88
Başyazı Sebahaddin ATE BİR TESLÎMİYET NUMÛNESİ An Example of Resignation Bizlere teslîmiyeti ö reten sahabe-i kiram efendilerimiz, her durum ve ortamda Peygamber Efendimiz (s.a.v)’e tâbî olup onu örnek almı lardır. u ayet-i kerime buna i aret etmektedir: “Andolsun ki, Resûlullâh (s.a.v), sizin için, Allah (c.c)’a ve ahiret gününe kavu mayı umanlar ve Allah (c.c)’ı çok zikredenler için güzel bir örnektir.” (33/Ahzâb, 21.) Hicret esnasında Sevgili Peygamberimiz (s.a.v)’in ve Hz. Ebû Bekir (r.a)’in teslimiyeti slâm ve tasavvuf tarihinin en mühim tablolarındandır. Allah Resûlü (s.a.v)’nün hicret esnasında hem Sevr ma arasında hem de daha sonra mü riklerden Süraka bin Malik’in pe lerine dü mesi sırasında Allah (c.c)’a göstermi oldu u teslimiyet dillere destandır. Mekke’den Medine’ye hicret esnasında mü rikler, Hz. Peygamber (s.a.v) Efen- dimizi ve sâdık yol arkada ı Hz. Ebû Bekir (r.a)’i amansız bir takibe almı lar ve Sevr ma arasında kendile- rine ula lardı. Onlar ma aranın sa ını solunu dola ıyor ve “E er ma araya girmi olsalardı, güvercinle- rin yumurtası kırılır, örümcek a ı da bozulurdu.” diyorlardı. Bu esnada endi eye kapılan Hz. Ebû Bekir (r.a), Peygamber Efendimize hitaben; “Ben öldürülürsem, nihayet bir tek ki iyim, ölür giderim. Fakat sen öldürü- lecek olursan, o zaman bir ümmet helak olur gider.” diyordu. O sırada Peygamberimiz ayakta namaz kılıyor, Hz. Ebû Bekir (r.a)’de gözcülük yapıyordu. Efendimize; “ u kavmin seni arayıp duruyorlar. Vallahi ben ken- dim için tasalanmıyorum. Fakat sana zarar vermelerinden korkuyorum.” dedi. Resûl-i Ekrem; “Ey Ebû Be- kir, korkma! Hiç üphesiz Allah (c.c) bizimledir!” buyurdu. (Buhârî, Fezâilü’l-Ashâb, 2; Müslim, Fezâilü’s-Sahâbe, 1.) Konu Hz. Ebû Bekir (r.a)’den açılıca u hatırayı nakletmekte fayda görüyorum: Bir gün ziyarete gelen- lerden biri Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi (k.s)’ye öyle bir soru sorar: “Efendim Nak ibendî Tarikatı- nın Hz. Ebû Bekir (r.a.) Efendimizden geldi ini, Kadirî Tarikatının ise Hz. Ali Efendimiz (r.a)’ den geldi ini söylüyorlar do ru mu?” Osman Hulûsi Efendi öyle sohbet buyururlar: “Evet do rudur, Resûlullah Efendi- miz (s.a.v) hicret ederken, ilk defa Garı erifte (Sevr Da ı/Hicret Ma arası) Hz. Ebû Bekir (r.a.) Efendimi- ze ders tarif ettiler. Bugün size telkin edilen dersin, harfiyle aynısı, bu ma arada tarif edilen derstir. Ma a- rada oldu u için hafî zikri tarif ettiler. Hz. Ali Efendimiz (r.a)’e de genç oldu u için cehrî zikri telkin ettiler. Hz. Ali Efendimiz (r.a) yolda giderken bile cehrî zikir çekerdi. Ecdadımızdan dolayı bütün tarikatler bizde birle ir. Yeryüzünde tarikat çok, fakat i in ehlini bulmak lazım.” diye buyururlar, sonra öyle devam ederler: “Resûlullah Efendimiz (s.a.v) Mescid-i Nebevîde hutbe irad ederken ashab-ı kirama buyurdu ki: “Ey Asha- bım! Bana yakın gelin, bana yakla ın. Mescidime açılan kapılardan, Ebû Bekir Sıddık’ın (r.a.) kapısı ha- riç, di erlerini kapatın” diye buyurdular. Bu yol Resûlullah Efendimiz (s.a.v) zamanından bu yana sahih el- lerde bozulmadan günümüze kadar geldi. Yine sahih ellerde bozulmadan halkalar eklenerek kıyamete kadar devam edecek. Bunu bozmaya, yıkmaya kimsenin gücü yetmez.” Bu vesileyle siz kıymetli okuyucularımıza teslîmiyetli gönüller temenni eder, yakla an Kurban Bayramı- nızı tebrik ederim. The companions of Muhammad the Prophet (pbuh), who taught us the resignation, always followed him in every situation and considered him as a role model in their lives. The verse from the Holy Quran is an example for this: “Indeed in the Messenger of Allah you have a good example to follow for the one who hopes (in meeting with) Allah and the Last Day and remembers Allah in abundance. (Al-Ahzab 33:21) In the time of Hijrah from Mecca to Medinah, the resignation of Muhammad the Prophet (pbuh) and Abu Bakr is a perfect example for us, the faithful. They took refuge in the cave Sevr for a few nights and when the Meccans came, Abu Bakr was extremely worried about Muhammad the Prophet (pbuh), thinking that the Meccans might hurt him if they noticed them, yet Muhammad the Prophet (pbuh) told him “Don’t worry Abu Bakr since Allah is with us!” Just at that moment a spider spun its web across the cave’s mouth and when the Meccans saw that the web was unbroken, they passed by without noticing them in the cave. Allah had protected his Messenger and his fellow, and they had trusted in Allah, as well. We wish you have hearts full of resignation and have a nice Feast of Sacrifice.

Başyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi...gibi baýka insanlara esir olma-ları söz konusudur. Bu yüzden Allah’a kulluk gerçek özgürlü-üün kendisidir. “Allah, geçimsiz

  • Upload
    others

  • View
    2

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: Başyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi...gibi baýka insanlara esir olma-ları söz konusudur. Bu yüzden Allah’a kulluk gerçek özgürlü-üün kendisidir. “Allah, geçimsiz

Başyazı Sebahaddin ATE

BİR TESLÎMİYET NUMÛNESİ

An Example of Resignation

Bizlere teslîmiyeti ö reten sahabe-i kiram efendilerimiz, her durum ve ortamda Peygamber Efendimiz (s.a.v)’e tâbî olup onu örnek almı lardır. u ayet-i kerime buna i aret etmektedir:

“Andolsun ki, Resûlullâh (s.a.v), sizin için, Allah (c.c)’a ve ahiret gününe kavu mayı umanlar ve Allah (c.c)’ı çok zikredenler için güzel bir örnektir.” (33/Ahzâb, 21.)

Hicret esnasında Sevgili Peygamberimiz (s.a.v)’in ve Hz. Ebû Bekir (r.a)’in teslimiyeti slâm ve tasavvuf tarihinin en mühim tablolarındandır. Allah Resûlü (s.a.v)’nün hicret esnasında hem Sevr ma arasında hem de daha sonra mü riklerden Süraka bin Malik’in pe lerine dü mesi sırasında Allah (c.c)’a göstermi oldu uteslimiyet dillere destandır. Mekke’den Medine’ye hicret esnasında mü rikler, Hz. Peygamber (s.a.v) Efen-dimizi ve sâdık yol arkada ı Hz. Ebû Bekir (r.a)’i amansız bir takibe almı lar ve Sevr ma arasında kendile-rine ula mı lardı. Onlar ma aranın sa ını solunu dola ıyor ve “E er ma araya girmi olsalardı, güvercinle-rin yumurtası kırılır, örümcek a ı da bozulurdu.” diyorlardı. Bu esnada endi eye kapılan Hz. Ebû Bekir (r.a), Peygamber Efendimize hitaben; “Ben öldürülürsem, nihayet bir tek ki iyim, ölür giderim. Fakat sen öldürü-lecek olursan, o zaman bir ümmet helak olur gider.” diyordu. O sırada Peygamberimiz ayakta namaz kılıyor,Hz. Ebû Bekir (r.a)’de gözcülük yapıyordu. Efendimize; “ u kavmin seni arayıp duruyorlar. Vallahi ben ken-dim için tasalanmıyorum. Fakat sana zarar vermelerinden korkuyorum.” dedi. Resûl-i Ekrem; “Ey Ebû Be-kir, korkma! Hiç üphesiz Allah (c.c) bizimledir!” buyurdu. (Buhârî, Fezâilü’l-Ashâb, 2; Müslim, Fezâilü’s-Sahâbe, 1.)

Konu Hz. Ebû Bekir (r.a)’den açılıca u hatırayı nakletmekte fayda görüyorum: Bir gün ziyarete gelen-lerden biri Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi (k.s)’ye öyle bir soru sorar: “Efendim Nak ibendî Tarikatı-nın Hz. Ebû Bekir (r.a.) Efendimizden geldi ini, Kadirî Tarikatının ise Hz. Ali Efendimiz (r.a)’den geldi inisöylü yorlar do ru mu?” Osman Hulûsi Efendi öyle sohbet buyururlar: “Evet do ru dur, Resûlullah Efendi-miz (s.a.v) hicret ederken, ilk defa Garı erifte (Sevr Da ı/Hicret Ma arası) Hz. Ebû Bekir (r.a.) Efendimi-ze ders tarif ettiler. Bugün size telkin edilen dersin, harfi yle aynısı, bu ma arada tarif edilen derstir. Ma a-rada oldu u için hafî zikri tarif ettiler. Hz. Ali Efendimiz (r.a)’e de genç oldu u için cehrî zikri telkin ettiler. Hz. Ali Efendimiz (r.a) yolda giderken bile cehrî zikir çekerdi. Ecdadımızdan dolayı bütün tarikatler bizde birle ir. Yeryüzünde tarikat çok, fakat i in ehlini bulmak lazım.” diye buyururlar, sonra öyle devam ederler:

“Resûlullah Efendimiz (s.a.v) Mes cid-i Nebevîde hutbe irad ederken ashab-ı kirama buyurdu ki: “Ey Asha-bım! Bana yakın gelin, bana yakla ın. Mescidime açılan kapılardan, Ebû Bekir Sıd dık’ın (r.a.) kapısı ha-riç, di erlerini kapatın” diye buyurdular. Bu yol Resûlullah Efendimiz (s.a.v) zamanından bu yana sahih el-lerde bozulmadan günümüze kadar geldi. Yine sahih ellerde bozulmadan halkalar eklenerek kıyamete kadar devam edecek. Bunu bozmaya, yıkmaya kimsenin gücü yetmez.”

Bu vesileyle siz kıymetli okuyucularımıza teslîmiyetli gönüller temenni eder, yakla an Kurban Bayramı-nızı tebrik ederim.

The companions of Muhammad the Prophet (pbuh), who taught us the resignation, always followed him in every situation and considered him as a role model in their lives. The verse from the Holy Quran is an example for this: “Indeed in the Messenger ofAllah you have a good example to follow for the one who hopes (in meeting with) Allah and the Last Day and remembers Allah in abundance. (Al-Ahzab 33:21) In the time of Hijrah from Mecca to Medinah, the resignation of Muhammad the Prophet (pbuh) and Abu Bakr is a perfect example for us, the faithful. They took refuge in the cave Sevr for a few nights and when the Meccans came,Abu Bakr was extremely worried about Muhammad the Prophet (pbuh), thinking that the Meccans might hurt him if they noticed them, yet Muhammad the Prophet (pbuh) told him “Don’t worry Abu Bakr since Allah is with us!” Just at that moment a spider spun its web across the cave’s mouth and when the Meccans saw that the web was unbroken, they passed by without noticing them in the cave. Allah had protected his Messenger and his fellow, and they had trusted in Allah, as well.

We wish you have hearts full of resignation and have a nice Feast of Sacrifi ce.

Page 2: Başyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi...gibi baýka insanlara esir olma-ları söz konusudur. Bu yüzden Allah’a kulluk gerçek özgürlü-üün kendisidir. “Allah, geçimsiz

SOMUNCU BABA / AYLIK L M - KÜLTÜR VE EDEB YAT DERG S

Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Vakfı’nınYayın Organıdır

KurucusuA. emsettin ATE

Yaygın Süreli - ISSN: 1302-0803

YIL: 16 SAYI: 109 Kasım 2009 Basım Tarihi: 01 Kasım 2009

Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Vakfı Adına

mtiyaz Sahibi ve Genel Yayın YönetmeniSebahaddin ATE

Yazı leri MüdürüHulûsi YAYLA

Yayın Editörü Musa TEKTA

YapımARTWORKS

www.artworks-tr.com

Genel Sanat Yönetmenilhan SOYLU

Sanat Yönetmenienol GÜRSOY

TashihAli YILMAZ - Vedat Ali TOK - Yusuf HALICI

Ar ivMuharrem AKIN

AboneBekir Sıtkı CANPOLAT

ReklamYusuf YILMAZ

Basım-Yayım-Da ıtım-PazarlamaV SAN ktisadi letmesi

Zaviye Mah. Hacı Hulûsi Efendi Cad. No:71 44700 Darende / MALATYA

Tel: (422) 615 15 00 Fax: (422) 615 28 79www.somuncubaba.net - [email protected]

Da ıtımKültür Dergi Da ıtım

CTP - Kalıp ÇıkıBizim Repro: (312) 341 10 20

Baskı & ÜretimKozan Ofset

Büyük Sanayi 1. Cadde Arpacıo lu 2 hanı 95/11 skitler / ANKARA Tel: (312) 384 20 03

Tek Sayı : 7 YTL - Kurum Abone : 120 YTL1 Yıllık (12 Sayı) Abone : 70 YTLAvrupa 1 Yıllık Abone : 72 EUROAvrupa Tek Sayı Fiyat : 6 EURO

Avrupa Harici Yurtdı ı Abone : 102 USDPosta Çeki (Darende Postanesi) : 1361068

Ziraat Bankası (Darende ubesi): 26798480-5001Yurtdı ı Aboneleri çin Hesap No:

IBAN – TR56-0001-0003-2026-7984-8050- 01

MRAMCIZADE SMA LHAKKI TOPRAK (K.S.)

SEMPOZYUMU

Resul KESENCEL

4 Ekim 2009’da Sivas’ta düzenlenen sempozyumun bir bölümünde Hulûsi Efendi anlatılıyordu. Bu ise ancak Allah’ınbir lütfu büyüklerin himmeti olsa gerek.

KURBANLAR KURBAN OLA

M. Aybike S NAN

brahim sadakatinin ruhlara sindi i, smailteslimiyetinin tekrar tekrar üzerimize ya dı ı “Kurban Bayramı” çıkıp geldi mevsimlerin ötesinden.

Dergisi Hediyesi...

KurbanlarKurban Ola

Yeniden Varolu unFormülü: Hac

K A S I M 2 0 0 9Fiyat : 7 TLAYLIK L M-KÜLTÜR VE EDEB YAT DERG S

KURTULU UN ADI: TESLÎM YET - Ali AKPINAR (06)

ZAMANDAN YAKARI LAR - Rıfat ARAZ (09)

KAFESTEN KU UÇMU G B - Mehmet AKKU (10)

DE MEM - Muhsin lyas SUBA I (13)

ÖMÜR Ç ZG S - Ahmet Süreyya DURNA (19)

EL-CEMÂL - Ramazan ALTINTA (20)

ÂH R ZAMAN ÜMMET Y Z - Bekir O UZBA ARAN (23)

SEVG L YE MUHABBETLE TAAT - Musa TEKTA (28)

YILDIZLAR SIRDA IMDI - Fazıl Ahmet BAHADIR (33)

TESL M YETE DAYALI TASAVVUF E T M - Kadir ÖZKÖSE (34)

HAYATIMIZDAK ÖNEML EKS KL K: BEREKET - Mehmet SOYSALDI (42)

ÇALI MAK BEREKETL HAYATIN CEVHER D R - Aydın TALAY (50)

TUNUS GEZ NOTLARI- II - Fatih ERKOÇO LU (54)

KAYSERi (542) 411 02 53

KONYA (506) 474 51 71

GEREDE (530) 512 33 10

AMASYA (533) 681 33 82

Page 3: Başyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi...gibi baýka insanlara esir olma-ları söz konusudur. Bu yüzden Allah’a kulluk gerçek özgürlü-üün kendisidir. “Allah, geçimsiz

YEN DENVAROLU UNFORMÜLÜ:

HAC

CAM VE CEMAAT ÂDÂBI

ehri KARACO KUN

Bütün ibadetlerin insan psikolojisine dönük sayısızyararlarının ötesinde, hac ibadetinin çok özel ve temel bir fonksiyonu vardır.

OSMANLI’YIKE FETMEK

SEVGÜZER NE

smail ÇOLAK

Osmanlı’nın Macarlara gösterdi ibu yakınlı ın tesiriyle pek çok Macar, Osmanlı hizmetine girmekte herhangi bir beis görmeyecekti.

Ali ÖZKANLI

Sevgi, sihirli bir sözcüktür, hayatımızın vazgeçilmez tutkusudur, onsuz ya amdü ünülemez.

EL-‘AKRA’ B. HÂB S - Bünyamin ERUL (66)

KIRK HAD S (67)

ADIM ADIM SA LIK- Sefa SAYGILI (68)

HAKÎKÎ DÎVÂNI -Vedat Ali TOK (70)

K TAPLIK (72)

ALLAH’IM! - Mehmet SERTPOLAT (73)

BAYRAKTAR - Ümit Fehmi SORGUNLU (74)

EMSEDD N S VASÎ - Yusuf HALICI (78)

K MSES ZLER N EL , AYA I: VAKFIMIZ (80)

SEBZELER N FAYDALARI- Akın D NDAR (84)

DEM RH ND - ifalı Bitkiler (86)

HÜNKÂR BE END - Mesude SARI (87)

Abdullah KAHRAMAN

slâm medeniyetinde camilerin mimarisine de büyük önem verilmi , cami, medrese ve hamam bir arada in aedilmi tir.

Page 4: Başyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi...gibi baýka insanlara esir olma-ları söz konusudur. Bu yüzden Allah’a kulluk gerçek özgürlü-üün kendisidir. “Allah, geçimsiz

Kasım 20094

Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi (k.s)

Otuzdokuzuncu Mektup

Mektûbât-ıHulûsî-i Dârendevî

Page 5: Başyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi...gibi baýka insanlara esir olma-ları söz konusudur. Bu yüzden Allah’a kulluk gerçek özgürlü-üün kendisidir. “Allah, geçimsiz

5

Ey veliyy-i nimetim cânım baba

Ey bakâ-yı devlet-i ânım baba

Ey gamlı gönlümün gamlı ne ’esi

Ey dertli cân u hem dermânım baba

Ey kanlı ya döken gözümün nûru

Ey mahzûn gönlüme her ânım baba

Ne ’esi bahâr-ı ömrümün vârı

Sürûr-ı sîne-i virânım baba

Hayâlin gözümde yâdın gönlümde

Yer tutdu ey canda mihmânım baba

Hep sâyende geçdi bu âna de in

Âzâde hep dem-i devrânım baba

Bir gün yine Mevlâ kavu durursa

Cân ola vaslına kurbânım baba

Bazen rüya bazen de göz önüne gelen hayali-

nizle geçen her gün ve gecelerim aynı olmayan bir

hâldir ki, ne susamı yürek acıma bir çare olur ne

de gözya ı ile bir çe me olan gözümün co an kanlı

ya ına bir son verir. Dünyanın her gün, bir bıkma

hali, bir üzüntü, bir kırılganlık meydana getirme-

sine kırılmasın, aldırı etmesin, dahası aldırma-

sın .(Bu sıkıntılar, üzüntüler üzerinde durma, on-

lara de er verme.) Öyleki olaca ın olmayaca ı,

mümkün olmadı ı malumunuzdur. Buna a ina-

lı ınız, buna yatkınlı ınız ve bunu bilmekli iniz

zaten sizin güzel tarafl arınızdandır efendim.

* * *

Ey derd ü mihnete yâr olan anam

Rûz u eb her demi zâr olan anam

Mihnete sabreyle merd olup etme âh

Hem dem-i gamla bî-karâr olan anam

Çek derd ü belâyı kadrin yücedir

Yüce baht pür-i’tibâr olan anam

Hulûs-ı kalb ile hüsn-i niyyetle

Hûrîlere yâr-i gâr olan anam

Ol ihtiyârı ho tut tâ ki Hakk’ın

Rızâsına ümîd-vâr olan anam

Seversen Hudâ’yı ey cân mâder

Babamla barı up olgıl senâ-ver

Bu mektubu babası Hasan Feyzi Efendi’ye yaz-

mı lardır. Mektubun son kısmı ise annesine hitap

etmektedir. Mektubun büyük bir kısmı manzum-

dur. Mensur olan kısım yukarıda güncel çeviri

olarak sunulmu tur.

Güncel Çeviri: Yrd. Doç. Dr. Cemil Gülseren

Page 6: Başyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi...gibi baýka insanlara esir olma-ları söz konusudur. Bu yüzden Allah’a kulluk gerçek özgürlü-üün kendisidir. “Allah, geçimsiz

lim ve HayatAli AKPINAR*

“Allah’a teslimiyet, O’nun hep hayır dileyece ine can u gönülden inanıp içtenlikle

emirlerine boyun e mekle olur. Bunun için O’nu tanımak, O’nun emirlerini bilmek

gerekir; sonra O’nun ölçülerine uymak gerekir.”

Kasım 20096

KURTULUŞUN ADI: KURTULUŞUN ADI:

TESLÎMİYETTESLÎMİYET

Page 7: Başyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi...gibi baýka insanlara esir olma-ları söz konusudur. Bu yüzden Allah’a kulluk gerçek özgürlü-üün kendisidir. “Allah, geçimsiz

slâm, teslimiyet-

tir. Teslimiyet

ise kurtulu tur.

Ama öncelikle Allah’a teslim ol-

malıyız ki kurtulu a erebilelim.

Zira Allah’a teslim olan, O’ndan

ba ka bütün ba lardan kurtul-

mu olur. Yüce Allah ise kulu-

nun hep hayrını diler. O, asla

kulu için er dilemez. O’na ba -

lanan, O’na teslim olan her za-

man kârdadır. Onun için yal-

nızca O’na teslim olunmalı,

O’na boyun e ilmeli, O’nun ha-

tırı her eyden üstün tutulmalı.

Yüce Allah’a teslim olan, on-

dan ba ka bütün ba lardan,

esâretten kurtulur, gerçek öz-

gürlü üne kavu ur. Allah’a tes-

lim olamayanların ise eyta-

na, nefi slerine yahut kendileri

gibi ba ka insanlara esir olma-

ları söz konusudur. Bu yüzden

Allah’a kulluk gerçek özgürlü-

ün kendisidir.

“Allah, geçimsiz efendileri

olan bir adamla, yalnız bir ki-

iye ba lı olan bir adamı misâl

olarak verir. Bu ikisi e it mi-

dir? Övülmek Allah içindir, fa-

kat ço u bilmezler.”1 O halde

bir olan Allah’a teslim olup kar-

ma adan kurtulmak mı, yoksa

birbiriyle sürekli çatı an birden

fazla efendilere/güç odaklarına

teslim olup karma ada bo ul-

mak mı istedi imize karar ver-

meliyiz.

Allah’a teslimiyet, O’nun hep

hayır dileyece ine can u gönül-

den inanıp içtenlikle emirlerine

boyun e mekle olur. Bunun için

O’nu tanımak, O’nun emirleri-

ni bilmek gerekir; sonra O’nun

ölçülerine uymak gerekir.

Kur’ân, göklerde ve yerde

olan bütün her eyin Allah’a

teslim oldu una, O’nun emirle-

ri do rultusunda hareket etti i-

ne vurgu yaparak, yeryüzünün

en erefl i varlı ı olan insanın

da yalnızca Yüce Allah’a teslim

olmasını ister: “Allah’ın dinin-

den ba ka bir din mi arzu edi-

yorlar? Oysa göklerde ve yer-

de kim varsa, ister istemez

O’na teslim olmu tur, O’na

döneceklerdir.”2

slâm, aynı zamanda tesli-

miyet demektir. Müslüman ola-

bilmek için, gönülden Allah ve

Rasûlünün ölçülerine inanmak,

onların gereklerini yerine getir-

mek gerekir. Bu anlamda tes-

lim olanlar, do ru yolu bulmu

demektir. Teslim olmayanlar

ise, yoldan çıkmı kimselerdir:

“Onlar, âyet slâm olurlarsa

do ru yola girmi lerdir, yüz

çevirirlerse, sana yalnız teb-

li etmek dü er. Allah kulları-

nı görür.”3

slâm’a göre teslim olup

slâm’a giren kendisi kazanır.

Akıllı insan, ba kalarını bekle-

meden teslimiyetle Allah’a bo-

yun e en kimsedir. Bu neden-

le Kur’ân, Müslümanların ilki

olmayı bize ö ütler: “Do rusu

ben ilk Müslüman olmakla em-

rolundum, de; asla ortak ko-

anlardan olma!”4

Allah’a teslim olarak slâm’a

giren kimse Müslüman unvanını

almaya ak kazanır. O selâmete/

esenli e ermi demektir. Artık

onun dünyası stres ve buhran-

lardan uzak esenlik yurdu olan

Dâru’l- slâm’dır. Âhireti de

esenlik ve selamet yurdu olan

Dâru’s-Selâm’dır. Onların dün-

yadaki sloganları da “selâm”

sözüdür, Âhiretteki sözleri de

“selâm” sözüdür. Zira onlar

bir adı da es-Selâm olan Yüce

Allah’ın, kulları için düzenledi-

i slâm’a gönül verenlerdir.

“Allah, selâm yurdu cennete

ça ırır ve diledi ini do ru yola

eri tirir.”5

“Rablerinin katında sela-

met yurdu onlarındır. O, i -

lediklerinden ötürü onların

dostudur.”6

“Oradaki cennetteki tebrik-

leri selâmdır.”7

7

Page 8: Başyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi...gibi baýka insanlara esir olma-ları söz konusudur. Bu yüzden Allah’a kulluk gerçek özgürlü-üün kendisidir. “Allah, geçimsiz

1 39/Zümer, 29.2 3/Âl-i mrân, 83.3 3/Âl-i mrân, 20.4 6/En’âm, 14; 40/Gâfi r, 665 10/Yûnus, 25.6 6/En’âm, 127.7 10/Yûnus, 10.8 3/Âl-i mrân, 19.9 22/Hac, 78.10 10/Yûnus, 72.11 2/Bakara, 131.12 37/Sâffât, 103.13 2/Bakara, 133.14 27/Neml, 91-92.15 3/Âl-i mrân, 52, 5/Mâide, 111.16 72/Cin, 14.17 2/Bakara, 208.18 15/Hicr, 90-93.19 2/Bakara, 85.20 22/Hac, 11.

Dipnot* Prof. Dr.

Kasım 20098

Kur’ân’da Teslimiyet Örnekleri

Allah katında geçerli din

slâm’dır. Bu dine bu ismi biz-

zat Yüce Allah vermi tir. Kur’ân

bütün peygamberlerin Allah’a

teslim olmu Müslüman kimse-

ler oldu unun altını çizer:

“Allah katında din, üphesiz

slâmiyet’tir.8 Size Müslüman

adını veren O’dur.”9

“Nuh kavmine öyle demi -

ti: E er yüz çevirirseniz bilin

ki, ben sizden bir ücret istemi-

yorum. Benim ecrim Allah’a

aittir. Müslimlerden olmakla

emrolundum.”10

Hz. brahim, Rabbinin,

“Teslim ol/ slâm ol emrine,

ben âlemlerin Rabbine tes-

lim oldum,”11 diyerek teslim ol-

mu ve babası ba ta olmak üze-

re çevresinin inkârcı tavırlarına

tahammül edebilmi tir.

Aynı ekilde brahim Pey-

gamber o lu smail ile birlik-

te, Yüce Allah’ın kurban sı-

navını teslimiyetle ba arıyla

bitirebilmi lerdir.12

“Yakub’un o ulları, ‘Senin

Tanrı’na ve ataların brahim,

smail ve shak’ın Tanrı’sı olan

tek Tanrı (olan Allah’a) kulluk

edece iz, bizler O’na teslim ol-

mu uzdur’ demi lerdi.”13

“De ki: ‘Ben, yalnız her e-

yin sahibi olan ve bu kutlu kı-

lınmı ehrin Rabbine kulluk

etmekle emrolundum. Müslü-

manlardan olmakla ve Kur’ân

okumakla emrolundum.”14

“Havârîler öyle dediler:

Biz Allah’ın yardımcılarıyız,

Allah’a inandık, O’na teslim ol-

du umuza ahit ol.”15

“Cinler de öyle dediler:

çimizde, kendini Allah’a ver-

mi Müslüman olanlar da, ya-

zık edenler de vardır. Kendini

Allah’a veren kimseler, i te on-

lar, do ru yolu arayanlar, ona

layık olanlardır.”16

Bunun için Peygamberimiz,

“ slâm ol/teslim ol kurtulasın.”

buyurmu tur. Demek ki kur-

tulu Allah’a teslim olmakta,

O’nun yegâne Hak dini slâm

ile erefl enmektedir. O’na tes-

lim olan dünyada stres ve buh-

ranlardan kurtulur, huzurlu bir

hayatın adamı olur. Âhirette de

azap ve gazaptan kurtulup cen-

netin sakini olur.

Kurtulu teslimiyette ve

slâm’dadır. Ancak tam bir tes-

limiyet ve bütünüyle slâm’a

girmek arttır. Çünkü bir sistem

bütün parçalarıyla birlikte çalı-

ırsa, tam randıman verir. Siste-

min bir kısmı faaliyette olur, bir

kısmı atıl kalırsa ondan tam bir

randıman beklenmez. Bunun

için Yüce Rabbimiz, “Ey na-

nanlar! Hep birden topyekûn

barı a/ slâm’a girin, eyta-

na ayak uydurmayın, o sizin

apaçık dü manınızdır.”17 bu-

yurarak bütünüyle slâm’a gir-

meyi bizlere emretmi tir. Yine

Kur’ân, Allah’ın âyetlerini par-

çalara ayıran, bir kısmını kabul

edip bir kısmını kabul etmeyen-

leri, Allah’a pazarlıklı ibadet ve

kulluk edenleri uyarmı tır:

“Nitekim biz kendi kitapla-

rırn parça parça ayıranlara

da (kitap) indirmi tik. Ki on-

lar, (bir kısmına inanıp bir kıs-

mını inkâr ederek) Kur’an’ı da

parça edenlerdir; Rabbine and

olsun ki onların hepsine, yap-

makta olduklarının hepsini

soraca ız.”18

“Kitabın bir kısmına ina-

nıp, bir kısmını inkâr mı

ediyorsunuz?”19

“ nsanlar içinde Allah’a,

bir yar kenarındaymı gibi,

bir ucundan kulluk eden var-

dır. Ona bir iyilik gelirse yatı-

ır, ba ına bir belâ gelirse yüz

üstü döner. Dünyayı da Âhireti

de kaybeder. te apaçık kayıp

budur.”20

O halde tam bir teslimiyetle

ve bütünüyle Allah’ın dinine gi-

relim, onu bir bütün olarak ya-

amaya gayret edelim ki, dinin

dünya ve âhiret kazanımlarına

nail olalım.

Page 9: Başyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi...gibi baýka insanlara esir olma-ları söz konusudur. Bu yüzden Allah’a kulluk gerçek özgürlü-üün kendisidir. “Allah, geçimsiz

9

ZAMANDAN YAKARI LAR

Bu garip gönlümün gamlı ça ında; çimde tutu an kor mu lâhî? .. Bir ömre atılan kader a ında; Çekilen hayır mı, er mi lâhî? ..

Sabrıma sen kattın asrın âhını;Sevginle erittin kul günâhını! .. Ukbâya gül sunan a k dergâhını;Can ile süsleyen nûr mu lâhî? ..

Gönlüme, a kınla kubbeler kurdun; Harcına tevhîdin mührünü vurdun! .. Her mevsim ibretle sınadın, durdun; Vuslâtın hep böyle zor mu lâhî? ..

Ne ay var, ne yıldız, gün soldu, söndü; Gecenin gecesi gündüze döndü! .. Bu Halil hüznüme bir hasret indi; A ikâr varlı ın, sır mı lâhî? ..

stemem bu yolda ne ni an, ne nam; Ufkumdan bir ufuk do ar her ak am! .. Âlemden âleme iç içe nizâm; ç içe nizâmlar bir mi lâhî? ..

Duâm gözya ımda, gönlüm yapında; Kul Rıfat’ım geldim, kaldım kapında! .. Edep levhâsında, ezel tapunda; Canıma can katan sûr mı lâhî? ..

