209
İÇİNDEKİLER İbadetin Tanımı İbadetlerin Teşri Süreci İbadetin Sebep ve Gayesi İbadet Çeşitleri İbadetin Başlıca Özellikleri İbadet Mükellefiyeti İbadetle İlgili Bazı Terimler HEDEFLER • Bu üniteyi çalıştıktan sonra • İbadet kavramını kavrayabilecek • İbadetin sebep ve gayelerini anlayabilecek • İbadet çeşitlerini öğrenebilecek • İbadet mükellefiyetini kavrayabilecek • Mükellefin fiillerini ve ibadetle ilgili bazı terimleri değerlendirebileceksiniz. ÜNİTE 1 İBADET KAVRAMI ve MÜKELLEFİYET İSLAM İBADET ESASLARI Prof.Dr. Davut YAYLALI

İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

  • Upload
    others

  • View
    66

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

İÇİN

DEK

İLER

• İbadetin Tanımı

• İbadetlerin Teşri Süreci

• İbadetin Sebep ve Gayesi

• İbadet Çeşitleri

• İbadetin Başlıca Özellikleri

• İbadet Mükellefiyeti

• İbadetle İlgili Bazı Terimler

HED

EFLE

R • Bu üniteyi çalıştıktan sonra

• İbadet kavramını kavrayabilecek

• İbadetin sebep ve gayelerini anlayabilecek

• İbadet çeşitlerini öğrenebilecek

• İbadet mükellefiyetini kavrayabilecek

• Mükellefin fiillerini ve ibadetle ilgili bazı terimleri değerlendirebileceksiniz.

ÜNİTE

1

İBADET KAVRAMI ve

MÜKELLEFİYET

İSLAM İBADET

ESASLARI

Prof.Dr. Davut YAYLALI

Page 2: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

İbadet Kavramı ve Mükellefiyet

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 2

Genel anlamda ibadet

Allah’ın emirlerini

yerine getirmek ve

yasakladığı bütün

fiillerden uzak

kalmaktır.

İbadetler, dinin özünü

teşkil eden iman

esaslarından sonra

dinde ikinci önemli

halkayı oluşturur.

GİRİŞ

İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar,

ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla ilgili esaslar olmak üzere üç kısımda incelenir.

İlahiyat Ön Lisans Programında bu kısımların her biri ayrı bir ders konusu olarak

işlenmektedir. İslam ibadet esasları kapsamında yer alan bazı meseleler güncel

yönleriyle Günümüz Fıkıh Problemleri dersinde de ele alınmaktadır. Bu dersimizin

konusu, isminden de anlaşılacağı gibi İslam’ın ibadetlerle ilgili temel esaslarıdır.

Kitabımızın birinci ünitesini de ibadet ve mükellefiyet kavramlarına ayırmış

bulunuyoruz. İbadetin tanımı, teşri süreci, sebep ve gayesi, çeşitleri, özellikleri,

ibadet mükellefiyeti ve mükellefin fiilleri, ünitemizin ana konularını oluşturacaktır.

Ünitenin sonunda ibadetle ilgili bazı terimlerin de kısa açıklamaları yer alacaktır.

İBADETİN TANIMI

İbadet kelimesi Arapça bir kelime olup sözlükte “kulluk yapmak, itaat etmek,

boyun eğmek” gibi anlamlara gelir. Terim olarak ibadet yani kulluk etmenin biri

genel, diğeri özel olmak üzere iki anlamı vardır.

Genel anlamda ibadet Allah’ın emirlerini yerine getirmek ve yasakladığı

bütün fiillerden uzak kalmaktır. Kişinin Allah’ın rızasını kazanmak için yaptığı veya

terk ettiği her davranış bu anlamda ibadet kapsamında ele alınır. Bu açıdan birey

ve toplumun yararına gerçekleştirilen her olumlu davranışın dini ve manevi bir

yönü vardır ve geniş anlamda ibadet olarak nitelenir.

İbadetin bu genel anlamı yanında bir de namaz, oruç, hac, zekât gibi

mükellefin yaratıcısına karşı boyun eğmesi ve O’na saygısını simgeleyen özel

anlamı vardır. Fıkıh kitaplarında ibadet kavramı daha çok bu dar anlamıyla ele alınır

ve bu bağlamda Allah ve Resulü tarafından yapılması istenen belirli davranış

biçimleri işlenir. Bunların başında hiç şüphesiz İslam’ın temel şartlarını oluşturan

namaz, oruç, hac ve zekât ibadetleri gelir. Ayrıca Kur’an okuma, kurban kesme,

adak ve kefaretler, dualar, çeşitli tür ve isim altında yapılan hayır ve infaklar dar

anlamda ibadet kapsamı içinde değerlendirilir.

İbadetler, dinin özünü teşkil eden iman esaslarından sonra dinde ikinci

önemli halkayı oluşturur. Yani dinin iki asli unsurundan biri Allah’a inanma, ikincisi

ise O’na itaat ve ibadet etmektir. Bunun üçüncü boyutu ahlaki esaslardır. Ahlaki

esaslar, inanç ve ibadetlerdeki samimiyeti ifade ettiği gibi bu tutumun kullarla

ilişkilere yansıtılmasını da içerir. Çünkü insanın Allah’la olan ilişkisini, diğer

insanlarla olan ilişkisinden tamamen ayrı tutmak mümkün değildir. Nitekim Cibril

hadisinde dinin bu üç boyutu iman, İslam ve ihsan kelimeleriyle özetlenir.

MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Sticky Note
ÖNCE İMAN, HEMEN ARKASINDAN İKİNCİ OLARAK İBADET
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
Page 3: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

İbadet Kavramı ve Mükellefiyet

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 3

İbadetlerin şekil ve

ayrıntıları Hz.

Peygamber’in uygulama

ve açıklamalarıyla

netleşmiştir.

İBADETLERİN TEŞRİ SÜRECİ

Mekke döneminde öncelikli olarak tevhit inancı yani tek Allah’a, O’nun

Peygamberine ve ahiret gününe iman vurgulanmış, ahlaki değerlere yer verilmiş,

tevhit anlayışını pekiştiren ibadetler de peyderpey teşri kılınmaya başlamıştır.

Namaz ve ona hazırlık niteliğindeki abdest, gusül ve maddi temizlik Mekke

döneminde emredilmiştir. Beş vakit namaz, hicretten bir yıl kadar önce miraçta

farz kılınmış, cuma namazı da hicret öncesinde emredilmiştir. Hicretten sonraki

yıllarda yani Medine döneminde de İslam’ın diğer şartları olan oruç, zekât ve hac

ibadetleri farz kılınmış kamu düzeni, hukukî ve ticarî hayat başta olmak üzere dinin

diğer alanlardaki ameli hükümleri tamamlanmıştır.

İbadetlerin teşriinin ilk dönemlerden itibaren iman esaslarıyla birlikte veya

onlardan hemen sonra yer alması, bunların dindeki merkezi yeri ve inancın

korunmasında sahip bulunduğu önemi göstermektedir.

Kur’an’da başta namaz olmak üzere oruç, hac ve zekât ibadetleri sıkça

hatırlatılıp emredilir. Ancak daha çok bu ibadetlerin önemi vurgulanarak amaçları

belirtilir. Bu ibadetlerin şekil ve ayrıntıları Hz. Peygamber’in uygulama ve

açıklamalarıyla netleşmiştir. Yaklaşık yirmi üç yıllık tebliğ görevinin Medine

döneminde Hz. Peygamber ibadetlere ve insan ilişkilerine ait açıklamalarda

bulunmuştur. Bu çerçevede “Ben nasıl namaz kılıyorsam siz de öylece kılınız”

(Buharî, “Ezan”, 18), “Hacla ilgili hükümleri benden öğreniniz” (Nesaî, “Menâsik”,

220) diyerek ümmetine örnek olmuş, O’ndan ibadet esaslarını öğrenen sahabe de

sonraki nesillere bu esasları aynen nakletmişlerdir. Bundan dolayı ibadetler

konusunda fiili ve kavli sünnetle sahabe tatbikatı vazgeçilmez bir kaynak değeri

taşır.

İbadetler, dinin ameli hükümlerinin en başında yer aldığı için fıkhın ana

konularından birini teşkil eder. Şahısların kendilerine, Allah’a ve diğer insanlara

karşı hak ve sorumluluklarını bilmesi şeklinde tanımlanan fıkhın bütün konularının

ibadet yönü olmakla birlikte özellikle kişinin Yaratan’ına karşı duyduğu saygı, itaat

ve ta’zimi simgeleyen davranışlar ibadet olarak algılanmaktadır.

Bu sebeple ibadet konuları genel olarak fıkıh kitaplarının ilk bölümlerinde

yer alır. Bu kısmın ilk konuları da ibadetlere vesile olan abdest, teyemmüm, gusül

gibi temizlik bahisleridir. Daha sonra, namaz, oruç, hac, zekât bazen da nikâh veya

cihad şeklinde konular sıralanır.

Önemine binaen ibadet konuları zamanla ilmihal ismiyle müstakil kitaplarda

işlenmeye başlamıştır.

MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
Page 4: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

İbadet Kavramı ve Mükellefiyet

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 4

O hâlde insanın

yaratılışına uygun

davranış Allah’a

inanmak ve ona ibadet

etmektir.

Kur’an’da birçok ayette

hürmet, tazim ve itaatin

en yüksek ifadesi olan,

ibadetin ancak Allah’a

yapılacağı, O’ndan

başkasının buna layık

olmadığı (Fatiha, 1/5;

Nahl, 16/36; İsra,

17/23) ifade edilir.

Kur’an’da birçok ayette hürmet, tazim ve itaatin en yüksek ifadesi olan,

ibadetin ancak Allah’a yapılacağı, O’ndan başkasının buna layık olmadığı (Fatiha,

1/5; Nahl, 16/36; İsra, 17/23) ifade edilir. Çünkü dünya ve ahirette bütün nimetleri

veren ancak O’dur. Allah’ın yüceliği karşısında sadece insanoğlu değil, kâinatta

bulunan her şey lisan-ı hâl ile O’na ibadet eder. Hayvanlar, dağlar, ağaçlar, yıldızlar,

gökte uçan kuşlar ve diğer varlıklar Allah’ın istediği şekilde O’na ibadet eder. (İsra,

17/44; Hac, 22/18; Nûr, 24/41). İnsan ve cinlerin dışındaki varlıkların yaptıkları

ibadete şuursuz oldukları için “el-ibâde bi’t-teshir” denir. İnsan ve cinlerin yaratılış

gayelerinin Allah’a ibadet etmek olduğu Kur’an’da ifade edilmektedir. (Zâriyat,

51/56). İnsanlar ibadeti kendi tercihleriyle yaptığı için onların ibadetlerine de “el-

ibâde bi’l-ihtiyâr” denilir.

İBADETİN SEBEP VE GAYESİ

Yüce Allah insanı diğer varlıklardan ayrı özelliklere sahip olarak yaratmış ve

onu bütün yaratıklardan üstün kılmıştır. Dünyada mutlu olabilmesi için kendisine

maddi ve manevi nice nimetler vermiştir. Bir ayette “O’nun verdiği nimetleri

saymaya kalkışsanız sayamazsınız.” (İbrahim, 34/14) buyurarak bu hususu belirtir.

İnsanın kendisini yoktan var eden, maddi ve manevi pek çok nimeti ona

veren Yüce yaratıcıya karşı, saygı, bağlılık ve teşekkürlerini sunması en tabii bir

görevidir. Bu görev de ancak ibadetlerle yerine getirilir.

İnsanın iyilik ve yardımını gördüğü başka bir insana teşekkür etmesi nasıl bir

görevse kendisine sonsuz ve sayısız nimetleri veren Allah’a karşı daha fazla

şükretmesi de onun en başta gelen görevi olmalıdır. Ancak bu şükür sadece “sana

şükürler olsun Yarabbi”, “Teşekkür ederim Allah’ım” şeklinde sözle değil, O’nun

emrettiği çeşitli ibadetlerle yerine getirilmelidir.

Kur’an’da Allah “Allah’a ibadet edin” (A’râf, 7/59,65,73; Hûd, 11/50,61,84

gibi), “Rabbinize ibadet edin.” (Mâide, 5/72,117), “Bana ibadet edin” (Yâsîn, 36/61)

emirleriyle bu gerekliliği ifade etmektedir.

O hâlde insanın yaratılışına uygun davranış Allah’a inanmak ve O’na ibadet

etmektir. İnsan bu yüce varlığın sevgisini kazanmak ve O’na sığınmak,

korkularından kurtulmak, gelecekten umutlanmak için O’na kulluk yani ibadet

eder. O’nun emir ve yasaklarının gereğini yerine getirmeye çalışır.

Kısaca insan, Allah’a kulluk borcunu ödemek ve O’nun rızasını kazanmak,

dünya hayatını kolaylaştırmak ve insanlara faydalı olmak, ahiret hayatına

hazırlanmak ve sevap kazanmak için ibadet yapar.

MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
Page 5: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

İbadet Kavramı ve Mükellefiyet

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 5

İbadette Allah’a saygı

ve ona bağlılık esastır.

İbadetlerin insana sağladığı birçok dünyevi, maddi faydası da vardır. Ama

insan ibadeti hiçbir menfaat düşünmeden sırf Allah rızası için ve O’nun nimetlerine

karşı bir şükür edası olarak yerine getirmelidir.

Cenab-ı Hakk’ın ibadetlerimizden dolayı bizi mükâfatlandırması, sevap verip

cennetine koyması, cehennem azabından koruması, O’nun bir lütfu ve ihsanıdır.

Allah’ı seven ve O’na hakkıyla bağlı olan birçok büyük insan, ibadeti sırf Allah

için yapar. O’nun rızasını kazanmayı esas alır. Bazı insanlar da Allah emrettiği için

O’na ibadet ederler. Bir kısım kimseler de cennete girmek ve cehennemden

kurtulmak için ibadet ederler. Bu yüce duygulardan uzak olan bazı insanlar ise

dünyada bir çıkar sağlamak için ibadet ederler. Bunların yaptıkları aslında ibadet

olmaktan öte riyakârlık ve münafıklık olur.

Bir fiilin ibadet olabilmesi için inanılarak samimiyetle ve dünyevi bir menfaat

beklenmeden yapılması gerekir. İbadette Allah’a saygı ve O’na bağlılık esastır.

Temel ilke bu olmakla birlikte ibadetlerin ferdî ve toplumsal birtakım

faydaları da vardır. Ancak bunlar ibadetin amacı değil, neticesidir. Müslümanların

Allah rızası için yaptıkları ibadetler neticesinde ortaya çıkan bazı faydalar onların sır

ve hikmetleridir. Mesela namaz, insanı kötülüklerden alıkoyar, kişiyi Allah’a

yaklaştırır, sabra alıştırır. Özellikle cemaatle kılınan namaz, topluluk bilincini

geliştirir, sosyal dayanışmaya katkı sağlar. Zekât, insanın bencillik ve cimrilik gibi

kötü duygulardan arınmasını sağlar. Oruç, yoksulların hallerini daha iyi anlamayı,

onlara yardım duygularının gelişmesini, insanın daha sağlıklı olmasını sağlar.

İbadetle ilgili konuların her biri işlenirken onların sağladığı bu gibi maddi

faydaları da ayrıntılı bir şekilde ele alınacaktır.

İBADET ÇEŞİTLERİ

İbadetler çeşitli açılardan kısımlara ayrılmıştır.

1- Kuvvet derecesine göre farz, vacip, sünnet, sünnet, nafile, müstehap ve

mendup gibi kısımlara ayrılır. Mesela, Oruç, hac, zekât ve beş vakit namaz, cuma

namazı farz; vitir namazı, kurban kesme vacip; umre ve farzlar dışında kalan vakit

namazları sünnet; teheccüt, kuşluk, tahiyyatü’l-mescit namazları da müstehap

sayılır.

