

maya sokulmuş, akademik alanda,

uluslararası yarışma (Ör: UIA Ya-

şasın Kentler Yarışması) (Altun ve

Uzun, 2004) ve uygulamalarda son

yıllarda öne çıkmaya başlamış bir

kavram. Bu konu ile ilgili belki de

en çok tanınan uygulama örneği,

Curitiba’da bulunmakta. Curitiba

kenti, Brezilya’nın Parana Eyaleti’nin

başkenti olarak geçiyor. Güneydo-

ğu Brezilya’nın en büyük nüfusu ve

ekonomisine sahip olan kentte 2.4

Brezilya’nın

Curitiba kenti,

bu konu ile ilgili

belki de en çok

tanınan uygulama

örneğidir. Kentsel

akupunktur

yaklaşımıyla

Curitiba açlık,

eşitsizlik, işsizlik

sorunlarıyla başa

çıkabilen bir kent

haline gelmiştir.

Curitiba

47

Page 50: çevre ve şehircilik dergisi

milyon kişi yaşıyor. Neredeyse tüm

gelişmekte olan ülke kentlerinde ol-

duğu gibi Curitiba’nın da en önemli

sorunları kısıtlı ekonomik kaynaklar,

kontrolsüz nüfus artışı, işsizlik ve

göç olmuş. Kentsel akupunktur yak-

laşımıyla Curitiba açlık, eşitsizlik, iş-

sizlik sorunlarıyla başa çıkabilen bir

kent haline gelmiş.

Curitiba’nın kentsel akupunktur ma-

cerası kontrolsüz nüfus artışı ve hızla

artan özel araç kullanımının getirdiği

problemlere çözüm getirme arayış-

larıyla başlamış. Curitiba’daki yerel

yönetim planlama sürecinin ana

ilkelerini basitlik, hız ve düşük mali-

yetli çözümler üzerine kurmuş, pla-

nın ana unsurlarını ise insan ölçeği,

peyzaj, yaşam, bellek ve süreklilik

olarak belirlemiş. Bu kapsamda ti-

cari merkezin yaya odaklı olarak ye-

niden tasarlanmasından, bütünleşik

ve sürdürülebilir kamu taşımacılığı-

nın teşvik edilmesine, eski bir çöp

depolama alanında geri dönüşüm

malzemesinden ‘açık çevre üniver-

sitesi’ kurulmasından, çeşitli sosyal

sorumluluk girişimlerine kadar pek

çok uygulama gerçekleşmiş.

Kentsel Akupunktur İlke-leri Nelerdir?Kentsel akupunktur mevcut yerel

varlıkların tehdit altında olduğu alan-

larda, burada yaşayanları ve kentsel

kullanışları rahatsız etmeden, çok

sayıda küçük ölçekli müdahalelerle

bulunduğu alanı iyileştirme ve top-

lamda belirlenen vizyona yönelik po-

zitif bir etki yaratma sanatıdır.

Bu yaklaşımın temel ilkeleri şöyle özetlenebilir:Basitlik: Bu ilke yapılan müdahale-

nin ölçeği ile ilişkilidir. Kentsel aku-

punktur, kentten büyük ölçekli hiç

birşeyin alınmadığı ve kente büyük

ölçekli hiç birşeyin eklenmediği mü-

dahale olarak düşünülebilir. Dolayı-

sıyla, basitlikten kişinin bulunduğu

çevreyi kavrayabileceği büyüklükte

ve değiştirebilirim düşüncesine sa-

hip olabileceği oranda küçük ölçekli

olması anlaşılmalıdır. Basit olmasının

verdiği diğer bir duygu da eldeki

mevcut varlık, beceri ve kaynakların

hazır veya ulaşılabilir olmasıdır. Ki-

şinin kendi mülkiyeti çerçevesinde

kamusal alana yapabileceği katkılar-

dan (Ör: Balkona konulan petunya

saksısı, dış cephelerin boyanması)

mikro kamusal alanların (mikro-park-

lar, oturma yerleri, dar sokaklar, kü-

çük nişler, cepler) üretimine kadar

yaygınlaştırılabilir.

Hızlılık: Bu ilke yapılacak uygulama-

ların kısa zamanda hayata geçirile-

bilir olmasını temsil eder. Özellikle

kent mekânı üzerinde gerçekleşen

etkinlikler, geçici, kısa-vadeli eylem-

ler olarak yeni fikirleri test etmek ve

başarıldığında insanlara güven duy-

gusu kazandırmak için idealdir. Hız-

lılık ile kast edilen diğer bir konu da

bürokrasi ve kurumsal uzlaşmazlık-

lar nedeniyle kısa sürede aşılamaya-

cak gibi görünen ve kemikleşmiş so-

runların nasıl çözümlenebileceğine

yönelik bir açılım fırsatı yaratmasıdır.

Düşük Maliyetlilik: Kamu kaynakla-

rının kısıtlandığı ve sınırlı olduğu bu

dönemde kentsel akupunktur gibi

noktasal yaklaşımlar, kent sakinle-

rine ucuz ve demokratik bir yaşam

çevresi oluşturma olanağı sağlıyor.

Eğer çevremizdeki yerel potansiyel

ve varlıkları temel girdi alan bir yak-

laşımı benimsersek, düşük bütçeli

müdahaleler hiç de zor değil. Bunun

için şüphesiz çabaların koordine ol-

ması herkesin işin ucundan tutma-

sı gerekiyor. Köyün ortak işlerinin

beraberce yapıldığı imece gibi bir

gelenek belki de bunun en güzel

örneği.

Çok Katmanlılık: Bir şey hem mev-

cut halini koruyup hem de yeni bir

48

Page 51: çevre ve şehircilik dergisi

şey daha ekleyebilir mi kendine?

İşte bu sorunun cevabı çok katman-

lılık. Sürekli bir gelişme hali yani. İki

farklı hali var. Biri işlevlerin mevcudu

yerinden etmeden aynı mekân için-

de yer alabilmesi. Örneğin bir mey-

ve bahçeniz varken ve meyvecilik

yaparken aynı zamanda bahçeniz-

de bir restoran da işletiyor olmanız

gibi. Ya da doğudan gelen egzotik

ürünlerin satıldığı bir dükkanın aynı

zamanda gurme işi pasta ve kekler

yapıyor olması. Hepsi mevcut nite-

likle yarışmadan ona uyumlu yeni bir

şey eklemekle ilgili. Bu kişiler için de

geçerli tabi. Onu zenginleştiren, ha-

yat boyu öğrenmeyi teşvik eden bir

yanı da var. Diğer boyutu ise farklı

zamansal katmanların bir arada

olabilmesi ve birlikte yaşayabilmesi

olarak düşünülebiliriz bunu. Birbirini

yok etmeden, zenginliklerinin farkına

vararak.

Esneklik ve Geriye Dönüşlülük: Bu ilke belki de kentsel akupunktur

yaklaşımının en güçlü yönü. Yapılan

müdahale başarısız olduğu durum-

da bile öncekini yok etmeden, büyük

kayıplar yaratmadan, kimseyi yerin-

den etmeden devam edebilmekten

bahsediyorum. Eğer bu mütevazı

denemeler başarılı olmuşsa ne ala.

Artık herkesin sahiplenebileceği ve

karşımızda ‘ben başardım’, ‘biz ba-

şardık’ diyebileceği, değişimin kim-

senin dayatması olmadan gönüllü

bir şekilde gerçekleştiği bir öykü var

demektir.

Kentsel Akupunktur yerel bir alternatif olabilir mi? Evet, kentsel akupunktur yaklaşımı

mevcut değerleri koruyarak gelişti-

ren, küçük ölçekli, basit başlangıç

projeleri sayesinde yerel halkın katı-

lımı ve girişiminde gelişen ve başarılı

uygulama sonuçları alındıkça alanın

pozitif değişimine yönelik inancı pe-

kiştiren, hata yapıldığında ve proje

beklenen sonuçları alamadığında

bile geri dönülebilir, maliyeti düşük

denemeler olarak görülebilen yerel

bir alternatiftir.

Kentsel akupunktur ilkelerinin uygu-

lamayı kolaylaştıran yapısı özellikle

bürokratik engeller, bütçe sıkıntı-

ları, sivil girişim eksikliği ve kentsel

yaşam canlılığı açısından sorun

yaşayan kentler ve özellikle önemli

değerleri olan, ancak mali kaynak

sıkıntısı çeken küçük yerleşimler için

de oldukça yararlı ipuçları taşıyor.

Hep büyük alanlarda ve büyük

parçalar olarak düşünülen kentsel

dönüşüm projelerinin aksine alanın

daha uzun zaman diliminde birbirine

eklenen parçalar olarak gelişmesine

imkân tanıması ile de farklılaşmak-

tadır bu yaklaşım. Kentsel akupunk-

tur ‘başlangıç projeleri’ ile harekete

geçer, ancak sonuçta elde etmek

istediği büyük etkiyi veya iyileşmeyi

tanımladığı bir vizyonu da vardır. Bu

vizyon doğrultusunda küçük ölçekli

ve birbirini izleyen adımlar ile hedefi-

ne ulaşmaya çalışır. Bunu yaparken

seçilen alanlar, mevcut yapısı anla-

mıyla belirli bir kentsel karakter taşı-

yan, akupunkturun temel prensibin-

de olduğu gibi, iyileştirmeye uygun

olmalıdır.

Sanattan bir analoji ile özetlenirse,

bir resim tuvali üzerinde birkaç fırça

darbesinden oluşan bir eser yerine,

pek çok küçük nokta ve darbenin

toplamda oluşturduğu bir sanat ese-

ri olarak da düşünülebilir. Dolayısıyla

her bir noktanın doğru seçilmesine

ve büyük resim içinde ele alınması-

na ihtiyaç var. Bu nedenle parçacı

ve geçici bir uygulama tarzı olarak

görülüp küçümsenmemeli.

Kentsel akupunktur projelerinin ha-

yata geçirilmesinde en önemli unsur,

itici gücün içeriden gelmesi (Bkz.

Susam, 2010). Yerel yönetimler ve

diğer kuruluşları hareket geçirecek,

teknik teorik zeminin üniversiteler-

den sağlandığı, değişimin sınırlarını

çizebilen yerel gruplara şiddetle ih-

tiyaç var. Sorulduğunda bu tür sivil

platformların pek çok uygulanabi-

lir fikre sahip olduğunu gözlemek

mümkün, eksik olan şey güven duy-

gusu, eyleme geçme yetisi. Kentsel

akupunkturun öğütlediği basit, hızlı,

düşük maliyetli, çok katmanlı ve ge-

riye dönüşlü müdahaleler bireyler ve

topluluklar için yaşadığı yer ve niha-

yetinde kent hakkında söz söyleye-

bilme ve değiştirebilirim/yapabilirim

diyebilmek için elverişli bir ortam

sunuyor. Ancak yol uzun ve dikenli.

Yerel yönetim ve devlet tarafından

kurtarılmayı bekleyen pasif birey ve

topluluktan, kendi kaderine sahip çı-

kan bir topluma dönüşmek gibi uzun

bir zihniyet değişimi gerektirecek bir

süreç tam da önümüzde duruyor.

KaynakçaAltun, D. ve Uzun, İ. (2004). Kentsel Akupunktur için Bir ilk Adım: Kadifekent, Ege Mimarlık, 2004/3 – 51.Kutlukaya, G. (2010) Söyleşi: Kentsel Akupunktur, İzmir Life Dergisi, Eylül 2010.Sennett, R. (1992) Gözün Vicdanı: kentin tasarımı ve toplumsal yaşam, Ayrıntı Yayınları, İstanbul.Sipahi, D. (2011) Kentleri akupunkturla tedavi etmek, Hürriyet Gazetesi, 13 Ağustos 2011.Susam, A.G. (2010) Akupunkt-URLA, Milliyet Gazetesi, 12 Temmuz 2010.Uçak, E. (2010) “Cultural Transformation with small touches: an urban acupunc-ture proposal for Urla”, Uluslararası 21. Kentsel Tasarım ve Uygulamalar Sempozyumu’na sunulan bildiri, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, İstanbul.

49

Page 52: çevre ve şehircilik dergisi

FotoğraflarCeyda ADAR - Bayraklı Belediyesi Arşivi

50

Page 53: çevre ve şehircilik dergisi

Günümüzde İzmir Büyükşe-

hir Belediyesine bağlı met-

ropol ilçelerden birisi olan

Bayraklı, batısında Karşıyaka, doğu-

sunda Bornova, güneyinde de Ko-

nak ilçeleriyle çevrilidir. Smyrna’sı,

Amazon’u, denizi ve insanı ile bir

mozaik oluşturan ilçenin tarihi,

İzmir’in tarihinde önemli bir dönüm

noktasıdır. Yeşilova Höyüğü’ndeki

çalışmalarda kentin yaşının 9 bin

500 yıla dayandırılmasına karşın,

Bayraklı’daki kazılar da MÖ 3 binde

Tunç Çağı’nı yaşayan halkın burada

bulunduğunu kanıtladı.

Bir Aiol şehri olarak MÖ 11. yüzyılda

kurulan ve Batı Anadolu’da Arka-

ik Dönem için ideal bir kent örneği

oluşturan Bayraklı Höyüğü üzerin-

deki Smyrna, antik dönemde batısı

ve güneyi denizle çevrili küçük bir

yarımadacıktır. Yüzölçümü yaklaşık

yüz dönüm olan höyük, bir düzlük

üzerinde kurulu küçük bir tepeciktir.

Smyrna kenti, bu tepecik üzerinden

ovaya doğru geniş bir alana yayılır.

Strabon (MÖ 1. yüzyıl), Eski İzmir’in

kendi zamanındaki Smyrna’dan ‘’20

stadion uzaklıkta ve körfezin en do-

ğusunda’’, Aristeides de (MS 2. yüz-

yıl) ‘’ikinci kentin kendi zamanındaki

Smyrna ve Sipylos Tepesi arasında’’

yer aldığından söz eder.

Bayraklı Höyüğü’ndeki ilk bilimsel

çalışmalar, Ord. Prof. Dr. Ekrem

Akurgal ve Prof. Dr. John M. Cook

tarafından İngiliz ve Türk üyelerden

oluşan bir heyet ile 1948-1951 ara-

sında gerçekleştirilmiştir. 4 sezon

süren bu ortak kazı, çok önemli bilim-

sel sonuçlar ortaya koymuştur. Bu-

nun en başta geleni, Helen göçünün

1050 tarihlerinde gerçekleşmesi ve

kentteki tapınağın, Anadolu’da bulu-

nan en eski Helen tapınağı olmasının

keşfidir. 1966 yılında Smyrna kazı-

larına tekrar başlayan Ord. Prof. Dr.

Ekrem Akurgal, 1992’ye kadar yaptı-

ğı çalışmalarla Bayraklı Höyüğü’nde

Geometrik, Arkaik ve Klasik dönem-

lere ait yerleşme katlarını gün ışığıyla

buluşturdu. Akurgal’ın, M. Ö. 11. - 4.

yüzyıl arasına tarihlediği kesintisiz

on yerleşme katının verdiği sonuç-

larla, Smyrna’nın M. Ö. 7. yüzyıldan

başlamak üzere 3 yüzyıl boyunca

ticari ve siyasi faaliyetin toplandığı

bir merkez olduğu ortaya konuldu.

Bu çalışmalarla Smyrna’nın M.Ö.

7. yüzyıl sonundan itibaren M.Ö. 4.

yüzyıl da dahil olmak üzere kullanı-

lan, Athena Tapınağı önünden baş-

layıp, batıda, limanda son bulan ana

caddesi ve ana caddeye dik olarak

ulaşan birbirlerine paralel sokakları

günışığına çıkarıldı. Bu geometrik

dokunun, Hippodamus’un kent pla-

Modern İzmir’in ortasında bir açık hava müzesi:

Bayraklı İzmir tarihinin önemli kavşaklarından birisidir Bayraklı Höyüğü’ndeki kazı çalışmaları... 63 yıl önce Ord. Prof. Dr. Ekrem Akurgal’ın başlattığı çalışmalar, höyük üzerindeki Smyrna’nın, MÖ 7. yüzyıldan sonra 3 yüzyıl boyunca siyasi ve ticari faaliyetlerin toplandığı bir merkez olduğunu kanıtlamıştır.

