460

Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

  • Upload
    others

  • View
    12

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore
Page 2: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Buzyeli Vadisi

Cilt1

Kristal Parçası

R. A. Salvatore

Gelin etrafıma toplanın Bozkırların sert halkı Ve hikayemidinleyin

Cesur kahramanlar ve sıkı dostlar hakkında Ve BuzyeliVadisi'nin tiranı

Page 3: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Bir grup dostun

Hile ya da beceri ile

Ozanlar için efsaneler yazdığı

Feci kibrini, zayıf bir zavallının

Ve dehşetini Kristal Parçası'nın.

İblis, dev bir mantarın gövdesine oymuş olduğu koltuktaarkasına yaslandı. Kayadan adacığın etrafında sulu çamurlarhöpürdeyip köpürüyordu. Bu, Cehennem katmanınınişaretçisi olan sonsuz bir sızıntı ve deveran idi.

Errtu pençeli parmaklarıyla tempo tutuyor ve boynuzlu,maymunumsu kafası omuzlarının üzerinde tembelcesallanırken karanlığın içine dikkat le bakıyordu."Nerelerdesin, Telshazz?" diye tısladı iblis, büyülü antikahakkında haberler bekleyerek. Crenshinibon bütün iblislerindüşüncelerini doldururdu. Errtu, kırık parça elindeyken bütünkatman üzerinde egemenlik kurabilirdi. Hatta belki de birkaçkatman üzerinde.

Ve Errtu onu elde etmeye çok yaklaşmıştı!

İblis bu ziynetin gücünü biliyordu. Yedi tane lich, şeytanibüyülerini birleştirip kristal parçasını yarattıkları zaman, Errtu

Page 4: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

onlara hizmet etmekteydi. Lichler, yani ölümlü vücutlarıyaşam alemini terk ettiği zaman dinlenmeye çekilmeyireddeden kudretli büyücü ruhları, şimdiye kadar yapılmış enşeytani ziyneti yaratmak için bir araya gelmişlerdi. İyiliğinsavunucularının en kıymetli olarak adlandırdığı şeytarafından, güneşin ışığı tarafından beslenip geliştirilen birkötülüktü bu.

Ama onlar kendi hatırı sayılır güçlerinin bile ötesinegeçmişlerdi. Onun yapımı yedisini birden yiyip yutmuştu.Crenshinibon kendi yaşamının ilk titreşimlerini beslemek içinlichlerin ölüm ötesi durumlarını koruyan büyü kudretiniçalmıştı. Meydana çıkan güç patlamaları Erttu'ytı Cehennem'egeri yollamış ve iblis kırık parçanın yok olduğunu sanmıştı.

Fakat Crenshinibon öyle kolay kolay yok edilemezdi.Şimdi, yüzyıllar sonra Errtu kristal parçasının izine yenidenrastlamıştı. Nabzı atan bir kalbe sahip kristal bir kule, birCryshalTirith, Crenshinibon'un kesin görüntüsüydü.

Errtu büyünün yakınlarda olduğunu biliyordu; iblis buantikanın kudretli varlığını hissedebiliyordu. Keşke bu şeyidaha önce bulsaydı... keşke onu yakalasaydı...

Ama sonra, olağanüstü güce sahip meleğimsi bir varlıkolan Al Dimeneira gelmişti. Al Dimeneira tek bir sözleErrtu'yu Cehennem'e geri göndermişti.

Erttu şap şap yaklaşan ayak seslerini duyduğunda, dönüpduran dumanın ve karanlığın içine doğru baktı.

"Telshazz?" diye böğürdü iblis.

Page 5: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

"Evet sahip," diye yanıtladı daha küçük olan iblis,mantardan tahta yaklaşırken sinip büzülerek.

"Onu aldı mı?" diye kükredi Errtu. "Al Dimeneira kristalparçasını aldı mı?"

Telshazz titreyip sızlandı, "Evet lordum... ah, hayırlordum!"

Erttu'nun şeytani kızıl gözleri kısıldı.

"Onu yok edemedi," diye açıkladı küçük iblis hemencecik."Crenshinibon ellerini yaktı."

"Hah!" diye kahkaha attı Errtu. "Al Dimeneira'nın bilegücünün ötesinde! Peki nerede o zaman? Onu getirdin mi,yoksa ikinci kristal kulenin içinde mi duruyor?"

Telshazz yeniden sızlandı. Acımasız sahibine gerçeğisöylemek istemiyordu ama itaatsizlik etmeyi de gözealamazdı. "Hayır sahip, kulenin içinde değil," diye fısıldadıiblis.

"Hayır mı?" diye kükredi Errtu. "Nerede?"

"Al Dimeneira onu fırlattı."

"Fırlattı mı?"

"Alemlerin üzerine, merhametli sahip!" diye haykırdıTelshazz. "Bütün gücüyle!"

"Varoluş düzlemlerinin üzerine!" diye hırladı Errtu.

Page 6: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

"Onu durdurmaya çalıştım, ama..."

Boynuzlu kafa ileri doğru atıldı. Erttu'nun yırtıcı ağzı,Telshazz'ın boğazını deşerken küçük iblisin sözlerianlaşılamaz bir hırıltı halinde çıktı.

Crenshinibon, Cehennem'in karanlığından çok uzaklardabir yerde, dünyanın üzerinde dinlenmekteydi. En büyüksapkınlık olan kristal parçası, Unutulmuş Diyarlar'm kuzeydağlarının çok yükseklerinde çanak şeklindeki bir vadidekarın içine yerleşmişti.

Ve bekliyordu.

Piycm

Büyünün Sahipkulesi'nden gelen büyücüler kervanı, düzufuk çizgisinden yükselen Kelvin Yığını'nın karla kaplıtepesini gördüğünde epey rahatlamıştı. Luskan'dan,OnKasaba diye bilinen uzak sınır yerleşimine yaptıklarıyolculuk üç haftadan fazla sürmüştü.

İlk hafta o kadar da zor geçmemişti. Ekip, Kılıç Sahili'neyakın bir yol izlemişti ve Diyarlar'ın en kuzey uzantılarınaseyahat ediyor olsalar bile, Engin Deniz'den gelen yazmeltemleri yeterince rahatlatıcıydı.

Ama Dünyanın Omurgası'mn, yani çoğu kimseninmedeniyetin kuzeydeki sınırı olarak gördüğü sıra dağların, enbatısındaki rampalardan dolaşıp Buzyeli Vadisi'ne döndükleri

Page 7: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

zaman, büyücüler bu yolculuğa çıkmamalarının nedenöğütlendiğini hemen anlayıverdiler. Bin mil karelik çorak veengebeli tundra olan Buzyeli Vadisi, onlara bütün Diyarlar'ınen nahoş topraklarından biri olarak anlatılmıştı. Ve DünyanınOmurgası'mn kuzey kısmında yapılan sadece bir günlükyolculuk, Eldeluc'a, Alacalı Dendybar'a ve Luskan'dan gelendiğer büyücülere bu şöhretin hakkıyla kazanıldığınıdüşündürmüştü. Güneyde geçit vermeyen dağlarla, doğudauzanmakta olan bir buzul tabakasıyla ve kuzey ile doğudasayısız aysberglerle dolu, gemi yüzdürmeye elverişsiz birdenizle sınırlanmıştı Buzyeli Vadisi. Buraya geçiş sadeceDünyanın Omurgası ile kıyı şeridi arasındaki geçittensağlanabiliyordu. Bu patika ise en tecrübeli tüccarlartarafından bile nadiren kullanılırdı.

Hayatlarının geri kalan kısmında her ne zaman buyolculuğu düşünseler büyücülerin aklına net bir şekilde ikişey gelecekti. Buraya seyahat edenlerin hiç unutamadıkları,Buzyeli Vadisi'ndeki hayatın iki gerçeği. Birincisi rüzgarınsonsuz uğultusuydu; sanki arazinin kendisi işkencegörüyormuşçasına durmadan inliyor gibiydi. Ve ikincisivadinin boşluğuydu; miller boyunca uzanan gri ve kahverengiufuk çizgileri.

Kervanın varış noktası, bütün vadideki yeryüzüşekillerinden farklı olan tek bölgeydi. Bölgenin üç gölününetrafına konuşlandırılmış, civardaki tek dağ Kelvin Yığını'mngölgesi altında bulunan on küçük kasaba. Bu haşin topraklaragelen herkes gibi büyücüler de OnKasaba'nm oyma süsleriiçin buradaydı. Bu süsler göl sularında yüzen boğumbaş

Page 8: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

alabalıklarının kafatası kemiklerinden yapılan kalitelioymalardı.

Tabii bazı büyücülerin akıllarında daha sinsi çıkarlar davardı.

Adam incecik hançerin yaşlı adamın cüppesinin katlarıarasına kayıp kırışık teninin derinlerine ne kadar da kolaycabattığına hayretle dikkat etti.

Kızıl Morkai çırağına doğru döndü. Gözleri çeyrekyüzyıldır sanki kendi oğluymuş gibi yetiştirdiği adamınihaneti karşısında genişlemiş, hayrete düşmüş bir haldesabitlenmişti.

Akar Kessell ölümcül şekilde yaralanmış adamın hâlâayakta durması karşısında dehşete kapılmış bir halde hançeribıraktı ve ustasından uzaklaştı. Onun menzilinden dışarı kaçıpgeri çekildi. Ev sahibi Doğulimanı Şehri tarafından, Luskanbüyücülerine geçici bir süreliğine karargah olarak tahsisedilen küçük kulübenin arka duvarına doğru tökezledi.Kessell gözle görülebilir bir şekilde titriyordu. Yaşlıbüyücünün sihirsel ustalığının ölümün kendisini bileyenebilecek bir yol bulduğu gibi, git gide büyüyen birihtimalin ışığında başına gelebilecek felaketleri düşünüyordu.

Bu ihaneti karşısında kudretli hocası ona nasıl da feci birkader hazırlayacaktı? Morkai gibi hakiki ve güçlü bir büyücü,yeryüzünde bilinen bütün işkencelerin en acı verenlerini bilegölgede bırakacak ne gibi sihirli ıstıraplar yaratacaktı?

Page 9: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Yaşlı adam, ölmekte olan gözlerinin son ışıklan silinmeyebaşladığında bile bakışlarını sertçe Akar Kessell üzerindetuttu. Neden diye sormadı. Akar Kessell'i muhtemel sebepleriiçin yüksek sesle sorgulamadı bile. Biliyordu ki işin içinde biryerde güç elde etme hırsı vardı. Bu çeşit ihanetlerdeki sebephep bu olurdu. Onun kafasını karıştıran bu iş içinkullandıkları piyondu, sebepler değil. Kessell mi? Kekeleyenağzı en basit sihirli sözleri bile zar zor telaffuz edebilenmızmız çırak Kessell, kendisine gereğinden fazla ve nazik birilgi gösteren tek adamın ölümünden ne gibi bir çıkar eldeetmeyi umabilirdi ki?

Kızıl Morkai ölüp gitti. Cevabını asla bulamadığı pek azsorudan biriydi bu.

Kessell, elle tutulabilir desteğine ihtiyaç duyduğu duvarayaslanmış bir halde kaldı ve uzun dakikalarca titremeyedevam etti. Onu bu tehlikeli duruma sokan güveni yavaşyavaş yeniden içinde büyümeye başladı. Şimdi patron oydu.Eldeluc, Alacalı Dendybar ve diğer büyücüler öylesöylemişti. Ustası gittiğine göre o, Akar Kessell, Luskan'dakiBüyünün Sahipkulesi'nde hakkı olan, kendine özelmeditasyon dairesi ve simya laboratuvarıylaödüllendirilecekti.

Eldeluc, Alacalı Dendybar ve diğerleri öyle söylemişti.

"İş halledildi yani?" diye sordu iri yarı adam, Kessell,buluşma noktası olarak tasarlanan karanlık sokağa girdiğinde.

Kessell hevesle başını salladı. "Luskanlı al cüppeli büyücübir daha büyü yapamayacak!" diye ilan etti, komplocu dostları

Page 10: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

gibiler için oldukça yüksek sayılacak bir sesle.

"Kısık konuş, ahmak," dedi, sokağın gölgelerinin içinesokulmuş narin yapılı bir adam olan Alacalı Dendybar, herzaman kullandığı aynı monoton sesle. Dendybar zaten peknadir konuşurdu ve konuştuğunda duygularını asla açıketmezdi.

Her zaman cüppesinin aşağı doğru çekilmiş kapüşonununiçinde gizlenirdi. Dendybar'da, onu tanıyan çoğu kimseyirahatsız eden soğukkanlı bir hava vardı. Büyücü, sınıryerleşimi OnKasaba'ya dört yüz millik yolculuk yapan tüccarkervanında fiziksel olarak en küçük ve en az heybetli adamolmasına rağmen, Kessell diğer hepsinden korktuğundan dahafazla korkardı ondan.

"Kızıl Morkai, benim eski ustam öldü," diye tekrarladıKessell yavaşça. "Bu günden itibaren Kızıl Kessell diyebilinecek olan Akar Kessell, şimdi Luskan'ın BüyücülerLoncası'na tayin edildi."

"Sakin ol dostum," dedi Eldeluc, Kessell'in heyecanlatitreyen omuzlarına rahatlatıcı bir el koyarak. "Şehredöndüğümüzde münasip bir tayin töreni için yeterlizamanımız olacaktır." Gülümsedi ve Kessell'in kafasınınarkasından Dendybar'a göz kırptı.

Kessell'in başı dönüyordu. Kararlaştırılmış olan tayinindallanıp budaklanmasıyla ilgili bir hayale kapılıpkaybolmuştu. Bir daha diğer çıraklar tarafından, ondan çokdaha genç olup da lonca mevkileri içinde yorucu adımlarlayükselmiş çocuklar tarafından aşağılanmayacaktı. Ona artık

Page 11: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

biraz saygı göstereceklerdi. Çünkü o, eski günlerde kendisinigeçmiş olanların bile arasından sıyrılıp şerefli bir büyücümevkiine sahip olacaktı.

Düşünceleri gelmekte olan günlerin her detayını gözdengeçirdiği halde Kessell'in neşe saçan yüzü bir anda soluverdi.Yanında duran adama doğru sertçe döndü, yüz hatları sankifeci bir hata yakalamışçasma gerildi. Eldeluc ve ara sokaktabulunan diğer birkaçı huzursuzlaştılar. BüyününSahipkulesi'nin baş büyücüsü eğer bu cinayet işini öğrenirsebaşlarına gelecekleri gayet iyi biliyorlardı.

"Cüppe?" diye sordu Kessell. "Al cüppeyi getirse miydim?"

İçi rahatlayan Eldeluc kıkırdamasını tutamadı, ama Kessellbunu sadece yeni bulduğu arkadaşından gelen rahatlatıcı birjest olarak algıladı.

Bu kadar önemsiz bir şeyin onu böyle bir krize sokacağınıtahmin etmeliydim, dedi Eldeluc kendi kendine. FakatKessell'e yalnızca şöyle söyledi, "Bu konuda hiç korkunolmasın. Sahipkulesi'nde bol miktarda cüppe var. Sence de,usta büyücünün kapısına dayanıp Kızıl Morkai'nin boş kalmışkoltuğunda hak iddia etmen ve cinayete kurban gitmişbüyücünün öldüğü vakit üzerinde bulunan giysiyi kuşanmanbirazcık şüphe çekici olmaz mı?"

Kessell bir anlığına bunu düşündü, sonra onayladı.

"Belki de," diye devam etti Eldeluc, "al cüppeyi hiçkuşanmamalısın."

Page 12: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Kessell'in gözleri panikle kırpıştı. Çocukluğundan beri onurahat bırakmayan eski kişisel kuruntuları yeniden içindebüyümeye başladı. Eldeluc ne diyordu böyle? Yoksafikirlerini değiştirip onu hakkıyla kazandığı koltuklaödüllendirmeyecekler miydi?

Eldeluc ifadesinin üstü kapalılığını bir aşağılama olarakkullanmıştı, ama Kessell'i tehlikeli bir şüphelenme durumunaitmek de istemiyordu. Bu oyunla içten içe eğlenen Dendybar'adoğru ikinci kez göz kırptıktan sonra açması zavallınınsormadığı sorusuna cevap verdi. "Sadece, başka bir renginbelki de sana daha iyi uyacağını kastetmiştim. Mavigözlerinle iyi gider mesela."

Kessell rahatlayarak güldü. "Belki de," diye hemfikir oldu,parmakları gergin bir şekilde oynayarak.

Dendybar aniden bu maskaralıktan sıkıldı. İri yarı yolarkadaşına bu sinir bozucu küçük zavallıdan kurtulmasınıişaret etti.

Eldeluc itaatkar bir şekilde Kessell'i arka sokağın ucunadoğru götürdü.

"Şimdi ahıra geri git," diye talimat verdi.

"Oradaki ustaya büyücülerin hemen bu gece Luskan'agitmek üzere ayrılacaklarını söyle."

"Peki ceset ne olacak?" diye sordu Kessell.

Page 13: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Eldeluc şeytanca gülümsedi. "Bırak kalsın. O kulübegüneyden gelen tüccarlara ve yüksek mevki sahibi kimselereayrılmıştır. Büyük bir ihtimalle bir dahaki sonbahara kadarboş kalacak. Dünyanın bu bölümündeki diğer bir cinayet pekaz heyecan verici olacaktır, seni temin ederim. Ve eğerDoğulimanı şehrinin iyi yürekli halkı gerçekte neyinyaşandığını çözecek olsalar bile, kendi işlerine bakıpbüyücülerin meselelerini büyücülere bırakacak kadarakıllıdırlar!"

Luskan'dan gelen grup, sokakta git gide azalmakta olangüneş ışığına çıktı. "Şimdi git!" diye buyurdu Eldeluc. "Güneşbatarken bizi bul." Kessell'in sanki neşelenmiş küçük birçocuk gibi seyirtişini izledi.

"Bu denli elverişli bir piyon bulmak da şans doğrusu," diyebelirtti Dendybar. "Büyücünün aptal çırağı bizi bir çokbeladan kurtardı. O kurnaz yaşlı kurdu alaşağı etmenin biryolunu bulabileceğimizden şüpheliydim. Fakat Morkai'ninzavallı küçük çırağına karşı neden zayıf bir noktasınınolduğunu sadece tanrılar bilir!"

"Bir hançerin ucuna yetecek kadar zayıf bir nokta!" diyegüldü bir diğer ses.

"Ve çok uygun bir komplo," diye belirtti bir diğeri. "Bumedenileşmemiş taşra bölgesinde faili meçhul cesetlere,temizlikçi kadınlara çıkarılmış yeni bir dertten başka gözlebakılmaz!"

İri yarı Eldeluc yüksek sesli bir kahkaha koyverdi. Butüyler ürpertici iş de en sonunda bitmişti; nihayet bu çorak ve

Page 14: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

donmuş çölü terk edip memleketlerine dönebilirlerdi.

Doğulimanı köyünden, büyücülerin atlarının ahırakoyulduğu ambara doğru yol alırken Kessell'in adımlan neşedoluydu. Büyücü olmanın günlük hayatını her yönüyledeğiştireceği gibi bir hisse kapılmıştı. Sanki daha önceleriyetersiz olan yeteneklerine her nasılsa bir çeşit mistik kudretaşılanmış gibi.

Sahip olacağı gücün beklentisi içinde ürperiyordu.

Sıçrayıp giderken ona ihtiyatlı bir bakış atan bir sokakkedisi geçti önünden. Gözleri kısılan Kessell, onu izleyen birivar mı diye etrafına bakındı. "Neden olmasın?" diyemırıldandı. Kediye doğru parmağını ölümcül bir şekildeuzatarak bir enerji patlaması meydana getirecek olan emirsözcüklerini söyledi. Ürkek kedi bu olay yüzünden ok gibikaçıp gitti. Ama kediye büyülü yıldırım falan çarpmadı, hattayanına bile düşmedi.

Kessell hafifçe yanmış parmak ucuna baktı ve nerde yanlışyaptığını merak etti.

Ama pek de umutsuzluğa kapılmadı. Bu büyüden geriyekalıp kalacak olan en güçlü etki kendi kararmış tırnağıydı.Kıyısında Her yöne doğru yüzlerce millik arazi içinde kenditürünün tek örneği olan buçukluk Regis, parmaklarım başınınarkasında kavuşturdu ve ağaç gövdesinin yosundan pikesinesırtını dayadı. Regis kısacıktı, hatta kendi minik ırkınınstandartlarına göre bile. Kafasının üzerinden sarkan kıvırcıkkahverengi bukleleri ancak bir metrelik boyuna ibiklikvazifesi görüyordu. Ama göbeği iyi bir ya da fırsat kapıyı

Page 15: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

çalarsa birkaç yemeğe olan sevgisinden dolayı haddindenfazla kalınlaşmıştı.

Önünde balık oltası görevi gören eğri büğrü bir kamışyükseliyordu. Tüylü ayak parmaklarından ikisinin arasınasıkışmıştı ve sessiz gölün üzerinde asılı duruyordu. MaerDualdon'un cam gibi yüzeyinde mükemmel bir şekildeyansıyordu. Kırmızı boyalı ahşap olta mantarı yavaşça dansetmeye başladığında bu görüntünün üzerinde hafifdalgalanmalar oluştu. Bu çizgi kıyıya doğru yüzüp geldi vegevşek bir şekilde suyun üzerinde asılı kaldı. İşte bu yüzdenRegis, balığın yemi kemirmekte olduğunu hissedemedi.Birkaç saniye içinde olta kancası, üzerinde gözle görülürhiçbir şey takılı durmadan temizlenmişti bile. Ama buçuklukbunu bilmiyordu ve kontrol etme zahmetine girmesi içinsaatler geçmesi gerekiyordu. Umursadığı da yoktu hani.

Bu gezinti boş vakit geçirmek içindi, çalışmak için değil.Kış gelmek üzere olduğundan, Regis bunun yılın göle yapılanson gezintisi olabileceğini düşünmüştü. OnKasaba'nın bazıaşırı derecede açgözlü insanlarının yaptığı gibi kışın balıktutmaya çıkmazdı. Bununla beraber, buçukluğun elinde dahaşimdiden diğer insanların tuttuklarından stokladığı, onu yediaylık kar dönemi boyunca meşgul edecek kadar kemiği vardı.Pek de hırslı olmayan ırkı içinde gerçek bir yüz akıydı.Hakkıyla bir şehir diye adlandırılabilecek yerleşim birimindenyüzlerce mil ötedeki bu topraklarda kendi ırkından hiç kimseyokken, o burada bir parça medeniyet bulabiliyordu. Diğerbuçukluklar kuzeye doğru bu kadar uzaklara gelmezdi, hattayaz aylarında bile. Onlar güney iklimlerinin rahatlığını tercihederlerdi. Aslında Regis de memnuniyetle pilini pırtını

Page 16: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

toplayıp güneye geri dönerdi ama seçkin bir hırsızlarloncasının önemli bir efendisiyle yaşadığı küçük bir sorunvardı.

Dört parmak boyunda bir "beyaz altın" kalıbı, arkasınayaslanmış buçukluğun yanında duruyordu. Hemen yanındabirkaç zarif oymacılık aleti serilmişti. Bir at burnu başlangıcıkalıbın kare şeklini bozmuştu. Regis balık tutarken bu parçaüzerinde çalışmaya niyetlenmişti.

Regis bir çok şeye niyetlenirdi.

"Çok güzel bir gün," diye mantığa dayandırdı, onun içinasla bayatlamayacak bir mazereti kullanarak. Fakat bu sefer,diğer seferlerin aksine haklılık payı vardı. Sanki bu haşintoprakların belini büken iklim cinlerinin demirden iradeleritatile çıkmış gibiydi. Ya da belki de acımasız bir kış içingüçlerini topluyorlardı. Sonuç ise güneydeki medeni ülkelereyakışır bir güz günüydü. Buzyeli Vadisi diye adlandırılmışolan topraklar için hakikaten de oldukça nadir bir gündü. Buisim, hiç durmamacasına esen ve beraberinde ReghedBuzulu'nun donmuş havasını getiren doğu rüzgarlarısayesinde hakkıyla kazanılmıştı. Rüzgarın dindiği günlerdebile pek az ferahlık olurdu, çünkü OnKasaba'nın kuzey vebatısında millerce bomboş tundra vardı. Ve sonra daha dafazla buz, yani Hareketli Buz Denizi. Sadece güney rüzgarlarıbir parça ferahlık sözü verirdi ama o yönden bu ıssız bölgeyeulaşmaya çalışan her rüzgar genellikle DünyanınOmurgası'mn yüksek tepeleri tarafından engellenirdi.

Regis bir süre gözlerini açık tutmayı başarabildi. Gürağaçların kıvır kıvır dalları arasından uysal rüzgarlarla

Page 17: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

beraber gökyüzünde yüzen şişkin, beyaz bulutlara baktı.Güneş altın bir sıcaklık yayıyordu ve buçukluk arada sıradayeleğini çıkarma isteği duyuyordu. Fakat her ne zaman ısıtıcıışınların önünü bir bulut kesse, Regis bunun tundra iklimindeeylül ayı olduğunu hatırlıyordu. Bir ay içinde kar gelecekti.İki ay içinde OnKasaba'ya en yakın şehir olan Luskan'a gidenbatı ve güney yolları, aptal ya da çetinceviz olanlar dışındaherkes için kapalı olacaktı.

Regis küçük balık tutma oyuğunun etrafında dolanan uzunkoya doğru baktı. OnKasaba'nın geri kalan kısmı da havanınavantajlarından yararlanıyordu; balıkçı tekneleri suya açılmış,kendi özel "balık tutma noktalarını" bulmak için itişipkakışıyorlardı. Bu şeye kaç kez şahitlik etmiş olursa olsun,insanların açgözlülükleri her seferinde Regis'i hayretedüşürürdü. Buçukluk, güney ülkesi Calimshan'dayken birliman kasabası olan Calimport'un en seçkin hırsızlarloncalarından birinde Lonca Başkanı Ortaklığı'na doğruyükselen basamakları hızla tırmanmaktaydı. Ama onabakılırsa, insanların açgözlülüğü kariyerine hızlı bir sonvermişti. Loncabaşkanı Pook Paşa'nın, yüzeyleri ustacakesilmiş olan ve onlara bakan herkese hipnotize edici birbüyü yapar gibi görünen mükemmel bir yakut koleksiyonuvardı en az on iki taneydiler. Pook her ne zaman onlarısergilese, Regis bu ışıldak taşlara hayran olurdu. Hem ne deolsa sadece bir tanesini almıştı. Daha elinde on bir tanedenaşağı olmamak kaydıyla bir sürü taşı varken, Paşa'nın nedenona bu kadar kızdığını bu güne kadar bir türlü anlayamamıştıbuçukluk.

Page 18: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

"İnsanların açgözlülüklerine yazıklar olsun," derdi Regis,Paşa'nın adamlarından biri buçukluğun yuva bellediği başkabir kasabada boy gösterip, sürgününü daha da uzak bir diyaradoğru genişletmeye zorladığında. Ama bu tabire OnKasaba'yageldiğinden beri, yani bir buçuk yıldır ihtiyaç duymamıştı.Pook'un kolları uzundu fakat akla hayale gelebilecek enkonuk sevmez ve vahşi toprakların tam ortasında bulunan busınır yerleşimi ona göre çok uzaktaydı. Ve Regis yeniyuvasının güvenliliği konusunda oldukça emindi. Buradabolluk vardı. Bir oyma sanatçısı olabilecek kadar atik veyetenekli biri, yani boğumbaş alabalığının fildişimsi kılçığınısanatsal bir oymacılık eserine dönüştürebilen biri için, çok azçalışarak konforlu bir hayat sürme imkanı vardı.

Ve OnKasaba'mn oyma süsleri güney için hızla bir tutkuhaline gelirken, buçukluk alışılageldik uyuşukluğundankurtulup yeni bulduğu zanaatını patlayan bir mesleksektörüne dönüştürmeye niyetliydi.

Günün birinde.

Drizzt Do'Urden sessizce ilerlerken kısa konçlu hafifbotları neredeyse hiç toz kaldırmıyordu. Aşağı sarkan düzbeyaz saçlarının üzerine kahverengi pelerininin kapüşonunuörtmüştü ve öyle zahmetsiz bir zarafetle hareket ediyordu kionu gören biri, onun illüzyondan, kahverengi tundra denizininbir gözbağından başka bir şey olmadığını düşünürdü. Karaelf, pelerinini etrafında daha da sıkıca topladı. Güneş ışığıaltındayken bir insanın gecenin karanlığında hissettiği kadarsaldırıya açık hissediyordu kendini. Yarım yüzyıldan daha

Page 19: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

fazla süredir yerin bir çok mil derininde yaşamış olmanıngetirdikleri, gün ışığıyla aydınlanan yüzeydeki birkaç yıllasilinmemişti. Şimdi bile güneş ışığı onu güçsüzleştirip başınıdöndürüyordu.

Ama Drizzt bütün gece boyunca yolculuk etmişti vekendini devam etmeye zorunlu hissediyordu. Daha şimdidencüce Bruenor ile cücenin vadisindeki buluşmalarına geçkalmıştı bile. Ayrıca işaretleri görmüştü.

Rengeyikleri güneybatıya, denize doğru güz göçlerinebaşlamışlardı ama hiçbir insan izi bu sürüyü takip etmiyordu.Tundraya geri dönen göçebe barbarlar için her zaman birkonaklama yeri olan OnKasaba'nın kuzeyindeki mağaralar,uzun yollarındaki kabilelere erzak tedariki içindoldurulmamıştı bile. Drizzt bu belirtileri okumuştu. Normalbarbar yaşantısında, kabilelerin hayatta kalmaları rengeyiğisürülerini izlemelerine bağlıydı. Geleneksel adetleriningörünüşe göre terk edilmiş olması epey rahatsız ediciydi.

Ve Drizzt savaş davullarını duymuştu.

Gümbürtüler boş ova üzerinde sanki uzaktaki bir gökgürültüsü gibi inceden inceye dolaşıyordu. Genellikle desadece diğer barbar kabilelerinin anlayacağı bir üsluplaçalınıyorlardı. Ama Drizzt bunların neyin habercisi olduğunubiliyordu. Dostu ve düşmanı birbirinden ayırma bilgisinindeğerine inanan bir gözlemciydi o. Ve arada sırada BuzyeliVadisi'nin gururlu yerlilerinin, yani barbarların günlük adet vegöreneklerini incelemek için gizlice iz sürme yeteneğinikullanırdı.

Page 20: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Drizzt dayanıklılığının sınırlarını zorlayarak adımlarınıhızlandırdı. Beş kısacık yılda, OnKasaba diye bilinen buserpilmiş köylere ve orada yaşayan halka karşı içinde birönem verme hissi oluşmuştu. En sonunda buraya yerleşendiğer bir sürü toplum dışı kimseler gibi, drow da Diyarla/ınhiçbir yerinde bir hoş karşılama bulamamıştı. Burada bileçoğu tarafından yalnızca müsamaha görüyordu, ama haydutahbapların dile getirilmeyen birlikteliğinde onu çok az kişirahatsız ediyordu. Çoğundan daha şanslıydı; ırkının onabıraktığı mirasın ötesine bakıp gerçek karakterini görebilenbirkaç dost bulmuştu.

Kara elf tedirgin bir şekilde Kelvin Yığını'na doğrugözlerinikıstı. Maer Dualdon ve Lac Dinneshere arasındakitaşlık cüce vadisine giriş yeri olan yalnız bir dağ idi bu. Amaonun menekşe rengi badem gözleri, gece vakti birbaykuşunkilerle bile rekabet edebilecek muhteşemkürecikleri, mesafeyi ölçüp biçebilecek kadar gün ışığınınpusunu delemiyordu.

Kör bir koşuyu, güneş ışığına uzun süre maruz kalmayatercih ederek yine başını kapüşonunun içine gömdü veatalarının ışıksız yeraltı şehri Menzoberranzan hakkındakidüşlerine geri döndü. Drow elfleri, bir zamanlar yüzeydünyasında gezinmiş, açık tenli kuzenleriyle birlikte güneşinve yıldızların altında dans etmişlerdi. Fakat kara elfler habisti,normalde suç işlemeyen akrabalarının tahammül edemeyeceğikadar soğuk kanlı katillerdi. Ve elf ırklarının kaçınılmazsavaşıyla birlikte, drowlar yerin iç kısımlarına sürülmüşlerdi.Burada karanlık sırlarla ve karanlık büyülerle dolu bir dünyabulup yerleşmekten memnuniyet duymuşlardı. Yüzyıllar

Page 21: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

içinde kendilerini gizemli büyülerin yollarına adapte ederek,gelişip bir kez daha güçlendiler. Güneşin yaşam veren ısısınınaltında büyü sanatıyla ilişkileri bir hobi olan, yani birgereksinim olmayan yüzeysakini kuzenlerinden bile çok dahagüçlü bir hale geldiler.

Zaten bir ırk olarak drowlar güneşi ve yıldızları görmekonusundaki bütün arzularını yitirdiler. Hem vücutları hem dezihinleri derinliklere uyum sağlamıştı ve açık gökyüzününaltında yaşayan herkesin şansına, şeytani kara elfler, olduklarıyerde kalmaktan memnunlardı. Sadece arada sırada baskın veyağma için yüzeye geri çıkmaları dışında tabii. Drizzt bildiğikadarıyla, kendi türünün yüzeyde yaşayan tek örneğiydi. Işığabiraz tahammül edebilmeyi öğrenmişti ama hâlâ ırkında açığaçıkmış olan kalıtsal zayıflıktan nasibini alıyordu.

Gündüz vakti koşulları altındaki dezavantajını göz önündebulundursa bile, üstlerini kamufle eden tüylü kürkleri hâlâ yazkahverengisi renginde olan iki tane ayımsı tundra yetisikarşısına aniden dikilince, Drizzt kendi dikkatsizliğine çokhiddetlendi.

Balıkçı teknelerinin birinin güvertesinden kırmızı bir flamayükselip bir balık yakalandığını haber verdi. Regis onunyükseldikçe yükselişini izledi. "Ya bir metrelik çekti ya dadaha iyisi," diye mırıldandı buçukluk onaylayarak, flamatekne direğinin tepesine gerıldandı buçukluk onaylayarak,flama tekne direğinin tepesine gelip dayandığında. "Bu gecebir ev bayram edecek!"

İşaret verenin hemen yanına hızla başka bir tekne geldi ve oacelesiyle, demir atmış olan diğer tekneye tosladı. İki

Page 22: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

mürettebat da anında silahlarını çekip ayağa fırladı ama heriki taraf da kendi gemilerinde kaldı. Tekneler ile arasında boşsudan başka hiçbir şey olmayan Regis, kaptanlarınhaykırışlarını net bir şekilde duyabiliyordu.

"Bak işte, benim balığımı çaldın!" diye gürledi ikincigeminin kaptanı.

"Seni su tutmuş!" diye sertçe karşılık verdi ilk gemininkaptanı. "Hiçbir zaman senin değildi! O bizim balığımız,hakkıyla tutulup hakkıyla çekildi! Şimdi, biz seni suyun içinegömmeden o kokuşmuş leğen bozması tekneni alıp defol!"

Tahmin edilebildiği gibi, daha birinci geminin kaptanısözünü bitirmeden, ikinci geminin mürettebatı küpeştelereçıkmış öbürküne doğru zıplayıp hopluyordu.

Regis bakışlarını bulutlara geri çevirdi; kavganın gürültüsükesinlikle rahatsız edici olsa da teknelerde çıkan hır gür onunilgisini hiç çekmiyordu. Böyle ağız dalaşları göllerde heprastlanan bir şeydi. Çoğunlukla balık yüzünden olurdu,özellikle de birisi büyük bir balık yakaladığında. Genelde çokciddi olmazlardı. Gerçek bir dövüşten çok kabadayılık ve itişkakış yaşanırdı ve sadece çok nadiren biri ağır yaralanır ya daöldürülürdü. İstisnalar da vardı tabii. On yediden fazlateknenin katıldığı bir çatışmada üç tam mürettebat ile birmürettebatın yarısı kesilip biçilmiş ve kan dolu suya yüzmeyebırakılmıştı. Tam o günde, o göl, üçünün en güneyde bulunanıDellonlune olan adını Kızılsular olarak değiştirmişti.

"Ah küçük balıklar, amma da çok sorun getiriyorsunuz,"diye mırıldandı Regis yavaşça, gümüşi balıkların

Page 23: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

OnKasaba'nın açgözlü halkına getirdiği zarar ziyandakiironiyi düşünerek. Bu toplumlar var oluşlarını aşırı büyük,yumruk şeklindeki kafa kemikleri nedeniyle boğumbaşalabalığına borçluydular. Üç göl bütün dünyada bu değerlibalığın yüzdüğü tek noktalardı. Bölge çorak ve vahşiolmasına, insansılarla, barbarlarla ve en dayanıklı binaları bileyerle bir edebilecek sürekli fırtınalarla dolu olmasına rağmençabucak zengin olmanın cazibesiyle Diyarların en uzakköşelerinden kimseleri bile kendine çekiyordu.

Tabii kaçınılmaz olarak çoğu geldiği gibi geri gidiyordu.Buzyeli Vadisi insafsız iklimi olan ve sayısız tehlikeler içerensoğuk, renksiz, çorak bir bozkırdı. Köylüler için ölüm,alışıldık bir misafirdi ve Buzyeli Vadisi'nin sert gerçekleriylebaşa çıkamayan herkesin peşindeydi.

Yine de boğumbaşların ilk keşfedildiği bu geçen yüzyıliçinde kasabalar hatırı sayılır derecede gelişmişlerdi. İlkolarak göl kenarındaki dokuz kasaba, artık hudut adamlarınıntek başına dolanıp özellikle balık tutmak için iyi yerler aradığıbarakalar olmaktan çıkmıştı. Onuncu köy Bryn Shander,şimdi surlarla çevrili ve birkaç bin kişilik halkın yaşadığıcanlı bir şehir olsa da, o zamanlar sadece balıkçıların yılda birbuluşup Luskan'dan gelen tüccarlara hikayeler anlattığı,yalnızca tek kulübesi bulunan bir yerden ibaretti.

OnKasaba'nın eski günlerinde, yılın her mevsiminde,alabora olacak kadar şansız her kimseyi birkaç dakikadaöldürebilecek derecede soğuk sulara sahip göllerdeki tekkişilik kürekli kayıklar bile nadir bir görüntüydü. Şimdi isegöllerdeki her kasabanın kendi bayrağını dalgalandıran birtekne filosu vardı. Sadece balıkçı kasabalarının en büyüğü

Page 24: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

olan Targos, Maer Dualdon'da yüz kadar tekneyüzdürebiliyordu. Bunların bazıları on yada daha fazla kişilikmürettebatları olan iki direkli yelkenlilerdi.

Kavgaya karışmış olan teknelerden birinden bir ölümçığlığı koptu ve çeliğin çeliğe vuruş tangırtısı yüksek bir sesleçınladı. Regis, ilk defaya mahsus olmamak üzere, acaba şusorun çıkaran balıklar olmasa OnKasaba halkı için daha mıiyi olurdu diye merak etti.

Fakat buçukluk kabul etmeliydi ki OnKasaba onun için bircennetti. Deneyimli, çevik parmaklan bir oymacının aletlerinekolaylıkla uyum sağlamıştı ve hatta kasabalardan birininkonsey sözcüsü olarak oylama ile seçilmişti. Kabul,Yalnızorman, On Kasaba içinde en kuzeydeki ve enküçüğüydü, sapına kadar haydutların saklandığı bir yerdi.Ama Regis yine de bu tayini bir şeref olarak düşünüyordu.Oldukça da elverişliydi. Yalmzorman'daki tek gerçek oymacıolan Regis, kasabadakiler arasında Onkasaba'nın baş şehri veticaret merkezi Bryn Shandefa düzenli olarak gidip gelmekiçin bir sebebi ve isteği olan tek kimseydi. Buçukluk için buçok iyi bir lütuftu. Yalnızorman balıkçılarının avlarını pazaragötüren ana kurye oldu, mallardan da yüzde on gibi iyi birkomisyon alıyordu. Ona kolay bir yaşam sürmeye yetecekkadar kemik sağlayan da buydu.

Yaz sezonunda ayda bir kez ve kışın her üç ayda bir,havalar müsaade ettikçe, Regis'in konsey toplantılarıylailgilenmesi ve bir sözcü olarak görevlerini yerine getirmesigerekiyordu. Bu toplantılar Bryn Shander'da olurdu vegenellikle kasabalar arası balık tutma sahaları yüzünden çıkanönemsiz tartışmalarla geçse bile, çoğunlukla sadece birkaç

Page 25: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

saat sürerlerdi. Regis bu görevini, güney pazarına yaptığıyolculuklarda tekelini koruması için ödediği küçük bir bedelolarak görürdü.

Teknelerdeki kavga kısa sürede bitti. Sadece bir adamölmüştü ve Regis de gökte yüzen bulutların sessiz eğlencesinegeri döndü. Buçukluk omzunun üzerinden arkaya,Yalnızorman'ı oluşturan ağaçların kalın sıraları arasındabenek benek duran onlarca kısa ahşap kulübeye baktı.Sakinlerinin kötü ününe rağmen, Regis bu kasabayıbölgedekilerin en iyisi olarak görürdü. Ağaçlar uluyanrüzgara karşı bir nebze korunma sağlıyor ve evler için iyiköşe başı mevkileri oluşturuyordu. Ormanın içindekikasabayı, OnKasaba'nın seçkin bir üyesi olmaktan alıkoyantek şey Bryn Shander'a olan uzaklığıydı.

Regis aniden yeleğinin altından yakut süsü çıkardı vegüneye doğru bin milden fazla mesafede bulunanCalimport'taki eski efendisinden arakladığı muhteşemmücevhere baktı.

"Ah Pook," diye derin düşüncelere daldı. "Keşke beni şimdigörebilseydin."

Elf, belindeki kınlarının içinde duran iki palaya davrandıama yetiler hızla yaklaşıyordu. Drizzt iç güdüsel olarak enyakın canavarın saldırısını karşılamak için diğer tarafını fedaederek sola doğru döndü. Yeti koca kollarını ona doladığındasağ kolu çaresiz bir şekilde yan tarafına sıkışıp kaldı ama solkolunu ikinci silahını çekmeye yetecek kadar serbest tutmayıbaşarabildi. Yetinin kıskacının acısına aldırmayan Drizzt,palasının kabzasını kalçasına sıkı sıkıya dayayıp saldırmakta

Page 26: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

olan diğer canavarın kendi hızıyla, kendini kıvrımlı kılıcabatırmasını sağladı.

İkinci yeti çılgına dönmüş ölüm sancıları içinde geri çekildive palayı da beraberinde götürdü.

Geriye kalan canavar Drizzt'i cüssesi altında yere devirdi.drow ölümcül dişlerin boğazını yakalamaması için serbestolan eliyle deliler gibi uğraş veriyordu. Ama biliyordu ki dahagüçlü olan rakibinin işini bitirmesi an meselesiydi.

Aniden Drizzt keskin bir çatlama sesi duydu. Yeti şiddetletitredi. Kafası garip bir şekilde buruştu ve alnının üzerindenyüzüne doğru kan ve beyin parçalan aktı.

"Geciktin, elf!" dedi tanıdık ve sert bir ses. BruenorBattlehammer ağır canavarın elf dostunun üzerinde yatmaktaolduğu gerçeğine aldırış etmeden, ölü rakibinin sırtındayürüdü. Artan sıkıntısına rağmen, cücenin uzun, sivri,genellikle kırık olan burnu ve gri çizgileri olsa da hâlâ alevkızılı sakalı Drizzt için sevindirici bir görüntüydü. "Aramayaçıkarsam, seni başın belada bulacağımı biliyordum!"

Rahatlamanın verdiği hisle ve tabii her zaman için hayretverici olan cücenin tavrı karşısında gülümseyen Drizzt,Bruenor baltasını kalın kafatasından kurtarmaya çalışırkencanavarın altından sıyrılıp çıkmayı başardı.

"Kafası donmuş bir meşe kadar sert!" diye homurdandıcüce. Ayaklarını yetinin kulaklarının arkasına sıkıca bastırdıve güçlü bir asılmayla baltasını kurtardı. "Peki senin şukedicik nerede bakalım?"

Page 27: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Drizzt bir anlığına çantasını el yordamıyla araştırdı veoniksten yapılma küçük bir panter heykelciği çıkardı. "Benolsam Guenhwyvar’ı kedicik diye tanımlamazdım," dedi aşırıdüşkün bir saygıyla. Yetinin altındaki düşüş sırasında hiçbirhasarın gelmediğinden emin olmak için işçiliğinin karmaşıkdetaylarını hissederek heykelciği ellerinin içinde döndürdü.

"Pöh, kedi kedidir!" diye ısrar etti cüce. "Peki ona ihtiyacınolduğu sırada neden burada değil?"

"Büyülü bir hayvanın bile dinlenmeye ihtiyacı vardır," diyeaçıkladı Drizzt.

"Pöh," diye söylendi Bruenor yine. "Bir drow ve bir kolcu,daha ne istersin ki düz ovada iki kabuklu tundra yetisinehazırlıksız yakalanıyorsa kesinlikle kötü bir gün olacakdemektir!" Bruenor lekelenmiş baltasının keskin ucunuyaladı, sonra tiksinerek tükürdü.

"Pislik hayvanlar!" diye homurdandı. "Lanet şeyleriyiyemiyorsun bile!" Baltasının ucunu temizlemek için yereçaldı ve sonra Kelvin Yığını'na doğru paldır küldür yürümeyebaşladı.

Drizzt, heykelciği çantasına geri koydu ve diğer palasınıcanavardan geri almaya gitti.

"Hadisene be elf," diye azarladı cüce. "Gidecek beş mildenfazla yolumuz var!" Drizzt kafasını salladı ve kanlalekelenmiş kılıcını ölü canavarın kürküne sildi. "Devam etBruenor Battlehammer," diye fısıldadı gülümsemesininaltından. "Ve gayet iyi bil ki yolumuzun üstündeki her

Page 28: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

canavar senin geçişini oldukça iyi belleyip kafasını güvenlebir yerlerde saklı tutacaktır!"

Bal Likörü Salonu

OnKasaba'dan millerce kuzeyde, diyarların en kuzey ucuolan uçsuz bucaksız tundrada, kış donları daha şimdidentoprağı beyaz çıkıntılarla doldurup kalınlaştırmıştı. ReghedBuzulu'nun ayaz havasını taşıyan amansız doğu rüzgarlarınınsoğuk ısırığını engelleyecek dağ ya da ağaç yoktu. HareketliBuz Denizi'nin devasa aysbergleri yavaşça sürüklenipgeçiyordu. Gökleri delen tepelerinin üzerinden uluyarak esenrüzgar, gelmekte olan mevsimin acı bir habercisiydi. Ve bunarağmen, yazı orada rengeyikleriyle birlikte geçiren göçebekabileler, yarım adanın güney kesimindeki daha ılımlı denizedoğru güneybatı istikametinde kıyı boyunca göç eden sürüylebirlikte yolculuk etmemişlerdi.

Ufuk çizgisinin ödün vermez düzlüğü, küçük birköşesindeki yalnız bir kamp yeri ile bozulmuştu. Biryüzyıldan fazla süre içersinde barbarların bu kadar kuzeydeyaptığı en büyük toplanmaydı. Seçkin kabilelerin liderlerineyer tesis etmek için geyik derisinden birkaç çadır, daireoluşturacak şekilde kurulmuştu ve hepsi kendi kampateşleriyle çevrelenmişti. Dairenin tam ortasında, kabilelerinher savaşçısını içine alabilecek şekilde tasarlanmış, geyikderisinden yapılma devasa bir otağ inşa edilmişti. Kabilehalkları ona Hengorot, yani "Bal Likörü Salonu" derlerdi.Kuzey barbarları için burası, Savaş Tanrısı Tempus adınayiyecek ve içeceğin paylaşıldığı kutsal bir yerdi.

Page 29: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Salonun dışındaki ateşler bu gece hafifçe yanıyordu, çünküen son teşrif edecek olan Kral Heafstaag ve AlageyikKabilesi'nin ay batmadan önce kampa katılması bekleniyordu.Kamptaki bütün barbarlar Hengorot'ta toplanmış ve konseyöncesi şenliklerine başlamıştı. Her masanın üzerinde kocamanbal likörü sürahileri vardı ve iyi niyetli güç müsabakaları gitgide büyüyen bir sıklıkla görülmeye başladı. Kabileler sık sıkbirbirileriyle savaşa tutuşsalar da Hengorot'ta bütünanlaşmazlıklar bir kenara bırakılırdı.

Saçak saçak altın renkli bukleleriyle, ağarmaya başlamışsakalıyla ve yanık yüzündeki derin tecrübe çizgileriyle güçlükuvvetli bir adam olan Kral Beorg, vakarla masanın başınaoturuyordu. Halkını temsil ettiğinden dik ve sert duruyordu,geniş omuzlan gururla gerilmişti. Buzyeli Vadisi barbarları,OnKasaba'nın ortalama bir sakininden bir kafa boyundandaha uzundu. Sanki bomboş tundranın engin ve uçsuzbucaksız genişliğine karşı bir avantaj sağlamak içinfilizlenmiş gibiydiler.

Gerçekten de yaşadıkları topraklara çok benziyorlardı.Üzerinde gezdikleri toprak gibi, çoğunlukla sakallı olanyüzleri güneşten yanmış ve sürekli rüzgar yüzündençatlamıştı. Bu onlara kösele gibi bir deri, sert bir görünüm veyabancıları hoş karşılamayan kasvetli, ifadesiz bir maskesağlıyordu. Hiçbir ruhsal değerleri olmayan, zayıf, zenginlikdüşkünü olarak gördükleri OnKasaba halkınıküçümsüyoriardı.

Buna rağmen o zenginlik düşkünlerinden bir tanesi şu andaen kutsal toplantı salonlarında içlerinde duruyordu. Beorg'unhemen yanında deBernezan oturuyordu. Esmer saçlı bir

Page 30: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

güneyli olan adam, salonda barbar kabileleri arasında doğupbüyümüş olmayan tek kişiydi. Gıkı çıkmayan deBernezanomuzlarını savunmacı bir şekilde kambur etmişti vetedirginlikle etrafına bakmıyordu. Barbarların yabancıları pekde sevmediğinin ve içlerinden birinin, en genç olanının bile,güçlü ellerinin hafif bir darbesiyle adamı iki ayrı parçayakırabileceğinin gayet iyi farkındaydı.

"Dik dur!" diye talimat verdi Beorg güneyliye. "Bu geceKurt Kabilesi'yle birlikte içki kupası tokuşturuyorsun. Eğerkorktuğunu anlarlarsa..." geri kalanını söylemedi, amadeBernezan barbarların zayıflara ne yaptığını çok iyibiliyordu. Küçük adam derin bir nefes aldı ve omuzlarınıdikleştirdi.

Fakat Beorg da tedirgindi. Kral Heafstaag tundradaki başrakibiydi. O da kendisininki kadar sadık, disiplinli ve sayıcafazla bir birliğe kumandanlık ediyordu. Geleneksel barbarbaskınlarının tersine, Beorg'un planı OnKasaba'nın kesin fethiidi. Hayatta kalan balıkçıları esir etmek ve onların göllerdentopladıkları zenginliklerle iyi bir yaşam sürmek. Beorg bunu,güvensiz göçebe yaşamlarını terk edip hiç bilmediklerikonforu bulabilmek adına halkı için bir fırsat olarakgörüyordu. Şimdi her şey, sadece kişisel şan şöhret ve zaferdolu bir yağma ile ilgilenen acımasız kral Heafstaag'ebağlıydı. OnKasaba karşısında zafer kazanılsa bile Beorgbiliyordu ki, eninde sonunda kendisini bu güce kavuşturanateşli kana susamışlıktan kolay kolay vazgeçmeyen rakibiylebaşa çıkmak zorunda kalacaktı. Bu, Kurt Kabilesi Kralı'nındaha sonra aşması gereken bir köprüydü; şimdi ana mesele ilketaptaki fetihti ve eğer Heafstaag uzlaşmayı reddederse diğer

Page 31: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

küçük kabilelerin müttefiklikleri iki kabile arasındabölünecekti. Hemen ertesi gün bir savaş çıkabilirdi. Bu bütünhalkı için harap edici olurdu. Daha evvelki savaşlardankurtulmayı başarmış olsalar bile, barbarlar gelmekte olan kışiçinde acımasız bir savaşa tutuşmuş olacaktı. Rengeyiklerigüney çayırlarına gitmek üzere ayrılalı uzun zaman geçmiştive yollardaki mağaralar stoklanmamıştı. Heafstaag kurnaz birliderdi; bu geç tarihte kabilelerin önceki planlarını izlemeyeniyetli olduklarını biliyordu ama Beorg, rakibinin ne gibişartlar öne süreceğini merak ediyordu.

Beorg, toplanmış kabileler arasında hiçbir büyükçatışmanın meydana gelmemiş olmasından memnundu ve bugece, hepsi ortak salonda buluştuklarında atmosfer kardeşçeve arkadaş canlısıydı. Hengorot'taki her sakalın üzerinde içkiköpüğü vardı. Beorg ortak bir düşman karşısında, söz verilmişbir başarının etkisiyle kabilelerin birleşmesi konusunda kumaroynuyordu. Her şey iyi gitmişti... şimdilik.

Ama hâlâ her şeyin anahtarı yabani Heafstaag idi.

Heafstaag'in birliğinin ağır çizmeli ayakları, kararlıyürüyüşleriyle yeri sallıyordu, iri yarı, tek gözlü kral, törenalayına bizzat öncülük ediyordu. Kocaman, hareketli adımlarıtundra göçebelerinin belirgin bir işaretçisiydi. Beorg'un teklifiilgisini çekmişti ve kışın erken gelişine karşı tedbirliydi. Katıkral bu yüzden sadece kısa aralıklarla dinlenip yemek içindurarak soğuk geceler boyunca dosdoğru yol almayı seçmişti.Öncelikli olarak savaş sırasındaki amansız ustalığıyla tanınsada, Heafstaag her adımını dikkatle atan bir liderdi. Buetkileyici yürüyüş diğer kabileler tarafından halkına gösterilen

Page 32: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

saygıya saygı katacaktı ve Heafstaag de elde edebileceği heravantajın üstüne atılmada çabuk davranırdı.

Hengorot'ta hiçbir sorun çıkacağını düşünmüyordu. Beorg'açok derin bir saygı beslerdi. Daha evvel Kurt Kabilesi Kralıile er meydanında iki kez karşılaşmış ama ona karşı elletutulur hiçbir zafer elde edememişti. Eğer Beorg'un planı ilkbakışta olduğu kadar gelecek vaat eden bir plansa, Heafstaagde ona katılacaktı ve sadece liderlikte sansın kralla eşitlikkonusunda ısrar edecekti. Kasabaları fethettikten sonra, kabilehalkının göçebe hayatını bırakıp da boğumbaş alabalığıticareti ile dolu yeni bir yaşamdan memnun olacağı görüşünühiç önemsemiyordu. Eğer ona savaş heyecanı ve kolay birzafer getirecekse Beorg'un fantezilerine devam etmesine izinvermeye niyetliydi. Bekleyecekti yağmalar yapılsın ve uzunkış için sıcak bir yer elde edilsin, sonra esas anlaşmayıdeğiştirip ganimeti yeniden bölüştürürdü.

Kamp ateşlerinin ışıkları görünür olduğunda, birlikadımlarını hızlandırdı. "Şarkı söyleyin, benim şereflisavaşçılarım!" diye emretti Heafstaag. "Yürekten ve gürsöyleyin! Toplanmış olanlar Alageyik Kabilesi'nin gelişikarşısında titresinler!"

Beorg, Heafstaag'in gelişinin sesine kulak kabarttı.Rakibinin taktiklerini iyi bildiğinden, Tempus'un Şarkısı'nınilk notaları gecenin içinden gümbürdemeye başladığında birparça olsun şaşırmamıştı. Sarışın kral çabuk davranıpmasalardan birinin üzerine fırladı ve toplantıdakilerisessizliğe çağırdı. "Dinleyin, kuzey halkı!" diye haykırdı."Şarkı Müsabakası'na kulak verin!"

Page 33: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Adamlar oturdukları yerden fırlayıp bir araya toplanmaktaolan kabilelerinin yanında yerlerini almak için koşuşturmayabaşladığında bir karmaşadır aldı Hengorot'u. Her ses SavaşTanrısı'nın nakaratıyla yükseliyordu. Kahramanca işler ve ermeydanındaki şeref dolu ölümler hakkındaydı bu nakarat. Bunağme, daha ilk sözlerini konuşmayı öğrenen her barbaroğlana öğretilirdi, çünkü Tempus'un Şarkısı'na, bir kabileningücünün ölçüsü gözüyle bakılırdı. Kabileden kabileye değişentek kısım, şarkı söyleyenlerin adının geçtiği nakaratlardı.Şimdi savaşçılar gittikçe yükselen ses perdeleriylesöylüyorlardı, çünkü şarkı müsabakasının amacı; SavaşTanrısı'na yapılan çağrılar arasında kiminkinin Tempustarafından en net duyulduğunu belirlemekti.

Heafstaag adamlarına Hengorot'un girişine doğru öncülüketti. Salonun içinde Kurt Kabilesi'nin çağrılan diğerlerinibariz bir şekilde bastırıyordu, ama Heafstaag'in savaşçılarınıngücü de Beorg'un adamlarına denkti.

Diğer kabileler Kurt ve Alageyik kabilelerinin üstünlüğükarşısında bir bir sessizleştiler. Müsabaka geriye kalan ikikabile arasında birçok dakika boyunca devam etti. İki taraf dailahlarının gözündeki üstünlüklerinden vaz geçmeye niyetlideğildi. Bal Likörü Salonu'nün içinde, yenilen kabilelerinfertleri ellerini silahların atmışlardı. Daha evvel şarkımüsabakasından kesin bir galip çıkmadığı için bir keredenfazla savaş patlak vermişti.

En sonunda otağın cebi açıldı ve içeri Heafstaag'in sancaktaşıyıcısı girdi. Uzun ve mağrur bir gençti, etrafındaki herşeyi itinayla tartan dikkatli gözleri yaşını maskeliyordu.Dudaklarının arasına balina kemiğinden bir boru koydu ve net

Page 34: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

bir nota çaldı. Adetlere bağlı olarak iki kabile de aynı andaşarkı söylemeyi kesti.

Sancaktar, ev sahibi krala doğru oda boyunca yürüdü.Gözleri Beorg'un heybetli görünümü karşısında ne kırpıyor nede başka bir yöne çevriliyordu. Fakat Beorg genç adamınrolünü iyi ezberlemiş olduğunu görebiliyordu.

"İyi yürekli Kral Beorg," diye başladı sancaktar, bütün okargaşa dindiğinde, "ve toplanmış diğer krallar. AlageyikKabilesi, Tempus adına birlikte olalım diye, Hengorot'agirmek ve sizinle bal likörü paylaşmak için desturistemektedir."

Beorg beklenmedik bir gecikmeyle genç adamınsoğukkanlılığını sarsıp sarsamayacağını görmek içinteşrifatçıyı biraz daha süzdü.

Ama teşrifatçı, ne mızrak gibi delip geçen bakışlarını başkayöne çevirdi, ne de gözlerini kırptı. Çenesi sert ve kendindenemin bir şekilde dimdik duruyordu.

"Destur," diye yanıtladı Beorg, etkilenmiş bir şekilde. "Vetanıştığımıza memnun oldum." Sonra mırıldandı."Heafstaag'in de senin sabrına sahip olmayışı ne yazık."

"Sizlere Alageyik Kabilesi'nin Kralı Heafstaag'i takdimediyorum," diye haykırdı teşrifatçı net bir sesle.

"Güçlü Hrothulf'un torunu, Cesur Angaar’ın oğlu; o ki üçkoca ayı öldürmüş; iki kere güneydeki Termalaine'i fethetmiş;Ayı Kabilesi'nin Kralı Raag Doning'i tek bir dövüşte tek bir

Page 35: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

darbeyle öldürmüş..." (bu Ayı Kabilesi'nde kıpırdanmalarasebep oldu, özellikle de kralları olan Raag Doning'in oğluHaalfdane'in kıpırdanmasına.) Teşrifatçı birçok dakikaboyunca devam etti, Heafstaag'in uzun ve şanlı kariyeriboyunca elde ettiği her marifeti, her şerefi, her unvanı listehalinde verdi.

Tıpkı şarkı müsabakasının kabileler arası bir yarışmaolması gibi, unvanların listelenmesi de bireyler arası biryarışmaydı. Özellikle de kahramanlıkları ve güçleri dosdoğruadamlarına yansıyan krallar için. Beorg o anda dehşetekapıldı, çünkü rakibinin listesi kendininkini bile aşmıştı.Biliyordu ki Heafstaag'in en son gelmesinin sebeplerindenbiri de listesinin toplanan herkes tarafından muntazam birşekilde duyulmasını sağlamaktı. Bu adamlar günler önce, ilkgeldikleri vakit Beorg'un teşrifatçısını özel görüşmelersırasında dinlemişlerdi. Ziyaretçi kralların teşrifatçıları sadecegeldikleri vakit orada bulunan kabilelere konuşmayapabilirken, toplanan her kabileye kendi listesini duyurmafırsatı ev sahibi olan kralların bir avantajıydı. En son olarakve bütün kabilelerin bir arada toplandığı bir zamanda gelerek,Heafstaag bu avantajı da yok etmişti.

En sonunda sancaktar sözünü bitirdi ve salon boyunca geridönüp kralı için otağ cebini açık tuttu. Heafstaag, Beorg ileyüzleşmek için kendinden emin adımlarla Hengorot boyuncayürüdü.

Eğer adamlar Heafstaag'in kahramanlık listesindenetkilendilerse görünüşü karşısında kesinlikle hayal kırıklığınauğramadılar. Kızıl sakallı kral iki metreyi aşkın bir boydaydıve Beorg'unkini bile yanında cüce bırakan fıçı gibi bir bel

Page 36: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

ölçüsüne sahipti. Ve Heafstaag savaş yaralarını gururlasergiliyordu. Gözlerinden biri rengeyiği boynuzuyladeşilmişti ve sol eli bir kutup ayısıyla dövüştüğü sırada fecişekilde buruşmuştu. Alageyik Kabilesi'nin Kralı tundradakiher adamdan daha fazla savaş görmüş geçirmişti ve görünüşegöre daha bir çoğunda savaşmaya hazır ve istekliydi.

İki kral bir süre birbirilerine sertçe göz gezdirdiler, ikisi dene gözlerini kırptı ne de bakışlarını kaçırdı.

"Kurt mu, yoksa Alageyik mi?" diye sordu Heafstaag ensonunda. Daha karara bağlanmamış bir şarkı müsabakasınınardından sorulan resmi soruydu bu.

Beorg en münasip cevabı vermeye dikkat etti. "Hoşgeldiniz ve hoş yarıştık," dedi. "Bırakalım bu işe bir tekTempus'un keskin kulakları karar versin, ki tanrının kendisibile böyle bir seçim yapmakta zorlanacaktır."

Formalitelerin muntazam bir şekilde yerine getirilmesiyleHeafstaag'in yüzündeki gerginlik dindi. Yüzünde geniş birgülümsemeyle rakibine bakıyordu. "Hoş gördük, KurtKabilesi'nin Kralı Beorg. Seninle yüzleşmiş olmak veölümcül mızrağının ucundan kendi kanımın damladığınıgörmemek benim için ne büyük şans!"

Beorg Heafstaag'in arkadaşça sözleri karşısında şaşırmıştı.Bir savaş konseyi için daha iyi bir başlangıç umamazdı.Kendisine yapılan iltifata aynı kalitede karşılık verdi. "Ya dasenin acımasız baltanın kesin darbesinden kaçmak zorundakalmamak!"

Page 37: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Beorg'un yanında duran esmer saçlı adama gözü iliştiğinde,Heafstaag'in yüzündeki gülümseme anında uçuverdi. "Hangihakla, kahramanlıkla ya da kan bağıyla bu zayıf güneyliTempus'un Bal Likörü Salonu'nda bulunuyor?" diye sordukızıl sakallı kral. "Onun yeri kendi türünün, ya da en azındankadınların yanıdır!"

"Sözüme güven, Heafstaag," diye açıkladı Beorg. "BudeBernezan, zaferimiz için yapılan büyük bir transfer. Banagetirdiği bilgiler çok değerli, çünkü OnKasaba'da iki kıştandaha fazla bir süre geçirmiş."

"Bu işte ne gibi bir rol oynuyor?" diye bastırdı Heafstaag.

"Bize bilgi veriyor," diye tekrarladı Beorg.

"Bu geçmişteydi," dedi Heafstaag. "Şimdi bizim için nedeğeri var? Kesinlikle bizimkiler gibi savaşçıların yanındacenk edemez."

Beorg deBernezan'a, kendi ceplerini doldurmak içinhalkına acınası bir şekilde ihanet eden bu köpeğe karşı olanküçümseyişini yutarak bir bakış fırlattı. "Söyleyeceğini söylebakalım, güneyli. Ve dua et de Tempus kendi çayırında seninzavallı kemiklerin için bir yer bulsun!"

deBernezan, Heafstaag'in çelik gibi bakışlarına karşılıkvermeye çalıştı ama başaramadı. Boğazını temizledi, elindengeldiğince kendinden emin ve yüksek sesle konuştu."Kasabalar fethedildiğinde ve zenginlikleri ele geçirildiğinde,güney pazarını bilen birine ihtiyacınız olacak. İşte o biribenim."

Page 38: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

"Ne karşılığında?"

"Rahat bir yaşam," diye cevapladı deBernezan. "Saygıdeğerbir mevki ve başka hiçbir şey."

"Pöh!" diye burnundan soludu Heafstaag. "Eğer kendihalkına ihanet ediyorsa, bize de ihanet eder!" Devasa kralkemerinden baltasını çıkarttı ve deBernezan'a doğru savurdu.Beorg bu kritik anın bütün planı suya düşüreceğini bildiği içinyüzünü buruşturdu.

Heafstaag ezilip büzülmüş eliyle deBernezan'in yağlı karasaçlarına yapıştı ve küçük adamın kafasını yana doğru çekipboynundaki deriyi açık bıraktı. Baltasını kudretle hedefedoğru savurdu, bakışları güneylinin yüzüne odaklanmıştı.Törelerin esnemez kurallarına aykırı bile olsa, Beorg bu aniçin deBernezan'ı gayet iyi eğitmişti. Küçük adam eğerdirenmeye çalışırsa mutlaka öleceği konusunda açık birşekilde uyarılmıştı. Ama eğer bu darbeyi kabul ederse, kiHeafstaag sadece onu test ediyordu, hayatı muhtemelenkurtulurdu. Bütün iradesini toplayan deBernezan bakışlarınıHeafstaag üzerine kilitledi ve yaklaşan ölüm karşısındayüzünü buruşturmadı.

En son anda Heafstaag baltanın yönünü değiştirdi, kesiciyeri güneylinin boğazına bir kıl inceliğinde mesafeden ıslıkçalarak geçti. Heafstaag adamı bıraktı, ama onu tek gözününşiddetli hapsinde tutmaya devam etti.

"Dürüst bir adam seçtiği krallarından gelecek her yargıyıkabul eder," diye ilan etti deBernezan, sesini elindengeldiğince kontrol etmeye çalışarak.

Page 39: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Hengorot'taki herkesten bir tezahürat koptu ve Heafstaag,Beorg ile yüzleşmek için döndüğünde gürültü kesildi. "Liderkim olacak?" diye sordu dev dosdoğru bir şekilde.

"Şarkı müsabakasını kim kazandı?" diye cevapladı Beorg.

"Anlaştık o zaman, iyi yürekli kral," diye selamladıHeafsaag rakibini. "Öyleyse sen ve ben birlikte yöneteceğizve hiç kimse bizim hükmümüze karşı gelmeyecek!"

Beorg başını salladı. "Buna cüret edene ölüm!"

deBernezan derin bir nefes aldı ve bacaklarını rahat bıraktı.Eğer Heafstaag ve hatta Beorg dahi, ayaklarının arasındaki subirikintisini fark etseydi hayatını kesinlikle kaybederdi.Bacaklarını tekrar heyecanla salladı ve etrafına bakındı, gençsancaktarın kendisine baktığını gördüğünde dehşete kapıldı.Gelmekte olan rezilliği ve ölümü karşısında deBernezan'inbeti benzi attı. Sancaktar beklenmedik bir şekilde kafasınıçevirip gülümsedi, ama sert halkı için beklenmedik birmerhamet sergileyerek hiçbir şey söylemedi.

Heafstaag kollarını kafasının üzerine kaldırdı, bakışlarınıve baltasını çatıya doğru yükseltti. Beorg da belindeki baltayıkaptı ve çabucak onun hareketinin aynısını yaptı. "Tempus!"diye haykırdılar koro halinde. Sonra birbirlerine son bir kezdaha bakıp, kalkan tutan kollarım baltalarıyla keserek,baltalarını kendi kanlarıyla ıslattılar. Aynı anda döndüler vesilahlarını salonun öbür tarafına fırlattılar. İki balta da aynı ballikörü fıçısına saplanıp kaldı. En yakındaki adam hemencecikeline maşrapalar geçirdi ve krallarının kanıyla kutsanmış ballikörünün dökülen ilk damlalarını yakalamak için acele etti.

Page 40: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

"Senin onayına sunmak için bir plan çizdim," dedi Beorg,Heafstaag'e.

"Daha sonra, soylu dostum," diye yanıtladı tek gözlü kral."Bırakalım bu gece, bizi bekleyen zaferi kutlamak için yiyipiçtiğimiz bir gece olsun."

Beorg'un omzuna hafifçe vurdu ve tek gözünü kırptı."Geldiğim için memnun olmalısın, çünkü böyle bir toplantıiçin feci şekilde hazırlıksızmışsın," dedi içten bir kahkahayla.Beorg ona meraklı gözlerle baktı ama Heafstaag şüphelerinidindirmek için ikinci kez garip bir şekilde göz kırptı.

Şehvetli dev adam, aniden parmaklarını çayırteğmenlerinden birine doğrulttu ve şakacıktan takılarak ezelirakibini dirseğiyle dürttü.

"Kadınları getirin!" diye emretti.

Kristal

Sadece karanlık vardı.

Şükürler olsun ki neler olduğunu ve nerede bulunduğunuhatırlayamıyordu. Sadece karanlık vardı, rahatlatıcı birkaranlık.

Sonra yanaklarında buz gibi bir yanma başladı ve onunsessiz kendinden geçmişliğini alıp götürdü. Yavaş yavaş

Page 41: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

gözlerini açmak zorunda kaldı, ama gözlerini kıstığında bilekör edici parlaklık çok şiddetliydi.

Karın içinde yüzükoyun yatıyordu. Etrafında dağlar kulegibi yükseliyordu, sivri tepeleri ve derin kar örtüsü ona nerdeolduğunu hatırlattı. Onu Dünyanın Omurgası'nabırakmışlardı. Ölüme terk etmişlerdi.

Akar Kessell'in en sonunda kaldırmayı başarabildiği başızonkluyordu. Güneş parıl parıl parlıyordu ama acımasızsoğuk ve girdap gibi dönen rüzgarlar parlak ışınlarıngönderebileceği bütün ısıyı yok ediyordu. Bu yüksek mevkidemevsim her zaman kıştı ve Kessell'in üzerinde, onu soğuğunöldürücü ısırığından korumak için yalnızca incecik cüppesivardı.

Onu ölüme terk etmişlerdi.

Debelenerek ayağa kalktı, dizlerine kadar beyaz karın içinebattı ve etrafına bakındı. Kessell aşağıda, çok uzakta derin birgeçitten kuzeydeki tundraya doğru geri giden, geçit vermezuğursuz dağ dizisinin etrafından dolaşan patikalarınbulunduğu yere baktı. Luskan'a dönüş yolculuğuna başlamışbüyücüler kervanının kara beneklerini gördü. Onualdatmışlardı. Şimdi anlıyordu ki onların Kızıl Morkai'denkurtulma konusundaki namussuz tasarılarındaki piyondanbaşka bir şey değildi.

Eldeluc, Alacalı Dendybar ve diğerleri.

Ona büyücü unvanı vermek gibi bir niyetleri hiç olmamıştı.

Page 42: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

"Nasıl bu kadar aptal olabildim?" diye inledi Kessell.Morkai'nin, ona şimdiye kadar bir nebze saygı göstermiş tekkişinin görüntüleri suçluluk duygusuyla yüklü bir sisin içindeaklında canlanıyordu. Büyücünün tatması için ona izin verdiğibütün o neşeleri hatırladı. Morkai bir keresinde uçmanınözgürlüğünü hissedebilmesi için onu bir kuşa çevirmişti; vebir keresinde de sualtının bulanık dünyasını görebilmesi içinbir balığa.

Ve o ise, bu muhteşem adama bir hançerle teşekkür etmişti.

Patikanın çok aşağısında ayrılmakta olan büyücüler,Kessell'in dağ duvarlarında yankılanan ıstırap dolu feryadınıduydular.

Eldeluc gülümsedi, planlarının mükemmel bir şekildebaşarıya ulaştığı konusunda tatmin oldu ve atını mahmuzladı.

Kessell karın içinde bata çıka ilerliyordu. Nedenyürüdüğünü bilmiyordu gidebileceği hiçbir yer yoktu ki.Kessell için hiç kaçış yoktu. Eldeluc onu tas şeklinde, karlakaplı bir çukurluğa bırakmıştı ve parmakları uyuşuphissizleştiği için tırmanıp kaçma gibi bir şansı da yoktu.

Yeniden bir büyücü ateşi meydana getirmeyi denedi.Uzattığı avucunu gökyüzüne doğru tuttu ve takırdayan dişleriarasından güç sözlerini söyledi.

Hiçbir şey olmadı.

Bir tutam duman bile yoktu.

Page 43: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Böylece yeniden hareket etmeye başladı. Bacaklarıağrıyordu; ayak parmaklarından birkaçının şimdiden solayağından düşüp gittiğine inanacaktı nerdeyse. Ama bu berbatşüpheyi doğrulamak için çizmesini çıkarmaya cüretedemiyordu.

İlk geçişinde ardında bıraktığı izleri takip edip yenidençanağın içinde daireler çizerek dolaşmaya başladı. Anidenkendini merkeze doğru yön değiştirirken buldu. Nedeninibilmiyordu ve coşmuş bir halde ilerlerken nedenini bulmayaçalışmak için durmadı. Bütün dünya bembeyaz bir bulanıklığadönüşmüştü. Donmuş, beyaz bir bulanıklık. Kesselldüştüğünü hissetti. Karın dondurucu ısırığını yenidenyüzünde hissetti. Aşağıdaki uzuvlarının sonunun geldiğinihaber veren ürpertileri hissetti.

Sonra hissettiği... sıcaklıktı.

Önce fark edilemez derecedeydi ama muntazam olarakgüçleniyordu. Bir şeyler onu çağırıyordu. Hemenaşağısındaydı, karın altına gömülmüştü. Aradaki bu donmuşengele rağmen Kessell onun hayat veren sıcaklığınıhissedebiliyordu.

Kazdı. Yaptığı şeyi hissedemeyen ellerine gözleriylekılavuzluk ederek, hayatını kurtarmak için kazdı. Sonra katıbir şeye gelip çattı ve ısının yoğunlaştığını hissetti. Üzerindekalan karları silmek için debelenerek en sonunda onu çekipçıkarmayı başarabildi. Gördüğü şeyin ne olduğunuanlayamıyordu. Bunun sebebini coşkusuna bağladı. AkarKessell, donmuş ellerinde dört köşeli, buz saçağına benzeyenbir şey tutuyordu. Yine de sıcaklığı vücuduna akıyordu ve

Page 44: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

kıpırtıları hissediyordu, ama bu sefer uzuvlarının yenidendoğuşunu haber veriyorlardı.

Kessell'in neler olduğu konusunda hiçbir fikri yoktu vebunu biraz olsun umursamıyordu. Şimdilik yaşam için birumut bulmuştu ve bu da yeterliydi. Kristal parçasını göğsünebastırdı ve oyuğun kayalarla dolu duvarına doğru geriyürüyüp bulabileceği en korunaklı bölgeyi aradı.

Küçük bir sarkıtın altına, kristalin ısısının karı erittiği minikbir yere kıvrılan Akar Kessell, Dünyanın Omurgası'ndaki ilkgecesini sağ olarak atlatmıştı. Uykusunda ona eşlik edenkristal parçasıydı; yani sayısız çağlar boyunca onun gibibirinin gelmesi için o çukurlukta beklemiş, kadim ve bilinçlibir antika olan Crenshinibon. Yeniden uyandırılmıştı ve dahaşimdiden zayıf iradeli Kessell'i kontrol altına almak içinkullanacağı yolları düşünüp taşınıyordu. Bu, dünyanın enerken günlerinde yaratılmış bir antikaydı, onun gücünüaraştıran şeytani efendilerin ümidini yitirmesine sebep olacakşekilde yüzyıllardır gizlenmiş bir cazibeydi.

Crenshinibon başlı başına bir muamma idi; gücünü gününışığından çekip emen oldukça karanlık, şeytani bir kuvvet. Biryıkım aracı, bir büyücülük aletiydi. Ona sahip olanlar içinhem bir sığınak hem de bir yuvaydı. Ama Crenshinibon'ungüçlerinin arasında en başta geleni, sahibine verdiği kudretti.

Akar Kessell başına ne geldiğinden habersiz bir şekilderahatça uyudu. Bildiği tek şey ve umursadığı tek şey hayatınınhenüz sona ermediğiydi. Sebepleri pek yakında öğrenecekti.Eldeluc, Dendybar ve diğerleri gibi kendini beğenmiş

Page 45: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

köpeklerin planlarında bir daha asla maşa rolünüüstlenmeyecekti.

Kendi hayallerindeki Akar Kessell olacaktı ve herkes onunönünde saygıyla eğilecekti.

"Saygı," diye mırıldandı rüyasının derinlerinden.Crenshinibon'un ona gösterdiği bir rüyaydı bu.

Akar Kessell, Buzyeli Vadisi Tiranı.

Kessell hiç göremeyeceğini umduğu şafak vaktinde uyandı.Kristal parçası onu gece boyunca korumuştu, fakat sadecedonmasını engellemekten daha fazla bir şeyler de yapmıştı. Osabah Kessell kendini garip bir şekilde değişmiş hissediyordu.Bir gece önce sadece canını düşünüyordu, daha ne kadarhayatta kalabileceğini merak ediyordu. Ama şimdi hayatınınvasfını düşünüyordu. Hayatta kalmak artık bir sorun değildi.İçinde akmakta olan gücü hissediyordu.

Oyuğun kenarından beyaz bir geyik sekip sıçradı.

"Geyik eti," diye fısıldadı Kessell yüksek sesle. Avınınyönünde parmağını uzattı ve bir büyünün emir sözcüklerinisöyledi. Kanında dolaşan gücü hissedince heyecanla içi kıpırkıpır oldu. Elinden kavurucu beyaz bir ok fırlayıp hayvanıolduğu yere devirdi.

"Geyik eti," diye ilan etti, yaptığı iş için bir kez dahadüşünmeden zihinsel olarak hayvanı havaya kaldırıp kendinedoğru getirdi. Telekinesis , Kessell'in tek hocası KızılMorkai'nin hatırı sayılır repertuarında bile olmayan bir

Page 46: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

büyüydü. Açgözlü Kessell uzun zamandır sahip olamadığıyeteneklerin bir anda ortaya çıkışını durup da düşünmedi,zaten kırık parça buna izin vermezdi.

Şimdi kırık parça sayesinde yiyecek yemek ve ısınacaksıcak bir sığınak bulmuştu. Yine de bir büyücünün bir şatosuolmalıdır, diye düşündü. En karanlık sırlarını rahatsızedilmeden çalışabileceği bir yer. Bu sorununa bir cevaparayarak kırık parçaya baktı ve ilk kristalin hemen yanındaaynısının kopyalanmış halinin durduğunu gördü. Kesselliçgüdüsel olarak (kendisi öyle zannediyordu, halbuki, ona yolgösteren Crenshinibon'un bir diğer bilinçaltı tavsiyesiydi)isteğini yerine getirmekte oynayacağı rolü anladı. Orijinalparçayı yaydığı ısıdan ve güçten hemencecik tanıyıverdi, amaikincisi de oldukça ilgisini çekmişti. Kendine ait etkileyici biraurası vardı. Kırık parçanın kopyasını aldı ve onu çukurunmerkezine taşıyıp derin karın içine gömdü.

"Ibssum dal abdur," diye mırıldandı, neden söylediğini,hatta ne anlama geldiğini bile bilmeden.

Antikanın imgesinin içindeki güç büyümeye başladığındaKessell geri çekildi. Kristal parçası güneş ışınlarını yakaladıve derinliklerine çekti. Çukurluğu çevreleyen alan, sanki buşey gün ışığını çalmışçasına bir gölge içine büründü. İçsel veritmik bir ışıkla kalp gibi atıyordu.

Sonra büyümeye başladı.

Temel halinde genişleyip neredeyse bütün çukuru kapladıve Kessell bir an için kayalıklara sıkışarak ezileceğindenkorktu. Kristalin genişlemesiyle uyumlu bir şekilde tepesi de,

Page 47: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

boyutlarını güç merkezininkiyle aynı tutarak gündüz göğünedoğru yükseldi. Ve sonra tamamlanmıştı işte. hâlâCrenshinibon'un aynı görüntüsüydü, ama şimdi bir mamutboyu orantısındaydı.

Kristalden bir kule. Her nasılsa Kessell kristal parçasıhakkında bildiği her şeyi nasıl biliyorduysa aynı yolla adınıda biliyordu.

CryshalTirith.

Kessell en azından CryshalTirith'te kalarak ve etraftadolaşacak kadar bahtsız hayvanlarla ziyafet çekerek halindenmemnun olabilirdi. Hırslı olmayan köylüler arasında geçenyetersiz bir özgeçmişi vardı ve mevkiinin ötesindeki isteklerkonusunda alenen böbürlense de güçlüler karşısında gözükorkardı. Sıradan ayak takımından çıkıp da ün yapankimselerin bunu nasıl ve neden başarabildiğinianlayamıyordu. Hatta diğerlerinin başarılarının ve kendibaşarısızlıklarının kaderin gelişigüzel bir seçimi olduğukonusunda kendi kendine yalanlar bile söylemişti.

Şimdi elinin altında, onunla ne yapacağı hakkında hiçbirfikri olmadığı bir kudret vardı.

Ama Crenshinibon hayata dönüşünü, çelimsiz bir insan içinbir pansiyon ve avcı olarak harcamayacak kadar çok uzunsüre beklemişti. Kessell'in bu kararsız zayıflığı, esasındaantikanın bakış açısına göre olumlu bir nitelikti. Belli bir süre

Page 48: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

sonra, gönderdiği gece mesajlarıyla Kessell'i her türlüemeline alet edebilecekti.

Ve Crenshinibon'un zamanı vardı. Antika yenidenfethetmenin heyecanı karşısında çok arzuluydu. Ama birkaçkısa sene, dünyanın şafağında yaratılmış bu ziynete uzun birsüre gibi gelmiyordu. Bu mızmız Kessell'i kendi gücüneyaraşır bir kalıba sokacaktı, zayıf adamı kendisinin yıkımmesajını iletmesi için demir yumruklu bir eldiveneçevirecekti. Dünyanın bundan önceki mücadelelerindeyüzlerce kez yaptığı gibi, evrensel düzlemlerin herhangibirinden, düzenin korkunç ve acımasız düşmanlarındanbazılarını yaratıp kendine göre yetiştirecekti.

Yine böyle yapacaktı.

Aynı gece Kessell, CryshalTirith'in dayalı döşeli vekonforlu ikinci katında uyurken fetih rüyaları gördü. Luskangibi bir şehre karşı başlatılmış şiddetli bir sefer değildi bu.Hatta sınır yerleşimi olan OnKasaba köylerine karşı yapılanbir savaş niteliğinde bile değildi. Krallığı için daha az hırslıve daha fazla gerçekçi bir başlangıçtı. Goblin kabilelerinikendine hizmet etmeye zorladığını, onları her ihtiyacınıkarşılayan özel kadrosunu oluşturmak için kullandığını gördürüyasında. Ertesi sabah uyandığında rüyasını hatırladı ve bufikirden hoşlandığını fark etti.

Kessell o sabahın ilerleyen vakitlerinde kulenin üçüncükatını keşfe çıktı. Tıpkı diğer odalara benziyordu. Pürüzsüzfakat taş sertliğinde kristalden oluşan bu oda çeşit çeşitbüyülü nesnelerle dolu oluşuyla diğerlerinden ayrılıyordu.Aniden belirli bir vücut hareketi yapıp Morkai'nin

Page 49: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

yanındayken duymuş olduğunu sandığı büyülü bir emirsözünü söyleme hissi geldi içine. Bu hisse razı oldu veodadaki aynalardan birinin derinlerindeki boyut kapısı anidengri bir sisle dönmeye başladığında hayretle bakakaldı. Siskalktığında gözünün önüne bir görüntü geldi.

Kessell bu alanın bir vadiyi tasvir ettiğini anladı. Eldeluc,Alacalı Dendybar ve diğerlerinin onu ölüme terk ettiği yolunkısa bir mesafe aşağısına bakıyordu.

Arazinin üzeri kamp kurmakta olan bir goblin kabilesiyledoluydu. Bunlar muhtemelen göçebeydi, çünkü savaşbirlikleri, yaptıkları akınlarında dişileri ve gençleri yanlarındapek nadiren getirilerdi. Dağların eteklerini yüzlerce mağarabeneklendir mis ti ama bunlar bile ork, goblin, ogre ve hattadaha güçlü canavarların kabilelerini barındıracak kadar çokdeğillerdi. Bu inler için verilen kavga vahşiceydi ve dahazayıf olan goblin kabileleri ya yüzeye çıkmaya zorlanıyor, yaesir ediliyor ya da katliama maruz kalıyordu.

"Ne kadar da elverişli," diye düşündü Kessell, rüyasınınkonusunun bir rastlantı mı yoksa bir kehanet mi olduğunumerak ederek. Başka bir ani itici güçle iradesini aynanıniçinden goblinlere doğru yöneltti. Meydana gelen sonuç onuşaşkına çevirdi.

Bütün goblinler aynı anda, hallerine bakılırsa kafalarıkarışmış bir şekilde, bu görünmeyen kudretin olduğu yönedoğru döndüler. Savaşçılar endişeyle sopalarını ve taştanbaltalarını kaldırdılar ve kadınlar ile çocuklar grubun arkasınadoğru kaçıştı.

Page 50: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Sopasını savunmacı bir tavırla önünde tutan daha irice birgoblin, muhtemelen liderleri, askerlerinin ilerisine doğrubirkaç tedirgin adım attı.

Kessell yeni bulduğu kudretin büyüklüğü karşısındadüşüncelere dalarak çenesini kaşıdı.

"Bana doğru gel," diye seslendi goblin reisine. "Karşıkoyamazsın!"

Kabile kısa bir süre sonra çanak şeklindeki vadiye geldi.Bir yandan kulenin tam olarak ne olduğunu ve nereden çıkıpgeldiğini anlamaya uğraşırken diğer yandan güvenli birmesafe uzağında durdular. Kessell yeni yuvasının ihtişamınahayran kalmalarına izin verdi, sonra yeniden reise seslendi.Onu CryshalTirith'e yaklaşması için zorladı.

Goblin kendi iradesine karşı, kabilesinin saflarından ayrılıpyürüdü. Kulenin zemin katının önüne gelene kadar attığı heradımda bir savaş verdi. Kapı falan göremiyordu, çünküCryshalTirith'in girişi diğer düzlemlere ait varlıklar veCrenshinibon ya da sahibinin içeri girmesine izin verdiğikimseler dışındaki herkes için görünmez nitelikteydi.

Kessell ödü patlamış gobline, yapının ilk katına doğru yolgösterdi. Reis içeri girdikten sonra kesin bir şekilde hareketsizdurdu. Gözleri gerginlikle odanın içinde geziniyor ve onu bugöz kamaştıran kristalden yapının içine çağıran ezici kudretinbir belirtisini arıyordu.

Büyücü (Crenshinibon'a sahip olan kimseye hakkıylaverilen bir unvandı bu, Kessell bunu kendi çabalarıyla asla

Page 51: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

elde edemeyecek olsa bile) bıraktı açması yaratık bir sürebeklesin, korkusu daha da artsın. Sonra gizli kapı olan biraynanın içindeki merdivenin en tepesinde beliriverdi.Kafasını eğip zavallı yaratığa baktı ve neşeyle kıkırdadı.

Goblin, Kessell'i gördüğünde bariz bir şekilde titriyordu.Büyücünün iradesinin bir kez daha üzerinde baskı kurduğunu,kendisini dizlerinin üzerine çökmeye zorladığını hissetti.

"Ben kimim?" diye sordu Kessell, goblin dizlerinin üzerineçöküp sızlanırken.

Reisin cevabı karşı koyamadığı bir güç tarafından içindenkoparılıp alınmıştı.

"Efendi."

Bruenor kayalıklı yokuşu ölçülü adımlarla çıktı. Cücevadisinin güney ucuna her tırmanışında kullandığı ayakizlerini buluyordu çizmeleri. Bu yüksek tepede cüceyidüşüncelere dalmış bir şekilde dururken sık sık görenOnKasaba halkı için, vadinin sınırını çizen bu kayalıkyamaçtaki yüksek taş bloklar "Bruenor Yokuşu" diye tanınırhale gelmişti. Cücenin hemen altında Termalaine'in ışıklarıduruyordu ve onun da ötesinde Maer Dualdon'un karanlıksuları vardı. Gölün suları, azimli tayfaları bir boğumbaşyakalamadan kıyıya dönmeyi reddeden balıkçı tekneleriningezinen ışıklarıyla beneklenmişti.

Cüce, tundra zemininin ve gecede parıldayan sayısızyıldızın en alçakta bulunanlarının epey üzerindeydi. Gökkubbe sanki günbatımmdan beri esen buz gibi rüzgarla

Page 52: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

cilalanmıştı. Bruenor sanki toprağın bağlarından kopmuş gibihissetti kendim.

Bu mekanda düşlerini buluyordu ve düşleri de her zamanonu kadim anayurduna geri götürüyordu. Babalarının veonların babalarının yurdu Mithril Salonu'na, parlak metalinderinlerden zengince aktığı ve cüce nalbantların çekiçlerininMoradin ile Dumathoin'e şükranlarını sunmak için çınladığıyere. Bruenor, kendi halkı dünyanın iç kesimlerinde çokderinleri kazıp karanlık deliklerdeki kara şeyler tarafındandışarı atıldığında henüz sakalları bile olmayan bir oğlançocuğuydu. Şimdi küçük klanının hayatta kalan en yaşlıüyesiydi ve Mithril Salonu' nün hazinelerine şahit olmuş tekkişiydi.

Onlar yuvalarını üç gölün en kuzeydeki ikisinin arasındabulunan kayalık koyakta, Buzyeli Vadisi'ne gelen barbarlardışındaki bütün diğer insanlardan çok önce kurmuşlardı. Birzamanlar refah içinde olan cüce toplumunun zayıfkalıntılarıydılar. Anayurtları ve miraslarının kaybıyla yenilipbölünmüş bir grup mülteci idiler. Sayıları giderek azalmıştı,yaşlıları yaşlılıktan çok üzüntüden ölmüştü. Bu arazidekitarlalarının altında bulunan madenler iyi olsa bile unutulmayamahkum gibi görünüyorlardı.

Fakat OnKasaba kurulduğunda cücelerin şansı hatırı sayılırderecede yükseldi. Vadileri Bryn Shander'ın hemenkuzeyindeydi, yani başkente balıkçı kasabaların hepsindendaha yakındı. Sık sık kendi aralarında savaşan ve akıncılarlamücadele eden insanlar, cücelerin yaptığı harika zırhlan vesilahları satın almaktan mutluluk duyuyorlardı.

Page 53: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Hayatları daha iyiye gitmiş olsa da, özellikle Bruenoratalarının kadim görkemlerini yeniden bulmak istiyordu.OnKasaba'ya gelişlerini, Mithril Salonu bir kez daha bulunupgeri alınıncaya kadar çözülemeyecek bir sorundan doğangeçici bir durum olarak değerlendiriyordu.

"Bu kadar yüksek bir yer için soğuk bir gece, iyi yüreklidostum," diye bir ses geldi arkasından.

Cüce, Kelvin Yığını'nın simsiyah arka fonunun önündeduran drowun görünmez olacağını bildiği halde, DrizztDo'Urden ile yüz yüze gelmek için arkasını döndü. Bunoktadan bakılınca dağ, bomboş kuzey ufkunu kıran teksiluetti. Öyle adlandırılmıştı çünkü kasıtlı olarak yığılmışbüyük kayalardan oluşan bir tepeyi andırıyordu; barbarefsaneleri bunun gerçekten de bir höyük olduğunu iddiaediyordu. Cücelerin şimdi yuvalarını kurmuş oldukları vadikesinlikle hiçbir doğal yer şeklini andırmıyordu. Tundra heryöne doğru dümdüz topraklar halinde uzanıp gidiyordu. Amavadide sadece kayaların, kırık ve katı duvarların arasınaserpiştirilmiş seyrek toprak parçaları vardı. Bu koyak vekuzey sınırındaki dağ, Buzyeli Vadisi'nin söz etmeye değecekmiktarda kayaya sahip olan tek yer şekliydi. Sanki yaratılışınilk günlerinde bir tanrı tarafından yanlışlıkla buraya konulmuşgibiydiler.

Drizzt arkadaşının gözlerindeki dalıp gitmiş ifadeyiyakaladı.

"Sadece hatıranda görebileceğin manzaralarıdüşünüyorsun," dedi, cücenin kadim anayurduna olantakıntısını gayet iyi bilerek.

Page 54: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

"Yeniden göreceğim bir manzara!" diye ısrar etti Bruenor."Orayı bulacağız, elf."

"Gidiş yolunu bile bilmiyoruz."

"Yollar bulunabilir," dedi Bruenor. "Sadece aramayaçıkarsan tabii."

"Günün birinde, dostum," diye espri yaptı Drizzt.

Bruenor ile arkadaş olduğu bu birkaç yıl süresince, cüceMithril Salonu'nu bulmak için çıkacağı macerada onakatılması için sürekli olarak Drizzt'in başının etini yiyipdurmuştu. Drizzt bu fikrin ahmakça oldüğünü düşünüyordu,çünkü konuştuğu hiç kimsenin elinde kadim cüce yurdununyeri hakkında bir ipucu bile yoktu ve Bruenor da sadecegümüş salonların birbirlerinden kopuk görüntülerinihatırlayabiliyordu. Ama yine de drow, arkadaşının en derinarzusuna karşı duyarlıydı ve Bruenor'un yalvarmalarına herzaman "günün birinde" gibi bir vaatle cevap veriyordu.

"Şimdi daha acil meselelerimiz var," diye Bruenor'ahatırlattı Drizzt. Drow o günün daha erken saatlerindebulduğu her ipucunu, cücelerin mağarasında cücelereayrıntılarıyla anlatmıştı.

"Öyleyse saldıracaklarından eminsin demek?" diye sorduBruenor.

"Akınları Kelvin Yığını'nın taşlarını yerinden oynatacak,"diye yanıtladı Drizzt, dağın siluetinin karanlığını terk edip

Page 55: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

arkadaşına katılırken. "Ve eğer OnKasaba tek vücut oluponlara karşı koymazsa, halkların sonu geldi demektir.".

Bruenor tek dizinin üzerine çöktü ve gözlerini güneye,Bryn Shande’ın uzakta parlayan ışıklarına doğru çevirdi."Bunu yapmayacaklar, inatçı ahmaklar," diye homurdandı.

"Eğer senin halkın onlarla konuşursa yapacaklardır."

"Hayır," diye hırladı cüce. "Eğer bir arada direnmeyiseçerlerse yanlarında savaşırız ve o zaman barbarların halineacırım! Eğer istiyorsan sen onlara gidebilirsin ve sana iyişanslar, ama cücelerden bir şey bekleme sakın. Bakalım bubalıkçı halkı cesaretlerini ne kadar toplayabilecekler."

Drizzt, Bruenor'un reddindeki ironiye gülümsedi. İkisi debiliyordu ki drowa güvenilmiyordu, hatta ikisinin de arkadaşıolan Regis'in sözcülüğünü yaptığı Yalnızorman dışındakikasabalarda alenen hoş karşılanmıyordu bile. Bruenor,drowun gözlerindeki bakışı çok iyi gördü ve bu ona Drizzt'eacı verdiği kadar acı verdi. Yine de elf, çilekeş bir şekildeöyle değilmiş gibi yaptı.

"Sana, bilip bileceklerinden çok daha fazla şey borçlular,"diye belirtti dosdoğru bir şekilde Bruenor, arkadaşına acısınıpaylaşarak bakarken.

"Bana hiçbir şey borçlu değiller."

Bruenor kafasını salladı. "Neden umursuyorsun ki?" diyehırıldadı. "Sana hiç de iyi davranmayan bu kimselerin

Page 56: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

gözcülüğünü yapıyorsun her zaman. Sen onlara ne borçlusunpeki?"

Drizzt bir cevap bulmaya zorlanarak omuz silkti. Bruenorhaklıydı. drow bu topraklara ilk geldiğinde ona bir parçaarkadaşlık gösteren tek kimse Regis idi. Regis'in başkenteticaret yapmak ya da toplantılara katılmak için,Yalnızorman'dan başlayıp Maer Dualdon'un etrafındaki geniştundradan geçen ve aşağıya Bryn Shander'a giden tehlikeliyolculuklarında sık sık buçukluğa refakat eder ve onukorurdu. Aslında buna benzer bir yolculuk sırasındatanışmışlardı onunla: Regis, Drizzt'ten kaçmaya çalışmıştıçünkü hakkında feci söylentiler duymuştu. İkisinin deşansına, Regis kişiler konusunda genellikle açık bir görüşesahip olan ve karakterleri hakkında kendi kararlarınıverebilecek bir buçukluktu. İkisi kısa sürede sıkı dost oldular.

Ama bu güne kadar bölgede drowu bir dost olarak görenleryalnızca Regis ve cücelerdi. "Neden umursadığımıbilemiyorum," diye cevapladı Drizzt dürüstçe. Aklı eskianayurduna gitti. Orada sadakat, yalnızca ortak bir düşmankarşısında üstünlük sağlamak için kullanılan bir basamaktı."Belki de, halkımdan farklı olmaya çalıştığım içinumursuyorumdur," dedi, Bruenor ile konuştuğu kadarkendiyle de konuşarak. "Belki de halkımdan farklı olduğumiçin umursuyorum. Yüzeyde yaşayan ırklara daha fazlabenziyor olabilirim... en azından böyle olduğunu ümitediyorum. Umursuyorum çünkü bir şeyleri umursamamlazım. Sen de pek farklı değilsin, Bruenor Battlehammer.Umursuyoruz, yoksa hayatımız bomboş olur."

Bruenor meraklı bir bakış fırlattı.

Page 57: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

"OnKasaba hakkındaki hislerini bana karşı reddedebilirsin,ama kendine asla."

"Pöh!" diye homurdandı Bruenor. "Tabii ki onlarıumursuyorum! Halkımın ticarete ihtiyacı var."

"İnatçı şey," diye mırıldandı Drizzt, bilmiş bilmiş sırıtarak.

"Peki ya Cattibrie?" diye üsteledi. "Ya seneler önceTermalaine'e yapılan akın sırasında yetim kalan o insan kızçocuğuna ne demeli? Senin korumaya aldığın ve bir evlatolarak yetiştirdiğin o gariban çocuk."

Bruenor yüzünde hasıl olan ve yakayı ele verdirebileceknitelikteki kızarıklığı gecenin örtüsü bir parça gizlediği içinminnettardı.

"Kendi türünün yanına geri dönebilecek yaşta olduğunu senbile kabul edersin, ama kız hâlâ seninle yaşıyor. Bununsebebi, belki de onu umursaman olabilir mi acaba, seni katıcüce?"

"Öf kapa çeneni be," diye söylendi Bruenor. "O birhizmetçi kız ve benim hayatımı biraz daha kolaylaştırıyor,fakat sakın ona fazla kapılayım deme!"

"İnatçı şey," diye tekrarladı Drizzt, bu sefer daha yüksek birsesle. Bu tartışma sırasında oynayabilecek bir kozu dahavardı. "Peki ya bana ne demeli öyleyse? Sana karşılığındadostluğumdan başka önerebileceğim hiçbir şey yok. Nedenumursuyorsun ki?"

Page 58: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

"Bana ihtiyacım olduğunda haber getiri..." Drizzt'in onuköşeye sıkıştırdığının farkına vararak sözünü yarıda kestiBruenor.

Ama drow bu konuyu daha fazla üstelemedi.

Böylece iki dost, Bryn Shander'ın ışıklarının bir birsönüşünü izlediler. Bruenor dıştaki bu katılığına rağmendrowun ithamlarından bazılarının kulağına ne kadar da doğrugeldiğini fark etti; bu üç gölün kıyısına yerleşmiş halkıönemser olmuştu.

"Peki ne yapmaya niyetlisin?" diye sordu en sonunda cüce.

"Onları uyarmaya niyetliyim," diye yanıtladı Drizzt."Komşularını hafife alıyorsun, Bruenor. İnandığından dahasert bir maddeden yapılmışlar onlar."

"Kabul," dedi cüce, "ama benim sorunum onlarınkarakterleriyle ilgiliydi. Her gün göllerde kavgalar çıktığınıgörüyoruz ve hepsi de o lanet balıklar yüzünden. İnsanlarkendi kasabalarına bağlılar ve diğerlerini goblinler istila etsebile umursamazlar! Şimdi hep beraber savaşacak yürekleriolduğunu bana ve halkıma göstermek zorundalar!"

Drizzt, Bruenor'un gözlemlerindeki doğruluk payını kabuletmek zorundaydı. Balıkçılar bu son yıllarda çok daha rekabeteder bir hale gelmişti, çünkü boğumbaşlar gölün daha derinsularına sığınmışlardı ve yakalanmaları zorlaşmıştı. Kasabalararası bir birleşme yaşanması her kasabanın o göldeki rakipleriüzerinde ekonomik bir üstünlük sağlama isteğinden dolayıçok az bir ihtimaldi.

Page 59: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

"İki gün içinde Bryn Shander'da konsey toplanacak," diyedevam etti Drizzt. "İnanıyorum ki barbarlar gelesiye kadarhâlâ biraz zamanımız var. Ama herhangi bir gecikmedenkorkuyorum. Bundan sonra sözcüleri bir kez daha kolay kolaybir araya getirebileceğimizi sanmıyorum. Yaklaşan istilanınhaberlerini taşıyacağı için, meslektaşları karşısında nasılhareket edeceğimizi muntazam bir şekilde Regis'e anlatmamda o kadar zamanımı alacaktır."