Rıfat ARAZ

Page 10: Başyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi...gibi baýka insanlara esir olma-ları söz konusudur. Bu yüzden Allah’a kulluk gerçek özgürlü-üün kendisidir. “Allah, geçimsiz

Hulûsi Kalb’denMehmet AKKU *

KAFESTEN KUŞ UÇMUŞ GİBİ

Kasım 200910

Page 11: Başyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi...gibi baýka insanlara esir olma-ları söz konusudur. Bu yüzden Allah’a kulluk gerçek özgürlü-üün kendisidir. “Allah, geçimsiz

11

Hazret-i Âdem’den beri oldu u

gibi, bir gün gelecek her can-

lı, fânî olan bu dünyadan göçüp

gidecek. Nice varlık sahipleri; güç ve kudretle-

ri elinde bulunduran niceleri elde ettikleri zen-

ginliklerini, hazînelerini, evlâd u ıyâlini, mal ü

menâlini, hüküm sürdükleri toprakları, kö kle-

ri, sarayları v.s. hep bırakıp gittiler. Nice edip-

ler, airler, âlimler göçtüler bu dünyadan. Bun-

lardan bu dünyada ho bir sadâ bırakanlar, hem

yaptıklarıyla hâlâ hayırla yâd ediliyorlar, hem de

âhirette Rabbimizin va’d etti i cennetlere gire-

cekler. Kahır ve zulümle hüküm sürerek hayatla-

rını sürdürmü olanlari ise her iki âlemde hiç de

iyi sonuçların beklemedi i malum.

Dünyamızın, âhiret azı ının kazanıldı ı bir

yer oldu unu unutmamak için birbirimizi uyar-

malı ve uyaranlara kulak vermeliyiz. Allah dostla-

rı, mutasavvıfl ar, mür idler, muttakî âlimler, gö-

nül dünyamıza hitap eden âirlerimiz bize hep bu

hakîkatı söylemi ler, söylemeye devam etmekte-

dirler. Yunus Emre birçok manzûmesinde bu

dünya hayatının kısalı ını, gelip-geçicili ini gayet

samîmâne sözler ve sade manzûmeleriyle çok gü-

zel ifade etmi tir. Ona göre dünyadan göçenler,

bir ku misâli uçup gitmektedirler. Bu vâdîde i-

irleri olan es-Seyyid Osman Hulûsî Efendi de a a-

ıdaki güzel manzûmesinde konuyla alakalı ola-

rak bize îkazlarda bulunmaktadır. Ona göre bunu

görmeyenler ahmaktır. Bundan dolayı senlik-

benlik kavgasını bırakmalı, has-hâlis vefâlı dost-

lar olup ebedî hayat için bu dünyada âhiret azı ı-

mızı hazırlamalıyız.

1. Bir vakt ola bu câm-ı gülistânı koyam ben

Bir vakt ola bu âlem-i devrânı koyam ben

Bir vakt ola bu nâli -i sûzânı koyam ben

Bir vakt ola her yârı vü yârânı koyam ben

Talan ola varlık gide cân yâr ola cânân

N’itdim nideyim n’oldu bakın âlem-i ebdân

2. Yıllarca süren senlik ü benlik yok olur ya

Her nesnede bu âdet-i Hak mutlak olur ya

Kim yâda getirmez bu günü ahmak olur ya

Vâlâ-güher isen de yerin toprak olur ya

Talan ola varlık gide cân yâr ola cânân

N’itdim nideyim n’oldu bakın âlem-i ebdân

3. Bir bülbül-i eydâ-yı gülistân-ı cihânken

Bir Vâmık u Azrâ-yı nihân Yûsuf-ı cânken

Bir pâdi eh-i merd-i kavî sırr-ı nihânken

Heyhât da ıla gide cem-i cemâatin ayânken

Talan ola varlık gide cân yâr ola cânân

N’itdim nideyim n’oldu bakın âlem-i ebdân

4. Mihmân gide vîrân ola bu hâne-i mihmân

Yâ mihnet ü yâ vuslat ola var ise yârân

Yâ derdine dermân ola ol yâr-ı azîz cân

Yâ yârene ate ler ura berzah u nîrân

Talan ola varlık gide cân yâr ola cânân

N’itdim nideyim n’oldu bakın âlem-i ebdân

5. Mecnûn Hulûsî’ye vefâ kim ede Leylâ

Mahzûn Hulûsî’ye cefâ kim ede Leylâ

Medyûn Hulûsî’ye ezâ kim ede Leylâ

Ma bûn Hulûsî’ye safâ kim ede Leylâ

Talan ola varlık gide cân yâr ola cânân

N’itdim nideyim n’oldu bakın âlem-i ebdân

“Bu dünya misâfi rhânesinde misâfi rler birer birer

gidecek, konaklar yıkılıp vîran olup gidecek. E er varsa

dostlarınla ya vuslat gerçekle ecek ya da onlar birer

mihnet hâline gelecek. O can dostların yarın âhirette

senin derdine belki dermân olacaklar. Ya da oradaki

ate ler senin yaranın üstüne yara açacaklar.”

Page 12: Başyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi...gibi baýka insanlara esir olma-ları söz konusudur. Bu yüzden Allah’a kulluk gerçek özgürlü-üün kendisidir. “Allah, geçimsiz

Kasım 200912

Açıklaması

Bir gün gelecek ben bu gül bahçesi gibi olan

dünyanın nimetlerini koyup gidece im. Yine bir

gün olacak dönüp duran bu âlemi bırakıp gidece-

im. Bir vakit de gelecek bu dünyanın a layıp sız-

lamalarını koyaca ım. Neticede bir an gelecek ki

bütün dost ve ahbapları bırakıp gidece im ben.

te o zaman elde avuçta var olan ne varsa ta-

lan olup gidecek. Bana ise, sadece yâr-ı Hakîkî

olan Allah’ım kalacak. O zaman gelin hep beraber

öyle bir dü ünelim: Ben ne yaptım, ne yapıyo-

rum? Bu varlıklar âlemi ne oldu, nereye gitti?

Nasıl olsa yıllarca, hatta ömür boyu sürüp gi-

den sen ben kavgası bir gün gelir yok olup gider.

Allah’ın âdeti gere i her ey bir gün mutlaka bu

dünyadan göçer gider. Kim ki bunun böyle olaca-

ını aklına getirmezse o ahmaktır. Nihâyet ne ka-

dar de erli mücevher de olsan bir gün gelecek ye-

rin kara toprak olacak.

te o zaman elde avuçta var olan ne varsa ta-

lan olup gidecek. Bana ise, sadece yâr-ı Hakîkî

olan Allah’ım kalacak. O zaman gelin hep bera-

ber öyle bir dü ünelim: Ben bu dünyada ya adı-

ım sürece ne yaptım, ne yapıyorum? Elimde bu-

lunan varlıklarım ne oldu, nereye gitti?

nsano lu gül bahçesi gibi olan bu dünya-

da akıyıp duran bir bülbül iken. Tarihte Vâmık

ve Azrâ gibi, cân dostu olan Yûsuf (a.s.) gibi nice

me hûr ki iler var iken; nice nice kudretli padi-

ahlar, onların ne kadar da çok sırları var iken.

te bütün bunların yok olup gitti i gibi bir gün

senin de topladıklarının hepsi veya soyun sopun

hepsi da ılıp yok olup gidece i ortada iken.

te o zaman elde avuçta var olan ne varsa ta-

lan olup gidecek. Bana ise, sadece yâr-ı Hakîkî

olan Allah’ım kalacak. O zaman gelin hep beraber

öyle bir dü ünelim: Ben bu dünyada ya-

adı ım sürece ne yaptım, ne yapıyorum?

Elimde bulunan varlıklarım ne oldu, ne-

reye gitti?

Bu dünya misâfi rhânesinde misâfi rler

birer birer gidecek, konaklar yıkılıp vîran

olup gidecek. E er varsa dostlarınla ya

vuslat gerçekle ecek ya da onlar birer

mihnet hâline gelecek. O can dostların ya-

rın âhirette senin derdine belki dermân

olacaklar. Ya da oradaki ate ler senin ya-

ranın üstüne yara açacaklar.

te o zaman elde avuçta var olan ne

varsa talan olup gidecek. Bana ise, sade-

ce yâr-ı Hakîkî olan Allah’ım kalacak. O

zaman gelin hep beraber öyle bir dü ü-

nelim: Ben bu dünyada ya adı ım sürece ne yap-

tım, ne yapıyorum? Elimde bulunan varlıklarım

ne oldu, nereye gitti?

Bu söylediklerini dü ünerek Mecnûn gibi ken-

dinden geçerek mahzûn olup nice cefâlar çeken;

medyûn olup nice eziyetler gören; bu dünyaya

dalıp yanılan Hulûsî’ye kim ki vefâlı dost olur-

sa, Mecnûn’un Leylâ’sı gibi onun gerçek muhib-

bi olur.

te o zaman elde avuçta var olan ne varsa ta-

lan olup gidecek. Bana ise, sadece yâr-ı Hakîkî

olan Allah’ım kalacak. O zaman gelin hep bera-

ber öyle bir dü ünelim: Ben bu dünyada ya adı-

ım sürece ne yaptım, ne yapıyorum? Elimde bu-

lunan varlıklarım ne oldu, nereye gitti?

Page 13: Başyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi...gibi baýka insanlara esir olma-ları söz konusudur. Bu yüzden Allah’a kulluk gerçek özgürlü-üün kendisidir. “Allah, geçimsiz

13

DE MEMOnurum ekme imdir, tüm cihana de i mem,

Sessiz yalnızlı ımı kirli ana de i mem!

Bende sönen umutlar, sende ufuklar açsa, Dökülen bir gülümü bin goncana de i mem!

Benim gönül ipimde kırk fahi e gezinmez, Uzletimi zevk eder pis dünyana e i mem!

Huzur olsun yeter ki, toprak damlı odamda, O küçücük umrânı cam villana de i mem!

Yoklu a teyellenmi bir ömrü ta ırım da, So anla ekme imi tok sofrana de i mem!

Kendi iç iklimime ükürle razı olur, Bir secdelik dünyamı co rafyana de i mem!

Ruhun engin ufkuna öyle ba lı kaldım ki, Aydınlık mâveramı mâsivana de i mem! ..

Muhsin lyas SUBA I

Page 14: Başyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi...gibi baýka insanlara esir olma-ları söz konusudur. Bu yüzden Allah’a kulluk gerçek özgürlü-üün kendisidir. “Allah, geçimsiz

KültürResul KESENCEL

Kasım 200914

“4 Ekim 2009’da Sivas’ta düzenlenen sempozyumun bir bölümünde Hulûsi Efendi

anlatılıyordu. Bu ise ancak Allah’ın bir lütfu büyüklerin himmeti olsa gerek. Allah

dostlarının muhabbeti tüm insanları, sevenleri birle tiriyor kaderin tecellisi ne güzel

ortaya çıkıyor, büyüklerin himmet ve bereketi açıkça görülebiliyordu. hramcızâde

Hazretlerinin vefatının 40. yılında bu sempozyum düzenlenmi , onun hizmetleri dile

getirilmi ti. Temennimiz sempozyumun mutat olarak her yıl gerçekle tirilmesi,

bu vesile ile insanlarımıza Allah dostlarının tanıtılması ve anlatılmasıdır.”

Page 15: Başyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi...gibi baýka insanlara esir olma-ları söz konusudur. Bu yüzden Allah’a kulluk gerçek özgürlü-üün kendisidir. “Allah, geçimsiz

15

4Ekim 2009 tarihinde Sivas Belediyesi

tarafından “ hramcızâde smail Hakkı

Toprak Sempozyumu” düzenlendi. Si-

vas Atatürk Kültür Merkezinde düzenlenen sem-

pozyuma 21 akademisyen konu macı olarak katı-

lırken çok sayıda seveni, muhibbanı sempozyuma

i tirak etti. Sempozyumu düzenleyen Sivas Be-

lediyesi nezdinde Belediye Ba kanı Do an Ür-

güp ile Sivas Valisi Ali Kolat Bey’in konu mala-

rı bu organizenin çok güzel geçece inin habercisi

idi. Sempozyum; saygı duru u, stiklal Mar ı ve

Kur’an’ı Kerim tilaveti ile ba ladı. Sempozyumun

koordinatörü düzenleme kurulu ve danı ma ku-

rulu çok güzel bir çalı maya imza atmı lardı.

Sempozyum dört oturum halinde oldu, sa-

bahleyin 09.00 da ba ladı, ak am 19.00’a kadar

devam etti. Yo un dinleyici ilgisiyle konu macı-

lar ayrı bir ne e buldu, hiç bir kopma olmadan

sonuna kadar bu ilgi devam etti. Bir konu macı-

nın ifade etti i gibi adeta oraya hramcızâde Haz-

retlerinin ruhanî te rifi gerçekle mi ve sempoz-

yum çok güzel bir hava içerisinde geçmi ti.

Dört oturum halinde tertiplenen sempozyum-

da oturum ba kanlıklarını Prof. Dr. Bilal Kemikli,

Prof. Dr. Bilal Yücel, Pof. Dr. Hüseyin Akkaya ve

Prof. Dr. Ali Akpınar yaptı.

Sempozyum dü üncesi ortaya çıktı ında

Sivas’tan bir heyet Darende’ye gelerek, Es-Seyyid

Osman Hulûsi Efendi Vakfı Mütevelli Heyet Ba -

kanı H. Hamidettin Ate Efendi ile görü mü ler-

di. hramcızâde Hazretleri ilgili bir sempozyum

dü ündüklerini söylemi ler, destek istemi ler-

di. Vakıf Ba kanımız H. Hamidettin Ate Efen-

di: “Konu hramcızâde Hazretleri olunca akan

sular durur, elimizdeki bilgi, belge ve doküman-

ları sizlerle payla ır, tüm gayretlerinizi ve çalı -

malarınızı destekleriz. Siz de sempozyumu Ekim

ayında yaparsınız. Ekimde ekim i i gerçekle sin

ki hasatta verimli ve bereketli olsun” buyurdular.

Gerçekten sempozyum 4 Ekim tarihinde olmu

hasadında hemen ortaya çıktı ı görülmü tü. Bu

ba lamda sempozyumda tüm eme i geçenlere ve

katılımcılara te ekkürü bir borç biliriz.

Sivas’taki bu sempozyum bize Darende’deki

Somuncu Baba ve Hulûsi Efendi Sempozyumla-

rını hatırlattı. 1991’de düzenlenen sempozyum-

da Doç. Dr. Selçuk Eraydın, hramcızâde Haz-

retlerini anlatmı tı. 2009’da Sivas’ta düzenlenen

sempozyumun bir bölümünde ise Hulûsi Efendi

anlatılıyordu. Bu ise ancak Allah’ın bir lütfu bü-

yüklerin himmeti olsa gerek. Allah dostlarının

muhabbeti ise tüm insanları sevenleri birle tiri-

yor kaderin tecellisi ne güzel ortaya çıkıyor bü-

Page 16: Başyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi...gibi baýka insanlara esir olma-ları söz konusudur. Bu yüzden Allah’a kulluk gerçek özgürlü-üün kendisidir. “Allah, geçimsiz

yüklerin himmet ve bereketi açıkça görülebili-

yordu. hramcızâde Hazretlerinin vefatının 40.

yılında bu sempozyum düzenlenmi , onun hiz-

metleri dile getirilmi ti. Temennimiz sempozyu-

mun mutat olarak her yıl gerçekle tirilmesi, in-

sanlarımıza Allah dostlarını anlatmak olmalıdır.

Sempozyuma katılan akademisyenlerin tüm

konu malarını yazımıza alabilmemiz mümkün

de ildir. Ancak ba ından sonuna kadar hepsi gü-

zeldi. Güzel eyler anlatıldı, gü-

zellikler ve güzel insanlardan

bahsedildi. Doç. Dr. Ünal Kılıç

“Arap eyh”i Dr. Yüksel Gözte-

pe “Mur Ali Baba”yı, Fatih Çı-

nar “Mustafa Hâki Efendi”yi

anlattı.

Mustafa Hâki Efendi ve

hramcızâde Hazretleri ile ilgi-

li güzel bir hatırayı onların anı-

sına nakletmeden geçmeyelim.

“ smail Hakkı Efendi (k.s), an-

nesinin üstadını ziyarete gide-

ce i bir seferde ona e lik etmi

ve Hâkî Efendi (k.s) ile kar ı-

la maları bu ziyaret vesilesiyle

olmu tur. Hâkî Efendi, ihvan-

ları ile sohbet ederken smail Efendi huzura ge-

lir. Hâkî Efendi; ‘Siz Hacı Hanım’ın o lu musu-

nuz?’ diye sorar. smail Efendi, ‘Evet, Efendim’

der. Hâkî Efendi, smail Efendi’ye nazar eder.’ s-

mail Efendi, bu nazarın etkisini u sözlerle izah

etmi ti: ‘Garda larım! O an bana bir hâl oldu. Üs-

tadım bana bir nazar etti ki, ne oldu unu bileme-

dim. O heyecanı tarif edemem. Efendim, bana o

soruyu sorarken ellerimin ye il bir renk aldı ı-

nı gördüm. te o anda manevî bir haz hissettim.

Gözüm, elim mür idim oldu. O ben oldu ben o ol-

dum.”

Yrd. Doç. Dr. Ebûbekir Yücel hramcızâde

Hazretlerinin hayatını anlatırken Hulûsi Efendi

Hazretlerine geni yer verdi. lk tanı ma anlarını

anlatırken tüm dinleyiciler duygulandı. Bu hatı-

rayı u ekilde nakledelim: “ hramcızâde Hazret-

leri Darende’ye gelir ve Hacı Mustafa Efendi’nin

evine gitmek ister, oraya Hulûsi Efendi götürür.

Henüz yedi ya ındadır. Fakat bahçe aralarından

götürünce büyük Pir ‘O ul bizi nerden götürüyor-

sun’ dedi inde ‘Yar yolundan Efendim’ der. ‘O ul

yar yolu nedir?’ dedi inde ‘Sevdi ine gidilen en

kestirme yoldur.’ cevabını verir. Gidilecek yere

varıldı ında hramcızâde Hazretleri para vermek

ister fakat Hulûsi Efendi himmet ister. ‘O ul hem

parayı hem himmeti al.’ buyurur. Bunun üzerine

Hulûsi Efendi’ye bir do u gelir ve u beyitleri ka-

leme alır.

Can alıcı gözelerinin aldı

beni bir nazarı

Onmayıcı derdü gama sal-

dı beni bir nazarı…

Hulûsi Efendi ‘ne oluysa o

anda oldu’ buyurur.”

Çünkü hramcızâde Haz-

retlerinin bu nazarı her eyi

tamamlamı tır. Tıpkı mür-

idi Mustafa Hâki Efendinin

kendisine yaptı ı nazarı biz-

lere hatırlatır. hramcızâde

Hazretlerinin en büyük hali-

fesi, yolun devamı olan Hulûsi

Efendi mür idi tarafından çok güzel ve mükem-

mel bir ekilde yeti tirilmi tir. Hulûsi Efendi de

yolun gereklerini tüm hassasiyetiyle yerine ge-

tirmi tir.

Prof. Dr. Ali Akpınar, “Kul Olarak

hramcızâde” Prof. Dr. Ramazan Altınta ,

“ hramcı-zâde’de Ameli Ahlak”, A. Turan Alkan

“Tanıdı ım hramcızâde”yi anlatırken o ya a-

dı ı zamanı, öyle güzel bir üslupla anlatmı tı ki

tüm dinleyiciler duygulandı. hramcızâde Haz-

retlerinin mütevazılı ı insana ve ihvana verdi i

kıymet gözler önüne serildi i bu sahnede aslın-

da söz bitiyordu. Adem Güçer “Tanıyanların Di-

linden hramcızâde”yi anlatırken, tüm izleyicile-

ri sanki geçmi zamana ta ımı güzel hatıralarla

hramcızâde Hazretlerinin gönüllerdeki yerini

bir kez daha dile getirmi ti. Çünkü hramcızâde

(k.s) hayatını dolu dolu ya amı tı.

Kasım 200916

Ali KOLAT / Sivas Valisi

Page 17: Başyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi...gibi baýka insanlara esir olma-ları söz konusudur. Bu yüzden Allah’a kulluk gerçek özgürlü-üün kendisidir. “Allah, geçimsiz

17

Sempozyumun ö leden sonraki 3. oturumda

da aynı heyecan devam ediyordu. Oturum ba ka-

nı Prof. Dr. Hüseyin Akkaya’nın girizgâhından son-

ra, Prof. Dr. Ali Yılmaz, “Hulûsi-i Darendevi’de

hramcızâde” adlı tebli ini sundu. Bu

tebli inden bir bölümünü okuyucula-

rımızla payla mak istiyorum:

“Es-Seyyid Osman Hulûsi

Efendi’nin Dîvân’ında hram-cızâde

smail Hakkı Efendi hakkında hay-

li çok iir bulunmaktadır. Bunlar-

dan bir kısmında bu zât-ı muhtere-

min ismi veya özellikle Karîbullâh

lakabı açıkça yazılmı , bir kısmın-

da ise i aret edilmi tir. Ben tebli i-

me bunların hemen hemen hepsi-

ni yazdım. Burada bunların hepsini

sunmak elbette mümkün de il, an-

cak bu tebli lerin basılaca ını tah-

min ediyorum, i te o basılı metinde

bir arada bulunması bakımından faydalı gördüm

ve yazdım. Osman Hulûsi Efendi, hramcızâde

smail Hakkı Efendi’yi Farsça yazdı ı tarikat sil-

silesinde söyle zikretmektedir:

Be-ân hur îd-i âlem-tâb Karîbullâh-ı hrâmî

Celîlü’l-menkabet hem âlî-hemmat-râ

cihân me hûr”

Prof. Dr. Mehmet Akku ise, “Hulûsi

Efendi’nin Mektubatında hramcızâde” adlı

tebli ini sunarken üç mektuptan örnekler ve-

rerek günümüz Türkçesine çevrisini yapmı

ve oldukça etkileyici bir

sunum olmu tur. Prof.

Dr. Abdullah Kahraman,

“ hramcızâde’nin iirle-

rinde Peygamber Sevgisi”

adlı tebli inin özetini sun-

mu tur. Ara tırmacı-Yazar

Musa Tekta ’ın sunumu

oldukça güzel olmu , su-

numa ba larken oturum

ba kanından da izin ala-

rak Hulûsi Efendi (k.s)’nin

hramcızâde (k.s) ile ilgi-

li yazdı ı bir kasidesini ila-

hi tarzında okumasından

katılımcılar ve izleyicile-

rin bir bölümü etkilenmi

ve gözya larını tutamamı tı. Okunan kaside-

nin ilk iki beyti u ekildedir:

Cân mürgünün ezkârı dîdâr-ı Karîbu’llâh

Her demdeki efkârı dîdâr-ı Karîbu’llâh

Almı ezelî varın kılmı ana ikrârın

Görmü gül-i ruhsârın dîdâr-ı Karîbu’llâh…

Do an ÜRGÜP / Sivas Belediye Ba kanı

Page 18: Başyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi...gibi baýka insanlara esir olma-ları söz konusudur. Bu yüzden Allah’a kulluk gerçek özgürlü-üün kendisidir. “Allah, geçimsiz

Ara tırmacı-Yazar Musa Tekta , Hulûsi

Efendinin gençli inde rahatsızlanması üzeri-

ne hramıczâde’nin “Evladımız Hulûsi’yi Sivas’a

götürür gerekirse gömle imizi satarak tedavisi-

ni yaptırırız” buyurdu u menkıbeyi anlatırken

aralarındaki sevgi ve muhabbeti dile getirdi. Bu

hatıra ise tüm dinleyicileri duygulandırdı sevgi

ve muhabbetin mükemmelli i kar ısında imre-

nerek dinlendi. Tekta öyle devam etti. “Bir de-

fasında da Kangal Müftüsü bir gün smail Hak-

kı Toprak (k.s)’yi ziyaret etti inde ‘Efendim

Darende’de Hulûsi Efendi (k.s) ile görü tük. Ne

mesele sorduk ise hepsini deliller getirerek ce-

vapladılar, hem de kitapları öyle açtılar ki bir iki

yaprak farkı ile sayfaları açarak önümüze serdi-

ler. Bu nasıl i tir hayrette kaldım.’ der. smail

Hakkı Toprak Efendi (k.s) cevaben; ‘O da bizim

talebemiz, onu biz yeti tirdik, buyurmu lardır.’

Hulûsi Efendi, Dîvân’ında bulunan birçok i-

irinde hramcızâde smail Hakkı Efendi’yi zik-

retmektedir. Bir sohbet esnasında smail Hakkı

Efendi; ‘Hulûsi Efendi o lumuz, iirlerini Allah

ve Resulüne yazmı lardır. Ancak yol bizden geç-

ti i için edeben bizim ismimizi de zikretmi ler-

dir’ buyurarak tevazu göstermi lerdir.”

Prof. Dr. Necmettin Tozlu, “Bir Terbiyeci Ola-

rak smail Hakkı Toprak”, Doç. Dr. H. brahim

im ek, “Tasavvufi Ki ili i ve Manevî ahsiye-

ti”, Doç. Dr. evket Topal, “ smail Hakkı Top-

rak r adında Kötülük Yollarının Kapatılma-

sı Ba lamında Azimet Ruhsat li kisi”, Doç. Dr.

M. Do an Karaco kun “Günümüz nsanın Prob-

lemlerine hramcızâde’nin Çözüm Önerileri”,

Ara tırmacı-Yazar Müjgan Üçer “ hramcızâde

smail Hakkı Toprak’ın Sivas Ulu Camiini hya-

sı” adlı tebli leri oldukça güzel hazırlanarak su-

nulmu tu.

Oturum ba kanlarının oturumları çok güzel

idare etmeleri, konuya paralel hatıralar ve iirler

okumaları gerçekten etkileyici oldu. Konu ma-

cılardan birisinin “ hramcızâde Hazretlerinin

en büyük halifesi Hulûsi Efendi’dir. Yol oradan

devam etmektedir. Emanetlerde özel bir yerde

muhafaza edilmektedir.” ifadesi bizleri memnun

etti. Sempozyumun bitimi ile birlikte Prof. Dr.

Mustafa Ça ırıcı ve Doç. Dr. Alim Yıldız tarafın-

dan bir de erlendirme yapıldı.

Doç. Dr. Alim Yıldız koordinatör olarak prog-

ramı düzenlemesindeki ba arıyı de erlendirme-

ye de yansıttı. De erlendirmesinde, hramcızâde

Hazretlerinin Sivas mam Hatip lisesini yap-

tırdı ını, oradan yeti en pek çok konu macının

sempozyumda onu anlatmalarının tesadüfî ol-

madı ını dile getirdi.

Çok ba arılı bir sempozyumu izlerken zama-

nımızı çok güzel de erlendirmi olduk. Bu büyük

ahsiyetlerin ise sık sık anılmasının gereklili i

gözlendi. Bizler de sempozyumu düzenleyenler,

tebli ciler ve katılımcılara te ekkür ediyor; Si-

vas ehrini hramcızâde Hazretlerinin ahsında

muhabbetle selamlıyoruz. Ba arılı hizmetlerin

devamı için Cenab-ı Allah’tan niyazda bulunu-

yoruz…

Kasım 200918

Page 19: Başyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi...gibi baýka insanlara esir olma-ları söz konusudur. Bu yüzden Allah’a kulluk gerçek özgürlü-üün kendisidir. “Allah, geçimsiz

ÖMÜR Ç ZG S

Ham meyveydim baharımdaOlgunla madan zarımdaDalımdan çok erken koptum

Savruldum hayâlde, dü teDü tü ümde kor ate teYanan yüre imi kaptım

Rüzgâr esince ters yönden En arkaya geçtim önden Bilmedi im yola saptım

Hayat sise bürününce Mukadder son görününce Ölümün yüzünü öptüm

Arındım gayrı hevâdan Uzakla tım mâsivadan Bir olan Allah’a taptım

Çekti im kutsal sancımıVarım yo um kazancımıAhiret azı ı yaptım

Ahmet Süreyya DURNA

19

Page 20: Başyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi...gibi baýka insanlara esir olma-ları söz konusudur. Bu yüzden Allah’a kulluk gerçek özgürlü-üün kendisidir. “Allah, geçimsiz

Güzel simlerRamazan ALTINTA *

EL-CEMÂL“Allah’ın lâhî güzelli ini tema a hakkına mazhar olan kimseler, güzel insanlardır.

Dolayısıyla, O’nu görmeyi hak eden cennet sâkinleri için bu güzelli i seyretmeye

dalmak kadar sevimli hiçbir ey yoktur. Kendi güzelliklerine, Yüce Allah’ın güzellik ve

nurundan güzellik katarlar.”

Kasım 200920

Page 21: Başyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi...gibi baýka insanlara esir olma-ları söz konusudur. Bu yüzden Allah’a kulluk gerçek özgürlü-üün kendisidir. “Allah, geçimsiz

Ar a p ç a ’ d a ,

güzellik ala-

mına gelen

cemâl, “cemîl” teriminin mas-

darıdır. Cemâl, iki kısma ayrı-

lır: Birincisi, insana özgü olan,

insanın beden ve davranı la-

rının güzelli i; ikincisi ise, in-

san eliyle, insandan ba ka in-

sanlara ula tırılan eylemsel

güzelliktir. Bu güzellik, hem

sûrette, hem ekilde ve hem de

form ve mânâda bulunur. Allah

Resûlü’nün, “Allah güzeldir,

güzel olanı sever.”1 hadîsiyle

söylemek istedi i davranı pla-

nında ortaya konacak olan

ahlâkî güzelliklerdir.

Estetik terminolojide

“cemâl” sözcü ü, orijinalinde

ahlâk ve davranı lardaki güzel-

lik için kullanılırken, daha son-

ra ekil (sûret) güzelli i için de

kullanılır olmu tur.

“el-Cemâl ve el-Cemîl”,

Allah’ın en güzel isimlerin-

den olup, “nûr” mânâsına ge-

lir ve anlamı “güzelle tiren”

demektir. Özellikle tasavvuf

âlimlerine göre; rahmet, ilim,

lütuf, cömertlik, rızıklandırma,

yaratıcılık, fayda verme vb. gibi

sıfatların hepsi, güzellik sıfatla-

rındandır. Bunlardan ayrı ola-

rak Allah’ın hem Cemâl ve hem

de Celâl yönüne i aret eden or-

tak sıfatları da vardır. Meselâ,

rab ismi, terbiye ve yaratmaya

nispetle Cemâl; rabli e ve kud-

rete nispetle Celâl ismidir.

Cenâb-ı Hakk’ın güzelli inin

varlıklara tecelliyât bakımından,

mânevî ve biçimsel güzellik ola-

rak ikiye ayrıldı ını söyleyebili-

riz. Bunlardan ilki el-esmâu’l-

hüsnâ’nın mânâlarından ibaret

ve Allah’tan ba kasına kapa-

lı olan mânevî güzellik, ötekisi

ise, “halk âlemi” olarak adlan-

dırılan ve burada ortaya çıkan

formel güzelliktir. te Allah’ın

güzel isimlerinden olan “el-

Cemâl” sıfatının nesnelere yan-

sıması biçimsel güzellik olarak

yaratılmı lar düzleminde ken-

disini göstermektedir. Kur’an

bunu, “Sıbgatu’llâh” (Allah’ın

boyası)2 terkibiyle de ifade

eder.

Allah’ın zât isminden sudûr

eden ve di eri konumunda bu-

lunan “el-Cemâl”, ulûhiyet sıfat-

larından bir sıfattır. “Allah gü-

zeldir (cemîl), güzel (el-cemâl)

olanı sever.”3 peygamber buy-

ru unda geçen “Allah güzel-

dir.” ibaresinde güzellik-hayır

ili kisi birlikte yer alır. Lafzın

anlamı, birçok hayrın Allah’tan

çıkması (feyz) demektir. Bu

özellikler kendisinde bulunan

kimse sevilir. te Yüce Allah

kendisine uygun dü ecek bir

ekilde zât, sıfat ve fi illeri yö-

nüyle güzellikle vasfedilmi -

tir. O halde ‘cemîl’ Allah’ın gü-

zellikten tecellî eden (el-cemâl)

ismidir. O, çok güzellik demek

olup, Allah için sabit olan mut-

lak güzelliktir. Öyle ki o, ger-

çek bir güzelliktir. Bu varlık

âleminin güzelli i, renklerinin

çoklu u ve sanatlarının farklılı-

ıyla, Allah’ın güzelli inin eser-

lerinden sadece bir bölümdür.

O halde Yüce Allah bu cemîl sı-

fatına, bütün güzellerden daha

lâyıktır. Elbette bütün bir varlık

dünyasına güzellik bah eden,

bu nitelikte mutlaka en üst de-

receye (kemâl) çıkma hususun-

21

Page 22: Başyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi...gibi baýka insanlara esir olma-ları söz konusudur. Bu yüzden Allah’a kulluk gerçek özgürlü-üün kendisidir. “Allah, geçimsiz

1 Bkz. Nesâî, “Zînet”, 54; Ebû Dâvud, “Libas”, 14; Müslim, “Îmân”, 93

2 2/Bakara , 1383 Müslim, “Îmân”,39; Ahmed b.Hanbel, Müsned, IV,

133.4 Daha geni bilgi için bk. Ensâri, Abdurrahman b.

Muhammed, Kitabu’l-Me ârikı’l- Envâri’l-Kulûb ve Mefâtîhu’l- Esrâri’l-Guyûb ( thk. Helmut Ritter), Beyrut, 1974.

5 Bkz. bnü’l- Cevzî, Telbîsu blîs, Beyrut, 1992, s. 149

Dipnot* Prof. Dr.