51

Page 54: çevre ve şehircilik dergisi

nının ilk aşaması olduğuna dikkat

çeken de, M.Ö. 4. yüzyıla ait yerleş-

me kalıntılarını höyüğün en üstünde

küçük bir alanda bulan da yine Ord.

Prof. Dr. Akurgal oldu.

Prof. Dr. Meral Akurgal dönemi1993’ten itibaren Prof. Dr. Meral

Akurgal başkanlığında sürdürülen

çalışmalar ise kent içi ve kent surları

olmak üzere iki alanda yoğunlaştı.

Çalışmalarda, Athena Kutsal Alanı

ile ilgili yeni tüf taşı mimarlık eleman-

ları gün ışığına çıkarılırken, bunlar-

dan bazıları daha önce ele geçen tüf

taşı sütun kaide, tambur ve volütlü

başlık parçaları ile yeniden değer-

lendirildi. Bu veriler ve yeni öneriler

ışığında bütünü ile tüf taşından bir

tapınak yeniden kurularak, tapınağın

6x10 sütunlu bir peripteros olduğu

sonucuna ulaşıldı. Buna göre tüf

taşı Aiol düzeni sütunlardan alınan

kalıplarla 8.5 metre yükseklikte 7

adet orijinal ölçülerdeki mulaj, tapı-

naktaki olası yerlerine dikildi. Çifte

Megaron’un batısından başlayarak

Athena Caddesi’nde son bulan,

M.Ö. 7. yüzyılın 2. yarısının başına

tarihlenen İon dünyasının en eski taş

döşeli yolu bütünüyle restore edildi.

Kazılara son on yıldır höyüğün doğu

ve güney eteklerinde devam edil-

mektedir. Höyüğün doğu eteklerinde

daha önceki kazılarda ortaya çıkarı-

lan 2.5 metre uzunlukta, 1.40 metre

yükseklikte iki taş sırasından oluşan

kent duvarı kalıntısı takip edilerek,

Erken Arkaik sur bütünüyle açıldı.

Açılan duvarın yüksekliği maksi-

mum 4.40 metre, toplam uzunluğu

140 metredir . Höyüğün güneyinde

polygonal taş örgülü Erken Arkaik

Dönem kent duvarı (1. duvar), Ar-

kaik çeşmenin kuzeybatı çaprazın-

dan itibaren batıya doğru 75 metre

uzunlukta kesintisiz olarak günışığı-

na çıkarıldı. Bu çalışmalarla M.Ö. 7.

yüzyılın ilk yarısından 6. yüzyılın or-

talarına kadar Smyrna Kenti’nin çok

sağlam bir kent duvarı ile korunduğu

saptandı.

Höyüğün kuzeydoğu köşesinde,

kentin ana girişi saptanarak çalışma-

lar burada da yoğunlaştırıldı. Ana

karadan içeri doğru iki adet kapının

yer aldığı kent girişi, şimdilik ele ge-

çen verilere göre, MÖ 7. yüzyılın ilk

yarısından itibaren, MÖ 6. yüzyıl orta-

sına kadar kullanılmıştır. Söz konusu

tarihten sonra ise bu giriş bütünüyle

dolgu ile kapatılmıştır. Kapatıldığı

dönemden günümüze değin in situ

Bugün İzmir Büyükşehir Belediyesine bağlı

metropol ilçelerden birisi olan Bayraklı’da

Kentsel Dönüşüm Projesi çalışmaları sürdürülmektedir.

52

Page 55: çevre ve şehircilik dergisi

olarak gelen dolgunun kaldırılması,

çalışmalarla sonlandırılmıştır. Kaldı-

rılan dolgudan yuvarlak dere taşları,

az miktarda pişmiş toprak künk kırık-

ları ve Athena Tapınağı’na ait tüf taşı

mimarlık parçaları gelmiştir.

Kutsal kimlikSmyrna Kenti girişinde Erken Arka-

ik sura ilişkin tek kanatlı ve dıştaki

2. sura ait iki kanatlı birer kapı yer

almaktadır. Ayrıca içeriye doğru, ta-

pınağın yan girişine dayalı bir kapı

daha çıkarılmış, böylece kentin üç

adet kapısının varlığı ortaya konmuş-

tur. Kentin ana girişi önünde Klasik

Dönem’e ait taştan bir sunak, bunun

kuzeyinde de Roma Dönemi’ne ait

stucko’lu iki yapı kalıntısı ile ara-

larındaki paye ortaya çıkarılmıştır.

Burada bulunan yüzlerce kandil ve

iki adet “tabula ansata”, burasının

Roma Dönemi’nde de kutsal bir kim-

liğe sahip olduğunu göstermiştir.

2009 yılı kazı sezonunda kent giri-

şindeki dolgu toprak kaldırılırken,

büyük bir bölümü iki sıra taş duvarla

oluşturulmuş bir koridor içinde koru-

nan, pişmiş toprak künklerden oluş-

turulmuş bir kanal sistemi bulunmuş,

kanal, 39.92 metre uzunlukta ortaya

çıkarılmıştır. Kanal 2010 yılı verile-

rine göre, şimdilik MÖ 7. yüzyılın

ikinci yarısına tarihlenmiştir. Ayrıca

kent girişinin kuzeyinde, hemen ona

bitişik tüf taşı bir yapının varlığı da

ortaya konmuştur.

Mimarlık alanında büyük atılımBayraklı’da 1948 den itibaren yapı-

lan çalışmalar Smyrna’nın, özellikle

M.Ö. 700-550 tarihleri arasında, mi-

marlık alanında büyük bir atılım ger-

çekleştirdiğini ortaya koymaktadır.

Gyges’in tahta çıkışından (M.Ö. 680)

sonraki ve özellikle Alyattes zama-

nındaki Lidya saldırıları (M.Ö. 600),

Lidyalıların Smyrna için her zaman

tehlike oluşturduklarını gösterse de

Smyrna, en parlak dönemini bu sü-

reçlerde yaşamıştır. Kenti çevrele-

yen suru, çok odalı, banyolu evleri,

kutsal yapısı, kamu hizmeti veren

çeşmesi ve geometrik dokulu kent

planı ile Smyrna, Batı Anadolu’da

Arkaik Dönem için ideal bir kent ör-

neğidir.

Batı ve güneyden denize açık, ku-

zeyde dağlarla, doğuda ova ile çev-

rili Smyrna, Batı Anadolu’da şimdilik

savunma sistemi en iyi ortaya çıkarıl-

mış kenttir. Ancak kenti çevreleyen

M.Ö. 9. yüzyıl erken kerpiç surun ve

7. yüzyıl başı Erken Arkaik Dönem

Bayraklı Höyüğü’nde 1948’den bugüne yapılan kazılar,

MÖ 11. yüzyılda bir Aiol şehri olarak

kurulan Smyrna’nın özellikle MÖ 770-550

tarihleri arasında mimarlık alanında

büyük bir atılım gerçekleştirdiğini

ortaya koydu.

53

Page 56: çevre ve şehircilik dergisi

taş surunun batıda, yani deniz tara-

fında ortaya çıkarılması, buralardaki

modern yapılaşma yüzünden şimdi-

lik olanaksızdır. Kentin içindeki doğu

batı doğrultudaki Athena Caddesi,

batıda bir liman ile son bulmaktadır.

Söz konusu kalıntılar, bugün höyü-

ğün hemen batı eteklerinde yer alan

evlerin altında kalmaktadır. Bu alanın

kodu deniz seviyesinden yaklaşık 3

metredir. Böylece Smyrna Kenti’nin

Arkaik Limanı, şimdilik buralardaki

evlerin altında korunmaktadır.

Smyrna, modern kentin tarihi kimliği-

ni sergileyen bir açık hava müzesi-

dir. Yurdumuzdaki eski eserler hem

ulusal kültür varlığımız hem de bütün

insanlığın ortak mirasıdır. Bu neden-

le modern İzmir’in tam ortasında yer

alan ve bir açık hava müzesi niteliği

taşıyan Bayraklı Höyüğü üzerindeki

kültür varlığımızın ziyarete açılması,

büyük önem taşımaktadır. Aynı za-

manda arkeoloji ve tarih bilincinin

ziyaretçilere kazandırılması düşün-

cesiyle höyük eteklerinde sergileme

alanları ve bir gezi parkuru projesi

hazırlanmaktadır.

BugünüBayraklı Höyüğü’ndeki çalışmalarla

kentin geçmişi, her geçen gün bi-

raz daha açığa çıkmaktadır. İzmir’in

tarihine yön veren de Cumhuriyet

tarihinde gerçekleştirilen ve halen

sürdürülen arkeolojik çalışmalardır.

Cumhuriyetin başlarında 475 nüfus-

lu bir mahalle haline gelen Bayraklı,

bu dönemde bir sayfiye yeri niteli-

ği taşımıştır. Daha sonraları birçok

sanayi tesisisin faaliyet gösterdiği

ilçede, günümüzde bu işletmelerin

kapanmaları ya da nakilleri sonucu

söz konusu bölgelerin imar planın-

da düzenlemelere gidilmektedir.

Bu planlar kapsamında bölgenin

önümüzdeki yıllarda büyük ticaret

ve alışveriş merkezlerinin, sosyal

tesislerin, eğlence merkezlerinin yer

alacağı İzmir’in yeni bir yüzü olacağı

değerlendirilmektedir.

Kentsel DönüşümKent Yenileme çalışmaları kapsa-

mında F. Edip Baksı Mahallesi’nde

belirlenen pilot alan (11 ha) içerisin-

de arazi kullanım, mülkiyet durumu,

kat adetleri, yapı kaliteleri gibi analiz

çalışmaları yapılarak, alana ilişkin

veriler toplandı. Diğer taraftan İller

Bankası aracılığı ile belirlenen pilot

alanı da içine alan 40 hektarlık ala-

nın, jeolojik etütleri hazırlatıldı. Ala-

nın sosyo-ekonomik ve demografik

durumunu belirlemek ve proje hak-

kında halkın beklentilerini saptamak

amacıyla alanda, Ege Üniversitesin-

den sosyologlarla anket çalışmasına

gidilerek, alanda yaşayanların kent-

sel dönüşümle ilgili talep ve görüşle-

ri elde edildi.

Yapılan analiz ve değerlendirme ça-

lışmaları sonucunda alanın ana ula-

şım bağlantılarının ve sosyo-teknik

altyapının oluşturulabilmesi için F.

Edip Baksı, Cengizhan ve Alpars-

lan mahalleleri sınırları içerisinde

60 hektarlık bir alan tespit edildi. 01

Mart 2010 tarihinde Kentsel Dönü-

şüm ve Gelişim Alanı Sınırı, Bayraklı

Belediye Meclisinde kabul edildi.

İzmir Büyükşehir Belediye Meclisin-

ce onanmak üzere iletilen Kentsel

Dönüşüm Sınırı, 10.05.2010 tarihli

bu toplantıda onaylandı. Onaylanan

sınır içerisinde kalan ada ve parsel-

lerde, imar ve uygulama faaliyetleri

durduruldu.

Bu arada Bayraklı Çarşısı’ndaki

düzenleme çalışmalarına da baş-

lanacak. Ayrıca Adnan Kahveci

Kavşağı’nın Altınyol’a çekilerek, ilçeye

girişlerin rahatlatılacağı ve Bayraklı’nın

Altınyol’a bağlanacağı bir proje üze-

rinde de çalışmalar sürdürülüyor.

54

Page 57: çevre ve şehircilik dergisi

Akurgal Yaşam ParkıBu arada Bayraklı, büyük bir ya-

şam parkına kavuşuyor. İzmir

Büyükşehir Belediyesi tarafından

temeli atılan ve 2014 yılında biti-

rilmesi planlanan yaşam alanının

içinde çok amaçlı salon, spor sa-

haları, çocuk oyun ve kondisyon

alanları, kafeterya, seyir terasları,

piknik alanı ve otopark ile yürüyüş

yolları yer alacak. Alana, arkeoloji-

de ‘’Hocaların hocası’’ olarak anı-

lan ve Bayraklı (eski Smyrna) antik

kentini ortaya çıkaran Ord. Prof.

Dr. Ekrem Akurgal’ın adı verilecek.

4 milyon liraya mal olacak tesis,

Cengizhan Mahallesi’ndeki 90 dö-

nümlük alanda oluşturulacak.

Bayraklı ismiBayraklı adıyla ilgili söylentilerden

ilki, Batı Anadolu kıyılarını kendi-

lerine insan kaynağı olarak seçen

Türk korsanlarla ilgilidir. O dönem-

de Akdeniz’e hâkim olan denizci-

ler her yıl İzmir’e gelip, bayraklar

açarak levent toplarlar. “Soluma-

dan can vermek, terlemeden mal

kazanmak isteyen bayrağımız

altına gelsin” sözleriyle gönüllü

çekmeye çalışılır. Bayraklar, gü-

nümüzdeki Bayraklı’nın bulundu-

ğu yerde açılmakta ve gönüllüler

orada yazılmakta olduğu için yöre-

nin adı yıllar içinde Bayraklı olarak

kalır.

XIX. yüzyılda yöreden geçen tüc-

car kervanlarını soyan ama kim-

senin canını yakmadan yalnızca

işlerine yarayacak malı alan soy-

guncuların, her soygundan sonra

Tantalos’un mezarının bulunduğu

tepeciğe bayrak asmaları ise ikin-

ci söylentiyi oluşturur. Soygunları

yapanlara “Bayraklı Eşkıya” olarak

verilen isim, yörenin adının daha

sonra Bayraklı olarak kalmasına

yol açar. Bayraklı adıyla ilgili söy-

lentiler bu şekilde devam eder.

Bornova - Bayraklı - Karşıyaka yo-

luna 1885 yılında kavuşan Bayrak-

lı, tarih içinde şifalı havasıyla da ün

salar.

Coğrafi konumuİzmir metropolünü oluşturan ilçe-

lerden Bayraklı; İzmir kent merke-

zinde, İzmir Körfezi’nin kuzeydoğu

köşesinde İzmir-Çanakkale asfaltı

üzerinde yer alır. Yamanlar Dağ

Grubu’nun güney yamaçlarını da

içine alan Bayraklı’nın yüzölçümü,

yaklaşık 3700 hektardır.

KAYNAKLAR:Prof. Dr. Meral AkurgalBayraklı Kazı BaşkanıBayraklı Milli Eğitim İlçe MüdürlüğüBayraklı Belediyesi

55

Page 58: çevre ve şehircilik dergisi

İzmir’de Hava Kalitesi ve Koruma UygulamalarıVatandaşların parasının sokağa atılmamasının yanı sıra yandığında hepimizin sağlığını etkileyen hava kirliliği oluşumunun engellenmesi amacıyla alt ısıl değeri, kül içeriği, nemi, kükürt içeriği belirli sınırlar dahilinde olan yakıtların kullanımı gerekmektedir.

Hava kirliliği modern hayatın ge-

tirdiği en önemli çevre problemle-

rinden birisidir. Isınma ihtiyacının

karşılanması, trafik, sanayide kont-

rolsüz üretim, hızlı nüfus artışı, plan-

sız yapılaşma ve atmosferik taşınım

gibi nedenlerle şehirlerimizde hava

kirliliği sorununu yaşamaktayız.

Bu yazıda, ısınmadan kaynakla-

nan hava kirliliğini önlemek ama-

cıyla İzmir ilinde yapılmakta olan

uygulamalar anlatılacaktır.

Her yıl kış mevsimi ile birlikte ısın-

mak amacıyla binalarımızda yanan

kazanlar, kullanılan yakıtlar şehir

hava kalitesi değerlerini oldukça

etkilemektedir. Bu konuda Çevre

ve Şehircilik Bakanlığınca düzen-

lemeler yapılmakta ve her yıl İl Ma-

halli Çevre Kurulunca bu düzenle-

meler ışığında uygulama kararları

alınmaktadır. Öncelikle kullanıla-

cak yakıt özellikleri belirlenmekte

ve bu özellikleri sağladığı yapılan

analizler sonucu saptanmış olan

yakıtlara, uygunluk belgeleri dü-

zenlenmektedir. İzmir İl Müdürlü-

ğümüzün web sitesinden, il sınırla-

rında kullanım izni olan yakıtlar ve

izinli satıcıları ilan edilmektedir.