2- İbadetler yükümlülüğün ferdi veya genel oluşuna göre de aynî ve kifâî

olarak iki kısma ayrılır. Mükelleflerin her biri tarafından bizzat yerine getirilmesi

gereken ibadetler aynî ibadetlerdir. Beş vakit namaz, ramazan orucu ve hac ve

zekât böyledir. Tek tek fertlerden değil de bütün mükelleflerden yapılması istenen

ibadetler ise kifaî ibadetlerdir. Bu gibi ibadetleri mükelleflerin bir kısmı yaptığı

takdirde diğerlerinden sorumluluk kalkar. İbadeti yapan sevabını alır. Mesela

MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Sticky Note
FARZI AYN VE FARZI KİFAYE
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Sticky Note
ALLAH İÇİN YAPANLAR - ALLAH RIZASI İÇİN YAPANLAR - CENNET İÇİN YAPANLAR - CEHENNEM KORKUSU İLE YAPANLAR
MehmetAli
Highlight
Page 6: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

İbadet Kavramı ve Mükellefiyet

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 6

Bu gibi fiilleri

yapabilecek tek kimse

bulunması hâlinde bu

ibadet onun için aynî

ibadete dönüşür.

cenaze namazı kılmak, kifaî farz, ezan okumak kifaî sünnettir. Bu gibi fiilleri

yapabilecek tek kimse bulunması hâlinde bu ibadet onun için aynî ibadete

dönüşür. Toplumda hiç kimse yapmazsa her mükellef sorumlu olur.

3- İbadetler, ibadetin muayyen veya alternatifli olmasına göre de belirli veya

seçimlik ibadet kısımlarına ayrılır.

Din, mükellefin yapacağı ibadeti belirlemiş ve ona seçim yapma hakkı ve

farklı alternatifler tanımamışsa buna belirli ve muayyen ibadet denir. Beş vakit

namaz, ramazan orucu, cuma namazı gibi.

Dinin tek bir belirleme yapmadan mükellefi birkaç seçenekten birini

yapmakta serbest bıraktığı ibadetlere de seçimli ibadet denir. Mesela yeminini

bozan kişi on fakiri doyurmak veya on fakiri giydirmek ya da bir köle azad etmek

şartlarından birini tercih etme hakkına sahiptir. Bunlardan birine gücü yetmezse üç

gün oruç tutar. Hiçbirini yapmazsa günahkâr olur.

4- Belirli bir vakti olup olmamasına göre de ibadetler iki kısımda mütalaa

edilir. Eda edilmesi için belirli bir vakit tayin edilmeyen ibadetlere mutlak vakitli

ibadetler; vakit tayin edilenlere ise mukayyed vakitli ibadetler denir. Mesela

kefaretler, kazaya kalan ibadetler mutlak vakitli ibadetlerdir. Bunların yerine

getirilmesi için herhangi bir vakit tayin edilmediği için istendiği zaman eda

edilebilirler. Ancak insanın ne zaman öleceği belli olmadığı için imkân

bulunduğunda ifa edilmeleri daha uygundur.

Mukayyed vakitli ibadetlerde ise eda vaktinin başlangıç ve bitiş zamanları

belirlenmiştir. Bunların bir kısmının vakti dar, bir kısmınınki ise geniştir. Bazıları da

bir yönüyle geniş, bir başka yönüyle dardır. Geniş vakitli ibadetlerde belirlenen

vakitte hem o ibadet hem de aynı cinsten başka ibadetler eda edilebilir. Mesela

beş vakit namaz geniş zamanlı ibadetlerdir. Eda vakti içinde aynı cinsten başka bir

ibadetin ifası mümkün değilse buna da dar vakitli ibadet denir. Mesela ramazan

orucu buna örnek teşkil eder. Çünkü ramazan ayında başka bir oruç tutma imkânı

yoktur. Hac ibadeti ise yapılacak fiillerin hac aylarının tamamını kapsaması

itibariyle geniş vakitli, bir yılda ancak bir hac yapılabileceği yönüyle de dar vakitli

bir ibadettir.

Geniş vakitli ibadetin edası için özel niyet şarttır. Dar vakitli ibadetlerde ise

özel niyet olabileceği gibi mutlak niyet de yeterlidir.

5- Sorumluluk veya yapılış şekli kişinin bedeni veya malıyla ilgili oluşuna göre

de ibadetler bedenî ibadetler, mali ibadetler ve hem mali hem de bedenî ibadetler

olmak üzere üç kısma ayrılır. Ayrıca tefekkür gibi kalbî ibadetlerden de söz edilir.

Namaz, oruç, itikâf gibi ibadetler bedenî, zekât, kurban ve sadaka-i fıtır gibi

MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
Page 7: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

İbadet Kavramı ve Mükellefiyet

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 7

Bedenî ibadetlerde

başkası adına ifa yani

niyabet geçerli değilken

mali ve hem mali hem

bedenî ibadetlerde bu

mümkündür.

İbadetlerin kabulünde

ihlas esastır.

ibadetler ise mali ibadetlerdir. Hac ibadeti ise hem bedenî hem de mali yönü olan

bir ibadettir.

Bedenî ibadetlerde başkası adına ifa yani niyabet geçerli değilken mali ve

hem mali hem bedenî ibadetlerde bu mümkündür. Buna göre namaz ve oruç

ibadetlerini mükellefin bizzat kendisi yerine getirmesi gerekirken, zekât gibi mali

ibadetler vekâleten de ifa edilebilir. Aynı şekilde bedenî bir engeli bulunan bir kişi

adına başka birisi bedel hac yapabilir.

6- İbadetler miktarının belli olup olmamasına göre de iki kısma ayrılır.

Dinin miktar ve sayısını belirlediği ibadetler miktarı belli ibadetlerdir. Mesela

beş vakit namazın her birinin vakitleri ve rekât sayıları belirlendiği için bu kısma

girer. Aynı şekilde hangi maldan, ne kadar zamanda, hangi oranda zekât verileceği

de belirlenmiş olduğundan yine bu kısma girer. Bu kısım ibadetlere miktarları

belirlenmiş anlamına “muhadded ibadet” ismi verilir.

Dinin miktarını belirlemediği ibadetlere de miktarı belirsiz yani “gayri

muhadded” ibadetler denir. Mesela misafire ikramda bulunma, Allah yolunda mal,

mülk ve para harcama, yoksulların ihtiyacını karşılama gibi ibadetler bu kısımda

mütalaa edilir. Bunların miktarı ihtiyaç sahibinin ihtiyacı ve mükellefin gücüne göre

değişiklik arz eder.

İBADETİN BAŞLICA ÖZELLİKLERİ

Samimiyet (İhlas)

İbadetlerle ilgili bazı şekli unsurlar olmakla birlikte onların özünü ihlas yani

kişinin riyadan uzak samimi bir niyetle yapması oluşturur. İbadetlerin kabulünde

ihlas esastır. Kur’an’da dini yalnızca Allah’a has kılarak ibadet etmekle ilgili bir çok

ayet vardır (A’râf, 7/29; Zümer, 39/2,11,14; Beyyine, 98/5 gibi). Hz. Peygamber de

ibadetlerin niyetlere göre değer kazanacağını bildirmiş (Buharî, “İmân”,41; Muslim,

“İmâret”, 155), halis niyet bulunmadan yapılan ibadetlerin içi boş davranışlardan

ibaret olduğunu açıklamıştır. Yine Kur’an’da Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmadan

ibadet etmek (Fatiha, 1/4; Âli İmrân, 3/64; Zuhruf, 43/45), yapılan ibadetlerin

karşılığını yalnızca Allah’tan beklemek (Yunus, 10/72; Şuara, 26/109,127,145)

hedef olarak gösterilmiştir.

Devamlılık

İbadetlerde devamlılık ve süreklilik esastır. Kur’an’da insanın ölünceye kadar

Rabbine ibadet etmesi istenir (Hicr, 15/98-99). Hz. Peygamber de Allah katında

ibadetlerin en hayırlısının az da olsa devamlı yapılanı olduğunu belirtmekle birlikte

(Buharî, “İman”,32) kişinin nefsinin ve aile fertlerinin de kendi üzerinde hakları

MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
Page 8: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

İbadet Kavramı ve Mükellefiyet

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 8

Niyet, ibadetle âdeti

birbirinden ayırır.

olduğunu belirterek ibadette aşırılığa gidilmesini hoş görmemiş, kendisinin

Allah’tan en çok korkan kişi olmasına rağmen yiyip içtiğini, istirahat ettiğini, cinsi

hayatını sürdürdüğünü, İslam’da ruhban hayatının bulunmadığını bildirmiştir.

İbadetlerde Niyet ve İrade

Bir fiilin ibadet sayılabilmesi için Allah’a kulluk bilinciyle yapılması gerekir.

Bilincin göstergesi olan niyet bir fikrin ibadet olup olmadığını gösteren en önemli

ölçüdür. Bu sebeple ibadet niyeti olmaksızın yapılan bazı hareketler namaz

sayılmaz. Aynı şekilde perhiz amaçlı aç kalmalar da oruç sayılmaz. Bu fiillere ibadet

anlamı kazandıran itaat ve kurbet niyetidir. Zaten niyet, ibadetlerin geçerliliğinin

genel ve ortak şartıdır. “Niyet, ibadetle âdeti birbirinden ayırır” sözü de bu gerçeği

ifade eder. İnsanın fiil ve hareketlerini anlamlı kılan şuurlu bir iradenin eseri

oluşudur. Kişi, iradesini kullanarak ibadet etmeyi tercih edebileceği gibi isyan

etmeyi de tercih edebilir. İbadetlerde irade, yapılan fiilin ihlâsla, gönül huzuruyla

yapılmasını sağlar. İnsanın ibadeti bir ihtiyaç olarak hissetmesi ve bilinçli bir şekilde

yapması gerekir. Zorlama ile yapılan ibadetlerde iradilik ve içtenlik olmaz.

İbadetin Güç Yetirilebilir Olması

İbadet yükümlülüğünün temel şartlarından biri de mükellefin ibadetin ifasına

güç yetirebilmesidir. Bir ayette Yüce Rabbimiz “Allah her şahsı ancak gücünün

yettiği ölçüde mükellef kılar” (Bakara, 2/286) buyurarak bunu ifade eder. Bu

sebeple namaz ve oruç gibi bedeni ibadetlerde beden sağlığı, zekât ve kurban gibi

mali ibadetlerde belli bir miktarda mal sahibi olmak, hac ibadetinde hem beden

sağlığı hem de mal varlığı şartları aranmaktadır. İbadetlerde meşakkat ve zorluğun

olması durumunda dini hükümlerde ruhsat denilen kolaylaştırmalar söz konusudur.

Mesela su bulamayan veya su bulunduğu hâlde kullanılamayan durumlarda

teyemmüm, ayakta namaz kılamayanların oturarak kılmaları, meşru mazeretleri

olanların orucu daha sonra kaza etmeleri, yolcuların dört rekâtlı farzları iki rekât

olarak kılmaları gibi örnekler dinin kolaylık sağlayan hükümleri arasındadır. “İtaat

istitaatı (güç yetirmeyi) gerektirir” prensibi de bu hususu vurgulamaktadır.

İbadet Dili

İbadetlerle ilgili hükümler taabbudî, yani zaman, mekân ve şartların

değişmesiyle değişmeyen hükümlerdir. Bu çerçevede ibadetlerin belli şekil şartları

Allah ve Resulü tarafından konulmuştur. Bunlar yorum ve ta’lile açık değildir.

Namazın şartlarından biri de namazda belli bir miktar Kur’an okunmasıdır. Bu şartı

Allah “Ondan (Kur’an’dan) kolayınıza geleni okuyun” (Müzzemmil, 73/20) ayeti ile

koymuştur. Hz. Peygamber de hadislerinde Fatihasız, kıratsız namazın geçersiz

veya eksik olacağını bildirmiştir. Kur’an Arapça olduğuna göre namazda da O’nun

MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
Page 9: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

İbadet Kavramı ve Mükellefiyet

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 9

İnsanın sahip olduğu

üstün özellikleriyle

yetersizlikleri arasında

dengeyi kuracak olan

en temel eylem

ibadettir.

Namaz yanında İslam’ın

şiarından olan ezan ve

kametin de orijinal şekli

ile yani Arapça

okunması gerekli

görülmüştür.

orijinal metninden bir bölüm okunması gerekmektedir. Hiçbir tercüme aslının yerini

tutmaz. Orijinal metnin verdiği anlamı tam olarak veremez. Arapça orijinal metni

bilemeyen kişilerin geçici bir süre için namazlarını nasıl kılacağı hususunda fıkıh

kitaplarında açıklamalar vardır. Bunlar namaz ünitesinde verilecektir.

Namaz yanında İslam’ın şiarından olan ezan ve kametin de orijinal şekli ile

yani Arapça okunması gerekli görülmüştür. Hz. Peygamber’den zamanımıza kadar

bazı bölgesel zorlama uygulamalar hariç bu ibadetler her toplumda böyle uygulana

gelmiştir.

Bununla birlikte bir ibadet çeşidi olan dua, zikir ve niyette Arapça telaffuz

şart görülmez. Aynı şekilde cuma ve bayram namazı hutbelerinde cemaatin

söyleneni anlaması esas olduğundan öğüt ve irşad kısmının Arapça dışında bir dilde

okunması caizdir.

İBADET MÜKELLEFİYETİ

Yeryüzündeki bütün varlıklar yaratıcı olan Yüce Allah’a ibadetle

yükümlüdürler. Ancak Allah’ın bu varlıklar arasında esas muhatabı ve sorumlu

tuttuğu insandır. Çünkü Allah ona diğer varlıklardan farklı olarak akıl nimeti

vermiştir. Evrende bulunan her şey onun istifadesine sunulmuştur. İnsanın sahip

olduğu üstün özellikleriyle yetersizlikleri arasında dengeyi kuracak olan en temel

eylem ibadettir. Kur’an, insan ve cinlerin yaratılış gayesinin Allah’ı tanımak ve O’na

ibadet etmek olduğunu açık bir şekilde ifade etmektedir (Zariyat, 51/56).

Allah Teala kullarına bazı şeyleri yapmalarını emretmiş, bazılarını da

yasaklamıştır. Her Müslüman bu emirleri yerine getirmekle mükelleftir. Ancak bu

yükümlülük sadece belli şartları taşıyanlar için söz konusudur. Bu şartları taşıyan

kimselere “mükellef” yani yükümlü denir. Yükümlülüğün temel şartı da doğru ile

yanlışı, iyi ile kötüyü, emirle yasağı ayırt edebilme melekesi olan akıldır. Aklı

olmayan dini emirlerle muhatap ve sorumlu değildir. Mükellef olmak için ayrıca

beden bakımından belli bir olgunluğa erişmek de şarttır. Yani kişinin dini bakımdan

sorumluluk taşımaya elverişli olması, onun akıllı ve ergin olması gerekir. Ancak

çocukların da belli bir yaştan sonra ibadet etmeye alıştırılması dince tavsiye

edilmiştir.

Mükelleflik şartlarını taşıyan kişiler, yaptıkları fiillerden, söz ve davranışlardan

kendileri sorumlu olurlar. Yaptıkları iyi işlerin sevap ve mükâfatı, kötülüklerin

günah ve cezası kendilerine ait olur. Henüz ergenlik çağına gelmemiş çocukların

ibadete alıştırılmasından da anne babaları sorumludur.

İbadetlerle mükellef olmanın genel şartları akıl ve bülûğ olmakla birlikte

mükellefin ibadete güç yetirebilecek durumda olması da bu hususta dikkate

MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
Page 10: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

İbadet Kavramı ve Mükellefiyet

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 10

Sübutu ve ifade ettiği

anlamı kesin olan

delillerle Allah veya

Resulü’nün emrettiği

fiillere farz denir.

alınacak önemli bir husustur. Çünkü Allah hiç kimseyi gücünün yetmeyeceği şeyle

sorumlu tutmaz (Bakara, 2/286). Yani güç yetirmek ibadetlerin farz oluşunda

önemli bir kriterdir. Mesela namaz ve oruç için beden sağlığı, zekât için belli

miktarda mal varlığı, hac için hem beden sağlığı, hem de mal varlığı şarttır.

Zekât ve kurban gibi mali yönü ağırlıklı olan ibadetlerde bazı fakihler akıllı ve

ergen olmayı şart koşmazlar. Bu ibadetlerde kamu yararı ve diğer insanların

haklarının daha baskın olduğunu gerekçe göstererek çocuk ve akıl hastalarının da

bu ibadetlerle mükellef olduğunu söylerler.