Kasım 200922

da en üstündür. Bundan dolayı

Cenâb-ı Hak, zâtı, isimleri, sı-

fatları ve fi illeri ile güzeldir.

Allah’ın zâtının güzelli i

hakkında insanın yorum yap-

ması ve mâhiyetini kavraması

mümkün de ildir. Çünkü biz,

Allah’ın zâtını de il, fi illerini ve

eserlerini dü ünmekle emro-

lunduk. Ancak âhirette cennet

sakinleri, Rablerini gördükle-

ri ve cemâlinin zevkini tattık-

ları zaman, içerisinde bulun-

dukları her eyi unuturlar. Bu

durumun, kendileri için de-

vam etmesini isterler. Allah’ın

lâhî güzelli ini tema a hakkı-

na mazhar olan kimseler, gü-

zel insanlardır. Dolayısıyla,

O’nu görmeyi hak eden cennet

sâkinleri için bu güzelli i sey-

retmeye dalmak kadar sevimli

hiçbir ey yoktur. Kendi güzel-

liklerine, Yüce Allah’ın güzel-

lik ve nurundan güzellik katar-

lar. Sürekli O’nu görme özlemi

içerisinde olurlar. Sonunda o

dolup-ta ma gününde kalpler

uçacak ekilde sevince bo ulur-

lar. Onun için bir ömür boyu Al-

lah dostları “Cemâlullah”ı elde

etme yolunda büyük gayret sarf

ederler. Bu, samimi dindarlı-

ın en açık belirtisidir. Yaptı-

ı me rû faaliyetlerde Allah’ı

râzı etme niyeti ta ıyan insan-

lar yine O’nun izniyle hem cen-

neti ve hem de lâhî Cemâl’i hak

ederler. Bundan dolayı, Rab-

biyle kar ıla mayı dileyenler,

sürekli sâlih amele devam eder-

ler ve ibadetlerinde O’na hiçbir

kimseyi ortak kılmazlar.

Allah’ın isimlerinin en gü-

zel olması anlamına gelince, bu

isimlerin tamamı güzeldir. Hat-

ta onlar mutlak olarak en iyi

ve en güzellerdir. Hepsi ham-

din, mecdin, cemâlin ve celâlin

kemâlâtına delâlet etmektedir.

Güzel ve iyi olmayan hiçbir ey

asla onlarda bulunmaz.

Allah’ın sıfatlarının güzelli-

i ise, bütün sıfatları kemâl ve

mecd sıfatları, senâ ve hamd

vasıfl arıdır. Hatta onlar sıfat-

ların en geni ve en genel ola-

nıdır. Etkileri ve ilgili eyler

açısından, özellikle rahmet, iyi-

lik, kerem, cömertlik, ihsân ve

in’âm en mükemmelidir.

Öte yandan, Allah’ın fi ille-

rinin güzelli i övgü ve te ek-

kür edilmeye lâyık olan iyilik

ve ihsân fi illeri arasında dö-

nüp durmaktadır. Yine hikmete

uygunlu u dolayısıyla üzerine

hamd edilen adâlet ve hamd fi -

illeri arasında cereyan etmekte-

dir. Allah’ın fi illerinde abeslik,

tutarsızlık, haksızlık ve zulüm

yoktur. Aksine tamamı ha-

yır, rahmet, olgunluk, hidâyet,

adâlet ve hikmettir. Çünkü fi -

illerin kemâli, zâtın ve sıfatla-

rın kemâline ba lıdır. Zira fi il-

ler, sıfatların eserleridir. nsan

içinde ya adı ı nesneler dün-

yasının güzelli inden do rudan

tecrübeyle kavranması güç olan

lâhî varlı ın güzelli ine ula a-

bilir.

Tasavvufî söylemde

ubûdiyyet, “kesb-i kemâl ve

seyr–i cemâl” diye tarif edilir.4

Bu tarifi n Türkçesi, yapılan iba-

detlerden amaç, bu dünyada

mânevî olgunlukları elde etmek

ve ahirette de Allah’ın güzelli i-

ni temâ a etmektir. Bundan do-

layı mutasavvıfl ar, güzelli in bu

âlemdeki içkinli ini geli tirdik-

leri haller ve makamlar nazari-

yesiyle dile getirerek bu âleme

çekmeye çalı mı lar ve böyle-

ce Allah‘ın sadece âhirette de-

il, bu dünyada da görülece ini

savunmu lardır.5 Zira onlarda

Allah’ın güzelli ini tema a duy-

gusu daha çok ön plândadır. En

azından bu dü ünceyi me rep-

lerinin merkezi yapmı lardır.

Özetle, âhirette Allah, in-

sanların amel ve ibadet de-

recelerine göre herkese fark-

lı ekillerde tecellî edecektir.

Bu tecelli her an de i ecek ve

Hüsn-i Mutlak olan Allah’ın

Cemal’ini temâ âda insanla-

ra hiçbir bıkkınlık ârız olmaya-

caktır. Ancak âhirette Allah’ın

nasıl görülece i keyfi yeti biz-

ce meçhuldür. O’nun görülme-

si, fıtratı ve amelleri tayyib (te-

miz) olan insanlara Allah’ın

ilâhî bir lutfudur. O halde, insa-

na kemâl yolunda dü en vazi-

fe, Yüce Allah’ın el-Cemâl ismi-

ni ya adı ımız dünyada ahlâkî

alanda davranı biçimi haline

getirmektir. E er biz niyet ve

davranı larımıza Rabbimizin

el-Cemâl ismini yansıtabilir-

sek, âhirette likâullah’ı gerçek-

le tirecek ve lâhî Cemal lütuf-

larına mazhar olaca ız.

Page 23: Başyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi...gibi baýka insanlara esir olma-ları söz konusudur. Bu yüzden Allah’a kulluk gerçek özgürlü-üün kendisidir. “Allah, geçimsiz

23

ÂH R ZAMAN ÜMMET Y Z

O’na lâyık olmasak daÂhir zaman ümmetiyizBir kararda kalmasak daÂhir zaman ümmetiyiz

Emre uymak zorla sa daElde ate korla sa daMuhtevâ buharla sa daÂhir zaman ümmetiyiz

Görmeden iman ettik bizSormadan iman ettik bizYormadan iman ettik bizÂhir zaman ümmetiyiz

Kıyâmet olgunlu undakindi mahzunlu undaGurbetçi durgunlu undaÂhir zaman ümmetiyiz

Her eyi yarım yamalakNefs ve eytan ona tuzakSaadet Asrı’ndan uzakÂhir zaman ümmetiyiz

Korku-ümit arasındaBeyaz, sarı, karasındaKıyâmet günü yakındaÂhir zaman ümmetiyiz

mtihanın farkındayızÂhir zaman çarkındayızman- slâm arkındayızÂhir zaman ümmetiyiz

Yâ Rab bizi himâye etCemal’i bize gâye etLivâülhamd’i sâye etÂhir zaman ümmetiyiz

Duy bizim âhlarımızıAffet günahlarımızıI ıt sabahlarımızıÂhir zaman ümmetiyiz

Arayanlarca bulunurAllah’ın Habîbi O NurÜmmetli i büyük onurÂhir zaman ümmetiyiz

Peygamberini özleyenefaatini gözleyen

Sünnetullâh’ı izleyenÂhir zaman ümmetiyiz

Rabb’i büyük, merhametliAnneden bile efkatliPeygamber’i efaatliÂhir zaman ümmetiyiz

Yolcusuyuz do ru yolunYapra ıyız ye il dalınBa lısıyız Mim-Hâ-Dal’ınÂhir zaman ümmetiyiz…

Bekir O UZBA ARAN

Page 24: Başyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi...gibi baýka insanlara esir olma-ları söz konusudur. Bu yüzden Allah’a kulluk gerçek özgürlü-üün kendisidir. “Allah, geçimsiz

Kültürehri KARACO KUN

Kasım 200924

Hul

usi G

ÜLS

EREN

Page 25: Başyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi...gibi baýka insanlara esir olma-ları söz konusudur. Bu yüzden Allah’a kulluk gerçek özgürlü-üün kendisidir. “Allah, geçimsiz

25

YENİDEN VAROLUŞUN FORMÜLÜ:

HACHer geçen gün kendimize ve çev-

remize daha da yabancıla tı ı-

mızı hissetmemek elde de il.

Hızlı zehirle me ve endüstrile menin getirdi i

yüksek tempoda çalı ma zorunlulu u, a ırı reka-

bet ortamı, sürekli olarak daha fazla eye sahip

olma tutkusu benliklerimizi öylesine sarıyor ki,

kendimizle ve yakınlarımızla duygusal ili kileri-

miz gittikçe çözülmektedir. Bunun sonucu olarak

ortaya çıkan stres ve kaygılarımızı gidermek için

yol ve yöntemler aramak, bizi ayrıca gerginli e

itiyor ve durmaksızın ko turmak zorunda kalıyo-

ruz. Varolu umuzdaki insanî güzellikleri yeniden

yakalama u ra ı veriyoruz. Ama ba aramıyor ve

ba aramadıkça hayata, insanlara kendimize olan

inanç ve umutlarımızı yitiriyoruz. te tam da bu

hengâmede hac farizası, Yüce Allah’ın: “Yoluna

gücü yetenlerin evi (Kâbe’yi) ziyaret etmeleri,

insanlar üzerinde Allah’ın bir hakkıdır.” 1 buyru-

uyla bir çıkı yolu, yeni bir ba layı , yeniden do-

u ve var olu un kapısını aralayan bir ibadet ola-

rak, kar ımıza çıkıyor.

Bütün ibadetlerin insan psikolojisine dö-

nük sayısız yararlarının ötesinde, hac ibadetinin

çok özel ve temel bir fonksiyonu vardır. Bu iba-

det do ru bir bilinç ve idrak ile yapıldı ında in-

sanı yeniden var edecek bir ba langıç noktası-

dır. Hacca giderek Kâbe’yi ziyaret etmenin amacı,

kendini kötü dü ünce ve davranı lardan uzak-

la tırarak nefsi e itmek, iyi ve faziletli bir insan

olmak ve Allah’ın yakınlı ını kazanmak için çok

önemli bir fırsattır. te bu anlamda haccın çe it-

li rukûnlarına bakıldı ında her birinin insanı bu

amaca götürdü ünü görebiliriz. Örne in bunlar-

dan eytan ta lamanın anlamı son derece önem-

lidir. Çünkü eytan ta lamak, insan tabiatında

yer alan kötü e ilimleri ve bunlar vasıtasıyla in-

sanı kı kırtmaya çalı an eytanın etkilerini orta-

dan kaldırmak ve böylece akıl ve iradeyi yüceltip

ki ilikte hâkim duruma geçirmek için kötülü ün

sembolü olan eytana sava açmaktır. 2 Bunu ba-

arabilerek kendi içindeki kötülüklerle mücade-

le edebilen insan, öyle bir ruhsal yükseli duru-

munda olur ki, onun kalbi, Allah’ın ar ı haline

gelir ve Kâbe’den daha yüksektir. te bu neden-

ledir ki, bir insanın kalbini kırmak, gönlünü yık-

mak Kâbe’yi yıkmaya benzer.3 Dîvân-ı Hulûsî-i

Dârendevî’de de bu hususla ilgili öyle bir beyit

geçmektedir:

“Nefsine yan çıkıp da Kâbe’yi yıksan dahi

ncitme gönül yıkma ger uslu ger deli ol”

Hac, insanın do du u gün gibi temiz ve saf

olmasını sa layarak, insanı yeni bir ba langı-

ca, yeniden do ma noktasına getirmektedir. Ni-

tekim Allah Resulü (s.a.v) ; “Allah evini ziyaret

eden (hac ibadetini yerine getiren), bu arada

cinsi duygunun tatmininden ve günaha girmek-

ten uzak kalan kimse, anasından do du u gün

gibi günahlarından kurtulmu olur.”4 buyur-

Page 26: Başyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi...gibi baýka insanlara esir olma-ları söz konusudur. Bu yüzden Allah’a kulluk gerçek özgürlü-üün kendisidir. “Allah, geçimsiz

Kasım 200926

maktadır. Bu yeniden do u-

un anlamı, varolu umuzdaki

saflı ı, temizli i örten külleri,

kirleri, pasları söküp atmak ve

dünyaya yeniden do mu gibi

bakarak ruhsal arınmaya ula -

maktır. Sadece Rabbimiz ile

ili kilerimizde geçmi teki gü-

nahlardan arınmakla kalmayıp,

varsa kul haklarının helalli i

için alçak gönüllü ve özverili bir

çaba içine girmektir. Aynı za-

manda bizi yer yer teslim alan

suçluluk ve günahkârlık duy-

gularından kurtulmak için-

de bir fırsattır. te bu anlam-

da ihrama girmek, bu arınma

ve yenilenmenin sembolüdür.

Mü’min, mah er gününde tam

bir boyun e i ve temiz niyetle

Allah’ın huzuruna çıkar gibi bü-

tün lezzet, ehvet ve arzulardan

sıyrılarak, yaratılı ın en ba ın-

daki temiz fıtrata dönü ü sim-

geleyen bembeyaz bir kıyafete

bürünmektedir.5

Haccederek yeniden var olan

bir kimse, olgun bir mü’min ol-

mak için önemli bir zihinsel

ve ruhsal ihtisası tamamlamı

kimsedir. Bu ihtisas sonucunda,

a ırı istek ve heveslerini kont-

rol etmeyi, güçlükler kar ısın-

da sabretmeyi ö renir. çindeki

kötülük, kin ve haset duyguları-

nı söküp atar. Sevgi ve karde lik

ba larını güçlendirir. Ruh dün-

yasında stres, gerginlik, korku

ve kaygıya yer bırakmaz. Çün-

kü hacca gitmi , duaların kabul

olaca ı mekân ve ortamlarda

Yaradan’ına el açıp niyazda bu-

lunmu tur. Umutlu olması ve

her eye yeni ba tan ba layabil-

mesi için psikolojik olarak hazır

olu durumundadır. Bu anlam-

da Allah’ın rahmet ve lütfunu

talep etmek için, nefse ho ge-

len alı kanlıklardan yüz çevirip,

rahat ve zevklerini terk ederek,

olanca gücü ile belirli sınırlar

arasında ko mayı ifade eden

say etmek,6 dünyanın insanı al-

datan ve Allah’tan uzakla tıran

yönlerinden kaçmaktır.7 Böyle-

ce hacceden kimse olgun insan

olma imkânı elde eder.

Yine hac ibadetini ruhuna

uygun, samimi ve bilinçli bir e-

kilde yerine getiren bir mümin,

huzur ve sükûnet dolu duygu-

larla ku atılır. Bu durum ona

ferahlık ve mutluluk vererek,

zahmet ve dertleri unutturur.

Tavaf esnasında dilinden dü-

ürmedi i “lebbeyk” nidalarıyla

, “Buyur Ya Rabbi, davetine sö-

züm ve özümle geldim. Allah’ım

emrin ba ın üstüme. Davetine

özüm ve sözümle geldim ey e i,

benzeri, dengi ve orta ı olma-

yan Allah’ım, emrin ba ım üs-

tüne. Hamd senin, nimet senin,

mülk de senin. Yoktur senin or-

ta ın.” diyerek, sadece Allah’a

itaat etmenin ruh sükûnetini ve

özgüven deste ini hisseder.

te bütün anlattıklarımız

çerçevesinde, kendini suçlu,

günahkâr, kaygılı, stresli hisse-

den ve yer yer “Ne olurdu ha-

yata yeni bir ba langıç yap-

ma imkânım olsaydı!” diyen

pek ço umuz için, yeniden va-

rolu un formülü hac ibadeti-

dir. Buna güç yetiremeyenlere

gelince, gitmeyi arzulamak ve

bunun özlemi içinde olmak bir

ba ına Allah’ın ho nut olaca ı

bir tutum ve davranı tır. Çün-

kü Hac ibadetinin özü, gerçek-

te insanın benli ini a arak elde

etti i ilahi a ktır. Özlemek ve

görmeyi arzulamak da, bu a kı

sürekli ya amak demektir. Do-

layısıyla bu yeniden ve do u

safi yetinde var olma arzusu, in-

sana güç ve destek vererek ru-

hunu güzelle tirir.

1 - 3/Al-i mran, 972 - Hayati Hökelekli, Din Psikolojisi, s. 2403 - Süleyman Uluda , nsan ve Tasavvuf, s.734 - Buhari “Muhsar”, 9-10; Müslim, Hac, 4385 - Hökelekli, a.g.e., s.2396 - Hökelekli, a.g.e., s.2407 - Hucviri, Ke f ’ül Mahcub, s.70

Dipnot

Page 27: Başyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi...gibi baýka insanlara esir olma-ları söz konusudur. Bu yüzden Allah’a kulluk gerçek özgürlü-üün kendisidir. “Allah, geçimsiz

27

Page 28: Başyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi...gibi baýka insanlara esir olma-ları söz konusudur. Bu yüzden Allah’a kulluk gerçek özgürlü-üün kendisidir. “Allah, geçimsiz

Edebiyat Musa TEKTA

MUHABBETLESEVGİLİYE

İTAATKasım 200928

Ahm

et G

ENC

AL

Page 29: Başyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi...gibi baýka insanlara esir olma-ları söz konusudur. Bu yüzden Allah’a kulluk gerçek özgürlü-üün kendisidir. “Allah, geçimsiz

Teslîmiyet, hakikate boyun e mek,

itirazı bir kenara bırakmaktır.

Teslîmiyet, üphelerden uzak ol-

maktır. lâhî emirlere ters dü en nefsânî arzular-

dan, ihlâsla ba da mayan isteklerden kurtulmak-

tır teslîmiyet... Ve teslîmiyet, imanın tadı, gönlün

muradıdır:

“Hayır, Rabbine and olsun ki onlar, arala-

rında çıkan anla mazlıklarda seni hakem tayin

ederek verdi in hükmü, içlerinde hiçbir sıkıntı

duymadan kabul edip teslîm olmadıkları müd-

detçe tam mü’min olamazlar.”1

Teslîmiyet, muhabbettir, sevgiliye itaattir. Bu

itaat ve teslîmiyet bereketiyle brahim (a.s)’a,

canı, malı ve evlâdı, yüce Rabbinin yolunda hiç-

bir engel te kil edemedi. Buna kar ılık da hac iba-

deti, onun Rabbine tevekkül ve teslîmiyetinin kı-

yamete kadar devam edecek en güzel bir sembolü

oldu. Çünkü brahim (a.s.)’ın dili kalbine tercü-

man olarak daima:

“…Ben Âlemlerin Rabbi’ne teslîm oldum!”2 de-

mekteydi.

Muhabbeti esas alan ve slâm’ın özü olan ta-

savvuf, kulun ilâhî istikâmet üzere ya ayabilme-

si ve her nefeste Rabbine daha ziyâde yakla abil-

mesi için, Hakk’a rızâ ve teslîmiyet duygusunu

gönüllere yerle tirmeyi hedefl er. Çünkü u fânî

âlemi ku atan bin bir elem, keder ve çilelerin te-

siri ve nefsânî aldanı ların kesâfeti, ancak Hakk’a

rızâ ve teslîmiyet netîcesinde azalmaya ba lar.

Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Hazretleri,

Dîvân’ındaki bir beyitte öyle buyurur:

Hulûsî dâmen-i mür idi tut her dem niyâz-hâh ol

Ana her vech ile teslîm ü tefvîz-i umûr eyle3

(Hulûsi, mür idinin ete ini tutup, ona hâlini

arz eyle, huzurunda boyun bük. Her yönüyle ona

büyük bir teslîmyet göster ki, manevî yönden isti-

fade edebilesin.)

Mür id-i kâmile teslîmiyet, ashabın Allah

Resulü’ne teslîmiyet ve güveni gibi, müridin mür-

idinin söylediklerine inanmasıdır. nsanın güve-

nip inanmadı ı ki inin sözünü tutması mümkün

de ildir.

Teslîmiyete gönülden erenlerin kalbinin ve

her hâlinin uygun olması gerekti ini, böylece yâr

olana yârlı ın/dostlu un meydana çıkaca ını ise

öyle dillendirir:

Kim musaffâ kalb teslîm-i yâr olmak gerek

Böyle teslîm olmayınca zâhir olmaz yârlık4

Bu beyti Mevlâna hazretlerinin Mesnevî’de

nakletti i bir hikâye ile açıklamak belki de daha

iyi olacak…

29

Page 30: Başyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi...gibi baýka insanlara esir olma-ları söz konusudur. Bu yüzden Allah’a kulluk gerçek özgürlü-üün kendisidir. “Allah, geçimsiz

brahim Edhem HazretleriDeniz Kıyısında

“Derler ki; brahim Edhem hazretleri bir yol-

culu u esnasında deniz kıyısında oturmu tu.

O can pâdi âhı hırkasının sökülen bir yerini

dikiyordu. O sırada ansızın oraya bir emîr geldi.

O emîr, brahim Edhem hazretleri vaktiyle

sultan iken, maiyyetinde bulunmu tu. Onu tanı-

dı, saygı ile önünde yere kapandı.

Onun hırkasını dikmesine, eklinin, suratının,

huyunun ve ya ayı tarzının de i mi olmasına

a tı kaldı.

‘Böyle büyük bir saltanatı bıraktı da, herkesin

gidemeyece i dar ve zor bir yolu, dayanılmaz yok-

sullu u seçti. Yedi iklimin padi ahlı ını terk etti

de, geldi buralarda dilenciler gibi kendi hırkasını

dikecek hâle geldi.’ diye dü ünüyordu.

brahim Edhem hazretleri onun dü üncesini

anladı. Çünkü eyh arslana benzer, gönüller ise

onun ormanı gibidir.

eyh, ümit gibi, korku gibi gönüllerde gezer

dola ır. Dünyanın sırları ona giz de ildir.

eyh brahim Edhem hazretleri i nesini he-

men denize atıverdi. Sonra yüksek sesle balıkla-

ra seslenerek i nesini istedi.

Kur’ân-ı Kerîm’de Bakara Sûresi’nin 269.

âyetinde; “Bir kimseye hikmet verilmi se’ ona

birçok hayır verilmi tir.” diye buyrulmu tur.

Bu hikmet; akıl yorarak zan ve vehimlerden

hâsıl olan hikmet de ildir. Bu hikmet; Kur’ân’dan

ve hadisten kaynaklanan hikmettir. Tasavvuf gö-

rü leri, duyguları kayna ını bu hikmetten alır.

Her birinin a zında birer altın i ne olmak

üzere Allah’ın yarattı ı yüz binlerce balık Hakk’ın

denizinden ba çıkardılar; ‘Ey eyh, Hakk’ın i -

nelerini al!’ diye seslendiler. brahim Edhem haz-

retleri o emîre yüzünü çevirdi de ‘Ey emîr!’ dedi.

‘Gönül mülkü, gönül sultanlı ı mı iyi, yoksa u

hakîr dünya padi ahlı ı mı?

u gördü ün hâl zâhirî bir belirti, önemsiz bir

keramettir. Bu hiç bir ey de ildir. E er bâtına,

iç yüze geçecek olursan, bunun yirmi mislini gö-

rürsün.’

O emîr, balıkların brahim Edhem hazretleri-

nin iste ini yerine getirmek için denizden ba çı-

kardıklarını görünce, kendisinde bir vecd hâsıl

oldu.

‘Âh!’ dedi. ‘Balıklar bile pirleri, velileri tanı-

yorlar da biz tanımıyoruz. lahî dergâhtan kovu-

lan ki iye yûh olsun!

Biz onlardan uzak ve bu devletten mahrum

kalmı ız. Biz akî, onlarsa saîd (mutlu)...’

eyhin kar ısında yer öperek oradan ayrıldı.

Harap bir hâlde a laya a laya yola dü tü. çin-

de manevî bir uyanma duyuyordu. Gönül kapı-

sının açılması yüzünden a ka dü tü, deli divâne

oldu.”5

Dîvân-ı Hulûsi-i Darendevî’den bir beyit daha

okuyalım:

Tabîb-i hâzıkı bul yâreni arz eyle teslîm ol

Anı tîmâr eder ne vech ile dermâna lâyıksa6

(Maharetli, hünerli, ihtisas sahibi bir dokto-

run hastasını iyile tirdi i gibi, mür id-i kâmil de

taliplerinin hastalıklarını giderir, onların gönül

huzurunu sa lar. Nasıl bir ilaçla tedavi etmesi ge-

rekiyorsa, o ekilde hastasını iyile tirir.)

Tasavvufî teslîmiyette olması gereken budur.

imdi Mesnevî’den okuyaca ımız hikâye de bunu

açıklıyor bize…

Bir Zahidin Tevekkül Denemesi

“Zahidin biri, Peygamber Efendimiz’in; ‘Kula

rızık, kat’î olarak Allah’tan gelir. stesen de, iste-

Kasım 200930

Page 31: Başyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi...gibi baýka insanlara esir olma-ları söz konusudur. Bu yüzden Allah’a kulluk gerçek özgürlü-üün kendisidir. “Allah, geçimsiz

mesen de rızkın sana â ık olur da, ko a ko a ge-

lir, sana ula ır.!’ hadisini duymu tu.

Bu dü ünceyi denemek için o zâhid sahralara

dü tü. Sonra bir da ın ete ine vardı, orada yatıp

uyudu, ‘Rızkımın bana geldi ini göreyim de, rızık

hakkındaki zannım kuvvetlensin!’ diye.

Bir kervan yolunu a ırdı da geldi, o da a dü -

tü. Rızık denemesine kalkı mı olan zahidi, orada

uyumu , uykuya dalmı gördü.

Kervandan birisi; ‘Bu adam neden böyle çöl-

de, yoldan ve ehirden uzak bir yerde, çıplak bir

hâlde yatıyor? Acaba ölü mü, diri mi? Çünkü ne

kurttan korkuyor, ne de dü mandan!’ dedi.

Kervan halkı ba ına ü ü tüler, orasını bura-

sını yokladılar. Zâhid duymazlıktan geldi, hiç bir

ey söylemedi.

Ne kımıldandı, ne ba ını kaldırdı; o, deneme-

ye daldı ı için gözünü bile açmadı. Bunun üzeri-

ne; ‘Bu zavallı sıska adam açlıktan bayılmı , ken-

dinden geçmi !’ dediler.

A zına dökerek ona yedirmek için ekmekle

bir çömlek yemek getirdiler.

Kutbun zahmete dü mesi, incinmesi ile ken-

dine tâbi olanlar, ruhanî gıdadan mahrum kalır-

lar. Çünkü halk, beden gibidir; kutup ise bede-

ni idare eden akıl mesabesindedir. Halkın vecd

hâli, manevî heyecanı, onun gıdasının artı ı gi-

bidir.

Ço u zaman kutuplar maddeye önem verme-

diklerinden zayıf ve fakir olurlar, fakat ruh ba-

kımından çok kuvvetlidirler. Onların kalplerinin

murad etti ini kimse de i tiremez. Onların be-

denleri, gemi gibi dayanıksızdır; ruhları ise Nuh

(a.s.) gibi korkusuz ve sa lamdır.

Hz. Peygamberimiz bir hadislerinde; ‘Sen

rızkını aradı ın gibi, rızkını da seni arar!’ diye

buyurmu tur.”7

Cânını cânâna teslîm eyleyip ol câvîdân

Gönlünü dil-dâra ver a yâra meylin ba lama

Âdemin ebrûsuna kıl secdeyi Hakk’ı gözet

Ârif ol cehli bırak inkâra meylin ba lama8

(Sevdi ine candan teslîm olanlar, ölümsüz

yeni bir hayata kavu urlar. Gönül ehline meyle-

denler, kendini bo me guliyetlerden uzakla tır-

mı olurlar. Âdemi kendi halifesi olarak yaratan

Rabbinin hürmetine e ref-i mahlûk olan insana

saygıda kusur etmeyenler, inkârdan kurtulur, ir-

fan makamına ula ırlar.)

Teslîmiyet böyle mi olur?

Büyük velilerden akik-i Belhi bir kıtlık se-

nesinde, herkesin kara kara dü ündü ü bir or-

tamda, zengin bir adamın kölesinin akır akır

oynadı ına ahit oldu. Yanına yakla tı ve sordu:

- Herkes kıtlıkla, açlıkla kar ı kar ıya olmak-

tan inler dururken sen neye güvenerek böyle oy-

nayabiliyorsun? Köle cevap verdi:

31

Page 32: Başyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi...gibi baýka insanlara esir olma-ları söz konusudur. Bu yüzden Allah’a kulluk gerçek özgürlü-üün kendisidir. “Allah, geçimsiz

- Herkesten bana ne? Benim için bir tehlike

söz konusu de il. Benim efendimin 7-8 tane köyü

var, her ihtiyacımız o köylerden sa lanıyor.

Bu açıklama akik’i âdeta bir amar gibi sars-

tı. Çünkü kendisi de kıtlıktan dolayı endi e için-

deydi. Ama köle onu uyandırdı ve kendi kendine

öyle dedi:

- Hey akik kendine gel! u köle nihayet bir

insan olan efendisine bunca güveniyor, kendini

emniyet içinde hissediyor. Sen ki bütün canlıla-

rın rızkını garanti eden Allah’a inanıyor, tevekkül

ediyorsun, Bu nice tevekküldür ki rızık endi esi

içindesin?

nsana teslîmiyetin en üst seviyesini tasavvu-

fun ö retti ini ifade buyuran Hulûsi Efendi haz-

retleri öyle seslenir:

Tarîkat bâbına basmadan ayak

Dervî oldum sanır görür avanak

hlâs-ı amelden teslîmden yayak

Dervî oldum sanır görür avanak9

Sözü yine Hazretin bir hutbesiyle ba layalım:

“Muhterem Cemaat-i Müslimin!

Cenab-ı Hakk en büyük kürrelerinden en kü-

çük zerrelerine kadar bu kâinatı yoktan var etmi -

tir. Bunları sevk ve idare etmek de kendisinin hak-

kıdır. Mülk O’nundur, mülkün hâkim-i mutlakı

odur. stedi ini yapar ve diledi i gibi hükmeder.

Kendisinden ba ka herkesin ve her eyin mukad-

deratını takdir eden ve herkes ve her eyi kendi-

sine muti ve münkâd kılan odur. Herkese yaptı-

ından hesap soran odur. Fakat kimse ona sual

soramaz. Her ne yaparsa onun yaptı ı mahz-ı ha-

yırdır. Bütün hayırlar ona râcîdir. Onun

bütün i leri hayırdır. er ona râcî de il-

dir. Kâmil müminler mülkünde diledi i

gibi tasarruf hakkını hakka teslîm ile her

halükârda, serrada, darada onu lisan-ı

hamd ile yâd ederler. (Lehü’l-mülkü ve

lehü’l-hamd) “Mülk O’nundur, hamd

O’nadır.”10 diye onu tesbih ve takdis ey-

lerler. Daima hayır görürler ve hayra

irerler. Onun için ma’rifet ve iman; hik-

met ve ikan menba’ı olan Peygamberi-

miz hutbemizin ba ında okudu umuz

(Suheybi Rumi (r.a.’dan mervi) hadis-i

erifi nde buyuruyorlar ki; “Müminin

hâli ne ho tur. Çünkü onun bütün hâli

ve bütün i leri hayırdır. Böyle her hâli

ve bütün i leri hayırlı olmak müminin

gayrısında yoktur. Bütün hâli hayırlı olmak mü-

minlere mahsustur. Mümin hayatta bir muvaf-

fakiyete nâil olacak sürura mazhar olacak olur-

sa, bu muvaffakiyeti Hakk’ın lütfü ve kereminden

bildi inden Hakk’a ükreder. Ve bu ükür onun

hakkında hayır olur. Bu ükür öyle hayra erer,

hayır budur. Yok bunun aksi olarak hayatta bir

muvaffakiyetsizli e bir kedere duçar olacak olur-

sa bunu da haktan bildi i cihetle sabreder ve bu

suretle yine hayra erer hayır bulur.”Allah cümle-

mizi böyle kâmil müminlerden, âkir ve sâbir kul-

lardan eylesin. (Amin)”11

1 4/Nisa, 65.2 2/Bakara, 131.3 Ate ¸ Es-Seyyid Osman Hulûsi¸ Dîvân-ı Hulûsî-i Dârendevî¸ (Haz. Prof. Dr. Meh-

met Akku -Prof. Dr. Ali Yılmaz) s. 249¸ Nasihat Yay.¸ stanbul¸ 2006.4 Ate ¸ Dîvân¸ s. 128.5 Can, efi k, Mesnevi Hikayeleri, s. 174-175, Ötüken Yayınları, stanbul , 2003.6 Ate ¸ Dîvân¸ s. 267.7 Can, a.g.e., s. 459-460.8 Ate ¸ Dîvân¸ s. 340.9 Ate ¸ Dîvân¸ s. 367.10 64/Te abün, 1.11 Ate ¸ Es-Seyyid Osman Hulûsi¸ eyh Hamid-i Veli Minberinden Hutbeler¸

(Haz.:Prof. Dr. Mehmet Akku -Prof. Dr. Ali Yılmaz) s. 30¸ Nasihat Yay.¸ stanbul¸ 2006.

