25
BiR FiLM KURAMCISI: ,RUDOLF ,ARNHEIM(*) Ass. Naci HUQHAN Sinemamn bir sanat dali oldugu artik tartisilmiyor. Ama "ar- tik" tartisilmiyor. Yogun bicimde tartl§lldlgl steak savas donemin- de (1915-35 arasi donem diyebiliriz) savunu ya da ataklarda basi, kurulan film kuramlari cekiyordu. Ancak hemen belirtelim, bu ku- ramlar, bazi kokHi sapmalar, sinemanm yararli bicimde buyume- sini, gellsmesini engelleyici olgulari da ortaya cikartaoilmis, dog- malar yaratabilmisti. Arnheim, " ... film sanati da, tum diger sanatlar gibi, eski, de- gi§mez, dogrulugu tartrsmasiz kabul edilen ayetleri ve ilkeleri ta- kip edecektir" diyordu. Boyle bir yaklasimin sakmcalari olabilir. Azmdan soyle iki tavn icerebilir: Ilki, sanatm tum dallarim iceren (*) Bu yazr, bir anlamda, Rudolf Arnheim'm "Film as Art" <Berkeley: University of California Press, 1957) ad h kitabmm bir 6zetidir. Ancak bu ozet cikartrlrr- ken yine R. Arnheim'm "Art and Visual Perception" <Berkeley and Los Ange- los: University of California Press, 1967), J. Dudley Andrew'in "The Major Film Theories" (Oxford University Press, 1976) ve V.F. Perkins'in "A Critical History of Early Film Theory" (Nichols, Biel. (ed.) Movies and Methods, University of California Press, Berkeley, 1976, s. 00-413) adh cahsmalarm- dan vararlamlrmstir. Aynca "Film as Art" adli kitabm cok krsa bir bolu- muntin cevirisi icin bkz. "Rudolf Arnheim, Sanat Olarak Film". (Cev. A. Gokturk l, Turk Dili Sinema Ozel Sayisr, Ankara, 1969, s. 316. 192

BiR FiLM KURAMCISI: ,RUDOLF ,ARNHEIM

  • Upload
    others

  • View
    14

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: BiR FiLM KURAMCISI: ,RUDOLF ,ARNHEIM

BiR FiLM KURAMCISI: ,RUDOLF ,ARNHEIM(*)

Ass. Naci HUQHAN

Sinemamn bir sanat dali oldugu artik tartisilmiyor. Ama "ar­tik" tartisilmiyor. Yogun bicimde tartl§lldlgl steak savas donemin­de (1915-35 arasi donem diyebiliriz) savunu ya da ataklarda basi,kurulan film kuramlari cekiyordu. Ancak hemen belirtelim, bu ku­ramlar, bazi kokHi sapmalar, sinemanm yararli bicimde buyume­sini, gellsmesini engelleyici olgulari da ortaya cikartaoilmis, dog­malar yaratabilmisti.

Arnheim, " ...film sanati da, tum diger sanatlar gibi, eski, de­gi§mez, dogrulugu tartrsmasiz kabul edilen ayetleri ve ilkeleri ta­kip edecektir" diyordu. Boyle bir yaklasimin sakmcalari olabilir.Azmdan soyle iki tavn icerebilir: Ilki, sanatm tum dallarim iceren

(*) Bu yazr, bir anlamda, Rudolf Arnheim'm "Film as Art" <Berkeley: Universityof California Press, 1957) adh kitabmm bir 6zetidir. Ancak bu ozet cikartrlrr­ken yine R. Arnheim'm "Art and Visual Perception" <Berkeley and Los Ange­los: University of California Press, 1967), J. Dudley Andrew'in "The MajorFilm Theories" (Oxford University Press, 1976) ve V.F. Perkins'in "A CriticalHistory of Early Film Theory" (Nichols, Biel. (ed.) Movies and Methods,

University of California Press, Berkeley, 1976, s. 00-413) adh cahsmalarm­dan vararlamlrmstir. Aynca "Film as Art" adli kitabm cok krsa bir bolu­muntin cevirisi icin bkz. "Rudolf Arnheim, Sanat Olarak Film". (Cev. A.Gokturkl , Turk Dili Sinema Ozel Sayisr, Ankara, 1969, s. 316.

192

Page 2: BiR FiLM KURAMCISI: ,RUDOLF ,ARNHEIM

bir tammlamadan, belli biclmlere, kendilerine uygun olcutler <;:1­kartabiliriz; ikincisi, sanat kuramim kendisi bir sorunsal degildir,aciklik ve tutarhliga ulastigi yerde geneI onaya ve "sanat eseri"tammmm maksadma hizmet etmeye yeterli (ya da yetkili) olabilir.

Yuzyilm baslarmda, sinemanm ilk kuramcilarmdan Arnheimve digerleri, ornegin Pudovkin, "Dogal olayla, onun perdedeki go­runusu arasmda belli bir aynm vardir, Iste bu ayrimdir ki filmisanat yapar" der.

Goruldugu gibi sinemamn yaratici ozu olarak, olcutun statu­sunu yukselten, "gercek'ten Iarkhhk" anlasilablliyor, Arnheim'indeyisle "sanat mekanik reproduksiyonun terkedildigl yerde bas­lar". (Film as Art, s.57)

1910'larda Fransiz yonetmeni Abel Gance sinemayi "l§lgm mu­zigl" diye betimlemistl. Walter Ruttman da, aym cizgtde "bu l§lgmmuzigt her zaman sinemamn ozu olarak kalmis ve kalacaktir" di­yordu. Yirmilerin sonlannda Germaine Dulac.ki "an sinema" ta­rattarlarmdan biridir, Abel Gance'm analojisini Kendi iddiasindakullamyordu: "Sinema ve muzigin ortak noktalan su: Her ikisindede devinim yalmz basina, Kendi ritm ve gelismesiyle duygu yara­tabilir. Senfoni vardir: an muzik, neden sinemanm da senfonisiolmasm?" Buradaki iddia, bir blcimin ozu (ne) , bireskenlerinden(components) birini soyutlayarak varrlmabilirdir. "Oz"den otekiozellikler, bicimi inkar edecek ya da sulandiracaktrr. Ama orneginmuzikte "devinimi tek basina" algrlayamayiz. Daima kendine ozgti.karakteristikleri olan bir seyin devinimidir bu. Velum gibi, tamperdesinl verme gibi, "ses rengi" gibi. Oz gibi betimlenen blr bires­ken, bir an durumda (pure state), pratikte gozlenemez.

Arnheim ve Rotha gibi ortodoks kuramcilarda da, sinemanmpurist kavramlan ortaya crkacaktrr. Ikisi de an sinemayi, filmsanatmin en yukari, en ust yerinde oldugunu ilan etmislerdir.Arnheim, "Film, kendisini, animasyon ya da resim gibi, ancakrotograrik reproduksiyonla arasmdaki bagi kopanr ve insanm ancahsmasi olursa, diger sanatlar duzeyine ulasacagi kehanetini go­ze almaktayim" demektedir.

Nedir bu "insanm an calismasi"? Nedir sinemayi "sanat" ya­pan sey? Arnheim'm goruslerini once ozetleyerek, soma daha ay­rmtilarma gtrerek acmaya cahsalim.

193

Page 3: BiR FiLM KURAMCISI: ,RUDOLF ,ARNHEIM

Arnheim, Gestalt'dan gel me oldugundan, psikolojiye siki siki­ya baglidir. Sinemanm bir cok bicimini yadsir. Giderek dar goruslubir izlenim birakabiliyor. Filmin yalmzca sanat yonuyle ilgilendi­gim kendisi de soyler. Tum Media'nm coklu kullammi vardir, este­tik bunlarm yalnizca birisidir; ancak bizi medium'un kendisinediikkatimizi yogunlastiran §ey de iste bu sanatsal islevidir. Bundandolayi filmin yalruzca sanatsal yonuyle ilgilenir. ~iir bizi sozcuk­lere goturur, malzemesi budur, mesaja degil. Resim, sundugu, an­lattlgl seyden cok, cizgilerlne, rengine, duzenlemesine yogunlasti­rir bizi. Film sanati da, resmettigi dunyayi vurgulamaktan cok,bizi medium'un temeline, malzemesine goturur. Ancak nedir butemel, ham malzeme? Arnheim'a gore filmi, gercekligtn en mii­kemmelyamlsamasmdan daha az fbir ~ey yapan tum ogeler (smir­hhklar), onun ;malzemesidir.

Arnheim, bir cok film kuramcisimn aksine, bize tam gercek­ligi yansitrnada engel alan sinirhhklarr-ki dedigimlz gibi bunlarfilmi sanat yapan ogelerdir- soyle soyle siralar:

1. Ug boyutlu dunyamn, iki boyutlu bir duzeleme yansitilmasi.

2. Goruntuniin asil olcusunun sorunu ve derinlik duyusununazaltrlmasi (indirgenmesi).

3. Isrklandirma ve renk yoklugu,

4. Goruntunun cercevelenmesi.

5. Kurgudan dolayi [gercek] zaman-mekan surekllliginin yok­lugu.

6. Diger duyulardan girdi yoklugu. (Gercek yasamda seyleribiz bes (alti) duyumuzla yasar, kavrariz, butun halinde.Sinemada boyle degfl) .