Vatandaşların parasının sokağa

atılmamasının yanı sıra yandığında

hepimizin sağlığını etkileyen hava

kirliliği oluşumunun engellenmesi

amacıyla alt ısıl değeri, kül içeriği,

nemi, kükürt içeriği belirli sınırlar

dahilinde olan bu yakıtların kullanı-

mı gerekmektedir. Yine izinli olan

kömürlerin ambalajlarının üzerin-

de İzmir Valiliğince düzenlenmiş

olan uygunluk belgesine dair, tarih

ve numara bilgilerinin yer alması

önemlidir.

Bununla beraber vatandaşlarımız

izinli olduğu halde aldıkları kömür-

den herhangi bir memnuniyetsizlik

yaşarlarsa (ısınamama, fazla kül

kalması, fazla tozlu olması, taşlı ol-

ması vb.) yakıt kontrolleri konusun-

da mücavir alan sınırlarında yetki

devri yapılmış olan İzmir Büyükşehir

Belediyesine, mücavir alan dışında

Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğüne

ihbarda bulunabilirler. Sağlıklı yan-

manın bir diğer unsuru, baca – ka-

zan bakım ve temizliğidir. Kazan

temizlikleri ilgili görevli tarafından

haftada bir kez düzenli olarak yapıl-

malıdır. Baca temizliği ise bu konu-

da yetki almış firmalarca yılda en az

bir kez gerçekleştirilmelidir.

Kazanı yakacak ve yakıt besleme-

sini yapacak olan kişinin de ateşçi

belgesinin olması gerekmektedir.

Bu belgeyi almak üzere düzen-

Şükran NURLUÇevre Mühendisi

56

Page 59: çevre ve şehircilik dergisi

lenen eğitimlerde, kazan bakımı,

yakıt besleme zamanı ve yöntemi

gibi bilgiler uzmanlarca görevlilere

aktarılmaktadır.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tara-

fından oluşturulmuş olan hava ka-

litesi ölçüm sistemi ile tüm ülke ge-

nelinde şehir merkezlerine ait hava

kalitesi değerleri, isteyen herkes

tarafından www.havaizleme.gov.tr adresinden takip edilebilmektedir.

Ekim-2011 itibariyle 81 ilde 122

noktada PM (partikül madde) ve

SO2 (Kükürtdioksit) parametreleri-

ni içeren hava kalitesi ölçümü ya-

pılmaktadır İzmir ilinde bu sisteme

bağlanmış olan İzmir Büyükşehir

Belediyesi ve Bakanlığımıza ait

toplam 8 adet istasyon bulunmak-

tadır. Alsancak, Güzelyalı, Buca,

Karşıyaka, Çiğli, Bayraklı, Bornova

ve Gaziemir‘deki bu istasyonlar-

da ölçümler 24 saat sürekli olarak

yapılmakta ve belirtilen sisteme

aktarılmaktadır. Bugün Çevre ve

Şehircilik Bakanlığınca hava kirlili-

ği ile mücadelenin daha aktif ola-

bilmesi için ülke genelinde 8 adet

“Bölgesel Temiz Hava Merkezleri”

kurulması çalışması yapılmaktadır.

İzmir Manisa, Aydın, Uşak, Denizli,

Muğla illerini içeren bölgenin mer-

kezi, ilimiz olacaktır.

57

Page 60: çevre ve şehircilik dergisi

Sürdürülebilir Çevre ve AtıklarÇevreye atılan veya bırakılan her türlü madde, atık olarak tanımlanmaktadır. Atık oluşumunda endüstriyel faaliyetlerden sonra tüketim faaliyetleri gelmekte, hepimizin günlük yaşamını sürdürebilmesi için gerçekleştirdiği tüketimler atık oluşumunda önemli rol oynamaktadır.

58

Page 61: çevre ve şehircilik dergisi

Çevre; insanların ve diğer

canlıların yaşamları boyun-

ca ilişkilerini sürdürdükleri

ve karşılıklı olarak etkileşim içinde

bulundukları fiziki, biyolojik, sosyal,

ekonomik ve kültürel ortamdır. Bir

başka ifade ile çevre, bir organizma-

nın var olduğu ortam ya da şartlardır

ve çevre kavramı ilk canlı ile birlikte

yeryüzünde var olmaya başlamıştır.

Sağlıklı bir yaşamın sürdürülmesi,

ancak sağlıklı bir çevre ile mümkün-

dür. Bir ilişkiler sistemi olan çevrenin

bozulması ve çevre sorunla-

rının ortaya çıkması, genel-

likle insan kaynaklı etkenlerin

doğal dengeleri bozmasıyla

başlamıştır. İnsan yaşamı

çeşitli dengeler üzerine ku-

rulmuştur. İnsanın çevresiyle

oluşturduğu doğal denge-

yi meydana getiren zincirin

halkalarında meydana gelen

kopmalar, zincirin tümünü

etkileyip, bu dengenin bo-

zulmasına sebep olmakta ve

çevre sorunlarını oluşturmak-

tadır

11.08.1983 tarih ve 18132

Sayılı Resmi Gazete’de

yayımlanarak yürürlüğe

giren 2872 Sayılı Çevre

Kanunu’nun amacı, bütün

canlıların ortak varlığı olan çevrenin,

sürdürülebilir çevre ve sürdürülebi-

lir kalkınma ilkeleri doğrultusunda

korunmasını sağlamaktır. Çevre

Kanunu’nda herhangi bir faaliyet

sonucunda oluşan, çevreye atılan

veya bırakılan her türlü madde, atık

olarak tanımlanmaktadır. Bu nok-

tadan hareketle, İl Müdürlüğümüz

İzmir Çevre ve Şehircilik Dergisi’nin

bu ilk çevre konulu makalesinde,

çevre kirliliği açısından büyük önem

taşıyan ve hepimizin günlük hayatın-

da sıkça karşılaştığı atıklar hakkında

genel bilgileri paylaşmak istedik.

Atıklar başlıca, tehlikeli atıklar, teh-

likesiz atıklar, katı atıklar, ambalaj

atıkları, atık piller ve akümülatörler,

tıbbi atıklar, atık yağlar, atık bitkisel

yağlar, elektrikli ve elektronik atıklar,

ömrünü tamamlamış lastikler, ömrü-

nü tamamlamış araçlar olarak sırala-

nabilir.

Ambalaj AtıklarıAmbalaj, içerisinde yer alan ürünü,

ürünün yapısına ve şekline göre

en iyi şekilde koruyan, temiz

kalmasını sağlayan, taşınmasını

kolaylaştıran ve aynı zamanda

ürünün tanıtımını yapan işlevsel

ve görsel olarak değerli bir mal-

zeme olarak tanımlanabilir. Am-

balaj kullanımı, yaşamış olduğu

değişimlerin ardından günümüz-

deki halini almıştır. Ambalajlar

ilk başlarda tahta fıçı, sandık,

toprak kaplar, deri tulumlar ve

çuvallardan oluşmaktaydı. Gü-

nümüzde ise daha uygun ve

ekonomik hale gelerek, çoğun-

lukla kağıt/ karton, plastik, cam

ve metal malzemelerden meyda-

na gelmektedir. Önceleri sadece

ürünü muhafaza etme ve taşıma

görevini üstlenmiş olan ambalaj-

lar, günümüzde içindeki ürünü

Marketler ile semt pazarlarında yoğun kullanımlarına rastladığımız naylon alışveriş poşetlerinin, minimum miktarda kullanımına azami özeni göstermeli, poşetlerin doğada tamamen yok olması için bin yıl gerektiğini unutmamalıyız.

59

Page 62: çevre ve şehircilik dergisi

temiz bir biçimde saklayabilmenin

yanında ürünü tanıtan ve müşteri-

yi etkileyerek satış gücünü arttıran

bir araç halini almıştır. Yiyecekten,

kozmetiğe, çiçekten mobilyaya ka-

dar birçok ürünü ambalajıyla satın

almaktayız ve ambalaj, görevini

tamamladığında da ortaya önemli

miktarda atık çıkarmaktayız. Amba-

laj atıklarının geri kazanılabilirliği açı-

sından ambalaj malzemesinin üre-

timi de önem taşımaktadır. İşte bu

nedenle 24.08.2011 tarih ve 28035

Sayılı Resmi Gazete’de yayımlana-

rak yürürlüğe giren Ambalaj Atıkları-

nın Kontrolü Yönetmeliği ile çevresel

açıdan belirli ölçütlere, temel şart ve

özelliklere sahip ambalajların üreti-

mi, ambalaj atıklarının oluşumunun

önlenmesi, önlenemeyen ambalaj

atıklarının tekrar kullanım, geri dö-

nüşüm ve geri kazanım yolu ile ber-

taraf edilecek miktarının azaltılması,

ambalaj atıklarının çevreye zarar

verecek şekilde doğrudan ve dolaylı

olarak alıcı ortama verilmesinin ön-

lenmesi ve ambalaj atıklarının belirli

bir yönetim sistemi içinde kaynağın-

da ayrı toplanması ayrıştırılması ve

geri kazanılması amaçlanmaktadır.

Yönetmelik, atık yönetiminde taraf

sayısının en fazla olduğu yönetmelik

olup, Bakanlığımız, İl Müdürlükleri,

Büyükşehir Belediyeleri, İlçe Beledi-

yeleri, ambalaj üreticileri, ürünlerini

ambalajlı olarak piyasaya sürenler,

ambalajlı ürünü bir başkası için üre-

tenler ve/veya kullanıcılara ambalaj

temin eden tedarikçiler, yetkilendi-

rilmiş kuruluşlar, satış noktaları (sü-

permarket, hipermarket ve AVM’ler),

ambalaj atığı üreticileri, çevre lisanslı

işletmeler (toplama ayırma tesisleri,

geri kazanım tesisleri) uygulamada

önemli görevler üstlenmektedir.

Bakanlığımız, ambalaj atıklarının

kaynağından itibaren ayrı toplanma-

sı, ayrılması, geri kazanımı ve berta-

rafı konusunda strateji ve politikaları

belirlemekte, İl Müdürlüğümüz ise

ambalaj atıklarının yönetimi için be-

lediyeler, ekonomik işletmeler, yetki-

lendirilmiş kuruluşlar, çevre lisanslı

işletmeler ve ambalaj atığı üreticileri

arasında koordinasyonu sağlamak-

tadır. Ambalaj atıklarının kaynağında

ayrı toplanması konusunda önem-

li rol üstlenmiş olan büyükşehir

belediyeleri, ekonomiye yeniden

kazandırılmaları amacıyla bu atık-

ların düzenli depolama sahalarına

gönderilmemeleri için gerekli ted-

birleri almakla, ilçe belediyeleri ise

ambalaj atıklarını kaynağında ayrı

toplamak veya toplattırmakla, bu iş

için toplama ayırma tesisi kurmak/

kurdurmak, işletmek/işlettirmekle ve

kurduğu tesislere çevre lisansı/geçi-

ci faaliyet belgesi almak/aldırmakla

yükümlüdürler.

Yönetmelikte piyasaya süren olarak

tanımlı olan işletmeler, bir yıl içeri-

sinde piyasaya sürdükleri ambalajlı

ürünlerin her yıl için Bakanlığımızca

belirlenen oranda geri kazanımını

sağlamak ve bunu gerçekleştirmek

üzere uygun sistemi kurmak (de-

pozitolu ürün uygulaması, belediye

ile işbirliği yapmak, yetkilendirilmiş

kuruluş ile anlaşmak) mecburiyetin-

dedir. Ambalaj atığı üreticileri ise

60

Page 63: çevre ve şehircilik dergisi

ambalaj atığının meydana geldiği

kaynak türüne bağlı oluşan ambalaj

atıklarını belediyenin sistemine veya

lisanslı bir toplama ayırma tesisi-

ne bedelli/bedelsiz olarak vermek

durumundadırlar. Yönetmelik ge-

reğince apartman, site yönetimleri,

okullar, üniversiteler, kamu kurum

ve kuruluşları, hastaneler, oteller,

lokantalar, büfeler, şehirlerarası oto-

büs terminalleri, demiryolu istasyon-

ları, limanlar, sağlık kuruluşları, spor

kompleksleri, marketler, satış nokta-

ları, iş ve alışveriş merkezleri, stad-

yumlar gibi ambalaj atığının oluştu-

ğu benzeri yerler, ambalaj atıklarını,

oluştuğu noktada belediyenin top-

lama sistemine bedelsiz vermekle

yükümlüdür.

Yetkilendirilmiş kuruluş; piyasaya

sürenlerin yönetmelikte belirtilen yü-

kümlülüklerini yerine getirmek üzere

oluşturdukları ve Bakanlık tarafın-

dan yetkilendirilen tüzel kişiliği haiz

kuruluşlar olup, halihazırda iki adet

yetkilendirilmiş kuruluş mevcuttur:

ÇEVKO ( Çevre Koruma ve Amba-

laj Atıkları Değerlendirme Vakfı) ve

TÜKÇEV (Tüketici ve

Çevre Eğitim

V a k -

fı). Piyasaya süren konumundaki

bir işletme, yönetmelikçe tanımlı

yükümlülüklerini yerine getirebilmek

için birden fazla yetkilendirilmiş ku-

ruluşa üye olabilmektedir.

Ambalaj atığı üreticisi olarak bizler

ise evlerimizde, okullarımızda, iş

yerlerimizde, süpermarket, hiper-

market ve AVM türü satış noktala-

rında kullanımlarımız sonrası oluşan

ambalaj atıklarını, diğer atıklardan

ayrı olarak toplama yönünde beledi-

yelerin öncülüğünde kurulmuş/kuru-

lacak olan kaynağında ayrı toplama

sistemine gönüllü olarak dahil olma-

lı, ekonomiye yeniden kazandırılabi-

lecek olan kağıt/karton, plastik,cam

ve metal ambalaj atıklarının evsel

çöpler ile birlikte depolama alanları-

na gönderilmelerine engel olmalıyız.

Yönetmelik gereğince ambalaj atığı

statüsünde olmamakla birlikte, mar-

ketler ile semt pazarlarında yoğun

kullanımlarına rastladığımız naylon

alışveriş poşetlerinin de minimum

miktarda kullanımına azami özeni

göstermeli, istatistiklere göre orta-

lama kullanım süresi 15 dakika olan

naylon poşetlerin doğada tamamen

yok olması için bin yıl gerektiğini

unutmamalıyız.

Tıbbi AtıklarGünlük yaşantımızda he-

pimizin sıklıkla kar-

şılaşabildiği

atık tür-

lerinden bir diğeri de tıbbi atıklardır.

• Enfeksiyon yapıcı etkenleri taşıdığı

bilinen veya taşıması muhtemel baş-

ta kan ve kan ürünleri olmak üzere

her türlü vücut sıvıları ile insan do-

kuları, organları, anatomik parçalar,

otopsi materyali, plasenta, fetus ve

diğer patolojik materyal;

• Bu tür materyal ile bulaşmış eldi-

ven, örtü, çarşaf, bandaj, flaster,

tamponlar ve benzeri atıklar;

•Hemodiyaliz ünitesi ve karantina

altındaki hastaların vücut çıkartıları;

• Bakteri ve virüs tutucu hava filtre-

leri;

•Enfeksiyöz ajanların laboratuvar

kültürleri ve kültür stokları;

• Araştırma amacı ile kullanılan en-

fekte deney hayvanlarının leşleri ile

enfekte hayvanlara ve çıkartılarına

temas etmiş her türlü malzeme, ve-

terinerlik hizmetlerinden kaynakla-

nan atıklar,

• Cerrahi girişim, otopsi veya ana-

tomi çalışması sonucu ortaya çıkan

dokular, organlar, vücut parçaları,

insan fetusu ve hayvan cesetleri,

• Şırınga, enjektör ve diğer tüm deri

altı girişim iğneleri, lanset, bisturi,

bıçak, serum seti iğnesi, cerrahi sü-

tur iğneleri, biyopsi iğneleri, intraket,

kırık cam, ampul, lam-lamel, kırılmış

cam tüp ve petri kapları gibi bat-

ma, delme, sıyrık ve yaralanmalara

61

Page 64: çevre ve şehircilik dergisi

neden olabilecek atıkların tamamı,

tıbbi atık olarak kabul edilmektedir.

