1
CEMRE SENİN NAMAZIN BAŞKADIR Kemiklerin yeni yeni oluşurken senin kıbleye yönelmen, ’ Allahu ekber ‘ ile el kaldırman başkadır. Herkesinki namaz olmasına namazdır ama seninki daha gençtir. Senin tekbirin heyecanlıdır .Senin tesbihin daha samimidir. Sen kıyam ettiğinde gölgen de ayaktadır. Senin kıyamın dirilişi simgeler. Kıraatin, zikrin, dilinle kalbinin birleşmiş halidir. Henüz dünya meşgalesi seni istila etmediği için sen Fatiha’yı okurken ,geleceğinde ‘yalnız Allaha’ kul olma ‘vaadin inandırıcıdır. Sen , ‘yalnız Sen’den yardım isteriz ‘dersen,bir daha kimseye kul olmazsın, kimsenin kapısında eğilmezsin. Senin Fatiha okuman ,melekleşmeye daha yakındır. Senin namazın başkadır; sen eğilip kalkmak için kılmazsın namazı, gösteriş, kör taklit senden uzaktır. Senin Rabbine koşmandaki heyecanın, umuttur; seni doğuranlar için, seni yetiştirenler ve senden beklentisi olanlar için…Herkes sabah namazına kalkar ama sen bir başkasındır uykunu bölüp yataktan dirilirken. Sen o zaman, denizi yol yapıp üzerinde yürüyenler gibi izlenmektesin. Nefis sahilinden cennet sahillerine geçerken o sabah vaktinde seni izleyen meleklerin kalbi olsaydı belki de dururdu heyecandan. O karanlıkları yaran nurlu yüzün secdeye erdiğinde sen, toprağın karanlıklarını da ta yerkürenin çekirdeğine kadar delen bir şua olursun. Seni o halinle melekler izler de izler… Senin namazın da başkadır, ihlasın da. Sen seccadenin başına geçersen bir daha o secdedeki alnını kimsenin önünde kirletmezsin. Bükmezsin belini bir daha şehvetlerin karşısında, seni sömürmek isteyenlerin önünde. Seni namaz doğrulttuktan sonra eğemez kimse artık. Namaz senin kıvamın, ahengin, enerjin olur. O tekbir haykıran dilin boş konuşmaz, kazançsız işe girişmez. Kalbini mescitler kilitler de onu başka bir mekan açamaz bir daha. Kuş olursun camilerden camilere uçan. Sen abdest için musluğu açtığında, sana gelen suyun kaynağı cennetlerdedir. Yüzünü yıkarken o su, kollarından damlarken, ayaklarını ıslatırken seni yıkayıp pak eder; yıkanır da çıkarsın kirlerden… Havlun senin kollarını kurutmadan, yüzündeki rutubeti almadan önce melekler seni kapışır. Yıkanmış ,arınmış bir genç olarak ellerinde kalırsın. Seni kanatları ile alıp götürürler diyarlarına doğru. Sen o Arş’ın gölgesindeki genç, mini kalbin mescitlere kilitlenmişken, emsallerin daldan dala konan kelebeklerken sen Firdevs’ten Adn’e , ilk giriş kapısından Rıdvan’a doğru meleklerin istikbali ile uçarken bir başkasın. Senin namazın başka bir namazdır. Senin secden çok geniş bir alandadır. Senin tesbihini gökler dinler ,kıraatini ağaçlar bile duyar. Sen başkasın , senin namazın başkadır. Sen ibadetin anlamısın. Sen umudun ta kendisisin. O kalkan elin, o şakıyan dilin, o huşû içinde yüzen gözlerin namazın adam ettiği mümin insanı gösterir. Sen umutsun, namazlı mümin neslin umudusun. Sen hangi çağda yaşıyorsan o çağdaki Üsame'lerin , Enes'lerin ,Talha'ların örneğisin... Sana melekler hayrandır. Adımlarını sevap olarak yazmak için ellerinde kalem, seni