Teknolojideki gelismelere (fig boyutlu resim, ses, renk, genisekran gibi) Arnheim'in karst cikisi dogaldir. Cunku bunlar ger­gege daha cok yaklasmak icin birer adimdir ve Arnheim'm kura­mma gore, filmin sanat olma ozelllklerine vurulan darbelerdir,

Gestalt pslkolojisinden gelme oldugundan, butunun parcalaruzerinde, oruntulerin bireysel duyumlamalar uzerlndeki etki veiliskilerini gozonunde bulundurarak, film deneyimini gercek 01­mayan olarakkabul eder. (Butun, parcalarin alelade bir topla-

194

Page 4: BiR FiLM KURAMCISI: ,RUDOLF ,ARNHEIM

mmdan daha baska, daha otede bir seydir) . Gercekten, bir takimgorsel gerceklerin seluloid uzerinde yeniden uretilmesi (reprodu­ce) ve yalmzca retinada duyumlanmasi bir yanda; gercek konu­sundaki duygumuzun retinal bilesimlerinden perk daha derin, kar­masik olmasi ate yanda.

Bir masa dusunelim. Durdugumuz yere gore bu masayi gor­memiz degisik boyutlarda ve bicimde olacaktir. Ancak masanmas II sekli zihnimizde oldugundan, zihinsel bir faaliyetle biz onugercek bir masa olaralk tamamlariz. Aynca ona dokunur, kullarnr,gerektlginde kokusunu duyar, butun halinde algrlar, bir anlamdabirlesir, tamamlamriz onunla. Oysa retinanm aldig; mekanik ola­rak kaydedilrnis duyumlar, zihinsel sureclerden yoksun, dolayi­siyla temsili olmayan niteliktedir. Gormek yalniz gozle olmaz, di­ger duyularla birlesmis zihinsel bir surectir. Film sanati da insan­sal bir gorme degil, teknik gorunumun yonlendlrilmesl uzerine ku­rulmustur. Film sanati, sunma (represantation) ile bozulma'run(distortion) arasindaki gerilimin bir urunudur. Dunyadaki bir ta­kim seylerln estetik kullanimi uzerine degtl, bu seylerin bize ver­digi dunyarun estetik kullarumi uzerine kurulmustur.

Arnheim filmi, kendi teknolojisinin ba,U(l§ acismdan tarumla­diktan soma, sanatsal etkileri, yukarida sozunu ettigrmtz simrh­Iiklarm herbiriyle arasinda iliskiler kurarak inceden inceye Isler.Sanatsal acidan basarih filmlerden ornekler vererek yapar bunu.Ayrmtilarma daha soma deginecegiz.

Arnheim'a gore her arac (medium), sanatsal amaela kullarul­di mi, dikkati nesneden uzaklastirir: arac, bu dikkati, kendi nite­Iiklerine tasir ve yogunlastirir. Giderek her arac, bu ilgiyi, merkeziduyumsal baglar yoluyla daha otelere goturur: Muzik sesin ara­cidir: dans hareketin, silr sozcuklerin v.b. Bag (nexus), sanatcitarafmdan yonlendirilen bir simgesel dil olur. Sanatci, kendi gor­dugum; ya da dusunceslni bunlar araciligryla parildatacagmdan,bu fizikseI materyalleri duzenlemeyi cok iyi ogrenmeye zorun­ludur,

R. Arnheim'm Film Kurami'mn kaba ozet! boyle. Sinema ko­nusunda son zamanlarda sessiz kalan Arnheim, "Gercekciler" ta­rafrndan yogun bicimde elestirildiyse de, bugun Christian Metzbile Rudolf Arnheim'a cok sey borclu oldugunu teslim etrnektedir.

195

Page 5: BiR FiLM KURAMCISI: ,RUDOLF ,ARNHEIM

~imdi, goruslerini ozetledigimiz Arnheim'm biraz daha ayrm­tilarma girmeye cahsalim,

FiLM VE GER~EK

Film, diger sanat dallan gibi, sanatsal urunler ortaya konu­labilecek, ancak boyle kullarulmasi da zorunlu olmayan bir arac­tir. Renkli posta kartlan, sanat degtldir sozgelisi, sanat olsun diyede yapilmamistir. Askeri bir mars, gercek bir iC; dokme oykusu,bir strip-tease de sanat sayilamaz. Film Icin de ille sanat olacakdiye bir kural yoktur. Nitekim sinemada da askeri marslar, iC;dokrne oykuleri ya da strip-teaseler yapilrmstir. Ancak yine sine­mada senfoniler, yetkm yazm oykuleri ya da Kugu-Golu baleleri deyapilmistrr. Olaya hangi bakis acisiyla yaklasilirsa, ne yapilirsa,baska deyisle hangi olcutlere gore sanat olur ya da olmaz?

Kirtlelerin Bir Diizlem :Uzerine Yansrtrlmasr

Arnheim, rotogrann ve filmin ozelliklerini siraladiktan sonra,totograrm gercegl kaydeden, yalmz mekanik olarak kaydeden birarac olmadigmi kup (zar) omegini vererek tartisiyor. Altr yiizuniibirden goremedigimiz kupu, izleyiciye nasil yansitacagiz? Al1CIYItam karsisina koysak, yalmzca bir kare gorunecekt.ir. Al1CIYl yanacektigtmizde eklenmis iki kare gorunecektir. Burada, alictyi yer­lestirdiglmiz yere gore (yani secirnimize gore) olgular yansitil­maktadir, Sorunumuz, yalmz hangi bakis yonunun en genis yu­zeyi gormemizi saghyacagi olsaydi, en iyi bakis acisI yuzde yiizmekanik hesaplarla elde edilebllirdi. En eok ozellik tasiyan bakisyonunu secmekte bize yardim edecek bir Iormul yoktur: Bir duygu(ya da sezgi) sorunudur bu. Bir insanm profilden mi yoksa ondenmi "daha cok kendisi" oldugu, elin ayasmin rm, dismin rm dahacok anlam tasidigi, belli bir dagin kuzeyden mi, yoksa batidan midaha iyi cekilebilecegl, maternatikle kesin kilmamaz, Bunlar incebir duyarl1hikla ilgili sorunlardir.

" 'I'iyatro-Fotograf-Fllm de YanIlsama

Arnheim, tiyatrodaki yamlsamaya (illusion) kismi yamlsamadiyor. Tiyatroda hem gercek zaman ve mekan veriliyor (bununIcindesin) , hem de sahnede "tiyatrosal gercek" yaratihyor. Izleyiciher ikisininde aynmmda. (i'ki ayri ama ili§'kili dunya var).

196

Page 6: BiR FiLM KURAMCISI: ,RUDOLF ,ARNHEIM

Fotografta gercek zaman ve mekan yok. Masanm ustunde du­ran bir totograt, sahne gibi, belli bir yer ve belli bir zamam (za­mamn bir momentini) gosterir, ama bunu tiyatroda oldugu gibiasil mekan ve asil zaman parcasimn yardimiyla yapmaz! Yamlsa­manm biresimi (component) gok azdir. Resmin yuzeyi, resmedil­mis mekam anlamli kilar, Bu da cok fazla bir soyutlamadir. Res­min yuzeyi bize hie bir sekilde gercek mekarnn yanilsamasmivermez.

Film -canlandmlmis goruntuler- bu ikisinin, tiyatronun veduragan resmin (Iotogrann) tam ortasmda bir yerdedir. Mekamverir ama bunu sahnede oldugu gibi, gercek mekamn yardimiyladegil, siradan bir Iotograrm yaptrgi gibi duz bir yuzeyde verir.Ancak cesitli nedenlerden dolayi bu mekan izlenimi, rotograttakigibi zayif deglldir. Derinligin yarattigi belli yamlsama izleyiciyisarar. bte yandan sahnedeki gibi zaman da akar.

Film de, tiyatro gibi, kismi yanilsama yaratir. Belli bir dere­ceye Kadar gercek yasam izlenimi verir. Ancak filmin -benzesmeyapmadan- gercek cevrede gercek yasami vermesi onun en gucluyonudur. Bir resmin dogasina katilmasi, tiyatronun asla yapama­yacagi bir seydir. Rengin olmayisi, tie; boyutlu derinlik, perdenincevreslyle kesinlikle simrlanmasi, Kendi gercekligini en tatminedici bicimde, cmlciplak ortaya koyrnasidir.

