16
Beylerbeyi Sâkinlerinden Mehmed Zihnî Efendi PROF. DR. AHMET TURAN ARSLAN Marmara Üniversitesi A. Do¤umu ve Soyu Hac› Zihnî Efendi’nin as›l ad› Mehmed olup “Zihnî” mahlas› ise, o devrin âdetine göre ve zeki ve anlay›fll› oldu¤unu belirtmek için medresede ö¤renci iken hocas› taraf›ndan verilmifltir. Bizzat kendisinin bildirdi¤ine göre 16 Recep 1262 Hicrî / 27 Haziran 1262 (1846 Milâdî) Cuma günü, günün erken saatlerinde do¤mufltur. 1 Zihnî Efendi’nin, ‹stanbul’da, ismini civarlar›ndan bulunmaktan iftihar etti¤i 2 fieyh Musl›hiddin Mustafa Vefâ’dan alan meflhur Vefa semti yak›n›nda H›z›r Bey mahallesindeki evlerinde do¤du¤u yine kendi ifadelerinden anlafl›lmaktad›r. Zihnî Efendi, 1294/1877’de neflredilen Meflâhiru’n-nisâ’da (I, 153, 159) ailesinin, ikiyüz y›ld›r bu mahallede ikamet etmekte oldu¤unu da kaydetmifltir. Buna göre Mehmed Zihnî Efendi’nin mensubu oldu¤u ailesinin yaklafl›k olarak 1094/1682 y›l›ndan beri, ismini, fetihten sonra ‹stanbul’un ilk kad›s› olan H›z›r Bey’den (vefat› ‹stanbul 863/1459) alm›fl bulunan H›z›r Bey Mahallesi’nde (di¤er ad›yla Hac› Kad›n Mahallesi) oturdu¤unu ö¤renmifl bulunuyoruz. Mehmed Zihnî Efendi’nin do¤up büyüdü¤ü evinin adresini ise, metrûkât› aras›nda buldu¤umuz ve Zihnî Efendi’nin evinde ikâmet etmekte olan ve muhtemelen 93 Harbi (1876–1877 Türk-Rus Savafl›) muhâcirlerinden Hac› Ümmiyye isimli bir han›ma ait mektuptan ö¤reniyoruz: Unkapan› yak›n›nda Hac› Kad›n Mahallesi Tavanl›çeflme Soka¤› No:2. Öte yandan yine kendi ifadelerinden ve di¤er kaynaklardan Zihnî Efendi’nin kira ile K›z›ltoprak Mescidi karfl›s›nda ve Kanl›ca’da denize nâz›r yazl›klarda ikamet etti¤i ve nihayet 1314/1896’de Beylerbeyi’nde fiemsi Bey Soka¤›’ndaki köflkü al›p oraya yerleflmifl oldu¤u anlafl›lmaktad›r. Mehmed Zihnî Efendi’nin yaflad›¤› Beylerbeyi’nden bir kesit (arka sayfa)

Beylerbeyi Sâkinleri

Embed Size (px)

DESCRIPTION

Beylerbeyi Sâkinlerinden Mehmed Zihnî Efendi PROF. DR. AHMET TURAN ARSLAN Marmara Üniversitesi

Citation preview

Beylerbeyi SâkinlerindenMehmed Zihnî Efendi

P R O F . D R . A H M E T T U R A N A R S L A N

Marmara Üniversitesi

A. Do¤umu ve Soyu

Hac› Zihnî Efendi’nin as›l ad› Mehmed olup “Zihnî” mahlas› ise, o devrin âdetinegöre ve zeki ve anlay›fll› oldu¤unu belirtmek için medresede ö¤renci iken hocas›taraf›ndan verilmifltir. Bizzat kendisinin bildirdi¤ine göre 16 Recep 1262 Hicrî / 27Haziran 1262 (1846 Milâdî) Cuma günü, günün erken saatlerinde do¤mufltur.1Zihnî Efendi’nin, ‹stanbul’da, ismini civarlar›ndan bulunmaktan iftihar etti¤i2

fieyh Musl›hiddin Mustafa Vefâ’dan alan meflhur Vefa semti yak›n›nda H›z›r Beymahallesindeki evlerinde do¤du¤u yine kendi ifadelerinden anlafl›lmaktad›r.Zihnî Efendi, 1294/1877’de neflredilen Meflâhiru’n-nisâ’da (I, 153, 159) ailesinin,ikiyüz y›ld›r bu mahallede ikamet etmekte oldu¤unu da kaydetmifltir. Buna göreMehmed Zihnî Efendi’nin mensubu oldu¤u ailesinin yaklafl›k olarak 1094/1682y›l›ndan beri, ismini, fetihten sonra ‹stanbul’un ilk kad›s› olan H›z›r Bey’den(vefat› ‹stanbul 863/1459) alm›fl bulunan H›z›r Bey Mahallesi’nde (di¤er ad›ylaHac› Kad›n Mahallesi) oturdu¤unu ö¤renmifl bulunuyoruz.Mehmed Zihnî Efendi’nin do¤up büyüdü¤ü evinin adresini ise, metrûkât›aras›nda buldu¤umuz ve Zihnî Efendi’nin evinde ikâmet etmekte olan vemuhtemelen 93 Harbi (1876–1877 Türk-Rus Savafl›) muhâcirlerinden Hac›Ümmiyye isimli bir han›ma ait mektuptan ö¤reniyoruz: Unkapan› yak›n›ndaHac› Kad›n Mahallesi Tavanl›çeflme Soka¤› No:2. Öte yandan yine kendi ifadelerinden ve di¤er kaynaklardan Zihnî Efendi’ninkira ile K›z›ltoprak Mescidi karfl›s›nda ve Kanl›ca’da denize nâz›r yazl›klardaikamet etti¤i ve nihayet 1314/1896’de Beylerbeyi’nde fiemsi Bey Soka¤›’ndakiköflkü al›p oraya yerleflmifl oldu¤u anlafl›lmaktad›r.