Tıbbi atıklar uygun yönetilmediği

ve bertaraf edilmediği taktirde bun-

lardaki virüs ve enfeksiyon ajanları,

taşıyıcı hayvanlar yoluyla yayılır ve

insanlara bulaşır. Bu sebeple tıbbi

atıkların sağlık kuruluşlarında usu-

lüne uygun geçici depolanması, ge-

çici depolardan alınması, taşınması

ve bertarafı insan ve çevre sağlığı

açısından hayati önem taşımaktadır.

Bu nedenle tıbbi atıkların üretimin-

den bertarafına kadar çevreye ve

insan sağlığına zarar verecek şe-

kilde doğrudan veya dolaylı bir bi-

çimde alıcı ortama verilmesinin ön-

lenmesi, çevreye ve insan sağlığına

zarar vermeden kaynağında ayrı

olarak toplanması, sağlık kuruluşu

içinde ve dışında taşınması, geçici

depolanması ve bertaraf edilmesine

yönelik prensip, politika ve prog-

ramlar ile hukuki, idari ve teknik

esasların belirlenerek uygulamaya

yönelik usul ve esasları düzenlemek

amacıyla Çevre ve Orman Bakanlığı

tarafından çıkarılan Tıbbi Atıkların

Kontrolü Yönetmeliği, 22.07.2005

tarihinde Resmi Gazete’de yayımla-

narak yürürlüğe girmiştir.

Yönetmelik ile eczaneler ve doktor

muayenehaneleri gibi küçük miktar-

da atık üreten sağlık kuruşlarından

başlayarak orta miktarda atık üreten

diyaliz merkezleri, hayvan hastane-

leri ile büyük miktarda atık üreten

üniversite hastanelerine kadar tüm

sağlık kuruluşlarında tıbbi atıkların

yönetimi hedeflenmiştir.

Birçoğumuz, belirtilen sağlık kuru-

luşlarında ayakta yapılan tedavi ve

muayenelerimiz esnasında dahi tıb-

bi atık oluşumuna tanıklık etmekte-

yiz. Bir sağlık kuruluşundaki kan alı-

mı esnasında kullanılan enjektör ve

kanlı pamuk, tıbbi atıklara verilecek

en basit örnektir. Tıbbi atıklar, başta

doktor, hemşire, ebe, veteriner, diş

hekimi, laboratuar teknik elemanı

olmak üzere ilgili sağlık personeli ta-

rafından oluşumları sırasında kayna-

ğında diğer atıklar ile karıştırılmadan

ayrı olarak biriktirilmelidir. Toplama

ekipmanı, atığın niteliğine uygun ve

atığın oluştuğu kaynağa en yakın

noktada bulunmalı ve tıbbi atıklar

hiçbir suretle evsel atıklar, ambalaj

atıkları ve tehlikeli atıklar ile karıştı-

rılmamalıdır. Tıbbi atıklar kriterleri

yönetmelik ile tanımlı kırmızı renkli

torbalarda toplanmakta olup tıbbi

atık sınıfında olan kesici delici atıklar

nitelikleri nedeniyle çok fazla kaza

riski taşımalarından ötürü öncelikle

sert malzemeden yapılmış kaplarda

biriktirilmeli ve daha sonra tıbbi atık

torbasına konularak depolanmalıdır.

Tıbbi atıklar sağlık kuruluşunun bü-

yüklüğüne bağlı olarak konteyner-

lerde veya geçici depolama alan-

larında depolanmalı ve daha sonra

Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüklerin-

den lisans almış taşıma araçları ile

sağlık kuruluşlarından alınarak, ber-

tarafa gönderilmelidir. Tıbbi atıkların

sterilizasyon işlemine tabi tutularak

zararsız hale getirilmesi, yakılması

veya depolanması suretiyle bertaraf

edilmeleri mümkün olup, bertaraf iş-

lemlerinden büyükşehirlerde büyük-

şehir belediyeleri, olmayan yerlerde

ise belediyeler veya yetkilerini dev-

rettiği kişi ve kuruluşlar müteselsilen

sorumludurlar.

Tıbbi atıklar için en çok arzu edilen

bertaraf yöntemi sterilizasyon yönte-

mi olup, bu yöntemle enfekte özelli-

ğini kaybederek steril hale getirilen

tıbbi atıkların evsel atık depolama

alanlarında depolanması mümkün

olmaktadır. Bu amaçla Çevre ve Şe-

hircilik Bakanlığı tarafından yayım-

lanan bir talimatname ile büyükşe-

hirlerde büyükşehir belediyelerinin,

olmayan yerlerde ise belediyelerin

tıbbi atık sterilizasyon tesislerini en

geç 2012 yılı başına kadar kurmaları

ve işletmeye almaları gerektiği hu-

susu yazılı olarak bildirilmiştir.

Böylece halihazırda en çok uygu-

lanan bertaraf yöntemi olan, üzerini

kireç ile örtmek suretiyle düzenli de-

polama alanında depolama yöntemi

yerini, teknolojik anlamda atığı evsel

atık niteliğine getirerek depolamaya

bırakacak, bu da üzerleri açık olan

depolama alanlarında kuşlar veya

küçük canlılar nedeniyle oluşabile-

cek enfeksiyon riskini tamamen or-

tadan kaldıracaktır.

62

Page 65: çevre ve şehircilik dergisi

63

Page 66: çevre ve şehircilik dergisi

Sanatta ve mimaride bir ifade şekli: MozaikBilinen en eski dekoratif sanatlardan olan mozaik, mimari dekorasyon bağlamında ilk kez Sümerler tarafından MÖ 3 binden itibaren uygulandı. 20. yüzyıldan sonra modern sanatlarda mimari ile birlikte yeniden gündeme geldi.

Çeşitli renklerde küçük taş,

seramik, cam ve keramik

parçalarının yan yana ge-

tirilmesiyle yapılan duvar, döşeme,

tavan kaplaması şeklinde resim ve

bezeme işine, mozaik denir. Mozaik,

tasvir şeklinde veya geometrik dü-

zende olabilir.

Mimari dekorasyon bağlamında

mozaik ilk defa Sümerler tarafından

M.Ö. 3.binden itibaren uygulanmış-

tır. Eski Mısır’da tapınak ve mezar-

ların farklı renklerde taş tabletlerle

kaplandığı mozaik örnekleri görül-

mektedir. Ancak mozaik denilince

daha çok antik Yunan ve Roma im-

paratorluğu dönemindeki eserler ön

plana çıkmaktadır. Şehir meydan

ve kaldırımlarında, saray ve varlıklı

kişilerin konutlarında kullanılan mo-

zaiklerde, 1 santimetreden daha kü-

çük taş, seramik ve cam malzemeler

kullanılmıştır. Mozaik kullanımı Roma

İmparatorluğu ile tüm Akdeniz’e, Ku-

Yrd. Doç. Dr. Nimet Öztank Mimar / DEÜ Torbalı Meslek Yüksekokulu

64

Page 67: çevre ve şehircilik dergisi

zey Afrika’ya ve Avrupa’ya yayıl-

mıştır. Roma İmparatorluğu’nun en

usta mozaikçileri geleneksel Roma

stilini yerel renk ve desenlerle birleş-

tirmeyi başarmış, sembol ve desen-

ler çok zenginleşmiştir. Bu dönem-

ler, çok tanrılı inancın hâkim olduğu

devirler olduğundan mozaiklerde

de daha çok tanrılarla ilgili konu-

lar tasvir edilmiştir. Tanrılarla çeşitli

hayvanların veya yaratıkların savaşı,

tanrılara sunulan ikramlar, tanrıların

yaşantıları vb. Bunun dışında po-

püler desen; yunus, denizde yaşam

ve su ile ilgili mitolojik öyküler, spor,

avcılık gibi konular evleri, hamamla-

rı, sarayları ve dükkânların döşeme

ve duvarlarını süslemiştir. Ayrıca

Efes Antik Kenti’nde olduğu gibi

kaldırım kaplamaları da mozaikten

yapılmıştır.

Çakıl mozaiğiDoğuda ve Akdeniz kıyılarında bu-

lunan en eski mozaiklerde döşeme

ve kaldırım kaplamasında çakıl taşı

kullanılmıştır. Çakıl mozaiği Mezo-

potamya, Frigya ve Persler’de kul-

lanılmış doğu kaynaklı bir tekniktir.

Kaplamada estetikten çok fonksiyo-

nel amaçlı tercih edilen çakıl mozaik,

ilerleyen tarihlerde kamu binaların-

da, tapınaklarda ve galerilerde de-

koratif etki için ve genellikle geomet-

rik desenlerle kullanılmıştır. M.Ö. 5.

yüzyılda çakıl mozaik tekniği son de-

rece gelişmiş ve takip eden yüzyılda

teknik kullanım açısından en yüksek

noktaya ulaşmış bir sanat dalı olma

özelliği yakalamıştır.

Çok tanrılı dönemden Hıristiyanlığa

geçişle birlikte Antik Döneme ait pek

çok desen ve sembol, yeni anlamlar

yüklenerek kiliselerde kullanılmaya

başlanmıştır. Mozaik bu dönemde

de yerini ve vazgeçilmezliğini koru-

muş, yer mozaikleri duvar mozaikle-

rine dönüşmeye başlamıştır. Bizans

İmparatorluğu zengin ve gösterişli

duvar mozaiklerinde renkli cam, altın

ve gümüşü seramik ve taşın yanında

kullanmıştır. Doğu Bizans İmpara-

torluğuna Başkent olan İstanbul’da

mozaik okulları açılmış, mozaikçiler

vergiden muaf tutulmuştur. Ayasof-

ya bu dönemin en önemli mozaik-

lerini içersinde bulunduran tarihi bir

anıttır.

Günümüzde mozaik20. yüzyıldan itibaren mozaik mo-

dern sanatlarda mimari ile birlikte

yeniden gündeme gelmiştir. Uzun

bir süre ikincil bir sanat dalı olarak

görülen mozaik ve kullanımı her ge-

çen gün yaygınlaşmaktadır. İç ve dış

mimaride, objeler üzerinde, kentsel

tasarımlarda, parklarda, meydanlar-

da ve bahçelerde kalıcı ve dekoratif

mozaik uygulamaları göze çarpmak-

tadır.

65

Page 68: çevre ve şehircilik dergisi

Fotoğraf: Meral OĞUZ

66

Page 69: çevre ve şehircilik dergisi

Günümüzde mozaik sanatının ha-

yatın içersine tekrar girmesiyle ül-

kemizdeki pek çok doğal taş firması

klasik ve endüstriyel tarzda mozaik

üretimine girmiştir. Mozaik tasarım

ve imalatı genel olarak “sanatsal

mozaik” ve ‘’sanayi mozaiği” iki şe-

kilde yapılmaktadır. Sanatsal mozaik

uygulamalarında bir tasarım ile de-

sen ortaya çıkarken, sanayi mozaiği

uygulamalarında standart desenler

taşların kalıplara dizilmesiyle ger-

çekleşir. Kullanım amacına ve isteğe

bağlı olarak her iki mozaik cinsi ayrı

ayrı olabileceği gibi beraberce de

kullanılmaktadır.

Bugün mozaik antik dönemde oldu-

ğu gibi duvar ve döşeme kaplamala-

rında yaygın olarak kullanılmaktadır.

Bunun dışında merdiven kaplama-

sında, tavan kaplamasında, mut-

fak ve banyo bankolarında, masa

– sehpa ve sandalye gibi dekoratif

elemanların yapımında, kent mo-

bilyalarında yaygındır. Ülkemizde

çok yaygın olmamakla birlikte bazı

ülkelerde yol kavşaklarında, istinat

duvarlarında, otobüs duraklarında

mozaik kullanılarak, dikkat çekici

hale getirilmektedir. Günümüz mo-

zaiklerinde Antik dönemlerde oldu-

ğu gibi tasvir, geometrik motifler ve

soyut desenlere çokça rastlanılmak-

tadır. Özel konut ve işyerleri, oteller,

alışveriş merkezleri, önemli kamu

yapılarının iç ve dış kaplamalarında

mozaik uygulamaları görülmektedir.

İç mekânlarda ahşap, seramik veya

doğal taş kaplama arasına “pano

veya madalyon”, koridor veya holde

“halı deseni”, duvarlara bordür de-

seni tercih edilmektedir.

Masaj etkisi yapıyorMozaik dış mekân döşeme kapla-

malarında geometrik veya organik

formlar kullanılmaktadır. Son zaman-

larda çakıltaşı mozaiğinin dış mekân

döşeme kaplamasında kullanımı

yaygınlaşmıştır. “Çakıl taşı” moza-

iklerin bir uygulama amacı da sıcak

iklimlerde akşam saatlerinde çakıl

aralarının su ile doldurularak, gece

boyu serinlik elde edilmesidir. Çakıl

mozaiklerin bir başka özelliği ise,

üzerinde çıplak ayak ile yüründüğü

zaman masaj etkisi yapmasıdır.

Çok eski bir tarihin, derin bir kültü-

rün ve çok farklı yorumların sonucu

günümüze ulaşmış özel bir sanattır

mozaik. Önceleri sadece sanat ola-

rak yapılan mozaikler, bugün baş-

ta doğal taş olmak üzere pek çok

sektörün önemli bir parçası haline

gelmiştir. Teknolojik gelişmelerden

yararlanma ve seri üretimle lüks ol-

maktan çıkan mozaikler, herkesin

kullanabileceği bir dekorasyon mal-

zemesi haline gelmiştir.

67

Page 70: çevre ve şehircilik dergisi

Kaçınılmaz gerçek, DEPREMProf. Dr. Zafer Akçığ, bir deprem uzmanı. “Artık depremi üç olaya bağlıyoruz; erken uyarı, erken hasar tahmini ve kentsel dönüşüm” diyen Akçığ’a göre, İzmir eksikleri olsa da diğer kentlere oranla daha hazır sayılır.

RöportajSüleyman DUMAN

68

Page 71: çevre ve şehircilik dergisi

1949 yılında İzmir’de doğan Prof.

Dr. Zafer Akçığ, 1972 yılında İstan-

bul Üniversitesi Jeofizik ve Jeoloji

bölümlerinden çift ana dal alarak

mezun oldu. Akademik unvanlarını

Dokuz Eylül Üniversitesinden (DEÜ)

aldı. Akçığ halen bu üniversitenin

Deprem Araştırma ve Uygulama

Merkezi Müdürlüğünü yürütüyor.

Prof. Dr. Akçığ’a, Türkiye’de mey-

dana gelen depremler ile olası bir

depremin öncesinde ve sonrasında

neler yapılması gerektiğine ilişkin

sorular yönelttik.

Depremin oluş nedenleri ve türleri

hakkında bilgi verir misiniz?

AKÇIĞ: Depremin türü, fayın da tü-

rüne bağlı olarak değişir. Tüm Tür-

kiye olarak duymaya alıştığımız fay

hatları, tür olarak birbirinden ayrı-

lır. Deprem genellikle bu faylarda

enerji birikmesi sonucunda açığa

çıkar. Örnek vermemiz gerekirse,

düdüklü tencere, içerisinde kay-

nayan yemeğin buharını belirli bir

basınca ulaştığında dışarıya atma

ihtiyacı duyuyorsa, deprem anında

enerji boşalması olarak tabir etti-

ğimiz bu olay da enerji levhalarının

hareketleri ile birleşiyor ve enerjisini

dışarı atıyor. Faylarda ve levhalarda

sürekli bir hareketlilikten bahsede-

biliriz. Örneğin söz konusu levhala-

rın hareketi sonucu Kuzey Anadolu

Fay Hattı boyunca Anadolu levhası

yılda 2 - 2,5 cm. Batı ve Güney Batı

yönünde kayıyor. Şöyle ki, 100 km.

kalınlığındaki bir kütle bu sürtünme-

den kaynaklı kuvvetle bir enerji birik-

tiriyor. Bu enerji birikimi ise örneğini

verdiğimiz düdüklü tencere gibi, bir

noktaya geldiğinde kabına sığmaya-

cak ve oluşmuş enerjiyi dışarı ata-

cak. Depremin en basit açıklamasını

bu şekilde özetleyebiliriz.