"Gümbürgöbek mi?" diye homurdandı Bruenor, doymakbilmez iştahı yüzünden Regis'e taktığı ismi kullanarak. "Okonseyde işkembesini muntazam bir şekilde dolu tutmaktanbaşka hiçbir sebeple oturmuyor! Sana verdiklerinden dahafazla kulak vermeyeceklerdir ona, elf."

"Buçukluğu, OnKasaba halkını hafife aldığından bile dahaçok hafife alıyorsun," diye karşılık verdi Drizzt. "Onunmücevheri hep yanında taşıdığını hatırlasana."

"Pöh! İyi kesilmiş bir cevherden başka bir şey değil ki o!"diye ısrar etti Bruenor. "Onu kendim de gördüm, benimüzerimde hiçbir büyülü etkisi yok."

"Büyüsü bir cücenin gözleri için çok güç fark edilir birhalde ve belki de senin kalın kafanın içine nüfuz edecek kadargüçlü değildir," diye güldü Drizzt. "Ama büyüsü var onu açıkbir şekilde gördüm ve onun gibi bir taş hakkında bir efsanebiliyorum. Regis konsey üzerinde senin sandığından çok dahafazla etki bırakabilir ve bu benim yapacağımdan kesinlikledaha iyidir. Öyle olacağını ümit edelim, çünkü sen de benimkadar iyi biliyorsun ki bazı sözcüler herhangi bir birleşmeplanına katılmaya gönülsüz olabilir. Bunun sebebi ya kibir

Page 60: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

dolu bağımsızlıkları, ya da daha zayıf rakiplerine gelecek birbarbar saldırısının kendi bencil hırslan için daha yararlıolacağını düşünmeleri olabilir. Bryn Shander hâlâ işinanahtarı. Ama başkent sadece büyük balıkçı kasabaları,özellikle Targos, bu birleşmeye katılırsa hareketegeçirilebilir."

"Doğulimanı'nın yardım edeceğini biliyorsun," dediBruenor. "Her zaman bütün kasabaları bir araya onlargetirmiştir."

"Ve Sözcüleri Regis olduğu için Yalnızorman da öyle. AmaTargoslu Kemp, kesinlikle kendi surlu şehrinin tek başınaayakta duracak kadar güçlü olduğuna ve bunun yanında rakibiTermalaine'in böyle bir kalabalığı geri püskürtmektezorlanacağına inanır."

"Termalaine'in içinde olduğu hiçbir işe girmeye gönüllüdeğil. Öyleyse daha büyük bir sorunla karşı karşıyasınız,drow, çünkü Kemp olmadan Konig'in ya da Dineval'in sesinikesmeniz imkansız!"

"İşte tam bu noktada Regis devreye giriyor," diye açıkladıDrizzt. "Sahip olduğu yakut taş müthiş şeyler yapabilir, senitemin ederim."

"Yine o taşın gücünden bahsediyorsun," diye homurdandıBruenor. "Ama Gümbürgöbek, eski efendisinde o şeylerdenbir düzine olduğunu iddia ediyor," diye belirtti. "Güçlübüyüler öyle sayılarda bulunmaz!"

Page 61: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

"Regis efendisinin ona benzer on iki tane taşı dahaolduğunu söyledi," diye düzeltti Drizzt. "İşin gerçeği,buçukluğun on ikisinin birden ya da diğer herhangi birininbüyülü olup olmadığını bilmesi imkansız."

"Peki neden bu adam büyülü kudreti olan biricik taşıGümbürgöbek'e verdi o zaman?"

Drizzt bu soruyu yanıtsız bıraktı, ama onun sessizliğiBruenor'u kısa bir süre içinde kaçınılmaz bir sonuca götürdü.Regis'in kendisine ait olmayan şeyleri toplamak gibi bir huyuvardı. Fakat buçukluk bu taşı bir hediye olarak açıklamıştı...

Bryn Shander, OnKasaba'nın diğer bütün yerleşimlerindendaha farklıydı. Onun şerefli flaması, üç gölün arasındaki açıkarazide, yani cücelerin vadisinin hemen güney ucundabulunan bir tepenin yükseklerinde dalgalanıyordu. Hiçbirgemi bu şehrin bayrağını açmazdı ve göllerin hiçbirindeşehrin kendine ait bir rıhtımı yoktu. Fakat sadece bölgenincoğrafi açıdan merkezi olmakla kalmayıp aynı zamandafaaliyetlerin de merkezi olduğu gerçeği tartışma kabuletmezdi.

Burası Luskan'dan gelen büyük tüccar kervanlarınınağırlandığı, cücelerin ticaret yapmaya geldiği ve zanaatçıların,oymacıların, oyma süsü değerlendiricilerinin çoğuna evsahipliği yapan yerdi. Balıkçı kasabalarının başarılarındabelirleyici rolü oynamada Bryn Shander'a olan yakınlık, çokbalık yakalamanın ardında ikinci sıradaydı. Bu yüzden MaerDualdon'un güneydoğu köşelerinde bulunan Termalaine ileTargos, ve Lac Dinneshere'in batı kıyılarında bulunanCaerkonig ile CaerDineval, yani başşehre bir günden az

Page 62: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

mesafede bulunan bu dört kasaba göllerdeki egemenkasabalardı.

Bryn Shander yüksek surlarla çevriliydi. Akın yapan goblinya da barbarlardan korunma amacıyla olduğu kadar insanıısıran rüzgara karşı koymak için yapılmıştı bu. İçerde isebinalar diğer kasabalarınkilere benziyordu: alçak, ahşapyapılar. Bryn Shander'dakiler yalnızca daha çok iç içegeçmişti ve çoğu birkaç aileyi barındırmak için bölümlereayrılmıştı. Tıkabasa dolu olmasına rağmen şehirde belliderecede konfor ve güvenlik vardı. Dört yüz uzun ve boş milboyunca insanın bulup bulabileceği en büyük medeniyetkırıntısıydı burası.

Regis başkentin kuzey sunandaki demir destekli ahşapkapılardan içeri her girişinde, kendisini karşılayan sesler vekokulardan zevk duyardı. Güneydeki büyük şehirlerin küçükorantılardaki hali olsa bile; Bryn Shander'ın açık pazarındakihaykırışlar, koşuşturmaca sesleri ve bol miktarda sokaksatıcısı, ona Calimport'taki o eski günlerini hatırlatırdı. VeCalimport'ta olduğu gibi, BrynShandenın sokakları daDiyarlarda bulunan her ırktan fertler barındırırdı. Uzun boyluve koyu tenli çöl halkı, Monshaes'li açık tenli yolcularla iç içegirmişti. Esmer güneylilerin yüksek sesli böbürlenmeleri veiri yarı dağ adamlarının tavernalarda kafadan attıkları aşk vesavaş hikayeleri hemen hemen her sokak ve köşe başındayankılanırdı.

Ve Regis konumu değişmiş olsa da sesler aynı kaldığındanburanın havasını içine çekerdi. Eğer dar sokaklarda yürürkengözlerini kapatırsa, Calimport'ta yaşamış olduğu yıllarınzevkini neredeyse yeniden yakalayabiliyordu.

Page 63: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Fakat bu sefer buçukluğun işi o kadar tatsızdı ki, her zamanyüksek olan moralini bile yerlere düşürmüştü. Drowunverdiği kötü haberler karşısında dehşete kapılmış ve bu bilgiyikonseye götürecek elçi olmaktan dolayı sinirleri gerilmişti.

Şehrin gürültülü pazar kısmından uzaklaşan Regis,BrynShander'ın sözcüsü Cassius'un saray gibi evininyanından geçti. Bu bina, ön tarafındaki sütunlar ve bütünduvarlarını süsleyen rölyef sanat eserleriyle, OnKasaba'dakien geniş ve en lüks binaydı. Aslında on sözcünün buluşmayeri olsun diye inşa edilmişti. Ama konseylere olan ilgiazaldığında, kas gücü taktiklerinde değil de diplomasideyetenekli olan Cassius bu malikaneyi kendine resmi konutolarak tahsis etti ve konsey salonunu şehrin uzak bir köşesinesıkıştırılmış boş bir kulübeye taşıdı. Diğer sözcülerden birkaçıbu değişiklikten şikayetçi oldular. Fakat toplumsal sorunlarkonusunda baş şehir üzerinde bazı etkilere sahip olsalar da,balıkçı kasabalarının toplumun geneline göre böyle havadansudan bir mesele için başvurabilecekleri bir yer yoktu.Cassius, kendi şehrinin sosyal konumunu çok iyi anlamıştı vediğer yerleşimleri kendi parmağında nasıl oynatabileceğin!biliyordu. Bryn Shander ordusu diğer dokuz kasabadanherhangi bir beşinin birleşip oluşturduğu güçleri yenebilirdurumdaydı ve güney pazarı için önemli bağlantılarıCassius'un memurları tekellerinde tutuyorlardı. Diğersözcüler toplantı yerindeki bu değişiklik içinhomurdanabilirdi ama başkente bağlı olmaları, onlarıCassius'a karşı herhangi bir tavır takınmaktan alıkoyuyordu.

Regis küçük salona giren son kimseydi. Masanın başındatoplanmış olan dokuz adama göz gezdirdi ve gerçekten de

Page 64: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

buraya ne kadar uygunsuz olduğunu anladı. O bir sözcüolarak seçilmişti çünkü Yalnızorman'daki kimse konsey üyesiolmayı umursamıyordu. Halbuki meslektaşları bu mevkilerinişerefli ve kahramanca marifetleri sonucu elde etmişti. Onlarkendi halklarının liderleriydi, kasabaların yapısını vekorunmasını örgütleyen adamlardı. Bu adamların her biriyirmiden fazla savaş görüp geçirmişti, çünkü goblinler vebarbarların OnKasaba'ya saldırı sayısı güneşli günlerinsayısından daha fazlaydı. Buzyeli Vadisi'ndeki yaşamın basitbir kuralıydı bu; eğer savaşamazsan hayatta kalamazdın vekonseydeki sözcüler OnKasaba'nın en başarılı dövüşçüleriarasındaydı.

Sözcülerden herhangi biri daha önce Regis'in gözünü hiçkorkutmamıştı, çünkü genelde konseyde söyleyecek hiçbirşeyi olmazdı. Küçük ve kalın köknar ağaçlarının arasındakaybolmuş münzevi bir kasaba olan Yalnızorman, kimsedenbir şey istemezdi. Ve önemsiz bir balıkçı filosuyla MaerDualdon'u paylaştığı diğer kasabalar ondan hiçbir istektebulunmazdı. Regis zorda kalmadıkça hiç görüş bildirmez veher zaman oyunu çoğunluğun ortak kararı yönünde verirdi. Veeğer bir konuda konsey tam ikiye bölünürse Regis basit birşekilde Cassius'un tarafını tutardı. OnKasaba'da birisi BrynShander'ı izlerse yanlış yapıyor olamazdı.

Fakat bu gün Regis'in gözü konseyden korkmuştu. Taşıdığıkötü haberler kendisini, onların kabadayı üsluplarına ve sonrabunu sık sık hiddetle tekrarlamalarına karşı savunmasızbırakıyordu. Dikkatini dörtgen masanın başında oturmuşmuhabbet eden en güçlü iki sözcüye, Bryn Shanderlı Cassiusve Targoslu Kemp'e yoğunlaştırdı. Kemp, sert sınır

Page 65: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

insanlarından biri gibi görünüyordu. Çok uzun değildi amafıçı gibi bir gövdesi, boğumlu budaklı kolları ve dostu dadüşmanı da korkutan sert bir havası vardı.

Fakat Cassius hiç de bir savaşçı gibi görünmüyordu.Gövdesi küçüktü, kurşuni saçları muntazam kesilmişti veyüzünde hiçbir sakal belirtisi yoktu. Kocaman, parlak mavigözleri her zaman bir içsel mutluluk halindeymiş gibilerdi.Ama Bryn Shander'ın sözcüsünün savaşta bir kılıç salladığını,ya da bir savaş manevrası yaptığını gören hiç kimsenin onundövüş yetenekleri ve cesaretinden kuşkusu olmazdı. Regishakikaten de bu adamdan hoşlanırdı, yine de savunmasız birduruma düşmemeye her zaman dikkat ederdi. Cassius başkabirinin sahasından istediğini almasıyla ün salmıştı.

"Düzeni sağlayalım," diye emir verdi Cassius, tokmağınımasaya vurarak. Toplantıyı her zaman ev sahibi sözcü açardı.Formalite Kuralları'na bağlı olarak, toplantıya önemli bir havakatan, özellikle de daha uzak yerleşimlerden çıkıp konuşmakiçin gelen kaba adamları etkileyen unvanları ve resmiteklifleri okurdu. Ama şimdi konseyin hepten yozlaşmasıyla,Formalite Kuralları on sözcünün de sinirini bozacak şekilde,sadece toplantının bitim saatini geciktirmeye yarıyordu. Busebeple Formaliteler, heyetin her toplanışında git gidekırpılıyordu ve hatta tümden kaldırılmaları bile önerilmişti.

Liste en sonunda bittiğinde, Cassius önemli meseleleredöndü. "Gündemin ilk maddesi," dedi, önünde yazılı olannotlara göz bile atmadan, "Kardeş şehirler CaerKonig veCaerDineval arasında bulunan, Lac Dinneshere üzerindekibölge anlaşmazlıklarıyla ilgili. Gördüğüm kadarıylaCaerKonig'den Dorim Lugar, geçen toplantıda bize söz

Page 66: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

vermiş olduğu belgeleri yanında getirmiş. Bu sebeple sözüona veriyorum. Buyurun Sözcü Lugar."

Gözleri fıldır fıldır oynamayı hiç kesmeyecekmiş gibigörünen, koyu tenli, cılız bir adam olan Dorim Lugar, takdimedildiğinde neredeyse oturduğu yerden havaya sıçradı.

"Bu elimde tuttuğum," diye haykırıp, yumruğunun içindesıktığı eski bir parşömeni havaya kaldırdı, "CaerKonig veCaerDineval arasında yapılan antlaşmanın, iki kasabanın dalideri tarafından imzalanmış asıl metni," CaerDineval'insözcüsüne suçlayıcı bir şekilde parmağını uzattı, "üzerindesenin kendi imzan var, Jensin Brent!"

"Dostluk günlerinde ve iyi niyetle imzalanmış birantlaşmaydı o," diye sertçe karşılık verdi Jensin Brent. Dahagençti, altın sarısı saçlıydı ve onu saf zanneden kimselerüzerinde sık sık bir üstünlük elde etmesine yarayanmasumane bir yüzü vardı.

"Parşömeni aç bakalım, Sözcü Lugar ve konseyin görüşünesun. Doğulimanı konusunda hiçbir madde falan içermiyor."

Diğer sözcülere baktı.

"Gölü ikiye bölme antlaşması imzalandığı sıralardaDoğulimanı neredeyse küçük bir köy bile sayılmıyordu," diyeaçıkladı, ilk defaya mahsus olmayarak. "Suya çıkaracak tekbir tekneleri bile yoktu henüz."

"Sözcü dostlarım!" diye haykırdı Dorim Lugar, bazılarınıdaha şimdiden hasıl olmaya başlamış uyuşukluklarından

Page 67: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

silkeleyip yerinden sıçratarak. Aynı tartışma son dörtkonseyin ana konusu olmuştu ve iki taraf da bir üstünlüksağlayamamıştı. Konunun, bu iki sözcü ve Doğulimanı'nınsözcüsü dışında kimse için bir önemi ve ilgisi yoktu.

"Doğulimanı'nm kalkınması konusunda CaerKonigkesinlikle suçlanamaz," diye savundu Dorim Lugar. "KimDoğuyolu'nu önceden tahmin edebilirdi ki?" diye sordu.Doğulimanı'nm kurduğu, Bryn Shander'a giden düz vedosdoğru yoldan bahsediyordu. Yol ustaca yapılmış birhamleydi ve Lac Dinneshere'in güneydoğu köşesindekurulmuş olan kasaba için kısa sürede bir nimet olup çıkmıştı.Uzak yerleşim biriminden Bryn Shander'a kolayca gidilebilenbu yol Doğulimam'm OnKasaba'nın en hızlı gelişen birimiyaptı. Balıkçı filosu ise neredeyse CaerDineval'in tekneleriylerekabet edebilecek seviyede gelişmişti.

"Gerçekten de kim bilebilirdi?" diye karşılık verdi JensinBrent, şimdi sakin yüzünde heyecanlanma ifadeleri belirmişti."Malumdur ki Doğulimanı'nm gelişimi CaerDineval'i gölüngüney suları üzerinde sert bir rekabete sürüklemiştir, ama busırada CaerKonig kuzey bölümünde rahatça balıkçılıkyapmaktadır. Ve buna rağmen CaerKonig, bu dengesizliğinüstesinden gelmek için esas şartları yeniden görüşmeyi kesinbir şekilde reddetmiştir! Bu şartlar altında bir sonucavaramayız!"

Regis, Brent ile Lugar arasındaki bu tartışma kontroldençıkmadan harekete geçmesi gerektiğini anladı. Bundan öncekiiki toplantı bu ikisinin ateşli tartışmaları yüzünden tahliyeedilmişti. Regis, gelmekte olan barbar saldırısını anlatmadanbu konsey toplantısının da dağılmasına izin veremezdi.

Page 68: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Tereddüt etti. Bir kez daha kabul etmeliydi ki bu önemligörevden çekilmek gibi bir seçeneği yoktu; eğer hiçbir şeysöylemezse onun sığınağı da yok edilecekti. Drizzt her nekadar taşın gücü konusunda ona güven vermiş olsa da, Regiscevherin büyüsünün doğruluğundan şüphe duyuyordu.Kendine güvensizliği sebebiyle, ki bu küçük halk arasındagenel bir özelliktir, Drizzt'in kararma körü körünegüveniyordu. Drow onun şimdiye kadar tanıdıkları arasındamuhtemelen en bilge kişiydi. Regis'in anlatabileceğihikayelerin çok ötesinde bir tecrübe listesi vardı. Şimdiharekete geçme zamanıydı ve buçukluk, drowun planına birşans vermeye kararlıydı.

Masanın üzerinde önünde duran küçük ahşap tokmağıparmaklarıyla kavradı. Tokmak elinde yabancı bir şekildeduruyordu ve anladı ki onu ilk kullanışıydı bu. Onunlayavaşça ahşap masaya vurdu. Ama diğerleri Lugar ve Brentarasında patlak vermiş olan bağrışmalara dalıp gitmişti.Regis, bir kez daha kendine haberlerinin önemini hatırlattı vecesurca tokmağı indirdi.

Diğer sözcüler hemen buçukluğa doğru döndü. Yüzlerindebomboş ifadeler vardı. Regis, toplantılarda çok nadiren vesadece dosdoğru ona sorulmuş bir soruyla köşeye sıkıştırıldığızaman konuşurdu.

Bryn Shander sözcüsü Cassius ağır tokmağını masayaindirdi. "Konseyimiz şeyin sözcüsüne... .ııh... Yalnızorman'ınsözcüsüne konuşma hakkı veriyor," dedi ve Regis onun bukararsız tonundan, buçukluğun isteği üzerine ciddi bir şekildesöz hakkı tanımakta zorlandığını anladı.

Page 69: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

"Sözcü dostlarım," diye başladı Regis ürkekçe, sesi çatlayıpbir gıcırtı halinde çıkarak. "CaerDineval ve CaerKonig'insözcüleri arasındaki münazaranın ciddiyetine saygımınsonsuz olmasına rağmen, sanırım tartışmamız gereken çokdaha acil bir sorunumuz var."

Jensin Brent ve Dorim Lugar sözleri kesildiği için öfkedenmosmor olmuştu ama diğerleri buçukluğa meraklı gözlerlebakıyordu. İyi bir başlangıç, diye düşündü Regis, ilgilerinitamamen çekebildim.

Boğazını temizledi, sesini sertleştirip daha etkileyiciçıkmasına çabaladı. "Şüphesiz güvenilir bir kaynaktanöğrendiğime göre, barbar kabileleri OnKasaba'ya karşı toplubir saldırı için birleşiyorlar!" Bu açıklamayı dramatik birşekilde yapmaya çalıştığı halde, Regis kendini dokuz taneilgisiz ve kafası karışmış adamla karşı karşıya buldu.

"Eğer bir ittifak oluşturmazsak," diye devam etti Regis,aynı ciddi tonlamayla, "bu kalabalık, bizim halkımızıntopraklarını tek tek istila edecek ve onlara karşı çıkmayacesaret eden herkesi katledecek."

"Şurası açık ki, Yalnızorman Sözcüsü Regis," dedi Cassius,yatıştırıcı olması gereken ama hor gören bir sesle, "daha evvelde barbar akınlarıyla başa çıktık. Bir ittifak oluşturmayahiç..."

"Bu seferki gibi değil!" diye haykırdı Regis. "Bütünkabileler bir araya geldi. Bundan önceki akınlar tek birkabilenin tek bir şehre saldırışıydı ve genelde üstesindengeliniyordu. Ama Termalaine ya da CaerKonig hatta Bryn

Page 70: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Shander bile Buzyeli Vadisi'nin birleşmiş kabilelerine karşınasıl ayakta durabilir?" Bazı sözcüler buçukluğun sözlerinidüşünüp tartmak için sandalyelerinde arkalarına yaslandılar.Diğerleri kendi aralarında konuşmaya başladı. Bazılarıendişeli, bazıları da öfkeli bir inançsızlık içindeydi. Ensonunda Cassius tokmağını yeniden vurup salonu sessizliğedavet etti.

Sonra alışılagelmiş kabadayı tavrıyla, Targos sözcüsüKemp yavaşça yerinden kalktı. "Konuşabilir miyim, Cassiusdostum?" diye sordu gereksiz kibarlığa hiç girmeden. "Belkide bu ciddi bildiriyi bir açıklığa kavuşturabilirim."

Regis ve Drizzt, buçukluğun toplantıdaki göreviniplanlarken ittifaklar hakkında bazı tahminlerde bulunmuştu.Yeni kurulmuş ve OnKasaba'da şehirler arası kardeşlikilkesiyle gelişmekte olan Doğulimanı'nın, barbar topluluğunakarşı ortak bir savunma kavramını hemen kabul edeceğinibiliyorlardı. Aynı şekilde, on kasabanın içinde en kolaygirilen ve en çok saldırıya uğrayanları Termalaine ileYalnızorman da her türlü yardım teklifini seve seve kabulederdi.

Ama Termalaine Sözcüsü Agorwal her ne kadar birsavunma ittifakından epey fazla kazanç elde edecek olsa da,eğer Targos'lu Kemp planı kabul etmezse kaçamak davranıpsessizliğini korurdu. Targos dokuz balıkçı kasabasının enbüyüğü ve en güçlüsüydü. İkinci en büyük olanTermalaine'inkinin iki katından daha büyük bir filosu vardı.

"Konsey üyesi dostlarım," diye başladı Kemp,meslektaşlarının gözlerine daha büyük görünmek için

Page 71: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

masanın üzerine eğilerek. "Endişelenmeye başlamadan öncebuçukluğun hikayesini daha iyi öğrenelim. Daha evvel barbarakıncıları püskürttük ve en küçük kasabalarımızınsavunmalarının bile yeterliliğinden emin olacak kadar çok kezyaptık bunu."

Kemp konuyu, buçukluğun inanılırlığını yok edeceknoktalara çekerek konuşmasını sürdürürken Regisgerginliğinin artmakta olduğunu hissetti. Drizzt planlansırasında Targoslu Kemp'in işin anahtarı olduğuna kararvermişti. Ama Regis sözcüyü drowun tanıdığından daha iyitanıyordu ve Kemp'in kolayca etkilenmeyeceğini biliyordu.Kemp, güçlü kasaba Targos'un politikasını kendi kişiliğinderesmediyordu adeta. İri yarı ve kabadayıydı, sık sıkCassius'un bile gözünü korkutan şiddetli öfke krizlerinekapılırdı. Regis planlarının bu kısmından Drizzt'i caydırmayaçalışmıştı ama drow çok inatçıydı.

"Eğer Targos, Yalnızorman ile ittifakı kabul ederse," diyeaçıklamıştı Drizzt, "Termalaine seve seve katılacaktır. Göldegeriye kalan tek kasaba olduğu için Bremen'in de katılmakdışında bir seçeneği kalmayacaktır. Bryn Shander, en geniş veen verimli göldeki dört kasabadan çıkan böylesinebütünleşmiş bir ittifaka kesinlikle karşı gelemeyecektir. VeDoğulimanı da kabul eden altıncı kasaba olacak, yani kesinbir üstünlük sağlanacaktır."

Geri kalanların katılmaktan başka seçeneklerikalmayacaktı. Drizzt inanıyordu ki CaerKonig veCaerDineval, Doğulimanı'nm gelecekteki konseylerde özelbir ilgi göreceğinden korktukları için, Cassius'un gözünegirebileceklerini düşünerek inanılmaz bir sadakat gösterisi

Page 72: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

sergileyeceklerdi. Kızılsular'daki iki kasaba Good Mead veDougan Oyuğu, bir saldırıya karşı nispeten daha güvendeolsalar bile diğer sekiz şehirden ayrı hareket edemeyecekti.

Ama bütün bunlar, Regis'in de masanın öteki tarafından dikdik bakan Kemp'i gördüğünde açıkça anladığı gibi, yalnızcaumut dolu bir tahminden ibaretti. Drizzt ittifakınoluşturulması için çıkabilecek en büyük engelin Targosolduğunu kabul etmişti. Kibir içindeki güçlü kasaba her türlübarbar saldırısına karşı ayakta kalacağına inanırdı. Ve eğerhayatta kalmayı başarabilirse rakiplerinden birkaçının yıkımıonun için karlı olacaktı.

"Bir istilanın gelmekte olduğunu öğrendiğini söylüyorsun,"diye başladı Kemp. "Bu derece değerli, hiç şüphesi olmayanve bulunması zor bir bilgiyi nerden edindin peki?"

Regis şakaklarının boncuk boncuk terlediğini hissetti.Kemp'in sorusunun nereye gideceğini biliyordu ama gerçeğisaklamanın hiçbir yolu yoktu. "Sık sık tundrada yolculukeden bir arkadaşımdan," diye yanıtladı dürüstçe.

"Drow mu?" diye sordu Kemp.

Boynu bükük bir şekilde dururken ve tepesinde Kemp kulegibi dikilirken, Regis kendini çabucak savunmaya çekilmekzorunda buldu. Buçukluğun babası bir keresinde onuinsanlarla tartışırken hep dezavantajlı olacağı konusundauyarmıştı. Çünkü onunla konuşurlarken fiziksel olaraktepeden bakacaklardı, tıpkı çocuklarıyla konuşurmuş gibi.Bunun gibi zamanlarda babasının sözleri Regis'e acı birşekilde doğru gelirdi. Üst dudağındaki rutubeti sildi.

Page 73: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

"Geri kalanınız adına konuşamam," diye devam etti Kemp,buçukluğun ciddi uyarısını gülünç bir konuma sokmak içinsırıtarak, "ama bir drow elfinin sözleri doğrultusunda gidipsaklanmaktan başka yapacak çok daha önemli işlerim var!" İriyarı adam yine güldü ve bu sefer tek başına değildi.

Termalaine Sözcüsü Agrowal beklenmedik bir şekilde,buçukluğun çökmekte olan fikrine destek verdi. "Belki deYalnızorman Sözcüsü'ne devam etme hakkı tanımalıyız. Eğersöyledikleri doğruysa...

"Sözleri drow yalanlarının yankıları sadece!" diye hırladıKemp. "Ona kulak asmayın. Daha önce barbarları püskürttükve..."

Ama sonra, Regis aniden konsey masasının üzerinefırlayınca Kemp de kısa kesmek zorunda kaldı. İşte burasıDrizzt'in planının en kritik kısmıydı. Drow buna güveniyordu,bunun hiçbir sorun çıkartmayacağını söylüyordu. Ama Regisyaklaşmakta olan felaketin kafasının üzerinde dolaştığınıhissediyordu. Onun bu alışılmadık hareketi karşısında Cassiusçabucak bir tepki vermesin diye buçukluk, ellerini arkasındakavuşturdu ve sanki kendine hakimmiş gibi görünmeyeçalıştı.

Regis tam Agrowal'ın yanından geçerken boynundaki yakutsüsün yeleğinden dışarı çıkmasını sağladı. Yukarı aşağıyürüyüp masayı kendi özel sahnesi olarak kullanırken yakutgöğsünde parıldıyordu.

"Ona böyle bir ithamda bulunmak için drow hakkında nebiliyorsunuz ki?" diye sordu diğerlerine, Kemp'e gönderme

Page 74: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

yaparak. "İçinizden herhangi biri zarar verdiği tek bir kimseyiörnek gösterebilir mi? Hayır! Onu ırkının suçları yüzündenyargısız infaz ediyorsunuz. Ama içinizden hiçbiri, DrizztDo'Urden'in kendi halkının adetlerini reddettiği için aramızdaolduğunu düşünmemiştir değil mi?" Salondaki sessizliksebebiyle Regis, ya etkileyici ya da gülünç bir izlenimbıraktığından emin oldu. Her iki seçenekte de, bu küçükkonuşmasının bütün görevi başarıyla tamamlamasına yettiğinidüşünecek kadar kibirli ya da ahmak değildi.

Kemp ile yüzleşmek için ileri doğru yürüdü. Bu sefer aşağıdoğru bakan kimse oydu. Ama Targos'un sözcüsü, patlamaküzere olan bir kahkaha krizinin eşiğinde gibiydi.

Regis'in hızlı davranması gerekiyordu. Yavaşça eğildi veelini çenesine doğru kaldırdı. Görüntü itibariyle çenesinikaşıyor gibiydi, halbuki gerçekte yakut taşı çeviriyor ve odönerken koluyla hafif hafif vuruyordu. Sonra bu anınsessizliğini sabırla korudu ve Drizzt'in ona açıkladığı gibisaymaya başladı. On saniye geçmişti ve Kemp hiç gözkırpmamıştı. Drizzt bunun yeterli olacağını söylemişti. Amaişi bu kadar da kolay başarabilmesi karşısında şaşıran veendişeye kapılan Regis, drowun fikrini test etmeye başlamakiçin bir on saniye daha geçmesini bekledi.

"Kesinlikle böyle bir saldırıya karşı hazırlıklı olmanın akıllıbir iş olacağını görebiliyorsundur," diye önerdi Regis sakince.Sonra sadece Kemp'in duyabileceği bir fısıltıyla ekledi, "buinsanların senin yol göstermene ihtiyaçları var, büyük Kemp.Askeri bir ittifak senin önemini ve nüfuzunu arttıracaktıryalnızca."

Page 75: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Sonuç göz kamaştırıcıydı.

"Belki de, buçukluğun sözlerinde öncedendüşündüğümüzden çok daha fazla gerçeklik payı vardır," dediKemp mekanik bir şekilde, donuklaşmış gözleri yakutunüzerinden hiç ayrılmadan.

Bir anlığına afallayan Regis doğruldu ve taşı hızlayeleğinin altına geri kaydırdı. Kemp sanki karışık bir rüyayıdüşüncelerinden atarmışçasma silkindi ve kurumuş gözleriniovuşturdu. Targos'un sözcüsü son birkaç dakikayıhatırlamıyor gibiydi ama buçukluğun önerisi zihninde derinbir yer etmişti. Kemp hayretle fark etti ki fikri değişmişti.

"Regis'in sözlerine iyi kulak vermeliyiz," diye ilan ettiyüksek sesle. "Çünkü böyle bir ittifak yaparsak hiçbir şeykaybetmeyiz, fakat hiçbir şey yapmamanın sonuçlarıgerçekten çok acı olabilir!"

Avantajları yakalamada hızlı davranan Jensin Brentsandalyesinden ayağa sıçradı. "Sözcü Kemp doğrukonuşuyor," dedi. "CaerDineval halkını OnKasaba'nın birleşikmücadelesinde kalabalığı püskürtecek ordunun içindesayabilirsiniz!"

Sözcülerin geri kalanları, tıpkı Drizzt'in umduğu gibiKemp'in arkasında sıralandı. Hatta Dorim Lugar,Brent'inkinden bile daha büyük bir sadakat gösterisi sergiledi.

Regis'in o gün konsey salonunu terk ettiğinde hakkındaövünecek çok şeyi vardı. Ve OnKasaba'nın ayakta kalmasıkonusundaki umutları geri dönmüştü. Aynı zamanda

Page 76: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

buçukluk, yakutta keşfettiği gücün gizli işaretleri tarafındanyenilip yutulmuştu adeta. Bu yeni bulduğu ikna etme gücünüen güvenli şekilde nasıl kara ve konfora çevirebileceğininyollarını bulmaya çalıştı.

"Pook Paşa'nın bunu bana vermesi ne büyük incelik!" dedikendi kendine, Bryn Shande’ın ön kapısından çıkıp Drizzt veBruenor ile buluşacağı kararlaştırılmış noktaya doğrugiderken.

Şafak vaktinde yola çıktılar. Tundra boyunca hiddetli birkasırga gibi ilerliyorlardı. Hayvanlar, canavarlar ve hattavahşi yetiler bile dehşet içinde yollarının üzerindenkaçıyordu. Altlarındaki donmuş zemin, ağır çizmelerininadımlarıyla çatlıyor ve sonsuz tundra rüzgarının mırıltısısöyledikleri şarkının gücü altında eziliyordu. Savaş Tanrısı'nasöyledikleri şarkının.

Gece boyunca ilerlediler ve şafağın ilk ışıklarında yenidenyola koyuldular. İki binden fazla sayıda, kana ve zaferesusamış barbar savaşçısı.

Drizzt Do'Urden, Kelvin Yığını'nın kuzey yüzünde entepeye neredeyse yarı mesafede oturuyordu. Dağın kayalarıarasından uluyarak esen tatsız rüzgardan korunmak içinpelerinine sıkı sıkıya sarınmıştı. drow, Bryn Shande/dakitoplantıdan beri her geceyi yaklaşan fırtınanın ilk işaretlerinigörmek için menekşe rengi gözleriyle ovanın karaltısınıtarayarak burada geçirmişti. Bruenor, Drizzt'in isteğiyle onunyanında oturması için Regis'i ayarlamıştı. Buçuklukgörünmez bir hayvan gibi ısıran rüzgar yüzünden bu nahoş

Page 77: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

hava şartlarından daha iyi korunmak için iki kayanın arasınakıvrılıp sıkışmıştı.

Elinde olsaydı Regis şimdi Yalnızorman'daki yumuşak vesıcacık yatağının içinde battaniyeye sarılmış yatıyor olurdu.Evinin sıcak duvarları ötesinde sallanan ağaç dallarının sessiziniltilerini dinlerdi. Ama bir sözcü olarak herkesin ondan,konseyde tavsiye ettiği planların uygulanması için yardımdabulunmasını beklediğini anlamıştı. Cüceleri temsilen stratejitoplantılarına katılan Bruenor ve diğer sözcüler hemenanladılar ki buçukluğun ne birlikleri örgütlemeye, ne de savaşplanı çizmeye pek bir yardımı dokunmayacaktı. Ve Drizzt,Bruenor'a yanında oturması için bir ulağa ihtiyacı olduğunusöylediğinde, cüce çabuk davranıp Regis'i bu işe atamıştı.

Buçukluk şimdi tam anlamıyla sefil bir haldeydi.Parmakları ve ayakları soğuktan donmuştu ve sert kayayayaslanmaktan sırtı ağrıyordu. Bu gece dışarıdaki üçüncügeceleriydi. Regis durmadan homurdanıp yakınıyor ve aradasırada rahatsızlığını hapşırarak belirtiyordu. Bu arada, Drizztkoşullardan etkilenmiyor ve hareketsiz duruyordu. Görevineolan sabır dolu bağlılığı bütün kişisel sıkıntılara üstüngeliyordu.

"Daha kaç gece beklemek zorundayız?" diye sızlandıRegis. "Eminim ki, sabahın birinde belki de yarın sabah biziburada, bu lanet dağın tepesinde donmuş olarak bulacaklar!"

"Korkma, minik dostum," diye cevap verdi Drizztgülümseyerek.

Page 78: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

"Rüzgar kış geldi diyor. Barbarlar pek yakındageleceklerdir, ilk karlardan önce varmaya kararlıdırlar."

Drow, konuştuğu sırada gözünün köşesiyle minicik birışığın titreştiğini gördü. Buçukluğun ödünü patlatarakçömelmiş olduğu yerden aniden kalktı ve kıvılcımın titreştiğiyöne doğru döndü. Kasları tepkisel bir ihtiyatla gerilmiş,gözleri şüphesini doğrulayıcı bir işaret görebilmek içinkısılmıştı.

"Ne..." diye başladı Regis ama Drizzt elini uzatarak onususturdu. Ufuk çizgisinin ucunda ikinci bir kıvılcım titreşti.

"Dileğin gerçekleşti," dedi Drizzt kuşkusuz bir şekilde.

"Oradalar mı?" diye fısıldadı Regis. Gece vaktinde görüşgücü drowunki kadar keskin değildi.

Drizzt birkaç saniye sessizce durup yoğunlaştı. Zihnindekamp ateşlerinin uzaklığını tahmin etmeye ve barbarlarınyolculuklarını bitirmesinin ne kadar zaman alacağınıhesaplamaya çalıştı.

"Bruenor ve Cassius'un yanına git, minik dostum," dedi ensonunda. "Onlara, yarın güneş en tepeye çıktığındakalabalığın Bremen Düzlüğü'ne varmış olacağını söyle."

"Benimle gelsene," dedi Regis. "Böyle önemli haberlerinvarken seni kesinlikle dışarı atmayacaklardır."

"Yapılacak daha önemli bir işim var," diye yanıtladı Drizzt."Şimdi git haydi! Bruenor'a ve yalnızca Bruenor'a şafağın ilk

Page 79: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

ışıklarında onunla Bremen Düzhığü'nde buluşacağımı söyle."Ve drow bunu söyledikten sonra karanlığın içine kayıp gitti.Önünde uzun bir yolculuk vardı.

"Nereye gidiyorsun?" diye seslendi Regis onun ardından.

"Ufkun ufkunu bulmaya!" diye geldi bir haykırış karagecenin içinden.

Ve sonra duyulan tek şey rüzgarın iniltisiydi.

Barbarlar kamp yerlerini kurmayı bitirdikten kısa bir süresonra, Drizzt kampın dış çevresine varmıştı. OnKasaba'ya bukadar yakın olduklarından dolayı, akıncılar tedbirlerinialmışlardı. Drizzt'in fark ettiği ilk şey, nöbet tutmaları için birsürü adam dikmiş olmalarıydı. Ama ihtiyatlı oldukları içinkamp ateşleri kısık kısık yanıyordu. Ama şimdi gece vaktiydi,yani drowun zamanı. Normalde etkili olan bir gözcü bile; ışığıhiç bilmeyen bir dünyadan gelen, en keskin gözlerin bileardını göremediği büyülü bir karanlık oluşturabilen ve bunusanki somut bir pelerin gibi beraberinde taşıyabilen bir elf ileboy ölçüşemezdi. Karanlıktaki bir gölge kadar görünmez olanve av peşindeki bir kedi gibi sessiz adımlarla yürüyen Drizzt,muhafızları geçip kamp yerinin daha içteki kesimlerine geldi.

Bundan sadece bir saat önce barbarlar şarkı söylüyor veertesi gün girecekleri savaş hakkında konuşuyorlardı. Fakatdamarlarında gezinen adrenalin ve kana susamışlık bileyaptıkları yorucu yürüyüşün bitkinliğine üstün gelemiyordu.Çoğu adam horlayarak uyuyordu. O anda savaş planlarınıtamamlamakta uğraştıkları şüphesiz olan liderlerini bulmak

Page 80: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

için ilerleyen Drizzt'i onların ağır ve ritmik nefeslerirahatlatıyordu.

Kamp yerinin içinde bazı çadırlar bir araya toplanmıştı.Fakat sadece bir tanesinin önünde muhafızlar vardı. Çadırınbez kapısı kapalıydı ama Drizzt içerde yanan mumlarınparıltısını görebiliyor ve konuşan sert sesleri duyabiliyordu.Sık sık hiddetle yükselen seslerdi bunlar. Drow gizlice çadırınarkasından dolaştı. Şansına, hiçbir savaşçının çadıra yakın biryerde yatmasına izin yoktu ve Drizzt oldukça yalnızdı. Birtedbir olarak çantasının içinden panter heykelciğini aldı.Sonra ince bir hançer çıkartarak geyik derisinden çadıraküçük bir delik açtı ve içeriyi dikizlemeye başladı.

İçeride sekiz adam vardı. Yedi tanesi barbar reisiydi vediğeri ise Drizzt'in kuzeyli olamayacağını anladığı, dahaküçük, esmer saçlı bir adamdı. Reisler, ayakta durangüneylinin etrafında yarım daire oluşturmuş bir halde yerdeoturuyor, ertesi gün karşılaşacakları yer şekilleri ve birliklerhakkında ona sorular soruyordu. "İlk olarak ormanın içindekikasabayı yok etmeliyiz," diye ısrar etti odadaki en iri adam.Alageyik sembolünü üzerinde taşıyan bu adam, belki deDrizzt'in şimdiye kadar gördüğü en iri insandı. "Sonra seninşu Bryn Shander denilen kasabayla ilgili planını takipedebiliriz."

Daha küçük olan adam tam anlamıyla bocalamış vehiddetlenmiş gibi görünüyordu. Ama Drizzt, adamın iri yarıbarbar kralına duyduğu korku sebebiyle daha sakin bir cevapvereceğini görebiliyordu. "Büyük Kral Heafstaag," diye cevapverdi çekingenlikle, "eğer balıkçı filoları bir sorun olduğunugörüp biz Bryn Shander'a varamadan karaya çıkarlarsa, o

Page 81: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

şehrin sağlam surları içinde bekleyen ve bizim sayımıza üstüngelen bir ordu buluruz karşımızda."

"Onlar sadece zayıf güneyliler!" diye hırladı Heafstaag, fıçıgibi göğsünü kibirle kabartarak.

"Kudretli kral, planımın güneyli kanına susamışlığımzıbastıracağına dair güvence veririm size," dedi esmer saçlıadam.

"O zaman konuş bakalım, OnKasabalı deBernezan.Halkıma değerini kanıtla."

Drizzt bu son cümlenin deBernezan adlı adamı rahatsızettiğini görebiliyordu. Çünkü kralın bunu söylerkenkullandığı kısık ses, güneyliyi hor gördüğünü açık bir şekildeortaya koyuyordu. Barbarların genelde yabancılara duyduğuhisleri bilen drow, bu iş sırasında yaptığı en ufak hatanınmuhtemelen küçük adamın hayatına mal olacağını anladı.

deBernezan çizmesinin kenarına elini uzattı ve birparşömen rulosu çıkarttı. Ruloyu açıp barbar krallarıngörüşüne sundu. Başarısız bir haritaydı, kabaca çizilmişti,güneyli adamın elinin hafifçe titremesiyle çizgileri daha dabelirsizleşmişti. Fakat Drizzt aksi taktirde bomboş bir düzlükolacak yerde, OnKasaba'mn belirgin özelliklerini açıkçagörebiliyordu.

"Kelvin Yığmı'nın batısında," diye açıkladı deBernezan,parmağını haritadaki en geniş gölün batı kıyısında gezdirerek,"dağ ile Maer Dualdon arasından güneye giden BremenDüzlüğü adında açık ve yüksek bir düzlük var. Bizim

Page 82: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

bulunduğumuz konumdan Bryn Shander'a giden en kestirmeyol. Ve izlememiz gereken yolun bu olduğuna inanıyorum."

"Öyleyse ilk yerle bir edeceğimiz," diye akıl yürüttüHeafstaag, "gölün kıyısındaki kasaba olacak!"

"Orası Termalaine," diye cevapladı deBernezan. "Halkıntümü balıkçı ve biz geçerken gölde olacaklardır. Oradakendinize pek fazla eğlence bulamazsınız."

"Ardımızda sağ düşman bırakmayacağız!" diye gürlediHeafstaag ve diğer krallardan bir kaçı haykırarak onungörüşünü paylaştılar.

"Hayır, tabii ki de bırakmayacaksınız," dedi deBernezan."Ama tekneler sudayken Termalaine'i mağlup etmek için fazlaadama ihtiyaç yok. Bırakalım Kral Haalfdane ve Ayı Kabilesikasabanın işini görsün. Bu sırada ordunun siz ve Kral Beorgtarafından kumanda edilen geri kalan kısmı Bryn Shander'abastırır. Yanan kasabanın ateşleri tüm filoyu, hatta MaerDualdon'daki diğer kasabaların gemilerini de Termalaine'egetirecektir. Kral Haalfdane onları rıhtımda yok edebilir.Onları Targos denilen kaleden uzak tutmamız çok önemli.Bryn Shander halkı diğer göllerin hiçbirinden zamanındayardım alamayacaklar ve sizin saldırınız karşısında tekbaşlarına durmak zorunda kalacaklar. Alageyik Kabilesi,şehrin altındaki tepenin eteklerinde bekleyecek ve şehirdenmümkün olan bütün kaçışları ya da gelen son dakikatakviyelerini kesecek."

deBernezan barbar kuvvetlerinin saldırı planının ikincibölümünü haritasının üzerinde anlatırken Drizzt dikkatle

Page 83: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

izledi. Drowun hesaplar yapan zihni daha şimdiden ilketaptaki savunma planlarını oluşturmaya başlamıştı. BrynShander'daki tepe çok yüksek değildi ama temeli kalındı. Vetepenin arka kısmından dönecek olan barbarlar, ana birliktenepey uzakta kalmış olacaklardı.

Takviye birliklerinden epey uzakta.

"Şehir günbatımından evvel düşecek!" diye ilan ettideBernezan zaferle. "Ve adamlarınız OnKasaba'daki en iyiganimetlerle ziyafet çekecek!" Güneylinin bu zafer ilanıkarşısında oturmakta olan krallardan aniden bir tezahüratyükseldi.

Drizzt sırtını çadıra dayadı ve neler duymuş olduğunudüşünüp tarttı. deBernezan adındaki bu esmer saçlı adamkasabaları biliyordu, güçlerini ve zayıflıklarını iyi anlamıştı.Eğer Bryn Shander düşerse akıncıları püskürtmek için hiçbirörgütlenmiş birlik oluşturulamazdı. Hakikaten de barbarlareğer o güçlü şehri bir alırlarsa, sonra istedikleri kasabayasaldırabilirlerdi

Drizzt, Heafstaag'in güneyliye, "yine bana değerliliğinikanıtladın," dediğini duydu. Drow bunun ardından gelenmuhabbetlerden planın nihai olarak kabul edildiğini anladı.Drizzt sonra keskin duyularını etrafındaki kamp yerineodaklayıp, kaçabileceği en iyi yolu aradı. Aniden, ikimuhafızın muhabbet ederek onun bulunduğu yöne doğrugelmekte olduğunu fark etti. İnsan gözleriyle onu sadeceçadırın kenarındaki bir gölge olarak görecek kadar uzaktaolsalar bile, gitmek için yaptığı herhangi bir hareketin onlarıalarma geçireceğini biliyordu.

Page 84: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Drizzt çabucak kara heykelciği yere bıraktı. "Guenhwyvar,"diye seslendi yavaşça. "Gel bana, gölgem benim."

Uçsuz bucaksız astral düzlemin bir köşesinde, panterinruhsal varlığı, ani ve kurnaz adımlarla geyiğin ruhsal varlığınıavlamak için ilerliyordu. Bu doğal dünyanın hayvanları busenaryoyu sayısız defa oynamıştı, kendi soyundan gelenlerinhayatlarına yön gösteren uyum içindeki düzeni takipediyorlardı. Panter gelmekte olan avın tatlılığını hissederekson hamleyi yapmak için yere sindi. Bu hamle uyum içindekidüzenin bir parçasıydı, panterin varlığının amacıydı ve ödülühayvanın etiydi.

Fakat gerçek adını duyduğu an hemen durdu. Sahibininçağrısına cevap verme hissi diğer bütün amaçların üstündeydi.

Devasa kedinin ruhu düzlemler arasındaki boşluk olan uzunve karanlık geçide koştu. Maddesel düzlemdeki hayatı olanyalnız ışık zerresini aradı. Ve sonra kara elfin yanındaydı işte,can dostunun ve sahibinin yanında. Asılmış hayvanderisinden oluşan bir insan yapısının kenarında yere sinmişbekliyordu.

Sahibinin çağrısının aciliyetini anladı ve hemen zihninidrowun talimatlarına açtı.

İki barbar muhafızı temkinli bir şekilde yaklaşıyor,krallarının çadırının yanındaki karanlık suretlerin ne olduğunuanlamaya çalışıyorlardı. Sonra Guenhwyvar aniden onlaradoğru atıldı ve güçlü bir sıçrayışla adamların çekmiş olduklarıkılıçlarının yanından geçip gitti. Muhafızlar silahlarını boş

Page 85: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

yere salladılar ve kamp yerinin geri kalan kısmına alarmvererek kedinin arkasından koşturdular.

Drizzt, dikkat çekme işinin heyecanıyla sakin ve gizlicediğer yöne doğru ilerlemeye başladı. Guenhwyvar uyuyansavaşçıların kamp yerleri arasında bir ok gibi gezindikçealarm veren haykırışları duydu. Kedi belli bir grubun önündengeçerken Drizzt gülümsemesini tutamadı. Bir kedininruhundan başka bir şey olamayacak biçimde zarafetle ve hızlahareket eden kedigil hayvanı gördüklerinde, KaplanKabilesi'nin üyeleri onun peşinden koşmak yerine diz çöküpTempus'a şükranlarını sunmak için ellerini ve seslerini göğeyükselttiler.

Drizzt kamp yerinden kaçarken sorun yaşamadı, çünkübütün muhafızlar kargaşanın olduğu yöne doğru koşuyordu.Drow yeniden tundranın karanlığına çıktığında güneydekiKelvin Yığını'na doğru döndü ve bomboş ova boyunca hızlailerledi. Bütün bu sırada ölümcül bir savunma planınıkafasında bitirmek için düşünüp taşınıyordu. Yıldızlar onaşafak vaktine iki saatten az bir süre kaldığını söylüyordu. Veeğer pusunun munta/am bir şekilde hazırlanmasını istiyorsa,Bruenor ile olan buluşmasına geç kalmaması gerektiğinibiliyordu.

Şaşkına dönmüş barbarların sesleri kısa bir süre sonra dinipgitti, şafağa kadar devam edecek olan Kaplan Kabilesi'ninduaları hariç. Birkaç dakika sonra Guenhwyvar rahatçaDrizzt'in yanında beliriverdi.

"Yüz kere hayatımı kurtarmışsmdır, güvenilir dostum,"dedi Drizzt, koca kedinin kaslı boynunu okşarken. "Yüz

Page 86: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

kereden de fazladır!"

"İki gündür tartışıp kavga ediyorlar," diye belirtti Bruenoriğrenmiş bir halde. "Şükür ki büyük düşman en sonundagelebildi."

"Barbarların gelişine bundan farklı bir gözle bakmak dahaiyi olurdu bence," diye karşılık verdi Drizzt, fakat normaldesakin olan yüzünde bir gülümseme belirmişti. Kendi planınınsağlam olduğunu ve bu günkü savaşın OnKasaba halkına aitolduğunu biliyordu. "Şimdi git de tuzağı hazırla fazlazamanın yok."

"Gümbürgöbek senin haberlerini bize getirdiği andakadınları ve çocukları teknelere yüklemeye başladık," diyeaçıkladı Bruenor. "Bu haşaratları gün bitmedensınırlarımızdan atacağız!" Cüce, ayaklarını her zamanki savaşpozisyonunda iki yana açtı ve ifadesini daha iyi vurgulamakiçin baltasını kalkanıyla tokuşturdu. "Savaş konusunda çok iyifikirlerin var, elf. Planın barbarları epey şaşırtacak ve zafereihtiyacı olanlar arasında zaferi adilce paylaştıracak."

"Targoslu Kemp bile memnun olacaktır," diye hemfikiroldu Drizzt.

Bruenor, dostunun koluna hafifçe vurdu ve gitmek içinarkasını döndü. "O zaman benim yanımda savaşacaksın, değilmi?" diye sordu omzunun üstünden, cevabını bildiği halde.

"Olması gerektiği gibi," diye temin etti Drizzt.

"Peki ya kedi?"

Page 87: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

"Guenhwyvar bu savaştaki rolünü çoktan oynadı," diyecevapladı drow. "Dostumu pek yakında yuvasına geriyollayacağım."

Bruenor bu cevaptan memnun olmuştu; drowun gariphayvanına güvenmiyordu. "Doğal bir yaratık değil," dedikendi kendine, Bremen Düzlüğü'nden OnKasaba'nıntoplanmış kalabalığına doğru yürürken.

Bruenor bu son sözleri söylediğinde Drizzt'in duyabileceğimesafeden çok uzaktaydı. Ama drow, homurdanmalarının nehakkında olduğunu anlayabilecek kadar iyi tanıyordu cüceyi.Bruenor'un ve birçoğunun, mistik kedinin yanındaykenhissettiği rahatsızlığı arılayabiliyordu. Büyü yer altıdünyasındaki halkının önemli bir parçası, günlükyaşamlarının belirgin bir gerçeğiydi. Fakat yüzey halkıarasında daha nadir görülen ve daha az anlaşılır bir şeydi.Özellikle cüceler büyüden çok rahatsız olurlardı, tabii sık sıkkendi yaptıkları tılsımlı silah ve zırhlar dışında.

Fakat drow, kediyle ilk tanıştığı günden beridirGuenhwyvar’ın yanındayken hiçbir endişe duymuyordu.Heykelcik bir zamanlar, büyük şehir Menzoberranzan'dakiseçkin bir ailede yüksek bir mevkie sahip olan MasojHun'ett'e aitti. Baş belası gnomlarla ilgili bir konuda ettiğiyardımlar karşılığında kendisine iblis lordunun biri tarafındanhediye olarak verilmişti. Drizzt ve kedi karanlık şehirde yıllarboyunca, sık sık tasarlanan buluşmalar ile birçok kez bir arayagelmişti. Kendilerini birbirileriyle özdeşleştirmişlerdi, bu dakedinin esas sahibiyle olan ilişkisine baskın geliyordu.

Page 88: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Hatta Guenhwyvar Drizzt'i kesin ölümden kurtarmıştı.Beklenmedik bir anda, sanki sahibi olmayan drowu korumacıbir şekilde gözlüyormuş gibi yardıma gelmişti. Drizzt komşubir şehre yaptığı yalnız yolculukta bir mağara balıkçısınayakalanmıştı. Mağara balıkçısı; karanlık mağaraların, geneldezeminin çok yükseğindeki oyuklarında bulunan ve yapışyapış, görünmez bir dokuma ağ bırakan yengecimsi birsakinidir. Bu mağara balıkçısı bir olta gibi beklemişti veDrizzt bir balık gibi tuzağına düşmüştü. Yapış yapış iptamamen etrafına dolanmış, geçidin taş duvarının tepesinedoğru çekilirken onu çaresiz bırakmıştı.

Sağ kurtulmak konusunda hiçbir umut göremiyordu veberbat bir ölümün kendisini beklediğini açık bir şekildeanlamıştı.

Ama sonra, duvarda canavarla aynı seviyede bulunan kırıkçatlakların ve kayalıkların üzerinden sıçrayarak Guenhwyvargeldi. Kedi kendi güvenliğine hiç dikkat etmeden ve hiçbiremre bağlı olmadan balıkçının üzerine atılıp onu tünemişolduğu yerden düşürdü. Sadece kendi canını düşünen canavarkaçmaya çalıştı ama Guenhwyvar intikam alırcasına yaratığınüzerine sıçradı. Sanki Drizzt'e saldırdığı için onucezalandırıyordu.

Drow da, kedi de o zaman anladı ki beraber olmakkaderlerinde yazılıydı. Ama sahibinin iradesine karşı gelmekgibi bir gücü yoktu kedinin. Drizzt'in de Masoj'a ait olanheykelcik üzerinde hak iddia edecek durumu yoktu. Özelliklede aşağı dünyanın oturmuş hiyerarşisinde Hun'ett Evi,Drizzt'in kendi ailesinden çok daha yüksekte olduğu için.

Page 89: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Böylece drow ve kedi gündelik ilişkilerini uzak arkadaşlargibi devam ettirdi.

Fakat kısa bir süre sonra, Drizzt'in görmezdengelemeyeceği bir hadise yaşandı. Guenhwyvar sık sık Masojile beraber akınlara katılırdı. Ya düşman drowlara ya da aşağıdünyanın diğer sakinlerine yapılan akınlardı bunlar. Kedigenelde emirleri başarıyla yerine getirir, sahibine savaştayardım etmekten heyecan duyardı. Ama bu akınlardan birisvirfneblilere, yani kendi halinde yer altı madenciliği yapangnomlara karşı düzenlenmişti. Gnomlarm kendi yaşamsahalarında sık sık drowlarla karşılaşmak gibi şansızlıklarıvardı. Bu akında Masoj kötülüğünün doruklarına çıkmıştı.

Klana yapılan ilk saldırıdan sonra hayatta kalan gnomlar,labirent gibi madenlerinin bir çok koridoruna yayılıp kaçmayabaşlamıştı. Akın başarılı olmuştu; aranan hazineler bulunmuşve gnom klanı, drowları bir kez daha kesinlikle rahatsızetmemek üzere buradan kovulmuştu. Ama Masoj daha fazlakan istiyordu.

Guenhwyvar'ı, o gururlu ve görkemli avcıyı kendi katliamaleti olarak kullandı. Kediyi kaçan gnomların peşindengönderdi. Hepsi tek tek ölene dek.

Drizzt ve birkaç drow bu olaya tanık oldu. Karakteristikşeytanlıkları yüzünden diğerleri bunun büyük bir eğlenceolduğunu düşünmüşlerdi, ama Drizzt bundan feci şekildeiğrenmişti. Daha da ötesi, gururlu kedinin yüz hatlarında acıbir şekilde belirginleşen utancı fark etmişti. Guenhwyvar biravcıydı, katil değil. Ve onu böyle bir amaca yönelik

Page 90: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

kullanmak küçük düşürücüydü. Masoj'un masum gnomlarüzerinde uyguladığı dehşetten bahsetmeye gerek bile yok.

Bu hadise Drizzt'in uzun zamandır dolmakta olduğu veartık kaldırmakta zorlandığı hiddete son noktayı koymuştu.Bir çok açıdan kendi halkı gibi olmadığını biliyordu, amaçoğu zaman onlara kendi inandığından daha çok benzerlikgöstereceğinden korkmuştu. Fakat duygusuz olduğu zamanlarçok azdı. Başka birinin ölümüne, drowların çoğunluğu gibisadece bir eğlence gözüyle bakmıyordu. Buna bir adveremiyordu çünkü drow lisanında böyle bir şeyi tanımlayanhiçbir söze rastlamamıştı. Ama Drizzt'in sonradan tanıştığıyüzey sakinleri buna "vicdan" diyordu.

Bu olaydan hemen bir hafta sonra Drizzt, Masoj'uMenzoberranzan'ın karmaşık topraklarının dışındayakalamıştı. Ölümcül darbe indiğinde geri dönüşün hiçbiryolu olmadığını biliyordu ama tereddüt bile etmeden palasını,habersiz olan avının kaburgalarına geçirmişti. Hayatı boyuncakendi ırkından birini öldürdüğü tek olaydı bu. Halkına karşıolan hislerine rağmen, kendinden tamamen tiksinmesine yolaçan bir hareketti.

Sonra heykelciği alıp kaçmıştı. Aşağı dünyanın sayısızkaranlık oyukları dolaşarak kendine bir yuva bulmayıamaçlamıştı. Ama en sonunda kendisini yüzeydebuluvermişti. Ve sonra çok nüfuslu güney yerleşimlerindeırkının ona bıraktığı miras yüzünden kabul edilmeyen vezulüm gören Drizzt, bomboş sınır yerleşimi OnKasaba'nınyolunu tutmuştu. Burası toplum dışı kimselerin içindekaynayıp gittiği dev bir kazan, medeniyetin en uç sınırıydı veburada en azından müsamaha görüyordu.

Page 91: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Burada bile genellikle karşılaştığı dışlanmaya fazla aldırışetmiyordu. Buçuklukla, cücelerle ve Bruenor'un evlatedindiği kızı CattiBrie ile dostluk kurmuştu.

Ve Guenhwyvar da yanındaydı.

Koca kedinin kaslı boynunu yine okşadı ve savaştan öncedinlenebileceği karanlık bir oyuk bulmak için BremenDüzlüğü'nü terk etti.-

Kanlı

Kalabalık sürüsü, Bremen Düzüğü'nün ağzına öğlevaktinden biraz önce girdi. Şanlı şerefli saldırılarını bir savaşilahisiyle ilan etmek için can atıyorlardı. Ama anladılar ki,deBernezan'ın savaş planında kesin bir başarı için bir parçagizlilik can alıcı noktaydı.

deBernezan Kral Haalfdane'in yanında yürürken MaerDualdon'un sularını beneklendiren tanıdık yelkenlilerigördüğünde rahatladı. Sürpriz baskın mükemmel olacaktı,buna inanıyordu. Derken ironik bir neşeyle gemilerdenbazılarının üzerinde, balık tuttuklarını simgeleyen kırmızıflamalarını gördü. "Fatihler için biraz daha servet," diyetısladı. Ayı Kabilesi ana gruptan ayrılıp Termalaine'e doğruyöneldiğinde, barbarlar daha ilahilerine başlamamışlardı.Fakat onları takip eden toz bulutu, uyanık bir gözlemcininorada alışıla gelmedik bir şeyler olduğunu anlamasına yeterdi.Bryn Shander'a doğru ilerlediler ve başşehrin flaması görünürolduğunda ilk savaş çığlıklarını haykırmaya başladılar.

Page 92: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Maer Dualdon'daki dört kasabanın birleşmiş kuvvetleri,Termalaine'de gizlenmiş bekliyordu. Amaçları; küçükkabileye ilk olarak ve sert bir şekilde saldırmak, onlarıolabildiğince çabuk halledip Bryn Shander'ın yardımınakoşmak ve kalabalığı iki ordunun arasında kapana kıstırmaktı.Targoslu Kemp bu operasyonun kumandanıydı ama ilkdarbeyi ev sahibi şehrin sözcüsü Agorwal'e bırakmıştı.

Haalfdane'in gözü dönmüş ordusu taarruza geçtiğindeşehrin ilk binaları meşalelerle alev alev yanmaya başladı.Termalaine dokuz balıkçı kasabasında nüfus çokluğuaçısından Targos'tan sonra ikinciydi ama dağınık yerleşimli,ferah bir kasabaydı. Evler büyük bir alana yayılmıştı vearalarında geniş sokaklar uzanıyordu. Halk kendimahremiyetlerini ve rahat nefes alacak boş yerleri korumuştu.Bu da kasabaya, içindeki insan sayısını gizleyen, münzevi birhava vermişti. Yine de, deBernezan sokakların alışılmadık birşekilde boş olduğunu sezdi. Yanındaki barbar kralına buendişesinden bahsetti. Fakat kral ona sıçanların AyıKabilesi'nin gelişi karşısında korktuğu ve kaçıp saklandıklarıkonusunda teminat verdi.

"Onları saklandıkları yerlerden çıkarın ve evlerini yakıpyıkın!" diye gürledi barbar kral. "Bırakın göldeki balıkçılarkadınlarının çığlıklarını duysun ve yanan kasabalarındanyükselen dumanı görsün!"

Ama sonra Haalfdane'in göğsüne bir ok saplandı, tenininderinlerine gömüldü ve deşerek kalbine girdi. Şoka uğramışolan barbar dehşet içinde kafasını eğip titremekte olan okabaktı. Fakat ölümün karanlığı etrafına kapanmadan önce sonbir çığlık bile atamadı.

Page 93: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Dişbudak ağacından yapılma yayı ile TermalaineliAgorwal, Ayı Kabilesi Kralı'nın sesini kesmişti. VeAgorwal'in saldırısıyla verilen işaretle birlikte MaerDualdon'un dört ordusu bir anda ortaya çıktı.

Binaların damlarından aşağı indiler, sokaklardaki dargeçitlerden ve kapılardan dışarı fırladılar. Bu kalabalığınşiddetli saldırısı karşısında barbarlar, savaşlarının yakındasona ereceğini anladılar. Çoğu daha silahlarını bilehazırlayamadan kesilip biçilmişti.

Bazı savaş deneyimli akıncılar küçük gruplar oluşturmayıbaşardı. Ama yurtlarıyla sevdikleri kimselerin hayatları içinsavaşan ve cüce demirciler tarafından dövülmüş silahlar vezırhlarla donatılmış olan OnKasaba halkı hemen bunlarıbastırdı. Yurtlarını savunanlar, akıncıları sayılarının eziciüstünlüğüyle korkusuzca yenmişlerdi.

Termalaine'in ucundaki dar bir sokakta, Regis kaçmaktaolan iki barbar yanından geçerken küçük bir at arabasınınarkasına gizlendi. Buçukluk bir iç çatışma yaşıyordu: Korkakolarak adlandırılmak istemiyordu ama büyük ahalininsavaşının ortasına atılmaya da hiç niyeti yoktu. Tehlikegeçtiğinde at arabasının arkasından dolaştı ve şimdi neyapacağını düşünmeye başladı.

Aniden Regis'in OnKasaba ordusunun bir üyesi olduğunudüşündüğü esmer saçlı bir adam sokağa girdi ve buçukluğugördü. Regis bu küçük saklanmaca oyununun sona erdiğinianladı, şimdi kendini gösterme sırasıydı. "Pisliklerden ikitanesi demin şu yöne doğru gittiler," diye cesurca seslendi,

Page 94: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

esmer saçlı güneyliye. "Haydi gel, eğer hızlı olursak onlarıyakalayabiliriz!"

deBernezan'ın aklında farklı planlar vardı tabii. Kendicanını kurtarmak için çaresizlik içinde arka sokağın birinedalmaya ve dışarı OnKasaba ordusundan biri olarak çıkmayakarar vermişti. Hainliği konusunda geriye hiçbir tanıkbırakmak istemiyordu. Hemencecik Regis'e doğru gitti, incekılıcını hazır etmişti.

Regis, yaklaşmakta olan adamın davranışlarının pek denormal olmadığını hissetti.

"Kimsin sen?" diye sordu her nedense, hiçbir cevapbeklemediği halde. Şehirdeki herkesi tanıdığını düşünürdü,fakat bu adamı daha evvel gördüğünü hiç sanmıyordu. Dahaşimdiden Drizzt'in Burenor'a tanımladığı hainin bu olduğugibi rahatsız edici şüpheleri vardı. "Nasıl oldu da senindiğerleriyle geldiğim daha önce görmedim..."

deBernezan kılıcını buçukluğun gözüne doğru savurdu.Becerikli ve her zaman tetikte olan Regis yalpalayarakçekilmeyi başardı. Fakat kılıç kafasının yan tarafını çizdi ve oda hareketinin gücüyle dönerek yere yığıldı. Esmer saçlıadam, duygusuz ve rahatsız edici bir soğukkanlılıkla yinesaldırdı.

Regis zar zor ayağa kalktı ve saldırgan üzerine geldikçeadım adım gerilemeye başladı. Ama o sırada ayağı küçük atarabasının kenarına takıldı. deBernezan yavaş yavaşgeliyordu. Buçukluğun kaçabilecek hiçbir yeri kalmamıştı.

Page 95: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Çaresizlik içindeki Regis, yeleğinin altından yakut süsüçıkarttı. "Lütfen beni öldürme," diye yalvardı, parıldayan taşızincirinden tutup baştan çıkarıcı bir şekilde sallayarak. "Eğeryaşamama izin verirsen sana bunu verir ve daha fazlasınınerede bulabileceğini gösteririm!" Regis, deBernezan'ın taşıgördüğündeki küçük tereddüdüyle cesaret bulmuştu."Kesinlikle güzel işlenmiş bir taş ve bir ejderhanın altınhazinesine bedel sayılır!"

deBernezan kılıcını hâlâ önünde tutuyordu ama Regissaniyeleri sayıyordu ve esmer adam hiç göz kırpmamıştı.Buçukluğun sol eli durmaya başladı. Arkasında gizli olan sağeli ona bizzat Bruenor tarafından dövülen küçük ama ağır birgürzün sapını sıkıca tutuyordu.

"Gel de yakından bak," diye önerdi Regis yavaşça.Kesinlikle ışıldayan taşın büyüsü altında olan deBernezanraks eden ışıkları daha yakından incelemek için öne doğrueğildi.

"Bu aslında hiç de adil değil," dedi Regis esefle,deBernezan'ın o anda söylediği hiçbir şeyi duymayacağındanemin bir şekilde. Gürzün sivri demirli topunu eğilen adamınkafasının arkasına geçirdi.

Regis hallettiği bu pis işin sonuçlarına baktı ve umursamazbir şekilde omuz silkti. Sadece yapılması gereken şeyiyapmıştı.

Ana caddedeki savaş sesleri sığındığı arka sokağa dahayakın çınlamaya başladı ve onun bu dalıp gitmiş halini bozdu.Buçukluk yine içgüdüyle hareket etti. Ölmüş olan düşmanının

Page 96: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

cesedinin altına yattı ve sanki daha iri olan adamın cüssesialtında ezilmiş izlenimi vermek için onu üstüne çekti.deBernezan'ın daha önce kestiği yeri incelediğinde kulağınıyitirmediğine sevindi. Yarasının bu can çekişme görüntüsünüinandırıcı kılacak kadar ciddi olmasını diledi.

Barbar birliğinin ana kuvveti, Termalaine'de yoldaşlarınınbaşına neler geldiğini bilmeden Bryn Shander'a giden uzun vealçak tepeye vardı. Burada yeniden ikiye bölündüler.Heafstaag'in liderliğindeki Alageyik Kabilesi tepenin doğutarafından dolanırken, Beorg kalabalığın geri kalan kısmınıdosdoğru surlu şehir üzerine sürüyordu. Şimdi savaşilahilerini söylemeye başlamışlardı. OnKasaba'nın şokauğramış ve korkuya kapılmış halkının cesaretini daha da fazlakırmayı umuyorlardı.

Ama Bryn Shander surunun gerisinde, barbarlarınhayalindekinden çok daha farklı bir sahne vardı. CaerKonigve CaerDineval'in askeri güçleriyle birlikte olan şehir ordusu,ellerinde oklar, mızraklar ve içi kaynar yağ dolu kovalarlaoturmuş hazır bekliyordu.

Kaderin ince bir alayıyla, tepede ilk ölüm çığlıklarıyükseldiğinde, şehrin ön surunun görüş sahasının ötesindeolan Alageyik Kabilesi'nden bir tezahürat koptu. Kurbanlarınhazırlıksız yakalanan OnKasaba halkı olduğunu sanıyorlardı.Birkaç dakika sonra Heafstaag, adamlarını tepenin en doğuucundan döndürdüğü zaman, onlar da bir facia ilekarşılaştılar. Good Mead ve Dougan Oyuğu'nun ordularıpusuya yatmış bekliyordu. Barbarlar onlara neyin çarptığınıbile anlamadan feci şekilde yakalandılar.

Page 97: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Fakat ilk birkaç afallama anından sonra Heafstaag yenidendurumun kontrolünü eline almayı başardı. Bu deneyimli,korku nedir bilmez savaşçılar bir sürü muharebeyi beraberatlatmışlardı. İlk saldırının kayıplarına rağmen önlerindekibirliklerden sayıca az değillerdi. Heafstaag bu balıkçılarıçabucak püskürtebileceğinden ve adamlarını hâlâ belli birdüzene sokabileceğinden emindi.

Ama sonra Doğulimanı ordusu haykırarak Doğuyolu'ndanaşağı akın etti ve barbarların sol kanadını baskı altına aldı.hâlâ etkilenmemiş olan Heafstaag tam adamlarına bu yenidüşmandan korunmak için yerlerini doğru düzgün almalarıkonusunda bir emir vermişti ki, doksan tane deneyimli ve ağırzırhlı cüce arkalarından yararak saldırdı. Sert yüzlü cücebirliği bir kama formasyonunda saldırıyordu, bu kamanınölümcül ucu ise Bruenor idi. Alageyik kabilesini yararakgeçtiler, tıpkı uzun çimler arasında alçaktan savrulan birtırpan gibi barbarları yere devirdiler.

Barbarlar yiğitçe savaşmıştı ve Bryn Shande’ın doğubayırlarında bir sürü balıkçı can vermişti. Ama AlageyikKabilesi hem sayıca azdı hem de kanatları yarılmıştı vebarbarların kanı düşmanlarınınkinden daha fazla akıyordu.Heafstaag adamlarını bir araya toplayabilmek için çılgınlargibi uğraştı ama bütün oluşum şekilleri ve düzenleri gözününönünde bir bir yok oluyordu. Devasa kral dehşet ve utançlafark etti ki, eğer düşman saflarından sıyrılıp tundranın güvenlitopraklarına geri kaçmanın bir yolunu bulamazlarsasavaşçılarının hepsi ölecekti.

Daha evvel hiçbir savaşta geri çekilmemiş olan Heafstaagumutsuz kaçışa liderlik etti. O ve toplayabildiği kadar

Page 98: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

savaşçısı, beraberce cüce birliğinin üzerine akın etti.Doğulimanı ordusu ile cüceler arasından geçebilecek bir yolbulmaya çalışıyorlardı. Kabile ahalisinin çoğu Bruenor'unhalkının baltaları tarafından kesilip biçilmişti ama bazılarıçemberden kurtulmayı başarıp ok gibi Kelvin Yığını'na doğrukaçtı.

Heafstaag geçerken iki cüceyi hallederek düşman saflarınıaştı. Ama devasa kral aniden göz gözü görmeyen katıksız birkaranlık küresinin içine gömüldü. İçinden dosdoğru geçipışığa geri çıktığında bir kara elfle yüz yüze dururken buldukendini.

Bruenor'un baltasının sapma çenteceği yedi çentik vardı vesekizinciyi de alaşağı etmek üzereydi. Uzun boylu, iri yarı birbarbar delikanlıydı. O kadar gençti ki yüzünde sakal namınahiçbir şey yoktu. Fakat Alageyik Kabilesi'nin sancağınıdeneyimli bir savaşçı edasıyla taşıyordu. Bruenor çocuğunyanına yaklaşırken yüzündeki delip geçen bakışı ve sakinifadeyi merakla izledi. Çocuğun yüzünde barbarlara özgüvahşi kana susamışlığı değil de gözlemci ve anlayış doluderinliği gördüğünde şaşırdı. Cüce bu kadar genç vediğerlerinden farklı birini öldürmek zorunda olduğu içinhakikaten esef duyuyordu ve bu merhameti, ikisi savaşatutuşmadan evvel onun biraz tereddüt etmesine sebep oldu.

Fakat ırkının ona zorla dayattığı üzere katı olan çocukhiçbir korku emaresi göstermiyordu ve Bruenor'un tereddüdüona ilk hamleyi yapma şansını vermişti. Ölümcül bir başarıylabayrak direğini düşmanının kafasına indirdi, direk ikiyekırıldı. İnanılmaz derecede güçlü darbe Bruenor'un miğferiniezdi ve cüceyi yerinden hafifçe oynattı. Fakat işçiliğini

Page 99: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

yaptığı dağ kayaları kadar sert olan Bruenor ellerini belinekoydu ve cücenin hâlâ ayakta durması karşısında şokauğrayıp neredeyse silahını yere düşürmüş barbara dik dikbaktı

"Ahmak oğlan," diye hırladı, çocuğun bacaklarını baltasıylaçenterken. "Sana bir cücenin kafasına vurmamanı söyleyenolmadı mı hiç?" Çocuk umutsuzca tekrar doğrulmaya çalıştıama Bruenor suratının ortasına demir kalkanını geçiriverdi.

"Sekiz!" diye gürledi cüce, dokuzuncunun arayışı içindeşimşek gibi uzaklaşırken. Ama omzunun üzerinden arkasına,ölecek olan çocuğa baktı. Buzyeli Vadisi'nin vahşi ve amansızyerlileri arasında bulunmayan bir terkibe, yani fizikselözelliklerini tamamlayan akıllı gözlere sahip, uzun ve sertyapılı çocuğun harcanması karşısında üzüntüyle kafasınısalladı.

En yeni düşmanının bir drow elfi olduğunu görenHeafstaag'in hiddeti iki katına çıktı. "Büyücü köpek!" diyeböğürdü, kocaman baltasını göğe doğru kaldırarak.

Adam konuşurken, Drizzt parmağıyla işaret etti ve moralevler uzun barbarı baştan ayağa kapladı. Heafstaag, alevlerderisini yakmadığı halde büyülü ateş karşısında dehşetlekükredi. Drizzt saldırdı. İki palası da fırıl fırıl dönüyor vesaplanıyordu, hem yukardan hem aşağıdan o kadar hızlıbatıyorlardı ki barbar kral ikisini birden savuşturamıyordu.

Bir sürü küçük yaradan kan damlıyordu ama Heafstaag incepalaların açtığı küçük deliklere ufak bir rahatsızlıktan başkabir gözle bakmıyor gibiydi. Devasa balta bir yay çizerek aşağı

Page 100: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

indi ve Drizzt bunun yönünü savuşturabilmeyi başardıysa bileharcadığı gayret ile kolu hissizleşti. Barbar yine baltasınısavurdu. Drizzt bu sefer ölümcül darbenin yolundan kaçmayıbaşardı ve drowun yön değiştirişi, dengesini kaybedenHeafstaag'i saldırıya açık bıraktı.

Drizzt hiç tereddüt etmeden kılıçlarından birini barbarkralın böğrüne sapladı.

Heafstaag acı içinde inledi ve elinin tersiyle silahınısavurarak cevap verdi. Drizzt son darbesinin ölümcülolduğunu düşünüyordu ve Heafstaag'in baltasının düz kısmıkaburgalarına çarpıp onu havaya fırlattığında tamamenhazırlıksız yakalanmıştı. Barbar bunun üzerine hemensaldırdı. Tekrar ayağa kalkmadan bu tehlikeli düşmanın işinibitirmeye niyetliydi.

Ama Drizzt bir kedi kadar çevikti. Yere düştüğü anyuvarlandı ve palalarından birini sıkıca tutup Heafstaag'insaldırısına karşılık vererek doğruldu. Baltası çaresiz birşekilde kafasının üzerinde kalan şaşırmış barbar, hareketininitiş gücüyle vücudunu durduramadı ve palanın sivri ucuylakendini şişledi. Fakat hâlâ drowa bakıyordu ve baltasınısallamaya başlamıştı. Barbarın insan ötesi gücünden çoktanemin olan Drizzt, bu sefer tedbiri elden bırakmadı. İkincikılıcını birincinin altına batırdı ve Heafstaag'in karnınıkalçalarına kadar yardı.

Heafstaag yarasını tutarken ve çaresizce midesinin dışarıfırlamasını engellemeye çabalarken baltası zararsız bir şekildeyere düştü. Kocaman kafası bir sağa bir sola sallandı, dünya

Page 101: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

etrafında dönüp duruyordu ve kendini sonsuz bir düşüş içindehissetti.

Peşlerinde cücelerle canlarını kurtarmak için kaçmakta olandiğer kabile adamlarından birkaçı tam zamanında gelipkralları yere düşmeden onu tuttular. Heafstaag'e olansadakatleri o kadar büyüktü ki diğerleri gelmekte olan cücedalgasıyla savaşmak için dönerken iki tanesi onu kaldırıpuzağa taşıdı. Savaşanlar kesinlikle öleceklerini biliyorlardıama tek umutlan krallarını güvenli bir yere taşıyana kadaryoldaşlarına zaman kazandırmaktı.

Drizzt yuvarlanarak barbarlardan uzaklaştı ve ayağa kalktı.Heafstaag'i taşıyan iki kişiyi takip etmeye niyetliydi. O sonacı verici yaralarına rağmen, bu korkunç kralın sağkurtulacağı gibi bir his vardı içinde ve işi bitirmeye kararlıydı.Ama ayağa kalktığında dünya onun da etrafında dönmeyebaşladı. Pelerininin yanı kendi kanıyla lekelenmişti ve anidennefes almakta zorluk çekti. Alev alev yanan öğle güneşi,geceye alışkın gözlerine batıyordu ve ter içinde kalmıştı.

Drizzt karanlığın içine gömüldü.

Bryn Shander surunun gerisinde bekleyen üç ordu,akıncıların ilk sırasını hızlıca saf dışı bıraktı ve sonra gerikalan barbar grubunu tepenin yarı yoluna kadar geripüskürttü. Yılmayan ve zamanın kendi lehlerine işlediğinidüşünen vahşi kalabalık, Beorg'un etrafında yeniden toplanıpşehre doğru düzenli ve ihtiyatlı bir yürüyüşe geçti.

Barbarlar doğu bayırından gelen saldırı sesleriniduyduklarında Heafstaag'in tepenin kenarındaki savaşını

Page 102: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

bitirdiğini, ön surdaki direnişi haber aldığını ve onların şehregirmesine yardım etmek için geri dönmekte olduğunudüşündüler. Sonra Beorg kabile adamlarının BuzyeliGeçidi'ne Lac Dinneshere ile Kelvin Yığını arasında bulunanve Bremen Düzlüğü'nün karşıtı olan bayırlık arazi doğrukaçmakta olduğunu gördü. Kurt Kabilesi'nin Kralı halkınınbaşının dertte olduğunu biliyordu. Emirlerini sorgulayanherkese mızrağının keskin ucundan başka hiçbir açıklamasözü vermeyen Beorg, adamlarını şehrin tam aksi istikametinedoğru döndürmeye başladı. Orada Haalfdane ve Ayı Kabilesiile yeniden birleşmeyi ve halkından elinden geldiğince adamkurtarmayı ümit ediyordu.

Daha geri dönüşünü bile tamamlayamadan ardında Kemp'ive Maer Dualdon'un dört ordusunu buldu. Kalın saflarıTermalaine'deki katliamdan sonra ancak biraz incelmişti.Surun olduğu yerden Bryn Shander, CaerKonig ve CaerDineval'in orduları geliyordu. Tepenin etrafından da cücelerive OnKasaba'mn geri kalan üç ordusunu yöneten Bruenorgeliyordu.

Beorg adamlarına sıkı bir çember oluşturmalarını emretti."Tempus seyrediyor!" diye haykırdı onlara. "Onun halkıylagurur duymasını sağlayın!"

Yaklaşık sekiz yüz barbar kalmıştı geriye ve onlar datanrılarının lütfüne duydukları güvenle savaşmışlardı.Neredeyse bir saat yerlerini korudular, bir yandan şarkısöyleyip bir yandan ölerek cenk ettiler. Sonra saflar kırıldı vebir karmaşadır koptu.

Elli kişiden azı kaçıp hayatını kurtarmayı başarabildi.

Page 103: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Son darbeler en nihayetinde indikten sonra OnKasaba'nınyorgun savaşçıları acı verici bir görev olan kendi kayıplarınıtasnif etme işine giriştiler. Beş yüzden fazla yoldaşlarıöldürülmüştü ve sonunda yaralarından dolayı iki yüz kişi dahaölecekti. Fakat bu kayıplar, Termalaine'in sokaklarında veBryn Shander bayırlarında ölü yatan iki bin barbar gözealınırsa o kadar da büyük değildi.

O gün bir sürü kimse kahraman ilan edilmişti. Doğudakisavaş alanına geri dönüp kayıp yoldaşlarını aramaya canatıyor olsa bile, Bruenor bu kahramanların sonuncusu tepeninüzerinden zaferle Bryn Shander'a taşınırken uzun bir süredurup izledi.

"Gümbürgöbek mi?" diye haykırdı cüce.

"Adım Regis," diye yapıştırdı cevabı Regis omuzlarüzerinden, kollarını gururla göğsünün üzerinde kavuşturarak.

"Saygılı ol, iyi yürekli cüce," dedi Regis'i taşıyanadamlardan biri.

"Yalnızorman Sözcüsü Regis, bu sürüyü başımıza üşüştürenhaini teke tek dövüşte öldürdü, hem de savaşta feci şekildeyaralandığı halde!"

Bruenor geçit töreni geçerken neşe içinde homurdandı.

"Bahse girerim ki, bu hikayede söylenenden daha fazlasıvar!" diye güldü yanında duran ve en az onun kadar eğlenenarkadaşlarına. "Yoksa ben de sakallı bir gnomum!"

Page 104: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Drizzt Do'Urden'in yerde yatan vücudunu ilk bulanTargoslu Kemp ve onun teğmenlerinden biriydi. Kemp kanlalekelenmiş çizmesinin parmak ucuyla kara elfi dürttü vekarşılığında yarı bilinçli bir yanıt aldı.

"Yaşıyor," dedi Kemp teğmenine, eğlenmiş birgülümsemeyle. "Ne yazık." Yaralanmış drowu yenidentekmeledi, bu sefer daha büyük bir hevesle. Diğer adamonaylayarak güldü ve eğlenceye katılmak için ayağınıkaldırdı.

Aniden zincir eldivenli bir yumruk Kemp'in böbreğine indi.Sözcüyü Drizzt'in üzerinden uçurup tepenin uzun bayırındanaşağı yuvarlandıracak kadar güçlü bir yumruktu. Teğmenihışımla döndü ve eğilerek Bruenor'un savurduğu ikinciyumruğu büyük bir başarıyla suratının tam ortasına yedi.

"Senin içinde bir tane!" diye hırladı küplere binmiş cüce,adamın burnunun yumruğu altında parçalandığını hissederek.

Tepenin daha yüksek bir yerinden bu olayı izleyen BrynShanderlı Cassius, hiddetle haykırdı ve Bruenor'un olduğuyere doğru paldır küldür bayırı indi. "Biraz diplomatik olmayıöğrenmelisin!" diye azarladı.

"Olduğun yerde dur, bataklık domuzunun evladı!" diyegeldi Bruenor'un tehditkar cevabı. "O kokuşmuş hayatlarınızıve evlerinizi drowa borçlusunuz," diye kükredi, etrafta onuduyabilecek herkese hitaben. "Ve ona bir haşarat muamelesiyapıyorsunuz!"

Page 105: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

"Sözlerine dikkat et, cüce!" diye tersledi Cassius, kararsızbir hareketle kılıcının kabzasına davranarak. Cücelerliderlerinin etrafında bir sıra oluşturdular ve Cassius'unadamları da onun çevresinde toplandı.

Sonra üçüncü bir ses duyuldu net bir şekilde. "Asıl sensözlerine dikkat et, Cassius," diye uyardı Termalaine SözcüsüAgorwal. "Eğer bu cücenin cesaretine sahip olsaydım aynışeyi Kemp'e ben de yapardım!" Kuzeyi işaret etti. "Havatertemiz," diye haykırdı. "Fakat eğer bu drow olmasaydı,şimdi yanmakta olan Termalaine'in dumanlarıyla doluolurdu!" Termalaine sözcüsü ve yoldaşları Bruenor'unsaflarında toplanmak için ilerledi. Adamlardan ikisi kibarcaDrizzt'i yerden kaldırdı.

"Dostun için endişelenme yiğit cüce," dedi Agorwal."Benim şehrimde onunla çok iyi ilgilenilecek. Bir daha aslaben ya da benim dost Termalaine halkım, ona derisinin rengive ırkının kötü ünü yüzünden önyargıyla yaklaşmayacak!"

Cassius hiddetten küplere binmişti. "Askerlerini BrynShander topraklarından çıkar!" diye haykırdı Agorwal'e. Amabu boş bir tehditti, çünkü Termalaineli adamlar zatenayrılmaya başlamıştı bile.

Drowun emin ellerde olduğu konusunda tatmin olanBruenor ile klanı, savaş alanının geri kalan kısmınıaraştırmaya gitti.

"Bunu unutmayacağım!" diye haykırdı Kemp tepenin epeyaşağısından.

Page 106: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Bruenor, Targoslu sözcüye doğru tükürdü ve hiç istifinibozmadan yoluna devam etti.

Ve böylece OnKasaba ittifakı, ancak ortak düşmanlarınınkaldığı kadar ayakta kalabildi.

ŞOK \ Deyiş

OnKasaba'nın balıkçıları bütün tepe boyunca ölüdüşmanlarının arasında dolandılar. Barbarların sahip olduğuküçük mal mülkü ganimet olarak alıyor ve pek de ölüolmayacak kadar bahtsızlara kılıcı saplıyorlardı.

Bu kanlı katliam sahnesinin tam ortasında bir tutammerhamet bulunabilirdi. Good Meadli bir adam, bilinciniyitirmiş genç bir barbarın sarkık vücudunu sırt üstü döndürdüve işini hançeriyle bitirmeye hazırlandı. Sonra Bruenor onlararastladı ve genç oğlanın miğferini ezen sancak taşıyıcısıolduğunu gördü. Balıkçı adamı durdurdu. "Onu öldürme. Osadece bir çocuk ve kendisiyle halkının ne yaptığını tamolarak kavrayamaz."

"Pöh!" diye homurdandı balıkçı. "Bu köpekler bizimevlatlarımıza merhamet eder miydi, sorarım sana? Zatenölmüş sayılır."

"Yine de senden onu bırakmanı rica ediyorum!" diye hırladıBruenor, baltası sabırsız bir şekilde omzunda zıplıyordu."Aslına bakarsan, ısrar ediyorum!"

Page 107: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Balıkçı, cücenin tehditkar bakışlarına karşılık verdi amaBruenor'un savaştaki başarısını görmüştü ve üzerine fazlagitmemesinin daha iyi olacağını düşündü. Tiksinmiş bir iççekişle kalktı ve tepenin üzerinde daha az korunan kurbanlarbulmaya gitti.

Çocuk çimlerin üstünde kıpırdanıp inledi.

"Demek hâlâ bir parça yaşam var sende," dedi Bruenor.Çocuğun başucuna diz çöktü ve göz göze gelmek içinsaçlarından tutup kafasını kaldırdı. "Sözümü iyi duy evlat.Burada hayatını kurtardım neden yaptığımı da pekbilmiyorum ama sakın OnKasaba halkı tarafındanaffedildiğini sanma. Halkının getirmiş olduğu mutsuzluğugörmeni istiyorum. Belki de öldürmek kanınızda vardır veeğer öyleyse o zaman balıkçının bıçağı hemen burada veşimdi bitirsin işini! Ama sende bir şeyler olduğunuhissediyorum ve bunu bana kanıtlamak için epey zamanınolacak."

"Yaşamaya ve özgür kalmaya değer olduğunu kanıtlayanakadar, beş sene ve bir gün boyunca bana ve benim halkımamadenlerde hizmet etmeye mahkum ediyorum seni."

Bruenor çocuğun bilincini yitirerek gevşediğini gördü."Sorun değil," diye mırıldandı. "Her şey bitmeden evvel benigayet iyi duyacaksın, bundan emin olabilirsin!" Kafasını kütdiye çimenlere düşmesi için bırakmaya davrandı ama bununyerine yavaşça geri yatırdı.

Bu hadiseye tanık olanlar, katı cücenin barbar çocuğaşefkat gösterdiğini görenler hakikaten de şaşırmışlardı. Ama

Page 108: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

hiçbiri şahit oldukları şeyin ne anlama geldiğini tahminedemezdi. Bruenor'un kendisi bile, barbarın karakterihakkındaki tüm önsezilerine rağmen bu çocuğun, yaniWulfgar'ın, büyüdüğünde haşin tundra yöresini yenidenşekillendirecek adam olacağını önceden tahmin edemezdi.

Çok güneyde, Dünyanın Omurgası'nın kule gibi yükselentepelerinin arasındaki geniş bir geçitte, Akar KessellCrenshinibon'un ona sunduğu rahat yaşam içinde tembellikediyordu. Goblin köleleri tüccar kervanının tekindeneğlenmesi için ona başka bir kız daha bulmuşlardı. Ama şimdigözüne bir şey takılmıştı. OnKasaba'nın olduğu yönden açıkgökyüzüne yükselen duman bulutları.

"Barbarlar," diye tahmin etti Kessell. Luskan'dan gelenbüyücüler ile Doğulimanı şehrinde kalırken kabilelerintoplanmakta olduğu hakkında söylentiler duymuştu. Ama buonu ilgilendirmiyordu, neden ilgilendirsin ki? Burada,CryshalTirith'in içindeyken ihtiyacı olan her şeyi mevcuttu vebaşka bir yere seyahat etmeye hiç niyeti yoktu.

Kendi iradesiyle tasarlanmış hiçbir niyeti yoktu.

Crenshinibon kendi büyüsü içinde hakikaten canlı olan birantikaydı. Ve hayatının amacını fethedip hükmetme arzusuoluşturuyordu. Kristal parçası, tek hizmetkarların düşükseviyedeki goblinler olduğu, tecrit edilmiş bir dağ mevkiindegeçireceği hayatla yetinmezdi. O kudret istiyordu.

Yükselen duman bulutunu gördüğünde, Kessell'inbilinçaltındaki OnKasaba anılan antikanın açlığını harekete

Page 109: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

geçirdi. Ve böylece aynı zihinsel tavsiye gücünü Kessellüzerinde kullandı.

Büyücünün en derin arzularını ani bir görüntü kapladı.Kendini Bryn Shander'daki bir tahtın üzerinde gördü. Sonsuzbir zenginlikteydi ve kendi sarayında herkes ona saygıgösteriyordu. Luskan'ın Büyü Sahipkulesi'ndeki büyücülerin,özellikle de Eldeluc'un, Akar Kessell'in OnKasaba Lordu veBuzyeli Vadisi'nin Hakimi olduğunu duyunca ne tepkivereceğini merak etti. Peki o zaman, cılız düzenlerinde onabir cüppe verirler miydi?

Kessell bulduğu tembel yaşamdan büyük eğlenceduymasına rağmen bu düşünce onu cezbediyordu. Böyle hırslıbir niyeti başarıya ulaştırmak için seçeceği yolları bulmakamacıyla zihninin fanteziler kurmaya devam etmesine izinverdi.

Balıkçılar üzerinde, goblinlere egemen olduğu yollaüstünlük kurma fikrini bir kenara bıraktı çünkü goblinlerin enakılsızları bile onun güçlü iradesine karşı uzun bir süredayanmıştı. Ve bunlardan herhangi biri kulenin çevresindenuzaklaştığında kendi kararlarını verme yeteneklerini gerikazanıp dağlara kaçıyordu. Hayır, sadece egemenlik kurmakinsanlar üzerinde işe yaramazdı.

Kessell CryshalTirith'in içinde nabız gibi atmakta olduğunuhissettiği gücü kullanmayı düşündü. Daha evvel,Sahipkulesi'nde bile adını duymadığı yıkım güçleriydi bunlar.Bu işe yarardı, ama yeterli olmazdı. Crenshinibon'un gücüdahi sınırlıydı. Harcadığı enerjiyi yeniden depolamak içingüneş altında hatırı sayılır bir zaman geçirmesi gerekiyordu.

Page 110: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Üstüne üstlük, OnKasaba'da büyük bir alana yayılmış çoksayıda insan vardı ve bunların tek bir etki çemberinin içindetutulması imkansızdı. Ayrıca Kessell onları yok etmekistemiyordu. Goblinler elverişliydi ama büyücünün önündeeğilen insanlara ihtiyacı vardı. Ona hayatı boyunca zulmetmişkimseler gibi gerçek insanlara.

Kırık parçayı bulmadan evvelki bütün hayatı boyunca.

Derin düşünceleri onu kaçınılmaz bir mantığa götürüyordu.Bir orduya ihtiyacı olacaktı.

Şimdi hakim olduğu goblinleri düşündü. Onun her emrinekendilerini fanatik bir şekilde adamışlardı. Onun için seveseve ölürlerdi (hatta birkaçı ölmüştü bile.) Ama yine de, üçgölün geniş sahasını herhangi bir güç birleşimiyle elegeçirebilecek kadar çok değildi sayıları.

Ve sonra büyücünün aklına şeytani bir düşünce geldi, yineiradesine kristal parçası tarafından aşılanmıştı. "Bu geniş veengebeli dağ dizisinde," diye haykırdı Kessell yüksek sesle,"kaç tane oyuk ve mağara var? Ve kaç tane goblin, ogre, hattatrol ve dev yaşıyor burada?" Aklında sinsi bir sahnenin ilkgörüntüleri belirmeye başladı. Kendini devasa bir goblin vedev ordusunun başında gördü, çayırları silip süpürüyordu.Durdurulamaz ve karşı koyulamazdı.

Onları nasıl da tir tir titretecekti!

Yumuşak bir yastığa arkasını dayadı ve yeni harem kızınıngelmesini emretti. Kafasında başka bir oyun daha vardı, bu dabir diğer garip rüyada aklına gelmişti; kızın yalvarıp,

Page 111: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

sızlanması ve en sonunda ölmesiydi. Fakat büyücü, önündeserili olan OnKasaba üzerinde hakimiyet kurmanınihtimallerini kesin bir şekilde ölçüp biçmesi gerektiğinidüşündü. Ama acele etmeye hiç gerek yoktu; yeterincezamanı vardı. Goblinler ona her zaman başka bir oyuncakbulabilirdi.

Crenshinibon da huzurlu görünüyordu. Kessell'in aklına birtohum ekmişti, biliyordu ki bu tohum filizlenip budaklanacakve bir fetih planı halini alacaktı. Ama aynı Kessell gibi,antikanın da acele etmesine hiç gerek yoktu.

Kristal parçası hayata dönmek ve kudrete ulaşma fırsatınınyeniden doğması için on bin yıl beklemişti. Biraz dahabekleyebilirdi.

Bir Çocuk Değil

Regis, en sevdiği ağacının önünde tembelce gerindi vesonra kocaman bir esnemenin tadını çıkarttı. Çocuk gibigamzeleri, her nasıl olduysa sıkıca iç içe geçmiş dallarınarasından yolunu bulup geçen parlak güneş ışınlarıylaışıldıyordu. Kancası yemden temizleneli uzun zaman olduğuhalde balık oltası dengeli bir şekilde önünde duruyordu. Regispek nadiren balık yakalardı, ama hiçbir zaman bir solucandandaha fazla yem harcamadığı için kendisiyle gurur duyardı.

Yalnızorman'a döndüğünden beri her gün buraya geliyordu.Artık kışları Bryn Shande/da, iyi arkadaşı Cassius ile berabergeçiriyordu. Tepedeki şehir, Calimport ile boy ölçüşemiyordu

Page 112: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

ama sözcünün malikanesi, bütün Buzyeli Vadisi'nde konforaen yakın yerdi. Regis kara kışı onunla beraber geçirmeyedavet etmesi için Cassius'u ikna etmekle çok akıllıca bir işyaptığını düşünüyordu.

Maer Dualdon'dan kıyıya soğuk bir yel esti ve buçukluğunhoşnutlukla iç geçirmesine sebep oldu. Haziran ayının ilkçeyreği bitmiş olsa bile bugün kısa mevsimin ilk sıcakgünüydü. Ve Regis olabildiğince keyfini çıkartmayakararlıydı. Bir yıldır ilk defa öğle vaktinden önce dışarıçıkmıştı ve bulunduğu noktada kalmaya niyetliydi.Elbiselerini çıkartmıştı, günbatımının son kızıl parıltısınakadar güneşin sıcaklığının vücudunun her yerine işlemesineizin verecekti.

Gölden gelen kızgın bir haykırış ilgisini çekti. Başınıkaldırdı ve ağırlaşmış gözkapaklarmdan birini yarı yarıya açtı.Memnuniyet içinde ilk fark ettiği şey, kışın göbeğinin epeybüyümüş olduğu ve sırtüstü yatarken bu açıdan bakıncasadece ayak parmaklarının uçlarını görebilmesiydi.

Suyun ortasında, ikisi Termalaine'e diğer ikisi de Targos'aait dört tekne yer bulabilmek için yarış ediyordu.Biribirlerinin yanından hızla geçip tornistan yapıyorlardı.Gemiciler diğer şehrin bayrağını dalgalandıran tekneleredoğru küfür edip tükürüyordu. Bryn Shander Savaşıüzerinden geçen son dört buçuk senedir bu iki şehir hemenhemen her zaman savaştaydı. Savaşları silahlardan daha çoksözler ve yumruklarla yapılıyor olsa da, bir gemiden epeyfazlası saldırıya uğrayıp kayalıklara ya da kıyıdaki sığ sularasürülmüştü.

Page 113: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Regis çaresizlikle omuz silkti ve yastık yaptığı yeleğininüzerine kafasını geri yasladı. Son birkaç yıl içindeOnKasaba'da hiçbir şey o kadar da fazla değişmemişti.Savaştan sonra, Targoslu Kemp ve Termalaineli Agorwalarasında çıkan drow konusundaki hararetli tartışmaya rağmen,Regis ve diğer sözcülerden bazıları birleşmiş bir toplumoluşturmak gibi yüksek umutlar beslemişlerdi.

Hatta öbür taraftaki gölün kıyısında bile ezeli rakiplerarasındaki iyi niyet zamanı kısa süreli olmuştu. CaerDinevalve Caer Konig arasındaki barış; sadece CaerDineval tekneleri,CaerKonig'in kendisine Doğulimanı'nın genişlemekte olanfilosu karşısındaki kayıplarına tazminat olarak bıraktığısahada, pek nadir yakalanan ve çok değerli olan birmetrelikbalıklardan tutana dek dayanabilmişti.

Üstüne üstlük en güneydeki göl Kırmızı Sular'da bulunan,genelde başa çıkılamaz ve aşırı derecede kendi başına buyrukolan Good Mead ile Dougan Oyuğu, büyük bir cüretle BrynShander ve Termalaine'den tazminat talep etmişti. Bu meselekendilerini hiç ilgilendirmediği halde Bryn Shanderbayırlarındaki savaşta birçok yaralı vermişlerdi. Bu birleşmişdirenişten en büyük kazancı sağlayan iki kasabanın birkarşılık ödemesi gerektiğini savunmuşlardı. Kuzey şehirleri,tabii ki de bu isteğe yanaşmamıştı.

Ve böylece birleşmenin getireceği kazançlar dersindenkimse ibret almamıştı. On yerleşim birimi her zaman olduğugibi bölünmüş bir haldeydi.

Esasında, savaştan en büyük kazancı sağlayan kasabaYalnızorman idi. OnKasaba'nın bir bütün olarak nüfusu

Page 114: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

oldukça sabit kaldı. Bir sürü maceraperest ya da kaçak serseri,bölgeye gelmeyi sürdürdü, ama ya aynı sayıda insanöldürüldü ya da amansız koşullar tarafından cesaretleri kırılıpdaha misafirperver olan güneye geri döndüler.

Fakat Yalnızorman dikkate değer bir şekilde gelişmegöstermişti. İstikrarlı boğumbaş kazancını sağladığı MaerDualdon, göller arasında en verimli olanıydı. AyrıcaTermalaine ile Targos arasında bir çekişme vardı. Bremen isesağı solu belli olmayan ve sık sık taşan Shaengarne Nehri'ninkıyılarında tehlikeli bir yaşam sürüyordu. Yalnızorman budört kasabanın en ilgi çekici olanı gibi görünüyordu. Hattaküçük yerleşim yerinin halkı yeni gelenleri çekmek için birkampanya bile başlatmıştı. "Buçukluk Kahramanı'nın Yurdu"lakabıyla ve yüzlerce mil boyunca ağaç bulunan tek yerolması özelliğiyle Yalnızorman'm reklamını yapıyorlardı.