Mehmed ZihnîEfendi’nin yaflad›¤›Beylerbeyi’nden birkesit(arka sayfa)

Ü S K Ü D A R S E M P O Z Y U M U V I

104

Babas› kaza (mülkiye) kaymakamlar›ndan Mehmed Reflid Efendi, annesi iseGüzide Han›m’d›r. Zihnî Efendi’nin k›zdan torunu Güzide Han›m’›n torunubulunan Prof. Dr. Kenan Gürsoy’dan dinledi¤ime göre (05.03.1998) ZihnîEfendi’nin fiakir Bey isminde bir kardefli vard›. Osmanl› saray›nda görevli idi.Yine Kenan Bey’in ifadesine göre, Zihnî Efendi’nin babas› Çerâkise(=Çerkesler)’den idi. Mehmed Zihnî Efendi’nin soyu hakk›nda bir tesbitimizi burada kaydetmekisteriz ki, o da kendisinin ‘Siyâdet’i (=Seyyidli¤i)dir.3 Zira, -aile fertlerinde bukonuda herhangi bir bilgi olmasa da- araflt›rmalar›m esnas›nda Zihnî Efendi’ninEl¤âz-› F›kh›yye’sinin kütüphanemdeki nüshas›n›n iç kapa¤›nda “Mühürsüznüshalar sahtedir” ibaresinden sonra bas›lan mühür, “es-Seyyid MehmedZihnî” fleklindedir. Bu mühür bu mevzuda önemli bir delil kabul edilmelidir.

B. Ö¤renimi ve Yetiflmesi

Mehmed Zihnî Efendi, önce medrese dersleri demek olan cami derslerine deva-ma bafllad›. Hangi hocalardan hangi cami ve medresede okudu¤u hakk›ndahenüz detayl› bilgileri elde edemedik. Ancak tahsili sonunda kimden icazetald›¤› konusu, merhum hocam Ali Yakup Cenkçiler (Kosova- Gîlan kasabas›1913-‹stanbul 1988)’in ›srarl› tavsiye ve teflvikleriyle araflt›rmaya bafllad›¤›m›zMehmed Zihnî Efendi’nin nerede ve kimden okudu¤u konusu, 31.12.2002 (27fievvâl 1423 h) tarihinde mühründe es-Seyyid Abdurrahman el-Fevzî ibaresibulunan Kütahyal› Abdurrahman b. Muhammed Efendi’den (Kütahya 1802-‹stanbul 1864)4 ald›¤› icâzetnâmesini terekesi aras›nda bulmamla ayd›nl›¤akavuflmufltur.Öte yandan Zihnî Efendi, ‹stanbul’a gelmifl bulunan Yûsuf el-Esîr es-Saydâvî (ö.1307/1890), Muhammed Mahmud efl-fiink_tî (ö. 1322/1904), kütüphanelermüfettifli Abdurrahman Nâcim (ö. 1313/1895) ve el-Cevâib matbaas› ve gazetesisahibi Ahmed Fâris efl-fiidyâk (ö. 1887)’la da yak›n dostluklar kurmufl, onlardanistifade etmeye çal›flm›flt›r. Ayr›ca Zihnî Efendi’nin üç ay müddetle‹skenderiye’de Hasan Râsim Pafla (ö. ‹stanbul 1299 h)’n›n5 çocuklar›na hocal›kyapmak üzere ‹skenderiye’de bulunmas› oran›n ilim ehlinden de istifadesi içinbir f›rsat olmufltur.

C. Meslek Hayat›

Tahsilini bitirdikten sonra hayat›n›n bir k›sm›n› devlet dairelerinde geçirenMehmed Zihnî Efendi, ilk olarak Rebîulâhir 1280/Eylül 1864’de Bâbiâli’deMeclis-i Vâlâ Mazbata Odas›’na (bürosuna) mülâzim (bir tür stajyer memur veyamemur ç›ra¤›) olarak devama bafllad›. 1284/1868’de Matbaa-i Âmire (DevletMatbaas›) Takvîm-i Vekâyi (o devirdeki Resmi Gazete) kitâbet (kâtiplik) ve

B E Y L E R B E Y ‹ S Â K ‹ N L E R ‹ N D E N M E H M E D Z ‹ H N Î E F E N D ‹

105

musahhihli¤ine getirildi. Bundan on bir sene sonra 1295/1878’de ö¤retimmesle¤ine geçerek Galatasaray Mekteb-i Sultânîsi (Bugünkü Galatasaray Lisesi)Ulûm-i Arabiyye ve Dîniyye (Arapça ve Din Dersi) Muallimli¤e tayin olunarakMatbaa-i Âmire’deki vazifesinden istîfâ etti. 15 Teflrîn-i evvel 1299/28 Kas›m1883’de Mekteb-i Sultânî’deki muallimlik vazifesi uhdesinde kalmak üzereMekteb-i Mülkiyye-i fiâhâne (Bugünkü Siyasal Bilgiler Fakültesi) Usûl-i F›k›h ve1310/1892’de de Arabî muallimli¤ine tayin edildi. Zihnî Efendi Mekteb-iMülkiye’deki Usûl-i F›k›h müderrisli¤inden 31.5.1322, Arabî müderrisli¤indenise 1.9.1322 Rumî/14 Haziran 1906’da istîfâ etmifltir. Böylece Hac› Zihnî EfendiMekteb-i Mülkiye’de yirmi üç y›l müderrislik yapm›flt›r. Müderrisli¤i sürerken1309/1891’de Maârif Nezâreti’nde befl azâdan teflekkül eden Tedkîk-i Müellefât(Yaz›lan Eserleri ‹nceleme) Komisyonu üyeli¤ine, yine üzerindeki vazifelerinehalel getirmemek üzere 1312/1894–5 y›l›nda “Meclis-i Kebîr-i Maârif” üyeli¤ine,1903’de Maârif Nezareti Encümen-i Teftifl ve Muâyene Reisli¤ine terfi etti.Meflrutiyet’ten sonra tekrar Meclis-i Kebîr-i Maârif Azal›¤›na tayin edildi. Bus›rada yafl›n›n kanunî haddi geçmifl olmas›na ra¤men fazilet ve olgunlu¤udolay›s›yla Hey’et-i Vükelâ (Bakanlar Kurulu), “tahdîd-i sîn” den (yafl s›n›rla-mas›ndan) istisnâs›na karar vermifltir.