beklerler. Sen adım adım izlenirsin. Bastığın topraklar ,alnını koyduğun yer korunur durur. Sana toprak şahittir. Senin ardından secde ettiğin topraklar da ağlar, seni izleyen müminler de.. Sen ki namazla dirildin , sen ki toprağı secdenle karışladın; senin istikbalin cennettir. Senin namazın başkadır. Sen namazınla geliştin; belini namaz büktü, alnını namaz parlattı ,dilini namaz düzeltti. Seni karanlık geceler, yeni yeni aydınlanmaya başlayan sabahlar, batmakta olan güneşler tanır. Senin şahitlerin onlardır. Sen de oynadın oynamasına ama vakti gelince namazın bıraktın oyununu da dikildin Rabbinin huzuruna. Sen de okul gördün, caddelerde yürüdün, çırak oldun, talebe oldun ama hep namazlı kaldın. Ne oyunun ne de çıraklığın namazla bağını koparamadı. Şeytan sana yeni oyunlar fısıldarken, bir ezan sesi o fısıltıları sildi kulağından. Duymadın ezandan başkasını. Kulların sunduğu tuzakları ezdin geçtin de Rabbinin vaadine iman ettin. Sen namazla büyüdün, namazla geliştin, namazla delikanlı oldun. Sen namaz çocuğusun. Seni namaz salladı beşiğinde adeta. Senin adın ne olursa olsun sen namaz çocuğusun artık. Senin yerin namazın ödülü olan cennettir. Senin dostların namazı ilk kılanlar, Allah’ın Salih kullarıdır. Sen umutsun; kendine, seni doğurup büyüten anne babana, ümmetine ve bütün insanoğluna bir umutsun sen. Sen yerde değilsin, gökte değilsin sen ; Arş’ın gölgesindesin… HANİFE TARLACI 11/B (Resimleyen: Habibe ADIGÜZEL) AŞKIN DİĞER ADI ‘YUNUS EMRE’ Türk Halk şairlerinin tartışmasız öncüsü olan ve Türk’ün İslam’a bakışını Türk dilinin tüm sadelik ve güzelliğiyle ortaya koyan Yunus Emre, sevgiyi felsefe haline getirmiş örnek bir insandır. Yaşamı boyunca içindeki Allah aşkını araştırmalar yaparak sonsuzlaştırmaya çalışmıştır. Dinini her yönüyle inceleyip araştıran, gönül kırmamanın önemini her fırsatta dile getiren; İslam’ın sabır, kanaat, hoşgörü, iyilik ve cömertlik üzerine kuruluşunu anlayıp benimseten ‘’nefis’’ denen sınavı geçmeye çalışıp didinen bir insan olarak Yunus Emre en güzel örnektir. Hemen hemen her eserinde insanı, insan sevgisini, aşkı, dervişliği, olgunluğu, dini, ahlakı, gurbeti, tabiatı, ölümü ve faniliği ele almış en güzel şekilde yansıtmıştır. İnsanlığın ayıplarını kendince çözümler üreterek örtmeye çalışmış ve bir nebze de olsa başarmıştır. Yunus Emre ilim ırmağının yoluna aklını serip gönlünü feda eden biri olarak her zaman bunu önermiş ama mütevaziliğinden ödün vermemiştir. O, aramış ve bulmuş olduğu için aşık Yunus Emre’dir…Biz de bunu bilip bir şey yapamadığımız için biçareyiz…! Yunus Emre Allah aşkıyla yanıp dervişlik olgunluğuyla kavrulup tamamlanmış bir ömrün fedaisidir. Kendini her zaman mütevaziliğiyle ön plana çıkaran Yunus Emre, dervişliğini mahrem saymıştır. Onun mahremini açıklamak ta bize düşmüştür. O öyle bir mahremdir ki, apaçık bir gerçek….. O öyle bir mahremdir ki, herkesin bilmesi gereken bir hidayet… O öyle bir mahremdir ki, nefes alış verişimizde bile bizimle ve daimi… O öyle bir