Regis savaştan kısa bir süre sonra sözcülük görevinibırakmıştı, bu seçim karşılıklı olarak hem kendinden hem dekasaba halkından gelmişti. Gitgide ünü artan ve haydutlarınkaynadığı yer imajından kurtulmaya başlayan kasabanın,konseyde oturması için daha atılgan bir kimseye ihtiyacıvardı. Ve Regis artık sorumluluk üstlenmek istemiyordu.

Tabii ki Regis şöhretini kara dönüştürmenin bir yolunubulmuştu. Kasabaya yerleşen her yeni kimsenin, Yalnızormanbayrağı dalgalandırabilmek için ilk tuttuğu balıklardan vergivermesi gerekiyordu. Ve Regis, yeni sözcü ile kasabanın diğerliderlerini, kendi ismi yeni yerleşimcilerin gelmesine yardımettiği için bu vergilerden pay alması gerektiğine ikna etti.

Page 115: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Buçukluk her ne zaman iyi şansını düşünse yüzündekocaman bir gülümseme belirirdi. Günlerini huzur içindegeçiriyordu. Boş zamanlarında buraya gelip gidiyor,çoğunlukla en sevdiği ağacın yosunları üzerine arkasınıyaslayarak uzanıyor, suya bir olta koyup günü öylecegeçiriyordu.

Şimdi yaptığı tek işin oymacılık olmasına rağmen, hayatırahat bir dönüm noktası yaşamıştı. Yaptığı parçalar eskideğerlerinden on kat daha fazla paha ediyordu. Fiyattakişişirme buçukluğun küçük çaptaki şöhretine kısmendayanıyor olsa da, bunda en büyük rolü oynayan şey, BrynShander'a gelen bazı uzmanları kendine has bir stili ve kesimtekniği olduğuna ve bunun da sanatına özel bir estetik değeryüklediğine ikna etmesiydi.

Regis çıplak göğsünde asılı duran yakut süsü okşadı.Görünüşe göre, bu günlerde nereli olursa olsun herkesi "ikna"edebilirdi.

Çekiç sıcaklıkla parıldayan metalin üstüne güm diyeiniyordu. Örsün zemininden alevli bir yay şeklindekıvılcımlar fışkırıyor ve sonra taştan dairenin loşluğu içindeyok olup gidiyordu. Kocaman, kaslı bir kol tarafındanzahmetsizce kullanılan ağır çekiç bir kez daha ve bir kez dahaindi.

Küçük ve sıcak odada çalışan demircinin üzerinde sadecepantolonu ve beline bağlanmış deri önlüğü vardı. Genişomuzları ve göğsündeki girintilerde kurumdan kara çizgilerbirikmişti ve adam demir ocağının turuncu ışığında terleparlıyordu. Hareketleri o kadar ritmik ve yorulmak nedir

Page 116: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

bilmez bir rahatlık içindeydi ki, ona ölümlü insanlardan evveldünyayı şekillendiren tanrıymış gibi doğaüstü bir görüntüveriyordu.

Demirin soğukluğunun, darbeleri altında nihayet birazyumuşadığını hissettiğinde yüzünde tasvip eden bir sırıtışbelirdi. Daha evvel hiçbir metalde bu denli bir güçhissetmemişti; onu kendi esnekliklerinin sınırlarını zorlayaraktest ediyordu. Ve en sonunda kendinin daha güçlü olduğunukanıtladığında savaş heyecanı kadar baştan çıkarıcı bir ürpertihissediyordu.

"Bruenor memnun olacak."

Wulfgar bir anlığına durup düşüncelerinin ne manayageldiğini gözden geçirdi. Cüce madenlerindeki ilk günlerinihatırladığında kendine rağmen gülümsüyordu. O zaman nekadar da inatçı, öfkeli bir gençti. Er meydanında ölme hakkı,homurdanan bir cüce tarafından alınmıştı ve cüce, bu talepedilmemiş merhameti "iyi iş" adını takarak haklı çıkartmıştı.

Cücelerle yaptığı sözleşmeye göre, iki metrelik vücudunusürekli olarak iki büklüm yapan madenlerdeki beşinci ve sonilkbaharıydı bu. Geniş tundranın özgürlüğü burnundatütüyordu. Orada kollarını güneşin ısısına ya da ayın gözlegörülemeyen çekimine doğru açabilir ya da bacaklarınıbükmeden sırt üstü yatabilirdi. Soğuk ısırığıyla hiç dinmedenesen rüzgar onu gıdıklar ve kristalimsi yıldızlar zihninibilinmeyen ufukların mistik görüntüleriyle doldururdu.

Yine de Wulfgar, bütün rahatsızlıklarına rağmen cücemağaralarının sıcak hava akımlarını ve hiç kesilmeyen

Page 117: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

tangırtılarını özleyeceğini kendine itiraf etti. Hizmetkarlığınınilk yıllarında, halkının esir edilmeyi aşağılanmak olarak kabuleden sert düsturlarına bağlı kalmıştı. Tempus'un Şarkısı'nı,basit ve medeni güneylilerde hissettiği zayıflığa karşı bir güçilahisi niyetine tekrar tekrar söyleyip durmuştu.

Fakat Bruenor, işlediği metal kadar sert biriydi. Cüce hiçsavaş istemediğini açıkça söylerdi ama çentik çentik olmuşbaltasını ölümcül bir başarıyla sallar ve bir ogreyi yeredevirebilecek darbeleri omuz silkercesine savuştururdu.

İlişkilerinin ilk günlerinde cüce, Wulfgar için bir muammaolmuştu. Genç barbar kendini cüceye bir parça saygıbeslemekten alamadı. Çünkü Bruenor onu er meydanındayenmişti. Ondan sonra dahi, savaş onları kesin bir şekildedüşman olarak ilan ettiği halde cücenin gözlerinde hakiki vederine işlemiş bir şefkat gören Wulfgar epey şaşırmıştı. O vehalkı OnKasaba'yı yağmalamak için gelmişti. FakatBruenor'un görünüşünün altında yatan tavır, katı bir sahibinkölesine bakış açısından çok, sert bir babanın oğluna olanilgisi gibiydi. Yine de Wulfgar madenlerdeki mevkiini hephatırlardı, çünkü Bruenor sık sık sert çıkışlar yapar ve onuaşağılardı. Wulfgar'ı, aşağılayıcı ve bazen de rezil edicigörevlerde çalıştırırdı.

Wulfgar'ın hiddeti uzun aylar içinde yok olup gitmişti.Cezasını sabırla kabul eder, Bruenor'un emirlerini sorusormadan ya da şikayet etmeden yerine getirirdi. Şartlar yavaşyavaş iyi yönde gelişmişti.

Bruenor ona ocakta çalışmayı ve sonra metali dövüp iyisilahlar ya da aletler yapmayı öğretmişti. Ve en sonunda

Page 118: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Wulfgar'ın hiç unutmayacağı o günde, yalnız başına vedenetim altında olmadan çalışabileceği ki Bruenor sık sık,yanlış bir darbeye söylenmek ya da birkaç noktaya işaretetmek için kapının kenarından kafasını sokuyordu kendine aitbir demir ocağı ve örs verildi. Fakat Wulfgar'in gururunutazeleyen şey, verilen Özgürlükten çok, şu küçük atölyeydi.Kendi demirci çekicini havaya ilk kaldırışında hizmetkarınyöntemli sabrı, yerini gerçek bir demircinin hevesliliğine vetitiz bir adamaya bıraktı. Barbar en ufak pürüz için sıkılırken,bazen en küçük kusuru düzeltmek için bütün parçayı enbaştan işlerken buldu kendini. Wulfgar bakış açısındaki budeğişiklikten hoşnuttu. Nasıl olduğunu anlayamasa bile ilerdeişine yarayacak bir özellik olarak bakıyordu buna.

Bruenor buna "kişilik" diyordu.

İş ona fiziksel bir kar da sağlıyordu. Taşları kırmak vemetal dövmek barbarın kaslarını sıklaştırdı, gençliğininverdiği zayıf bedenini sertleştirip rakip tanımaz güçteki birbel ölçüsüyle şekillendirdi. Ve inanılmaz bir dayanıklılığasahip oldu, çünkü yorulmak nedir bilmeyen cücelerintemposu, kalbine güç verip ciğerlerini genişletiyordu.

Wulfgar, Bryn Shander Savaşı'ndan sonra kendinegeldiğinde ilk düşündüğü şeyi hatırladığında utanç içindedudağını ısırdı. Sözleşme şartlarını yerine getirir getirmez,Bruenor'dan intikamını kan dökerek almaya yemin etmişti.Şimdi hayret içinde anlıyorduki Bruenor Battlehammer'ıngözetimi altında daha iyi bir adam olup çıkmıştı ve ona silahkaldırmanın düşüncesi bile midesini bulandırıyordu.

Page 119: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Bu ani hissini eyleme dönüştürerek çekicini demirin üstünegüm diye indirdi. Metalin inanılmaz derecedeki sert başınıazar azar bir kılıca benzeterek düzleştirdi. Bu parçadankaliteli bir kılıç çıkacaktı.

Bruenor memnun olacaktı.

Ork Torga, goblin Grock'a bariz bir aşağılamayla baktı.Kabileleri uzun yıllardır, iki grubun da yaşayan her üyesininhatırlayabildiği kadar uzun bir zamandır savaş halindeydi.Dünya'nın Omurgası'nda bir vadiyi paylaşıyorlardı. Savaşçıırklarından bekleneceği gibi, arazi ve yiyecek için vahşiceçatışıyorlardı.

Ve şimdi ortak bir bölgede silahlarını çekmemiş birvaziyette duruyorlardı. Birbirilerine olan nefretlerinden biledaha büyük bir güç tarafından bu noktaya çekilmişlerdi.Başka bir zamanda ve başka bir mekanda, kabileler vahşi birsavaşa tutuşmadan asla bu kadar birbirilerine yakınduramazdı. Ama şimdi boş tehditler ve tehlikeli bakışlarlayetinmek zorundaydılar. Çünkü uyuşmazlıklarını bir kenarabırakmaları emredilmişti.

Torga ve Grock arkalarını dönüp sahipleri olacak adamıniçinde bulunduğu binaya doğru yan yana yürüdüler.

CryshalTirith'e girdiler ve Akar Kessell'in huzuruna çıktılar.

Gitgide büyüyen birlikleri arasına iki kabile daha katılmıştı.Kulesini barındıran platonun her tarafı çeşitli goblintakımlarının bayraklarıyla doluydu: Kıvrımlı MızrakGoblinleri, Karındeşen Orkları, Kesik Dil Orkları ve bunlar

Page 120: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

gibi bir çoğu, efendilerine hizmet etmeye gelmişti. HattaKessell geniş bir ogre klanı ile bir avuç trolü de kendineçekmişti. Ve kırk tane haydut verbeeg. Devlerin en aşağıseviyede olanlarıydı, ama sonuçta dev idiler.

Fakat en büyük başarısı, buraya sadece Crenshinibon'unsahibini memnun etmek için gelmiş olan bir grup ayaz deviidi.

Kessell, CryshalTirith'teki yaşamından oldukça memnundu.Bütün kaprisleri karşılaştığı ilk goblin kabilesi tarafındanyerine getiriliyordu. Hatta goblinler bir tüccar kervanınasaldırmış ve zevklerini tatmin etsinler diye büyücüye birkaçinsan kadın bulmuşlardı. Kessell'in hayatı rahat vehuzurluydu, tam sevdiği gibi. Ama Crenshinibon memnundeğildi. Antikanın güce olan açlığı yatıştırılamazdı. Kısa birsüreliğine küçük kazançlarla yetinirdi ama sonra sahibindendaha büyük zaferlere koşmasını isterdi. Açıktan açığaKessell'e karşı çıkamazdı, çünkü sürekli devam eden iradesavaşlarında son karar hep Kessell'e kalıyordu. Küçük kristalparçası kendi içinde inanılmaz bir güç tutuyordu ama onukullanan biri olmazsa, tıpkı kendisini çekecek hiçbir ele sahipolmayan ve kınında duran bir kılıç gibi olurdu. Bu sebepleCrenshinibon, iradesini kendi amaçları doğrultusundakullandı. Büyücünün rüyalarına fetih görüntüleri aşılıyor,gücün imkanlarını görmesi için Kessell'e izin veriyordu. Birzamanlar mızmız bir çırak olan adamın önüne,reddedemeyeceği bir havuç sallıyordu.

Luskan'daki kendini beğenmiş büyücüler için ve görünüşegöre herkes için tükürük hokkasından başka bir şey olmayanKessell, böyle hırslara kolayca kapılacak bir avdı. Önemli

Page 121: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

insanların çizmesinin altındaki pislik olarak yaşamıştı verolleri değişme şansı için can atıyordu.

Ve şimdi fantezilerini gerçeğe dönüştürmek için fırsatıvardı. Crenshinibon sık sık onu bu konuda temin ediyordu.Elinde antika varken bir fatih olabilirdi; insanları ve hattaSahipkulesi'ndeki büyücüleri bile yalnızca ismininanılmasıyla tir tir titretebilirdi.

Sabırlı olması gerekiyordu. Önce bir ve sonra iki goblinkabilesini kontrol altına almanın inceliklerini öğrenmek içinbirkaç yılını harcamıştı. Fakat düzinelerce kabileyi bir arayagetirmek ve onların doğal düşmanlıklarını ortak bir hizmetetme amacına çevirmek onun için daha da zorlayıcıydı. Herseferinde bir kabileyi getirmesi ve onları tam anlamıylairadesine bağladığından emin olmadan ikinciyi çağırmamasıgerekmişti.

Ama işe yarıyordu ve şimdi iki düşman kabileyi aynı andaolumlu sonuçlarla bir araya getirebiliyordu. Torga ve Grock,CryshalTirith'e girerken büyücünün gazabına yakalanmadandiğerini öldürmenin yollarını düşünüp taşınmıştı. AmaKessell ile yaptıkları kısa bir konuşmadan sonra ayrılırlarkensanki eski dostlar gibi Akar Kessell'in ordusuyla eldeedecekleri zaferler hakkında muhabbet ediyorlardı.

Kessell yastıklarının üzerine uzandı ve şansının ne kadar daiyi olduğunu düşündü. Ordusu gerçekten de şekil almayabaşlamıştı. Savaş alanı kumandanı olarak ayaz devlerinikullanacaktı, meydan muhafızları olarak ogreleri, ölümcülvurucu tim olarak verbeegleri ve trolleri, o iğrenç korkunçtrolleri ise kişisel korumaları olarak kullanacaktı. Ve şimdiye

Page 122: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

kadar sayabildiği kadarıyla on bine yakın, kendini çılgıncaadamış goblin askerinden yıkım tırpanını taşımaları içinyararlanacaktı.

"Akar Kessell!" diye haykırdı, kendisi düşünüp taşınırkenadamın uzun tırnaklarına manikür yapmakta olan haremkızına, kızın aklı uzun zaman önce Crenshinibon tarafındanyok edildiği halde. "Bütün övgüler Buzyeli Vadisi'ninTiranı'na!"

Donmuş çayırların çok daha güneyinde, insanların boşvakit işleriyle tefekküre daha fazla zaman bulabildiği ve herhareketin kesin bir gereksinimden doğmadığı medenitopraklarda, büyücüler ve büyücü adayları hiç de az değildi.Gerçek büyücüler, yani sihir sanatının hayat boyu öğrencileri,büyüye olan saygıları sebebiyle sanatlarını başlarınagelebilecek muhtemel sonuçlara dikkat ederek çalışırlardı.

Gerçek büyücüler güce duyulan ihtiras tarafından tamamenyutulmadıkları takdirde, ki bu da çok tehlikeli bir şeydir, budeneyleri ihtiyatla yapar ve felaketlere pek nadir sonuçaçarlardı.

Ya bir parşömen, ya bir usta kitabı, ya da bir antika bulanbüyücü adayları, yani bir şekilde belli bir büyülü kademeyegelmiş olanlar sık sık muazzam felaketlere yol açarlardı.

O gece de, Akar Kessel ve Crenshinibon'dan bin milötedeki bir ülkede aynı durum söz konusuydu. Ustasınabüyük gelecek vadeden genç bir büyücü çırağı çok güçlü vebüyülü bir daire diyagramına sahip olmuştu. Ve sonra arayıptarayıp bir çağırma büyüsü bulmuştu. Gücün fısıltısı

Page 123: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

tarafından cezbedilen çırak, ustasının notları arasından biriblisin gerçek ismini bulup çıkartmayı başarmıştı.

Sorcery, yani diğer düzlemlerdeki varlıkları hizmet altınaalmak için çağırma sanatı bu adamın özel sevdasıydı. Üstadıona büyülü bir boyut kapısından içeri çok sıkı bir gözetimaltında şeytancıklar ve cinler çağırması için izin vermişti.Bunu yapmasındaki amacı işin potansiyel tehlikelerinigösterip onun daha tedbirli çalışmasını sağlamaktı. Aslında bugösteriler sadece genç adamın sanata olan iştahını arttırmayayaramıştı. Gerçek bir iblis çağırmayı denemesine izin vermesiiçin ustasına yalvarmıştı. Fakat büyücü, onun böyle bir sınavahenüz hazır olmadığını düşünüyordu.

Çırak aynı fikirde değildi.

Aynı gün daireyi çizmeyi bitirdi. Yapacağı işte kendine okadar güveniyordu ki rünleri ve sembolleri bir kez dahakontrol etmek ya da çemberi daha küçük bir varlık üzerindedenemek için bir gün daha beklemedi (bazı büyücüler bu işiçin bir hafta harcardı.)

Ve şimdi dairenin içinde oturuyordu. Gözleri Cehennem'eaçılan boyut kapısı işini görecek olan mangalın ateşindeodaklanmıştı. Büyücü adayı kendinden emin, oldukça gururlubir gülümsemeyle iblisin adını söyledi.

Felaket boyutlarında bir büyük iblis olan Errtu, uzak birdüzlemden adının söylendiğini hayal meyal duydu. Devasahayvan genelde böyle zayıf bir çağrıyı reddederdi; çağırankimse iblisin itaat etmesini sağlayacak kadar başarılı bir gücükesinlikle meydana getirmemişti.

Page 124: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Fakat Errtu bu kader çağrısını duyduğuna memnunolmuştu. İblis birkaç yıl önce madde düzleminde bir gücünortaya çıktığını hissetmişti. Bin yıl evvel üzerine aldığı işibaşarıyla bitirmesini sağlayacağına inanıyordu. Bu son birkaçyılı sabırsızlıkla geçirmişti, maddesel düzleme geçip incelemeyapabilmesi için büyücünün tekinin ona bir yol açmasınıhevesle bekliyordu.

Genç çırak mangal ateşinin hipnotize edici dansının içineçekildiğini hissetti. Ateşler tek bir alev halinde birleşti, birmum ışığı gibi, ama çok daha büyük boyutta. Ve alev umutverici bir şekilde hareket etmeye başladı. Bir ileri bir geri, birileri bir geri.

Büyülenmiş çırak ateşin büyümekte olan yoğunluğununfarkında bile değildi. Alev git gide yükseldi, titreşmesihızlandı ve rengi en nihai ısı derecesi olan beyaza kadar bütünrenk tayfını dolaştı.

Bir ileri, bir geri. Bir ileri, bir geri.

Şimdi daha da bir hızlı şekilde çılgınlar gibi sallanıyor veöbür tarafta beklemekte olan kudretli varlığın gücünükaldırabilmek için kendi kuvvetini topluyordu.

Bir ileri, bir geri. Bir ileri, bir geri.

Çırak ter içindeydi. Büyünün gücünün onun sınırlarınıaşmaya başladığını, kontrolü kendi eline aldığını ve iradesiyleyaşam bulduğunu biliyordu. Bunu durdurabilecek gücü yoktu.

Bir ileri, bir geri. Bir ileri, bir geri.

Page 125: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Şimdi alevin içindeki karanlık gölgeyi, pençeli devasa ellerive yarasamsı deri kanatları görebiliyordu. Ve yaratığınboyutlarını! Kendi türünün standartlarına göre bile bir devdi.

"Errtu!" diye seslendi genç adam, sözleri büyü tarafındaniçinden çekip alınıyordu. Bu isim ustasının notlarında tamolarak açıklanmamıştı. Ama güçlü bir iblise ait olduğunukesin bir şekilde görmüştü. Cehennem hiyerarşisinde iblislordlarından hemen alt sırada yer alan bir canavara.

Bir ileri, bir geri. Bir ileri, bir geri.

Bir köpek çenesi ve burnuna, yaban domuzunun kocamandişlerine sahip olan garip, maymunumsu kafa şimdigörülebiliyordu. Geniş, kan kırmızısı gözler kısılmış birşekilde mangalın alevleri içinden ona bakıyordu. Asittensalyası ateşe düştükçe cızırdıyordu.

Page 126: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Bir ileri, bir geri. Bir ileri, bir geri.

Alev gücünün doruklarına yükseldi ve Errtu adımını attı.İblis onun ismini söyleyebilecek kadar ahmak olan şaşkınadönmüş insana göz gezdirmek için durmadı bile. Büyülüçemberin etrafında yavaşça dönmeye başladı, büyücününgücünün sınırlarını açığa vuracak delilleri araştırıyordu.

Çırak en sonunda kendini toplamayı başarabildi. Bir yüksekiblis çağırmıştı! Bu gerçek ise büyüsel yeteneklerine güveninitekrar toplamasını sağladı. "Huzurumda dur!" diye emretti,kaotik aşağı düzlemlerden gelen bir yaratığı kontrol altınaalmak için sert bir tavır takınması gerektiğini bilerek.

Errtu hiç umursamadan kendi işine baktı.

Çırak hiddetlenmişti. "Bana itaat edeceksin!" diye haykırdı."Seni buraya ben getirdim ve sana büyük acı çektirecek şeyinanahtarı bende! Emrime itaat edeceksin ve ben de merhametgöstererek o pis dünyana geri dönmene izin vereceğim!Şimdi, huzurumda dur!"

Çırak cüretkardı. Çırak kibirliydi.

Fakat Erttu rünlerden birinin çiziminde hata buldu. Birbüyülü çemberi hiç de mükemmel yapamayacak ölümcül birhata.

Çırak ölüydü.

Page 127: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Errtu aynı güç dalgasının maddesel düzlemdeki daha uzakbir yerden yine geldiğini hissetmişti ve çağrıların geldiği yönüsaptamakta hiç zorlanmamıştı. Devasa kanatlarıyla insanşehirleri üzerinden süzüldü. Görüldüğü her yerde paniğe yolaçıyordu ama aşağıda patlamakta olan kaosun tadınıçıkartmak için yolculuğuna ara vermedi bile.

Errtu bütün hızıyla bir ok gibi göllerin ve dağların, bomboştoprakların geniş mesafeleri üzerinden uçtu. Alemler'in enkuzeydeki sınırlarına, yani Dünyanın Omurgası'na veyüzyıllardır aramakta olduğu kadim antikaya doğru uçuyordu.

Kessell, toplanmış olan askerleri, karanlığın silip süpürengölgesinin yarattığı dehşetle sağa sola dağılmaya başlamadançok önce gelmekte olan iblisin farkına vardı. Bilgiyibüyücüye Crenshinibon vermişti. Canlı olan antika, sayısızçağlar boyunca kendisini aramış olan güçlü aşağı düzlemyaratığının hareketlerini tahmin ediyordu.

Fakat Kessell endişeli değildi. Güç kulesinin içindeykenErrtu kadar kudretli bir rakiple bile başa çıkabileceğindenemindi. Ve iblise karşı başka bir avantajı daha vardı. Antikayahakkıyla sahipti. Ziynet kendisini adama göre ayarlamıştı vedünyanın şafağında yaratılmış diğer bir sürü ziynet gibi,Crenshinibon da sahibinden kaba kuvvetle alınamazdı. Errtuantikaya sahip olmayı arzuluyordu ve bu yüzden Kessell'ekarşı gelip Crenshinibon'un gazabını uyandıramazdı.

Antikanın şeklini almış olan kuleyi gördüğünde iblisinağzından asitten salyalar aktı. "Kaç yıl oldu?" diye böğürdüzaferle. Errtu kule kapısını açıkça görebiliyordu ve derhal

Page 128: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

yakınlaştı. Kessell'in goblinlerinden ve hatta devlerinden bilehiçbiri, iblisin önünü kesmeye cüret edemedi.

Etrafı trolleriyle sarılmış olan büyücü, Errtu'yuCryshalTirith'in ana dairesinde, kulenin ilk katındabekliyordu. Büyücü ateş kullanan bir iblis karşısındatrollerinin hiçbir işe yaramayacağını anlamıştı, ama iblisteuyanacak olan ilk izlenimi daha da arttırmalarını istiyordu.Errtu'yu kolayca geri gönderebilecek güce sahip olduğunu dabiliyordu fakat kristal parçası tarafından içinde filizlenenbaşka bir düşünce geldi aklında.

İblis çok işine yarayabilirdi.

Errtu eğilerek dar giriş kapısından geçti ve büyücününhuzuruna geldi. Kulenin uzak konumu sebebiyle, iblis kırıkparçayı bir orkun ya da belki de bir devin elinde bulacağınısanmıştı. Kıt zekalı yaratığın gözünü korkutup onu oyunagetirmeyi ve kırık parçayı teslim etmesini sağlamayıummuştu. Ama cüppeli bir insanın, hatta muhtemelen birbüyücünün görüntüsü bütün planlarını suya düşürdü.

"Selamlar kudretli iblis," dedi Kessell kibarca, eğilipreverans yaparak. "Fakirhaneme hoş geldiniz."

Errtu hiddetle hırladı ve ileri doğru atılmaya hazırlandı.İçini yiyen nefret ve kıskançlıkla bu kendini beğenmiş insanıöldürmesinin ona getireceği sorunları unutmuştu.

Crenshinibon bunu iblise hatırlattı.

Page 129: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Kulenin duvarlarından ani bir ışık parlayıp Errtu'yu birdüzine çöl güneşinin acı verici aydınlığıyla sardı. İblis durduve hassas gözlerini eliyle kapadı. Işık kısa bir süre sonra dindifakat Errtu olduğu yerde durdu ve büyücüye bir dahayaklaşmadı.

Kessell sırıttı. Antika ona destek olmuştu. Ağzına kadarkendine güvenle dolup taşan büyücü tekrar, bu sefer daha sertbir ses tonuyla iblise hitap etti. "Bunu almaya gelmiştin,"dedi, cüppesinin katları arasına elini uzatıp kırık parçayıçıkararak. Errtu'nun gözleri kısıldı ve uzun zamandır aradığınesnenin üzerinde kilitlendi.

"Onu alamazsın," dedi Kessell açıkça ve onu tekrarcüppesinin içine geri koydu. "O benim, hakkıyla bulundu veonun üzerinde bir hak iddia edemezsin!" Kessell'in ahmakçakibri, onu her zaman kesin bir trajedinin içine sürükleyenkarakterinin ölümcül hatası, çaresiz konumdaki iblisle dalgageçmeye devam etmek istiyordu.

"Yeter," diye uyardı içinden bir his, kırık parçanın akıllıiradesi olduğundan şüphelenmeye başladığı sessiz bir sesti bu.

"Bu seni hiç ilgilendirmez," diye tersledi Kessell yükseksesle. Errtu büyücünün kimle konuştuğunu anlayabilmek içinetrafına bakındı. Kesinlikle troller onu duymuyordu bile. İblisgörünmeyen bir saldırgandan korkarak önlem mahiyetindedeğişik tarama büyüleri yaptı.

"Tehlikeli bir düşmanla alay ediyorsun," diye ısrar ettikristal parçası. "Seni iblisten korudum, fakat sen değerli birmüttefik olabilecek yaratığı uzaklaştırmakta ısrar ediyorsun!"

Page 130: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Crenshinibon'un büyücüyle her iletişime geçtiğinde olduğugibi, Kessel olasılıkları görmeye başladı. Uzlaşma yolunagitmeye karar verdi, hem kendi hem de iblisin işine yarayacakbir antlaşma.

Errtu içinde bulunduğu zor durumu gözden geçirdi. İblisböyle bir şey yapmaktan son derece haz duyacağı haldeküstah insanı öldüremezdi. Ama yanında antika olmadanayrılmak, yüzyıllardır ilk amacı olan arayışı bir kenarabırakmak kabul edilebilir bir seçenek değildi.

"Sana bir teklifim var, seni ilgilendirebilecek bir pazarlık,"dedi Kessell teşvik edici bir şekilde, iblisin ona fırlattığı ölümvaatleri veren bakıştan sakınarak. "Yanımda kal veordularımın kumandanı olarak bana hizmet et! Ordularınbaşında sen, Crenshinibon'un gücü ve onun ardında AkarKessell olunca kuzey topraklarını silip süpüreceğiz!"

"Sana hizmet etmek mi?" diye güldü Errtu. "Benimüzerimde hiçbir hükmün yok, insan."

"Duruma yanlış bir açıdan bakıyorsun," diye karşılık verdiKessell. "Bunu bir hizmetten çok, yıkım ve fetih vaat edensefer için bir fırsat olarak düşünmelisin! Sana saygım sonsuzkudretli iblis. Kendimi senin efendin olarak saymayı hayalbile edemem."

Bilinçaltından yaptığı saldırılarla Crensinibon Kessell'i iyiyönlendirmişti. Errtu'nun daha az tehditkar bakışları,büyücünün teklifinin ilgisini çektiğini gösteriyordu.

Page 131: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

"Ve bir gün elde edeceğin kazançları düşün/'diye devam ettiKessell. "Sizin çağ ötesi zamanınıza göre insanlar pek uzunsüre yaşayamaz. Peki o zaman, Akar Kessell göçüp gittiğindekristal parçasını kim alacak?"

Errtu şeytanca gülümsedi ve büyücünün önünde eğildi."Böyle cömert bir teklifi nasıl reddedebilirim?" diye gıcırdadıiblis, bu dünyaya ait olmayan feci sesiyle. "Göster banabüyücü, önümüzde ne gibi zafer dolu fetihler var."

Kessell neredeyse sevinçten dans edecekti. Ordusu tammanasıyla tamamlanmıştı.

Generalini bulmuştu.

Ağır, ahşap kapının tozlu kilidine anahtarı sokarkenBruenor'un eli boncuk boncuk terlemişti. Bu, bütünyeteneğini ve tecrübesini nihai bir sınava tabi tutacak işinsadece başlangıcıydı. Bütün usta cüce demircileri gibi, o dauzun eğitimi boyunca heyecan ve endişe içinde bu anıbeklemişti.

Küçük odaya çıkan kapıyı açabilmek için sertçe itmesigerekiyordu. Kapının ahşabı uzun yıllar önceki sonaçılışından beri kapalı durduğu ve yerleşmiş olduğu için itiraziçinde gıcırdayıp inledi. Fakat bu Bruenor için iyiye işaretti,çünkü en kıymetli varlıklarına herhangi birinin göz atmasıdüşüncesi bile ödünü patlatırdı. Cüce yerleşiminin pek azkullanılan bu bölümündeki karanlık koridorları kolaçan etti.Bir kez daha takip edilmediğinden emin olduktan sonratavandan sarkan sayısız örümcek ağlarını yaksın diyemeşaleyi önünde tutarak odaya girdi.

Page 132: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Odadaki tek mobilya demir kaplı ahşap bir sandıktı. Büyükbir asma kilit tarafından birbirine bağlanmış olan iki ağırzincirle sarmalanmıştı. Sandığın her köşesinden örümcekağları geçiyordu ve üst kısmını kalın bir toz tabakasıkaplamıştı. Başka bir olumlu işaret, diye düşündü Bruenor.Tekrar dışarıya, koridora baktı ve sonra ahşap kapıyı elindengeldiğince sessiz bir şekilde kapadı.

Sandığın önünde dizleri üzerine çöktü ve meşalesini yanınayere koydu. Birkaç örümcek ağı meşalenin ateşi tarafındanyutulup bir anlığına turuncu renginde yandı ve sonra yok olupgitti. Bruenor kemerinden küçük, tahta bir parça çıkarttı veboynundaki zincirin ucunda duran gümüş anahtarı eline aldı.Tahta parçayı sağlam bir şekilde önünde tuttu ve diğer elininparmaklarını elinden geldiğince kilitten aşağı seviyede tutarakanahtarı kibarca kilit deliğine soktu.

Şimdi işin en ince kısmına gelmişti. Bruenor dinleyerekanahtarı yavaşça döndürdü. Kilidin içindeki dilin fıkırdadığınıduyduğunda kendini hazırladı ve kilidin ağırlığınınhalkasından düşmesini sağlayarak hızla elini anahtardan çekti.Kurulmuş bir zemberek düzeneğinin anahtar ile sandıkarasında sıkıştırılmış olduğunu gördü. Küçük bir iğne ahşapparçasına saplandı ve Bruenor rahatlayarak nefes aldı. Tuzağıneredeyse bir asır evvel kurmuş olmasına rağmen, tundraDulbırakan yılanının zehrinin ölümcül gücünü hâlâkoruduğunu biliyordu.

Katıksız bir heyecan, Bruenor'un bu ana olan saygısınaüstün gelmişti, bu yüzden hızla zincirleri sandığın üzerindenfırlatıp kapağındaki tozu üfleyerek sildi. Kapağı kavradı vekaldırmaya davrandı ama aniden tekrar yavaşladı. Ağırbaşlı

Page 133: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

sakinliğini tekrar kazanıp kendine her hareketinin öneminihatırlattı.

Bu sandığa rastlayıp ölümcül tuzağından kurtulmayıbaşaran herkes, içerde bulduğu hazinelerden memnuniyetduyardı. Gümüş bir kadeh, bir kese dolusu altın ve dengesizayıf olsa da mücevherli bir hançer, diğer daha az değerli vedaha çok kişisel nesnelerin yanında duruyordu; ezilmiş birmiğfer, eski çizmeler ve bir hırsızın ilgisini pek çekmeyecekbuna benzer nesneler.

Ama bu eşyalar sadece bir kandırmacaydı. Bruenor onlarıdışarı çıkarttı ve ikinci kere düşünmeden pis yere bıraktı.

Ağır sandığın alt kısmı zeminin üstündeymiş gibi duruyor,burada bulunabilecek başka bir şeyler olduğu konusundahiçbir ipucu vermiyordu. Ama Bruenor kurnazlıkla sandığınaltındaki zemini oymuş ve kutuyu oyuğa o kadar mükemmelbir şekilde yerleştirmişti ki, en dikkatli hırsız bile sandığınzeminin üzerinde durduğuna yemin edebilirdi. Bruenorsandığın tabanındaki küçük tıpayı bulup çıkarttı ve tombulparmağını içine sokup kanca şeklinde tuttu. Bu da yıllariçinde yerine yerleşmişti ve Bruenor'un onu açabilmesi içingüçlü bir şekilde asılması gerekmekteydi. Ani bir şak sesiyleaçıldı ve Bruenor'un geriye doğru yuvarlanmasına sebep oldu.Bir saniye sonra tekrar sandığın başındaydı, sandığınkenarından en değerli hazinelerine ihtiyatla bakıyordu.

En saf mithrilden bir kalıp, küçük deri bir kese, altın birkutu ve üstü bir elmas ile kapanmış gümüş bir parşömen tüpütamı tamına Bruenor'un uzun zaman önce bırakmış olduğuşekilde duruyordu.

Page 134: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Bruenor'un elleri titriyordu. Kıymetli eşyaları sandıktançıkarıp çıkınına sığacak olanları yerleştirirken ve mithrilkalıbını bir battaniyenin içine sararken bir çok kez durupterini silmek zorunda kalmıştı. Sonra hızla sahte zeminiyerine taktı, tıpayı ahşabın içine mükemmel bir şekildeyerleştirmeye özen gösterdi ve sahte hazinesini geri koydu.Sandığı zincirleyip kilitledi. Her şeyi tamı tamına buldüğügibi bıraktı. Sadece iğne tuzağını yeniden kurarak bir kazayakurban gitme olasılığını arttırmak için hiçbir sebep göremedi.

Bruenor, evinin dışındaki demirhanesini Kelvin Yığını'nıntabanındaki bir kuytu cebe kurdu. Burası cüce vadisininkuzey kesiminde bulunan ve nadiren ziyaret edilen bir yerdi,dağın batı kısmından Bremen Düzlüğü ve doğu kısmındanBuzyeli Geçidi geniş tundraya doğru uzanıyordu. Bruenorepey şaşırarak kayaların burada sert ve saf olduğunu, toprağıngücüyle derinden derine doldurulmuş olduğunu gördü. Veonun küçük tapınağı haline gelecekti.

Her zaman olduğu gibi, Bruenor bu kutsal yere ölçülü,saygılı adımlarla yaklaştı. Şimdi, atalarının hazineleriniberaberinde taşırken aklı yüzyıllar öncesindeki MithrilSalonu'na gitti. Orası halkının kadim anayurduydu ve ilkdemirci çekicini aldığı gün babasının o özel konuşmayıyaptığı yerdi.

"Eğer sanat için yeteneğin güçlüyse," demişti babası, "veeğer uzun yaşayıp toprağın gücünü içinde hissedebilecekkadar şanslıysan, özel bir gün gelecek. Halkımız üzerine özelbir lütuf verilmiştir ki bazıları buna lanet de der. Bir kere vesadece bir kereye mahsus olmak üzere, demircilerimizin eniyileri şimdiye kadar yaptıkları her şeyden daha üstün olan,

Page 135: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

kendi seçtikleri bir silah yaparlar. O gün dikkatli ol oğlum,çünkü silaha kendinden çok büyük bir parça katacaksın. Osilahın mükemmelliğini bir daha hayatın boyuncayakalayamayacaksın ve bunu bildiğin için bir demircininçekicini kaldırmasını sağlayan hevesi kaybedeceksin. Ogünden sonra boş bir yaşam bulabilirsin, ama eğer alınyazınınöngördüğü kadar iyiysen kemiklerin toprak olduktan çoksonraya kadar yaşayacak efsanevi bir silah yaratmışolacaksın."

Mithril Salonu'na karanlığın gelişiyle öldürülen Bruenor'unbabası kendi özel gününü bulabilecek kadar uzun süreyaşayamamıştı. Ve eğer yaşamış olsaydı, Bruenor'un şimditaşıdığı nesnelerden birkaçı onun tarafından kullanılacaktı.Ama cüce bu hazineleri kendi adına almayı saygısızlık olarakgörmüyordu, zira silahı babasının ruhunu gururlandırmak içinyapacağını biliyordu.

Bruenor'un günü gelmişti.

Mithril kalıbında gizli olan iki başlı bir çekiç görüntüsü buhafta gördüğü bir rüyada gelmişti Bruenor'a. Cüce, işaretihemen anlamıştı ve hızla yaklaşmakta olan kudret gecesinekadar her şeyi hazırlamak için acele etmesi gerektiğinibiliyordu. Ay daha şimdiden büyük ve parlak bir haldeydi.Gündönümü gecesinde, o gecenin sihrini arttırmak içindolunay olacaktı ve Bruenor kudret büyüsünün kelimelerinisöylediğinde gerçekten de güçlü bir tılsım elde edeceğineinanıyordu.

Eğer hazır olmak istiyorsa cücenin önünde yapılacak çok işvardı. Küçük demirhaneyi kurmakla başladı ağır görevi. Bu

Page 136: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

işin kolay kısmıydı ve mekanik bir şekilde bitirdi.Düşüncelerini önünde bekleyen çalışmaya odaklayıp silahıdövme işinin konsantrasyon bozan beklentisini bastırdı.

Şimdi beklemiş olduğu zaman gelip çatmıştı. Mithrilkalıbını çantasından çıkartırken metalin saflığını ve gücünühissetti. Daha evvel buna benzer kalıplar tutmuştu elinde vebir an için kaygıya kapıldı. Gümüşümsü metale bakıyordu.

O bakarken uzun süre boyunca dört köşe bir kalıp olarakkaldı. Sonra kenarlarının kıvrıldığını ve müthiş bir savaşçekici sureti almaya başladığını açıkça gördü. Bruenor'unkalbi güm güm atıyordu ve cüce nefes nefeseydi.

Hayali gerçek olmuştu.

Demir ocağını yaktı ve hemen işine başladı. Gecevaktinden, üzerindeki tılsımı bozan şafağa kadar çalıştı. Ogün silah için bir kenara ayırmış olduğu adamant sapı almakiçin evine gitti. Uyumak için demirhanesine geri döndü vesonra karanlığın çökmesini beklerken heyecanla volta attı.

Güneş ışığı silinip gittiği anda Bruenor hevesle işininbaşına döndü. Yetenekli darbelerinin altında metal kolaycaeriyordu ve biliyordu ki şafak onu rahatsız etmeden önceçekicin kafası oluşmuş olacaktı. Fakat hâlâ önünde bekleyensaatlerce iş vardı. Bruenor o anda içinde bir iftihar hissetti.Programını öngördüğü bir şekilde izleyeceğini biliyordu. Birsonraki gece adamant sapı takacaktı ve yaz gündönümügecesinin dolunayı altında silaha büyülü gücü vereceği ayiniçin her şey hazır olacaktı.

Page 137: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Baykuş sessizce aşağıdaki tavşanın üzerine çullandı.Yaşayan her canlmınki kadar kuvvetli olan güdüleriylebulmuştu avını. Bu alışılagelmiş bir av olacaktı, zavallıhayvan yaklaşmakta olan yırtıcı kuşun farkında bile değildi.Fakat baykuş garip bir şekilde heyecanlanmıştı ve avcılıkkonsantrasyonu son anda dağılmıştı. Koca kuş nadiren avınıkaçırırdı ama bu sefer Kelvin Yığını'nm yakınındaki yuvasınaakşam yemeği olmadan dönecekti.

Tundranın derinlerinde yalnız bir kurt, sanki katı birheykelmişçesine oturuyordu. Kocaman yaz ayınıngümüşümsü yuvarlağı ufkun düz çizgisini kırıp yükselirkenheyecanlı ama sabırlı bir şekilde bekliyordu. Cezbedicikürenin gökte tam bir daire olmasını bekledi. Sonra kenditürünün çok eski bir özelliği olan uluyan çığlığını attı. Çağrısıuzaktaki kurtlar ve gecenin diğer sakinleri tarafından bir kezdaha ve bir kez daha cevap buldu. Hepsi de gökyüzününgücüne sesleniyordu.

Büyünün havada kol gezdiği, temel içgüdüsel hislerireddeden akıllı yaratıklar hariç her canlıyı heyecanlandıranyaz gündönümü gecesi başlamıştı.

Bruenor böyle bir ruh hali içindeyken büyüyü uzaktanuzağa hissetti. Ama hayatındaki bütün işlerin doruğundakaybolup gitmiş olan cüce, soğukkanlı bir yoğunlaşmaseviyesi kazanmıştı. Küçük kutunun altın kapağını açarkenelleri hiç titremedi.

Güçlü çekiç, cücenin hemen yanındaki örsün üzerinemengeneyle tutturulmuş olarak duruyordu. Bruenor'un en iyieserini simgeleyen çekiç, daha şimdiden güçlüydü ve güzel

Page 138: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

bir şekilde dövülmüştü. Ama kendisini bir kudret silahıyapacak olan zarif rünleri ve tonlamaları bekliyordu.

Bruenor törensel bir edayla kutunun içinden küçük, gümüşkeski ile tokmağı çıkarttı ve savaş çekicine yaklaştı. Bu inceiş isteyen bölüm için çok az zamanı kaldığını bildiği için, hiçtereddüt etmeden keskiyi mithrilin üzerine koydu ve tokmaklasağlam darbeler vurdu. Kusursuz metaller minnettar cücenintüylerini ürperten açık ve saf bir nota çıkarıyordu. Bütünkoşulların mükemmel olduğunu kalbinin derinliklerindebiliyordu ve bu geceki yorucu işin sonucunu düşündüğüncetekrar tüyleri ürperdi.

Kısa mesafe ötedeki çıkıntıdan onu dikkatle izlemekte olankoyu gözleri görmedi.

Bruenor'un ilk oymalar için bir yere bakmasına ihtiyacıyoktu; kalbine ve ruhuna kazınmış olan sembollerdi onlar.Ruhdemircisi Moradin'in çekiç ve örsünü çekicinin birkenarına, cücelerin Savaş Tanrısı Clangeddon'un çaprazbaltalarını da diğer kenarına dinsel bir tören edasıyla işledi.Sonra gümüş parşömen tüpünü aldı ve elmas tıpasını kibarcaaçtı. İçerdeki parşömenin onlarca yıldır dayanmayıbaşardığını görünce rahat bir nefes verdi. Ellerindeki yağlıteri silerek parşömen rulosunu çıkarttı ve yavaşça açıpdümdüz bir şekilde örsün üzerine serdi. İlk önce sayfabomboş gibi görünüyordu ama dolunayın ışınları sembolleriyavaş yavaş belirginleştirdi ve gizli güç rünlerinin oluşmasınısağladı.

Bunlar Bruenor'a atalarından kalan mirastı ve daha önceonları hiç görmemiş olmasına rağmen büyülü çizgiler ve

Page 139: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

kıvrımlar, rahat bir şekilde aşina geldi ona. Elleri özgüvenlesabit duran cüce, keskiyi daha önce oymuş olduğu iki tanrınınsembollerinin arasına koydu ve gizli rünleri savaş çekicinekakmaya başladı. Büyülerinin parşömenden çıkıp kendivücudundan aktığını ve silaha geçtiğini hissetti. Ve mithrilüzerine yazdığı her bir rünün parşömenden yok oluşunuhayranlıkla izledi. Şimdi yaptığı işle beraber derin bir transageçmişti ve zaman onun için hiçbir şey ifade etmiyordu. Fakatrünleri tamamladığında ayın doruk noktasını geçtiğini vebatmakta olduğunu fark etti.

Cücenin ustalığının ilk gerçek sınavı; Sırların SahibiDumathoin'in işareti olan dağ sembolü içindeki cevherirünlerin üzerine koyduğu zaman başlamıştı. Tanrınınsembolündeki çizgiler rünlerle mükemmel bir şekildeçakışıyor ve gücün çıkarılmış olan kopyasını örtüyordu.

Bruenor işinin neredeyse bittiğini biliyordu. Ağır savaşçekicini mengeneden çıkarttı ve daha küçük olan deri keseyieline aldı. Kendini toplamak için birkaç derin nefes almasıgerekmişti. Çünkü bu yeteneğinin en son ve en belirleyicisınavıydı. Kesenin ağzındaki ipi çözdü ve elmas tozlarının ayışığı altında tatlı tatlı parlayışına hayran kaldı.

Drizzt Do'Urden dağ çıkıntısının gerisinde bir beklentiiçinde gerginleşti. Ama dostunun mükemmelkonsantrasyonunu bozmamaya dikkat etti.

Bruenor kendini yeniden hazırladı ve aniden keseyi havayadoğru savurup içindekileri gece göğüne bıraktı. Keseyi birkenara atıp savaş çekicini iki eliyle kavradı ve kafasınınüzerine kaldırdı. Cüce kudret sözlerini söylerken içindeki

Page 140: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

gücün emildiğini hissetti, ama işi tamamen bitmeden ne kadariyi bir performans sergilediğini asla bilemezdi. Oyduğuişaretlerdeki mükemmellik, söylediği sözlerin başarısındabelirleyici rol oynuyordu, çünkü rünleri silahın üzerinekazıdığı sırada güçleri cücenin kalbine akmıştı. Ve bu güç dehavada uçuşmakta olan tozları silaha doğru çekiyordu. Sonraparlak elmas tozundan ne kadar emdiğine bakarak silahınkudreti anlaşılabilirdi.

Cücenin üzerine karanlık bir fenalık çöktü. Başı dönüyorduve yere devrilmekten onu neyin alıkoyduğunu anlayamıyordu.Ama sözlerin silip süpüren kudreti onu aşmıştı artık. Kendisifarkında olmasa bile sözler dudağından yadsınamaz birakıcılıkla akıyor ve onun gücünü gitgide daha da fazlaemiyordu. Sonra şükürler olsun ki düşmeye başladı. Kafasıyere değmeden çok önce bilinçsizliğin boşluğu onu alıpgötürmüştü.

Drizzt arkasını döndü ve birdenbire gerileyip küt diyekayalığa yıkıldı; bu hadiseden o da bitkin düşmüştü.Arkadaşının bu geceki çetin sınavdan sağ kurtulupkurtulmayacağım bilemiyordu, fakat Bruenor adınaheyecanlanmıştı. Çekicin mithril kafası büyünün verdiğiyaşamla parıldayıp elmasla yıkandığında cücenin en görkemlianına o tanıklık etmişti, Bruenor bunu görememiş olsa bile.

Ve parlayan tozların tek bir zerresi bile Bruenor'un elindenkaçamamıştı.

Wulfgar, Bruenor Yokuşu'nun kuzeye bakan tarafındayüksek bir yerde oturuyordu. Gözleri kayalıklı vadininuzanmakta olan genişliğini dikkatle tarıyor, cücenin dönüşünü

Page 141: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

belirtecek herhangi bir hareketi yakalamaya çalışıyordu.Barbar kendi düşünceleriyle ve rüzgarın mırıltısıyla baş başakalmak için sık sık buraya gelirdi. Hemen önünde, cüce vadisiboyunca Kelvin Yığını ve Lac Dinneshere'in kuzey kısmıuzanıyordu. İkisinin arasında kuzeydoğuya doğru genişçayırlara açılan ve Buzyeli Geçidi diye bilinen düz arazivardı.

Ve barbar için, anayurduna giden geçitti bu.

Bruenor birkaç günlüğüne gideceğini söylemişti ve Wulfgarilk başta cücenin bitmek tükenmek bilmeyen söylenmeleri veeleştirilerinden bir nebze olsun kurtulacağı için rahatlamıştı.Fakat bu rahatlayışının kısa ömürlü olduğunu fark etti.

"Onun için endişeleniyorsun değil mi?" diye geldi bir sesonun ardından. Gelen kimsenin Cattibrie olduğunu bilmesiiçin arkasını dönmeye ihtiyacı yoktu.

Soruyu cevaplandırmadı, çünkü kızın bunu önceden kararvermiş bir şekilde sorduğunu ve reddederse onainanmayacağını biliyordu.

"Geri dönecektir," dedi Cattibrie, sesinde birumursamazlıkla. "Bruenor dağ kayası kadar çetindir vetundrada onu durdurabilecek hiçbir şey yoktur."

Genç barbar şimdi kıza bakmak için döndü. Uzun zamanönce Bruenor ve Wulfgar arasında rahatlatıcı bir güvengeliştiği sıralarda; cüce onun yaşlarındaki insan kızı barbar iletanıştırırken kendi "kızı" olarak tanımlamıştı.

Page 142: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Dış görünüş itibariyle sakin bir kızdı ama Wulfgar’ın birkadında görmeye alışık olmadığı içsel bir ateşe ve ruhasahipti. Barbar kızları erkeklerin bakış açısına göre önemsizolan düşüncelerini ve fikirlerini kendilerine saklamalarıöğretilerek yetiştirilirdi. Cattibrie da akıl hocası gibi nedüşünüyorsa dobra dobra söyler ve bir durum hakkındakihislerini açıkça belirtirdi. Wulfgar ile aralarındaki laf dalaşıneredeyse sürekliydi ve sık sık hararetlenirdi. Fakat yine deWulfgar, ona bir deneyim kürsüsünün üstünden bakmayan,kendi yaşında bir arkadaşı olduğu için mutluydu.

Cattibrie, sözleşmesinin ilk zorlu yılını atlatmasında bir çokyönden ona yardımcı olmuştu. Çocuk kendine hiç saygıduymazken kız ona saygılı davranmıştı (ki çoğu zamanonunla aynı görüşü paylaşmazdı.) Hatta, Bruenor'un onukendi özel eğitimine almasında kızın dolaylı yoldan bir etkisiolduğu gibi bir his vardı Wulfgar’ın içinde.

Kız onun yaşındaydı ama Cattibrie bir çok yönden dahayaşlı gibiydi. Mizacını belli bir seviyede koruyan içsel ve katıbir gerçekçilik duygusu vardı kızda. Bununla birlikte, meselayürürken sıçrayıp hoplaması gibi diğer yönleriyle, Cattibriehep bir çocuk olarak kalacaktı. Canlılığı ve sakinliği, sükunetive dizginsiz neşesi arasındaki bu alışılmamış denge,Wulfgar'in ilgisini çekiyordu ve her ne zaman kızla konuşsakendi dengesini kaybettiğini hissediyordu.

Tabii ki Cattibrie ile beraberken Wulfgar'ı dezavantajlı birduruma sokan başka hisler de vardı. Omuzlarına dökülen gür,dalgalı kestane rengi saçları ve ona talip olan her erkeğikıpkırmızı edebilecek delip geçen bakışlı, kopkoyu mavigözleri ile bu kız yadsınamaz bir şekilde güzeldi. Fakat yine

Page 143: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

de Wulfgar'ın ilgisini çeken fiziksel cazibenin ötesinde birşeydi. Cattibrie ondan çok daha deneyimliydi, tundradaadama öğretilen özelliklere uymayan genç bir kadındı. Bubağımsızlığı sevip sevmediğinden emin değildi. Ama kıztarafından cezbedildiği gerçeğini reddedemeyeceğinibiliyordu.

"Buraya sık sık geliyorsun değil mi?" diye sordu Cattibrie."Düşündüğün şey ne?"

Wulfgar omuz silkti, cevabı kendisi de tam olarakbilmiyordu.

"Yurdun mu?"

"O ve bir kadının anlayamayacağı diğer şeyler."

Cattibrie bu kasıtsız aşağılamayı gülümseyerek boş verdi."Anlat bana o zaman," diye ısrar etti, sesinin tonunda ince biralay vardı. "Belki de benim cehaletim senin sorunlarına yenibakış açıları getirebilir." Barbarın çevresinden dolaşmak içinhop diye kayanın üstüne sıçradı ve adamın yanındaki taşlıkçıkıntıya oturdu.

Wulfgar kızın zarafet dolu hareketlerine hayran kaldı.Cattibrie meraklı duygusal özelliğindeki zıtlık yönündenolduğu gibi, aynızamanda fiziksel açıdan da bir muamma idi.Uzun boylu ve narindi, görünüş itibariyle zarifti amacücelerin mağaralarında büyüyen bir kadın olduğu içinzorluğa ve yorucu işlere alışkındı.

Page 144: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

"Maceraları ve yerine getirilmemiş bir yeminidüşünüyorum," dedi Wulfgar gizemli bir şekilde, muhtemelengenç kızı etkilemek için. Fakat daha çok, bir kadının ilgilenipilgilenmemesi gereken şeyler hakkındaki kendi fikrinigüçlendirmek için.

"Yerine getirmeyi amaçladığın bir yemin," diye mantıkyürüttü Cattibrie, "sana fırsat verildiği anda."

Wulfgar ciddiyetle başını salladı. "Bu atalarımdan kalan birmiras, babam öldürüldüğünde bana geçen bir görev. Bir güngelecek ki..." sesinin solup gitmesine izin verdi ve kafasınıçevirip Kelvin Yığını'nın ardındaki geniş tundranın boşluğunaözlemle baktı.

Cattibrie kafasını sağa sola salladı, kestane rengi lüleleriomuzlarında oynaştı. Şerefi adına tehlikeli ve muhtemelenintihar niteliğindeki bir göreve atılmayı planladığınıanlayabilecek kadar Wulfgar'ın gizemli ifadesinin ötesinigörebiliyordu. "Seni neyin yönlendirdiğini bilemem.Maceranda sana başarılar dilerim, ama bu işe atılmak içindemin söylediğinden daha iyi bir sebebin yoksa, hayatını boşaharcıyorsun demektir."

"Bir kadın şereften ne anlar ki?" diye tersledi Wulfgarhiddetle.

Ama Cattibrie'in gözü korkmamıştı ve geri çekilmedi. "Tabiya ne anlar ki?" diye tekrarladı. "Pantolonunun içindetaşıdığından daha iyi hiçbir sebebin olmadığı halde, şerefdenilen şeyin hepsini kendi koca ellerinde tuttuğunu musanıyorsun?"

Page 145: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Wulfgar kıpkırmızı kesilip kafasını çevirdi, bir kadında budenli küstahlığı kabul edemezdi.

"Ayrıca," diye devam etti Cattibrie, "bu gün buraya nedengeldiğin hakkında istediğini söyleyebilirsin. Ben biliyorum kiBruenor için endişeleniyorsun ve bunun için hiçbir itirazdinlemeyeceğim."

"Sen sadece bilmek istediğin şeyi biliyorsun!"

"Ona o kadar çok benziyorsun ki," dedi Cattibrie,beklenmedik bir şekilde konuyu değiştirip Wulfgar'inyorumlarına aldırış etmeden. "Cüceye itiraf ettiğinden çokdaha fazla benziyorsun!" diye güldü. "İkiniz de inatçısınız,ikiniz de gururlusunuz ve ikiniz de birbirinize karşı olandürüst hislerinizi itiraf etmiyorsunuz. Pekala, bildiğini oku ozaman Buzyeli Vadili Wulfgar. Bana yalan söyleyebilirsin,ama kendin için... işin aslı farklı!" oturduğu yerden hop diyesıçrayarak indi ve kayaların arasından cüce mağaralarınadoğru ilerledi.

Wulfgar içinde duyduğu hiddete rağmen kızın gidişini,adımlarının zarif dansına ve incecik kalçalarının sallanışınahayranlık duyarak izledi. Cattibrie'a neden bu kadar kızdığınıdüşünmedi bile.

Çünkü eğer düşünseydi, her zaman olduğu gibi, onagözlemlerinde hedefi tam on ikiden vurduğu için kızdığınıgöreceğini biliyordu.

Drizzt Do'Urden, kendinden geçmiş arkadaşının yanında ikigün boyunca sabırla nöbet tuttu. drow, Bruenor için

Page 146: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

endişelendiği kadar muhteşem savaş çekici konusunda merakduyuyor olsa bile saygılı bir şekilde gizli demirhaneden uzakdurdu.

En sonunda, üçüncü gün şafak attığında, Bruenorkıpırdanıp gerindi. Drizzt sessizce uzaklaşarak cüceningideceğini bildiği patikadan aşağı indi. Uygun bir alanbularak aceleyle küçük kamp yerini kurdu.

İlk başta güneş ışığı Bruenor'a sadece bir bulanıklık olarakgeldi ve etrafındaki şeylere kendini alıştırması birkaçdakikasını aldı. Görüş kabiliyeti geri döndükten sonrabakışları parlamakta olan savaş çekicinin görkemi üzerindeyoğunlaştı.

Serpilmiş olan tozların kırıntılarını görebilmek için hızlaetrafına bakındı. Hiçbir kırıntı bulamadı ve umudu yükseldi.Muhteşem silahı kaldırıp ellerinin içinde döndürürken, onunmükemmel dengesini ve inanılmaz gücünü hissederken elleribir kez daha titriyordu. Mithrilin üzerinde üç tanrınınsembollerini, elmas tozlarının derin oymalı çizgilerine büyülübir yolla işlenmiş haliyle gördüğünde Bruenor'un nefesikesildi. İşinin mükemmel görüntüsüne dalıp gitmiş olanBruenor, babasının ona bahsetmiş olduğu boşluk hissinianlayıverdi. Sanatının bu derecesini hiçbir zamanaşamayacağını biliyordu ve bunu bildiği için bir daha aslademirci çekicini kullanamayacaktı.

Allak bullak olmuş duygularından sıyrılmaya çalışan cüce,gümüş tokmak ile keskiyi altından kutuya geri koydu veşimdi bomboş olsa ve büyülü rünleri bir daha aslabelirmeyecek olsa bile parşömeni tüpünün içine yerleştirdi.

Page 147: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Birkaç gündür yemek yemediğini ve büyünün ondan emdiğikuvvetini tamamen geri kazanamamış olduğunu fark etti.Taşıyabileceği kadar şey topladı, koca savaş çekicini omzunadayadı ve evine doğru ağır adımlarla yürümeye başladı.

Drizzt Do'Urden'in kamp yerine vardığında ateştekızarmakta olan tavşanın nefis kokusu karşıladı cüceyi.

"Demek yolculuğundan geri döndün," diye selamladıdostunu.

Drizzt gözlerini cüceye kilitledi, savaş çekicine karşı olanezici merakını ona çaktırmak istemiyordu. "Senin ricansebebiyle, iyi yürekli cüce," dedi eğilip selamlayarak."Dönmemi beklemek için beni aramaya çıkacak bir sürükimsen vardır herhalde."

Bruenor bu gerçeği kabul ediyordu, fakat şu an için biraçıklama olarak sadece dalgın dalgın şöyle söyleyebildi,"Sana ihtiyacım vardı." Pişmekte olan etin görüntüsüyle dahabaskın bir ihtiyaç peyda oldu içinde.

Drizzt bilmiş bilmiş gülümsedi. Kendisi çoktan yemişti vebu tavşanı Bruenor için özel olarak yakalayıp pişirmişti."Bana katılır mısın?" diye sordu.

O daha teklifini bitirmeden, Bruenor elini hevesle tavşanauzatmıştı. Fakat aniden durdu ve drowa şüpheli gözlerle baktı.

"Ne kadar zamandır buradasın?" diye sordu cüce gergin birşekilde.

Page 148: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

"Daha bu sabah geldim," diye yalan söyledi Drizzt, cüceninözel seremonisinin mahremiyetine saygı duyarak. Bruenorcevabı duyunca sırıttı ve iştahla tavşanı yemeğe koyuldu. Busırada Drizzt başka bir tanesini şişe takıyordu.

Drow, cücenin yemeğine kendisini iyice kaptırmasınıbekledi ve sonra hızla savaş çekicini kapıverdi. Bruenor birtepki veresiye kadar Drizzt silahı havaya kaldırmıştı bile.

"Bir cüce için oldukça büyük," diye belirtti Drizzt ilgisizce."Ve benim ince kollarım için de çok ağır." Dirseklerinikavuşturmuş duran ve ayakları sabırsızca yere vuranBruenor'a baktı. "Kimin için o zaman?"

"Burnunu ait olmadığı yerlere sokmakta pek yeteneklisinelf," diye cevapladı cüce sertçe.

Karşılığında Drizzt güldü. "Oğlan için mi, yani Wulfgar?"diye sordu yapmacık bir şaşkınlıkla. Cücenin genç barbar içingüçlü hisler beslediğini çok iyi biliyordu, fakat aynı şekildebiliyordu ki Bruenor bunu açık açık hiç kabul etmezdi. "Birbarbara vermek için oldukça iyi bir silah. Bunu kendin miyaptın?"

Drizzt aslında dalga geçmesine rağmen Bruenor'unişçiliğine hayran kalmıştı. Çekiç onun taşıyabilmesi içinoldukça ağır olduğu halde silahın müthiş dengesinihissedebiliyordu.

"Sadece eski bir çekiç o kadar," diye geveledi cüce. "Oğlansopasını kaybetti; onu silahı olmadan bu vahşi topraklarasalamam herhalde!"

Page 149: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

"Peki ya adı ne?"

"Aegisfang," diye cevapladı Bruenor hiç düşünmeden,aklından geçirmeye zaman bile bulamadan ağzındandökülmüştü isim. Hadiseyi tam olarak hatırlamıyordu amacüce, silahın adını seremoninin büyü aktarımı sözlerinin birkısmı olarak kararlaştırmıştı.

"Anlıyorum," dedi Drizzt, çekici Bruenor'a geri vererek."Eski bir çekiç ama oğlan için gayet iyi. Mithril, adamant veelmas... eh yeter de artar bile."

"Öf, kapa çeneni be," diye kızdı Bruenor, yüzü utançtankıpkırmızı kesilerek. Drizzt özür dilercesine eğildi.

"Neden beni çağırdın, dostum?" diye sordu drow, konuyudeğiştirerek.

Bruenor boğazını temizledi. "Oğlan," diye homurdandıyavaşça. Drizzt Bruenor'un boğazında düğümlenen rahatsızedici yumruyu gördü ve bir sonraki alayını hiç söylemedenyutuverdi

"Kıştan önce özgür olacak," diye devam etti Bruenor, "vehakkıyla eğitilmiş değil. Gördüğüm her adamdan daha güçlüve hareketleri seken bir geyiğinki kadar zarif, ama savaştekniklerinden hiç çakmıyor."

"Onu benim eğitmemi mi istiyorsun?" diye sordu Drizzt,duyduklarına inanamayarak.

Page 150: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

"Eh, bunu ben yapamam ki!" diye hırladı Bruenor aniden."Herifte iki metre boy var ve bir cücenin alçaktan gelendarbelerini savuşturamaz!"

Drow sinirleri bozuk arkadaşına merakla göz gezdirdi.Bruenor'a yakın olan herkesin bildiği gibi, cüce ile gençbarbar arasında bir bağın oluştuğunu biliyordu, ama ne kadarderin olduğunu hiç tahmin etmemişti.

"Ona, çıkıp da pis bir tundra yetisi tarafından alaşağı edilsindiye beş yıldır gözüm gibi bakmıyorum herhalde!" diyeağzından kaçırdı Bruenor, drowun tereddüdüylesabırsızlanmış ve dostu tahmin etmesi gerekenden fazlasınıtahmin ettiği için sinirleri gerilmişti. "Yapacak mısın peki?"

Drizzt yine gülümsedi ama bu sefer ifadesinde hiçbir alayyoktu. Beş yıl önce tundra yetileriyle yaptığı kendi dövüşünühatırladı. O gün hayatını Bruenor kurtarmıştı ve bu da cüceyekarşı borçlu kaldığı ne ilk zamandı ne de son zaman olacaktı."Tanrılar biliyor ki sana bundan daha fazlasını borçluyum,dostum. Tabii ki de onu eğitirim."

Bruenor homurdandı ve bir sonraki tavşana elini attı.

Wulfgar'ın darbelerinin sesi cüce salonlarındayankılanıyordu. Cattibrie ile olan konuşmasından sonrakabullenmek zorunda olduğu şeyler yüzünden hiddetlenmişve hevesle işinin başına dönmüştü.

"Şu şeyi dövmeyi kes evlat," diye geldi sert bir ses.Wulfgar topukları üzerinde döndü. İşine kendini o kadarkaptırmıştı ki Bruenor'un içeri girdiğini duymamıştı bile.

Page 151: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Yüzünde istem dışı bir rahatlama gülümsemesi oluştu. Amazayıflık göstergesini çabucak sildi ve sert bir maske takındı.

Bruenor genç barbarın uzun boyuna, koca beline ve altınrenkli yüzünde belirmekte olan bir tutam sarı sakala baktı."Seni artık evlat diye çağıramam," diye itiraf etti cüce.

"Beni istediğin gibi çağırma hakkına sahipsin," diyekarşılık verdi Wulfgar. "Ben senin kölenim."

"Tundra kadar vahşi bir ruhun var," dedi Bruenorgülümseyerek. "Şimdiye kadar hiç olmadın ve hiçbir cüceninya da insanın asla kölesi olmayacaksın!"

Wulfgar cücenin bu alışılmadık iltifatı karşısında hazırlıksızyakalanmıştı. Cevap vermeye çalıştı ama söyleyecek hiçbirşey bulamadı.

"Seni asla bir köle olarak görmedim evlat," diye devam ettiBruenor. "Halkının suçlarının karşılığını ödemek için banahizmet ettin ve ben de sana karşılığında bir çok şey öğrettim.Şimdi çekicini bir kenara bırak." Wulfgar, iyi işçiliğiniincelemek için bir anlığına duraksadı.

"İyi bir demircisin, taşı iyi hissediyorsun ama bir cüceninmağarasına ait değilsin. Güneşi yeniden yüzünde hissetmeninzamanı geldi."

"Özgür müyüm?"

"Bu fikri kafandan çıkar!" diye çıkıştı Bruenor. Tombulparmağını barbara doğru salladı ve tehdit edercesine hırladı.

Page 152: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

"Baharın son günlerine kadar benimsin, bunu asla unutma!"

Wulfgar kahkahasını dizginleyebilmek için dudağını ısırdı.Her zaman olduğu gibi cücenin şefkat ve hiddet arasındagidip gelen ruh hali, kafasını karıştırıyor ve onu allak bullakediyordu. Fakat artık şok edici etki yapmıyordu. Bruenor'unyanında geçirdiği dört yıl, cüceden her an için hırçın çıkışlarbeklemeyi ve onlara aldırış etmemeyi öğretmişti ona.

"Burada yapılacak ne işin varsa bitir," diye talimat verdiBruenor. "Yarın sabah seni hocanla tanıştıracağım ve sözünebağlı kalarak, bana yaptığın gibi onun emirlerini de yerinegetireceksin!"

Wulfgar bir diğer kimsenin hizmetine girme düşüncesiyleyüzünü buruşturdu. Fakat Bruenor ile beş yıl artı bir günlüksözleşmeyi kabul etmişti ve sözünden dönerek şerefine lekesüremezdi. Kafasını sallayıp razı oldu.

"Seni pek sık göremeyeceğim," diye devam etti Bruenor."O yüzden bir daha OnKasaba halkına karşı silahçekmeyeceğin konusunda senden şimdi söz alacağım."

Wulfgar dimdik durdu. "Alamazsın," diye yanıtladıcesurca. "Bana söylediğin şartlarını yerine getirdiğim zaman,burayı özgür bir adam olarak terk edeceğim!"

"Yeterince adil," diye kabul etti Bruenor, Wulfgar'in inatçıgururu cücenin ona olan saygısını arttırıyordu. Gururlu gençsavaşçıya bakmak için bir anlığına duraksadı ve Wulfgar'ınbüyümesinde kendi oynadığı rolden memnuniyet duydu.

Page 153: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

"O kokuşmuş sopanı kafamda kırmıştın," diye başladıBruenor çekingenlikle. Boğazını temizledi. Yapması gerekenbu son iş, sert cüceyi rahatsız ediyordu. Duygusal ve ahmakçagörünmeden bu işin içinden nasıl çıkacağından emin değildi."Benimle olan antlaşman bittikten sonra kış çabuk bastıracak.Seni yabanlığa silahsız gönderemem." Koridora geri uzandıve savaş çekicini aldı.

"Aegisfang," dedi sertçe, çekici Wulfgar'a uzatırken."İraden üzerine hiçbir baskı koymayacağım ama kendivicdanımın rahat olması için senden söz alacağım, OnKasabahalkına karşı bir daha silah çekmeyeceksin!"

Elleri adamant sapı kavradığı anda, Wulfgar büyülü savaşçekicinin çok değerli olduğunu hissetti. Elmasla kaplı rünlerdemirhanenin ışığını yakaladı ve odanın içine dans edenbinlerce yansıma yarattı. Wulfgar'in kabilesindeki barbarlarher zaman taşıdıkları iyi silahlarla gurur duyarlardı, hatta biradamın değerini kılıcının ya da mızrağının kalitesine görebelirlerlerdi. Ama Wulfgar şimdiye kadar Aegisfang'inmükemmel detayları ve katıksız gücüyle boy ölçüşebilecekbir silah görmemişti. Kocaman ellerinde o kadar iyi dengededuruyordu ve ağırlığı da ona o kadar mükemmel bir şekildeuyuyordu ki sanki bu silahı kullanmak için doğmuş olduğunuhissetti. Böyle bir hazineyi ona verdikleri için kadertanrılarına bir çok gece teşekkür edeceğini söyledi hemenkendi kendine. Kesinlikle teşekkürü hakkediyorlardı.

Bruenor da öyle.

"Söz veriyorum," diye kekeledi Wulfgar, muhteşem hediyekarşısında o kadar duygulanmıştı ki konuşmakta güçlük

Page 154: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

çekiyordu. Daha fazla bir şeyler söyleyebilmek için doğrulduama muhteşem çekiçten gözlerini alabildiği zaman bir debaktı ki Bruenor gitmişti.

Cüce, özel odasına giden uzun koridorlar boyunca paldırküldür yürürken zayıflığı sebebiyle kendi kendine lanetokuyor ve halkından kimsenin karşısına çıkmamasını ümitediyordu. Etrafa ihtiyatlı bir bakış atarak gri gözlerindekiıslaklığı sildi

"Halkını topla ve yola çık Biggrin ," dedi büyücü,CryshalTirith'in taht odasında önünde durmakta olan kocamanayaz devine. "Akar Kessell'in ordusunu temsil ettiğini sakınunutma. Bölgeye ilk gidecek olan birlik sizlersiniz vezaferimizin anahtarı gizlilik! Beni hayal kırıklığınauğratmayın! Her hareketinizi izliyor olacağım."

"Sizi hayal kırıklığına uğratmayacağız sahip," diyecevapladı dev. "Mağara sizin gelişiniz için hazırlanacak!"

"Sana güveniyorum," diye temin etti Kessell kocamankomutanı. "Şimdi gidin."

Ayaz devi, Kessell'in ona vermiş olduğu battaniyeyesarılmış aynayı kaldırdı, efendisinin önünde son bir kez eğildive odadan dışarı çıktı.

"Onları göndermemeliydin," diye tısladı, görüşme sırasındatahtın arkasında görünmez olmuş bir şeklinde bekleyen Errtu."Verbeegler ve onların ayaz devi liderleri insanlar vecücelerle dolu bir yerde kolayca göze batacaktır."

Page 155: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

"Biggrin akıllı bir lider," diye karşılık verdi Kessell, iblisinterbiyesizliği karşısında hiddetlenerek. "O dev, askerlerinisaklamayı başarabilecek kadar kurnaz!"

"Yine de bu iş için insanlar daha uygun olurdu,Crenshinibon'un da sana söylediği gibi."

"Lider benim!" diye haykırdı Kessell. Kristal parçasınıcüppesinin içinden çıkarttı ve tehditkar bir şekilde Errtu'yadoğru salladı, tehdidini daha iyi vurgulamak için öne doğrueğildi. "Crenshinibon önerir, ama kararı ben veririm!Mevkiini asla unutma kudretli iblis. Kırık parçanın sahibibenim ve her hareketimi sorgulamanı hoş görmeyeceğim."

Errtu'nun kan kırmızı gözleri tehlikeli bir şekilde kısıldı veKes1! seli aniden iblisi tehdit etmenin akıllıca bir işolmadığını düşünerek tahtının üstünde doğruldu. Ama Errtu,uzun vadede getireceği kazançları düşünerek, Kessell'inahmakça çıkışlarının verdiği küçük rahatsızlıkları çabucakyutuverdi. "Crenshinibon dünyanın doğuşundan beridir var,"dedi iblis, son bir noktaya dikkat çekerek. "Senin şimdibaşlamakta olduğundan çok daha büyük binlerce seferdüzenledi. Belki de onun tavsiyelerine kulak vermekle dahaakıllıca bir iş yapmış olursun."

Kessell gerginlikle kıpırdandı. Kırık parça hakikaten debölgeye yapacağı ilk kısa gezintide pek yakında kumandaaltına alacağı insanları kullanmasını tavsiye etmişti. Devlerigönderme seçimini haklı çıkartmak için bir düzine sebepyaratabilirdi. Ama işin gerçeği, yani Biggrin'in halkınıgöndermesinin asıl sebebi askeri bir kazanç sağlamaktan çok

Page 156: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

karşı konulamaz hüküm gücünü kendine, kırık parçaya veküstah iblise göstermekti.

"Uygun bulduğum zaman Crenshinibon'un tavsiyelerinitakip ederim," dedi Errtu'ya. Cüppesindeki ceplerden birindenikinci bir kristal çıkarttı, Crenshinibon'un ve bu kuleyidikerken kullandığı kristalin birebir kopyasıydı. "Bunuelverişli noktaya götür ve yükseltme törenini geçekleştir,"diye talimat verdi. "Her şey hazır olduğunda bir ayna kapıdansana katılacağım."

"Birincisi hâlâ ayakta dururken ikinci bir CryshalTirith midikmek istiyorsun?" diye afalladı Errtu. "Antikanın gücünüoldukça fazla kurutacaktır!"

"Sessizlik!" diye emretti Kessell, bariz bir şekilde sinirdentitriyordu. "Git ve töreni gerçekleştir! Bırak da kırık parçayıben düşüneyim!"

Errtu antikanın kopyasını aldı ve reverans yaptı. İblis başkabir söz söylemeden odadan dışarı çıktı. Anlamıştı ki Kessellkontrolünü kaybetmek ve akıllıca askeri taktikleriuygulamamak pahasına kırık parça üzerindeki hakimiyetiniahmakça sergiliyordu. Büyücüde bu seferi yönetecek kadarkapasite ve deneyim yoktu, fakat kırık parça ona arkaçıkmaya devam edip duruyordu.

Errtu, Kessell'den kurtulup onu sahip olarak almak içinkırık parçaya gizli bir teklif sunmuştu. Ama Crenshiniboniblisin teklifini reddetmişti. Kessell'in ondan istediğigösterileri yerine getirmeyi ve onun güvenliğini sağlamayı,

Page 157: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

kudretli iblis ile devamlı aralarında süregidecek olançekişmeye tercih ediyordu.

Devler ve troller arasında geziniyor da olsa, gururlu barbarkralının endamı yok olmamıştı. Kara kulenin demirkapılarının arasından dimdik geçti ve tehditkar bir hırlamaylaaşağılık troll muhafızları aştı. Bu kara büyü mekanındannefret ediyordu ve kulenin sureti ufukta sanki yerden yukarıyabuz tutmuş bir parmak gibi yükseldiğinde çağrıyı reddetmeyekarar vermişti. Fakat en sonunda CryshalTirith'in efendisininçağrılarına direnememişti.

Heafstaag büyücüden nefret ediyordu. Kabile adamına göreAkar Kessell zayıftı, kendi kaslarıyla yapması gereken işinihile yaparak ve iblisimsi yaratıklar çağırarak hallediyordu. VeHeafstaag büyücünün sahip olduğu gücü reddedemediği için,ondan daha da fazla nefret ediyordu.

Barbar kral şimşek gibi Akar Kessell'in kulenin ikincikatındaki makamına açılan, sallanan ipliklerden yapılmakapıyı geçti. Büyücü odanın tam ortasında büyük, saten biryastığa yaslanmış oturuyordu. Uzun, boyalı tırnaklarısabırsızlıkla yere vuruyordu. Kırık parçanın egemenliğialtında akılları eğilip bükülmüş birkaç çıplak harem kızı, kırıkparçanın sahibinin ağzından çıkacak her kaprisi yerinegetirmeyi bekliyordu.

Böyle zayıf, açması bir erkek müsveddesine kadınların köleedildiğini görmek Heafstaag'i hiddetlendirmişti. İlk defayamahsus olmamak üzere saldırmayı ve kocaman baltasıylabüyücünün kellesini uçurmayı düşündü. Oda ekranlar vesütunlarla doluydu ve barbar eğer büyücünün iradesinin kendi

Page 158: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

öfkesine üstün gelebileceğini reddetse bile, Kessell'in evciliblisinin sahibinden pek uzakta olmayacağını biliyordu.

"Bana katılman ne hoş, soylu Heafstaag," dedi Kessell,soğukkanlı ve yumuşatıcı bir şekilde. Errtu ve Crenshinibonelinin altındaydı. Kendini gayet güvende hissediyordu, hattabu kaba barbar kralın yanında bile. Kölelerinden birini hiçoralı olmadan okşadı, hakimiyetinin kesinliğini gösteriyordu."Aslında daha erken gelmeliydin. Ordularımın çoğu şimdidentoplandı; ilk keşif gurupları yola çıktı bile."

Söylediği şeyi daha iyi vurgulamak için barbara doğrueğildi. "Eğer planlarım içinde size bir yer kalmazsa," dedişeytani bir sırıtışla, "o zaman halkına hiçbir ihtiyacımkalmaz."

Heafstaag ifadesini biraz olsun değiştirmedi ya da yüzünüburuşturmadı.

"Şimdi gel güçlü kral," dedi büyücü yumuşak bir sesle,"otur ve masamın zenginliklerini benimle paylaş."

Heafstaag gururuna sıkı sıkıya tutundu ve kıpırdamadandurdu.

"Pekala!" dedi Kessell sıktığı dişleri arasından. Yumruğunututtu ve bir emir sözcüğü söyledi. "Kime sadakat borçlusun?"diye sordu.

Heafstaag'in vücudu iki büklüm oldu. "Akar Kessell'e!"diye cevapladı, tiksindiği halde.

Page 159: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

"Ve bana bir kez daha tundradaki kabilelerin hakiminin kimolduğunu söyle."

"Onlar beni izlerler," diye yanıtladı Heafstaag, "ve ben deAkar Kessell'i izlerim. Akar Kessell tundradaki kabilelerinhakimidir!"

Büyücü yumruğunu bıraktı ve barbar kral geriye doğrutökezledi.

"Sana bunu yapmaktan hiç haz almıyorum," dedi Kessell,boyalı tırnağındaki bir pürüzü temizleyerek. "Beni bir dahayapmak zorunda bırakma." Saten yastığın altından birparşömen tomarı çıkardı ve yere attı. "Otur bakalım," diyetalimat verdi Heafstaag'e. "Mağlubiyetinizi bir kez daha anlatbana."

Heafstaag efendisinin önünde yere oturdu ve parşömenrulosunu açtı.

Bu OnKasaba'nın bir haritasıydı.

Bruenor ertesi sabah Wulfgar'ı çağırırken o sert ifadesiniyeniden takınmıştı. Yine de Aegisfang'in genç barbarınomuzlarında sanki hep ordaymış ve hep oraya aitmiş gibi asılıdurması cüceyi derinden etkiliyordu. Neyse ki bunugizleyebiliyordu.

Wulfgar da somurtkan bir maske takmıştı yüzüne. Başkabirinin daha hizmetine sokulmaya duyduğu öfke olaraknitelendiriyordu bunu, ama duygularını daha dikkatli incelesecüceden ayrılacağına hakikaten çok üzüldüğünü fark ederdi.

Page 160: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Cattibrie dışarı açılan geçidin kavşağında onları bekliyordu.

"Bu sabah pek suratsız bir çift oluşturmuşsunuz!" dedionlar yaklaşırken. "Ama sorun değil, güneş yüzlerinizigüldürecektir."

"Ayrıldığım için memnun gibisin," diye cevap verdiWulfgar. Kızı gördüğünde gözlerindeki kıvılcımlar öfkesinigizliyor olsa da biraz üzülmüştü. "Bugün cüce kasabasını terkedeceğimi biliyorsundur herhalde?"

Cattibrie kayıtsızca elini salladı. "Yakında geridöneceksin." Gülümsedi. "Ve gittiğin için memnun olmalısın!Eğer amaçlarını gerçekleştirmek istiyorsan pek yakındaöğreneceğin derslerin lazım olacağını bir düşün."

Bruenor barbara doğru döndü. Wulfgar onunla sözleşmeşartlarından sonra ne olacağını hiç konuşmamıştı ve cüce,Wulfgar'ı elinden geldiğince hazırlamaya niyetli olsa da onungidiş kararını tam olarak kabullenememişti.

Wulfgar, konuştukları o yerine getirilmemiş sözmeselesinin aralarında özel bir konu olduğunu kesin birbiçimde gösterecek şekilde kaşlarını çatarak kıza baktı.Cattibrie esasında konuyu daha fazla tartışmaya niyetlideğildi. Sadece Wulfgar'ın duygularını harekete geçirmeyiseviyordu o kadar. Cattibrie, gururlu genç adamın içindeyanıp tutuşan alevleri fark etti. Aynısını her ne zamanBruenor'a baksa görebiliyordu, çocuk kabul etsin ya daetmesin, cüce onun akıl hocasıydı. Ve Wulfgar her ne zamanona baksa kız bunu görebiliyordu.

Page 161: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

"Ben Beornegar oğlu Wulfgar," diye böbürlendi gururla,omuzlarını geriye atıp çenesini sertçe kaldırarak. "AlageyikKabilesi'nin halkı arasında, Buzyeli Vadisi'nin en iyisavaşçılarının içinde büyüdüm! Bu hoca hakkında hiçbir şeybilmiyorum ama bana savaş teknikleri hakkında bilmediğimherhangi bir şey öğretmekte epey zorlanacaktır!"

Cüce ve Wulfgar kızın yanından geçerken, Cattibrie veBruenor birbirilerine bilgiç bilgiç gülümsediler.

"Hoşça kal Beornegar oğlu Wulfgar," diye seslendiarkasından.

"Bir dahaki buluşmamızda, öğrendiğin alçak gönüllülükderslerine dikkat edeceğim!"

Wulfgar geri döndü ve bir kez daha kaşlarını çatarak baktı,ama Cattibrie'ın gülümsemesi hiç de kaybolmadı.

İkisi madenlerin karanlığını şafaktan kısa bir süre sonraterk ettiler. Drow ile buluşacakları kararlaştırılmış noktayagiden kayalıklı vadi boyunca ilerlediler. Bulutsuz, ılık birgüneşli gündü, masmavi gökyüzü sabah sisiyle donuklaşmıştı.Wulfgar havaya doğru gerindi, uzun kaslarını açabildiği kadaraçtı. Onun halkı açık tundranın genişliklerinde yaşamak içinyaratılmıştı. Cüce yapımı mağaraların boğucu basıklığındandışarı çıktığı için rahatlamıştı.

Onlar geldiğinde Drizzt Do'Urden buluşma noktasındabekliyordu. Drow bir kayanın gölgelikli yerine arkasınıyaslamış, güneşin parıltısından korunmaya çalışıyordu.Pelerininin kapüşonu daha da fazla korusun diye yüzünün

Page 162: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

üstüne çekilmişti. Drizzt bunu, ırkından ona kalan mirasın birlaneti olarak düşünüyor, yüzey sakinlerinin arasında kaç yılyaşarsa yaşasın vücudunun tam olarak gün ışığına uyumsağlayamayacağını biliyordu.

Bruenor ile Wulfgar'ın yaklaştığını gayet iyi bilse dehareketsiz bir şekilde durdu. Bırak ilk hareketi onlar yapsın,diye düşündü. Oğlanın bu yeni duruma nasıl tepki vereceğinigözlemlemek istiyordu.

Yeni hocası ve efendisi olacak suret hakkında merakakapılmış Wulfgar, cesurca yürüdü ve drowun tam önündedikildi. Drizzt cüppesinin gölgeleri altından onun gelişiniizledi, koca adamın damarlı kaslarının zarafetine hayrankaldı. Drow aslında cücenin saçma isteğini bir parça tiyealmayı, sonra da özür dileyip kendi işlerine geri dönmeyiplanlamıştı. Ama Drizzt barbarın uzun adımlanndakiyumuşak akıcılığı, onun cüssesindeki biri için normalolmayan kıvraklığı fark ettiğinde genç adamın sınırsızmış gibigörünen potansiyelini geliştirme işine ilgi duymaya başladı.

Drizzt tanıştığı herkesle olduğu gibi, bu adamla datanışmalarının en acı verici kısmının Wulfgar'ın onagöstereceği ilk tepki olduğunu anladı. Bu işi hemen halletmekiçin sabırsızlanarak kapüşonunu geriye itti ve dosdoğrubarbarla yüzleşti.

Wulfgar’ın gözleri dehşet ve tiksintiyle genişledi. "Bir karaelf mi?" diye haykırdı gözlerine inanamayarak. "Büyücüköpek!" Sanki ihanete uğramış gibi Bruenor'a döndü. "Bunubenden kesinlikle isteyemezsin! Onun eli ayağı tutmaz ırkının

Page 163: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

büyülü aldatmacalarını öğrenmeye ne niyetim ne de ihtiyacımvar!"

"Sana dövüşmeyi öğretecek başka bir şey değil," dediBruenor. Cüce bunun olacağını tahmin ediyordu. Ama hiçendişeli değildi. Aynı Cattibrie gibi, o da Drizzt'in, haddindenfazla kibirli çocuğa öğrenmesi gereken alçak gönüllülüğüöğreteceğinin farkındaydı.

Wulfgar meydan okurcasına homurdandı. "Zayıf bir elftendövüş hakkında ne öğrenebilirim ki? Benim halkım gerçeksavaşçılar olarak doğarlar!" Drizzt'e açıktan açığa aşağılayanbir bakış attı. "Bunun gibi düzenbaz köpekler olarak değil!"

Drizzt günün ilk dersine başlamak için izin almak amacıylasakince Bruenor'a baktı. Cüce, barbarın cehaletine sırıttı vekafasını sallayarak izin verdi.

Göz açıp kapayıncaya kadar iki pala kınlarından fırladı vebarbara meydan okudu. Wulfgar vurmak için içgüdüsel olaraksavaş çekicini kaldırdı.

Ama Drizzt daha hızlıydı. Silahlarının düz yanlarıWulfgar’ın yanaklarına hızlı bir başarıyla tokat attı ve küçükkan çizgileri oluşturdu. Barbar karşı koymak için hareketederken, Drizzt ölümcül kılıçlarından birini yay şeklindedöndürdü ve kılıcın keskin ucu Wulfgar'in dizinin arkasınadoğru dalışa geçti. Wulfgar bacağını kılıcın yolundançekmeyi başardı ama bu hareket, Drizzt'in de beklediği gibi,dengesini bozdu. Barbarın midesine tekme atıp onu toprağıniçine yapıştırır ve büyülü çekici elinden düşürürken, drowkayıtsızca palalarını kınlarına geri soktu.

Page 164: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

"Şimdi birbirinizi anladığınıza göre," diye ilan etti Bruenor,Wulfgar’ın kırılgan benliği yüzünden neşesini saklamayaçalışarak, "sizi baş başa bırakıyorum." Bu durumdan memnunolup olmadığını anlamak için merakla Drizzt'e baktı.

"Bana birkaç hafta ver," diye cevapladı Drizzt, cüceningülümsemesine göz kırparak karşılık vererek.

Bruenor, Aegisfang'i geri almış ve dizlerinin üzerinekoymuş, elfe hayretle dalgın dalgın bakan Wulfgar'a doğrudöndü. "Onun sözlerine kulak ver evlat," diye talimat verdicüce son bir kez. "Yoksa seni bir akbabanın ağzına sığacakkadar küçük parçalara böler!"

Wulfgar yaklaşık beş yıldır ilk kez OnKasaba'nmsınırlarından öteye, önünde uzanan uçsuz bucaksız BuzyeliVadisi'ne bakıyordu. O ve drow günün geri kalanını KelvinYığmı'nın doğu eteklerini dolaşıp vadiden aşağı yürüyüşyaparak beraber geçirmişlerdi. Drizzt'in kendine ev bellediğiküçük mağara burada, dağın kuzeye bakan kısmınıntabanmdaydı.

İçinde birkaç post ve tencereler bulunan ev, fazla dayalıdöşeli değildi ve konfor denilen şeyden bihaberdi. Amamütevazı kolcunun gayet işine yarıyor, insanların alay vetehditlerine tercih ettiği mahremiyet ve inzivayı sunuyordu.Halkı herhangi bir yerde yalnızca bir geceden fazlakonaklamayan Wulfgar için bu mağara bile lüks sayılırdı.

Tundraya bir akşam karanlığı çökmeye başladı. Mağaranınderinliklerindeki rahat gölgelerde bulunan Drizzt kısauykusundan uyandı. Drow'un bariz bir şekilde tehlikeye

Page 165: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

açıkken beraber geçirdikleri daha ilk günden ona güveniprahatça uyumasına memnun olmuştu. Bu da günü daha erkensaatlerine Drizzt'in onu yenmesinin üzerine eklenince,Wulfgar'in kara elfi ilk gördüğünde duyduğu hiddetisorgulamasına sebep oldu.

"Derslerimize bu akşam başlayalım mı öyleyse?" diyesordu Drizzt.

"Efendi sensin," dedi Wulfgar acı acı. "Ben sadeceköleyim."

"Benim olduğumdan daha fazla köle değilsin," diyecevapladı Drizzt. Wulfgar merakla ona doğru döndü.

"İkimiz de cüceye borçluyuz," diye açıkladı Drizzt. "Onabir çok defa hayatımı borçluyum ve bu yüzden sana savaşbecerimi öğretmeyi kabul ettim. Sen de hayatına karşı onaverdiğin bir yemini yerine getiriyorsun. Bu yüzden sanaöğretmem gerekeni öğrenmek zorundasın. Ben hiç kimseninefendisi falan değilim, hiçbir zaman olmak da istemem."

Wulfgar tekrar dönüp tundraya baktı. Henüz Drizzt'e tamolarak güvenmiyordu. Fakat arkadaş canlısı maskesine onuinandırma konusunda drowun ne gibi gizli niyetleriolabileceğini de kestiremiyordu.

"Bruenor'a olan borçlarımızı beraber ödüyoruz," dediDrizzt. Anayurdunun çayırlarına yıllardır ilk defa baktığı içinWulfgar'ın hissettiği duyguları anladı. "Bu gecenin keyfiniçıkar, barbar. Dilediğin gibi gezip dolaş ve rüzgarı yüzündehissetmenin nasıl bir şey olduğunu hatırla. Yarın gece

Page 166: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

çöktüğünde başlayacağız." Sonra Wulfgar'in arzulamaktaolduğu mahremiyeti sağlamak için ayrıldı.

Wulfgar drowun ona gösterdiği saygıya minnettar olduğunureddedemezdi.

Gündüz vaktinde Wulfgar yeni ortama kendini alıştırırkenve akşam yemekleri için avlanırken, Drizzt mağaranın seringölgelerinde dinlenmeye çekildi.

Gece vaktinde ise dövüştüler.

Drizzt amansızca genç barbarın üstüne gidiyor,savunmasında bıraktığı her açıkta palasının düz kısmıyla onutokatlıyordu. Bu sık sık tehlikeli bir şekilde ortamıkızıştırıyordu, çünkü Wulfgar gururlu bir savaşçıydı veDrizzt'in üstünlüğü karşısında hem hiddetleniyor hem dehüsrana uğruyordu. Bu da barbarı daha büyük bir dezavantajasokuyordu çünkü hiddetlendiğinde bütün disiplini uçupgidiyordu. Drizzt, Wulfgar'ı yere seren yandan darbe vebükme serileriyle bu konuyu belirtmekte her zaman hızlıdavranıyordu.

Fakat Drizzt, barbar ile dalga geçmiyor ve onu hiç küçükdüşürmeye çalışmıyordu. Drow sistemli bir şekilde kendiişine bakıyordu. Yapılacak ilk işin barbarın reflekslerinikeskinleştirmek ve savunmaya dikkat etmesini öğretmekolduğunu anlamıştı.

Drizzt Wulfgar'ın yoğrulmamış yeteneğinden etkilenmişti.Genç savaşçının inanılmaz potansiyeli onu afallatıyordu. İlkbaşlarda Wulfgar/m inatçı gururu ve üzüntüsünün onu

Page 167: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

eğitilemez bir duruma sokacağından korkmuştu, fakat barbarayağa kalkıp meydan okumaya karşılık vermişti. Drizzt kadarsilahlar konusunda becerikli olan birinden edinebileceğifaydaları anlayan Wulfgar can kulağıyla dinliyordu. Gururu,zaten kudretli bir savaşçı olduğunu ve hiçbir eğitime ihtiyacıolmadığını düşünmesine neden olmak yerine, amacınıbaşarmasına yardımcı olacak her avantaja sıkı sıkıyatutunmasını sağlıyordu. İlk haftanın sonunda değişkensinirlerini kontrol edebildiği zamanlarda Drizzt'in kurnazsaldırılarını savuştutabilecek duruma gelmişti bile.

Drizzt bu ilk hafta içinde fazla konuşmadı. Fakat aradasırada barbarın yaptığı iyi bir savuşturma veya karşılamaya,ya da genel olarak, Wulfgar'ın bu kadar kısa bir süredegösterdiği gelişmelere iltifatlar ediyordu. Wulfgar, özelliklezor bir manevra yaptığı zamanlarda drowun hareketlerinihevesle tahmin ederken ve ahmakça savunmasınıgevşettiğinde gelen kaçınılmaz kılıç tokatlarından korkarkenbuldu kendini.

Genç barbarın Drizzt'e olan saygısı büyümeye devamediyordu. drowda bir şeyler vardı. Yalnızlığını çilekeş birşekilde, şikayet etmeden yaşaması Wulfgar’ın saygıdeğerlikhissine temas ediyordu. Henüz Drizzt'in neden böyle biryaşamı seçtiğini tahmin edemiyordu ama şimdiye dek drowutanıdığı kadarıyla, bunun prensiplerle bir alakası olduğunaemindi

İkinci haftanın ortasında, Wulfgar Aegisfang üzerinde tambir kontrol kazanmıştı. Girdap gibi dönen palalarısavuşturmak için çekicin sapını ve başını beceriklilikledöndürebiliyor ve ihtiyatla ölçüp biçtiği kendi darbeleriyle

Page 168: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

karşılık verebiliyordu. Barbar, palaların beceriklikesişlerinden eğilerek kaçmaya, zayıf bölgelerini anlamaya vebir sonraki saldırıyı tahmin etmeye başlarken, Drizzt ondameydana gelen ince değişikliği görebiliyordu.

Drizzt, Wulfgar’ın savunmasının yeterli derecedegüçlendiğine karar verdiğinde saldırı derslerine başladı.Kendi saldırı stilinin Wulfgar için en etkili yöntemolmayacağını biliyordu. Barbar bu eşsiz gücünü aldatıcıhileler ve hızlı dönüşlerden daha etkili bir şekildekullanabilirdi. Wulfgar’ın halkı doğa itibariyle saldırgankimselerdi ve onlar için hamle yapmak hamle savuşturmaktandaha kolaydı. Güçlü barbar tam yerine oturtulmuş tek birdarbeyle bir devi bile devirebilirdi.

Öğrenmesi gereken tek bir şey kalmıştı; sabırlı olmak.

Aysız ve karanlık bir gecenin erken saatlerinde, Wulfgarakşamın dersine kendini hazırlarken çayırların uzaklarında birkamp ateşinin parıltısını gördü. Aniden birkaç tane dahaparladığında büyülenmiş bir şekilde izledi, bunların kendikabilesi olup olmadığını merak etti.

Drizzt sessizce yaklaştı, dalıp gitmiş barbar onu farketmemişti.

drowun keskin gözleri uzaktaki kampın hareketlerini, dahaateşler Wulfgar'in görebileceği kadar parlaklaşmadan çokönce fark etmişti. "Halkın hayatta kalmayı başardı," dedi gençadamı rahatlatmak için.

Page 169: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Wulfgar hocasının aniden ortaya çıkışından ürktü. "Onlarane olduğunu biliyor musun?" diye sordu.

Drizzt onun yanına gitti ve tundraya doğru baktı. "BrynShander savaşında çok kayıp verdiler," dedi. "Ve kendileriiçin avlanacak hiç adam yokken, kadınlar ve çocuklar için kışepey zor geçti. Rengeyiklerini bulabilmek için batıya doğrugittiler, güçlü olabilmek için diğer kabilelerle birleştiler. Halkhâlâ asıl kabilelerinin isimlerini kullanıyor ama esasındageriye sadece iki tanesi kaldı; Alageyik Kabilesi ve AyıKabilesi.

"Sanırım sen Alageyik Kabilesi'ndendin," diye devam ettiDrizzt. Wulfgar başıyla onayladı. "Halkının durumu gayet iyi.Ovaya şimdi onlar hakim ve tundra halkının savaştan öncekigücünü geri kazanması için bir çok yılın geçmesi gerekse bilegenç savaşçılar daha şimdiden büyüyüp adam olmayabaşladılar."

Wulfgar'ın üzerine bir rahatlama çöktü. Bryn ShanderSavaşı'nm bir daha asla toparlanamayacak şekilde halkınınbüyük kısmını yok ettiğini sanıyordu. Tundra buz gibi kışvakti iki kat daha acımasız olurdu. Ve Wulfgar, o kadar çoksavaşçının aniden ölümü üzerine bazı kabileler bütünerkeklerini kaybetmişti geriye kalan insanları yavaş birölümün beklediğini sık sık düşünmüştü.

"Halkım hakkında çok şey biliyorsun," diye gözlemlediWulfgar.

"Bir sürü günümü onları izleyerek geçirdim," diye açıkladıDrizzt, barbarın konuyu nereye getirmeye çalıştığını merak

Page 170: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

ederek, "böyle nahoş bir coğrafyada gelişip güçlenmelerinisağlayan usullerini ve marifetlerini öğrendim."

Wulfgar yavaşça kıkırdadı ve kafasını salladı. Her nezaman Buzyeli Vadisi'nin yerlilerinden bahsetse drowungösterdiği samimi saygı onu daha da çok etkilemişti. Drowuiki haftadan az bir süredir tanıyordu ama Drizzt Do'Urden'inkarakterini o kadar iyi anlamıştı ki bir sonraki tahminininhedefi on ikiden vuracağını biliyordu.

"Bahse girerim ki şansını sorgulamayacak kadar aç olaninsanlar tarafından gündüz ışığında bulunması için karanlıktasessizce geyik avlamışsındır."

Drizzt ne soruyu cevaplandırdı ne de sabit bakışlarınıdeğiştirdi, ama Wulfgar tahminin doğruluğundan emindi.

"Heafstaag'i biliyor musun?" diye sordu barbar, birazsessizlikten sonra. "O benim kabilemin kralıydı, yaralı berelibir adamdı ve çok meşhurdu."

Drizzt tek gözlü barbarı çok çok iyi hatırlıyordu. Adamınisminin anılması bile drowun omzuna, koca adamın ağırbaltasıyla yaralandığı yere bir sancı sokmaya yetmişti."Yaşıyor," dedi, her nasılsa nefretini gizleyerek. "Bütün kuzeydiyarının sözcüsü şimdi Heafstaag. Ona meydan okuyacak yada onu dizginlemek için karşı gelecek kadar yiğit kimsekalmadı geriye."

"O kudretli bir kraldır," dedi Wulfgar, drowun sesindekinefreti bariz bir şekilde fark ederek.

Page 171: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

"Yabani bir dövüşçü o," diye düzeltti Drizzt. Lavanta renkligözleri Wulfgar'ı delip geçiyordu. Aniden hiddetle parlayıpbarbarı tamamen şaşkınlığa uğratmışlardı. Wulfgar o menekşerenkli gözlerde barınan inanılmaz kişiliği gördü. drowun öylebir içsel kudreti vardı ki en soylu kralı bile kıskandıracak safbir vasfa sahipti.

"Kişiliği tartışma kabul etmez bir cücenin kanatları altındabüyüyüp bir adam oldun," diye azarladı Drizzt. "Bundanhiçbir ders çıkartmadın mı?"

Wulfgar afallamıştı ve cevap verecek söz bulamıyordu.

Drizzt barbarın prensiplerini ortaya döküp onun eğitilmeyedeğer olup olmadığını anlamasının zamanının geldiğine kararverdi. "Bir kral kişilik ve iman olarak güçlüdür, örnek birliderdir ve halkının sorunlarına samimiyetle önem verir," diyeazarladı. "Sadece en güçlü kendisi olduğu için yöneten biryabani değildir. Aradaki farkı anlayabilecek kadar bir şeyleröğrendiğini düşünüyorum."