Buradan kurgu dedigimiz seyin sanatsal niteliginin hakhhgrortaya cikmakt.adir. Gercek zaman ve mekanla hlcbir ilintisi 01­mayan seylerin yanyana getirilmesiyle bir gtie; olusur. Birisinin,enseden kapiyi calismi goruyoruz, Birden icerldeyiz, hizmetci ka­PlYI acmaya geliyor, aciyor ve konugun yuzunu goruyoruz. Bu se­fer konugun bakis acisindan en sahibesinin geldlgin! izliyoruz.Boylesi bir seyde, insanm, gercek yasammda hie; olmayan bir seyde,sanki deniz tutrnuscasma rahatsiz olmasi gere!k:ir. Ama olmuyor,giderek mukemmel bir rahathk duyuyor. Nasil acikhyacagiz bunu?Gercek degildir bu ve -en buyuk onemi- izleyici onun gercekliginintum yamlsamasma sahip degtldir. Yamlsama yalmzca kismidir,gercek bir olaym ve resmin etkisini eszamanli verir.

Bir kadim once uzaktan (hoy ceklmi) , daha soma yakm ce­kimle yuzunu gorursek, basitce "saytayr cevirme" duygusunu du­yanz. Eger film fotograflari e;ok kesin uzaysal (spatial) izlenimlerverseydi, kurgu belki de olanaksrz olurdu.

197

Page 7: BiR FiLM KURAMCISI: ,RUDOLF ,ARNHEIM

Arnheim, bu "kismi yanilsama'ryi bazilan muphem, iki anla­rna cekilebilecek bir sey olarak bulabilir, diyor. Ve soma ekliyor:Yamlsamanm en ozu, her seyi tamam olan degil midir? NewYork'ta arkadaslarmm arasmda oturan birinin kendisini Paris'tesanmasi olasi midir? Evet olasi, Gunumuzde gecerli olan ruhbilim,yarulsamamn, ancak tum ayrmtilari tamam oldugunda guclu ola­bllecegini soyluyor.

Gorunmez Duyular Diinyasmm Yoklugu

Gozlerimiz, tum bedenimizden bagirnsiz calisan mekanik fonk­siyonlu bir §ey deglldir. Diger organlarla ili§iki halinde calisir. Di­ger duyulann yardirm olmaksizm bir dusunceyi tasimasi istenirse,sonuc beklenmeyen bir olaydir. Ornegin hizla cevrinme yapan birkamera goruntusu bas dondurur. Basdonmesi, viicudun devindu­yumsal (kinestetik) tepkileri tarafmdan yonlendirilmis Iarkli birdunyada gozun katilmasi nedeniyle olmustur. Yani viicudun ha­reketsiz oldugu yerde. Goz, sanki tum beden donuyormus gibi ha­reket eder. Dengeyi de diger duyularla birlikte yaratan goz, digerduyularm hareketsiz oldugunu bildirir. Film izlerken denge duyu­muz, gozlerin saptadigi seye bagrmlidir ve bunu, gercek yasam­daki gibi, devin-duyumsal uyarmalarla algilamaz.

Gozlerimizln bakis sahasinm simrlanmamasi ile resmin fiksedilmis smirlamasi arasindaki ayrim, kamera ile goz arasindakiayrirndir. Nesneler cercevede gorunur, sonra kaybolur ama gozlericin ortadan kalkmamis bir mekan-surekliligi, istedigince bakila­bilecek bir ortam vardir,

(Arnheim, uzaysal koordinatlarm goreliligi -yatay dusey- vediger duyu organlarirmz iizerinde de aym tartrsmalarr yapiyor) .

BiR FiLMiN YAPIMI

~imdiye degin soylediklerimizden, fiziksel diinyanm, beyazperdede gordugumuz dunyadan, daha dogrusu her ikisinden algi­ladigrrmz gorunt.ulerin Iarkh olduklari cikiyor. Tum bunlan, fil­min, gercek yasamm zayit, mekanik bir reproduksiyonu oldugunuiddia edenlerin savlarmi delil1erle curutmek icin yaptik, diyorArnheim.

198

Page 8: BiR FiLM KURAMCISI: ,RUDOLF ,ARNHEIM

Diizlem Uzerindeki Yansimalarm Sanatsal Kullammi

Duzlem uzerine yansitilan nesne, duzlem uzerinde oyle gosteri­lirki (ya da oylesine gosterllmelidir ki) karekteristik olarak yeni­den uretilmis alur.

Ancak burada Arnheim'm soyledikleri ile celisen, ama kendi­sinin de "sanat olayi" diye hakkmi teslim ettig; Charlie Chaplinolayi var. Cunku Chaplin'in kamerasi, olayi en karakteristik aci­dan degil, oldugu gibi kaydetrnektedir. Ornegin Immigrant-Gog­men'deki kusma-bahk tutma sahnesi. (Rihtimda deniz tutrnasm­dan dolayi arkadan kusuyor sandigimiz ~arlo, yuzunu dondugun­de bir balik tutmustur.) Arnheim bunu soyle acikliyor: Kamera­nm onundeki nesne (kisl) izleyicinin beklentilerine gore kurulma­mis, ana gore hareket ettirilmemistir. Ya da her sey aglk secik de­gil, belirsizdir. "En karakteristik gorunum'tun tersine hareket et­mistir.

ilk filmlerin buyuleyiciligl, hareket1erin aynen almmasmdan,gercek yasamdaki en ince ayrmtilarma degin saptanmasmdankaynaklamyordu, (Bu kanuda Dreyer, Chaplin, Clair ve Dupont'­dan ornekler veriyor). Bu tavir, dolayisiyla, hangi cekimin, kame­rayi nereye konmasinm gerektigmi de belirliyordu. Kameranmgorevi yasami yakalamak ve kaydetmek idi. insanlar filmi bir sa­nat olarak degil, yalmzca kaydedici bir arac olarak goruyordu,Distortion, kasdi yapilmadikca, bir hata alarak goruluyordu. on­celeri boslanan ya da basit olarak gorulen seyler sonralari sanatsalyaratrciligm onemli ogeleri aldu. Alisilmadik kamera acilari, bellibir anlamda konuyu karekterize etmeden uzak, cekici ve carpicibir oge olarak kullamliyordu (Oysa Arnheim, ahsilmadik kameraacilari, kanuyu karakterize etmek icin kullamldigmda sanat alurdiyor, Gelecegiz) ,

Pudovkin, filmin, siradan insan algilar diizeyinin otesine gee­mek icin calismasi gerektigini soylemisti. Insamn giinliik davra­mslari rutin, dikkatsiz, onemsizdir.Birblrlerinln goz renklerini bil­meyen evli cittler coktur. Elbise magazasma giren birinin taktlglkravat, saticmm ilgisini, musterinln yuzunden daha gok ceker.Ama sekreter ise, patronun gomleglnden ziyade, yiiziindeki ifadeyebakar ilk girdiginde, bugunku havasi nasil diye. Kisinin amaciile ilgilidir davramslari.

199

Page 9: BiR FiLM KURAMCISI: ,RUDOLF ,ARNHEIM

Sanatm isini anlamak icin, izIeyicinin dikkati yonlendtrilme­lidir. Bir dereeeye kadar dogal olmayan akilsal tutumlan terket­meye dogru yonlendrrllmelldir. Ornegin izIeyicide "orada bir polisduruyor" duygusunu degll, "polis orada nasil duruyor" duygusunuuyandirilmah ve "ne dereceye kadar genelde polisin nitelikIeriniyansitabillriz" diye dusunulrnelidir.

Izleyici oyle bir yere getirilmelidir ki, yasam deneyimlerindenbildig! benzer bir seyi, yeni bir sey diye lzlemege baslamahdir. Izle­yici bu andan soma gercek gozleme geceoilir. Nesnelerin ozgunlu­gunu, acikligrm, renksizligini onemsemeyecegi bir noktadir bu.Ancak ilgiler bakis acismm ahsilmarmsligma dogru yonlendirflin­ee, nesneler daha canh, dolayisiyla daha etkili olur.

Fotogrann "tek kenarli", duz bir resim olarak sunulmasi, ugboyutun iki boyuta indirgenmesi, sanatcmin onu pek yetkin du­zenIemeIerIe sunma zorunlulugunu ortaya g]jkamn bir nedendir.(Onun sanat olmasmi saglayan simrhhklarindan birisidir bu).Arnheim, asagida siralayacagrrruz sonuclara ulasmasmin bir anla­mi olarak goruyor bunu. Soyledfklerlnin ve soylemek istedikIeri­nin bir ozeti de sayilabilir:

1. Nesneyi, alisilmadik ve carpici bir acidan yeniden uretrnek­Ie (reproducing), sanatci izIeyenin daha bir ilgtsini ceker, Bu daizleyeni yalmzca dikkat etme ve benimsemenin otesine goturur."Gercek'tden ve onun yaratacagi izIenimden elde edilecek kaza­mmlari yukselten boyle bir fotograf daha hayat doIu, daha dikkatcekici ve daha bir kavraticidir.