Oruç, kurban ve cuma namazı gibi bazı ibadetlerde mazeret hâlinde ruhsatlar

veya alternatif ifa şekilleri devreye girebilir. Ancak önemine binaen beş vakit

namaz, hastalık ve yolculuk gibi mazeret hâllerinde belli kolaylıklar sağlansa da

mükellefin yükümlülüğü düşmez.

Mükellefin Fiilleri

Allah ve Resulü mükellef denilen sorumlu kişiden bir fiilin yapılmasını veya

yapılmamasını ister. Bazen de fiilin yapılmasında onu serbest bırakır. Allah ve

Resulü’nün mükellefi sorumlu tuttuğu bu fiillerin hükümlerine teklifî hükümler

denir. Bu fiilleri yapacak olan kişiye mükellef onun fiillerine de mükellefin fiilleri

(ef’al-i mükellefîn) denir. Mesela namaz kılma fiili mükellefin bir fiilidir. Bunun farz

olduğu da Kur’an’ın “namaz kılınız” emri ve Hz. Peygamber’in kavlî ve fiilî sünneti

ile sabittir.

Teklifî hükümler, dayandıkları delillerin durumuna göre farklı kısımlarda

mütalaa edilirler. Hanefilere göre farz, vacip, sünnet, müstehap, mubah, haram ve

mekruh olmak üzere yedi kısma ayrılır. Diğer mezheplere göre ise vacip, mendup,

haram, mekruh ve mubah olmak üzere beş kısımdır. Biz Hanefilerin tasnifini esas

alarak gerekli yerlerde diğer mezheplerin farklı görüşlerine işaret edeceğiz.

Farz

Sübutu ve ifade ettiği anlamı kesin olan delillerle Allah veya Resulü’nün

emrettiği fiillere farz denir. Farzlar, başka anlama gelme ihtimali bulunmayan ayet,

mütevatir veya meşhur hadis ya da icma gibi kesin delillere dayanır. Mesela

Kur’an’da birçok yerde “namaz kılınız, zekat veriniz” (Bakara, 2/43,83,110)

buyrulması açık bir şekilde namaz ve zekatın farz olduğunu gösterir.

Farzın yapılması kesin olarak gereklidir. Terk eden ağır cezayı hak etmiş olur.

Farz olduğunu inkâr edenin dinden çıktığına hükmedilir. Farzı yerine getiren sevap

kazanır.

Farzlar, farz-ı ayn ve farz-ı kifaye olarak iki kısma ayrılır.

MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Sticky Note
NOT TANIMLAR ÖNEMLİ!! SUBUTİ:SABİT, İSPATLI OLAN
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
Page 11: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

İbadet Kavramı ve Mükellefiyet

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 11

Vacip hükmü

Hanefiler’e göredir.

Farz-ı ayn: Her mükellef Müslümanın bizzat yerine getirmesi gerekli olan

farzdır. Beş vakit namaz, ramazan orucu, zekât, abdest, gusül buna örnek teşkil

eder. Bunları her Müslüman’ın bizzat kendisi yapması gerekir. Başkalarının yapması

onun yükümlülüğünü kaldırmaz.

Farz-ı Kifaye: Yapılması farz olmakla birlikte, bazı Müslümanların yapmasıyla

diğer Müslümanlardan sorumluluğun kalktığı farzlara farz-ı kifaye denir. Bu gibi

fiilleri toplumda hiç yapan olmazsa bütün toplum sorumlu ve günahkâr olur. Yapan

sevabını alır. Cenaze namazı kılmak, ilim tahsil etmek, şahitlik yapmak, iyiliği

emretmek, cihat yapmak, insanların ihtiyaçları olan sanatları öğrenmek gibi.

Bazı durumlarda kifaî farz aynî farza dönüşebilir. Mesela; bir yerde tek doktor

varsa onun hastaya müdahalesi farz-ı ayn olur. Yine mesela bir olaya tanıklık

edecek tek kişi varsa onun şahitliği farz-ı ayn olur.

Vacip

Allah ve Resulü’nün mükelleften yapılmasını bağlayıcı bir şekilde istediği, fakat

dayanağı farz kadar kesin olmayan fiillerdir. Vacibin dayanağı ya sübutu kesin

olmayan haber-i vahid ya da manaya delaleti zannî olan ayet veya hadis olur.

Mesela Allah Kur’an’da “Rabbin için namaz kıl ve kurban kes” (Kevser, 108/2)

emriyle namaz kılmayı ve kurban kesmeyi kesin bir şekilde emretmiştir. Bu emir

Hz. Peygamber için kesin ve farz hükmündedir. Ancak emrin ümmetini de kapsayıp

kapsamadığında netlik yoktur. Bu sebeple ümmeti için bayram namazı kılmak ve

kurban kesmek vacip hükmündedir. Aynı şekilde fıtır sadakası ve namazda fatihayı

okuma da zan ifade eden haberi vahidle sabit olduğu için farz değil vacip olarak

telakki edilmiştir. Namazda Kur’an okunması “Kur’an’dan kolayınıza geleni okuyun”

(Müzzemmil, 73/20) emriyle farzdır. Dolayısıyla Kur’an okumaksızın kılınan namaz

geçersiz olur. Fakat namazda Fatiha suresini okumak vaciptir. Çünkü bu hüküm

haber-i vahid niteliğindeki şu hadisle sabittir:

“Fatiha suresini okumayanın namazı olmaz” (İbn Mace, İkame, 11; Tirmizi,

Mevakitu’s-Salat, 69,115).

Bu hadisin anlamının “Fatihasız kılınan namaz tam ve mükemmel olmaz”

şeklinde olma ihtimali de vardır.

Burada şunu da belirtelim ki vacip hükmü Hanefilere göredir. İslam

hukukçularının çoğunluğuna göre farzın bir alt kategorisi olan vacip hükmü yoktur.

Onlara göre farzla vacip eş anlamlıdır. Hanefilerin vacip olarak nitelediği

hükümlerin bir kısmı çoğunluğa göre farz, bir kısmı da sünnet-i müekkededir.

Mesela namazda Fatiha suresini okumak onlara göre farz, bayram ve vitir namazı

ile kurban bayramında kurban kesmek sünneti müekkededir.

MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
Page 12: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

İbadet Kavramı ve Mükellefiyet

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 12

Sünnetin müekked ve

gayri müekked

kısımlarına “Sünneti

hüda” da denir.

Vacibin yapılması kesin olarak gereklidir. Terk eden farzdan daha az bir cezayı

hak etmiş olur. Ancak vacip bir hükmü inkâr eden farzı inkâr eden gibi dinden

çıkmış olmaz. Böyle bir kimse sapıklıkta kalmış olur. Mesela namazın vaciplerinden

birini terk etmek tahrimen mekruhtur. Yanlışlıkla terk etmek veya geciktirme

durumunda sehiv secdesi gerekir. Farzın terkinde ise namaz bozulur.

Sünnet

Sözlükte Allah Teala’nın kanunu, yol, iyi ahlak, hâl ve gidiş gibi anlamlara gelen

sünnet kelimesi terim olarak özellikle Hz. Peygamber’in söz ve davranışlarıyla

başkasının yaptıklarını onaylaması anlamında kullanılır. Fıkıh usulünde dini

hükümlerin Kur’an’dan sonra ikinci kaynağı anlamına gelir. Fıkıhta ve ibadet

alanında ise Hz. Peygamber’in farz ve vacipler dışında ibadet niyetiyle yapmış

bulundukları, Müslümanlardan da yapmalarını istedikleri fiillere sünnet denir. Hz.

Peygamber’in dine dâhil olan davranışları, diğer Müslümanları bağlayıcılık

derecesine göre iki kısma ayrılır.

Müekked Sünnet: Pekiştirilmiş, güçlü sünnet demektir. Bu çeşit sünnetler, Hz.

Peygamber’in devamlı olarak yaptığı ve sırf farz olmadığını göstermek için pek az,

ara sıra terk ettiği fiillerdir. Bunlar bir yerde farzları koruyucu ve tamamlayıcı

özellik taşıdıkları için farz ve vacipten sonra dini hüküm olarak üçüncü sırada yer

alırlar. Ezan, kamet, abdest alırken ağza su vermek, sabah, öğle ve akşam

namazlarının sünnetleri, yatsının son sünneti, cumanın ilk ve son sünneti, teravih

namazı ve cemaatle namaz kılma gibi fiiller sünnet-i müekkede kapsamında

ibadetlerdir. Bu çeşit sünnetleri yerine getiren sevap kazanır. Allah ve Resulü’nün

sevgisine mazhar olur, ahrette de O’nun şefaatini elde eder. Bile bile terk edenler

ise cezayı hak etmemekle birlikte kınanırlar. Aynı zamanda sevgili

Peygamber’imizin şefaatinden mahrum kalırlar. Dinî şiar niteliğindeki ezan ve

kametle namazın toptan terki ise caiz değildir.

Gayri Müekked Sünnet: Bunlar, Resûl-i Ekrem’in çok defa eda edip bazen terk

ettikleri sünnetlerdir. İkindi namazının sünneti ve yatsı namazının ilk sünneti gayri

müekked sünnetlerdendir. Bu kısımdaki sünnetlere müstehap veya mendub adı da

verilir. Bu sünnetleri yerine getiren sevap kazanır, ancak terk eden kınamayı hak

etmez.

Sünnetin müekked ve gayri müekked kısımlarına “Sünneti hüda” da denir. Hz.

Peygamber’in dini davranışları ve dini vecibeleri tamamlayıcı özellik taşıyan filleri

bu isimle anılırken O’nun insan olarak yaptığı, dini tebliğ maksadı taşımayan yiyip

içmeleri, oturup kalkmaları ise “zevâid sünnet” olarak ifade edilir. Mesela O’nun

beyaz elbiseyi tercih etmesi, saç ve sakalını kına ile boyaması bu niteliktedir. Bu

fiiller, dini yükümlülük kapsamında değildir. Bu çeşit fiilleri Hz. Peygambere olan

MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
Page 13: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

İbadet Kavramı ve Mükellefiyet

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 13

“Helal” ve “caiz”

kelimeleri de mubahla

eşanlamlı olarak

kullanılır.

sevgi ve bağlılığı sebebiyle yapan Müslümanlar sevap kazanırlar. Yapmayanlar

günah da kazanmaz, kınanmaz da.

Hanefiler dışındaki çoğunluğu teşkil eden İslam hukukçuları farz ve vacipler

dışındaki bu çeşit sünnetlere (sünneti müekkede, sünneti gayri müekkede ve

sünneti zevaid) “mendub” tabirini kullanmışlardır.

Müstehap

Güzel görülen, tercih edilen, sevimli olan amel anlamına gelen müstehap, Hz.

Peygamber’in arasıra yaptıkları, İslam âlimlerinin de hoş görüp işlediği amellerdir.

Bazı nafile namaz ve oruçlar, sabah namazının ortalık aydınlanıncaya kadar

geciktirilip kılınması, devamlı abdestli olmak, çocuğa akîka kurbanı kesmek vb. gibi

fiiller müstehap fiillerdir. Müstehabın işlenmesinde sevap olmakla birlikte terkinde

günah ve kınama yoktur. Mendup, müstehab, nafile ve tatavvu terimleri bazen

aynı anlamda kullanılır.

Mubah

Allah veya Resulü’nün mükellefi yapıp yapmamakta serbest bıraktığı fiillere

mubah denir. “Helal” ve “caiz” kelimeleri de mubahla eşanlamlı olarak kullanılır.

Yapılıp yapılmamasında sevap veya günah olmayan tamamen bizim isteğimize

bırakılan fiillerdir. Helal şeyleri yemek, içmek, uyumak, yürümek gibi fiiller mubah

kapsamındadır.

Haram

Allah veya Resulü tarafından yapılması kesin bir şekilde yasaklanan fiillere

haram denir. Hanefilere göre haram bir hükmün delili ayet, mütevatir veya meşhur

sünnet olmalıdır. Zannî delil sayılan ve kesin bilgi ifade etmeyen haber-i vahidle

haram hükmü sabit olmaz. Haberi vahidle kesin ve bağlayıcı tarzda yasaklanan fiile

“Tahrimen mekruh”, kesin ve bağlayıcı olmayan yasaklamaya “Tenzihen mekruh”

denir. Hanefiler dışındaki fakihler çoğunluğuna göre ise haram hükmü haber-i

vahidle de sabit olur.

Alkollü içki içmek, hırsızlık yapmak, haksız yere adam öldürmek, zina etmek,

yalan söylemek, rüşvet alıp vermek, domuz eti yemek, ana-babaya karşı gelmek

gibi fiiller dinen kesin bir şekilde yasaklanan haram fiillerdir. Kesin olarak yapılması

yasaklanan bir fiili işlemek nasıl haram ise kesin olarak yapılması emredilen bir şeyi

terk etmek de öyle haramdır. Hırsızlık haram olduğu gibi farz olan namazları

kılmamak da haramdır.

MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
Page 14: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

İbadet Kavramı ve Mükellefiyet

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 14

Bazı haramlar zaruret

yani çaresizlik ve

şiddetli ihtiyaç

karşısında mubah olur.

Haram olan bir şeyi yapan kimse büyük günaha girer ve cezaya çarptırılır.

Haramı yapmayan ve terk eden de mükâfat ve sevap kazanır. Haramı inkâr eden

kimse dinden çıkar.

Haramın Çeşitleri

İslam dininin yasakladığı fiillerin her birinde pek çok zarar söz konusudur. Bir

fiil ya kendisi bizzat kötü olduğu için ya da kötülüğü iyiliğinden fazla olduğu için

yasaklanmıştır. Bu kötülük ya fiilin bizzat kendisindedir veya fiilin beraberindeki

diğer hususlardadır. İşte bu açıdan haramlar iki kısma ayrılır.

Haram Liaynihî (Doğrudan Haram): Allah ve Resulü’nün yapısı ve özündeki

kötülük veya zarardan dolayı haram kıldığı fiillerdir. Bunlara haram liaynihi yani

bizzat haram, doğrudan haram denir. Doğrudan haramlar genel olarak can, mal,

akıl, din ve nesilden ibaret olan beş unsuru korumak amacıyla yasaklanan fiillerdir.

Zina, içki, kumar, nikâhı haram olan biriyle evlenmek gibi fiiller doğrudan haram

olan fiillerdir.

Haram Ligayrihî (Dolaylı Haram): Aslı itibariyle meşru olduğu hâlde kendisinde

haram kılınmasını gerekli kılan harici bir durum bulunması sebebiyle haram olan

fiillere haram ligayrihî, dolaylı haram denir. Mesela bayram gününde oruç tutmak

dolaylı harama bir örnek teşkil eder. Aslında oruç tutmak meşru bir fiil olduğu

hâlde bayram günlerinde insanlar Allah’ın misafiri sayıldığı ve bayram sevincini

yiyip içerek birlikte yapmaları için o gün oruç tutmak haram kılınmıştır. Aynı şekilde

üzüm yemek aslında helaldir. Ama bir başkasının bağından alınan üzümü yemek

dolaylı haramdır.

Bazı haramlar zaruret yani çaresizlik ve şiddetli ihtiyaç karşısında mubah olur.

Mesela domuz eti yemek kesinlikle haramdır. Ancak açlıktan ölmek üzere olan bir

kimse domuz etinden başka yiyecek bir şey bulamadığı takdirde ihtiyacı kadar

ondan yiyebilir. Fıkıh kitaplarında bazen “masiyet” ve “günah” kavramları haramla

eş anlamlı olarak kullanılır.

Mekruh

Dinin, kesin bağlayıcı olmayan bir üslupla yapılmamasını istediği fiillere

mekruh denir. Haramla mekruh dinin yasakladığı kötü fiil olması bakımından

aynıdır. Ancak yukarıda da belirttiğimiz gibi haram hükmünün delili sübut ve

manaya delaleti bakımından kesin deliller olması gerekirken mekruh sübutu zannî

olan haberi vahidle ve manaya delaleti kesin ve bağlayıcı olmayan nasslarla sabit

olan yasak fiillere denir. İşte bu yönüyle mekruh iki kısma ayrılır.

MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Sticky Note
HARAMI İŞLEMEYİP TERK ETMEK FAZDIR.
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Sticky Note
LİAYNİHİ LİGAYRİHİ
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
Page 15: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

İbadet Kavramı ve Mükellefiyet

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 15

İbadet konularında

bütün müçtehitler batıl

ile fasidi eşdeğer kabul

ederler.

Tahrimen Mekruh: Harama yakın mekruh demektir. Dinin, yapılmamasını kesin

ve bağlayıcı bir tarzda istediği haber-i vahide dayalı yasak fiillere tahrimen mekruh

denir.

Tenzihen Mekruh: Kesin ve bağlayıcı olmayan yasaklamaya ise tenzihen mekruh

denir.

İBADETLE İLGİLİ BAZI TERİMLER

Sahih: Sağlam, kusursuz ve doğru anlamına gelen sahih terimi ibadetlerle ilgili

olarak “şartlarını, rükünlerini ve vasıflarını tam olarak içeren ibadet” şeklinde tarif

edilir. Sahih teriminin zıddı fasit veya batıldır.

Batıl: Yanlış, doğru olmayan anlamlarına gelen batıl kelimesi ibadetlerle ilgili

olarak “rükünlerini veya şartlarını tamamen veya kısmen bulundurmayan, yani

hükümsüz olan ibadet” diye tanımlanır. Sahih kavramının tersi olup ibadetlerde

fasit terimi ile eş anlamlıdır. İbadet konularında bütün müçtehitler batıl ile fasidi eş

değer kabul ederler. Hanefiler diğer muamelelerde fasit ve batıl terimlerine farklı

anlam verirler.

Fasit: Rükün veya şartlarından birisi eksik olan ibadet fasit olur. “Gayri sahih”,

“Geçerli değil” gibi ifadeler de bu anlamda kullanılır. Mesela abdestsiz kılınan

namaz fasittir.

Müfsid: Başlanmış bir ibadeti bozan şeylere müfsid denir. Mesela; oruçlu iken

bir şey yiyip içmek, namazda konuşmak, abdestli iken uyumak bu fiilleri bozar.

Rükün: Bir şeyin aslını oluşturan parçalardan her biri, cüz, unsur, direk destek,

bir şeyin köşesi, sağlam yanı gibi anlamlara gelen rükün, fıkhî bir kavram olarak

ibadetlerin asli unsurlarını, yani farzlarını ifade eder. Namazı oluşturan kıyam,

kıraat, rüku ve secde gibi fiiller onun rükünleridir. Hacda Arafat vakfesi ve ziyaret

tavafı, oruçta imsak bu ibadetlerin rükünleridir. İbadetlerde rükünlerden birinin

bulunmaması onun batıl olması neticesini doğurur.

Şart: Yerine getirilmesi gerekli olan şey anlamına gelen şart, fıkıh usulünde

“varlığı kendi varlığına bağlı olan ancak onun yapılmasından bir parça olmayan şey”

şeklinde tarif edilir. Şart bulunmazsa hüküm de bulunmaz, ancak şartın bulunması

hükmün de bulunmasını gerektirmez. Mesela abdest namazın şartlarındandır. Ama

onun bir parçası değildir. Abdestsiz namaz olmaz, ancak her abdesti olanın namaz

kılması gerekmez.

Sebep: Allah Teala’nın hükmün varlığı için bir emare olarak belirttiği yani

varlığı hükmün varlığına; yokluğu da hükmün yokluğuna emare, alamet olan

durumdur. Mesela zekâtın farz olmasının sebebi, nisap miktarı mala sahip olmaktır.

MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
Page 16: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

İbadet Kavramı ve Mükellefiyet

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 16

Kazaya kalan ibadeti ilk

fırsatta kaza etmek

gerekir.

Nisap miktarı mal varsa zekât farz, yoksa değildir. Aynı şekilde vakit namazın,

ramazan ayı orucun sebebidir.

Mani: Alıkoymak, önlemek, savmak, korumak anlamlarına gelen mani terim

olarak sebebe bir hüküm bağlanmasına veya sebebin gerçekleşmesine engel olan

durum demektir. Mesela zekâtın sebebi nisaptır. Ancak nisap miktarı malı olanın

borcunun olması zekâta manidir. Aynı şekilde kan hısımlığı evlenmeye manidir.

Eda: Ödeme, ifa etme, bir borç veya görevi yerine getirme anlamlarına gelen

eda, fıkıhta dini bir görevin usulüne uygun bir şekilde zamanında yerine

getirilmesidir. Mesela ramazan orucunu ramazan ayı içinde şartlarına uygun olarak

yerine getirmek, namazları vakti içinde kılmak eda örnekleridir.

Kaza: Zamanında yerine getirilmeyen ibadetlerin zamanı çıktıktan sonra tam

olarak yerine getilmesine kaza denir. İbadetlerin belirlenen vakit içerisinde eda

edilmesi gerekir. Meşru bir sebep yoksa vaktinden sonraya bırakılması caiz değildir.

Vakti içinde eda edilmeyen ibadetler de zimmette borç olarak kalır. Bu borcun

sonradan ödenmesine kaza denir. Kazaya kalan ibadeti ilk fırsatta kaza etmek

gerekir. Hz. Peygamber Hendek Savaşı’nda, düşmanın taarruzu nedeniyle

namazlarını kılamamış ve daha sonra hemen cemaat hâlinde kaza etmiştir (Buharî,

“Mevakît”, 36,38). Kur’an-ı Kerim’de hastalık ve yolculuk sebebiyle orucu

tutamayanların daha sonra kaza etmeleri emredilmiştir (Bakara, 2/184).

İade: Namaz gibi bir ibadeti eksik bir şekilde yaptıktan sonra onun yeniden

tam olarak yerine getirilmesine iade denir. Mesela rükû yapmadan kılınan bir

namazı vakti içinde yeniden kılmak iadedir.

Azimet: Bir şeye kesin karar vermek, niyet etmek manasına gelen azimet,

fıkıhta “mükelleflerin hepsi için bütün durumlarda yani sonradan meydana gelen

zaruret, meşakkat ve ihtiyaç gibi geçici bir sebebe bağlı olmaksızın bağlayıcı olmak

üzere ilkten konulan hüküm şeklinde tarif edilir. Yani mükellefin normal

durumlarda yapacağı farz, vacip, müstehap niteliğindeki fiilleri yapması, haram,

mekruh gibi fiilleri de yapmaması demektir. Mesela namaz, oruç ve zekat gibi

farzlar, zina, içki ve kumar gibi yasaklanan fiiller birer azimet hükmüdür.

Ruhsat: İzin, kolaylık anlamına gelen ruhsat, terim olarak “meşakkat, zaruret

ve ihtiyaç gibi mazeretler göz önünde bulundurularak konulan geçici hükümlerdir.

Mesela hasta ve yolcunun ramazanda oruç tutmayıp daha sonra kaza etmesi,

ayakta namaz kılamayan mükellefin oturarak namaz kılması birer ruhsat

hükümleridir. Yani asıl ve genel hükme azimet, geçici ve özel hükme ise ruhsat

denir.

MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
Page 17: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

İbadet Kavramı ve Mükellefiyet

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 17

Öze

t •Genel anlamda ibadet, Allah’ın emrettiği her şeyi yapmak, yasakladığı tüm davranışlardan da uzak kalmak demektir. Dar anlamda ise namaz, oruç ve zekat gibi Allah’a saygı ifade eden belli davranışlara ibadet denir.

•Allah’ın emri olan ibadet, O'nun kulları üzerindeki bir hakkıdır, dini bir görevdir. Allah’ın emrettiği ve Peygamber'imizin öğrettiği şekilde yerine getirilir. İbadetlerde azaltma ve çoğaltma olamayacağı gibi herhangi bir değişiklik de söz konusu olamaz.

•İnsan, Allah’a kulluk borcunu ödemek ve O'nun rızasını kazanmak, dünya hayatını kolaylaştırmak ve insanlara faydalı olmak, ahret hayatına hazırlanmak ve sevap kazanmak için ibadet yapar.

•Allah ibadete layık yegâne varlık olduğu için, O'nun emrini yerine getirmek ve rızasını kazanmak maksadıyla ibadet etmek gerekir. Allah katında makbul olan ibadet, herhangi bir çıkar düşüncesi olmadan samimiyetle ve ihlâsla yapılan ibadettir. Bununla birlikte ibadetlerin bireysel ve toplumsal birçok faydaları da vardır. Ancak bunlar ibadetin amacı değil, neticesidir.

•İbadetlerin şekil ve ayrıntıları Hz. Peygamberin uygulama ve açıklamalarıyla netleşmiştir.

•İbadetler birçok bakımdan kısımlara ayrılır. Kuvvet bakımından farz, vacip, sünnet, müstehap kısımlarına, sorumluluğun ferdi veya genel oluşu bakımından aynî ve kifâî kısımlarına, belirli bir vakti olup olmamasına göre de mutlak vakitli ve mukayyet vakitli kısımlarına ayrılır. Yapılış şekli açısından ise bedenî, malî, hem bedeni hem de malî olmak üzere üç kısımda değerlendirilir.

•İbadet yükümlülüğü belli şartları taşıyan kimseler için söz konusudur. Bu kişilere “mükellef” denir. Yükümlülüğün temel şartı doğru ile yanlışı, iyi ile kötüyü, emirle yasağı ayırt edebilme melekesi olan akıldır. Genel anlamda mükellef olmak için ayrıca ergen olmak da şarttır.

•Mükellefin dinen sorumlu olduğu fiillerin hükümlerine teklîfî hükümler denir. Bu hükümler dayandıkları delillere ve bağlayıcılık özelliklerine göre farz, vacip, sünnet, müstehap, mubah, haram ve mekruh gibi kısımlara ayrılır. Bunların her birinin kendi içinde alt kısımları da vardır. Fıkıh eserlerinde ibadetlerle ilgili olarak kullanılan önemli terimler de vardır. Bunların başlıcaları sahih, batıl, fasit, müfsit, rükün, şart, sebep, mani, eda, kaza, iade, azimet, ruhsat terimleridir.

MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Sticky Note
TEKLİFİ HUKUMLER
MehmetAli
Highlight
Page 18: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

İbadet Kavramı ve Mükellefiyet

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 18

Değerlendirme

sorularını sistemde ilgili

ünite başlığı altında yer

alan “bölüm sonu testi”

bölümünde etkileşimli

olarak

cevaplayabilirsiniz.

DEĞERLENDİRME SORULARI

1- Aşağıdakilerden hangisi dar ve özel anlamıyla bir ibadet çeşidi değildir?

a) Namaz kılmak

b) Ku’an okumak

c) Dua etmek

d) Yalan söylememek

e) Kurban kesmek

2-Aşağıdakilerden hangisi İslam İbadet Esasları konularındandır?

a) Adak

b) Zina

c) Adam öldürmek

d) Gıybet etmek

e) Selem akdi

3-Aşağıdakilerden hangisi kuvvet derecesine göre ibadetin kısımlarından biri

değildir?

a) Farz

b) Mutlak vakitli ibadet

c) Nafile

d) Sünnet

e) Vacip

Öd

ev

• Kaynaklardan yararlanarak ibadet çeşitlerini tablo hâlinde gösteriniz.

• Hazırladığınız ödevi sistemde ilgili ünite başlığı altında yer alan “ödev” bölümüne yükleyebilirsiniz.

MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
Page 19: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

İbadet Kavramı ve Mükellefiyet

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 19

4- Aşağıdaki metinde boş bırakılan yerlere sırasıyla hangi kelimelerin getirilmesi

hâlinde ifade doğru olur?

…. ve ifade ettiği anlamı kesin olan delillerle Allah veya Resulü’nün emrettiği

fiillere…….denir.

a) Sübutu-farz

b) Sübutu-vacip

c) Delaleti-sünnet-i müekkede

d) Manası-vacip

e) Yapılması-farz

5-Aşağıdaki cümlelerden hangisi yanlıştır?

a) Hz. Peygamber’in ara sıra yaptıkları ve İslam alimlerinin hoş gördükleri

fiillere müstehap denir.

b) Dinin kesin ve bağlayıcı olmayan bir üslupla yasakladığı fiillere mekruh

denir.

c) Başlanılmış bir ibadeti bozan şeylere müfsit denir.

d) Şartlarını, rükünlerini ve vasıflarını tam olarak içeren ibadete sahih denir.

e) Bir ibadeti eksik bir şekilde yerine getirdikten sonra onun yeniden tam

olarak yerine getirilmesine kaza denir.

Cevap Anahtarı:

1.d 2.a 3.b 4.a 5.e

MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Sticky Note
BUNA İADE DENİR. EĞER ZAMANINDAN SONRA AYNEN YAPILIRSA O KAZA OLUR.
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
Page 20: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

İbadet Kavramı ve Mükellefiyet

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 20

YARARLANILAN VE BAŞVURULABİLECEK DİĞER

KAYNAKLAR

Komisyon.(1999).İlmihal I:İman ve İbadetler.İstanbul:Türkiye Diyanet Vakfı

Yayınları.

Bilmen, Ö.N.(1996).Büyük İslam İlmihali.İstanbul.

Buharî, M. b. İ. (1987). Sahîhu’l-Buharî. Beyrut.

Döndüren, H.(2005).Delilleriyle İslam İlmihali. İstanbul.

Ebu D. (1973).es-Sünen.Hımıs.

İbnü’l-H .(1317). Şerhu Fethi’l-Kadîr.Bulak.

İbn K. .(1997). el-Muğnî. Kahire.

İbn M .(1954). es-Sünen.Kahire.

İbn R .(1975). Bidayetü’l-müctehid. Kahire.

Kahraman, A.(2002).İslamda İbadetlerin Değişmezliği. Sivas.

Malik b.E.(1970). el-Muvatta. Kahire.

Müslim,Ebu’l-Hüseyn Müslim b. El-Haccac (tsz.). es-Sahih. Beyrut.

Nesaî .(1383). es-Sünen. Kahire.

Şevkanî. (tsz.). Neylü’l-evtâr. Kahire.

Komisyon .(1999). Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi.İstanbul.

Yıldız, K. (2006). Fıkhın Aydınlığında İbadet ve Hayat. İstanbul.

Zuhayli, V.(1994).İslam Fıkıh Ansiklopedisi. İstanbul.

Page 21: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

İÇİN

DEK

İLER

• Temizlik Kavramı

• Pislik Kavramı

• Temizleme Yolları

• Kadınlara Mahsus Bazı Haller

• Hükmi Temizliğin Çeşitleri

• Abdest

• Gusül: Boy Abdesti

• Teyemmüm

HED

EFLE

R

• Bu üniteyi çalıştıktan sonra

• Temizliğin önemini kavrayabilecek

• Temizlik ve pislik kavramlarını açıklayabilecek

• Kadınlara mahsus özel hallerle ilgili hükümleri ayırt edebilecek

• Abdest, boy abdesti ve teyemmümle ilgili hükümleri karşılaştırabileceksiniz.

ÜNİTE

2

TEMİZLİK

İSLAM İBADET

ESASLARI

Page 22: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Temizlik

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 2

“Temizlik imanın

yarısıdır” (Muslim,

“Taharet”, 1)

GİRİŞ

İslam dini temizliğe büyük önem vermiştir. Temizlik belli ibadetlerin ön şartı

olarak kabul edilir. Bu sebeple fıkıh kitaplarının ve ilmihal kitaplarının ilk konuları

temizlikle ilgilidir. Hz. Peygamber’e gelen ilk ayetler arasında “ve elbiseni temizle”

(Müddessir, 74/4) ifadesi yer almaktadır. Hz. Peygamber’in özelliklerinden söz

eden bir ayette de “Onları temizleyen… bir peygamber gönderen O’dur” (Cum’a,

62/2) denilerek O’nun görevlerinden birisinin de ümmetini manevi kirlerden,

günahlardan temizlemek (tezkiye) olduğu belirtilmektedir.

Başka bir ayette “Şüphesiz Allah çok tövbe edenleri ve temizlenenleri sever”

(Bakara, 2/222) buyrularak temiz insanların Allah’ın sevgisine layık oldukları

bildirilir. Yine bir başka ayette “Orada temizlenmeyi seven kimseler vardır. Şüphesiz

Allah temizlenenleri sever (Tevbe, 9/108) ifadesiyle Kuba Mescidi’ndeki insanlar

temizlik konusundaki hassasiyetleri ile diğer Müslümanlara örnek gösterilir.