Drizzt, Wulfgar’ın yüzündeki utancı hissetti. Cücemağaralarında geçirdiği yılların, çocuğun büyümüş olduğutoplumsal zemini silkelediğini anladı. Bruenor'un, Wulfgar'ınsağduyusu ve kişiliğine olan inancının doğru olmasınıummuştu hep. Çünkü o da, tıpkı yıllar önce Bruenor'ungördüğü gibi, akıllı genç adamın gelecek vaadettiğinigörmüştü. Ve Wulfgar'in geleceğini umursadığını fark etti.Aniden döndü ve yürümeye başladı, barbarı kendi yanıtlarınıkendi bulması için yalnız bırakıyordu.

Page 172: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

"Peki ya ders?" diye seslendi Wulfgar onun ardından,kafası karışmış ve şaşırmış bir şekilde.

"Bu geceki dersini aldın," diye yanıtladı Drizzt arkasınıdönmeden ve yavaşlamadan. "Ve muhtemelen sana öğretipöğreteceğim en önemli dersti." Drow gecenin karanlığındakayboldu, fakat lavanta renkli gözlerin görüntüsü Wulfgar'ınzihninde çakılı kaldı.

Barbar kamp ateşine doğru geri döndü.

Ve düşüncelere daldı.

Ölü

Doğudan esip OnKasaba'yı kasıp kavuran amansız birboranın örtüsü altında geldiler. İronik bir şekilde, Drizzt veWulfgar'ın daha iki hafta önce takip ettiği Kelvin Yığını'nınyanından uzanan patikayı izlediler. Fakat verbeeg grubukuzeydeki açık tundranın aksine güneydeki yerleşimleredoğru ilerliyordu. Uzun ve sıska olmalarına rağmen devlerinen küçük cinsidirler çetin bir birlikti.

Akar Keseli'in engin ordusunun keşif birliğine bir ayaz deviönderlik ediyordu. Rüzgarın inildeyen patlamaları arasındasesleri duyulmayan grup, dağın güneyindeki kayalıklıçıkıntıda ork kaşifler tarafından keşfedilen gizli ine doğrubütün hızlarıyla ilerlediler. Bu canavarlardan taş çatlasa yirmitane vardı ama hepsi de kocaman bohçalarla silah ve erzaktaşıyordu.

Page 173: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Lider, grubu varacakları noktaya doğru bütün hızıylagötürdü. Adı Biggrin idi. Kurnaz ve çok güçlü bir devdi.Koca bir kurdun dişleri tarafından üst dudağı kopartılmıştı vesonsuza dek yüzünde duracak olan acayip bir gülümsemekarikatürü bırakmıştı. Bu şekli bozukluk sadece devinheybetine heybet ekliyordu o kadar. Normalde ele avucasığmayan adamlarının içine korkudan doğan bir saygıaşılıyordu. Akar Kessell, bu ön keşif gruplarına lider olsundiye Biggrin'i özel olarak seçmişti. Hem de, bu ince iş içindaha az ilgi çeken bir grup, mesela Heafstaag'in halkındanbirilerini göndermesi büyücüye tavsiye edildiği halde. AmaKessell, Biggrin'e oldukça değer veriyordu ve küçük verbeeggrubunun taşıyabildiği geniş erzak miktarına da hayrankalmıştı.

Birlik yeni karargahına gece yarısından önce yerleşti vehemen yatakhaneleri, depo odalarını ve küçük bir mutfağıdüzenlemeye koyuldu. Sonra beklediler; Akar Kessell'inOnKasaba'ya yapacağı şanlı şöhretli seferin ilk darbelerinivurmak için sessizce oturdular.

Her iki günde bir, grubu teftiş etmek ve büyücünün en sontalimatlarını getirmek için bir ork ulak gelirdi. Oraya varmasıtasarlanan bir sonraki erzak grubu konusunda Biggrin'ibilgilendirirdi. Her şey Kessell'in planına göre ilerliyordu,ama Biggrin endişe içinde fark etti ki, savaşçılarının çoğu heryeni gelen ulakla birlikte daha hevesli ve gergin olmayabaşlamıştı. Her defasında savaş için yürüyüşe geçmezamanlarının geldiğini ümit ediyorlardı.

Fakat talimatlar hep aynıydı: Gizlenin ve bekleyin.

Page 174: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

İki haftadan daha az bir süre içinde sıkışık mağaranıngergin atmosferinde, devler arasındaki arkadaşlıklardağılmaya başlamıştı. Verbeegler hareket yaratıklarıydı, derindüşünceler içinde oturma değil. Ve sıkıntı kaçınılmaz birşekilde sinirlerini bozmaya başlamıştı. Sık sık vahşi kavgalaradönüşen tartışmalar çıkmaya başladı. Biggrin adamlarındanhiç uzaklaşmazdı ve heybetli ayaz devi, askerleri ciddi birşekilde yaralanmadan kavgayı yatıştırmayı genelliklebaşarırdı. Dev, artık savaşa susamış grubu daha fazla kontrolaltında tutamayacağını hiç şüphesiz biliyordu.

Feci derecede sıcak ve rahatsız bir gecede beşinci ulakkoşturarak mağaraya girdi. Bahtsız ork, ortak salona girdiğianda yirmi tane homurdanan verbeeg tarafından etrafı sarıldı.

"En son haberler ne?" diye sordu biri sabırsızlıkla.

Akar Kessell'i arkasına almış olmanın yeterli derecedekoruma sağladığını düşünen ork, deve bariz bir meydanokumayla baktı. "Git efendini çağır asker," diye emretti.

Aniden kocaman bir el orkun boynundaki püskülleriyakaladı ve yaratığı sertçe salladı. "Sana bi soru sordu pislik,"dedi ikinci bir dev. "Haberler ne?"

Orkun cesareti şimdi bariz bir şekilde kırılmıştı ve onasaldıran deve kızgın bir tehdit savurdu. "Büyücü sen izlerkenpostundan derini sökecek!"

"Yeterince duydum," diye hırladı ilk dev, elini uzatıp orkunboynunu kıskaca aldı. Devasa kollarından sadece birini

Page 175: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

kullanarak yaratığı tamamen yerden kaldırdı. Ork debeleniptepindi ama bunun deve bir parça bile etkisi olmadı.

"Öf, ez o pis boynunu!" diye geldi bir haykırış.

"Gözlerini deş ve kara bi çukura göm!" dedi bir diğeri.

Biggrin kargaşanın kaynağını arayarak, adamları hızla itekaka odaya daldı. Verbeeglerin bir orka işkence etmekteolduğunu gören dev pek şaşırmamıştı. Aslında dev lider, buhadiseyi oldukça eğlenceli bulmuştu ama sağı solu belliolmayan Akar Kessell'i kızdırmanın tehlikesinin defarkındaydı. Pek çok ele avuca sığmaz goblinin itaatsizlikyüzünden ya da sadece büyücünün çarpık zevklerini tatminetsin diye yavaş yavaş öldürülüşüne tanıklık etmişti. "Şu sefilşeyi bırak yere," diye emir verdi Biggrin sakince.

Ayaz devinin etrafında homurdanma ve hırıldanmalaryükseldi.

"Kafasını içeri gömçürt!" diye haykırdı biri.

"Burnusunu ısır!" diye bağırdı bir diğeri.

Orkun yüzü havasız kalmaktan şişip kıpkırmızı olmuştu veartık debelenmiyordu. Onu tutan verbeeg, Biggrin'in tehditkarbakışlarına az bir süre karşılık verdikten sonra zavallıkurbanını ayaz devinin çizmeli ayaklarının altına fırlattı.

"Al senin olsun," diye hırladı verbeeg, Biggrin'e. "Amabenle bi daha gırgır geçerse, onu kesin yerim!"

Page 176: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

"Bu delikte yeterince durdum," diye şikayet etti arkasıralardan bir dev. "Ve gebertebilcek bi vadi dolusu pis cücevar!" Homurdanmalar daha da yüksek bir sesle yenidenbaşladı.

Biggrin etrafına bakındı ve bütün adamlarında hasıl olanfokurdayan öfkeyi gördü. Koca mağarayı ani ve bastırılamazbir şiddet galeyanı ile yerle bir etme tehlikesi büyüyordu.

"Yarın gecesi dışarı çıkıp ne var ve yok görcez," diyeönerdi Biggrin cevap olarak. Ayaz devi bunun tehlikeli birhareket olduğunu biliyordu, ama diğer seçenek kesin birfelakete yol açardı."Sadece üçer üçer ve kimse bilmiycek!"

Ork soğukkanlılığını bir nebze geri kazanmayıbaşarabilmişti ve devin teklifini duydu. İtiraz etmeyebaşlayacaktı ki dev lider anında sesini kesti.

"Kapa çeneni ork köpeği," diye emretti Biggrin, ulağı tehditeden verbeege bakıp çarpıkça gülümseyerek. "Yoksaarkadaşımın yemesine izin veririm!"

Devler neşe içinde uludular ve birbirilerinin omuzlarınaarkadaşça vurdular, yeniden dost olmuşlardı işte. Biggrinonlara harekete geçme sözü vermişti. Fakat yine de, devliderin verdiği karar hakkındaki şüpheleri, askerlerinin arzuluhevesleri tarafından dindirilememişti.

Verbeeglerin bağıra çağıra kafalarından uydurdukları cüceyemeği tarifleri mesela "Elmalı Cüce" ya da "Sakallı, Sosluve Kızarmış Cüce"gibi çınlayan onaylama haykırışlarıylakarşılık buluyordu.

Page 177: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Biggrin, verbeegler kısa boylu halktan birilerine rastlarlarsameydana gelecek şeyleri kara kara düşünüyordu. Biggrin,verbeeglerin üçerli gruplar halinde ve sadece gecevakitlerinde inden dışarı çıkmalarına izin veriyordu. Devlider, cücelerin gece vakti vadinin bu kadar kuzeyinegeleceğini düşünmüyordu ama büyük bir kumar oynadığını dabiliyordu. Her ne zaman bir devriye birliği kazasız belasızgeri dönse rahat bir nefes veriyordu.

Sadece sıkış tepiş mağaradan dışarı çıkmaya izinli olmakbile verbeeglerin moralini on kat arttırmıştı. Askerleryaklaşmakta olan savaş için heveslerini tekrarkazandıklarından, inin içindeki tansiyon hemen hemendinmişti. Kelvin Yığını'nın eteklerinde sık sık CaerKonig veCaerDineval'in ışıklarını, Batıya doğru giden yoldaTermalaine'i ve hatta çok güneydeki Bryn Shander'ı bilegörebiliyorlardı. Şehirleri görmeleri yaklaşmakta olan zaferhakkında fanteziler kurmalarını sağlıyordu ve bu düşünceler,uzun bekleyişlerini devam ettirmeleri için yeterli oluyordu.

Bir hafta daha geçip gitti. Her şey gayet iyi gidiyor gibiydi.Küçük çaplı özgürlüğün takımına getirdiği gelişmeyi görenBiggrin, verdiği riskli karar konusunda yavaş yavaşrahatlamaya başlamıştı.

Ama sonra, Kelvin Yığını'nda kaliteli taşların bulunduğunuBruenor'dan haber alan iki cüce, maden potansiyeliniincelemek için vadinin kuzey ucuna doğru yola çıktılar.Kayalıklı dağın güney bayırlarına ikindi vaktinde geldiler vegün batımında küçük bir çayın yanındaki düz kayalığakamplarını kurdular.

Page 178: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Bu onların vadisiydi ve birkaç yıldır burada hiç sorunyaşamamışlardı. Çok az tedbirliydiler.

Böylece o gece inden ayrılan ilk verbeeg devriyesi kısasürede bir kamp ateşinin fakına vardı ve nefret ettiklericücelerin kendilerine has lehçesini duydu

Dağın öteki tarafında Drizzt Do'Urden gündüz uykusundanuyandı. Mağaradan dışarıya, bastırmakta olan karanlığaçıktığında , her zamanki yeri olan yüksek bir kayanın üstündeWulfgar'ı düşüncelere dalmış bir halde ovaya doğru bakarkenbuldu.

"Yurdun burnunda tütüyor değil mi?" diye sordu drowbilgiç bir edayla.

Wulfgar geniş omuzlarını silkti ve dalgın dalgın cevapverdi, "Belki de." Barbar, Drizzt'e saygı duymayabaşladığından beri halkı ve onların yaşayış biçimleri hakkındakendine bir çok rahatsız edici sorular sorar hale gelmişti.Drow onun için bir muamma, dövüş yeteneğinin vemükemmel kontrolün kafa karıştırıcı bir terkibiydi. Drizztyaptığı her hareketi büyük maceralar ve tartışma kabul etmezbir ahlak terazisinde tartıyor gibiydi.

Wulfgar meraklı gözlerle drowa doğru dönüp baktı. "Nedenburadasın?" diye sordu aniden.

Şimdi önlerinde uzanan ovaya düşünceler içinde bakanDrizzt idi. Akşamın ilk yıldızları belirmişti, yansımaları elfinkoyu göz çukurlarında parıldıyordu. Ama Drizzt yıldızlarıgörmüyordu; drowların yerin çok derinlerinde bulunan

Page 179: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

ışıksız, devasa mağara şehirlerinin uzak görüntülericanlanıyordu zihninde.

"Hatırlıyorum," diye anımsadı Drizzt kesin bir şekilde,çünkü böyle feci hatıralar çoğunlukla akılda kalıcıydı, "buyüzey dünyasına ilk baktığım zamanı hatırlıyorum. O zamançok daha genç bir elftim, büyük bir akıncı grubununüyesiydim. Gizli bir mağaradan dışarı çıktık ve küçük bir elfköyüne saldırdık." Hatıraları kafasında bir kez dahacanlanınca drow acıyla yüzünü buruşturdu. "Yoldaşlarım ağaçelfi klanının her bireyini katlettiler. Her kadını. Her çocuğu."

Wulfgar büyüyen bir dehşetle onu dinledi. Drizzt'inanlatmakta olduğu bu akın, vahşi Alageyik Kabilesitarafından düzenlenen akınlardan biri olabilirdi gayet de.

"Halkım öldürür," diye devam etti Drizzt sertçe. "Acımadanöldürürler." Barbarın kendisini iyi duyduğundan emin olmakiçin Wulfgar'a dikti gözlerini.

"Duygusuzca öldürürler."

Söylediği sözlerin önemini barbar tamamen hazmetsin diyebir süre duraksadı. Hissiz katillerin basit ama eksiksiz örneğiWulfgar’ın kafasını karıştırdı. İhtirasla savaşan dövüşçülerinarasında büyüyüp eğitilmişti, hayattaki tek amaçları savaştazafer kazanmak olan dövüşçülerdi bunlar. Tempus içinsavaşırlardı. Genç barbar bu denli duygusuz bir zalimliğianlayamıyordu. Fakat Wulfgar kabul etmeliydi ki aralarındaçok ince bir fark vardı. Drow ya da barbar fark etmez,akınların sonuçları hep aynıydı.

Page 180: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

"Hizmet ettikleri o iblis tanrıça diğer ırklara hiç yerayırmaz," diye açıkladı Drizzt. "Özellikle de diğer elfırklarına."

"Ama bu dünyada asla kabul edilmeyeceksin," dediWulfgar. "İnsanların senden hep çekineceğini kesinliklebiliyorsundur."

Drizzt başını salladı. "Çoğu," diye hemfikir oldu. "Dostumdiye adlandırabileceğim çok az kimsem var, ama halimdenmemnunum. Görüyorsun ki barbar, kendime saygım var;kendimi suçlu hissetmiyorum, kendimden utanmıyorum."

Çömeldiği yerden kalktı ve karanlığın içine doğruyürümeye başladı. "Gel," diye talimat verdi. "Bu gece sıkıdövüşelim, çünkü becerilerinin gelişiminden memnunum vedersinin bu kısmı sonuna yaklaşıyor."

Wulfgar bir anı daha düşünceler içinde geçirdi. Drow zorluve maddi açıdan bomboş bir hayat yaşıyordu, fakat Wulfgar'ıntanıdığı herkesten daha zengindi. Drizzt ezici şartlarkarşısında bile kendi prensiplerine tutunmuştu. Kendihalkının dünyasını, kendi isteğiyle terk etmiş, hiç kabuledilmeyeceği ve takdir görmeyeceği bir dünyada yaşamayıseçmişti.

Gitmekte olan, şimdi sadece bir karaltı halini almış elfebaktı. "Belki ikimiz o kadar da farklı değilizdir," diyemırıldandı.

"Casuslar!" diye fısıldadı verbeeglerden biri.

Page 181: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

"Ateş yakıyolarsa aptal casus bunnar," dedi bir diğeri.

"Hadi gidip ezelim onları!" dedi ilki, turuncumsu ışığadoğru yürümeye başlayarak.

"Patron dedi hayır!" diye hatırlattı üçüncüsü, diğer ikisine."Biz izlemek var, ezmek yok!"

Kayalıklı patikadan cücelerin küçük kamp yerine doğruellerinden geldiğince sessiz sakin ilerlemeye başladılar, bu dademek oluyordu ki ancak yuvarlanan bir kaya kadarsessizdiler.

İki cüce, birinin ya da bir şeyin yaklaşmakta olduğununfarkına vardı. Tedbir olarak silahlarını çektiler. Ama Wulfgarve Drizzt'in, ya da belki de CaerKonigli bir balıkçınınyaktıkları ateşi görüp akşam yemeğini onlarla paylaşmayageldiğini düşündüler.

Kamp yeri hemen aşağılarında göründüğü vakit verbeeglercücelerin ellerinde silahlarıyla durduklarını gördüler.

"Gördüler bizi!" dedi devlerden biri, karanlığa doğrueğilerek.

"Öf, kes sesini be," diye emretti ikincisi.

Üçüncü dev, cücelerin henüz onların kim olduğunubilmesinin hiçbir yolu olmadığını en az ikincisi kadar iyibiliyordu ve ikinci devin omzunu yakalayıp şeytanca gözkırptı. "Eğer gördülerse bizi," diye akıl yürüttü, "Onlarıezmekten başka seçenek yok!"

Page 182: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

İkinci dev yavaşça gülümsedi, ağır sopasını omzuna attı vekampa doğru ilerledi.

Verbeegler kayaların arşından geçip kamplarının birkaçmetre ötesine geldiğinde ve üzerlerine doğru ilerlemeyebaşladığında cüceler tamamen afallamıştı. Ama köşeyesıkıştırılmış bir cüce dünyadaki her şeyden daha çetindir.Ayrıca bunlar Mithril Salonu'nün klanındandı, hayatlarıboyunca amansız tundrayla savaş halindeydiler. Bu dövüşverbeeglerin umduğu kadar kolay geçmeyecekti.

Birinci cüce, en öndeki verbeegin hantal hamlesindeneğilerek kurtuldu ve canavarın ayak parmaklan üzerineçekicini güm diye indirerek karşılık verdi. Dev yaralı ayağınıistem dışı kaldırıp diğer bacağının üzerinde zıpladı vedeneyimli cüce savaşçı hemen dizine bir yumruk atarak onuyere devirdi.

Diğer cüce hızla tepki verip çekicini eksiksiz başarıylasavurarak fırlattı. Bir diğer devin gözüne isabet etti ve devinsendeleyip kayaların üzerine düşmesini sağladı.

Ama üçüncü verbeeg (üçü arasında en küçük olanı oydu)saldırmadan önce ellerine bir taş aldı ve cücenin fırlatışınıbüyük bir kuvvetle geri iade etti. Fırlatılan taş bahtsız cüceninşakaklarında patladı ve boynunu sertçe yana doğru büküpkırdı. Kafası omuzlarının üzerinde gevşekçe sallandı ve cüceölerek yere düştü.

İlk cücenin, yere devirdiği devin işini bitirmesine azkalmıştı ki canavarların geri kalanları aynı anda üstüneçullanıverdi. Cüceyle dövüşen ikisi darbeleri savuşturup

Page 183: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

karşılık vermeye çalışırken cüce bir parça üstünlükkazanmaya başladı. Ama bu üstünlük kısa süre sonra,fırlatılan çekiç tarafından gözünden yaralanan üçüncü devinkendini toplayıp cücenin üstüne atılmasıyla son buldu.

İki verbeeg savurdukları darbe üstüne darbelerle cüceyiyağmura tuttular. Cüce bu darbelerden kısa bir süre kaçmayı,ya da onları savuşturmayı başardıysa da omzunun tamortasına inen bir tanesi onu yere düşürdü. Üzerine düştüğükaya kadar sert olduğundan kısa sürede tekrar nefes almayıbaşarabildi. Ama ağır bir çizme üzerine basıp onu yüzükoyunyere çiviledi.

"Ez onu!" diye yalvardı, cücenin yere sermiş olduğu dev."Sonra gider aşçıya verir biz!"

"Vermiycez!" diye hırladı cücenin üstüne binmiş olan dev.Koca çizmesini toprağa bastırıp bahtsız kurbanını ezerekcanını aldı.

"Eer öörenirse Biggrin bizi götürür aşçıya!" Diğer ikisi,acımasız liderlerinin gazabı kendilerine hatırlatılıncagerçekten de korktular. Bir çözüm bulması için daha kurnazolan arkadaşlarına çaresizce baktılar.

"Biz onnarın pisliklerini karanlık bir deliğe koy ve kimseyebişii söyleme!"

Millerce güneydeki münzevi kulesinde, Akar Kessellsabırla bekliyordu. Sonbaharda en son ve en büyük tüccarkeravanları Luskan'dan OnKasaba'ya gelecekti. Kervanlarzenginliklerle ve kış için erzakla dolu olacaktı. Ondan sonra

Page 184: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

büyük orduları yolda birleşecek ve açması balıkçıları yoketmek için görkemle ilerleyecekti. Kazanacağı kolay zaferinmeyvelerinin düşüncesi bile büyücünün tüylerini tatlı tatlıürpertiyordu.

Savaşın ilk darbelerinin çoktan vurulmuş olduğunu bilmesiimkansızdı.

Sığ

Wulfgar, öğle vaktinden hemen önce geceninyorgunluğundan arınmış bir şekilde uyandığında, Drizzt'indaha önceden kalkmış olduğunu ve uzun bir yürüyüş içinbohça hazırladığını görünce şaşırdı.

"Bu gün farklı bir derse başlıyoruz," diye açıkladı Drizztbarbara. "Sen bir şeyler yer yemez yola çıkacağız."

"Nereye?"

"Önce cüce madenlerine," diye cevapladı Drizzt. "Bruenorgelişiminin derecesini kendi gözleriyle ölçmek için senigörmek istiyor." Koca adama gülümsedi. "Hayal kırıklığınauğramayacak!"

Wulfgar da gülümsedi. Yeni keşfettiği çekiç kullanmabecerisinin somurtkan cüceyi bile etkileyeceğinden emindi."Peki ya sonra?"

Page 185: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

"Maer Dualdon kıyılarındaki Termalaine'e. Orada birdostum var. Pek az dostumdan bir tanesi," diye çabucakekledi, göz kırpıp Wulfgar'ın da gülümsemesini sağlayarak."Agorwal adında bir adam. OnKasaba halkından kimselerletanışmanı istiyorum, onları daha iyi yargılayabilesin diye."

"Yargılayacak neyim varmış?" diye sordu Wulfgarkızgınlıkla. Drowun koyu ve bilgiç gözleri onu delipgeçiyordu. Wulfgar, Drizzt'in aklından neler geçtiğini kesinbir şekilde anlıyordu. Kara elf, barbarların düşman olarak ilanettiği insanların kişiliklerini ona göstermek istiyordu. Ona,eğer bayırlardaki savaş farklı gelişmiş olsaydı, barbarın kendiağır sırığına kurban gitmiş olabilecek kadın, adam veçocukların günlük yaşantılarını göstermek istiyordu. Savaştakorkusuz olan Wulfgar, şimdi o insanlarla tanışmaktan çokkorkmuştu. Genç barbar daha şimdiden savaş seven halkınınfaziletlerini sorgulamaya başlamıştı; halkının kaygısızcayakmayı planladığı kasabada karşılaşacağı masum yüzler,bütün dünyasının basma yıkılma sürecini gayet iyitamamlayabilirdi.

İki yoldaş kısa bir süre sonra yola çıktı. Buraya gelirkentakip ettikleri yolu izleyerek Kelvin Yığını'nın doğupatikalarını geri yürüdüler. Doğudan toprak dolu bir rüzgarsertçe esiyor, onlar dağın açıkta kalmış yüzünü geçerlerken,can yakan büyük toprak parçalarıyla üzerlerine saldırıyordu.Parlayan güneş özellikle onun gücünü tükettiği halde, Drizztyürümeye devam etti ve dinlenmek için durmadı.

ikindi vaktinde güney çıkıntısını en sonunda dönmüşlerdi,yorulmuşlardı ama moralleri iyiydi.

Page 186: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

"Madenlerin siperi altında bulunduğum sürede tundrarüzgarının ne kadar zalim olabileceğini unutmuşum!" diyegüldü Wulfgar.

"Vadinin kenarında bir nebze korunma sağlarız," dediDrizzt. Belinde duran boş su tulumuna hafifçe vurdu."Benimle gel, yola devam etmeden bunlarıdoldurabileceğimiz bir yer biliyorum."

Wulfgar'ı kuzeye, dağın güney bayırlarının hemen altınadoğru götürdü. Drow kısa bir mesafe ötede bulunan buzlu birdere biliyordu, suları Kelvin Yığını'nın tepelerinden eriyenkarlarla besleniyordu.

Dere taşların arasından akarken mutlu mesut çağıldıyordu.Etraftaki kuşlar yoldaşların gelişiyle cikleyip gakladılar ve birvaşak sessizce sıvıştı. Her şey normal gibi görünüyordu, amayolcular tarafından çoğunlukla bir kamp yeri olarak kullanılangeniş ve düz kayaya geldikleri anda, Drizzt bir şeylerin fecişekilde yanlış olduğunu sezdi. İhtiyatla hareket ederekyaklaştı ve git gide büyüyen şüphelerini doğrulayacak somutbir iz aradı.

Fakat Wulfgar kayanın üstüne göbekleme bir şekilde yatıpter ve toprakla kaplanmış yüzünü hevesle soğuk suya daldırdı.Kafasını geri çıkarttığında yüzüne renk gelmişti, sanki buzgibi su ona > bir çeşit dirilik vermiş gibi.

Ama sonra barbar, kayanın üzerindeki kırmızı lekelerigördü ve çizdikleri vahşet dolu izi takip etti. Çağlamakta olanderenin hemen üstündeki sivri bir taşa takılı olan üzeri tüylüet parçasının önüne geldi.

Page 187: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Biri kolcu, diğeri barbar olan iki becerikli izci, savaşın kısabir süre önce tam bu noktada gerçekleşmiş olduğunuanlamakta güçlük çekmedi. Deri parçasının üzerindekitüylerin sakal olduğunu anladılar ve bu da tabii ki, akıllarınacüceleri getirdi. Etrafta üç farklı dev gibi ayak izi buldular.Güneye doğru uzanan izleri teğet şekilde takip ettiler ve kısasüre sonra sığ mezarları buldular.

"Bruenor değil," dedi Drizzt sertçe, iki cesedi inceleyerek."Daha genç cüceler bunlar sanırım Fellhamer'm oğlu Bundove Argo Grinnblade'in oğlu Dourgas."

"Son hızla madenlere gitmeliyiz," diye önerdi Wulfgar.

"Yakında," diye cevapladı drow. "Burada ne olduğunuöğrenmek için etrafta hâlâ bir çok iz var ve bu gece bizim tekşansımız olabilir. Bu devler yalnızca geçmekte olan haydutlarmıydı, yoksa bölgeye yerleştiler mi? Ve bu pislikhayvanlardan daha fazlası var mı?"

"Bruenor'un haberdar edilmesi gerek," diye karşı çıktıWulfgar.

"Ve edilecek de," dedi Drizzt. "Ama bu üçü hâlâ etraftaysa,ki ben etrafta olduklarına inanıyorum çünkü onları gömmezahmetine girmişler, gece çöktüğü zaman biraz dahaeğlenmek için geri dönebilirler." Wulfgar'a işaret edip batıyabakmasını istedi, hava daha şimdiden alaca karanlığın pembegölgeleriyle dolmaya başlamıştı. "Bir dövüş için hazır mısın,barbar?"

Page 188: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Wulfgar kararlı bir hırıltıyla Aegisfang'i omzundan aldı veadamant sapını boş olan eline vurdu. "Bu gece kimin birazeğleneceğini göreceğiz."

Düz kayanın güneyindeki kayalıklı bir uçurumun gizliliğialtında ilerlediler, güneşin ufuk çizgisinin altına gitmesini vekaranlık gölgelerin çöküp akşamı koyulaştırmasını beklediler.

Uzun bir bekleyiş değildi çünkü inden dışarı ilk çıkanlargeçen gece cüceleri öldüren verbeeglerdi, yeni kurbanlarınıaramak için sabırsızlanıyorlardı. Devriye kısa süre sonradağın yokuşlarından aşağı paldır küldür inmeye başladı vederenin yanındaki düz kayaya geldi.

Wulfgar hemen saldırmaya hazırlandı ama yerlerini bellietmeden önce Drizzt onu durdurdu. Drow bu devleriöldürmeye kesinlikle niyetliydi, ama ilk önce neden buradaolduklarını anlayıp anlayamayacağını görmek istiyordu.

"Lanetler ossun," diye homurdandı devlerden biri."Ortalıkta tek bi cüce bile yok!"

"Kötü şans bu," diye uludu diğeri, "ve bizim dışardaki songecemiz." Yaratığın yoldaşları merakla ona baktı."Sayılarımız iki kat artçak ve o pis ogrelerle orklar gelcek. Vepatron her şeyler yatışmadan bizi dışarı bırakmıycak."

"O pis deliğe yirmi baş daha geliyor," diye şikayet etti diğerdevlerden biri. "Kafayı sıyırmak işten dul!"

"Hadi gidelim öyleyse," dedi üçüncüsü. "Burda av falanyok ve harcancak gecemiz de yok."

Page 189: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Devler ayrılmaktan söz ettiği anda, yarığın gerisindeki ikiserüvenci iç güdüsel olarak gerginleşti.

"Eğer o kayaya varabilirsek," diye akıl yürüttü Wulfgar,bilmeden geçen gece devlerin de bir pusu yeri olarakkullandığı kayayı göstererek, "burada olduğumuzuanlayamadan onları alaşağı ederiz!" Heyecanla Drizzt'e doğrudöndü ama drowu gördüğü anda hemen geriledi. Lavantarenkli gözler Wulfgar'ın daha evvel hiç görmediği birparıltıyla yanıp tutuşuyordu.

"Sadece üç tane var," dedi Drizzt, sesi her an patlayabilecekince bir sakinlik sınırındaydı. "Pusuya düşürmeye hiçihtiyacımız yok."

Wulfgar kara elfteki bu beklenmedik değişime nasılyaklaşması gerektiğini tam olarak bilmiyordu. "Banakazanabileceğin her avantajı aramam gerektiğini öğrettin,"dedi sakıngan bir şekilde.

"Savaşta evet," diye cevapladı Drizzt. "Bu intikam. Bırakdevler bizi görsün, bırak üzerlerine çökmekte olan ölümündehşetini tatsınlar!" Yarığın etrafından dolaşırken narinellerinde aniden palalar beliriverdi, metin yürüyüşü cesaretkırıcı bir şekilde ölüm sözleri veriyordu.

Devlerden biri şaşkınlık içinde haykırdı ve drowun önlerineçıktığını gördüklerinde hepsi de donakaldı. Korkmuşlardı veşaşırmışlardı, düz kayanın önünde savunmacı bir sıraoluşturdular. Verbeegler drowların efsanelerini duymuşlardı,hatta bazı yerlerde kara elfler devlerle güç birliği bile yapardı,ama Drizzt'in aniden belirişi hepsini şaşkına çevirmişti.

Page 190: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Drizzt onların gergin kıpırdanmalarından haz aldı ve buanın tadını çıkartmak için uzakta durdu.

"Kimsin nesin sen?" diye sordu devlerden birisakınganlıkla.

"Cücelerin bir dostuyum," diye yanıtladı Drizzt, şeytancagülerek.

Devlerin en büyüğü hiç tereddüt etmeden saldırdığında,hemen yanında Wulfgar beliriverdi. Ama Drizzt onudurdurdu. Drow palalarından birini yaklaşmakta olan devedoğru salladı ve ölümcül bir sakinlikle ilan etti, "Sen öldün."Verbeeg hemen morumsu alevlerle aydınlandı. Dehşet içindehaykırdı ve bir adım geriledi, ama Drizzt düzenli bir şekildeüzerine gitti.

Wulfgar'a baskın bir şekilde savaş çekicini fırlatma hissigeldi, sanki Aegisfang kendi iradesini kullanıyormuş gibi.Silah ıslık çalarak gece göğünü delip geçti, tam ortada durandevin üzerine patladı ve kırık vücudunu kabarmış olan dereyedüşürdü.

Wulfgar fırlatışının gücü ve sonucu karşısında şaşırıpkalmıştı, ama üçüncü devle geriye kalan tek silahıyla, yanisadece küçük bir hançerle dövüşmenin pek etkiliolmayacağından endişeleniyordu. Aynı şekilde dev de elinegeçen avantajı fark etti ve vahşice saldırdı. Wulfgar elinihançere attı.

Ama bunun yerine, büyülü bir yolla geri dönen Aegisfang'ibuldu ellerinde. Bruenor'un silaha yüklemiş olduğu bu özel

Page 191: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

güçten hiç haberi yoktu ve durup şaşıracak zamanı da yoktu.

Ödü patlayan ama kaçacak hiçbir yeri olmayan en büyükdev, Drizzt'e daha da fazla avantaj vererek körlemesinesaldırdı. Canavar ağır sopasını yükseğe kaldırdı. Bu hareketi,hiddeti sebebiyle daha da uzun sürmüştü ve Drizzt sivrikılıçlarını deri tunikten içeriye, açıkta kalmış mideyesokuverdi. Dev sadece hafif bir tereddütle güçlü savuruşunadevam etti ama çevik drowun darbeden kaçmaya yetecekkadar zamanı vardı. Ve savurduğu darbe devin dengesinibozarak sendelemesini sağlarken, Drizzt yaratığın sırtında veomuzlarında iki küçük delik daha açtı.

"İzliyor musun evlat?" diye seslendi drow, Wulfgar'aneşeyle. "Tıpkı senin türünden biri gibi savaşıyor."

Wulfgar geriye kalan devle meşguldü, canavarın güçlüdarbelerini savuşturmak için Aegisfang ile rahatça manevralaryapıyordu ama hemen yanında gerçekleşen dövüşten küçüksahneler yakalayabilmişti. Oradaki görüntü, Drizzt'inkendisine öğrettiği şeyin değerinin acı bir örneğiydi. Çünküdrow, verbeeg ile oynuyor, yaratığın kontrolsüz hiddetinikendisine karşı kullanıyordu. Canavar durmadan öldürücü birdarbe indirmek için geriniyor ve Drizzt her seferinde hızlavurup kaçıyordu. Bir düzine yaradan verbeeg kanıfışkırıyordu ve Wulfgar, Drizzt'in bu işi her an bitirebileceğinibiliyordu. Ama kara elfin bu eziyet dolu oyunla eğlendiğinigördüğüne epey şaşırdı.

Wulfgar rakibine henüz sert bir darbe indirememişti.Drizzt'in ona öğrettiği gibi zamanını bekliyor, hiddetliyaratığın açık vermesini kolluyordu. Barbar daha şimdiden

Page 192: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

devin darbelerinin daha seyrek aralıklarla ve daha az güçleinmeye başladığını görüyordu. En sonunda ter içinde kalmışve zar zor nefes almakta olan verbeeg hata yaptı vesavunmasını açık bıraktı. Aegisfang hedefe güm diye bir kezve sonra bir kez daha indi ve ondan sonra dev toprağadevrildi.

Drizzt ile dövüşmekte olan verbeeg şimdi tek dizininüstüne çökmüştü, çünkü drow el çabukluğuyla dizindekikirişlerden birini parçalamıştı. Drizzt ikinci devin deWulfgar'ın önünde yere devrildiğini gördüğünde oyunubitirmeye karar verdi. Dev son bir başarısız darbe savurdu veDrizzt silahın düşüş yönünden kaçarak palalarından birinisapladı, ama bu sefer bütün gücüyle bastırdı. Kılıç devinboynundan içeri kaydı ve yukarıya çıkarak beynine ulaştı.

Sonra Wulfgar ile o, dizlerinin üzerine çökmüş dinlenirkenve çıkardıkları işin sonuçlarını düşünürken, Drizzt'inkafasında tek bir soru vardı. "Çekiç?" diye sordu basitçe.

Wulfgar kafasını eğip Aegisfang'e baktı ve omuz silkti."Bilmiyorum," diye cevapladı dürüstçe. "Kendi büyüsünükullanarak ellerime geri döndü!"

Drizzt kendi kendine gülümsedi. Biliyordu. Bruenor'unhüneri ne kadar da şahane, diye düşündü kendi kendine. Veona bunun gibi bir armağan verdiğine göre çocuğu ne kadarda çok önemsiyor olmalıydı!

"Yirmi tane verbeeg geliyormuş," diye söylendi Wulfgar.

Page 193: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

"Ve başka bir yirmi tane ise daha şimdiden burada," diyeekledi Drizzt. "Dosdoğru Bruenor'a git," diye talimat verdi."Bu üçü inden çıkıp geldi; iz sürüp geri kalanlarının nerdeolduğunu bulmakta fazla sorun yaşamam."

Wulfgar başıyla onayladı fakat merakla Drizzt'e baktı.Verbeeglere saldırmadan önce drowun gözlerinde gördüğüyanıp tutuşan, alışılmadık ateş barbarı korkutmuştu. Karaelfin ne kadar gözüpek olacağından emin değildi. "İnibulduğunda ne yapmayı tasarlıyorsun?"

Drizzt hiçbir şey söylemedi ama barbarın endişeleriniarttıracak şekilde çarpıkça gülümsedi. En sonundaarkadaşının kaygılarını dindirdi. "Yarın sabah benimle tam bunoktada buluş. Eğlenceye sensiz başlamayacağıma seni teminederim!"

"Şafağın ilk ışıklarından önce geri döneceğim," diyeyanıtladı Wulfgar sertçe. Topuklarının üzerinde döndü vekaranlığın içinde kayboldu, yıldızların altında elindengeldiğince hızlı ilerledi.

Drizzt de yürümeye başladı, Kelvin Yığını'nın cephesiboyunca batıya doğru üç devin izlerini takip etti. En sonundadevlerin bariton seslerini duydu ve ondan kısa bir süre sonrainin girişini belirleyen, aceleye getirilerek yapılmış tahtakapıları gördü. Dağ eteğindeki çalılıkların arasına kurnazcagizlenmişti.

Drizzt sabırla bekledi ve az sonra ikinci bir devdevriyesinin inden çıktığını gördü. Ve daha sonra geridöndüklerinde bir üçüncü birlik dışarı çıktı. Drow ilk

Page 194: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

devriyenin dönmeyişinden dolayı bir alarm durumunun olupolmadığını anlamaya çalıştı. Ama verbeegler neredeyse herzaman ele avuca sığmaz ve bağımsızdı. Drizzt'in, aralarındageçen konuşmalardan duyabildiği kadarıyla devler, eksikarkadaşlarının ya kaybolduğunu ya da sıvıştıklarınıdüşünüyordu. Drizzt bunu anlayınca rahatladı. Drow birkaçsaat sonra sıradaki planını hazırlamaya başladığında baskınyapma unsurunun hâlâ işine yarar durumda olduğundanemindi.

Wulfgar gece boyunca koştu. Haberleri Bruenor'a iletti veklanın harekete geçmesini hiç beklemeden kuzeye doğru gerikoşmaya başladı. Koca adımları bir saatten birazcık dahafazla sürede, şafağın ilk ışıklarından ve hatta Drizzt'in indengeri dönüşünden bile önce, düz kayaya varmasını sağladı.Beklemek için yarığın arkasına gitti, drow hakkındakiendişeleri her geçen saniye artıyordu.

En sonunda daha fazla beklemeye dayanamadı ve ine doğruverbeeglerin izini takip etmeye başladı, neler olup bittiğiniöğrenmeye kararlıydı. Daha beş metre bile gitmemişti ki bir elkafasının arkasına bastı şaplağı. Kendisine saldıran kimseyleyüzleşmek için tepkisel olarak arkasını döndü ama Drizzt'iönünde dururken gördüğünde şaşkınlığı yerini sevince bıraktı.

Drizzt kayaya Wulfgar'dan kısa bir süre sonra gelmiş fakatgizlenmişti. Genç ve atılgan savaşçı anlaşmalarına güvenecekmi yoksa işleri kendi ellerine almaya mı karar verecek diyebarbarı izlemişti. "Saati geçmeden önce asla kararlaştırılmışbir randevudan şüphe duyma," diye azarladı drow sertçe,fakat barbarın onun iyiliği hakkındaki endişesi karşısında daduygulanmıştı.

Page 195: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Wulfgar'dan gelebilecek herhangi bir yanıt kısa kesilmekzorunda kalmıştı çünkü iki yoldaş aniden tanıdık bir sesinsertçe haykırdığını duydu. "Bana öldürmem için cıyaklayandev domuzlardan bulun!" diye seslendi Bruenor arkalarından,derenin yanındaki düz kayanın üzerinden. Zıvanadan çıkmışcüceler inanılmaz bir hızda ilerleyebilirdi. Bir saatten az birsürede Bruenor'un klanı toplanmış ve hemen barbarınardından yola çıkmıştı, neredeyse onun çılgın adımlarınayetişmişlerdi.

"Hoş bulduk," diye seslendi Drizzt, cüceye katılmak içinyürürken. Bruenor'u üç ölü verbeege acı bir memnuniyetlebakarken buldu. Elli tane demir yüzlü, savaşa hazır cüce, yaniklanın yarısından fazlası liderlerinin etrafında duruyordu.

"Elf," diye selamladı Bruenor alışıla geldik saygılı tonuyla."Bir indeler değil mi?"

Drizzt başını salladı. "Bir mil kuzeyde, ama bu senindüşüneceğin ilk mesele olmasın. Oradaki devlerin hiçbir yeregittiği yok fakat bu gün gelecek misafirler bekliyorlar."

"Çocuk bana söyledi," dedi Bruenor. "Yirmi kişilik takviyebirliği." Baltasını hafifçe salladı. "Fakat nedense, içimde ineulaşamayacaklarmış gibi bir his var! Ne taraftan geleceklerihakkında bir bilginiz var mı?"

"Kuzey ve doğu tek yol," diye mantık yürüttü Drizzt."Buzyeli Geçidi'nden bir yerden, Lac Dinneshere'inkuzeyinden dolaşacaklardır. Öyleyse senin halkın onlarıkarşılayacak demek?"

Page 196: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

"Tabii ki," diye yanıtladı Bruenor. "Kesinlikle Daledrop'tangeçeceklerdir." Gözlerinde bir parıltı belirdi. "Sen ne yapmayıplanlıyorsun?" diye sordu Drizzt'e. "Ve çocuk n'oolcak?"

"Çocuk benimle kalacak," diye ısrar etti Drizzt."Dinlenmeye ihtiyacı var. Biz ini gözetleyeceğiz."

Drizzt'in gözlerindeki hevesli parıltı, drowun kafasındasadece gözetlemekten daha fazla şeylerin olduğu izleniminiverdi Bruenor'a.

"Deli elf," dedi sessizce. "Muhtemelen hepsiyle kendiilgilenecek!"

Etrafındaki ölü devlere merakla tekrar baktı. "Vekazanacak!" Sonra Bruenor iki maceracıya baktı, onlarınsilahlarıyla verbeeglerin üzerindeki yaraları karşılaştırmayaçalışıyordu.

"Çocuk iki tane devirdi," diye cevapladı Drizzt, cüceninyüksek sesle sormadığı sorusunu.

Nadir gülümsemelerinden birinin izleri Bruenor'un yüzündebeliriverdi. "O iki tane devirdi ve sen bir ha? Çaptandüşüyorsun elf."

"Saçmalık," diye sertçe karşılık verdi Drizzt "Birazantrenmana ihtiyacı olduğunu düşündüm!"

Bruenor kafasını salladı, Wulfgar ile duyduğu gururunbüyüklüğü karşısında şaşırmıştı, ama tabii ki de bunu çocuğasöyleyip burnunu kaldırmayacaktı. "Çaptan düşüyorsun!"

Page 197: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

diye seslendi yine, klanın başına geçmek için yürürken.Cüceler ritmik bir şarkıya başladılar, bir zamanlar kayıpanayurtlarının gümüşi koridorlarında yankılanan eski birnağmeydi bu.

Bruenor dönüp iki maceracı dostuna baktı. O ve cücedostları oraya geri döndüğünde, devlerinin ininden geriyeneyin kalmış olacağını hakikaten de merak ediyordu doğrusu.

Ağır donanımlı cüceler, yorulmak nedir bilmedenyürümeye devam ettiler. Savaş için hazırlıklı gelmişlerdi,bazıları ağır bohçalar taşıyordu ve diğerleri de kocamankalaslar omuzlamışlardı.

Drowun, takviyelerin hangi yönden geleceği konusundakitahmini mümkün olan tek yol gibi görünüyordu ve Bruenorda onları nerede karşılayacağını gayet iyi biliyordu. Kayalıklıvadiye kolayca inmeye imkan veren tek bir geçit vardı: Dağıngüney bayırlarında bulunmasına rağmen tundranın yükseklikseviyesinde olan Daledrop.

Gecenin yarısı ve sabahın büyük bir kısmı boyunca durupdinlenmeden yürüdükleri halde cüceler hemen işe koyuldular.Devlerin ne zaman gelecekleri hakkında hiçbir fikirleri yoktufakat büyük bir ihtimalle gün ışığı altında gelmezlerdi; herşeyin hazır olduğundan emin olmak istiyorlardı. Bruenor busavaş işini hızlı bir şekilde ve halkından en az kayıp vererekhalletmeye kararlıydı. Dağ eteğinin yüksek mevkilerineulaklar dikilmişti ve diğerleri de ovaya gönderilmişti. Gerikalanlar ise Bruenor'un yönetiminde bölgeyi pusu içinhazırlıyordu. Bir grup, tuzak çukurları kazmaya koyuldu vediğerleri de kütüklerden iki tane mancınık yapmaya

Page 198: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

başladılar. Ağır arbalet okçuları dağın eteklerindekikayalıklarda ani saldırıları için kendilerine en uygun olacaknoktalan aramaya çıktılar.

Kısa bir süre sonra her şey hazırlanmıştı. Ama cüceler bunarağmen durup dinlenmediler. Verbeegler üzerinde eldeedebilecekleri her türlü avantaj için bölgeyi santim santimincelemeye devam ettiler.

O günün geç saatlerinde, güneş ufuk çizgisinin altına doğrubatarken dağdaki gözcülerden birisi doğuda büyümekte olanbir toz bulutu gördüğünü bildirdi. Kısa süre sonra ovadan birulak geldi ve yirmi kişilik bir verbeeg grubunun, birkaçöğrenin ve en az bir düzine orkun Daledrop'a doğru hızlailerlemekte olduğunu rapor etti. Arbalet tayfası, devasayayların üzerindeki kamuflajları kontrol etti ve tamamlayıcıilaveler yaptı. Sonra aralarında Bruenor'un da bulunduğu,klanın en güçlü savaşçıları, kalın çim öbeklerini tekrarüzerlerine örtebilmek için itinayla kesip Daledrop'un aşınmışyollarında kazdıkları çukurların içine girdiler. İlk darbeyionlar indirecekti.

Drizzt ve Wulfgar dev ininin yükseğinde bulunan KelvinYığını kayalıklarında yerlerini aldılar. Gün boyuncadönüşümlü olarak uyudular. Drowun Bruenor ve klanıylailgili tek endişesi, devlerden bazılarının gelecek takviyebirliklerini karşılamak için inden ayrılıp cücelerin pusuavantajını berbat etme olasılığıydı.

Birkaç olaysız saatten sonra Drizzt'in endişeleri doğru çıktı.YVulfgar ini gözetlerken drow kaya çıkıntısının gölgesindedinleniyordu. Barbar, çalılıkların arkasına gizlenmiş ahşap

Page 199: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

kapıları zar zor görebiliyordu ama bir tanesi açıldığındamenteşe gıcırtısını açıkça duydu. Drowu uyarmaya gitmedenönce devlerin gerçekten de inden dışarı çıktığından eminolmak için biraz bekledi.

Sonra açık kapının karanlığı içinde konuşan devleri duyduve bir anda yarım düzine verbeeg gün ışığına çıktı. Drizzt'edoğru döndü ama her zaman için tetikte olan drowu arkasındadururken gördü, parlak ışık altındaki devleri izlerken genişgözleri kısılıyordu.

"Neden dışarı çıktıklarını bilmiyorum," dedi WulfgarDrizzt'e.

"Kayıp olan arkadaşlarını aramaya çıkıyorlar," diyeyanıtladı Drizzt. Keskin kulaklarıyla devlerin dışarı çıkmadanevvel yaptıkları konuşmanın parçalarını arkadaşınınduyduğundan daha açık şekilde duymuştu. Verbeeglereellerinden geldiğince dikkatli olmaları talimatı verilmişti, amaepey geç kalmış olan devriyeyi bulmaları ya da en azındankayıp devlerin nereye gittiklerini öğrenmeleri deemredilmişti. Diğerleri yanlarında olsun olmasın, aynı gecegeri dönmeleri bekleniyordu.

"Bruenor'u uyarmalıyız," dedi Wulfgar.

"Bu grup biz daha geri dönemeden çok önce ölüarkadaşlarını bulup diğerlerini uyarmış olur bile," diye cevapverdi Drizzt. "Bununla beraber sanırım Bruenor'un dahaşimdiden başa çıkacak yeterince devi var zaten"

Page 200: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

"Peki ne yapacağız öyleyse?" diye sordu Wulfgar. "Eğertehlikeyi sezerlerse indekileri yenmek on kat daha zorolacaktır," Barbar, ] drowun gözlerine geri gelmiş olan parlakalevleri fark etti.

"Eğer bu devler asla geri dönmezse indekilerin hiçbirşeyden haberi olmaz," dedi Drizzt doğruya doğru bir şekilde,sanki aval çıkmış altı verbeegi durdurmak küçük birmeseleymiş gibi. Wulfgar, Drizzt'in aklından neler geçtiğinişimdiden tahmin ettiği halde! kulaklarına inanamayarakdinledi.

Wulfgar’ın kendisini anladığını fark edince, drowunyüzünde kocaman bir gülümseme belirdi. "Gel evlat," diyetalimat verdi, barbarın gururunu harekete geçirmek içinküçümseyici unvanı kullanarak.

"Uzun haftalardır bunun gibi bir ana hazırlıklı olmak içinzorlu bir şekilde çalıştın." Kayanın üzerindeki küçük yarığınkena. rina hafifçe zıpladı ve Wulfgar’a dönüp baktı, ikindigüneşini yakalayan gözleri çılgınlar gibi parıldıyordu.

"Gel," diye tekrarladı drow, bir eliyle işaret ederek. "Sadecealtı tane var!"

Wulfgar boyun eğmiş bir şekilde kafasını salladı ve içgeçirdi. Eğitim haftaları sırasında Drizzt'i, yaptığı her hareketisoğukkanlı bir önseziyle ölçüp biçen, kendine hakim, ölümcülbir kılıç ustası olarak tanımıştı. Ama Wulfgar bu son ikigünde, drowun aşırı derecede cesur hatta pervasız yönünügörmüştü. Drizzt'in sarsılmaz özgüveni, elfin ölümebalıklama dalan biri olmadığına Wulfgar'ı inandıran tek şeydi.

Page 201: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Daha iyi olan kendi fikirlerinin aksine, onu izlemesine sebepolan tek şey de buydu. drowa ne kadar güvenebileceğinin herhangi bir sınırı olup olmadığını da merak etti.

Tam o anda ve orada anladı ki, Drizzt günün birinde onuhiç kaçışı olmayan bir duruma sokacaktı.

Dev devriyesi kısa bir süre için güneye doğru gitti. Drizztve Wulfgar gizlilik içinde peşlerinden takip ediyordu.Verbeegler kayıp devler hakkında elle tutulur izlererastlayamadı ve cüce madenlerine çok yaklaşmaktankorktular. Bu sebeple kuzeydoğuya, yani çatışmanın yaşanmışolduğu düz kayanın yönüne doğru sert bir dönüş yaptılar.

"Onlara yakın zamanda saldırmalıyız," dedi Drizztarkadaşına. "Haydi avımıza yaklaşalım."

Wulfgar kafasını salladı. Kısa bir süre sonra dar patikanınaniden kıvrılıp döndüğü, sivri uçlu taşlarla dolu bir alanageldiler. Zemin yukarı doğru hafifçe meyilliydi ve yolarkadaşları, takip ettikleri patikanın küçük bir uçurumunucuna kadar gittiğini fark ettiler. Gündüz ışığı biraz gizlenmesağlayacak kadar loşlaşmıştı. Drizzt ve Wulfgar bilmiş bilmişbakıştılar; harekete geçme zamanı gelmişti.

İkisi arasında çok daha fazla savaş deneyimi olan Drizzt, eniyi başarı şansını getirecek saldırı tarzını hızlıca kararlaştırdı.Sessizce Wulfgar'a durmasını işaret etti. "Vurup kaçmalıyız,"diye fısıldadı, "ve sonra yeniden vurmalıyız."

"Tedbirli bir düşmana karşı pek de kolay bir iş değil bu,"dedi Wulfgar.

Page 202: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

"Bize yardımı dokunabilecek bir şeyim var." drow sırtındançantasını indirdi, küçük heykelciği çıkarttı ve gölgesiniçağırdı. Muhteşem kedi aniden ortaya çıktığında, barbardehşet içinde boğulur gibi oldu ve geriledi.

"Ne biçim bir iblis çağırdın böyle?" diye cüret edebildiğikadar yüksek bir sesle haykırdı, Aegisfang'i tutan parmakboğumları baskıdan dolayı bembeyaz oldu.

"Guenhwyvar iblis falan değil," diye temin etti Drizzt,kocaman arkadaşını. "O bir dost ve değerli bir yardımcıdır."

Kedi sanki denilenleri anlamış gibi hırladı ve Wulfgar biradım daha geriledi.

"Doğal bir hayvan değil," diye sertçe karşılık verdi barbar."Büyüyle çağrılmış bir iblisin yanında savaşmayacağım!"Buzyeli Vadisi'nin barbarları ne insandan ne de hayvandankorkmazlardı, fakat karanlık sanatlar onlar için tamamenyabancıydı ve bu cehaletleri onları savunmasız bırakıyordu.

"Eğer verbeegler kayıp devriye hakkındaki gerçeğiöğrenirse Bruenor ve halkı tehlike içinde olacak," dedi Drizzttatsızca. "Kedi bu grubu durdurmamıza yardım edecek.Korkularının cücelerin güvenliğine engel olmasına izin mivereceksin?"

Wulfgar doğruldu ve kendine hakimiyetini bir parça gerikazandı. Drizzt'in gururuna dokundurması ve cücelerinüzerindeki tehlike, kara sanatlara olan tiksinmesini birsüreliğine kenara bırakması için ona baskı yapıyordu."Hayvanı geri gönder, yardıma falan ihtiyacımız yok."

Page 203: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

"Kediyle birlikteyken hepsini halledeceğimiz kesin. Seninrahatsızlığın yüzünden cücelerin hayatını riske atmayacağım."

Drizzt, Wulfgar'ın Guenhwyvar'ı bir dost olarakgörebilmesi için bir çok saatin geçmesi gerektiğini biliyordutabi eğer kabul ederse. Ama şu an için tek ihtiyacı olan şeyWulfgar'ın saldırıda işbirliği yapmasıydı.

Devler birkaç saattir yürümekteydiler. Drizzt sabırlaoluşumlarının gevşemesini bekledi, canavarların bir ya da ikitanesi arada sırada diğerlerinden geri kalıyordu. İşler tam dadrowun umduğu gibi ilerliyordu.

Patika iki devasa kayanın arasından son bir kezkıvrılıyordu, sonra hatırı sayılır derecede genişliyor veuçurum kenarına doğru daha meyilli bir yokuş halini alıyordu.Daha sonra keskin bir dönüş yapıyor ve çıkıntının kenarındandevam ediyordu. Katı bir kaya duvarı bir kenarda, kayalıklıbir uçurum diğer kenarda kalıyordu. Drizzt hazır olsun diyeWulfgar'a işaret eti, sonra koca kediyi harekete geçirdi.

Yanlarında üç ogre ve bir düzine ork bulunan yirmiverbeegden oluşmuş savaş ekibi sakin adımlarla ilerleyip geceçöktükten hemen sonra Daledrop'a vardı. Cücelerinbeklemekte olduğundan daha fazla canavar vardı ama orklarao kadar da fazla aldırış etmediler ve ogrelerle nasıl başaçıkacaklarını da iyi biliyorlardı. Bu savaşın anahtarı devlerdi.

Uzun bekleyiş cücelerin gerginliğini yatıştıramamıştı.Klandan hiçbiri yaklaşık bir gündür uyumamıştı, hepsi deakrabalarının intikamını almak için gergin ve hevesli birşekilde beklemişlerdi.

Page 204: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Verbeeglerden ilki, eğimli alana kazasız belasız girdi, fakatistilacı grubun en son üyesi de pusu bölgesinin sınırları içineadımını attığında Mithril Salonu cüceleri saldırdı. İlk darbeyiBruenor'un grubu indirdi. Deliklerden dışarı fırlayıp bir devinya da bir orkun yanına denk geldiklerinde kendilerine enyakın hedefi kesip biçtiler. Darbelerini sakat bırakmak içinsavuruyor, cücelerin devlerle savaşma felsefesinin temelprensibini takip ediyorlardı: baltanın keskin ucu dizinarkasındaki tendonları ve kasları keser, çekicin düz kafası iseönden diz kapağını paramparça eder.

Bruenor tek bir savuruşla bir dev devirdi, sonra kaçmakiçin arkasını döndü ama kendini bir orkun çekilmiş kılıcıylakarşı karşıya buldu. Karşılıklı darbelerle kaybedecek zamanıolmayan Bruenor, silahını havaya fırlatıp "Yakala!" diyehaykırdı. Orkun gözleri baltanın ilgi dağıtıcı uçuşunu aptalcatakip etti. Bruenor miğferli alnını yaratığın çenesine indirerekonu yere yapıştırdı, düşmekte, olan baltasını havada yakaladıve gecenin karanlığına doğru yoluna devam etti. Geçerkenorku tekmelemek için sadece kısa bir süreliğine durdu.

Canavarlar tamamen pusuya düşürülmüştü ve dahaşimdiden çoğu yere serilmiş, çığlıklar atmaktaydı. Sonraarbaletler meydana çıktı. Mızrak boyundaki mermiler en önsafların üzerinde patladı. Devleri ya yere devirdi ya dabirbirilerine iğnelediler. Arbalet okçuları saklandıkları yerdenfırlayıp ölümcül bir set halinde saldırdı. Sonra yaylarınıbırakıp dağ eteğine doğru kaçtılar. Şimdi dövüş biçimleri "V"formasyonunu almış olan Bruenor'un grubu arbedenin tamortasına geri daldı.

Page 205: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Canavarların yeniden birleşecek şansı dahi olmadı ve karşıkoymak için silahlarını kaldırabildikleri zaman ise saflarınınbüyük bir kısmı yok edilmişti.

Daledrop Muharebesi üç dakika içinde sona ermişti.

Bir cüce bile ciddi olarak yaralanmamıştı ve istilacıcanavarlardan geriye yalnızca Bruenor'un yere serdiği orkcanlı kalmıştı.

Guenhwyvar sahibinin isteklerini anladı ve patikanınkenarındaki kırık taşlar arasından sessizce ilerledi.Verbeeglerin önünden dolanarak patikanın üstündeki kayaduvara yerleşti. Yere sindi, derinleşen gölgelerden başka birşey değildi sanki. Devlerden biri altından geçti, ama kedi,uygun zamanın gelmesini ölüm gibi sabit bir halde bekledi.Drizzt ve Wulfgar, devriyenin en arkadaki safını gözmesafelerinden hiç çıkartmadan sinsice yaklaştılar.

İnanılmaz derecede şişko bir verbeeg olan en son dev, nefesalmak için bir anlığına durdu.

Guenhwyvar hızla saldırdı.

Kıvrak panter, duvardan aşağı atladı ve uzun pençeleriyledevin yüzünü tırmıkladı. Sonra kocaman omzu bir sıçramatahtası olarak kullanıp devden güç alarak zıpladı ve duvarınüstündeki başka bir noktaya geri döndü. Dev parçalanmışyüzünü tutarken ıstırap içinde uludu.

Aegisfang uçarak yaratığın kafasının arkasına indi ve onuküçük yarıktan aşağı düşürdü.

Page 206: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Geri kalan grubun en arkasındaki dev, acı dolu haykırışıduydu ve anında patikadan geri koşmaya başladı. En sondönemeci tam zamanında dönüp bahtsız arkadaşının kayalıklıuçurumdan aşağı yuvarlanışını gördü. Koca kedi tereddütetmeden ikinci kurbanının üzerine sıçradı. Keskin pençeleridevin göğsüne sıkıca yapıştı. Etli butlu boynuna iki inçliksivri dişler battığında çılgınlar gibi kan fışkırdı. İşini şansabırakmayan Guenhwyvar, karşı koymasını engellemek içingüçlü pençelerinin dördüyle birden tırmıkladı ama afallamışdev, üzerine karanlıkların en derini çöktüğünde daha kollarınıancak kaldırmayı başarabilmişti.

Devriyenin geri kalan kısmı şimdi hızla gelmekteydi. Buyüzden Guenhwyvar sıçrayıp kaçtı ve soluğunu yitirmekteolan devi kendi kanında boğulmaya terk etti. Drizzt veWulfgar, patikanın her iki tarafında kayaların arkasındakiyerlerini aldılar. drow palalarını çekmişti ve barbar ellerinegeri dönmüş olan çekici sıkıca tutuyordu.

Kedi hiç duraksamadı. Bu senaryoyu daha önce sahibiyleçok kez oynamıştı ve pusuya düşürmenin getirdiği avantajıgayet iyi biliyordu. Devlerin geri kalan kısmı onu fark etsindiye biraz oyalandı sonra patikadan aşağı doğru dört nalakoşmaya başladı. Sahibini ve Wulfgar'ı gizleyen kayalıklarınarasına daldı.

"Amanın!" diye haykırdı verbeeglerden biri, ölmekte olanarkadaşını hiç umursamadan. "Kocaman, dev gibi bi kedi bu!Ve bisim aşçının tencereleri kadar kara!"

"Peşisine düş!" diye bağırdı bir diğeri. "Onu yakalıyanayeni bi palto çıktı demektir!" ikinci kez düşünmeden yerdeki

Page 207: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

devin üzerinden sıçrayıp geçtiler ve panterin ardından patikaboyunca koşturdular.

Saldırmakta olan devlere en yakın olan Drizzt idi. İlkikisinin geçmesine izin verdi, geriye kalan ikisine yoğunlaştı.Yaratıklar yan yana kayanın önünden geçtiler ve o da,önlerine sıçrayıp sol elindeki palayı bir devin göğsünesapladı, diğerini ise sağ taraftan gözlerine indirdiği darbeylekör etti. İlk deve saplanan palayı eksen olarak kullanan drow,sendeleyen düşmanının arkasına geçti ve diğer kılıcıcanavarın sırtına sapladı. Zekice bir hareketle iki kılıcını daserbest bıraktı ve ölümcül biçimde yaralanmış dev yeredevrilirken hızla yolundan çekildi.

Wulfgar da en öndeki devin geçmesine izin verdi. Drizztarfadaki ikisine saldırdığında ikinci dev neredeyse barbarlaaynı hizaya gelmişti. Dev durdu ve diğerlerine yardımakoşmak için hızla arkasına döndü, ama Wulfgar kayanınarkasındaki yerinden Aegisfang'i bir yay şeklinde savurdu veçekici verbeegin göğsünün tam ortasına geçirdi. Canavar sırtüstü düştü, kelimesi kelimesine nefesi kesilmişti. Wulfgarsavuruşunu ters çevirdi ve Aegisfang'i diğer yöne doğrusalladı. Öndeki dev tam zamanında arkasına döndü ve çekiciyüzüne yedi.

Wulfgar hiç tereddüt etmeden devirdiği en yakın devinüzerine atıldı ve güçlü kollarını canavarın kocaman boynunadoladı. Dev çabuk toparlandı ve barbarı bir ayı kıskacına aldı.Hâlâ oturuyor olduğu halde kendisinden daha küçük olandüşmanını tamamen havaya kaldırmakta fazla güçlükçekmedi. Ama cüce madenlerinde çekiç sallayarak ve taşkırarak geçirdiği seneler, barbara demirden bir güç

Page 208: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

kazandırmıştı. Devi daha da sıkıca sardı ve düğümlü kollarınıyavaşça döndürdü. Yüksek bir çatırtıyla verbeegin kafasıgevşekçe yana doğru sarktı.

Drizzt'in kör ettiği dev, kocaman sopasını çılgınlar gibietrafa savuruyordu. Drow sabit devinimini korudu. Devin ikiböğrünün de etrafında, fırsatlar izin verdikçe, dans ediyor veçaresiz canavara darbe üstüne darbe indiriyordu. Drizztgüvenli bir şekilde erişebileceği her can alıcı noktaya nişanalıyor, rakibinin işini hızlı ve verimli bir şekilde bitirmeyiumuyordu.

Aegisfang ellerine güvenli bir şekilde geri dönmüş olanWulfgar, öldüğünden emin olmak için suratına vurduğuverbeege doğru yürüdü. Gözünü ihtiyatla patikaya dikipGuenhwyvar'ın geri geldiğini belirten bir işaret var mı diyebaktı. Güçlü kediyi iş başında gördükten sonra onunla tekbaşına kalmaya hiç niyeti yoktu.

Son dev de ölüp yere serildiğinde, Drizzt arkadaşınakatılmak için patika aşağı yürüdü. "Savaş konusunda kendiyeteneğini daha anlayamıyorsun bile!" diye güldü, kocaadamın sırtını sıvazlayarak. "Altı dev bizim gücümüzünötesinde değildir!"

"Şimdi, Bruenor'u bulmaya gider miyiz?" diye sorduWulfgar, drowun lavanta renkli gözlerinde yanan ateşin hâlâparlamakta olduğunu gördüğü halde. Henüzayrılmayacaklarını anladı.

"Gereği yok," diye yanıtladı Drizzt. "Cücelerin kendibaşlarının Çarelerine gayet iyi baktıklarından eminim."

Page 209: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

"Ama bizim bir sorunumuz var," diye devam etti."Elimizdeki baskın unsurunu koruyarak devlerin ilk grubunutemizlemeyi başardık. Fakat pek yakında altı tane dahakaybolduğundan dolayı inin içindekiler en ufak bir tehlikeişaretiyle bile alarma geçeceklerdir."

"Cüceler sabahleyin geri dönecekler," dedi Wulfgar. "Öğlevaktinden önce ine saldırabiliriz."

"Çok geç olur," dedi Drizzt, hayal kırıklığına uğramış gibiyaparak. "Korkarım hiç vakit kaybetmeden, ikimizin bu geceon; lara saldırması gerekecek."

Wulfgar buna şaşırmamıştı; hatta tartışmadı bile. drow ileberaber şanslarını fazla zorladıklarını, drowun planınınölçüyü biraz aştığını düşünüyordu. Ama kuşku götürmez birgerçeği de kabul etmeye başlıyordu: Drizzt'i her türlümaceraya doğru takip ederdi, hayatta kalmaları ne kadarimkansız gibi görünse bile.

Ve kara elfle birlikte tehlikeye atılmaktan hoşlandığınıkendi kendine itiraf etmeye başlamıştı.

Drizzt ve Wulfgar, verbeeg ininin arka girişinibulduklarında hoşnutlukla şaşırdılar. Kayalıklı çıkıntıkatmanının batı tarafındaki dik bir yokuşun tepesindebulunuyordu. Kayaların zeminine çöp ve kemik yığınlarısaçılmıştı ve açık mağaranın ağzından ince ama sürekli birduman yükseliyor, kızarmış koyun kokuları yayıyordu.

İki arkadaş, hareketliliği sezerek kısa bir süreliğineaşağıdaki çalıların ardına gizlendi. Ay parlak ve açık bir

Page 210: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

şekilde yükselmiş, geceyi hatırı sayılır derecede aydınlatmıştı."Acaba yemeğe yetişebilecek miyiz," diye gözlemledi drow.Hâlâ çarpıkça sırıtıyordu. Wulfgar, kara elfin garipsoğukkanlılığı karşısında kafasını sallayıp güldü.

Girişin olduğu yerdeki gölgelerin ötesinden sık sık seslerduydukları halde mesela tangırdayan tavalar ve arada sıradaduyulan konuşmalar ay batınımdan hemen öncesine kadarhiçbir dev mağaradan dışarı çıkmadı. Şişko bir verbeeg,kıyafetine bakılırsa inin aşçısı, kapı eşiğinden dışarı çıktı vekocaman demir bir bidonun içindeki çöpleri bayır aşağı bocaetti.

"O benim," dedi Drizzt, aniden ciddileşerek. "İlgisini başkayöne çekebilir misin?"

"Kedi halleder," diye yanıtladı Wulfgar, Guenhwyvar ileyalnız kalmaya pek de hevesli olmadığı halde.

Drizzt kayalıklı yokuşu sessizce çıktı, giderken gölgeleriçinde kalmaya çalışıyordu. Girişe gidene kadar ay ışığıaltında savunmasız olacağını biliyordu, ama yokuşsandığından daha zorlu çıktı ve ilerleyişi yavaşladı.Neredeyse açık alana gelmişti ki, dev aşçıbaşının girişinönünde kıpırdandığını duydu, anlaşılan boca etmek için ikincibir çöp bidonunu eline almaktaydı.

Ama drowun gidecek hiçbir yeri yoktu. Mağaranın içindengelen bir çağrı aşçının ilgisini o yöne doğru çekti. Güvenli biryere geçebilmek için ne kadar da az zamanı olduğunu anlayanDrizzt, kapı seviyesine kadarki birkaç adımlık mesafeyi

Page 211: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

tabana kuvvet çıktı ve bulunduğu yerin köşesinden meşaleyleaydınlanmış mutfağı dikizledi.

Oda kaba bir dörtgendi. Girişin tam karşısındaki duvardakocaman taştan bir ocak vardı. Ocağın hemen yanında hafifçearalanmış ahşap bir kapı vardı ve Drizzt bu kapının ardındangelen birkaç dev sesi duydu. Aşçı görünürlerde yoktu amaçöp bidonu hemen eşiğin içinde yerde duruyordu.

"Yakında geri döner," diye mırıldandı drow kendi kendine,tutunacağı çıkıntıları arayarak sessizce duvarı tırmanıpmağara girişinin tepesine tünerken. Bayırın aşağısındabekleyen gergin Wulfgar, tam bir hareketsizlikle duruyor,Guenhwyvar da onun önünde bir ileri bir geri volta atıyordu.

Bir iki dakika sonra dev aşçıbaşı bidonla beraber geri geldi.Verbeeg çöpü dökerken birden Guenhwyvar beliriverdi.Büyük bir sıçrayış kediyi yokuşun tepesine çıkardı. Kafasınıaşçıya doğru eğen kara panter hırladı.

"Ah, git burdan seni uyuş kedi," diye kızdı dev, görünüşegöre panterin aniden ortaya çıkışı karşısında ne etkilenmiş nede şaşırmıştı, "yoksa kafanı eser ve seni güveç kabınakorum!"

Verbeegin bu tehdidi boştu. Orada dikilmiş koca elinisallarken, ilgisi tamamen kediye doğru çekilmişken, esasındaDrizzt Do'Urden olan kara suret duvardan yaratığın sırtınaatladı. Palaları ellerinde hazır olan drow hiç zamanharcamadan devin boğazına, bir kulağından diğerine uzananbir gülümseme çizdi. Verbeeg bir kez olsun haykıramadankayalıklardan aşağı yuvarlanarak çöpün geri kalan kısmının

Page 212: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

yanına indi. Drizzt hemen mağara eşiğine kondu ve etrafınabakındı, mutfağa başka bir devin girmemiş olması için duaediyordu.

O an için güvendeydi. Oda bomboştu. Önce Guenhwyvar,sonra Wulfgar tepeye çıkarlarken onu izlemeleri için sessizceişaret verdi. Mutfak küçüktü (devler için tabii) ve fazla erzakyoktu. Üzerinde birkaç tava bulunan, sağ duvara dayalı birmasa vardı. Onun yanında kocaman bir doğrama tahtasıbulunuyordu. Tahtanın üzerine paslı, tırtık tırtık olmuş vegörünüşe göre haftalardır temizlenmemiş, gösterişli bir satırsaplanmış duruyordu. Drizzt'in sol tarafındaki raflarınüzerinde baharatlar, otlar ve diğer erzaklar bulunuyordu. drowbunları incelemeye koyulurken, Wulfgar da bitişikteki içidolu odayı gözetlemeye gitti.

Yine dörtgen şekilde olan bu bölme mutfaktan biraz dahabüyükçeydi. Uzun bir masa odayı ikiye bölüyordu ve Wulfgardurdüğü yerin tam karşısında, masanın hemen ötesinde gizlibir kapı gördü. Masanın Wulfgar'a en yakın olan tarafında üçtane dev oturuyordu, dördüncüsü onlar ve kapının arasındaayakta duruyordu ve öbür tarafta da iki tane vardı. Grup,koyun etinden ziyafet çekiyor ve güveci şapır şupur yiyordu.Bütün bu esnada birbirilerine küfür edip dalga geçiyorlardıtipik bir verbeeg akşam yemeği toplantısıydı. Wulfgarcanavarların kemiklerdeki etleri sadece elleriylekoparmalarına küçük bir ilgiden çok daha fazlasıyla dikkatetti. Odada hiç silah yoktu.

Rafların üzerinde bulduğu çıkını elinde tutan Drizzt, tekrarpalalarından birini çekti ve Guenhwyvar ile beraberWulfgar'ın yanma gitti. "Altı," diye fısıldadı Wulfgar, odayı

Page 213: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

işaret ederek. Koca barbar Aegisfang'i kaldırdı ve heveslekafasını salladı. Drizzt kapıdan içeriyi dikizledi ve çabucakbir saldın planı geliştirdi.

Önce Wulfgar’ı sonra da kapıyı işaret etti. "Sağdan," diyefısıldadı. Sonra kendini gösterdi. "Arkandan, soldan."

Wulfgar onu mükemmel bir şekilde anlamıştı, amaGuenhwyvar'ı neden plana dahil etmediğini merak ediyordu.Barbar kediyi işaret etti.

Drizzt sadece omuz silkip gülümsedi ve Wulfgar hemenanlayıverdi. Kuşkucu barbar bile emindi ki, Guenhwyvar eniyi nereye uyacağına kendisi karar verecekti.

Wulfgar kaslarındaki gergin ürpertileri silkinerek attı veAegisfang'e sıkıca yapıştı. Arkadaşına çabucak göz kırparakodaya daldı ve en yakındaki hedefin üzerine atıldı. O andaayakta olan tek dev arkasını dönüp kendine saldıran kişiyleyüzleşmeyi başardı, ama hepsi bu kadardı. Aegisfang alçakbir yay şeklinde savruldu ve ölümcül bir başarıyla yükselerekyaratığın göbeğine indi. Sonra yukarı doğru kalkarak devingöğsünün alt kısmını parçaladı. İnanılmaz kuvvetiyleWulfgar, koca canavarı yerden kaldırıp birkaç metre öteyepüskürttü. Kemikleri kırılmış ve nefesi kesilmiş bir şekildebarbarın yanına düştü, ama barbar ona hiç aldırış etmedi; dahaşimdiden ikinci saldırısını planlıyordu.

Drizzt, ayaklarının dibinde Guenhwyvar ile arkadaşınınyanından geçip masanın en sonunda, solda oturan afallamışiki deve doğru koşturdu. Hedefine ulaştığı zaman almışolduğu çıkını açtı ve hızla serpiştirdi, onları bir un bulutunun

Page 214: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

içinde kör etti. Drow geçerken hiç yavaşlamadan unlanmışverbeeglerden birinin boğazına palasını soktu ve sonra geriyedoğru takla atıp ahşap masanın üstüne sıçradı. Guenhwyvardiğer devin üzerine atladı, güçlü çenesi canavarın kasıklarınıparçaladı.

Grubun içinde tek doğru düzgün karşılık verebilen,masanın uzak tarafındaki iki verbeeg oldu. Biri Drizzt'ingirdap gibi dönen saldırısına karşı koymak için ayağa kalktı.Diğeri de elinde olmadan yalnız kaldı ve Wulfgar'ın kendisinibir sonraki hedefi olarak seçmesini sağlayacak şekilde kapıyadoğru ok gibi fırladı.

Wulfgar kaçmakta olan devin çabucak farkına vardı veAegisfang'i hiç tereddüt etmeden savurdu. O anda masanınüstünde olan Drizzt, eğer hızla savrulan savaş çekicitarafından hareketinin yarıda kalmasına ne kadar yaklaştığınıgörseydi, arkadaşına edecek bir çift lafı olurdu. Ama çekiçhedefini bulup verbeegin omzuna gömüldü ve boynununkırılmasına yetebilecek bir kuvvetle canavarı duvarayapıştırdı.

Drizzt'in şişlediği dev kıvranarak yerde yatıyor, yaşamkanının fışkırarak akmasını önlemek için beyhude yereboğazını tutuyordu. Ve Guenhwyvar diğerinin işini bitirmektehiç zorlanmıyordu. Dövüşebilecek sadece iki verbeeg kaldı.

Drizzt taklasını bitirdi ve masanın uzak köşesineayaklarının üzerine kondu. Onu beklemekte olan verbeeginelinden çeviklikle kurtuldu. Ok gibi atıldı ve dev ile kapıarasında durdu. Koca elleri uzanmış olan dev, dönüp saldırdı.Ama drowun ikinci palası da ortaya çıkmıştı, birincisiyle

Page 215: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

birlikte büyüleyici bir ölüm dansı sergiliyordu. Kılıçların ikiside her bir hamlede devin boğumlu parmaklarından birdiğerini koparıp döne döne yere düşmelerini sağlıyordu. Kısabir süre sonra verbeegin ellerinin olduğu yerde iki kanlıyumrudan başka hiçbir şeyi kalmadı. Hiddetten kendinikaybeden dev, balyoz gibi kollarını çılgınlar gibi savurmayabaşladı. Drizzt'in palası çabucak kafatasının kenarından içerikaydı ve yaratığın deliliğine son verdi.

Bu sırada en son dev, silahsız kalmış barbarın üzerineçullandı. Koca kollarını Wulfgar'a dolayıp onu havayakaldırdı. Onu sıkıp öldürmeye çalışıyordu. Wulfgar dahabüyük olan düşmanının sırtındaki kemikleri kırmasınıengellemek için çaresizlik içinde kaslarını sıktı.

Barbar nefes almakta güçlük çekiyordu. Hiddetleyumruğunu devin çenesine indirdi ve ikinci bir darbe içinelini kaldırdı.

Ama sonra Bruenor'un kendisine yüklemiş olduğu tılsımıkullanan büyülü savaş çekici, barbarın ellerine geri döndü.Wulfgar neşeyle haykırdı ve Aegisfang'in dip kısmınısaplayarak devin gözünü çıkarttı. Dev onu bıraktı ve ıstırapiçinde geriye doğru sendeledi. Canavar için tüm dünya okadar acı dolu bir bulanıklık halini almıştı ki, Wulfgar'inbaşının üzerine yükselişini ve kafa tasma inen Aegisfang'igöremedi bile. Ağır çekiç kafasını yarıp açtığında sıcak birpatlama hissetti. Ölü vücudu masaya devrildi, yeri koyun etive unla doldurdu.

"Yemeği berbat etme!" diye sahte bir hiddetle haykırdıDrizzt, özellikle etli butlu görünen bir pirzolayı almak için

Page 216: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

koştururken.

Aniden ikinci kapının ardındaki koridorun sonundan gelenağır çizmeli ayak seslerini ve haykırışları duydular. "Dışarıyageri dönüyoruz!" diye haykırdı Wulfgar, mutfağa doğrudönerken.

"Bekle!" diye bağırdı Drizzt. "Eğlence daha yeni başlıyor!"Odanın sol duvarından uzanan, meşaleyle aydınlanmış loştüneli işaret etti. "Oraya gir! Çabuk ol!"

Wulfgar şanslarını zorlamakta olduklarını biliyordu amayine elfin sözünü dinlerken buldu kendini.

Ve barbar yine gülümsüyordu.

Wulfgar tünelin başlangıcındaki ağır ahşap destekleri geçtive loşluğun içine doğru hızla yol aldı. Huzursuz bir şekildeyanında yürüyen Guenhwyvar ile birlikte on metreye yakınbir mesafe gitmişti ki, Drizzt'in peşlerinden gelmediğini farketti. Arkasını döndüğünde drowun odadan dışarı doğru aylakaylak seğirttiğini ve ahşap sütunları geçtiğini gördü. Drizztpalalarını kınlarına geri sokmuştu. Palalar yerine elinde uzunbir hançer vardı, keskin ucunda sıkıca asılı bir koyun etiparçası duruyordu.

"Devler nerede?" diye sordu Wulfgar karanlığın içinden.

Drizzt iri ahşap sütunlardan birinin arkasına geçerek kenaraçekildi. "Hemen arkamdalar," diye sakince açıkladı,yemeğinden başka bir ısırık daha kopartırken. Bir grup

Page 217: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

verbeeg, gizlenmiş drowu hiç fark etmeden paldır küldürtünele girdiğinde Wulfgar'in ağzı beş karış açık kaldı.

"Prayne de crabug ahm keike rinedere beyogt iglo kesgron!" diye haykırdı Wulfgar, topukları üzerinde dönüpkoridor boyunca koşarken ve koridorun çıkmaz bir sonagitmediğini ümit ederken.

Drizzt bıçağının ucundaki koyun etini kopartırkenyanlışlıkla yere düşürdü, güzelim yemek ziyan olduğu için debastı küfrü. Hançeri yalayarak temizledi ve sabırla bekledi.En son verbeeg de yanından paldır küldür geçince saklandığıyerden fırlayıp, koşmakta olan devin dizine hançeri sapladı vesütunun diğer tarafına doğru kaçtı. Yaralı dev acı içindeuludu. Ama o ya da arkadaşları geri dönüp baktığında drowortalıklarda yoktu.

Wulfgar bir virajı döndü ve takibi neyin durdurduğunukolaylıkla tahmin ederek duvara yaslandı. Çıkış kapısına dahayakın bir yerde başka bir davetsiz misafirin daha olduğunuöğrenen devler geri dönmüşlerdi.

Devin biri sütunları geçti ve elinde sopasıyla bacaklarını ikiyana açıp durdu. Gözleri bir kapıdan diğerine gidiyor,görünmeyen saldırganın hangi yöne kaçtığını anlamayaçalışıyordu. Onun arkasında kenarda bekleyen Drizzt, ikiçizmesinden de küçük bıçaklar çıkarttı ve devlerin onsaniyelik bir zaman zarfında aynı tuzağa iki kere düşebilecekkadar salak oluşuna hayret etti. İyi şansını sorgulamaya niyetiolmayan elf, sıradaki kurbanının arkasından gitti ve hâlâtünelde olan arkadaşları devi uyaramadan önce, bıçaklardanbirini yaratığın butlarına saplayıp dizindeki kirişi yardı. Dev

Page 218: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

yana doğru yalpaladı ve Drizzt kenara çekilirken, bir verbeegboynunun çenesi acıyla kenetlenmişken, şişen damarlarıyla nekadar da mükemmel bir hedef olabileceğine hayran kaldı.

Ama drowun durup da savaşın sunduğu şansları düşünecekzamanı yoktu. Takımın geri kalan kısmı beş hiddetli devyaralanmış arkadaşlarını çoktan bir kenara itip geçmiş ve elfinbirkaç adım gerisine gelmişti. İkinci bıçağı da verbeeginboynuna sapladı ve inin derinlerine açılan kapıya doğruyöneldi. Eğer odaya ilk giren dev elinde bir taş taşımıyorolsaydı kapıya ulaşmayı başarabilecekti de. Verbeeglerdoğaları gereği taş fırlatmada oldukça becerikliydiler ve budev ise birçoğundan daha iyiydi. Hedefi drowun miğfersizbaşıydı ve atışı isabet etti.

Wulfgar’ın atışı da hedefini bulmuştu. Aegisfang,koşturarak tüneldeki yaralı arkadaşının yanından geçen devinbelkemiğini paramparça etti. Drizzt'in hançerini dizindençıkartmaya çalışan yaralı verbeeg, bir anda ölüverenarkadaşını ve vahşi barbarın öfkeden deliye dönmüşsaldırısını gözlerine inanamayarak izledi.

Drizzt gözünün ucuyla taşın geldiğini gördü. Kafasınınezilmesini engelleyebilecek kadar eğilmeyi başardı ama ağırmermi omzunda patladı ve onu kapıya doğru uçurdu. Sankiekseni kendiymişçesine dünya etrafında dönüp duruyordu.Kendini yeniden toplamaya çalıştı çünkü zihninin gerilerindebir yerlerde anlamıştıki, dev onun işini bitirmek içinyaklaşmaktaydı. Ama her şey hayal meyal görünüyordu.Sonra yüzünün çok yakınında duran bir şey ilgisini çekti.Gözlerini bu şeye dikti, üzerinde odaklanmaya ve her şeyindönüp durmasını durdurmaya çalıştı.

Page 219: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Bir verbeeg parmağıydı.

Drow kendine geldi. Hızla silahına uzandı.

Tepesinde sopasını ölüm darbesini indirmek için havayakaldırmış devin kule gibi yükseldiğini gördüğünde çok geçkalmış olduğunu anladı.

Yaralı dev, barbarın saldırısıyla yüzleşmek için tünelinortasına koştu. Canavarın bacağı uyuşmuştu ve doğru düzgünyere basamıyordu. Aegisfang rahatça ellerine geri dönünceWulfgar yaratığa vurup onu bir kenara devirdi ve odaya doğruyoluna devam etti. Devlerden ikisi onu bekliyordu.

Guenhwyvar arkasını döndü, bir devin bacaklarınınarasından geçerek zarif kasları elverdiğince yükseğe ve uzağasıçradı. Drizzt'in tepesine dikilmiş olan dev tam sopasınıyüzüstü yatan elfe indirmeye başlamıştı ki, Drizzt yaratığınyüzüne çullanan kara şekli gördü. Devin yanaklarında çentikçentik bir yarık vardı. Drizzt, Guenhwyvar'ın patilerininmasaya değdiğini ve kedinin odanın öbür ucuna doğruilerlediğini duyunca biraz önce neler olduğunu anladı. Şimdiikinci bir dev de diğerine katılmıştı ve ikisi de sopalarınıkaldırmışlardı, fakat Drizzt ihtiyacı olan bütün zamanıkazanmıştı. Şimşek gibi bir hareketle palalarından birini çektive ilk devin kasıklarına sapladı. Canavar acı içinde ikibüklüm olup Drizzt'e bir kalkan vazifesi yaparak arkadaşınındarbesini kafasının arkasına yiyiverdi. Drow, cesedinüzerinden takla atarken "Teşekkürler" diye mırıldandı.Ayaklarının üzerine kondu ve yine yukarı doğru sıçradı, amabu sefer vücudunu kılıcı takip etsin diye kaldırmıştı.

Page 220: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Tereddüt başka bir devin daha hayatına mal oldu. Afallamışverbeeg, arkadaşının beyninin kendi sopasının üzerinesaçılışına şaşkına dönmüş bir şekilde bakarken drowunkıvrımlı kılıcı göğüs kafesini yardı, ciğerleri parçalayarakilerledi ve yaratığın kalbini buldu.

Ölümcül şekilde yaralanmış dev için zaman çok yavaşilerliyordu. Elinden bırakmış olduğu sopası sanki dakikalarsonra yere düşmüş gibiydi. Verbeeg aynı devrilen bir ağaçgibi paladan kurtulup düşüşe geçti. Düşmekte olduğunubiliyordu ama zemin onu karşılamıyordu bir türlü. Hiçkarşılamıyordu...

Wulfgar tüneldeki yaralı deve, onu bir süreliğine arbededenuzak tutabilecek kadar güçlü bir şekilde vurabilmiş olduğunuümit ediyordu eğer o sonradan arkasından gelirse çok zor birduruma düşerdi. Şimdi yüzleşmekte olduğu iki devsavuşturma ve karşı atak yapma konusunda ona yetiyor daartıyordu bile. Fakat arka tarafı hakkında endişelenmesine hiçgerek yoktu, çünkü kendinden geçmiş verbeeg küt diye tünelduvarına yığılmıştı ve etrafında olup bitenlerden bihaberdi. Veöbür tarafta Drizzt, diğer iki devden birinin işini henüzbitirmişti. Wulfgar arkadaşının kılıcındaki kanlarıtemizlediğini ve odaya geri yürüdüğünü gördüğünde yükseksesle güldü. Verbeeglerden biri de kara elfi fark etti vebarbarla olan savaşı bırakıp yeni düşmanıyla yüzleşmek içinileri atıldı.

"Pekala seni küçük pisslik, benle yüzleştikten sonra ayaktakalıp bunu anlatabilceksin mi sanıyon sen?" diye böğürdüdev.

Page 221: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Umutsuzluk içindeymiş gibi yapan Drizzt etrafına bakındı.Her zaman olduğu gibi, bu dövüşü de kolayca kazanmanın biryolunu bulmuştu. Karnının üzerinde sessizce sürünüpyaklaşan Guenhwyvar, devlerin cesetlerinin arasından yılangibi sürünüyor, işine yarayabilecek bir konum bulmayaçalışıyordu. Drizzt geriye doğru küçük bir adım attı, devikoca kedinin yolunun üzerine doğru çekiyordu.

Devin sopası Wulfgar'ın göğüs kafesine çarptı ve onu ahşapsütuna yapıştırdı. Fakat barbar, ahşaptan daha sert birmaddeden yapılmıştı ve bu darbeyi dirençle karşıladı. VeAegisfang ile iki kat daha sert bir cevap verdi. Verbeeg yinesaldırdı ve Wulfgar yine karşıladı. Barbar on dakikadırneredeyse aralıksız dövüşüyordu. Ama damarlarındakiadrenalin yükselmişti ve nefesi neredeyse hiç kesilmemişti.Darbeleri, yorulmakta olan rakibine daha da hızlananaralıklarla inmeye başladığında, mağaralarda Bruenor içinsaatlerce ölümüne çalışmasını ve Drizzt'in dersler sırasındaonu çıkardığı koşuları takdir etmeye başladı.

Dev, Drizzt'in üzerine yürüdü. "Hrrr, durduun yerde dur,seni sefil sıçan!" diye hırıldandı. "Ve o sinsi numaralarınıyapma sakın! Adil bi döğüşte ne yapçağını görmek istiyom."

Tam ikisi yan yana geldiğinde, Guenhwyvar geri kalanbirkaç adımlık yeri ok gibi aştı ve sivri dişlerini verbeeginayak bileğinin arkasına batırdı. Dev refleksif olarakarkasındaki saldırgana göz attı ama çabucak kendine gelerekelfe geri baktı...

...Palanın göğsüne girişini görebilmek için tam zamanındadönmüştü.

Page 222: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Drizzt canavarın şaşırmış ifadesine bir soruyla yanıt verdi."Adil dövüşeceğimi Dokuz Cehennem'in hangi dibindençıkarttın?"

Verbeeg yalpaladı. Kılıç kalbine saplanmamıştı ama eğerilgilenilmezse yarasının kısa sürede ölümcül olacağını anladı.Canavarın deri tuniğinden şakır şakır kan fışkırıyordu veyaratığın nefes almakta zorlandığı bariz bir şekildegörülebiliyordu. Drizzt dönüşümlü olarak Guenhwyvar ileberaber saldırıyordu. Önce vuruyor sonra da yaratığın verdiğihantal karşılıktan kaçıyordu ve bu sırada da ortağı canavarındiğer tarafına çullanıyordu. Dev de, onlar da biliyordu ki budövüş kısa bir süre sonra sona erecekti.

Wulfgar ile dövüşen dev, ağır sopasıyla artık kendinekorunaklı bir durum sağlayamıyordu. Wulfgar da yorulmayabaşlamıştı. Bu yüzden eski bir tundra savaş şarkısı söylemeyebaşladı. Tempus'un Şarkısı idi bu. İnsanı harekete geçirennotaları son bir saldırı için ona ilham veriyordu. Verbeeginsopasının kesin bir şekilde aşağı inmesini bekledi, sonraAegisfang'i bir, iki ve üç kez indirdi. Üçüncü savuruştan sonraWulfgar neredeyse bitkinlikten yığılıp kalacaktı, ama devbüzüşmüş bir şekilde yerde yatıyordu. Barbar bitkin birşekilde silahının üzerine dayandı ve iki dostunun kendiverbeeglerini ısırıp keserek parçalara ayırışını izledi

"İyi iş çıkardınız!" diye güldü Wulfgar, en son dev de yereyığıldığında.

Drizzt barbarın yanına geldi, sol kolu gevşek bir şekildeyanında sallanıyordu. Taşın çarptığı yerde ceketi ve gömleğiyırtılmıştı ve omzunun açıkta kalan yeri şişip çürümüştü.

Page 223: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Wulfgar samimi bir endişeyle yaraya baktı, ama Drizztbunu yaparken acıyla yüzü buruşsa da onun sorulmamışsorusuna kolunu kaldırarak cevap verdi. "Çabuk iyileşir," diyetemin etti Wulfgar'ı. "Sadece kötü bir şişlik o kadar. Ve on üçverbeeg cesedi karşısında bunun ödenen küçük bir meblağolduğunu düşünüyorum!"

Tünelden kısık bir inilti geldi.

"Henüz on iki," diye düzeltti Wulfgar. "Görünüşe göre birtanesi sadece tekmeyle pek halledilmiş sayılmaz." Wulfgarderin bir nefes alarak Aegisfang'i kaldırdı ve başladığı işibitirmek için döndü.

"Önce bir dakika bekle," diye ısrar etti Drizzt, kafasında birsoru vardı.

"Devler tünelde üzerine saldırdığında, sanırım ana dilindebir şeyler bağırıp çağırdın. Dediğin şey neydi?"

Wulfgar içtenlikle güldü. "Eski bir Alageyik Kabilesi savaşçığlığıdır," diye açıkladı. "Dostlarıma kudret, düşmanlarımaölüm!"

Drizzt barbara şüpheyle baktı ve gerektiğinde bir yalanuydurma konusunda Wulfgar'ın yeteneğinin ne derecedeolduğunu merak etti.

İki arkadaş ve Guenhwyvar onun yanma geldiğinde, yaralıverbeeg hâlâ tünel duvarına yaslanmış duruyordu. drowunhançeri hâlâ devin dizinin derinlerine gömülmüş birvaziyetteydi, kesici yeri iki kemik arasına takılıp kalmıştı.

Page 224: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Dev, gelen adamları gözlerinde nefret dolu ama garip birşekilde sakin bakışlarla izledi.

"Bunnarın hepiciğini ödiyceksiniz," diye tükürdü Drizzt'e."Biggrin, sizi öldürmezden önce sizle oynıycaktır, emin olunbundan!"

"Demek bir dili varmış," dedi Drizzt Wulfgar'a. Ve sonradeve döndü, "Biggrin de kim?"

"Mağranın patronu," diye yanıtladı dev. "Biggrin sizletanışmak istiyodur."

"Ve biz de Biggrin ile tanışmak istiyoruz!" diye gürlediWulfgar. "Ödetmemiz gereken bir borç var; iki cüceyle ilgiliküçük bir sorun!" Wulfgar cücelerden bahsettiği anda devyine tükürdü.

"O zaman öldürün beni bakalım," diye güldü dev, gerçektende umursamayarak. Canavarın bu sakinliği Drizzt'insinirlerini bozdu. "Efendiye hizmet eder ben!" diye ilan ettidev. "Akar Kessell için ölmek şereftir!"

Wulfgar ve Drizzt gergin bir şekilde bakıştılar. Daha evvelbir verbeegde bu kadar aşırı bir sadakat ne görmüş ne deduymuşlardı. Ve önlerindeki görüntü onları rahatsız ediyordu.Verbeeglerin daha küçük ırklar üzerinde egemenlikkurmalarına engel olan başlıca hataları, kendilerini herhangibir davaya tüm kalpleriyle adamamaları, ya da bir lideri takipetmeyi başaramamalarıydı.

"Akar Kessell de kim?" diye sordu Wulfgar.

Page 225: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Dev şeytanca gülümsedi. "Eğer kasabalar dostuysanız,yakında öğrenirsiniz!"

"Sanırım mağaranın patronunun Biggrin olduğunusöylemiştin," dedi Drizzt.

"Mağaranın," diye yanıtladı dev. "Ve bi zamanlar bikabilenin patronuydu. Ama Biggrin şimdi efendiyi takipediyo."

"Başımız belada," diye mırıldandı Drizzt Wulfgar'a. "Senherhangi bir verbeeg reisinin egemenliğini başka birinedövüşmeden verdiğini duydun mu hiç?"

"Cüceler için endişeleniyorum," dedi Wulfgar.

Drizzt deve geri döndü ve şu andaki durumları için bazıbilgiler alabilmek amacıyla konuyu değiştirmeye karar verdi."Bu tünelin sonunda ne var?"

"Hiç bişii," dedi verbeeg çok hızlı bir şekilde, "Şey sadecebizim uyuma yerimiz, o kadar."

Sadık ama ahmak, diye gözlemledi Drizzt. TekrarWulfgar'a döndü. "Biggrin'i ve şu Akar Kessell'i uyarmak içingeri dönebilecek olan diğerlerini halletmemiz gerekecek."

"Buna ne olacak," diye sordu Wulfgar. Ama dev bu soruyuDrizzt'in yerine cevapladı. Şan şöhret edinme saplantıları onubüyücüye hizmet ederken ölmeye itti. Kaslarını sıktı,dizindeki acıyı reddetti ve üç arkadaşın üzerine saldırdı.

Page 226: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Aegisfang verbeegin köprücük kemiğine ve boynuna indiğisırada, Drizzt'in palası yaratığın kaburgalarına batmaktaydı veGuenhwyvar da devin göbeğine diş geçirmişti.

Ama devin yüzündeki ölüm maskesi sadece birgülümsemeydi.

Yemek salonunun arka kapısının gerisindeki koridorışıksızdı ve arkadaşların duvardan bir meşale çekip yanlarınaalması gerekmişti. Uzun tünelden aşağı yol alırken, tepenindaha da derinlerine giderken bir çok küçük dairenin yanındangeçtiler. Çoğu boştu ama bazılarında çeşitli türlere tasnifedilmiş levazımatın bulunduğu sandıklar vardı; yemekmalzemeleri, deriler, yedek sopa ve mızraklar. Drizzt, AkarKessell'in bu mağarayı ordusu için bir merkez üssü olarakkullanmayı planladığını tahmin etti.

Yolda belli bir mesafenin ötesinde zifiri bir karanlık vardıve elf dostunun karanlığa uygun görüş yeteneğinden yoksunolan Wulfgar, meşale git gide sönmeye başlayınca gerginleşti.Ama sonra geniş bir daireye geldiler. Şimdiye kadargördüklerinin en büyüğüydü ve uzaktaki köşesinde tünelgeceye doğru açılıyordu.

"Ön kapıya geldik," dedi Wulfgar. "Ve kapı yarı aralanmış.Biggrin gitmiş midir sence?"

"Şşşt," diye susturdu Drizzt. Drow çok uzakta, sağdakaranlığın içinden bir ses duyduğunu sanıyordu. Wulfgar’aelinde meşaleyle odanın ortasında durmasını işaret etti, busırada o da gölgelerin içine sokuldu.

Page 227: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Drizzt ötesinden gelen kaba dev seslerini duyduğundadurdu, fakat onların iri yarı suretleri neden göremediğinianlayamıyordu. İri bir şöminenin başına geldiğinde neolduğunu anladı. Sesler bacanın içinden yankılanıyordu.

"Biggrin mi?" diye sordu Wulfgar, elfin yanına geldiğinde.

"O olmalı," diye mantık yürüttü Drizzt. "Bacadan sığabilirmisin dersin?"

Barbar başıyla onayladı. Önce Drizzt'i yukarı kaldırdıdrowun sol kolu hâlâ pek iş görür halde değildi ve onu takipetti, Guenhwyvar’ı da nöbetçi olarak geride bıraktı.

Baca birkaç metre boyunca kıvrılarak ilerliyor sonra da birkavşağa geliyordu. Yolların bir tanesi seslerin gelmekteolduğu aşağıdaki odaya gidiyor, bir diğeri ise yüzeye çıktıkçainceliyordu. Aşağıdaki muhabbet şimdi yükselmiş vekızışmıştı. Drizzt incelemek için aşağı doğru ilerledi. Wulfgarmeyilli yolun neredeyse dimdik olduğu yerdeki son eğimiinmesine yardım etmek için drowun ayaklarından tuttu.Tepetaklak asılı duran Drizzt, başka bir odadaki şömineninkenarından içeriyi dikizledi. Üç dev görüyordu; biri odanınöbür ucunda kapının yanındaydı, sanki gitmek istiyor gibiydi;ikincisinin sırtı şömineye dönüktü; oldukça uzun ve geniş birayaz devi olan üçüncü tarafından azarlanıyordu. Drizztçarpık, dudaksız gülümsemeden dolayı Biggrin'e bakmaktaolduğunu anladı.

"Biggrin'e söylemek için!" diye yalvardı daha küçük olandev.

Page 228: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

"Kavgadan kaçtın," diye kaşlarını çattı Biggrin."Arkadaşlarını ölüme terk ettin!"

"Hayır..." diye karşı çıktı dev, ama Biggrin yeteri kadardinlemişti. Koca baltasının tek bir savuruşuyla küçük devinkafasını uçurdu.

Adamlar bacadan aşağı geldiklerinde Guenhwyvar'ıdikkatli bir şekilde gözcülük ederken buldular. Koca kedi,arkadaşlarını gördüğünde döndü ve onları tanıyarak hırladı.Gırtlaktan gelen bu mırıltının arkadaşça bir ses olduğunuanlamayan Wulfgar ihtiyatla bir adım geriledi.

"Daha aşağıda ana koridordan ayrılan bir yan tünel olmalı,"diye mantık yürüttü Drizzt, arkadaşının gerginliğiyleeğlenecek hiç zamanı olmadığından.