2. Sanatci, dikkati, yaImzca nesnenin kendisine degil, ayni za­manda onun bicimsel nitelikIerine de yonlendirir. Bakis acisminalisilmadik, benzeyissiz tahrikiyIe uyandmlan izIeyiei daha dik­katli bakar ve: a) Nesnenin degi§ik parcalarmdaki beklenmediksekillerin tum cesitlerini yeni perspektifin nasil ortaya cikarttrgmt,gozlemlendirebildlgini, b) Duz bir resim olaralk yiizeye yansrtilmisug boyutun, uyumlu bir erekt yapilarak, nasil golge yigmlari vezevkli duzenleme ile mekam doldurdugunu gozler. Bu tasarima(dizayna) nesnenin carpitilrnasi ya da onun slddeti ile degil, yal­mzea basit bicimde nesnenin "kendisini", yani bazan bakipta go­rernedlgimiz "kendisini" gostermekle ulasihr. Bu da carpici sanat­sal ef'ekt denen seydir.

200

Page 10: BiR FiLM KURAMCISI: ,RUDOLF ,ARNHEIM

3. Dikkati, nesnenin bicimsel nitelikIerine yonlendirmeninbaska sonuclari da var. Izleyici dusunmege baslar. Acaba nesne,aymci niteliklerinden (karakteristiklerinden) dolayi mi secilmistir(gosteriliyordur) , yoksa davramslari mi onun aymci ozelligidir?Baska bir deyisle, turunu ternsil eden bir ornek midir, yaiksa me­kaniyla uzlasmada devinen ve tepkiler gosteren bir sey midir?

4. Anlatrci kamera acisi (ornegin master shot-genal cekim)yalmzca yem ya da ikaz edici bir islev gorrnez. (Ol'llegin "Bakmsimdi suradayiz ve ben size burada sunu gosterecegim" gibi). Nes­neyi belli bir balkl§ acisindan gostermek, onu az cok derlnligrneaciklayici bir tutumdur da. Bakm, denmektedir burada, nesneylesu ya da bu sekilde oynamiyorum, onu size gercek yasamda oldugugibi gosteriyorum.

Aneak her objeyi bir duzleme belli bir acidan yansitrnak, onu,zimmen de olsa, aciklamak kaygusuyla yapilmis olmasini soyle­mek yeterli degildir, Kesmelerin de (kurgunun da) islevi olmali.Bedenin goreli durumunu yansitrnak icin de yaprlmah bu. Ae;ldegismeden, ona ayn bir anlatrm kazandirmadan, baska bir aci­dan gostermek yanlis. Yeni bakis acismm, nesnenin "kendisini"bize daha iyi tamtma acisindan bir islevi olmah, (Ornegin Pabst'inThe Diary of a Lost Girl filmindeiki opusme sahnesini baska biracidan gostermesi hie; bir §ey ifade etmiyor. Yalnizca iceriden ci­kip, disaridan pencereden goruyoruz ayni sahneyi. Tamamen de­koratif ve yapay bir diizenleme bu, hie bir anlarm yak!). Arnheimayru konuda Chaplin'e gonderme yaparak §oyle diyor: Ayyasli­grndan kendisini terkeden karisinin resmi onunde agliyormus sa­rnyoruz arkadan. Donunce, kakteyl yapmak icln omuzlarmm oy­nadigrru anlanz. Burada durum tam acik degildir, ama en samutnesnelerin, vucutca gorii§ acisindan gizlenmesi, film oyuncusununsorumlulugu gibi gorunecektir. Dogrudur da. Ancak boylesi engel­lerin, yonetmenin nasil ustesinden geleceginl sonra tartisacagiz.

Sinema, once gercek olaylarin mekanik e;ogaItllmasl kaygism­dan e;liktl. Sanat niteligini henuz almayana degin, ilgi, saf ozneolaymdan bicimin gorunuslerine, bunlarrn gosterilmesi kaygusu­na kaydi. Daha sonra gelen, filme ozgii ozel anlamlarla nesnelerisunma amaciydi. Bunun anlami, "bakm ben siradan bir kayit yada reproduksiyon Islemlnden otede, dana neler yapabiliyorum,kendime ozgu ozelliklerim var, nesnelere yeni sekil veririm, anlam

201

Page 11: BiR FiLM KURAMCISI: ,RUDOLF ,ARNHEIM

veririm, daha hayat dolu, dekoratif yapabilirim onlari..' demekti.Sanat, mekanik reprbdukstyonun .terkedildigi, nesnelerin, sunusbiclmiyle baska /bir lkahba sokuldugu, 'dolayrsiyla onlara anlamverildigi yerde baslar, Ve izleyici aS11 icerige dikikat edip tatminoldugu zaman kendini "gercekten anlama" gereiksinimi icinde go­rur: Gosterilen bir makina resmidir, bir asik cirttir, kizgm bir gar­sondur. izleyici dikkatini bicime (form) ve makinarun, asiklarm,garsonun nasil betlmlendiglnl, resmedildigini yargrlama dusun­cesine, yetisine cevlrmelidir.

Azaltrlnus Derinligin Sanatsal Kullamrm

Bildigimiz gibi sinemada derinlik boyutu yoktur. Ancak gorselduzenlemelerle bu yarulsama yaratildigmdan Arnheim "reduce"sozcugunu kullamyor. Arnheim'a gore iste bu simrlihk da, yaniderinligln aslinda olmayipta, e;e§itli sekillerde (az ya da cok) var­nus gibi gosterllebilmesi de, filmden sanat yapiti e;lik,artmaya ola­nak saglayan bir ogedir, Derinliksiz alginm, diyor Arnheim, olaymhemen tumden gozonunden kaybolusuna, bicim ve olcu konusun­da psikologlarm "constancies-degisrnezlikler, sabitlikler" dedikleriolguya yol ae;tlglm biliyoruz. Boylesi boyutlarin yoklugundan, filmsanatcisi avantajlar saglar. Perdede, ornegin bir trenin ustumuzedogru gelisini hepimiz gormusuzdur. gtki cok canlidir, cunku onedogri, hizla gelen hareketin dinamik gucu, kendisiyle hie; ilintiliolmayan bir baska seyle, izleyicinin, baska deyisle kamerarnn po­zisyonu ile zenglnlestirflmistir. Kamerayi trene ne kadar yakmkoyarsak, perdede 0 kadar buyuk gorunur, tum perdeye devasabicimde yayilir. Gercek nesnel hareket, bu yayilma ile, slddetini,gucunu daha da artrnr. Boyles! bir ozellik de, sanatciya, eylemigorsel olarak vurucu bicimde anlatabilmesi olanagrni verir. Arn­heim buna ornek olarak Dreyer'in Jan Dark'indaki kesisin, san­dalyesinden heyecanla atlayip yiirudug'u sahneyi veriyor. Kamera,adamin yuzu tum ekram kapliyacak bicimde, cok yakindan takip­etmektedir. Bu da biiyuk bir etki yaratir. Ikinci ornek Pudovkin'­den. St. Petersburg'un Sonu filminde kente i§ aramaya gelen ikikoylu meydanda yuruyor. On planda, boyutlari ashnda insan vii­cudundan <;10k da buyuk olmayan, Car'in heykeli azametli, arkaplanda karinca gibi ikl koylu gorunuyor. Sinemanm, yukarida so­zunu ettigimiz smirhhgi sayesinde yaratilabilmistlr bu sanatsalanlatimlar.

202

Page 12: BiR FiLM KURAMCISI: ,RUDOLF ,ARNHEIM

Aydmlatmamn ve Renkslzligin ,Sanatsal Kullammi

Renk konusu da derinlik yokluguna benzer, Film sanatcisi, si­yah-beyaz'a bagimli oldugundan ozellikle canli ve duygulari etkile­yici etektler sunabilir. Duz beyazdan koyu siyaha degin degisengrinin tonlarmda isik ve golge oyunlanyla dekoratif ve anlamli re­simler yapmak, dogadan, doganin asil gerceginden (sanat ugruna)ayrilmanuzi zorunlu kilan, renk yoklugunun bir sonucudur.

Dramatik etkiler yaratrnak icin 1§lga ve golgelere hakim 01­mak, kontrast renkleri akillica duzenlemek, yaratmak istedigimizpsikolojik durum icin filmin en onemli estetik olanaklarrdir. Or­nek: Strenberg'in New York Doklari filminde beyazlar giyinmisbeyaz yuzlu kizla, karalar iclnde gemi atescisi.

Yuz ifadeleri icin de boyle. Perdedeki stilize edilmis, disavu­rumcu dev maskeler (siyah-beyaz yiizler) ten ve kan rengine esitdeglldir ama sanatrn yaratilmasina olanak saglayan gorsel ma­teryallerdir. Arnheim, savina destek olmasi icin Cecil B. de Mille'insu anekdotunu anlatryor: Mille'in filminde, perdenin arasindansuzulen bir casus sahnesi var. Casus'un yalnizca yuzunun yarisrlokal aydinlatma (spot-light) ile aydinlatilrrns, diger taraflar si­yah. Filmi goren dagrtrmci "Yanm adam gostermekle para kaza­mlir rrn?" diye telgraf cekiyor, De Mille'in yaniti: Remdrandt'misik-golge oyunlarim omrunde hie gormemis aliklardan misin yok­sa?". Bunun uzerine dagrtimci afise yaziyor: "Rembrandt usuluaydmlatmayla yapilmis ilk film!". iki misli ucretle oyrratmak isti­yor. Oynatryor ve hatiri sayilir bir kar ediyor,Gortinttintin Sanrlanmasr ve Nesneden Uzakhgm Sanatsal Kul­lamrm.