D. Vefat› ve Bas›ndaki Akisleri

Hac› Zihnî Efendi, ilim ve irfan bereketiyle dolu yetmifl y›ll›k bir ömrün sonun-da, Meclis-i Maârif azâl›¤› görevini yürütürken 17 Muharrem 1332 HicrîÇarflamba günü (4 Kânûn-› evvel 1329 Rûmî/17 Kânûn-› evvel (=Aral›k) 1913Efrencî (=Milâdî) ‹stanbul’da Beylerbeyi semtinde, fiemsi Bey Soka¤›ndakiköflklerinde Hakk’›n rahmetine kavuflmufltur. Vefat etti¤inde, son eseri olan el-Muhtasarât’›n ilk tab’›na bafllanmas›n›n on yedinci günü idi.Vefat haberi bas›nda “Ziyâ-i Müessif” gibi hüzün dolu ifadeler yer alm›fl olanmerhumun cenaze namaz› Beylerbeyi Camii’nde k›l›narak günümüzde Bo¤aziçiKöprüsü’ne bakmakta olan Küplüce Camii yan›nda, Küplüce Mezarl›¤›ndakiaile haziresine defnedilmifltir.14 Haziran 1998 Pazar günü ziyaret etti¤im kabristanda Zihnî Efendi’ye ait olanküçük bir levha vard›. Üzerinde “Muallim Zihnî Efendi Tevellüdü 1262 H.Vefat› 1332 H.” ibaresi yer al›yordu. Aile kabri yapt›r›lm›fl ve “TARHANA‹LES‹” yaz›lm›flt›. Kabir tafl›nda medfun olan di¤er yak›nlar›ndan flunlar›nisimleri yaz›l›d›r:1- Mevhibe (Zihnî Efendi’nin han›m›) 2- Ali Ra’na Tarhan (o¤lu) 3- Hadiye (k›z›)4- fievkiye (gelini) 5- Tayfur Tarhan (torunu).Vefat etti¤i tarihte yay›nlanan gazete ve mecmualar›n hemen hemen hepsi Hac›Mehmed Zihnî Efendi’nin vefat›n› okuyucular›na duyurmufllar, kendisindenövgüyle söz etmifller ve flairler mersiyeler yazm›fllard›r. Mesela Mesnevî flârihiTâhirü’l-Mevlevî (1877-1951) Zihnî Efendi’nin vefat›na olan üzüntüsünü flöyle

Ü S K Ü D A R S E M P O Z Y U M U V I

106

dile getirmifl ve ölümüne tarih düflürmüfltür:“Yine hayfâ ki sîne-i vatan›Bir ziyâ-› müessir incitti.Yine bir fâz›l-› yegânesini,‹lm ü irfân cihân› kaybetti.Son zamanlarda âlem-i ‹slâm,Ne mühim zayiat ile bitti.Düfldü bir nev hasar ma’rifete,Hac› Zihnî Efendi de gitti. (1332)Adne pervâz eden o rûh-› Güzîn,Bulsun a’le’l-merâtibi, âmîn!..”

E. Çocuklar› ve Torunlar›

Tesbitimize göre Hac› Zihnî Efendi’nin, efli Mevhibe Han›m’dan üç çocu¤uolmufltur:1- Hâdiye Han›m: Doktor Binbafl› R›fat ile evlenmifl ve Güzide ve Hüseyin fiâdiisminde iki çocu¤u olmufltur. Zihnî Efendi’nin torunu olan Güzide Han›m,Yüzbafl› Halil Efendi ile evlenmifl, ondan Afvan isminde bir o¤lu olmufltur.Güzide Han›m, efli Yüzbafl› Halil Efendi, Balkan savafl›na flehit olduktan sonra,Fatih’te H›rka-i fierif civar›nda bulunan Ümm-i Ken’ân dergâh› postniflîni fieyhKenan R›fâî (Büyükaksoy) ile evlenmifl, bu ikinci evlili¤inden Hikmet Kâinatisminde bir k›z› olmufltur. Hikmet Kâinat Han›m ise avukat Kemal Gürsoy’laevlenmifl e ondan iki çocu¤u olmufltur: Prof. Dr. Kenan Gürsoy ve AlicanGürsoy. Hadiye Han›m’›n Doktor Binbafl› R›fat Efendi’den olma o¤lu Hüseyinfiâdi Karagözo¤lu ise bir zamanlar›n meflhur aktör ve iflletmecisidir. Hüseyinfiâdi Bey 30 Aral›k 1940’da vefat etti. Onun o¤lu Hüseyin Gazanfer ise 1327h./1911m. de do¤du.2- Selma Han›m: Zihnî Efendi’nin bu k›z› 13-14 yafllar›nda vefat etmifl ve ZihnîEfendi k›z›n›n ölümünden duydu¤u üzüntülerini eserlerinde dile getirmifltir.6

3- Ali Rânâ Tarhan: 1299/1882 y›l›nda ‹stanbul’da do¤mufl, 1900 y›l›ndaMekteb-i Sultânî’den (Galatasaray Lisesi) mezun olmufl, Frans›zca, Almanca ve‹ngilizce ö¤renmifltir. Mekteb-i Sultânî’de Türkçe ö¤retmenli¤i ve MaârifVekâleti Mektûbî Kaleminde kâtiplik görevlerinden sonra 1902 y›l›nda Posta veTelgraf Nezâreti Posta Mesâlihi Kalemi memurlu¤una geçmifltir. Daha baflkadevlet dairelerinde de çal›flt›ktan sonra 1927 y›l›nda Türkiye Büyük MilletMeclisi’nin III. Döneminde Canik (Samsun) mebusu seçilmifltir. K›sa zamansonra Maliye Encümeni reisi olmufltur. 1928’de Paris’te toplanan beynelmilelParlamentolar Ticaret Konferans›’na Büyük Millet Meclisi ad›na kat›lm›flt›r.‹smet ‹nönü’nün baflvekilli¤i döneminde teflkil edilen Gümrük ve ‹nhisarlar

B E Y L E R B E Y ‹ S Â K ‹ N L E R ‹ N D E N M E H M E D Z ‹ H N Î E F E N D ‹

107

Vekâleti (Gümrük ve Tekel Bakanl›¤›)’ne ilk vekil (bakan) olarak tayin edilmiflve bu görevi 1931’den 39’a kadar fas›las›z devam etmifltir. Di¤er birçok resmigörevde bulunduktan 1956 y›l›nda vefat etmifl ve babas›n› kabri yan›nadefnedilmifltir. Ali Rânâ Bey’ni k›z› Ferhan Nezahat Han›m, Prof. Dr. BedîiFeyzio¤luyla evli olup hayattad›r. Ali Rânâ Bey’in o¤lu Abdülhak Tayfur ZihnîTarhan Bey de(1911-1994) bir çok devlet görevlerinde bulunduktan sonra1969’da Galatasaray Mühendislik Özel Yüksekokulu’na müdür ve iflletme ikti-sad› profesörü olarak tayin edilmifltir.