"Öyleyse bitirelim bu işi," dedi Wulfgar.

drowun tahmin ettiği gibi geçidi buldular ve kalan devlerinbulunduğu odaya açıldığını düşündükleri bir kapıya geldiler.Birbirilerinin omuzlarını şans dileyerek sıvazladılar ve DrizztGuenhwyvar’ı okşadı, fakat Wulfgar aynı şeyi yapmakonusunda drowun davetini reddetti. Sonra odaya daldılar.

Oda bomboştu. Daha evvel bacadaki gözetlemenoktasından onun görememiş olduğu bir kapı aralıkduruyordu.

Biggrin geriye kalan tek askerini gizli yan kapıdan AkarKessell'e bir mesaj iletsin diye yolladı. Büyük devin itibarıbeş paralık olmuştu ve büyücünün birçok değerli askerin

Page 229: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

kaybını hemen kabullenmeyeceğini biliyordu. Biggrin'in tekşansı iki davetsiz misafir savaşçıyla ilgilenmek ve onlarınkafalarının acımasız patronunu memnun edebileceğiniummaktı. Dev, kulaklarını kapıya yasladı ve kurbanlarınınbitişikteki odaya girmelerini bekledi.

Wulfgar ve Drizzt ikinci kapıyı da geçtiler ve geniş birdaireye geldiler. Zemin pelüş kürklerle ve kocaman, kabarıkyastıklarla süslenmişti. Odadan dışarı açılan iki ayrı kapıvardı. Bir tanesi hafifçe açılmıştı, gerisinde karanlık birkoridor duruyordu. Ve diğeri ise kapalıydı.

Wulfgar aniden elini uzatıp Drizzt'i durdurdu ve drowasessiz olmasını işaret etti. Bir savaşçının gözle görülemezniteliği, görülmeyen bir tehlikeyi sezmesini sağlayan altıncıhissi meydana çıkmıştı. Barbar yavaşça kapalı kapıya doğrugitti ve Aegisfang'i kafasının üzerine kaldırdı. Bir anlığınadurdu ve kafasını eğdi, şüphelerini doğrulayan bir ses duymakiçin gerilmişti. Hiçbir ses gelmedi ama Wulfgar içgüdülerinegüveniyordu. Tempus adına kükredi ve çekici indirdi. Gökgürültüsü gibi bir sesle kapıyı paramparça etti ve kalaslarıtabii ki Biggrin'i de yere yığdı.

Drizzt odanın öbür tarafında dev reisinin gerisindeki gizlikapının sallanmakta olduğunu fark etti ve son devin oradansıvıştığını anladı. Drow çabucak Guenhwyvar'ı hareketegeçirdi. Panter de bunu anlamış olmalıydı, çünkü ok gibifırlayıp Biggrin'in kıvranmakta olan vücudunu tek bir kocazıplayışla aştı ve kaçmakta olan verbeegi takip etmek içinmağaradan dışarı çıktı.

Page 230: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Büyük devin kafasının yanından kan akıyordu amakafatasının sert kemiği çekicin darbesini reddetmişti.Kocaman ayaz devi çenesini sallayıp onlarla yüzleşmek içinkalktığında, Drizzt ve Wulfgar gözlerine inanamayarakbaktılar.

"Bunu yapamaz," diye itiraz etti Wulfgar.

"Bu dev inatçı çıktı," diye omuz silkti Drizzt.

Barbar, Aegisfang'in ellerine dönmesini bekledi sonradrowun yanından Biggrin ile yüzleşmek için yürüdü.

Dev, iki düşmanının da yandan saldırmasını engellemekiçin kapının eşiğinde duruyordu. Bu sırada Wulfgar ve Drizztemin adımlarla yaklaşıyordu. Üçü uğursuzca bakıştılar vesanki birbirilerini deniyormuş gibi havaya küçük darbelersavurdular.

"Sen Biggrin olmalısın," dedi Drizzt, reverans yaparak.

"Ben oyum," diye ilan etti dev. "Biggrin! Gözlerinizingörebilceği en son düşman!"

"İnatçı olduğu kadar kendinden emin de," diye belirttiWulfgar.

"Küçük insan," diye sertçe karşılık verdi dev, "Seninçelimsiz ırkından yüzlercesini ezip suyunu çıkarmışlıım var!"

"Seni öldürmemiz için bir sebep daha," diye belirtti Drizztsakince.

Page 231: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Biggrin, rakiplerini şaşırtan ani bir hız ve sertlikle kocabaltasını geniş bir şekilde savurdu. Wulfgar silahın ölümcülmenzilinden uzaklaşmayı başardı ve Drizzt de eğilerekdarbeden kurtuldu. Ama drow baltanın keskin yerinin taşduvardan epey kocaman bir parça kopardığını görünceürperiverdi.

Wulfgar, balta kendi hizasından geçince tekrar canavarınüzerine atıldı, Biggrin'in geniş göğsüne Aegisfang'i indirdi.Dev yüzünü buruşturdu ama darbeyi kaldırabildi. "Banabundan daha hızlı vurman gerekçek, çelimsiz insan!" diyeböğürdü ve baltanın düz kısmıyla geriye doğru bir savurmayaptı.

Drizzt yine eğilerek kurtuldu. Fakat yine de, onun kadarsavaş yorgunu olan Wulfgar menzilden çıkabilecek kadarhızlı hareket edemedi. Barbar, Aegisfang'i önünde havayakaldırmayı başarabildi ama Biggrin'in ağır silahının ezicigücü onu duvara yapıştırdı.Yere yığıldı.

Drizzt başlarının dertte olduğunu biliyordu. Sol kolu hâlâişe yaramaz haldeydi, bitkinlikten dolayı refleksleriyavaşlamaya başlamıştı ve bu devin darbeleri onunkarşılayamayacağı kadar güçlüydü. Dev bir sonraki hamlesiiçin toparlanırken, o, palasıyla kısa bir şişleme yapmayıbaşarabildi ve sonra ana koridora doğru sıvıştı.

"Kaç bakalım, seni kara köpek!" diye gürledi dev."Peşinden gelcem ve seni halletçem!" Biggrin, av kokusualarak Drizzt'in peşinden koştu.

Page 232: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Drow ana geçide geldiğinde palasını kınına geri soktu vecanavara pusu kurabileceği bir yer aradı. Hiçbir yer elverişlideğildi, bu yüzden çıkış kapısına yarı mesafeye ilerledi vebekledi.

"Nereye saklancaksın ki?" diye alay etti Biggrin, heyulagibi vücudu koridora girdiğinde. Gölgelere gizlenmiş olandrow, iki bıçağını fırlattı. İkisi de hedefi buldu ama Biggrinyavaşlamadı bile.

Drizzt mağaradan dışarı çıktı. Eğer Biggrin onu takipetmezse tekrar geri girmesi gerekeceğini biliyordu; Wulfgar’ıkesinlikle ölüme terk edemezdi. Şafağın ilk ışıkları dağlarınüzerinden belirmeye başlamıştı ve Drizzt, git gide artmaktaolan ışığın elinde olan bütün pusu şansını mahvetmesindenkorktu. Çıkış kapısını gizleyen küçük ağaçlardan birininüzerine tırmandı ve hançerini çıkarttı.

Biggrin gün ışığına çıktı ve kaçan drowun iziniyakalayabilmek için etrafına bakındı. "Burda bi yerlerdesin,seni açması köpek!" Kaççak yerin kalmadı!"

Drizzt aniden devin tepesine inmişti, saplama ve kesmedarbeleriyle yaratığın yüzünü ve boynunu deşiyordu. Devhiddetle uludu ve koca vücudunu geriye doğru şiddetlesavurdu. Zayıf koluyla sıkıca tutunamayan Drizzt tüneledoğru geri uçtu. Drow ağır bir şekilde incinmiş omzununüzerine düştü ve acıyla neredeyse kendinden geçti. Bir an içintekrar ayağa kalkmaya çalışarak debelenip durdu, ama ağır birçizmeye çarptı. Biggrin'in bu kadar çabuk yanınagelemeyeceğini biliyordu. Yavaşça sırt üstü döndü, bu yenidevin nereden geldiğini merak ediyordu.

Page 233: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Ama drowun bakış açısı, Wulfgar'ın tepesinde dikilmişolduğunu görünce aniden dramatik bir şekilde değişti.Aegisfang sıkıca ellerinde duruyordu ve yüzünde sert birbakış vardı. Wulfgar gözlerini tünele giren devden hiçayırmadı.

"O benim," dedi barbar sertçe.

Biggrin de gerçekten korkunç görünüyordu. Çekicinçarpmış olduğu kafasının yan kısmı koyu, kurumuş kanlakaplanmıştı, bu sırada diğer taraflardan ve yüzünde birkaçnoktadan yeni yaraların kanlan akıyordu. Drizzt'in fırlattığıiki bıçak, devin göğsünde iğrenç şeref madalyaları gibi asılıduruyordu.

"Bunu bir kez daha kaldırabilir misin?" diye meydan okuduWulfgar, Aegisfang'i ikinci kez deve doğru savururken.

Biggrin, cevap olarak göğsünü darbeyi karşılamak içinmeydan okurcasına ileri doğru çıkarttı. "Senin verceğin herşeyi kaldırabilirim!" diye böbürlendi.

Aegisfang hedefi buldu ve Biggrin bir adım geriyetökezledi. Çekiç bir yada iki kaburgasını çatlatmıştı, ama devbunu kaldırabilirdi.

Ama Aegisfang'in, Drizzt'in bıçaklarından birini dahaölümcül bir şekilde kalbine doğru çaktığını fark etmemiştiBiggrin.

"Şimdi koşabilirim," diye fısıldadı Drizzt Wulfgar'a, devintekrar yaklaşmakta olduğunu görünce.

Page 234: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

"Ben kalıyorum," diye ısrar etti barbar, sesinde korkudantitremenin en ufak bir ibaresi bile olmadan.

Drizzt palasını çekti. "İyi dedin, cesur dostum. Haydi şupislik hayvanı devirelim daha yenilecek yemeğimiz var!"

"Bu işi konuştuunuzdan daha zor bulcaksınız!" diye terslediBiggrin. Göğsünde ani bir sızı hissetmişti, ama hırlayarakacıyı reddetti. "Vurabilceğinizin en iyisini tattım ve hâlâüzerinize geliyorum! Kazanmak için hiç umudunuz yok!"

Drizzt de Wulfgar da, devin bu böbürlenmelerinde kabuledeceklerinden daha fazla gerçeklik payı olduğundankorkuyordu. Son raddelerindeydiler, yorgun ve yaralıydılar.Ama kalıp işi bitirmeye kararlıydılar.

Fakat yaklaşmakta olan devin eksiksiz özgüveni epeycesaret kırıcıydı.

Biggrin, arkadaşlara birkaç adım kala bir şeylerin fecişekilde ters olduğunu anladı. Wulfgar ve Drizzt de biliyordu,çünkü devin adımları aniden bariz bir şekilde yavaşlamıştı.

Dev sanki oyuna getirilmiş gibi hiddetle baktı onlara."Köpekler!" Ağzından dışarı fırlayan kan damlasıyla boğulurgibi oldu. "Bana ne oyun..."

Biggrin başka bir söz söyleyemeden ölüp yere yığıldı.

"Kedinin peşinden gidelim mi?" diye sordu Wulfgar, gizlikapıya geri döndüklerinde.

Page 235: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Drizzt bulmuş olduğu paçavraları sararak bir meşalehazırlıyordu. "Gölgeye güven," diye yanıtladı drow."Guenhwyvar verbeegin kaçmasına izin vermez. "Ayrıca,mağarada beni bekleyen iyi bir yemek var."

"Sen git," dedi Wulfgar ona. "Ben burada bekler ve kediningeri dönüşünü gözlerim."

Drizzt büyük adamın omzunu kavradı sonra gitmek içindöndü. Beraber oldukları bu kısa süre içinde birçok macerayagirmişlerdi ve Drizzt işin heyecanlı kısmın daha yenibaşlamakta olduğundan kuşkulanıyordu. Ana geçide doğrugiden drow, bir ziyafet şarkısı söylemeye başladı ama busadece VVulfgafı kandırmak içindi. Çünkü yemek masası ilkdurağı olmayacaktı. Daha önce sorguya çektikleri dev, dahaonların keşfetmedikleri tünelin sonunda ne olduğusorulduğunda kaçamak davranmıştı. Ve buldukları her şeyinyanında, Drizzt bunun tek bir anlama geleceğini biliyorduhazine.

Koca panter kırık taşların arasından sıçrayarak ve koşarakağır adımlı dev ile arasını kolayca kapadı. Guenhwyvar kısasüre sonra, her sıçrayış ya da yokuşta zorlukla debelenenverbeegin sık nefeslerini duyabiliyordu. Dev Daledrop'a veonun da ötesindeki açık tundraya gitmeyi planlıyordu. Fakat okadar çılgına dönmüş bir şekilde kaçıyordu ki, KelvinYığını'mn eteklerinden aşağıya, vadinin daha kolaygeçilebilecek zeminine inmedi bile. Bunun güvenliğe açılandaha hızlı bir yol olduğunu sanarak daha düz bir rota çizmişti.

Guenhwyvar da dağ civarını sahibi kadar iyi tanıyor,dağdaki her yaratığın nerelerde yuva kurduğunu çok iyi

Page 236: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

biliyordu. Kedi çoktan devin nereye gitmesini istediğiniseçmişti bile. Bir çoban köpeği gibi geri kalan mesafeyikapattı ve devin böğrünü tırmaladı. Onu derin bir dağgölcüğüne doğru yön değiştirmek zorunda bıraktı. Ölümcülsavaş çekicinin ya da hızla kesip biçen palanın fazla gerideolmadığından korkan verbeeg, pantere saldırmak içindurmadı. Körleme bir şekilde Guenhwyvar'ın seçtiği yoldailerlemeye başladı.

Kısa bir süre sonra Guenhwyvar devden ayrıldı ve hızlailerledi. Kedi soğuk suyun kenarına geldiğinde kafasını eğdive keskin duyularını yoğunlaştırdı. İşi bitirmek konusundaona yardımcı olabilecek bir şeyler bulmayı umuyordu. SonraGuenhwyvar suyun üzerindeki ilk ışıkların altında küçük birhareket parıltısı gördü. Keskin gözleri ölü gibi hareketsizyatan uzun şekli seçti. Tuzağın hazırlanmış olduğundantatmin olan Guenhwyvar, beklemek için yandaki kayaçıkıntılarından birinin arkasına geçti.

Dev paldır küldür, nefes nefese gölcüğün kenarına geldi.Dehşet içinde olmasına rağmen, bir anlığına koca bir kayayaarkasını dayadı. O an için her şey yeterince güvenligörünüyordu. Dev soluklandıktan hemen sonra peşindekilereait bir işaret görebilmek için etrafına bakındı ve sonra tekrarileri doğru atıldı.

Gölcüğü aşmanın tek yolu, tam ortaya düşüp bir köprüoluşturmuş kütüğün üzerinden geçmekti. Diğer bütün yollargölcüğün etrafından dolaşmaktı. Su pek geniş olmasa bileetrafı sarp yokuşlar ve kaya çıkıntılarıyla kaplıydı ve bu daonu yavaşlatacağını kesin kılıyordu.

Page 237: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Verbeeg kütüğü şöyle bir tarttı, sağlam görünüyordu.Böylece canavar ihtiyatla geçmeye başladı. Kedi, devinmerkeze yaklaşmasını bekledi, sonra saklandığı yerden çıktıve verbeege doğru bir ok gibi havaya fırladı. Kedi ağır birşekilde şaşkına dönmüş devin üzerine kondu, patilerinigöğsüne batırdı ve ondan güç alarak tekrar zıplayıp kıyınıngüvenli toprağına geri kaçtı. Guenhwyvar bir şapırtıyla buzgibi gölcüğe düştü ama tehlikeli sudan çabucak çıkmayıbecerdi. Fakat dev, sallantıda olan dengesini korumak içinkollarını bir anlığına çılgınlar gibi salladı ve sonra büyük birfloş sesiyle suya devrildi. Su onu emip yutmak için yükseldisanki. Dev umutsuzluk içinde yakında yüzen kütüğe doğruatıldı. Guenhwyvar'ın daha önceden fark etmiş olduğu şekildibu.

Ama verbeegin elleri ona değer değmez, bir kütük olduğusanılan şekil harekete geçti ve on beş metrelik su boası, başdöndüren bir hızla avının etrafına dolandı. Hiç yavaşlamayandolanma hareketi kısa sürede devin kollarını belindedüğümledi ve acımasız boğuşuna başladı.

Guenhwyvar parlak kara kürkündeki buz gibi suyu silkeledive gölcüğe doğru geri baktı. Canavarımsı yılanlardan birdiğeri verbeegin boynuna dolanıp zavallı yaratığı suyundibine çektiğinde, panter görevinin tamamlandığından eminoldu. Guenhwyvar, uzun ve gür bir kükremeyle zaferini ilanederek ine doğru Kötü

Page 238: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Drizzt tüneller boyunca sessizce ilerledi ve ölü devlerincesetlerinin yanından geçti. Sadece geniş masadan bir başkabüyük koyun eti parçası almak için yavaşladı o kadar. Desteksütunlarını geçti ve sabırsızlığını sağ duyusuyla yatıştırarakloş koridora girdi. Eğer devler hazinelerini buraya saklamışidilerse, hazinenin durduğu oda gizli bir kapının arkasındaolabilirdi. Hatta belki de, başka bir dev olmasa bile çünkü oçoktan dövüşe katılmış olurdu kapıda bir hayvan bekliyorolabilirdi.

Tünel epey uzundu, dümdüz kuzeye doğru gidiyordu veDrizzt şimdi Kelvin Yığını'nın kütlesinin altında ilerlemekteolduğunu fark etti. En son meşaleyi de geçmişti amakaranlıktan hoşnuttu. Hayatının büyük bir kısmını halkınınışıksız yer altı şehrindeki tünellerde dolaşarak geçirmişti vegeniş gözleri tam bir karanlıkta, ışıklı bölgelerde olduğundandaha başarılı bir şekilde yönlendiriyordu onu.

Parmaklıklı, demir destekli bir kapıya geldiğinde koridoraniden son buldu. Kapının metal sürgüsünde kocaman zincirbir asma kilit vardı. Drizzt, Wulfgar’ı geride bıraktığı içinaniden kendini suçlu hissetti. Drowun iki tane zaafı vardı,bunlardan en büyüğü savaşın heyecanını hissetmekti. Amaikincisi de en az bunun kadar büyüktü; mağlup ettiğidüşmanlarının ganimetlerini meydana çıkarmanın verdiğiheyecanlı ürperti. Drizzt'i cezbeden altın ya da mücevherlerdeğildi; zenginliği umursamazdı ve kazandığı hazineleri deçok nadiren saklardı. Onu çeken şey sadece hazineyi ilkolarak görmenin, ilk olarak incelemenin ve belki de çağlardırkayıp olan harika bir büyülü ziyneti, ya da kadim ve kudretlibir büyücünün büyü kitabını keşfetmenin verdiği heyecandı.

Page 239: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Kemerindeki keseden küçük bir maymuncuk çıkarttığındasuçluluk hisleri uçuverdi. Hırsızlık sanatları konusunda resmiolarak hiç eğitim görmemişti ama usta bir hırsız kadar çevikve kontrollüydü. Duyarlı parmaklan ve keskin kulaklarısayesinde bu beceriksiz kilit tarafından o kadar da fazlazorlanmadı; birkaç saniye içinde kilit açılıverdi. Drizzt,içerden gelen herhangi bir ses var mı diye kapının arkasındandikkatle dinledi. Hiçbir ses duymayınca yavaşça büyüksürgüyü kaldırdı ve kenara itti. Son bir kez daha dinlediktensonra palalarından birini çekti, tedirginlik içinde nefesini tuttuve kapıyı itti.

Nefesini hayal kırıklığına uğramış bir şekilde bıraktı.Ötedeki oda iki meşale ışığıyla aydınlanmıştı. Tam merkezdeduran metal çerçeveli geniş bir ayna dışında küçük ve bomboşbir odaydı. Drizzt zıplayarak aynanın hizasından çekildi, bunesnelerin bazı garip büyülü özelliklere sahip olduğunungayet iyi farkındaydı. Onu daha yakından incelemek içinilerledi.

Bir adamın yarı uzunluğundaydı ama karmaşık bir şekildeişlenmiş demir ayaklığının üzerinde göz hizasına kadaryükseliyordu. Aynanın oldukça garip bir şekilde çizilmişgümüş bir dairenin ortasında duruyor olması, Drizzt'in buşeyde sıradan bir aynadan daha fazlasının bulunduğunainanmasını sağladı. Yine de dikkatle incelese bile, aynanınözelliklerine dair hiçbir büyülü rün ya da herhangi bir çeşitişaret görememişti.

Nesne hakkında hiçbir olağandışı ize rastlayamayan Drizzt,kayıtsızca camın önüne adımını attı. Aniden aynanın içindepembemsi bir sis bulutu girdap gibi dönmeye başladı. Camın

Page 240: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

içine hapsedilmiş üç boyutlu bir boşluk görüntüsü aldı.Drizzt, korkudan çok meraktan dolayı kenara sıçradı vebüyümekte olan manzarayı izledi.

Duman kalınlaştı ve sanki bir alevle besleniyormuşçasınapofurdadı. Sonra merkezi mantar gibi büyüdü ve bir adamsuratının açık görüntüsüne dönüştü. Bazı güney şehirlerininadetlerine göre boyanmış sıska ve çökük bir çehre idi bu.

"Neden beni rahatsız ettin?" diye sordu yüz, aynanınönündeki boş odaya doğru. Drizzt kenara doğru bir adım dahaatıp yüzün görüş hizasından daha da fazla uzaklaştı. Gizemlibüyücüyle yüzleşmeyi düşündü ama onun böyle kayıtsız birşekilde şansını denemesi dostlarının başını çok büyük birtehlikeye sokabilirdi.

"Huzuruma çık Biggrin!" diye emretti suret. Sabırsızlıkladudak bükerek birkaç saniye bekledi ve sinirleri gitgide dahada gerginleşti. "İçinizden hanginizin beni yanlışlıklaçağırdığını bulduğumda onu bir tavşana çevirip kurt inineatacağım!" diye haykırdı suret deliler gibi. Ayna anidenparladı ve normale döndü.

Drizzt çenesini kaşıdı ve burada bulabileceği ya dayapabileceği daha fazla bir şey olup olmadığını merak etti. Busefer risklerin çok büyük olduğuna karar verdi.

Drizzt ine geri döndüğünde kapalı ve sürgülü ön kapılarınbirkaç yarda ötesindeki ana geçitte, Wulfgar'ı Guenhwyvar ilebirlikte otururken buldu. Barbar, kedinin kaslı omuzlarını veboynunu okşuyordu.

Page 241: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

"Gördüğüm kadarıyla, Guenhwyvar dostluğunukazanabilmiş," dedi Drizzt yaklaşırken.

Wulfgar gülümsedi. "İyi bir yardımcı," dedi, hayvanıoyuncu bir şekilde sallayarak. "Ve gerçek bir savaşçı!" Ayağakalkmaya başladı ama sert bir şekilde tekrar yere çöküverdi.

Bir mancınık mermisi ağır kapılara güm diye indiğinde birpatlama sesi ini yerinden salladı. Tahta sürgülerini kıymıklaraayırdı ve kapıları içeri göçertti. Kapılardan biri tam ortadanikiye yarıldı, diğerinin üst menteşesi kırıldı ve bükülmüş altmenteşesi üzerinde kapıyı garip bir şekilde sallanır hale soktu.

Drizzt palasını çekti ve Wulfgar'ın tepesinde korumacı birtavırla dimdik durdu, bu sırada barbar dengesini toplamayaçalışıyordu.

Aniden sakallı bir savaşçı, asılı duran kapının üzerine atıldı.Bir kolunda, sancağı olan köpüklü bira kupasıyla süslenmişyuvarlak bir kalkan, diğerinde ise omzuna dayanmış çentiklive kan lekeli bir savaş baltası vardı. "Dışarı çıkın daoynayalım, devler!" diye seslendi Bruenor, baltasıylakalkanını birbirine tokuşturarak sanki klanı, ini hareketegeçirecek kadar gürültü çıkarmamış gibi!

"Sakin ol, çılgın cüce," diye güldü Drizzt. "Verbeeglerinhepsi öldü."

Bruenor arkadaşlarını gördü ve hop diye sıçrayarak tünelegirdi. Kısa süre sonra gürültülü klanın geri kalan kısmı da onutakip etti. "Hepsi öldü demek!" diye haykırdı cüce. "Lanet

Page 242: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

olsun sana elf, oynamak için hepsini kendine saklayacağınıbiliyordum!"

"Peki takviye birliğine ne oldu?" diye sordu Wulfgar.

Bruenor şeytanca gülümsedi. "Bize biraz güven, olur muevlat? Ortak bir deliğe tıkıldılar, fakat bana kalırsa gömmekonlar için çok fazla iyi kaçıyor! Sadece bir tanesi hayattakaldı, o pis çenesini açıp ötebildiği sürece yaşayabilecek sefilbir ork!"

Aynayla ilgili hadiseden sonra, Drizzt bu orku sorguyaçekme konusunda epey istekliydi. "Onu sorguladın mı?" diyesordu Bruenor'a.

"Ah, dut yemiş bülbül gibi," diye cevap verdi cüce. "Amaonu ciyak ciyak öttürecek birkaç şey biliyorum!"

Drizzt'in bundan daha iyi bir fikri vardı. Orklar sadıkyaratıklar değillerdi, ama büyü tılsımı altındayken işkenceteknikleri genellikle iyi sonuç vermiyordu. Büyüyü giderecekbir şeye ihtiyaçları vardı ve Drizzt'in aklına işe yarayabilecekbir fikir gelmişti. "Regis'i bul," diye talimat verdi Bruenor'a."Buçukluk, bu orkun bilmek istediğimiz her şeyi söylemesinisağlayabilir."

"İşkence etmek daha eğlenceli olurdu," diye sızlandıBruenor, ama o da drowun tavsiyesindeki bilgeliği anlıyordu.Bu kadar fazla devin bir arada çalışması onu epeymeraklandırmış ve endişelendirmişti. Ve şimdi de yanlarındaorklar varken...

Page 243: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Drizzt ve Wulfgar küçük dairenin uzak bir köşesinde,Bruenor ve diğer cücelerden ellerinden geldiğince uzaktaoturuyordu. Bruenor'un adamlarından biri aynı gece, yanındaRegis ile Yalnızorman'dan dönmüştü. Yürümekten vedövüşmekten bitkin düşmüş olmalarına rağmen, gelecek olanbilgiyi duymadan uyuyamayacak kadar tedirgindiler. Regis vetutsak ork, buçukluk yakut süsüyle esirini tamamen kontrolaltına aldığı anda özel bir görüşme için bitişikteki odayagötürülmüştü.

Bruenor yeni bir yemek tarifi hazırlamakla oyaladı kendinidev beyni yahnisi. Leş gibi kokan berbat yemekmalzemelerini oyulmuş bir verbeeg kafatasının içindehaşlamaya koyuldu. "Aklınızı kullansanıza!" diye tartıştı,Drizzt ile Wulfgar'in dehşet ve tiksinti dolu bakışlarınakarşılık. "Bir çiftlik kazının tadı vahşi olanından çok dahaiyidir, çünkü kaslarını kullanmaz. Aynı şey dev beyinleri içinde geçerli olmalı!"

Drizzt ve Wulfgar işlere pek de aynı açıdan bakmıyordu.Fakat bölgeyi terk etmek ve Regis'in söyleyeceği herhangi birşeyi kaçırmak da istemiyorlardı. Bu sebeple odanın en uzakköşesine kıvrıldılar ve aralarında özel bir muhabbete daldılar.

Bruenor onları duyabilmek için kendini zorladı, çünküilgisini geçici bir hevesle çekecek bir şeyden çok daha önemlibir konuyu konuşuyorlardı.

"Mutfaktaki sonuncunun yarısı benim," diye ısrar ettiWulfgar,

"ve yarısı da kedinin."

Page 244: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

"Ve uçurumdakinden de sadece yarım puan alabilirsin,"diye karşılık verdi Drizzt.

"Kabul," dedi Wulfgar. "Ve koridordaki ile Biggrin'i deikiye paylaştırıyoruz öyleyse?"

Drizzt başını salladı. "O zaman buçuklar ve ortak puanlarda sayılırsa, on buçuk benim, on buçuk da senin."

"Ve dört de kedinin," diye ekledi Wulfgar.

"Dört de kedinin," diye tekrarladı Drizzt. "İyi savaştındostum. Şimdiye kadar dereceni iyi korudun, ama önümüzdebirçok savaşın olduğu ve benim daha fazla olan deneyimiminen sonunda üstün geleceği gibi bir his var içimde!"

"Yaşlanıyorsun, iyi yürekli elf," diye alay etti Wulfgar,sarışın sakallarının arasında beliren özgüven dolu bir sırıtışladuvara yaslanarak. "Göreceğiz bakalım. Göreceğiz."

Bruenor da gülümsüyordu, hem dostları arasındaki iyiniyetli müsabaka hem de genç barbar konusunda kabarangururu sebebiyle. Wulfgar, Drizzt Do'Urden gibi yetenekli vedeneyimli bir savaşçıyla boy ölçüşebildiğine göre gayet iyi işçıkarıyor demekti.

Regis odadan dışarı çıktı ve normalde neşe dolu olanyüzündeki gri kasvet perdesi şen şakrak ortamı bir andaöldürüverdi. "Başımız belada," dedi buçukluk acı acı.

"Ork nerde?" diye sordu Bruenor, buçukluğun dediği şeyiyanlış anlayıp baltasını kemerinden çekerken.

Page 245: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

"İçerde. O gayet iyi," diye yanıtladı Regis. Ork, AkarKessell'in OnKasaba'yı istila etme planını ve toplanmaktaolan ordularının büyüklüğü hakkındaki her şeyi yeni bulduğuarkadaşına anlatmaktan neşe duymuştu. Regis dostlarınahaberleri verirken bariz bir şekilde titriyordu.

"Dünyanın Omurgası'mn bu bölgesindeki bütün ork vegoblin kabileleri ile verbeeg klanları, Akar Kessell adlı birkara büyücünün emri altında birleşiyormuş," diye başladıbuçukluk. Drizzt ve Wulfgar, Kessell'in adını hatırlayarakbirbirilerine baktılar. Barbar, verbeeg ondan bahsettiğindeAkar Kessell'in koca bir ayaz devi olduğunu düşünmüştü.Ama Drizzt'in daha değişik şüpheleri vardı, özellikle de aynaile geçen hadiseden sonra.

"OnKasaba'ya saldırmayı amaçlıyorlar," diye devam ettiRegis. "Ve üstüne üstlük, tek gözlü, kudretli bir lidertarafından yönetilen barbarlar bile safları arasına katılmış!"

Wulfgar’ın yüzü hiddet ve utanç içinde kıpkırmızı kesildi.Halkı orkların yanında savaşıyordu! Regis'in sözünü ettiğilideri tanıyordu, çünkü Wulfgar Alageyik Kabilesi'nin birüyesiydi. Hatta bir keresinde Heafstaag'in teşrifatçısı olarakkabilenin sancağını bile taşımıştı. Drizzt de tek gözlü kralı acıacı hatırladı. Wulfgar'ı rahatlatmak için elini onun omzunakoydu.

"Bryn Shander'a gidin," dedi drow, Bruenor ve Regis'e."İnsanlar hazırlık yapmalı."

Regis bu işin beyhudeliği karşısında yüzünü buruşturdu.Eğer toplanmakta olan ordu hakkında orkun söyledikleri

Page 246: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

doğruysa, OnKasaba'nın hepsi bir araya gelse bile bu istilayakarşı koyamazlardı. Buçukluk kafasını önüne eğdi vearkadaşlarını gerektiğinden fazla endişelendirmek istemediğiiçin sessizce ağzını oynatarak konuştu, "Burayı terketmemizgerek!"

Regis ve Bruenor haberlerinin acilliği ve önemi konusundaCassius'u ikna edebilseler bile, diğer sözcüleri konsey içintoplamak birkaç gün aldı. Boğumbaş sezonunun doruknoktaları, yani yaz sonuydu. Luskan'a giden son tüccarkervanına daha çok balık yetiştirmek için son çabalardı.Dokuz balıkçı kasabasının sözcüleri halklarına karşı olansorumluluklarını anlıyorlardı, fakat gölleri yalnızca birgünlüğüne bile terk etmeye gönülsüzdüler.

Ve böylece, Bryn Shanderlı Cassius, Regis'e kasabasınınkahramanı gözüyle bakan yeni Yalnızorman sözcüsüMuldoon, OnKasaba'nın iyiliğine olan her işe katılmayagönüllü Doğulimanı sözcüsü Glensather, Bruenor'a oldukçasıkı bir sadakat besleyen Termalaineli Agorwal istisna olmaküzere, konseyin havası pek de yeni görüşlere açık değildi.

Bryn Shander Savaşı'ndan sonra Özellikle de, Drizztsebebiyle yaşanan hadiseden dolayı Bruenor'a hâlâ kin güdenKemp bölücü bir tavır içindeydi. Daha Cassius FormaliteKuralları'nı okuma fırsatı bulamadan, Targoslu kaba sözcüoturduğu yerden kalktı ve yumruğunu masaya indirdi. "Resmikuralların canı cehenneme, konuya gel hemen!" diye hırladıKemp. "Hangi hakla bizi göllerden çağırıyorsun, Cassius? Bizbu masada otururken bile, Luskan'daki tüccarlar yolculukhazırlıkları yapıyor!"

Page 247: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

"Bir istila haberi aldık, Sözcü Kemp," diye yanıtladıCassius sakince, balıkçının hiddetini anlayışla karşılayarak."Eğer acil bir mesele olmasaydı sezonun bu zamanında seni,hiçbirinizi çağırmazdım."

"Söylentiler doğruymuş o zaman," diye dudak büktü Kemp."İstila diyorsun demek? Pöh! Bu konseyin ardında dönendolapları görebiliyorum!"

Agorwal'a döndü. Cassius'un bütün önleme çalışmaları vesavaş içindeki kasabaların sözcülerini antlaşma masasınagetirme uğraşlarına rağmen, Targos ve Termalaine arasındakiçatışma son birkaç haftada oldukça çoğalmıştı. Agorwal birtoplantı yapmayı kabul etmişti, ama Kemp bu işe kesinliklekarşıydı. Ve yükselen şüphelerle beraber, bu konseyinzamanlamasından daha kötü bir şey olamazdı.

"Bu gerçekten de çok açması bir teşebbüs!" diye kükrediKemp. Etrafındaki konuşmacı dostlarına bakarak. "Agorwalve komplocu destekçileri tarafından, Targos ile olanmücadelesinde Termalaine'in çıkarına uygun bir antlaşmayapabilmek için girişilmiş acınası bir teşebbüs!"

Kemp'in aşıladığı şüphe atmosferiyle dolduruşa gelen yeniCaerKonig sözcüsü Schermont, CaerDineval Sözcüsü JensinBrent'e doğru suçlayıcı bir şekilde parmağını uzattı. "Bu hainkomploda ne gibi bir rol aldın?" diye suçladı ezeli rakibini.CaerKonig'in ilk sözcüsü, Lac Dinneshere sularında Dinevalteknelerinden biriyle yapılan savaşta öldürüldükten sonra bumevkie Schermont gelmişti. Dorim Lugar, Schermontarkadaşı ve lideriydi. Ve yeni sözcünün düşman

Page 248: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

CaerDineval'a karşı olan politikası, kendinden öncekindenbile daha sertti.

Bu ön atışmalar sırasında Regis ve Bruenor, çaresiz biryılgınlık içinde sessizce oturdular. En sonunda Cassius, sapınıikiye kıracak sertlikle tokmağını güm diye indirdi vediğerlerini, bir şeyler söyleyebilecek kadar susturmayıbaşardı.

"Biraz sessiz olun!" diye emir verdi. "Zehirli ithamlarınızıtutun ve kötü haberler getiren kimseyi dinleyin!" Diğerlerisandalyelerine geri çöküp sessiz kaldılar, ama Cassius hasarındaha şimdiden verilmiş olmasından korkuyordu.

Sözü Regis'e verdi.

Tutsak orktan öğrendiği şey yüzünden oldukça endişeyekapılmış olan Regis, dostlarının verbeeg ininde ve Daledroparazisinde yapıp kazandıkları savaşı hararetli bir şekildeanlattı "Ve Bruenor, devlere eşlik eden orklardan birini esirolarak aldı," dedi üzerine basa basa. Bazı sözcüler bu gibiyaratıkların bir araya gelmesi haberini nefeslerini tutarakdinlediler, fakat rakiplerinin tehditlerinden her zaman şüpheduyan ve toplantının gerçek amacına çoktan karar getirmişolan Kemp ile diğer birkaçı ikna olmuş gibi görünmüyordu.

"Ork bize dedi ki," diye devam etti Regis acı acı, "AkarKessell adında güçlü bir büyücü geliyormuş ve yanındagoblinler ile devlerden oluşan geniş bir ordu varmış!OnKasaba'yı fethetmek niyetindeler!" Bu dramatik gösterininetkili olacağını düşünüyordu.

Page 249: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Ama Kemp hiddetten küplere binmişti. "Bir orkun sözünedayanarak mı, Cassius? Bu kritik zamanda bizi kokuşmuş birorkun tehditlerine dayanarak mı göllerden çağırdın?"

"Buçukluğun hikayesi pek alışılmadık değil," diye eklediSchermont. "Hepimiz biliriz ki tutsak edilen bir goblin, odeğersiz kafasını kurtarabileceğini düşündüğü her doğrultudakonuşabilir."

"Ya da belki de başka sebepleriniz vardır," diye tısladıKemp, bir kez daha Agorwal'a yan yan bakarak.

Cassius kötü haberlere gerçekten inandığı haldesandalyesinde arkasına yaslandı ve hiçbir şey söylemedi.Göllerdeki tansiyon en üst noktalardayken ve özellikleverimsiz geçmiş bir balık sezonunun son ticaret fırsatı hızlayaklaşırken, bunun olacağından şüphelenmişti. Boyun eğmişbir şekilde Bruenor ile Regis'e baktı ve konsey bir bağırışçağırış krizine girdiğinde omuz silkti.

Bunun ardından gelen karmaşanın tam ortasında Regisyakut süsü yeleğinden çıkarttı ve Bruenor'u dürtükledi.Birbirilerine hayal kırıklığı içinde baktılar; büyülü cevhereihtiyaç kalmayacağını umut etmişlerdi.

Regis söz istediğini belirtecek şekilde tokmağını vurdu veCassius ona konuşma hakkı verdi. Sonra, beş yıl önce yapmışolduğu gibi masanın üzerine fırladı ve baş rakibine doğruyürüdü.

Ama bu sefer sonuçlar Regis'in beklediği gibi olmadı.Kemp bu geçen beş yıl içinde, barbar istilasından önceki

Page 250: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

konseyi saatlerce düşünmüştü. Sözcü bütün bu hadiseninsonuçlarından memnundu ve gerçekten de, kendi uyarısınakulak vermelerini sağladığı için bütün OnKasaba halkınınbuçukluğa borçlu olduğunu anlamıştı. Fakat Kemp'insinirlerini bozan şey ilk önceki katı tutumunun bu kadar kolaydeğişebilmesiydi. O kavgacı bir tipti, balık tutmaktan biledaha ötede olan en büyük tutkusu savaştı, ama aklı keskindive her zaman tehlikeye karşı tetikteydi. Son yıllarda Regis'iepey incelemiş ve buçukluğun ikna etme sanatındaki başarısıhakkında söylenen hikayeleri dikkatle dinlemişti. Regisyaklaşırken iriyarı sözcü bakışlarını başka yöne çevirdi.

"Defol git, düzenbaz!" diye hırladı, korunmacı bir şekildesandalyesini masadan uzağa doğru iterek. "İnsanları kendibakış açına göre ikna etmede garip bir yöntemin var, fakat busefer büyüne kapılmayacağım!" Diğer sözcülere hitap etti."Buçukluktan sakının! Kendine göre bir büyüsü var, bundanemin olabilirsiniz!"

Kemp bu iddiasını kanıtlamanın hiçbir yolu olmadığınıanladı, ama bunu yapmasının gerekmediğinin de farkınavardı. Regis bocalamış ve sözcünün suçlamalarına cevapveremez bir halde etrafına bakındı. Hatta sözcü Agorwal da,bu gerçeği taktik icabı gizlemeye çalışsa bile, bir dahadosdoğru Regis'in gözlerine asla bakmayacaktı.

"Otur yerine, düzenbaz! "diye alay etti Kemp. "Karşındabiz varken büyün hiçbir işe yaramaz!"

Şimdiye kadar sessiz kalmış olan Bruenor, suratı hiddettenburuşmuş bir şekilde aniden yerinden fırladı. "Bu da mı birhile, seni Targos köpeği?" diye meydan okudu cüce.

Page 251: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Kemerinden bir torba çıkarttı ve içindeki birkaç verbeegkafasını Kemp'e doğru masanın üzerine serdi. Sözcülerdenbirkaçı dehşet içinde geri sıçradı ama Kemp hiçetkilenmemişti.

"Daha evvel de haydut devlerle bir çok kez başa çıktık,"diye yanıtladı sözcü sakin bir şekilde.

"Haydutlar mı?" diye haykırdı Bruenor, kulaklarınainanamayarak. "Bu hayvanlardan kırk tanesini kesip biçtik vebunun yanında orklar ile ogreler de vardı!"

"Geçip gidecek olan bir gruptur," diye açıklayıverdi Kempöylece, inatçılıkla. "Ve dediğine göre hepsi ölmüş. Pekiöyleyse bu neden konseyin bir sorunu haline geliyor? Eğeristediğin övgü sözleri duymaksa, güçlü cüce, o zamanduyacaksın!" sözleri zehir doluydu ve Bruenor'un git gidekızarmakta olan yüzünü zevkle seyrediyordu. "Belki deCassius, bütün OnKasaba halkının önünde senin şerefine birkonuşma yapar."

Bruenor yumruklarını masaya indirdi, etrafında bulunan veKemp'in hakaretlerini devam ettirecek herkese bariz birtehditle bakıyordu. "Yurtlarınızı ve halkınızı kurtarmanızayardım etmek için ayağınıza kadar geldik!" diye gürledi."Bize inanır ve hayatta kalmak için bir şeyler yapabilirsiniz.Ya da bu Targos köpeğinin sözlerini dinleyip hiçbir şeyyapmazsınız. Her iki seçenekte de, sizinle işim bitmişdemektir! Ne isterseniz onu yapın ve tanrılarınız si/e yardımetsin!" Arkasını döndü ve hışımla odadan dışarı çıktı.

Page 252: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Bruenor'un şiddetli ses tonu birçok sözcünün, tehdidinöylece geçilmeyecek kadar ciddi olduğunu, çaresiz kalmış biresirin yanlış bilgisinden ya da Cassius ve bazı komplocularınsinsi bir planından çok daha büyük olduğunu anlamasınısağladı. Fakat kibirli ve ukala Kemp, Agorwal ve insanolmayan dostları cüce ile buçukluğun, üstün şehir Targosüzerinde avantaj sağlamak için beraberce bir istila yalanıuydurduklarından emin olduğundan dolayı kılını bilekıpırdatmayacaktı. OnKasaba'da sadece Cassius'tan hemensonra, Kemp'in fikri büyük ölçüde etki yapardı. Özellikle dearalarındaki çekişmede Bryn Shander'm sarsılmaz birtarafsızlık sergilediği CaerKonig ve CaerDineval halkıTargos'un desteğine ihtiyaç duyuyordu.

Cassius'un konseyi nihai bir karar almaya götürmesiniengellemeye yetecek kadar rakiplerinden şüphelenen veKemp'in açıklamasını kabul etmeye niyetli olan sözcü vardı.Kısa sürede açık bir şekilde taraflar oluşmuştu.

Regis karşı olan taraflar birbirileriyle ileri geri atışırkenolup biteni izledi, ama buçukluğun inanılırlığı yok edilmiştive toplantının geri kalan kısmında hiç etkili olamadı. Ensonunda çok az şey karara bağlanmıştı. Agorwal, Glensatherve Muldoon'un, Cassius'un ağzından alabildiği tek şey, şöylebir toplumsal bildiriydi, "OnKasaba'daki her eve genel biruyarı gönderilecek. Halkın vereceğimiz kötü haberleriduymasını ve bizim korumamıza sığınmak isteyen herkes içinBryn Shander surları içinde yer ayarlayacağımdan eminolmasını sağlayacağım."

Regis bölünmüş olan sözcülere baktı. Buçukluk, birlikberaberlik olmadan Bryn Shander'm yüksek surlarının bile ne

Page 253: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

derece güvenlik sağlayabileceğini merak etti.

"Tartışma kabul etmiyorum," diye hırladı Bruenor, tepeninkayalıklı bayırlarında yanında duran dört arkadaşındanhiçbirinin kararına karşı çıkmak gibi bir niyeti olmadığıhalde. Ahmakça uğraşları ve kibirleri içinde, sözcülerinçoğunluğu kendi halklarını neredeyse kesin bir yıkımamahkum etmişlerdi ve ne Drizzt, Wulfgar ve Cattibrie ne deRegis cücelerin bu denli umutsuz bir davaya katılmalarınıummuyordu.

"Madenleri ne zaman kapatacaksın?" diye sordu Drizzt.Drow, kendi kendilerini kapattıkları mağara hapsinde cücelerekatılıp katılmayacağını daha kararlaştırmamıştı. Ama enazından Akar Kessell'in ordusu bölgeye gelene kadar, BrynShande’ın gözcüsü olmayı planlıyordu.

"Hazırlıklar bu gece başlayacak," dedi Bruenor. "Ama herşey hazırlandıktan sonra acele etmemize gerek yok. Tünelgirişlerini kapatmadan ve onları da beraberinde götürmelerinisağlamadan önce o kokuşmuş orkların üzerimize gelmesineizin vereceğiz! Peki sen bizimle kalacak mısın?"

Drizzt omuzlarını silkti. OnKasaba halkının çoğu hâlâondan çekinse bile, drow içinde güçlü bir sadakat duygusuhissediyordu ve intihar niteliğinde olsa bile, yurt olarakseçtiği yere sırtını dönebileceğinden emin değildi. VeDrizzt'in ışıksız yer altı dünyasına geri dönmeye hiç niyetiyoktu, cücelerin misafirperver mağaralarına gidecek olsa bile.

"Peki ya senin kararın nedir?" diye sordu Bruenor, Regis'e.

Page 254: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Aynı şekilde buçukluk da, hayatta kalma güdüleri veOnKasaba'ya olan sadakati arasında bölünüp kalmıştı.Yakutun da yardımıyla şu son yılları Maer Dualdon kıyısındaçok iyi geçirmişti. Ama şimdi foyası ortaya çıkmıştı.Konseyden çıkıp yayılan söylentilerden sonra, BrynShande/daki herkes buçukluğun büyülü etkisinifısıldaşıyordu. Çok geçmeden bütün halk, Kemp'inithamlarını duyacaktı ve ondan açıktan açığa kaçınmasalarbile ona karşı ihtiyatlı olacaklardı. Her iki seçenekte de, Regisbiliyordu ki Yalnızorrnan'daki rahat yaşamı bitmek üzereydi.

"Davetin için teşekkür ederim," dedi Bruenor'a. "Kessellburaya varmadan evvel içeri girerim."

"İyi," diye cevap verdi cüce. "Oğlanın yanında kalırsın,böylece cücelerden hiçbiri dırdırlarmı çekmek zorundakalmaz!" Drizzt'e iyi huylu bir şekilde göz kırptı.

"Hayır," dedi Wulfgar. Bruenor, barbarın niyetlerini yanlışalgılayarak ve Regis'i yanına almayı neden reddettiğinianlayamayarak ona merakla baktı.

"Kendine gel evlat," diye alay etti cüce. "Eğer kızınyanında kalmayı düşünüyorsan, bunun yerine baltamındarbesinden kaçmayı düşünsen iyi olur!"

Cattibrie yavaşça kıkırdadı, utanmıştı fakat çok daduygulanmıştı.

"Mağaralarınız bana göre bir yer değil," dedi Wulfgaraniden. "Benim hayatım çayırdadır."

Page 255: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

"Hayatını tayin etme kararının bana ait olduğunuunutuyorsun!" diye payladı cüce. Ama aslında bu bağırış, birefendinin hiddetinden çok, bir babanın kısa süreli fevriçıkışıydı.

Wulfgar cücenin önünde ayağa kalktı, gururlu ve sertti.Drizzt olan biteni anladı ve bundan memnundu. Şimdibarbarın konuyu nereye getirdiği hakkında Bruenor'un da birfikri vardı. Ayrılma düşüncesinden nefret etse bile o anda,çocukla daha önce hiç duymadığı kadar gurur duyuyordu.

"Sözleşme sürem daha bitmedi," diye başladı Wulfgar,"fakat sana ve halkına olan borcumu kat be kat ödedim,dostum."

"Ben Wulfgar!" diye gururla bildirdi, çenesi dimdikti vekasları heyecanla gerilmişti. "Artık bir çocuk değil, biradamım! Özgür bir adam!"

Bruenor gözlerinin kenarında beliren ıslaklığı hissetti. İlkdefa olmak üzere bunu gizlemek için hiçbir şey yapmadı.Koca barbarın yanına doğru yürüdü ve Wulfgar'in boyuneğmez bakışına samimi bir takdir ifadesiyle karşılık verdi.

"Evet öylesin," diye gözlemledi Bruenor. "Öyleyse, kendiseçiminle benim yanımda kalıp benimle birlikte savaşmanıisteyebilir miyim?"

Wulfgar kafasını salladı. "Sana olan borcum hakikaten deödendi. Ve seni sonsuza dek dostum... sevgili dostum olarakaddedeceğim. Ama ödenecek başka bir borcum daha var."Kelvin Yığım'na ve ötesine baktı. Tundra üzerinde sayısız

Page 256: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

yıldız belirgin şekilde parlıyor, açık arazinin sanki çok dahageniş ve boşmuş gibi görünmesini sağlıyordu. "Orada, uzakta,başka bir dünyada."

Cattibrie iç geçirdi ve rahatsızlıkla kıpırdandı. Wulfgar'ınkafasında çizdiği üstü kapalı resmi tam anlamıyla bir tek oanlayabiliyordu. Ve onun seçiminden hiç memnun değildi.

Bruenor barbarın kararına saygı duyarak başını salladı. "Gitöyleyse ve iyi yaşa," dedi, kayalıklı patikaya doğru yürürkençatlamakta olan sesini kontrol etmeye zorlanarak. Uzunboylu, genç barbara son bir kez bakmak için arkasına döndüve durdu. "Koca bir adamsın, bu tartışılmaz bile," dediomzunun üzerinden geriye doğru. "Ama her zaman benimoğlum olarak kalacağını asla unutma!"

"Unutmayacağım," diye fısıldadı Wulfgar yavaşça, Bruenortünele girip gözden kaybolurken. Drizzt'in elini omzundahissetti.

"Ne zaman ayrılıyorsun?" diye sordu drow.

"Bu gece," diye yanıtladı Wulfgar. "Bu zorlu günlerde vakitöldürmenin hiç gereği yok."

"Peki nereye gidiyorsun?" diye sordu Cattibrie, gerçeği veWulfgar'in vereceği gizemli cevabı çok evvelden beridirbildiği halde."

Barbar buğulu bakışlarını tekrar bozkıra doğru çevirdi."Yurduma."

Page 257: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Patikadan geri yürümeye başladı, Regis de onu takipediyordu. Ama Cattibrie bir süreliğine geride kalıp Drizzt'inde beklemesi için eliyle işaret etti.

"Wulfgar'a bu gece son vedanı et," dedi drowa. "Bir dahaasla geri döneceğini sanmıyorum."

"Yaşayacağı yurdu seçmek ona kalmış," diye yanıtladıDrizzt, Heafstaag'in Kessell'e katılması haberlerinin, barbarınseçimi üzerinde rol oynadığını tahmin ederek. Ayrılmaktaolan barbarı saygıyla izledi. "Halletmesi gereken bazı özelsorunları var."

"Bildiğinden daha fazlası var," dedi Cattibrie. Drizzt onamerakla baktı. "Wulfgar bir maceraya atılmayı planlıyor,"diye açıkladı. Wulfgar'a olan güvenini kırmak istemiyorduama herkesin ötesinde, Drizzt Do'Urden'in yardım etmenin biryolunu bulacağını biliyordu. "Sanırım daha hazır olmadığı birmaceraya."

"Kabilenin sorunları kendi meselesi," dedi Drizzt, kızınneyi önermekte olduğunu anlayarak. "Barbarların kendiadetleri vardır ve yabancıları hiç hoş karşılamazlar."

"Kabileler konusunda sana katılıyorum," dedi Cattibrie."Fakat yanılmıyorsam, Wulfgar'ın yolu doğrudan doğruyayurduna gitmiyor. Önünde bekleyen bir şey var, arada sıradabahsettiği ama hiç tam olarak açıklamadığı bir macera.Sadece çok büyük bir tehlike ve kendi başına yerinegetirememekten kendisinin bile korktuğu bir yemini içerdiğinibiliyorum."

Page 258: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Drizzt yıldızlarla dolu bozkıra baktı ve kızın sözlerinidüşündü. Cattibrie'in yaşından çok ötede, zeki ve iyi birgözlemci olduğunu biliyordu. Kızın tahminlerinden şüpheduymuyordu.

Serin gecede, ufuk çizgisinin düz hattını çevreleyen gökkubbede yıldızlar parıldıyordu. Yaklaşmakta olan bir ordununateşleriyle henüz beneklenmemiş bir ufuk çizgisi, diye farketti Drizzt.

Galiba daha zamanı vardı.

Cassius'un bildirisi en uzaktaki kasabalara bile iki gündeeriştiği halde, yollardan Bryn Shande/a sadece birkaç mültecigrubu gelmişti. Cassius bunu kesinlikle tahmin ediyordu, aksitaktirde her geleni himaye altına almak gibi bu denli cesur birteklif sunmazdı. Bryn Shander epey büyük bir şehirdi ve şuandaki mevcut nüfusu bir zamanlar olduğu kadar genişdeğildi. Surların içinde birçok boş bina vardı ve şehrin birkısmının tamamı, yani ziyaretçi tüccar kervanlarına ayrılmışolan bölüm şu anda bomboş duruyordu. Fakat yine de diğerdokuz şehrin halklarının yarısı dahi iltica etmek istese,Cassius verdiği sözü yerine getirmekte zorlanırdı.

Sözcü endişeli değildi. OnKasaba halkı sert kimselerdi veher gün bir goblin istilası tehlikesiyle baş başa yaşıyorlardı.Cassius onların evlerini terk etmeleri için belirsiz bir uyarıdançok daha fazlasının gerektiğini biliyordu. Ve kasabalararasında ittifak kurma ihtimali bu kadar azken, pek az kasabalideri halkının yurdundan kaçmasını sağlamak için hareketegeçerdi.

Page 259: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Sonuç olarak, Agorwal ile Glensather, Bryn Shanderkapılarına gelen tek sözcülerdi. Doğulimanı'mn hemen hemenhepsi liderlerinin ardında duruyordu, fakat AgorwalTermalaine'in ancak yarısından daha azını yanındagetirebilmişti. Neredeyse Bryn Shander kadar sıkı korunankibirli şehir Targos'tan gelen söylentiler halkından hiçbirininayrılmayacağını kanıtlıyordu. Termalaine'li balıkçıların çoğu,Targos'un üzerlerinde elde edeceği ekonomik üstünlüktenkorktukları için sezonun en verimli zamanını boşa harcamayıreddetmişti.

CaerKonig ve CaerDineval'de de durum aynıydı. Sıkıdüşmanların ikisi de diğerine herhangi bir üstünlük vermeyecesaret edemiyordu ve iki şehirden tek bir kimse bile çıkıpBryn Shander"a sığınmamıştı. Savaş içindeki şehirlerinhalklarına göre, orklar başa çıkılması gereken uzak birtehditti, tabi eğer ortaya çıkarsa. Ama komşularıyla olansavaşları gündelik hayatlarında feci şekilde gerçekti vebesbelli ortadaydı.

Batıdaki uzak kasaba Bremen şiddetli bir şekilde diğerşehirlerden bağımsızlığını koruyor, Cassius'un teklifinin BrynShander'ın liderlik konumunu yeniden vurgulamak içinyaptığı başarısız bir girişim olduğunu düşünüyordu.Güneydeki Good Mead'in ve Dougan Oyuğu'nun, surluşehirde saklanmaya ya da savaşa yardımcı olsunlar diye askergöndermeye hiç niyetleri yoktu. Göllerin en küçüğü veboğumbaş açısından en fakiri olan Kızılsular'daki bu ikikasabanın, teknelerinden uzakta zaman geçirmeye güçleriyetmezdi. Beş yıl evvel barbar istilası karşısında yapılacakbirleşme çağrısını dikkate almış ve kasabalar arasında savaşta

Page 260: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

en büyük kayıpları kendileri verdiği halde en az kazançsağlayan onlar olmuşlardı.

Yalmzorman'dan birkaç grup çıkageldi, ama en kuzeydekikasabanın halkının çoğu beladan uzak durmayı tercihediyordu. Kahramanlarının foyası meydana çıkmıştı, hattaMuldoon bile buçukluğa artık farklı bir gözle bakıyordu veonun istila uyarısını bir yanlış anlama ya da tasarlanmış biraldatmaca olarak geçiştirdi.

OnKasaba halkının çoğu bağlılık içinde birleşmeyireddettimiş, bölgenin daha çok iyiliğine olacak bir fikir, inatçıkibrin daha önemsiz olan kişisel çıkarları sebebiyle ezilmişti.

Wulfgar'ın ayrılışının ertesi sabahı Regis, bazı hazırlıklaryapmak için Bryn Shande/a geri döndü. Değerli mallarıylaYalmzorman'dan gelecek olan bir arkadaşı vardı, bu yüzdenşehir içinde kaldı ve yaklaşmakta olan orduyla yüzleşmek içinhiçbir gerçek hazırlığın yapılmayışını ümitsizlik içinde izledi.Konseyden sonra bile, insanların yaklaşmakta olan felaketinfarkına varıp bir araya geleceği konusunda buçukluğun birparça umudu vardı. Ama şimdi, cücelerin OnKasaba'yı terkedip kendilerini madenlere kilitlemelerinin hayattakalabilmek için ellerinde bulunan tek seçenek olduğunainanmaya başlıyordu.

Regis yaklaşan facia için kısmen kendini suçluyordu,dikkatsiz davrandığından emindi. Drizzt ve o politik durumlarkonusunda planlar üretirken ve yakutu kasabaların barbarlarakarşı birleşmesi için kullanmayı tasarlarken sözcülerin ilktepkilerini tahmin etmek için uzun saatler geçirmiş, herkasabanın birlikteliğinin değerini tek tek hesaplamışlardı.

Page 261: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Ama bu sefer Regis, OnKasaba halkına ve taşa daha çokgüvenmiş, onun gücünü, durumun kötülüğü konusundakibirkaç şüphecinin fikrini değiştirmede kolaylıkla yeterliolacağını düşünmüştü.

Fakat Regis, kasabalardan gelen kibirli ve güvensizkarşılıkları duyduğunda kendi suçunu artık kabul edemez halegelmişti. Neden insanları kendilerini korumak için oyunagetirmek zorundaydı ki? Eğer kendi gururlarının yıkımlarınayol açmasına izin verecek kadar aptaldılarsa, o zaman onlarıkurtarmak için ne gibi bir sorumluluğu ya da hakkı olabilirdi?

"Hakkettiğinizi alacaksınız!" dedi buçukluk yüksek sesle,Bruenor gibi acımasızca konuşmaya başladığını anladığındakendi kendine gülümseyerek.

Ama böyle çaresiz bir durumda sığınabileceği tek kalkanıduygusuzluktu. Yalnızorman'dan gelecek arkadaşının kısasürede varmasını umuyordu.

Onun sığınağı yerin altındaydı.

Akar Kessell, CryshalTirith'in üçüncü katı olan BüyücülükSalonu'ndaki kristal tahtında oturuyordu. Önünde durankaranlık aynaya dikkatle bakarken, parmakları koca koltuğunkollarına gerginlikle ve hafifçe vuruyordu. Biggrin takviyekervanıyla ilgili rapor vermeye epey gecikmişti. Büyücününinden aldığı son çağrı şüpheliydi, en sonunda cevabınakarşılık verecek kimse olmamıştı. Şimdi indeki ayna sadecekaranlık gösteriyordu, büyücünün odayı görmek için yaptığıbütün uğraşlara direniyordu.

Page 262: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Eğer ayna kırılmış olsaydı, Kessell görüş sahasındakideğişikliği hissederdi. Ama bu daha da gizemliydi, çünkü neolduğunu anlayamadığı bir şey uzak görüş yeteneğinidağıtıyordu. Bu güç durum sinirlerini bozuyordu, aldatıldığınıya da keşfedildiğini düşünmesini sağlıyordu. Parmaklangerginlikle vurmaya devam etti.

"Belki de bir karar verme zamanı gelmiştir," diye önderdiErrtu, büyücünün tahtının yanında bulunan her zamankiyerinden.

"En büyük gücümüze henüz erişmedik!" diye sert çıktıKessell. "Daha bir sürü goblin kabilesi ve geniş bir dev klanıgelmedi. Ve barbarlar henüz hazır değil."

"Askerler savaş için can atıyor," diye belirtti Errtu."Birbirileriyle savaşıyorlar pek yakında ordunun dağıldığınıgörebilirsin!"

Kessell de bu kadar çok goblin kabilesinin bir aradatutulmasının riskli ve tehlikeli bir durum olduğunu biliyordu.Belki de hemen saldırsalar daha iyi olurdu. Ama yine debüyücü emin olrnak istiyordu. Güçlerinin doruk noktasındaolmasını istiyordu. ·

"Biggrin nerde?" diye feryat etti Kessell. "Nedençağrılarıma cevap vermedi?"

"İnsanlar şimdi ne gibi hazırlıklar yapıyordur?" diye sorduErrtu aniden.

Page 263: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Ama Kessell onu dinlemiyordu. Yüzündeki teri sildi. Belkide kırık parça ve iblis, ine daha az şüphe çekecek barbarlarıgönderme konusunda haklıydı. Bölgeye yerleşmekte olan budenli alışılmadık canavarları bir arada buldularsa, balıkçılarbu konuda neler düşünüyor olabilirdi? Ne kadarını tahminetmiş olabilirlerdi?

Errtu, Kessell'in rahatsızlığını acı bir hazla izledi. İblis vekırık parça, Biggrin'in mesajları gelmeyi kestiğinden beridirKessell'i daha erken saldırması için sıkıştırıyordu. Amasayılarının ezici üstünlükte olduğundan emin olmak için dahaçok güvenceye ihtiyaç duyan korkak büyücü, işi ertelemeyedevam edip durmuştu.

"Askerlere gidip haberi vereyim mi?" diye sordu Errtu,Kessell'in direnişinin bittiğinden emin olarak.

"Barbarlara ve daha bize katılmamış olan kabilelere ulaklargönder," diye talimat verdi Kessell. "Yanımızda savaşmanınzaferin ziyafetini paylaşmak anlamına geldiğini söyle! Arnabizimle birlik . te savaşmayan, bizim önümüzde yıkılacaktır!Yarın yola çıkıyoruz!"

Errtu hiç geciktirmeden kuleden dışarı aceleyle çıktı ve kısabir . süre sonra başlatılmış olan savaşın tezahüratları genişkamp sahasında yankılandı. Goblinler ve devler heyecanlakoşuşturuyor, çadırları söküp erzakları topluyordu. Uzunhaftalardır bu anı beklemislerdi ve şimdi son hazırlıklarıyapmada hiç zaman kaybetmiyorlardı.

Aynı gece Akar Kessell'in geniş ordusu kampını topladı veOnKasaba'ya doğru giden uzun yürüyüşlerine başladı.

Page 264: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Bozguna uğratılmış verbeeg inindeki büyülü ayna, DrizztDo'Urden'in üzerine asmış olduğu ağır battaniye tarafındangüvenle üstü örtülmüş bir vaziyette yerinden kıpırdatılmamışve kırılmamış bir şekilde duruyordu.

Deyiş

Parlak gündüz güneşinin, gecenin loş yıldızlarının altınakoştu. Doğu rüzgarı hep yüzüne vuruyordu. Uzun bacaklarıve büyük adımları onu yorulmamacasına taşıyordu, bomboşbozkırda yalnızca bir kıpırtı zerresiydi. Wulfgar günlerdirdayanıklılığını en son limitlerine kadar zorluyordu, hattaavlanıp yemek yerken bile koşuyor, sadece üzerine büyük birbitkinlik çöktüğünde duruyordu.

Onun çok güneyinde Akar Kessell'in goblin ve devorduları, Dünyanın Omurgası'ndan leş kokan zehirli birduman bulutu gibi dışarı taşmaktaydı. Akılları kristalparçasının iradesiyle çarpıtılmıştı ve sadece öldürmek, sadeceyok etmek istiyorlardı. Sadece Akar Kessell'i memnun etmek.

Cüce vadisinden ayrılışından üç gün sonra barbar, bir sürüsavaşçının hep aynı noktaya doğru giden karışık izlerinerastladı. Halkını bu kadar kolay bulabildiği için memnundu,ama bu kadar fazla izin varlığı ona kabilelerin birleşmekteolduğunu söylüyordu. Bu da sadece görevinin adiliğinivurgulayan bir gerçekti. Zorunluluk tarafından kamçılananbarbar yoluna devam etti.

Page 265: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Wulfgar'ın en büyük düşmanı bitkinlik değil yalnızlıktı. Buuzun saatler boyunca düşüncelerini geçmişe yöneltmeye,ölmüş babasına olan yeminini hatırlamaya ve elde edeceği şanşöhreti düşünmeye zorladı kendini. Fakat şimdiki yolculuğuhakkındaki bütün düşüncelerden sakınıyordu, planının eziciümitsizliğinin kendi azmini yok edebileceğini çok iyianlamıştı.

Ama bu onun tek şansıydı. Asilzade kanından gelmiyorduve Heafstaag'e karşı elinde hiçbir Meydan Okuma Hakkıyoktu. Eğer bu seçilmiş kralı yenebilirse bile halkından hiçkimse onu bir lider olarak benimsemezdi. Onun gibi birininkabilelerin krallığında hak iddia edebileceği tek meşrudayanak kahramanlık derecesinde bir başarıydı.

Kendisinden evvelki bir sürü kral adayını cezbedip öldürenhedefe doğru azimle yoluna devam etti. Ve ardındakigölgelerden, ırkının özelliği olan zarif bir rahatlıkla ilerleyenDrizzt Do'Urden takip ediyordu.

Devamlı doğuya, Reghed Buzulu ve Evermelt adında biryere doğru gidiyorlardı.

Ingeloakastimizilian'ın, yani barbarların kısaca "Buz Ölüm"dedikleri beyaz ejderhanın inine doğru.

Devasa buzulun tabanında, kırık kayaların ve çatlaklarınarasından buzlu bir patikanın yararak gittiği küçük bir vadidegizlenmiş, barbarların "Evermelt" adını verdikleri bir yervardı. Sıcak bir çay küçük bir gölcüğü besliyordu. Sıcak sular,yüzen buzul tabakalarıyla ve dondurucu ısı dereceleriyleamansız bir savaş içindeydi. Rengeyiği sürüsüyle beraber

Page 266: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

denizin yolunu bulamayan kabile halkı, erken kar dönemindearazinin iç kesimlerinde olurdu. Sık sık Evermelt'esığınırlardı, çünkü kışın en soğuk aylarında bile burada sıcakve sürekli su bulunurdu. Ve gölcüğün ısıtıcı buharları yakınçevredeki bölgeyi, pek rahat kumaşa da katlanılır bir halesokardı.

Fakat sıcak hava ve içme suyu Evermelt'in değerli oluşununyalnızca bir nedeniydi. Sisli suyun bulanık yüzeyinin altında,dünyanın bu bölümündeki her kralın hazinesiyle boyölçüşebilecek zenginlikte mücevherlerden ve değerlitaşlardan, altın ve gümüşten bir hazine vardı. Her barbarbeyaz ejderhanın efsanesini duymuştu ama çoğu bununsadece çocukları eğlendirmek için yaşlı adamlar tarafındananlatılan bir hikaye olduğunu düşünüyordu. Çünkü ejderhaçok, çok uzun bir süredir gizli ininden dışarı çıkmamıştı.

Fakat Wulfgar daha iyi biliyordu. Gençliğinde babasınınyolu yanlışlıkla gizli inin girişine denk gelmişti. Beornegar,ejderhanın efsanesini sonradan öğrendiğinde, keşfininpotansiyel değerini anlamıştı. Yıllarını ejderhalarla, özelliklebeyaz ejderhalarla ve ayrıntılı olarak Ingeloakastimizilian ileilgili toplayabildiği kadar bilgi toplayarak geçirmişti.

Beornegar daha hazineyi alma teşebbüsünügerçekleştiremeden kabileler arası bir savaşta öldürülmüştü.Ama ölümün genel bir misafir olduğu topraklardayaşadığından dolayı, bu acı ihtimali görmüş ve bilgisinioğluna aktarmıştı. Sır onunla birlikte ölmemişti.

Wulfgar, AegisFang'i fırlatarak bir geyik devirdi veEvermelt'e kalan son birkaç milde hayvanı sırtında taşıdı. Bu

Page 267: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

yere daha evvel iki kez gelmişti, ama oraya vardığındamekanın garip güzelliği her zaman olduğu gibi nefesini kesti.Gölcüğün üzerindeki hava buharla örtülmüştü ve yüzmekteolan büyük buz kalıpları sanki başıboş gezen hayalet gemilergibi buğulu suya karışıp gidiyordu. Bölgeyi sarmalayan genişkayalar her yerden farklı olarak burada renkliydi. Kızıl veturuncunun değişik tonlarındaydılar ve etrafları ince bir buztabakasıyla kaplanmıştı. Bu buz tabakası güneş ışığınıyakalıyor ve buğulu buzulların donuk gri rengiyle şaşırtıcı birtezat oluşturarak etrafa parlak renkler yansıtıyordu. Burasısessiz bir yerdi, buzdan ve kayadan duvarlar tarafındanrüzgarın inildeyen çığlığından gizlenmişti. Her türlüengellemeden uzaktı.

Babası öldürüldükten sonra Wulfgar, babasının anısına buyolculuğa çıkmaya ve onun hayalini gerçekleştirmeye antiçmişti. Şimdi törensel adımlarla gölcüğe yaklaşıyordu veilgilenmesi gereken başka meseleler olsa bile durup derindüşüncelere daldı. Tundradaki her kabileden savaşçılar,Evermelt'e onunla aynı umutlarla gelirdi. Hiçbiri geridönmemişti.

Genç barbar bunu değiştirmeye kararlıydı. Gururla çenesinikaldırdı ve geyiğin derisini yüzme işine koyuldu. Aşmasıgereken ilk engel gölcüğün kendisiydi. Yüzeyin altındakisular aldatıcı bir şekilde ılık ve rahatlatıcıydı, ama gölcüktendışarı açık havaya kim çıkarsa çıksın dakikalar içinde donupölürdü.

Wulfgar hayvanın derisini soydu ve altta bulunan yağtabakasını kazıyarak çıkarmaya başladı. Bunu kalın bir boyakıvamına getirene dek küçük bir ateş üzerinde eritti, sonra

Page 268: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

vücudunun her yerine sürdü. Kendini hazırlamak için derinbir nefes aldı ve düşüncelerini önündeki işe yoğunlaştırdı.Aegisfang'i eline aldı ve Evermelt'e girdi.

Buharların kör edici örtüsünün içindeyken sular sakin gibigörünüyordu. Ama Wulfgar, gölcüğün sularının kıyısındanuzaklaştığı anda sıcak bir akıntının güçlü, girdap gibidalgalarını hissetti. Çıkıntılı bir kaya parçasını kılavuzniyetine önünde tutarak gölcüğün tam merkezine yaklaştı.Oraya geldiğinde derin bir nefes aldı ve babasınıntalimatlarından emin bir şekilde kendini dalgalara bıraktı vesuyun içine daldı. Bir anlığına aşağı indi, sonra anidengölcüğün kuzey ucuna doğru giden ana akıntının gücüylesavruldu. Sisin altındaki su bile buğuluydu, nefesi kesilmedenönce sudan kurtulacağma güvenerek körlemesine ilerlemeyezorluyordu Wulfgarı.

Tehlikeyi görebildiğinde gölcüğün kenarındaki buzdanduvarın birkaç metre ötesindeydi. Kendini çarpışmayahazırladı ama akım aniden girdap yapıp döndü ve onu dahaderine yolladı. Buzun altındaki gizli bir girişe varıncabulanıklık koyulaşıp karanlık oldu. Onun geçebilmesine zarzor yetebilecek kadar genişti, fakat akıntının hiç durmayandeveranı başka bir seçenek bırakmıyordu.

Ciğerleri hava için feryat ediyordu. Ağzı dolup taşarakaçılıp da kıymetli oksijenin son damlalarını da ondangötürmesin diye dudaklarını ısırdı.

Sonra suyun düzleştiği ve baş seviyesinin altına alçaldığıdaha geniş bir tünele geldi. Açlıkla havayı soludu. Amaakmakta olan suyla beraber hâlâ çaresizce kayıp gidiyordu.

Page 269: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Bir tehlikeyi atlatmıştı.

Yol kıvrılıp döndü ve ilerdeki bir şelalenin gümbürtüsü netbir şekilde duyuldu. Wulfgar hızını düşürmeye çalıştı, amaeliyle tutacak herhangi bir yer ya da destek bulamıyordu.Çünkü zemin ve duvarlar buzdandı ve yüzyıllardır akan sularile kayganlaşmıştı. Barbar çılgınca debelendi, katı buzubeyhude yere sıkıca tutmaya çalışırken Aegisfang elindenuçup gitti. Sonra derin ve geniş bir mağaraya geldi ve önündeaniden beliriveren şelaleyi gördü.

Şelalenin tepesinin birkaç metre ötesinde, Wulfgar'ın görüşhizasının aşağısındaki kubbe şeklindeki tavandan sarkanbirkaç büyük buz saçağı vardı. Barbar biricik şansını gördü.Şelalenin en ucuna ulaştığında ileri doğru atıldı ve kollarınıbuz saçaklarından birine doladı. Saçak gitgide sivrildiği içinbarbar hızlı bir inişe geçti, ama zemine yaklaştıkça saçağınyeniden kalınlaştığını gördü. Sanki bu saçağı karşılamak içinyerden yukarı bir başkası yükselmiş gibiydi.

Bir süreliğine güvendeydi, etrafındaki garip mağarayaşaşkınlıkla bakındı. Şelale aklını başından almıştı. Akıntıyarığın üzerine yükseliyor manzaraya gerçeküstü bir havakazandırıyordu. Şelaleye boşalan akıntının büyük bir kısmı,şelalenin tabanının on metre aşağısındaki küçük bir mağarayadoğru minicik bir çatlaktan yoluna devam ediyordu.Mağaraya düşen sular, deveranın ana akışından kurtulupkatılaşsalar da mağaranın buzdan zeminine çarpınca dört biryana sıçrıyordu. Henüz tamamen sertleşmemiş olan küplerindikleri yere sertçe çarpıyordu ve şelale zemininin tamamıgarip bir şekilde oyulmuş kırık buz yığınlarından oluşuyordu.

Page 270: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Aegisfang şelaleden aşağı düştü, küçük yarığı kolayca aşıpdiğerlerine benzer bir oyuk yarattı ve etrafa kırık buz parçalansaçarak yere çakıldı. Buz saçağından kaydığı için kollarıuyuşmuş olsa da Wulfgar, daha şimdiden düştüğü yerde hızladonmakta olan çekice doğru aceleyle koştu ve onu buzunsertleşmekte olan kıskacından çekip kurtardı.

Barbar, çekicin üst katmanları çatlattığı cam gibi yüzeyinaltında koyu bir gölge gördü. Daha yakından inceledi vegördüğü boz renkli manzaradan uzaklaştı. Kendinden önceburaya gelenlerden biri buz tarafından mükemmel bir şekildekorunmuştu, görünüşe göre uzun şelaleden aşağı uçmuş vedüştüğü yerde kalınlaşan buzun içinde can vermişti. Daha kaçtanesi, diye merak etti Wulfgar, kaç tanesi aynı kaderipaylaştı?

Bunu daha fazla düşünecek zamanı yoktu. Diğerdertlerinden biri de geçmişti, çünkü mağaranın tavanınınbüyük bir kısmı, güneşle aydınlanan yüzeyin birkaç metrealtındaydı ve tamamen saf buz olan kısımlar arasından güneşkendi yolunu bulup geçiyordu. Tavandan gelen en ufak parıltıbile cam gibi zemin ve duvarlarda binlerce kez yansıyordu veneredeyse bütün mağara parlak ışık patlamalarıyla doluptaşıyordu.

Wulfgar soğuğu şiddetli bir şekilde hissediyordu, amaerimiş hayvan yağı onu yeterli derecede korumuştu. Bumaceranın ilk tehlikelerini atlatacaktı.

Ama ejderhanın sureti ileride bir yerde git gide gözündebüyüyerek onu bekliyordu.

Page 271: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Ana daireden dışarı birkaç kıvrımlı tünel çıkıyordu, uzunyıllar boyunca sular yükselip taştığı için akıntı tarafındanuyulmuşlardı. Fakat bunlardan sadece bir tanesi bir ejderhanınsığabileceği genişlikteydi. Wulfgar önce diğerleriniaraştırmayı, ine giden daha az göze çarpacak bir yol bulmayıdüşündü. Ama ışık parıltıları ve kırılmaları, tavandan aşağıyayırtıcı bir hayvanın dişleri gibi sarkan sayısız buz saçağıbaşını döndürüyordu. Ve biliyordu ki eğer kaybolur ya da çokfazla zaman harcarsa gece çökecekti. Işığını çalacak ve ısıderecesini onun hatırı sayılır dayanma gücünün bile altınadüşürecekti.

Böylece, üzerine yapışıp kalmış olabilecek buzlarıtemizlemek için Aegisfang'i güm diye yere indirdi veIngeloakastimizilian'ın inine gittiğine inandığı tünel boyuncadosdoğru ilerlemeye başladı.

Ejderha, buz mağaralarmdaki en geniş dairenin içindebulunan hazinesinin hemen yanında horul horul uyuyordu.Bunca yıllık tenhalığın ardından rahatsız edilmeyeceğindenemindi. Yaygın olarak Buz Ölüm diye bilinenIngeloakastimizilian da, benzer buz mağaralarmdaki inlerindeyaşayan hemcinslerinin düştüğü hataya düşmüştü. İçeri geçitveren, dışarı kaçış sağlayan akıntı yıllar geçtikçe azalmış veejderhayı kristalden bir kabir içinde hapsetmişti.

Buz Ölüm, geyik ve insan avladığı yılların tadınıçıkartmıştı. Hayvan, aktif olduğu kısa süre içinde zarar ziyanve dehşetle dolu oldukça saygın bir ün kazanmıştı. Fakatejderhalar, özellikle de soğuk çevrelerinde nadiren aktif olanbeyazlar, et olmadan yüzyıllar boyunca yaşayabilirdi.Hazinelerine olan bencil sevdaları onlara sonsuz bir şekilde

Page 272: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

yeterli olurdu ve Buz Ölüm'ün hazinesi, daha çok nüfusluyerlerde yaşayan büyük kırmızılar ve maviler tarafındantoplanan koca altın tepeciklerine kıyasla küçük olsa biletundrada yaşayan ejderhalarınkiler arasında en zenginolanıydı.

Eğer ejderha özgür olmayı gerçekten arzulasaydımuhtemelen mağaranın buz tavanını kırıp dışarı çıkardı. AmaBuz Ölüm bunun çok riskli olduğunu düşünüyordu ve böyleceo da, ejderhaların gayet hoş olarak nitelendirdikleri rüyalariçinde sikkelerini ve mücevherlerini sayarak uyudu.

Fakat uyuyan ejder ne kadar da dikkatsiz bir hal aldığınınfarkına varmadı. Hiç bölünmeyen şekerlemesi içinde BuzÖlüm, onyıllardır kıpırdamamıştı. Uzun suretin üzerinesoğuk, buzdan bir battaniye örtülmüştü, tek açık nokta devburun delikleri olana kadar azar azar kalınlaşmıştı, buradaritmik bir şekilde alınıp verilen homurtulu nefesler donuengelliyordu.

Ve böylece gümbürdeyen horultuların duyulduğu yeriihtiyatla arayan Wulfgar, hayvanın olduğu yere geldi.

Kristalimsi buzul bir battaniyeye sarılmış Buz Ölüm'ünihtişamını izleyen Wulfgar, ejderhaya korkuyla karışık derinbir saygıyla baktı. Bütün mağara boyunca serilmiş mücevherve altın tepecikleri benzer örtüler altında gizlenmişti, amaWulfgar gözlerini onlardan alamıyordu. Daha önce hiç böylebir ihtişam, böyle bir güç görmemişti.

Yaratığın çaresiz bir şekilde kısılıp kalmış olduğundanemin olduğu için çekicinin başını yere doğru indirdi.

Page 273: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

"Selamlar, Ingeloakastimizilian," diye seslendi saygıyla,hayvanın gerçek adını kul j lanarak.

Donuk mavi küreler aniden açıldı, gözlerinin fokurdayanalevleri buzdan peçenin altında bile hemencecik belirginoluverdi. Wulfgar delip geçen bakışları arasında kısa bir süreduraksadı.

İlk şaşkınlıktan sonra tekrar özgüvenini kazandı. "Korkmakudretli ejder," dedi cesurca. "Ben şerefli bir savaşçıyım veseni böyle adil olmayan koşullar altında öldürmeyeceğim."Yarım dudakla gülümsedi. "Arzum hazineni almakla basit birşekilde tatmin edilebilir!"

Ama barbar büyük bir hata yapmıştı.

Daha deneyimli bir savaşçı, hatta bir şeref şövalyesi bile,yiğitlik düsturunu bir kenara bırakıp iyi şansını bir lütufolarak değerlendirir ve ejderi uyurken öldürürdü. Çok azmaceracı, hatta bütün bir maceracı grubu bile, hangi renktenolursa olsun kötü bir ejderhaya ufak bir an verip de sonrabununla övünebilecek kadar hayatta kalmıştır.

Buz Ölüm bile uyanıp da barbarla yüzleştiği vakit yaşadığızor durumun ilk şokunda çaresiz kalmış olduğunudüşünmüştü. Koca kasları hareketsizlikten dolayı körelmiştive buzdan hapsin ağırlığı ile sertliğine direnecek gücükendinde bulamamıştı. Ama sonra Wulfgar hazinedenbahsettiğinde yeni bir enerji akımı ejderhanın uyuşukluğunusilkeleyip atmıştı.

Page 274: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Buz Ölüm hiddetiyle birlikte kuvvet buldu ve ejderha,barbarın şimdiye kadar hayal bile edemediği bir güçpatlamasıyla fitil gibi kaslarını gerip kocaman buz parçalarınıetrafa saçtı. Bütün mağara sistemi şiddetle sallandı ve kayganzemin üzerinde duran Wulfgar, sırt üstü yere çakıldı. Sarsıntısayesinde yerinden kopup düşen bir buz saçağının mızrağımsıucundan son anda kenara doğru kayarak kurtuldu.

Wulfgar çabucak ayağa kalktı, ama arkasını döndüğü vakitkendisini onunla göz göze gelmek için aşağı eğilmişboynuzlu, beyaz bir kafayla yüz yüze buldu. Ejderhanın kocakanatları dışarı doğru gerilip örtüsünün son kalıntılarını dasilkeledi ve mavi gözleri Wulfgar'ı delip geçercesine baktı.

Barbar çaresizlik içinde kaçacak bir yer bulmak içinetrafına bakındı. Aegisfang'i fırlatmayı düşündü, amacanavarı tek bir darbeyle öldüremeyeceğini biliyordu. Veöldürücü nefes kaçınılmaz bir şekilde gelecekti. Buz Ölüm biranlığına düşmanını şöyle bir süzdü. Eğer nefes verirsedonmuş et yemeye razı olması gerekecekti. Her ne de olsa obir ejderhaydı, dehşet verici bir solucandı ve onu asla tek birinsanın mağlup edemeyeceğine inanıyordu, muhtemelen dehaklıydı. Fakat her nasılsa bu koca adam ve savaş çekici onurahatsız etmişti. Çünkü ejderha silahın kudretini hissediyordu.Yüzyıllar boyunca Buz Ölüm'ü hayatta tutan şey ihtiyattı. Buadamla yakın dövüşe girmeyecekti.

Soğuk hava ciğerlerinde toplandı.

Wulfgar nefes alışını duydu ve refleksif olarak kenarasıçradı. Ardından gelen patlamadan, tasavvur edilemeyecekderecede soğuk ayaz kütlesinden tam olarak kaçamadı ama

Page 275: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

geyik yağı ile birleşen çevikliği hayatını kurtardı. Bir buzkütlesinin arkasına düştü, bacakları soğuk yüzünden yanmıştıve ciğerlerinde bir sancı vardı. Kendini toplamak için birazzamana ihtiyacı vardı ama beyaz kafanın yavaşça havayakalkıp zayıf engelin etrafında döndüğünü gördü.

Barbar ikinci bir nefesten sağ çıkamazdı.

Aniden, ejderhanın kafasını bir karanlık küresi kapladı,kara uçlu bir ok ve sonra bir ok daha barbarın yanındanvızıldayarak geçti ve karanlığın içindeki görülmez yere çarptı.

"Saldır evlat! Şimdi!" diye haykırdı Drizzt Do'Urden,dairenin girişinden. Disiplinli barbar içgüdüsel olaraköğretmeninin emrine itaat etti. Acı içinde yüzünüburuşturarak buz tabakasının etrafından dolaştı ve sağa solasavrulan ejdere yaklaştı.

Buz Ölüm, kara elfin büyüsünden kurtulabilmek için kocakafasını sağa sola sallıyordu. Başka bir acı verici ok hedefibulduğunda hayvan hiddetten kudurdu. Ejderhanın tek arzusuöldürmekti. Kör edilmiş olsa bile sezgileri üstündü; drowunbulunduğu yönü kolayca belirleyip yeniden nefes aldı.

Ama Drizzt ejderha ilmi konusunda oldukça deneyimliydi.Buz Ölüm ile arasındaki mesafeyi mükemmel bir şekildeayarlamıştı ve ölümcül ayaz nefesinin menzili kısa düştü.

Barbar, dikkati başka yönde olan ejderhanın yan tarafınasaldırdı ve Aegisfang'i bütün gücüyle beyaz pulların arasınaindirdi. Ejderha ıstırap içinde irkildi. Pullar darbeye dayandıama ejderha, bir insanda bu denli bir güç asla hissetmemişti

Page 276: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

ve ikinci bir darbe için postunun dayanıklılığını denemeye hiçniyeti yoktu. Savunmasız kalmış barbarın üzerine üçüncü birnefes patlaması fırlatmak için arkasını döndü.

Ama hedefe başka bir ok daha isabet etti.

Wulfgar hemen yanındaki zemine kocaman bir ejder kanısızıntısının şapırdayarak damladığını gördü ve karanlıkküresinin yalpalayışmı izledi. Ejderha hiddetle gürledi.Aegisfang ikinci kez ve üçüncü kez yeniden indi. Pullardanbiri çatladı ve yere düştü ve açıkta kalan derinin görüntüsüWulfgar’ın zafer umutlarını yeniledi.

Fakat Buz Ölüm şimdiye kadar birçok savaşı atlatmıştı vedaha henüz hiç de işi bitmemişti. Ejderha kudretli çekice karşıne kadar da savunmasız olduğunu anladı ve karşılık vermeyeyetecek kadar kendini odakladı. Uzun kuyruğu pullu sırtınınüzerinde kıvrıldı ve daha o tam yeni bir darbeyi indirmeyebaşlamışken Wulfgar'a çarptı. Aegisfang'in ejderha derisineçarpışının vereceği hazzı hissetmek yerine, Wulfgar kendinibeş metre ötedeki donmuş bir altın sikke yığınına çarparkenbuldu.

Bütün mağara etrafında dönüyordu, sulanmış gözleri ışıkhuzmelerini yıldız şeklinde görmeye başlamıştı ve bilinciniyitiriyordu. Ama Drizzt'i gördü, palalarını çekmişti ve cesurcaBuz Olüm'e doğru yaklaşıyordu. Ejderhanın yeniden nefesalmak için doğrulduğunu gördü.

Kristalden bir kesinlikle, tam ejderhanın tepesindekitavandan sarkan devasa buz saçağını gördü.

Page 277: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Drizzt ileri doğru yürüdü. Böyle korkunç bir düşmankarşısında hiçbir saldırı stratejisi yoktu; ejderha onuöldürmeden evvel zayıf bir noktasını bulmayı umut ediyordu.O güçlü kuyruk kamçısından sonra Wulfgar'ın savaş dışıkalmış ve muhtemelen ölmüş olduğunu düşünüyordu vehemen kenarda ani bir hareket gördüğünde şaşırıp kaldı.

Buz Ölüm de barbarın kıpırdadığını gayet iyi sezdi ve yantarafına gelecek tehlikeleri bastırmak için uzun kuyruğunusavurdu.

Ama Wulfgar kozunu çoktan oynamıştı. Toplayabildiği enson güçle yığının üzerinden sıçramış ve Aegisfang'i havayafırlatmıştı.

Ejderhanın kuyruğu hedefi buldu ve Wulfgar bu çaresizteşebbüsünün başarılı olup olmadığını göremedi. Sadece,karanlığın içine savrulmadan evvel tavanda daha aydınlık birnoktanın oluştuğunu görür gibi olmuştu.

Drizzt zaferlerine tanık oldu. Şaşırıp kalmış olan drow,devasa buz saçağının sessizce inişini izledi.

Karanlık küresi tarafından tehlike karşısında kör olan veçekicin çılgın gibi uçup geçtiğini zanneden Buz Ölüm,kanatlarını salladı. Pençeli ön bacakları tam kalkmayabaşlamıştı ki buzdan mızrak ejderhanın sırtına girdi ve onuzemine geri çiviledi.

Drizzt, ejderhanın kafasının üzerine bir karanlık topuyerleşmiş olduğundan ölürken suratının halini göremedi.

Page 278: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Ama kamçı gibi boyun aniden yön değiştiripsavrulduğunda ve ileri doğru kayıp çatırdadığında öldürücü"şrak" sesini duydu.

Küçük ateşin ısısı Wulfgar'ın bilincini yerine getirdi.Duyularını geri kazanırken dizleri tutmuyordu ve ilk başta,kendisinin getirdiğini hatırlamadığı bir battaniyeye sarılmışyatarken etrafındaki şeylerin farkına varamadı. Sonra BuzÖlüm'ü gördü, sadece birkaç metre ötesinde ölü yatıyordu.Devasa buz saçağı sertçe ejderhanın sırtına gömülmüştü.Karanlık küresi dağılmıştı ve Wulfgar, dro wun tahmini okatışlarının ne kadar da başarılı olduğuna aval aval baktı.Oklardan biri ejderhanın sol gözünü çıkartmıştı ve diğer ikikara ok ise ağzına isabet etmişti.

Wulfgar, Aegisfang'in tanıdık sapını tutmanın güvenduygusunu hissetmek için elini uzattı. Ama çekiç onunyanında değildi. Dizlerini kaplayan uyuşukluğa karşı savaşveren barbar ayağa kalkmayı başarabildi. Çılgınlar gibietrafına bakınıp silahını aradı. Ve şu drow da nerede, diyemerak etti.

Sonra yan bölmeden gelen tapırtılar duydu. Kas katıkesilmiş bacaklarıyla ihtiyat içinde bir virajı döndü. Ve işteDrizzt oradaydı, sikkelerden oluşan bir tepenin en üstündedurmuş, buzlu örtüyü Wulfgar'in savaş çekiciyle kırıyordu.

Drizzt, Wulfgar'in yaklaşmakta olduğunu fark etti veselamlayarak reverans yaptı. "Selamlar, Ejder Felaketi!" diyeseslendi.

Page 279: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

"Ve sana da, elf dostum" diye cevapladı Wulfgar, drowuyeniden gördüğü için müthiş derecede mutlu olarak. "Beniuzun bir yol boyunca takip etmişsin.''

"Fazla uzun değil," diye cevap verdi Drizzt, hazineninüzerinden başka bir buz parçasını kopartıp atarken."OnKasaba'da bulunabilecek pek az heyecan vardı veöldürme yarışımızda başını alıp gitmene izin veremezdim! Onbuçuğa on buçuk," diye ilan etti, yüzünde geniş birgülümsemeyle, "ve aramızda bölüşülecek bir ejderha var.Bunun yarısında hak iddia ediyorum!"

"Senindir ve hakkıyla kazanılmıştır," diye katıldı Wulfgar."Ve ganimetin yarısı da senin hakkın."

Drizzt boynunda kaliteli gümüşten bir zincire asılı duranküçük keseyi gösterdi. "Birkaç incik boncuk," diye açıkladı."Mala mülke hiç ihtiyacım yok ve buradan dışarı pek fazlasınıtaşıyabileceğimden de şüpheliyim nasıl olsa! Birkaç incikboncuk yeterli olacaktır."

Daha buzdan yeni temizlediği tepeciğin içindeki hazineleriaraştırmaya koyuldu. Mücevherle kaplı bir kılıç dibi buldu,kara adamant kabzası mükemmellikle oyulmuş ve bir avcıkedinin dişli ağzına benzetilmişti. Bu karmaşık iş ustalığınınçekiciliği Drizzt'i cezbetti ve o da titreyen parmaklarıylakılıcın geri kalan kısmını altınların arasından çekip çıkarttı.

Bir palaydı bu. Kıvrımlı keskin yeri gümüştendi ve ucuelmastandı. Drizzt, hafifliğine ve mükemmel dengesinehayran kalarak onu havaya kaldırdı.

Page 280: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

"Birkaç incik boncuk... ve bu," diye düzeltti.

Ejderha ile karşılaşmadan önce bile Wulfgar, yer altımağaralarından dışarı nasıl çıkacağını düşünmüş durmuştu."Suyun akım hızı ilerlemek için çok güçlü ve şelalenin uçkısmı da tırmanıp Evermelt'e çıkmak için çok yüksekte," dediDrizzt'e, drowun da aynı şeyi tahmin ettiğini bildiği halde."Bu engelleri aşmanın bir yolunu bulsak bile, sudançıktığımızda bizi koruyacak geyik yağım kalmadı hiç."

"Benim de Evermelt sularından geçip çıkmaya hiç niyetimyok," diye temin etti Drizzt. "Fakat beni böyle durumlardahazırlıklı hale getiren hatırı sayılır deneyimlerimegüveniyorum! Bu yüzden, ateş yakmak için odun ve üzerineörttüğüm battaniyeyi getirdim. İkisini de fok derisinesarmıştım. Ve bunu da." Üç dişli bir çapa çıkarttı ve hafif amagüçlü bir ipi de belinden aldı. O çoktan bir kaçış yolubulmuştu.

Drizzt tavanın üstünde, tepelerinde duran küçük deliğiişaret etti. Aegisfang tarafından yerinden kopartılan buzsaçağı tavanın da bir bölümünü beraberinde götürmüştü."Kancayı o kadar yükseğe fırlatabileceğimi sanmam, amasenin güçlü kolların bu fırlatışı küçük bir zorluk olarakgörecektir."

"Daha iyi zamanlarda belki," diye cevap verdi Wulfgar."Ama bunu deneyebilecek gücüm yok." Ejderhanın nefesiüzerine çöktüğü zaman, barbar ölümle burun buruna geldiğinianlamamıştı, savaş adrenalini de şimdi geçip gitmişti vevücuduna yayılan soğuğu şiddetle hissediyordu. "Korkarım kihissizleşmiş ellerimle kancayı tutamam bile!"

Page 281: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

"O zaman koş!" diye haykırdı drow. "Bırak da donmuşvücudun kendini ısıtsın."

Wulfgar derhal harekete geçti, geniş dairenin etrafındakoşmaya başladı. Kanını uyuşmuş bacaklarına veparmaklarına doğru dolaşım yapmaya zorladı. Kısa bir süresonra, vücudunun iç sıcaklığının geri dönmekte olduğunuhissetti.

Çapayı delikten geçirip de sert bir buza takmak sadece ikiatışını aldı. İlk çıkan Drizzt idi, çevik elf mükemmel birşekilde ipe tırmandı.

Wulfgar mağaradaki işini bitirdi, bir bohça dolusu hazineve sonra ihtiyaç duyacağını bildiği birkaç nesne daha aldı. İpetırmanmakta Drizzt'ten çok daha fazla zorlandı, ama drowunyukarıdan yaptığı yardımlarla, batıya giden güneş, ufukçizgisinin altına geçmeden buzun üzerine çıkmayı başardı.

Evermelt'in yanında kamp kurup geyik etiyle ziyafetçektiler. Çok ihtiyaçları olan ve hakkettikleri dinlenceyi sıcakbuharların rahatlığı arasında yaşadılar.

Sonra şafaktan önce tekrar yola çıktılar, batıya doğrukoşmaya başladılar. Onları bu kadar doğuya getiren çılgınkoşuya eşit bir hızla, iki gün boyunca yan yana koştular.Toplanan barbar kabilelerinin izlerine rastladıklarında, ikiside ayrılma zamanlarının geldiğini biliyordu.

"Hoşça kal, iyi dostum," dedi Wulfgar, izleri incelemek içinyere eğilirken. "Benim için yaptıklarını asla unutmayacağım."

Page 282: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

"Ve sana da, Wulfgar," diye cevap verdi Drizzt ciddiyetle."Önündeki yıllar boyunca savaş çekicin düşmanlarına dehşetsaçsın!" Ardına bakmadan hızla ilerledi, ama koca dostunu birkez daha canlı görüp göremeyeceğini merak ediyordu.

Wulfgar, toplanan kabilelerin görüntüsünü ilk gördüğüzamanki hislerini hatırlamak için durdu ve görevinin adiliğinibir kenara bıraktı. Beş yıl önce Alageyik Kabilesi'ninsancağını gururla taşıyan genç Wulfgar da, buna benzer birtoplanma içinde bulunmuştu. Tempus'un Şarkısı'nı söylemiş,onun yanında savaşacak ve muhtemelen ölecek olan yiğitkimselerle sert bal likörü paylaşmıştı. O zamanlar savaşafarklı bir gözle bakıyordu, bir savaşçının şanlı şöhretli sınavıolarak görüyordu. "Masum acımasızlık," diye mırıldandıkendi kendine, o eski günlerdeki cahilliğini hatırlayarak vesözlerindeki çelişkiyi duyarak. Ama hayata bakışında hatırısayılır bir değişiklik meydana gelmişti. Burenor ve Drizztonun dostu olmuş ve ona dünyalarının incelikleriniöğretmişlerdi. Daha evvel düşman olarak addettiği insanlarınkarakterlerini ona göstermiş ve onu kendi eylemlerininacımasız sonuçlarına katlanmak zorunda bırakmışlardı.

Kabilelerin OnKasaba'ya başka bir saldırı düzenleyeceğiaklına gelince Wulfgar’ın boğazında acı bir yumrudüğümlendi. Daha da iğrenci, gururlu halkı, goblinler vedevlerle yan yana savaşa girecekti.

Kampın çevresine yaklaştığında Hengorot'un, yani törenselBal Likörü Salonu'nun kurulmamış olduğunu fark etti.Toplanmış kabilelerin temelini küçük bir çadırlar silsilesioluşturuyordu. Hepsi ayrı kabile krallarının sancaklarınıtaşıyordu ve asker sınıfından kimselerin kamp ateşleriyle

Page 283: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

etrafları çevrelenmişti. Bayrakları bir kez daha gözdengeçirdiğinde Wulfgar, neredeyse bütün kabilelerin buradaolduğunu görebildi. Ama bir araya gelmiş güçleri, beş yılevvelkinin yarısından biraz daha fazlaydı ancak. BrynShander bayırlarındaki katliamdan sonra barbarların eskigüçlerini henüz tamamen kazanmamış olduğu konusundaDrizzt'in gözlemleri acı bir şekilde gerçekti.

Wulfgar'ı karşılamak için iki muhafız çıkageldi. Gelişinigizlemek için hiçbir girişimde bulunmamıştı ve şimdiAegisfang'i ayaklarının arasına koymuş ve niyetinin şerefliolduğunu göstermek için ellerini havaya kaldırmıştı.

"Sen de kimsin, refakatçilerin olmadan ve davet edilmedenHeafstaag'in meclisine gelen kişi?" diye sordu muhafızlardanbiri. Yabancıyı gözüyle süzdü. Wulfgar’ın bariz gücü veayaklarının dibinde duran kudretli silah karşısında oldukçaetkilenmişti. "Kesinlikle bir dilenci değilsin, asil birsavaşçısın, fakat seni tanımıyoruz."

"Beni tanıyorsun, Kızıl Jorn'un oğlu Revjak," diye yanıtladıWulfgar, adamın kabile halkından bir dostu olduğunu farkederek. "Ben Beornegar oğlu Wulfgar, Alageyik Kabilesisavaşçısı. Beş yıl evvel, OnKasaba'ya akın ettiğimizde sizikaybetmiştim," diye açıkladı, yenilgilerinin konusunadeğinmemek için tabirlerini dikkatle seçerek. Barbarlar böylenahoş hatıralar hakkında konuşmazlardı.

Revjak genç adamı daha yakından inceledi. Bir zamanlarBeornegar ile dosttu ve oğlan çocuğunu, Wulfgar'ıhatırlıyordu. Onu en son gördüğünde, görünüşe göre genç biradam olan çocuğun yaşına oranlayarak geçen yılları

Page 284: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

hesapladı. Kısa sürede benzerliklerin rastlantısal olmadığınıanlayıp tatmin oldu.

"Yuvana hoş geldin, genç savaşçı!" diye içtenlikle karşıladı."Kendine gayet iyi bakmışsın!"

"Gerçekten de öyle," diye yanıtladı Wulfgar. "Büyük vemuhteşem şeyler gördüm ve bir çok bilgelik öğrendim.Çoğunun hikayesini anlatacağım, ama işin aslı, sohbete ayırıpkaybedecek vaktim yok. Heafstaag'i görmeye geldim."

Revjak kafasını salladı ve çabucak kamp ateşi dizeleriarasından Wulfgar'a yolu götürmeye başladı. "Heafstaagdöndüğün için memnun olacak."

Wulfgar duyulamayacak kadar sessiz bir şekilde cevapverdi, "O kadar da memnun olmayacak."

Heybetli genç savaşçı kamp yerinin merkezindeki otağadoğru giderken, etrafında meraklı bir kalabalık toplandı.Revjak, Heafstaag'e Wulfgar'ın geldiğini bildirmek için otağagirdi ve Wulfgar'ın içeri girmesi için kralın iznini alarakçabucak geri döndü.