Belli bir noktaya bakarsak gorii§ alammiz simrlidrr. Ancakgozlerlmizin, boynumuzun ve vucudumuzun ozgurce hareket ede­bilmesinden dolayi gorus alanimiz smirsisdir. Film goruntusu isekenarlanyla simrlidir. Dolayisiyla sanatci Kendi gostermek iste­digi "motif"ini secer. Kendince, vermek istedigm seyin oznel ola­rak bellrlendigince, sirnrlarrn icine sokar. Iyi bir film goruntusu,tum hatlan ve yonleriyle, hem birbirleri, hem de resmi cercevele­yen kenarlarla iyi dengelenmis bir ogeler butunudur. Kosutluklarya da kontrastlar birbirlerini destekler, karanliklar ve aydmlikla­rm dagihmi dengelidir. Eger perde sonsuza degin biiyiiik olsaydi,

203

Page 13: BiR FiLM KURAMCISI: ,RUDOLF ,ARNHEIM

yiizeyinde belli duzenlemeler yapma kaygusu olmayacakti, Son­suzlukta denge yoktur. (Sonsuzlugun kendi icindeki dengedensozetmiyoruz burada).

Fotograf ve filmin ilk gunlerinde yakm ve orta cekimler kul­lamlmiyordu, Olayi tumuyle yansitmak gerekir diye dusunuyor­lardi, Orta ve yakm ceklmlerin, butunun bir parcasini gostermesi(goruntunu-, simrhhgindan dogan anlatirn olanaklari) sanatsalyaratrciltga destek olur. Arnheim u~ ornek veriyor: Buster Keaton"Kameraman" filminde, orta-cekimde bir kosede gorunur, Izleyicibir seyin rarkinda degildir henuz, Gene1 cekime gecip, sabahleyinburoyu acmaga gene kiz gelince, biz onun, sevdig! kizi, bir oncekigeceden beri beklediglni anlariz. Charlie Chaplin, orta cekimdesilindir sapka ve frak iledir. Boy ceklmme gecince pantolonu 01­madigi gorulur, Strenberg'in New YoI1k Doklari filminde denizeatlayip intihar edecek kadin, yalruzca suya yakm cekim de ka­dinin yansimasi ile verilir. Tum bunlar goruntunun simrhligr saye­sinde dogan sanatsal yaratimlardir. Ancak Arnheim, yalmzca trag­manlarm anlatihsi acismdan degil, sanatsal alma kaygusuyla, ola­yin ya da oykunun tumuyle, verilmek istenen her seyin boylesianlatim ustaliklarryla verilmesinden yana...

Arnheim dana soma, tiyatro ile karsilastirrnalar yaparak, si­nemamn, nesnenin Izleyiciye alan uzakhgim ortadan kaldirdigim,bunun da anlatnn zenglnligine yol actign tartisiyor, Tiyatro hep"bir olcuye gore" izlenir. Estetik de onemli bir noktadir bu. Oysasinemada bu ol~u yoktur. Kirrlabilir. Tiyatro soze dayalidir, sozolmadan olmaz. Ama film oyle degtl, Izleyici ile nesne arasindakiuzakhgln hizla degisetnlmesi, izleyiciyi, ol(,;u standartlarinin go­reliligini de kavramaya goturur. Giderek seyirci, yasamdaki gee­mis deneyimlerinden edindigi bilgileri, sartlanrnalan kullanamaz.Gordugt; seyler icin yargilayict olcutler olmaktan cikar bunlar.

Zaman-Mekan Sureksizllgtnin Sanatsal Kullanum

Tek bir cekimde, gercek yasamla, film goruntusu arasmdakiaynmm ve bu ayrimm ortaya cikardtgt sanatsal bicimcilik sureci­nin dusunulmesi gerektlgini biliyoruz artrk, Buradan da kurguolaymm neden film sanatmm birincil yolu oldugunu gormek zordegil. Tek bir cekim ne olursa olsun, ne denli sanatkarane acilar­dan ve duzenlemelerle duzenlensin, nihayet yine de dogal olanm

204

Page 14: BiR FiLM KURAMCISI: ,RUDOLF ,ARNHEIM

bir yeniden-tiretilmesldlr. Ama zaman-mekan surekliligini kirarakardi ardma ekleyecegimiz sahnelerle elde edebilecegimlz seyin etki­Illigini dusunelim. Bicimsel ve yaratici surecin daha bir elle tutu­lur ornegi gibi bu.

Bir olay olur -Kesme- Baska bir olay (ayri bir mekan ve bazanayn bir zamanda) .Kesme- Tekrar ilk olay -Kesme- ikinci olay. Buprosedurun baslangicim geleneksel tiyatroda, ornegin ~ekspiryen

savas sahnelerinde gorebillriz, Sinemada bunu yapmak yok dahakolay. Ayrica bu kesmeler sirasinda, aci, kameramn yerlestirllmeyeri, gorsel duzenlemeler de degtstlrllebihr. Kurgu ile, sinema sa-'natcisinm elinde birinci smif bir formatif silah vardir: vermekIstedigt gercek olayi anlamli kilacak, vurgulayacaik bir silah, Or­nek: Pudovkin bir nese, keyif halini vermek istiyor bir mahku­mun. Oynayan ellerl gosteriyor once, sonra yuzun alt kismina birayrmti cekim, gulumseyen bir agiz. Bu gorunttilerm arasina, ilk­baharda smldayan bir gay, suda titresen gunes isrlttlarr, bir kirevinin kenarmda sakiyan kuslar ve nihayet gulen bir cocuk sah­nelerini serpistiriyor. Samnm, diyor Pudovkin, mahkumun ke­yifli halini verebildim. Arnheim ekliyor: Boylesi kurgularda za­man ve mekan surekllllgi yoktur ama bir oz (substance) birltg!vardrr,

Arnheim daha soma Pudovkin'in bes, Ttrnosenko'nun onbeskurgu ilkesinden, kategorilerinden soz aciyor, ancak bunlari ye­tersiz buluyor ve kendisi su smiflamayi yapiyor:

1. Kesme'nin ilkesi

A. Kesme Biriminin Uzunlugu.

1) (Goreli olarak) Uzun cekimler rahat, sakin bir havayaratrr.

2) Kisa cekimler hizli bir ritm yaratir,3) Kisa ve uzun cekimlerin kombinasyonu. istenilen ritmi

saglamak icin kullamlir.

4) Duzensiz. Ne uzun ne kisa. Ritmik bir etkisi yak. igerigebagh olarak duzenlenir.

B. Tum Sahnelerin Kurgusu.

1) Bir olay bastan sona anlatihr, sonra 6teki baslar.2) Bir sahnenin icine, benzer kucuk sahneler konur.

205

Page 15: BiR FiLM KURAMCISI: ,RUDOLF ,ARNHEIM

3) Suregiden bir olayin icine ilgili sahneler ya da sahnekonur.

C. Tek Sahnelerin Kurgusu.

1) Yakm ve uzak cekimlerin kombinasyonu.a. Once uzak cekim, oradan ayrinti c:;ekimlerine gee­

me. (Konsantrasyon).

b. Bir ayrmtidan, 0 ayrmtmm da icinde bulundugu ge­nel cekime gecme,

c. Uzak ve yakm cekimlerln diizensiz ayarlanmasi.

2) Ayrmti cekimlerin basarrsi: Bir olaym ya da gecip gi­den bir durumun, yakm cekimlerle anlatrlmasi (Qozum­leyici Kurgu).

II. Zaman Iliskllerl

A. Esleme (Senkron).

1) Aym zamanda alan olaylarin degiserek verilmesi.

2) Aym zaman anmda olan seylerin verilisi. (Kadm orada,adam burada).

B. Oncelik-Sonralik

1) "Onceden ne olmustu'inun ardina "sonra ne olacak"meklenmesi.

2) Aym aksiyonda bir zamandan otekine gecme (Adamtabancasim ceker, kadm kacar):

C. Notr Zaman

1) Tum olay icerikle iliskilidir, zamanla degll (i§c;ilerinoldurulmesi sahnesini, mezbahada sigrrlann kesilmesisahnesi izlemesi gibi).

2) Zamanla ilgisi olmayan tek cekimler: Oyikulii (Narra­tive) filmlerde olmaz ama Vertov'un belgesellerindevar.

3) Tum sahne icindeki tek sahneler (KeyifIi mahkumdaoldugu gibi).

206

Page 16: BiR FiLM KURAMCISI: ,RUDOLF ,ARNHEIM

III. Mekan Ihskllerr

A. (Ayri zamanlarda olsa bile) Aym Yer.

1) Birisi aym yere, arka arkaya iki sahne ile diyelim yirmiyil soma donuyor.