F. Eserleri1. Arap Dili ve Edebiyat›

Sarf-› Arabî, fierhu Teshîli’t-tahsîl, fierhu ebyât› ‹sfehendî, Etvâku’z-zehebTercemesi, Feyz-i Yezdân, Kitâbü’t-terâcim, el-Müntehab fî ta’lîmi lü¤ati’l-‘Arab,el-Muktedab mine’l-Müntehab fî ta’lîmi lü¤ati’l-‘Arab (Sarf K›sm›), el-Muktedabmine’l-Müntehab fî ta’lîmi lü¤ati’l-‘Arab (Nahiv K›sm›) el-Müflezzeb YahudMekteb-i Edeb (=el-Mürteeb) fî nahvi lisâni’l-‘Arab (Sarf K›sm›), el-MüflezzebYahud Mekteb-i Edeb (=el-Mürteeb) fî nahvi lisâni’l-‘Arab (Nahiv K›sm›), Ta’lîkât‘alâ fierhi’fl-fieyhi’r-Radiy ‘ale’fl-fiâfiye li’bni’l-Hâcib, fierhu’fl-fiâfiye fi’t-tasrîf li’s-Seyyid Abdullah’a Ta’likât, el-Kavlü’l-ceyyid, Beyrut’ta 1900 y›l›nda el-Matbaatü’l-Âbâel-Murselin el-Yesuiyyin’de bas›lan el-Kavaidü’l-Celiyye fî ilmi’l-Arabiyye adl› kitab›n tercümesi. Bu tercüme tamamlanmam›fl, yar›m b›rak›lm›flvaziyettedir. Tercümenin Zihnî Efendi’nin el yaz›s›yla olan nüshas› özelkütüphanemizdedir.

2. Türk Dili

Türkçe’nin Gramerine Dâir Kavâ‘id-i Türkiye Risâlesi

3. F›k›h ve F›k›h Usûlü

Menâr fierhine Ta’likât, ‹ktibâsu’l-envâr fî tercemeti’l-Menâr, El¤âz-› F›khiyye,K›zlar Hocas› Yahud Küçük Han›mlar ‹lmihâli, Han›mlar ‹lmihâli, Nimet-i ‹slâm,El-Muhtasarât fî mesâili’t-tahârâti ve’l-‘ibâdât, Husûlü’n-nakhi fî usûli’l-f›khi (Bueser, Usul-i F›k›h ad›yla bas›lm›flt›r), Terceme-i Tuhfeti’l-Mülûk.

4. Akâid ve Kelâm

Düstûrü’l-muvahhidîn (Bir formas› Mehmet fievket Eygi’nin kütüphanesinde,di¤er üç formas› ise özel kütüphanemizdedir).

Ü S K Ü D A R S E M P O Z Y U M U V I

108

5. Kur’ân ‹limleriel-Kavlü’l-sedîd fî ilmi’t-Tecvîd Yahut Tecvîd-i Cedîd (Müellif taraf›ndan tashihedilen nüshas› Bayezid Devlet Kütüphanesi’ndedir).

6. Hadis

el-Hakâik mimmâ fi’l-Câmii’s-sa¤îri ve’l-Meflârik min hadîsi Hayri’l-halâik,Buhârî’nin el-Câmi‘u’s-sahîh’i Üzerine Ta’likât, Müslim’in el-Câmi‘u’s-sahîh’iÜzerine Ta’likât, Meflâhiru’l-envâr’a Ta’likât

7. Dinler Tarihi

Tuhfetü’l-erîb fi’r-reddi ‘alâ ehli’s-salîb Tercemesi

8. Terâcim-i Ahvâl (Biyografi)

Meflâhiru’n-nisâ, Bu¤yetu’t-tâlib fî tercemeti Tuhfeti’r-r⤛b fî siyrati cemâatinmin a’yâni Ehli beyti’l-etâyib

9. Tasavvuf

el-Münk›zu mine’d-dalâl Tercemesi, Sihâmu’l-isâbe fî kenzi’d-de’avâti’l-müstecâbe Tercemesi7, Seyyid S›bgatullahzâde Seyyid ‹brahim Fasîh el-Ba¤dâdîel-Hayderî’nin fiifâu’l-Milel an Dâi’l-kesel adl› risalesinin tercümesi. ZihnîEfendî tercümeyi 27 Safer 1293 (24 Mart 1876)’da bitirmifltir. Zihnî Efendi’ninkendi el yaz›s›yla olan tercümesi özel kütüphanemizdedir.

G. fiahsiyeti

Zihnî Efendi’nin beden yap›s› ile ilgili olarak ö¤rencisi Prof. ‹smail HikmetErtaylan’›n hat›ralar›nda zikretti¤i flu ifadeleri bize ›fl›k tutmaktad›r: “ (ZihnîEfendi’nin) o¤lu Ra‘nâ Bey de Galatasaray’da talebe idi. Babas› gibi k›sa boylu,genifl omuzlu, kavî adaleli gürbüz bir gençti. Jimnastikte, bilhassa güllekald›rmakta mâhirdi.”8

Tevâzuu, mahviyatkârl›¤› ve yard›mseverli¤ini, tan›yanlar›n›n heptekrarlad›klar› Zihnî Efendi, hayat›n›, araflt›rma, telif ve tedrise hasretmiflti.Evinde veya vazifesi bafl›nda olmad›¤› zaman, umûmî kütüphanelerde bulunur-du. Evinde ailesine ay›rd›¤› s›n›rl› fakat flefkat dolu zaman d›fl›ndaki vakitleriniibadetle, ilmî araflt›rmalarla ve yazmakla geçirirdi. Az uyurdu. ‹lmi ile âmil idi.