Dipnot

Kasım 200932

Page 33: Başyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi...gibi baýka insanlara esir olma-ları söz konusudur. Bu yüzden Allah’a kulluk gerçek özgürlü-üün kendisidir. “Allah, geçimsiz

YILDIZLAR SIRDA IMDI

Rüzgârların sert esti iYayla ak amlarında,Yıldızların do u unu seyrederekBüyüdüm. Ü üyen ellerimi A ustos gecelerindeÇoban ate lerinde ısıttım,Yıldızlara yakın yerlerde.

Keven yanarken cızırdar.Çalı çırpı, çıtır çıtır incedenUzar kısalır alevlerSonra usulca söner. Üstümüzde sonsuzunI ıl ı ıl örtüsü.Bir ta ın dibinde Uyur gibi karabaYerin nabzını dinler.Bozulmasın diye gecenin büyüsüZaman aheste döner.

Bestekârsız, notasızÇıngırak senfonisi,Da ı, ta ı mest edernlerken yamaçlardaKavalın yanık sesiHafi ften bir kıpırtıGök yüzünde burçlarda,Yakından duymak için:Bin yılın ezgisiniYıldızlar yere do ruKayardı birer birer.Her yanımı sarardı

I ıktan kelebekler.Yıldızlar sırda ımdı;Açar gönlümü sonuna kadar,Konu ur dertle irdim.Sırlarım onlarda saklı.Yıldızlar,Uzansam dokunacak kadar yakınYıldızlar,Hayallerim kadar uzaktı.

Fazıl Ahmet BAHADIR

33

Page 34: Başyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi...gibi baýka insanlara esir olma-ları söz konusudur. Bu yüzden Allah’a kulluk gerçek özgürlü-üün kendisidir. “Allah, geçimsiz

Sûfî PerspektifKadir ÖZKÖSE*

TESLİMİYETEDAYALI TASAVVUF EĞİTİMİ

Kasım 200934

lhan

SO

YLU

Page 35: Başyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi...gibi baýka insanlara esir olma-ları söz konusudur. Bu yüzden Allah’a kulluk gerçek özgürlü-üün kendisidir. “Allah, geçimsiz

Yaratılmı ların en üstünü insandır.

nsan denen varlık Allah’ın halife-

si olarak yaratılmı tır. O, melek-

lerin ötesindeki zirve deneyimleri de gerçekle ti-

rebilir, insanlı ından olup hayvanlık derekesine

de dü ebilir. nsan, ba ıbo bırakılmı ve bırakı-

lacak bir varlık de ildir. nsanın kendi hâline terk

edilmesi mümkün de ildir. Çünkü o, yardımsız,

desteksiz ve çaresiz bırakılmamı tır. Ondan içeri-

sinde saklı bulunan cevheri ortaya çıkarması, in-

sanlık hamurunu yo urması istenmi tir. Bunun

için de hangi co rafya ve medeniyete mensup

olursa olsun, nsano lunun gündeminden hiç

dü meyen meselelerden bir tanesi de insan e i-

timidir. nsanın e itimi esas-

tır. nsan e itiminin yerinde

ve uygun usullerle gerçekle -

tirilmesi gerekmektedir. n-

san e itimi bir kısım makyaj

u ra ılarından ibaret olamaz.

Karakterinin perçinle mesi-

ne, ki ili inin te ekkülüne,

insanlık payesinin elde edil-

mesine imkân hazırlayacak

güçlü bir e itime her zaman ihtiyaç vardır.

Aslında e itilemeyecek insan yoktur. Her in-

san potansiyel olarak e ititilmeye adaydır. Fakat

e itim faaliyetlerinin her insanda aynı sonucu do-

urması mümkün de ildir. Zira hiç bir peygam-

ber bile, içinde ya adı ı insanların yüzde yüzünü

hidayete erdirememi tir. nsano lunun özellikle-

rinden biri budur. Ancak hiçbir peygamber “pes”

etmedi i, tebli den vazgeçmedi i için hiçbir mü-

rebbi, mu allim, mür it de bu konuda “mütâreke”

imzalamamı tır.

nsano lunun e itimi üzerine e ilen, bunun

için yeni yollar arayan, de i ik metotlara ba vu-

ran disiplinlerden biri de tasav vuftur. Tasavvufî

terbiye ba tan sona bir insan terbiyesidir. nsa-

nın din e itimi, ahlâk e itimi, gönül e itimidir.

Asırlardan beri uygulana gelen metotlarda farklı-

lıklar görmek mümkündür. Mürit ve mür it ara-

sında bir nevi alı -veri olan bu e itim için fark-

lılıkları bir tarafa koyarak ortak olan yönlerine

dikkat edilir se kar ımıza çıkacak olan ilk terim,

teslîmiyettir. Tasavvufî e itim, teslîmiyete daya-

lı bir e itimdir. Sûfi lere göre insan denen bu var-

lı ı gerçek bir “insan” haline getirmek için bu ka-

pıdan girmek gerekir. Teslîmiyetle olu an sevgi

ve gü ven ortamında, insanın meçhulleri malûma,

üpheleri sükûna, tereddütleri tatmine, da ı-

nıklı ı nizama ula maktadır. üphesiz bunun

da tek artı mür it makamında olan ahsın ger-

çek an lamda ehil ve yetkili olmasıdır. Aksi halde

teslîmiyet “geri te pen” bir silah gibi, “ka yapar-

ken göz çıkarma”yı kolayla tırmakta ve dengeleri

alt-üst etmektedir.

Tasavvufî e itim bir anlamda “tecrübe

aktarımı”ndan ibaret tir; bu “yol”un tecrübesine

sahip bir insano lundan istifade et mektir. Bu yo-

lun kendine has özellikleri oldu u için, karanlık

noktaları ve tehlikeli virajları oldu u için rehbe-

re ihtiyaç vardır. Mür it müritlerinin elinden tu-

tar ve onları hakikat yolculu unda yürütür. Mür-

it muhataplarına “kendi gerçekliklerini” tanıtır

ve kendini tanıyanların Rablerini de tanıyacakla-

rını beyan eder.1

35

“Teslîmiyet duygusuna ermek kullu un gere idir. Allah ile dost

olmak teslîmiyetimize ba lıdır. Zira teslîmiyet; ki inin ho una

gitmese bile, kayıtsız artsız Allah’ın emirlerine itiraz etmeden

boyun e mesi, kaderin tecellîlerini rızâyla kar ılaması ve

mukadderâtı kabullenmesidir. “

Page 36: Başyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi...gibi baýka insanlara esir olma-ları söz konusudur. Bu yüzden Allah’a kulluk gerçek özgürlü-üün kendisidir. “Allah, geçimsiz

Kasım 200936

Mür id-i kâmillere itaat ve teslîmiyet, onla-

rın zatlarından ziyade, temsil etti i de erlere-

dir. Mür itlere duyulan hayranlık tenlerinden

çok, güzel ahlaklarına ve mânevî tecrübelerine-

dir. Mür id-i kâmillere sâdık olarak ya ayan mü-

ritler, teslîmiyetleri oranında kendilerinden istifa-

de ederler. Müritlerin mür itlerine teslîmiyetleri,

hastaların tedavisine güvendikleri doktorlarına

teslîmiyetleri mesâbesindedir. Mânevî hastalık-

lardan kurtulu , bu tür rahatsızlıkları giderecek

kabiliyetteki isimlerin önerilerine ve tavsiyeleri-

ne uymakla mümkündür. Hallerin sirayeti, dav-

ranı ların kar ılıklı tesiri, nazarların güçlü etkisi

nedeniyle insan-ı kâmiller sıradan isimlerin mo-

tor gücüdür. Allah dostları gerçekte sevdiklerinin

kendilerine kul köle olmalarını, kendi nefi sleri-

ne hizmet etmelerini istemezler. Onlardan bekle-

dikleri teslîmiyet, kendilerinin temsil ettikleri de-

erlere sadâkat amacıyladır. Mür id-i kâmillere

teslîmiyet mukayyettir, sınırlıdır ve arta ba lıdır.

Kayıtsız artsız teslîmiyet Hz. Allah’adır. Yegâne

otorite ilâhî hükümlerdir. Ki iyi Allah’a ula tıra-

cak, ki iye ilâhî a kı tattıracak, ki iyi slâmî esasla-

ra sâdık kılacak ve kulluk uurunu a ılayacak reh-

berler, eli öpülesi ve hizmet edilesi isimlerdir.

Teslimiyet Duygusu

Teslîmiyet duygusuna ermek kullu un gere i-

dir. Allah ile dost olmak teslîmiyetimize ba lıdır.

Zira teslîmiyet; ki inin ho una gitmese bile, kayıt-

sız artsız Allah’ın emirlerine itiraz etmeden bo-

yun e mesi, kaderin tecellîlerini rızâyla kar ıla-

ması ve mukadderâtı kabullenmesidir. Ba a gelen

belâlar sebebiyle zâhiren ve bâtınen de i meyip

sebât göstermek teslim olmanın gereklerindendir.

Teslîmiyet, âlemde cereyan eden bütün olayları tam

bir serinkanlılıkla ve gerçeklikle kar ıla maktır.2

Necmeddin-i Kübrâ (ö.618/1221) teslîmiyeti; rızâ,

tefvîz ve tevekkülü içine alacak kadar geni kap-

samlı bir kavram olarak görmektedir.3

Câhidî Ahmed Efendi, teslim makamını üç

mertebede anlatmaktadır: Birinci mertebe; sâlik

kendini Allah’a ısmarlamalı, her eyiyle O’na tes-

lim olmalıdır. Bazı eyleri mü ahede etse bile akıl

ile yorumlamamalı, Hakk’ın hükmüne râzı olma-

lıdır. kinci mertebe; marifetle bazı eyleri ö ren-

se de, hakîkat nûruna teslim olmaktan yine vaz-

geçmemelidir. Üçüncü mertebe; nefsini tamamen

Hakk’a teslim etmeli ve böylece ferdâniyette zâtını

Zâtıyla görmelidir.4

Câhidî Ahmed Efendi’ye göre, kulun kendisi-

ni tüm varlı ıyla Allah’a vermesi teslîmyetin birin-

ci mertebesidir. Daha sonra mânevî âlemde mü a-

hede edece i olaylar kar ısında da tam teslîmiyet

göstermesi gerekmektedir.5 Allah’a kar ı gerçek-

le tirilecek küllî teslîmiyetin sırrını, Câhidî u e-

kilde özetlemektedir:

Mülk senindir lâyıkına verirsin,

Kimin azîz kimin zelîl kılarsın.

Bana hayırlı sensin bilirsin,

Teslim ettim sana cümle i imi.

Âcizem bî-çâre dermânım senden,

Mahv eyle benli im al beni benden,

Münâcâtım budur derûn-ı dilden,

Teslim ettim sana Mevlâm i imi.

Câhidî mücrimdir suçunu bildi,

Bir kaçkın kul idi kapına geldi.

Feyzin hidâyetin cezb etti aldı.

Teslim ettim sana Mevlâm i imi.6

Tasavvufî e itimde teslîmiyetten maksat,

Allah’a olan küllî teslîmiyettir. Bu mânâda, dünya

malının hiçbir ehemmiyeti yoktur. Varlık iddiası

ancak Allah’a mahsustur. Dolayısıyla iman erinin

benli ini teslim ile mahvetmesi esastır. Allah’a

teslim olan kul, dünyada hayırlı nimetlere kavu-

ur. Allah da onu aziz kılar, feyiz ve hidâyet na-

sip eder. Allah’a teslîmiyet, dünya malı ve mülkü-

ne sahip olmanın da artıdır. Zira her eyin sahibi

Allah oldu unu göre, onu diledi ine verecektir.

Kendisine tüm benli i ile teslim olup yakın dura-

na Allah diledi ini verecektir. Günahkârların gü-

nahlarının affedilebilmesi de Allah’a teslim olma-

sı ile gerçekle mektedir. Çünkü Allah’a sı ınmak

günahların affı için yegâne sebeptir.7

Cenâb-ı Hakk’a teslîmiyeti tam olan isim Pey-

gamber Efendimizdir. Peygamber Efendimizin

Page 37: Başyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi...gibi baýka insanlara esir olma-ları söz konusudur. Bu yüzden Allah’a kulluk gerçek özgürlü-üün kendisidir. “Allah, geçimsiz

37

hicret esnasında, hem Sevr ma arasında, hem

de daha sonra mü riklerden Sürâka b. Mâlik’in

pe lerine dü mesi sırasında Allah’a göster-

mi oldu u teslîmiyet ne güzel bir örnektir.

Mekke’den Medine’ye hicret esnasında mü rik-

ler, Peygamber Efendimizi ve sâdık yol arkada-

ı Hz. Ebû Bekir’i amansız bir takibe almı lar ve

Sevr ma arasında kendilerine ula mı lardı. On-

lar ma aranın sa ını solunu dola ıyor ve;

– E er ma araya girmi olsalardı, güvercin-

lerin yumurtası kırılır, örümcek a ı da bozulur-

du, diyorlardı. Bu esnâda endi eye kapılan Hz.

Ebû Bekir, Peygamber Efendimize hitaben;

– Ben öldürülürsem, nihayet bir tek ki iyim,

ölür giderim. Fakat sen öldürülecek olursan, o

zaman bir ümmet helâk olur gider, diyordu. O

sırada Peygamberimiz ayakta namaz kılıyor, Hz.

Ebû Bekir de gözcülük yapıyordu. Efendimize;

– u kavmin seni arayıp duruyorlar. Valla-

hi ben kendim için tasalanmıyorum. Fakat sana

zarar vermelerinden korkuyorum, dedi. Pey-

gamber Efendimiz;

– Ey Ebû Bekir, korkma! Hiç üphesiz Allah

bizimledir! buyurdu.

Hz. Ebû Bekir, ma aranın içinde iken ba -

larının üzerinde mü riklerin ayaklarını görün-

ce de;

– Ey Allah’ın Peygamberi! Onlardan birisi

a a ı e ilip baksa muhakkak bizi görür! deyin-

ce Allah Resûlü;

– Mahzun olma! Allah bizimledir ey Ebû Be-

kir! Üçüncüsü Allah olan iki ki iyi sen ne sanı-

yorsun buyurdu.8

Cenâb-ı Hak, Peygamber Efendimizin ve onun

ma ara arkada ı olan Hz. Ebû Bekir’in Sevr’de

azılı mü riklerin tazyîki kar ısında ya adıkları

bu hâlet-i rûhiyeye, Kur’ân-ı Kerim’inde öyle

yer vermektedir: – “…Mah zûn ol ma;muhakkak

ki Al lah bi zim le dir!..”9

Ya anan bu hâlet-i rûhiyyeyi özetleyen airin

u beyti ile yazımızı sonuçlandırabiliriz:

Girenler nakd-i cân îsâr ederler bâb-ı teslîme

Erenler bezmine ba ka türlü arma an olmaz.

Yani teslîmiyet kapısına girenler, bu yola can-

larını feda ederler. Zira erenler meclisine bundan

ba ka bir hediye takdim edilmez.

O yüzden tasavvuf büyükleri “Âh teslîmiyet!”

demi ler, sevdiklerini güzellik u runa ba koy-

maya ve Hakk’ın iradesine teslim olmaya davet

etmi lerdir. Allah’ın lütfunu da kahrını da bir

görmü ler. Bu yolda medhe de zemme de aynı

nazarla bakmı lar. Terk-i dünyâ, terk-i ukbâ,

terk-i hestî ve terk-i terk mertebelerini kat ederek

Hakk’a ula manın tadına varmı lardır.

* Doç. Dr.

1 Mustafa Kara, Gönül Mektupları, Mavi Yayıncılık, II.Baskı, stanbul 2003, s. 99-100.2 Necmüddin Kübra, Usûlu A ere- Risale le’l-Hâim-Fevâihu’l-Cemâl-Tasavvfî Hayat,

haz.Mustafa Kara, Dergâh Yayınları, stanbul 1980, s. 80-81; Ethem Cebecio lu, Tasavvuf Terimleri ve Deyimleri Sözlü ü, Rehber Basım Yayın, Ankara 1997, s. 714-715; Süleyman Uluda ,Tasavvuf Terimleri Sözlü ü, Marifet Yayınları, stanbul 1995, s. 527.

3 Necmüddin Kübra, Usûlu A ere- Risale le’l-Hâim-Fevâihu’l-Cemâl-Tasavvfî Hayat, haz. Mustafa Kara, Dergâh Yayınları, stanbul 1980, s. 80; Hamdi Kızıler, Câhidî Ahmed Efendi ve Tasavvuf Felsefesi, Tutku Yayıncılık, Ankara 2006, s. 210.

4 Câhidî Ahmed Efendi, Kitâbü’n-Nasîha, Süleymaniye Kütüphanesi, brahim Efendi Bölümü, no: 350.vr.102-102b.

5 Hamdi Kızıler, Câhidî Ahmed Efendi ve Tasavvuf Felsefesi, Tutku Yayıncılık, Ankara 2006, s. 210-211.

6 Câhidî Ahmed Efendi, Divan, Süleymaniye Kütüphanesi, Hasan Hüsnü Pa a Bölü-mü, no: 796, vr. 16b.

7 Hamdi Kızıler, Câhidî Ahmed Efendi ve Tasavvuf Felsefesi, Tutku Yayıncılık, Ankara 2006, s. 211.

8 Buhârî, Fezâilü’l-ashâb, 2; Müslim, Fezâilü’s-sahâbe, 1.9 9/Tev be, 40.

Dipnot

Ahm

et G

ENC

AL

Page 38: Başyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi...gibi baýka insanlara esir olma-ları söz konusudur. Bu yüzden Allah’a kulluk gerçek özgürlü-üün kendisidir. “Allah, geçimsiz

FıkıhAbdullah KAHRAMAN*

MÜ’MİNLERİN KUTSAL MÂBEDİ CAMİ VE

CEMAAT ÂDÂBI“ slâm medeniyetinde camilerin mimarisine de büyük önem verilmi , cami, medrese

ve hamam bir arada in a edilmi tir. Bunun önemli mesajları vardır. Özellikle

Osmanlı cami mimarisinde camilerin geni bir arsa üzerine in a edilip, sokakla

caminin irtibatının duvarlarla kesilmesi, avluda adırvan yapılması ve çam a açları

dikilmesinin önemli sebepleri vardır.”

Kasım 200938

Page 39: Başyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi...gibi baýka insanlara esir olma-ları söz konusudur. Bu yüzden Allah’a kulluk gerçek özgürlü-üün kendisidir. “Allah, geçimsiz

Mü’minlerin hayat kayna ı,

Allah’a kar ı olan sorumlu-

luklarının en önemlisi olan

ibadeti îfâ ettikleri, rûhen arındıkları, kul hakla-

rına riâyet için de e itildikleri mekândır camiler.

Cami, Müslümanların topluca namaz ibadetini îfâ

etmelerine tahsis olunmu mekân anlamındadır.

Cami, namaz kılmak için tahsis edilen daha

büyük mekânları ifâde eder. Fakat Allah’a sec-

delerin arz edildi i özel mekânların genel adı

“mescid”dir. Hz. Peygamber’in özel ifâdesiyle

ümmet-i Muhammed için yeryüzünün bütün te-

miz mekânları mescid olarak ilan edilmi tir. Bu

sebeple mü’minin seccadesinin sı dı ı her yer

mescid sayılır. Secde, namazın rükünleri arasın-

da çok özel bir yere sahip bulundu u ve na maz

ibadetini sembolize eden bir fi il oldu u için, na-

maz kılmaya ayrılmı mekâna bu ad verilmi tir.

lk mescid Kâbe, ikincisi Kubâ, üçüncüsü ise

Mescid-i Nebevî’dir.

Kâbe ile ilgili olarak Rabbimiz öyle buyurur:

“ üphesiz, âlemlere bereket ve hidâyet kayna-

ı olarak insanlar için kurulan ilk ev (mâbed),

Mekke’deki (Kâbe)’dir. Orada apaçık ni âneler,

(ayrıca) brahim’in makamı vardır. Oraya gi-

ren emniyette olur. Yoluna gücü yetenlerin o evi

haccetmesi, Allah’ın insanlar üzerinde bir hakkı-

dır. Kim inkâr ederse bilmelidir ki, Allah bütün

âlemlerden müsta nîdir”1

39

Page 40: Başyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi...gibi baýka insanlara esir olma-ları söz konusudur. Bu yüzden Allah’a kulluk gerçek özgürlü-üün kendisidir. “Allah, geçimsiz

Kasım 200940

Kâbe’yi ilk kez binâ eden ki inin Hz. Âdem ol-

du u rivâyet edilmi tir. Öte yandan bir hadîs-i

erîfte yeryüzündeki ilk mescidin Mescid-i Ha-

ram, ikincisinin de Mescid-i Aksâ oldu u ifâde

edilmi tir.2

Hz. Peygamber (s.a.v) Mekke’de pey gamberlik

görevini îfâya ba ladıktan sonra zaman zaman

mü riklerin çirkin davranı ve baskılarına ra -

men Mescid-i Haram’da Hacerü’l-Esved ile

Rükn-i Yemânî arasında namaz kılıyordu. Ay-

rıca Dâru’l-Erkâm’a ta ındıktan sonra bura-

da Müslümanlara cemaat namazı kıldırıyordu.

Hz. Ömer Müslüman olduktan sonra mü’minler

Mescid-i Haram’da açıkça namaz kılmaya ba -

ladılar.

Rasûlullah, tebli görevinin ikinci dönemi-

ni geçirdi i Medîne’ye varmadan buraya iki mil

uzaklıktaki Kubâ’da bir mescid in â ettirmi -

tir ki, burası günümüze kadar Müslümanlar

için önemli bir ziyaret yeri olmu tur. Bu mes-

cid için de Kur’ân’da öyle buyurulmu tur: “.......

lk günden takvâ üzerine kurulan mescit (Kubâ

Mescidi) içinde namaz kılman elbette daha do -

rudur. Onda temizlenmeyi seven adamlar var-

dır. Allah da çok temizlenenleri sever”3

Bu sebeple Kubâ, Hz. Peygamber’ (s.a.v)’in

en çok sevdi i mâbed olup her Cumartesi ora-

yı ziyaret ederdi.

Rasûlullah Medîne’ye ula ınca devesinin ilk

çöktü ü bo arsayı satın alarak buraya Müs-

lümanlar için ayrı bir kudsî de ere sahip olan

üçüncü mescidi in â ettirmi tir.

Hz. Peygamber (s.a.v)’in bu mescidlerle ilgili

hadîs-i erîfi nin anlamı öyledir: “Ancak üç mes-

cid için yolculuk yapılır: Biri Mescid-i Haram,

biri Mescid-i Aksâ, di eri benim mescidimdir”4.

Hz. Peygamber’in bu te vikini dikkate alan

mü’minler dünyanın her tarafından fırsat bul-

dukları her an bu mescidlere akın etmektedirler.

Her ne kadar Mescid-i Aksâ kısıtlama altında ise

de, di er iki mescit daha çok ziyaretçi toplamak-

tadır.

slâm medeniyetinde camilerin mimarisine de

büyük önem verilmi , cami, medrese ve hamam

bir arada in a edilmi tir. Bunun önemli mesajla-

rı vardır. Özellikle Osmanlı cami mimarisinde ca-

milerin geni bir arsa üzerine in a edilip, sokak-

la caminin irtibatının duvarlarla kesilmesi, avluda

adırvan yapılması ve çam a açları dikilmesinin

önemli sebepleri vardır.

Camilerin marı

Tevhîd inancının sembolleri olan mescidle-

rin in ası, birçok âyet ve hadiste mü’minlere özgü

bir ayrıcalık olarak kabul edilmi tir. Allah’a inan-

mayanların mescid yapma gibi bir dü üncesi ola-

maz. Nitekim Kur’ân-ı Kerîm’de inanmayanların

Allah’a kulluk edilmesine engel olucu tavırları-

na ve bu davranı ın en büyük haksızlık oldu una

i aret edilmi tir5. “Allah’ın mescidlerini ancak

Allah’a ve âhiret gününe inanan, namaz kılan,

zekât veren ve sadece Allah’tan kor kan kimse-

ler imar ederler.”6 meâlindeki âyet bu hususu çok

açık bir ekilde vurgulamı tır. Gerek bu ayette ge-

rekse konuya ili kin hadis lerde geçen “imar etme”

ifâdesi slâm bilgin lerinin ço unlu u tarafından

hem bu mekânların in âsı ve maddî anlamda ba-

kımı hem de badet etme, Kur’ân-ı Kerim oku ma,

ilim ö renme ve ö retme gibi “mânevî anlamda

ihyâ” olarak anla ılmı tır.

Cami ve Cemâat Âdâbı

Camiler özel ve kutsal mekânlar oldu u için

buralara girecek ki ilerin maddî ve hükmî kirlilik-

ten arınmı olmaları gerekir. Özetle, cünüp, hayız

ve nifas hâlindeki ki ilerin gusül abdesti almadan

mescide girmeleri haramdır; fakat Hanbelî mez-

hebine göre cünüp ki inin abdest alarak mescitte

bulunması câizdir. Bu durumda olmayan ki ilerin

de mescide abdest alarak girmeleri mendup, ab-

destiz girmeleri mekruh olarak nitelendirilmi tir.

Hz. Peygamber eûzü besmele çekerek mescide

sa aya ı ile girer, sol aya ı ile çıkardı. Girerken

Allah’tan rahmet kapılarının açılmasını diler ve

Allah’ın lutfunu temennî ederek çıkardı. Mescide

girdi i zaman tahiyyetü’l-mescid namazı kılardı.

Page 41: Başyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi...gibi baýka insanlara esir olma-ları söz konusudur. Bu yüzden Allah’a kulluk gerçek özgürlü-üün kendisidir. “Allah, geçimsiz

41

Camiler, Müslümanların Allah’a ibadet ettik-

leri yerlerdir Yeryüzünün en erefl i yerleri olan

camilere, “Beytu’llâh/Allah’ın evi” denilmektedir

Camiye ibadet için giden mü’min Allah’ın ziya-

retçisi ve misafi ri durumundadır Ev sahibi, evi-

ne gelen misafi rlerine ikramda bulundu u gibi

camiye giden mü’minlere de Yüce Allah büyük

mükâfat verecektir.

Peygamber Efendimiz bu konuda öyle bu-

yurmu tur: “Evinde güzelce abdest alıp camiye

giden kimse Allah’ın ziyaretçisidir Ziyaret ede-

ne Allah ikramda bulunacaktır.”7

Camilere saygı göstermek ve cami âdâbına

uymak her Müslümanın vazifesidir. Bu vazifeler

kısaca unlardır:

1) Camiye abdestli olarak, temiz elbise, temiz

çorap ve düzgün kıyafetle girmek

2) Sa ayakla ve salâvat okuyarak girmek, sol

ayakla çıkmak. Mescide girildi inde ’tahıyyetü’l-

mescid‘ niyetiyle iki rekât nafi le namaz kılınması

sünnettir. Girerken itikâfa niyet edilip dünya ke-

lamı konu ulmazsa bu sevap olur.

3) Bir özür yoksa camide ayakları uzatarak

oturmamak; ba ırıp ça ırmak, gürültü etmek ve

dünyaya ait eyleri konu mak gibi saygısız davra-

nı lardan sakınmak.

4) So an, sarımsak yiyenlerin ve grip gibi bu-

la ıcı hastalı ı bulunanların bu durumları geçin-

ceye kadar namazlarını ba ka bir mekânda edâ

etmeleri; ge irmek ve yanındakileri i rendirecek

davranı larda bulunmaktan kaçınmak.

5) Camide Kur’an okunuyor veya va’z yapılı-

yorsa dikkat ve saygı ile dinlenmeli; geç gelen bo

buldu u yerde oturmalı, ön safl ara geçmek için

cemaati rahatsız etmemelidir.

badetin yolları mescitlerden geçiyor

Rabbim hep kullarını secdelerden seçiyor!

* Prof. Dr.

1 3/Âl-i mrân, 96.2 Buhârî, Enbiyâ, 40. 3 9/Tevbe, 108.4 Buhârî, Mescid-i Mekke, 1, 6; Müs lim, Hac, 74.5 2/Bakara, 114; 9/Tevbe, 17.6 9/Tevbe, 18.7 Münzirî, et-Tergîb, I, 214.

Dipnot

Page 42: Başyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi...gibi baýka insanlara esir olma-ları söz konusudur. Bu yüzden Allah’a kulluk gerçek özgürlü-üün kendisidir. “Allah, geçimsiz

lim ve HayatMehmet SOYSALDI*

BEREKETBEREKETHAYATIMIZDAKİ ÖNEMLİ EKSİKLİK: HAYATIMIZDAKİ ÖNEMLİ EKSİKLİK:

Kasım 200942

Page 43: Başyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi...gibi baýka insanlara esir olma-ları söz konusudur. Bu yüzden Allah’a kulluk gerçek özgürlü-üün kendisidir. “Allah, geçimsiz

43

Ça ımızda ilim ve tek-

nik daha önce hayal

bile edemeyece imiz

bir derecede ilerlemi tir. Ama

bu geli meler ve bu geli melere

ba lı olarak insanın hayatındaki

maddî rahatlama insana gerçek

mutlulu u getirememi tir.

Bugün hayatımızda öyle bir

eksiklik vardır ki, her insan öyle

ya da böyle bu eksikli i hisset-

mektedir. Bu eksiklik ise bere-

kettir. Gerek günlük ferdî, ailevî

ve sosyal hayatımızda gerek-

se yememizde, içmemizde, hat-

ta ve hatta geçirdi imiz vakitte

dahi bu eksikli i hisseder hale

gelmi izdir.

Bereket manevi bir olgu olup

Allah vergisidir. Allah bereketi

ancak kendisine itaat edene ve-

rir. Kendisine itaat etmeyenin

hayatından, ticarî kazancından,

yemesinden, içmesinden ve ge-

çirdi i zamanından kısacası her

eyinden bereketi çeker alır.

Sevgili Peygamberimiz ve

onun güzide ashâbının hayatın-

da bir bereket vardı. Evet, on-

ların zamanında ilim ve teknik

bu kadar ileri de ildi. Maddî

imkânları da bizden çok dü-

üktü. Ama onlar mutluluk içe-

risinde ya ıyorlardı. Çünkü

hayatlarında, yemelerinde, iç-

melerinde, ticarî kazançlarında

bir bereket vardı. Çünkü onlar

Allah ve Resûlüne itaat ediyor-

lar ve her türlü i lerinde do -

ruluk, dürüstlük ve adaletten

ayrılmıyorlar, i i ehline veriyor-

lardı. Onların ya adı ı toplum-

da zulüm ve haksızlık yoktu.

Sahâbe-i kirâmın büyükle-

rinden olan ilk muhacirlerden

Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer, Hz.

Osman, Hz. Ali, Hz. Zübeyr b.

Avvâm ve Hz. Abdurrahman b.

Avf gibi zatlar, Medine’ye hic-

ret ettiklerinde bütün varlıkla-

rını, servetlerini Mekke’de terk

etmi ler, dinleri u runa hicret

etmi lerdi. Medine’ye hicret

ettiklerinde fakir idiler. Ama

onlar, Kur’an’dan ve Allah

Resûlünden ö rendikleri pren-

siplerle hareket ederek kısa

bir sürede Medine’de parmak-

la gösterilecek derecede zengin

hâle geldiler. Örnek olarak Ab-

durrahman b. Avf’ı alalım; o da

Medine’ye hicret etti inde di-

er muhâcir sahâbîler gibi fa-

kir ve muhtaç biriydi. pi omu-

zuna alarak Medine çar ısında

hamallık yapmaya ba ladı. 6-7

senede Medine’nin en zengin-

lerinden biri oldu. Hz. Pey-

gamber, Tebuk seferine hazır-

lık yaparken Abdurrahman b.

Avf, Hz. Osman gibi bir çır-

pıda 500 deveyi Allah yolun-

da tasadduk etmi ti. te onlar

Medine’ye hicret ettiklerinde

sıfırla ba lamı lardı. Ama Yüce

Allah onlara öyle bir zenginlik

nasip etti ki, onlar da bu sahip

oldukları serveti, malı ve mül-

kü Allah yolunda kullanmı -

lardı. Mesela Hz. Ebû Bekir

malının tamamını, Hz. Ömer

malının yarısını, Hz. Ali malı-

nın yarısını açıktan yarısını da

gizli olarak Allah yolunda infâk

etmi lerdir. Onlar böyle Allah

yolunda infâk ettikçe de Allah

mallarına, servetlerine bereket

vermi tir.

Peki günümüz insanının

hayatında niçin bereket kal-

mamı tır. Yüce Allah, âyet-i

kerimelerde: “Bir toplum ken-

dindeki özellikleri de i tirme-

dikçe Allah, onlarda bulunanı

de i tirmez.”1; “Bir millet ken-

dilerinde bulunan (güzel ahlâk

ve meziyetleri) de i tirmedik-

çe Allah onlara verdi i nimeti

de i tirmeyecektir.”2 buyuru-

yor. Günümüz insanı, yüce Ya-

ratıcının istedi i ahlak ve me-

ziyetleri de i tirdi i için Allah

da onları de i tirmi tir.

“Bugün hayatımızda öyle bir eksiklik vardır ki, her

insan öyle ya da böyle bu eksikli i hissetmektedir. Bu

eksiklik ise berekettir. Gerek günlük ferdî, ailevî ve

sosyal hayatımızda gerekse yememizde, içmemizde,

hatta ve hatta geçirdi imiz vakitte dahi bu eksikli i

hisseder hale gelmi izdir.”