Wulfgar Aegisfang'i omzuna attı, ama Revjak'in açıktuttuğu çadır tentesine doğru ilerlemedi. "Söyleyeceğimşeyler uluorta ve bütün halkın gözü önünde konuşulmalı,"dedi Heafstaag'in duyabileceği kadar yüksek bir sesle."Heafstaag karşıma çıksın!"

Bu meydan okuyan sözler üzerine etrafında şaşkın mırıltılaryükseldi. Zira kalabalığın arasında gezinen söylentilere göre,

Page 285: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Beornegar oğlu Wulfgar asilzade kanından gelmiyordu.

Heafstaag hışımla çadırdan dışarı çıktı. Kendisine meydanokuyanın barbarın bir metre yakınına geldi. Göğsü gururlakabarmıştı ve sağlam olan tek gözü Wulfgar'a dik dikbakıyordu. Kalabalık sessizleşti, zalim kralın bu genç oğlanıhemen öldürmesini bekliyorlardı.

Ama Wulfgar, Heafstaag'in tehlikeli bakışlarına karşılıkverdi ve bir santim bile gerilemedi.

"Ben Wulfgar," diye ilan etti gururla, "Beornegar'ın oğlu veBeorne'nin torunu; Bryn Shander harbinde savaşmış AlageyikKabilesi savaşçısı; Dev Düşmanı Aegisfang'in kullanıcısı,"müthiş çekici havaya kaldırdı, "cüce madencilerin dostu veGwaeronWindstorm'un kolcularından birinin öğrencisi; devkatili ve in fatihi; Ayaz devi reisi Biggrin'i öldüren kimse," biranlığına durdu, gözleri yayılmakta olan bir gülümsemeylekısıldı ve bir sonraki bildirisinin beklentisini yükseltti.Kalabalığın tüm ilgisini tamamen çektiğine emin olduğundadevam etti, "Ben Wulfgar, Ejder Felaketi!"

Heafstaag ürktü. Bütün tundra boyunca hiçbir adam budenli yüce bir sıfata erişememişti.

"Meydan Okuma Hakkı' m iddia ediyorum," diye hırladıWulfgar kısık, tehditkar bir sesle.

"Seni öldüreceğim," diye yanıtladı Heafstaag elindengeldiğince sakin olarak. Hiç kimseden korkmazdı, amaWulfgar'ın geniş omuzları ve damarlı kaslarından ürkmüştü.Kralın böyle bir zamanda kendi mevkiini tehlikeye atmaya

Page 286: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

hiç niyeti yoktu, OnKasaba'nın balıkçılarına karşı görünüşegöre elde edilecek olan zaferin hemen arifesinde hem de. Eğergenç savaşçıyı gözden düşürebilirse halk böyle bir düelloyaasla izin vermezdi. İddiasından vazgeçmesi için Wulfgar’ızorlar, ya da onu derhal öldürürlerdi.

"Hangi doğuştan gelen hakla böyle bir taleptebulunuyorsun?"

"Bu milleti bir büyücünün emri altında yönetecektin," diyeyapıştırdı cevabı Wulfgar. Yaptığı suçlamayı onaylayıponaylamadıklarını ölçmek için kalabalığın seslerini dinledi."Onların goblinler ve orklarla aynı amaç için kılıçlarınıkaldırmalarını sağlayacaktın!" Kimse yüksek sesle itirazetmedi, ama Wulfgar, savaşçıların çoğunun yaklaşmakta olansavaş konusunda hiddet içinde olduğunu sezebiliyordu. Bu daBal Likörü Salonu'nun yokluğunu açıklıyordu. ÇünküHeafstaag, kabarmakta olan hiddetin böyle kutlamalarsırasında büyük tepkilerle patlama yaratacağını bilecek kadarakıllıydı.

Daha Heafstaag sözleriyle ya da silahıyla bir cevapveremeden Revjak araya girdi. "Beornegar oğlu," dedi Revjaksertçe, "kralımızın hükümlerini sorgulamak için hiçbir hakkınyok henüz. Açıkça meydan okudun; böyle bir dövüşe hakkazanman için, töre kanunları bunu ya kan bağı yoluyla ya damarifet ile temele dayandırmanı emreder."

Revjak'in sözlerindeki heyecan açığa çıktı ve Wulfgaranında anladı ki, babasının eski dostu, henüztemellendirilmemiş ve yasallaştırılmamış bir kavganınmeydana gelmesini engellemek için araya girmişti. Yaşlı

Page 287: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

adam, etkileyici genç savaşçının talepleri yerinegetirebileceğine bariz bir şekilde inanıyordu. Ve Wulfgar,daha da ötesinde, Revjak'ın ve belki de bir sürü diğerkimsenin bu meydan okuma işinin başarıyla sonuçlanmasınıumduğunu hissetti.

Wulfgar omuzlarını dikleştirdi ve kendine güvenerekrakibine sırıttı. Halkının, Heafstaag'in rezil kararlarını sadecetek gözlü krala bağlı oldukları için ve aralarından onuyenebilecek bir rakip çıkaramadıkları için takip ettiğininkanıtları arttıkça kendine güveni geldi.

"Marifet ile," dedi dosdoğru bir şekilde. Heafstaag'ibakışlarının kıskacından hiç bırakmayan Wulfgar, sırtındataşıdığı sarmalanmış battaniyeyi açtı ve iki tane mızrağımsınesne çıkarttı. Onları Kral'm önüne, yere fırlattı. Kalabalığıniçinden bu manzarayı görebilenler hep bir ağızdan nefeslerinituttular ve hatta sarsılmaz Heafstaag bile beti benzi atarak biradım geriledi.

"Meydan okuma reddedilemez!" diye haykırdı Revjak.

Onlar Buz Ölüm'ün boynuzlarıydı.

Koca baltasının kafasındaki son pürüzleri temizlerken,Heafstaag'in yüzündeki soğuk terler gerginliğini açığavuruyordu. "Ejder Felaketiymiş!" diye hiç de ikna olmamışbir şekilde pufladı, daha otağa yeni giren sancak taşıyıcısınadoğru. "Büyük bir ihtimalle uyuyan bir ejdere denkgelmiştir!"

Page 288: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

"Af edersiniz, kudretli kral," dedi genç adam."Kararlaştırılmış zamanın geldiğini size bildirmem için beniRevjak yolladı."

"İyi!" diye dudak büktü Heafstaag, başparmağını baltasınınparıldayan keskin ucunda gezdirerek. "Beornegar'ın oğlunakralına saygı duymasını öğreteceğim!"

Alageyik Kabilesi savaşçıları dövüşecek olan adamlarınetrafında bir daire oluşturdu. Bu Heafstaag'in halkı arasındaözel bir mesele olsa bile diğer kabileler de saygılı birmesafeden ilgiyle izliyorlardı. Kazananın üstünde daha güçlübir otorite olmayacaktı ve o kimse tundradaki en kudretli, enhakim kral olacaktı.

Revjak dairenin içine adım attı ve iki rakibin tam ortasındadurdu. "Size Heafstaag'i takdim ediyorum!" diye haykırdı."Alageyik Kabilesi'nin Kralı!" Tek gözlü kralın uzunkahramanlık listesini okuyarak sözüne devam etti.

Bu sırada Heafstaag'in kendine güveni geri dönmüş gibiydi,fakat Revjak’ın ilk olarak onu takdim etmeyi seçmesikarşısında hiddetlenmiş ve şaşırmıştı. Ellerini geniş belinekoydu ve en yakınındaki seyircilere tehditkar bakışlarsavurdu. Onlar, bir bir adamdan ürküp çekildikçe gülümsedi.Aynısını rakibine de yaptı, ama bu kabadayı taktikleriyleWulfgar'in gözünü korkutamadı.

"Ve size Wulfgar'ı takdim ediyorum," diye devam ettiRevjak, "Beornegar'ın oğlu ve Alageyik Kabilesi'nin tahtındahak iddia eden kimse!" Wulfgar’ın listesinin okunması, tabii

Page 289: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

ki de Heafstaag'inkinden çok daha kısa sürdü. Ama Revjak’ınilan ettiği en son marifet ikisi arasında bir eşitlik sağladı.

"Ejder Felaketi!" diye haykırdı Revjak ve kalabalık bunoktada saygıyla sessizleşti. Wulfgar'ın Buz Ölüm'üöldürüşünün daha şimdiden yayılmaya başlamış olan sayısızsöylentisini yeniden heyecanla fısıldaşmaya başladılar.

Revjak iki rakibe baktı ve daireden dışarı çıktı.

Şeref vakti gelip çatmıştı.

Savaş çemberinin içinde dolaştılar, ihtiyatla birbirilerinikolluyor ve zayıf noktalarının bir belirtisini görebilmek içinsüzüp tartıyorlardı. Wulfgar, Heafstaag'in yüzündekisabırsızlığı fark etti. Barbar savaşçıları arasındaki ortak birzayıflıktı bu. Drizzt Do'Urden'in dobra dobra verdiği derslerolmasaydı, o da aynen böyle olurdu. Drowun palalarındangelen binlerce küçük düşürücü tokat Wulfgar'a şunuöğretmişti; ilk vuruş sonuncusu kadar değerli değildir.

En sonunda Heafstaag hırladı ve gürleyerek saldırdı.Wulfgar da yüksek sesle hırladı, sanki onun saldırısınıdosdoğru karşılayacakmış gibi göründü. Ama son anda kenarakaçtı ve ağır silahının gücüyle çekilen Heafstaag, düşmanınınyanından tökezleyerek geçip ilk saftaki seyircilerin üzerineçarptı.

Tek gözlü kral kendini çabuk toparladı ve gerisingeriyehamle yaptı, iki kat daha fazla hiddetlenmişti, ya da Wulfgaröyle olduğuna inanıyordu. Heafstaag yıllardır kraldı vesayısız savaşta cenk etmişti. Eğer dövüş stilini iyi ayarlamayı

Page 290: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

öğrenememiş olsaydı şimdiye kadar çoktan ölmüş olurdu.Wulfgar'a yine saldırdı ve görüntü itibariyle, ilkine nazarantamamen kontrolden çıkmış gibiydi. Ama Wulfgar yolundançekildiğinde, Heafstaag'in koca baltasını kendisini beklerkenbuldu. Bu kaçışı tahmin eden tek gözlü kral, silahını yantarafa doğru savurdu ve Wulfgar'ın kolunda omzundandirseğine kadar bir yarık açtı.

Wulfgar çabucak tepki verdi. Bunu takip edebileceksaldırıları engellemek için Aegisfang'i savunmacı bir şekildeileri doğru savurdu. Çok güçlü bir şekilde savurmamıştı amanişanlaması doğruydu ve kudretli çekiç Heafstaag'i bir adımgeriye itti. Wulfgar bir anlığına durup kolundaki kana baktı.

Bu savaşı sürdürebilecekti.

"İyi karşılıyorsun," diye hırladı Heafstaag, düşmanından biriki adım uzaklaşırken. "Halkımıza orduda çok iyi hizmetedebilirdin. Seni öldürmek zorunda olmam ne büyük kayıp!"Balta yeniden yay şeklinde savruldu, dövüşü çabucakbitirmek için darbe üstüne darbe yağdırıyordu.

Ama Drizzt Do'Urden'in girdap gibi kılıçlarıylakıyaslandığında, Heafstaag'in baltası sanki hantalca hareketediyordu. Wulfgar saldırıları savuşturmada hiç zorlukçekmedi, hatta arada sırada Heafstaag'in geniş göğsüne gümdiye inen ölçülü hamlelerle karşılık verdi.

Hüsrana uğramışlık ve yorgunluk yüzünden tek gözlükralın yüzü kıpkırmızı olmuştu. "Yorulmaya başlayan birrakip, genellikle bütün gücüyle bir kerede saldırır," diyeaçıklamıştı Drizzt Wulfgar'a, çalıştıkları haftalar sırasında.

Page 291: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

"Ama pek nadir gösterdiği yönde hareket eder, yani seninonun gideceğini sandığını sandığı yönde!"

Wulfgar beklemekte olduğu savaş hilesini dikkatle kolladı.

Daha genç ve daha hızlı düşmanının yetenekli savunmasınıkıramayacağının farkına varan kan ter içindeki kral, baltasınıkafasının üzerine kaldırdı ve saldırısını vurgulamak içinçılgınlar gibi haykırarak ileri doğru atıldı.

Ama Wulfgar'in refleksleri mükemmel bir dövüş içinkeskinleşmişti ve Heafstaag'in saldırısı için yaptığı bugereğinden fazla vurgu, ona bir yön değişmeye karşı ihtiyatlıolmasını söyledi. Sanki sahte darbeyi engelleyecekmiş gibiAegisfang'i kaldırdı, ama balta daha Heafstaag'inomuzlarından aşağı inmeye başladığı anda yön değiştirdi vealdatıcı bir şekilde yan taraftan uzun bir savuruş hareketiyaptı.

Cüce yapımı silahına tam olarak güvenen Wulfgar, önayağını geriye doğru kaldırdı ve gelmekte olan baltayı benzeraçıdan yükselen Aegisfang ile karşılamak için arkasını döndü.

İki silahın kafaları birbirilerine inanılmaz bir güçle çarptıHeafstaag'in baltası ellerinde paramparça oldu ve silahtangelen şiddetli titreşimler adamı sırtüstü yere yığdı.

Aegisfang zarar görmemişti. Wulfgar kolayca ilerleyipHeafstaag'in işini tek bir darbeyle bitirebilirdi.

Revjak, Wulfgar'in yaklaşmakta olan zaferinin beklentisiiçinde yumruklarını sıktı.

Page 292: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

"Şerefi asla ahmaklıkla karıştırma!" diye azarlamıştı DrizztWulfgar'ı, ejderhayla karşılaştığı zaman yaptığı tehlikelihareketinden sonra. Ama Wulfgar bu savaş sonucunda sadecekabilesinin liderliğini kazanmaktan çok, halkına bir şeygöstermek; olaya tanık olanların beynine kazınacak bir etkiyaratmak istiyordu. Aegisfang'i yere bıraktı ve Heafstaag'eeşit koşullar altında yaklaştı.

Barbar kral iyi şansını sorgulamadı. Wulfgar'in üzerineatıldı, onu yere devirmeye çalışmak için kollarını genç adamadolamaya uğraştı.

Wulfgar saldırıyı karşılamak için ileri doğru eğildi, güçlübacaklarını sıkıca yere sabitledi ve ağır adamın ilerleyişinidurdurdu.

Çılgınlar gibi boğuşuyorlardı, yumrukları etkisiz kılmakiçin birbirilerine sarılmadan önce ağır darbelerle atıştılar. İkirakibin de gözleri morarmış ve kabarmıştı, ikisinin de yüzüylegöğsünde morluklar ve kesikler vardı.

Fakat Heafstaag daha yorgundu, fıçı gibi göğsü her nefesalış verişinde acıyla yükselip alçalıyordu. Kollarını Wulfgar'inbeline doladı ve amansız rakibini yeniden yere devirmeyeçalıştı.

Sonra Wulfgar’ın uzun parmakları Heafstaag'in kafasınıniki yanına kenetlendi. Genç adamın parmak boğumlarıbembeyaz kesildi ve omuzları ile kollarındaki kaslar gerildi.Sıkmaya başladı.

Page 293: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Heafstaag başının dertte olduğunu hemen anladı, çünküWulfgar'in kıskacı bir beyaz ayınınkinden bile daha güçlüydü.Kral çılgınlar gibi debelendi, koca yumrukları Wulfgar'ınaçıkta kalmış omurgalarına inip duruyordu, sadece Wulfgar'ınölümcül kavrayışını kırmayı umuyordu.

Bu sefer Bruenor'un derslerinden biri onu kamçıladı:"Kurnaz ol evlat, küçük darbeleri kabul et, ama bir kereyakaladın mıydı asla ve asla elinden kaçmalarına izin verme!"Tek gözlü kralı dizleri üzerine çökertirken kafasındaki veomzundaki kaslar şişti.

Kıskacın gücü karşısında dehşete kapılmış olan Heafstaaggenç adamın demir gibi kollarına yapıştı, artmakta olanbasıncı beyhude yere engellemeye çalışıyordu.

Wulfgar kendi kabilesinden birini öldürmek üzere olduğunuanladı. "Pes et!" diye haykırdı Heafstaag'e, dahakabullenilebilir bir yol arayarak.

Gururlu kral son bir yumrukla karşılık verdi.

Wulfgar gözlerini göğe doğru kaldırdı. "Onun gibideğilim!" diye haykırdı çaresizce, onu dinleyen herhangibirine kendini haklı çıkarırcasına. Ama önünde tek bir yolvardı.

Damarlarına kan pompalandıkça genç barbarın kocaomuzlan kızardı. Heafstaag'in gözlerindeki dehşetin yerinibilinçsizliğe bıraktığını gördü. Kemiğin çatlama sesini duydu,güçlü elleri arasında kafatasının parçalandığını hissetti.

Page 294: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

O anda Revjak'ın, dairenin içine girip Alageyik Kabilesi'ninYeni Kralı'nı takdim etmesi gerekirdi.

Ama etrafındaki diğer şahitler gibi, o da ağzı bir karış açıkbir şekilde, gözlerini kırpmadan kalakalmıştı

Drizzt, OnKasaba'ya son birkaç mil kala, sırtına vuransoğuk boranın yardımıyla hızlandı. Wulfgar'dan ayrıldığıgece, Kelvin Yığını'nın tepesindeki kardan örtü görünür oldu.Yuvasının görüntüsü drowun daha da hızlı ilerlemesinisağladı. Fakat hislerinin derinindeki kemirgen bir sezi, birşeylerin normal olmadığını söyleyip duruyordu ona.

Bir insan gözü asla bunu göremezdi, ama drowun gecegörüşü en sonunda neler olduğunu anladı. Dağın güneyinde,ufuk çizgisinin üzerindeki en alçak yıldızlan git gide büyüyenbir karaltı sütunu örtüyordu. Ve ilkinin hemen güneyinde dahaküçük ikinci bir sütun gördü.

Drizzt durdu. Tahmininden emin olmak için gözlerini kıstı.Sonra yeniden yavaşça yürümeye başladı. Seçebileceği dahabaşka bir yol bulmak için zamana ihtiyacı vardı.

CaerKonig ve CaerDineval yanıyordu.

Kuşatma

CaerDineval'in filosu Lac Dinneshere sularının engüneyinde geziniyor, Doğulimanı halkı Bryn Shander'akaçtıktan sonra açıkta kalan alanların avantajını kullanıyordu.

Page 295: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

CaerKonig gemileri ise, gölün kuzey kıyılarında kenditanıdık bölgelerinde balık tutuyordu. Gelmekte olan felaketiilk gören onlar oldu.

Kessell'in iğrenç ordusu, sanki kızgın bir arı sürüsü gibiLac Dinneshere'in kuzey kıvrımını döndü ve bir gümbürtüyleBuzyeli Geçidi boyunca ilerledi.

"Demir al!" diye haykırdılar Schermont ve diğer bir sürügeminin kaptanı, ilk şoktan kendilerini toparlayabildiktensonra. Ama zamanında karaya dönemeyeceklerinibiliyorlardı.

Goblin ordusunun öncü kolu, yararak CaerKonig'e daldı.

Teknelerdeki adamlar binalar yakıldıkça havaya yükselenalevleri gördüler. İğrenç akıncıların gözünü kan bürümüşhaykırışlarını duydular.

Akrabalarının ölüm çığlıklarını işittiler.

CaerKonig'deki kadınlar, çocuklar ve yaşlı adamlardirenmeyi asla düşünemezdi. Kaçtılar. Canlarını kurtarmakiçin kaçtılar. Ve goblinler onları takip edip kesip biçtiler.

Devler ve ogreler limana akın ettiler. Dönmekte olan filoyaişaret eden açması insanları ezdiler ya da onları gölünsularında bekleyen soğuk ölüme düşmeye zorladılar.

Devler kocaman çuvallar taşıyordu ve cesur balıkçılar hızlalimana girdiklerinde tekneleri fırlatılan kayalarla zedeleniphasar gördü.

Page 296: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Goblinler sonu gelmekte olan şehre akmaya devam ettiğihalde, devasa ordunun ana kısmının uzanıp giden ucuyanlarından geçti ve öbür kasabaya, CaerDineval üzerineyollarına devam etti. Bu süre zarfında dumanı görmüş veçığlıkları duymuş olan CaerDineval halkı, daha şimdidençılgınlar gibi Bryn Shander'a kaçıyor ya da limandadenizcilerin yuvaya geri gelmesi için yalvarıyordu. Ama gölüzerindeki acele seyirlerinde doğu rüzgarının gücünüyakalamış olsalar bile CaerDineval filosunun önünde, dahagidilecek millerce mesafe vardı. Balıkçılar CaerKonig'inüzerinde büyümekte olan duman sütunlarını gördüler. Birçoğuneler dönmekte olduğunu tahmin etmeye başladı ve yelkenlerirüzgarla dolu olsa bile karaya gidişlerinin boşuna olacağınıanladı. Kara bulut, CaerDineval'in en kuzey bölümündenuğursuz tırmanışına başladığı sıralarda hâlâ her güvertedeşaşkınlık ve gördüklerine inanamama iniltileriduyulabiliyordu.

Sonra Schermont yiğitçe bir karar verdi. Kendi kasabasınınsonunun geldiğini kabullenerek komşularına yardım sunmayıdüşündü. "İçeri giremeyiz!" diye haykırdı yanındaki gemininkaptanına. "Haberi götürün: güneye doğru! Dineval'in limanıhenüz temiz durumda!"

Regis, Cassius, Agorwal ve Glensather, Bryn Shandersurunun üzerindeki bir parmaklıklı siperden acımasız ordununyağmalanmış iki şehirden uzanarak ilerleyişini ve kaçmaktaolan CaerDineval halkını kovalayışını dehşet içinde izledi.

"Kapıları aç, Cassius!" diye haykırdı Agorwal. "Onlarayardıma gitmeliyiz! Bu takibi yavaşlatmazsak şehre varmakiçin hiç şansları yok!"

Page 297: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

"Hayır," diye cevap verdi Cassius kasvetle, kendisorumluluğunun daha büyük olduğunu acı verici bir şekildebilerek. "Şehri korumak için her adama ihtiyacımız var. Budenli ezici bir sayı karşısında savaş meydanına çıkmak yersizolacaktır. Lac Dinneshere'deki kasabaların sonu geldi!"

"Onlar yardıma muhtaç durumda!" diye payladı Agorwal."Eğer kendi halklarımızı savunamazsak o zaman biz neciyizburada? İnsanlarımız katledilirken bu surun arkasından onlarıizlemeye nasıl hakkımız olabilir?"

Cassius kafasını salladı, Bryn Shander'ı koruma kararıkonusunda kesin sabitti.

Ama sonra ikinci geçit olan Bremen Düzlüğü'nden aşağıkoşturarak gelen diğer mülteciler göründü. Yol üzerindekişehirlerin ateşe verildiğini gördükten sonra panik içindesaldırıya açık kasaba Termalaine'den kaçıyorlardı. Şimdi BrynShande’ın görüş mesafesinde binden fazla mülteci vardı.Cassius hızlarını ve aradaki mesafeyi hesaplayarak, ikigrubun başşehrin kuzey kapılarının önündeki geniş arazidebirleşeceklerini tahmin etti.

Goblinler de onları orada yakalayacaktı.

"Gidin," dedi Agorwal'e. Bryn Shander hiç adamharcayamazdı ama arazi kısa süre içinde kadınların veçocukların kanıyla kıpkırmızı olacaktı.

Agorwal yiğit adamlarını, pusuya yatabilecekleri güvenlibir yer bulma çabasıyla kuzeydoğu yolundan götürdü. Küçükbir yarığı seçtiler, daha çok yolun hafifçe alçaldığı bir tepecik

Page 298: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

gibiydi burası. Transa geçmiş ve savaşıp ölmeye hazırlanmışbir şekilde, goblinler onları yakalamadan önce şehringüvenliğine sığınmaya hiç şanslarının olmadığına inandıklarıiçin dehşete kapılmış ve çığlık çığlığa bağıran sonmültecilerin koşup geçmesini beklediler.

İnsan kanının kokusunu alan akıncı ordusunun en hızlıkoşucuları, kaçmakta olan ve çoğunluğu bebeklerini taşıyananalardan oluşan halkın hemen ardındaydı. Kolay kurbanbulmaya hevesli olan öncü canavarlar, pusuda bekleyenaskerler üzerlerine üşüşünceye kadar Agorwal'in birliğininfarkına bile varmadı.

Ve artık o zaman da çok geçti.

Termalaine'in cesur adamları goblinleri oklarıyla yaylımateşine tuttular ve sonra sert bir kılıç çarpışması içinAgorwal'i izlediler. Kendilerini bulan kaderi kabul edenadamlar olarak korkusuzca savaştılar. Yollarının üzerindedüzinelerce canavar ölü yatıyordu ve hiddetli savaşçılarsaflara hücum ettikçe her geçen dakika içinde daha da fazlasıyere devrilmekteydi.

Ama bu saflar sanki sonsuzmuş gibi görünüyordu. Birgoblin düşüyor yerini iki tanesi alıyordu. Termalaineliadamlar kısa süre içinde bir goblin denizi içinde kayboldu.

Agorwal yüksek bir noktaya çıktı ve şehre doğru baktı.Kaçmakta olan kadınlar savaş alanından epey bir mesafeuzaklaşmıştı, ama çok yavaş ilerliyorlardı. Eğer adamlarısafları kırıp da kaçamaya başlasalardı, mültecileri Bryn

Page 299: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Shander bayırına varmadan evvel yakalayıp geçebilirdi. Vecanavarlar hemen peşlerinde olurdu.

"Gidip Agonval'e destek olmalıyız!" diye haykırdıGlensather, Cassius'a. Ama bu sefer Bryn Shander sözcüsükesin kararlılığını korudu.

"Agorwal görevini başarıyla bitirdi," diye yanıtladı Cassius."Mülteciler surlara varabilecek. Oraya çıkıp ölmeleri içindaha fazla adam göndermeyeceğim! OnKasaba'nın bütünbirleşmiş güçleri bile savaş meydanında olsaydı önümüzdekidüşmanı yenmeye yeterli olmazdı!" Bilge sözcüler Kessell ilemakul koşullarda savaşamayacaklarını çoktan anlamıştı zaten.

Müşfik Glensather yıkılmış gibi görünüyordu. "Tepedenaşağı birkaç birlik götür," diye kabul etti Cassius. "Bitkindüşmüş mültecilere son tırmanışlarında yardım edin."

Agorwal'in adamları şimdi çok zor durumdaydı. Termalainesözcüsü geriye bir kez daha baktı ve memnun oldu; kadınlarve çocuklar güvendeydi. Yüksek suru gözleriyle taradı.Regis'in, Cassius'un ve diğerlerinin onu küçük bir tepeciktekiyalnız bir suret olarak görebildiğinin farkındaydı. Fakat BrynShande’in parmaklıklı siperlerinde sıralar oluşturmuşkalabalık izleyiciler arasından onları seçemiyordu.

Arbedeye daha da fazla goblin katılıyordu, şimdi bir deogreler ve verbeegler ile birleşmişlerdi. Agorwal şehirdekiarkadaşlarını selamladı. İntikam alan birliğinin en mükemmelanlarında onlara katılmak için arkasını dönüp yokuş aşağıkoşturduğunda halinden memnundu, gülümsemesi samimiydi.

Page 300: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Sonra Regis ve Cassius, kara gelgit dalgasınınTermalaine'in cesur adamlarının üzerine kapanışını izledi.

Onların hemen altında ağır kapılar güm diye kapandı. Enson mülteciler de içeri girmişti.

Agorwal'in adamları bir şeref zaferi kazanadursun, o günKessell'in ordusuyla gerçekten savaşıp da hayatta kalan tekkuvvet cücelerdi. Mithril Salonu klanı, neredeyse yanlarındangeçip gittiği halde, bu istilaya hazırlanmak için birçokgünlerini çalışarak geçirmişlerdi. Goblinlerin, özellikle derakip kabilelerin arasında hiç duyulmamış bir şekilde,büyücünün zorlayıcı iradesi tarafından disiplin altında tutulanKessell'in ordusunun, ilk saldırıda tamamlaması gereken açıkve net planlan vardı. Bu noktada ise, cüceler bu işe dahildeğildi.

Ama Bruenor'un oğlanlarının farklı planlan vardı. Enazından birkaç goblin kafası kesmeden ya da bir veya ikidevin diz kapağını parçalamadan kendilerini madenleregömmeye hiç niyetleri yoktu.

Sakallı halktan birkaçı vadilerinin en güney ucuna tırmandı.Şeytani ordunun kuyruk gibi kıvrımı akıp geçtiğinde cüceleronlara laf atmaya başladılar, onlara meydan okuyupannelerine küfürler savurdular. Hakaretler gerekli bile değildi.Orklar ve goblinler, cücelerden yaşayan her şeyden daha çoknefret ederdi ve sadece Bruenor ile halkının görüntüsü bileKessell'in açık ve net planını akıllarından uçurup götürmeyeyetmişti. Her zaman cüce kanına susamış olan güçlü bir birlikana ordudan kopup ayrıldı.

Page 301: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Cüceler onların yaklaşmalarına izin verdiler, canavarlarneredeyse tepelerine inene dek onları hakaretlerle kışkırttılar.Sonra Bruenor ve halkı kayalıklı çıkıntının ardından dışarıfırladı ve sarp yokuş boyunca hücuma geçti.

"Gelin de oynayalım, aptal köpekler," diye şeytancakıkırdadı Bruenor ve görünürden kayboldu. Sırtından bir ipçekip aldı. Denemek için epey heyecanlı olduğunu fark ettiğiküçük bir numarası vardı.

Goblinler kayalıklı vadiye doğru hücum ettiler, cücelerekarşı dörde bir üstünlerdi. Ve yirmi tane kudurmuş ogretarafından geride bırakılmışlardı.

Canavarların hiç şansı yoktu.

Cüceler onları kışkırtmaya devam ettiler. Onları, vadinin ensarp bölümüne, cüce mağaralarına giden sayısız girişinönünde uzanan uçurum cephesinin dar ve engebelikenarlarına doğru çektiler. Burası bir pusu için apaçık belli biryerdi, ama en nefret ettikleri düşmanlarının görüntüsüylekendilerini kaybeden aptal goblinler, tehlikeden habersiz birşekilde gelmeye devam ettiler.

Canavarların çoğunluğu çıkıntı kısımlardayken ve gerikalan bölümü vadiye ilk inişi yaparken ilk tuzak salınıverildi.Ağır silahlanmış ama iç tünellerin gerisinde yerini almış olanCattibrie, bir manivela kolunu indirip vadinin yüksek tepesinebüyük bir kazık düşürdü. Tonlarca kaya ve çakıl taşıcanavarların olduğu yola doğru yuvarlandı. Sallantıda olandengelerini korumayı ve çığın ağır darbesinden kaçmayı

Page 302: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

başarabilenler arkalarındaki yolun gömülüp herhangi bir kaçışiçin kapanmış olduğunu gördüler.

Gizli pusu yerlerinden tatar yayları tıngırdadı ve bir grupcüce öndeki goblinleri karşılamak için hücum etti.

Bruenor onlarla birlikte değildi. Kendini patikanın daha dagerisinde gizledi ve önlerinde bekleyen, kavgaya yoğunlaşmışgoblinlerin yanından geçmesini bekledi. Hemen o zamansaldırabilirdi ama büyük bir av peşindeydi, ogrelerin menzilegirmesini bekliyordu. İp itinayla ölçülüp çoktan açılmıştı bile.İlmikli uçlarından birini bileğine doladı ve diğerini sıkıca birkayaya bağladı, sonra kemerinden iki tane fırlatma baltasıçıkarttı.

Bu riskli bir numaraydı, muhtemelen cücenin şimdiyekadar denedikleri arasında en tehlikeli olanıydı. Ama hantalhantal gelen ogrelerin seslerini duyduğunda, işin keskinheyecanı Bruenor'un yüzünde geniş bir sırıtışa dönüşerekkendini belli etti. İki tanesi dar patikada yanından geçipgiderken kahkahasını zorlukla tutabildi.

Saklandığı yerden fırlayan Bruenor, şaşırmış olan ogreleresaldırdı ve baltalarını kafalarına attı. Ogreler eğilerek yarımyamalak fırlatışları savuşturmayı başardılar ama havada uçansilahlar sadece dikkatlerini başka yöne çekmek içindi.

Bruenor'un saldınsındaki gerçek silahı kendi vücuduydu.

Şaşıran ve baltalardan kaçan iki öğrenin dengesibozulmuştu. Plan mükemmel bir şekilde yolunda gidiyordu;ogreler zar zor ayakta duruyorlardı. Tıknaz bacaklarındaki

Page 303: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

güçlü kasları sıkan Bruenor, kendini havaya fırlattı ve enyakındaki canavarın üzerine çullandı. Canavar onunla beraberdiğerinin üzerine düştü.

Ve üçü birlikte uçurumun kenarına yuvarlandı.

Ogrelerden birisi geniş elini cücenin yüzüne kilitlemeyibaşardı ama Bruenor anında onu ısırıverdi ve canavar irkilipçekildi. Bir an için birbirine karışmış sallanan kollar vebacaklar halinde düşüşe devam ettiler. Ama sonra Bruenor'unipinin sonu geldi ve onları birbirinden ayırdı.

"İyi inişler çocuklar," diye seslendi Bruenor, düşüşükesildiğinde. "Benim için kayalara kocaman bir öpücükverin!"

İpin üzerinde geriye doğru bir sallanış, Bruenor'u birsonraki alçak çıkıntıda bulunan maden bacasının girişinebıraktı, bu sırada çaresiz kurbanları da düşüp hayatlarınıkaybettiler. Ogrelerin arkasındaki sırada bulunan birkaçgoblin, bu hadiseyi donakalmış bir hayretle izledi. Şimdi ipimadenlerden birine inmek için bir kısa yol olarakgörüyorlardı ve tek tek ipe tutunup aşağı inmeye başladılar.

Ama Bruenor bunu da tahmin etmişti. Aşağı inen goblinleripin ellerinde neden bu kadar kaygan durduğunu hiçanlayamadılar.

Bruenor, bir elinde ipin ucu ve diğerinde ise yanan birmeşaleyle aşağıdaki çıkıntıda görünür olduğundaanlayıverdiler.

Page 304: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Yağlanmış kalın sicimi alevler sardı. En yukarıdaki goblinçıkıntıya çabucak geri tırmanmayı başardı, geri kalanlar isekendilerinden önceki bahtsız ogrelerle aynı yolu izlediler. Birtanesi ölümcül düşüşten zar zor kaçmayı başarıp dahaaşağıdaki çıkıntıya güm diye indi. Fakat tekrar ayağa bilekalkamadan Bruenor onu tekmeleyip düşürdü.

Cüce kendi el işinin başarılı sonuçlarını takdir ederkenonaylayarak başını salladı. Bu ilerde hatırlamaya niyetliolduğu bir numaraydı. Ellerini birbirine vurdu ve bacadangeri gitmeye başladı. Üstlerdeki tünellere katılmak için ilerdeyukarı doğru meyilleniyordu.

Üst kattaki çıkıntıda cüceler, bir geri çekilme numarasıylasavaşıyorlardı. Planları dışarı çıkıp da ölümüne meydanmuharebesi yapmak değil, canavarları tünellerin girişlerineçekmekti. Öldürme arzuları her türlü sebebi bastırdığı için, sığzekalı istilacılar hazır bir şekilde buna razı oldu. Daha fazlaolan sayılarıyla cüceleri köşeye sıkıştırdıklarınızannediyorlardı.

Kısa süre sonra birkaç tünel, kılıcın kılıca vurma sesiyleinledi. Cüceler geri çekilmeye devam etti, canavarlarıtamamen son tuzağın içine çekiyorlardı. Sonra mağaralarınderinlerinden bir yerden bir borazan sesi duyuldu. Başlamaişaretiyle beraber cüceler dövüşmeyi bırakıp tünellere gerikaçtılar.

Düşmanlarını püskürttüklerini düşünen goblinler ve ogreler,sadece zafer çığlıklarını haykırmak için duraksadılar, sonracücelerin peşinden gittiler.

Page 305: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Ama tünellerin derinlerinde birkaç manivela koluçekilmişti. Son tuzak da serbest bırakılmıştı ve bütün tünelgirişleri basitçe çökertilip kapanmıştı. Kayaların düşüşününgücüyle yer şiddetle sarsıldı. Uçurumun bütün bir yüzüçökerek aşağı indi.

Bir tek, safların en önünde bulunan canavarlar sağkalabilmişti. Yönlerini şaşırmışlardı, kayaların gücüylesarsılmışlardı ve kalkan toz toprak ile başlan dönmüştü.Beklemekte olan cüceler tarafından anında kesilip biçildiler.

Bu devasa çığ sayesinde, Bryn Shander kadar uzakyerlerdeki insanlar bile sarsılmıştı. Hepsi birden, yükselmekteolan toz bulutunu izlemek için kuzey suruna üşüştüler.Cücelerin yok edildiklerini sandıkları için dehşete kapıldılar.

Regis böyle olmadığını biliyordu. Buçukluk cücelere gıptaediyordu, güvenle uzun tünelleri içine gömmüşlerdikendilerini. CaerKonig'den yükselen alevleri gördüğü andaanladı ki, Yalnızorman'dan gelen arkadaşını bekleyerek buşehirde kaybettiği vakit onun kaçma şansına mal olmuştu.

Şimdi kara yığının Bryn Shandefa doğru yaklaşmasınıçaresizlik ve umutsuzluk içinde seyrediyordu.

Maer Dualdon ve Kızılsula/daki filolar, neler olup bittiğinianladıkları anda kendi limanlarına geri döndüler. Ailelerini şuan için güvende buldular, tabii terk edilmiş kasabaya dönenTermalaineli balıkçılar dışında. İsteksizce suya geri çıkarken,Termalaineli adamların yapabileceği tek şey ailelerinin BrynShander ya da başka bir sığınağa güvenle kaçmayıbaşarabildiğini ummaktı. Çünkü Kessell'in ordusunun kuzey

Page 306: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

kanadının, sonu gelmiş şehirlerinin berisindeki çayırlığa arıoğulu gibi doluştuğunu gördüler.

İkinci büyük şehir ve bu devasa ordu karşısında belli birsüre dayanmak için Bryn Shande/dan başka umudu olan tekşehir Targos, kendi limanlarına yanaşmaları için Termalainegemilerine bir davette bulundu. Ve kısa süre sonra evsizkimseler arasında sayılacak olan Termalaineli adamlar,güneydeki sıkı düşmanlarının misafirperverliğini kabul etti.Kemp'in halkı ile aralarında olan çekişmeler, kasabaları yakıpyıkan felaket karşısında pek önemsiz kalıyordu.

Ana savaşta Kessell'in ordusunu yöneten goblin generaller,Bryn Shande’ı gece çökmeden evvel düşürebileceklerindeneminlerdi. Liderlerinin planına harfi harfine uyuyorlardı.Ordunun ana kısmı Bryn Shander'dan saptı ve baş şehir ileTargos arasında kalan açık çayıra ilerlediler. Bununla birlikteiki güçlü şehrin güçlerini birleştirmesi hakkındaki her türlüihtimalin önünü kesmiş oldular.

Birkaç goblin kabilesi ana gruptan ayrılmış veTermalaine'in üzerine kapanmaya başlamıştı, o günkü üçüncüşehirlerini de yağmalamaya hevesliydiler. Ama mekanı terkedilmiş bir şekilde bulduklarında binaları yakmaktankaçındılar. Kessell'in ordusunun bir kısmının şimdi,yaklaşmakta olan kuşatmayı konfor içinde bekleyebilecekleri,hazıra konulmuş bir kamp yeri vardı.

İki devasa kol gibi, binlerce canavar ana kuvvetten güneyedoğru akın etti. Kessell'in ordusu o kadar genişti ki, BrynShander ile Termalaine arasındaki millerce araziyi

Page 307: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

doldurmuştu ve hâlâ başşehrin tepesini kalın asker saflarıylakuşatabilecek sayıdaydı.

Her şey o kadar hızlı oldu ki, goblinler çılgına dönmüşakınlarını en sonunda kestiğinde, bu değişiklik oldukçadramatik görünüyordu. Birkaç dakikalık soluklanma üstüneRegis gerginliğin bir kez daha artmakta olduğunu hissetti.

"Neden bu işi hemen bitirmiyorlar ki?" diye sordu yanındaduran iki sözcüye.

Savaş taktikleri konusunda daha bilgili olan Cassius veGlensather, neler dönmekte olduğunu tamı tamına anlamıştı.

"Hiç aceleleri yok, küçük dostum," diye açıkladı Cassius."Zaman onların lehine işliyor."

Regis şimdi anlamıştı işte. Daha fazla nüfusa sahip olangüney ülkelerinde geçirdiği birçok yıl zarfında, birkuşatmanın dehşetini anlatan bir sürü akılda kalıcı hikayedinlemişi.

Sonra Agorwal'in uzaklarda son selamını verdiği görüntütekrar zihninde canlandı. Sözcünün yüzündeki memnun bakışıve yiğitçe ölmeye gönüllü oluşu aklına geldi. Regis'in hiçbirşekilde ölme isteği yoktu, ama kendisini ve Bryn Shander'ınköşeye sıkıştırılmış halkını neyin beklediğini tahminedebiliyordu.

Agorwal'e gıpta ederken buldu kendini.

Page 308: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Drizzt kısa süre sonra, ordunun geçip gitmiş olduğu hasarauğramış araziye geldi. İzler drow için hiç sürpriz olmadı,çünkü duman sütunları burada neyin cereyan etmiş olduğunuona çoktan söylemişti. Geriye kalan tek sorusu kasabalardanherhangi birinin ayakta kalıp kalamadığıydı. Dönebilecek birevinin olup olmadığını merak ederek dağa doğru hızlailerledi.

Sonra bir şeyin varlığını hissetti, ona garip bir şekildegençlik günlerini hatırlatan, başka dünyaya ait bir auraydı bu.Toprağı tekrar incelemek için yere eğildi. İşaretlerden bazılarıtaze trol iziydi ve herhangi bir ölümlü varlık tarafındanmeydana getirilemeyecek bir hasar izi vardı yerde. Drizztgerginlikle etrafına bakındı ama duyabildiği tek ses rüzgarınuğultusuydu ve ufuktaki tek siluet ise önündeki KelvinYığıru'nın dorukları ile güneye doğru daha ilerde duranDünyanın Omurgası idi. Drizzt bu varlığı düşünüp tartmakiçin bir süreliğine duraksadı, hissettiği bu tanıdıktıkduygusuna daha iyi odaklanmaya çalıştı.

Tereddüt içinde ilerledi. Hatırladığı şeyin kaynağını şimdianlıyordu, fakat kesin ayrıntılar hâlâ muğlaktı. Neyin izinisürmekte olduğunu biliyordu.

Buzyeli Vadisi'ne bir iblis gelmişti.

Drizzt eteklerine geldiği sırada, Kelvin Yığını önünde dahabir heybetle yükseliyordu. Menzoberranzan'da onlarlayüzyıllardır süren işbirliğinden dolayı kendisine bahşedilmişolan aşağı düzlemlerin yaratıklarına karşı hassasiyeti, iblisindaha görünür olmadan ona yaklaşmakta olduğunu söyledi.

Page 309: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Ve uzaktaki şekilleri gördü, yarım düzine trol sık bir sırahalinde ilerliyordu ve tam ortalarında üzerlerinde kule gibiyükselen, Cehennem'in dev canavarı vardı. Drizzt hemenanladı ki bu küçük bir şeytancık ya da cin değildi, bir büyükiblisti. Bu canavarı kontrol altında tutuyorduysa, Kessellgerçekten de kudretli olmalıydı!

Drizzt ihtiyatlı bir mesafeyle onları takip etti. Fakat takımkendi varış noktasına yoğunlaşmıştı ve tedbir alması yersizdi.Ama Drizzt hiçbir şeyi riske atmaya niyetli değildi, çünkübunun gibi iblislerin gazabına birçok kez tanıklık etmişti.Drow şehirlerinde iblislere sıkça rastlanılırdı, halkının yaşamtarzının kendine uymadığı konusunda Drizzt Do'Urden içinbir kanıt daha teşkil ediyordu bu.

Daha da yakınlaştı çünkü başka bir şey ilgisini çekmişti.İblis elinde küçük bir nesne tutuyordu. Bu nesne öyle güçlübir büyü yayıyordu ki, drow onu bu mesafeden bile rahatçahissedebiliyordu, iblisin kendi varlığı tarafından, Drizzt'in onaaçık bir şekilde bakması için üzeri oldukça örtülmüştü. Busebeple yine ihtiyatla geri çekildi.

Grup ve Drizzt dağa yaklaştığında binlerce kamp ateşininışıkları görünür oldu. Goblinler buraya gözcüler dikmişlerdive Drizzt gidebileceği kadar güneye gittiğini anladı. Takibinibıraktı ve dağda bulunan daha iyi gözlem noktalarına doğruilerledi.

Drowun dünyaaltı görüş kabiliyetine en iyi uyan zaman,gün doğumundan hemen önceki aydınlanma süreciydi veyorulmuş olmasına rağmen Drizzt, gün doğmadan yerini

Page 310: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

almaya kararlıydı. Hızlıca kayaları tırmandı, dağın güneyyüzü boyunca azar azar yolunda ilerledi.

Sonra Bryn Shader'ı çevreleyen kamp ateşlerini gördü.Daha doğuda, eskiden CaerKonig ve CaerDineval olan molozyığınlarının arasında korlar ışıldıyordu. Termalaine'den vahşiçığlıklar yükseliyordu ve Drizzt, Maer Dualdon'daki şehrindüşman eline geçmiş olduğunu biliyordu.

Sonra kuşluk vakti gece göğünü maviye çevirdi ve çokdaha fazla şey görünür oldu. Drizzt cüce vadisinin güneyucuna baktı ve tam çaprazında duran duvarın çökmüşolduğunu görünce rahatladı. En azından Bruenor'un halkıgüvendeydi ve drow, Regis'in de onlarla olduğunuzannediyordu.

Ama Bryn Shander"ın görüntüsü pek iç açıcı değildi. Drizzttutsak edilmiş orkun böbürlenmelerini duymuştu ve ordununizleri ile kamp ateşlerini görmüştü, ama ışık arttığında önüneseriliveren bu denli devasa bir toplanışı asla hayal edemezdi.

Bu görüntü onu sersemletmişti.

"Kaç tane goblin kabilesi topladın Akar Kessell?" diyenefesi kesildi. "Ve kaç tane dev sana efendi diye hitapediyor?"

Bryn Shander'daki insanların sadece Kessell izin verdiğisürece hayatta kalabileceğini biliyordu. Bu kuvvete karşıdayanmayı umut edemezlerdi. Dehşete kapılmış bir şekildearkasını döndü ve dinlenebileceği bir delik aradı kendine.Burada acil bir yardımı dokunmazdı ve bitkinlik

Page 311: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

umutsuzluğunu daha da arttırıyor, yapıcı düşünmesiniengelliyordu.

Dağın eteğinden ayrılmaya başladığı sırada uzakçayırlardaki ani bir hareketlilik ilgisini çekti. Aradaki bubüyük mesafe yüzünden kişileri tek tek ayırt edemiyordu,ordu sadece kara bir yığın gibi görünüyordu ama iblisinortaya çıkmış olduğunu biliyordu. Onun şeytani varlığının,daha kara olan beneğinin, Bryn Shander kapılarının sadecebirkaç yüz metre aşağısındaki açık alana ilerleyişini gördü. Vedaha önceden sezmiş olduğu doğaüstü büyülü aurayı yenidenhissetti, sanki bilinmedik bir yaşam biçiminin canlı kalbi gibiiblisin pençeli ellerinde nabızla atıyordu.

Hadiseyi izlemek için etrafta goblinler toplandı. Kessell'in,tehlikeli bir şekilde sağı solu belli olmayan kumandanı ilearalarında saygılı bir mesafe koruyorlardı.

"O da nedir?" diye sordu Regis, Bryn Shander surundaizlemekte olan kalabalığın arasında sıkışmış bir şekilde.

"Bir iblis," diye yanıtladı Cassius. "Büyüklerinden hemde."

"Yetersiz savunmamızla alay ediyor!" diye haykırdıGlensather. "Böyle bir düşman karşısında direnmeyi nasılümit edebiliriz?"

İblis yere eğildi, kristalden nesnenin büyüsünü çağırmakiçin gerekli olan törene dalmış gitmişti. Kristal parçasınıçimlerin üzerine dik bir şekilde koydu ve geri çekildi.Güneşin doğmasına az kaldığından gökyüzü aydınlanmaya

Page 312: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

başladığında, kadim büyünün anlaşılması güç sözlerini birkreşendo şeklinde yükselerek böğürdü.

"Camdan bir hançer mi?" diye sordu Regis, nabız gibi atannesneden ürkerek.

Sonra şafağın ilk ışınları ufuk çizgisini aştı. Kristalpanldadı, güneş ışınlarının yolunu çevirerek ve enerjisiniemerek ışığı kendine çağırdı.

Kırık parça yeniden parladı. Güneş doğu göğünde yavaşçayükseldikçe nabzı daha da arttı, bunu sadece Crenshinibon'unaçlık içindeki suretinin ışığı emmesi için yapıyordu.

Surlardaki izleyicilerin nefesleri dehşet içinde kesildi. AkarKessell'in güneşin kendisi üzerinde bile bir gücü olupolmadığını merak ettiler. Kırık parçanın gücü ve güneş ışığıarasında bir bağlantı kurabilecek kadar akıl sağlığına sahiptek kişi Cassius idi.

Kristal büyümeye başladı. En yüksek noktasına ulaşan hernabızla bir boy büyümeye ve bir sonraki zonklama güçlenenekadar bir parça küçülerek genişlemeye başladı. Yavaşça amaönüne geçilemez bir şekilde, çevresi genişledi ve sivri ucuhavaya yükseldi. Surlardaki insanlar ve çayırdaki canavarlar,CryshalTirith'in doğuşunun parlak gücü karşısında gözlerimçevirmek zorunda kaldı. Sadece uzaktaki izleme yerindebulunan drow ve böyle görüntülere alışık olan iblisCrenshinibon'un suretinin yükselişine şahit oldu. ÜçüncüCryshalTirith doğmuştu. Tören bittiğinde, kule güneşüzerindeki kavrayışını bıraktı ve bütün alan sabah güneşiyleaydınlandı.

Page 313: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

İblis, başarılı olan büyüsünün sevinciyle gürledi ve gururlakulenin aynalı kapı aralığına doğru yürüdü, ardındanbüyücünün özel korumaları olan troller takip ediyordu.

Bryn Shander ve Targos'un kuşatma altındaki halkları, buyapıya korku, takdir ve dehşetin garip bir karışımıylabakıyordu. CryshalTirith'in doğa dışı güzelliğinedirenemiyorlardı, ama kulenin beliriverişinin sonuçlarınıbiliyorlardı: Goblinlerin ve devlerin efendisi Akar Kessellgelmişti.

Goblinler ile orklar dizlerinin üzerine çöktüler ve genişordunun tümünden "Kessell! Kessell!" tezahüratları yükseldi.Bu hadiseye tanıklık eden insanların tüylerini ürpertecek birşekilde, büyücüye karşı fanatik bir kendim adamışlıklasaygılarını dile getiriyorlardı.

Büyücünün normalde bağımsız olan goblin kabileleriüzerinde kurduğu etkiyi ve kendini adamanın büyüklüğünügördüğünde Drizzt'in de cesareti kırılmıştı. OnKasabahalkının hayatta kalması için tek şansın Akar Kessell'inölümünde yattığından o anda emin oldu drow. Muhtemelseçeneklerin hiçbirini düşünüp taşınmadan önce, büyücüyühalletmesi gerekeceğini biliyordu. Fakat şu an içindinlenmeye ihtiyacı vardı. Kelvin Yığını'nın bu yüzününhemen ardında gölgeli bir oyuk buldu ve bıraktı bitkinliği onusarıp kuşatsın.

Cassius da yorgundu. Sözcü, kamp yerlerine bakıp kavgacıkabileler arasında bulunan doğal husumetin ne kadarınıngeriye kaldığını inceleyerek bütün soğuk gece boyunca suruntepesinde durmuştu. Küçük kargaşalar ve laf atışmalar

Page 314: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

görmüştü, ama ordunun kuşatmaya başlamadan öncebölüneceğine dair bir umut verebilecek kadar uç noktadahiçbir şey olmamıştı. Büyücünün böyle büyük düşmanlararasında bu denli etkileyici bir birleşmeyi nasıl sağladığınıanlayamıyordu. İblisin gelişi ve CryshalTirith'in yükseltilişiona Kessell'in sahip olduğu inanılmaz gücü kanıtlamıştı. Kısasüre sonra drow ile aynı karara vardı.

Fakat Drizzt'in aksine, Regis ve Glensather'in sağlığı içinendişelenerek ettikleri itirazlarına rağmen Bryn Shandersözcüsü, çayırlar yeniden sakinleştiğinde dinlenmeyeçekilmedi. Cassius, şehrinin surları içinde ıkış tepiş oturanbirkaç bin dehşete kapılmış kimsenin sorumluluğunuomzunda taşıyordu ve onun için dinlenmek diye bir şeyolamazdı. Bilgiye ihtiyacı vardı; büyücünün delinemez gibigörünen zırhında zayıf bir nokta bulmak zorundaydı.

Ve bu sebeple sözcü, kuşatmanın ilk, uzun ve olaysız günüboyunca dikkatle ve sabırla izledi. Goblin kabilelerininkendilerinin olarak adlandırdıkları sınırları ve her grubun tammerkezdeki CryshalTirith'e uzaklığını belirleyen hiyerarşidüzenini inceledi.

Uzakta, doğuda CaerKonig ve CaerDineval filoları,boşaltılmış Doğulimanı şehrinin limanlarına yanaştı. Bazımürettebatlar erzak tedariki için karaya çıktı ama çoğu,Kessell'in kara elinin ne kadar doğuya uzanabileceğindenemin olamayarak teknelerde kaldı.

Jensin Brent ve CaerKonigli meslektaşı, CaerKonig'insancak gemisi olan Sis Arayan'ın güvertesinde, içindebulundukları durum konusunda kontrolü tamamen ele aldılar.

Page 315: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

İki şehir arasındaki bütün çekişmeler bir kenara bırakılmıştı,en azından bir süre için fakat uzun süreli dostluk vaatleri LacDinneshere'deki bütün gemilerde duyulmaya başlanmıştı. İkisözcü de henüz gölün sularını terk edip kaçmayacaklarıkonusunda anlaşmışlardı, çünkü gidecek hiçbir yerlerininolmadığını anlamışlardı. On kasabaların hepsi de Kesselltarafından tehdit ediliyordu ve Luskan da hem dört yüz milötedeydi, hem de gidiş yolu Kessell'in ordusunun bulunduğuyerden geçiyordu. Yeterli donanımı olmayan mülteciler, kışınilk karları onları yakalamadan oraya ulaşmayı ümit edemezdi.

Karaya çıkan denizciler kısa süre sonra, Doğulimanı'nahenüz karanlık tarafından dokunulmadığı kutlu haberiylelimana geri döndüler. Karaya çıkıp yedek erzak ve battaniyetoplamaları için daha fazla mürettebat görevlendirildi. AmaJensin Brent, mültecilerin çoğunu Kessell'in pençesindenuzakta, yani suyun üzerinde tutmanın akıllıca olduğunudüşündüğünden bu kuman ihtiyatla oynuyordu.

Kısa bir süre sonra umut verici bir haber daha geldi.

"Kızılsular'dan gelen işaretler var, Sözcü Brent!" diyeseslendi Sis Arayan'in gözcü direğinin tepesindeki gözcü."Good Mead ve Dougan Oyuğu'nun halkları zarargörmemiş!" Haber verme aletini yukarı kaldırdı,Termalaine'de yapılmış bir cam edevattı ve güneş ışığınıodaklayıp, kısıtlı ama karmaşık kodlar kullanarak gölleriçinde sinyallerle anlaşmayı sağlıyordu. "Çağrılarıma cevapgeldi!"

"Neredeler peki?" diye sordu Brent heyecanla.

Page 316: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

"Doğu kıyılarında," diye yanıtladı gözcü."Savunamayacaklarını düşündükleri için kasabalarındanayrılıp suya çıkmışlar. Canavarlardan hiçbiri henüz orayayaklaşmamış, ama sözcüleri, istilacılar ayrılana kadar gölünuç kısmının daha güvenli olacağını hissetmiş."

"Haberleşmeyi açık bırakın," diye emretti Brent. "Dahafazla haberin olduğu zaman bana bildir."

"İstilacılar ayrılana kadar mı?" diye tekrarladı Schermontkulaklarına inanamayarak, Jensin Brent'in yanına doğruyürürken.

"İçinde bulunduğumuz duruma ahmak bir umutla bakış bu,kabul ediyorum," dedi Brent. "Ama güneydeki halkımızınhenüz hayatta oluşu karşısında gönlüm ferahladı!"

"Onlara gidecek miyiz? Kuvvetlerimize katacak mıyız?"

"Henüz değil," diye yanıtladı Brent. "Korkarım göllerarasındaki boş arazide saldırıya çok fazla açık oluruz. Etkilibir harekete geçişten önce daha fazla bilgi toplamayaihtiyacımız var. İki göl arasındaki iletişimi açık tutalım.Kızılsular'a mesajlar taşımaları için gönüllüler topla."

"Hemen gönderilecekler," diye hemfikir oldu Schermontuzaklaşırken.

Brent kafasını salladı ve yurdunun üzerinde dağılmaktaolan dumandan kuş tüyüne baktı. "Daha fazla bilgi," diyemırıldandı kendi kendine.

Page 317: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Günün ilerleyen saatlerinde, daha tehlikeli bir yer olanbatıya gidip başşehrin içinde bulunduğu durumu incelemesiiçin başka gönüllüler yola çıkarıldı.

Brent ve Schermont büyük bir ustalıkla paniği bastırdılar,ama örgütlenmenin sağlam kazançlar getirmesine rağmen, anive ölümcül istilanın ilk şoku CaerKonig ve CaerDinevallihayatta kalanların çoğunu su katılmadık bir umutsuzluğaitmişti. Bunların arasında Jensin Brent öne çıkan biristisnaydı. CaerDineval sözcüsü, son nefesini vermeden pesetmeyi kesin bir şekilde reddeden yiğit bir savaşçıydı. Sancakgemisini gururla diğerlerinin arasında yüzdürmüş, AkarKessell'den öç alma vaatleri haykırarak halkını bir arayatoplamıştı.

Şimdi Sis Arayan'in üstünde etrafını izliyor ve batıdangelecek haberleri bekliyordu. Duymak için dua ettiği seslenişitam öğle yarısında duydu.

"Hâlâ ayakta!" haberleşme aletinin sinyali parladığındaizleme direğinin tepesindeki gözcü kendinden geçmiş birşekilde haykırdı. "Bryn Shander hâlâ ayakta!"

Aniden Brent'in iyimserliği inamlırlık kazandı. Evsizkalmış kurbanlardan oluşan açması topluluk kızgın birintikam alma tavrı takındı. Hiç vakit kaybedilmeden,Kessell'in henüz tam bir zafer sağlayamadığı Kızüsular'a yenihaberleri taşımaları için ulaklar gönderildi.

İki gölde de, kısa bir süre sonra savaşçıları sivillerdenayırma işlemi ciddiyetle başladı. Kadınlar ve çocuklar en ağırve en az yüzmeye elverişli teknelere taşındı, savaşçılar ise en

Page 318: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

hızlı teknelere çıkarıldı. Savaş gemisi olarak gösterilentekneler, kolayca gölün sularına açılabilecekleri gemibağlama yerlerinin dışına taşındı. Cesur mürettebatları savaşataşıyacak olan çılgın hücuma hazırlık olarak yelkenlerikontrol edildi ve sıkılaştırıldı.

Ya da Jensin Brent'in öfkeli hükmüne göre, "Cesurmürettebatlarını zafere taşıyacak olan hücum!"

Lac Dinneshere'in güney batı kesiminden gelen haberleşmealeti işaretleri tespit edildiğinde, Regis surlara gidip Cassius'akatıldı. Buçukluk, yapmayı en çok sevdiği işi yaparken gayetde iyi ölebileceğim düşündüğünden gecenin ve günün büyükbir kısmını uyuyarak geçirmişti. Şekerlemesinin sonsuza deksüreceğini zannederken uyandığı zaman epey şaşırmıştı.

Fakat Cassius işleri daha farklı bir açıdan görmeyebaşlıyordu. Akar Kessell'in ele avuca sığmaz ordusununiçinde çıkarılabilecek potansiyel anzalann uzun bir listesinihazırlamıştı; goblinlere ve devlere kabadayılık taslayan orklarve sırasıyla birbirine kabadayılık taslayan diğer ikisi. Ah,Kessell'in ordusuna darbeyi indirmesi için goblin ırklarıarasındaki bariz nefreti uyandırabilecek kadar uzun bir süredayanmanın yolunu bir bulabilseydi...

Ve sonra, Lac Dinneshere'den gelen sinyaller ile hemenonun ardından Kızılsular'ın uzak kesiminden görünen benzerparıltılar, kuşatmanın dağıtılması ve OnKasaba'mn ayaktakalması konusunda sözcüye candan umutlar vermişti.

Fakat sonra büyücü tiyatral gösterisini yaptı ve Cassius'unumutlan paramparça oldu.

Page 319: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Her şey, CryshalTirith'in temelindeki cam gibi duvarınetrafını saran kızıl ışığın nabız gibi tek bir kez zonklamasıylabaşladı. Sonra ikinci bir zonklama, bu seferki maviydi,kulenin üzerine yayılıp aksi yöne doğru ilerledi. Yavaşçakulenin çapında daire çizerek dolaştılar, birleştikleri vakitkanşıp yeşil rengini aldılar, sonra ayrılarak yollarına devamettiler. Bu göz kamaştıncı gösteriyi izleyen herkes endişeiçinde bakıyordu, bundan sonra ne olacağından emindeğillerdi. Fakat devasa bir güç gösterisinin yaklaşmaktaolduğuna eminlerdi.

Daireler çizen ışıklar hızlandı, yoğunluklan da hızlarıylabirlikte arttı. Kısa süre sonra kulenin temelinin tamamı yeşilbir bulanıklıkla kaplanmıştı, o kadar parlaktı ki izleyicilergözlerini çevirmek zorunda kaldı. Ve bulanıklığın içinden ikitane iğrenç trol çıkıverdi, ikisi de ellerinde süslü püslü birayna taşıyordu.

Işıklar yavaşladı ve tamamen durdu.

Sadece mide bulandırıcı trollerin görüntüsü bile BrynShander halkını tiksintiyle doldurmaya yetmişti, ama ilgileriçekilmiş olduğundan hiçbiri bakışlarını başka yöne çevirmedi.Canavarlar, şehrin bayırlı tepesinin temeline doğru yürüdülerve birbirilerine dönüp yüz yüze durdular. Aynalanmbirbirilerine doğru eğerek çaprazlamasına tuttular, fakat hâlâCryshalTirith'in yansımasını görmelerini sağladılar.

Kuleden aşağı ikiz ışık huzmeleri fırladı, ikisi deaynalardan birine çarptı ve diğeriyle trollerin arasında yarıyolda birleşti. Sanki yıldırım düşmesinin göz kamaştırıcıparlaklığı gibi kuleden gelen ani bir zonklama canavarların

Page 320: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

arasındaki alam dumanla gölgelenmiş bıraktı. Ve dumandağıldığında, birleşmiş olan ışık huzmelerinin yerinde; kızıl,saten bir cüppe giymiş zayıf, eğri büğrü bir adam suretiduruyordu.

Goblinler tekrar dizleri üzerine kapandılar ve yüzlerinitoprağa gömdüler. Akar Kessell gelmişti.

Adam surun üzerinde duran Cassius'un olduğu yöne doğrubaktı, ince dudakları üzerinde ukalaca bir gülümseme belirdi."Selamlar, Bryn Shander Sözcüsü!" diye kıkırdadı. "Benimgüzel şehrime hoş geldin!" çarpıkça güldü.

Büyücünün kendisini ayırt ettiği konusunda Cassius'unhiçbir şüphesi yoktu, fakat bu adamı daha önce gördüğünü hiçhatırlamıyordu ve nasıl olup da tanındığını anlayamıyordu.Bir açıklama yapmaları için Regis ve Glensther'e baktı, fakatikisi de omuzlarını silkti.

"Evet, seni tanıyorum Cassius," dedi Kessell. "Ve sana daselamlar, iyi kalpli Sözcü Glensather. Senin de buradaolacağını tahmin etmeliydim; Doğulimanı halkı her zaman birdavaya katılmaya gönüllü olmuştur, ne kadar umutsuz olursaolsun!"

Şimdi dostlarına afallamış bir şekilde bakma sırasıGlensather'deydi. Fakat yine onlardan gelen hiçbir açıklamayoktu.

"Bizi tanıyorsun," diye cevap verdi Cassius surete, "fakatbiz seni tanımıyoruz. Görünüşe göre bize karşı elindeadaletsiz bir avantaj var."

Page 321: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

"Adaletsiz mi?" diye karşı çıktı büyücü. "Bütün avantajlarbenim elimde, ahmak adam!" Yine güldü. "Beni tanıyorsunuzen azından Glensather tanıyor."

Cassius'un sorgulayıcı bakışına karşılık olarak Doğulimanısözcüsü yeniden omuz silkti. Bu hareket Kessell'i kızdırmışgibiydi sanki.

"Birkaç ay Doğulimanı'nda yaşadım," dedi büyücü sıktığıdişlerinin arasından. "Luskan'dan gelen büyücülerin çırağıkılığındaydım! Akıllıca, değil mi?"

"Onu hatırlıyor musun?" diye sordu Cassius yavaşçaGlensather'e. "Çok önemli bir bilgi olabilir."

"Doğulimanı'nda kalmış olması mümkündür," diyeyanıtladı Glensather aynı fısıltılı tonlamayla, "fakat birkaçsenedir Sahipkulesi'nden benim şehrime hiçbir grup gelmedi.Kaldı ki biz açık bir şehiriz ve her geçen tüccar kervanıyla birsürü yabancı bize gelir. Sana doğruyu söylüyorum, Cassius,bu adamı hiç hatırlamıyorum.

Kessell hiddetten küplere binmişti. Ayağını sabırsız birşekilde yere vuruyordu ve yüzündeki gülümseme yerinisomurtkan bir buruşukluğa bırakmıştı. "Belki de OnKasaba'yageri dönüşüm daha akılda kalıcı olacaktır, sizi ahmaklar!"diye kızdı. Kollarını kendine göre önemli bir bildiri içinönünde açtı. "Akar Kessell'e bakın, Buzyeli Vadisi Tiranı'na!"diye haykırdı. "OnKasaba halkı, efendiniz geldi!"

"Sözlerin biraz erken sayı" diye başladı Cassius, fakatKessell çılgına dönmüş bir çığlıkla lafını kısa kesti.

Page 322: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

"Asla sözümü kesme!" diye haykırdı büyücü, boynundakidamarlar gerilip şişerek ve yüzü kan kırmızısına dönerek.

Sonra Cassius inanamayarak sessizleştiğinde, Kessellsoğukkanlılığını bir parça kazanmış gibiydi. "Öğreneceksin,gururlu Cassius," diye tehdit etti. "Öğreneceksin!"

CryshalTirith'e doğru arkasına döndü ve tek bir emir sözüsöyledi. Kule sanki güneş ışığının yansımalarını serbestbırakmayı reddeder gibi bir anlığına geriledi. Sonraderinlerinden bir yerlerden parlamaya başladı, gününyansımasından çok kendininmiş gibi görünen bir ışıklaparlıyordu. Her geçen saniyede rengi değişti ve ışık garipduvarları tırmanıp çevrelemeye başladı.

"Akar Kessell'e bakın!" diye bildirdi büyücü, hâlâ kaşlannıçatarak. "Crenshinibon'un ihtişamına bakın ve bütünümidinizi yitirin!"

Kulenin duvarları içinden daha çok ışık parıldamayabaşladı, gelişigüzel bir şekilde yükselip alçalmaya ve binanınetrafında, serbest bırakılmak için haykıran çılgına dönmüş birdansla dönmeye başladı. Azar azar yukarıdaki sivri uca doğrutırmanıyorlardı ve uç kısım sanki yamyormuş gibi parlamayabaşladı. Parlak beyaz alevleri güneşin ışığına kafa tutana dektayftaki bütün renklere büründü.

Kessell coşkuyla kendinden geçmiş bir şekilde haykırdı.

Ateş serbest bırakıldı.

Page 323: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

İnce, kavurucu bir çizgi halinde kuzeye, bahtsız şehirTargos'a doğru fırladı. Kule onlar için Bryn Shander'aolduğundan daha uzakta bulunmasına ve uzak çayırlardakiparlak bir ışık titreşiminden başka hiçbir şey olmamasınarağmen Targos'un yüksek surunu birçok izleyici doldurmuştu.Başşehrin aşağısında nelerin olup bittiği hakkında çok az fikresahiptiler ama üzerilerine gelmekte olan ateş ışınını gördüler.

Fakat o zaman iş işten geçmişti.

Akar Kessell'in gazabı gümbürdeyerek ve ani bir harapedişle yakıp yıkarak.gururlu şehre dalıverdi. Öldürücü hattıboyunca alevler filizlendi. Tam yolunun üzerinde olaninsanların basit bir şekilde buharlaşmadan önce haykırmakiçin şansları bile olmadı. Fakat ilk darbeyi sağ atlatanlar,binden fazla kez ölüme tanıklık etmiş olan kadınlar ileçocuklar ve tundranın sert adamları çığlıklar attı. Ve feryatlarıdurgun gölün üzerinden Yalnızorman ile Bremen'e,Termalaine'de tezahürat yapan goblinlere ve tepeden aşağıyaBryn Shander'daki dehşete kapılmış izleyicilere taşındı.

Kessell eliyle daire çizerek yavaşça serbest kalan gücünaçısını döndürdü ve bununla birlikte yıkımı Targos boyuncakavislendirdi. Kısa süre sonra şehirdeki her büyük binayanmaktaydı, yüzlerce insan yerde ölü ya da ölmek üzere birhalde yatıyordu. Vücutlarını kaplayan alevleri söndürmek içinaçması bir şekilde yerde debeleniyor ve ağır dumanın içindebir parça hava bulabilmek için çaresizce, umutsuz bir uğraşlasoluk almaya çalışıyorlardı.

Kessell o anda zevkten dört köşeydi.

Page 324: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Ama sonra istemdışı bir ürperti sardı vücudunu. Ve sankikule de titriyor gibiydi. Büyücü, hâlâ cüppelerinin katlarınınarasında gömülü olan antikayı sıkıca kavradı.Crenshinibon'un gücünü fazla zorladığını anladı.

Dünyanın Omurgası'nda Kessell'in yükselttiği ilk kuleharap olarak bir yığın halini aldı. Ve çok uzaktaki açıktundrada bulunan ikincisi de aynı sonu paylaştı. Kırık parça,gücünü emen kule suretlerini yok ederek kendi sınırları içineçekildi.

Kessell de bu çaba karşısında bitkin düşmüştü ve ayaktakalan CryshalTirith'in ışıkları durgunlaşmaya ve sonraazalmaya başladı. Işın sağa sola sallandı ve yok oldu.

Ama işini bitirmişti.

İstila ilk başladığında, Kemp ve Targos'un diğer kibirliliderleri son adam ölünceye kadar şehri savunacaklarına dairhalka söz vermişlerdi, fakat inatçı sözcüler bile anladılar kikaçmaktan başka şansları yoktu. Şanslarına, Kessell'in asıldarbesine maruz kalan şehir merkezi, korunaklı limanbölgesine nazır yüksek bir tepedeydi. Filolar zarar görmemişbir şekilde duruyordu. Ve Targos'a yanaştıktan sonrateknelerinin içinde kalmış olan Termalaine'in evsiz barksızbalıkçıları daha şimdiden rıhtımlara çıkmıştı. Şehirmerkezinde oluşmakta olan yıkımın inanılmaz derecedekibüyüklüğünü anlar anlamaz, savaşın en son mültecileritarafından birazdan limana yapılacak olan akın içinhazırlanmaya başladılar. İki şehrin de teknelerinin çoğu saldırıdakikalarında, tehlikeye açık yelkenlerini rüzgarla savrulankıvılcımlar ve enkaz parçalarından güvenli bir şekilde uzak

Page 325: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

tutmak için çaresizlik içinde suya açıldı. Büyümekte olantehlikeleri göze alarak, daha sonradan rıhtıma gelebilecekkazazedeleri kurtarmak için birkaç tekne geride kaldı.

Bryn Shander sunandaki insanlar devam eden ölüm seslerikarşısında ağlayıp feryat ettiler. Fakat Kessell'in biraz önceaçığa vurmuş olduğu görünür zayıflığı anlama arayışıylayenilip yutulmuş olan Cassius'un yaş dökecek zamanı yoktu.Aslında haykırışlar herkes kadar onu da etkiliyordu, amakaçık Kessell'in kendisiyle ilgili herhangi bir zayıflıkemaresini görmesini istemiyordu, çehresindeki ifadeyihüzünden arındırıp demir bir öfke maskesine bürüdü.

Kessell ona güldü. "Somurtup durma, zavallı Cassius," diyealay etti büyücü, "Sana hiç yakışmıyor."

"Sen bir köpeksin," diye karşılık verdi Glensather. "Veazgın köpekler dayak ister!"

Cassius sözcü dostunu elini uzatarak yatıştırdı. "Sakin oldostum," diye fısıldadı. "Kessell bizim paniğimizle beslenirsadece. Bırak konuşsun bilebileceğinden daha fazlasını bizeaçık ediyor."

"Zavallı Cassius," diye tekrarladı Kessell aşağılayıcı birşekilde. Sonra aniden büyücünün yüzü hiddetle buruştu.Cassius bu ani değişimi keskin bir şekilde fark etti, onu datopladığı diğer bilgilerin arasına kattı.

"Burada şahit olduğunuz şeyi iyi belleyin, Bryn Shanderhalkı!" diye küçümsedi Kessell. "Efendinize boyun eğin,

Page 326: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

yoksa aynı kader sizi de bulur! Ve sizin arkanızda hiç su yok!Kaçacak hiçbir yeriniz yok!"

Şeytanca yeniden güldü ve sanki bir şey arıyormuş gibişehrin etrafındaki tepeye baktı. "Peki siz ne yapacaksınız?"diye kıkırdadı. "Sizin gölünüz falan yok!

"Ben söyleyeceğimi söyledim, Cassius. Beni iyi duy. Banayarın bir elçi göndereceksin, kayıtsız şartsız teslimiyetinizhakkındaki haberleri taşıyan bir elçi! Ve eğer gururun bu işireddederse, ölmekte olan Targos'un haykırışlarını hatırla!Öğüt istiyorsan Maer Dualdon'un kıyısındaki şehre bak,açması Cassius. Yarın şafak attığında ateşler sönmemişolacak!"

Sonra bir ulak koşarak sözcünün yanına geldi. "Targos'takiduman örtüsünün altında suya açılan birçok gemi tespit edildi.Daha şimdiden mültecilerden haberleşme aleti sinyallerigelmeye başladı."

"Peki ya Kemp?" diye sordu Cassius endişe içinde.

"Hayatta," diye yanıtladı ulak. "Ve intikam almaya yeminetti."

Cassius rahatlayarak nefes verdi. Targoslu meslektaşına pekdüşkün değildi, ama savaş deneyimli sözcünün her şeybitmeden önce OnKasaba için bir hazine niteliğinde olduğunubiliyordu.

Kessell bu konuşmayı duydu ve küçümseyerek hırladı."Peki ya nereye kaçacaklarmış?" diye sordu Cassius'a.

Page 327: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Sağı solu belirsiz ve dengesiz düşmanını dikkatle inceleyensözcü buna cevap vermedi ama Kessell soruyu onun yerinecevapladı.

"Bremen'e mi? Ama bunu yapamazlar ki!" parmaklarınışaklatıp daha önceden ayarlanmış olan mesajı en batıdakigüçlere iletecek zincirin ilk halkasını başlatarak. Hemen genişbir goblin gurubu saflardan ayrıldı ve batıya doğru ilerlemeyebaşladı.

Bremen'e doğru.

"Görüyorsun değil mi? Bremen gece bitmeden öncedüşecek ve bir başka filo aceleyle kıymetli göle yelkenaçacak. Aynı sahne, tahmin edilebilir sonuçlarla, ormaniçindeki kasaba için de tekrarlanacak. Ama acımasız kışçökmeye başladığında göller bu insanlara ne gibi bir korumasağlayabilir?" diye haykırdı. "Sular etraflarında donduğundagemileri benden ne kadar hızlı kaçabilir?"

Yine güldü ama bu seferki daha ciddi, daha tehlikeliydi."Akar Kessell karşısında ne gibi bir korunmanız olabilir?"

Cassius ve büyücü birbirilerini pes etmeyen bakışlarlasüzdüler. Büyücü sadece kelimeleri ağzını oynatarak söyledi,ama Cassius onu net bir şekilde duyabildi. "Ne gibi birkorunma?"

Maer Dualdon üzerinde, Kemp sinir bozucu hiddetini yuttuve şehrinin alevler içinde düşüşünü izledi. Kurumlarlakapkara olmuş yüzler yanmakta olan yıkıntılara dehşet dolubir inançsızlıkla bakıyor, dayanılmaz bir inkar içinde

Page 328: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

haykırıyor ve kayıp arkadaşları ile akrabaları için açıktanaçığa ağlıyordu.

Ama aynı Cassius gibi, Kemp de umutsuzluğunu yapıcı birhiddete dönüştürdü. Goblin gücünün Bremen'e gitmek içinayrıldığını öğrenir öğrenmez, uzaktaki şehrin halkını uyarmakve gölün öteki tarafında neyin olup bittiği hakkındabilgilendirmek için en hızlı gemisini yolladı. Sonra yiyecekile sargı bezi ve belki de rıhtımlarına bir davet dilemek içinYalnızorman'a ikinci bir gemi yolladı.

Bariz farklılıklarına rağmen, on kasabanın on sözcüsü debirçok yönden birbirilerine benziyordu. Her şeyini iyi halkiçin feda etmekten memnuniyet duyan Agorwal gibi veumutsuzluğa yenilmeyi reddeden Jensin Brent gibi, Kemp dekendi halkım bir karşı saldın için örgütlemeye başladı. Bu işinasıl başaracağını henüz bilmiyordu, ama kendisininbüyücünün savaşında son sözünü söylememiş olduğunubiliyordu.

Ve Bryn Shander surunun üzerinde duran Cassius da bunubiliyordu.

Drizzt, batmakta olan güneşin son ışınlan solup gitmeyebaşladığında gizli odasından dışarıya çıktı. Güney ufkunutaradı ve yine dehşete kapıldı. Dinlenmeye ihtiyaç duymuştu,ama Targos şehrim yanarken gördüğünde içinde duyduğusuçluluk sancılarına engel olamıyordu. Sanki Kessell'inçaresiz kurbanlarının ıstırap çekişine şahitlik etme görevinisavsaklıyormuş gibi hissetmişti kendisini.

Page 329: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Fakat drow, elflerin uyku diye adlandırdıkları tefekkürseltrans saatlerinde bile boş durmamıştı. Bu belirli duyumu, dahaönce bildiği bu güçlü varlığın aurasını bulmak için çok uzakanılarında kalmış olan aşağı dünyaya zihniyle seyahat etti. Birönceki gece takip ettiği iblise şöyle iyice bir bakabilecekkadar yaklaşamamış olsa bile, bu yaratık hakkında eskianılarına gömülmüş tanıdık bir tını canlanıyordu aklında.Maddesel düzlemde dolaştıkları vakit, aşağı düzlemlerdengelen yaratıkların etraflarını doğadışı bir oluşum kaplardı.Kara elflerin diğer bütün ırklardan daha fazla anlayıp farkınavarır olduğu bir auraydı bu. Sadece bu tip bir iblisi değil, buyaratığın ta kendisini tanıyordu Drizzt. Menzoberranzan'dahalkına uzun yıllar boyunca hizmet vermişti.

"Errtu," diye fısıldadı, düşlerinin arasından çekipçıkartarak.

Drizzt iblisin gerçek adını biliyordu. Onun çağrısınagelecekti.

İblisi çağırmak için elverişli bu yer arayışı Drizzt'in birsaatten fazla zamanını aldı ve birkaç saatini de mekanıhazırlayarak geçirdi. Amacı, yapabildiği kadar Errtu'nunavantajlarını özellikle de cüsse gücünü ve uçuş yeteneğinielinden alabilmekti, fakat karşılaşmalarında bir dövüşünmeydana gelmemesini ümit ediyordu. Drowu tanıyankimseler onun yiğit ve hatta bazen pervasız olduğunudüşünürdü. Fakat bu, onun girdap gibi dönen kılıçlarınınverdiği acıyla geri püskürtülebilecek ölümlü düşmanlarkarşısında geçerliydi. İblisler, özellikle de Errtu'nun boyutu vekudretindekiler, tamamen bambaşka bir hikayeydi. Drizztgençliğinde birçok kez böyle bir canavarın gazabına tanıklık

Page 330: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

etmişti. O kocaman pençeli eller tarafından binalarınyıkıldığını, sert kayanın paramparça edildiğini görmüştü.Kudretli insan savaşçıların, bir ogreyi devirecek darbelerlecanavara saldırdığını ve dehşet içinde ölürlerken silahlarınınaşağı düzlemlerden gelen bu güçlü varlık karşısında hiçbir işeyaramadığını anladığını görmüştü.

Kendi halkı iblislerle daha iyi geçinirdi, aslında onlartarafından saygı bile görürdü. İblisler eşit koşullar altındadrowlarla sık sık işbirliği yapar, hatta büsbütün kara elflerehizmet bile ederlerdi, çünkü drowların sahip oldukları güçlüsilahlardan ve kullandıkları kudretli büyüden sakınırlardı.Ama bu, az bulunur taş oluşumlarından çıkan garipcevherlerin, drow demirciler tarafından kullanılan metalleregizemli ve büyülü bir özellik verdiği karanlıkaltı dünyası içingeçerliydi. Drizzt'in yanında anayurdundan kalma hiçbirsilahı yoktu, çünkü onlar gün ışığına karşı koyamamıştı;onları güneşten korumak için oldukça dikkat etmesinerağmen, yüzeye taşındıktan kısa bir süre sonra kullanılmazhale gelmişlerdi. Şu anda taşıdığı silahların Errtu'ya bir zararverebileceğinden şüpheliydi. Ve eğer zarar verseler bile,Errtu'nun cüssesindeki iblisler ait oldukları düzlemlerden yokedilemezlerdi. İş eğer darbelere varırsa, Drizzt'in başarmayıumabileceği en büyük şey yaratığı Madde Düzlem'den yüzyıllık bir süre için kovmak olabilirdi.

Dövüşmeye hiç niyeti yoktu.

Fakat kasabaları tehdit eden büyücüye karşı bir şeyleryapmayı denemek zorundaydı. Şimdiki hedefi büyücüdebulunan bir zayıflığı açığa çıkarabilecek bilgiler edinmekti.Kullanacağı metot ise, Errtu'nun ondan duyduğu hikayeye

Page 331: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

inanabilecek kadar kara elfler hakkında bir şeyler hatırladığınıumarak onu kandırma ve niyetini gizlemekti. Fakat her şeyibir arada tutan dayanıksız yalanları fazla açık etmemeliydi.

Buluşma için seçilmiş olan yer, dağın uçurumlukkesiminden birkaç yarda ötede bulunan korunaklı bir yarıktı.Birbirileriyle birleşen duvarlar tarafından oluşturulmuş sivritepeli tavan, mekanın yarısını kapıyordu. Diğer yarısı isegökyüzüne açıktı. Ama bütün mekan yüksek duvarlarınarkasında dağın eteğine yerleşikti, CryshalTîrith'in görüşsahasından güvenli bir şekilde dışarıdaydı. Şimdi Drizzt, birhançer ile işini görüyor, oturacağı yerin önündeki duvarlarave zemine koruma rünleri kazıyordu. Bu büyülü sembollerinaklındaki şekilleri uzun yıllar boyunca epey bulanıklaşmıştıve biliyordu ki çizimleri mükemmellikten çok ötedeydi. Fakateğer Errtu ona düşman kesilirse, sembollerin sunabileceği hertürlü korumaya ihtiyacı olacağını anlamıştı.

İşini bitirdiğinde, korunaklı bölümün gerisindeki üzerikapalı bölümün altına bağdaş kurup oturdu ve bohçasındataşıdığı küçük heykelciği yere fırlattı. Guenhwyvar, korumayazıtlarını denemek için iyi bir test aracı olacaktı.

Koca kedi çağrıya cevap verdi. Oyuğun öteki tarafındabeliriverdi, sahibini tehdit eden herhangi bir tehlike içinkeskin gözleri mekanı tarıyordu. Sonra, hiçbir şey sezemediğiiçin Drizzt'e merakla baktı.

"Bana gel," diye çağırdı Drizzt, eliyle işaret ederek. Kediona doğru yürüdü, sonra sanki bir duvara toslamış gibi anidendurdu. Drizzt rünlerin bir parça kudret taşıdığını gördüğünderahatlayarak nefes verdi. Kendine güveni epey artmıştı, fakat

Page 332: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Errtu'nün rünlerin sınırlarını sonuna ve hatta daha da ötesinekadar zorlayacağını anlamıştı.

Guenhwyvar, onu neyin engellediğini anlama çabasıylakoca kafasını sağa sola salladı. Direniş gerçekten de çokkuvvetli değildi, ama sahibinin hem ona gelmesi için sinyalvermesi hem de onu uzak tutması kedinin kafasınıkarıştırmıştı. Gücünü toplayıp bu zayıf engeli aşmayıdüşündü, ama sahibi onun durduğunu görünce çok memnunolmuş gibiydi. Böylece kedi olduğu yere oturdu ve bekledi.

Drizzt bölgeyi incelemekle meşguldü, sıçrayarak iblisihazırlıksız yakalaması için Guenhwyvaı/a en uygun yeriarıyordu. Çatıyla birleşen bir kısmın hemen ardındaki yüksekduvarlarda bulunan derin bir çıkıntı en iyi gizlenmeyisağlayacak gibi duruyordu. Kediye yerini almasını işaret ettive ona kendisinden sinyal almadan saldırmama talimatı verdi.Sonra yeniden oturdu ve gevşemeye çalıştı. İblisi çağırmadanönceki son zihinsel hazırlıkları yaparken azimliydi.

Vadinin ötesindeki büyülü kulede Errtu, Kessell'in haremodasının gölgeli bir köşesine gizlice sokuldu. Akimi yitirmişkızlarıyla oynamakta olan şeytani büyücü karşısında herzaman ihtiyatlıydı. Ahmak Kessell'e bakarken Errtu'nungözlerinde fokurdayan bir nefret ateşi yanıyordu. Büyücü oöğleden sonra yaptığı güç gösterisiyle neredeyse her şeyiberbat edecekti ve ardında bıraktığı terk edilmiş kuleleriyıkmayı reddedişi de Crenshinibon'un gücünü daha da fazlatüketmişti.

Kessell CryshalTirith'e geri gelip de, görme aynalarındanbakarak diğer iki kulenin parçalara ayrıldığını gördüğünde,

Page 333: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Errtu acımasız bir şekilde tatmin olmuştu. Errtu üçüncü birkule yükseltme aleyhinde Kessell'i uyarmıştı, ama egosunayenik düşen büyücü, bu istilanın her geçen gününde daha dainatçı olmaya başlamıştı. İblisin ve hatta Crenshinibon'un biletavsiyelerini, kendi kesin kontrolünü kırmak için yapılan birkomplo olarak değerlendiriyordu.

Ve böylece Drizzt'in çağrılarının vadi boyunca ona doğruaktığım hissettiğinde, Errtu oldukça gönüllü bir hal almış,hatta rahatlamıştı. Önce bunun gibi bir çağımın olacağınaihtimal vermedi, ama gerçek adının yüksek seslesöylenmesinin yarattığı çekim gücü istemdışı bir şekildeiblisin tüylerini ürpertiyordu. Ölümlü bir varlığın adınısöyleme küstahlığım göstermesine karşı hiddetten çok merakuyanmıştı içinde. Errtu aklı başka yerlerde olan büyücününyanından sıvıştı ve CryshalTirith'ten dışarı çıktı.

Sonra, rüzgarın sonsuz şarkısının uyumunu, durgun birgöldeki beyaz şapkalı bir dalga gibi keserek yeniden bir çağrıgeldi.

Errtu koca kanatlarını çırptı ve çayırların üzerinden kuzeyedoğru, kendisini çağırana doğru hızla uçtu. Dehşete kapılmışolan goblinler, iblisin geçerken yarattığı gölgeden kaçıştılar,çünkü Cehennem'den gelen yaratık ince ayın en donukışığında bile öyle bir karanlık bırakıyordu ki kıyaslandığındagece bile yanında aydınlık kalırdı.

Drizzt gergin bir nefes aldı. İblis Bremen Düzlüğü'ndensapıp Kelvin Yığını'nın alçak bayırlarına doğru uçarken, onunhiç şaşmaz bir şekilde yaklaştığını hissetti. Guenhwyvar dacanavarın yaklaştığını hissederek patilerinin üzerinde olan

Page 334: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

kafasını kaldırdı ve gürledi. Kedi, sahibinin emrinibekleyerek, gizlilik konusundaki gelişmiş yeteneğininkendisini bir iblisin duyarlılığından bile koruyacağınagüvenerek, çıkıntının en gerisine saklanıp dümdüz vekıpırtısız bir şekilde yattı.

Errtu çıkıntıya konduğu zaman derimsi kanatlan sıkı birşekilde kıvrılıp kapandı. Kendisini çağıran kimsenin yeriniderhal kesin bir şekilde belirledi. Oyuğun dar girişindengeçebilmek için geniş omuzlarını kıvırmak zorunda kaldıysada dümdüz içeri daldı. Merakını gidermeye ve sonra da adınıyüksek sesle söylemeye cüret eden küstah aptalı öldürmeyeniyetliydi.

Koca iblis, iri cüssesi onun küçük sığınağının gerisindekialanı kaplayarak ve önüne düşen yıldız ışıklarını keserek içeridaldığında, Drizzt kontrolünü elinde tutmak için bir savaşverdi. Bu tehlikeli işin geri dönüşü yoktu. Kaçacak hiçbir yeriyoktu.

İblis aniden hayrete düşerek durdu. Errtu bir drowlakarşılaşmayalı yüzyıllar geçmişti ve yüzeyde, en kuzeydekidonmuş arazide onlardan birini bulmayı kesinliklebeklemiyordu.

Drizzt her nasılsa sesini bulabildi. "Selamlar, kargaşanınefendisi," dedi sakince, eğilip reverans yaparak. "BenMenzoberranzan tahtının dokuzuncu ailesi olan DaermonN'a'shezbaernon Evi'nden Drizzt Do'Urden. Fakirhaneme hoşgeldiniz."

Page 335: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

"Yurdundan oldukça uzaklardasın, drow," dedi iblis, barizbir şüpheyle.

"Aynı sizin gibi, Cehennem'in kudretli iblisi," diye yanıtladıDrizzt soğukkanlılıkla. "Ve dünyanın bu yüksek ucuna aynısebeplerden dolayı çekildik, tabii eğer yanılmıyorsam."

"Ben neden burada olduğumu biliyorum," diye yanıtladıErrtu. "drowların işlerini hiçbir zaman anlayamamışımdır yada hiçbirini umursamam!"

Drizzt ince çenesini kaşıdı ve yapmacık bir özgüvenlekıkırdadı. Midesi düğüm düğüm olmuştu ve soğuk terlerboşanmaya başladığını hissetti. Yine kıkırdadı ve korkusuylasavaştı. Eğer iblis onun korkusunu sezerse kendisine inanmasıkesinlikle imkansızdı. "Ah, ama bu sefer, birçok yıldır ilk kezolmak üzere, işlerimizde yollarımız kesişti, kudretli yıkımdağıtıcısı. Halkımın sizin şu anda hizmet etmekte olduğunuzbüyücü hakkında merakları var hatta belki de onunla epeyilgileniyorlar."

Errtu omuzlarını gerdi, kızıl gözlerinde tehlikeli alevlerinilk kıvılcımları belirginleşti. "Hizmet etmek mi?" diyetekrarladı kulaklarına inanamayarak, sanki kontrol edemediğibir hiddet krizinin sınırlarındaymış gibi sesi titreyerek.

Drizzt görüşünü değiştirmekte çabuk davrandı. "Hangiyönden bakarsak bakalım, kaotik amaçların bekçisi, öylegörünüyor ki büyücünün sizin üzerinizde bir gücü var. Hiçşüphesiz Akar Kessell'in yanında çalışıyorsunuz."

Page 336: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

"Ben hiçbir insana hizmet etmem!" diye gürledi Errtu, yereindirdiği vurgulu bir ayak darbesiyle mağaranın temelleriniyerinden oynatarak.

Drizzt kazanmak için hiçbir umudunun olmadığı dövüşünbaşlamakta olup olmadığını merak etti. En azından ilkdarbeleri indirebilmek için Guenhwyvar'ı çağırmayı düşündü.

Ama İblis aniden yine sakinleşti. drowun beklenmedik birşekilde ortaya çıkışının sebebini yarı yarıya tahmin ettiğindenemindi. Errtu Drizzt'i dikkatle süzdü. "Büyücüye hizmetetmek mi?" diye güldü. "Akar Kessell insanların düşükstandartlarına göre bile çelimsiz sayılır! Ama bunu biliyorsundrow ve bunu reddetmeye cüret etme. Benim de olduğumgibi, sen de Crenshinibon için buradasın ve Kessell'in de canıcehenneme!"

Drizzt'in yüzündeki bakış Errtu'nun afallamasına yetecekkadar gerçekçiydi. İblis hâlâ doğru tahmin ettiğinidüşünüyordu, ama drowun bu ismi neden tanımadığınıanlayamamıştı. "Crenshinibon," diye açıkladı, pençeli elinigüneye doğru savurarak. "Hayal edilemeyecek güçteki kadimbir tabya."

"Kule mi?" diye sordu Drizzt.

Errtu'nun kuşkuları ani bir öfke halinde patlayıverdi. "Banacahil numarası yapma!" diye böğürdü iblis. "Drow efendileriAkar Kessell'in ziynetinin gücünü gayet iyi biliyorlar, yoksaonu aramak için yüzeye hiç çıkmazlardı!"

Page 337: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

"Pekala, doğru tahmin ettiniz!" diye itiraf etti Drizzt. "Fakatçayırlardaki kulenin benim aradığım kadim antikaolduğundan emin olmam gerekliydi. Efendilerim dikkatsizcasuslara pek az merhamet gösterir."

Errtu, Menzoberranzan'daki uğursuz işkence dairelerinihatırladığında şeytanca gülümsedi. Kara elfler arasındageçirdiği o yıllar gerçekten de pek eğlenceli olmuştu!

Drizzt konuyu hemen, Kessell'in ya da kulesinin birzayıflığını açık edecek yöne doğru çekti. "Hâlâ aklımıkarıştıran bir şey var, dizginsiz şeytanlığın korkunç sureti,"diye başladı, özgün iltifatlarına devam etme konusundadikkatli olarak. "Bu büyücü ne hakla Crenshinibon'a sahip?"

"Hiçbir hakkı yok," dedi Errtu. "Büyücüymüş, Pöh! Sizinhalkınız ile kıyaslandığında o sadece bir çırak. En basitbüyüleri söylediği zaman bile huzursuzca dili dolaşıyor. Amakader sık sık böyle oyunlar oynar. Ve bence, bu çok daeğlenceli! Bırakalım Akar Kessel bu kısa süreli zaferiniyaşasın. İnsanlar uzun bir süre yaşamıyor."

Drizzt tehlikeli bir soru zincirini takip ettiğini biliyordu,ama bu riski göze aldı. Sadece üç metre ötesinde bir büyükiblis duruyor olsa da, Drizzt şu anda elinde bulunan kurtulmaşansının Bryn Shander'daki dostlarımnkinden daha fazlaolduğunu düşündü. "Fakat yine de efendilerim, yakındainsanlarla yapılacak olan savaşta kulenin hasar görmesindenşüphe duyuyor," diye blöf yaptı.

Errtu bir kez daha Drizzt'i süzdü. Kara ciflerin ortayaçıkması, iblisin Crenshinibon'u Kessell'den miras olarak

Page 338: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

kolayca alma planını güçleştirmişti. Eğer büyük şehirMenzoberranzan'ın kudretli drow efendileri gerçekten deantikanın peşindeydilerse, iblis biliyordu ki onu alırlardı.Kesinlikle Kessel, kırık parçanın gücünü arkasına almış olsabile onlara karşı koyamazdı. Bu drowun yalnızca ortaya çıkışıbile iblisin Crenshinibon ile olan ilişkisine farklı bir açıdanbakmasını sağlamıştı. Kara elfler de işin içine karışmadanKessell'i kolayca silip süpürüp antikayı alarak kaçmayı Errtune kadar da çok isterdi!

Fakat Errtu, drowlan asla düşman olarak addetmezdi veiblis mızmızlanan büyücüyü hor görür olmuştu. Belki de karaelflerle yapılan bir işbirliği iki taraf için de karlı olabilirdi.

"Söyle bana, karanlığın eşsiz savunucusu," diye ısrar ettiDrizzt, "Crenshinibon tehlikede mi?"

"Pöh!" diye homurdandı Errtu. "Sadece Crenshinibon'un biryansıması olan kule bile darbelerden etkilenmez durumda.Aynalı duvarlar, yapılan bütün saldırıları emer ve onlarıkaynağına geri yansıtır! Sadece nabzı atan güç kristali, yaniCryshalTirith'in kalbi tehlikeye açıktır ve o da güvenli birşekilde saklanmış vaziyette."

"İçerde mi?"

"Elbette."

"Ama ya kulenin içine biri girerse," diye mantık yürüttüDrizzt, "o zaman kalbi ne kadar korunmuş bir şekilde bulur?"

Page 339: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

"İmkansız bir iş!" diye yanıtladı iblis. "Tabii eğerOnKasaba'nın sıradan balıkçılarının hizmetlerinde bir ruhfalan yoksa. Ya da belki de ortaya çıkarma büyüsünüyapabilecek bir yüce rahip veya usta büyücüleri. EfendilerinCryshalTirith'in kapısının kulenin o anda içinde durduğudüzleme ait varlıklar için görünmez ve bulunmaz olduğunubiliyordur. Bu maddesel dünyanın hiçbir yaratığı sizin ırkınızda buna dahil, içeri giriş yolunu bulamaz!"

"Ama..." diye bastırdı Drizzt gerginlikle.

Errtu onun sözünü yanda kesti. "Eğer binanın içine birigirebilecek bile olsa," diye hırladı, imkansız niteliktekivarsayımların dinmeyen bir yağmur gibi yağmasıylasabırsızlanarak, "beni geçmek zorunda. Ve kulenin içindeykenKessell'in gücünün sınırlan da hakikaten hatırı sayılırdurumda. Çünkü büyücü de Crenshinibon'un bir uzantısı,kristal parçasının sonsuz gücünün dışarı çıkmasını sağlayanyaşayan bir ağız halini aldı! Kalp Kessell'in kuleyle olanetkileşiminin merkez noktasında duruyor ve en ucunda ise. .." İblis aniden Drizzt'in sorgu zincirinden şüphelenerek durdu.Eğer bilgenin bilgesi drow efendileri Crenshinibon ilegerçekten ilgiliyse neden onun güçleri ve zayıflıklarındandaha fazla haberdar değillerdi?

Errtu hatasını o zaman anladı. Drizzt'i bir kez daha süzdü,ama bu sefer değişik bir bakış açısıyla. Drow ile ilkkarşılaştığında bu bölgede bir kara elfin varlığından dolayıafallamıştı. Drizzt'in fiziksel niteliklerinde bir aldatmaca olupolmadığını denetlemişti, onun drow şeklindeki dışgörünüşünün bir illüzyon, küçük bir büyücünün gücüyle bile

Page 340: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

yapılmış olabilecek akıllıca ama basit bir şekil değiştirmeolup olmadığını anlamak için yapmıştı bunu.

Errtu, karşısında bir illüzyon değil de gerçek bir drowundurduğundan emin olduğunda, kara elflerin usulleriylebirbirini tuttuğu için Drizzt'in hikayesinin inanılırlığını kabuletmişti.

Fakat şimdi iblis, Drizzt'in kara derisinin gerisinde, kıyıdaköşede kalmış küçük ipuçlarını taramaya başlamıştı.Taşımakta olduğu nesnelere ve buluşmaları için ayarlamışolduğu mekana dikkat ediyordu. Drizzt'in üzerinde bulunanhiçbir şey, hatta belindeki kabzalarda duran silahlar bile yeraltı dünyasının belirgin büyülü özellikleriyle bağdaşmıyordu.Belki de drow efendileri casuslarını yüzey dünyasına dahauygun bir şekilde donatmışlardır, diye mantık yürüttü Errtu.Menzoberranzan'da hizmet verdiği uzun yıllar boyunca karaelflerden öğrendiklerine göre, bu drowun görünüşü şok edicibir şey değildi.

Ama kaosun yaratıkları kimseye güvenmeyerek hayattakalmayı başarırlardı.

Errtu, Drizzt'in samimiyeti hakkında bir ipucu bulmak içintarayışına devam etti. iblisin, Drizzt'in üzerinde taşıdıklarıarasında bulduğu ve drow ırkının özelliklerini yansıtan teknesne, narin boynuna asılı olan ince, gümüş bir zincirdi. Karaelfler arasında yaygın olan ve içinde değerli muskalarınınbulunduğu küçük bir kese taşıyan bir süstü bu. Bununüzerinde yoğunlaşan Errtu, birincisinden daha kaliteli olan veüzerine bir şey dolanmış duran ikinci bir zincir buldu. İblis,

Page 341: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Drizzt'in yeleğinin içinde uzun zincir tarafından oluşturulmuşbeklenmedik buruşukluğun izini takip etti.

Olağan dışı, diye dikkat etti ve muhtemelen de ortayaçıkarıcıydı. Errtu zinciri işaret etti ve bir emir sözü söyledi,sonra da uzatmış olduğu parmağını havaya kaldırdı.

Drizzt amblemin deri yeleğinin altından kaymaktaolduğunu hissedince gerginleşti. Giysisinin yakasından yukangeçti ve zincirin uzunluğunca düşüp açık bir şekilde göğsündeasılı durdu.