B E Y L E R B E Y ‹ S Â K ‹ N L E R ‹ N D E N M E H M E D Z ‹ H N Î E F E N D ‹

109

Ciddilik, samimilik, çal›flkanl›k, edeb ve flefkat kendisinde kemaliyle bulunanvas›flar›ndand›. Hac farîzas›n› yerine getirmesi ve en büyük arzusununPeygamber (s.a.v)’in sünnetlerini ihyâ edenlerden olmak istedi¤ini ifade etmesive tasavvuf yolunda ilerleyip kemâle ermek için fiabâniye fleyhlerindenMuhammed Necib Efendi’ye intisap etmesi onun dindarl›¤›n›n iflaretlerindensay›lmal›d›r. Kendisine iyilik edenleri de bir münasebetini bulup hay›rlaanmay› unutmamas› da onun vefâkar bir dost oluflunun tezâhürlerindendir.Henüz talebe iken hocas› taraf›ndan kendisine “Zihnî” mahlas›n›n verilmesiO’nun, yafl›tlar› aras›nda ak›l ve zekâs›yla temâyüz etti¤ini gösterir. Nitekim1280/1864’de bafllad›¤› bir tür memur adayl›¤›nda gösterdi¤i baflar› sebebiyleolmal›d›r ki, kendisi devletin resmî gazetesi olan ve çok büyük bir dikkat, bilgive titizlik isteyen Takvim-i Vekâyi’i’n kâtiplik ve musahhihli¤ine getirilmifl veon sene kadar bu görevi îfâ etmifltir.Zihnî Efendi, küçüklü¤ünden itibaren sa¤lam bir tahsil görmüfl, muhtelif ‹slâmîilimlere vukûfu yan›nda Arap Dili ve Edebiyat›’ndaki tesirini kabul ettirmiflvelûd bir müelliftir. Büyük ve titiz çal›flmalar içinde gördü¤ümüz bu âliminmeydana getirdi¤i eserler, yetiflti¤i zaman ve muhîte nispetle ileri bir ilimZihnîyetiyle yaz›lm›fllard›r. Bunlar›n hâlâ kendi mevzular›nda afl›lamam›flçal›flmalar oldu¤unu söyleyebiliriz.Galatasaray Sultânîsi’ndeki talebelerinden Ali Kemal9, Zihnî Efendi’ninflahsiyeti ile ilgili olarak flunlar› söylemektedir:“…Bu üstadlar› o zaman nas›l anlad›msa flimdi hat›ralar›ma müracaat edereköyle anlatmak isterim. Zihnî Efendi pek halûk, hatta mahcup bir zât idi; talebe-den s›k›l›r gibi idi. Fakat ulûm-› f›khiyede, Arapça’da yed-i tûlâ sahibi idi. el-Müflezzeb, el-Müktedab, el-Müntehab diye Arapçaya, sarf ve nahv-i arabîye dairpek fâz›lâne eserler neflreyliyordu. Mahza bu lisan ile pek ziyade meflgul oldu¤uiçin Türkçe ile ifltigâle o kadar vakit bulam›yordu; Arapçaya nazar-› müsamahaile bakanlara ‘adetâ k›z›yordu.Hatta el-Müntehab’›n kab›na niflanla:Her lisan›n Arabî müntahab›d›r, çelebi!M›sra-› garibini yazm›flt›. Bu eserlerden birine yazd›¤› bir takrize Naci merhum:“Bir Harîrîsi var zaman›m›z›nKi Bedîi zamana sânidir.”diye bafllar, çünkü Zihnî Efendi’ye o mertebe hürmet ederdi. Hakikaten o fakîh-i fâz›l da bu hürmete lây›k idi.”10

Mehmed Zihnî Efendi’nin bu ilmî çal›flmalar› iltifat görmüfl, zaman›n›n matbu-at›nda ismi takdirle yadedilmifl, devlet adamlar› taraf›ndan niflanlarla taltif edil-mifl, flöhreti yurt d›fl›na ulaflm›fl, Müsteflrikler Kongresi’nce bir alt›n madalyaylamükâfatland›r›lm›fl, eserlerinden el-Kavlü’l-ceyyid Kazan’da bas›lm›fl, el-Müflezzeb, Pakistan’da Arapça’ya çevrilmifl, Meflâhiru’n-nisâ ise Farsça’ya ter-cüme edilip ‹ran’da yay›mlanm›flt›r.

Ü S K Ü D A R S E M P O Z Y U M U V I

110

fiimdi Türk diline ve edebiyat›na büyük hizmetlerde bulunan Kilisli MuallimR›fat Bilge (1874-1953)’nin11 kendi eseri olan Otuz Ders -Yahût- Yeni Sarf-›Arabî (‹stanbul 1328 h.) ile ilgili olarak kaydetti¤i bir hat›ras›n› arz edeyim de,Zihnî Efendi’nin ahlâkî olgunluk derecesini var›n siz k›yas edin. R›fat Bilgeflöyle anlat›yor: “Takrîben üç yüz yirmi senesinde Vefâ Mektebine Arapçamuallimi oldum. Kütüphanelerde ne kadar sarf kitab› varsa tedkîke bafllad›m.Belki befl yüze yak›n kitap gözümden geçti, bunlar de¤erli kitaplard›. Fakatbunlar›n hiçbirisini Türk çocuklar› için faydal› görmedim. Bunlar›n yüzde dok-san dokuzu Araplar taraf›ndan, yüzde biri Türkler taraf›ndan yaz›lm›flt›.Araplar, Arap dilini bilenler için yazd›klar› halde Türkler de onlar› taklitetmifllerdi.Nihayet düflündüm. Türk çocuklar› için bir eser yazmak istedim, bir fleyler kar-alad›m, onlar› Türk çocuklar› üzerinde tecrübeye bafllad›m. Muvaffak oldu¤umnoktalar› kaydettim. Böyle böyle dört, befl sene içinde bir eser vücuda getirdim.Öyle bir eser ki 1300 seneden beri öyle bir eser yaz›lmam›flt›r. Öyle bir eser kiokuyanlar›n Zihnîni durduran i’lal, idgam nazariyeleri bu eserde görülemez.Ben onlar› kökünden söküp att›m. “Dil meselesi düstura ba¤lanamaz”zannediliyorken ben bütün tarifleri riyâzî düstur gibi düsturlar ile ba¤lad›m.Resmi hususi yüzlerce insanlar üstünde tatbik etti¤im bu eserin do¤rulu¤unak_ni oldum. Meflrutiyet’in iptidâs›nda bunu bast›rd›m. Rüfltiye mekteplerinin vehatta i‘dadi mekteplerinin program›na konulmas› için Maarif Nezareti’ne birarzuhal verdim, bir de kitap takdim ettim.O vakitki Maarif Naz›r› Emrullah Efendi idi. Arzuhalimi kitap ile birlikte MaarifNezareti’nin ilmiye k›sm›na havâle etti. Usûlen bu kitab› reis Hac› Zihnî Efendihazretleri tetkik edecek idi. Halbuki bütün rüfltiyelerde onun (el-Müflezzeb) adl›eseri okunuyordu. fiimdi kendi eserini kald›r›p benim eserimi kabul edece¤iniakl›ma bile getirmiyordum. Onun için arzuhali yoklamaya bile lüzum görmed-im ve âdetâ piflman oldum. Bir hafta sonra Maarif’ten bir odac› geldi:-Seni Hac› Zihnî Efendi istiyor, dedi. Kendimce “fiimdi Efendi hazretlerininitâb›na mazhar olaca¤›m. Fakat o büyük zat beni tekdîr etse bile ses ç›karmaya-ca¤›m; ona olan hürmetime kusur getirmeyece¤im” diye karar verdim. Kemâl-iedeple huzur-› fleriflerine ç›kt›m. Beni görünce sordu:-Kimsiniz? dedi.-Kilisli Muallim R›fat’›m! dedim.Yerinden kalkt›, yan›ma kadar geldi, musâfaha yapt›:-fiöyle buyurun, dedi. Bana yan›nda yer gösterdi. Sonra o sevimli, nurani yüzübüsbütün parlad›, yüzünde tebessüm gülleri aç›lmaya bafllad› ve flöyle dedi:Aferin, maflaallâh, bârekellâh, çok yafla evlâd›m, senin gibi bir genci görmeklebahtiyâr oldum. Cenab-› Hak sana çok uzun ömür versin. ‹nflallah millete çokeserler yazars›n. Çocu¤um, sen bu kitab› yazarken eminim ki, ilham-› ilâhiyi tahrîretmiflsin. Belki bilirsiniz: Ben senelerden beri Arapça ile meflgulüm. Birkaç eseryazd›m fakat bu mübarek lisan› bir türlü kolaylaflt›rma¤a muvaffak olamad›m.