“Doğrusu hem (maddeten ve manen) temizlenen hem de Rabbinin adını anıp

namaz kılan kurtuluşa ermiştir” (A’la, 87/14–15) mealindeki ayette de ibadetle

temizliğin ilişkisi açıkça ifade edilir. Bu ayet kurtuluşa ermenin iki önemli şartından

birinin temizlik, diğerinin de namaz kılmak olduğunu belirtmektedir.

Kur’an-ı Kerim’de ayrıca ibadet yerinin temiz olması ve toplum içine

çıkacakların temizliğe riayet etmesi şu ayetlerle istenmiştir:

“İbrahim ve İsmail’e tavaf edenler, ibadete kapananlar, rükû ve secde

edenler için evimi temiz tutun diye emretmiştik.” (Bakara, 2/125);

“Ey Âdemoğulları her mescide gidişinizde güzel giysilerinizi giyin.” (A’raf,

7/31)

Hz. Peygamber, temizliğin önemini vurgulamak üzere “Temizlik imanın

yarısıdır” (Muslim, “Taharet”, 1) buyurarak onun imanla bağlantısına dikkat çekmiş,

“Allah temizdir, temizliği sever” (Tirmizî, “Edeb”, 4) ifadesiyle de Allah’ın seveceği

kul olmak için temizliğin önemli olduğunu belirtmiştir. Hz. Peygamber’in İslam’a

yeni girenlere kelime-i şehâdet getirmelerini ve gusül abdesti almalarını emretmesi

de (Ebu Davûd, “Taharet”, 129) temizlikle iman arasındaki yakın ilişkiyi

göstermektedir.

Hz. Peygamber’in uygulamaları da bu ayet ve hadislere paralel bir şekilde

Müslümanlara rehberlik edecek niteliktedir. O’nun toplum içine çıkarken, camiye

giderken güzel koku sürünmesi, en temiz elbiselerini giymesi, cemaate

katılacaklardan çiğ soğan ve sarımsak yememelerini istemesi, insanların gelip

geçecekleri yol ve gölgeliklere abdest bozmayı yasaklaması, en az haftada bir kez

boy abdesti almayı ve beden temizliği yapmayı tavsiye etmesi, dişlerin temizliği

MehmetAli
Highlight
Page 23: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Temizlik

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 3

Maddi, manevi ve hükmi temizlik

kısımlarının her birisi diğeriyle sıkı bir

bağlantı hâlindedir.

üzerinde önemle durması, O’nun temizlik konusunda güzel örnek ve rehberliğini

göstermektedir (bk.Buharî, “Vüdû”, 26; Muslim, “Taharet”, 1, 20, 21, 68, 87; Ebu

Davûd, “Taharet”, 15; Tirmizî, “Edep”, 41, “Taharet”, 19; Nesaî, “Taharet”, 1).

TEMİZLİK KAVRAMI

Maddi, Hükmi ve Manevi Temizlik

İslam’ın öngördüğü temizlik çok boyutlu ve geniş kapsamlıdır. İslam alimleri

temizliği üç ayrı yönüyle ele almışlardır:

Bedenin, elbisenin ve namaz kılınacak yerin maddi pisliklerden temizlenmesi.

Sünnet olmak, etek tıraşı olmak, tırnak kesmek, koltuk altı kıllarını temizlemek,

bıyıkları kısaltmak, misvak kullanmak gibi hususlar da bu kapsamdadır.

Nitekim bir hadislerinde Hz. Peygamber bu gibi temizliklerin fıtratın gereği

olduğunu ifade ederek buna bütün insanların uyması gerektiğini bildirmiştir

(Muslim, “Taharet”, 56; Ebu Davûd, “Taharet”, 29; Tirmizî, “Edeb”, 14; Nesaî,

“Ziynet”,1).

Hadesten taharet denilen hükmi temizlik. Abdestsizliğin giderilmesi olarak ifade

edilebilecek bu çeşit temizliğin içerisine boy abdesti, namaz abdesti ve bunların

mümkün olmaması durumunda sırf hükmi temizlik olan teyemmüm girmektedir.

Bedenin uzuvlarının gıybet, yalan, haram yiyecek ve içeceklerden ve benzeri

günahlardan temizlenmesi ile kalbin, haset, kibir, riya, kin, hırs, düşmanlık ve buna

benzer kötü hastalıklardan temizlenmesi.

Maddi, manevi ve hükmi temizlik kısımlarının her birisi diğeriyle sıkı bir

bağlantı hâlindedir. İnsanın manevi anlamda temizliğini hedefleyen bazı temel

ibadetlerin yapılabilmesi için maddi bazı temizlikler şart koşulmuştur. Mesela

namaz kılmak isteyen bir Müslümanın belli organlarını yıkaması ve mesh etmesi

demek olan abdest şarttır. Yani ön şartı maddi temizlik olan namazın asıl hedefi

insanı manen yüceltmesi; onu kötü ve çirkin olan şeylerden uzaklaştırarak kalbini

temizlemesidir. Zekât emri ile ilgili ayette “Onların mallarından zekât al ki onları

temizlersin, arıtıp yüceltirsin” (Tevbe, 9/103) buyrularak bu hususa dikkat

çekilmektedir. “Allah çok tövbe edenleri ve çok temiz olanları sever” (Bakara,

2/222) ayetinde de yapılan kötülüklere pişmanlık duyarak Allah’tan af dilemek,

gönlü manevi kirlerden temizlemek anlamına gelen tövbe ile maddi temizlik

birlikte zikredilerek aralarındaki sıkı ilişki vurgulanmıştır. Aynı şekilde Müddessir

suresindeki “Üstünü başını temizle, kötülükten sakın” (Müddessir, 74/4–5)

ayetinde de maddi temizlik ve manevi temizlik yani günah kirlerinden temizlenmek

birlikte zikredilerek bu sıkı ilişkiye dikkat çekilmiştir.

MehmetAli
Highlight
Page 24: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Temizlik

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 4

Manevi kirlerden

kurtulma anlamındaki

temizlik daha çok

tasavvuf ve ahlak

ilminin konusu olarak

işlenir.

Namazın şartlarından biri, “necasetten taharet”, bir başkası da “hadesten

taharet”tir. Namaz kılacak kişinin bedeninin, elbisesinin ve namaz kılacağı yerin

maddi pisliklerden temizlenmesine “necasetten taharet” denir. Abdestsizliği veya

cünüplüğü gideren temizliğe ise “hadesten taharet” adı verilir. Temizliğin bu

çeşidine aynı zamanda “hükmi temizlik” de denilmektedir. Hükmi temizliğin abdest

ve boy abdesti kısmı aynı zamanda maddi temizliği de içermektedir. Çünkü

bunlarda su ile bedenin belli kısımlarının veya tümünün yıkanması söz konusudur.

Su bulunmadığı veya bulunduğu halde kullanılamadığı hallerde temiz toprakla

yapılan sembolik bir temizlik olan teyemmüm ise tam anlamıyla hükmi temizliği

ifade eder.

“Taharet” kelimesi temizlikle alakalı olarak kullanılan en geniş kavramlardan

birisidir. Bu kelime hem necaset ve habes denilen maddi pisliklerden, hem hades

denilen hükmi pisliklerden hem de kin, gurur, kıskançlık gibi manevi pisliklerden

temizlenmek anlamında kullanılır. “Nezafet” ise sadece maddi pisliklerden

temizlenmeyi ifade eder. Manevi kir kabul edilen günahlardan kalbin ve bütün

uzuvların temizlenmesi anlamında ise daha çok “tezkiye” kelimesi kullanılmaktadır.

Manevi kirlerden kurtulma anlamındaki temizlik daha çok tasavvuf ve ahlak

ilminin konusu olarak işlenir. Bizim asıl konumuzu teşkil eden temizlik ise

ibadetlerin vesilesi ve şartı olan maddi ve hükmi temizlik konularıdır. Bunlar da iki

kısma ayrılmaktadır: Birincisi küçük abdest almak suretiyle abdestsizlik hâlini

gidermektir ki, buna küçük temizlik (taharet-i suğra) denir. İkincisi ise ağız ve burun

dâhil olmak üzere bütün bedeni yıkayarak cünüplük, hayız ve nifas hallerinden

çıkmaktır ki, buna da boy abdesti veya gusül adı verilmektedir.

Temiz Olan Şeyler

İslam’da bir şeyin temiz olması asıldır. Necaset, arızî ve geçici bir vasıftır.

Prensip olarak bütün yeryüzü, madenler, sular, otlar, ağaçlar, çiçekler, meyveler ve

domuz dışında bütün hayvanların dış bedenleri, dışarıdan pis bir şey dokunmadıkça

temizdir. Usulüne uygun kesilmiş hayvanların derileri, ciğer, yürek, dalak ve etleri

içinde kalıp akmayan kanları temizdir. Bit, pire, tahtakurusu gibi haşeratın kanları

da temiz sayılır.

Ağzı temiz olmak kaydıyla insanın, at, sığır, koyun ve deve gibi etleri yenen

evcil ve vahşi hayvanların ve kuşların artık suları temizdir. Eşek ve katırın artıkları

da temizdir, ancak temizleyici olup olmadıkları şüphelidir. Başka su bulunmadığı

takdirde bu sularla abdest alınır ve ihtiyaten de teyemmüm edilir.

Kedinin, sokaklarda gezip dolaşan tavuğun, atmaca, şahin ve doğan gibi

yırtıcı kuşların artıklarını temizlikte kullanmak mekruhtur.

MehmetAli
Highlight
Page 25: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Temizlik

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 5

Kural olarak namaz

kılacak kişinin bedeni,

elbiseleri ve namaz

kılacağı yerin maddi

pisliklerden

temizlenmesi gerekir.

Canlıların gözyaşı, teri, tükürüğü, sümüğü pislik ve temizlik yönünden artık

suları gibi değerlendirilir. Artığı temizse bunlar da temizdir. İnsanın salyası da içki

bulaşmadıkça temizdir.

Yukarıda da belirttiğimiz gibi bir şeyin temiz olması esas olduğundan biz pis

olan şeyleri ve pis olma ölçülerini sayarak yetineceğiz. Bunların dışında kalanların

temiz olacağı genel kural olduğu için temiz olan şeyleri tek tek saymayacağız.

PİSLİK KAVRAMI

Fıkıhta ibadetlere engel teşkil eden pislik çeşitleri genelde maddi, yani hakiki

pislik denilen “necaset” ve hükmi pislik denilen “hades” kavramlarıyla ifade edilir.

Biz de konuyu bu şekilde iki ayrı başlık altında işleyeceğiz.

Necaset: Maddi Pislik

Necaset, hakiki ve maddi pislik anlamına gelir. Bundan temizlenmeye de

“necasetten taharet” denir. Aslen veya geçici olarak pis olan şeylere de “necaset”,

“necis” ve “neces” adları verilir. Kural olarak namaz kılacak kişinin bedeni,

elbiseleri ve namaz kılacağı yerin maddi pisliklerden temizlenmesi gerekir. Necis

olan maddeler, akıcı olup olmaması bakımından katı ve akıcı necaset, gözle görülüp

görülmemesi açısından da görülebilen (necaset-i mer’iyye) ve görülemeyen

(necaset-i geyr-i mer’iyye) necaset kısımlarına ayrılır. Pis olduğu hakkında delil olup

olmamasına veya namaza engel olan miktarına göre de necaset-i hafîfe ve necaset-

i galîze kısımlarına ayrılır.

Necaset-i galîze: Ağır pislik

Ağır necasetin namaz kılan kişinin bedeninde, elbiselerinde ve namaz kılacağı

yerde katı olanının bir dirhem (yaklaşık 4 gr.)’den fazlası, sıvı olanının avuç içinden

fazla bir alanı kapsayacak kadar olanı namaza manidir. Belirlenen miktarlardan

fazlası namaza mani olan ağır necaset kapsamına şunlar girer:

İnsandan çıkan veya ondan kopup ayrılan şeylerden sidik, insan tersi, meni,

idrardan sonra cinsel organdan gelebilen kalın ve beyaz renkli vedi, sevişme veya

karşı cinsi düşünme sırasında gelen mezi, vücudun herhangi bir yerinden akan kan,

irin, ağız dolusu kusuntu, bedenden kopup düşen et parçaları ve kadınların adet,

lohusalık veya özürlü zamanlarında gelen akıntıları.

Eti yenmeyen hayvanların sidik, dışkı ve salyaları, eti yenen hayvanlardan tavuk,

kaz ve ördeklerin tersleri, bütün hayvanların akan kanları.

Karada yaşayıp usulüne göre boğazlanmadan ölen veya öldürülen ve bu

hükümde olan hayvanların leşleri.

MehmetAli
Highlight
Page 26: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Temizlik

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 6

Canlıların hayat kaynağı

olan su, temizlemede

esas maddedir.

Suyun temiz olması,

maddi temizlik ve

kullanım aracı olması,

temizleyici olması ise

kendisiyle abdest veya

gusül gibi hükmi

temizlik yapılabilmesi

anlamına gelir.

Şarap ve tercih edilen görüşe göre sarhoşluk veren diğer sıvılar.

Necaset-i hafîfe: Hafif pislik

Beden veya elbisenin dörtte birinden fazlasına bulaşması hâlinde namaza

mani olan pislikler, hafif olan necasettir. Belirtilen miktardan azı ile namaz kılmak

caiz ise de mekruhtur. Hafif olan necasetler şunlardır:

At, katır ve eşeklerin, etleri yenen sığır, koyun, keçi, geyik gibi dört ayaklı

hayvanların sidik ve tersleri.

Eti yenmeyen hayvanlardan doğan, atmaca, çaylak, kartal gibi havada tersleyen

kuşların tersleri kaçınılması zor olduğu için hafif necaset sayılmıştır.

TEMİZLEME YOLLARI

Maddi ve hakiki pislikler çeşitli usullerle giderilebilir. Mezhepler arasında

farklılıklar olmakla birlikte başlıca temizleme yollarını şöyle sıralayabiliriz:

Su ile Yıkama

Canlıların hayat kaynağı olan su, temizlemede esas maddedir. Su ile hem

maddi, hakiki pislikler giderilir, hem de hades hâli denilen hükmi kirlilik ortadan

kaldırılır.

Suyun bu temizleyici özelliğini Kur’an’da Yüce Yaratan şöyle belirtir:

“Sizi temizlemek için Allah gökten su indiriyor.” (Enfal, 8/11)

“Biz gökten temiz su indirdik.” (Furkan, 25/48).

Hz. Peygamber de suyun bu temizleyici özelliğine şu şekilde dikkat çeker:

“Su temizdir. Onu, rengini, kokusunu, tadını değiştiren şeyler dışında hiçbir

şey kirletmez.” (İbn Mace, “Taharet”, 76)

Temizlik için kullanılabilecek sular, yağmur, kar, nehir, deniz, kuyu, pınar ve

gölet sularıdır.

Fıkıh kitaplarında sular, hakiki ve hükmi temizlikte kullanılıp

kullanılamamasına göre çeşitli tasniflere tabi tutulmuştur. Bir sınıflamaya göre

göre sular doğal olup olmamasına göre “mutlak” ve “mukayyed” olarak iki kısımda

mütalaa edilir.

MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
Page 27: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Temizlik

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 7

Mikroplu suları

kullanmamak da

İslam’ın özüne uygun

düşer.

Mutlak sular

Mutlak su, tabii durumunu koruyan, içine özelliğini değiştirecek bir şey

karışmamış su demektir. Bunlar kar, yağmur, ırmak, göl, deniz ve kuyu sularıdır. Bu

çeşit su temiz ve temizleyici olmak bakımından çeşitli kısımlara ayrılır.

Suyun temiz olması, maddi temizlik ve kullanım aracı olması, temizleyici

olması ise kendisiyle abdest veya gusül gibi hükmi temizlik yapılabilmesi anlamına

gelir. Bu açıdan sular beş kısımda incelenir.