Üç tür fay hattından bahsedebiliriz.

Bunlardan birincisi doğrultu atımlı,

yani yanal hareket eden fay hattı,

ülkemizde bulunan Kuzey Anadolu

Fay Hattı bu türe örnek olarak gös-

terilebilir. İkincisi bir bloğun aşağı

düşüp, diğer bloğun yukarda kaldı-

ğı normal atımlı fay türü olarak söy-

lenebilir. Üçüncü olarak bindirme

fayı dediğimiz tür ise bloğun birinin

diğerinin üzerine çıkması olayıdır.

Ülkemizde gerçekleşen en son Van

depremi, bindirme fay türüne bir ör-

nektir. Bu üç tür fayın özelliklerine

göre depremler oluşur. Fayların bü-

yüklüklerine göre küçük veya büyük

depremler oluşur. Mesela Van dep-

reminde, 57 km’lik bir yırtılma mey-

dana geldi.

Kuzey Anadolu Fay Hattının özel-

liklerinden söz eder misiniz?

AKÇIĞ: Kuzey Anadolu Fay Hattı, bir

levha sınırıdır. Bir ucu Erzincan’da

üçlü kavşaktan başlar ve orda üç

fay kesişir. Bu fayın türü de doğrultu

atımlı yani yanal hareket yapan fay

sistemidir. Bu fay sisteminin özelliği

ise bir taraftan başladığı zaman ha-

reketini tamamlayarak, enerji boşal-

masını gerçekleştirir. 1939 Erzincan

depremi ile başladı ve o zaman zar-

fında oluşan depremlerle ile bütün o

arayı kırmış oldu. En son Gölcük ve

Düzce depremi ile kırıp, sismik boş-

luk dediğimiz deprem olup olmama

boşluğunu kapattı. Kuzey Anadolu

Fay Hattı, körfeze girdikten sonra

iki kola ayrılıyor, ayrılan bu hatların

kırılması da beklenen bir durum.

Bu yüzden İstanbul’da, Bursa’da,

Mamara’da deprem olma ihtimalini

bekliyoruz. Çünkü bu fay sistemi bu

şekilde ilerliyor.

Deprem anında neler yapılmalı?

AKÇIĞ: Deprem bilinci için birçok

konferans ve seminerler verdik. Şu

anda deprem bilinci için yapmamız

gereken birkaç şey var. Deprem

eğitimi son derece önemli bizim için.

Son depremde eğitimin önemi gö-

rüldü. Deprem anında gündüz ayrı

gece ayrı yapmamız gerekenler var.

Eskiden kiriş altına girin deniyordu,

şimdi kendinize bir boşluk yaratın

“Tarihsel olarak bakıldığında İzmir’de oluşan depremlerin

ortalaması 6,5 büyüklüğünde

meydana gelmiştir. Ancak İzmir’de binalar eski’’

69

Page 72: çevre ve şehircilik dergisi

deniyor. Deprem anındaki panik,

istemediğimiz durumlara yol aça-

biliyor. Deprem esnasında hareket

etmek, dünyanın en tehlikeli olayı.

Yerde sürünerek, hareket edilmesi

gerekir. Aksi takdirde kendinizi ya-

ralayabilir hatta olumsuz durumlara

yol açabilirsiniz. Bu durumda yapı-

lacak pek bir şey yok, tek şansınız

binanızın yıkılmaması. Deprem anın-

da birinci katlarda yaşayan insanlar

bir ihtimal kendilerini dışarıya atabi-

lir. Deprem anında üst katlarda bu-

lunanların böyle bir şansı yok, üst

katlardakilerin asla asansörü kullan-

maması ve çıkmak için merdivenlere

gidilmemesi önemli. Uygun bir yer-

de depremin geçmesini beklemeli-

yiz. Hareket geçtikten sonra binayı

terk edip en yakın boşluğa çıkmamız

gerekiyor. Yaşadığımız binalara gü-

veniyorsak depremden daha az etki-

leniriz. Binadan çıktıktan sonra asla

telefon ve araç kullanılmaması ge-

rekiyor. Çünkü iletişim şebekesinin

çökmesi yardım ekiplerinin enkaz al-

tına ulaşamamasına ve ola ki enkaz

altında telefonla yardım bekleyen ki-

şilerle bağlantı kurulamamasına se-

bebiyet verir. Araç kullanımı trafiğin

kilitlenmesine ve yardım ekiplerinin

bölgeye ulaşamamasına yol açar.

Deprem sonrasında alınacak ön-

lemler nelerdir? Deprem sonrası için

hazırlıklı mıyız?

AKÇIĞ: Yakın zamana kadar hep

depremi önceden haber verme

konusu üzerinde çalışılıyordu. Bu

çalışmalar devam ediyor. Fakat ne

Türkiye’de ne de dünyada çok yol

alınabildi. Belirli bir yol alabildik fa-

kat kesin, net şeyler söylenemiyor.

Sadece depremin şuradaki veya

buradaki faylarda olacağını söyle-

yebiliyoruz, neresinde ne zaman

olacağını söyleyemiyoruz. Deprem

olması beklenen bölgeler, birinci de-

rece risk bölgeleri. Depremi önce-

den bilemediğimize göre, tek yapa-

bileceğimiz şey, binaları yıkılmaktan

kurtarmak. Depremden korunmanın

en etkili yolu, deprem olmadan ön-

lemlerin alınmasıdır. Binaların daya-

naklılık testleri üniversite veya özel

kuruluşlara başvurularak yapılabilir.

Bayraklı ve Bornova belediyelerinde

depreme dayanıklılık testleri yapılı-

yor. Bir binanın depreme dayanıklılık

testi ve gerekiyorsa güçlendirmenin

maliyeti, metre kare fiyatına 10 TL

civarındadır ve bu depremin tahri-

batı düşünüldüğünde az bir rakama

karşılık gelmektedir. Düzce ve Göl-

cük depremleri, hazırlıksız yakalan-

dığımız depremlerdi. Ondan sonraki

depremlerde daha hazırlıklıydık. En

son Van depreminde de bilinçli ve

hazırlıklı olduğumuzu gördüm. Dep-

rem sonrası için ülkemizde arama

kurtarma ekipleri ve ekipmanlarımız

var. AKUT ile başlayan devlet, asker

ve sivil savunma ile devam eden,

alanlarında uzman bir kadromuz var.

Artık depremi üç olaya bağlıyoruz.

Erken uyarı, erken hasar tahmin ve

kentsel dönüşüm. Erken uyarı hep

karıştırılan bir durum, bunun altını

çizmek istiyorum. Erken uyarı dedi-

ğimiz şey, depremi önceden haber

vermek değil. Erken uyarı ilk gelen

“p” dalgası ile ikinci “s” dalgası ara-

sında olayın boyutlarını, büyüklüğü-

nü saptayıp, elektriği, gazı kesen

bir sistem modeli. Modern uygula-

malarda kapalı kalmış kapıları oto-

matik olarak açan, turnikeleri döner

70

Page 73: çevre ve şehircilik dergisi

hale getiren bir sistem oluşturulması

durumudur. Bu sistemi oluşturacak

aletsel kısım İzmir’de 21 istasyon-

da var. Fakat ilaveleri gerekiyor, alt

yapı ile beraber kente uygulanması

gerekiyor. Erken hasar tahmini de-

diğimiz bu sistemler, depremden

5 veya 10 dakika sonra ekipleri en

büyük hasar nerede ise oraya yön-

lendiren sistemdir. Kentsel dönüşüm

ise ülkemizde belirli yerlerde yeni

yapılar mevcut iken, bazı yerlerde

30 yaşını aşmış binalar var. Özellikle

İzmir ve İstanbul’da yenilenmesi ge-

reken çok sayıda bina var.

İzmir’in deprem riski nedir?

AKÇIĞ: Bir bölgede fay hattı varsa

deprem bekleyeceksiniz. Bir deprem

bekleniyorsa hazırlıkları ona göre ya-

pacaksınız. İzmir’de iki türlü fay hattı

var. Birincisini doğrultu atımlı fay ola-

rak gösterebiliriz. Torbalı depremini

yapan fayın ismi, “Tuzla Fayı’’ olarak

bilinir. 1928, 2003 ve 2005 deprem-

lerini yaratan Güllübahçe veya Se-

ferihisar fayıdır. Bu faylar doğrultu

atımlı fay sistemidir. Bu faylarda sü-

rekli bir aktivite mevcudiyetini koru-

maktadır. Güllübahçe’den başlayıp

bütün İzmir’i dolaşan ve Turgutlu’ya

kadar uzanan fay ise düşey atımlı

fay olarak bilinir.

Tarihten bu güne kadar İzmir’de

depremleri oluşturan düşey atımlı

fay sistemidir. En belirgin örneği de

tarihi asansör bölgesinde görülebilir.

Sokak tarafındaki kanadın düştü-

ğünü ve diğer taraftakinin yukarda

kaldığını gözlemleyebilirsiniz. İzmir

fayının atımına örnektir. İzmir fayının

yüzeyde gözlendiği yerdir. İzmir fa-

yının ürettiği en etkili deprem 1688

de olmuştur. O günden bu güne

tam etkili deprem üretmedi. Tarihsel

olarak bakıldığında İzmir’de oluşan

depremlerin ortalaması 6,5 büyüklü-

ğünde meydana gelmiştir. İzmir’de

binalar eski olduğu için 6,5 şiddeti-

ne hazırlıklı olmayabilir. 2007-2009

yılları arasında Ege Bölgesi’nde

meydana gelmiş dört şiddetine ka-

dar kayıt edilen deprem sayısı 16

bin civarındadır. 2009 yılının Ocak

ayından 2009 Ekim ayına kadar olan

süre zarfında 8 bin adet 4 şiddetini

geçmeyen deprem kayıt altına alın-

mıştır. Bu da birçok fayın hareketli

olduğunu, canlı olduğunu gösterir.

İnsanlar genellikle yakınlığına ve

uzaklığına bağlı olarak 4 üzeri şid-

detteki depremleri hissederler. Batı

Anadolu’nun deprem kuşağında ol-

duğunu hiçbir zaman unutmamamız

gerekir.

İzmir şehir olarak depreme hazır

mı?

AKÇIĞ: Özellikle İzmir deprem ko-

nusunda iyi bir yol aldı diyebilirim.

Diğer şehirlere göre hazır sayılır ama

halen eksiklikleri var. Bu konuda İz-

mir epey bir yol aldı. İzmir Valiliğine

bağlı afet merkezinin önemli çalış-

maları var. Afet yerleri belirlenmiş, o

yönde hazırlıklar var. Civar ekiplerle

temaslar kuruluyor. Deprem meyda-

na geldiğinde İzmir’de toplanılacak

yerler valilikçe belirlendi. Hastane-

lerin hazır olduğunu biliyorum. Dep-

remin olmamasını temenni ediyoruz.

Bu konu ile alakalı yüksek katlı yapı-

lar yönetmeliğini ilk çıkaran İzmir’dir.

Bu durum ilk örnek olabilir. Sadece

İzmir’de değil, Türkiye olarak dep-

rem konusunda seferberlik yapmak

lazım, bu durum için devletin el at-

ması şart, zaten devlet de konu ile

alakalı açıklamalarda bulundu.

Aynı zemin üzerinde bulunan evler-

den biri yıkılırken, diğeri ufak zararla

ayakta kalabiliyor. Kısa mesafede

zemin koşulları kolay değişmez.

Sorun yıkılan binaların kendisinde.

Usulüne uygun olmayan binalar,

aynı zemin koşulu değişse dahi yıkı-

lırlar. Yapıların inşa edilecekleri yerin

ayrıntılı zemin etütlerinin yapılması,

uzman kişiler tarafından mimariye

uygun haline getirilmesi son derece

etkili bir önlemdir.

71

Page 74: çevre ve şehircilik dergisi

İzmir Fotoğraf Sanatı Derneği

(İFOD) ve DEÜ Güzel Sanatlar

Fakültesi Fotoğraf Bölümünün iş-

birliğiyle 20-31 Ekim 2011 tarihleri

arasında Uluslararası İzmir Fotoğraf

Günleri düzenlendi. Yerli ve yabancı

fotoğraf sanatçılarının ağırlandığı or-

ganizasyon kapsamında konferans,

panel, söyleşi ve fotoğraf gösterile-

rinden oluşan 43 ayrı etkinlik yapıldı.

İFOD, 25. yıl kutlamalarına hazırla-

nırken, hedefini de İzmir’de ulus-

lararası bir fotoğraf organizasyonu

gerçekleştirmek olarak belirledi.

Bu amaçla çalışmalara başlandı ve

Fotoğraf: Süleyman Duman

İzmir Fotoğraf Sanatı Derneğinin, DEÜ Güzel Sanatlar Fakültesi Fotoğraf Bölümü ile birlikte organize ettiği Uluslararası İzmir Fotoğraf Günleri, 20-31 Ekim 2011 tarihlerinde düzenlendi. Organizasyon, 43 etkinliğe sahne oldu..

İzmirfotoğraflarla buluştu

72

Page 75: çevre ve şehircilik dergisi

’Uluslararası İzmir Fotoğraf Günleri’

organize edildi.

İFOD Yönetim Kurulu Başkanı Yrd.

Doç.Dr. Beyhan Özdemir, İFOD

Yönetim Kurulu üyeleri Yetkin Saatli,

Seda Şengök, Birol Üzmez, Mehmet

Yasa ve DEÜ GSF Fotoğraf Bölümü

Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Sadık

Tumay’dan oluşan organizasyon ko-

mitesi, yoğun çalışmaların ardından

uluslararası bir etkinliğe imza attı. Bu

kapsamda 20 Ekim 2011 Perşembe

günü Karşıyaka Belediyesi Hamza

Rüstem Fotoğraf Evi’nde ‘’Karşıya-

ka’’ konulu fotoğraf sergisi eşliğinde

Fotoğraf Günleri özel açılışı başladı.

21 Ekim Cuma günü DEÜ Sabancı

Kültür Sarayı’nda Otoportre Ser-

gi açılışının ardından İFOD Üyeleri

Karma Fotoğraf gösterisiyle başla-

yan etkinlikler, “Fotoğraf ve Etik” ko-

nulu panelle devam etti. İtalya’dan

Virgilio Bardossi, “The World of

Maramures”, AFAD Altın Kamera

Fotoğrafları, Reha Bilir “Fotoğrafta

Çizgiler” konulu gösterilerin yanı sıra

Murat Yaykın’ın “Fotoğraf ve İdeolo-

ji” konulu konferansıyla organizas-

yon sürdü.

‘’Çağdaş Fotoğraf Deyince” konulu

panelin de yer aldığı etkinlikler kap-

samında Rusya’dan Elena Martynuk

“Bulgakov House”, KKTC’nden Öğr.

Gör. Gazi Yüksel “Karanlıktan Ay-

dınlığa”, FOTOGEN Şinasi Barutçu

Kupası Fotoğrafları, Alman Sual-

tı Fotoğrafçısı Rico Besserdich’in

“Sualtı Fotoğrafları” ve İngiltere’den

Jonathan Anthony Stigner’in “Tiyek”

isimli fotoğraf gösterileri ve söyleşi-

leri, etkinliklerin devamını oluşturdu.

Aynı akşam İFOD üye ve aday üye-

lerinin katılımıyla gerçekleştirilen 9

adet Atölye Grubunun ortak çalış-

maları ve Fotoğraf Günleri katılım-

cılarının fotoğraf sergileri, Kültür ve

Turizm Bakanlığı Devlet Resim Hey-

kel Müzesi’ndeki kokteyl ile fotoğraf

severlerle buluştu.