Page 44: Başyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi...gibi baýka insanlara esir olma-ları söz konusudur. Bu yüzden Allah’a kulluk gerçek özgürlü-üün kendisidir. “Allah, geçimsiz

nsanı mutlu ve huzurlu

ya amasını sa layan bereke-

te tekrar nasıl ula ılır. Bunun

yolunu yine yüce Allah bizle-

re öyle açıklıyor: “O (peygam-

berlerin gönderildi i) ülkelerin

halkı inansalar ve (günahlar-

dan) sakınsalardı, elbette on-

ların üstüne gökten ve yerden

nice bereket kapıları açardık,

fakat onlar kendilerine gön-

derilen peygamberleri yalan-

ladılar, biz de yaptıkların-

dan dolayı onları azâbımızla

yakalayıverdik.”3

Yüce Allah, insanlı ı do ru

yola iletmek için zaman zaman

onların içinden seçti i yüksek

ahsiyetleri peygamber olarak

görevlendirmi tir. Fakat bazı

memleketlerin halkı, eytana

ve nefi slerine uymada son de-

rece ileri gittikleri için peygam-

berlerin uyarılarını kabul etme-

mi ve onları reddetmi lerdir.

Cenâb-ı Allah, böyle davranan-

ların kimini hemen cezalan-

dırmı , kimini de bir müddet

mühlet verip müreffeh bir ha-

yattan sonra ansızın yakalamı

ve helak etmi tir. te A’râf su-

resi 94-96. âyetler bu durumu

tasvir etmektedir.

Hayatımızda bereketin yok

olup gitmesine sebep olan bir-

takım hususlar vardır. Bu hu-

susların en önemlilerini 7 mad-

dede toplamak mümkündür.

öyle ki:

1.Günümüzinsanında Allah korkusu yoktur.

Takvâ, Allah’ın emirlerini

yerine getirmek ve nehiylerin-

den de sakınmaktır. Türkçede

kısaca, “Allah korkusu” diye ifa-

de etti imiz takvâ, ki iye haya-

tını Allah’ın emir ve buyrukları

do rultusunda düzenlemesi-

ni sa lar. lerini Allah’ın emir

ve buyrukları do rultusunda

düzenleyenler gerçek mutlulu-

a ula ır ve hem bu dünyada

hem de âhirette mutlulu a eri-

ir. Nitekim Yüce Allah: “Kim

Allah’tan korkarsa, Allah ona

bir çıkı yolu ihsan eder. Ve

ona beklemedi i yerden rızık

verir. Kim Allah’a güvenirse O,

ona yeter. üphesiz Allah, em-

rini yerine getirendir.”4 buyur-

maktadır.

2. Allah’ın verdi inimetlere ükür

yoktur.

ükür lügatte, bir nimete

kar ılık yapılan te ekkür ifade-

sidir. Istılah da ise ükür, ken-

disine nimet veren kimseye te-

ekkürü haber vermek ve ona

kar ı ta’zîmde bulunmaktır.

Yüce Allah bizlere sayısız ni-

metler vermi tir. “O size istedi-

iniz her eyden verdi. Allah’ın

nimetini sayacak olsanız saya-

mazsınız. Do rusu insan çok

zalim, çok nankördür!”5

Allah verdi i bu nimetlere

kar ı bizlerden ükür istemek-

tedir. Nitekim Yüce Allah “Ha-

tırlayın ki Rabbiniz size: E er

ükrederseniz, elbette size (ni-

metimi) artıraca ım ve e er

nankörlük ederseniz hiç üp-

hesiz azâbım çok iddetlidir!

diye bildirmi ti.”6 buyurur. ü-

kür nimetin bereketlenmesine

ve artmasına vesiledir. ükür-

süzlük ve nankörlük ise bere-

ketsizli e ve Allah’ın azabına

sebep olur.

3. Helâl kazanca önem verilmemekte ve faiz yaygın hale

gelmektedir.

Helâl rızık kazanmak, ka-zandı ını helâl yollarda har-camak ve âhiret yatırımı yap-mak namaz gibi önemli bir farzdır. Helâl lokmayı talep etmek her Müslüman’a farz-dır. Helâl lokma kalbi olgun-la tırır. Haram lokma kalpte siyah bir leke yapar ve kalp gözü görmemeye ba lar. Ki-iye hesap gününde malını

nerden ve nasıl kazandı ı so-rulacaktır. Bir hadîs-i erîfteTirmizî’de öyle rivâyet edi-liyor:

“Kıyamet günü u dört ey-den hesaba çekilmeden kulun ayakları kaymaz:

1- Ömrünü nerede harcadı ı,2- Gençli ini nerede tüketti i,3- lmi ile nasıl amel i ledi i,4- Malını nereden kazanıp ne-relere harcadı ı!”

Memur, i çi, esnaf, serbest

meslek sahibi herkes helâl ve

temiz kazanmaya özen göster-

melidir. Aldı ımız maa larda

tüyü bitmemi yetimlerin hak-

kının oldu unu unutmamalı-

yız. Sorumlulu umuzdaki i ne

olursa olsun bize verilmi bir

emanet oldu unu asla unutma-

malıyız.

Kasım 200944

Page 45: Başyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi...gibi baýka insanlara esir olma-ları söz konusudur. Bu yüzden Allah’a kulluk gerçek özgürlü-üün kendisidir. “Allah, geçimsiz

45

Bir memur görevine geç gel-

meyi veya hiç gelmemeyi bir

alı kanlık hâline getirmeme-

lidir. Özellikle hasta olmadı ı

halde rapor alarak, hem kendi-

ni hem de i vereni ma dur et-

memelidir. Çünkü rapor bir hak

de ildir. Sadece hastalanma

durumunda kullanılması gere-

ken bir mazeret belgesidir. Do-

layısıyla bu alı kanlık ve teamül

hâline getirilmemelidir. ba-

ında iken ihmal ve tembelli e

prim vermemeliyiz. Unutmaya-

lım ki sorumlulu umuza verilen

bir görevi yapmamak, dolaylı

olarak milyonlarca insana hak-

sızlık yapmak demektir. Bu yüz-

den bir memur mesai dâhilinde

ve hâricinde vakarını koruma-

lı, ülkenin millî ve mânevî de-

erlerine asla zarar vermemeli-

dir. Hizmet etmeyi, çalı mayı, i

görmeyi ve problem çözmeyi bir

ibadet a kıyla yapmalıdır.

4. Allah’ın verdi inimetleri kullanmada

ve harcamada israf edilmektedir.

sraf, ki inin sahip oldu u

maddî ve mânevî varlı ı, öl-

çüsüz ve gereksiz bir ekilde

harcamasıdır. Bir ba ka ifa-

deyle malı ve zamanı bo yere

heba etmesi eklinde de tarif

edilmektedir. sraf, slâm di-

ninde haram kılınmı ve israf

edenler eytanların karde i

olarak nitelendirilmi tir. “Ge-

reksiz yere de saçıp savurma.

Zira böylesine saçıp savuran-

lar eytanların dostlarıdır-

lar. eytan ise Rabbine kar ı

çok nankördür.”7

u olay, Hz. Peygamber

(s.a.v)’in israf etmemeye ne

denli titizlik gösterdi ini çok

açık bir ekilde ortaya koy-

maktadır. Bir defasında Sev-

gili Peygamberimiz Hz. Sa’d

(r.a)’e u ramı tı. Hz. Sa’d,

bu esnada abdest alıyor-

du. Rasûlullah (s.a.v), (onun

suyu a ırı bir ekilde kullan-

dı ını görünce); “Bu israf da

nedir?” diye sordu. Hz. Sa’d

da “Abdestte israf olur mu?”

dedi inde Hz. Peygamber

(s.a.v): “Evet, hatta akmak-

ta olan bir nehirde abdest

alsan bile” eklinde cevap

vermi tir.8

Görüldü ü gibi Hz. Pey-

gamber (s.a.v), akan bir ne-

hirde ibadet niyetiyle abdest

alırken bile suyu israf etme-

meyi ö ütlüyor. Bütün ina-

nanların bu hadis do rul-

tusunda hayatlarını gözden

geçirmeleri gerekti i kanaa-

tindeyiz.

Page 46: Başyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi...gibi baýka insanlara esir olma-ları söz konusudur. Bu yüzden Allah’a kulluk gerçek özgürlü-üün kendisidir. “Allah, geçimsiz

5. Gerek ferdi hayatımızda gerekse

di er insanlarla olan ili kilerimizde

do ruluk ve dürüstlük

kalmamı tır.

Do ruluk Müslümanlıkta

çok önemli bir ahlak kuralıdır.

Müslümana yakı an, hayatının

her safhasında oldu u gibi i

hayatında de do ruluktan ayrıl-

mamak, insanları aldatmaktan,

karaborsacılıktan, kaçakçılık-

tan, kaçakçılı ın her çe idinden

sakınmak, helâl ve temiz yollar-

dan kazanmaktır.

Yüce Allah bir âyet-i kerîmede

do ruluk ilkesine vurgu yaparak

öyle buyurmaktadır:

“Ey iman edenler! Allah’tan

korkun ve do ru söz söyleyin

ki, Allah sizin i lerinizi düzelt-

sin ve günahlarınızı ba ı la-

sın. Kim Allah’a ve Resûlüne

itaat ederse, muhakkak büyük

bir ba arıya ula mı tır.”9

Görüldü ü gibi bu âyette söz

söylerken ve i yaparken do -

ru ve dürüst olunması emredil-

mi , böyle olundu u takdirde

i lerin düzelece i, günahların

ba ı lanaca ı ve sonuçta da

mü’minlere va’d edilen cenne-

te ula ılaca ı belirtilmektedir.

Biz Müslümanlar için en

güzel rehber olarak gönderi-

len Hz. Peygamber (s.a.v), bir

do ruluk örne i idi. Onun en

büyük hedefl erinden biri de

do ru insanlardan olu an bir

toplum olu turmaktı. Bu ba-

kımdan önce kendisi do ru-

luk örne i olmu tur. Do ruluk

onun hayatının her safhasında

görülen bir haslettir. Onun içi

ile dı ı, özü ile sözü birdi. Bir

ba ka deyi le, o, oldu u gibi

görünür göründü ü gibi olur-

du. Onun söyledikleri ile yap-

tıkları arasında bir farklılık

görmek mümkün de ildi. Ha-

yatı boyunca insanları do ru-

lu a sevk etmeye gayret gös-

termi tir.

Bir defasında Rasûlullah

ashâbına: “Bana u altı ey

hakkında söz verin, ben de size

cennete girece inize dair ga-

ranti vereyim.” diye buyurdu

ve bu altı eyi öyle sıraladı:

“Konu tu unuz zaman do -

ru konu un!

Va’detti iniz zaman yerine

getirin!

Emanette emin olun!

Irzınızı namusunuzu koru-

yun!

Gözlerinizi harama bak-

maktan sakının!

Ellerinizi haramdan uzak

tutun.” 10

Hz. Peygamber (s.a.v) Efen-

dimiz, çalı ıp kazanırken do ru

hareket edenleri öyle müjdele-

mektedir: “Ticarette do ruluk-

tan ayrılmayan kıyamet gü-

Kasım 200946

Page 47: Başyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi...gibi baýka insanlara esir olma-ları söz konusudur. Bu yüzden Allah’a kulluk gerçek özgürlü-üün kendisidir. “Allah, geçimsiz

nünde Peygamberlerle beraber

olacaktır.”

Do rulu un zıddı olan iki-

yüzlülük, yalancılık, sahtekârlık

gibi kötü huylar bireyler arasın-

da sa lıklı ili kiler kur-

ma imkânını ortadan

kaldırır. Hz. Peygam-

ber de daima, insanla-

ra bu kötü huylardan

iddetle kaçınmaları-

nı söylemi tir. nsan-

lar, kendilerine daima

yalan söyleyen ikiyüzlü,

sahtekâr ki ilere inan-

mazlar ve söyledikle-

rine itibar etmezler.

Dolayısıyla günümüz

Müslümanlarının da

hayatları boyunca do -

ruluktan kesinlikle ay-

rılmamaları gerekir.

Bir gün Peygamber Efendi-

miz çar ıda geziyordu. Bir bul-

gur çuvalına elini soktu ve üst-

te kalan bulgurların kuru altta

kalanların ıslak oldu unu gör-

dü ve çok sinirlendi.

“Bu niye böyle?” diye sordu.

Satıcı:

“Ya Rasûlallah, benim bir

suçum yok. Biraz önce ya mur

ya dı, (ya mur geçtikten son-

ra) üst taraf kurudu, alt ıslak

kaldı.” dedi. Peygamberimiz:

“Islak kısmı üste çıkarman

gerekirdi.Bizi aldatan bizden

de ildir.” buyurdu.

yi ahlak sahibi bir insan,

i ini do ru yapar. Kimseyi al-

datmaz, hile ve sahtekârlık yap-

maz. Üzerine aldı ı görevi hak-

kıyla yapar, hem kendisine hem

de çevresine yararlı olur. Müs-

lüman yaptı ı bütün i ve görev-

lerde do ruluk ve dürüstlü ü

kendisine rehber edinmelidir.

6. Dua ve niyazımızazalmı ve ço u

insan Allah’a kullu uunutmu , ibadeti terk

etmi tir.

Yüce Allah’ın kullarından

istedi i eylerin ba ında ken-

disine ibadet etmek gelmekte-

dir. Nitekim Yüce Allah: “Ey in-

sanlar! Sizi ve sizden öncekileri

yaratan Rabbinize kulluk edi-

niz. Umulur ki, böylece korun-

mu (Allah’ın azâbından ken-

dinizi kurtarmı ) olursunuz.”11

buyurmaktadır.

Yüce Allah, “Ben cinleri ve

insanları, ancak bana kulluk

etsinler diye yarattım.”12 buyu-

rarak yaratılı ın gayesinin ken-

disini bilip tanıyıp ibadet etmek

oldu unu vurgulamaktadır.

7. Hayatımızdakanaat diye bir ey

kalmamı tır.

Kanaat, sahip olunan

nimetlerle yetinmek,

Allah’ın hakkımızda-

ki ezelî rızık taksimine

razı olmaktır. Kanaat

eden insan hayatını hu-

zur içerisinde geçirir.

Kanaatsizlik ise insanı

daima stres ve sıkıntı-

ya sokar. Kanaatsiz in-

san hayatta asla mutlu

olamaz.

Gerçek mutlulu a

ula mak isteyen Allah

ve Resûlüne itaat etme-

li ve hayatında bu pren-

sipleri uygulamalıdır.

Aksi takdirde huzur ve saâdete

eri mek mümkün de ildir.

Ne mutlu hayatını Allah ve

Resûlünün buyrukları do rul-

tusunda düzenleyenlere.

Yazıklar olsun Allah’a kullu-

u ve Resûlünün sünnetine uy-

mayı terk edip mutlulu u ba ka

yollarda arayanlara…

47

* Prof. Dr.

1 13/Ra’d, 11.2 8/Enfâl, 53.3 7/A’raf, 96.4 65/Talâk, 2-3.5 14/ brâhîm, 34.6 14/ brâhîm, 77 17/ srâ, 26-27.8 bn Mâce, Tahâret, 48; Ahmed b.Hanbel, el-

Müsned., II, 221.9 33/Ahzâb, 70-71.10 Ahmed b.Hanbel, age., V, 323.11 2/Bakara, 2112 51/Zâriyât, 56.

Dipnot

Page 48: Başyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi...gibi baýka insanlara esir olma-ları söz konusudur. Bu yüzden Allah’a kulluk gerçek özgürlü-üün kendisidir. “Allah, geçimsiz

KültürM. Aybike S NAN

KURBAN OLAKURBANLAR

Kasım 200948

Page 49: Başyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi...gibi baýka insanlara esir olma-ları söz konusudur. Bu yüzden Allah’a kulluk gerçek özgürlü-üün kendisidir. “Allah, geçimsiz

49

brahim sadakati-

nin ruhlara sindi-

i, smail teslimi-

yetinin tekrar tekrar üzerimize

ya dı ı “Kurban Bayramı” çıkıp

geldi mevsimlerin ötesinden.

Yüce Yaradan’ın sevgisi dü tü

canlıların üzerine. Göklerden

inen efsunlu dü ünceye ayarla-

nan yürekler ne güzel. Ne güzel

uzaklardan gelen misafi r… Ne

güzel koçu kurban eyleyen dü-

ünce…

Yüce Yaradan’ın sevgisi de-

il miydi koçu kurban eyleyen

dü üncenin mihverindeki sada-

kat? Her bayram sabahında ev-

lerdeki sevincin temelinde Yüce

Yaradan’ın memnuniyeti ve sev-

gisiydi esas olan. O halde gelsin

bayramlar, kınalı koçlar...

Bir seher vaktinde, gökler-

den gelen bayram mu tusu, ya-

yılsın cihana. nsanlık, ya ama

sebebini bir kez daha görsün

kurbanlık koçun kınasında...

Bayram tela ı gül açtırsın ha-

yatın kalbinde.

Bu bayram, bu gelen bay-

ram...

Dileriz ki;

Ruhlar sevgiyle dola...

Kurbanlar kurban ola.

Saatler bayrama kurulup,

bayrama çalsın. Huzurun zem-

bere i bayrama dursun. Bayra-

ma ya sın merhametin, efkatin

ya muru, karı... Ebabil ku la-

rı, bu kez merhamet, efkat ya -

dırsın günahları ço alan yenik

kentlerin üzerine. Gül koku-

lu huzurun güvencesiyle rahat

uyusun anneler ve emzikteki be-

beleri. Ayine-i skender, bundan

böyle efkati müjdelesin ta ke-

silmi yüreklere, kara ba lamı

gönüllere. Ya malanan gençlik

geri dönsün, geri dönsün uzak

diyarlara sefere çıkmı , dervi

yürekli büyükler.

Rahmet vadileri açsın kolla-

rını bize do ru. ahlansın gü-

zellikten yana, iyilikten, mer-

hametten yana tüm eyler. Zira

merhametin dillenmedi i, ef-

katin çiçeklenmedi i yüreklerin,

bir çöl ikliminden farkı olmasa

gerektir. Bu bayram dualar, hu-

zurun, sevginin, efkatin, mer-

hametin yüreklere damıtılması

üstüne olsun.

Bu bayram, bu gelen bay-

ram...

Dileriz ki;

Kapıları efkat çala...

Kurbanlar kurban ola...

Bayram bir hatırlatma sa a-

na ına dönü se kör yüreklerde.

Saba rüzgârı geri alsa yiten bay-

ramların kokusunu. Büyük e-

hirlerin kuytularına kadar yay-

sa bayram sevincini. Sonsuzlu a

akan dualar ehrayini yüksel-

se göklere. Sevinçle menziline

ula sa, yürekten edilmi dualar.

Sevgililer sevgilisi kabul buyur-

sa dualarımızı... Sa altsa yarala-

rımızı, aklasa karalarımızı.

Gözlerden maddenin perde-

sini indirip, kalp gözünü açsa

ötelere ayarlı yarınlara. Yüre-

i sıkkın, kimsesiz, kederli ev-

ler nasiplense bayramın ne ve-

sinden, letafetinden. Muhabbet

ve samimiyet bizden evvel var-

sa evlerin e i ine. brahim Pey-

gamber metaneti çözse vesveseli

yüreklerin kördü ümünü.

Bu bayram, bu gelen bay-

ram...

Kederleri sevinç ala...

Kurbanlar kurban ola...

Demadem gözetlese kalbimiz

kimsesizleri. Gönüllerimizi kim-

sesizler kimsesi olmaya, ruhları-

mızı iyiliklere kefi l kılmaya has-

retsek... yilikten, güzellikten,

sevgiden yana çözülen dü üm-

leri yeni ba tan dü ümlesek...

Dü ümler üstüne dü ümler at-

sak. Üstünden güne batmayan

mânâ erlerini ça ırsak kalpleri-

mizin dergâhına. Onlara duyur-

sak dertlerimizi. Devalar arasak.

Çi nenmi yüreklere çare olsak.

Hikmet kervanının pe i sıra yü-

rüsek. Caddelerimize, sokakla-

rımıza, evlerimize kadar hak ve

adaleti hâkim kılsak. Halk için-

de Hak ile ya asak.

Biz yeniden biz olsak.

Bu bayram, bu gelen bayram...

Dileriz ki;

Dilde günahlar sola...

Kurbanlar kurban ola...

Bayram o bayram ola.

Page 50: Başyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi...gibi baýka insanlara esir olma-ları söz konusudur. Bu yüzden Allah’a kulluk gerçek özgürlü-üün kendisidir. “Allah, geçimsiz

KültürAydın TALAY

BEREKETLİ HAYATIN CEVHERİDİR

ÇALIŞMAK “Helâlinden kazanmayı gaye edinen, her yönden kârlı bir hayat sürecektir. Her

eyden evvel kazancında hayır ve bereket eksik olmayaca ı gibi kendi bedenî ve ruhî

hayatı da ahenk ve huzur içine girecektir.”

Kasım 200950

Page 51: Başyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi...gibi baýka insanlara esir olma-ları söz konusudur. Bu yüzden Allah’a kulluk gerçek özgürlü-üün kendisidir. “Allah, geçimsiz

51

Cenâb-ı Hakk’ın lutfetti i sayılamaya-

cak kadar çok nimetler içinde sa lık

ve âfi yet herhalde birinci sırayı alır.

Fakat gelin görün ki küçük bir sıkıntı kar ısın-

da dahi kar ılıksız bah edilen bu engin nimetleri

unutarak hemen dünyayı ve çevremizi zindan gö-

rüp ve göstermeye ba lıyoruz. Nefsin ve hevânın

bu oyununu bozmanın yolu da ancak sürekli ola-

rak tevhîdî iman ve bunun sosyal hayata yansı-

ması olan sâlih amelleri hummalı bir gayretle

hayatımızda ya amaktan geçiyor. Nefi s zikirle,

tesbihle, faydalı hizmetlerle me gul edilmezse o,

insana kötü olan her eyi câzip göstererek en bü-

yük servetimiz olan ömür sermayesini eritip tü-

ketecektir.

Dünya ve âhirete ait fi krî ve bedenî yararlı ça-

lı malar olmasaydı hayat çekilmez hale gelecekti.

Bu yüzdendir ki, slâmî hayatın tadını alamamı

birçok kimse bir iki tur atıp bir kahveye giderek

sanki bo una verilmi gibi vakti geçirme tela ı içi-

ne girmektedir. Hâlbuki ömür kısa, yapaca ımız

i ler çok fazladır. Basit bir araç bile uzun zaman

çalı ma dı ı kaldı ında paslanıp i yapamaz hale

geliyorsa insan vücudu ve beyni de azim, gay-

ret ve u ra ı istiyor. Semâvâtta, arzda ve içinde-

ki her nesnede, hatta gözümüzle hareketsiz gibi

görünen cisimlerdeki atom ve moleküllerde bile

bitmeyen bir cevelan ve tesbîh vardır. Fakat ne

hazindir ki bizim insanımız ba , bahçe ve tar-

la i lerinden elini ete ini çekip bir de emekli ol-

duktan sonra hareketsiz kaldı ı için kısa zaman-

da hastalık kayna ı oldu u gibi enerji ve ne esini

de kaybediyor. te kulunu çok iyi bilen rabbimiz

53/Necm Suresinin 39 ve 40. âyetlerinde meâlen

öyle buyuruyor: “ nsan için kendi çalı masın-

dan ba ka bir ey yoktur. Ve çalı ması da ileri-

de görülecektir.” Resul-i Zî ân Efendimiz (s.a.v.)

de bu konuda hadîs-i erîfl erinden birinde, “Al-

lahu Teâlâ meslek sahibi mü’minleri sever.” bu-

yurmaktadır. Demek ki mü’min bo söz ve hare-

ketlerden kaçınan ve hep faydalı i lerle u ra an,

uurlu ve ahsiyetli insandır. mam Birgivî Müs-

lümanın çalı ıp daha fazla zekât verir hale gelme-

sinin nâfi le ibadetlerden daha kıymetli oldu unu

kaydeder. Müslüman her i inde Allah’ın rızası-

nı hedefl edi inden her davranı ve u ra ısı ne e

kayna ı ve güzeldir. Mü’min gafl etten, zarar-

lı davranı ve bo sözlerden iddetle kaçınır. Bu-

gün bu halin aksi ya anıyorsa; kahvede bo vakit

geçiriliyor, ev ve hatta camide lüzumsuz konu -

ma ve yersiz davranı lar sergileniyorsa tembellik

ve atâletin sevketti i nefsin ve eytanın ku atma-

sı altındayız demektir.

slâm’ın çalı ma prensibinde, ba kalarının

sırtından geçinme yoktur ve alın terine dayanan

helâl kazanç esastır. Onun dünyasında herkes,

hatta her varlık için saygı ve iyi niyet ta ımanın

yanında faydalı hizmet hedefi vardır. Kâinatın

Efendisi Peygamberimiz (s.a.v.) öyle buyurur:

“Ümmetimin en hayırlısı ona hizmet edenlerdir.”

Canın ve malın sahibi olan Allah, insanın kısacık

hayatı ve aczine ra men çalı ıp mükemmel hale

gelmesi için kâinatı sayısız nimetlerle donatmı -

tır. Bunun bilinci içinde olan Müslüman bir avuç

helâl kazancı batmanlarla harama tercih eden ve

çalı makdan zevk duyan insandır. Böylece hayrı,

bereketi, fazileti, huzur ve sekîneti rehber edinen

insan i ine ve eserine dikkat edecektir. Onun için

dîvân airimiz Ziya Pa a bir beytinde öyle der:

Page 52: Başyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi...gibi baýka insanlara esir olma-ları söz konusudur. Bu yüzden Allah’a kulluk gerçek özgürlü-üün kendisidir. “Allah, geçimsiz

Âyinesi i ’dir ki inin lâfa bakılmaz

ahsın görünür rütbe-i aklı eserinde

Giyiminde, yemesinde, çalı masında ve oturup

kalkmasında huzur ve güven kayna ıdır mü’min.

Bu sebepledir ki, sâlih mü’min her çevrede öz-

lenir, beklenir, istenir; sever ve sevilir. Bir gün

Allah’ın Resûlü (s.a.v.) ashâbı ile sabah erken sa-

atlerde otururken gencin biri gelerek hızlı adım-

larla geçip dükkânına gitti. Ashâb genç için, “Ke -

ke sabahın bu erken saatlerinde ibadetle me gul

olsaydı!” deyince, Rasûlullah Efendimiz öyle bu-

yurdu: “Öyle söylemeyiniz. E er ba kasına muh-

taç olmamak için; anne, baba, e ve çocuklarının

ihtiyacı için gidiyorsa Allah yolundadır. Övün-

me, desinler ve sırf zengin olmak amacı ile gidi-

yorsa eytanın yolundadır.”

Helâlinden kazanmayı gaye edinen, her yön-

den kârlı bir hayat sürecektir. Her eyden evvel

kazancında hayır ve bereket eksik olmayaca ı

gibi kendi bedenî ve ruhî hayatı da ahenk ve hu-

zur içine girecektir. Mevla’sını unutmadan kendi-

sini i ine verenin vücudunda hantallık ve depres-

yondan eser kalmaz. Bugün insanımız hareketsiz

ve tembel oldu u için i manlık, hantallık, eker,

kolesterol ve benzeri hastalıklarla iç içe ya amak-

tadır. Çalı an insan nefsin, hevâ ve hevesin dür-

tülerinden ve çe itli menfi liklerden uzak kaldı ı

gibi görü ve dü üncesi de bulanmamı olur. Ça-

lı tı ı sürece ba kasının malında ve canında gözü

olmaz. Sonu peri anlık olan yı ın yı ın haram ka-

zançlar ona örnek olmaz. Kabiliyet ve kudretini

geli tirerek çalı an ve ibadetlerini de ihmal etme-

yen insan darlık çekmez ve mihnetlere girmez.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in, helâl kazanan

tüccarın kıyamet gününde sıddıklar, nebîler ve

ehidlerle beraber ha redilece i müjdesi ne bü-

yük bir pâyedir.

Helâl Kazanç

Ba kasının sırtından geçinen asalak tiplerin

dinimizde yeri ve itibarı yoktur. Kur’an’da adı ge-

çen ve hikmet sahibi oldu u bilinen Lokman He-

kim o luna vasiyet ederken öyle demektedir:

“Helâl kazanmaktan el çekme. nsanlara muh-

taç ve fakir durumda olan kimselerin dini zayıf,

aklı az ve mürüvveti yok olur. nsanlar ona hep

hakâret gözü ile bakarlar.”

Hele dilencilik ve ba kalarına minnet etme

asla tasvip edilmemi tir. Zira çalı ma artları ne

kadar çetin ve zor olursa o ölçüde de feyiz, be-

reket ve sevap ya acaktır. Ba kalarına yüzsuyu

dökmek kadar bir insanı küçültücü bir durum dü-

ünülemez. Merhum dedem Dursun Tekinalp’ın

kayın pederi Sillo Hoca, Van’ın tanınmı ulema-

sından idi. Yazdı ı iirinden bir beyti öyledir:

Abûri (yüzsuyunu) dökmez kanın döker insan olan

Öyle bir âlî-cenâbım gayre minnet eylemem

Osmanlı’yı altı asır dimdik ayakta tutan hu-

sus kabiliyet ve kudretlerin önünün açık olup iyi

e itilmi köle ve dev irmelerden dahi en yüksek

idarecilerin çıkmasıdır. Yine hatırlayalım Allah

Rasûlü’nün emriyle bütün mal ve mülkünü ter-

kederek hicret emrine uyan Mekkeli Muhâcirler,

zengin iken fakir duruma dü mü lerdi. Ensârın,

bütün malını onlarla payla acak derecede karde -

çe davranmalarına ra men Medine’de daha sıkı

çalı mayla eskisinden daha varlıklı hale geldiler.

Mekke’nin en zenginleri arasında olan Abdurrah-

man b. Avf’ın Ensâr karde inden sadece Pazar ye-

Kasım 200952

Page 53: Başyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi...gibi baýka insanlara esir olma-ları söz konusudur. Bu yüzden Allah’a kulluk gerçek özgürlü-üün kendisidir. “Allah, geçimsiz

rini göstermesini isteyerek, yaptı ı ticaretle kısa

zamanda zenginle ti ini unutmayalım.

Günümüzde ekmek parası isteyene birlikte ye-

me e gitme i teklif etti inizde veya ehrine gide-

cek parası olmayana, ilâç parası isteyene bizzat

aynî olarak yardım teklifi nde bulundu unuzda

bunu kabul etmedi ini görüyoruz. Cuma günle-

ri küçücük çocukların eline torba verip cami ka-

pılarına sıralayan ve özürlü, sakat görünümler

verdiren asalak insanlar tevbe etmezlerse enin-

de sonunda rüsvâlı a dü eceklerdir. nsanımı-

zın merhamet damarı ile oynayanlara dikkat edip

hayırlarımızı ara tırarak verelim. Zira belini e en

olsa ta koyacak çok olur misali biraz zahmet çek-

me pahasına geliri dü ük olsa da çalı mak iste-

yen i bulma imkânına kavu ur. Ne yazık ki kan-

ser gibi hayatımızı saran israf ve maddî yarı a

normal kazanç yetmedi i gibi i verenlerimiz dü-

rüst, vasıflı ve çalı kan i çiyi bulmakta ço u za-

man zorlanıyor. Peri an duruma dü en ve bo an-

ma ile neticelenen birçok evlilikler ailesi için her

türlü cefaya seve seve katlanacak e itimi almayan

erkeklerin eseridir.

leyen Demir Paslanmaz

Çalı kan, enerjik ve kılı kırk yaran ecdâdın

torunlarını bugün maalesef uyu ukluk sarmı .

Tembellik, peri masallarındaki gibi her cezbedi-

ci yolu kullanarak gelen âdî ve mübtezel bir hayat

tarzıdır. Her tip insanın kalıbına, huyuna girebi-

lir. Adına ister havaîlik, ister âvârelik veya hop-

palık deyin miskinlik, herkesi aldatabilen sinsi ve

korkunç bir hastalıktır. Bazen iyilikseverlik ve sa-

mimiyet rolüne girer. Bazen en me ru bir maze-

ret veya hastalık adını alır. Kimi zaman i yapar

görünür veya kendisini acındırır. Bilhassa genç

karde lerimizin bu gibi tiplerden ve fırsatçı ebe-

kelerin eline dü mekten uzak durup Allah’a sı ın-

maları esastır. Çocuklarımız alı kanlıklara do -

ru ilk adımı atarken çevre, okul ve aile lafta ve

temennîde de il gerçek anlamıyla, el ele vererek

imandan sonra gelen ve Kur’an’da en fazla zikre-

dilen sâlih amel kavramının çok iyi kavranılma-

sına ve ya anmasına âzamî gayret göstermelidir.

Unutmayalım ki kötü alı kanlıkların ba langı-

cı hep iyi telkin ve tavsiye aldatmacası ile ba lar.

Kaldı ki sa lık ve âfi yetimiz, aile huzurumuz, in-

sanlar tarafından sevilmemiz hep dürüst ve çalı -

kan olmamıza ba lıdır. Rasûl-i Âlî ân Efendimiz

(s.a.v.) dualarında sık sık tembellikten, âcizlik ve

korkaklıktan Allaha sı ınmı tır.