B E Y L E R B E Y ‹ S Â K ‹ N L E R ‹ N D E N M E H M E D Z ‹ H N Î E F E N D ‹

111

Cenab› Hak bu nimeti, bu saadeti size saklam›flt›r; flâyân› tebriksiniz. Kitab›n›z›okumaya bafllad›m kendimi mektep s›ras›nda oturan bir çocuk yerine koydum.Sözlerinizi kolayl›kla anlad›m; anlad›klar›m da akl›mda kald›. Binaenaleyhkitab›n›z› çocuklar›m›z için pek münâsip gördüm. ‹flte ben eserimi programdanç›kart›yor, yerine kitab›n›z› koyuyorum.Efendi hazretlerinin on binde bir insana nasip olan bu insâf›, bu mürüvveti,hamiyeti, hakflinâsl›¤›, bu fedâkârl›¤› bana çok dokundu; gözlerim doldu, ken-disine nas›l teflekkür edece¤imi flafl›rd›m. Söylerken dilim dolaflt›, söyleyeceksöz bulamad›, mübarek elini öptüm.-Bu bir tabak yemifltir. Sizin bahçelerden toplad›m, s›k›lmadan size hediyegetirdim, ben sizin daima flâkirdiniz ve bir bendenizim! dedim. Hürmetlee¤ildim ç›kt›m”.12

Burada bir hususa dikkat çekmek istiyorum. O da Zihnî Efendi gibi birflahsiyetin nas›l bir ortamda yetiflti¤i, onun bu ahlâkî yüceli¤inin temellerinde-ki mayan›n/özün tespitidir. Zannederim ki bu nokta, insan yetifltirmeyi meslekedinen e¤itimciler, pedagoglar için, e¤itime ve kültüre yön vermesorumlulu¤unu yüklenmifl bulunan yönetici ve yetki sahipleri için ibret vericiolmal›d›r. Herhalde bu konuyu bize en iyi flekilde anlatacak olan, kendisineicazet veren hocas›n›n icazetteki flu ifadeleri, me’zun etti¤i ö¤rencisine sonö¤ütleridir: “… Bana k›ymetli hocalar, bildi¤imi de¤erli talebelere ö¤retmemflart›yla sözlü ve yaz›l› olarak icazet vermifllerdir. ‹flte ben böyle bir durumdaiken ilim yolunda çal›flan ‹stanbullu Mehmed Reflîd o¤lu Mehmed Zihnî Efendi–ki Allah ona aziz ve güçlü lütfü ile muamele eylesin- bana geldi benden icazettaleb etti. Menkûl ve ma’kûl ilimleri benim yan›mda okuyunca onu imtihanettim ve onu icazete ehil ve lay›k buldum ve ona, (ö¤rendiklerini) anlatma,nakletme ve hat›rlatma tarz›nda yapaca¤› dersinden sonra beni unutmamas›flart›yla icazet verdim ve ona vazifelerini tam yapmay›, Allah’›n emir ve yasak-lar›na uymak sureti ile (takva)y›, ak›betini düflünerek hareket etmeyi tavsiyeettim. Nitekim fazîlet ve kemâl sahibi, âlim ve ilmi ile âmil Yakoval›14 Ali b.Bayram –ki yüce ve kuvvet sahibi olan Allah ona selamet versin!- da bana o flart-larla icazet vermifltir. (…) Sözü, Muaz (r.a)’›n rivayet etti¤i hadiste insanlar›nEfendisi’nin yapt›¤› tavsiye ile sona erdirelim. Muaz flöyle demifltir: Rasûlullah(s.a.v), benim elimden tuttu ve bir hayli yürüdü. Sonra flöyle buyurdu: Ey Muaz!Sana Yüce Allah’›n emir ve yasaklar›na riayet ederek (takva içinde) yaflamay›,do¤ru sözlü olmay›, ahde vefây›, emâneti yerine getirmeyi, hâinli¤i b›rakmay›,yetîme merhameti, sözünde durmay›, tatl› söz söylemeyi, samîmiyetle selamvermeyi, okurken iyi düflünüp anlamaya çal›flmay›, âhireti sevmeyi, savafltatelafla kap›lmamay›, beklentilerini k›sa tutup tûl-i emelden uzak kalmay›, iflinigüzel yapmay› sana tavsiye ediyorum ve sana bir Müslümana sövmeni, biryalanc›y› tasdik etmeni, bir do¤ruyu yalanlaman› ve adalet sahibi bir baflkan,yönetici kumandana isyan etmeni, yeryüzünde fesat ç›karman› yasakl›yorum.Ey Muaz! Her tafl›n ve a¤ac›n yan›nda (her yerde) Allah’› zikret. Gizliye gizli,a盤a aç›k her günaha yeni bir tevbe et.” Bu hadisi Beyhakî –ki Allah ona Beylerbeyi sahili

(arka sayfa)

Ü S K Ü D A R S E M P O Z Y U M U V I

114

rahmet eylesin- rivayet etmifltir. Ben bu icazet verilen talebeden duan›n kabuloldu¤u zamanlarda samîmî dualar›nda beni unutmamas›n› rica ediyorum. EyRabbimiz! Bize hidayet verdikten sonra gönüllerimizi bât›la meylettirme. Bizekendi kat›ndan bir rahmet ba¤›flla. fiüphesiz ki sen çok ba¤›fllayans›n. Rabbimiz!Hesab›n görülece¤i günde bizi ve anne babalar›m›z› ve müminleri ba¤›flla.‹nflallah, Lâ ilâhe illallâh Muhammedün rasûlullah, son sözümüz olur.Yüceli¤ine s›¤›narak Allah’a hamd ediyorum.”Ö¤rencisi Mehmed Zihnî Efendi’ye nasihatlerini bu flekilde özetleyen hocas›,icâzetnâmesinin sonuna farkl› bir mürekkeple ve kendi kalemiyle flu sözleriyazm›fl ve kimli¤ini belirtmifltir: “Bu sözleri Rabbinin nimetlerine muhtaçKütahyal› Abdurrahmân b. Mehmed –ki Allah ikisini de ma¤firet eylesin- söyle-mifl ve kendi kalemiyle yazm›flt›r. Mühür (=es-Seyyid Abdurrahman el-Fevzî).”