Errtu'nun şeytani gülümsemesi ve kısılmış olan gözleriberaberce genişledi. "Bir drow için alışılmadık bir seçim,"diye tısladı aşağılayıcı bir şekilde. "Ben halkınızın ibliskraliçesi Lloth'un sembolünü beklerdim. Bundan hiç memnunolmayacaktır!" Görünüşe göre hiçliğin içinden, iblisinellerinden birinde bir sürü kayışı olan bir kamçı, diğerinde isesivri uçlu ve gaddarca çentiklenmiş bir kılıç beliriverdi.

İlk başta Drizzt'in aklı bir çok ayrı yerde girdap gibi dolaştı,onu bu kötü durumdan kurtarabilmek için söyleyebileceği enmakul yalanlan aradı. Ama sonra kafasını kararlı bir şekildesalladı ve yalanları bir kenara itti. Tanrısının namusuna lekesürdürmeyecekti.

Gümüş zincirin ucunda Regis'in verdiği bir hediye asılıduruyordu. Buçukluğun şimdiye kadar yakalayabildiği peknadir boğumbaşlardan birinin kılçıklarından yapmış olduğuoyma bir süstü bu. Regis bunu kendisine verdiğinde Drizztderinden etkilenmişti ve bunu buçukluğun en iyi eseri olarak

Page 342: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

değerlendiriyordu. Uzun zincirin etrafında dönerken, incekıvrımları ona gerçek bir sanat eseri derinliği veriyordu.

Bu, tanrıça Mielikki'nin sembolü olan beyaz bir unicornkafasıydı.

"Kimsin sen drow?" diye sordu Errtu. İblis, Drizzt'iöldürmesi gerektiğine çoktan karar vermişti, ama böylealışılmadık bir karşılaşma onun ilgisini çekmişti. OrmanınHanımı'nı izleyen bir kara elf? Ve aynı zamanda bir yüzeysakini! Errtu yüzyıllar boyunca bir sürü drow tanımıştı, amadrowların şeytani yaşayışlarını terk edenini hiç duymamıştı.Hissiz katillerdi, hem de hepsi birden. Bir kaos iblisine bileşiddetli işkence usullerinde bir yada iki numara öğretmişlerdi.

"Ben Drizzt Do'Urden'im, bu kadarı doğru," diye yanıtladıDrizzt dobra dobra. "Daermon N'a'shezbaernon'u terk edenkimseyim." İblis ile dövüşeceğini hiç şüphe götürmez birşekilde kabul ettiğinde Drizzt'in bütün korkusu uçup gitti.Şimdi deneyimli bir savaşçının soğukkanlı hevesliliğinitakınmıştı, önüne çıkan her türlü avantajı sıkıca kavramışhavasındaydı. "Tanrıça Mielikki'nin kahramanı GvvaeronVVindstorm'a hizmet eden sıradan bir kolcuyum." Münasipbir bildiri olması için eğilerek reverans yaptı.

Doğrulurken palalarını çekti. "Seni mağlup etmekzorundayım, rezilliğin çıbanı," diye meydan okudu, "ve senidibi olmayan Cehennem'in girdap gibi dönen bulutlarına geriyollamalıyım. Gün ışığı ile aydınlanan dünyada senintüründen birine hiç yer yok."

Page 343: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

"Sen kafayı sıyırmışsın, elf," dedi iblis. "Irkının usulleriniterk etmişsin ve şimdi de beni mağlup edebileceğinidüşünmeye cüret ediyorsun!" Errtu'nun etrafındaki kayalardanbir anda alevler parladı. "Irkına olan saygımdan dolayı senitek ve temiz bir darbeyle öldürebilirdim. Ama kibrin sinirimibozdu; sana ölümü arzulamanın ne demek olduğunuöğreteceğim! Gel ve ateşimin ısırığını hisset!"

Drizzt neredeyse Errtu'nun iblis ateşi tarafındanboğulmuştu ve alevlerin parlaklığı hassas gözlerini öyle biryakıyordu ki iblisin heyula gibi cüssesi sadece bir karaltıolarak görünüyordu. İblisin sağına doğru uzanan karanlığıgördü ve Errtu'nun o korkunç kılıcını kaldırmış olduğunuanladı. Kendini korumak için hareket etti, ama aniden ibliskenara doğru yalpalayıp şaşkınlık ve hiddet içinde gürledi.

Guenhwyvar onun yukarı kaldırdığı koluna sıkıcakenetlenmişti.

Koca iblis panteri kolunun mesafesinde tutuyor, kediyidirseği ile kaya duvar arasında sıkıştırıp, yırtıcı pençeler iledişleri can alıcı noktalardan uzak tutmaya çalışıyordu.Guenhwyvar, iblisin derisini ve kaslarını yırtarak devasa kolukemirip tırmıkladı.

Errtu yüzünü buruşturarak bu vahşi saldırıyı görmezdengeldi, kediyle sonra ilgilenmeye kararlıydı. İblisin asıl amacıhâlâ drowdu, çünkü kara elflerin sahip olduğu potansiyel gücesaygı duyuyordu. Kara elflerin sayısız hilelerinden birisayesinde can veren bir çok düşman görmüştü Errtu.

Page 344: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Birçok kayışı olan kamçı Drizzt'in bacaklarını kırbaçladı,hâlâ alevlerin ani parlaklığından kendini toparlamakta olandrowun, darbeyi savuşturması ya da kenara kaçması içinoldukça hızlı bir şekildeydi. Kayışlar ince bacaklara vebileklere dolandığında Errtu kamçının kabzasını çekti, iblisingücü Drizzt'i kolayca sırt üstü yere devirdi.

Drizzt bacaklarında dolaşan acıyı hissetti ve sert zemineindiğinde havanın ciğerlerinden hızla uçup gittiğini fark etti.Hiç vakit kaybetmeden harekete geçmesi gerektiğinibiliyordu, ama ateşin parlaklığı ve Errtu'nun ani saldırısıyönünü şaşırmasını sağlamıştı. Taş üzerinde vücudununsürüklenerek çekildiğini ve ısının yoğunluğunun artmaktaolduğunu hissetti. Dolanıp bağlanmış olan ayaklarının iblisateşine girişini görmek için tam zamanında kafasınıkaldırmayı başardı. "Ve böylece ölüyorum işte," diyevurguladı dosdoğru bir şekilde.

Ama bacakları yanmadı.

Çaresiz kurbanının ıstırap dolu çığlıklarını duymak içinağzının sulan akan Errtu, kamçıya daha da hızlı asıldı veDrizzt'i tamamen alevlerin içine çekti. Tamamen alevleriçinde kalmış olmasına rağmen, drow ateş tarafındanısındığını bile hissetmiyordu.

Ve bunun ardından, sıcak alevler son bir itiraz tıslamasıylaaniden söndü.

Rakiplerin ikisi de ne olduğunu anlamamıştı, iki taraf da,bundan karşısındakinin sorumlu olduğunu zannediyordu.

Page 345: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Errtu hızla yeniden saldırdı. Drizzt'in göğsüne ağırayaklarından birini indirerek onu yerde ezmeye başladı. drowçaresizlik içinde silahlarından birini savurdu ama onun budünya dışı canavar üzerinde hiçbir etkisi yoktu.

Sonra Drizzt diğer palasını savurdu, ejderhanınhazinesinden almış olduğu kılıçtı bu.

Suya düşen alev gibi cıslayarak Errtu'nun dizindeki eklemyerine girdi. Kılıç iblisin derisine girdiğinde silahın kabzasıneredeyse Drizzt'in ellerini yakacak şekilde ısındı. Sonra buzgibi soğuk oldu. Sanki kendi içinde var olan bir kuvvetleErrtu'nun sıcak yaşam gücünü söndürüyor gibiydi. Drizztateşleri neyin söndürdüğünü o zaman anlayıverdi.

İblis nefesi kesilerek dehşet içinde geriledi sonra ıstıraplaferyat etti. Daha önce hiç böyle bir acı hissetmemişti! Geriçekildi ve silahın korkunç ısırığından kaçabilmek içinçılgınlar gibi sağa sola sallandı, bu sırada kabzayıbırakamamış olan Drizzt'i de beraberinde sürükledi.Guenhwyvar iblisin hiddet dolu saldırganlığı sırasında havayafırladı, canavarın kolunun üzerinden uçup duvarın birinesertçe çarptı.

İblis geri çekilirken, Drizzt gözlerine inanamayarak yarayabaktı. Errtu'nun bacağındaki delikten dumanlar yükseliyorduve kesiğin kenarları buzla kaplanmıştı!

Ama bu darbeyle birlikte Drizzt de zayıf düşmüştü.Kudretli iblisle boğuşması sırasında pala, sahibinin yaşamgücünü kullanarak Drizzt'i ateş saçan canavarla savaşmayasürüklemişti.

Page 346: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Şimdi drow ayağa kalkacak gücünün bile kalmadığınıhissediyordu. Ama kendini ileri doğru atılırken buldu. Sankipalanın açlığıyla çekiliyormuş gibi, kılıç dosdoğru bir şekildeönünde duruyordu.

Yangın giriş kısmı çok dardı. Errtu ne eğilebilir ne deçekilip kaçabilirdi.

Pala iblisin göbeğine daldı.

Kılıç Errtu'nun yaşam çekirdeğine değdiği zamanpatlayarak yükselen bir kudret dalgası Drizzt'in gücünü emdive onu geriye doğru fırlattı. Güm diye taşa çarptı ve ikibüklüm kıvrılıp büzüştü, ama hâlâ devam etmekte olan zorlumücadeleye hazırlıklı olmayı başarabildi.

Errtu kaya çıkıntısının üstüne çıktı. İblis şimdi sendeliyor,kanatlarını çırpmaya çalışıyordu. Ama kanatları zayıf kalıpdüşüyordu. Pala saldırısına devam ettikçe güçlü, beyaz birrenkle parladı. İblis onu tutup çıkarmayı göze alamıyordu,fakat iyice içeri yerleşmiş duran ve büyüsü bu iş içinyaratılmış olduğundan ateşleri söndüren kılıç, kesinlikle buçatışmayı kazanıyordu.

Errtu, teke tek dövüşte her türlü ölümlü varlığı yokedebileceğinden emin olduğu için çok dikkatsiz davranmıştı.İblis böyle acımasız bir kılıcın ortaya çıkma olasılığını hiçdüşünmemişti; hatta bunun gibi ısırığı olan bir silahınvarlığını hiç duymamıştı bile!

Errtu'nun açıkta kalan sakatatlarından buharlar yükseldi verakiplerin üzerini sarmaladı. "Ve böylece beni buradan

Page 347: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

sürüyorsun, hilekar drow!" diye tükürdü.

Sersemlemiş olan Drizzt, beyaz parlaklığın yoğunlaşmasınıve kara gölgenin kayboluşunu izledi.

"Yüz yıl sonra, drow!" diye uludu Errtu. "Senin ya dabenim gibiler için o kadar uzun bir süre değil!" gölge erir gibigörünmeye başlarken buhar daha da kesifleşti.

"Bir asır sonra, Drizzt Do'Urden!" diye uzaklardan biryerlerden geldi Errtu'nun silinip giden çığlığı. "O zamanarkanı kolla! Errtu pek uzaklarda olmayacak!"

Buhar havaya yükseldi ve geçip gitti.

Drizzt'in duyduğu son ses, metal palanın taş çıkıntısınadüştüğünde çıkarttığı tangırtıydı.

Wulfgar, aceleyle inşa edilmiş olan Bal Likörü Salonu'nda,ana masanın en başındaki sandalyesinde arkasına yaslandı.Törelerin zorunlu kıldığı münasip işlerin getirdiği uzungecikmeler nedeniyle ayağı gerginlikle yere vurup duruyordu.Halkının çoktan yola çıkmış olması gerektiğini hissediyordu,ama bu töresel seremonilerin ve kutlamaların yenidendüzenlenişiydi. Kuşkucu ve her zaman şüpheli olanbarbarların gözünde onu hemen Heafstaag zorbasının çoküstünde bir yerlere taşımıştı.

Ne de olsa Wulfgar, beş yıllık bir yokluğun ardındanaralarına karışmış ve uzun yıllardır tahtını koruyan krallarınameydan okumuştu. Bir gün sonra krallığa yükselmiş ve ondan

Page 348: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

sonraki gün de Alageyik Kabilesi'nden Kral Wulfgar olaraktaç giymişti.

Ve kısa olmasını amaçlıyor olsa da, hakimiyetininkendinden öncekiler tarafından edilen tehditler ve kabadayıtavırlarla lekelenmemesinde kararlıydı. Toplanmış olan kabilesavaşçılarının onunla beraber savaşa katılmalarını isteyecekti.Onlara bunu emretmeyecekti, çünkü o, bir barbarın neredeysesadece şiddetli bir gurur tarafından harekete geçirilebildiğinibiliyordu. Kralların hakimiyetini onurlandırmayı reddederekHeafstaag'in yaptığı gibi şerefleri iki paralık edilirse, kabilehalkı savaşta sıradan insanlardan farksız olurdu. Wulfgarbiliyordu ki büyücünün ezici sayılarına karşı sadece tek birşansları bile olabilmesi için gururlarını tekrardan kazanmalarıgerekiyordu.

Bu sebeple Hengorot, yani Bal Likörü Salonu kurulmuş vebeş yıllık bir süre içinde ilk kez Şarkı Müsabakası ile açılışyapılmıştı. Heafstaag'in hiç dinmeyen hakimiyeti altındaezilmiş olan kabileler arasında kısa süren, neşeli vakitgeçirilen, iyi niyetli bir yarışma olmuştu bu.

Geyik derisinden yapılan salonu kurma kararı Wulfgar içinepey zorlu olmuştu. Kessell'in ordusu saldırmadan önce hâlâbiraz zamanı olduğunu varsayarak, töreyi geri kazanmanıngetireceği karlar ile, şiddetle bastıran aciliyeti tarttı. Tekümidi çılgına dönmuş savaş öncesi hazırlıkları sırasındaKessell'in barbar kral Heafstaag'in yokluğunu gözdenkaçırmağıydı. Eğer büyücü bu konuda kesin kararlıysa,durumlar hiç de iyi değildi.

Page 349: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Şimdi kabile halkının gözlerine ateşlerin geri dönüşünüizleyerek sessizce ve sabırla bekliyordu.

"Eski günlerdeki gibi, değil mi?" diye sordu yanındaoturmakta olan Revjak.

"İyi günlerdeki gibi," diye cevap verdi Wulfgar.

Tatmin olan Revjak, bariz bir şekilde arzuladığı yalnızlığıyeni reise bağışlayarak çadırın geyik derisinden duvarınayaslandı. Ve Wulfgar bekleyişini sürdürdü, teklifini sunmakiçin en uygun zamanın gelmesini kolluyordu.

Salonun en uç köşesinde, bir balta fırlatma müsabakasıbaşlamaktaydı. Heafstaag ve Beorg'un en son Hengorot'takabileler arasında yapılacak anlaşmayı noktalandırmak içinyaptıkları yönteme benzer bir oyundu. Müsabakanın amacı,olabildiğince uzak bir mesafeden baltayı fırlatmak ve bir ballikörü varilinde delik açabilecek kadar saplamaktı. Bu işsonucunda doldurulabilen kupaların sayısı atışın başarısınıgösterirdi.

Wulfgar önüne çıkan fırsatı gördü. Taburesinden ayağafırladı ve ev sahibi olmanın verdiği hak ile ilk atışı yapmayıistedi. Müsabakaya hakem olarak kararlaştırılmış adamWulfgar'in hakkını kabul etti ve onu belirlenmiş mesafeyegelmesi için davet etti.

"Buradan atacağım," dedi Wulfgar, Aegisfang'i sırtınayaslayarak.

Page 350: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Salonun her bir köşesinden kulaklarına inanamama veheyecan mırıltıları yükseldi. Böyle bir müsabakada dahaevvel bir savaş çekici kullanıldığı hiç görülmemişti, amakimse itiraz etmedi veya kuralları hatırlatmadı. Hikayeleriduymuş ama Heafstaag'in koca baltasını ikiye ayırışınatanıklık edememiş olan her adam, bu silahın kullanıldığınıgörmek için heyecanlıydı. Salonun en son ucundaki tabureninüstüne bir bal likörü fıçısı konuldu.

"Arkasına bir tane daha koyun!" dedi Wulfgar. "Ve onun daarkasına bir tane daha!" Önünde bekleyen işe yoğunlaştı veetrafında duyduğu fısıltıları tek tek dinlemekle zamankaybetmedi.

Fıçılar hazırlandı ve kalabalık, genç kralın görüşmesafesinden çekildi. Wulfgar Aegisfang'i elleriyle sıkıcakavradı, kocaman bir nefes aldı ve aldığı nefesi sabit durmakiçin tuttu. Gözlerine inanamayan izleyiciler, yeni kralın adetabir patlama gibi harekete geçisini, kudretli çekici aralarındahiç kimsenin boy ölçüşemeyeceği akıcı bir hareketle fırlatışımhayretle izlediler.

Aegisfang baş aşağı bir şekilde uzun koridor boyunca uçtu.Birinci fıçıyı, sonra ikinciyi ve onun da ötesindekiniparamparça etti, sadece hedefleri değil üzerinde durduklarıtabureleri de devirdi ve Bal Likörü Salonu'nün arka kısmındabir delik açarak yoluna devam etti. Açtığı deliğe en yakınolan savaşçılar silahın uçuşunun geri kalan kısmını dagörebilmek için aceleyle koşuşturdu, ama çekiç geceniniçinde kaybolmuştu. Onu geri getirmek için dışarı çıkmayadavrandılar.

Page 351: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Ama Wulfgar onları durdurdu. Masanın üzerine sıçradı vekollarını havaya kaldırdı. "Bana kulak verin, kuzeyçayırlarının savaşçıları!" diye haykırdı. Daha önce eşi benzerigörülmemiş bu marifet karşısında ağızları beş karış açıkkalmıştı. Hatta Aegisfang aniden genç kralın ellerindebelirdiği zaman bazıları dizlerinin üzerine çöktü.

"Ben Beornegar oğlu Wulfgar'ım ve Alageyik Kabilesi'ninKralıyım! Fakat şu anda si/inle kralınız olarak değil,Heafstaag'in hepimizin şerefine sürmeye çalıştığı lekekarşısında dehşete kapılmış bir soydaş savaşçı olarakkonuşuyorum!" Onlann dikkatleri ile saygılarını kazandığıbilgisiyle kamçılanan ve onlann gerçek istekleri hakkındakitahminlerinin yanlış olmadığını gören Wulfgar bu anıdeğerlendirdi. Bu insanlar zorba kralın hakimiyetindenkurtulmak için feryat etmekteydi ve yaptıkları en son seferdeneredeyse soyları tükenecek şekilde mağlup edilmişlerdi.Şimdi ise goblinlerin ve devlerin yanında savaşmaküzerelerdi, kaybolmuş olan şereflerini onlara geri verecek birkahramana ihtiyaçları vardı.

"Ben ejderkatiliyim!" diye devam etti. "Ve zaferiminyetkilerine dayanarak Buz Ölüm'ün hazinelerine sahibim."

Yine aralarında konuşma sesleri onun sözünü kesmişti,çünkü şimdiki konu korunaksız bırakılmış olan hazineydi.Wulfgar, ejderhanın altınları konusundaki ilgilerini arttırmakiçin dedikodularını sürdürmelerine uzun bir süre için izinverdi.

En sonunda sustuklarında sözüne devam etti. "Tundrakabileleri goblinler ve devler ile aynı dava uğruna

Page 352: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

savaşmazlar!" diye bildirdi, onaylama haykırışlarınıyükselterek. "Onlara karşı savaşırız!"

Kalabalık aniden sessizleşti. Çadırdan içeri koşturarak birmuhafız girdi ama yeni kralın sözünü kesmeye cüret etmedi.

"Şafakla beraber OnKasaba'ya doğru yola çıkıyorum," diyebildirdi Wulfgar. "Büyücü Kessell'e ve onun DünyanınOmurgası'nın deliklerinden toplamış olduğu pis sürüsünekarşı savaşacağım!"

Kalabalık hiçbir tepki vermedi. Kessell'e karşı savaşmafikrini hevesle kabul ediyorlardı, ama beş yıl evvel onlarıneredeyse yok etmiş olan insanlara yardım etmek içinOnKasaba'ya dönme düşüncesi akıllarına hiç gelmemişti bile.

Fakat muhafız şimdi söze karıştı. "Korkarım kiyolculuğunuz boşu boşuna olacak, genç kral," dedi. Wulfgar,taşıdığı haberleri tahmin ederek adama sıkıntı dolu bir bakışattı. "Kocaman ateşlerden çıkan duman bulutlan şimdi bilegüney çayırlarında göğe yükselmekte."

Wulfgar elem dolu haberleri düşünüp tarttı. Daha fazlazamanı olacağını düşünmüştü. "Öyleyse bu geceayrılacağım!" diye kükredi aniden, sersemlemiş olan toplantısalonuna doğru. "Benimle gelin dostlarım, benim kuzeyliyoldaş savaşçılanm! Geçmişimizin kayıp zaferlerine gidenyolu göstereceğim size!"

Kalabalık ikiye bölünmüş ve kararsız gibiydi. Wulfgar sonkozunu da oynadı.

Page 353: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

"Benimle gelen her adama, ya da eğer o ölürse hayattakalan akrabalarına, ejderhanın hazinesinden eşit bir payöneriyorum!"

Hareketli Buz Denizi'nden gelen bir bora gibi silipsüpürmüştü ortalığı. Her barbar savaşçısının hayalleri ileyüreğini kazanmış ve onlara en parlak günlerinin zenginliğive şan şöhretine geri dönüş vaadi vermişti.

Wulfgar'ın paralı asker ordusu, hemen o gece kampyerinden çıktı ve açık arazi boyunca fırtına gibi ilerledi.

Tek bir adam bile geride kalmamıştı.

Bremen şafak vaktinde ateşe verildi.

Surlarla çevrili olmayan küçük şehrin halkı, canavarlardanoluşan dalgalar Shaengarne Nehri boyunca saldırıyageçtiğinde orada durup savaşmanın yararı olmayacağınıbiliyorlardı. Nehir kıyısında küçük bir direniş sergilediler, enağır ve en yavaş gemilerin limanı boşaltıp Maer Dualdon'ungüvenli sularına kaçmasına yetecek bir süreliğine, goblinlerinen önünde bulunan saflarına birkaç ok atışı yaptılar. Okçularsonra rıhtımlara doğru kaçıp kasabalı dostlarını takip ettiler.

Goblinler en sonunda şehre girdiğinde onu tamamenboşaltılmış bir şekilde buldular. Yüzmekte olan gemilerinTargos ve Termalaine'in filosuna katılmak için doğuya doğruilerleyişini kızgınlıkla izlediler. Bremen, Akar Kessell'in işineyaramayacak kadar kıyıda köşedeydi, böylece, bir kampyerine dönüştürülen Termalaine şehrinin aksine bu şehiryakılıp yıkıldı.

Page 354: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Göldeki insanlar, Kessell'in kaprisli yıkımının doğurduğuevsiz barksız kalmış uzun kurban saflarının en yeni üyeleri,yuvalarının alev alev yanarak kıymık parçalarına dönüşmesiniçaresizlik içinde izledi.

Bryn Shander surunun tepesinden, Cassius ve Regis deizledi. "Bir başka hata daha yaptı," dedi Cassius buçukluğa.

"Neden ki?"

"Kessell, Targos, Termalaine, CaerKonig ve CaerDinevalhalkını ve şimdi de Bremen'i köşeye sıkıştırdı," diye açıkladıCassius. "Şimdi gidebilecek hiçbir yerleri yok; tek umutlanzafer kazanmakta yatıyor."

"Pek bir umut yok bunda," diye belirtti Regis. "Kulenin neyapabildiğini gördün. Ve o olmasa bile Kessell'in ordusuhepimizi yok edebilir! Onun da dediği gibi, bütün avantajlaronun elinde."

"Belki de," diye kabul etti Cassius. "Büyücü kendisininyenilmez olduğuna inanıyor, bu kadarı kesin. Ve bu da onunhatası, dostum. En zayıf hayvanlar bile köşeye sıkıştırıldıklarızaman cesurca savasır, çünkü kaybedecek hiçbir şeylerikalmamıştır. Fakir bir adam zengin bir adamdan dahaölümcüldür, çünkü kendi yaşamına çok daha az değer verir.Kışın ilk rüzgarları esmeye başlamışken donmuş bozkırlardaevsiz barksız bırakılmış bir adam ise gerçekten korkunç birdüşmandır!

"Korkma, küçük dostum," diye devam etti Cassius. "Busabahki konseyimizde, büyücünün zayıflıklarını lehimize

Page 355: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

kullanmanın bir yolunu bulacağız."

Regis kafasını salladı, sözcünün basit mantığıyla tartışamazdurumdaydı ve onun iyimserliğini çürütmeye niyetli değildi.Yine de, şehri kuşatmış olan kalın goblin ve ork saflarınıtaradığında, buçukluğun çok az ümidi vardı.

Page 356: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Kuzeye, cüce vadisinin üzerindeki toz dumanın en sonundayatışmış olduğu yere baktı. Cüceler mağaralarını kapattıklarısırada uçurumun geri kalan kısmıyla beraber çöktüğü içinartık Bruenor Yokuşu diye bir şey yoktu.

"Benim için bir kapı aç, Bruenor," diye fısıldadı Regisdalgın dalgın. "Lütfen beni içeri al."

Tesadüfi bir şekilde, Bruenor ve klanı tam o sıradatünellerine giden bir kapı açmanın uygulanılırlığınıtartışıyordu. Ama herhangi birini içeri almak için değil.Madenlerinin dışındaki çıkıntılarda ogreler ve goblinlere karşıkazandıkları ezici başarıdan kısa süre sonra, uzun sakallıdövüşçü halk; orklar, goblinler ve daha da kötü canavarlaretraflarındaki dünyayı yok ederken burada aylak aylakoturmayacaklarını anladılar. Kessell'e ikinci bir darbeindirmeye hevesliydiler. Yeraltı sığınaklanndayken, BrynShander'ın hâlâ dayanıp dayanmadığını ya da Kessell'inordusunun şimdiden bütün OnKasaba'yı silip süpürmediğinibilemiyorlardı. Ama geniş yerleşim biriminin en güneykısımlarında kamp yerlerinden gelen sesler duyuyorlardı.

İkinci bir savaş fikrini teklif eden kimse Bruenor idi. Bununtemel sebebi ise, kısa süre sonra cüce olmayan en yakındostlarını kaybedecek olmasıydı. Tünellerin çökmesindenkaçan goblinler kesilip biçildikten kısa süre sonra MithrilSalonu klanının lideri bütün halkını etrafında topladı.

"Tünellerin en uç köşelerine adam yollayın," diye talimatverdi.

Page 357: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

"Köpeklerin nerede uyuduklarını tespit edin."

O gece ilerleyen canavarların sesleri güneyde ve uzakta,Bryn Shandeı^ı çevreleyen çayırların üzerinde belirgin birşekilde duyulur oldu. Çalışkan cüceler hemen, o yöne doğrugiden ve az kullanılan tünelleri onarma işine giriştiler. Veordunun hemen aşağısına geldiklerinde, yukarı doğru çıkanon ayrı baca kazdılar ve yüzeye çok az bir mesafe kaladurdular.

Gözlerine özel bir parıltı gelmişti: biraz sonra birkaç goblinkafası uçuracağını bilen bir cücenin gözlerindeki kıvılcımlardıbunlar. Bruenor'un sinsi planı, alınabilecek en az riske veintikam için sonsuz bir potansiyele sahipti. Beş dakikalık birsürede yeni çıkış kapılarını bitirdiler. Bunun üzerine birdakikadan kısa süre sonra, bütün kuvvetleri Kessell'inuyumakta olan ordusunun tam ortasında bitivermiş olacaktı.

Cassius'un konsey olarak adlandırdığı toplantı, esasındadaha çok Bryn Shanderlı sözcünün ilk misilleme stratejilerimaçıkladığı bir forum niteliğinde geçti. Fakat toplanmış olanliderler, hatta orada bulunan tek diğer sözcü Glensather bilebir parça olsun itiraz etmedi. Cassius, köklü goblin ordusunuve büyücüyü her yönüyle, detaylara çok titiz bir önem vererekincelemişti. Sözcü bütün ordunun bir planını çıkartmıştı,goblinler ve ork birlikleri arasında patlaması en muhtemelçekişmeleri detaylandırmış ve bu iç çekişmenin orduyu yeterliderecede yıpratması için gereken süreyi en iyimser rakamlarlahesaplamıştı.

Toplantıda bulunan herkes onunla hemfikir oldu, fakatkuşatmayı bir arada tutan temel taşı CryshalTirith idi.

Page 358: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Kristalden yapının korkunç kudreti en bağımsız orkları bilekorkutarak sorgusuz bir itaate sürükleyebilirdi. FakatCassius'un da gördüğü gibi, esas konu bu gücün sınırlarıydı.

"Kessell neden acil bir teslim oluş üzerinde bu kadar ısraretti?" diye mantık yürüttü sözcü. "Direnişimizi yumuşatmakiçin kuşatmanın gerginliği altında birkaç gün oturupbeklememizi sağlayabilirdi."

Diğerleri Cassius'un düşünce yürütme mantığıyla hemfikiroldular ama ona verecek hiçbir cevapları yoktu.

"Belki de Kessell'in kendi hizmetkarları üzerinde biziminandığımız kadar güçlü bir hakimiyeti yoktur," diyetahminde bulundu Cassius. "Eğer belli bir süreliğinebekletilirse ordusunun kendi etrafında dağılmasındankorkuyor olabilir mi acaba?"

"Öyle olabilir," diye yanıtladı Doğulimanlı Glensather. "Yada belki de Akar Kessell sadece avantajının üstünlüğünüanlamış ve boyun eğmekten başka bir seçeneğimizinolmadığını biliyor olabilir. Peki sen, endişe ile özgüvenikarıştırıyor olabilir misin?"

Cassius soruyu iyice düşünüp taşınmak için bir anlığınadurdu. "Gayet doğruca değinilmiş bir nokta," dedi ensonunda. "Fakat bizim planlarımız için önemsiz nitelikte."Glensather ve diğerleri merakla gözlerini devirip sözcüyebaktılar.

"İkincisinin doğru olduğunu var sayalım," diye açıkladıCassius. "Eğer büyücü, toplamış olduğu ordu üzerinde kesin

Page 359: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

bir hakimiyete sahipse o zaman yapmaya girişeceğimiz herşey beyhude olacaktır. Öyleyse, Kessell'in sabırsızlığınıngözle görülebilen bir endişe olduğu varsayımına dayanarakhareket etmeliyiz."

"Büyücünün olağanüstü bir stratejisi olduğunuzannetmiyorum. Bizi korkutup boyun eğdirebileceğini sandığıbir yıkım yolunu izlemeyi seçti, fakat aslında bu çoğuinsanımızın en sonuna kadar savaşma konusundakikararlılığını pekiştirdi. İstilacı ordunun akıllı bir liderininkesinlikle mükemmel bir avantaja çevirebileceği, kasabalararasında uzun süredir devam eden husumet ve tatsızlıklar,Kessell'in insan ilişkilerine karşı olan kaba sabaküçümseyişiyle ve öfke uyandırıcı saldırganlığıyla onarılmışoldu."

Cassius kendisine olan dikkatli bakışlardan anlamıştı ki, herbir taraftan destek kazanıyordu. Bu toplantıda iki şeyibaşarmaya çalışıyordu; oynamaya hazırlandığı kumaradiğerlerini de onunla beraber girmeye ikna etmek ve olaylarabakış açılarını değiştirip onlara bir umut zerresi verebilmek.

"Oradakiler bizim insanlarımız," dedi koluyla geniş bir yayçizerek. "Maer Dualdon ve Lac Dinneshere'de filolar bir arayatoplandı. Bryn Shander'dan, onlara destek olacağımızıbildiren bir işaret bekliyorlar. Good Mead ve Dougan Oyuğuhalkı da aynı şekilde güney nehrinde bekliyor, tamamendonanmış ve eğer zaferi kazanan biz olmazsak bumücadeleden sağ çıkanlar için geride hiçbir şeykalmayacağının tamamen farkındalar!" önünde oturmaktaolan her adamın bakışlarını bir başka şekilde hapsederekmasaya doğru öne eğildi ve acı acı sözünü bitirdi. "Evlerimiz

Page 360: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

olmayacak. Karılarımız için hiç umut olmayacak.Çocuklarımız için de hiç umut olmayacak. Kaçacak hiçbir yerkalmamış olacak."

Cassius diğerlerini etrafında toplamaya devam etti. Kısasüre sonra, sözcünün moralleri arttırma çabasını tahmin edenve bunun değerini anlayan Glensather tarafından destekgördü. Cassius uygun bir anın fırsatını kolladı. Toplanmışliderlerin çoğunluğu, kaşları çatık umutsuzluklarını hayattakalmaya kararlı bir yüz buruşukluğuna çevirdiğinde, cüretkarplanını ortaya koydu.

"Kessell bir elçi gönderilmesini talep etti," dedi, "ve busebeple bir tane göndermeliyiz."

"Sen ya da ben en bariz seçenekler gibi görünüyoruz," diyesöze karıştı Glensather. "Hangimiz gideceğiz?"

Cassius'un yüzünde çarpık bir gülümseme beliriverdi."İkimiz de değil," diye yanıtladı. "Eğer Kessell'in isteğiniyerine getirmeye niyetlenirsek, ikimizden biri barizseçenekler olur. Ama başka bir seçeneğimiz var." DosdoğruRegis'e baktı. Buçukluk rahatsızlıkla kıpırdandı, sözcününkafasında neler döndüğünü yarı yarıya tahmin etmişti."Aramızda öyle biri var ki, ikna etme konusundaki hatırısayılır yetenekleriyle neredeyse efsanevi bir üne kavuşmuştur.Belki de onun karizmatik havası, büyücü ile ilgilenmemiz içinbize çok değerli bir zaman kazandırabilir."

Regis kendini fena hissediyordu. Yakut süsün onu nezaman içinden çıkamayacağı bir belaya bulaştıracağını sık sıkmerak edip durmuştu.

Page 361: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Diğer birkaç kişi şimdi Regis'e bakıyordu, Cassius'unönerisinin olabilirliği karşısında görünüşe göre ilgileriçekilmişti. Buçukluğun tılsımının ve ikna etme yeteneğininhikayeleri ve birkaç hafta önceki konseyde Kemp'in yaptığısuçlama, kasabaların her birinde herkes tarafından binlercekez konuşulmuştu. Hikayeyi her anlatan kimse de kendiönemini arttırmak için hikayeyi abartıp şişirmişti. FakatRegis, sırrının gücünü kaybetmekten pek memnun kalmamışolsa da artık insanlar pek nadiren dosdoğru gözlerinin içinebakıyordu bu şöhretin tadını çıkartıyordu. Ona bakan bir çokinsan olmasının, muhtemel olumsuz yan etkilerini hiçdüşünmemişti.

"Bırakalım Yalnızorman'm eski sözcüsü olan buçuklukAkar Kessell'in huzurunda bizi temsil etsin," diye ilan ettiCassius, neredeyse toplantıdaki herkesin hemfikir olarakonaylamasını sağlayarak. "Belki de küçük dostumuzbüyücüyü şeytani yolunu takip etmedeki yanlışı konusundaikna edebilir!"

"Yanılıyorsunuz!" diye karşı çıktı Regis. "Bunlar sadecesöylenti..."

"Alçakgönüllülük," diye sözünü kesti Cassius, "güzel birmeziyettir, iyi yürekli buçukluk. Buradaki herkes kendinizeduyduğunuz güvensizliğin samimiyetini ve o güvensizlikleryüzünden becerilerinizi Kessell'e karşı kullanmama isteğinizide anlıyor!"

Regis gözlerini kapadı ve cevap vermedi, bunu onaylasa daonaylamasa da önergenin kesinlikle meclisten geçeceğinibiliyordu.

Page 362: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Tek bir karşı oy bile olmadan önerge kabul edildi. Köşeyesıkıştırılmış insanlar bulabilecekleri muhtemel her umutzerresine sıkı sıkıya sarılmaya meyilliydi.

Cassius konseyi toparlayıp bitirmekte hızlı davrandı, çünküdiğer bütün sorunların mesela kalabalık ve yiyecek istifi gibibunun gibi bir zamanda daha az önemli olduğunu biliyordu.Eğer Regis başarısız olursa, diğer bütün sıkıntılar önemsizolacaktı.

Regis sessiz kaldı. Konseye sadece sözcü arkadaşlarınayardımcı olmak için katılmıştı. Masadaki yerini aldığındatartışmalara aktif bir şekilde iştirak etmeye, bu bir yanasavunma planının odak noktası olmaya hiç mi hiç niyetiyoktu.

Böylece toplantı dağıtıldı. Cassius ve Glensather başarılıolmanın sevinciyle birbirilerine bilmiş bilmiş göz kırptılar,herkes odayı terk ettiğinde daha iyimser hissetmişlerdikendilerini.

O diğerleriyle ayrılmaya hazırlanırken Cassius, Regis'itutup gitmesine engel oldu. En sonuncudan da sonra BrynShander sözcüsü kapıyı kapattı, planının ilk hamlelerininbaşrol oyuncusuyla özel bir görüşme yapmak istiyordu.

"Bütün bunlar hakkında önce benimle konuşabilirdin!" diyesözcünün arkasından homurdandı Regis kapı kapanırkapanmaz. "Bu konuda kararı verme imkanının bana tanınmışolması en adil şey olurdu gibime geliyor!"

Page 363: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Buçuklukla yüz yüze gelmek için döndüğünde Cassius'unyüzünde sert bir ifade vardı. "Başka ne gibi bir seçeneğimizvar?" diye sordu. "En azından bu yolla onlara biraz olsunumut verdik."

"Beni abartıyorsun," diye karşı çıktı Regis.

"Belki de sen kendini küçümsüyorsun," dedi Cassius.Harekete koyduğu plandan Cassius'un geri çekilmeyeceğinianlamış bile olsa, sözcünün ona olan güveni Regis'e gerçektende rahatlatıcı, fedakar bir ruh kazandırdı.

"Hepimizin iyiliği için ikincisinin doğru olmasına duaedelim," diye devam etti Cassius, masanın başındakisandalyesine doğru ilerleyerek. "Fakat gerçekten demeselenin bu olduğuna inanıyorum. Benim sana güvenim var,senin kendine olmasa bile. Beş yıl önceki konseyde sözcüKemp'e ne yaptığını çok iyi hatırlıyorum, fakat bana durumunhakikatini anlamam için kandırıldığını kendi ağzıyla beyanetti. Ustaca yapılmış bir ikna işi, Yalnızormanlı Regis, vedaha da ötesinde bir iş, çünkü sırrını bu kadar uzun bir sürekorudu!"

Regis kıpkırmızı kesildi ve bu görüşü kabullendi.

"Ve eğer Targoslu Kemp gibi inatçılarla başa çıkabiliyorsanAkar Kessell'i kendine kolay bir av olarak bulacaksın!"

"Kessell'in iç kudretten yoksun bir adam olduğu hakkındakisezilerine katılıyorum," dedi Regis, "ama büyücülerin büyülühileleri anlamak için yolları vardır. Ve iblisi de unutuyorsun.

Page 364: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Onun türünden bir kimseyi aldatmaya teşebbüs bileedemem!"

"Onunla yüzleşmen gerekmeyeceğini umalım," diye katıldıCassius gözle görülebilir bir ürpertiyle. "Yine de kuleye gidipbüyücüyü caydırmaya çalışman gerektiğim hissediyorum.İçinde meydana gelecek büyük karışıklığı kendi çıkarımızakullanana kadar toplanmış olan bu orduyu bir şekilde kontrolaltında tutamazsak kesinlikle sonumuz geldi demektir. Birdostun olarak inan bana, eğer mümkün olan başka bir yolgörseydim seni bu denli bir tehlikenin içine yollamazdım."Sözcünün daha önceden canlanan iyimser ifadesi yeriniaçıkça çaresiz bir halden anlayışın acı dolu bakışına bıraktı.Endişesi Regis'i duygulandırdı, sanki açlıktan ölmek üzereolan bir adamın yemek için haykırması gibiydi.

Aşırı derecede baskı altında olan hislerinin bile ötesindeRegis, planın mantıklı olduğunu ve bulunabilecek başka çıkışyolu olmadığını kabul etmek zorunda kaldı. Kessell ilksaldırıdan sonra onlara yeniden toparlanabilmeleri için fazlabir süre tanımamıştı. Targos'un yıkımında büyücü, aynışekilde Bryn Shander'ı da yok edebileceğinin gösterisiniyapmıştı ve Kessell'in tehdidini yerine getireceği konusundabuçukluğun hiç şüphesi yoktu.

Bu sebeple Regis onların tek seçeneği olma rolünü kabuletti. Buçukluk kolay kolay harekete geçirilemezdi ama birşeyi yapmaya karar verdiği vakit genellikle onu muntazamyapmaya çalışırdı.

"Her şeyden önce," diye başladı, "Hiç şüphesiz bir şekildebüyülü yardım aldığımı sana söylemeliyim."

Page 365: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Cassius'un gözlerinde bir umut ışığı belirdi. Gerisiniöğrenmek için heyecanlı bir şekilde öne eğildi, ama Regisuzattığı eliyle onu sakinleştirdi.

"Fakat bununla birlikte, anlamalısın ki," diye açıkladıbuçukluk, "bazı hikayelerin iddia ettiği gibi kişilerinkalbindekini değiştirmek gibi bir gücüm yok. Kessell'i buşeytani yolunu değiştirmeye ikna etmeyi, ancak Sözcü Kemp'iTermalaine ile barış yapmaya ikna edebileceğim kadarbaşarabilirim."

Minderli sandalyesinden kalktı ve ellerini arkasındakavuşturmuş bir şekilde masanın etrafında volta atmayabaşladı. Cassius onu emin olmayan bir beklentiyle izledi,yaptığı itirafla ve gücünü reddederek konuyu nereyegetirmeye çalıştığını anlayamıyordu.

"Fakat bazen, kişinin etrafındaki şeyleri farklı bir bakışaçısından görmesini sağlayabiliyorum," diye kabul etti Regis."Senin de değindiğin hadise gibi, Kemp'i belli ve tercihedilebilir bir yönde hareket etmenin, kendi isteklerinibaşarmada yardımı dokunabileceğine ikna etmiştim.

"O zaman büyücü ve onun ordusu hakkında öğrendiğin herşeyi bana yeniden anlat Cassius. Bel bağladığı şeylerhakkında Kessell'in kuşkuya düşmesini sağlamanın bir yolunubulabilecek miyiz bir bakalım!"

Buçukluğun belagati, sözcünün afallamasına sebep oldu.Regis'in gözlerine bakmamış olsa bile, kendisinin şişirilmişolduğunu sandığı hikayelerdeki doğruluk payınıgörebiliyordu.

Page 366: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

"Haberleşme aracından öğrendiğimize göre, Kemp, MaerDualdon'daki dört kasabadan geriye kalan birliklerinkomutasına geçmiş durumda," diye açıkladı Cassius. "Aynışekilde Jensin Brent ve Schermont da Lac Dinneshere'iharekete hazırlamışlar ve Kızılsular'ın filolanyla da birleşincegerçekten de güçlü bir birlik olacaklar!

"Kemp çoktan intikam sözü vermişti ve diğer mültecilerinarasında teslim olma ya da kaçma düşüncelerinden hoşnut birkimse var mıdır merak ediyorum."

"Nereye gidebilirler ki?" diye mırıldandı Regis. Rahatlatıcıhiçbir sözü olmayan Cassius'a acıyarak baktı. Cassius,konseyde bulunan diğerlerine ve kasabadaki insanlara karşıbir özgüven ve umut gösterisi sergilemişti, ama şimdi Regis'ebakıp da boş vaatlerde bulunamıyordu.

Glensather aniden odaya geri daldı. "Büyücü çayırlara geriçıktı!" diye haykırdı. "Elçimizin gelmesini istiyor kuleninüzerindeki ışıklar yeniden parlamaya başladı!"

Üçü birderxaceleyle Binadan dışarı çıktılar, Cassius elindengeldiğince işe yarayacak bilgileri tekrarlamaya başladı.

Regis onu susturdu. "Ben hazırlıklıyım," diye temin ettiCassius'u. "Senin çevirdiğin bu cüretkar dolabın işe yaramaşansı var mı yok mu bilemiyorum, ama bu hileyi başarıyaulaştırmak için elimden geleni yapacağıma söz veriyorum."

Kapılara gelmişlerdi. "İşe yaramalı," dedi Cassius, Regis'inomzuna hafifçe vurarak. "Başka umudumuz yok." Arkasını

Page 367: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

dönmeye davrandı, ama Regis'in cevabım duymaya ihtiyacıolduğu son bir soru daha vardı.

"Eğer Kessell'i kendi gücümün ötesinde bulursam neolacak?" diye sordu acı acı. "Eğer bu aldatmaca işe yaramazsane yapayım?"

Cassius şehrin ortak bölgelerinde ayaz rüzgarına karşı biraraya sokulmuş duran etrafında duran binlerce kadına veçocuğa baktı. "Eğer işe yaramazsa," diye başladı yavaşça,"Eğer Kessell, kulenin gücünü Bryn Shander'a kullanmaktancaydırılamazsa," tekrar durdu, sadece kendini bu sözlerisöylerken duymasını ertelemek içindi sanki. "O zaman bizzatbenim emrimle şehri teslim edeceksin."

Cassius arkasını döndü ve kritik buluşmayı izlemek içinsiperlikli parmaklıkların yolunu tuttu. Regis artık tereddütetmiyordu, çünkü biliyordu ki bu korkunç andaki herhangi birduraksama, fikrim değiştirip kaçmasını ve şehirdeki karanlıkbir delikte kendine saklanacak bir yer aramasınısağlayabilirdi. Yeniden düşünmeye şansı bile olmadankapılardan çıkmıştı ve Akar Kessell'in beklemekte olansuretine doğru bayır aşağı cesurca yürüyordu.

Kessell yine troller tarafından taşınan iki tane aynanınarasında ortaya çıkmıştı, kollarını kavuşturmuştu ve ayağıyere sabırsızlıkla vuruyordu. Yüzündeki şeytani ve tehditkarbakış, daha tepenin aşağısına bile erişemeden büyücününkontrol edilemez bir öfke krizine tutulup onu öldüreceği gibibelirgin bir his doğurdu Regis'in içinde. Yine de yaklaşmayısürdürebilmek için bile buçukluğun gözlerini Kessell'eodaklanmış bir şekilde tutması gerekiyordu. O rezil troller

Page 368: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

şimdiye kadar karşılaştığı her şeyden daha çok midesinibulandırıyor, tiksinmesini sağlıyordu. Ve onların yanınayaklaşabilmek için bütün iradesini kullanması gerekmişti.Daha kapılardayken bile onların çürük gibi leş kokularınıduyabilmişti.

Fakat her nasılsa aynalara kadar geldi ve kötü büyücüyleyüz yüze durdu.

Kessell elçiyi uzun bir süre süzdü. Şehri temsil etmesi içinkesinlikle bir buçukluk beklemiyordu ve Cassius'un bu kadarönemli bir görüşmeye neden bizzat gelmediğini merak etti.

"Benim huzurumda Bryn Shander'ı ve şu anda içindebulunan tüm insanları resmi açıdan temsil eden kişi olarak mıbulunuyorsun?"

Regis kafasını yukarı aşağı salladı. "Ben Yalnızorman'danRegis," diye yanıtladı. "Cassius'un bir dostuyum ve OnlularKonseyi'nin eski bir üyesiyim. Şehir içindeki insanlan temsiletmek üzere seçildim."

Zaferinin beklentisi içinde Kessell'in gözleri kısıldı. "Pekikayıtsız şartsız teslimiyet mesajlarını getirdin mi?"

Regis rahatsızca kıpırdandı, yakut süsün göğsünde hareketegeçmesi için kasıtlı olarak kıpırdanıyordu. "Sizinle özel birgörüşme yapmayı arzuluyorum, kudretli büyücü, antlaşmaşartlarını tartışabilelim diye."

Kessell'in gözleri genişledi. Surun üstünde duran Cassius'abaktı. "Kayıtsız şartsız demiştim!" diye haykırdı. Onun

Page 369: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

arkasında CryshalTirith'in ışıklan dönmeye ve büyümeyebaşladı. "Şimdi küstahlığınızın ahmaklığına tanıklıkedeceksiniz!"

"Bekleyin!" diye yalvardı Regis, büyücünün ilgisiniyeniden üzerine çekmek için etrafta hoplayıp zıplayarak. "Herşey kararlaştırılmadan önce bilmeniz gereken bazı şeylervar!"

Kessell etrafında hoplayıp zıplayan buçukluğa pek az ilgigösterdi, ama yakut süs aniden dikkatini çekti. Fizikselvücudunun ve suret halindeki yansımasının uzakta oluşununverdiği korunmaya rağmen adam bu değerli taşı büyüleyicibuldu.

Regis, büyücünün gözlerinin artık hiç kırpılmadığını farkettiğinde, çok hafifçe bile olsa içinden gelen gülümsemegüdüsüne direnemedi. "Değerli bulacağınızdan emin olduğumbazı bilgiler var elimde," dedi buçukluk yavaşça.

Kessell devam etmesi için ona işaret etti.

"Burada olmaz," diye fısıldadı Regis. "Etrafta çok fazlameraklı kulak var. Burada toplanmış olan goblinlerin bazılarısöyleyeceğim şeyi duyduklarına memnun olmayacaklardır!"

Kessell buçukluğun sözlerini bir süreliğine düşünüp tarttı.Henüz anlayamadığı bir sebepten dolayı kendini garip birşekilde sinirleri yatışmış hissediyordu. "Pekala buçukluk,"diye kabul etti. "Seni dinleyeceğim." Birden parlayan birışıkla ve bir duman patlamasıyla beraber büyücü yok oldu.

Page 370: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Regis omzunun üzerinden surda duran insanlara baktı vekaifasımsalladı.

Kuleden gelen telepatik bir emirle, troller Regis'inyansımasını yakalamak için aynaların yönünü değiştirdiler,ikinci bir ışık parlaması ve duman patlamasıyla Regis de yokoldu.

Regis çoktan görünürden kaybolduğu halde, surunüzerindeki Cassius buçukluğun kafa sallayışına karşılık verdi.Regis'in ona fırlattığı son bakışla, güneşin batmakta olduğu veBryn Shander'ın hâlâ ayakta olduğu gerçeğiyle içi ferahlayansözcü, biraz daha rahat nefes almaya başladı. Büyücününeylemlerini yaptığı zamanlamalar hakkındaki tahminleri eğerdoğruysa, CryshalTirirth enerjisinin büyük bir bölümünügüneş ışığından çekiyordu.

Görünüşe göre planı onlara en azından bir gece dahakazandırmıştı.

Kızarmış gözlerine rağmen Drizzt, tepesinde bekleyenkaranlık sureti fark edebildi. Palanın sapından kurtuluphavaya fırladığında drow kafasını çarpmıştı ve sadık dostuGuenhwyvar, Errtu ile olan savaşta kendisi de hırpalanmışolmasına rağmen, bilincini yitirmiş bir şekilde yattığı uzunsaatler boyunca sessiz bir şekilde drowun başında nöbetbeklemişti.

Drizzt yuvarlanıp oturdu ve etrafındaki şeylere kendiniadapte etmeye çalıştı. İlk başta şafak vaktinin geldiğinizannetti, fakat sonra sönük güneş ışığının batıdan gelmekteolduğunu fark etti. Tamamen bitkin düşmüştü çünkü iblisle

Page 371: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

olan savaşında pala onun yaşam enerjisini çekmişti, günündaha iyi kısmını uyuyarak geçirmişti.

Guenhwyvar daha da bitkin görünüyordu. Duvarlaçarpışması yüzünden kedinin omzu gevşek duruyordu veErrtu ön bacaklarından birine derin bir yara açmıştı.

Fakat büyülü hayvanı alaşağı eden sakatlıklardan çok aşırıbitkinlikti. Madde düzlemine olan ziyaretinin sınırlarınısaatlerce kalarak epey aşmıştı. Kendi ana düzlemi ileDrizzt'inki arasında bulunan bağlantı kedinin kendi büyüselenerjisi ile sabit duruyordu ve bu dünyada kalarak geçirdiğiher dakika hayvanın gücünü emiyordu.

Drizzt kaslı boynu yavaşça okşadı. Guenhwyvar'ın onuniçin yaptığı fedakarlığı anlamıştı ve kedinin ihtiyaçlarına razıolup onu kendi dünyasına geri yollamayı diledi.

Fakat bunu yapamadı. Eğer kedi kendi düzlemine geridönerse, bu dünya ile arasında bir bağlantı sağlamaya gerekliolan gücü toplaması saatler alacaktı. Ve kediye şimdi ihtiyacıvardı.

"Biraz daha bekle," diye yalvardı. Sadık kedi hiçbir itirazemaresi göstermeden yanına uzandı. Drizzt acıyarak ona baktıve boynunu bir kez daha okşadı. Şimdi kediyi hizmetindenazat etmek istiyordu! Yine de bunu yapamadı.

Errtu'nun ona söylediğine bakılırsa, CryshalTirith'in kapısısadece Madde Düzlem'e ait olan varlıklar için görünmezdi.

Drizzt kedinin gözlerine ihtiyaç duyuyordu.

Page 372: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Regis, kör edici ışığın zihnindeki görüntüsünü gözleriniovuşturarak geçirdi ve kendini tekrar büyücüyle yüz yüzebuldu. Kessell kristalden bir tahta yayılıp oturmuştu,kollarından birinin üzerinde arkaya dayanmıştı ve bir bacağınıkayıtsızca diğerinin üstüne atmıştı. Dörtgen şeklinde, parlakve kaygan bir izlenim veren ama kaya kadar sert olan kristalbir odanın içindeydiler. Regis kulenin içinde olduğunu anındaanlayıverdi. Oda, düzinelerce süslü ve garip şekilli aynalarladoluydu. Bunlardan bir tanesi, en büyük ve en süsleyici olanıbuçukluğun gözüne takıldı, çünkü derinlerinde bir yerdealevler yanıyordu. Regis görüntünün kaynağını görmek içinaynanın zıt yönüne baktı, ama sonra alevlerin bir yansımadeğil de aynanın içindeki boyutlarda oluşan hakiki bir olguolduğunu anladı.

"Evime hoş geldin," diye güldü büyücü. "Onun ihtişamınıgörebildiğin için kendini şanslıdan saymalısın!" Ama Regisbakışlarını Kessell'e dikti, büyücüyü dikkatle inceledi. Çünküsesinin tonu yakut ile hipnotize ettiği diğer kimselerinkarakteristik telaffuzuna benzemiyordu.

"İlk karşılaştığımızda şaşırmamı af buyur," diye devam ettiKessell "OnKasaba'nın sert adamlarının kendi işlerinihalletmesi için bir buçukluk yollayacağını tahminetmemiştim!" Yeniden güldü ve Regis, onlar dışarıdaykenbüyücünün üzerine yaptığı tılsımı bir şeyin dağıttığını anladı.

Buçukluk ne olup bittiğini tahmin edebiliyordu. Bu odanınküt küt atan kudretini hissedebiliyordu; Kessell'in bu güçtenbeslendiği besbelliydi. Büyücü dışarıdaki ruhsal oluşumuylamücevher taşının büyüsüne karşı savunmasızdı, amaburadayken gücü yakutun epey ötesindeydi.

Page 373: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

"Bana verecek bilgin olduğunu söylemiştin," dedi Kessellaniden. "Şimdi konuş bakalım, hem de hepsini! Yoksaölümünü pek nahoş bir şekilde hazırlarım!"

Regis başka bir hikaye uydurma çabası içinde kekeledi.Atmayı tasarladığı sinsi yalanların, tılsımdan hiçetkilenmemiş büyücü üzerinde çok az değeri olacağınıbiliyordu. Hatta bu kadar açıkça zayıf bir haldeykenCassius'un stratejileri hakkındaki gerçeğin çoğunu açıkedebilirdi.

Kessell tahtının üzerinde dikleşip oturdu ve buçukluğadoğru eğildi, bakışlarını onun üzerinde kilitledi. "Konuş!"diye emretti dosdoğru bir şekilde.

Regis bütün düşüncelerine zorla giren ve Kessell'in heremrine itaat etmeye zorlayan demirden bir irade hissetti.Fakat bu hükmeden gücün büyücüden gelmediğini sezdi.Daha çok dışarıdaki bir kaynaktan geliyor gibiydi, belki debüyücünün cüppesinin cebinde duran ve arada sırada sıkıcatuttuğu görünmeyen nesneden yayılıyordu.

Yine de buçukluk milleti, böyle büyülere karşı güçlü vedoğal bir direnişe sahipti ve karşı koyan bir kudret mücevhertaşı Regis'in kendisini zorlayan baskıcı iradeye direnmesini veyavaş yavaş onu reddetmesini sağladı. Regis'in aklına anidenbir fikir geldi. Kendi büyülerinin tılsımına yenilen o kadarçok kişi görmüştü ki onların takındığı yüz ifadesini taklitedebilirdi. Sanki aniden tamamen gevşemiş gibi bir parçakendini koyvererek kamburunu çıkarttı ve gözlerini Kessell'inomzunun arkasındaki bir nesneye odaklayarak boş boş baktı.

Page 374: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Gözlerinin kuruduğunu hissetti ama içinden gelen göz kırpmaarzusuna karşı direndi.

"Hangi bilgiyi duymak istiyorsunuz?" diye cevap verdimekanik bir şekilde.

Kessell yeniden rahatça arkasına yaslandı. "Bana EfendiKessell diye hitap et," diye emretti.

"Hangi bilgiyi duymak istiyorsunuz, Efendi Kessell?"

"İyi," diye kendi kendine sınttı büyücü. "Gerçeği kabul et,buçukluk, bana anlatmak için gönderildiğin hikaye biraldatmacaydı."

Neden olmasın? diye düşündü Regis. Gerçeğindamlacıklarıyla çeşnilendirilmiş bir yalan, daha da güçlü biryalan olur. "Evet," diye yanıtladı. "En hakiki müttefiklerinizinsize karşı dolap çevirdiğini düşünmeniz içindi."

"Peki hangi amaçla?" diye ısrar etti Kessell, kendindenoldukça memnun olarak. "Bryn Shander halkı onlan hiçbirmüttefikim olmadan da kolayca yok edebileceğimi biliyorolmalıdır. Bana çok zayıf bir plan gibi geldi."

"Cassius'un sizi mağlup etmek gibi bir niyeti falan yoktu,Efendi Kessell," dedi Regis.

"Peki neden buradasın sen? Ve neden Cassius şehriistediğim gibi basitçe teslim etmedi?"

Page 375: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

"Sizin aklınızda bazı kuşkular yaratmak içingönderilmiştim," diye yanıtladı Regis, Kessell'in ilgisiniüzerinde tutmak ve onun aklını meşgul etmek içinkörlemesine yalanlar doğaçlayarak. Ama sözlerininmaskesinin ardında, başka bir planı bir araya getirmeyeçalışıyordu. "Cassius'a asıl hareket yöntemini uygulamadadaha fazla zaman kazandırmak içindi."

Kessell öne doğru eğildi. "Peki ya bu hareket yönteminedir?"

Regis bir cevap arayarak duraksadı.

"Bana karşı direnemezsin!" diye gürledi Kessell. "İrademçok kudretli! Cevap ver yoksa gerçeği zihninden sökerekalırım!"

"Kaçmak için," diye ağzından kaçırdı Regis ve bunusöyledikten sonra önünde birkaç olasılık beliriverdi.

Kessell tekrar arkasına yaslandı. "İmkansız," diye yanıtladıkayıtsızca. "Ordum her açıdan, insanların yarıp geçemeyeceğikadar güçlü."

"Belki de inandığınız kadar güçlü değildir, Efendi Kessell,"diye yem attı Regis. Şimdi seçeceği yol önünde tabak gibiaçılmıştı. Bir yalanın içinde başka bir yalan. Bu formülhoşuna gitmişti.

"Açıkla," dedi Kessell, kendini beğenmiş yüz ifadesinde birendişe gölgesi belirerek.

Page 376: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

"Cassius'un sizin saflarınız arasında müttefikleri var."

Büyücü hiddetle titreyerek oturduğu yerden ayağa fırladı.Regis, basitçe rol kesme işinin ne kadar da etkili bir şekildeişe yaradığına şaşırdı. Bir anlığına, kendi kurbanlarındanherhangi birinin de aynı şekilde onu kazıklamak için yöndeğiştirip değiştirmediğini merak etti. Bu sinir bozucu fikriileride düşünüp taşınmak üzere bir kenara yazdı.

"Orklar bir çok ay boyunca OnKasaba insanlarının arasındayaşamıştı," diye devam etti Regis. "Aslında bir kabile,balıkçılarla ticari ilişkiler de başlatmıştı. Onlar da sizin silahbaşı çağrınıza kulak verdiler, ama Cassius'a karşı hâlâsadakatlerini koruyorlar, tabii onların ırkında gerçekten sadıkkalma gibi bir şey söz konusuysa. Ordunuz Bryn Shanderetrafındaki araziye yerleşirken bile, Bryn Shander'dan gizlicesıvışan ork ulaklar ve ork reisi arasında iletişime geçilmişti."

Kessell saçını arkaya doğru taradı ve gerginlik içinde eliyleyüzünü ovuşturdu. Görünüş itibariyle yenilmez olanordusunun içinde gizli bir zayıflık unsurunun bulunmasımümkün müydü?

Hayır, kimse Akar Kessell'e karşı gelmeye cüret edemezdi!

Ama yine de, eğer bazıları ya da hepsi birden ona karşıdolap çeviriyorsa bunu bilebilir miydi? Ve Errtu danerelerdeydi? Bütün bunların arkasındaki kimse iblis olabilirmiydi?

"Hangi kabile?" diye yavaşça sordu Regis'e, ses tonubuçukluğun haberlerinin onun gururunu kırdığını açık

Page 377: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

ediyordu.

Regis büyücüyü tamamen bir aldatmacanın içinesürüklemişti. "Bremen şehrine yolladığınız grup, Kesik DilOrkları," dedi, büyücünün genişleyen gözlerini mükemmel birtatminle izleyerek. "Benim görevim sadece gece çökmedenönce Bryn Shander'a karşı harekete geçmenizi önlemekti,çünkü orklar şafak vaktinde geri dönecekler, görünüşte onlariçin ayrılan mevkide yeniden gruplaşmak için, ama esasındabatı kanadınızda bir boşluk bırakmak için. Cassius insanlarıbatı bayırlarından açık tundraya doğru götürecek. Sadeceonlann iyi bir mesafe kat etmesine yetecek kadar siziörgütlenmemiş bir şekilde tutmayı umut ediyorlardı. Sonraonları ta Luskan'a kadar kovalamanız gerekecekti!"

Planda birçok zayıf noktanın olduğu apaçıktı, ama bu denliumutsuz bir durumdaki insanların oynamaya teşebbüs etmesimuhtemel bir kumardı. Kessell yumruğunu tahtının kolunagüm diye indirdi. "Ahmaklar!" diye hırladı.

Regis daha rahat nefes alır oldu. Kessell ikna olmuştu.

"Errtu!" diye çığlık attı aniden, iblisin bu dünyadansürülmüş olduğundan haberdar değildi.

Hiç cevap yoktu. "Ah, lanet olsun sana iblis!" diye küfrettiKessell. "Sana en çok ihtiyacım olduğunda etrafta değilsin!"Hızla Regis'e döndü. "Sen burada bekleyeceksin. Daha sonrasana sorulacak bir çok sorum olacak!" Hiddetinin kükreyenalevleri şeytanca parladı. "Fakat öncelikle komutanlarımdanbazılarıyla konuşmam gerek. Kesik Dil Orklan'na bana karşıgelmek neymiş öğreteceğim!"

Page 378: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Aslında, yaptığı incelemelerde Cassius, Kesik DilOrkları'ru Kessell'in en güçlü ve en fanatik yandaşları olarakbetimlemişti.

Yalan içinde yalan.

O akşamüstü daha geç saatlerde, Maer Dualdon sularındakidört kasabanın toplanmış haldeki filosu, ana birlikten başkabir canavar grubunun ayrılışını ve Bremen'e doğru ilerleyişinişüpheyle izledi.

"Garip," diye belirtti Kemp, Targos'un sancak gemisiningüvertesinde yanında durmakta olan YalmzormanlıMuldoon'a ve yanmış Bremen şehrinin sözcüsüne. BütünBremen nüfusu gölün üzerindeydi. Önceki ork grubu ilk okatışlarından sonra şehirde başka bir direnişle karşılaşmamıştıkesinlikle. Ve Bryn Shander eylemsiz duruyordu. Pekiöyleyse büyücü neden güç hatlarını daha da genişletiyordu?

"Akar Kessell aklımı karıştırıyor," dedi Muldoon. "Yadehası benden ötede ya da gerçekten de göze batan taktikhataları yapıyor!"

"İkinci olasılığın doğru olduğunu var say," diye talimatverdi Kemp umutla, "çünkü eğer ilki doğruysa deneyeceğimizher şey boşu boşuna olacak!"

Böylece elverişli bir saldın için savaşçılarını yenidenyerleştirmeye devam ettiler, çocuklarını ve kadınları henüzsaldırıya uğramamış olan Yalnızorman iskelelerinde geriyekalan teknelere taşıdılar. Diğer iki göldeki mültecibirlikleriyle aynı stratejiyi izliyorlardı.

Page 379: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Bryn Shander suru üzerinde Cassius ve Glensather,Kessell'in askerlerinin bölünüşünü daha derin bir kavrayışlaizlediler.

"Ustaca basardın, buçukluk," diye fısıldadı Cassius gecerüzgarına.

Glensather gülümseyerek sözcü dostunun omzuna elinikoydu. "Gidip savaş alanı kumandanlarımızıbilgilendireceğim," dedi. "Eğer saldırma zamanımız gelirse,hazır olacağız!"

Cassius, Glensather'in elini elleriyle kavradı ve başıylaonayladı. Doğulimanı Sözcüsü hızla uzaklaşırken, Cassiussurun kenarına yaslandı ve azimle CryshalTirith'in şimdikararmış olan duvarlarına baktı. Sıktığı dişleri arasındanaçıkça ilan etti, "Zamanı gelecek!"

Kelvin Yığını'mn üzerinde olan yüksek gözleme yerindekiDrizzt Do'Urden de canavar ordusundaki ani değişikliğe tanıkoldu. CryshalTirith'e yapacağı cesur görev için en sonhazırlıkları daha henüz tamamlamıştı ki, uzaktaki meşalelersürüsü aniden batıya doğru akmaya başladı. O veGuenhwyvar sessizce oturup böyle bir harekete neyin sebepolduğunu gösterecek bir ipucu arayarak bu durumu kısa birsüreliğine incelediler.

Gözle görülür hiçbir şey yoktu, fakat gece ilerlemekteydive onun acele etmesi gerekiyordu. Bu hareketlilik, kampınsaflarını incelterek ona yardımcı mı olacaktı yoksacanavarların tetikteliğini arttırarak planlarını bozucu muolacaktı kestiremiyordu. Yine de Bryn Shander halkının hiçbir

Page 380: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

gecikmeye tahammülü olamayacağını biliyordu. Dağ patikasıboyunca aşağı doğru ilerlemeye başladı, koca panter desessizce yanından seğirtiyordu.

Epey iyi bir süre içinde açık araziye geldi ve aceleyleBremen Düzlüğü boyunca aşağı doğru ilerlemeye başladı.Eğer etrafındaki şeyleri incelemek için dursaydı ya da hassaskulağını yere dayayıp dinleseydi, kuzeydeki açık tundradanyaklaşan bir başka ordunun uzak gümbürtülerini duyabilirdi.

Ama drowun odaklandığı nokta güneydeydi, hızlailerlerken gözleri CryshalTirith'in beklemekte olankaranlığına doğru kısılmış bakıyordu. Yanında sadece göreviiçin gerekli olduğuna inandığı nesneleri taşıdığı için hafifdonanımla yolculuk ediyordu. Beş silahı yanındaydı:belindeki deri kınlarında duran iki palası, tam sırtınınortasında kemerine takılı duran bir hançer ve çizmelerindesaklı olan iki bıçak. Kutsal sembolü ve servet kesesiboynundaydı ve devlerin ininden kalma bir un kesesi de hâlâkemerinden sarkıyordu bu duygusal bir seçimdi, Wulfgar ileyaşamış olduğu cesur maceraların iç ferahlatıcı bir hatırasıydı.Sırt çantası, ip, su tulumları ve haşin tundrada günlük yaşamçabasına gerekli olan diğer bütün eşyalarını küçük oyuktabırakmıştı.

Termalaine'in en doğu kıyısından geçerken cümbüş yapangoblinlerin bağırış çağırışlarını duydu. "Şimdi saldırın, MaerDualdon denizcileri," dedi drow sessizce. Ama bunudüşününce teknelerin gölde kalmasından memnuniyet duydu.İçeri sızıp çabucak şehirdeki canavarlara saldırabilecek dahiolsalar kayıp vermeye tahammül edemezlerdi. Termalaine

Page 381: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

bekleyebilirdi; verilmesi gereken çok daha önemli bir savaşvardı.

Drizzt ve Guenhwyvar, Kessell'in kamp yerinin dışçevresine vardı. Kamptaki kargaşanın bittiği işaretlerini görendrow rahatlamıştı. Tek bir ork muhafız bitkinlikle mızrağınınüzerine dayanmış, isteksiz bir şekilde kuzey ufkundaki boşkaranlığı gözlüyordu. Tetikte olsaydı dahi, iki suretin sinsisokuluşunu fark edemezdi, onlar gecenin karanlığından dakaraydı.

"Rapor ver!" diye geldi bir ses, belli bir mesafedeki biryerden.

"Temiz!" diye yanıtladı muhafız.

Drizzt bu kontrolün farklı uzak noktalardan tekrarlandığınıduydu. Guenhwyvar'a geride kalmasını işaret etti, sonramuhafızın mızrak atma menzili içine sessizce sokuldu.

Yorgun ork yaklaşmakta olan hançerin ıslığını duyamadıbile.

Ve sonra Drizzt onun yanında beliriverdi, karanlığadüşüşünü sessizce engelledi. Drow orkun boğazındakihançerim çıkarttı ve kurbanını yavaşça yere yatırdı. O veGuenhwyvar, ölümün fark edilmeyen gölgeleri, yollarınadevam ettiler.

Kuzey hattına konulmuş olan tek muhafız çizgisinikırmışlardı ve şimdi de kolayca uyumakta olan kamp arasındayollarını buluyorlardı. Gök gürültüsü gibi duyulan

Page 382: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

horuldanmalannın kesilmesi ilgi çekecek olsa bile Drizztdüzinelerce ork ve hatta bir verbeeg bile öldürebilirdi, fakatyürüyüşünü yavaşlatamazdı. Her geçen dakikaGuenhwyvar'ın gücünü emiyordu ve şimdi ikinci birdüşmanın işaretleri, yani atmakta olan şafağın ışıklan doğugöğünde görünür hale gelmişti.

Bu kadar ilerleyebildiği için drowun umutlan hatırı sayılırderecede artmıştı, ama CryshalTirith'in önüne gelipdurduğunda cesareti kınldı. Savaşa hazır bir ogre muhafızgurubu kulenin etrafını çevreliyor, yolunu kesiyordu.

Kedinin yanına eğildi, ne yapacaklarına karar vermemişti.Şafak onlan görünür kılmadan önce bu geniş kampınçevresinden kaçmak için geldikleri yoldan geri gitmelerigerekirdi. Drizzt böylesine açması bir halde olanGuenhwyvar'ın bu seçeneği deneyebileceğinden bileşüpheliydi. Yine de yola devam etmek demek bir ogrebirliğiyle çaresiz bir savaşa tutuşmak demek olacaktı. Buikilemin hiç çözümü yok gibiydi.

Sonra kampın kuzeydoğu kesiminde sinsi dostlara yolaçacak bir şeyler oldu. Ani alarm haykırışları yükseldi veogreleri nöbet yerlerinden birkaç uzun adım öteye çekti.Drizzt ilk başta öldürülmüş olan ork muhafızın bulunmuşolduğunu düşündü ama sesler çok uzaktan, doğudangeliyordu.

Kısa süre sonra çeliğin çeliğe vurma sesi şafak öncesigökyüzünde çınladı. Bir savaş çıkmıştı. Rakip kabileler sandıDrizzt, fakat dövüşen kimseleri bu mesafeden seçemiyordu.

Page 383: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Yine de merakı o kadar da üstün değildi. Disiplinsiz ogrelerkendi noktalarından daha da uzaklara doğru gittiler. VeGuenhwyvar kulenin kapısını tespit etti. İkisi bir saniye olsuntereddüt etmedi.

Ogreler arkalarında duran kuleye giren iki gölgenin farkınabile varamadı.

CryshalTirith'in giriş kapısını geçerken Drizzf in içindegarip bir his, vızıldanan bir titreşim hasıl oldu. Sanki yaşayanbir varlığın iç kesimlerine girmiş gibiydi. Yine de, kulenin ilkkatına giden karanlık koridor boyunca yoluna devam etti.Binanın duvarlarını ve zeminini oluşturan garip, kristalimsimaddeye hayran kaldı.

Kendini dörtgen bir salonda buluverdi, dört odalı yapınınzemin dairesiydi bu. Kessell'in savaş alanı generalleriyle sıksık buluştuğu salon buydu, yüksek mevkideki kumandanlarhariç herkes için büyücünün ana makam odası burasıydı.

Drizzt odadaki karanlık şekillere ve onların yarattığı dahakoyu gölgelere dikkatle baktı. Hiçbir hareket göremediğihalde orada yalnız olmadığını anladı. Guenhwyvar'ın da aynırahatsız hislere sahip olduğunu biliyordu, çünkü kara kürklüsırtındaki saçaklar dik dik olmuştu ve kedi hırlamıştı.

Kessell bu odayı kendisi ile dış dünyadaki ayak takımıarasındaki bir tampon bölgesi olarak görürdü. Kulede peknadiren ziyaret edilen tek daireydi. Akar Kessell'in, trollerinibarındırdığı yer burasıydı.

Page 384: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Başka

Mithril Salonu cüceleri, gizli çıkış noktalarını günbatınımdan kısa bir süre sonra tamamladılar. Dinlenmeyehazırlanan canavar ordusunu, merdivenin tepesine tırmanıp dakesik çimen parçasının altından ilk dikizleyen kişi Bruenoroldu. Cüce madenciler o kadar ustaydılar ki, canavarlarıbirazcık bile olsun işkillendirmeden goblinler ve ogrelerintam ortasına açılan bir tünel kazmayı başardılar.

Klan halkına yeniden katılmak için geri döndüğündeBruenor'un yüzünde gülücükler açıyordu. "Diğer dokuzunu dabitirin," diye talimat verdi, yanında Cattibrie ile tüneldenaşağı doğru yürürken. "Bu geceki uyku Kessell'in oğlanlarıiçin deliksiz olacak!" diye duyurdu, kemerinde duranbaltasının başım okşayarak.

"Yaklaşmakta olan savaşta benim rolüm nedir?" diye sorduCattibrie, ikisi diğer cücelerden uzaklaştıkları vakit.

"O pisliklerden birisi aşağı inecek olursa manivela kolunuçekecek ve tünelleri çökerteceksin," diye cevap verdiBruenor.

"Peki ya sen savaş alanında öldürülürsen?" diye akılyürüttü Cattibrie. "Bu tünellerde yalnız başına gömülükalmak benim için pek gelecek vaat etmiyor."

Bruenor kızıl sakalını okşadı. Bu olasılığı düşünmemişti,eğer o ve klanı savaş meydanında kesilip biçilirse Cattibrie' inçökertilmiş tünellerin arkasında gayet güvende olacağını

Page 385: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

düşünmüştü. Ama orada yalnız başına nasıl yaşayabilirdi?Hayatta kalmak için ne gibi bir bedel ödemesi gerekirdi?

"Peki, yukarı çıkıp dövüşmek mi istiyorsun o zaman? Kılıçkullanmada yeterli derecede iyisin ve ben de hemen seninyanında olacağım!"

Cattibrie bu teklifi bir anlığına düşündü. "Ben manivelanınbaşında kalacağım," diye karar verdi. "Orada kendi kafanıkollamana yetecek kadar fazlası var zaten. Ve tünelleriçökertmek için birinin burada kalması gerekli; goblinlerinbizim salonlarımızı kendilerine ev edinmesine izinveremeyiz!

"Bununla beraber," diye ekledi gülümseyerek,"endişelenmek benim aptallığımdı. Bana geri geleceğinibiliyorum Bruenor. Ne sen, ne de klanından herhangi biri beniasla yarı yolda bırakmadınız!" cüceyi alnından öptü vehoplayıp sıçrayarak uzaklaştı.

Bruenor onun arkasından gülümsedi. "Kesinlikle cesur birkızsın, benim küçük Cattibrie'ım," diye mırıldandı.

Tünellerdeki çalışma bir iki saat sonra tamamlandı. Çıkışbacaları kazıldı ve etraflarındaki bütün yerler herhangi birgeri çekilme hareketini gizlemek ya da goblinlerinkazanabileceği bir avantajı yok etmek için çökertilmek üzerehazırlandı. Bütün klan, yüzleri kasten kurumla karartılmış veağır zırhlan ile silahlan koyu elbise katmanlan altına sarılmışbir halde on çıkış tünelinin altında sıraya dizildi. İncelemeyapmak için yukarı ilk olarak Bruenor çıktı. Etrafı dikizledi

Page 386: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

ve acımasızca gülümsedi. Etrafında goblinler ve ogrelergeceyi geçirmek için yataklarına uzanmış vaziyetteydi.

Tam halkına harekete geçme talimatı verecekti ki aniden birkargaşadır sardı bütün kampı. Bruenor çıkış tünelinintepesinde kaldı, fakat kafasını çim parçasının altında tuttu (ki,geçmekte olan bir goblin üzerine basmıştı) ve canavarlarıneyin harekete geçirdiğini anlamaya çalıştı. Sanki büyük birbirlik toplanıyormuş gibi emir haykınşlan ve tangırtılarduydu.

Daha fazla haykırış duyuldu, Kesik Diller'in ölümü içinatılan çığlıklardı bunlar. Daha önce bu ismi hiç duymamışolmasına rağmen, cüce bunun bir ork kabilesine işaret ettiğinikolayca tahmin etti. "Demek kendi aralannda savaşıyorlaröyle mi?" diye yavaşça, kıkırdayarak mırıldandı. Cücelerinsaldırısının beklemesi gerekeceğini anlayarak merdivendenaşağı indi.

Bu gecikmeyle hayal kırklığına uğrayan klan hemendağılmadı. Bu geceki işin gerçekten de halledilmişolduğundan eminlerdi. Bu yüzden beklediler.

Vakit gece yansını geçmişti ve hâlâ yukarıdaki kampyerinden hareket sesleri geliyordu. Fakat bu bekleyişcücelerin kararlılığını köreltmiyordu. Tam tersine gecikme,yoğunluklarını, goblin kanına olan susamışlıklarınıarttınyordu. Bu dövüşçüler aynı zamanda demirciydi de, birejderha heykeline sadece tek bir pul eklemek için bile uzunsaatler harcayan zanaatkarlardı. Sabır ne demek bilirlerdi.

Page 387: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

En sonunda, her taraf sessizleştiğinde, Bruenor tekrarmerdiveni tırmandı. Daha çimlere doğru kafasını bileuzatmadan önce ritmik bir şekilde alınıp verilen nefeslerin vegürültülü horultuların rahatlatıcı sesini duydu.

Klan, daha fazla geciktirmeden deliklerinden dışarı fırladıve sistemli bir şekilde öldürme işlerine koyuldu. Katil olmarolünden pek eğlence duymuyorlardı, kılıç kılıca dövüşütercih ediyorlardı, fakat bu çeşit bir baskının gerekliliğinianlıyorlardı. Ve goblin pisliklerinin hayatlarına hiç mi hiçdeğer vermiyorlardı.

Gitgide canavarlardan daha fazlası ölümün sessiz uykusunakarıştıkça, alan azar azar sessizleşti. Eğer çok fazla hasarveremeden saldırılan açığa çıkarsa diye cüceler ilk baştaogreler üzerinde yoğunlaştı. Ama stratejileri gereksizdi.Düşmandan bir karşılık gelmeden birçok dakika geçti.

Muhafızlardan biri neler olduğunu anlayıp da bir alarmçığlığı atmayı başarana kadar Kessell'in emrinde bulunanlararasında binden fazlasının kanı araziyi sulamıştı.

Üzerlerinde çığlıklar yükseldi ama Bruenor geri çekilmeişareti vermedi. "Hizaya girin!" diye emretti. "Tünelleretrafında toplanın!" İlk karşı saldın dalgasının çılgın bir aceleiçinde, örgütlenmemiş ve hazırlıksız olacağını biliyordu.

Cüceler sıkı ve savunmacı bir hiza oluşturdular vegoblinleri kesip biçmekte çok az sorun yaşadılar. Herhangi birgoblin daha ona karşı bir silah bile savurana kadar,Bruenor'un baltası birçok çentikle işaretlenmeye hakkazanmıştı.

Page 388: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Fakat yavaş yavaş Kessell'in hizmetkarlan dahaörgütlenmiş bir şekilde saldırmaya başladı. Cücelerin üzerinekendi savaş oluşumlanyla geliyorlardı, kamp yerinde dahafazla kimse uyandırılıp alarma geçirildikçe sayıları artmayave akıncılar üzerine şiddetle kapanmaya başladılar. Ve sonraKessell'in seçkin kule muhafızlanndan oluşan bir ogre birliğisavaş alanına daldı.

Cücelerden geri çekilen ilk kimseler, çöküş hazırlıklan içinson kontrolleri yapacak olan tünel uzmanlan oldu. Çizmeliayaklarını tünel merdivenlerinin ilk, en üst basamaklarınakoydular. Tünellere kaçma işi hassasiyet isteyen biroperasyondu ve başarısında ya da başarısız olmasındabelirleyici rolü oynayacak şey hız olacaktı.

Ama Bruenor beklenmedik bir şekilde tünel uzmanlarınaçıkış bacalarından geri gelmelerini ve cücelere de saflarınıkorumalannı emretti.

Kadim bir şarkının ilk notalarını duymuştu, bundan sadecebirkaç yıl evvel içini dehşetle dolduracak bir şarkıydı bu.Fakat şimdi kalbini umutla dolduruyordu.

Git gide canlanan sözleri en önde söyleyen sesi tanıdı.

Çürümüş tenli kopuk bir kol yerde şapırdıyordu, DrizztDo'urden'in girdap gibi hareket eden palalarına kurban gidenbir başkasıydı bu.

Ama korkusuz troller etrafını sarmaya devam ettiler.Normalde Drizzt, daha dörtgen odaya girdiği anda onlarıniçeride olduğunu anlayabilirdi. O iğrenç kokuları

Page 389: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

saklanmalarını epey zorlaştırıyordu. Fakat drow içerigirdiğinde bunlar o dairede bulunmuyorlardı. Drizzt odanınderinliklerine doğru ilerlediğinde, odayı büyücünün ışığıyladolduran gizli bir büyülü alarma ayağı takıldı ve muhafızlarıuyandırdı. Kessell'in nöbet noktalan olarak oraya burayadiktiği büyülü aynaların içinden odaya girdiler.

Drizzt sefil hayvanlardan birini çoktan yere devirmişti,fakat artık dövüşmekten çok kaçmakla ilgileniyordu. İlkininyerini beş tanesi aldı ve her savaşçı için oldukça zorlusayılırlardı. Kafasını kesmiş olduğu trolün vücudu anidenayağa kalkıp etrafa körlemesine bir şekilde kollarınısavurmaya başladığında Drizzt gözlerine inanamayarakkafasını salladı.

Ve sonra ayak bileğini pençeli bir el kavradı. Daha o şeyebakmadan bile, bunun biraz önce kesmiş olduğu kol olduğunuanladı.

Dehşete kapılmış bir şekilde acayip kolu tekmeleyerekuzaklaştırdı ve dönüp dairenin arka kısmından kulenin ikincikatına döne döne çıkan merdivene doğru tabana kuvvet koştu.Daha evvel verdiği emirle beraber, Guenhwyvar çoktan bitkinbitkin topallayarak merdivenleri çıkmıştı ve şimdi de entepedeki sahanlıkta bekliyordu. drow ardına hiç bakmadanmerdiveni tırmandı. Hızının ve çevikliğinin ona kaçmanın biryolunu bulabilecek kadar zaman kazandırmasını umuyordu.

Çünkü sahanlıkta hiçbir kapı yoktu.

Merdivenlerin en tepesindeki sahanlık dikdörtgendi ve engeniş kenarı boyunca yaklaşık üç metre boyundaydı, iki

Page 390: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

kenarı odaya açılıyor, üçüncüsü merdivenin en tepesininucuna değiyordu ve dördüncüsü ise dümdüz bir aynalevhasıydı. Platformun bütün uzunluğu boyunca uzanıyor veonunla dairenin tavanı arasında güvende duruyordu. Drizzt,onu sahanlık seviyesinden incelerken, bu alışılmadık kapıdakiince ayrıntıları fark etmeyi başarabileceğini umdu, tabii eğerayna gerçekten de bir kapıydıysa.

O kadar da kolay olmayacaktı.

Ayna, tam karşısındaki duvarda asılı olan süslü bir duvarhalısının yansımasıyla dolu olsa da, yüzeyi mükemmel birşekilde pürüzsüzdü ve bir açıklığı gözler önüne serebilecekherhangi bir çatlak ya da kulptan yoksundu. Drizzt silahlarınıkınlarına soktu ve kapı kulbunun keskin gözlerinden saklıolup olmadığım görmek için ellerini aynanın üzerindegezdirdi. Ama cam yüzeyin pürüzsüz kayganlığı sadece birazönceki gözlemini doğruladı o kadar.

Troller merdivendeydi.

Drizzt aynayı iterek yolunu açmaya çalıştı, şimdiye kadaröğrendiği bütün açma emri sözcüklerini söyledi, Kessell'inkorkunç muhafızları tarafından taşınanlara benzeyen başka birboyut geçidi bulmaya çalıştı. Duvar kaskatı bir engel olarakyerini koruyordu.

En öndeki trol merdivenlerin yan yolunu kat etmişti.

"Bir yerlerde bir ipucu olmalı!" diye inledi drow."Büyücüler bilmecelere bayılır ve bunda hiçbir eğlence yok!"Makul olan tek cevap duvar halısının üzerindeki karmaşık

Page 391: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

desen ve şekillerde yatıyordu. Drizzt binlerce iç içe geçmişşeklin arasından kurtuluş yolunu gösterecek özel bir ipucuarayarak ona baktı.

Leş kokusu ona kadar geliyordu. Her zaman aç olancanavarların ağızlarından salyalar saçtıklarını duyabiliyordu.

Ama tiksinmesini kontrol etmek ve sayısız imgelerüzerinde yoğunlaşmak zorundaydı. Duvar halısının üzerindekibir şey gözüne takıldı: en üst şerit boyunca diğer nesnelerarasında işlenmiş olan bir şiirin satırlarıydı. Kadim sanateserinin sönükleşmiş renklerine kontrast oluşturacak biçimde,şiirin elle yazılmış harfleri, yeni eklendiği belli olan birparlaklık taşıyordu. Bu Kessell'in eklediği bir şey miydi?

Buyur gel istersen

içerideki zevk alemine

Ama önce bulmalısın tokmağı!

Görünen ve görünmeyen

Olan fakat olmayan

Ve bir kulp, tenin dokunamadığı.

Özellikle bir satırın drowun aklında yeri vardı.

"Olan fakat olmayan" tabirini Menzoberranzan'dakiçocukluk günlerinde duymuştu. Daha Drizzt'in atalarınınyüzeyde yaşadığı eski zamanlarda, öldürücü bir veba

Page 392: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

salgınıyla gezegeni kınp geçiren gaddar iblis UrguthaForka'ya işaret ediyordu. Yüzey elfleri, Urgutha Forka'nınvarlığını her zaman reddetmişler, veba salgınının suçunudrowlara yüklemişlerdi. Ama kara elfler işin aslını biliyordu.Fiziksel oluşumlanndaki bir şey onları iblise karşı bağışıkduruma sokmuştu ve bunun düşmanları için ne kadar daölümcül olduğunu anladıktan sonra, Urgutha'yı bir müttefikolarak sayarak ışık elflerinin şüphelerini doğrulamayaçalışmışlardı.

Bu sebeple, "Olan fakat olmayan" sözü, uzunca bir drowhikayesinde yer alan küçük düşürücü bir tanımlama, varolduğunu bile reddettikleri bir yaratığa binlerce kayıp vermişolan nefret ettikleri kuzenlerine yaptıkları gizli bir şakaydı.

Urgutha Forka'nın hikayesinden bihaber olan herkes içinçözülmesi imkansız bir hileydi bu. Drow değerli bir avantajyakalamıştı. İblisle alakadar olan bir imge bulabilmekamacıyla duvar halısının yansımalarını taradı. Ve onu aynanınköşesinde kemer seviyesi yüksekliğinde buldu: Urgutha'mnkorkunç ihtişamını tamamen yansıtan bir resmi vardı. İblis,bir elf kafatasını, sembolü olan kara bir sopa ile paramparçaederken betimlenmişti. Drizzt aynı resmi daha önce görmüştü.Hiçbir şey garip ya da alışılmadık gibi görünmüyordu.

Troller tırmanışlarının son köşesini de döndüler. Drizzt'inzamanı neredeyse tükenmişti.

Arkasını döndü ve bir farklılık bulabilmek için görüntününkaynağını inceledi. Hemen aklına dank etti. Orijinal duvarhalısında Urgutha, elfe yumruğuyla vuruyordu; sopa falanyoktu!

Page 393: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

"Görünen ve görünmeyen."

Drizzt hızla aynaya doğru döndü ve iblisin illüzyon olansilahını kavradı. Ama hissettiği tek şey dümdüz camdı.Neredeyse hüsran içinde haykıracaktı.

Deneyimleri ona disiplinli olmayı öğretmişti ve hızlıcasoğukkanlılığını korumayı başardı. Elini aynadan geri çekti,sopanın olduğunu tahmin ettiği derinliğe kendi vücudununyansımasını yerleştirmeye çalıştı. Yavaşça parmaklannıkapadı, beklemekte olduğu başarının heyecanı içinde elininyansımasının sopayı kavrayışını izledi.

Elini hafifçe oynattı.

Aynanın içinde ince bir çatlak beliriverdi.

En öndeki trol merdivenlerin en tepesine ulaşmıştı amaDrizzt ve Guenhwyvar gitmişlerdi.

drow garip kapıyı tekrar kapalı duruma getirdi, arkasınadayandı ve rahat bir nefes aldı. Loşça aydınlanmış birmerdiven önünde yükseliyor ve kulenin ikinci katına açılansahanlıkta son buluyordu. Yolu kesen hiçbir kapı yoktu,sadece yukardan aşağı doğru sarkan boncuklu ipler vardı,ötesindeki meşaleyle aydınlanmış odanın ışığıyla turuncu birrenkle parlıyordu. Drizzt birinin kıkır kıkır güldüğünü duydu.

O ve kedi, sessizce merdivenleri tırmanıp sahanlığınkenarından içeriyi dikizlediler. Kessell'in harem odasınagelmişlerdi.

Page 394: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Perdeleyen gölgelerin ardında loşça yanan meşaleler vardı.Yerin büyük bir kısmı şişkin yastıklarla doluydu ve odanınbölmeleri perdelerle birbirinden ayrılmıştı. Harem kızları,yani Kessell'in aklını yitirmiş oyuncakları, zemininmerkezinde bir daire şeklinde oturuyor, oyun oynayançocukların dizginlenemez hevesiyle kıkırdıyorlardı. Drizztonu fark edeceklerinden şüpheliydi, ama eğer bunu yapsalardıbile, bundan o kadar da endişe duymuyordu. Bu açması,zedelenmiş yaratıkların ona karşı bir harekete geçemeyecekdurumda olduklarını hemen anladı.

Fakat yine de tetikteliğini korudu, özellikle de perdeli kadınodalarına karşı. Kessell'in buraya muhafızlar yerleştirdiğinisanmıyordu, özellikle de sağı solu belli olmayan gaddartroller gibilerini. Ama hiçbir hata yapmamalıydı.

Hemen yanından gelen Guenhwyvar ile birlikte sessizce birgölgeden diğerine sıvıştı. Ve iki dost, merdivenleri çıkıpüçüncü kata açılan kapının olduğu sahanlığa geldiklerinde,Drizzt daha da rahatladı.

Ama kuleye ilk girdiği zaman Drizzt'in duyduğu vızıldamasesi geri geldi. Devam ettikçe güçlendi. Sanki bu şarkı,kulenin duvarlarından yükselen titreşimlerle oluşuyormuşgibiydi. Drizzt muhtemel bir kaynak bulabilmek için etrafınabakındı.

Odanın tavanından sarkan çanlar ürkütücü bir şekildeçınlamaya başladı. Duvardaki meşale ateşleri çılgıncasınadans ediyordu.

Sonra Drizzt olan biteni anladı.

Page 395: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Yapı kendine ait bir yaşamla silkelenip uyanıyordu.Dışarıdaki arazi hâlâ gecenin gölgesindeydi, ama şafağın ilkışıkları kulenin yüksek tepesini aydınlatıyordu.

Kapı aniden sonuna kadar üçüncü kata açıldı. BurasıKessell'in taht odasıydı.

"Tebrikler!" diye haykırdı büyücü. Odanın öbür ucundaDrizzt'in hemen karşısında bulunan kristal tahtın ilerisindeduruyordu. Elinde yanmayan bir mum vardı ve açık kapıyayüzü dönüktü. Regis itaatkar bir şekilde yanında duruyordu,yüzünde bomboş bir ifade vardı.

"Lütfen içeri buyur," dedi Kessell yapmacık bir nezaketle."Yaraladığın trollerim için endişelenme, kesinlikleiyileşeceklerdir!" kafasını geriye doğru atarak güldü.

Drizzt kendini bir ahmak gibi hissetti; bütün o ihtiyatı vesessizliği büyücüyü eğlendirmekten başka işe yaramamıştı!Ellerini kınında duran palalarının kabzalarına koydu ve kapıaralığından içeri girdi.

Guenhwyvar merdivenin gölgelerinde kaldı. Bunun birsebebi büyücünün kediden haberdar olduğunu bildirecekhiçbir şey söylememiş olması, diğer sebebi ise bitkin kedininyürüyerek enerji harcamak istememesiydi.

Drizzt tahtın önünde durdu ve başını eğerek reverans yaptı.Büyücünün yanında duran Regis'in görüntüsü onu epeyrahatsız etmişti, ama buçukluğu tanıdığını gizlemeyi başardı.Aynı şekilde Regis de drowu ilk gördüğünde hiçbir tanımaemaresi göstermemişti, fakat Drizzt bunun bilinçli bir gayret

Page 396: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

mi olduğundan yoksa buçukluğun bir çeşit büyünün etkisialtında mı bulunduğundan emin olamıyordu.

"Selamlar, Akar Kessell," diye kekeledi Drizzt karanlıkaltıdünyası sakinlerinin kullandığı kırık dökük aksanla, sankiyeryüzünün ortak lisanı ona yabancıymış gibi. İblise karşıkullandığı yöntemi burada da deneyebileceğini düşünüyordu."Ortak meselelerimizi ilgilendiren konular hakkında sizinlebir görüşme yapmak için halkım tarafından iyi niyetlegönderildim."

Kessell yüksek sesle güldü. "Gerçekten mi!" yüzünekocaman bir gülümseme yayıldı ve onun yerini aniden kaşıçatık bir ifade aldı. Gözleri şeytani bir şekilde kısıldı. "Senibiliyorum kara elf! OnKasaba'da yaşamış herkes DrizztDo'Urden'i tanır, ya bir hikayeyle ya da bir hatırayla! Buyüzden yalan söyleme!"

"Bağışlayın, kudretli büyücü," dedi Drizzt soğukkanlılıkla,taktik değiştirerek. "Görünüşe göre her türlü açıdaniblisinizden daha akıllısınız."

Kessell'in yüzündeki kendinden emin bakış kayboldu.Çağrılanna cevap vermekten Errtu'yu neyin alıkoyduğunumerak edip durmuştu. drowa daha fazla saygı duydu. Buyalnız savaşçı bir büyük iblis mi öldürmüştü?

"Yeniden başlamama izin verin," dedi Drizzt. "Selamlar,Akar Kessell." Reverans yaptı. "Ben Drizzt Do'Urden,Gvvaeron VVindstorm'un bir kolcusu, Buzyeli Vadisi'ninkoruyucusu. Sizi öldürmeye geldim."

Page 397: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Palalar hızla kınlarından dışarı fırlayıverdi.

Ama Kessell de harekete geçti. Elinde tuttuğu mum anidenyandı. Mumun ateşi, bütün odayı sarmalamış olan prizmalarlabirentine ve aynalara yansıdı, odaklandı ve her yansımanoktasında daha da keskinleşti. Mumun ışığıyla beraber üçtane yoğunlaşmış ışın dalgası bir anda drowun etrafını üçgenbir hapis şeklinde sardı. Işık demetlerinden hiçbiri onadeğmedi, ama drow onların gücünü hissettiği için içlerindengeçmeye cesaret etmedi.

Güneş ışığı yapının uzunluğu boyunca filtre gibi emilirkenkulenin vızıldadığını net bir şekilde duydu Drizzt. Meşaleışığında ayna gibi görünen duvar levhalarından birkaçınınpencere olduğu anlaşılırken oda epey aydınlandı.

"Buraya öylece girip benden kolayca kurtulabileceğini misandın?" diye sordu Kessell gördüklerine inanamayarak. "BenAkar Kessell'im, seni ahmak! Buzyeli Vadisi Tiranı'yım! Buunutulmuş toprakların donmuş bozkırlarında şimdiye kadarboy göstermiş olan en büyük orduya komuta ediyorum ben!

"Orduma bak!" Eliyle yay çizdi ve büyülü aynalardan biricanlanıverdi. Aynanın içinde kuleyi çevreleyen geniş kampyerinin bir kısmının görüntüsü belirmişti, uyanmakta olankamp yerinin haykırışlarıyla doluydu.

Sonra alanın görünmeyen, uzak köşelerinden bir yerden birölüm çığlığı duyuldu. İçgüdüsel olarak, hem drow hem debüyücü kulaklarını uzaktan gelen çarpışma seslerineçevirdiler ve savaşın devam etmekte olan çınlayışını duydular.Drizzt merakla Kessell'e baktı, kamp yerinin en kuzey

Page 398: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

bölümünde neler olduğunu büyücünün bilip bilmediğinimerak etti.

Kessell drowun dile getirmemiş olduğu sorusuna eliyle yayçizerek cevap verdi. Aynadaki görüntü içsel bir sisle biranlığına karardı ve sonra alanın öbür tarafına odaklandı.Savaşın haykırış ve gürültüleri büyülü aletin derinliklerindengüçlü bir sesle yükseldi. Sonra, sis perdesi dağıldığında,goblinlerden oluşan bir denizin tam ortasında sırt sırtadövüşen Bruenor'un klan halkının görüntüsü meydana geldi.Cücelerin etrafındaki savaş alanı yığın yığın goblin ve ogrecesetleriyle doluydu.

"Bana karşı gelmenin ne kadar ahmakça olduğunugörüyorsun değil mi?" diye ciyakladı Kessell."

"Bana kalırsa cüceler epey iyi iş çıkarmış."

"Saçmalık!" diye haykırdı Kessell. Elini yeniden savurduve ayna yeniden dumanlandı. Aniden aynanın derinlerindenbir yerden Tempus'un Şarkısı duyuldu. Drizzt bu sisperdesinin arasından bir görüntü yakalayabilmek için heveslibir şekilde öne doğru eğildi, şarkıya öncülük eden kimseyigörmeye hevesli bir şekilde.

"Cüceler benim aşağı seviyedeki savaşçılarımın birkaçınıkesip biçe dursunlar, ordumun saflarına katılmak için yığınlasavaşçı geliyor! Hepinizin sonu geldi, Drizzt Do'Urden! AkarKessell geldi."

Sis perdesi kalktı.

Page 399: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Ardında bin tane coşkulu savaşçıyla birlikte Wulfgar,arkasından tehlike gelmesinden hiç korku duymayancanavarlara doğru yaklaşıyordu. Hücum eden barbarlara enyakın olan goblin ve orklar, efendilerinin sözlerine karşıbükülmez bir iman besledikleri için, söz verilmişmüttefiklerinin gelişi karşısında tezahürat yaptılar.

Sonra öldüler.

Barbar kalabalığı düşman safları içine yararak girdi. Biryandan şarkı söylüyor ve bir yandan da vahşi birumursamazlıkla öldürüyorlardı. Cücelerin Tempus'unŞarkısı'na katılış sesi, silahların çarpışma gürültüsününarasında bile duyulabiliyordu.

Gözleri fal taşı gibi açılmış, ağzı bir karış açık kalmış vehiddetle titremekte olan Kessell, şok edici görüntüyü eliyledağıttı ve Drizzt'e döndü. "Hiç fark etmez!" dedi, ses tonunusabit tutabilmek için çabalayarak. "Hiç acımadan seninicabına bakacağım. Sonra da Bryn Shander alevler içindekalacak!

"Ama önce sen, hain drow," diye tısladı büyücü. "Kendiırkının katilisin, dua edecek tanrın kaldı mı geriye?" Mumahafifçe üfleyerek ateşinin hafifçe yana doğru hareket etmesinisağladı.

Yansımanın açısı değişti ve ışık demetlerinden biri Drizzt'edeğdi. Eski palasının kabzasında bir delik açtı ve sonra dahada derine batarak elinin kara derisini kesti. Drizzt acı içindeyüzünü buruşturdu, pala yere düşerken ve ışık demeti esasyerine geri dönerken elini sıkıca kavradı.

Page 400: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

"Ne kadar kolay olduğunu görüyorsun değil mi?" diye alayetti Kessell. "Senin basit aklın Crenshinibon'un gücünütasavvur edemiyor! Ölmeden önce bu gücün bir örneğinihissetmene izin verdiğim için kendini şanslı hissetmelisin!"

Drizzt çenesini dik tuttu ve büyücüye bakarken gözlerindehiçbir yalvarış emaresi yoktu. Ölümü çok uzun zaman evvelişinin makul bir olasılığı olarak kabul etmişti ve gururlaölmeye kararlıydı.

Kessell onu korkudan boncuk boncuk terletmeye çalıştı.Büyücü ölümcül mumu tahrik edici bir şekilde oraya burayasallıyor, ışık demetinin ileri geri hareket etmesini sağlıyordu.En sonunda gururlu kolcunun ağzından hiçbir sızlanma ya dayalvarma çıkmayacağını anladığı zaman, Kessell bu oyundanbıktı. "Elveda ahmak," diye hırladı ve ateşin üzerine üflemekiçin dudaklarını büzüştürdü.

Regis mumu söndürdü.