Tembelli i körükleyen sebepler de var üphe-

siz. Özellikle faiz ve dövizin câzip hale getirilme-

si, kazanç miktarına ve kefi le bakılmaksızın veri-

len kredi kartları, gereksiz ve sebepsiz göçler v.b.

insanımızı alınları terlemeden kazanç elde etme-

ye veya daha ba ka yanlı bir kısım yollara sev-

ketmi tir. Helâl kazanç ve alın terinin güzelli i,

bereket ve selâmeti üzerinde de gerekti i gibi du-

rulmaması, kontrol ve ceza sistemi gibi caydırıcı

unsurların yeterince çalı tırılmaması sonucunda,

haram yollardan kazananların sayısı gittikçe ar-

tırmı tır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir hadîs-i

erîfl erinde öyle buyurur: “Canım kudret elinde

olan Allah’a yemin ederim ki, haram yoldan mal

kazandıktan sonra ki inin onu harcamasının

kendisine hiçbir hayrı ve bereketi yoktur, verdi i

sadaka kabul edilmez. O maldan geriye kalan da

onun ancak cehennemdeki azı ı olur. Allah kötü-

lü ü kötülükle yok etmez, aksine kötülü ü iyilik-

le yok eder.”

Peygamber Efendimizin (s.a.v.) u duasını da

unutmayalım: ”Ey Allah’ım! Sıkıntıdan ve üzün-

tüden sana sı ınırım. Âcizlikten ve tembellikten

sana sı ınırım. Korkaklıktan ve cimrilikten sana

sı ınırım. Borcun bana galip gelmesinden ve

birtakım insanların beni kahretmesinden sana

sı ınırım.”

53

Page 54: Başyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi...gibi baýka insanlara esir olma-ları söz konusudur. Bu yüzden Allah’a kulluk gerçek özgürlü-üün kendisidir. “Allah, geçimsiz

Tunus zlenimleri ba lıklı yazımızın

birinci bölümünde Tunus’un tarihi-

ne ve özellikle ba kent Tûnis, Ben-

zert, Kartaca, Sîdi Bu Saîd, Hamamât ve Nabul’dan

bahsetmi tik. Bu bölümde ise kaldı ımız yerden

devam ederek sırasıyla Sûse, Münestır ve Kayravân

ehirlerine yapmı oldu umuz gezilerde almı ol-

du umuz notları sizlerle payla mak istiyoruz.

Sûse ve Münestır ehirlerini birbirlerine olan

yakınlıklarından dolayı aynı günde gezebilece imi

dü ünmü tüm. Sabah erkenden önce Sûse’ye, ar-

dından da ba ka bir araçla Münestır’a gittim. Zira

Münestır daha güneydeydi ve orasını daha önce ge-

zebilirsem Sûse’ye dönü üm ve oradan da Tûnis’e

gidi im çok daha kolay olabilecekti.

Tunus’un do u sâhilinde bulunan ve batı dil-

lerinde Monastır eklinde söylenen ehir, Sûse ile

Mehdiye ehirleri arasında yer almaktadır. ehir,

Akdenizden gelebilecek Bizans saldırılarına kar ı

Abbâsîlerin Ifrîkiyye valisi Herseme b. A’yen tara-

fından yaptırılan müstahkem ribâtın etrafında ge-

li mi tir. Yeri gelmi ken belirtelim ribât, ilk dö-

nemlerde cihada hazır bulundurmak üzere binek

hayvanların toplandı ı yer anlamına gelmekteydi.

GeziFatih ERKOÇO LU*

GEZİ NOTLARI- IITUNUS

Kasım 200954

Page 55: Başyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi...gibi baýka insanlara esir olma-ları söz konusudur. Bu yüzden Allah’a kulluk gerçek özgürlü-üün kendisidir. “Allah, geçimsiz

Sonraları ise ulakların (haberci,

kurye) hayvan de i tirme kona-

ı anlamını da kazanmı ; ker-

vansaray olarak da, buna çok

yakın bir mânâda kullanılmı

olup, bununla birlikte bu tabir,

bir nevi dînî ve askerî maksatla

kurulmu yapılara isim olmu -

tur. Abbâsî valisi Herseme’nin

yaptırmı oldu u bu ribât aynı

zamanda Ifrikiye’de 796 yı-

lında yaptırılan ilk ribât idi ve

A lebîler döneminde (IX. asır-

da) Sebte’den skenderiye’ye

kadar sâhil boyunca 78 ribât

in a edilmi ti.

ehre dı surlardaki kapıdan

girdim. Yürüyerek ribâtın bu-

lundu u yere ula tım. Ribâtın

çevresinde çok sayıda ay yıl-

dızlı Tunus bayra ı yer almak-

taydı. Hemen yapının önünde-

ki caddenin arkasında beyaz

kubbeli ve kemerli iki adet yapı

durmaktaydı. Onların bi-

raz arkasında ise 1903 yılında

Münastır’da do an ve Tunus’un

ba ımsızlı ını kazandıran lideri

Habib Burgiba’nın 1968 yılında

yaptırdı ı (müteâkiben kendisi

ve aile fertleri buraya defnedi-

lecektir) altın yaldızlı bir kubbe

ve iki adet minaresiyle Burgiba

Camii görülmekteydi.

ehre yüksek bir yerden ba-

kabilmek için hemen ribâta gir-

dim. Ribât, muhtelif zaman-

larda yapılan ilave ve kulelerle

yüksek surlu bir kaleye dönü -

mü . Osmanlılar zamanında

ise bu ribâta bir kapı daha ila-

ve edilmi ve yeni in a edilen

burçlara da top yerle tirilmi -

tir. Ribâtın dâirevî gözetleme

kulesinden bakıldı ında, ehir-

de turizmin oldukça fazla geli -

ti i görülmekte ve sâhil boyunca

çok sayıda otel göze çarpmakta-

dır. Eski ehrin sâhili boyunca

kumsalı, korunaklı marinası ve

hemen arkasında ise Sîdî Ga-

damisi Adası, özellikle ribâtın

surlarından görülme e de-

er. Ribâttan Burgiba Camii’ne

do ru bakıldı ında ise içerisin-

de birkaç tane kubbeli yapının

da yer aldı ı geni bir mezarlık

dikkatinizi çekecektir. Bu ara-

da ribâtın avlusundaki çok sa-

yıda sandalye ve ses düzenin-

den burasının aynı zamanda

açık hava konserleri için de kul-

lanıldı ı anla ılmaktadır. Ayrı-

ca ribâtta a aç i leri, dokuma-

lar, hat sanatı örnekleri, cam

ürünleri, par ömen ve papirüs-

lerin sergilendi i slâm Sanatı

Müzesi adında bir müze yer al-

maktadır.

Ribâtın yanında ise ehirde-

ki önemli bir ba ka tarihi eser

olan Ulu Cami bulunmakta-

55

Page 56: Başyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi...gibi baýka insanlara esir olma-ları söz konusudur. Bu yüzden Allah’a kulluk gerçek özgürlü-üün kendisidir. “Allah, geçimsiz

Kasım 200956

dır. Namaz vakti olmadı ında

bu yapının içine girmek müm-

kün olmadı. Bu yapının arkası-

na dü en ve istinat kuleleriyle

takviye edilmi olan, bizim ker-

vansaraylara benzeyen bir ba -

ka yapının ise u anda restore

edildi i anla ılmaktadır. Sidi

Zueyb Zaviyesi olarak bilinen

bu yapıya da maalesef kapalı ol-

du u için giremedim. Buradan

yürüyerek eski ehrin mahal-

lelerini gezmeye devam ettim.

Dar sokaklar ve daha çok Fran-

sız etkisinin hissedildi i dârevî

bir meydandan geçtikten sonra

ehrin dı surlarındaki bir di er

kapıdan eski ehri terk ettim.

Kiraladı ım bir taksi ile de hiç

vakit kaybetmeden Sûse’nin yo-

lunu tuttum.

Sûse, Ba kent Tûnis ve Se-

fakis ehrinden sonra ülkenin

üçüncü büyük ehridir. lek bir

limanı ve endüstri merkezi ol-

masına ra men, bu durum eski

ehrin sakin havasını etkileme-

mektedir. Eski ehir çepeçev-

re surla ku atılmı tır. Sâhilden

eski kentin giri inde 851 tarih-

li Ulu Cami, bu yapının hemen

sa çaprazında ise VIII. yüzyılın

sonlarında yaptırılan ribât bu-

lunmaktadır. Ribâtın dârevî gö-

zetleme kulesine çıktı ınızda,

Münestir ribâtında oldu u gibi

size özellikle eski ehrin hemen

bütün yönlerinde geni bir alanı

görme ve foto rafl ama imkânı

tanımaktadır. Ulu Camii, an-

sım varmı ki açıktı, hiç vakit

kaybetmeden ziyaret ettim. Ar-

dından ise ehrin dar sokakla-

rında dola maya ba ladım. Bir

müddet sonra Kasaba denilen

iç kalenin surlarıyla kar ıla -

tım. Bir giri bulabilmek için

yapının etrafını dola mam fay-

da etmedi, zira buradan kaleye

bir giri bulunmuyordu.

Bundan dolayı da farklı

bir yoldan yine gezerek

ehrin surlarından dı a-

rı çıktım. Tuttu um bir

taksiyle Kasaba’ya di er

taraftan hızlıca ula tım.

Mesai saatinin bitmesi

nedeniyle aynı zamanda

Sûse Arkeoloji Müzesi

olarak kullanılan bu ya-

pıya giremedim. Burada

bulunan ve günümüzde

deniz feneri olarak da

kullanılan Halef kule-

sinden Sûse’ye bakı ı artık ba -

ka bir Sûse gezisine bırakarak

terminalin yolunu tuttum.

Ifrikiyye’de ilk Müslüman

yerle im alanı olan Kayravân’a,

gidi imiz ise Bâb Alîva denilen

terminalden oldu. Sabah erken

yola çıkmı tık ve saat 11 sula-

rında Kayravân’a ula mı tık.

Hava oldukça sıcaktı ve etrafta

ye illik görünmüyordu. Sadece

binaların gölgeleri di er kısım-

lara göre daha serindi.

Kayravân adı kârivân (ker-

van) kelimesinin, “ordu ve

ordugâh” anlamını da kazan-

masından sonra Arapçala -

masından olu mu tur. e-

hir, Emevîler’in Ifrikiyye valisi

‘Ukbe b. Nâfî’ tarafından böl-

gede ya ayan Beberîleri kontrol

altında tutmak ve ordu sevki-

yatında üs olmak üzere kurul-

mu tur (50/670). Kayravân,

Kûfe ve Basra gibi bir ordugâh

ehirdi. Bölgedeki Müslüman

hâkimiyetinin tesisi için in a

edilen ehir, aynı zamanda bu-

radaki ilk Müslüman yerle im

birimiydi. ehir, Bizans m-

paratorlu unun denizlerde-

ki hâkimiyetinin sürmesi ve bu

durumun bir tehdit olu turma-

sından dolayı, bilinçli olarak

denize uzak bir mesafede ku-

rulmu tu.

Kayravân Ulu Camii

ehirde ilk olarak Kayravân

Ulu Camii’ni ziyaret ettim. Et-

rafta çok sayıda turist otobüsü

bulunuyordu. Kuzey Afrika’daki

bütün camilerin atası sayılan bu

cami ilk olarak Ukbe zamanında

in â edilmi idi; fakat zaman-

la geni letilmek için Ukbe’nin

yapısı yıkılmı ve muhtelif za-

manlarda yenilenmi ti. Buna

ra men caminin heybeti görül-

meye de erdi. Yapının kuzey re-

vakında bulunan iri yapılı kare

minare, Emevîlerin am’da

yaptırdıkları Ulu Camii’nin mi-

naresi gibiydi ve bu tarz minare-

ler Suriye’den Kuzey Afrika’ya,

oradan da Sicilya ve spanya’ya

kadar çok geni bir co rafya-

ya yayılmı tır. Mermer dö e-

li avlu, ince i lemeli mihrap ve

Page 57: Başyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi...gibi baýka insanlara esir olma-ları söz konusudur. Bu yüzden Allah’a kulluk gerçek özgürlü-üün kendisidir. “Allah, geçimsiz

57

at nalı kemerleriyle Kayravân

Ulu Cami göz alıcı bir güzellik-

teydi. Ulu Cami’nin kuzey cep-

hesinde beyaz badanalı bir me-

zarlık vardı. Yapının içinden ve

dı ından foto rafl ar aldıktan

sonra kenarda yer alan mahal-

leleri gezmeye ba ladım. Beyaz

badanalı ve mavi boyalı pence-

releri ve a ırlıklı olarak at nalı

kemerlerin kullanıldı ı kapıla-

rıyla Kayravân evleri görmeye

de erdi. Bu arada caminin gi-

ri inde mahallî e yalar satan

satıcıların yer tezgâhlarından

ehre has bazı hediyelikler al-

mak mümkündü.

Bütün ehri gezmek için ak-

ama kadar vaktim vardı. Eski

ehri çepeçevre dola mak dü-

üncesiyle bir taksiye bindim.

oförüm restore edilmi olan

surların etrafından beni aracıy-

la gezdirirken, ehrin takriben

10 km dı ında bir slâm Sanat

Eserleri Müzesi’nin oldu unu,

oraya gitmeyi isteyip istemedi-

imi sordu. Ben de memnuni-

yetle bu teklifi kabul ettim. Kısa

süren bir yolculuktan sonra

ula tı ımız müze maalesef ka-

palıydı. Burada daha fazla za-

man kaybetmeden ayrıldım ve

aynı taksiyle hızla ehir mer-

kezine döndüm. Kaybetti im

zamanı telâfî edebilmek için

oförüme beni, A lebîler dö-

neminden kalma havuzlara gö-

türmesini söyledim. Kısa süre

sonra havuzların da içerisinde

bulundu u geni mesire alanı-

na ula tı ımızda, taksiden in-

dim havuzları görmek için yü-

rüyerek parkın içerisine girdim.

ehrin su ihtiyacını kar ılaya-

bilmek için yapılmı olan ha-

vuzlar, ikisi oldukça büyük ve

bunlara biti ik olan iki de kü-

çük dârevî yapılardan olu mak-

taydı. Havuzların içerisinde ha-

len su bulunuyordu. Burası bir

mesire alanı olarak düzenlen-

mi ise de havanın sıcak olması

ve buraya dikilen a açların da

henüz küçük olmaları buraya

halkın -belki sadece o vakit- te-

veccühünü azaltmı olsa gerek,

ortada kimsecikler gözükmü-

yordu.

A lebî havuzlarından yürü-

yerek Sidi Sahab Zaviyesi’ne

ula tım. Bu zaviye, Hz. Pey-

gamber (s.a.v)’in sahabesi ve

Ifrikiyye’ye tertip edilen bir se-

ferde 654 yılında Kayravân’a 30

km. mesafede bir yerde vefat

eden Ebû Zum’a el-Belevî’nin

Fatih

ERK

OÇO

LU

Page 58: Başyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi...gibi baýka insanlara esir olma-ları söz konusudur. Bu yüzden Allah’a kulluk gerçek özgürlü-üün kendisidir. “Allah, geçimsiz

Kasım 200958

anısına yapılmı olup, cami,

medrese ve türbeden olu an bir

külliyedir. Ebû Zum’a’nın Hz.

Peygamber’in üç adet sakal-ı

erifi ne sahip oldu u ve bunla-

rın da buraya gömüldü ü halk

arasında yaygın olup, bundan

dolayı da buraya Berber Camii

de denildi i rivayet edilmekte-

dir. Revaklı avlunun bulundu-

u avludan, çinilerle süslü bir

koridordan ilk avluya göre daha

küçük olan ba ka bir avluya çı-

kılmaktadır. Avlunun hemen

her yeri Kayravân i i çinilerle

kaplıydı. Avlunun daha yo un

olan revakından Ebû Zum’a el-

Belevî’nin makamının oldu u

türbeye girilmektedir. Her yanı

çinilerle kaplı türbeye girerken

insan yo unlu u daha da art-

maktaydı ve türbenin içerisin-

de de dua eden, istirahat eden

insanlar bulunmaktaydı.

Burasının sünnet mevsi-

minde ailelerinin çocuklarını

getirdikleri Hacı Bayram gibi

bir mekân oldu unu, di er ta-

rafta yer alan mescitte namaz

kıldıktan sonra ilâhi ve zılgıt

tarzında kadınların yüksek ses-

le bir eyler söylemesi sonra-

sında fark ettim. Türbe giri ine

gitti imde çok sayıda kadının

bulundu unu; fakat bunlar-

dan sadece bir kaçının az önce

duydu um seslerin sahibi ol-

du unu anladım. Ba larında

kırmızı fesleri ve sünnetlik kı-

yafetleriyle birlikte iki küçük

çocuk vardı. Bir kısım sözler

e li inde çocuklar içeride kısa

sürede sünnet oldular. Tabii

olarak kadınların yo unlu u

çokları kimlerin sünnet etti ini

görmeme engel olu turmu tu.

Müteâkiben çocuklardan biri-

sini, oradaki kadınlardan bi-

rinin kuca ında a larken gör-

düm. Bu arada ba ka biri bizde

oldu u gibi havaya eker attı

ve çevredekiler de bunları top-

lamaya ba ladılar. Kadın a la-

yan çocu u, babasına gösterdi,

a lamaklı gözlerle baba, kadı-

nın kuca ındaki çocu unu al-

nından öptü.

O ara yemek için küçük bir

dükkâna girdim. Burada köf-

teyle birlikte melemen tarzı

ba ka bir yemekle ö len yeme-

imi yedim.

Kemerli Kapılar

Artık yine gezme vaktiydi.

Her ne kadar hava çok sıcak

olsa da bir daha Kayravân’a ge-

lemeyebilirdim. Tuttu um tak-

siyle önünde bir topun ve ehrin

güney kapısı oldu unu zannet-

ti im iki adet kemerli kapının

oldu u kısma gittim. Buradan

yürüyerek eski ehri gezmeye

devam ettim. Fransızca yazılar

ve modern bazı araçlar olma-

sa bir Ortaça ehrini gezdi i-

niz hissine kapılmamanız için

hiçbir sebep yok. Dar sokak-

lar, kemerli giri ler, mavi bo-

yalı pencere, kapı ve cumbalar,

beyaz badanalı duvarlar. Evle-

rin ve sokakların duvarlarına

asılmı ve yeni sahibini bekle-

yen rengârenk mahalli i lemeli

halılar, kıyafetler, bakırdan ya-

Fatih

ERK

OÇO

LU

Page 59: Başyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi...gibi baýka insanlara esir olma-ları söz konusudur. Bu yüzden Allah’a kulluk gerçek özgürlü-üün kendisidir. “Allah, geçimsiz

59

pılmı Kayravân hatırası hedi-

yelikler.

Dar sokaklardan geçerken,

küçük dükkânlarda Kayravân’a

özgü, içine hurma doldurula-

rak erbete batırılan ve adına

makrûd denilen tatlıları yiyebi-

lirsiniz. Tabii olarak, “O sıcakta

tatlıyı kim yer.” dedi inizi du-

yar gibiyim. Bir daha nerede o

tatlıları yiyebilirsiniz ki…

Eski ehri gezmeye devam

ederken Zeytûne isimli camide

ikindi namazını kılmaya karar

vermi tim. Namazı müteâkiben

cemaatten birisi; daha sonra

doktor oldu unu ö rendi im

bir Kayravânlı beni evine davet

etti. Çok fazla vaktimin olmadı-

ını söyleyerek bu ahsın nâzik

davetini geri çevirsem de ısra-

rı üzere evine gitmek zorunda

kaldım. Kayravânlı doktorun

aracıyla A lebî havuzlarının ol-

du u yere yakın evlerine git-

tik. Doktorun evi aynı zaman-

da mu3ayenehanesiydi ve yine

kendisi gibi doktor olan hanı-

mıyla birlikte burada ya ıyor-

lardı.

Ailenin ikramlarının yerken,

biraz Türkiye biraz da Tunus

hakkında konu tuk. Bu ara-

da abisini ziyarete gelen dok-

torun erkek karde i ile hanımı

da sohbetimize i tirak ettiler.

Doktorun, mühendis oldu u-

nu söyleyen karde i daha önce

Türkiye’de bulundu unu ve ül-

kemizi be endi ini ifade etti.

Yeri gelmi ken burada Tunus-

luların Türkiye’ye oldukça fazla

ilgi duyduklarını zikretmek isti-

yorum.

kram ve sohbet faslı sonra-

sında izinlerini istedim ve ora-

dan ayrıldım. Kısa bir yürüyü

sonrasında yine ehir merke-

zine ula tım. Eski ehir mer-

kezinde dar sokaklarda biraz

daha dola tıktan sonra yeniden

Ulu Cami’ye gittim. Artık hava

kararmak üzereydi, bir taksi ile

otobüs terminaline gittim. Bu

arada Kayravân’a gelirken yol-

da, buradan Cerbe Adasına geç-

mek için planlarımı yapmı -

tım. Cerbe’ye giden otobüsler

Kayravân’a u ruyorlardı; fa-

kat bu otobüslerin dolu ya da

bo olup olmadı ını bilmiyor-

dum. Zira daha önceden de yer

ayırtmam mümkün olmamı -

tı. Bu nedenle de Cerbe’ye gide-

cek olan otobüsün Kayravân’a

geli vakti takriben ak am saat

10 sularında olacaktı ve benim

de bu vakte kadar Kayravân’da

dola mam gerekmekteydi. Bu

durum benim açımdan risk-

liydi, ama bunu da göze almak

zorundaydım. Zira Tunus’taki

vaktim giderek azalmaktaydı ve

ertesi günü de burada kalacak

olursam Cerbe programımda

aksama olabilirdi. Bütün bun-

ları göz önünde bulundurarak

Kayravân’a gelmi tim. Hava

kararırken ise buradaki gezi-

min sonuna ula mı tım.

Tunus’ta vaktinde gitmeye-

cek olursanız namazlarınızı eda

edecek açık mescit ve cami bul-

manız imkânsız. in kötü ta-

rafı tuvalet ve abdestlikler de

camilerde oldu u için bunlar

da kapatılıyordu. Bu bakım-

dan vaktinde ihtiyaçlarınızı gi-

dermezseniz açıkta kalabilir-

siniz. Biraz gecikmeli de olsa

ak am namazını eda ettikten

sonra yatsı namazını da ardın-

dan cem etmek istedim; fakat

caminin görevlisinin uyarısıyla

camiyi terk etmek zorunda kal-

dım. Laik Tunus hükümeti sa-

dece namaz vakitlerinde cami-

lerde ibadet yapılmasına izin

veriyordu.

Namaz sonrası termina-

le döndü ümde, burada benim

gibi birkaç ki i daha otobüs

bekliyordu. Cerbe otobüsü ter-

minale biraz gecikmeli de olsa

geldi.

Otobüsümüz Kayravân’dan

hareket etti inde ben, koltuk-

lardan birisini yatırarak ertesi

günü Cerbe Adası’nda daha zin-

de olabilmek için uyumaya ha-

zırlanıyordum.

* Dr.

Page 60: Başyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi...gibi baýka insanlara esir olma-ları söz konusudur. Bu yüzden Allah’a kulluk gerçek özgürlü-üün kendisidir. “Allah, geçimsiz

Osmanlı’nın fe-

tih siyaseti, sa-

dece toprak ka-

zanma, ülkeler ele geçirme,

insanları hege monyası altında

tutma; “kuru cihangirlik davası”

de ildi; bilakis hakiki manada

“me deniyet ta ıyıcılı ı” yaparak

insanların gönüllerine taht kur-

maya medar olacak geni imar

ve iskân faaliyetlerinde bulun-

ma esasına dayanıyordu. Bu an-

layı ın banisi Osman Gazi, Rum

kom ularının ço uyla iyi müna-

sebetler kurmu ve bunun so-

nunda birço unu kendi tarafına

çekmesini bilmi ti. Orhan Gazi

de, Bursa’nın fethinde Rumlara

ehri niçin teslim ettiklerini sor-

du unda u cevabı almı tı: “Sizin

devletinizin günden güne yüksel-

di ini ve bizim devrimizin geçti-

ini anladık. Babanızın idaresine

geçen köylülerin memnun kalıp

bir daha aramadıklarını gördük

ve biz de bu rahatlı a heves et-

tik.” Süleyman Pa a, Göynük ve

Yenice’yi fethedip Hıristiyanla-

ra çok adaletli davrandı ında ise,

ahali ona ükranlarını öyle sun-

mu tu: “Ne olaydı bunlar bize

daha önce bey olaydı!”

Orhan Gazi’nin yukarıda be-

lirtti imiz tutumu hakkında De

la Croix u tahlilleri yapmakta-

dır: “Orhan Gazi’nin znik fet-

hinde ehir halkına gösterdi-

i müsamaha ve hepsine yaptı ı

güzel muamele onları çok mem-

nun etti inden göç etmedikleri

gibi, Türklerin himayesinde ka-

larak bahtiyar bir hayat geçirme-

ye karar vermi lerdi. Orhan Gazi,

iyi muamele ve merhametten

elde edilecek neticeleri bilme u-

uruna sahip oldu undan znik’te

gösterdi i merhamet ve insanlık

daha sonraları pek çok muvaffa-

kiyete sebep olmu ve her tara-

fa yayılan öhreti iledir ki, fütu-

hatına geni bir yol açmı tır.” IV.

arl’ın Yakın Do u’ya gönder-

di i temsilcisi Bertrandan de la

Broqiere ise, 1433’de II. Murad’ı

Edirne’de bizzat görmü ve ada-

letine olan hayranlı ını öyle dile

getirmi ti: “E er o istese bütün

Yakındo u Hıristiyanlık âlemini

ortadan kaldırır.” Bizans tarihçi-

si Dukas bile II. Murad’ı övmek-

ten kendini alamamı tı: “Dü -

manına kar ı babasından daha

yumu ak davranırdı. Allah bilir

ki, Murad halka kar ı daima iyi-

likte bulunurdu. Bu iyili ini yal-

nız kendi ırkından ve dininden

olanlara de il Hıristiyanlara da

gösterir.”

Ufukların Efendisi Kahraman Dü man!

Bu bapla ilgili verilecek

misâllerin en ba ında hiç üp-

Tarihsmail ÇOLAK

Kasım 200960

Page 61: Başyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi...gibi baýka insanlara esir olma-ları söz konusudur. Bu yüzden Allah’a kulluk gerçek özgürlü-üün kendisidir. “Allah, geçimsiz

61

hesiz, Osmanlı ile en fazla çar-

pı an milletlerden birisi olma-

sına ra men; âdil, insancıl ve

müsamahakâr politikasından

dolayı ona, ülkelerinde hüküm

süren en uzun ömürlü yabancı

devlet olarak (1521-1686) “Kah-

raman Dü man” sıfatını lâyık

görmekten sarf-ı nazar etme-

yen Macarların dünden bugüne

uzanan ılımlı/dostane bakı ve

yakla ımları gelmektedir. Ma-

car milleti açısından Osman-

lı, kendisini yok etmeye çalı an

hasımlarının elinden çok defa

kurtarıp himâye etmeyi ba a-

ran iyi bir “kötü gün dostu” idi.

1699’da Orta Macar Kralı Thö-

köly mre, Avusturya’ya kar-

ı Osmanlı’nın yardımına ba -

vurmu ve Karlofça Antla ması

hükümlerine göre zmit’te ika-

met etmesine izin verilmi -

ti. Yine Ferenc Rakoczi II de,

Avusturya’ya kar ı Osmanlı’ya

sı ınarak, Pasarofça Antla ma-

sı gere ince maiyetiyle birlik-

te Tekirda ’a yerle tirilmi ti.

Bundan ba ka, 1848-1852 sene-

leri arasında, Louis Koussouht,

Bem ve Dembinsky’nin ba la-

rında bulundu u birçok Macar

mülteci de Osmanlı’ya sı ın-

mı ; Avusturya ve Rusya’nın

bütün ısrar ve tehditlerine kar-

ın iade edilmemi lerdi.

Osmanlı Devleti, 1849’da

Tuna Nehrini a arak kendi-

sine sı ınan Macar millî dev-

rimcilerinden Lui Ko ut (Kos-

suth) liderli indeki yakla ık

16 bin mülteciyi misafi rper-

verlikle kar ılayıp iade etme-

yi reddetmi ; Avusturya ve

Rusya’nın ili kilerin bozulaca-

ı, sava açılaca ı tehdidine al-

dırmadan, misafi rleri u runa

sava a hazır oldu unu bildir-

mi tir. Nitekim Osmanlı bü-

rokrasisi, bu erefl i misafi r-

leri “hükumet ve millet ba ı”

olarak tanımı tır. Ko ut ise,

Kütahya’daki misafi rli in-

den sonra serbest bırakılın-

ca ngiltere’ye gitmi ve Ekim

1851’de Southampton’daki ko-

nu masında ükran duygula-

rını öyle dile getirmi tir: “Pa-

di ah (Abdülmecid) benim

hayatımı oldu u kadar, arka-

da larımın hayatlarını da hi-

mayesi altına aldı. ahsî dü-

ünceleriyle her türlü tehdide

gö üs germi ve insan hakları-

na saygısı yüzünden benim en

erefl i bir ekilde serbest kal-

mama müsaade etmi bulun-

maktadır.”

Osmanlı’nın Macarlara gös-

terdi i bu yakınlı ın tesiriyle

pek çok Macar, Osmanlı hizme-

tine girmekte herhangi bir beis

görmeyecekti. Bunların ba ın-

KEŞFETMEKOSMANLI’YI

Page 62: Başyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi...gibi baýka insanlara esir olma-ları söz konusudur. Bu yüzden Allah’a kulluk gerçek özgürlü-üün kendisidir. “Allah, geçimsiz

da, Osmanlı’da matbaanın ku-

rulmasında büyük rol oynayan

brahim Müteferrika gelmi -

tir. 19. yüzyılın ikinci yarısında

Macaristan’da Türkoloji’nin

temellerini atan Macar ilim

adamı (Yahudi asıllı) Armini-

us Vambery’i ve Macaristan’da

Osmanlı ve II. Abdülhamid le-

hinde olumlu ne riyat yapan

Prof. Adolphe Strausz’u (bun-

dan ötürü Abdülhamid ona,

1906’da 40 lira maa ba la-

mı tı) da ön sıralarda zikrede-

biliriz. Sultan Abdülhamid ay-

rıca, Macar dostlu unun bir

ni anesi olarak 1906’da, Thö-

köly mre, II. Rakoczi ve anne-

si lona’nın kemikleri ve e ya-

larını Macaristan’a göndermi

ve iki ülkenin birbirine yak-

la masında önemli bir katkıda

bulunmu tur.

Buna kar ılık Macarlar da gü-

nümüzde, “Vücudu sizde kalbi

bizim topraklarımızda” dedik-

leri Kanûnî Sultan Süleyman’ın,

ölümünün 500. yıldönümünde,

zamanın Cumhurba kanı Sü-

leyman Demirel’in de katıldı ı 8

Eylül 1994’deki resmi bir tören-

le Kanûnî adına yapılan “Türk-

Macar Dostluk Parkı”nı (Matra

Tepesi) açmı ve vefat etti i ye-

rin yakınındaki köyün adını da

“Süleyman” olarak de i tirmi -

tir. Kanûnî’nin Macaristan’da

heykelinin dikilmesi münase-

betiyle, Macaristan’ın 1961-

1965 yıllarında arasında An-

kara Büyükelçisi olan mren

Czekman u anlamlı de erlen-

dirmeyi yapmı tır: “Osmanlı

Devleti, slâm’ın ho görüsüyle

milletleri kayna tırmak sure-

tiyle Balkanlarda 500 yıl devam

etti. Her topluma kendi kültü-

rünü üretme ve o kültüre göre

ya ama serbestisini verdi. Dün-

ya tarihinde ilk defa, fethedi-

len bir ülke, fethi yapan ki inin

heykelini dikiyor. Bunun elbet-

te derin bir anlamı vardır.”

Kasım 200962

Page 63: Başyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi...gibi baýka insanlara esir olma-ları söz konusudur. Bu yüzden Allah’a kulluk gerçek özgürlü-üün kendisidir. “Allah, geçimsiz

“Batı’nın Son Sı ına ı”na

Te ekkürler!

Öte yandan Osmanlı Dev-

leti, 1828-1829 Osmanlı-Rus

Sava ı sonrasında Ruslar ta-

rafından kandırılıp göç ettiri-

len binlerce reâyayı, çok yönlü

bir faaliyet içerisine girerek ço-

unu tekrar eski topraklarına

döndürmeye muvaffak olmu -

tu. 20 Ekim 1861 tarihli bir ve-

sikada, daha önce Ni eyaletin-

den Sırbistan’a geçen Bulgarlar,

Osmanlı Devleti hakkındaki dü-

üncelerini öyle ifade etmi -

lerdi: “Hak Teâlâ zeval verme-

sin, Devlet-i Aliye-i Osmaniye

sayesinde mamuriyetimiz gün-

den güne artmakta idi. Hu-

susiyle bu tarafa te rifi nizden

beri cümlemizin iyili ine çalı -

tı ınız ve fukara hakkında nice

yardım ve iyilikler etti inizin

ükrünü eda edemeyiz. Böyle

güzel bir ömür sürerken Sırbis-

tan içinden silahlı birtakım e -

kıya çıkıp, köylerimiz çit kena-

rında oldu undan zabite haber

vermeye vakit olmadı. Bu asi-

ler ve haramiler geceleyin bıçak

ve tüfek ile hanelerimizi basıp

cümlemizi cebren Sırbistan içi-

ne götürdükten sonra malları-

mızı ve hayvanlarımızı zabt et-

63

“1699’da Orta Macar Kralı Thököly mre, Avusturya’ya kar ı

Osmanlı’nın yardımınaba vurmu ve Karlofça Antla ması hükümlerine

göre zmit’te ikamet etmesine izin verilmi ti.