Arap Dili ve Edebiyat›na Getirdikleri

Bilindi¤i gibi, Zihnî Efendi’nin a¤›rl›k verdi¤i ilmî cihetlerden biri de Arap Dilive Edebiyat›’n›n daha iyi ve daha kolay ö¤retilmesidir. Bu yoldaki çal›flmalar› veb›rakt›¤› eserleri devaml› takdir toplam›flt›r.Ancak burada bir hususa dikkat çekmenin yerinde olaca¤›n› düflünüyorum: Oda, bir ilim adam›n›n ilmî çal›flmalar›n›n de¤erlendirilmesi yap›l›rken o flahs›n,içinde büyüyüp yaflad›¤› zaman, flartlar ve fikir hareketlerinin de göz önündebulundurulmas›n›n gerekli olufludur. Zira ilim ve fikir adamlar› çevrelerini etk-iledikleri gibi kendileri de çevrelerinden etkilenirler. Bu, sosyolojik bir gerçek-tir. Bu itibarla, Zihnî Efendi’nin içinde yaflad›¤› zamanda, Tanzimat’tan sonrabafllayan ve hayat›n her alan›ndaki de¤iflim ve yenileflme hareketlerinin etk-isinde bulunabilece¤ini hat›ra getirmeliyiz. Bu münasebetle Zihnî Efendi’nin birözelli¤ine de iflaret edilmelidir: Galatasaray Sultânîsi Arabî muallimi olan ZihnîEfendi, Beyrut’taki meslektafl› Beyrut Sultânîsi Arapça müderrisi bulunan ed-Dürûsü’l-arabiyye müellifi ve en-Nibrâs Dergisi kurucusu Mustafa el-Galâyînîile –muhtemelen- yard›mlafl›yordu. Zira Mehmed Zihnî Efendi’nin kitaplar›aras›nda yer alan bir ed-Dürûsü’l-arabiyye nüshas›n›n kapa¤›nda “Hac› ZihnîEfendi Hazretlerine” ibaresi ile takdim edilmesi bunun delili say›labilir.Hac› Zihnî Efendi’nin Arapça’n›n ö¤retimi ile ilgili fikirlerini kendiifadelerinden flöyle özetleyebiliriz:Arapça’n›n bize din ve dil itibariyle gerekli oldu¤u bilinmektedir. Onun ö¤reti-minde zorluk oldu¤u iddias› ise as›ls›z bir iddiad›r. Dilimizde çok say›da Arapçakelime bulundu¤u için bu dil, bize yabanc› olmay›p onun ö¤renilmesi Bat› dil-lerinin ö¤renilmesine nisbetle daha kolayd›r. Bu hususta çekilen zorluk, ö¤retimmetodunun/usulünün yolsuzlu¤undand›r. Yabanc› dil ö¤renmede en kolay yol,ö¤renilen yabanc› dilin kaidelerinin ö¤rencinin kendi lisan› ile ö¤renilmesidir.Anlay›fll› bir ö¤renci Arapça’n›n kaidelerini anlatan Türkçe yaz›lm›fl bir kitab›iyice anlayarak okur ve al›flt›rmalar›n› ö¤renerek yaparsa kendi kendine

B E Y L E R B E Y ‹ S Â K ‹ N L E R ‹ N D E N M E H M E D Z ‹ H N Î E F E N D ‹

115

Arapça’y› bilen biri haline gelir. Arapça metinleri çözerken de dilimizde ter-cemeleri de bulunan es-S›hah ve el-Kâmus gibi bir sözlükten faydalanabilir.14

Hulasa; Hac› Zihnî Efendi yazd›¤› dinî eserlerinin yan›nda Arap Dili veEdebiyat› sâhas›nda yazd›¤› eserleriyle bir 盤›r açm›fl ve bir canlanmaya sebepolmufltur. Bu canlan›fl›n bir sonucu olmal›d›r ki, medreseliler de kendilerininö¤retim metodlar›n›n kusurlu yanlar›n› görmüfller ve medreselerde as›rlardanberi Arapça metinleri okutulan kitaplar›n tercemeleri neflredilmeyebafllanm›flt›r.15 Mehmed Zihnî Efendi’nin eserleri baz› kitaplarda kaynak olarakgösterilmifl16; bir k›sm› çeflitli okullarda ders kitab› olarak tedris edilmifl ve AliNazîmâ’n›n el-Miftâh’›, Ahmed Naîm’in Temrînât’› ve Hanbelîzâde Muhammedfiakir’in Temrinli ve ‹‘rabl› Lisân-› Arabî’sine ve kendisinden sonra yaz›lan birçok esere örneklik etmifllerdir.Hac› Zihnî Efendi’nin Arapça ö¤retirken ö¤rencinin dikkatini çekecek, onu der-ste zihnen uyan›k tutacak, ilgisini ve bilgisini art›racak ve ahlâkenolgunlaflt›racak misaller seçti¤ini de müflahede ediyoruz. Kendisinin ders not-lar› aras›nda buldu¤umuz birkaç misali arz etmek isterim.Behlûl’e: “Bize delileri say!” denilmifl, o da “Bu ifl uzun sürer; fakat (en iyisi bensize) ak›ll›lar› sayay›m (da, böylece k›sa yoldan ne kadar deli bulundu¤unuö¤renmifl olursunuz!)” diye cevap vermifl.Behlül bir gün dals›z budaks›z bir a¤ac›n yan›nda durdu. “Bana yar›m dirhemveren olursa bu a¤aca ç›kar›m!” dedi. ‹nsanlar paray› ona verdiler, o da paray›ald›. Sonra dedi ki: “Bir merdiven getirin!”. ‹nsanlar hemen itiraz ettiler“T›rmanma flart›nda merdiven var m›yd›?”, o da hemen: “Peki merdivensizç›kaca¤›m diye bir flart kofltum mu?” diye cevab› yap›flt›rd›.Bir adam bir hastay› ziyaret etmifl ve ona “Ne flikâyetin var?” demifl. Adam.“Bö¤rüm a¤r›yor” diye cevap vermifl. (Ziyarete gelen) adam, “Haa o, babam›nhastal›¤›ndan. Babam o hastal›ktan ölmüfltü! Dostum bu sebeple sen vakitgeçirmeden vasiyetini yapmal›s›n!” demifl. Hasta, hemen o¤lunu ça¤›r›p demiflki: “O¤lum sana vasiyet ediyorum: Bundan sonra bu adam›n benim yan›magirmesine sak›n müsaade etme!”.Ey bir nimetten dolay› bana haset eden (çekemeyen)Biliyor musun kime karfl› edepsizlik etti¤iniGerçekte sen, Allah’›n yapt›¤›n› kötü saym›fl oluyorsun;Çünkü sen bu davran›fl›nla, Allah’›n bana verdi¤ine raz› olmam›fl oluyorsun.Düflmanlar›m var ya, asl›nda onlar›n bana ikram ve iyilikleri olmufltur.Onun için Rahman (olan Allah) benim düflmanlar›m› yok etmesinZira onlar benim hatalar›m› araflt›r›yorlar ben de ö¤renip o hatalardan uzakduruyorumBenimle rekâbet ediyorlar, bu sebeple yar›fl› kazan›p yüksek mertebelere eriyorum.fiüphesiz ki ö¤retmen ve doktor her ikisi deKendilerine sayg› gösterilmedi¤i zaman ifllerini samimi ve güzel yapmazlar.