2) Tek sahnede yer degismiyor. (Zaman durduruluyor).Baska olaylar oluyor. Tekrar aym mekana donuyoruz.

B. Degisen Yer.

1) Degisik yerlerde olan olaylarm verilmesi.

2) Aym sahnede, olaya degisik bakis acilarmdan bakma.

3) N6tr mekan (Notr zamari'm ayni) .

IV. Icerik Iliskileri

A. Benzerlik.

1) ~eklin acisindana) Hareketin benzertigl.b) Nesnenin benzerligl.

2) Anlam Acisindan

a) Tek nesnenin anlammm benzerligi. (Giilen mah­kum, kuslar, dere).

b) Tum sahne. (Oldurulen-kesilen sigirlar).

B. Kontrast

1) ~ekil acismdan

a) Nesnenin seklinin (sisman-zayrf adam).b) Nesnenin hareketinin (Hizli hareketten-yavasa gee­

me).

2) Anlam acismdana) Tek nesne (Issiz ac adam-Yemek dolu vitrin).b) TUm sahne (Zenginin evi-Fakirin Evi) ,

C. Benzerlik ve Zlthgln Kombinasyonu,

1) Anlamm kontrast ve sekllnin benzerllgi (Zincire vurul­mus mahkumun ayaklanndan-balerinin ayaklarma).

207

Page 17: BiR FiLM KURAMCISI: ,RUDOLF ,ARNHEIM

2) Bicimin kontrast ve benzerllglnln kombinasyonu: (Bus­ter Keaton, opusen bir cittin resmini gorup, kizi olma­dik yerde opmeye kalkisir),

Arnheim, Max Wertheimer'in deneysel psikolojide de yaptigive kanrtladigt bazi cahsmalardan ornek vererek, insanm algilamasurecindeki etlkenleri filme uyguluyor, Film, temel olarak, algila­namaz, farkedilemez bir kurgudur-tek bir karelerin kurgusu. Or­negin birisini once profilden, soma cepheden gosterirsek, perdedesanki 0 kis! bize donmus gibi gorunur. Gercekte donmemistir. AymPotemkin Zirhlisi'ndaki, ug ayn aslan heykelinden cekilerek olus­turulmus, kukreyen aslan orneginde oldugu gibi.

Arnheim, kurguyla gercek olaylarm degi§tirildigini, yeni ger­ceklerln yaratildigmi bilelim, buna egemen olahm, gerektiginde(ki ana gore golk gerekecektir bu) kullanalim yeter, diyor ve ekli­yor: Ancak her zaman yapilmalt diye bir zorunluluk da yoktur.Etkili olmak icin, bazan gercek olayi, oldugu gibi gostermek de ge­rekebilir.

Gorulmez Duygu Yasantrlarmm Sanatsal Kullammr

Biz yasantilarrmizdan bir golk seyi biliriz, sartlanmisizdir. Ne­den-sonuc illskllerini biliriz, nesnelerin nereden, nasil gorundu­gunu biliriz, belli olaylara ne gibi tepkilerin geldigini, geleceginibiliriz. Vucudumuzun ne zaman hareketli, ne zaman duragan 01­dugunu biliriz. Ancak film izleyicisi, filmin hangi acidan cekilmisoldugunu soyleyemez. Ozne belirtmedrkce, kamera duragan veozneyi dogrudan cekiyor samr. Mekana ili§kin dusunceler, izleyi­ciye gosterilen ile birleserek, izleyiciyi belli yorumlara vardirabilir.Chaplin'in kazandigi buyuk basari da buradan gelmektedir. (An­cak onun filmleri "filmic" degildir, cunkti kamera kaydedici birmakina olarak cahsmaktadir) . Ornegin bir tabancamn patlamasi,patlamasmi gostererek degtl, once tabancayi, sonra birden hava­lanan kuslari gostererek verilebilir ki, sanatsal kullamm da istebudur. Baska ornek. Jacques Feyder (Los Nouveaux Messieurs).Otomatik piyanoya para atan kIZ. Yiizlerce ampul yamp sonermakinada. Soma kizin yiizunde sakin, rahatlarms bir ifade. Miizi­gi duymayiz ama dinleriz bizde. Yasantilanrmzdan bildigimiz de­neyimlerimizin sanatsal kullammidir bu.

208

Page 18: BiR FiLM KURAMCISI: ,RUDOLF ,ARNHEIM

Tum bunlardan (ba§ka, film teknigfnln [baska gtieleri de vardir,

Arnheim burada, teknigin olanaklartyla sanatsal anlatum zen­ginlestlrlci hilelerden (tricks) sozetmekte, gerektigmde bunlannkullarulmasiyla dart dortluk sonuclara ulasrldigrru anlatmakta veeklemektedir: Belirtmek gerekir ki, film yonetrnenlermin cogu,gosterilerinde sanatsal anlamm ozgun kullammini yapmamakta­dirlar. sanae iirunleri degil, oykuler uretmektedirler. Bunlar vebunlarm izleyiclleri, bicim ile degil, icerikle (anlazilanla) ilgilidir­ler. Ancak sanatta, sayisal olarak cok ama kotu yerine, az ama iyi­ye siki sikiya sarilanlarr hlc bir §ey onleyemeyecektir.

FiLMiN MUHTEVASI (igERiGi)

Filmin ham materyali nesneler ve Iizilksel olaylardir. Yalmzcabunlar kullamlarak mental surecler disavurulabllir. Yuz ve bedenjestleri, insanm i<;; dunyasim, dusunce ve duygularirn gorseI olarakaciklarnak icin en kestirme yoldur, Ancak belki de en iyi ve enetkili bir yol degildir. Gunluk yasamimizdaki siradan hareketlerin,aslinda ne denli anlamli, ne denli i<;; dunyarun bir yansimasi oldu­gunu her zaman kestiremiyebiliriz. ate yandan bazi kisilerin ha­reket ve yuz ifadeleri, i<;; yasantilarmi gostermede tam tersi bicim­de sekillenebillr. Aglarken guluyormus gibi gorunebilirler. Gulum­seyisleri aC1 bir gulumseme olabilir. Yuz ifadeleri, yalmzca 0

"an'tm, belli bir durumun 0 "an"mm olabilir. Aslmda diger gas­tergelerdir insamn neler duydugunu a<;;lga cnkartan. ~ar!tlanmalar

ve kulturlenmeler sonucudur bizim dissal hareketlerlmiz. Oyleysebiz yukanda sozunu ettlgimiz ham malzemeyi kullanarak insamni<;; dunyasini yansrtacagiz. Ancak sanatsal anlatimla olasi olan birsey, Yapayliga, cok f'azla filmic olmaya gitme tehlikesi yonunden,stilize edilrnis davraruslarm da kisithligi var. En az, ama bir 0 ka­dar da oz devinimleri verebilmek gerek.

Ancak her seyi oyuncularla vermeye kalkmaik da, oyuncuyudiger ogeler icinde bir age (bir masa, bir agac) olarak gormeyeyol acar, Hem yeterli de degildir oyuncuya yuklenmek. Bir suresoma izleyici de tepki gosterir,

Heyecan duygusunun verilmesini alalim. Bir yiiz ifadesiyleverilebilir. De Mille "Chicago" adli filminde §oyle veriyor: Duy­gusal yonii agtr bir durusma. Slralarda bir grup k1Z oturuyor. Hep­si de makina gibi sakiz cignryor, Tam kararanmda, kizlara yakm

209

Page 19: BiR FiLM KURAMCISI: ,RUDOLF ,ARNHEIM

cekim. Turnu durdurrnustur sakiz ~ignemeyi, emir almis gibi. He­yecan. Devinimin boyle ozgun bir ogesiyle mental durumu yansit­rnak, bunu gormek, daha bir dikkrut cekicidir. Icsel duygularla dis­sal hareketler arasindaki ili§lkinin carpicihgi yalmzca matematikve kavramsalligmdan degil, bunlar arasmdaki yapisal benzerlik­ten yararlarularak olusmustur.

Anlam re ~ulw~

Cok soyut blcimde Iorrnule edllmis dusuncelerle yazilmis ki­taplar vardir gercl ama, yazmda cok da buyuk bir yer tutmaz bun­lar. Yazmda dil, somut olaylari, oykudeki karekterlerin neler yap­tjklariru, neler dusundirklermi, karsilikli konusmalarim -ki genel­likle somut olaylar cercevesinde donen konusmalardir- anlatrr, Buacidan bakarsak, film ile yazm arasmda pek kesin bir ayrihk yak­tur. Yazm sozcukleri kullarur, film resimleri. Her iki media'da dayonlendirici dusunceler soyut bicimde degil, somut episodlarla gi­yindirilmis olarak verilirler.