mahremdir ki, hepimizin biricik Rabbi! Aslında bu açıklamanın son cümlesi bile bizi uyandırmaya yetmeli çünkü biz, bildikçe insan, doğru bildikçe salih insanız…. Yunus Emre ‘nin mahremiyetini delen ama ele geçiremeyen emanetçi kişiliği bizim için büyük bir işarettir. Çünkü o, ilk olarak kendinden, daha sonra eserlerinden bir şeyler emanet etmiştir bizlere… O ki bize emanet etmiş geçmişi, O ki bizi gelecekle buluşturmak için feda etmiş kendini ! Ama bu onun için öyle bir feda edişti ki güllercesine...Öyle bir emanet edişti ki ölürcesine! Şimdi biz, bu satırları okurken kalbimizin, sol yanımızın hafif çırpınışlarına kulak verebilseydik eğer, onun yolunda olurduk… O’nun öğrencileri olurduk.! Sizi ‘ Yunus Emre Olgunluğu’na davet edişimdeki kusuru bağışlayın!...Selam ve dua ile… Havvanur KOTİLOĞLU 11-C VUSLAT Doğumunla rahmetine kavuştu kâinat, Senin gelişinle visâle erdi gönül Sensizlikle yandı, kavruldu ümmetin, Ben ki seni görmeden özleyenim, Gel gör Ya Resulallah, sensiz ne haldeyim! Senden sonra Resulüm, başıboş bir garibim, Şefaatine dilenci, yokluğuna muzdaribim, Sen yol göstericim, rehberim, peygamberim, Senin hicranınla, aşkınla tutuştu bu aciz bedenim Gel gör Ya Resulallah, sensiz ne haldeyim! Sen ki beşerin en yücesi, ahlâkın meşalesi, Sen ki âlemlere rahmetsin, Bilirim, seni anlatmaya çalışsam da kifayetsizim Aşkın ile yanmazsa perişan olur kalbim Gel gör Ya Resulallah, sensiz ne haldeyim! Ey çoraklaşan gönüllere yağmur gibi gelen nur! Senin gelişinle vuslatım sonsuz olur Sensiz biçareyim ey Sevgili! Neyleyim? O gül şefaatinden uzakta tutma beni Gel gör Ya Resulallah, sensiz ne haldeyim Nurdan KOÇAL A 9/C HUZURSUZUM Nedir bu çektiğim çile, Beni aldı benden bu ile, Hep odur gönülden dile, Ne olur bırakma beni bu ile. Pişman oldum birden bire, Ne oldu bana bile, Bırakma artık beni dile, Hep acıyla kıvranırım dilden dile, Kendi ilimi bıraktım geldim bu ile, Hep acıyla kıvranırım, Bırakmıyor peşimi bu yalan dünya, Dünya dediğin bir acı ve hile. Kimse bilmez bu halimi bile, Bırak kardeşim nedir bu hile, Hep acıyla kıvranırım ilden ile, Dünya dediğin bir acı ve hile. CÜNEYT AYKAN 12/C YALAN HAYAT Bazıları bana şaşkındır diyor, Bu aşkın elinden pişkindir diyor, Bu mevta öleli kaç gündür diyor, Benim de kırkımı sayarlar bir gün. Sultan Süleyman'a kalmayan dünya, Bu dağlar yerinden ayrılır bir gün, Nice bin senedir çürüyen canlar, Allah’ın emriyle dirilir bir gün. Şu dünyada Ademoğluyum dersin, Helali haramı sormayıp yersin, Yeme el malını er geç verirsin, İğneden iğneye sorulur bir gün. Ne güzel yapılmış cennet yapısı, Çok aradım görünmedi kapısı, Benim korktuğum sırat köprüsü, Cehennem üzerine kurulur bir gün. YAVUZ SELİM KÖSE 12/C . Milli Eğitim Bakanlığı Din Öğretimi Genel Müdürlüğünün düzenlediği İmam Hatip Liseleri arası Hafızlık yarışmasında öğrencimiz İshak TOPAL Adana’da Türkiye ikincisi olmuştur Yıl :2012 Sayı:1 ''Ne irfandır veren ahlâka yükseklik ne vicdandır Fazilet hissi insanlarda Allah korkusundandır. M.Akif ERSOY