22 Ekim Cumartesi Günü TFSF

Başkanı Turgay Bilge’nin de katı-

lımıyla gerçekleştirilen etkinlikte,

KUFSAD’ın “İnsan ve Yaşam”, İb-

rahim Demirel’in “İFOD Grafik Renk

Biçim Atölyesi”, Hasan Yelken’in

“Kendirciler” Yunanistan’dan Stratis

Tsoulelis’in “Ege’den”, GAFSAD’ın

“Fırat”, Mersin Olba Fotoğraf Der-

neğinin “Anadolu’da Kadın” başlıklı

fotoğraf gösterileri yapıldı. Bu gös-

terilere FEM Midilli Fotoğraf Derneği

Üyeleri “Karma”, İspanya’dan Gab-

riel Brau “Lights of Africa” Yusuf

Tuvi ve Birol Üzmez “Basmane” ve

İzzet Keribar “Küba İzlenimlerim”

başlıklı fotoğraflarıyla katıldı. Ayrıca

“Günümüz Türk Fotoğrafında Uslüp”

konulu panel gerçekleştirildi.

23 Ekim Pazar günü DEÜ GSF Fo-

toğraf Bölümü öğrencileri ve ko-

nukların da katılımıyla yapılan Sel-

çuk- Şirince-Efes fotoğraf gezisi ile

Coşkun Aral’ın söyleşisinin ardından

fotoğraf günlerinin sözel bölümü

sona ermiş oldu.

Etkinlik kapsamında açılan tüm ser-

giler, 31 Ekim 2011 gününe kadar

fotoğraf severlerin beğenisine su-

nuldu.

73

Page 76: çevre ve şehircilik dergisi

Dr. Şerafettin ÖZDOĞANFiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Uzmanı

İşyerinde ergonomik düzenlemeler yapmak, psikolojik ve fizyolojik olarak bedeni zinde tutmak, bazı sağlık sorunlarının sıklığını oldukça azaltabilmektedir.

Çalışma ortamında konfor için ergonomi

Ergonomi, işin sağlıkla yapıla-

bilmesidir. Birçok uğraşıda

işin kendisinden çok yapılış

şekli sağlık sorunlarının oluşmasına

ve kronikleşmesine sebep olmakta-

dır. Çalışma ortamında ergonomik

düzenlemeler yapmak, psikolojik

ve fizyolojik olarak bedeni zinde

tutmak, bu tip sorunların sıklığını

oldukça azaltabilmektedir. Çalışma

ortamlarında alışkanlıklarda küçük

değişiklikler yapmak, kişilerin daha

rahat çalışmalarını ve verimlerini artı-

racaktır. Ergonomide amaç sakatlan-

ma risklerini en aza indirerek, vücu-

dun hareket kapasitesinden en fazla

verimi almak olarak da tariflenebilir.

Ofis çalışanlarını etkileyen risk fak-

törlerini aşağıdaki şekilde gruplan-

dırabiliriz.

A- İş ile ilgili risk faktörleriFiziksel risk faktörleri1. Tekrarlı hareketler

2. Statik (sabit) duruş

3. Aşırı yüklenmeler

4. Titreşim

5. Sıkışma

6. Yetersiz iyileşme

Ergonomik risk faktörleri1. İş ortamının dizaynı

2. Masa – Sandalye yeri

3. Ekran - Klavye – Mouse dizaynı

4. Aydınlatma

5. Isı

6. Nem

7. Gürültü

Psikolojik risk faktörleri1. İş memnuniyetsizliği

2. İş monotonluğu

3 Yetersiz iş arkadaşı desteği

4. Ağır iş yükü ve baskısı

5. Yetersiz iş organizasyonu

B- Kişisel risk faktörleri 1. Yaş, Cinsiyet, Kilo

2. Eğitim

3. Kişisel alışkanlıklar;

Spor, Beslenme, Sigara

Ofis ortamının ergonomik hale geti-rilmesi aşamasında ilk düzenleme-ler, aydınlatma, ısı ve havalandırma şartlarının düzeltilmesiyle başlar. Işık, iş ortamını yeterince aydınlata-cak, aynı zamanda göze parlamalar ve yansımalar yapmayacak şekilde

yerleştirilmelidir.

74

Page 77: çevre ve şehircilik dergisi

Ofisler topluca ve uzun süreli bulu-

nulan yerler olduğundan temiz ve

bakımlı olmasına azami özen göste-

rilmelidir.

Sürekli başvurulan tablo, grafik, vb.

iş yardımcıları, okunaklı, açık ve ko-

lay algılanabilir olmalı, personelin

normal görüş açısı ±15o içerisine

yerleştirilmeli, personelin görüş me-

safesinde engelleyici cisimler bulun-

mamalıdır.

Statik (durağan) hareketler minimu-

ma indirilmeli, dinamik hareketler

hedeflenmelidir. Bu amaçla ofisler

personelin rahatça hareket edeceği,

her personele minimum 2 m2 hare-

ket olanağı sağlanacak şekilde

d ü z e n l e n -

melidir. Tüm

açma – ka-

patma düğ-

melerinin ha-

reket yönünün

aynı olmasına

dikkat edilme-

lidir. Isının yaz,

kış ortalama 24-

26 C derece ol-

ması ideal kabul

edilmektedir.

Ofislerde pencere bulunmasının ve

pencerelerin açık tutulmasının per-

sonelin motivasyonu üzerinde olum-

lu etkisi olacaktır.

Ofisler sık sık havalandırılmalı, or-

tamdaki hava kalitesinin düşmesi

önlenmeli, her personele minimum

10 m3 hava düşecek şekilde düzen-

leme yapılmalıdır. Toz, polen gibi

uçuşan partiküller için portatif hava

temizleyicilerin kullanılması faydalı

olacaktır.

Genel aydınlatmada ışık kaynakla-

rı mümkün olduğu kadar yükseğe

yerleştirilmelidir. Alçak ışık kaynak-

ları yansımayı ve kamaşmayı artırır.

Hassas ve göz yorucu işlerde

lokal aydınlatmaya başvurul-

malı, gözler sık sık kapatılarak

ve uzak objelere bakmak su-

retiyle dinlendirilmelidir. Açık

renkli demirbaş eşyalar,

camlar ve parlak yüzeyler,

ışığı yansıttığı için görüşte

rahatsızlığa ve kamaşma-

ya sebep olurlar. Böyle bir durum

söz konusu ise, aydınlatma azaltıl-

malı ve mat eşyalar tercih edilme-

lidir. Tavan aydınlatmaları çalışma

yüzeyi ile 45 o açı yapmalı, direk ça-

lışma noktasına vurmamalıdır.

Fotoğraf, bitki, tablo gibi kişiliğe

hitap eden öğeler kullanılması, psi-

kolojik olarak çalışma ortamına bağ-

lılığı güçlendirecektir. Personelin

sürekli olarak koyu- açık renk ortalar

arasında göz hareketi yapmasını ge-

rektirecek işlerden kaçınılmalıdır.

Ofis çalışmaları yük-

sek dikkat ge-

rektirdiğinden

dolayı, sü-

rekli gürültü

ö n l e n m e l i ,

yüksek ses

çıkaran ci-

hazlar izole

edilmelidir.

75

Page 78: çevre ve şehircilik dergisi

Barışın, kutsallığın, adaletin, sağlığın, bolluğun sembolüdür zeytin. Akdeniz efsanelerinde ‘ölmez’ denilen ağacı, antik yazar Columella’nın kaleminden ‘’Bütün Ağaçların Prensesi’’ olarak adlandırılır

Zeytin, doğanın bir mucizesi,

yeryüzüne gönderilmiş bir

armağan. Barışın, kutsallı-

ğın, sağlığın, bolluğun, adaletin,

gururun, zaferin, bilgeliğin sembolü.

Akdeniz efsanelerindeki adı “Ölmez

Ağaç” ya da “Hayat Ağacı.” Çünkü

zeytin ağacı, yüzyıllarca yaşayabilen

bir canlı. Antik ziraat yazarı Columel-

la tarafından da “Bütün Ağaçların

Prensesi” olarak adlandırılır. Söylen-

celere göre, o aynı zamanda Tanrıça

Athena’nın da kutsal ağacıdır. Ka-

zılardan çıkan sonuçlar, zeytin tarı-

mının en az beş bin yıllık olduğunu

gösterir. Anayurdunun tam neresi

olduğu konusunda ise netlik yoktur.

Bazı uzmanlara göre Anadolu, Su-

riye, İran, bazılarına göre de Girit,

Yunanistan ya da Kuzey Afrika’dır.

Peki bu mucize meyveyi yetiştiren,

tarihten de eski olduğu iddia edilen

zeytin ağacı, nasıl bir ağaçtır? Boylu

bir çalı veya 10 metreye kadar boy-

lanabilen, sık dallı, yayvan tepeli,

herdem yeşil yapraklıdır. Geniş, kıv-

rımlı, yamru yumru bir gövdeye sa-

hiptir. Yaşlandıkça düzgün gri renkli

gövde kabuğu giderek çatlar. Ağa-

cın tepesi, yaklaşık olarak artan boy

kadar her sene genişler. Verimli top-

raklarda yetişen zeytin ağacında taç

açık ve asimetrik, verimsiz topraklar-

da ise daha yoğun ve yuvarlaktır.

Mızraksı, çok kısa saplı, deri gibi sert

yaprakları sürgünlere karşılıklı çiftler

halinde dizilmiştir. Yaprakları basit,

tam kenarlı ve kenarlar alt yüze doğ-

ru hafif kıvrıktır. Yaprakların ucun-

da sivri bir çıkıntı bulunur. Üst yüzü

koyu gri-yeşil ve tüysüz, alt yüzü

mavimsi gümüşi renkte ve beyaz sık

ipeksi tüylerle kaplıdır.

Şükran NURLU-Çevre Mühendisi İzmir Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü

ZeytinBir doğa mucizesi:

76

Page 79: çevre ve şehircilik dergisi

Baharın sonlarına doğru seyrek

salkımlar halinde, küçük beyazım-

sı-sarı renkli, kokulu çiçekleri açar.

Rüzgârların taşıdığı çiçek tozlarıyla

döllenen çiçekler, etli ve yağlı mey-

ve verir. Meyve önce yeşil, olgun-

laştıktan sonra da parlak siyah bir

renk alır. Etli meyvenin içinde sert bir

çekirdek vardır. İşte zeytinyağı mey-

venin bu etli kısmından ve çekirde-

ğinden elde edilir.

Dünya zeytin üretici ülkeleri arasın-

da; ağaç varlığı açısından ülkemiz,

İspanya, İtalya ve Yunanistan’ın

ardından 4’ncü, alan açısından da

6’ncı sırada yer alır. Böylece dünya

zeytinyağı üretimine % 8 oranında

katkıda bulunur, sofralık zeytin üreti-

minde de İspanya’dan sonra 2’nci sı-

rada yer alır. Zeytin ağacı varlığımız

2000 yılında 90 milyon iken, bugün

170 milyona ulaşmıştır. Yeni dikilen

ağaçların 3 yıl sonra ürün vermeye

başlayacağı düşünülürse, halen 150

bin ton olan yıllık zeytinyağı üretimi-

mizin 400 bin tonun üzerine çıkacağı

öngörülmektedir.

Ülkemizde zeytin ağaçlarının % 75’i

Ege, % 9.3’ü Marmara, %14’ü Ak-

deniz ve %1,7’si Güneydoğu Ana-

dolu Bölgesi’nde bulunmaktadır.

İstanbul Ticaret Odasının hazırladığı

bir rapora göre, 2004/2005 sezo-

nunda ülkemizden, toplam 74 ülke-

ye zeytinyağı ihracatı yapılmıştır. Bu

ülkeler arasında % 41’lik payla İtalya

zeytinyağı ihracatımızda en üst sıra-

da yer almaktadır. Ardından sırasıyla

İspanya (%22), ABD (%18) ve Ka-

nada (%5) gelmektedir. 2004/2005

sezonunda Türkiye, Avrupa kıtasına

% 66, Amerika kıtasına % 24, Uzak-

77

Page 80: çevre ve şehircilik dergisi

doğu, Avustralya ve Okyanusya’ya

% 5, Ortadoğu, Yakındoğu ve Türk

Cumhuriyetlerine % 3, Afrika’ya % 2

zeytinyağı ihracatı yapmıştır.

Zeytinyağı üretimiZeytinyağı, bundan 6000 yıl öncenin

yöntemleriyle üretilir; sadece imalat

teknikleri gelişmiştir. Bu doğal ürün,

bir bakıma geçen yüzyıllara teknolo-

jiye kafa tutar.

Hasatta toplanan zeytinler önce te-

mizlenir, içindeki yapraklar, kabuklar

ayıklanır, yıkanır ve sıkılmaya hazır

hale getirilir. Eski zamanlarda sıkma

işlemi için taş ya da granit tekerlek-

ler kullanılırdı. Günümüzde ise bu

yöntem eski sistem olarak halen de-

vam etmekte ve hatta bazı damaklar

tarafından özellikle tercih edilse de

teknoloji yeni, hızlı, modern zeytin-

yağı hazırlama sistemlerini geliştir-

miş ve yaygınlaştırmıştır. Bu modern

sistemde paslanmaz çelikten yapıl-

ma silindirlerce zeytinler ezilmekte

ve hamur haline getirilmektedir. Bu

zeytin hamuru daha sonra yoğrulma

işlemine tabi tutulur. Hamur 20 ila 40

dakika yoğrulur. İşlem daha uzun

sürerse daha az yağ çıkar ve zey-

tin hamurundan başka tatların yağa

karışması riski doğar. Ayrıca hava ile

daha fazla temas edeceğinden, ya-

ğın kalitesini etkileyebilecek serbest

radikaller de açığa çıkar.

Daha sonra kendi suyu (karasu) ile

yağın ayrılması işlemi vardır. Yoğun-

luğu daha düşük olduğu için üste

çıkan zeytinyağını, maşrapa ile al-

mak gibi çok basit yöntemler kulla-

nılabileceği gibi, santrifüj makinele-

riyle de yapılabilir. Elde edilen yağ

dinlendirilir, süzülür, kalitesi ölçülür

ve uygunsa doğal (naturel) olarak,

değilse rafine edilerek tüketilir. Bu

üretim hattının sonunda iki atık orta-

Ağaç varlığı açısından ülkemiz,

İspanya, İtalya ve Yunanistan’ın ardından 4’ncü,

alan açısından da 6’ncı sırada yer

alır. Böylece dünya zeytinyağı üretimine

% 8 oranında katkıda bulunur

78

Page 81: çevre ve şehircilik dergisi

ya çıkar. Yağ ayrıldıktan sonra kalan

posa prina, kalan su ise karasudur.

Prina: Atık değil, yakıt Günümüz dünyasının artan enerji

ihtiyacını yine dünyaya herhangi bir

zarar yaratmadan üreterek karşıla-

mak ve sürdürülebilirliğini sağlamak

noktasında, yenilenebilir bir ener-

ji kaynağı olan biyokütle kullanımı

önem kazanmaktadır. Ülkemiz için

oldukça büyük bir sektör olan zeytin-

yağı üretiminde senelerce atık mad-

de olarak, diğer atıklar gibi uygun ve

kabul edilebilir bir kullanım olmama-

sı halinde problemler yaratmış olan

prinanın atık olarak görülmeyip, ya-

kacak olarak enerji alanına kazan-

dırılması, mucize bitki zeytine yeni

bir boyut katmıştır. Diğer yakıtlarla

karşılaştırıldığında oldukça düşük

maliyet gücü, yüksek ısıl değeri ve

yenilenebilir oluşu nedeniyle prina

yakılmasının endüstriye getireceği

yararlar oldukça fazladır.

Elde edilecek prinanın miktarı her

ne kadar zeytinin yetiştirme tekniği-

ne, zeytin çeşidine ve yağın işleme

vb durumlara bağlı ise de, ortalama

olarak 100 kilogram zeytinden 15-

22 kilogram zeytinyağı ve 35-45 ki-

logram prina elde edilebilmektedir.

Modern sürekli sistemlerden elde

edilen prina, klasik sistemlerden

gelen prinaya oranla daha çok nem

ve daha az yağ içerdiği için daha

düşük ticari değer taşımaktadır.