Ornegin C. Chaplin'in "The Gold Rush - Altma Hucum" fil­mindeki ayakkabi yeme sahriesi, Spagetti= Ayakkabi bagi. Civi =Pille kemigi. Ayakkabi e Balik govdesi. Varsillikla yoksulluk ara­smdaki zlUlk oylesine ozgun, earpici, gratiksel blcimde simgelesti­rtlmistir. Chaplin'den baska bir ornek. "A Woman of Paris - ParisliKadm" filminde asiklar ayrtlrrnslardir. KIZ, ogrencileriyle bir atarabasinda gitmekte, karsidan da erkek, luks bir arabada gelmek­tedir. Yanlanndan ge9tigi halde birbirlerini gormezler. Erkeginarabasi uzaklarda gozden kaybolurken, film biter. Son derece so­mut bir olaydir gosterilen. Ama iki kisinin yasamlarinm ayrrhgiile bir kir yolundaki yon ayrrlig: birbirinin uzerine cakisrmstir.

Beri yandan, parlak buluslar, yalmzca soyut dusunceleri acik­lamakda kullamlmaz. Oykuyu daha etkin kilmak icin, belli bo­lumleri veriste daha etkil! bir betimleme yapmak icin de kullam­hr. Tek tumce ile ozetlemek gerekirse, asil aksiyonun gorsel ozu­nun, degtsik malzeme ile birocesit metaforik eko seklinde yinelen­mesidir. Bu yuzden ozelli'kle vurgularnali yapilir.

Renkli filmin <;lkmaslYla, dogamn ya da gercekligln (siyah-be­yaz'm sanatsal olanaklannm bir <:;ogu yitirilse bile) algilanmasmateknik olarak bir adim daha yaklasilacaktrr kuskusuz. Dogalliklayine cok ozenli hazirlanmis olanlarla. Ancak burada yine de, kame-

210

Page 20: BiR FiLM KURAMCISI: ,RUDOLF ,ARNHEIM

ranm sUlbjektif sekil verme nltelaglnln, ki filmin en ayirtedici ozel­ligtdir, kisitlanacagi, kameraya "basla" komutu vermeden onceduzenleme ve devinimlerdeki sanatsal cahsmanm daha dikkat.live ozenli yapilacagi gozden kacmamahdir. Kamera, daha cok bir"mekanik kayit aleti" olma ozelligme yaklasmaktadir cunku.

Genis perdeli, ug boyutlu, renkli gibi teknik calisrnalar hiz­lanmakta ve bu konuda kesin basarrlar da elde edilmekte ve edi­lecektir kuskusuz. Gercekligin yamlsamasmm, izleyiciyi, belli sa­natsal renk efektlerini degerlendirememe noktasma -teknik ola­rak yapma zorunda olsalar bile- getirecektir. Ancak nesnelerindikkath bir secimi ve duzenlenmesi ile, renk, uyumlu ve sanatsalbicimde beyaz perdeye yansrtrlabilir. Ama film stereoskopik olursaeger, sinema tum ozelliklerini yitirecektdr. (Arnheim, sinemanmgozden Iarkli oldugunu, retina tabakasinm ancak iki boyutlu go­runtuler algiliyabiliyorken, ilki goz arasindaki uzakhktan doganderinligtn kamera da olmadigrni, bu sirurhligin da sanatsal olarakkullammda onemli bir f'aktor oldugunu soylernisti) . Ekranm ku­satmasi icinde duz bir yuzey kalmayacak, dolayisiyla bu yuzeydekompozisyonlar olamiyacak, aym etkileri sahnede de vermek olasiolacaktir. Kurgu ve kamera acilarinm i§levleri de tamamen yite­cektir. Fllmi, ayn bir sanat dali olarak goremeyiz 0 zaman. ilkgunlerme yeniden donus yapmasi gerekecektir "Sanat" olmasiicin,

Kisaca, stereoskopik goruntu dismda, sinema teknigine katr­lacak her sey, onun sanat olmasim onlemeyecek, giderek guclen­direcektir.

HAREKET (MOTION)

Hareketli resim (motion picture) olaylarm sunulmasmdaozel amac icin kullamhr; sinemada ayn bir ozellik kazamr. Za­mandaki degi§imi gosterir o. ~imdiki zamana, "yasadigrrrnz an"ma andaki gercekllginin surekllligine iliskin bir ilerleme, suregenlik,arnegin resim ve heykelde yoktur. Film estetik yasalan kullanmakve bu hareketi aciklamakla yukumludur.

Sinematografik surecin en onemli niteligi olan devinimi, ha­reketli resmin anlatma araclari arasmdaki ustunlukleri arasindasaymak gerekir. Film seridinln kamera ve projektorde gosteril­mesi, izleyici tarafmdan dogrudan yasanan bir olay degtldir. Ek-

21l.

Page 21: BiR FiLM KURAMCISI: ,RUDOLF ,ARNHEIM

randa hareketin yarulsamasi, yaraticiligmm ideal bir mekanik uy­gulayimidir. Nitekim belirleyici, kameramn cekme ve projektorungosterme hIZIdIr. Oysa bu cekim ve gosterimlerde olusacak ara­lann, resme kattlgl hie bir sanatsal anlatim ve estetik kaygusuyoktur.

Izleyici tarafmdan yasanan hareket ise su ogelere dayamr:

1) Nesnenin devinimi; canh ya da cansiz. Kamera tararindan sap­tamr.

2) Perspektifin ve nesnenin kameraya olan uzakligi.

3) Hareketli kameranm yaratacagt etekt.

4) Sahnelerin sentezi: Devinimin duzenlenmesi ve kurgu ile eldeedilir.

5) Kurgu araciligryla yanyana koyulan devinimlerin birbirini et­kilemesi (Interaction).

Hareket yalnizca oykuyii olusturan olaylardan izleyiciyi ha­berdar kilmakla smirh degildlr. Carpici bir aciklama, anlatimdiraym zamanda. Ornegm en basitinden, bir annenin cocugunu ya­taga yatirmasirn izlersek, yalmzca annenin cocugunu yataga ya­t.msirn izlernis olmaliyiz, Annenin hareketlerinden emin ya daikircikli, sakin ya da sinirli, enerjik ya da zayit, davrarnslarmdannasil bir insan oldugu ve cocuguyla nasil bir ilisk! Icinde oldugunuda anlariz. Tum bunlari veren ise "hareket"in kendisidir. DoIaYI­siyla hareketin bu kendi olusumundan dogan, varolan ozelliklerinede egemen olmaik ve bunu sanatsal anlamda kullanmak, simdiyedegin anlattigtrrnz ozellikleri ile birlestirerek (ki cogu sinemayitiyatrodan ayiran ozelliklerdir) sanatsal anlatimda kullanmak,sinemanm en ayirtedici ozelligt olur. (Davramslarmda hareketinbu kisisel melodisi olmadigrndan dolayi, ornegin Harold Lloyd,Buster Keaton ve Charlie Chaplin denli buyuk bir sanatci olama­rmstrr) .

Arnheim, 1930'larda yazdigi bu kuramsal yazilardan soma,sesli filmin <:;llkmaslYla uzun sure sessiz kaldi. Ancak 1957 yilmdasesli film konusunda goruslerlnl aciklayan onemli bir makale yaz­di. Bu yazmm da genis bir ozetiyle Arnheim'in Film Kurami konu­sundaki aciklamalartmizi noktalamak istiyoruz.

212

Page 22: BiR FiLM KURAMCISI: ,RUDOLF ,ARNHEIM

SanatsalKompozite ve .Sesli Ftlm

Ses ve goruntu ayri ayri ogeler. Herbiriyle ayri sanat dallariolusabilir, ayri sanat dallarmm ana ogeleri olabilirler. Ancak si­nema gibi -ses ve goruntuden olusan- melez bir sanat dalmda, izle­yicinin dikikatinin iki yone dagilmasi, bir huzursuzluk kaynagi ola­bilir. Bu iki ayri age, ortak bir caba Ile lzleyenin dikkatini yaka­lama yerine birbirleriyle carpisabiliyorlar.

Aslinda sanat dallari, genellikle birden cok age uzerine kuru­ludur: Konusulan soz, hareketdeki goruntu, muziksel ses gibi.

Gunluk yasamda her am, bes duyumuzla birlikte yasadigirmzi,algiladigrmizr soylemistik. byleki, gorsel ve isitsel ogeler arasmdabir uyumsuzluk, bir dengesizlik olsa bile biz bunu garlpsemeyiz.Butunuyle yasar, algilar ya da algilamayiz ama bizi rahatsiz edenbir durum yoktur. Ornegin en romantik arnrmzda bir ucagm ge­gi§i dogaldir gunluk yasantrmizda. Oysa sanat alarunda birbirle­riyle uyum icinde bulunmayan bu ogeler kesinlikle rahatsiz edici­dir, hosgorusuzdur.