Cemre 1. Sayi

Embed Size (px)

DESCRIPTION

Cemre 1. sayi

Citation preview

CEMRE

SENİN NAMAZIN BAŞKADIR

Kemiklerin yeni yeni oluşurken senin kıbleye yönelmen, ’ Allahu ekber ‘ ile el kaldırman başkadır. Herkesinki namaz olmasına namazdır ama seninki daha gençtir. Senin tekbirin heyecanlıdır .Senin tesbihin daha samimidir. Sen kıyam ettiğinde gölgen de ayaktadır. Senin kıyamın dirilişi simgeler. Kıraatin, zikrin, dilinle kalbinin birleşmiş halidir. Henüz dünya meşgalesi seni istila etmediği için sen Fatiha’yı okurken ,geleceğinde ‘yalnız Allaha’ kul olma ‘vaadin inandırıcıdır. Sen , ‘yalnız Sen’den yardım isteriz ‘dersen,bir daha kimseye kul olmazsın, kimsenin kapısında eğilmezsin. Senin Fatiha okuman ,melekleşmeye daha yakındır. Senin namazın başkadır; sen eğilip kalkmak için kılmazsın namazı, gösteriş, kör taklit senden uzaktır. Senin Rabbine koşmandaki heyecanın, umuttur; seni doğuranlar için, seni yetiştirenler ve senden beklentisi olanlar için…Herkes sabah namazına kalkar ama sen bir başkasındır uykunu bölüp yataktan dirilirken. Sen o zaman, denizi yol yapıp üzerinde yürüyenler gibi izlenmektesin. Nefis sahilinden cennet sahillerine geçerken o sabah vaktinde seni izleyen meleklerin kalbi olsaydı belki de dururdu heyecandan. O karanlıkları yaran nurlu yüzün secdeye erdiğinde sen, toprağın karanlıklarını da ta yerkürenin çekirdeğine kadar delen bir şua olursun. Seni o halinle melekler izler de izler… Senin namazın da başkadır, ihlasın da. Sen seccadenin başına geçersen bir daha o secdedeki alnını kimsenin önünde kirletmezsin. Bükmezsin belini bir daha şehvetlerin karşısında, seni sömürmek isteyenlerin önünde. Seni namaz doğrulttuktan sonra eğemez kimse artık. Namaz senin kıvamın, ahengin, enerjin olur. O tekbir haykıran dilin boş konuşmaz, kazançsız işe girişmez. Kalbini mescitler kilitler de onu başka bir mekan açamaz bir daha. Kuş olursun camilerden camilere uçan. Sen abdest için musluğu açtığında, sana gelen suyun kaynağı cennetlerdedir. Yüzünü yıkarken o su, kollarından damlarken, ayaklarını ıslatırken seni yıkayıp pak eder; yıkanır da çıkarsın kirlerden… Havlun senin kollarını kurutmadan, yüzündeki rutubeti almadan önce melekler seni kapışır. Yıkanmış ,arınmış bir genç olarak ellerinde kalırsın. Seni kanatları ile alıp götürürler diyarlarına doğru. Sen o Arş’ın gölgesindeki genç, mini kalbin mescitlere kilitlenmişken, emsallerin daldan dala konan kelebeklerken sen Firdevs’ten Adn’e , ilk giriş kapısından Rıdvan’a doğru meleklerin istikbali ile uçarken bir başkasın. Senin namazın başka bir namazdır. Senin secden çok geniş bir alandadır.

Senin tesbihini gökler dinler ,kıraatini ağaçlar bile duyar. Sen başkasın , senin namazın başkadır. Sen ibadetin anlamısın. Sen umudun ta kendisisin. O kalkan elin, o şakıyan dilin, o huşû içinde yüzen gözlerin namazın adam ettiği mümin insanı gösterir. Sen umutsun, namazlı mümin neslin umudusun. Sen hangi çağda yaşıyorsan o çağdaki Üsame'lerin , Enes'lerin ,Talha'ların örneğisin... Sana melekler hayrandır. Adımlarını sevap olarak yazmak için ellerinde kalem, seni beklerler. Sen adım adım izlenirsin. Bastığın topraklar ,alnını koyduğun yer korunur durur. Sana toprak şahittir. Senin ardından secde ettiğin topraklar da ağlar, seni izleyen müminler de.. Sen ki namazla dirildin , sen ki toprağı secdenle karışladın; senin istikbalin cennettir. Senin namazın başkadır. Sen namazınla geliştin; belini namaz büktü, alnını namaz parlattı ,dilini namaz düzeltti. Seni karanlık geceler, yeni yeni aydınlanmaya başlayan sabahlar, batmakta olan güneşler tanır. Senin şahitlerin onlardır.