Yine Ferenc Rakoczi II de, Avusturya’ya kar ıOsmanlı’ya sı ınarak, Pasarofça Antla masıgere ince maiyetiyle birlikte Tekirda ’a

yerle tirilmi ti.

Bundan ba ka, 1848-1852 seneleri arasında, Louis Koussouht, Bem ve Dembinsky’nin ba larındabulundu u birçok Macar mülteci de Osmanlı’ya sı ınmı ; Avusturya ve

Rusya’nın bütün ısrar ve tehditlerine kar ın iade

edilmemi lerdi.”

Page 64: Başyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi...gibi baýka insanlara esir olma-ları söz konusudur. Bu yüzden Allah’a kulluk gerçek özgürlü-üün kendisidir. “Allah, geçimsiz

tiler ve çocuklarımızı esir eylediler. Bizler, birçok

günler meydanda ve kırlarda kalarak bu tarafa

gelmek için a layıp feryad etti imiz halde bazıla-

rımızı darb ve hapsettiler. Bizleri rahat oturdu-

umuz vatanımızdan, mal ve mülkümüzden ayı-

rıp bu kadar belaya ve ziyana u rattıktan sonra

esir ederek eziyet ettiklerine dayanamayıp, birer

iki er fi rar ederek ve padi ahımızın merhamet ve

adaletine sı ınarak geldik. Merhametiniz ve hak-

kaniyetiniz ne yapar ise razıyız. Biz müstehak ol-

du umuz cezamızı çektik. Allah için ve padi ah

ba ı için bizleri geri çevirmeyin. Yapıp verdi imiz

defter mucibince buna malımız, hayvanlarımız,

karılarımız ve çocuklarımız Sırbistan içinde kalıp

zabt olundu undan merhamet ve ihsan buyrulup

onların dahi kurtarılmasını rica ederiz ve evlat-

larımızla beraber padi ahımızın kullu undan ve

hizmetinden bir an ayrılmamaklı a ahd etmi ve

buna yemin eylemi oldu umuzdan kusurumu-

zun af buyrulmasını yalvarırız.”

Osmanlı’nın âdil ve müsamahakâr idaresin-

den ziyadesiyle memnun ve mesrur olan Gayr-i

Müslim tebaa, bunu fırsat buldukça “ ükran duy-

gularıyla taçlandırarak” önde gelen ki ileri ve yö-

neticileri aracılı ıyla Bâb-ı Ali’ye sunulan birçok

“Mazharnâmeler”de (te ekkürnâme) açık bir bi-

çimde tarih önünde teslim ve takdir etmi tir. Bu-

nun dı ında, son dönemlere de in Osmanlı ülke-

sine, Prusya, Macaristan, Avusturya, Almanya,

Fransa ve talya gibi ülkelerden ciddi oranda bir

göç dalgası vaki olmu ve bunlar uygun mahal-

lere yerle tirilmi lerdir. Bu tarihlerde Osman-

lı “Hasta Adam” hükmünü çoktan giymi ; müz-

min birtakım siyasî, ekonomik ve askerî sıkıntılar

cenderesinde debelenmesine ra men Avrupalılar

açısından yine de hâlâ bir numaralı “tercih edilen

ve sı ınılan ülke” özelli ini korumu tur. Nitekim

bu çerçevede, müste rik J. Ph. Fallmerayer’in Os-

manlı ülkesini “Avrupa’nın en son sı ına ı” ola-

rak görmesi fevkalade anlamlıdır.

“Mevcudiyetimizi Türklerin Âlicenaplı ına Borçluyuz!”

“Sevgi Medeniyetinin” temsilcisi Osmanlı, fa-

zilet, insanlık ve hizmetlerini, “varlı ını ve etnik

kimli ini kendisine borçlu olan” Sırplara dahi

tasdik ettirmesini bilmi tir. Hâkimiyetinde kal-

dı ı müddetçe ba ını a rıtan milletlerin ba ın-

da gelmesine ra men, cihan ümul ho görüsüyle

Sırpları bile kucaklayan Osmanlı, barı ve huzur

Kasım 200964

Page 65: Başyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi...gibi baýka insanlara esir olma-ları söz konusudur. Bu yüzden Allah’a kulluk gerçek özgürlü-üün kendisidir. “Allah, geçimsiz

dolu âsûde bir hayatı; sahip oldu u bütün hak,

hürriyet ve nimetleri onlarla da payla maktan çe-

kinmemi tir. Bu cümleden olarak bir Sırp ilim

adamı, Osmanlı’nın Sırbistan’dan aldı ı vergiyi

ve orada yaptı ı yatırımın envanterini çıkardı ın-

da; Sırbistan’ın ödedi i vergiden çok daha fazla

genel bütçeden pay aldı ını tespit etmi tir. Ame-

rikalı Tarihçi W. McGowan da, yaptı ı ara tırma-

lar sonucunda; Osmanlı idaresindeki Sırbistan’da

nüfus ba ına dü en gıda mahsulünün, Avrupa-

lı Devletlerin sömürgelerindeki köylülerin elinde

kalan gıda mahsulünden çok daha fazla oldu unu

ortaya çıkarmı tır. Macaristan limler Akademi-

si üyesi olan Tarihçi Kaldy-Nagy tarafından orta-

ya çıkarılıp yayınlanan bir belgede belirtildi ine

göre, Osmanlı Devleti, Macaristan’a hâkim oldu-

u devirlerde, 1558-1560 yılları arasında halktan

topladı ı 6 milyon akçe vergiye mukâbil; aynı dö-

nemde, 23 milyon akçe tutarında yatırım yapmı -

tır. te Osmanlı’nın, Balkan Yarımadası’na “çil

çil serpti i” vakıf eserlerinin akıllara seza sayı-

ları: Yugoslavya: 6616, Yunanistan: 3771, Bulga-

ristan: 3339, Arnavutluk: 1015, Macaristan: 724,

Romanya: 234.

“Ke ke Osmanlı’nınHâkimiyetinde Kalsaydık!”

Romenler de, mevcudiyetlerini Osmanlı ba-

rı ve ho görüsüne borçlu olduklarını, takdir

ve ükran dolu hislerle, Adliye Nazırı Monsi-

er Dissescu’nun a zıyla öyle dile getirmi lerdir:

“Kim ne derse desin, biz Romenler, bugünkü mev-

cudiyetimizi Türklerin âlicenaplı ına borçluyuz.

dareleri altına aldıkları milletlere kar ı hakiki bir

efkat, mürüvvet ve müsamahakârlık ile muame-

le etmemi olsalardı; onların yerine herhangi bir

kom u milletin tahakkümü altına girmi bulun-

saydık; u anda yeryüzünde tek bir Romen kal-

mazdı!” Aynı gerçe i ba ka bir Romen milletveki-

li de dile getirmi tir: “Hiçbir zaman hatırımızdan

çıkarmayaca ız ki, bizi sa dan soldan tehdit eden

Slav, Leh, Macar, Alman tehlikesine kar ı birli-

imizi, dilimizi, toplumumuzu korumu ve hat-

ta kuvvetlendirmi olan, Türk ordularıdır. Bugün

müstakil bir Romen Devleti varsa biz bunu belki

de Türklerin buralara gelerek memleketimizi çok

eski bir tarihte istila etmi olmalarına borçluyuz.”

1989’da kızıl diktatör Çavu esku dönemi Roman-

ya Kültür Bakanı Andrei Rle u’nun, manidar iti-

rafı daha da çarpıcıdır: “Osmanlılar zamanında,

dedelerimiz refah içinde ya amı lar... Ke ke Ça-

vu esku ve krallık devrini görece imize Osmanlı

Devleti’nin hâkimiyetinde kalsaydık!”

Son Söz

“Türkleri, Tanrı tarafından, Hıristiyanlı ı ter-

biye, cezalandırma ve ıslah için gönderilmi mil-

let” olarak selâmlayan Protestan Mezhebi’nin ku-

rucusu Martin Luther’in, Osmanlı’nın Avrupa

içlerine kadar ilerleyip ortaya koydu u âdilane

sistemle yerli halkın gönlünde taht kurması üze-

rine, halkı acımasızca sömüren yöneticileri uyar-

mak amacıyla beyan etti i u sözler, Osmanlı’nın

insanlık mertebesindeki büyüklü ünü göstermesi

açısından çok çarpıcıdır: “Sizin gibi gözü doymaz

prenslerin, toprak a alarının ve burjuvaların ida-

resi altında ya amaktansa, Osmanlıların idare-

sinde fakir olmak daha hayırlıdır.”Son olarak Ma-

car Tarihçi Rasony’nin, “Tarih-i Mübarek ah”tan

yaptı ı u muhte em iktibasa yer verelim: “Türk-

ler, denizin derinli inde midye kabu u içinde

saklı inciye benzerler. De erinin takdir edilebil-

mesi için denizi bırakarak kralların tacını, gelin-

lerin kula ını süslemesi gerekir.”

65

Kaynak: Bu makalenin konusu kapsamında daha ayrıntılı bilgi için u kitap-larımıza ve oradaki di er kaynaklara bakınız: smail Çolak, Osmanlı’nın Gizli Tarihi, stanbul, 2008, Nesil Yay.,Do u-Batı Kav a ında Osmanlı, stanbul, 2004; Modern Zamanlarda Osmanlı’yı Aramak, 2. Baskı, stanbul, 2005.

Page 66: Başyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi...gibi baýka insanlara esir olma-ları söz konusudur. Bu yüzden Allah’a kulluk gerçek özgürlü-üün kendisidir. “Allah, geçimsiz

Adı : Firâs.

Lakabı : Akra’. Kel oldu u için Akra’ lakabıyla

tanındı.

Do um yılı : Tesbit edilemedi.

Do um yeri : Tesbit edilemedi.

Baba adı : Hâbis b. kâl b. Muhammed et-

Temîmî

Anne adı : Tesbit edilemedi.

E (ler)i : Tesbit edilemedi.

Akrabaları : Sahâbeden Leylâ bint Hâbis, Akra’ın

kızkarde idir.

O ulları : Rivâyetlerde on o lu oldu u geçmek-

teyse de isimlerini tesbit edemedik.

Kızları : Tesbit edilemedi.

Kabilesi : Temîm

slam’a giri i : H. 8. Daha önce Mecûsî idi.

Sohbet süresi : 2-3 yıl

Rivâyeti : 1

Ya adı ı yer : Medîne, Kûfe, Basra, am, Mekke.

Mesle i : Ticaret

Hicreti : Medîne

Sava ları : Mekke’nin fethine, Huneyn Gaz vesi’ne

ve Tâif Muhasarası’na katıldı. Hz. Ebû Bekir döneminde

de birçok sava lara ve fetihlere katıldı, aktif rol oynadı.

Görevleri : Câhiliye döneminde hakemlik yapar,

adaletle hük mederdi. Kavminin Müslüman olmasında ve

ba lılıklarını sürdürmelerinde önemli rol oynadı.

Fizikî yapı : Kel idi.

Mizacı : Sert mizaçlıydı, cesur ve ba arılı bir

ku mandandı.

Ayrıcalı ı : Temim kabilesinin reislerindendi. Hz.

Peygamber’in kalplerini slâm’a ısındır mak için çokça ga-

nimet verdi i ahıslar (müellefe-i kulûb) arasın daydı. Ona

Huneyn ganimetlerinden yüz deve verdi i gibi, Hz. Ali’nin

Yemen’den getirdi i altın külçeden de pay verdi.

Ömrü : 70 civarında olmalı.

Ölüm yılı : H. 33.

Ölüm yeri : Yermuk (?)

Ölüm sebebi : Yermuk Sava ında (H. 12) on o luyla

birlikte öldürüldü üne dair rivayetler var ise de, vefat yılı

ile bu rivayet uyu mamaktadır.

Hakkında : Mescid-i Nebevî’ye girerek, “Ey Mu-

hammed, dı arı çık sana!” diye ba ıranlar arasındaydı ve

onlar hakkında: “Hücrelerin arkasından sana ba ıranla-

rın ço u aklı ermez kimselerdir. E er sen yanlarına çı-

kıncaya kadar sabretselerdi üphesiz onlar için daha iyi

olurdu” meâlindeki 49/Hucurât, 4-5. ayetler indi.

Bir gün Hz. Peygamber’in, torunu Hasan’ı öptü ünü gören

Akra’ buna hayret etmi ve kendisinin on çocu u oldu u-

nu, fakat hiçbirini öpmedi ini söylemi ti. Bunun üzerine

Allah Rasulü, “Merhamet etmeyene merhamet olunmaz.”

buyurdu.

Haccın farz oldu unu teb li eden Hz. Peygamber’e, “Her

yıl mı haccedece iz?” diye sorması üzerine, “Ey iman

eden ler! Açıklandı ı zaman ho unuza gitmeyecek husus-

ları sormayın.” meâlindeki âyet de onun hakkında inmi -

tir.

Hadisleri : Peygamberimizin odalarının arkasın-

dan ba ırmı ve “Ey Muhammed! Benim övdü üm kim-

se aziz, yerdi im ise zelil olur.” demi , bunun üzeri ne Hz.

Peygamber de, “Bu, sadece Allah’a mahsustur.” buyur-

mu tu.

Sahabe AlbümüBünyamin ERUL*

* Prof. Dr.

Kaynaklar: stîâb, no: 98, s. 65; sâbe, I. 58-59; Üsd, I. 128-130; D A, II. 285; Müsned, II. 269, III. 488.

EL-‘AKRA’ B. HÂBİS

Kasım 200966

Page 67: Başyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi...gibi baýka insanlara esir olma-ları söz konusudur. Bu yüzden Allah’a kulluk gerçek özgürlü-üün kendisidir. “Allah, geçimsiz

“Kur’an okuyana, (cennete girdi inde) öyle denir: “Oku ve yüksel! Aynen dünyadaki gibi

tertîl üzere oku!” denilir.”(Ebû Dâvûd, Vitr, 20)

KırkHadisYirmiüçüncü

Hadis

Yorum

Türkçe Açıklaması

Tezhib: �ehnaz Özcan

( eyh Hamid-i Veli, Kırk Hadis, (Haz: Prof. Dr. Enbiya Yıldırım), Nasihat Yayınları, 2007.)

eyh Hamid-i Veli Hz. (Somuncu Baba)

“Hadiste, dünyada güzel sıfatlardan hasıl olan iyi amellerin

kar ılı ının, feyiz sahibi Yüce Yaratıcı’nın huzurunda aziz bir feyz

eklinde insana tecelli edece ine i aret vardır. Amel yurdunda

alınacak mükâfat ise ezeldeki aslî mükâfat miktarıncadır. Bu

nedenle talibin ilahî ahlâkla ahlâklanması için be erî vasıfl ardan

soyutlanması gerekir. lâhî ahlâk ise ne kadar da güzeldir.”

Page 68: Başyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi...gibi baýka insanlara esir olma-ları söz konusudur. Bu yüzden Allah’a kulluk gerçek özgürlü-üün kendisidir. “Allah, geçimsiz

SAĞLIKADIM ADIMADIM ADIM

SAĞLIK

PsikolojiSefa SAYGILI*

Kasım 200968

Page 69: Başyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi...gibi baýka insanlara esir olma-ları söz konusudur. Bu yüzden Allah’a kulluk gerçek özgürlü-üün kendisidir. “Allah, geçimsiz

69

Sa lıklı hayat için

genelde ko ma

sporu tavsiye edi-

liyor, ya ına, durumuna ve vak-

tine bakılmaksızın herkesin

ko ması isteniyordu. Fakat za-

manla ko unun birçok mahzur-

ları ortaya çıktı. Bazı ki ilerin

kalbi dayanamadı ve yollarda

kaldılar. Sa lanan faydaların,

ko u bırakıldı ında devam et-

medi i ortaya çıktı. Bunun üze-

rine ko udan vazgeçildi ve yü-

rüyü ün en güzel spor oldu u

ke fedildi. Gerçekten yürüme-

nin ko maya göre pek çok üs-

tünlükleri bulunmaktadır. Her-

hangi bir sistemik (kalp-damar,

solunum vs.) hastalı ı olanların

ve ya lıların ko ması uygun de-

ildir, ama bunlar rahatça yü-

rüyü yapabilirler.

Yürüyü sporu sürekli ya-

pılırsa, ko u ve di er a ır spor-

ların kazandırdı ı faydaların

ço unu sa lar. Üstelik hiçbir

tehlikesi de yoktur. Vücudun

adale tonusunu yükseltir, kilo

attırır, kalp-damar ve solunum

sistemlerini sa lı a kavu turur.

Yürürken tepeden tırna a bü-

tün vücut idman yapmı olur.

Bel kasları kuvvetlenir, hareket

etme kolayla ır ve vücut esnek-

le ir. Kemikler sa lamla ır, ek-

lem a ınması gecikir. Sinir ger-

ginlikleri ve sırt a rıları hafifl er.

Düzenli bir yürüyü kalbin kas-

larını kuvvetlendirir, çalı ma

yükünü azaltır ve dinlenme sü-

resini uzatır. Bu bakımdan yü-

rümek, özellikle kalp ve damar

hastalıklarına yakalananlar için

çok faydalıdır. Çünkü yürüyen-

lerin bütün vücut hücreleri, ha-

vanın oksijeninden daha çok is-

tifade eder. Ko u sırasında ise,

beden kapasitesi aniden yük-

seldi inden, kas ve eklemler ile

dola ım sistemi zarar görebil-

mektedir.

Yürüyenlerin kanlarındaki

plaketler (trombositler) birbi-

rine yapı arak kümeler olu tur-

maz. Böylece damarlar tıkan-

maz, kanın akımı kolayla ır

ve kalp krizleri önlenmi olur.

Yine yürümek, yüksek tansiyo-

nu a a ı çekerek kontrol altı-

na alınmasını sa lar. Hafi f veya

orta derecede hipertansiyonu

olanların kas basınçları, yürü-

meye ba ladıktan birkaç hafta

sonra normale dü mektedir. Bu

sporu yapan yüksek tansiyon-

lulardan yüzde 20-25’inde ise,

bir iyile me olmakta ve sente-

tik ilâçları kullanmasına lüzum

kalmamaktadır. Aslında alınan

bütün sentetik ilâçların yan te-

sirlere ve vücutta uyu mazlık-

lara yol açtı ı bilinmektedir.

Vücutta toplanan zararlı ya la-

rı eritmek için de ko mak art

de ildir. Yürüyerek kilo atmak

mümkündür. Sakatlanma teh-

likesi olmamasının sebebi ise,

yürürken adımlarımızın vücut

a ırlı ının 1-1,5 katı gibi küçük

bir darbe ile yere çarpmasıdır.

Oysa ko mada bu oran vücut

a ırlı ının 3-4 katıdır. Ko -

ma sırasında önemli miktarda

sıvı kaybedildi inden, mühim

elektrolitlerde azalma meydana

gelir. Zira terleme ile vücuttan

tuzla birlikte potasyum ve mag-

nezyum da atılmaktadır. Bu da

yürüyü te olmayan bazı mah-

zurlara yol açar.

Yürüyenlerin beyninde a -

rıları yok eden adrenalin ve an-

derphin miktarı artmakta bu

sayede ki ilerin dü ünme yete-

nekleri geli mektedir. Yürüme-

nin en büyük üstünlü ü ise ba-

sitli idir. Herhangi bir âlet veya

oyun sahası bulmak veya tüke-

ninceye kadar zorlanmak gerek-

mez. Gerçekten bol bol yapılan

yürüyü ün vücudumuza sayısız

faydalan vardır. Bir yere gider-

ken, elden geldi ince ta ıta bin-

meyelim ve yürüyelim. Asansör

yerine merdivenleri kullana-

lım. Yoruluncaya kadar yürü-

meyi tercih edelim. Yazımızı,

Peygamber Efendimizin (s.a.v)

asırlar öncesinden gelen ve gün

geçtikçe tazelenen mesajları ile

bitirelim: ‘’En hayırlı tedavi bu-

rundan ve a ızdan alınan ilâç,

hacamat (kan aldırma) ve yü-

rüyü le yapılan tedavidir.’’ (El

Uhu-dül Kübra) ‘’Yolculuk edin.

Sıhhatli olur, ferahlık duyarsı-

nız.’’ (Tıbb-ı Nebevî)

* Prof. Dr.

Page 70: Başyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi...gibi baýka insanlara esir olma-ları söz konusudur. Bu yüzden Allah’a kulluk gerçek özgürlü-üün kendisidir. “Allah, geçimsiz

EdebiyatVedat Ali TOK

yTOK

Kasım 200970

HAKÎKÎ DÎVÂNI“15. yüzyılın bilim hayatı ile ilgili olarak da bütün olumsuzluklara ra men sayıları

yüzü a an birçok bilimsel ve toplumsal eser yazıldı ından ve II. Bâyezid devrinde

medreselerin sayısının hızla artı ından bahsedilmektedir.”

Page 71: Başyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi...gibi baýka insanlara esir olma-ları söz konusudur. Bu yüzden Allah’a kulluk gerçek özgürlü-üün kendisidir. “Allah, geçimsiz

Yûsuf-ı Hakîkî’nin tasavvuf dü-

üncesini i leyen iirlerinden

olu an Dîvânı Prof. Dr. Erdo an

Boz tarafından Hakîkî Dîvânı adıyla yayınlandı.

Yûsuf-ı Hakîkî, halk arasında daha çok Somun-

cu Baba namıyla bilinen eyh Hâmid-i Velî’nin

o ludur. Yûsuf-ı Hakîkî eyhlik makamına ka-

dar yükselmi , yazdı ı mensur-manzum çe it-

li eserleriyle tasavvuf dü üncesini yaymak iste-

mi tir.

Sayın Boz, eseri hazırlama amacıyla ilgili ola-

rak unları söylüyor: “XV. yüzyıl, Eski Anado-

lu Türkçesi’nin en olgun devresidir. Bu yüzyıl

hem dil özellikleri hem de eser sayısı itibariy-

le oldukça zengindir. Ancak ele geçen birçok

eser yanında birço u da maalesef kaybolmu -

tur. Kültürümüzün temel ta ı olan bu eserlerin

gelecek nesillere duyurulması ve bilim dünya-

sına kazandırılması önemli bir görevdir. Yap-

mı oldu umuz çalı ma, temelde bu gayeye hiz-

met içindir.”

Eser, “Giri ” ve “Kar ıla tırmalı Metin” ol-

mak üzere iki bölümden meydana gelmi . Giri

bölümünde; Yûsuf-ı Hakîkî’un hayatı ve eserle-

ri hakkında bilgi verilmi . Kar ıla tırmalı Metin

bölümünde Hakîkî Dîvân’ının de i ik nüshala-

rı göz önüne alınarak, nüsha farkları da belirtil-

mek suretiyle bir metin olu turulmu .

Erdo an Boz, kitabının giri bölümünde, ese-

rin telif edildi i döneme ait siyasî, ilmî ve dinî-

tasavvufî hayat hakkında da bilgi vermi .

Devrin siyasî durumu hakkında tarihî kay-

nakları referans göstererek, unları söylüyor

Boz: “Fatih’in 3 Mayıs 1481 Per embe günü ölü-

münden sonra 12 Mayıs 1481’de II. Bâyezid tah-

ta çıktı. Yeni padi ahın ilk yıllardaki en büyük

sorunu, kendisiyle iktidar mücadelesine giri en

karde i Cem Sultan oldu. Uzun yıllar süren bu

karde kavgası, 25 ubat 1495’te Cem Sultan’ın

vefatıyla son buldu. II. Bâyezid, Avrupa’da ne-

bahtı, Modon ve Koron’u feth ederek Bo dan

seferi ile buraları Osmanlı’ya ba lamı ve uzun

mücadelelerden sonra Memluklular ile barı-

ı sa lamı tır. Fetret Devri’ne ra men üç ci-

han padi ahı yeti tiren ve bir ça ın kapanıp

yeni bir ça ın açılmasına vesile olan XV. yüz-

yıl, Türk ve Dünya tarihi açısından son derece

önemlidir. Yapılan fetihler ve kazanılan ba arı-

larla Osmanlı Devleti, dünyanın en büyük dev-

leti olmu ve devlet bütün müesseseleri ile Yük-

selme Devri’ne girmi tir.”

15. yüzyılın bilim hayatı ile ilgili olarak da bü-

tün olumsuzluklara ra men sayıları yüzü a an

birçok bilimsel ve toplumsal eser yazıldı ından

ve II. Bâyezid devrinde medreselerin sayısının

hızla artı ından bahsedilmektedir. Yine bu asır-

da Osmanlı’nın esaslı medrese te kilatının Fatih

devrinde kuruldu una i aret edilmektedir. Fatih

döneminde kurulan Sahn-i Seman medreseleri

dünya çapında me hur olmu bilim müessesele-

rindendir.

Yazar, dönemin dinî ve tasavvufî haya-

tı hakkında da ünlü seyyah bni Batuta’dan

öyle bir alıntı yapıyor: “Bilâd-ı Rûm ahâlîsi

umûmen mezheb-i mâm-ı A’zam Ebû Hanîfe

üzere olarak ehl-i sünnettir. çlerinde Kaderî,

Râfızî, Mutelizî, Hâricî bulunmayıp Cenâb-ı

Hüdâvend-i bî-endâz, onları bu fazîlete ser-

efrâz buyurmu lardır.”

Bir eser incelenirken, eserin yazıldı ı dö-

nemin dil özellikleri, devrin zihniyeti ve eserin

muhtevasında etkin olacak di er bütün unsur-

lar bilinmelidir. Kanaatimizce yazar da Yûsuf-ı

Hakîkî ve onun Dîvânı üzerine yıllarca çaba ve

emek harcamı ; sonunda, önsözünde belirtti i

hedefi ne ula mı tır. Ke ke kütüphanelerimizin

rafl arında incelenmeyi, günyüzüne çıkmayı bek-

leyen binlerce yazma eserimizin de ne irleri bir

an önce yapılabilse.

71

Page 72: Başyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi...gibi baýka insanlara esir olma-ları söz konusudur. Bu yüzden Allah’a kulluk gerçek özgürlü-üün kendisidir. “Allah, geçimsiz

Kitaplık

Sivas’ta Alevilik

Hasan CO KUN

Sivas Zirve Yayıncılık

Tel: 0 346 225 16 50

Hayati Sır

Hayati SIR

Hayy Kitap

Tel: 0 212 352 00 50

Yıldızlarla Uyumak

Mehmet Nuri YARDIM

Nar Çocuk

Tel: 0 212 512 37 69

Ailede Ahlak E itimi

Prof. Dr. Mehmet Zeki AYDIN

Tima Yayınları

Tel: 0 212 511 24 24

Adam Olacak Çocuklar çin…

Erdemler Serisi

Tima Çocuk

Tel: 0 212 511 24 24

Erdo an Boz, Hakîkî Dîvânı’nı ha-

zırlarken çe itli nüshaları kar ıla tır-

mı ve sa lam bir dîvân metni kurma

gayretinde olmu tur.

Boz, yaptı ı incelemeler sonucunda

air Hakîkî ve eseri hakkında u mü-

talaalarda bulunuyor: “Sanat endi esi

ta ımayan air, iirlerinin neredey-

se tamamını tasavvufî bir ne eyle ve

daha çok nasîhat tarzında yazmı -

tır. Bunların dı ında devrin siyasî

ve sosyal konularını i ledi i toplum-

sal içerikli iirleri de vardır. Arapça

ve Farsça’ya kuvvetle vakıf olan a-

irin kelime hazinesi oldukça geni -

tir. Eserlerinde bildi i üç dilin zengin

kelime kadrosunu görmek mümkün-

dür. Bu da bazen a dalı söyleyi le-

re sebep olmu tur. Yûsuf-ı Hakîkî’un

Türkçe kelime tercihi gibi bir endi esi

yoktur. Ancak nisbeten sade bir dil-

le yazdı ı ve terkiplerden arındırdı-

ı iirlerinde kullandı ı Türkçe dik-

kat çekicidir.”

Aksaray Valili i l Kültür ve Tu-

rizm Müdürlü ü Yayınları arasında

A ustos 2009 tarihinde çıkan eser

864 sayfadan meydana geliyor.

Hakîkî Dîvânı:

Urılur dinle her sabah u mesa

Nevbet-i la ilahe illallah

Sürilür taht-ı dilde dikdi liva

Nusret-i la ilahe illallah

mısraları ile ba layıp,

Ol hakîkî sen bir ayak topragı

Hızmete muhkem ku anup ku agı

Demdüre hasıl ganî-i batın it

Niçe bir yirden dirersin ba agı

mısraları ile sona eriyor.

Kasım 200972

Page 73: Başyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi...gibi baýka insanlara esir olma-ları söz konusudur. Bu yüzden Allah’a kulluk gerçek özgürlü-üün kendisidir. “Allah, geçimsiz

ALLAH’IM!

Zerreden kürreye hep sır muamma! Ürpertir bu esrar perdesi beni!Aklımı fi krime etsem de yama, Yine de acizim idrakten seni.

Ku atmı ilmin yüce kâinatı. Atomlarda gizli her madde ve renk! Görmek için art mı, göz bu sanatı? Ne müthi denge ve ne büyük ahenk!

Allah’ım ilmine aç biilaçken, Parmak izimizde gizledin bizi. lmine brahim bile muhtaçken Kün sırrına sırda et hepimizi!

Hikmet kapısından girebilmek zor? Bana Kendini aç yakın olayım! Yakar beni merak, gönle ate kor! Bombo um izin ver nurla dolayım!

Mehmet SERTPOLAT

Ahm

et G

ENC

AL

73

Page 74: Başyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi...gibi baýka insanlara esir olma-ları söz konusudur. Bu yüzden Allah’a kulluk gerçek özgürlü-üün kendisidir. “Allah, geçimsiz

HikâyeÜmit Fehmi SORGUNLU

Kasım 200974

BAYRAKTAR BAYRAKTAR

Page 75: Başyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi...gibi baýka insanlara esir olma-ları söz konusudur. Bu yüzden Allah’a kulluk gerçek özgürlü-üün kendisidir. “Allah, geçimsiz

7575

Vakit ö leye yakla ı-

yordu. Aniden çı-

kan rüzgârın etki-

siyle ortalık toz duman içinde

kalmı tı. Bir sis bulutu gibi

etrafa yayılan toz dalgasın-

dan hiçbir yer görünmüyordu.

Meydanı at ki nemeleri ve kılıç

akırtıları doldurmu tu. Arada

bir co kuyla gelen ‘Allah Allah’

nidaları yorgunluktan bitap dü-

en Alp Erenlere moral veriyor,

daha bir evkle sava malarını

sa lıyordu.

afakla birlikte hücu-

ma geçen Osmanlı ordusu

Gelibolu’nun kuzey kapısından

ehre girmeye çalı ıyordu. Ala-

yın bayraktarlı ını yapan Kara-

cabey, ta ıdı ı bayra ı sıkı sı-

kıya kavramı , toz bulutunun

sınırlı görü mesafesi içinde

kendine yol arıyordu. Ordu bi-

raz sonra ehre girecek ve bur-

ca bayrak dikilecekti. Onun için

en ön safl arda olmalıydı. Tut-

tu u bayra ı güçlükle ta ıya-

rak ne tarafa gitti ini bilmeden

ha bire yürüyordu. Biraz sonra

fetih müyesser oldu unda ko-

mutanları “Bayraktar Ba ı ne-

rede?” diye seslendi i zaman,

“Buradayım Pa am” diye he-

men öne çıkmalıydı. Onun için

Osmanlı ordusunun bayraktar-

lı ını yapmak bir erefti. Baba-

sı gibi uzun boylu ve iri yapılı

oldu u için Ertu rul Pa a ken-

disini de babası gibi bayrak-

tar yapmı tı. Babası da yıllarca

Osmanlı’nın sanca ını ta ımı -

tı. Bir yerde babadan kalma bir

vasiyet, bir andı bu. Hiç unut-

mamı tı. 18 ya larında bir ci-

vandı. Babası yine yorgun argın

bir seferden dönmü tü. Gö -

sünde bizzat sultan tarafından

takılan kocaman bir ni an var-

dı. Babasına gö sündekinin ne

oldu unu sordu u zaman, Padi-

ah tarafından takılan bir kah-

ramanlık ba arı belgesi oldu-

unu söylemi ti. Babasının sol

gö sünde takılı olan ni an çok

ho una gitmi , bana da verirler

mi, diye sormu tu. Babası gü-

lümseyerek “Elbette” demi ve

Osmanlılardaki bayra a verilen

önemi anlatmı tı. “Devleti, Âl-i

Osman’ın yani milletin hüküm-

ranlı ını temsil eden bayrak ke-

sin olarak kutsal sayılır. Yere

dü ürmemek, dü mana bırak-

mamak, manevî haysiyetine

dokunacak bir duruma sokma-

mak için ölüm dâhil her türlü

fedakârlık göze alınır. Ölenler

ehit olur ve Peygamberimizin

yanına gider. Kalanlar da Padi-

ahın özel iltifatına mahzar ola-

rak benim gibi madalya alırlar.

n allah sen de benim gibi bay-

raktar olur ve anlı bayra ımı-

zı en yükseklere dikersin.” O

günden sonra Osmanlı ordusu-

na bayraktar olmaya söz vermi

ve çok sevdi i bayra ı ta ıma-

ya daima özlem duymu tu. Ba-

bası öldükten sonra da orduya

gitmi ve kendisinin de baba-

sı gibi bayraktar olmaya geldi-

ini söylemi ti. Ertu rul Pa a

Karacabey’i öyle tepeden tır-

na a süzdükten sonra “Tamam,

olabilir” diyerek onu orduya al-

mı , bir süre e itim ve deney-

den sonra bayra ı teslim etmi -

ti.