Tiyatro da ozunde bu iki ogeden, ses ve goruntuden olusmaklasuclanmistir arasira. Tarihin belli donemlerinde tiyatrocular ba­zan sese, bazan goruntuye agtrlrk vererek urunlerini ortaya cikar­rmslardir. lcsel celiskileri yansitrnak icin gerci ama, tiyatro sesinve goruntunun basarih bir kombinasyonudur. (Onlarm en anhallerinin ayni potada eriyip bir birliktelige ulasmasidir). Ancakson tahlilde tiyatronun ana ogesi, hiyerarsik siralama yapilirsabirinoil ogesi, "konusma" yani "ses"tir.

Arnheim, sanat yapitindaki ogeleri birinci (alt) duzey ve ikin­ci (ust) duzey ogeler diye ikiye aymyor. §oyle: Sanatci, dunyayigorusunu (goruntulermi) , direkt kavranabilir duyumsal nitelikleryoluyla kavrar, onlan bicimlendirlr. Renk, sekil, ses, hareket gibi.Bunlarm drsavurumcu ozellikleri, oznenin nitelik ve anlamini ag­maya, cozumlemeye hizmet eder. Dolaysiz olarak, direkt olarakilk gozledigimiz ne ise, oznenin ozu de 0 olmalidir. Boylesi bir du­yumsal olayda (yani birinci duzeyde) gorsel ve lsltsel ogelerln bir­likte kullarnlmasi olanaksizdir. Ornegin resme sesi koymayi dusu­nemeyiz bile.

213

Page 23: BiR FiLM KURAMCISI: ,RUDOLF ,ARNHEIM

Bu tur bagrntilar, antatimci niteliklerde, ikinei dlizeyde olabi­lir aneak. Ornegin koyu kirmizi bir sarap, bir viyolonselden cikanbas sesle aym ifadeye sahip olabilir ama, bunlarm arasmda bicim­sel bir bag yoktur. Farkli duyumsal bolgelerdeki ogelerin bir pota­da errtilip birlestirilmesl ve sanatsal olarak kullanimi birinei du­zeyde olmali, kendi icinde butunlugunu saglarnahdir. Cunku ikin­ci duzeye e;lktlkIarmda, bu tamamlanrms, kendi icinde butunlugeulasmis ogeler, ayru proseduru bir kez daha yasarnak zorunda ka­lacaklardir. Ama goruntu ve duyma gibi ayn ayri bolgelerle iliskiicine girmek gibi engellerle karsilasarak,

Filmin de Iazla medium kullanan bir sanat dali oldugunu hie;unutrnamaliyiz (Ses, renk, sekil, hareket). Filmde kullarulan me­dium'lar da alt duzeyde birbirleriyle kaynasmah, bir butun olus­turmali, daha sonra bunlardan olusan iki ana butun, goruntu veses, kesin bir uyum ieinde kullamlmalidir. Ancak bu iki ogeninbirlikte kullamlmasi icm mutlaka sanatsal bir neden olmalidir.Bir seyi ifade edebilmek icin, bu iki ana ogeden vir tanesi kesin­likle yetersiz kalmalidrr ki, bir ortaklasmaya gidilsin. Resim kendikendisini yeteri kadar aciklayabiliyorsa, soz bozar bu etkiyi.

Sanat turlerinde kullanilan malzemeyi hiyerarsik bir sirayasokabiliriz. Her sanat turunde bir "asil" malzeme vardir.

-Tiyatro da : Soz yani "ses"tir bu. Gorsel hareket, diyalogahizmet eden bir hizmetci gibidir.

-Opera da Muziktir-Hersey muzlge destek olmak i<;in ya­pilmaktadir. Muzikalite ugruna bireok sey Ie­da edilebilir. Diyaloglar ise sessiz filmlerdekiara yazilarm gbrdligli i§i gorur.

-Resim de Renktir. (Gaugin, Tahitili Kizlar tablosunda,bekleyen kadmlari ne denli guzel betlmledlgi­ni soyleyen birisine, "Hayret" demis, "ben 0

tabloda mar ile yesilin uyumunu ararmstim"N.G.).

Filmde de dominant oge goruntudur. i?eklin, rengin, hareke­tin -birmci duzeyde- butunluge ulastigi goruntti. Ki bu ozellikleraneak "goz" ile gorulur,

Sanart eserinde dominant age yapiyi zenginlestirir, Kendisinedestek olueu ikineil ogelerden daha yetkin bicimde yapar bunu.

214

Page 24: BiR FiLM KURAMCISI: ,RUDOLF ,ARNHEIM

~iirin sozu dominantdir, sahnedeki hareket ve mtizik yardimcidir.Ortacag katedrallerinde mimari yapi (sekil) dominantdir, resimve heykel destekleyicidirler.

Filmde de goruntudur dominant alan. Ses yalnizca destekleyi­cidir. Eger sese e§it yer verirsek cok sorun cikar ortaya. Azmdanhareketi, onun ozgim anlatimiru simrlar.

Konuya destek olucu ya da daha bir acrklayici olabilecegi kay­gusuyla Herbert Read'den de yararlanmaya cahsalim. Nitekimkendisi bu konudaki yazismda R. Arnheim'a gonderme de yap­maktadir.

Filmde bir birliik (unity) yoktur. Onun belki de tek olasi bir­ligi, herhangi bir birligin (butunlugun) yoklugudur; mantiksiz­likt.ir aslinda film. Bureklillgidir filmin tek birhgl.

Bu surekliligin ne denli kolayca bozulaoildigi, siradan birsesli filmde gozlenebilir -Konusma, hareketin, devinimin surekli­ligim keser- Biz de izleme yerine, dinlemege baslariz. Oysa dinle­mek tiyatroya ozgu bir eylemdir.

Konusmamn 6lc;ulu kullamlip, surekliligin asla kesintiye ug­ramadigi filmlerde acrkca gordugurnuz gibi, konusma, bir "efekt"olarak kullanilabilir. Konusma, film ile, zamam korumalidir (F'il­mik zamam). Ama normal film zamam yak eder. Dolayisiyla za­man konusmayi yak etmelidir.

Aym gozlem muzik icin de yapilabilir. Muzik de, film He za­mam (filmik zamam) korumahdir. Dolayisiyla film, sozgelimi mu­zige gore danseden bir dansci gibi, ya muzigin dogrudan bir uyar­lamasi olmali, ya da muzik, film icin bestelenmelidir (EdmundMeisel'in Potemkin icin yaptigi gibi).

Sesli film yasalari, an (pure) fi1min yasalarmdan ayn ola­caktir. Arnheim su benzetmeyi yapiyor: Bir muzik parcasi, piyanoicin tekli (solo) olarak bestelenebilir. Bu parca daha sonra piyanove keman icin bir ikiliye (duet) donusturulebllir. Aslmda aym mu­zik parcasi olarak kalacaktir ama, piyano bolumu ve keman bolu­mu ayn ayri almarak ozgun muzik biciminde sunulamayacaktir;birlikte cahndiklarmda bir birIige ulasmalari icin, herbiri degisik­lige ugrayacaktir. Konusma ve film de yetkin bir sesli Iilme ulas­mak icin degi§iklik gecirmelidir (Nitekim geciriyordur). (Herbert

215

Page 25: BiR FiLM KURAMCISI: ,RUDOLF ,ARNHEIM

Read, "Film Guzelduyusuna Dogru", (Cev. Naci Guchan) , KURGU,E.i.T.i.A. Iletisim Bilimleri FakUlte Dergisi, No: 3, 1980, s. 181).

XXX

i;limdiye degin kendisinin agzmdan yaptrgirmz aciklamalar­dan da anlasilacagi gi'bi, Arnheim'm kati, purist, ortodoks bir ku­ramer oldugu kolayca cikmaktadir. Filmin bir sanat oldugu ko­nusundaki cok yetkin ve yadsmamaz aciklamalarda bulunmasinaragmen.

Ancak Arnheim gibi ortodoks kuramcilar, ol<;utu Iormule eder­ken, gercek ile yapinti (fiction) arasmdaki ayrimi yapmada pekyeterli kalmiyorlar. Sistemli olarak sinemayi, bir gorsel arac ola­rak vurguluyorlar. Kuramlarmda, sinemanm bakis acisim, oyku­sei bicim ile, ozellikle dramatik oykusel bicim (narrative form)ile paylastigrni ihmal ediyorlar. Dolayisiyla bu, filmi yapis bicim­lerine de yansiyor,

Oykusel durum (yani yapinti) filmin yaratici mekanizmininozumsenmis bir parcasi olarak gorulmuyor. Film, aciklamalarla,translation'larla bir seyler yapar; narrative'lik yabanci, uyusma­yan, yetersiz bir bicim olarak sunulur cunku. Narrative olmaklcin bir seyler yapmak, birseyler katmak, suslemek gereklidir. Oysaoykuleme, gercegi, elden geldlgince gercekce kaydederek de yapi­labilir. Kamera her zaman kaydettigi seye bir anlam eklemez.Onun, olaylan secme, sekillendirme ve yorumlama yetenegl, olay­Ian kaydetrne yeteneginin bir sonucudur.

Ote yandan teslim etmek gerekir ki, sinema bugunku halin­deyse, bunu Rudolf Arnheim ve onun gibilerine borcludur.

216