Ü S K Ü D A R S E M P O Z Y U M U V I

116

Art›k vefa kalmad›, dostlar hain olduKabal›k artt›, devir kötü oldu.Ben t›bb› flu iki beyitte tamamen özetledim:Çünkü sözün güzeli k›sa olan›d›r.Yemek yersen az ye, yedikten sonra da (üzerine) baflka fleyler yemekten uzakdur; zira flifa yenileni hazmetmededir.‹nsanlar için, yemek üstüne yemekten daha zararl› bir durum yoktur.Kusur mu buldun bir erdeDüzelt onu hemen ol yerdeArarsan hiç kusursuz sen e¤erAllah’t›r o, hem göklerde hem yerde.

D‹PNOTLAR

1 Mehmed Zihnî, Meflâhîru’n-nisâ, Matbaa-i Âmire, ‹stanbul 1894-95, I, 159, 3 numaral› dipnot.2 Mehmed Zihnî, a.g.e., II, 284.3 Bilindi¤i gibi genel olarak Peygamberimiz’in (s.a.v) torunlar›ndan Hazret-i Hasan soyundan gelenlere“flerif”, Hazret-i Hüseyin neslinden olanlara da “seyyid” denilmektedir. Malezya, Singapur veEndonezya’da ise “Habib” denilmesi yayg›nd›r. (Bu konuda daha genifl bilgi için bk. K.V. Zettersteen,‹A, “Hasenî”, V/1, 339-341; T.W. Haig, “Seyyid”, X, 543; C.Van Arendong, “fierif”, XI, 435-442; YeniRehber Ansiklopedisi, ‹hlas Gazetecilik Holding A.fi. ‹st., 1994, XVII, 367-8; Ahmet Turan Arslan,“Malezya’da Din E¤itimi ve Arapça Ö¤retimi”, MÜ‹F Dergisi, sy. 13-15 (‹stanbul 1997), s. 27-52; a.mlf.,“Muhammed Zâhid el-Kevserî’nin ‹câzet Ald›¤› Malezyal› Bir Âlim: es-Seyyid Alevî b. Tâhir el-Haddâd(1301-1382 h/1884/1962 m)”, ‹lim ve Sanat, sy. 48 (May›s-Temmuz 1998), s. 99-103.4 Hayat› hakk›nda bk. Bursal› Mehmed Tâhir, Osmanl› Müellifleri, ‹stanbul 1333, I, 283; ‹lhan Erdem,“Mikyâsü’l-lisân k›stâsu’l-beyân ‹simli Eseri”, Türk Dili Dergisi, sy. 566 (fiubat 1999), s. 155-162; MustafaKoç, “Abdurrahman Fevzi”, Yaflamlar› ve Yap›tlar›yla Osmanl›lar Ansiklopedisi, ‹stanbul 1999, I, 27-29.5 Hayat› hakk›nda bk. Mehmet Süreyya, Sicill-i Osmânî, ‹stanbul 1308-1312, II, 173; ‹bnülemin M.Kemal ‹nal, Son Sadrazamlar, ‹stanbul 1982, II, 980.6 Mehmed Zihnî Efendi, Meflâhîru’n-nisâ, II, 204.7 Eserleri hakk›nda bk. Ahmet Turan Arslan, Son Devir Osmanl› Âlimlerinden Mehmed Zihnî Efendi,‹stanbul 1999, s. 99-147.8 ‹smail Hikmet Ertaylan, Yetmifl Y›l›n Masal›, ‹stanbul 1964, s. 137.9 Hayat› için bk. Ali Kemal, Makaleler (haz. Hülya Pala), ‹stanbul 1997; a.mlf, Ömrüm, ‹stanbul 1985.10 Ali Kemal, Ömrüm, ‹stanbul 1985, s. 65.11 Ömer Faruk Akün, “Kilisli R›fat Bilge”, D‹A, XXVI, 18-22.12 Kilisli Muallim R›fat Bilge, An›lar ve ‹nsanlar, Kilis Kültür Derne¤i Genel Yay›n No:17, Ankara 1997, 47-49.13 Kosova-‹pek flehri, bk. Nuri Akbayar, Osmanl› Yer Adlar› Sözlü¤ü, ‹stanbul 2001, s.168.14 Mehmed Zihnî Efendi, el-Muntehab, s. 4.15 Ahmet Turan Arslan, ‹mam Birgivî Hayat› Eserleri ve Arapça Tedrisat›ndaki Yeri, ‹stanbul 1992, 165,167, 168.16 Osman Ergin, Türk Maarif Tarihi, I, 110, V, 1705; Mehmed Zeki Pakal›n, Osmanl› Tarih Deyimleri veTerimleri Sözlü¤ü, III, 451; Nihad Sami Banarl›, Resimli Türk Tarihi Edebiyat› Tarihi, ‹stanbul 1998, II,769.