Ne kadar yürüdü ünü ve

nereye geldi ini kestiremiyor-

du. Etrafı kaplayan toz bulu-

tu rüzgârla birlikte yava yava

da ılmaya ba ladı ında Bizans

askerlerinin kendisine do ru

yakla makta oldu unu gördü.

a kınlıkla sa a sola bakındı.

Arkada larının daha gerilerden

sava arak gelmekte olduklarını

gördü. Ancak onlar gelene ka-

dar kendisi ya ehit, ya da esir

dü ecekti. Her iki durumda da

bayra ın dü man eline geçme-

si kaçınılmazdı. Bu ihtimali dü-

ünmek dahi Karacabey’i çıldır-

tıyordu. Çünkü elindeki bayrak

Osmanlı’nın namusuydu. Bu

namusu çi netmek, ya da dü -

mana teslim etmek Karacabey

için ölümden de beterdi. Ace-

“Ne kadar yürüdü ünü ve nereye geldi ini

kestiremiyordu. Etrafı kaplayan toz bulutu

rüzgârla birlikte yava yava da ılmaya

ba ladı ında Bizans askerlerinin kendisine

do ru yakla makta oldu unu gördü. “

Page 76: Başyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi...gibi baýka insanlara esir olma-ları söz konusudur. Bu yüzden Allah’a kulluk gerçek özgürlü-üün kendisidir. “Allah, geçimsiz

Kasım 200976

le bir eyler yapmalıydı. Gözle-

rini yumdu ve anlık bir dü ün-

ceye daldı. Aklına ani bir fi kir

geldi. Bayra ı teslim etmekten-

se parça parça edip yutmak en

güzel yoldu. Derhal palasını çı-

kardı ve aceleyle bayra ı parça-

layarak çi neyip yutmaya ba -

ladı. Bayrak parçaları bo azına

takılıyor ama zor da olsa onları

yutuyordu. Dü man yakla tık-

ça acele ediyor, bir taraftan da

Allah’a yardım etmesi için yal-

varıyordu. Gelen dü mana pa-

lası ile kar ı koyarken bir ta-

raftan da parçalamı oldu u

bayra ın son parçalarını yut-

maya çalı ıyordu. Onlara tes-

lim olmaktansa yuttu u bayra ı

ile birlikte ehit olmayı hedefl i-

yordu. Aldı ı a ır yaralar kar ı-

sında artık ayakta duracak me-

cali kalmamı tı. Yava ça yere

yıkıldı. Osmanlı ordusunun git-

tikçe yakla tı ını gören haçlı-

lar Karacabey’i öylece bırakıp

kaçmı lardı. Dü man askerle-

rinin birden bire kaçmalarına

bir mana verememi ti. Yattı ı

yerden arkada larına bakarken

durumu anladı. Babasının ya-

lınkılıç gülerek kendisine do ru

yakla tı ını gördü. “Baba” diye

söylendi belli belirsiz. Sonra da

“Bayra ı dü mana vermedim”

cümlesi zorla çıktı kanlı dudak-

larının arasından. Gözlerinin

yava ça kendili inden kapan-

masına mani olamıyordu.

— Karacabey! Karacabey!

Güçlükle gözlerini açtı.

“Baba” diye mırıldandı.

— Ne babası benim ben, Ko-

cabıyık Ahmet’le Pehlivan Yusuf.

Kocabıyıkla Yusuf Pehlivan’ı

hayâl meyâl seçti.

— Siz misiniz, diye söylendi.

Do rulup bakmak istedi,

ama ba aramadı.

— ehre girdik mi? Dedi.

— Evet, u anda Osmanlı or-

dusu ehri teslim almı vaziyet-

te.

Hafi fçe gülümsedi.

— Elhamdülillah.

Arkada ları sa ına soluna

bakınıp bayra ı aradılar. Bula-

mayınca merakla sordular.

— Bayrak nerede Karaca-

bey? Yoksa yoksa dü mana mı

kaptırdın?

— Hayır, asla! Dü mana ver-

mektense çi neyip yuttum onu.

— Kocabıyıkla Yusuf Peh-

livan birbirlerine bakındılar.

nanmamı gibi bir hâlleri var-

dı.

— Koca bayra ı nasıl yuttun

Karacabey?

Karacabey hâllerinden ken-

disine inanmadıklarını anla-

mı tı. Ani bir kararla elindeki

palayla karnını yardı. Kanla ka-

rı ık bayrak parçaları dı arı çık-

tı. Karacabey güçlükle konu -

maya ba ladı:

— Benim kabrimi sakın bay-

raksız bırakmayın.

Sonra da bir daha açmamak

üzere gözlerini yumdu.

Page 77: Başyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi...gibi baýka insanlara esir olma-ları söz konusudur. Bu yüzden Allah’a kulluk gerçek özgürlü-üün kendisidir. “Allah, geçimsiz
Page 78: Başyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi...gibi baýka insanlara esir olma-ları söz konusudur. Bu yüzden Allah’a kulluk gerçek özgürlü-üün kendisidir. “Allah, geçimsiz

Örnek HayatYusuf HALICI

ŞEMSEDDİN SİVASÎ (KARA ŞEMS)

Güzel Anadolu’muzda yeti en bü-

yük velilerden olan emseddin Ah-

med Sivasî 1519 (H.926)’da Tokat’ın

Zile ilçesinde do du. Biraz esmer olu u dolayısı

ile Kara ems olarak öhret bulmasının yanın-

da ems-i Aziz, Sivasîzâde olarak da anılmı -

tır. Zile’de do ma sına ra men, hayatı Tokat’ta

ve bilhassa Sivas’ta geçmi tir. Babası Ebü’l-

Berekât Muhammed Ahmet Yesevi’nin Hora-

san Erenleri Zinciri’nden olup kendisine ba lı

müridanıyla birlikte Zile’ye gelmi yerle mi ve

orada vefat etmi tir.

Ba ta babası olmak üzere, çevresi maneviyat

ehli insanlarla ku atılmı olan emseddin Ah-

med Sivasî daha yedi ya ındayken babası mür-

idi eyh el-Hâc Hızır Efendinin duasını almak

üzere Amasya’ya götürmü , dönü ünü mütea-

kip Zile’nin ileri gelen âlimlerden, ilk tahsiline

ba ladı. Burada sarf ve nahiv ilimlerini ö ren-

dikten sonra Tokat’a büyük biraderleri Muhar-

rem ve brahim Efendilerin yanına gönderildi.

Orada zamanın büyük ve me hur âlimlerinden

Arakiyecizâde emseddin Mahvî Efendi ile

eyh irvani’nin derslerine katılarak, ilimde

hayli mesafe katetti. Aklî ve naklî ilimlerde bel-

li bir seviye elde etti.

Kasım 200978

Page 79: Başyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi...gibi baýka insanlara esir olma-ları söz konusudur. Bu yüzden Allah’a kulluk gerçek özgürlü-üün kendisidir. “Allah, geçimsiz

Tahsilini ta-

mamladıktan son-

ra stanbul’a gidip,

zamanın en gözde med-

reselerinden olan Sahn-ı

Semân medreselerinden birinde

müderrislik yapmaya ba ladı.

Gitti i bir kazasker ziyaretinde makam,

mevki isteyen müderris ve kadıların küçülme-

lerini görerek üzüldü ve bundan rahatsız ola-

rak müderrisli i bıraktı. Daha sonra buradan

am’a gitti, ertesi yıl da hac farizasını eda ede-

rek, Zile’ye döndü ve talebe yeti tirmeye, halka

vaaz ü nasihat etmeye ba ladı.

Yapmaya çalı tı ı bu hizmetleri yanında

kalbinde yanan ilâhî a k onu tasavvufa yönlen-

dirdi ve Amasya’ya giderek Ezine Pazarı’nda

babasının eyhi Hacı Hızır’ın halifelerinden

Muslihuddin Efendi’ye biat etti. Bir müddet

sonra hocası vefat etmesi üzerine Tokat’ta bu-

lunan eyh Mustafa Kırbâsîye’ye biat etmek is-

terse de eyh, hasta ve ya ının ilerlemi olma-

sı nedeniyle kendisiyle me gul olamayaca ını

bildirdi ve bu arada emseddin Sivâsî’ye müjde

vererek, eyhi olacak zatın 6 ay sonra Tokat’a

gelece ini söyledi.

Bunun üzerine emseddin Sivâsî tekrar

Zile’ye döndü ve tedris faaliyetine devam etti.

6 ay sonra hocası Arakiyecizâde emseddin

Mahvî Efendiden eyh Abdülmecîd irvânî’nin

Tokat’a geldi ini ö renir. Abdülmecid irvani

Hazretleri’nin yanında kısa zamanda kemale

erip icazet aldıktan sonra Zile’ye döndü.

O devir Sivas Valisi Hasan Pa a, Sivas’ta in a

ettirdi i Yeni Cami (Meydan Camii)’nin eyh ve

vaizli i için kendisine tavsiye edilen emsed-

din Sivâsî’yi Sivas’a davet etti. O da bu daveti

kabul ederek ailesi ve talebeleriyle Sivas’a ge-

lip yerle ti. Bir tekke in a edip, camide vaaz ü

nasihat, tekkede tâat, ibadet ve riyazet ile me -

gul oldu.

emseddin Sivâsî

Hazretleri 1597 tarihi-

ne kadar burada talim ve

ir ad faaliyetlerini sürdür-

mü tür.

lerlemi ya ına ra men (80)

Kara ems, Padi ah III. Mehmed ile

önce E ri seferine sonra Haçova meydan

muharebesine katıldı. Hatta Haçova’da or-

dunun bozulması sırasındaki üstün gayreti sa-

yesinde muharebe seyrinin Osmanlılar lehine

dönmesini sa ladı ı bilinmektedir.

Sefer dönü ünde seferin yorgunlu u ve kı ın

iddetinden biraz rahatsızlandı ı için bir müddet

stanbul’da istirahat etti. Dönü için izin istedi-

inde Sultan III. Mehmed, emseddin Sivâsî’yi

stanbul’da alıkoymak istediyse de makul sebep-

ler neticesinde Sivas’a dönmesine müsaade etti.

Güzel ahlâklı, iyi huylu, fakirlere ve misafi r-

lere ikramı seven, sehâ ve ihsan sahibi, özü sözü

do ru, oldu u gibi görünen, mütevazı bir ahsi-

yete sahip olan emseddin Sivâsî, hayatını insan-

lara hizmete adamı , günün her vaktinde onlara

bir eyler vermek için u ra mı , di er zamanla-

rını ölünceye kadar tekkesinde zikir ve tefekkür-

le geçirmi tir.

emseddin Sivâsî Hazretleri, Sivas’a döndük-

ten kısa bir müddet sonra 1597 tarihinde vefat

etti. Damadı Recep Sivâsî Efendi tarafından kıldı-

rılan cenaze namazına 60.000’e yakın cemaat ka-

tıldı ı rivayet edilmektedir. Vaaz ve ir adda bu-

lundu u Meydan Camii haziresine defnedildi.

79

Page 80: Başyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi...gibi baýka insanlara esir olma-ları söz konusudur. Bu yüzden Allah’a kulluk gerçek özgürlü-üün kendisidir. “Allah, geçimsiz

Kasım 200980

Page 81: Başyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi...gibi baýka insanlara esir olma-ları söz konusudur. Bu yüzden Allah’a kulluk gerçek özgürlü-üün kendisidir. “Allah, geçimsiz

81

Ramazan ayı boyunca 7 il ve ilçe

merkezinde evinde yemek pi-

iremeyecek derecede ya lı ve

bakıma muhtaç 1.391 ki iye günlük sıcak yemek

ula tırılırken yurt genelindeki 14 ilde iftar ça-

dırlarında ise 25.850 ki iye yemek ikram edil-

di.

Darende’de Ramazan ayı boyunca Somun-

cu Baba Cami avlusunda ‘Hulûsi Efendi ftar

Sofraları’nda 20.000 ki iye iftar ikramları ya-

pıldı.

Ayrıca 47 il ve ilçe merkezinde 7.000 aileye

gıda yardımı yapılırken yine bazı yerlerde yaka-

cak ve ev e yası yardımları yapıldı.

Bu kapsamında fakir ailelere giyecek, e itim

döneminin ba laması nedeniyle de 5 bin ö ren-

ciye e itim seti yardımı yapıldı.

Bu yıl ayrıca Pakistan’ın slamabad kentin-

de ihtiyaç sahibi 1.000 aileye gıda paketi ve yıl-

lardır geleneksel olarak sürdürülen ‘Somuncu

Baba Sebil Ekmekleri’nin de da ıtımı yapıldı.

Engellilere Bayram Hediyesi

Vakfımız bayram sabahında iki engel-

li vatanda a özel donanımlı araç hedi-

ye ederek çifte sevinç ya amalarını sa ladı.

Osman Çalık ve Emine Önal’a özürlü araç-

ları hediye edildi. 57 ya ındaki Önal ara-

cın tesliminde “Bu güzel bayram sabahında

bize çifte sevinç ya attınız, Allah sizi her za-

man mutlu etsin” dedi. Osman Çalık’da yeni

aracına kavu aca ı için sabaha kadar uyu-

yamadı ını ve çok mutlu oldu unu bildirdi.

Vakıf Ba kanımız H. Hamidettin Ate ’de engel-

li vatanda lara araçları güle güle kullanmaları-

nı belirterek bayramlarını kutladı.

YURT İÇİNDE VE YURT DIŞINDA KİMSESİZLERİN ELİ, AYAĞI :

VAKFIMIZ“Vakfımız bayram sabahında iki engelli vatanda a özel donanımlı araç hediye

ederek çifte sevinç ya amalarını sa ladı. Osman Çalık ve Emine Önal’a

özürlü araçları hediye edildi.”

Page 82: Başyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi...gibi baýka insanlara esir olma-ları söz konusudur. Bu yüzden Allah’a kulluk gerçek özgürlü-üün kendisidir. “Allah, geçimsiz

SEVGİÜZERİNE

“Sevgi, sihirli bir sözcüktür, hayatımızın vazgeçilmez tutkusudur, onsuz ya am

dü ünülemez. Sevgi, sonsuz pınardır, sevgi ya ama amacıdır. Sevgi, payla maktır, önce

sev, sonra ne yaparsan yap diyen ne güzel söylemi . Sevgi, sevilen için kabule en yakın

duadır. nsanların güven bunalımını a masının en emin yolu sevgidir.”

AileAli ÖZKANLI

Kasım 200982

Page 83: Başyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi...gibi baýka insanlara esir olma-ları söz konusudur. Bu yüzden Allah’a kulluk gerçek özgürlü-üün kendisidir. “Allah, geçimsiz

83

Kalplerin anah-

tarı, ruhların

gıdası sevgi-

dir. Çünkü sevginin açamayaca-

ı hiç bir kapı yoktur. nsanın

hayatı sevmesi için birçok neden

vardır ki, bunları saymakla biti-

remeyiz. nsan ne kadar mutsuz,

karamsar da olsa yine hayattan

vazgeçmek istemez. Hayatı sa-

dece madde olarak de il, ma-

nen ruhsal duygular ve hislerle

de ya amak oldu unu bilmeli-

yiz. Dünyadaki her eyi sevebil-

mek için insanın önce kendini

sevmesi gerekir. Kendini seven

ba kalarını da sever. Onlarla ta-

nı ır, görü ür, dertlerini ve se-

vinçlerini payla ır.

Sevgi, sihirli bir sözcüktür,

hayatımızın vazgeçilmez tutku-

sudur, onsuz ya am dü ünü-

lemez. Sevgi, sonsuz pınardır,

sevgi ya ama amacıdır. Sevgi,

payla maktır, önce sev, sonra

ne yaparsan yap diyen ne güzel

söylemi . Sevgi, sevilen için ka-

bule en yakın duadır. nsanların

güven bunalımını a masının en

emin yolu sevgidir.

Sevgimiz artırmak mı istiyo-

ruz? Gelin o zaman sevdi imi-

zi belli edelim, konu urken göz-

lere bakalım, acıları dinleyelim

ve payla alım, ba arıları takdir

ederek duyguları anlamaya ça-

lı alım.

Bu noktada okullarımız, ço-

cuklarımızı geli tirmeyen, be-

cerisini ve sevincini yok eden

özensiz sıkıcı yerler yerine on-

lara dünyanın en güzel ve sevinç

veren yeri olmalıdır. Ö retme-

yi ve ö renmeyi en büyük mut-

luluk kayna ı olarak görmeliyiz.

Bunu sevgi ile yapalım, sevgiyi

eksik etmeyelim. Her ö rendi i-

miz ey kendimizi yenilememizi

sa ladı ını unutmayalım.

Sevgi konusunda; Tolstoy:

“Anladım ki insanlar kendileri-

ni dü ünüp, ya ıyor görünse de

hakikatte onları ya atan tek ey

sevgidir. Kim severse Allah’a

yakla ır. Allah da ona yakla ır.

Çünkü O, sevgiyi yaratandır.”

diyor. Stres yerine ne e, karam-

sarlık yerine ümitli olmayı dene-

meliyiz. Elimizdekinin kıymetini

bilip, bundan mutluluk duyabil-

meliyiz.

Peygamberimiz (s.a.v.):

“Hastalık gelmeden sa lı ın,

ihtiyarlık gelmeden gençli in,

fakirlik gelmeden zenginli in,

me guliyetten önce bo zama-

nın, ölümden önce hayatın kıy-

metini bilmeliyiz.” buyurmu tur.

Sevgi, saygı, do ruluk en büyük

de erlerdir. Maddenin de yapa-

mayaca ı eyler oldu unu unut-

mayalım. Hayatı güzellikle dol-

durmak sevgi ile mümkündür,

sevmeyen sevilmez. Sevgisiz kal-

mayın, gönlünüz, gününüz hep

sevgiyle dolsun. Hak dostu, Al-

lah a ı ı Yunus Emre sevgiyi ba-

kınız ne güzel dile getirmi : “Ben

gelmedim dâvâ için / Benim i im

sevgi için / Dostun evi gönüller-

dir / Gönüller yapmaya geldim.”

Yine bir ba ka dörtlü ünde

ise “Gelin tanı olalım / i ko-

lay kılalım / Sevelim, sevilelim /

Dünya kimseye kalmaz.” diyor.

Erzurumlu brahim Hakkı

Hazretleri de öyle diyor: “Hiç

kimseye hor bakma / ncitme,

gönül yıkma / Sen nefsine yan

çıkma / Mevlâ görelim neyler /

Neylerse güzel eyler.”

Sevgi bir güle benzer, çiçek-

te sonsuzlu u ya arken diken-

de sonsuz acıları tadarsın. Öyle

bir sevgi olmalı ki, çöldeki çiçe-

i kurutmamak için gözya larıy-

la sulamak, gözlerde bir damla

ya olup kaybetmemek için a -

lamamak gerekir. Sevgiler kır çi-

çekleri gibi ellerde de il, kur un

yarası gibi kalplerde ta ınmalı-

dır. Ayrılıklar küçük sevgileri öl-

dürür, ama büyük sevgileri güç-

lendirir. Tıpkı rüzgârın mumu

söndürüp de ate i güçlendirdi-

i gibi.

Sevgililer stanbul gibi olma-

lı, fethi zor, ama fatihi bir tane

olmalıdır. Sevgi çiçekleriyle ol-

mak, onları koklamak, sulamak,

yeti tirmek, onların boy atmasını

görmek ne kadar güzel olur de il

mi? Sevgi ba larımızın tacı, gö-

nül bahçemizin en güzel meyve-

sidir. Sevgi dolu bir dünyada ya-

amak özlemi ne güzeldir. Sevgi

pınarları birer Zemzem, Kevser

ve gül olan misk gibi kokularıy-

la olmak, canımız gül çiçekleri-

ni solumak, sevginin yakıcı ve

ölümsüz güzelli iyle beraber ol-

mak umuduyla...

Page 84: Başyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi...gibi baýka insanlara esir olma-ları söz konusudur. Bu yüzden Allah’a kulluk gerçek özgürlü-üün kendisidir. “Allah, geçimsiz

Sa lıkAkın D NDAR

SEBZELERİNFAYDALARI

Ispanak

Amerika Birle ik Devlet-

leri’nde, tüketimde ıspanak sa-

latası ba ı çekiyor. Demir yö-

nünden zengin, koyu ye il

yapraklı ve güzel tadı olan ıs-

panak, di er yapraklı sebzelere

nazaran daha çok protein içeri-

yor. Salatada yenilen çi ıspa-

nak, harika bir lif kayna ı. Is-

panak suyu, bol C vitamini ile

so uk algınlıklarına kar ı daya-

nıklılık veriyor ve hemoroid ra-

hatsızlı ına iyi geliyor.

Ispanak, provitamin A, C

vitaminleri, demir ve çe itli

enzimlerce çok

zengin olup, bu

maddeler, in-

sanda bol kan

yapıyor. Ispa-

nak ayrıca, ke-

miklerin ve di lerin sa lam-

lı ını temin ediyor. Ispanak

suyu, kalp adalelerini de kuv-

vetlendiriyor. Özel enzimi ile

pekli i giderip ba ırsak zehir-

lenmesini önlüyor. Kalp rahat-

sızlı ı olanlara, haftada 1-2 fi n-

can taze sıkılmı ıspanak suyu

içmeleri öneriliyor. Uzmanlar,

ıspana ın, karaci eri, lenf bez-

lerini, kan dola ımını uyardı ı-

nı belirterek, hamilelere, kanlı-

canlı bir bebe e sahip olmaları

için bol ıspanak yemelerini tav-

siye ediyor.

Bezelye

Kansızlı ı gideren ve

pekli i geçiren taze be-

zelyenin, kan kanserine kar ı

koruyucu etkisi oldu unu ifa-

de eden uzmanlar, gıda de eri

ve insana zarar vermeme bakı-

mından fasulyeden daha üstün

oldu unu savunuyor.

Lahana

Bol miktarda B, C ve E vi-

tamini ve potasyum içeren la-

hananın, eker ve romatizma

hastaları için de çok faydalı ol-

du unu belirten uzmanlar, bol

Kasım 200984

Page 85: Başyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi...gibi baýka insanlara esir olma-ları söz konusudur. Bu yüzden Allah’a kulluk gerçek özgürlü-üün kendisidir. “Allah, geçimsiz

arsenik, kükürt ve vitaminleri

ile kanı temizleyip cildi güzel-

le tirdi ini, bol idrar söktürdü-

ünü, vücuttaki suyu ve zehirli

maddeleri idrarla dı arı attı ını

bildiriyor. Uzmanlar, lahananın

kansızlı ı giderdi ini ve kanse-

re kar ı etkili oldu unu da kay-

dediyor. Uzmanlar, sadece la-

hana çe itlerinde bulunan U

vitamininin, mide ve ba ırsak-

ların iç yüzeyini korudu unu,

oralardaki yaraların iyile mesi-

ni sa ladı ını da vurgulayarak,

bu sebzenin, ya lanmayı önleyi-

ci ve kalp krizine kar ı koruyan

bir mineral kabul edilen selen-

yumun kayna ı oldu unu hatır-

latıyor. Uzmanlar, selenyumun

ayrıca, sa lıklı görünü lü bir cilt

verdi ini de belirtiyor.

Karnabahar

Fosfat ve potasyum ihti-

va eden ve içeri inde, kadınla-

rı gö üs kanserine kar ı koru-

yan indol-3 karbonal bulunan

karnabaharın, lahanadaki besin

de erinin ço una sahip oldu-

unu bildiren uzmanlar, “Kar-

nabahar çiçek oldu u için, bol

bol fosfor ve vitaminleri, cin-

siyet hormonu, bol E vitami-

ni ve protein içerir. Bu madde-

leri ile cinsel gücü arttırır, buna

ba ı olarak kalp rahatsızlıkları-

nı da giderir. Sinirleri ve beyni

iyi çalı tırır, onların yıpranma-

sını önler” diyorlar.

Brokoli

Uzmanlar, brokolide, ha-

vuçtakinden daha fazla beta

karoten bulundu unu söyleye-

rek, bu sebeple yenilebilecek,

suyu içilebilecek en iyi besin-

lerden oldu unu kaydediyor.

Beta karotenin, güçlü bir kan-

ser sava çısı oldu unu vurgu-

layan uzmanlar, yemek boru-

su, mide, ba ırsak kanserleri

tehlikesini azalttı ını ifade edi-

yor.

Brokolinin ayrıca, B1 ve C

vitamini ile dolu oldu unun

altını çizen uzmanlar, yüksek

miktarda kalsiyum, kükürt,

potasyum ve selenyum madde-

leri içerdi ini belirtiyor. Mine-

ral ve demir eksikli ini gideren

brokolinin vitamin deposu ol-

du unu bildiren uzmanlar, su-

yunun havuç veya elma suyu

ile karı tırılarak içilmesinin de

faydalı oldu unu kaydediyor.

Pırasa

Pırasanın bol vitaminleri,

mineralleri ve çe itli nitritleri

ile çok ifa verici özelli i bulun-

du unu vurgulayan uzmanlar,

mide-ba ırsak rahatsızlıkları,

deri hastalıkları, damar sertli-

i için faydalı oldu unu belir-

tiyor. Uzmanlar, pırasa yeme-

inin, ba ırsaklara yumu aklık

verip pekli i giderdi ini, he-

moroidi olanlara da ferahlık

sa ladı ını bildiriyor. Uzman-

lar, pırasa çorbasının, böbrek-

leri çalı tırarak bol idrar sök-

türdü ünü ve vücutta birikmi

üre asidi ve ürat tuzlarını dı a-

rı attı ını ifade ediyor.

85

Page 86: Başyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi...gibi baýka insanlara esir olma-ları söz konusudur. Bu yüzden Allah’a kulluk gerçek özgürlü-üün kendisidir. “Allah, geçimsiz

Kasım 200986 Kasım 200986

DemirhindiDemirhindi baklagiller ailesine ba lı bir bitki tü-

rüdür. Ülkemizde de yeti tirilen bu bitki uçucu ya -lar, bitkisel ya asitleri, karbonhidrat gibi maddele-ri içermektedir.

Özellikleri: Demirhindi bitkisinin boyu yakla ıkolarak 20 – 30 m arasında de i iklik göstermekte-dir. Ülkemizde genel olarak erbeti yapılarak kul-lanılsa da sa lık ve besleyici özelliklerinden dolayıyaprak ve meyveleri de toplum içinde yaygın ola-rak tüketilmektedir. Baharat olarak kullanıldı ındakendine özgü ek i tadı olan bu baharat çok besle-yicidir. Birçok yeme e, salatalara, çorbalara, tur-ulara katılır. Üzerine toz eker serpi tirilerek çi

olarak da tüketilebilir. Ayrıca reçel ve erbet yapı-mında da kullanılır.

Faydaları: - Ba ırsak faaliyetlerini düzenler, sindirim bozuklu una iyi gelir, ferahlatıcı etkiye

sahiptir, baharat olarak kullanılır, meyveleri bes-leyicidir, ba ırsak solucanlarının dü ürülmesindeyardımcı rol oynar, müshil ve iç yumu atıcı bir et-kisi vardır.

Demirhindi erbeti

Kullanılan Malzemeler : 200 gr Demirhindi, Bal ya da eker, 2 litre su, stedi e ba lı olarak ka-ranfi l, tarçın veya zencefi l

Yapım ekli: Bir tencereye ak amdan suyu, bal veya ekerin yarısı ile demirhindiyi koyun, sabaha kadar çözülsün. Ertesi gün bal veya ekerin di eryarısını da ilave ederek kaynatın. Tencereyi ate -ten alarak so umaya bırakın. Yeterince so uduk-tan sonra tülbentten süzün ve elde edece iniz er-beti i elere doldurup 1 gün so utun, ertesi gün servis yapın.

ifalı Bitkiler

Page 87: Başyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi...gibi baýka insanlara esir olma-ları söz konusudur. Bu yüzden Allah’a kulluk gerçek özgürlü-üün kendisidir. “Allah, geçimsiz

8787

Gönülden kramlar Mesude SARI

Hünkâr Be endi (6 Ki ilik)Malzemeler:

½ kg ku ba ı kuzu eti - 2 orta boy domates - 1 orta

boy so an - 3 adet sivribiber -1 çorba ka ı ı tereya ı -

1 çorba ka ı ı zeytinya ı - Tuz, karabiber, pulbiber

Be endi çin Kullanılacak Malzeme Listesi

4 adet patlıcan - 2 çorba ka ı ı tereya ı - 2 çorba ka-

ı ı un - 2 su barda ı süt - 3 çorba ka ı ı rendelenmi

ka ar peyniri - Tuz ve karabiber

Be endinin Hazırlanı ı:

Patlıcanları ate üzerinde veya fırında közleyin. Köz-

lenmi patlıcanların kabuklarını soyun. Soyulmu pat-

lıcanları çatal yardımıyla ezin. Orta boy tencerede te-

reya ını eritin. Unu ekleyip, un kokusu gidene kadar

kavurun. Kavrulan una yava yava sütü ekleyin. Muhal-

lebi kıvamına gelene kadar karı tırarak pi irin. Ezilen

patlıcanlara, rendelenmi ka ar peynirini, tuz ve kara-

biberi ekleyin. Karı tırdıktan sonra tencereyi ocaktan

alın.

Etin Hazırlanı ı:

Bir tencere içerisine eti ve ya ı alıp, soteledikten son-

ra pi meye bırakın. Pi en etlere 1 çorba ka ı ı sıvıya

ile birlikte yemeklik do radı ımız so anları ilave edin.

Pembele ene kadar kavurun. Kavurdu unuz et ve so-

ana kabukları soyulmu , küp eklinde do ranmı do-

matesleri ve sivri biberleri ilave edin. Daha sonra tuz

ve karabiberi ekleyin. Kısık ate te 10-15 dakika pi irin.

Servis taba ına aldı ınız be endinin üzerine 1 servis

ka ı ı yardımıyla etten yayıp, servis yapın. Afi yet, ifa

olsun. Kurban Bayramınızı tebrik ederiz.

Bekir SARI

Page 88: Başyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi...gibi baýka insanlara esir olma-ları söz konusudur. Bu yüzden Allah’a kulluk gerçek özgürlü-üün kendisidir. “Allah, geçimsiz

Kasım 200988

Adı / Soyadı:

Kurum Adı:

Ünvan:

Dergi Teslim Adresi:

Posta Kodu: ehir:

Telefon: ( )

Faks: ( )

E-posta: @

Türkiye : 70 TL Avrupa : 72 Euro ABD: 102 USD

Banka / Posta çeki hesabınıza yatırdım. Dekont li iktedir.

Posta Çeki Hesap No: 1361068Ziraat Bankası Darende ubesi : 26798480-5001

Faturayı adıma kesiniz

Faturayı irket adına kesiniz

Vergi Dairesi:

Vergi No:

Abone Ba langıç Tarihi:

mza

Derginizin elinize sa lıklı bir ekilde ula abilmesi için yukarıdaki alanları eksiksiz bir ekilde doldurunuz.

Her satırını okurken farklı boyutlarıylafarklı manevi iklimlerde gezece iniz bu dergiyi elinizden bırakamayacaksınız.

Visan ktisadi letmesiZaviye Mah. Hacı Hulûsi Efendi Cad. No:71 44700 Darende MalatyaTel: (422) 615 15 00 Faks: (422) 615 28 79 [email protected]

Çocuk ekiyle birlikte yıllık abone bedeli 70 TL

Dergisi Hediyesi...

KurbanlarKurban Ola

Yeniden Varolu unFormülü: Hac

K A S I M 2 0 0 9Fiyat : 7 TLAYLIK L M-KÜLTÜR VE EDEB YAT DERG S

Dergisi Hediyesi...

Tunus GeziNotlar

TakvâElbisesi

E K M 2 0 0 9Fiyat : 7 TLAYLIK L M-KÜLTÜR VE EDEB YAT DERG S

OKUL

Ayl k Somuncu Baba Çocuk Dergisi - Kas m 2009

Y l: 3 Say : 35

Ayl k Somuncu Baba Çocuk Dergisi - Ekim 2009

Y l: 3 Say : 34