Temiz ve temizleyici özelliği taşıyan ve kullanılması mekruh olmayan sular:

Rengi, kokusu ve tadı değişmemiş, bozulmamış, içine pis bir madde karışmamış,

kullanılmamış ve kullanılması mekruh olmayan sular hem temiz, hem de temizleyici

sulardır. Bu sularla hem temizlik yapılır hem de abdest ve boy abdesti alınır.

Tabiatta normal olarak bulunan bütün mutlak sular bu hükümdedir. Tat ve kokusu

değişmiş olsa da klorlanmış sular da temiz ve temizleyici özelliktedir. İnsanın, deve,

koyun, sığır gibi eti yenen hayvanların, atın ve yırtıcı olmayan kuşların artığı olan

sular da bu çeşide girer. Yalnız yukarıda belirttiğimiz gibi insanın ağzının temiz

olması, hayvanların da pislik yiyen hayvanlardan olmaması gerekir.

Hem temiz hem temizleyici olmakla birlikte kullanılması mekruh olan sular:

Kedi, tavuk gibi evcil hayvanlarla atmaca, şahin, doğan gibi yırtıcı kuşların artığı

olan sular bu gruba girer. Bunlarla abdest almak veya gusletmek mekruhtur. Ancak

normal su bulunmadığında bu sular hem maddi temizlikte hem de hükmi temizlik

olan abdest ve boy abdestinde kullanılabilir.

Klasik kaynaklarımızda bu konular işlenirken ele alınmamış mikroplu suları

kullanmamak da İslam’ın özüne uygun düşer. Zira İslam insan sağlığına zarar

verecek şeyleri prensip olarak yasaklar.

Temiz olduğu hâlde hükmi temizlikte kullanılmayan sular:

Abdest veya boy abdesti alınmış sular kullanılmış su anlamında “ma-i müsta’mel”

olarak adlandırılır. Bunlar temiz sayılır. Maddi temizlik için kullanılabilir. Ancak bu

sularla tekrar hükmi temizlik yapılmaz. Abdest alanın veya başkasının üzerine

dökülmesi durumunda namaza mani olmaz.

Temiz ve temizleyici olmayan sular:

İçine pislik düştüğü kesin ve galip zanla bilinen az miktardaki sularla rengi, kokusu,

tadı, akıcılığı bozulan büyük su birikintileri, büyük kuyular ve akarsular böyledir.

Köpek, kurt, domuz, maymun gibi yırtıcı hayvanların artığı da pistir. Bunlarla maddi

ve hükmi temizlik yapılamaz.

MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
Page 28: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Temizlik

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 8

İçine lağım ve benzeri

pisliklerin karıştığı

bilinen su,

özelliklerinde bir

bozulma olmasa bile pis

sayılır ve kullanılamaz.

Temiz olup olmadıkları şüpheli sular:

Ehli eşek ve katırın artıkları olan suları bu kısma girer. Başka su varsa bu çeşit suları

kullanmamak gerekir. Başka su yoksa bu çeşit sularla abdest veya boy abdesti

alınır. Fakat ihtiyat olarak teyemmüm de yapılır.

Mukayyed sular

Kısımlarını ve her birinin hükmünü açıkladığımız mutlak sular yanında bir de

içine temiz bir maddenin katılmasıyla incelik ve akıcılığı kaybolan mutlak sular veya

tabii bir oluşumla meydana gelip özel bir isimle anılan sular vardır. Bunlara

“mukayyed” sular denir. Gül suyu, üzüm suyu, elma suyu, portakal suyu, maden

suyu gibi sularla içinde nohut, mercimek benzeri temiz şeylerin pişmesiyle incelik

ve akıcılığını kaybeden sular mukayyed sulardır. Bunlar normal su bulunmadığı

zaman sadece maddi temizlikte kullanılabilirler. Hükmi temizlikte kullanılmazlar.

Durgun Su – Akar Su

Suyun temiz ve temizleyici olma özelliğini etkileyen hususlardan biri de

durgun veya akarsu olmasıdır. Dere, çay, ırmak gibi sular akarsulardır. Göl, havuz

gibi sulara da durgun sular denir. Durgun sular yüzeylerinin genişliğine göre ikiye

ayrılır.

Yüzeyi yaklaşık 47m2’den aşağı olan durgun suya az su (küçük havuz) denir. Az

ve akmayan sulara pis bir şey atılsa veya karışsa, suyun tat, koku ve renginde

değişiklik olmasa bile pis sayılır. Bununla pis olan bir şey temizlenmediği gibi

abdest ve boy abdesti de alınamaz. Ancak tarla, bahçe sulanabilir. İçine düşen

yaprak veya dal parçaları gibi temiz şeylerin çürümesiyle suyun akıcılığı

kaybolmuşsa böyle sularla da hükmi temizlik yapılamaz. Ancak suyun bulanık

olması, yosun tutması, suya yaprak veya meyve karışması, içine pislik karışmaksızın

uzun süre bekletildiği için tadında ve kokusunda değişiklik olması, onun temizliğini

bozmaz. Öte yandan içine lağım ve benzeri pisliklerin karıştığı bilinen su,

özelliklerinde bir bozulma olmasa bile pis sayılır ve kullanılamaz.

Yüzeyi yaklaşık 47m2 den büyük olan ve avuçlandığı zaman dibi açılmayan

durgun sulara çok su (büyük havuz) denir. Çok sular akarsular gibi değerlendirilir.

Akarsu ve çok su ihtiyaçlar için kullanılır, hükmi temizlik yapılır. Ancak bunların

içine pis bir şey karışıp renk, koku ve tadından birini bozarsa pis olur. Böyle sular

temizlik aracı olarak kullanılamaz.

Kuyu ve Depoların Temizlenmesi

İçinde bulunan suyun azlığına veya çokluğuna bakılmaksızın yüzeyi yaklaşık

47m2’den küçük bir kuyu az su hükmündedir. Böyle bir kuyunun içine dinimizin pis

MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
Page 29: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Temizlik

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 9

Bu konudaki ictihat

farklılıklarından

faydalanıp günün

şartları ve gelişen

teknolojik imkânları

dikkate alarak yeni

çözümler ortaya

koymak mümkündür.

Günümüzde pek çok

temizleme cihazı

geliştirilmiş ve çeşitli

temizlik maddeleri

üretilmiştir.

saydığı bir şey düşerse kuyunun suyu pislenmiş olur. Kuyu temizlenmedikçe suyu

kullanılamaz. İçine düşen pisliğe göre kuyular, suyu tamamen boşaltılarak kırk veya

yirmi kova suyu boşaltarak temizlenmiş olur.

Fıkıh kitaplarında kuyu, akarsu, havuz ve depoların sağlık kurallarına uygun

şekilde korunması, temiz tutulması, pislendiğinde temizleme yolları üzerinde

önemle durulmuştur. Fakihler, bir taraftan suyun temiz olma özelliğini

kaybetmesini esas alırken diğer taraftan israftan da kaçınılmasına dikkat

etmişlerdir. Onların bu husustaki ölçülerini, akıl, tecrübe ve zamanlarının ve

bulundukları çevrenin şartları çerçevesinde ictihadî görüşler olarak görmek

lazımdır. Bu konudaki ictihat farklılıklarından faydalanıp günün şartları ve gelişen

teknolojik imkânları dikkate alarak yeni çözümler ortaya koymak mümkündür.

Çünkü dinin temel hedeflerinden biri de insanın sağlık, güvenlik ve huzur içinde

yaşamasını sağlamaktır. Nitekim insan sağlığını esas alan bazı fakihler, sağlığa

zararlı olacağı düşüncesiyle madenî kaplara konup güneşte ısıtılan suyun

kullanılmasını mekruh görmüşlerdir.

İstibra ve İstinca

Fıkıh kitaplarında temizlik bahislerinde üzerinde durulan konulardan ikisi de

istibra ve istincadır.

İstibra, tuvaletten sonra idrar yolunda kalabilecek damla ve sızıntıların

tamamen kesilmesi için bir süre bekleme ve sonra da uzvun dışına çıkan idrar

yaşlığını temizleme işidir. Özür hâli dışında vücuttan idrar sızıntısı olması hâlinde

abdestin bozulacağı ve dolayısıyla namazın sahih olmayacağı dikkate alınırsa

istibranın önemi ortaya çıkar. İstibranın sağlanması için biraz hareket etmek,

yürümek, öksürmek gibi bazı yöntemler önerilmiştir.

İstinca, tuvaletten sonra dışkı ve idrar yollarında kalan dışkı, idrar, kan ve

meni gibi pislikleri temizleme işlemidir. Bu temizlik, kural olarak su ile yapılır.

Tuvalet kâğıdı da bu maksatla kullanılabilse de yeterli temizliği sağlayamayacağı

için su ile temizlik yapıldıktan sonra etrafta yaşlık kalmaması için tuvalet kâğıdı

veya bir bez parçasıyla kurulanmak daha uygundur.

Diğer Temizleme Yolları

Su ile yıkamak yanında fıkıh kitaplarında sayılan diğer bazı temizleme yolları

da vardır. Bunları, ayrıntılarını fıkıh kitaplarına havale ederek şöylece sayabiliriz:

Silme yoluyla temizlenme.

Ateşe sokma yoluyla temizlenme.

Kazıma ve ovma yoluyla temizleme.

MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
Page 30: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Temizlik

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 10

Bu durum, onların

maddeten de pis

olduğu ve yanlarına

yaklaşılmaması,

pişirdiklerinin

yenmemesi anlamına

gelmez.

Hayız

kanının görülmesinden

itibaren kız çocuğu

ergenlik çağına gelmiş

sayılır.

Yapı değişikliği (kimyasal değişim) ile temizleme.

Tabaklama yoluyla temizleme.

Günümüzde pek çok temizleme cihazı geliştirilmiş ve çeşitli temizlik

maddeleri üretilmiştir. Bu sayede kir ve pisliklerin giderilmesi kolay hâle gelmiştir.

İmkânlar ölçüsünde bunlardan yararlanılması gerekir.

KADINLARA MAHSUS BAZI HALLER

Kadınların fizyolojik yapılarından kaynaklanan bazı özel durumlar vardır.

Fıkıh ve ilmihal kitaplarının temizlik bahislerinde ele alınan bu özel hâller, hayız,

nifas ve istihâze başlıklarıyla işlenir.

Hayız (Adet Görme)

Ergenlik çağına giren sağlıklı bir kadının döl yolundan hastalık veya çocuk

doğurma gibi bir sebep olmaksızın belli günlerde kan gelmesine hayız (aybaşı, adet

görme) denir.

Kadınların bu halleri kendi iradeleriyle meydana gelen bir durum değildir. Bu

hâllerinde kadınlar hükmen pis sayıldıklarından bazı ibadetleri yapamazlar ve cinsel

ilişkiye giremezler. Bu hâldeki kadınlarla ilgili Kur’an’da şöyle buyrulur:

“Sana kadınların ay hâlini sorarlar. De ki o bir rahatsızlıktır. Bu sebeple ay

hâlinde olan kadınlardan uzak durun. Temizleninceye kadar onlara yaklaşmayın.

Temizlendikleri vakit, Allah’ın size emrettiği yerden onlara yaklaşın. Şunu iyi bilin ki

Allah tövbe edenleri de, temizlenenleri de sever.” (Bakara, 2/222).

Bu durum, onların maddeten de pis olduğu ve yanlarına yaklaşılmaması,

pişirdiklerinin yenmemesi anlamına gelmez. Cahiliye Arapları böyle hâllerinde

kadınlarla beraber yemek yemez, onunla birlikte durmazdı. Yahudiler de aynı

tavırları takınırlardı. Hristiyanlar ise aybaşı hâlini dikkate almaz, bu durumdaki

kadınlarla cinsel ilişkide bile bulunurlardı. İslam ise bu durumdaki kadının

maddeten pis olmadığını bildirerek onunla normal beşeri ilişkilerin devam

edeceğini, pişirdiklerinin yeneceğini belirtir. Konu ile ilgili hadisler için (bkz. Buharî,

“Hayız”, 1,7; Muslim, “Hayız”, 14.15.16)

Adet hâlinin başlangıç ve bitiş yaşı bölgeden bölgeye iklimden iklime ve

beslenme şartlarına göre değişiklik gösterir. Ülkemizde genel olarak başlangıç yaşı

11–13 yaş, bitiş yaşı ise 45–55 yaştır. Hanefi fıkıh bilginleri genel durumu dikkate

alarak kendi dönemlerinin tecrübeleriyle adet döneminin başlangıcını 9, sonunu ise

55 olarak belirlemişlerdir. Bu dönem dışında akan kanı hayız kanı saymamışlardır.

Hayız kanının görülmesinden itibaren kız çocuğu ergenlik çağına gelmiş sayılır.

MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
Page 31: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Temizlik

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 11

Annelerin, kız

çocuklarına adet görme

zamanı yaklaşınca, adet

hakkında gerekli dinî ve

sıhhî bilgileri vermeleri

önemlidir.

Hanefilere göre adet hâlinin en az süresi geceleri ile beraber üç gün (72

saat), en çoğu ise geceleri ile beraber on gün (240 saat) dür. Üç günden az, on

günden çok olanı hayız kanı değil, özür kanıdır. Şafiî ve Hanbelîlere göre en kısa

süre bir gün, bir gece (24 saat), en uzun süre 6 veya 7 gündür. Malikiler en az süre

için bir sınır belirlemezken en uzun süreyi adet görmeye yeni başlayan kız çocuğu

için 15 gün takdir ederler.

Aybaşı kanının sürekli olması şart değildir. Akıntı ara sıra kesilse bile, bu

süreler de adet hâlinden sayılır. Mesela dört gün kan gördükten sonra bir gün

gelmeyip tekrar üç gün gelse bu kadının adet günü sekiz sayılır.

İki adet arasındaki temizlik hâline “tuhr” denir. Kadınlar en az on beş günde

bir adet görürler. Bu süre bazı kadınlarda bir ay, hatta daha fazla da olabilir. Yıllarca

da adet görmeyen kadınlar olabilir. Bunlara “Mümteddetü’t-tuhr” denir.

Genellikle kadınların aybaşı günleri bellidir. Bazılarınınki değişik olabilir. Bir

genç kız ilk adet gördüğü zaman yedi gün kanama olsa, ayın diğer günleri temiz

geçse onun adet günü yedidir.

Aybaşı günleri altı olan bir kadın, üst üste iki ay yedi gün adet görse artık bu

kadının adet günleri yedi olarak belirlenir. Adet gören bir kadının kanaması bir ay,

hatta aylarca sürse onun adeti eski adetine göre belirlenir. Kalan günler özür kanı

sayılır.

Uyandığı zaman adet gördüğünü anlayan bir kadın uyandığı andan itibaren

hayızlı sayılır. Uyandığında temizlendiğini gören bir kadın da uyandığı andan

itibaren temizlenmiş sayılır.

Adet günlerinde gelen kan, siyah, kırmızı, yeşilimtırak veya sarı olabileceği

gibi bulanık, toprağımsı bir renk de olabilir. Akıntı beyaz bir renk alınca aybaşı hâli

sona ermiş olur. Aybaşı hâli biten kadının hemen yıkanması gerekir.

Adet günleri, kadınlar için dikkat etmeleri gereken önemli günlerdendir. Bu

sebeple annelerin, kız çocuklarına adet görme zamanı yaklaşınca, adet hakkında

gerekli dinî ve sıhhî bilgileri vermeleri önemlidir.

Nifas (Loğusalık)

Nifas, doğum yapan kadının, çocuğun doğmasından itibaren rahminden

gelen kan demektir. Vücudun el, ayak veya parmak gibi uzuvları belli olan bir düşük

de doğum sayılır. Kadın bununla loğusa olur. Loğusa kadın hükmen pis sayılır.

Maddeten temizdir.

Loğusalığın en az müddeti için bir sınır olmamakla birlikte en çok kırk gün

sürer. Şafiîler ise üst sınırı altmış gün olarak belirler.

MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
Page 32: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Temizlik

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 12

Hac ibadetini yaparken

adet gören kadın,

haccın rüknü olan

ziyaret tavafı hariç

haccın diğer fiillerini

yapabilir. Tavafı da

temizlenince yapar.