Sen de oynadın oynamasına ama vakti gelince namazın bıraktın oyununu da dikildin Rabbinin huzuruna. Sen de okul gördün, caddelerde yürüdün, çırak oldun, talebe oldun ama hep namazlı kaldın. Ne oyunun ne de çıraklığın namazla bağını koparamadı. Şeytan sana yeni oyunlar fısıldarken, bir ezan sesi o fısıltıları sildi kulağından. Duymadın ezandan başkasını. Kulların sunduğu tuzakları ezdin geçtin de Rabbinin vaadine iman ettin. Sen namazla büyüdün, namazla geliştin, namazla delikanlı oldun. Sen namaz çocuğusun. Seni namaz salladı beşiğinde adeta. Senin adın ne olursa olsun sen namaz çocuğusun artık. Senin yerin namazın ödülü olan cennettir. Senin dostların namazı ilk kılanlar, Allah’ın Salih kullarıdır. Sen umutsun; kendine, seni doğurup büyüten anne babana, ümmetine ve bütün insanoğluna bir umutsun sen. Sen yerde değilsin, gökte değilsin sen ; Arş’ın gölgesindesin… HANİFE TARLACI 11/B (Resimleyen: Habibe ADIGÜZEL)

AŞKIN DİĞER ADI ‘YUNUS EMRE’

Türk Halk şairlerinin tartışmasız öncüsü olan ve

Türk’ün İslam’a bakışını Türk dilinin tüm sadelik ve

güzelliğiyle ortaya koyan Yunus Emre, sevgiyi felsefe

haline getirmiş örnek bir insandır. Yaşamı boyunca

içindeki Allah aşkını araştırmalar yaparak

sonsuzlaştırmaya çalışmıştır. Dinini her yönüyle

inceleyip araştıran, gönül kırmamanın önemini her

fırsatta dile getiren; İslam’ın sabır, kanaat, hoşgörü,

iyilik ve cömertlik üzerine kuruluşunu anlayıp

benimseten ‘’nefis’’ denen sınavı geçmeye çalışıp

didinen bir insan olarak Yunus Emre en güzel

örnektir.

Hemen hemen her eserinde insanı, insan sevgisini,

aşkı, dervişliği, olgunluğu, dini, ahlakı, gurbeti,

tabiatı, ölümü ve faniliği ele almış en güzel şekilde

yansıtmıştır. İnsanlığın ayıplarını kendince çözümler

üreterek örtmeye çalışmış ve bir nebze de olsa

başarmıştır. Yunus Emre ilim ırmağının yoluna aklını

serip gönlünü feda eden biri olarak her zaman bunu

önermiş ama mütevaziliğinden ödün vermemiştir. O,

aramış ve bulmuş olduğu için aşık Yunus

Emre’dir…Biz de bunu bilip bir şey yapamadığımız

için biçareyiz…!

Yunus Emre Allah aşkıyla yanıp dervişlik

olgunluğuyla kavrulup tamamlanmış bir ömrün

fedaisidir. Kendini her zaman mütevaziliğiyle ön

plana çıkaran Yunus Emre, dervişliğini mahrem

saymıştır. Onun mahremini açıklamak ta bize

düşmüştür.

O öyle bir mahremdir ki, apaçık bir gerçek…..

O öyle bir mahremdir ki, herkesin bilmesi gereken

bir hidayet…

O öyle bir mahremdir ki, nefes alış verişimizde bile

bizimle ve daimi…

O öyle bir mahremdir ki, hepimizin biricik Rabbi!

Aslında bu açıklamanın son cümlesi bile bizi

uyandırmaya yetmeli çünkü biz, bildikçe insan, doğru

bildikçe salih insanız….