Yağlı prinayı teşkil eden temel bi-

leşenlerin su, yağ ve katı maddeler

(kabuk, meyve eti, çekirdek parça-

ları) olduğu, 100 kilogram zeytinden

40 kilograma kadar yağlı prina elde

edildiği bilinmektedir. Zeytinden yağ

çıkarıldıktan sonra elde edilen pri-

nada kalan yağ daha sonra yeniden

çözgen ekstraksiyonu yolu ile bir

miktar daha alınır, buradan elde edi-

len yağa “prina yağı”, kalan prinaya

da “yağsız prina” denilmektedir. 100

kilogram prinadan ortalama 60-70

kilogram yağsız kuru prina elde edi-

lebilmektedir.

Türkiye’de prina üretiminin zeytin

üretimine bağlı olarak yıldan yıla de-

ğişmesine rağmen bu değerin orta-

Zeytinyağı üretim hattının sonunda

iki atık ortaya çıkar. Yağ ayrıldıktan

sonra kalan posa prina, kalan su ise

karasudur.

79

Page 82: çevre ve şehircilik dergisi

lama 200-250 bin ton/yıl olduğu bi-

linmektedir. Halen Türkiye’de zeytin

üretim bölgelerine ve prina fabrika-

larına yakın bazı sanayi kuruluşların-

da da yağsız kuru prina, 2800 kCal/

kg alt ısıl değeri ve fiyatının odun ve

petrol ürünleri fiyatlarının çok altında

bulunması ile yakıt olarak kullanımı-

nın ülke ekonomisine getireceği fay-

dalar açıktır.

Ancak dikkat edilmesi gereken

önemli bir nokta, prinanın yüksek

oranda uçucu maddeye sahip ol-

ması ve bu uçucu maddenin dene-

me çalışmalarında orta sıcaklıkta

(350-500°C) yanma tamamlanma-

dan baca gazına karıştığının tespit

edildiği, tam yanma sağlanmadığı

için karbon monoksit emisyonu ile

birlikte eksik yanma ürünü olan PAH

emisyonlarının da oluştuğu ve klasik

yakma sistemlerinin bu yakıtın yan-

masına uygun olmadığıdır. Prinanın

ülkemizde klasikleşmiş eski teknoloji

ürünü kazanlarda yakılmasına izin

verilmesi durumunda hem önem-

li miktarda enerji kaybı olacak hem

de nitelikleri çok iyi bilinmeyen eksik

yanma ürünü kirleticiler atmosfere

verilecektir. Bu nedenle ilgili mevzu-

at uyarınca da prinanın yakıt olarak

kullanılmasına, ileri teknolojili (ön ısıt-

ma/gazlaştırma; mekanik besleme

vb) yüksek yakma bölgesi sıcaklığı-

na ve bu sıcaklıkta yeterli bekleme

süresine sahip, art yakıcılı ve etkili

toz filtreleri olan tesislerde izin veril-

mektedir.

Yakıt olarak kullanılacak pirinanın

içeriğindeki nem oranı max %15,

yağ oranı (kuru bazda) max %1,5 ve

kalorifik değeri (min) 3700 Kcal/kg,

Sodyum (Na) 1000 ppm, kül %4’ü

geçemez. Pirinayı yakıt olarak kul-

lanan işletmeler, kullanılan pirinanın

özelliklerini analiz sertifikası ile bel-

gelemek zorundadır

Zeytin üretiminin diğer yüzü: KarasuBu mucize bitkiden o şifalı yağın

elde edilmesi aşamasında ortaya,

çevre için oldukça sakıncalı olan

ve su kaynaklarına, toprağa ciddi

zararlar veren bir atık çıkmaktadır:

Karasu.

Zeytinyağı üretiminde, üretim pro-

sesine göre oluşan “karasu” miktarı

iki fazlı sistemde 0,5-0,8 m3/ton zey-

tin iken üç fazlı sistemde bu miktar

1,18-1.68 m3/ton zeytindir. Çevre

korumanın ilk aşamasını atık azaltımı

oluşturduğu için ilgili çevre mevzua-

tınca sadece 2 fazlı sistemlerin kurul-

masına izin verilmektedir. Ülkemizde

her yıl yaklaşık olarak 1.500.000 m3

zeytin karasuyu oluşmaktadır.

Zeytin karasuyunun rengi kırmızı si-

yahtan siyaha doğru, içerdiği poli-

fenollere, atık suyun yaşına ve yağ

üretim metoduna bağlı olarak deği-

şir. Biyolojik olarak parçalanması zor

polifenoller gibi aromatik bileşikler

içerdiği için kirliliğini gidermek üze-

re klasik biyolojik arıtma metotları

yeterli olmamaktadır. Karasu, evsel

atık sulara göre yaklaşık 230 kat

daha kirli sudur.

Zeytin kara suyunun Kimyasal Ok-

sijen İhtiyacı değeri KOI, yaklaşık

140.000 mg/lt. (200.000 mg/lt kadar

çıkmakta) olup, yine ilgili mevzuat

uyarınca 250 mg/lt’ye kadar düşü-

rüldükten sonra alıcı ortama deşarj

edilmelidir. Karasu eğer ayrı bir arı-

tıma tabi tutulmadan kanalizasyon

sistemine verilirse sistemin devamın-

daki atıksu arıtma tesisini çalışamaz

hale getirir.

Kaynak:www.akdenizbirlik.org.trwww.wıkıpedi.com.tr www.zmo. org.trwww.turkcebilgi.com http://www.egeliihracatcilar.com, Ege İhracatçı BirlikleriEge Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği 2005/2006 Çalışma RaporuMeclis Çevre Araştırma Komisyonu Karasu Raporu – Prof. Dr. Mustafa ÖZTÜRK

80

Page 83: çevre ve şehircilik dergisi

81

Page 84: çevre ve şehircilik dergisi

Cihat Kemal PEHLİVANOĞLU Mimar

İzmir’deki hanların en görkemlisi:

KızlarağasıKentteki nadir Osmanlı eserlerindendir Kızlarağası Hanı. Mimari özelliği ise onu Osmanlı hanları arasında tek örnek kılar. Hacı Beşir Ağa’nın İzmir geçişi sırasında yapımına karar verdiği Kızlarağası, 270 yıllık yaşamında kentin ticari hayatında önemini korur.

82

Page 85: çevre ve şehircilik dergisi

Osmanlı döneminde tüccar-

lar, hizmetkârları ve yüklü

develerinin kaldığı Kızlara-

ğası Hanı, İzmir’in en önemli yapı-

larından birisi oldu. Kentteki nadir

Osmanlı eserlerinden olan han, mi-

mari özelliği ile bu dönemin tek ör-

neği olarak yerini korudu.

16. yüzyılın sonuna kadar Asya ülke-

lerinin ipek, halı, kumaş gibi değerli

ihraç ürünleri, “İpek Yolu” üzerinden

Akdeniz limanlarına, Anadolu ürün-

leriyse kervan yollarının elverdiği

nispette Efes (Ayasuluk), Kuşada-

sı, Alanya iskelelerine ulaştırılarak,

buralardan pazarlanıp ihraç edili-

yordu. Sakız’ın Osmanlı egemenli-

ğine geçmesinden ve Osmanlı-İran

savaşlarının durdurulup, “Kasr-ı Şi-

rin Antlaşması”na dönülmesinden

sonra İpek Yolu’nun Anadolu bölü-

münün tekrar ulaşım ağına girmesi,

İzmir’de limanın önemini artırdı.

Doğudan İzmir’e gelen kervanların

taşıdığı malların depolaması, pa-

zarlaması ve tüccarlar ile kervanları

barındırmak için yeni hana ihtiyaç

bulunmaktaydı. Hacı Beşir Ağa’nın

İzmir’den geçişi sırasında bu gerek-

sinim kendisine aktarılmış olmalı ki,

1744’te daha sonraları Kızlarağası

Han olarak anılacak Hacı Beşir Ağa

Han ismiyle inşa ettirdiği yapı, uzun

yıllar İzmir’de önemini korumuştur. O

dönemde 60-70 bin kişinin yaşadığı

İzmir’de, 1655 yılında Thevenot’un

gezi notlarında limanı koruyan kale-

nin de bulunduğu belirtilmişti. Han,

kalenin mimarisine uygun taş bir

yapı olarak yükselmiştir.

Hacı Beşir Ağa, III. Ahmet padişahlı-

ğında haznedarlık yapmış, Kıbrıs ve

Mısır sürgününden sonra Medine’de

Şeyhülharem rütbesini giymiş ve

83

Page 86: çevre ve şehircilik dergisi

“hacı” mertebesine yükselmiştir. Bir

yılda inşası tamamlanan hanın bitiri-

lişini, Hacı Beşir Ağa görememiştir.

Eser, Hacı Beşir Ağa’nın hayır eser-

lerini yaşatmak için vakfettiği bina-

lardan biridir.

İzmir’deki eski hanların ayakta kalmış

en önemli örneği, en büyüğü ve gör-

kemlisi olan Kızlarağası Han, anıtsal

bir özelliğe sahip olduğu gibi, mima-

ri özelliği onu Osmanlı hanları arasın-

da tek kılar. İzmir’deki nadir Osmanlı

eserlerindendir. Kemeraltı’nda Halim

Ağa Çarşısı’ndan Hisarönü’ne giden

yol üzerinde, arka duvarı günümüz-

de İzmir’in en büyük camisi olan Hi-

sar Cami avlusuna, bir yanı ise Bakır

Bedesteni’ne bitişik yer almaktadır.

Üzerindeki kitabede, hanın Hicri

1157 (1744) yılında I. Mahmud’un

Kızlar Ağası Hacı Beşir Ağa tarafın-

dan yaptırıldığı belirtilmektedir. Bazı

yazarlar, kitabedeki açık ifadeye

karşın hanın inşa tarihini 1779 ola-

rak kaydetmektedir. Hacı Beşir Ağa

1746’da ölmüş olduğu için 1779 yılı

ancak 1778 depreminden sonra ha-

nın onarılma tarihi olabilir.

İki katlı ve dört kapılı han, kare form-

da oluşturulmuştur ve dikdörtgen

geniş bir avluya sahiptir. Yaklaşık

olarak 530 metrekare olan avlunun

orta kısmında, geleneksel olarak

olması gereken mescit ve şadırvan

günümüzde bulunmamaktadır. Av-

lunun çeperlerinde odalar sıralan-

mıştır. Kızlarağası Han, uzun mesafe

hanı olması sebebiyle iki katlı olarak

Kızlarağası

Hanı, uzun

mesafe hanıdır,

bu sebeple de

iki katlı olarak

inşa edilmiştir.

İzmir’deki eski

hanların ayakta

kalmış en önemli

örneğidir.

84

Page 87: çevre ve şehircilik dergisi

85

Page 88: çevre ve şehircilik dergisi

inşa edilmiştir. Alt kat develer, yük-

ler ve alım satım yapan tacirlerin,

komisyoncuların buluşma noktası;

üst kat ise konaklama olarak kullanıl-

maktaydı.

Alt ve üst katta yer alan odalar, beşik

tonoz bir koridora açılmaktaydı. Ön

ve arka cephelerdeki pencerelerin

hepsi düşey dikdörtgen formda ve

düz atkılıydı. Taş sövelerin içinde

kafes tarzı demir parmaklıklar bu-

lunmaktaydı ve koruma bu şekilde

sağlanıyordu. Taş söveli ve kemerli

cümle kapısı beşik tonozlu bir kori-

dora ve oradan da avluya açılmak-

tadır. Koridorun solunda üst kata çı-

kılan taş merdivenler yer almaktadır.

Limanın giderek dolması, hanın kı-

yıdan arka planda kalmasına se-

bep olmuş, o dönemde yapının ön

kısmında da bir kayma meydana

gelmiş ve onarımı kısa zamanda ya-

pılmıştı. 1778 yılında depremde yapı

hasar görmüş, ancak yangından et-

kilenmemiştir.

Uzun mesafe hanı olarak yıllarca

hizmet veren Kızlarağası, dökümcü-

ler, tornacılar tarafından da bir dö-

nem kullanılmıştır. O dönemde artık

kervanların malları hana gelmiyor,

sadece haberleri geliyor ve mallar

görülemeden komisyoncular tarafın-

dan pazarlanıyordu.

1989 yılında restorasyon amacıyla

yeniden inşa edilmek için kullanım

dışı bırakılan han, bugün restore

edilmiş haliyle hizmet vermektedir.

Geniş bir alana yayılan hanın alt ka-

tının güneyinde bir, bugünkü adıyla

Cevahir Bedesteni kuzeyinde iki

(Bakır Bedesteni ile Çuha Bedeste-

ni), doğusunda ise bir koridor uzanır.

86

Page 89: çevre ve şehircilik dergisi

Üst katta avluya bakan, beş sütun-

lu, altı sıra kemerli, yegâne revakı

ve cephesindeki bindirme konsollar

üzerindeki çıkma cumbalı şahnişin-

leri sebebiyle Osmanlı han mimarisi

arasında sayılmaktadır.

Dükkânları eski ismiyle Çankırılı

Sokağı’na bakan, tek katlı bir ek bö-

lümü daha vardır. Bu bölüm 1745’te

“Saçmahane” olarak inşa edilmiştir.

Güney koridoruna ait dış duvara

yaslanan ve han çatısı altında bu-

lunan bu sıra mağazaların, hanın

inşasından hemen sonra 1745 yı-

lında Saçmahane olarak hana ilâve

edildiğini vakfiyesinden izliyoruz.

(Bugünkü 906. Sokak) Kuzeydeki bi-

rinci koridor (Bakır Bedesteni) 902.

sokak, bugün lokantaların bulundu-

ğu sokaktır, 1746 yılında hanın ön

cephesinin restorasyonu esnasında

inşa edilerek eklenmiştir.

Bakır bedestenine bitişik ve paralel

olan, kuzeydeki ikinci koridor ise bir

kapısı ile Hisar Camisi avlusuna, di-

ğer kapısı ile Halimağa Çarşısı kar-

şısına açılan ve günümüze, hanın

diğer kısımlarına göre en sağlam ve

orijinal şekliyle ulaşan bedestendir.

İlk yıllarda bedestene kofracı (ha-

sırcı) esnafı hâkimdi. Daha sonraları

hanın üst katındaki çuhacı esnafının

aşağıya inmesiyle Çuha Bedesteni

ismini almış ve yapının en önemli

bedesteni durumuna gelmiştir. Ba-

kır Bedesteni ile tam orta yerlerin-

deki bir kapı ve geçit ile birbirlerine

bağlanmaktadırlar. Restorasyondan

önce; revak sıra kemerleri ile birlik-

te batı galerisini örten beşik tonoz-

lar tamamıyla yıkılmış bulunuyordu.

Sütunlar, onları birbirine ve binaya

bağlayan gergi demirleri sayesinde

restorasyon öncesine kadar ayakta

kalabilmişlerdir. Restorasyon sonra-

sı özgünlüğü tartışmalı olan yapının,

İzmir ticaret hayatında önemi büyük-

tür.

Anılarla yaşayan eserlerimizden Kız-

larağası Hanı, Kemeraltı bölgesinin

varış noktasıdır.

Kemeraltı’nda Halim Ağa

Çarşısı’ndan Hisarönü’ne giden

yol üzerinde, arka duvarı Hisar Cami avlusuna,

bir yanı ise Bakır Bedesteni’ne bitişik

yer alan han, günümüzde restore

edilmiş haliyle hizmet vermektedir.

87

Page 90: çevre ve şehircilik dergisi

Denizin ve balığın

Ege Denizi 50’den fazla balık çeşidini barındırır. Kıyısında inci gibi duran İzmir’e de bonkörce sunar ürünlerini. Buradan da evlere, restoranlara gelen balıkların mis gibi yayılır kokusu sokaklara.