Adetli ve Loğusa Kadınlara Ait Dini Hükümler

Aybaşı hâlinde bulunan veya loğusa olan kadınlar hükmen kirli sayıldıkları

için abdestsiz ve cünüp kişilerin yapamadığı bazı fiilleri bunlar da yapamaz. Ayrıca

kadınlara mahsus bu hâllerle ilgili diğer bazı dini hükümler de vardır. Bunları

şöylece sıralayabiliriz:

Adet ve loğusalık kanları kesilince gusül, yani boy abdesti gerekir.

Bu durumdaki kadınların kocalarıyla cinsel ilişkiye girmesi haramdır.

Bu hâllerinde kadınlar oruç tutamaz, namaz kılamaz. Daha sonra oruçlarını kaza

ederler. Ama namazlarını kaza etmeleri gerekmez. Bu hususta fıkıh alimleri görüş

birliği içindedir.

Hayızlı veya loğusa kadının Kur’an-ı Kerimi eline alması, Kur’an okuması ve

mescide girip orada kalması, Hanefilerin de dâhil olduğu fakihler çoğunluğuna göre

caiz değildir. Malikiler hayızlı kadının Kur’an okuyabileceğini, ancak hayız bittiği

andan itibaren cünüp hükmünde olacağından bu hâliyle okuyamayacağını

söylerler. İbn Hazm ise mutlak manada okuyabileceğini söyler. Malikiler de Kur’an

öğrenimi ve öğretiminde ihtiyaca binaen bunu caiz görmüşlerdir.

Hac ibadetini yaparken adet gören kadın, haccın rüknû olan ziyaret tavafı hariç

haccın diğer fiillerini yapabilir. Tavafı da temizlenince yapar. Hanefilere göre

temizlenmeden yapılan tavaf geçerli olmakla birlikte ceza kurbanı kesilmesini

gerektirir. Hayızın iradeye drayalı bir fiil olmaması sebebiyle beklenememesi

durumunda tavaf yapılabileceği bir ceza da gerektirmeyeceği görüşü de vardır.

Hayızlı ve loğusa kadınların bu hâlleriyle bazı ibadetleri yapamaması onlara

tanınan bir muafiyettir. Bu ibadetleri yapamadığı için bir eksiklik, dini bir sıkıntı

duymamaları gerekir. Normal hâllerde ibadetlerin yapılmasını da bu durumlarda

yapamamasını da emreden dindir. Mükellef her iki durumda da dini hükmü yerine

getirdiğini düşünerek rahat olmalıdır. Ancak Kur’an öğretimi ve öğrenimi ile meşgul

olan kadınlar ile mazeret bildirmeleri kendilerini zor durumda bırakacağı bir

ortamda bulunan kadınlar yukarıda işaret ettiğimiz ruhsattan yararlanarak Kur’an’ı

ellerine alıp okuyup dinleyebilirler.

Kadın aybaşı olmakla ergenlik çağına girmiş ve dini hükümlerle yükümlü hâle

gelmiş olur.

MehmetAli
Highlight
Page 33: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Temizlik

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 13

Hayızlı ve loğusa kadınlar yukarıda saydığımız bazı yasaklara rağmen dini

hayattan tamamen uzak kalmazlar. Dua edebilirler, Kur’an-ı Kerim’den dua

ayetlerini ezbere okuyabilirler. Sevgili Peygamber’imize salat ve selam getirebilirler.

Dini kitap okuyabilirler. Kur’an’ı dinleyebilirler. Tefekkür içinde olabilirler.

İstihâze (Özür Kanı)

Kadınların adet ve loğusalık kanı dışında görmüş oldukları rahim içi

damarlardan bir hastalık veya yapısal bozukluk sebebiyle gelen kana istihâze kanı

denir. Adet çağında bulunan kadınların üç günden az, on günden çok gördükleri,

loğusa kadınların kırk günden sonra gördükleri, dokuz yaşından küçük kız

çocuklarının, 55 yaşından sonra kadınların gördükleri kanlar istihâze kanıdır. Hanefî

ve Hanbelîler’e göre hamile kadından gelen kan da aynıdır.

İstihâze kanı adet ve loğusalık kanı gibi büyük hades (guslü gerektiren hükmi

kirlilik) kabul edilmemiştir. Vücudun herhangi bir yerinden akan kan gibidir. Sadece

abdesti bozar.

Kendisinden sürekli olarak istihâze kanı gelen bir kadın, sürekli olarak idrarı

akan, burnu kanayan, kulağından veya vücudunun herhangi bir yerinden kan, irin

vs. akan özürlü gibidir. Bunlar her namaz vakti için yeniden abdest alır. Kan veya

idrar akarken namazını kılar. Özrü devam ettikçe bulaşan elbisesini yıkaması da

gerekmez.

ABDEST

Abdestin Tanımı ve Önemi

Farsça ab (su) ve dest (el) kelimelerinin birleşmesinden oluşan ve el suyu

anlamına gelen abdest, bazı ibadetlerin ön şartı niteliğindeki hükmi bir temizlik

çeşididir. Arapça karşılığı olan “vüdû” kelimesi ise güzellik, temizlik ve parlaklık

anlamlarına gelir. Fıkhî bir terim olarak “namaz kılmak, Kâbe’yi tavaf etmek ve

tilavet secdesi yapmak gibi bazı ibadetleri yerine getirebilmek için vücudun belirli

uzuvlarını usulüne uygun olarak yıkamak ve bazılarını da eldeki su ıslaklığı ile mesh

etmek” diye tarif edilir. Bu da dirseklerle birlikte kolları, yüzü ve topuklarla birlikte

ayakları yıkamak ve başın belli bir miktarını mesh etmek demektir.

Abdest, hükmi ve manevi bir temizlik olmakla birlikte bedenin en çok

kirlenebilen ve mikroplara açık bulunan uzuvlarının belli aralıklarla yıkanmasını

hedef alan maddi bir temizliktir. Kur’an-ı Kerim’de konuyla ilgili şöyle buyrulur:

MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
Page 34: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Temizlik

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 14

“Kim emrolunduğu gibi

abdest alır ve

emrolunduğu şekilde

namaz kılarsa geçmiş

günahları mağfiret

olunur.” (Buharî,

“Vüdû”, 28)

Abdest müstakil olarak

amaç olan bir ibadet

değil, belli ibadetleri

yapmayı mubah kılan,

kişiyi bunları yapmaya

ruhen ve manen

hazırlayan vesile bir

ibadettir.

“Ey iman edenler namaza kalktığınızda yüzlerinizi, dirseklere kadar kollarınızı

yıkayın, başınızı mesh edin ve topuklara kadar ayaklarınızı yıkayın. Eğer su

bulamazsanız temiz toprakla teyemmüm edin.” (Maide, 5/6)

Bu ayet Medine döneminde nazil olmuştur. Ancak Mekke döneminde

Miraç’ta farz kılınan beş vakit namaz için Müslümanların mendup olarak abdest

aldıkları bilinmektedir. Daha sonra gelen bu ayet, müstakil olarak abdestin namazın

bir farzı olduğunu bildirmiştir. Hz. Peygamber de hem fiili olarak abdestin nasıl

alınacağını bildirmiş hem de abdestsiz olarak kılınacak hiçbir namazın Allah katında

kabul olunmayacağını belirtmiştir (Buharî, “Vüdû”, 2; İbn Mace, “Taharet”, 47).

Ayrıca abdestin fazileti şu hadis-i şeriflerde de açıkça beyan edilir:

“Kim emrolunduğu gibi abdest alır ve emrolunduğu şekilde namaz kılarsa

geçmiş günahları mağfiret olunur.” (Buharî, “Vüdû”, 28)

“Bir kimse abdest alıp yüzünü yıkayınca yüzündeki azalarının işlediği bütün

günahları su damlalarıyla birlikte akıp gider ve kendisi tertemiz olur” (Muslim,

“Taharet”, 32,33; Tirmizî, “Taharet”, 2)

Abdestin Hükmü

Abdest müstakil olarak amaç olan bir ibadet değil, belli ibadetleri yapmayı

mubah kılan, kişiyi bunları yapmaya ruhen ve manen hazırlayan vesile bir ibadettir.

Her ibadette abdestli olmak farz değildir. Bazılarında vacip bazılarında da

menduptur.

Namaz kılmak, tilavet secdesi yapmak, Kur’an’a el sürmek için abdest almak

farzdır. Namaz ve aynı hükümde olan tilavet secdesi için abdestin farz oluşu Maide

Suresi’nin 6. ayeti ile sabittir. Kur’an’ı ezberden okumakta ise abdest farz değildir.

Ancak Kur’an okumak sünnet hükmünde bir ibadet olduğuna göre ona gerekli

saygıyı göstermek, onu okurken abdestli olmak ondan beklenen feyiz ve bereketi

elde edebilme açısından önemlidir. Her şeyden önce o, sıradan bir kitap değil, Yüce

Allah’ın kelamıdır.

Kâbe’yi tavaf etmek için abdestli olmak Hanefiler’e göre vacip, fakihlerin

çoğunluğuna göre ise farzdır. Hanefiler’e göre Kâbe abdestsiz tavaf edilirse, vacip

terk edildiğinden kurban cezası gerekir.

Ezan okumak, ezberden Kur’an okumak, devamlı abdestli bulunmak, dini

kitapları okumak, cenazeyi yıkamak ve öfkenin yenilmesi için abdest almak ise

menduptur.

MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
Page 35: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Temizlik

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 15

Sünnî mezhepler

ayrıntılarında farklılık

olmakla birlikte bu dört

farzda ittifak etmiştir.

Abdestin Farzları

Maide suresinin 6. ayetinde açıklandığı üzere abdestin farzları dörttür:

Yüzü yıkamak: Bunun sınırı, alındaki saçın bittiği yer ile çene altı ve iki kulak

yumuşağının bitim yeri arasında kalan kısım olarak belirlenmiştir. Sakalın sık olması

hâlinde üstünü yıkamak yeterlidir.

Kolları dirseklerle birlikte yıkamak: Parmaklarda dar ve altına su geçirmeyecek

yüzük varsa bunun mutlaka oynatılması ve altına suyun geçmesi sağlanmalıdır.

Başa mesh etmek: İlgili ayette miktar belirtilmeksizin başın mutlak olarak mesh

edilmesi emredildiği için fakihler Hz. Peygamber’in fiili sünnetini yorumlayarak

başın ne kadarının mesh edileceği konusunda farklı görüşler ileri sürmüşlerdir.

Hanefiler’e göre başın dörtte birini mesh etmek farzdır. Şafiilere göre ise az bir

miktar da yeterlidir. Malikiler ve tercih edilen görüşe göre Hanbeliler başın

tamamının mesh edilmesini farz sayarlar.

Ayakları yıkamak: Ayakları topuklarla birlikte yıkamak farzdır. Çünkü Hz.

Peygamber, abdest alırken ayaklarının bir kısmını kuru bırakan sahabileri uyarmış

ve “vay ateşten topukların hâline” (Buharî, “Vüdû”, 29; Muslim, “Taharet”, 9)

buyurmuştur. Caferi mezhebi ise çıplak ayakların mesh edilmesini farz görür.

Sünnî mezhepler ayrıntılarında farklılık olmakla birlikte bu dört farzda ittifak

etmiştir. Ancak Hanefiler dışındaki diğer üç mezhep bunlara bazı ilavelerde

bulunmuştur. Mesela; abdest alırken besmele çekmek Hanbeliler’e göre, niyet bu

üç mezhebe göre, dört farzın ayetteki sıraya göre yapılması (tertip) Şafiî ve

Hanbeliler’e göre, bu işlemlerin ara verilmeden yapılması (muvâlât) Malikî ve

Hanbeliler’e göre farzdır.

Abdestin Sünnetleri ve Adabı

Hz. Peygamber’in farz ve vacip olmaksızın çoğunlukla yaptığı ve ümmetine

de tavsiye ettiği fiiller sünnet; bazen yapıp bazen terk ettiği fiiller ise mendup,

müstehap diye ifade edilir. Mendup olan fiiller genelde “adab” olarak nitelenir.

Abdestin sünnetleri

Niyet etmek: Abdesti namaz kılmak, abdestsizliği gidermek veya Allah’ın emrini

yerine getirmek niyetiyle almaktır. Niyette esas olan kalp olmakla birlikte dil ile de

“Niyet ettim Allah rızası için abdest almaya” demek müstehaptır. Yukarıda

belirttiğimiz gibi Hanefiler dışındaki üç mezhep niyeti farz kabul eder.

Abdeste besmele ile başlamak.

MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
Page 36: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Temizlik

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 16

Suyu ölçülü

kullanmak

Abdeste başlarken temiz olan ellerini bileklere kadar yıkamak. Eller kirli ise önce

bu kirlerin temizlenmesi farzdır.

Ağza üç kere su alıp her defasında boşaltmak. Buna “mazmaza” denir.

Buruna üç defa su çekmek. Buna da “istinşak” denir.

Abdeste başlarken veya daha önce dişlerini misvak veya temiz maddeden

yapılmış fırça ile temizlemek. Fırça veya misvak bulunmadığında dişlerini

parmaklarıyla ovmak da yeterlidir.

Abdestte sıraya riayet etmek, yani Kur’an’da belirtilen sırayla önce yüzü, sonra

kolları yıkamak, başı mesh etmek ve topuklarla birlikte ayakları yıkamak, Yukarıda

belirttiğimiz gibi bu, Şafiî ve Hanbeliler’e göre farzdır.

Abdest uzuvlarını yıkamaya sağdan başlamak.

Abdestte yıkanan organları üçer defa yıkamak. Bunların birincisi farz diğerleri

sünnettir.

Elleri ve ayakları yıkamaya parmak uçlarından başlamak.

Elleri ve ayakları yıkarken parmak aralarını hilallemek.

Sakalı hilallemek.

Başın tamamını bir su ile mesh etmek. Kaplama mesh denilen bu fiil Malikî ve

Hanbeliler’e göre farzdır.

Kulakları mesh etmek.

Abdest uzuvlarını su ile iyice ovmak.

Boynu mesh etmek.

Abdest organlarını ara vermeden yıkamak. “Muvalât” denilen bu hareket Şafiî

ve Hanbeliler’e göre farzdır.

Abdestin âdâbı

Abdest alırken kıbleye karşı durmak.

Abdest suyunun üzerine sıçramaması için yüksekçe bir yerde durmak.

Bir özür bulunmadıkça başkasından yardım istememek.

Bir ihtiyaç olmadıkça konuşmamak.

Ağıza burna sağ el ile su almak, sol el ile sümkürmek.

Özür sahipleri hariç vakit girmeden önce abdest almak.

MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
Page 37: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Temizlik

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 17

Rükûlu ve secdeli

namazda yakındaki

şahısların duyabileceği

şekilde gülmek hem

abdesti, hem de namazı

bozar.

Kulakların iç kısmını ıslatılmış serçe parmağı ile mesh etmek.

Suyu ölçülü kullanmak.

Abdest sonunda Kelime-i Şehadet getirmek.

Abdestten sonra Kadir Suresi'ni okumak.

Abdestten sonra bir miktar su içmek.

Abdesti Bozan Durumlar

Abdestli olan kimsede aşağıdaki hâllerden biri meydana gelirse abdesti

bozulur:

İdrar ve dışkı yollarından sidik, pislik, kan, meni, mezi ve vedi gibi bir necasetin

gelmesi.

Yellenmek.

Vücudun herhangi bir yerinden kan, irin veya cerahat gibi şeylerin çıkması.

Ağızdan gelen kan tükürük kadar veya ondan çoksa abdesti bozar. Diğer

uzuvlardan çıkan kan, çıkma yerinden yanlara yayıldığı takdirde abdesti bozar. İğne

ucu gibi çıkıp da yerinde kalan kan bozmaz. Bunun silinmesi de zarar vermez.

Yaradan çıkan irin ve sarı su da böyledir. Ağız dolusu kusmak da abdesti bozar.

Şafiîlere göre idrar ve dışkı yollarının dışından gelen kan ve benzeri sıvı maddeler

abdesti bozmadığı gibi kusmak da bozmaz.

Bayılma, delirme, sarhoşluk, sara nöbeti tutması gibi aklın idrak gücünü gideren

durumlar.