Birkaç saniyeliğine her şey tamamen durmuş gibiydi.Büyücü, kendi kölesi olduğuna inandığı buçukluğa dehşetekapılmış bir şaşkınlıkla baktı. Regis sadece omuzlarını silkti,sanki bu alışılmadık cesur davranışı karşısında Kessell kadarşaşırmış gibiydi.

İçgüdülerine dayanan büyücü, mumun üzerinde durduğugümüş levhayı aynanın camına doğru fırlattı ve çığlık atarakodanın arka köşesinde duran, gölgeler içinde gizli küçük birmerdivene doğru koştu. Drizzt tam ilk adımlarını atmaktaydıki aynanın içindeki alevler kükredi. drowun ilgisini çekecek

Page 401: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

biçimde dışarı dört tane şeytani kırmızı göz bakıyordu vesonra kırık camın içinden iki tane cehennem köpeği fırladı.

Bir tanesinin yolunu Guenhwyvar kesti, sıçrayarakefendisinin yanından geçti ve iblis köpeğin üzerine balıklamadaldı. İki hayvan odanın gerisine doğru yuvarlandı. Dişlerdenve pençelerden oluşan, siyah ve koyu kırmızı renkteki birkaraltı Regis'i yere devirdi.

İkinci köpek ateş nefesini Drizzt'in üzerine saldı, amaiblisle olduğu gibi, alevler drowu yine rahatsız etmiyordu.Sonra saldırma sırası onundu. Ateşten nefret eden palacoşkuyla çınladı, Drizzt onu yere doğru indirirken saldırmaktaolan hayvanı ikiye böldü. Kılıcın gücüne hayran kalan amamahvetmiş olduğu kurbanına boş boş bakmaya bile zamanıolmayan Drizzt takibini sürdürdü.

Merdivenin zeminine vardı. Hemen tepesinde, kulenin enyüksek katına açılan bir kapıdan dışarıya ritmik bir şekildezonklayan ışık sızıyordu. Drizzt her kalp atışıyla berabertitreşimlerin yoğunluğunun arttığını hissetti. CryshalTirith'inkalbi yükselen güneşle birlikte daha da güçlü atıyordu. Drizztiçine yürümekte olduğu tehlikeyi anladı, ama durup daolasılıkları düşünecek zamanı yoktu.

Ve sonra bir kez daha Kessell ile yüz yüzeydi. Bu seferbinanın en küçük odasındaydılar. İkisinin arasında ürkünç birşekilde havada asılı duran ve nabız gibi atan iri bir kristalparçası vardı Cryshaltirith'in kalbiydi bu. Dört köşeli ve birbuz saçağı gibi ince uzundu, sadece otuz santim olsa bileDrizzt bunun, içinde bulunduğu kulenin küçük bir kopyasıolduğunu fark etti.

Page 402: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Crenshinibon'un tıpatıp görüntüsüydü.

İçinden bir ışık duvarı çıkıyor ve drow bir tarafta, büyücüdiğer tarafta kalacak şekilde odayı ikiye bölüyordu. Drizztbüyücünün kıs kıs gülüşünden anlamıştı ki, bu en az taştan birduvar kadar sert bir engeldi. Alt kattaki karmakarışık büyüodasının tersine, kulenin duvarında daha çok bir pencereymişgibi görünen, sadece tek bir ayna bu odayı süslüyordu. O dahemen büyücünün yanındaydı.

"Kalbe vur, drow," diye güldü Kessell. "Ahmak!CryshalTirith'in kalbi dünyadaki bütün silahlardan dahakuvvetlidir! Büyülü ya da büyüsüz ona hiçbir şeyyapamazsın, hatta pürüzsüz yüzeyinde ufacık bir çizik bileoluşturamazsın! Vur ona; ahmakça küstahlığının sonucuneymiş gör bakalım!"

Fakat Drizzt'in başka planlan vardı. Bazı düşmanlarınsadece kaba kuvvet kullanılarak alt edilemeyeceğini bilecekkadar açık görüşlü ve kurnazdı. Her zaman başka seçeneklerbulunurdu.

Geriye kalmış olan silahını, büyülü palayı kınına soktu vekemerindeki kesenin ağzını tutan ipi çözmeye başladı. Kessellmerakla onu izledi, ölümü kaçınılmaz gibi görünmesinerağmen drowun takındığı soğukkanlı havadan rahatsızolmuştu. "Ne yapıyorsun?" diye sordu büyücü.

Drizzt cevap vermedi. Hareketleri sistemli ve sarsılmazdı.Kesenin üzerindeki ipi gevşetti ve onu açtı.

Page 403: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

"Sana ne yaptığını sordum!" diye kaşlarını çattı Kessell,Drizzt kalbe doğru yürümeye başlamışken. Aniden küçükmaket savunmasızmış gibi geldi büyücüye. Bu kara elfin,belki de esasında tahmin ettiğinden çok daha tehlikeli olduğugibi rahatsız edici bir hisse kapıldı.

Bunu Crenshinibon da sezdi. Kristal parçası telepatik biryolla Kessell'e öldürücü bir büyü oku atması ve drowun işinibitirmesi için talimat verdi.

Ama Kessell korkmuştu.

Drizzt kristale yaklaştı. Elini üzerine koymaya çalıştı amaışık duvarı onu geri püskürttü. Bu kadarını zatenbeklediğinden dolayı kafasını salladı ve kesenin ağzınıgenişleyebileceği kadar açtı. Sadece kulenin kendisi üzerineyoğunlaşmış olduğundan ne büyücüye baktı ne de onun ettiğilaf kalabalığını duydu.

Sonra un kesesini mücevher taşın üzerine boşalttı.

Kule sanki itiraz içinde inliyor gibiydi. Kapkaranlık oldu.

Drow ile büyücüyü birbirinden ayıran ışık duvarı yok oldu.

Ama Drizzt hâlâ kule üzerinde yoğunlaşmış vaziyetteydi.Üzerini kaplayan un tabakasının, cevher taşının saçtığı güçlüışınlan sadece kısa bir süreliğine engelleyebileceğinibiliyordu.

Fakat şimdi boşalmış olan keseyi kristalin üzerine geçiripipi çekmeye yetecek kadar süresi olmuştu. Kessell feryat edip

Page 404: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

ileri doğru atıldı, ama çekilmiş palayla burun buruna gelerekdurdu.

"Hayır!" diye haykırdı büyücü çaresiz bir itiraz içinde."Yaptığın şeyin sonuçlarının farkında mısın?" Sanki bir cevapverirmişçesine kule sarsıldı. Çabucak durgunlaştı, ama hemdrow hem de büyücü yaklaşmakta olan tehlikeyi anladı. Dahaşimdiden CryshalTirith'in içlerinde bir yerde çürümebaşlamıştı.

"Tamamen farkındayım," diye yanıtladı Drizzt. "Seni altettim, Akar Kessell. Kendi beyanına göre OnKasaba'nınhükümdarı olarak geçirdiğin kısa saltanat sona erdi."

"Sen kendini öldürdün, drow!" diye karşılık verdi Kessell,CryshalTirith yeniden ve bu sefer daha da şiddetlesarsıldığında. "Kule üzerine çökmeden buradan kaçmayı umutedemezsin!"

Bir sarsıntı daha oldu. Ve sonra bir tane daha.

Drizzt umursamaz bir şekilde omuz silkti. "Öyle olsun,"dedi. "Ben amacıma ulaştım, çünkü sen de yok olacaksın."

Büyücü ani ve çılgınca bir kahkaha patlatıverdi. DönerekDrizzt'ten uzaklaştı ve kule duvarına gömülü olan aynayabalıklama daldı. Drizzt'in umduğu gibi camı kırarak geçipaşağıdaki alana düşmek yerine, Kessell aynanın içine girmişve yok olmuştu.

Kule yeniden sallandı ve bu sefer sarsıntı dinmedi. Drizztçatı kapısına doğru hareket etti ama ayakta bile zor

Page 405: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

durabiliyordu. Duvarlarda çatlaklar meydana geldi.

"Regis!" diye haykırdı, ama hiçbir cevap yoktu. Odanıniçindeki duvarın bir kısmı daha şimdiden çökmüştü; Drizztmerdivenin zeminindeki yığını görebiliyordu. Dostlannınşimdiye kadar kaçmış olmalarına dua ederek önünde açıkkalan tek yolu seçti. Kessell'in ardından büyülü aynanın içinedaldı.

Buzyeli Vadisi Savaşı

Bryn Shander halkı, çayırlardaki savaş seslerini duydu, amaneler olduğunu ancak şafağın ilk ışıklan her tarafı tamamenaydınlatınca görebildi. Cücelere çılgınlar gibi tezahüratyaptılar ve barbarlar Kessell'in safları arasına yırtarak dalıp dagoblinleri neşe dolu bir umursamazlıkla kesip biçtiğindeşaşırıp kaldılar.

Cassius ile Glensather, surun üzerindeki alışılmış yerlerindeolayların beklenmedik değişimini kara kara düşündüler.Kendi güçlerini savaşa sürmeleri gerekip gerekmediğine eminolamamışlardı.

"Barbarlar mı?" diye ağzı bir karış açık kaldı Glensather'in."Onlar bizim dostlarımız mı yoksa düşmanlarımız mı?"

"Ork öldürüyorlar," diye yanıtladı Cassius. "Onlardostumuz!"

Page 406: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Maer Dualdon'da, Kemp ve diğerleri de, kimin dahilolduğunu göremedikleri halde savaş seslerini duydular. Dahada kafa karıştırıcı bir şekilde, güney batıda, Bremenkasabasında başka bir savaş baş göstermişti. Yoksa BrynShander halkı dışarı çıkıp saldırmış mıydı? Ya da AkarKessell'in ordusu kendi kendini mi yok ediyordu?

CryshalTirith aniden karardı. Bir zamanlar cam gibi vehareketli olan köşeleri şimdi matlaşmış ve ölümcül birdurgunluğa bürünmüştü.

"Regis," diye mırıldandı Cassius, kulenin güç kaybınıhissederek. "Şimdiye kadar sahip olup olacağımız tekkahraman!"

Kule titreyip sarsıldı. Duvarlarının üzerinde büyük çatlaklaroluştu. Sonra parçalandı.

Tanrı gibi tapınır oldukları büyücünün kulesi yıkılmayabaşladığında, canavar ordusu dehşet dolu bir inançsızlıklaizledi.

Bryn Shander borazanları çalmaya başladı. Kemp'in halkıçılgıncasına tezahürat yaptı ve deliler gibi küreklere sarıldı.Jensin Brent'in öncü ulakları şaşırtıcı haberleri LacDinneshere'deki filoya iletti, onlar da karşılık olarak mesajıKızıl Sular'a geçirdi. OnKasaba halkının saklanmış olduğugeçici sığınakların hepsinden aynı emir yükseldi.

"Hücum!"

Page 407: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Bryn Shander surunun devasa kapılarının içine toplanmışolan ordu, avlunun içinden çayırlara doğru aktı. LacDinneshere'de bulunan CaerKonig ile CaerDineval filoları vegüneydeki Good Mead ile Dougan Oyuğu filoları, doğu yeliniyakalamak için yelken açıp göller üzerinde hızla ilerlediler.Maer Dualdon'da toplanmış olan dört filo epey sıkı kürekçekerek, intikam almak için ettikleri aceleleri içinde yine aynırüzgara karşı koyarak ilerledi.

Girdap gibi esen bir karmaşa ve şaşkınlık rüzgarıylaberaber nihai Buzyeli Vadisi Savaşı başladı.

Regis, birbiriyle savaşan yaratıklar bir kez dahayuvarlanarak yanından geçtiğinde kanara kaçıldı. Pençeler vedişler gözü dönmüş bir mücadele içinde yırtıp deşiyordu.Guenhwyvar normalde, cehennem köpeğini saf dışı bırakmaişinde pek zorluk çekmezdi. Ama bu bitkin düşmüşhaldeyken, kedi canı için savaşırken buldu kendini. Köpeğinsıcak nefesi kapkara kürkü yakıp kavurdu; koca dişleri kaslıboynu ısırdı.

Regis kediye yardım etmek istedi, ama düşmanınıtekmeleyebilecek kadar bile yaklaşamıyordu. Drizzt neden bukadar ani bir şekilde koşturup gitmişti ki?

Guenhwyvar güçlü bir çene tarafından boynunun kırılmaktaolduğunu hissetti. Kedi yana savruldu ve daha ağır olancüssesi köpeği de beraberinde götürdü. Ama yırtıcı çeneninkavrayışı çözülmedi. Havasızlıktan kedinin başı döndü. Böylebir ihtiyaç anında sahibini yüzüstü bıraktığına pişman olsa da,aklını düzlemler arasında geriye, gerçek yuvasına odaklamayabaşladı.

Page 408: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Sonra kule karardı. Ürken cehennem köpeği kavrayışını birparça gevşetti ve Guenhwyvar bu fırsatı yakalamakta çabukdavrandı. Kedi patilerini köpeğin kaburgalanna yerleştirdi vekendini iterek kurtularak karanlığın içine yuvarlandı.

Cehennem köpeği düşmanını aradı ama panterin kendinigizleme yeteneği, onun keskin duyularının hatırı sayılırhaberdarlığından bile ötedeydi. Sonra köpek ikinci bir avgördü. Tek bir zıplayışta Regis'in yanına geldi.

Guenhwyvar çok iyi bildiği bir oyun oynuyordu şimdi.Panter geceye ait bir yaratıktı, karanlığın içinden saldıran veavı daha onun varlığını bile sezmeden öldüren bir yırtıcıydı.Cehennem köpeği, Regis'e saldırmak için yere sindi, sonrapanter ağır bir şekilde sırtına konup da pençelerini pasrengindeki posta batırmaya başladığı zaman devrildi.

Öldürücü dişler boynunu bulmadan önce, köpek sadece sonbir kez cıyaklayabildi.

Aynalar çatlayıp paramparça oldu. Duvarda açılan ani birdelik Kessell'in tahtını yutuverdi. Kule en son ölüm sancılarıiçinde sarsılırken kristalden moloz blokları düşmeye başladı.Alt kattaki harem odasından yükselen çığlıklar, Regis'e buyıkım sahnesinin bütün yapı boyunca yaşandığını söyledi.Guenhwyvar'ın cehennem köpeğini öldürdüğünü gördüğünememnundu, ama kedinin kahramanlıklarının boşuna olduğunuanlamıştı. Kaçacak hiçbir yerleri yoktu, CryshalTirith'inölümünden kurtuluş yoktu.

Regis, Guenhwyvar'ı yanına çağırdı.

Page 409: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

O karanlıkta kedinin vücudunu göremiyordu, ama sankikedi onu avlayacakmışçasına dönüp duran ve ona dikkatlebakan gözleri görebiliyordu. "Ne?" diye afalladı buçuklukşaşkına dönmüş bir halde. Gerilimin ve köpeğin üzerindeaçtığı yaraların Guenhwyvar'ı deliliğe sürüklediğindenşüphelendi.

Hemen yanına koca bir duvar parçası düştü ve onu cup diyeyere oturttu. Kedinin gözlerinin havaya yükseldiğini gördü;Guenhwyvar sıçramıştı.

Dumandan nefesi kesildi ve kristal kulenin en sonçöküşünün başladığını hissetti. Sonra kara kedi onusarmaladığında daha da derin bir karanlık çöktü üzerine.

Drizzt düşmekte olduğunu hissetti.

Işık çok parlaktı, hiçbir şey göremiyordu. Hiçbir şeyduymuyordu, kulağının dibinde hızla esen rüzgarı bile. Amakesin bir şekilde düşmekte olduğunu biliyordu.

Sonra ışık loşlaşıp boz bir sis halini aldı, sanki bir buluruniçinden geçiyormuş gibi. O kadar rüya gibi, tamamen gerçekdışı görünüyordu ki. Bu duruma nasıl geldiğinihatırlayamıyordu. Kendi adını bile hatırlayamıyordu.

Sonra kalın bir kar yığınının içinde düştü ve rüyagörmediğini anladı. Rüzgarın iniltisini duydu ve dondurucuısırığını hissetti. Ayağa kalkıp etrafındakiler hakkında dahaiyi bir fikir sahibi olmaya çalıştı.

Page 410: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Derken çok uzakta, aşağıda yükselmekte olan savaşınçığlıklarını duydu. CryshalTirith'i hatırladı, neredebulunduğunu anımsadı. Sadece tek bir cevap olabilirdi.

Kelvin Yığını'mn tepesindeydi.

Bryn Shander ve Doğulimanı askerleri, başlarında Cassiusve Glensather ile beraber kol kola savaşarak bayırlı tepedenaşağıya hücum etti ve şaşkın goblin safları arasına şiddetledaldı. İki sözcünün kafasında özel bir amaç vardı: Canavarsaflarını yarıp geçmek ve Bruenor'un birliğiyle bağlantıkurmak. Birkaç dakika önce surun üzerindeyken barbarlarında aynı stratejiyi denemeye teşebbüs ettiğini görmüş ve eğerüç ordu da kanatlardan destek verecek şekilde bir arayagetirilebilirse cılız şanslarının oldukça büyüyeceğinidüşünmüşlerdi.

Goblinler hücuma yol verdiler. Olayların ani değişimikarşısındaki katıksız bir hüsran ve şaşkınlık içindeyken,canavarlar herhangi bir savunma hattı oluşturamayacakdurumdaydılar.

Maer Dualdon'un dört filosu Targos'tan arta kalanyıkıntıların hemen kuzeyinde karaya çıktığında, aynı şeklideorganize olmamış ve yönünü şaşırmış bir direniş gücüylekarşılaştı. Kemp ve diğer liderler arazide kolayca sağlam biryer elde edebileceklerini düşündüler, ama ana endişeleriTermalaine'i işgal etmiş olan geniş goblin birliklerinin, eğersahilden, yani arkalarından saldırırlarsa tek kaçış yollarının daönünü kesecek olmalarıydı.

Page 411: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Fakat endişelenmeleri gereksizdi. Savaşın ilk sahnelerindeTermalaine'deki goblinler, büyücülerine destek olma niyetiiçinde aceleyle dışarı çıkmıştı. Ama sonra CryshalTirithyıkıldı. Fethedilmiş Bremen şehrinde bulunan Kesik DilOrkları'nı silip süpürmek için Kessell'in yolladığı genişkuvvetin söylentilerini bütün gece boyunca duyduktan sonragoblinler daha şimdiden şüpheci olmaya başlamıştı. VeKessell'in gücünün doruk noktası olan kuleyi çöküp yıkılırkengördüklerinde, diğer şıkları yeniden düşünmüş ve önündekiseçeneklerin sonuçlarını zihinlerinde tartmaya başlamışlardı.Açık arazinin güvenli kollarına doğru kuzeye kaçmışlardı.

Esip uçan karlar, dağın tepesine ağır bir örtü eklemişti.Drizzt gözlerini yerde tutuyordu ama kararlı bir şekilde birinidiğerinin önüne koyarken ayaklarını zar zor görebiliyordu,hâlâ büyülü palası yanındaydı ve donuk bir ışıkla parlıyordu,sanki buz kesmiş sıcaklık derecelerinden memnunmuşgibiydi.

Drowun uyuşmaya başlayan vücudu dağdan aşağı inmesiiçin ona yalvarıyordu ve buna rağmen yüksek tepelere doğru,çok yakındaki zirvelerden birine doğru hâlâ ilerliyordu.Rüzgar kulaklarına rahatsız edici bir ses taşıyordu çılgın gibigülen birinin kıkırtıları.

Ve sonra büyücünün bulanık suretini gördü, en güneydekiuçurum kenarından sarkmış, aşağıdaki savaş meydanındaneler olup bittiğini görmeye çalışıyordu.

"Kessell!" diye haykırdı Drizzt. Suretin aniden hareketettiğini gördü ve büyücünün onu bu rüzgarın iniltisi arasındanbile duyduğunu anladı. "OnKasaba halkı adına bana teslim

Page 412: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

olmanı istiyorum! Çabucak, hemen şimdi, bu kış ayazınındinmez rüzgarı ikimizi de olduğumuz yerde dondurmadanönce!"

Kessell dudak büktü. "Hâlâ neyle yüzleştiğinianlayamıyorsun değil mi?" diye sordu şaşkınlık içinde. "Busavaşı kazandığına gerçekten de inanıyor musun?"

"Aşağıdaki insanların nasıl iş çıkarttıklarını bilmiyorum,"diye yanıtladı Drizzt. "Ama sen yenildin! Kulen yok edildi,Kessell, ve o olmadan sen küçük bir hokkabazdan başka birşey değilsin!" Onlar bir yandan konuşurken ilerlemeye devametti ve şimdi büyücüden birkaç metre uzaktaydı. Fakat rakibihâlâ sadece gri alandaki kara bir suret halindeydi.

"Nasıl iş çıkarttıklarını bilmek istiyor musun, drow?" diyesordu Kessell. "Öyleyse bak! OnKasaba'nın çöküşüne tanıkol!" pelerinin altına elini uzattı ve parlayan bir nesne çıkarttıbir kristal parçasıydı. Sanki bulutlar onun önünden çekiliyorgibiydi. Etkisinin geniş çapı içersinde rüzgar durdu. Drizztonun inanılmaz kudretini görebiliyordu. Drow kristalin ışığısayesinde uyuşmuş ellerine tekrar kanın geri döndüğünühissetti. Sonra gri sis perdesi yok oldu ve önlerindeki havatertemiz hale geldi.

"Kule yok mu edildi?" diye alay etti Kessell."Crenshinibon'un sayısız suretlerinden sadece bir tanesinikırabildin! Bir kese dolusunu mu? Dünyadaki en güçlübüyülü antikayı yenmek için mi? Bana karşı gelmeye cüreteden aşağıdaki ahmak adamlara bak!"

Page 413: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Savaş alanı drowun altında geniş bir şekilde yayılmıştı.Rüzgarla dolu, beyaz yelkenleriyle CaerDineval veCaerKonig gemilerinin Lac Dinneshere'in batı sahillerineyaklaşmakta olduğunu görebiliyordu.

Güneyde Good Mead ve Dougan Oyuğu filoları çoktankaraya çıkmıştı. Denizciler bir ön direnişle karşılaşmadılar vedaha şimdiden iç kesimlere saldırmak için hazırlanıyorlardı.Kessell'in ordusunun güney yansım oluşturan goblin ve orklarCryshalTirith'in çöküşüne tanıklık etmemişti. Fakat gücün vekılavuzluğun etkisinin azaldığını hissettiler. Ve çoğu olduğuyerde kaldı yada dostlarını terk etti veya savaşa katılmak içinBryn Shander tepelerine doğru koşturdu.

Kemp'in adamları da kıyıdaydı, kuzeye doğru ihtiyatlıbakışlarla sahil boyunca dikkatle ilerliyorlardı. Bu grup,Kessell'in güçlerinin en fazla yoğunlaştığı yerde karayaçıkmıştı. Ama kulenin gölgesi altındaki alandı orası,CryshalTirith'in çöküşünün en çok cesaret kırdığı yerdi.Balıkçılar goblinlerin çoğunun savaşmaktansa kaçmayaniyetli olduğunu gördü.

Arazinin tam ortasında, en ağır savaşın vuku bulduğuyerde, OnKasaba halkı ve onların müttefikleri de gayet iyi işçıkarırmış gibi görünüyordu. Barbarlar neredeyse cücelerekatılmak üzereydi. Wulfgar'ın çekici ve Bruenor'un rakipsizcesaretiyle kamçılanan iki birlik aralarında duran herkesiyarıp yırtıyordu. Ve kısa süre sonra daha da korkunçolacaklardı, çünkü Cassius ile Glensather pek yakındaydı vekararlı adımlarla geliyorlardı.

Page 414: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

"Gözlerimin bana söylediği kadarıyla, OnKasaba'mn 'oahmak insanları' henüz mağlup edilmemiş!"

Kessell kristali havaya doğru kaldırdı, ışığı daha da büyükbir güç derecesiyle parladı. Aradaki engin mesafeye rağmenaşağıda, savaş alanındaki rakipler CryshalTirith diye bildiklerikudretli varlığın yeniden güçlenmekte olduğunu hemenanlayıverdiler. İnsan, cüce ve goblinler, hatta ölümcül birdövüşe kapılmış olanlar bile dağın tepesindeki ışığa bakmakiçin duraksadı. Tanrılarının geri döndüğünü gören canavarlarçılgınlar gibi tezahürat yaptılar ve şimdiye kadar koruduklarısavunma biçimlerini terk ettiler. Kessell'in görkemle yenidenortaya çıkışıyla cesaret buldular ve saldırıyı gözü dönmüş birşiddetle başlattılar. "Sadece varlığımın bile onları ne kadarkörüklediğini görüyorsun!" diye böbürlendi Kessell kibirle.

Ama Drizzt hiç ilgilenmiyordu ne büyücüyle ne deaşağıdaki savaşla. Parlamakta olan antikanın ısısıyla eriyenkarlardan oluşmuş bir su birikintisinin içinde duruyordu.Keskin kulaklarının uzaktan gelen savaş seslerinin arasındanyakaladığı bir sesi dikkatle dinliyordu. Kelvin Yığını'nındonmuş zirvelerinden gelen bir itiraz gümbürtüsüydü bu.

"Akar Kessell in zaferini gör!" diye haykırdı büyücü, elindetuttuğu antikanın gücüyle birlikte sesi kulakları sağır edici birboyut almıştı. "Aşağıdaki gölde duran tekneleri yok etmekbenim için ne kadar da kolay olacak!"

Drizzt, etrafında büyüyen tehlikelere karşı kibirli birilgisizlik içinde olan Kessell'in büyük bir hata yaptığımanladı. Yapması gereken tek şey, sıradaki birkaç dakika içinbüyücünün kararlı bir eyleme geçmesini önlemekti. Refleksif

Page 415: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

bir şekilde kemerinin arkasında bulunan hançeri kavradı veKessell'in şu anda, Crenshinibon ile bir bütünleşme halindeolduğunu ve küçük silahın hedefi vurma gibi bir şansıolmadığını bildiği halde Kessell'e doğru savurdu. Drow,hiddetini savaş alanına yansıtmasını engellemek içinbüyücünün ilgisini dağıtmayı ve onu kızdırmayı ümitediyordu.

Hançer havada hızla ilerledi. Drizzt arkasını döndü vekoştu.

Crenshinibon'un içinden dışarıya ince bir ışık demeti çıktıve daha hedefi bulamadan silahı eritti, ama Kessell küplerebinmişti. "Benim önümde eğilmelisin!" diye haykırdı Drizzt'e."Kafir köpek, bu günkü ilk kurbanım olma şerefine erişmeyehak kazandın!" Kaçmakta olan drowu nişanlamak için kırıkparçayı uçurumdan aşağı doğrulttu. Ama döndüğü anda,aniden erimiş kaim içine dizlerine kadar gömüldü.

Sonra o da, dağın kızgın gümbürtüsünü duydu.

Drizzt antikanın etki alanından dışarı çıktı ve ardınabakmak için tereddüt bile etmeden, Kelvin Yığını'nın doğuyüzü ile kendisinin arasına koyabildiği kadar mesafe koyarakkoştu.

Şimdi göğsüne kadar batmış olan Kessell, sulu kardankurtulmak için debelendi. Bir kez daha Crenshinibon'ungücünü çağırdı, ama yaklaşmakta olan sonun yoğun stresialtında konsantrasyonu dağıldı.

Page 416: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Akar Kessell yıllardır ilk defa kendini yeniden zayıfhissetti. Buzyeli Vadisi'nin Tiranı değil de, hocasını öldürenmızmız çırak oluvermişti yine.

Sanki Kristal parçası onu reddetmiş gibiydi.

Sonra dağın kardan şapkasının bütün bir kısmı çöktü.Gümbürtü etrafta bir çok mil boyunca yerleri salladı. İnsanlarve orklar, goblinler ve hatta ogreler bile yere yığıldı.

Kessell düşmeye başladığında kırık parçayı göğsünebastırıp sıkıca kavradı. Ama Crenshinibon ellerini yaktı, onureddetti. Kessell birçok kez başarısız olmuştu. Antika artıkonu sahip olarak kabul etmeyecekti.

Kessell kırık parçanın parmakları arasından kaydığınıhissettiğinde çığlık attı. Fakat feryadı, çökmekte olan çığıngümbürtüsüyle boğulup gitmişti. Karın soğuk karanlığıetrafına kapandı. Kendi inişi sırasında onunla birliktedüşüyor, yuvarlanıyordu. Kessell çaresizlik içinde hâlâinanıyordu ki, eğer kristal parçasını elinde tutuyor olsaydıbundan bile kurtulabilirdi. Kelvin Yığını'nın alçak birtepesine konduğu zaman biraz rahatladı.

Sonra dağın tepesindeki karın yarısı üzerine indi.

Canavar ordusu, tanrılarının yemden düştüğünü gördü.Heyecanlarını kışkırtan iplik çabucak çözülmeye başladı.Ama Kessell in yeniden ortaya çıktığı zamanda, belli birdüzeyde eşgüdümlü bir hareketlilik meydana gelmişti.Büyücünün bütün ordusunda geriye kalan tek gerçek devlerolan iki ayaz devi kumandayı ele geçirdi. Seçkin ogre

Page 417: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

muhafızları yanlarına çağırdılar, sonra da ork ve goblinkabilelerini kendi etraflarında birleşip onları takip etmeyedavet ettiler.

Yine de ordunun düştüğü dehşet bariz ortadaydı. AkarKessell'in demir yumruklu egemenliği altında derinleregömülmüş olan kabile rakiplikleri, kaba bir güvensizlik halinialarak yeniden su yüzüne çıktı. Sadece düşmanlarına ve onlarıdiğer kabilelerin yanında saflarda tutan devlere olan korkulanyüzünden savaşa devam ediyorlardı.

"Selamlar, Bruenor!" diye çınladı Wulfgar’ın sesi, başka birgoblin kafasını paramparça ederken. Barbar kalabalığı ensonunda cücelere ulaşmıştı.

"Ve sana da, evlat!" diye yanıtladı cüce, baltasını rakibiningöğsünün derinlerine gömerken. "Sen gelene kadar neredeyseiş işten geçiyordu! Senin payına düşen pislikleri de öldürmekzorunda kalacağımı düşünmüştüm!"

Fakat Wulfgar'ın ilgisi başka bir yerdeydi. İki devin bütünbirliği kumanda ettiğini fark etmişti. "Ayaz devleri," dediBruenor'a, cücenin bakışlarını ogre çemberine doğruyönelterek. "Kabileleri bir arada tutan tek şey onlar!"

"Daha eğlenceli olur!" diye güldü Bruenor "Düş önüme!"

Ve böylece genç kral, yanında yaverleri ve Bruenor ilegoblin safları arasından eze dağıta kendine bir yol açarakilerledi.

Page 418: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Ogreler barbarın yolunu kesmek için yeni bulduklarıkumandanlarının etrafını sardılar.

O zaman da Wulfgar yeterince yakınlaşmıştı zaten.

Aegisfang ıslık çalarak ogre hattını aştı ve devlerden birininkafasına isabet ederek onu ölü bir şekilde yere yığdı. Diğeriise, bir insanın kendi türünden bir deve, böyle bir mesafeden,bu denli ölümcül bir darbe yollayabildiğine inanamayarakaval aval baktı ve savaştan kaçmadan önce sadece kısa biranlığına tereddüt etti.

Korkusuz ve gaddar ogreler Wulfgar’ın grubuna hücum ettive onlan geri püskürttü. Ama Wulfgar tatmin olmuştu ve bubaskı karşısında istekli bir şekilde geri çekildi, çünkü insan vecüce ordusunun kalabalığı arasına katılmaya hevesliydi.

Fakat Bruenor o kadar da hevesli değildi. Bu en çok zevkaldığı türden, kargaşa dolu bir dövüş olacaktı. En ön sıradakiogrelerin uzun bacakları arasında kayboldu ve ilerledi, saflararasındaki toz toprak ve karmaşa içinde görünmemişti.

Wulfgar gözünün kenarıyla cücenin garip hareketini gördü."Nereye gidiyorsun?" diye haykırdı arkasından, ama savaşasusamış Bruenor onu duyamadı ve duysaydı da kulakvermezdi zaten.

Wulfgar gözü dönmüş cücenin gittiği yeri göremiyorduama ogre üstüne ogre, şaşkın bir ıstırap içinde iki büklümolup da dizini, bacak kirişini ya da kasıklarını tuttuğu zaman,Bruenor'un bulunduğu noktayı, ya da en azından cücenin

Page 419: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

biraz önce bulunduğu noktayı yaklaşık olarak tahminedebiliyordu.

Bütün bu karmaşanın üzerinde, dosdoğru bir cengetutuşmamış olan orklar ve goblinler, ikinci bir yeniden dirilişbeklentisiyle Kelvin Yığını'na doğru dikkatle bakıyordu.

Ama şimdi dağın aşağı bayırlarına yerleşmiş olan tek şeykardı. CaerKonig ve Caer Dineval'in intikam için can atansavaşçıları, gemilerini karaya son sürat getirdi, daha derinsulara demir atmanın getireceği gecikmeyi engellemek içinonları ihtiyatsızca sığlıkların kumlarına ittirdiler. Teknelerdendışan fırladılar ve sahilde etrafa sular fışkırtarak karayaçıktılar. Rakiplerini geri püskürten korkusuz bir gözüdönmüşlük içinde savaş meydanına hücum ettiler.

Kendilerini tamamen karaya yerleştirdikten sonra, JensinBrent onları sıkı bir savaş formasyonunda bir araya getirdi vegüneye doğru yönlendirdi. Sözcü o yönde çok uzaklardangelen savaş seslerini duymuştu ve Good Mead ile DouganOyuğu halkının kendi adamlarına katılmak için kuzeye doğrubir yol açtığını anladı. Planı, onlarla Doğuyolu'nda buluşmakve takviye edilmiş sayılarla birlikte batıya, Bryn Shander'adoğru ilerlemekti.

Şehrin bu kısmındaki goblinlerin çoğu kaçalı uzun zamangeçmişti ve birçoğu da kuzeybatıya, CryshalTirith'inyıkıntısının bulunduğu ve asıl savaşın yaşandığı yere doğrugitmişti. Lac Dinneshere ordusu hedeflerine doğru iyi hızyaptı. Pek az kayıp vererek yola ulaştılar ve güneylileribeklemek için durdular.

Page 420: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Kemp, Maer Dualdon'da yüzen yalnız gemiden gelecekolan sinyali tedirgin bir şekilde gözlüyordu. Göldeki dörtşehrin birliklerine kumandan seçilmiş olan Targoslu sözcü,kuzeyden gelebilecek ağır bir akın korkusuyla ihtiyatlı birşekilde epey ilerlemişti. Çayırlar boyunca inlemekte olansavaş sesleri yükselirken koruduğu bu muhafazakar tavır,maceracı kalbini deşiyor olsa bile, adamlarını kontrol ediyorve sadece onların üzerine gelen canavarlarla savaşmalarınaizin veriyordu.

Dakikalar hiçbir goblin takviye birliği işareti görülmedengeçtiği zaman, kıyı şeridi boyunca gitmesi ve Termalaine'iişgal etmiş olan birliği neyin geciktirdiğini bulması için biruşkuna yelkenlisi yolladı.

Sonra yavaşça görüntüye giren beyaz yelkenleri gözetledi.Küçük geminin pruvasında Kemp'in en çok arzuladığı ama enaz ihtimal verdiği bir işaret bayrağı dalgalanıyordu: Balıktutma simgesi olan kırmızı sancak. Ama şimdi, Termalaine'intemiz olduğunu ve goblinlerin kuzeye doğru kaçtığını işaretediyordu.

Kemp bulabildiği en yüksek noktaya tırmandı, yüzüintikam için yanan bir arzuyla kıpkırmızı olmuştu. "Hatlarıkınn çocuklar!" diye haykırdı adamlarına. "Tepedeki şehregiden bir yol açın bana! Cassius geri geldiğinde bizi kendikasabasının kapı eşiğinde dururken görsün bakalım!"

Evleri ile akrabalarını kaybetmiş ve gözlerinin önündeşehirlerinin yakılıp yıkıldığını görmüş olan adamlar, attıklarıher adımda çılgınlar gibi haykınyorlardı. Çoğununkaybedecek hiçbir şeyi kalmamıştı. Elde etmeyi

Page 421: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

umabilecekleri tek kazanç, bu acı tatmin oluşun bir parçatadına bakmaktı.

Sabahın geri kalan kısmında savaş devam etti. Adamlar vecanavarlar, sanki ağırlıkları iki katına çıkmış gibi görünenkılıç ve mızrakları havaya kaldırıyordu. Yine de bitkinlik,reflekslerini yavaşlattığı halde, her savaşçının kanında yananhiddeti dindirmeye yeterli değildi.

Mücadele devam ettikçe ve askerler çaresizcekumandanlarının yanından ayrıldıkça savaş hatları ayırtedilemez hale geldi. Çoğu yerde goblinler ve orklar kendiaralarında savaştılar. Ortak düşmanları bu kadar hazır birşekilde ellerinin altında bulunurken bile düşman kabilelerarasmda uzun zamandır süregelen nefreti bastıramıyorlardı.Dövüşün en çok yoğunlaşmış olduğu yerleri kesif bir dumanbulutu sarmalamıştı. Çeliğin çeliğe vururken çıkardığı başdöndürücü tangırtı, kılıçların kalkanlara çarpma sesi vegiderek artmakta olan ölüm, zafer ve şeref çığlıkları, buyapılanmış çarpışma sesini yozlaştırıp bir kavga dövüşgürültüsüne çeviriyordu.

Bunların arasında tek istisna grup savaş deneyimlicücelerdi. Bruenor o garip kayboluşundan sonra yanlarınageri dönmemiş olsa bile, safları ne bir parça olsun zayıflamışne de dağılmıştı.

Cüceler ardından saldırmaları için barbarlara katı birplatform sağlamış ve Wulfgar ile küçük grubuna geridönebilmeleri için yol açmıştı. Cassius ve birlikleri bağlantıyısağladığı sırada genç kral kendi adamlarının safları arasınageri döndü. Sözcü ve Wulfgar maksatlı bir şekilde bakıştılar,

Page 422: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

ikisi de kendisinin diğerinin gözünde ne konumdaolduğundan emin değildi. Yine de, o an için ikisi deittifaklarına tamamen güvenecek kadar akıllıydı. İki taraf daakıllı rakiplerin daha büyük bir düşman karşısındaanlaşmazlıklarını bir kenara bırakacağını anlıyordu.

Yeni birleşmiş müttefiklerin tadını çıkarabilecekleri tekavantaj, birbirilerine destek olmaktı. Beraberken, yüzleştikleriher bir ork ya da goblin kabilesini sayıca geçiyorlardı ve hattaezici üstünlük sağlayacak durumdaydılar. Ve goblin kabileleribirlik içinde çalışmayacaklarından dolayı hiçbir grubun yankanatlardan gelecek bir dış desteği yoktu. Birbirilerininhareketlerini takip edip destekleyen Wulfgar ve Cassius,birleşmiş ordunun ana grubu aynı anda bir kabileyi ezipgeçerken, çevredeki grupları yerlerinde tutmaları içinsavunma hatları oluşturan savaşçılar yolladılar.

Grubu, kaybettiği her adam için on taneden fazla goblinkesip biçtiği halde, Cassius gerçekten de endişelenmişti.Canavarların binlercesi daha henüz insanlarla karşılaşmamışya da silahlarını kaldırmamıştı bile ve adamları neredeysebitkinlik içinde yere yığılacak durumdaydı. Onları şehre gerigötürmek zorundaydı. Cücelerin önden gitmesine izin verdi.

Wulfgar da kendi savaşçılarının yerlerini koruyabileceklerikonusunda endişeliydi ve başka bir kaçış yolunun olmadığınıbildiği için adamlarına Cassius ve cüceleri takip etme talimatıverdi. Bu bir kumardı. Çünkü barbar kral, Bryn Shanderhalkının kendi savaşçılarını şehre alıp almayacağından eminbile değildi.

Page 423: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Kemp'in birliği, başşehrin bayırlarına doğru yaptıklarıhücumlarında önce etkileyici bir gelişme gösterdi, fakathedeflerine yaklaştıkları vakit insansı yaratıkların daha ağırve daha gözü dönmüş bir şekilde yoğunlaştığı yerlere doğruilerlediler. Tepeden taş çatlasa yüz metre ötesinde etraflarısarılmıştı ve her taraftan savaşıyorlardı.

Doğudan akın eden ordular daha iyi iş çıkardılar.Doğuyoluna yaptıkları hücum pek az direnişle karşılaştı vetepeye ilk varan onlar oldu.

Göllerin genişliği boyunca çılgınlar gibi gemiyüzdürmüşlerdi ve bütün çayır boyunca koşturupsavaşmışlardı. Yine de esas dörtlünün hayatta kalan teksözcüsü Jensin Brent çünkü Scehmont ve güney şehirlerindengelen diğerleri Doğuyolu'nda can vermişti dinlenmelerine izinvermeyecekti. İyice kızışmış olan savaşın seslerini açıkçaduyabiliyor ve kuzey tepelerinde Kessell'in ordu yığmıylasavaşan cesur adamların bulabildikleri her türlü desteğeihtiyacı olduğunu biliyordu.

Fakat sözcü, şehrin kuzey kapılarına açılan son kavisinetrafından dolaştırdığında, hepsi birden durdu ve şimdiyekadar gördükleri savaşlardan ve hatta duydukları abartılıhikayelerden bile daha vahşi olan bir savaş sahnesi izlediler.Savaşçılar ölmüş olan kimselerin yarık kesik vücutlarınınüstünde savaşıyor, silahlarını bir şekilde kaybetmiş olandövüşçüler ise rakiplerini ısırıp tırmıklıyordu.

Brent, Cassius ile geniş birliğinin kendi başlarına şehredönebileceklerini hemen tahmin ediverdi. Fakat MaerDualdon orduları çok ince bir ip üzerindeydi.

Page 424: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

"Batıya!" diye haykırdı adamlarına, kapana kısılmış orduyadoğru hücuma geçerken. Yeni bir adrenalin seli dostlarınıkurtarmak güdüsüyle yorgun orduyu dört nala koşturdu.Brent'in verdiği emirle birlikte bayırlardan aşağı uzun ve yanyana bir sıra halinde indiler. Ama savaş alanına vardıklarındasadece ortadaki grup yoluna devam etti. Bu savaşoluşumunun iki ucundaki gruplar ortadaki gruba katıldı vebütün ordu bir kama pozisyonu aldı. Bu kamanın ucu,Kemp'in dövüştüğü ordulara erişmek için yolunu deşerekaçıyordu.

Kemp'in adamları bu can kurtarma halatını hevesle kabuletti ve birleşmiş olan ordu kısa süre sonra tepenin kuzeyyüzüne geri çekilmeyi başardı. Cassius'un ordusu, Wulfgar'ınbarbarları ve cüceler en yakın goblin saflarından kurtuluptepenin açık alanını tırmanmaya başladığında düzensiz birbiçimde etrafa yayılmış olanların sonuncuları da dağıldı.

Şimdi, insanlar ve cüceler tek bir güç olarak birleşmiş birhaldeyken goblinler tereddüt içinde hareket ediyordu.Kayıpları çok fazlaydı. Hiç dev ya da ogre kalmamıştı vegoblin ile ork kabilelerinden birkaçının tamamı yerde ölüyatıyordu. CyshalTirith kararmış bir moloz yığınıydı ve AkarKessell donmuş bir mezarın içinde gömülü kalmıştı.

Bryn Shander tepesindeki adamlar hasara uğramış vebitkinlikle sarsılmıştı, fakat çenelerini sert bir şekilde diktutuşları son nefeslerini verinceye dek savaşacaklarını, geridekalan canavarlara net bir dille anlatıyordu. En son köşeyekadar gerilemişlerdi, artık geri çekilmek diye bir şey yoktu.

Page 425: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Savaşı sürdürmek için geride kalan her ork ve goblininaklında şüpheler oluşmaya başladı. Sayıları işi bitirmek içinhâlâ yeterli olsa da, OnKasaba'nın gözü dönmüş insanları veonların müttefikleri mağlup edilmeden önce içlerinden birsürü kayıp daha vereceklerdi. Ondan sonra bile, hayatta kalankabilelerden hangisi zaferde hak iddia edecekti? Büyücününliderliği olmadan, savaştan sağ çıkanlar daha fazla kavgaçıkmadan ganimetleri adilce dağıt1 makta kesinliklezorlanacaklardı.

Buzyeli Vadisi Savaşı, hiç de Akar Kessell'in vaat etmişolduğu yönde gelişmemişti.

Zafer?

OnKasaba halkı, cüce ve barbar müttefikleriyle beraber,geniş savaş alanının her bir tarafında savaşarak yollarınıaçmışlardı ve şimdi de Bryn Shander'ın kuzey kapısınınönünde bir araya toplanmış halde duruyorlardı. Ve ordularıtek vücut halinde savaşmıştı, bir zamanlar birbirinden ayrılangruplar, ortak amaçları olan hayatta kalış için birleşmişlerdi.Kessell'in ordusu ise tam ters yöne doğru gitmişti. GoblinlerBuzyeli Geçidi'nden aşağı ilk hücum ettiğinde ortak amaçlanAkar Kessell'in şanı için zafer kazanmaktı. Ama Kessellgitmiş, CrsyhalTirith yok edilmiş ve uzun süredir var olantatsız düşmanlıkları ortaya çıkmaya, yani rakip ork ve goblinkabilelerim bir arada tutan bağ çözülmeye başlamıştı.

insanlar ve cüceler, istilacılar kalabalığına geri dönenumutlarla bakıyordu. Çünkü geniş ordunun bütün dış

Page 426: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

perçeminde, kara şekiller gruptan ayrılıp savaş alanını terketmeye ve tundraya kaçmaya devam ediyordu.

Yine de, OnKasaba'nın savunucuları, sırtları Bryn Shandersuruna dönük şekilde üç taraftan sarılmışlardı. Bu noktadacanavarlar saldırıyı sürdürmek için hiçbir girişimdebulunmuyordu, ama binlerce goblin hâlâ şehrin kuzeyçayırlarında yerlerini koruyordu.

Savaşın daha erken vakitlerinde, ilk saldırılar istilacılarışaşkınlığa uğrattığı sırada, cenge tutuşmuş savunmabirliklerinin liderleri, savaştaki böyle bir hareketsizliği felaketolarak düşünürlerdi. Hızlarını kesip afallamış olandüşmanlarına daha avantajlı oluşumlarla yeniden örgütlenmeşansı tanırdı.

Fakat şimdi, bu duraksama iki katlı bir nimet olup çıkmıştı:askerlere çok ağır bir şekilde ihtiyaç duydukları dinlenmeimkanını vermiş ve goblinlerle orkların uğramış olduklarıhüsranı tamamen kavramasını sağlamıştı. Şehrin bu yanındakiçayırlar ceset yığınlanyla doluydu, goblin cesetleriinsanlarınkinden fazlaydı ve eskiden CryshalTirith olançökmüş moloz yığını sadece canavarların büyük kayıplarımkavrayışını arttırıyordu. İncelmekte olan saflarını genişletmekiçin geriye hiçbir dev ya da ogre kalmamıştı ve her geçensaniyede müttefiklerinin davayı yüzüstü bıraktıklarınıgörüyorlardı.

Cassius hayatta kalan sözcüleri kısa bir konsey düzenlemekiçin yanına çağırabilecek kadar zaman bulmuştu.

Page 427: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Kısa bir mesafe ötede, Wulfgar ve Revjak, Bruenor'unrahatsız edici kayboluşu üzerinde cüce birliklerine liderolarak tayin edilmiş Fender Mallot ile görüşme yapıyordu.

"Geri döndüğüne çok sevindik, güçlü Wulfgar," dediFender. "Bruenor geri geleceğini biliyordu."

Wulfgar savaş alanına baktı, Bruenor'un hâlâ oradabaltasını salladığını gösterecek bir işaret aradı. "Bruenor'danhiç haberiniz var mı?"

"Onu en son gören sizdiniz," diye cevapladı Fender acı acı.

Ve sonra sessizleştiler, savaş alanını tarıyorlardı.

"Baltanın çınlayışını yeniden duyur bana," diye fısıldadıWulfgar.

Ama Bruenor onu duymuyordu.

"Jensin," diye seslendi Cassius, CaerDineval sözcüsüne,"Kadınlarınız ve çocuklarınız nerede? Güvendeler mi?"

"Doğulimanı'nda ve güvendeler," diye yanıtladı JensinBrent. "Şu sıralarda Good Mead ve Dougan Oyuğuhalklarıyla birleşmişlerdir. İyi tedarikliler ve korunuyorlar.Eğer Kessell'in pislikleri kasabaya gidecek olursa, insanlartehlike haberini Lac Dinneshere'e geri çıkmaya yetecek deartacak bir zaman önceden öğrenecekler."

"Ama suyun üzerinde ne kadar hayatta kalabilirler ki?" diyesordu Cassius.

Page 428: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Jensin Brent çekimser bir şekilde omzunu silkti."Tahminimce kış bastırana kadar. Fakat her zaman için karayaçıkacak bir yer bulacaklardır, çünkü geri kalan goblin veorklar gölün kıyı şeridinin yarısını bile kaplayamazlar."

Cassius tatmin olmuş gibiydi. Kemp'e doğru döndü.

"Yalnızorman," diye adamın sormamış olduğu sorusunuyanıtladı Kemp. "Ve iddiaya girerim ki bizim olduğumuzdandaha iyi bir durumdadırlar! Maer Dualdon'un tam ortasındabir şehir kurmaya yetecek kadar tekneleri var limanda."

"Bu iyi bir şey," dedi Cassius onlara. "Önümüze bir başkaseçenek daha açıyor. Burada muhtemelen yerimizi bir süredaha koruruz ve sonra şehir surlarının içine çekiliriz.Goblinler ve orklar, sayıca üstün olsalar bile bizi oradaykenyenmeyi ümit edemez!"

Bu fikir Jensin Brent'e çekici gelmişti ama Kemp kaşlarınıçattı. "Bizim halkımız yeterince güvende olacaktır," dedi,"peki barbarlara ne olacak?"

"Kadınları güçlü kuvvetlidir ve onlar olmadan hayattakalmayı başarabilir," diye yanıtladı Cassius.

"O pis kokulu kadınları umurumda bile değil," diyekabadayılık tasladı Kemp, pek uzakta olmayan vetoplantılarını sürdüren Wulfgar ile Revjak onu duysun diyesesini özellikle yükselterek. "Ben bu vahşi köpeklerinkendilerinden bahsediyorum! Herhalde kapını sonuna kadaraçıp onları içeri davet etmeyeceksindir!"

Page 429: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Gururlu Wulfgar sözcülere doğru yürümeye başladı.

Cassius hiddetle Kemp'e doğru döndü. "İnatçı hödük!" diyefısıldadı sertçe. "Tek umudumuz birlik beraberlikte yatıyor!"

"Tek umudumuz hücum etmekte yatıyor!" diye karşılıkverdi Kemp. "Onları korkuttuk ve sen bizden kaçıpsaklanmamızı istiyorsun!"

Devasa barbar kralı, iki sözcünün önüne gelip durdu,tepelerinde kule gibi yükseliyordu. "Selamlar Bryn ShanderlıCassius," dedi kibarca. "Ben Beornegar oğlu Wulfgar'im vesizin soylu amacınıza yardım etmeye gelmiş kabilelerinlideriyim."

"Sizin türünüz soyluluk hakkında ne bilebilir ki?" diyesözünü kesti Kemp.

Wulfgar onu duymazdan geldi. "Tartışmanızın çoğunakulak misafiri oldum," diye devam etti, hiç istifini bozmadan."Benim fikrim odur ki, akıl danıştığınız o kötü niyetli venankör kişi," kendini kontrol etmek için duraksadı, "geriyekalan tek çözümü teklif etmiş bulunmaktadır."

Kemp'in hakaretlerine karşı hâlâ Wulfgar'ın hiddetlenmişolmasını bekleyen Cassius'un aklı karışmıştı.

"Hücum," diye açıkladı Wulfgar.

"Goblinler şimdi ne gibi bir kazanç elde etmeyibekleyeceklerinden emin değiller. O şeytani büyücüyü buölümcül yere kadar neden takip ettiklerini merak edip

Page 430: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

duruyorlar. Eğer savaş heveslerini yeniden geri kazanmalarınaizin verilirse, işte o zaman korkunç bir düşman halini alırlar."

"Tavsiyeniz için teşekkür ederim, barbar kralı," diye cevapverdi Cassius. "Fakat bu ayak takımının bir kuşatmadüzenlemeyi basaramayacağı kanaatindeyim. Bir haftageçmeden çayırları terk edeceklerdir."

"Belki de," dedi Wulfgar. "Fakat o zaman bile halkınız çokbüyük bir bedel ödeyecektir. Kendi istekleriyle terk edengoblinler mağaralarına elleri boş dönmeyeceklerdir. Şu anda,Buzyeli Vadisi'nden çıkmadan önce saldırabileceklerikorunmamış şehirler hâlâ mevcut durumda."

"Ve daha da kötüsü, gözlerinde korkuyla ayrılmayacaklar.Geri çekilmeniz bazı adamlarınızın hayatını kurtaracaktır,Cassius, ama düşmanlarınızın gelecekte geri dönüşünüengellemeyecektir!"

"Öyleyse saldırmamız konusunda hemfikir misin?" diyesordu Cassius.

"Düşmanlarımız bizden korkmaya başladı. Etraflarınabakınca üzerilerine çökerttiğimiz yıkımı görüyorlar. Korkuçok güçlü bir silahtır, özellikle de korkak goblinler üzerindekullanılırsa. Haydi onları bozguna uğratışımızı tamamlayalım,halkınızın beş yıl evvel benimkine yaptığı gibi. . ." O hadiseyihatırlayınca Wulfgar’ın gözlerinde beliren acıyı fark ettiCassius, " ...ve bu pislik hayvanları dört nala dağdaki evlerinegeri koşturalım! Tekrar dışarı çıkıp da sizin kasabalarınızasaldırmaya cüret etmeleri için bir çok senenin geçmesigerekecektir."

Page 431: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Cassius genç barbara derin bir saygıyla ve merakla baktı.OnKasaba halkının karşısında yaşadıkları kıyımı gün gibihatırlayan kibirli tundra savaşçılarının, balıkçı halka yardımagelişine zar zor inanabiliyordu zaten. "Halkım gerçekten desizi bozguna uğratmıştı, soylu kral. Hem de fena şekilde. Pekiöyleyse neden geldiniz?"

"Bu, işimizi bitirdikten sonra tartışacağımız bir konu," diyeyanıtladı Wulfgar. "Şimdi, haydi şarkı söyleyelim!Düşmanlarımızın kalbine dehşet saçalım ve cesaretlerinikıralım!"

Revjak'a ve liderlerinden diğer birkaçına doğru döndü."Şarkı söyleyin, gururlu savaşçılar!" diye emretti. "BırakalımTempus'un Şarkısı goblinlerin ölümünü haber versin!" Barbarsafları arasından bir tezahürat koptu ve savaş tanrıları içingururla seslerini yükselttiler.

Cassius şarkının en yakındaki canavarlar üzerinde kısasürede yarattığı etkiyi fark etti. Bir adım gerileyip sıkıcasilahlarını kavradılar.

Sözcünün yüzünde bir gülümseme belirdi. Barbarlarınneden burada oluduğunu hâlâ anlayamıyordu, amaaçıklamaların beklemesi gerekecekti. "Barbarmüttefiklerimize katılın!" diye haykırdı askerlerine. "Bu günzafer günüdür!"

Cüceler kadim anayurtlarının amansız savaş ilahisinebaşladılar, OnKasaba balıkçıları Tempus'un Şarkısı'mnsözlerini takip ettiler. Yabancı kelime çekimleri ve deyişlerkolayca ağızlarından uçup çıkana kadar ilk başlarda

Page 432: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

çekingendiler. Barbarlar kendi kabilelerinin şanını şerefiniilan ederken onlar da kendi kasabalarınmkini haykırarakşarkıya tamamen katıldılar.

Tempo yükseldi, ses seviyesi güçlü bir kreşendo halini aldı.Goblinler ölümcül düşmanlarının git gide artan gözüdönmüşlüğü karşısında titrediler. Ana grubun kenarlarındanakıp giden terk ediş sıraları git gide kalınlaştı.

Ve sonra insan ve cüce müttefikler tek bir ölüm dalgasıhalinde tepeden aşağı hücum etti.

Drizzt, çığın hiddetinden kaçmaya yetecek kadar dağıngüney yüzünden uzaklaşmayı başarabilmişti. Ama yine dekendini tehlikeli bir çıkmaz içinde buldu. Kelvin Yığınıyüksek bir dağ değildi, ama tepeleri sürekli bir şekilde derinkar ile kaplıydı ve bu topraklara adını veren buz gibi rüzgaraaçıktı.

Drow için daha da kötü olanı ise, Crenshinibon'un erittiğikarlar içinde ayakları ıslanmıştı ve şimdi ıslaklık sertleşerekayağını donduruyor, karda yürümek acı verici bir halalıyordu.

Bata çıka yürümeye kararlıydı, rüzgara karşı en iyi korumasağlayan batı yüzüne doğru ilerledi. Hareketleri sert veabartılıydı, damarlarındaki kan dolaşımını korumak için bütünenerjisini harcıyordu. Dağ doruğunun üstündeki dudakçığagelip de aşağı doğru ilerlemeye başladığında daha da ihtiyatlıhareket etmeye başladı. Ani bir sarsıntının onu da AkarKessell'i alıp götüren o acı sona mahkum edeceğindenkorkuyordu.

Page 433: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Şimdi bacakları tamamen uyuşmuştu ama onları hareketettirmeye devam etti. Neredeyse otomatik reflekslerinizorlayarak ilerliyordu.

Ama sonra ayağı kaydı.

Goblin hattıyla ilk buluşanlar Wulfgar’ın vahşisavaşçılarıydı. Canavarların ilk saflarını yardılar ve geripüskürttüler. Ne bir ork ne de goblin, kudretli kralınkarşısında durmaya cüret edebildi, ama savaşın kalabalıkkarmaşasının içinde onun yolundan da pek azı kaçmayıbaşarabildi. Bir bir yere devrildiler.

Korku bütün goblinleri felce uğrattı ve bu küçüktereddütleri, vahşi barbarlarla karşılaşan ilk guruplarınsonunun işaretçisi oldu.

Fakat ordunun nihai çöküşü safların çok daha gerilerindengeldi. Daha savaşa karışmamış olan kabileler bu mücadeleyisürdürmekteki akıllılık payını sorgulamaya başladılar. Çünküağır kayıplar vererek zayıflamış olan anayurtlanndakirakiplerine karşı Dünyanın Omurgası'ndaki topraklarınıgenişletmeye yetecek kadar avantaj elde ettiklerinianlamışlardı. Savaşın ikinci kez patlak verişinden kısa süresonra, düzinelerce ork ve goblin kabilesi yurtlarının yolunututunca, yeri ezen ayaklardan çıkan toz bulutu bir kez dahaBuzyeli Geçidi üzerinde yükseldi.

Ve kalabalık yığınlar halinde terk edişin, kolaycakaçamayan goblinler üzerindeki etkisi yok ediciydi. En kıtzekalı goblin bile anlamıştı ki, OnKasaba'nın inatçı

Page 434: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

savunucularına karşı tek zafer şansları, sayılarının eziciüstünlüğüne dayanmaktaydı.

Tek başına saldıran Wulfgar, önünde bir yıkım yolu açarkenAegisfang art arda gümbürdeyerek iniyordu. HattaOnkasabalı adamlar bile, vahşi gücü karşısında endişeyekapıldıkları için onun yolundan kaçılıyordu. Ama kendi halkıona korkuyla karışık bir saygıyla bakıyor ve şanlı öncülerinitakip edebilmek için ellerinden geleni yapıyordu.

Wulfgar bir ork grubunun arasında yürüyordu. Aegisfangbirine çarptığı zaman yaratığı öldürüyor ve onun ardındakileride yere deviriyordu. Wulfgar'ın silahını geriye doğru savuruşuda diğer tarafında aynı etkiyi yaratıyordu. Tek bir saldırıdaork grubunun yandan fazlası öldürülmüştü ya da afallamış birşekilde yerde yatıyordu.

Hayatta kalanların ise kudretli insanın karşısına çıkmayahiç niyeti yoktu.

Doğulimanlı Glensather de bir goblin grubununarasındaydı, barbar müttefikinin uyguladığı şiddetin aynısınıkullanarak halkını körüklemeyi umut ediyordu. AmaGlensather, Wulfgar gibi etkileyici bir dev değildi veAegisfang kadar da kudretli bir silah taşımıyordu. Kılıcıkarşılaştığı ilk goblini kesti, sonra marifetli bir şekilde gerisavruldu ve ikinciyi yere devirdi. Sözcü iyi iş çıkartmıştı amasaldırısında gerekli bir öğe eksikti Wulfgar'ı diğer adamlarınarasında öne çıkartan kritik bir unsur. Glensather iki goblinöldürmüştü, ama bu işe devam edebilmesi için safları arasındabir karmaşaya yol açmamıştı. Wulfgar'ın önünden kaçtıkları

Page 435: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

gibi onun yolundan çekilmek yerine, geri kalan goblinlerüzerine kapandı.

Glensather tam barbar kralın yanına gelmişti ki, birmızrağın acımasız ucu sırtına girdi ve yırtarak ilerleyipgöğsünden dışarı çıktı.

Bu tüyler ürpertici hadiseye tanık olan Wulfgar, Aegisfang'isözcünün üzerinden savurdu ve mızrak taşıyan goblininkafasını göğsüne kadar içeri gömdü. Glensather çekicinarkasında bir yere çarptığını hissetti ve ölüp de çimleredüşmeden evvel gülümseyerek teşekkür edebilmeyi bilebaşardı.

Cüceler, müttefiklerinden farklı yöntemlerle çalışıyorlardı.Bir kez daha sıkı ve destekleyici savaş formasyonlarını alarakgoblin sıralan üzerine tek vücut halinde ilerlediler. Vekadınları ile çocuklarının hayatlan için savaşan balıkçılar,korku duymadan dövüşüp öldüler.

Bir saatten az bir süre içinde her bir goblin birliğiparamparça edilmiş ve ondan yarım saat sonra dacanavarlardan en sonuncusu can verip kanla sulanmış savaşalanına düşmüştü.

Drizzt, dağın kenarından düşmekte olan beyaz kardalgasının içinde yuvarlandı. Her ne zaman yolunun üzerindebir kayanın sivri çıkıntısını görse, kendisini hazırlamayaçalışarak çaresizce sağa sola savruldu. Kar yığınının zeminineyaklaştığında yokuştan kurtulup havaya fırladı ve gri kayalarile taşlara çarpa çarpa aşağı yuvarlandı. Sanki dağın gururlu,

Page 436: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

fethedilemez tepeleri onu davetsiz bir misafir gibi tükürüpatmış gibiydi.

Çevikliği ve güçlü dozdaki katıksız şansı onu kurtardı.Hızını kesmeyi en sonunda başarıp da bir tünek bulabildiğizaman, üzerindeki sayısız hasarların sadece sıradan olduğunuanladı; dizinde bir sıynk, kanlı bir burun ve en kötüsü deburkulmuş bir bilek. Drizzt geriye dönüp baktığında o çığı birlütuf olarak değerlendirdi. Çünkü dağın tepesinden hızlı birşekilde aşağı inmişti ve yukarıdayken, Kessell'i alıp götüren odonmuş yazgıdan başka bir şekilde kurtulabileceğinden bileemin değildi.

Bu sırada güneydeki savaş yeniden başlamıştı. Savaşseslerini duyan Drizzt, binlerce goblinin cüce vadisinin diğertarafına geçişini ve evlerine giden yolculuklarının ilkkoşusunda Buzyeli Geçidi boyunca ilerleyişim merakla izledi.Drow ne olup bittiğinden pek emin değildi ama goblinlerinkorkaklıklarıyla ünlü olduğunu biliyordu.

Yine de buna pek fazla kafa yormadı, çünkü savaş artık onuilgilendirmiyordu. Görüş çizgisi, eskiden CryshalTirith olankırık dökük, kararmış taş yığınına doğru dar bir yol izledi.Kelvin Yığını'ndaki inişini bitirdi ve Bremen Düzlüğü'ndenaşağı doğru ilerledi moloz yığınına doğru.

Regis 'in ya da Guenhwyvar'ın kaçıp kaçamadığınıöğrenmek zorundaydı.

Zafer.

Page 437: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Darmadağın olmuş çayırlardaki yıkım sahnesinebakarlarken, bu şey Cassius'u, Kemp'i ve Jensin Brent'i pekde rahatlatmıyordu. Bu savaştan sağ çıkmayı başarmış üçsözcüydüler; diğer yedisi kesilip biçilmişti.

"Biz kazandık," diye ilan etti Cassius neşesizce. Daha fazlaaskerin ölüşünü çaresizlikle izledi. Bunlar savaşın daha erkenvakitlerinde ölümcül yaralar almış ama savaşın bittiğinigörene dek yere düşüp ölmeyi reddetmiş kimselerdi.OnKasabalı adamların yarısından fazlası ölmüştü ve daha birçoğu ölecekti, çünkü hâlâ hayatta olanların neredeyse yansıağır şekilde yaralıydı. Dört kasaba yakılıp yıkılmıştı ve birdiğeri de yağmalanıp işgalci goblinlerce talan edilmişti.

Zafer için çok ağır bir bedel ödemişlerdi.

Barbarlann da büyük bir kısmı yok edilmişti. Çoğu genç vedeneyimsiz olduğundan ırklarına has azimle dövüşmüşler veölümü, hayat hikayelerinin şanlı şöhretli sonu olarak kabuletmişlerdi.

Sadece bir sürü savaşla disiplin kazanmış olan cüceler,diğerlerine nispeten daha az zarar görmüştü. Birkaçıöldürülmüş, diğer birkaçı yaralanmıştı ama çoğu tekrar savaşatutuşmaya hazır haldeydi, ah bir de ortalıkta ezip geçebilecekgoblin bulabilselerdi! Fakat tek büyük üzüntüleri Bruenor'uneksikliğiydi. "Halklarınıza gidin," dedi Cassius sözcüdostlarına. "Sonra bu akşamüstü konsey için geri dönün.Kemp, Maer Dualdon'daki dört kasabanın halklarının tümüadına konuşacak ve Jensin Brent de diğer göllerin halklarıadına."

Page 438: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

"Kararlaştırmamız gereken çok şey ve bunları yapacak çokaz zamanımız var," dedi Jensin Brent. "Kış hızla yaklaşıyor."

"Hayatta kalmayı başaracağız!" diye ilan etti Kemp, tipikmeydan okuma tavrıyla. Ama sonra meslektaşlarının onafırlattığı somurtkan bakışların farkına vardı ve onlarıngerçekçiliklerine bir ekleme yaparak sözü bitirdi. "Zorlu birçaba harcayacak olsak bile."

"Benim halkıma da böyle olacak," dedi bir başka ses. Üçsözcü arkasını döndüğünde dev Wulfgar’ın, tozlu topraklı vegerçeküstü yıkım sahnesinin ortasından onlara doğrugelmekte olduğunu gördüler. Barbar, toz toprağa bulanmıştıve her yanı düşmanlarının kanıyla doluydu, ama baştan ayağasoylu bir kral gibi görünüyordu. "Konseyinize bir davet talepediyorum, Cassius. Bu zor zamanlarda halkımın sizinkineönerebileceği çok şey var."

Kemp hırladı. "Eğer binek hayvanlarına ihtiyaç duyarsaköküz falan satın alırız."

Cassius Kemp'e tehditkar bir bakış attı ve beklenmedikmüttefikine seslendi. "Konseyimize katılabilirsiniz,Beornegar oğlu Wulfgar. Bu günkü yardımlarınızdan dolayıhalkım sizinkine çok şey borçlu. Yeniden soruyorum size,neden geldiniz?"

Wulfgar o gün içinde ikinci kez Kemp'in hakaretleriniduymazdan geldi. "Bir boyun borcunu ödemek için," diyeyanıtladı Cassius'a. "Ve belki de ikimizin de halkınınhayatlarını daha iyiye götürmek için."

Page 439: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

"Goblin öldürerek mi?" diye sordu Jensin Brent, barbarınaklında daha fazla şey olduğundan şüphelenerek.

"Bu bir başlangıç," diye yanıtladı Wulfgar. "Fakat dahabaşarabileceğimiz çok şey var. Halkım tundrayı yetilerdenbile daha iyi bilir. Onun huylarını anlarız ve hayatta kalmayıiyi biliriz. Halkınız bizim dostluğumuzdan karlı çıkacaktır,özellikle de önünüzde bekleyen zorlu zamanlarda."

"Pöh!" diye homurdandı Kemp, ama Cassius onu susturdu.Bryn Shander sözcüsü olasılıklar tarafından cezbedilmişti.

"Peki ya böyle bir birleşmeden sizin halkınızın kazancı neolacak?"

"Bir bağlantı," diye yanıtladı Wulfgar. "Şimdiye kadar hiçbilmediğimiz konfora götüren bir bağlantı. Kabilelerin elindebir ejderha hazinesi var, fakat altınlar ve mücevherler bir kışgecesinde sıcaklık, ya da avların kesat gittiği dönemdeyiyecek sağlamaz."

"Halkınızın yapılacak bir sürü yeniden inşa işi var.Halkımın bu işe yardım edebilecek bolluğu var. Ve karşılıkolarak OnKasaba, benim halkımı daha iyi bir yaşamagötürecek." Wulfgar planını ortaya dökerken Cassius veJensin Brent onaylayıcı bir tavırla kafalarını salladılar.

"En son ve muhtemelen en önemlisi de," diye sözünübağladı barbar, "en azından şu an için birbirimize ihtiyaçduyduğumuzdur. İki tarafın da halkı zayıf düştü ve butoprakların tehlikelerine açık durumda. Beraberce, geridekalan gücümüz bu kışı geçirmemize yetecektir."

Page 440: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

"Merakımı uyandırıyor ve beni şaşırtıyorsunuz," dediCassius. "Öyleyse benim özel davetimle konseye katılın vebiz de Akar Kessell'e karşı savaşıp hayatta kalmış herkesinkazancına olacak bir plan hazırlayalım!"

Cassius arkasını döndüğünde Wulfgar, koca elleriyleKemp'in gömleğini kavradı ve Targos sözcüsünü kolaycayerden kaldırdı. Kemp kaslı ön kola vurdu, ama barbarındemir gibi kıskacından kurtulmaya hiç şansının olmadığınıanladı.

Wulfgar tehlikeli bir şekilde ona dik dik baktı. "Şu an için,"dedi, "bütün halkımdan ben sorumluyum. Ama artık kralolmayacağım gün gelip çattığında, benim yoluma çıkmazsaniyi edersin!" Bileğiyle hafifçe ittirerek sözcüyü yere fırlattı.

O anda kızmak ya da utanmak için oldukça gözü korkmuşolan Kemp, oturduğu yerde oturdu ve cevap vermedi. Cassiusve Brent birbirilerini dirsekleriyle dürtüp kısık seslegülüştüler.

Bu gülüş sadece yaklaşmakta olan kız görülene dek sürdü.Kızın kolu kanlı bir bezle boynuna asılıydı ve yüzü ilekestane rengi bukleleri toz toprak tabakaları içindeydi.Wulfgar da onu gördü ve kızın yaralarının görüntüsü,kendininkilerin hiçbir zaman yapamayacağı kadar acı verdiona.

"Cattibrie!" diye haykırdı, ona doğru koşarak. Kız eliniuzatarak onu sakinleştirdi.

Page 441: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

"Yaram ağır değil," diye temin etti Wulfgar'ı sabırla. Fakatbarbar, kızın fena halde yaralanmış olduğunu bariz bir şekildegörebiliyordu. "Ama Bruenor imdadıma yetişmeseydi beni altetmiş olacak şeyi düşünmeye cesaret bile edemiyorum!"

"Bruenor'u gördün mü?"

"Tünellerde," diye açıkladı Cattibrie. "Birkaç ork içerigirmenin yolunu bulmuş belki de tünelleri çökertmeliydim.Fakat pek fazla değildiler ve tepemdeki savaş alanındacücelerin iyi iş çıkarttıklarını duyabiliyordum.

"Sonra Bruenor aşağı geldi, ama ardında daha fazla orkvardı. Bir destek sütunu çöktü; Sanırım onu Bruenor kesipdüşürdü ve sonra etrafta çok fazla toz duman ve karmaşaoldu."

"Peki ya Bruenor?" diye sordu Wulfgar endişe içinde.

Cattibrie arkasını dönüp çayıra baktı. "Orada. Seni çağırdı."

Drizzt eskiden CryshalTirith olan moloz yığınına vardığısırada savaş sona ermişti. Savaş sonrasının dehşet vericigörüntüleri ve sesleri üzerine kapandı. Ama amacı hâlâdeğişmemişti. Kırık taşların yanından tırmanmaya başladı.

Aslında drow böyle umutsuz bir amacı izlediği için kendiniahmak gibi hissediyordu. Eğer Regis ve Guenhwyvar kuledendışan çıkmamışlarsa bile onları bulmayı nasıl ümit edebilirdiki?

Page 442: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

inatla ilerledi, kendisini azarlayan kaçınılmaz mantığayenilmeyi reddederek yoluna devam etti. İşte halkındanayrıldığı nokta buydu, onların geniş şehirlerinin kınlamayankaranlığından kaçmaya iten şey buydu. Drizzt Do'Urden,duyduğu merhamet hislerini yaşaması için kendine izinverirdi.

Moloz yığının kenarından tırmandı ve çıplak elleriyleyıkıntıyı kazmaya başladı. Geniş bloklar yıkıntının dahaderinlerine inmesini engelliyordu, fakat pes etmedi. Hattasağlam olmayan, sıkı ve sallantıda duran çatlaklara bile giripbaktı. Yaralı olan sol elini pek az kullanıyordu ve kısa süresonra sağ eli de kazımaktan dolayı kanamaya başladı. Amadevam etti, önce yığının etrafında dolaştı sonra da yukarıdoğru devam etti.

Bu ısran ve hisleri sayesinde ödüllendirildi. Yıkıntının entepesine vardığında, büyülü bir gücün tanıdık aurasını hissetti.Bu da onu, iki taşın arasında kalmış küçük bir çatlağagörürdü. Nesneyi bir bütün halinde bulmayı umarak tereddütiçinde elini uzattı ve küçük kedi heykelciğini çıkarttı.Üzerinde hasar var mı yok mu diye incelerken parmaklarıtitriyordu. Ama hiçbir hasar bulamadı nesnenin içindeki büyü,taşların ağırlığına direnmişti.

Yine de bulduğu şey karşısında drowun hislerikarmakarışık olmuştu. Guenhwyvar'ın görünüşe göre hayattakalmış olması karşısında rahatlasa da, heykelciğin orada oluşuRegis'in muhtemelen çayırlara geri kaçamamış olduğununişaretçisiydi. İçi buruldu. Ve aynı çatlağın içindeki parıltıgözüne takıldığında daha da buruldu. Elini uzattı ve altınzincirli yakut süsü çıkarttı ve işte korkulan doğrulanmıştı.

Page 443: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

"Sana yakışır bir türbe bu, cesur küçük dostum," dedikasvet içinde ve bu moloz yıkıntısını Regis Yığını olarakadlandırmaya karar verdi. Fakat buçukluğu kolyesinden neyinayırdığını anlayamamıştı, çünkü üzerinde ne kan lekesi ne deRegis'in öldüğü zaman onu üzerinde taşıdığına dair bir işaretvardı.

"Guenhwyvar," diye seslendi. "Bana gel, gölgem benim."Heykelciği önünde yere koyduğu zaman onun içindenyayılan, alışkın olduğu duyumları hissetti. Sonra kara bulutbelirdi ve kocaman bir kedi halini aldı, hasar görmemişti veher nasılsa, kendi düzleminde geçirdiği birkaç kısa saatteyeniden güç toplamıştı.

Drizzt hızla kedigil dostunun yanına gitti, ama kısa birmesafe ötede ikinci bir bulut oluşup da şekil almayabaşladığında aniden durdu.

Bu Regis idi.

Buçukluk, gözleri kapalı ve ağzı genişçe açık bir şekildeoturuyordu, sanki görülmeyen lezzetli bir yemekten kocamanve zevkli bir ısırık almak üzereymiş gibi. Ellerinden bir tanesihevesli yanaklarının yanında bir şeyi sıkıca kavramış gibiydive diğeri de hemen önünde açık duruyordu.

Ağzı kapanıp da boş havayı ısırınca gözleri şaşkınlık içindeaçılıverdi. "Drizzt!" diye inledi. "Beni olduğum yerden çekipalmadan önce sormalıydın! Bu mükemmel derecedemuhteşem kedi bana bol sulu bir et yakalamıştı!"

Page 444: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Drizzt kafasını salladı, rahatlamayla karışık bir gözlerineinanamama duygusuyla gülümsedi.

"Ah, muhteşem," diye haykırdı Regis. "Mücevherimibulmuşsun. Onu kaybettiğimi sanmıştım; çünkü sebebi her neise, kedi ve benimle yolculuk etmedi."

Drizzt yakutu ona geri verdi. Kedi kendi boyutlar arasıseyahati sırasında başkalarını da yanında götürebiliyormuydu? Drizzt Guenhwyvar’ın gücünün bu yönünü dahasonra keşfetmeye karar verdi. Kedinin boynunu okşadı, sonraonu sağlığına daha iyi kavuşabileceği kendi dünyasınagitmesi için serbest bıraktı. "Gel Regis," dedi ciddiyetle. "Negibi bir yardımımız dokunacağına gidip bir bakalım."

Regis boyun eğerek omuz silkti ve drowu takip etmek içinayağa kalktı. Yıkıntının tam tepesine geldikleri vakitönlerinde uzanmakta olan yıkım sahnesini gördüler. Buçuklukyıkımın büyüklüğünü idrak etti. Bacakları nerdeysesendeliyordu, ama çevik dostundan aldığı bir yardımla aşağıyuvarlanmaktan kurtuldu.

"Kazandık mı?" diye sordu Drizzt'e, savaş alanınayaklaştıkları vakit, görmekte olduğu şeyi OnKasaba halkınınbir zafer mi yoksa bir mağlubiyet mi olarak adlandırdığındanemin olmayarak.

"Hayatta kalmayı başardık," diye düzeltti Drizzt.

İki yol arkadaşını gören bir grup denizci onlara doğrukoşmaya başladığında bir gürültüdür koptu, neşeyle

Page 445: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

batırıyorlardı. "Büyücü katili ve kule yıkıcı!" diyehaykırıyorlardı.

Her zaman için alçak gönüllü olan Drizzt bakışlarını yereindirdi.

"Çok yaşa Regis," diye devam etti adamlar, "OnKasaba'nınkahramanı!"

Drizzt arkadaşına dönüp şaşkınlıkla ama neşeyle baktı.Regis sadece çaresizce omuz silkti, en az Drizzt kadar buhataya kurban gitmiş bir kimse gibi davrandı.

Adamlar buçukluğu yakalayıp omuzlarına aldılar. "Şehriniçinde yapılacak olan konseye sizi omuzlar üzerindetaşıyacağız!" diye bildirdi birisi. "Alınacak olan kararlardadiğer herkesten daha fazla sizin söz hakkınız olacak!"neredeyse sonradan gelen bir düşünceyle adam Drizzt'e şöylesöyledi. "Sen de gelebilirsin drow."

Drizzt reddetti. "Bütün övgüler Regis'e," dedi, yüzünde birgülücük belirirken. "Ah, küçük dostum, diğerlerinin battığıçamurlarda hep altın bulmak gibi bir şansa sahipsin sen!"buçukluğun sırtını sıvazladı ve geçit töreni başladığındakenara çekildi.

Regis omzunun üzerinden geriye baktı ve sadece onlarlabirlikte kaptırıp gidiyormuş gibi gözlerini devirdi.

Ama Drizzt işin aslını biliyordu.

Dramın eğlencesi kısa ömürlü oldu.

Page 446: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Daha o noktadan uzaklaşamadan evvel iki cüce onaseslendi,

"Seni bulduğumuz iyi oldu, dost elf," dedi biri. Drowanında onların kötü haberler taşıdığını anladı.

"Bruenor mu?" diye sordu.

Cüceler kafalarını salladı. "Ölümün eşiğinde, şu anda bilegitmiş olabilir. Seni istedi."

Cüceler başka bir söz söylemeden Drizzt'i, çayırın öbürtarafındaki tünel çıkışlarının hemen yanına kurdukları küçükçadıra görürdü ve ona içeri kadar eşlik etti.

İçeride mum ışıkları hafifçe dans ediyordu. Giriş yerininhemen karşısındaki duvarda bulunan sedyenin ardındaWulfgar ve Cattibrie duruyordu. Başları saygıyla öneeğilmişti.

Bruenor sedyenin üzerinde yatıyordu, elleri ve göğsü kanlısargı bezleriyle sarmalanmıştı. Nefesi törpülü gibiydi vezayıftı. Sanki her bir nefesi sonuncusu olacakmış gibiydi.Drizzt ciddiyetle yanına yaklaştı, lavanta renkli gözlerindensızan alışılmadık yaşlan tutmaya kararlıydı. Bruenor güçlüolmasını tercih ederdi.

"Bu gelen... elf mi?" diye boğulur gibi oldu Bruenor,tepesinde dikilen kara sureti görünce.

"Ben geldim, dostların en yakını," diye cevap verdi Drizzt.

Page 447: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

"Beni... son yolculuğumda görmek için mi?"

Drizzt bu dosdoğru soruya dürüst bir cevap veremedi. "Sonyolculuk mu?" daralmakta olan boğazını zorlayarak gülmeyibaşarabildi. "Daha da kötü yaralar almıştın! Ölme konusundatek kelime istemiyorum o zaman Mithril Salonu'nu kimbulabilir ki?"

"Ah, benim yurdum..." Bruenor ismi duyduğunda geriyaslandı ve rahatlamış gibiydi. Görünüşe göre, neredeysesanki önündeki karanlık yolculuğa onu rüyaları taşıyacakmışgibi hissediyordu. "Benimle geleceksin öyleyse?"

"Tabii ki," dedi Drizzt. Destek olmaları için Wulfgar veCattibrie'a baktı, ama kendi ıstırapları içinde kaybolmuşolduklarından gözlerini başka yerlere dikmişlerdi.

"Ama şimdi değil, hayır, hayır," diye açıkladı Bruenor. "Kışbu kadar yakınken olmaz!" Oksürdü. "Baharda. Evet,baharda." Sözleri hafifçe soldu ve gözleri kapandı.

"Evet dostum," dedi Drizzt. "Baharda. Seni bahardayurduna götüreceğim!"

Bruenor'un gözleri pat diye yeniden açıldı. O ölümüneşiğindeki bakışları, çok eski bir kıvılcımın izleriyle birliktesilindi.

Cücenin yüzünde halinden memnun bir gülümseme belirdive Drizzt ölmekte olan dostunu biraz olsun rahatlattığı içinmutlu oldu.

Page 448: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Drow, Wulfgar ve Cattibrie'a geri baktı ve onlar dagülümsüyordu. Ama Drizzt merakla fark etmişti kibirbirilerine gülümsüyorlardı.

Aniden, Drizzt'i şaşırtacak ve dehşete düşürecek birşekilde, Bruenor doğruldu ve sargı bezlerini yırttı.

"İşte!" diye gürledi çadırdaki diğer herkesi neşeye boğarak."Kendi ağzınla söyledin ve ben de bu olaya tanık oldum!"

İlk şokun etkisiyle neredeyse düşüp bayılacak gibi olanDrizzt, kaşlarını çatarak Wulfgar'a baktı. Barbar ve Cattibriekahkahalarını zorlukla bastırıyorlardı.

Wulfgar omuzlarını silkti ve bir kahkaha koy verdi."Bruenor, eğer tek bir kelime bile edersem beni kesip bir cüceboyuna indireceğini söyledi!"

"Ve bunu yapardı da!" diye ekledi Cattibrie. İkisi aceleyledışarı çıktılar. "Bryn Shander'da bir konsey var," diye açıkladıWulfgar aceleyle. Çadırın dışında kahkahaları patlayıverdi.

"Lanet olsun sana, Bruenor Battlehammer!" diye azarladıdrow. Sonra kendine engel olamadan kollarını fıçı şeklindekicüceye doladı ve onu kucakladı.

"Tamam sarıl bakalım," diye homurdandı cüce, kucaklayışıkabul ederek. "Ama çabuk ol. Kış vaktinde yapacak bir sürüişimiz var! Bahar beklediğinden de evvel gelecek ve ilk sıcakgünde Mithril Salonu'nu bulmak için yola çıkacağız!"

Page 449: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

"Artık her neredeyse," diye güldü Drizzt, bu dalavere içinkızamayacak kadar rahatlamış bir şekilde.

"Başaracağız drow!" diye haykırdı Bruenor. "Bunu hepyapıyoruz!"

Son Deyiş

OnKasaba halkı ve barbar müttefikleri savaşı izleyen kışızorlu geçirdiler, ama yeteneklerim ve kaynaklarınıbirleştirerek hayatta kalmayı başardılar. O uzun aylar boyuncabir sürü konsey yapıldı. OnKasaba halkını Cassius, JensinBrent ve Kemp temsil ediyordu, Wulfgar ile Revjak da barbarkabileleri adına konuşuyordu. Yapılacak işler sırasınınbaşında gelen şey, iki halkın dostluğunu resmi olaraktanımaktı, hatta iki taraftan da çoğu kimse şiddetle karşı çıksabile.

Akar Kessell'in ordusu tarafından el sürülmemiş olanşehirler, şiddetli kış süresinde mülteciler tarafından doluptaşmıştı. Baharın ilk işaretleriyle beraber yeniden inşa edişlerbaşladı. Bölge kendini toparlama yolunda ilerlerken veWulfgar'in talimatı üzerine ejderin hazinesiyle geri dönenbarbar kervanıyla beraber, hayatta kalan insanlar arasındakasabaları bölüştürmek için konseyler düzenlendi. İki halkarasındaki ilişkiler birkaç kez kopmanın eşiğine geldi ve herseferinde Wulfgar'ın kontrollü varlığı ve Cassius'un süreklisoğukkanlılığı sayesinde düzeltildi.

Page 450: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Her şey en sonunda bir düzene oturduğunda barbarlarayemden inşaa etmeleri için Bremen ve CaerKonig şehirleriverildi. CaerKonigli evsiz kalmışlar, yeniden inşa edilmişCaerDineval şehrine taşındılar. Ve kabile halkı arasındayaşamak istemeyen Bremenli mültecilere yeniden inşa edilenTargos şehrinde ev imkanı sağlandı.

Bu zorlu bir durumdu. Gelenekleşmiş düşmanlarçekişmelerini bir kenara bırakmak ve birbirilerine yakınyaşamak zorunda kalmıştı. Savaşta zafer kazanmış olsalarbile, kasabaların halkları kendilerine galip gözüylebakamıyordu. Herkes trajik kayıplar vermişti; kimse savaştandaha iyi bir şekilde çıkmamıştı.

Regis dışında tabii.

Fırsatçı buçukluk, "İlk Vatandaş" sıfatıyla ve savaştaoynadığı rol sebebiyle, OnKasaba'daki en iyi evleödüllendirilmişti. Cassiushevesli bir şekilde kendi evini "kuleyıkıcıya" bağışlamıştı. Regis sözcünün teklifini ve herşehirden ona akan sayısız hediyeyi kabul etmişti. Çünkü onasunulan övgüleri gerçekten hakketmemiş olsa bile, bu iyişansını alçakgönüllü drowun partneri olmasına bağlayıpmantıklı bir sebebe dayandırmıştı. Ve Drizzt Do'Urden BrynShandefa gelip de hediyeleri toplamayacağından dolayı,Regis bu işin kendine düştüğünü düşünmüştü.

Bu buçukluğun her zaman arzulamış olduğu şımartılmış birhayat tarzıydı. Haddinden fazla zenginlikten gerçekten hazduyuyordu, fakat daha sonra bu şöhretin bedelinin gerçektençok yüksek olduğunu öğrenecekti.

Page 451: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

Drizzt ve Bruenor, kışı Mithril Salonu'nu bulmak içinyapacakları yolculuğa hazırlanarak geçirdiler. drow sözündedurmaya niyetliydi, hatta oyuna getirilmiş olsa bile. Çünküsavaştan sonra hayat onun için pek değişmemişti. Savaşıngerçek kahramanı o olmasına rağmen, OnKasaba halkıtarafından hâlâ zar zor müsamaha görüyordu. Ve Wulfgar ileRevjak dışındaki barbarlar ondan açıktan açığa kaçınıyor, herne zaman yanlışlıkla karşısına çıkacak olsalar tanrılarınakoruma duaları ediyorlardı.

Ama drow, bu çekinme olgusunu alışıla gelmiş, çilekeşsabrıyla kabul ediyordu.

"Kasabadaki söylentilerin dediğine göre konseydeki yeriniRevjak'a bırakmışsın," dedi Cattibrie Wulfgar'a, BrynShandefa yaptığı bir çok ziyaretten birinde.

Wulfgar kafasını salladı. "O benden daha yaşlı ve bir çokaçıdan daha bilge."

Cattibrie Wulfgar'ı rahatsız edici, dikkatli bakışlarınınkıskacına aldı. Wulfgar'in krallığı bırakmasının ardında başkasebepler olduğunu biliyordu. "Onlarla gitmeye niyetlisin,"diye ifade etti dosdoğru bir şekilde.

"Bunu drowa borçluyum," Hiddetli kızla tartışacak havadaolmadığı için arkasını dönerken Wulfgar'in yapabileceği tekaçıklamaydı bu. "Yine sorumu savuşturdun," diye güldüCattibrie. "Sen borç falan ödemeye gitmiyorsun! Gidiyorsunçünkü yola çıkmayı seçiyorsun!

Page 452: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

"Yola çıkmak hakkında ne biliyorsun ki?" diye hırladıWulfgar, kızın acı verici bir şekilde isabetli gözlemikarşısında tepesi atarak. "Sen macera hakkında nebiliyorsun?"

Cattibrie'ın gözlerinde karşısındakini savunmasız bırakankıvılcımlar belirdi. "Biliyorum," dedi dobra dobra. "Bu yerdegeçirilen her gün bir maceradır. Bunu daha henüzöğrenememişsin. Ve bu yüzden uzak yollan takip ediyorsun,kalbinde yanan heyecana olan açlığı tatmin etmeyiumuyorsun. Öyleyse git, Buzyeli Vadili Wulfgar. Kalbininyolunu seç ve mutlu ol!

"Belki de geri döndüğün zaman sadece hayatta olmanınverdiği heyecanı idrak edebilirsin." Adamı yanağından öptüve kapıya doğru seğirtti.

Wulfgar onun ardından seslendi, onu öptüğü için hoş birşekilde şaşkınlığa uğramıştı. "Belki de o zamantartışmalarımız daha uzlaşmacı olur!"

"Ama bu kadar da ilginç olmaz!" kızın ayrılık cevabıydı.

Erken bahar döneminde güzel bir sabahta, Drizzt veBruenor'un ayrılma zamanı sonunda gelip çattı. Şişmişçıkınlarını hazırlamalarında onlara Cattibrie yardım etti.

"Mekanı temizlediğimizde, seni oraya götüreceğim!" dediBruenor kıza, bir kez daha. "Mithril Salonu'nda akan gümüşdereleri görünce kesinlikle gözlerin parıldayacak!"

Cattibrie hoşgörüyle gülümsedi.

Page 453: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

"İyi olacağından eminsin demek?" diye sordu Bruenor,daha ciddi bir tonla. Kızın iyi olacağını biliyordu, ama kalbibir babanın endişesiyle dolup taşıyordu.

Cattibrie'ın gülümsemesi genişledi. Bu tartışmayı kışaylarında yüzlerce kez yapmışlardı. Cattibrie cüceningitmesinden hoşnuttu, onu oldukça özleyeceğini bilse bile.Çünkü atalarının yurdunu bulmayı en azından bir kezdenemezse Bruenor'un tatmin olmayacağı kesindi.

Ve herkesten daha iyi biliyordu ki, cüceye çok iyi kimseleryoldaşlık edecekti.

Bruenor tatmin olmuştu. Gitme zamanı gelmişti.

Yol arkadaşları cücelere vedalannı ettiler ve en yakın ikidostlarına da hoşça kal demek için Bryn Shander'ın yolunututtular.

O sabahın ilerleyen vakitlerinde Regis'in evine vardılar veWulfgar'ı merdivenlerin üstünde, yanında Aegisfang ve sırtçantasıyla onları beklerken buldular.

Onlar yaklaşırken Drizzt, barbarın taşıdığı eşyalaraşüpheyle baktı, Wulfgar'in niyetini yarı yanya tahmin etmişti."Selamlar, Kral Wulfgar," dedi. "Halkının yaptığı işidenetlemek için Bremen'e ya da CaerKonig'e migideceksiniz?"

Wulfgar kafasını salladı. "Ben kral falan değilim," diyecevap verdi. "Konseyler ve konuşmalar yaşlılara bırakılmalı;

Page 454: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

tahammül edeceğimden bile fazlasını gördüm zaten. Şimditundra halkı adına Revjak konuşuyor."

"Peki ya sen?" diye sordu Bruenor.

"Ben sizinle geliyorum," diye yanıtladı Wulfgar. "En sonboyun borcumu da ödemek için."

"Bana hiçbir şey borçlu değilsin!" diye ilan etti Bruenor.

"Seninkini ödedim," diye katıldı ona Wulfgar. "VeOnKasaba'ya olan bütün borçlarımı da ödedim. Amaödemeye yükümlü olduğum bir borç daha var." Döndü veDrizzt ile yüz yüze geldi. "Sana olan borcum, dostum elf."

Drizzt nasıl cevap verebileceğini bilmiyordu. Koca adamınomzuna yavaşça vurdu ve içtenlikle gülümsedi.

"Bizimle gel, Gümbürgöbek," dedi Bruenor, malikanedeyedikleri mükemmel öğle yemeğini bitirdikten sonra. "Açıkkırlarda dört maceracı. Sana iyi gelir ve göbeğinin bir kısmımalıp götürür!"

Regis gerektiğinden büyük göbeğini iki eliyle kavradı veyukarı aşağı salladı. "Göbeğimi seviyorum ve onu korumayaniyetliyim, teşekkürler. Hatta üzerine biraz dahaekleyebilirim!

"Her neyse, zaten hepinizin bu yolculuğa neden çıkmayaısrar ettiğinizi anlamış değilim," dedi daha ciddi bir sesle. Kışboyunca Bruenor ve Drizzt'in seçtikleri yoldanvazgeçmelerini sağlamak için bir çok saat harcamıştı.

Page 455: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

"Burada rahat bir hayatımız var; neden ayrılmakistiyorsunuz?"

"Hayatta iyi yemekler ve yumuşak yastıklardan daha fazlaşeyler var, küçük dostum," dedi Wulfgar. "Maceranın arzusukanımızda kaynıyor. Bu diyarlarda barış varken, OnKasaba,ne tehlikenin heyecanını ne de zaferin verdiği tatminduygusunu sunabilir bize." Drizzt ve Bruenor kafalarınıyukarı aşağı sallayarak onayladılar, fakat Regis kafasını sağasola salladı.

"Ve bu acınası yere bolluk mu diyorsun?" diye kıkırdadıBruenor, kısa ve kalın parmaklarını şaklatarak. "MithrilSalonu'ndan geri döndüğümde, bunun iki katı büyüklüğündeve daha evvel hiç görmediğin mücevherlerle süslenmiş bir evyapacağım sana!"

Ama Regis hayatının son macerasını yaşamış olduğunakararlıydı. Yemek bittikten sonra arkadaşlarına kapıya kadareşlik etti. "Eğer geri dönmeyi başarırsamz..."

"İlk durağımız senin evin olacak," diye onu temin ettiDrizzt.

Dışarı çıktıklarında Targoslu Kemp ile karşılaştılar. Regis'inön kapısından geçen yolun hemen karşısında dikilmişti,görünüşe göre onları dikizliyordu.

"Beni bekliyor," diye açıkladı Wulfgar, Kemp'in ondankurtulmak için yolunu değiştireceği düşüncesiylegülümseyerek.

Page 456: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

"Hoşça kal, iyi sözcü," diye haykırdı Wulfgar, reveransyaparak. "Prayne de crabug ahm keike rinedere beyogt iglokes gron."

Kemp, barbara açık saçık bir hareket yaptı ve uzaklaştı.Regis gülmekten neredeyse iki büklüm oldu.

Drizzt sözleri hatırladı, ama Wulfgar'ın onları nedenKemp'e söylediğini anlayamadı. "Bu sözlerin eski bir tundrasavaş çığlığı olduğunu söylemiştin bana," diye belirttibarbara. "En çok aşağıladığın adama neden bu sözlerisöyledin ki?"

Wulfgar kendisini bu durumdan kurtaracak bir açıklamakekeledi ama Regis onun yerine cevap verdi.

"Savaş çığlığı mı?" diye haykırdı buçukluk. "Bu eski birbarbar aile anası küfrüdür, genellikle yetişkin ve yaşlı barbaraile babalarına söylenir." Regis sözüne devam ederkendrowun lavanta renkli gözleri barbara bakarak kısıldı."Anlamı şu: Binlerce rengeyiğinin piresi apış aranda yuvakursun."

Bruenor kahkahayı patlattı, Wulfgar da kısa süre sonra onakatıldı. Drizzt de onlara katılmaktan alamadı kendim.

"Haydi gelin, günümüz uzun," dedi drow. "Şu macerayabaşlayalım bakalım pek ilginç bir şey olacak!"

"Nereye gideceksiniz?" diye sordu Regis kasvetle.Buçukluğun içinde bir parçası dostlarına gıpta ediyordu;onları özleyeceğini kendine itiraf etmek zorundaydı.

Page 457: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

"Önce Bremen'e," diye yanıtladı Drizzt. "Oradaerzaklarımızı temin edeceğiz sonra da güneybatıya doğru yolavuracağız."

"Luskan'a mı?"

"Belki de, kaderde varsa eğer."

"İyi hızlar," dedi Regis, üç yol arkadaşı daha fazlagecikmeden yola koyulurken.

Regis, bu kadar ahmak arkadaşları nasıl edindiğini merakederek onların gözden kayboluşunu izledi. Omzunu silkerekbunu boş verdi ve malikanesine geri döndü öğle yemeğindengeriye kalan epey yiyecek vardı.

Kapıya girmeden önce durduruldu.

"İlk Vatandaş!" diye geldi bir haykırış sokağın içinden. Buses, şehrin güney bölümünde, yani kervanların yüklenipboşaltıldığı yerde yaşayan bir depo sahibine aitti. Regis onunyanına gelmesini bekledi.

"Bir adam geldi, İlk Vatandaş," dedi depo sahibi, bu denliönemli bir kimseyi rahatsız ettiği için özür mahiyetinde eğilipselam vererek. "Sizi sordu. Luskan'daki KahramanlarDerneği'nin bir temsilcisi olduğunu iddia etti, bir sonrakibuluşmalarında sizin de orada bulunmanızı dilemek içingönderilmiş. Size iyi para ödeyeceğini söyledi."

"Adı neymiş?"

Page 458: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

"Bu hariç hiçbir şeyini vermedi!" Depo sahibi küçük birpara kesesi açtı.

Bu Regis'in görmeye ihtiyacı olduğu tek şeydi. Luskan'dangelen adamla olan randevusu için derhal oradan ayrıldı.

Bir kez daha buçukluğun hayatını katıksız şans kurtarmıştı,çünkü yabancı daha onu göremeden evvel o yabancıyıgörmüştü. Yıllardır hiç görmediği halde, belindeki kınındandışarı çıkmış olan zümrüt kaplı hançer kabzasını gördüğüanda bu adamı hemen tamyıverdi. Regis sık sık o güzelimsilahı çalmayı düşünmüştü, ama onun bile gözüpekliğinin birsınırı vardı. Bu hançer Artemis Entreri'ye aitti.

Pook Paşa'nın baş katiline.

Üç yol arkadaşı, bir sonraki günün şafağında Bremen'i terketti. Maceraya başlamak için heyecanlı olduklarından,arkalarındaki doğu göğünden yükselen güneşin ilk ışıklarıbelirdiği sırada, bayağı iyi bir sürede tundrada epeyilerlemişlerdi.

Yine de, boş çayırlar boyunca onlara yetişmek için düşekalka ilerleyen Regis'i gördüğünde Bruenor hiç şaşırmamıştı.

"Başım yine belaya soktu, yoksa ben de sakallı birgnomum," diye kıs kıs güldü cüce, Drizzt ve Wulfgar'a.

"Selamlar," dedi Drizzt. "Ama biz vedalarımızı çoktanetmemiş miydik?"

Page 459: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

"Karar verdim ki, ben onu kurtarmak için yanındabulunmadan Bruenor'un başını belaya sokmasına izinvermem," diye pufladı Regis, nefes almaya çalışarak.

"Geliyor musun?" diye inledi Bruenor. "Hiç erzakgetirmemişsin, aptal buçukluk!"

"Fazla yemem," diye yalvardı Regis, sesinde bir çaresizliktınısıyla.

"Pöh! Üçümüzün yediğinden de fazla yiyorsun be! Amakafanı takma, yine de bizle takılmana izin vereceğiz."

Buçukluğun yüzü bariz bir şekilde aydınlandı ve Drizzt,cücenin bela hakkındaki tahminlerinin hedefe çokyaklaştığından şüphelendi.

"Dördümüz öyleyse!" diye ilan etti Wulfgar. "Her birimizyaygın ırkları temsil ediyoruz: Bruenor cüceleri, Regisbuçuklukları, Drizzt Do'Urden elfleri ve ben de insanları.Münasip bir grup!"

"Kendilerini temsil etmesi için ciflerin bir drow seçeceğinipek sanmıyorum," diye vurguladı Drizzt.

Bruenor pöfledi. "Buçuklukların kendilerine temsilci olarakGümbürgöbek'i seçeceğim mi sanıyorsun?"

"Sen delisin, cüce," diye karşılık verdi Regis.

Bruenor kalkanını yere bıraktı, Wulfgar'ın etrafındandolandı ve tam Regis'in karşısına çıkıverdi. Yüzü sahte bir

Page 460: Buzyeli Vadisi Serisi - 1 - Kristal Par§as± - R. A. Salvatore

hiddetle buruşmuştu. Regis'i omuzlarından tutup havayakaldırdı.

"Bu doğru, Gümbürgöbek!" diye haykırdı Bruenor vahşice."Deliyim ben! Ve senden daha deli olan biriyle zıt gitmeseniyi olur!"

Drizzt ve Wulfgar bilmiş bilmiş gülüştüler. Gerçekten deçok ilginç bir macera olacaktı. Ve doğan güneş arkalarında,uzun gölgeleri önlerinde yola koyuldular.

Mithril Salonu'nu bulmak için.