Yunus Emre ‘nin mahremiyetini delen ama ele

geçiremeyen emanetçi kişiliği bizim için büyük bir

işarettir. Çünkü o, ilk olarak kendinden, daha sonra

eserlerinden bir şeyler emanet etmiştir bizlere…

O ki bize emanet etmiş geçmişi, O ki bizi gelecekle

buluşturmak için feda etmiş kendini !

Ama bu onun için öyle bir feda edişti ki

güllercesine...Öyle bir emanet edişti ki ölürcesine!

Şimdi biz, bu satırları okurken kalbimizin, sol

yanımızın hafif çırpınışlarına kulak verebilseydik

eğer, onun yolunda olurduk… O’nun öğrencileri

olurduk.!

Sizi ‘ Yunus Emre Olgunluğu’na davet edişimdeki

kusuru bağışlayın!...Selam ve dua ile…

Havvanur KOTİLOĞLU 11-C

VUSLAT Doğumunla rahmetine kavuştu kâinat,

Senin gelişinle visâle erdi gönül

Sensizlikle yandı, kavruldu ümmetin,

Ben ki seni görmeden özleyenim,

Gel gör Ya Resulallah, sensiz ne haldeyim!

Senden sonra Resulüm, başıboş bir garibim,

Şefaatine dilenci, yokluğuna muzdaribim,

Sen yol göstericim, rehberim, peygamberim,

Senin hicranınla, aşkınla tutuştu bu aciz bedenim

Gel gör Ya Resulallah, sensiz ne haldeyim!

Sen ki beşerin en yücesi, ahlâkın meşalesi,

Sen ki âlemlere rahmetsin,

Bilirim, seni anlatmaya çalışsam da kifayetsizim

Aşkın ile yanmazsa perişan olur kalbim

Gel gör Ya Resulallah, sensiz ne haldeyim!

Ey çoraklaşan gönüllere yağmur gibi gelen nur!

Senin gelişinle vuslatım sonsuz olur

Sensiz biçareyim ey Sevgili! Neyleyim?

O gül şefaatinden uzakta tutma beni

Gel gör Ya Resulallah, sensiz ne haldeyim

Nurdan KOÇAL A 9/C

HUZURSUZUM

Nedir bu çektiğim çile,

Beni aldı benden bu ile,

Hep odur gönülden dile,

Ne olur bırakma beni bu ile.

Pişman oldum birden bire,

Ne oldu bana bile,

Bırakma artık beni dile,

Hep acıyla kıvranırım dilden dile,

Kendi ilimi bıraktım geldim bu ile,

Hep acıyla kıvranırım,

Bırakmıyor peşimi bu yalan dünya,

Dünya dediğin bir acı ve hile.

Kimse bilmez bu halimi bile,

Bırak kardeşim nedir bu hile,

Hep acıyla kıvranırım ilden ile, Dünya dediğin bir acı ve hile. CÜNEYT AYKAN 12/C

YALAN HAYAT

Bazıları bana şaşkındır diyor,

Bu aşkın elinden pişkindir diyor,

Bu mevta öleli kaç gündür diyor,

Benim de kırkımı sayarlar bir gün.

Sultan Süleyman'a kalmayan dünya,

Bu dağlar yerinden ayrılır bir gün,

Nice bin senedir çürüyen canlar,

Allah’ın emriyle dirilir bir gün.

Şu dünyada Ademoğluyum dersin,

Helali haramı sormayıp yersin,

Yeme el malını er geç verirsin,

İğneden iğneye sorulur bir gün.

Ne güzel yapılmış cennet yapısı,

Çok aradım görünmedi kapısı,

Benim korktuğum sırat köprüsü,

Cehennem üzerine kurulur bir gün.

YAVUZ SELİM KÖSE 12/C

. Milli Eğitim Bakanlığı Din Öğretimi

Genel Müdürlüğünün düzenlediği İmam Hatip

Liseleri arası Hafızlık yarışmasında öğrencimiz

İshak TOPAL Adana’da Türkiye ikincisi

olmuştur

Yıl :2012 Sayı:1

''Ne irfandır veren ahlâka yükseklik ne vicdandır

Fazilet hissi insanlarda Allah korkusundandır. M.Akif ERSOY