İzmir… başkenti

88

Page 91: çevre ve şehircilik dergisi

Ege kıyılarının incisi İzmir, de-

nizinden çıkıp gelen ürünlere

mutfak kültüründe geniş yer

verir. Elliden fazla balık çeşidini ba-

rındıran Ege Denizi, bonkörce sunar

nimetlerini İzmirliye. Bundandır ki,

evlerden, restoranlardan sokaklara

yayılır mis gibi balık kokuları. Sade-

ce balık değil, deniz ürünleri de sof-

raların vazgeçilmezidir kentte. Izga-

ra çipura, midye dolma sokaklarda

sıkça rastlanan ürünlerin başındadır.

İzmirli bunlardan birini yemeden haf-

ta geçirmez.

Kent mutfağında barbunya, çipura,

levrek, lagos önde gelen ve en çok

tüketilen balık çeşitleri arasında yer

alır. Sonbaharın konuğu ise dil ba-

lığıdır. Ahtapot, kalamar ve karides

ise sofraların önde gelen deniz ürün-

lerindendir.

Balık ve deniz ürünleri deyince

İzmir’de müthiş bir mönü çıkar kar-

şınıza. Tuzda lagos, balık köftesi,

asma yaprağında barbunya, ahtapot

sote, fesleğenli balık kavurma, mid-

ye kızartma veya pilaki, sardalye bu-

ğulama veya dolma, karides güveç,

sütlü balık, kalamar tava, karides

ızgara sayılabilecek çeşitlerin önde

gelenlerinden. Pişirme yöntemlerin-

de ise tava ve ızgara başı çeker.

İşin sağlık yönünü de unutmamak

lazım. Kalp damar hastalıklarının ön-

lenmesi, kolesterolün düşürülmesi

için haftada en az iki kez balık tü-

ketimi gerekiyor. Yağ oranının azlığı

ve iyot açısından zenginliği sağlıklı

ve dengeli beslenmenin anahtarını

sunuyor. Ege Denizi’nden İzmir mut-

fağına gelen balıkların başlıcalarının

özellikleri şöyle:

Barbunya: Genellikle Ege ve

Akdeniz’de bulunur. Yerli bir balık

türü olan barbunyanın en makbu-

lü kaya barbunyasıdır. Tekir ile çok

karıştırılan bu balığın en lezzetli za-

manı temmuz ile ekim ayları arasıdır.

Bu süre zarfında tavası, ızgarası ve

kâğıtta kebabı çok güzel olur.

Çipura: Ege’nin meşhur yerli balığı

olan ve küçük sürüler halinde gezen

çipura, son yıllarda çiftliklerde de

üretilmektedir. Her mevsimde zevkle

yenebilen bu balığın ızgarası, buğu-

laması, çorbası ve fırını çok güzel

olur. Izgara için ideal büyüklük 250

ila 350 gramdır.

Dil Balığı: Dil balığı da yerli balıkları-

mızdandır. Ege ve Akdeniz’de bolca

yakalanır. Her mevsimde yenebilir.

En lezzetli zamanı, kasım ve şubat

89

Page 92: çevre ve şehircilik dergisi

ayları arasıdır. Tavası çok güzel olur.

İrilerinden fileto çıkarılıp, şiş veya

salçalı fileto yapılabilir.

Kolyos: Uskumruya çok benzeyen

bu balık, uskumruyla beraber sürü-

ler halinde göç eder. Marmara ve

Ege Denizi’nde yerli türleri bulunur.

Genelde tavası yapılır. Tuzlaması

çok güzel olur.

Levrek: Pulları oldukça iri olan lev-

reklerin yanları genelde beyaz, alt

bölümleri gümüşi, alt yüzgeçi ise sa-

rımsıdır. En irileri 1 metreyi geçebilir.

Bayağı levrek ve benekli levrek ol-

mak üzere iki tipi mevcuttur. Benekli

levrek, Güney Ege ve Akdeniz’de

görülür. Yıl boyunca yenen levreğin

çok lezzetli eti vardır. En güzel mev-

simi kış ayları ve ilkbaharın başıdır.

Her türlü yemeği yapılan levreğin

buğulaması, fırında kağıt kebabı ne-

fis olur.

Trança: Genelde sinaritlerin irisi için

kullanılan bir isimdir. Lagos ve orfoz-

la büyük benzerlik gösterse de ayrı

familyalara mensuptur.

Kılıç: Akdeniz ve Ege de yıl boyun-

ca görülür. Her mevsimde yenebilen

bu balığın en lezzetli zamanı eylül-

şubat ayları arasıdır. Defne yapraklı

şişi nefis olur.

İzmir mutfak kültürüne özel birer ba-

lık ve deniz ürünü tarifine de sayfa-

mızda yer verdik.

Kalamar Tava

Malzemeler:- Yarım kg. kalamar

- Yarım çay bardağı bira

- 2 limon suyu

- 2 tatlı kaşığı cep sodası

- Tuz

- Çok az toz şeker

Yapılışı: Kalamarlar kesilir, yıkanır.

Tuz, şeker, bira, limon suyu

ve cep sodası ile harman-

lanır. Soslanan kalamarlar

en az bir gün buzdolabın-

da dinlendirilir. Kalamarlar

pişirileceği zaman bolca

unlanır. Küçük ve derin bir

tavada, bol, kızgın yağda

2-3 dakika kızartılır. Pem-

beleşen kalamarlar tabağa

alınır, limon veya yoğurtlu

sosla servis edilir.

90

Page 93: çevre ve şehircilik dergisi

Sütlü Balık:

Malzemeler:-150 gr un

-250 gr süt

-800 gr balık fileto

-100 gr yağ

(margarin ve zeytinyağı karışımı)

-100 gr kaşar peyniri

-40 gr tereyağı

-1 adet domates

-1 adet biber

Başamel sos hazırlanışı;Margarin ve zeytinyağı karıştırılarak

eritilir. İçine un ilave edilerek kavru-

lur. Süt ve bir miktar tuz ilave edile-

rek, sürekli karıştırılıp lapa kıvamına

gelene kadar pişirilir.

Yapılışı:Yapılışında genelde levrek tercih

edilen sütlü balığın tarifi şöyle;

Balık temizlendikten sonra 15 da-

kika kadar suda haşlanır. Haşlama

işlemi bittikten sonra soğuk suyun

içinde bekletilerek, derisinden ve

kılçıklarından arındırılır. Daha önce-

den hazırlanmış olan başamel sosu,

güveç veya krom bir tabağa yayılır.

Sosun üzerine balık filetolar ilave

edilir. Kalan sos ile balık filatolarının

üzeri kapatılır. Rendelenmiş kaşar

peyniri başamel sosun üzerine ser-

pilir. Sonrasında kesilmiş domates

ve biberler ilave edilir. Bu aşamada

isteğe göre mantar parçacıkları veya

kapari çiçeği ilave edilerek, 5 veya

6 dakika pişirilmek üzere fırına veri-

lir. Pişirildikten sonra sütlü balığımız

servise hazır.

91

Page 94: çevre ve şehircilik dergisi

Pasaport 484 22 56

Göztepe 224 20 22

Üçkuyular 259 40 13

TÜRK TELEKOM

Arıza 121

Bilinmeyen Numara 11811

Danışma 161

Uyandırma 135

Fono Tel 141

TİYATROLAR

Devlet Tiyatroları

Bornova Sahnesi 343 04 33

Karşıyaka Sahnesi 369 64 87

Konak Sahnesi 483 50 35

Özel Tiyatrolar

Ege Sanat Merkezi 381 64 06

Hamle Tiyatrosu 446 70 18

Konak Belediye Tiyatrosu246 63 93

Pınar Çocuk Tiyatrosu 463 15 15

Tansaş Çocuk Tiyatrosu 483 48 28

SANAT GALERİLERİ

Adnan Franko Sanat Galerisi 464 41 86

Akbank Sanat Galerisi 484 16 66

Aphrodite Sanat Galerisi 482 33 02

Çetin Emeç Sanat Galerisi 293 35 22

GF Sanat Galerisi 421 29 95

İzmir Resim Heykel Müzesi 441 41 92

İzmir Sanat Merkezi 483 63 34

İZFAŞ Sanat Galerisi 482 12 70

İzmir Türk Amerikan Derneği Sergi Salonu

Kedi Kültür Sanat Merkezi 464 99 35

Leonardo Sanat Galerisi 422 13 95

Rotary Sanat Galerisi 421 56 61

Selçuk Yaşar Sanat Galerisi 422 65 32

TCDD Sanat Galerisi 433 58 97

Turkish American Association Art Gallery 464 20 95

İtfaiye 110

AKS 110

Hızır Acil 112

Polis İmdat 155

Cenaze Hizmetleri 188

Sahil Güvenlik 158

Orman Yangınları 177

Hava Ambulans 463 33 22

HASTANELER

Üniversite Hastaneleri

Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi 343 43 43

9 Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi 412 22 22

Dokuz Eylül. Ü. İlaç ve Zehir Danışma 412 39 39

Dokuz Eylül Üniversitesi Karşıyaka Polikliniği 369 30 40

Doğumevleri

Ege Doğumevi 449 49 49

Ege Ü. Kadın Doğum 388 19 63

Kan Merkezleri

Türk Kızılayı 421 47 89

Çocuk Has. Kan Bankası 483 61 33

Ege Ü. Has. Kan Bankas 388 28 61

Tepecik 433 38 74

ULAŞIM

Denizyolları 464 88 64

THY Rezervasyon 444 08 49

Basmane Rezervasyon 484 86 38

TCDD Santral 464 31 31

Alsancak Gar 464 77 95

Otogar 472 10 10

İskeleler

Konak 484 98 56

Karşıyaka 368 00 42

Alsancak 464 78 31

Bostanlı 330 50 71

Bayraklı 345 77 53

ACİL TELEFONLAR

92

Page 95: çevre ve şehircilik dergisi

Vakıfbank Sanat Galerisi 441 59 00

Yapı Kredi Sanat Galerisi 463 56 28

Fransız Kültür Merkezi 463 61 42

İngiliz Kültür Merkezi 446 01 31

İtalyan Kültür Merkezi 421 52 42

İZFAŞ Sanat Galerisi Kültürpark 482 12 70

İzmir Türk Amerikan Derneği 464 20 95Kıbrıs

Türk Kültür Derneği 421 13 40

Sabancı Kültür Merkezi 441 90 09

TURİZM BÜROLARI

İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü 483 62 16

Turizm Danışma 445 73 90

Adnan Menderes Havalimanı Turizm Dan. 274 22 14

Bergama Turizm Danışma 633 18 62

Çeşme Turizm Danışma 712 66 53

Foça Turizm Danışma 812 12 22

Selçuk Turizm Danışma 892 63 28

Tire Turizm İrtibat Bürosu 512 66 14

BAŞKONSOLOSLAR

Almanya 488 88 88

Romanya 465 04 63

Yunanistan 421 69 92

FAHRİ BAŞKONSOLOSLAR

Bangladeş 421 23 32

Endonezya 421 81 77

Güney Afrika 376 84 45

Hindistan 461 46 60

Makedonya 421 41 92

Malezya 445 05 46

KONSOLOSLAR

İngiltere 463 51 51

İtalya 463 66 76

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti 489 77 89

ABD 464 87 55

Arnavutluk 483 33 76

Avusturya 347 66 76

Belarus 482 31 82

Belçika 463 47 69

Bosna Hersek 328 18 90

Brezilya / Brazil 463 86 07

Çek Cumhuriyeti 422 10 80

Danimarka 489 54 01

Estonya 469 79 69

Etiyopya 388 25 57

Fas 421 23 32

Fildişi Sahili Cumhuriyeti 479 07 09

Filipinler 472 13 75

Finlandiya 877 02 35

Fransa 421 42 34

Gürcistan 425 93 53

Hırvatistan 446 28 70

Hollanda 464 02 01

İspanya 441 66 99

İsveç 422 01 38

İsviçre 421 42 39

İzlanda

Kazakistan 482 22 11

Kore 479 04 04

Litvanya 371 51 50

Lüksemburg 421 48 82

Macaristan 421 28 61

Malta 422 31 38

Meksika 327 32 63

Moğolistan 478 50 15

Moldova 472 18 13

Norveç 421 92 80

Pakistan 459 16 16

Portekiz 483 80 31

Rusya Federasyonu 461 51 86

Sırbistan 441 91 81

Slovakya 486 11 75

Slovenya 425 99 83

Şili 446 93 01

Türkmenistan 484 77 75

Ukrayna 421 21 41

Ürdün 482 24 45

93

Page 96: çevre ve şehircilik dergisi

ENBA ÇEVRE TEKNOLOJİLERİ1456 Sok. No:83 D:302 Alsancak-İZMİRTel: +90 232 421 50 12Faks: +90 232 465 09 [email protected]

EGE GÜBRE25. Cad. No: 2 Çakmaklı-Aliağa-İZMİR Tel: +90 232 625 12 50Faks: +90 232 425 12 45

ATAYOL YAPI DENETİMÇağdaş Cad. No:2/1 Termal Sitesi A Blok Balçova-İzmirTel: +90 232 277 33 60Faks: +90 232 278 80 23

İZMİR DEMİR ÇELİKŞair Eşref Bul. No:23 Çankaya-İZMİRTel: +90 232 441 50 50Faks: +90 232 441 56 [email protected]

ATAYOL

İZMİR’DE HAVA DURUMUAkdeniz iklim kuşağında kalan İzmir’de yazları sıcak ve kurak kışları ılık ve yağışlı

geçmektedir. Dağların denize dik uzanması ve ovaların İç Batı Anadolu eşiğine kadar

sokulması, denizel etkilerin iç kesimlere kadar yayılmasına olanak vermektedir. Ancak, İl

bütününde yükseklik, batı ve kıyıdan uzaklık gibi fiziksel coğrafya farklılıkları, yağış, sıcaklık ve güneş açısından önemli sayılabilecek iklim

farklılıklarına da yol açmaktadır.

Yıllık ortalama sıcaklık, kıyı kesimlerde 14-18 ºC arasında değişmektedir. En sıcak aylar

Temmuz (27.3 ºC ) ve Ağustos (27.6 ºC ), en soğuk aylar ise Ocak (8.6 ºC) ve Şubat (9.6 ºC)’tır. Yazın kıyı kesiminde sıcaklık, deniz

melteminin (İmbat) etkisiyle iç kesimlere göre 1-2 ºC daha düşük olmaktadır. Kış mevsim-

inde ortalama 7 ºC olan sıcaklık zaman zaman kuzey ve kuzeybatıdan sokulan denizel hava

kütlesi nedeniyle düşmektedir.

İzmir’de yağışın aylara ve mevsimlere göre dağılımında önemli farklar vardır. İzmir’de yıllık ortalama yağış miktarı 700 mm. olup

yıllık yağışın yüzde 50’den fazlası kış mevsim-inde yüzde 40- 45’i ilkbahar ve sonbaharda, yüzde 2-4’ü ise yaz aylarında düşmektedir.

Kar yağışlı günler sayısı, alçak kesimlerde yok denecek kadar azdır. Yüksek kesimlerde gerek

kar yağışlı günler sayısı, gerekse karın yerde

kalma süresi artmaktadır.

94

Gezdik, gördük, anlattık...

KÜLTÜR ve TURİZM DERGİSİİZMİR VALİLİĞİ KÜLTÜR ve TURİZM DERGİSİ

KÜLTÜR ve TURİZM DERGİSİKÜLTÜR ve TURİZM DERGİSİ KÜLTÜR ve TURİZM DERGİSİ KÜLTÜR ve TURİZM DERGİSİ

Gıda, Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü Dergisi

Gıda, Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü Dergisi

Page 97: çevre ve şehircilik dergisi

95

Gezdik, gördük, anlattık...

KÜLTÜR ve TURİZM DERGİSİİZMİR VALİLİĞİ KÜLTÜR ve TURİZM DERGİSİ

KÜLTÜR ve TURİZM DERGİSİKÜLTÜR ve TURİZM DERGİSİ KÜLTÜR ve TURİZM DERGİSİ KÜLTÜR ve TURİZM DERGİSİ

Gıda, Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü Dergisi

Gıda, Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü Dergisi

Page 98: çevre ve şehircilik dergisi

96

Page 99: çevre ve şehircilik dergisi
Page 100: çevre ve şehircilik dergisi