Uyku hâli kalçaların boşlukta kaldığı durumda gevşeme ve yel çıkması ihtimali

olduğundan abdesti bozar. Bunun için yatarak, yaslanarak veya bir şeye dayanarak

uyumak abdesti bozar.

Rükûlu ve secdeli namazda yakındaki şahısların duyabileceği şekilde gülmek

hem abdesti, hem de namazı bozar. Cenaze namazı ve tilavet secdesinde sadece

namazı bozar. Namazda kendi duyacağı şekilde gülerse sadece namaz bozulur.

Diğer mezhepler sesli gülmenin sadece namazı bozacağını söylerler.

Cinsi münasebette bulunmak veya kadınla erkeğin arada bir engel olmaksızın

veya çok ince bir engel ile karınlarının veya cinsel organlarının birbirine dokunması.

Bu durumda herhangi bir yaşlık meydana gelmezse bile hem kadının hem de

erkeğin abdesti bozulur. Şafiîler’e göre kadınlara el veya vücudun herhangi bir

kısmı ile dokunmak hem erkeğin hem de kadının abdestini bozar.

MehmetAli
Highlight
Page 38: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Temizlik

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 18

Ayaklarını yıkamak

suretiyle abdest alan

kimse, abdesti bozacak

bir durum olmadıkça

mestlerini çıkarıp

giymesiyle abdesti

bozulmaz.

Mestler üzerine meshin müddeti dolduğunda, özürlü için yeni bir vakit

girdiğinde ve teyemmüm ile abdest almış kimsenin suyu bulması hâllerinde de

abdest bozulur.

Mesh Etmek

İbadetlerde mükellefe sağlanan kolaylıklardan biri de ayaklara giyilen

mestler üzerine ve sargı üzerine mesh yaparak abdest almaktır. “Mesh” kelimesinin

sözlük anlamı, bir şey üzerinde el gezdirmek, o şeyi elle silmektir. Fıkıhta “el

ıslaklığı ile bir uzva, sargıya veya meste dokunmak” anlamına gelir. Ayrıca

teyemmümde de temiz toprağa vurulan ellerle kol ve yüzün mesh edilmesi söz

konusudur.

Biz her birinin hükmü farklı olduğu için mesh konusunu, mestler üzerine

mesh ve sargı üzerine mesh olarak iki başlıkta eşleyeceğiz.

Mestler üzerine mesh etmek

Mest, deri ve benzeri şeylerden yapılan, topuklarla birlikte ayakları örten,

içine su girmeyecek, bağlanmadan ayakta durabilecek bir ayakkabı çeşididir.

Abdestli olarak giyilmiş olan mestler üzerine ıslak el parmaklarıyla mesh etmek,

ayakları yıkamak yerine geçer. Bunun caiz ve meşru bir işlem olduğuna dair Hz.

Peygamber’den tevatür derecesine ulaşan hadisler vardır. Dinimizce caiz görülen

mestler üzerine mesh etmek mükellefe sağlanan bir kolaylıktır.

Mestlere meshin farz miktarı, Hanefiler’e göre mestin üzerinde elin uç

parmağı kadar yerin elin ıslaklığıyla bir defa mesh edilmesidir. Malikilere göre

mestin üst kısmının tamamının, Hanbeliler’e göre üst kısmının çoğunun, Şafiiler’e

göre ise üstten bir parmak kadar yerin mesh edilmesidir.

Sünnete uygun bir mesh, açık olan ıslak el parmaklarının ayağın parmak

kısmından başlayıp yukarı doğru bir defa çekilmesidir.

Mestler üzerine mesh edilebilmesi için mestlerin abdestli olarak giyilmiş

olması, ayağın abdestte yıkanması, farz olan yerlerini tamamen kaplamış, deliksiz

ve sağlam bir maddeden yapılmış olması gerekir. Mestlerin dayanıklı ve sağlam

oluşlarının ölçüsü on iki bin adım (yaklaşık 6 km) kadar yürünebilecek veya

bağlanmadan ayakta durabilecek nitelikte olmasıdır. Ayak parmaklarının

küçüğünün üç mislini aşan yırtık ve sökükler meshin sıhhatine engel olur. Mestlerin

dışarıdan aldığı suyu, hemen içine çekerek ayağa ulaştırmayacak bir yapıda olması

da şarttır. Üzerine deri kaplanmış veya altlarına pençe vurulmuş çoraplar üzerine

de mesh edilebilir. Hanefiler’den Ebu Yusuf ve İmam Muhammed’e göre altına

pençe vurulma şartı aranmaksızın kalın ve içini göstermeyen dayanıklı keçe ve yün

MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
Page 39: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Temizlik

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 19

Sargının abdestsiz veya

cünüpken sarılmış

olması meshe engel

değildir.

çoraplara da mesh edilebilir. Çizme ve potin de temiz olmak kaydıyla Hanefiler’e

göre mest hükmündedir.

Abdestli olarak ayaklarına mest giyen kimse, bu abdestinin bozulmasından

itibaren, mukim ise bir gün (24 saat), yolcu ise 3 gün (72 saat) mestleri üzerine

mesh edebilir.

Ayaklarını yıkamak suretiyle abdest alan kimse, abdesti bozacak bir durum

olmadıkça mestlerini çıkarıp giymesiyle abdesti bozulmaz. Mestler üzerine mesh

ederek alınan abdestte ise abdestli hâlde mestlerin çıkarılması durumunda ayaklar

yıkanarak abdest tamamlanabilir. Abdest bozulduktan sonra mestlerin çıkarılması

hâlinde ise yeniden abdest alınırken ayakların da yıkanması gerekir. Süresi

dolduğunda abdestli ise mestleri çıkarıp ayaklarını yıkaması yeterlidir. Abdestsiz ise

yeniden ayaklarını da yıkayarak abdest alması gerekir.

Abdesti bozan her şey meshi de bozar. Süre dolmuşsa yeniden alınacak

abdestte mestler üzerine mesh edilir. Cünüplük ve buna kıyasla aybaşı ve loğusalık

gibi guslü gerektiren hâller meshi batıl kılar ve ayakların yıkanması gerekir. Bir veya

iki mestin ayaktan çıkması veya çıkarılması da ayakların yeniden yıkanmasını

gerektirir. Bir mestin koncuna kadar ayağın çoğunun çıkması, tamamen çıkması

hükmündedir. Ayrıca mestin içine su girip bir ayağın yarıdan fazlasını ıslatması ve

sürenin dolmasıyla da mesh bozulur.

Sargı ve yara üzerine mesh etmek

Vücudun herhangi bir yerinde kırık, çıkık veya yaradan dolayı sargı

bulunursa, abdest veya boy abdesti alınırken bu sargı çözülüp altı yıkanır ve

yaranın üstü mesh edilir. Sargıyı çözmek zararlı olursa çözülmez, eller ıslatılarak

sargının üzerine bir defa mesh edilir. Yapılan bu mesh, o uzvun yıkanması yerine

geçer. Yara üzerinde sargı yok da ilaç sürülmüşse yaraya zarar vermezse üzerine su

dökülerek yıkanır. Zarar verirse yıkanmaz mesh edilir. Mesh de zarar verirse o da

terk edilir.

Sargıların üzerine mesh etmenin belli bir süresi yoktur. Yara iyileşinceye

kadar devam eder. Sargının abdestsiz veya cünüpken sarılmış olması meshe engel

değildir. Sargıya mesh ettikten sonra sargı değiştirilirse meshi iade etmek

gerekmez. Yara iyileşmeden sargı düşerse mesh bozulmaz. Yaranın iyileşmesi

hâlinde sargı düşse de düşmese de mesh bozulur. Bu durumda sargı çözülür ve o

bölge bundan sonra yıkanır. Yara üzerindeki sargı yara iyileşmeden namazda iken

düşerse namaza devam edilir. Yara iyileştiğinden dolayı düşerse mesh edilen yer

yıkanır ve namaz yeniden kılınır. Yara iyileştikten sonra sargı açıldığından abdestli

olan kişinin sadece sargı yerini yıkaması yeterli ise de yeniden abdest alması daha

uygundur.

MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
Page 40: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Temizlik

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 20

Boy abdesti aslında

hükmi, dini bir temizlik

olmasına rağmen maddi

temizlenmeyi de

sağladığı ve birçok tıbbi

faydalar içerdiği

şüphesizdir.

GUSÜL: BOY ABDESTİ

Guslün Tanımı ve Önemi

Sözlükte bir şeyi su ile yıkamak ve yıkanmak anlamlarına gelen gusül kelimesi

terim olarak “cünüplük, hayız ve loğusalık gibi hükmi kirliliklerden temizlenmek için

vücudun tamamını temiz su ile yıkamak” şeklinde tarif edilir. Dilimizde gusül yerine

daha çok boy abdesti tabiri kullanılır.

Hades-i ekber denilen büyük kirliliği ortadan kaldıran guslün farz olduğu

Kur’an ayetleri ve Hz. Peygamber’in sünneti ile sabittir. Kur’an’da şöyle

buyrulmuştur:

“Eğer cünüp iseniz iyice temizlenin.” (Maide, 5/56)

“Ay hâlinde bulunan kadınlardan uzak durun. Temizleninceye kadar onlara

yaklaşmayın.” (Bakara, 2/222)

“Ey iman edenler, siz sarhoş iken –ne söylediğinizi bilinceye kadar- cünüp

iken de –yolcu olan müstesna- gusül edinceye kadar namaza yaklaşmayın” (Nisa,

4/43).

Hz. Peygamber’den de konu ile ilgili pek çok rivayet vardır (Buharî, “Gusül”,

28; Muslim, “Hayız”, 87,88; Tirmizî, “Taharet”, 80; İbn Mace, “Taharet”, 111).

Boy abdesti aslında hükmi, dini bir temizlik olmasına rağmen maddi

temizlenmeyi de sağladığı ve birçok tıbbî faydalar içerdiği şüphesizdir. Belli hükmi

kirliliklerden sonra bütün bedenin temiz su ile iyice yıkanması demek olan gusül,

yüce dinimiz İslam’ın bir emridir. Bu sayede Müslümanlar beden temizliğini

yaptıkları gibi cünüplük hâliyle gevşeyen, yorgun düşen vücudun yeniden dinçliğe

kavuşma, kan dolaşımını düzene koyma ve kişiyi hükmi kirlilikten kurtararak onu

ibadet atmosferine hazırlama gibi beden ve ruh sağlığı açısından pek çok faydalar

elde etmiş olurlar.

Guslü Gerektiren Durumlar

Guslün temel üç sebebi, hükmi kirlilik sayılan cünüplük, hayız ve nifas

hâlleridir. Bu durumlarda bulunan kişi hükmen kirli sayılsa da maddeten necis, pis

sayılmaz. Belli ibadetleri yapabilmek için bu hükmi kirlilikten kurtulmaları gerekir.

Guslü gerektiren sebeplerden hayız ve nifas hakkında yukarıda bilgi verdik.

Burada daha çok cünüplük üzerinde duracağız.

MehmetAli
Highlight
Page 41: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Temizlik

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 21

Yeni Müslüman olan bir

kimsenin cünüp ise

gusletmesi gerekir.

Cünüplük

Dokunmak, bakmak, düşünmekle ihtilam olmak (rüyada cinsel ilişkide

bulunmak) gibi sebeplerle şehvetle gelen meninin dışarı çıkması ve ergenlik

çağındaki erkek ve kadının cinsel ilişkide bulunması hâlinde cünüplük meydana

gelir. Bu durumdaki kişiye cünüp, cenabet denir. Yıkanması gerekir. Cünüplüğün iki

sebebi vardır. Biri cinsel ilişkidir. Meni gelsin veya gelmesin cinsel ilişkide erkeğin

erkeklik organının sünnet kısmının girmesi durumunda her iki taraf da cünüp olur.

Cünüplüğün ikinci sebebi ise erkek ve kadından şehvetle (cinsel zevkle) meninin

gelmesidir. Meninin uykuda veya uyanıkken gelmesi, iradi veya gayri iradi olması

fark etmez. Şafiîler dışındaki fakihler çoğunluğuna göre ağır yük kaldırma, düşme

ve hastalık gibi sebeplerle gelen meni şehvetsiz geldiği için guslü gerektirmez.

Uyandığında ihtilam olduğunu hatırlamamakla birlikte elbisesinde meni

bulaşığı gören kimsenin gusletmesi gerekir. İhtilam olduğunu hatırladığı hâlde

elbisesinde böyle bir iz görmeyen kimsenin gusletmesi gerekmez. Meni şehvetle

gelen ve tenasül organı yoluyla dışarı çıkan beyaz ve koyu bir sıvıdır.

İhtilam olan veya cinsel ilişkide bulunan kimse idrar yapmadan, epeyce

yürümeden ve uyumadan yıkanır da sonra kendisinden meninin kalan kısmı gelirse

tekrar gusül yapması gerekir. Ancak bu fiillerden sonra yıkandığı takdirde daha

sonra şehvetsiz olarak kalan meninin gelmesi guslü gerektirmez.

Kadınla oynaşma veya cinsel ilişkileri düşünme sırasında şehvetsiz olarak

cinsel organdan gelen beyaz ve ince bir sıvı olan “mezi”den dolayı sadece abdest

bozulur. Boy abdesti gerekmez. İdrardan sonra tenasül organından çıkan koyu ve

bulanık sıvı olan “vedi” de sadece abdesti bozar, guslü gerektirmez. Yeni

Müslüman olan bir kimsenin cünüp ise gusletmesi gerekir.

Cünüp olan kişi, ileride açıklayacağımız namaz kılmak, tilavet secdesi

yapmak, Kur’an-ı ele almak, tavaf yapmak ve mescide girmek gibi fiilleri yapamaz.

Hayız Ve Nifas Kanlarının Kesilmesi

Yani kadınların adet hâli ve lohusalık hâli bitince yıkanmaları gerekir. Şehitler

dışındaki Müslüman ölüye boy abdesti aldırılması da İslam toplumuna yüklenmiş

bir kifaî farzdır.

Cuma ve bayram namazları öncesinde, hac veya umre niyetiyle ihrama

girerken ve Arafat’ta vakfe için gusletmek sünnet, cenaze yıkama, kan aldırma,

Mekke ve Medine’ye girme, Berat ve Kadir gecelerini ihya etme, yeni elbise

giyinme, bir günahtan tövbe etme gibi sebeplerle boy abdesti almak ise

müstehaptır.

MehmetAli
Highlight
Page 42: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Temizlik

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 22

Diş dolgusu ve kaplama

guslün sıhhatine engel

olmaz.

Guslün Farzları

Bütün fakihlerin ittifakıyla gusül, bütün vücudun kuru bir yer kalmayıncaya

kadar yıkanmasından ibarettir. İlgili ayette: “Eğer cünüpseniz iyice temizlenin”

(Maide, 5/6) ifadesi yer aldığı için Hanefî ve Hanbeliler ağız ve burun içini de

bedenin dış kısmından sayarak guslün farzını ağza su vermek (mazmaza), buruna su

vermek (istinşak) ve bütün bedeni yıkamak olarak üç kabul etmişlerdir. Malikî ve

Şafiîler ile Şia’dan Caferiler ise ağız ve burna su vermeyi sünnet sayarlar. Gusülde

niyet Hanefiler’e göre sünnet, diğer mezheplere göre farzdır. Malikiler’e göre

vücudu ovalamak ve gusül işlemlerini peşi peşine yapmak (muvalat) da farzdır.

Gusülde vücuttan hiçbir noktanın kuru kalmaması için suyun bıyık, kaş ve

sakalın iç kısımlarına, baştaki saçların altına, göbek boşluğu ve kulakların iç kısmı,

avret yerlerinin dış kısımları gibi bedenin sıkıntı çekilmeksizin yıkanması mümkün

olan diğer yerlerine ulaştırılması gereklidir.

Kadınların örülü saçlarını çözmeleri ve yıkamaları gerekmez. Suyun saçların

dip kısımlarına, yani başın derisine ulaşması yeterlidir. Bu, saçlı hanımlara

gösterilen bir kolaylıktır. Örülü olmayan saçların yıkanması ve saç diplerine suyun

ulaşması gereklidir.

Küpe deliklerine de suyun ulaşması sağlanmalı, varsa küpe hareket

ettirilmeli, parmaklarda sık olan yüzük de hareket ettirilip altına su geçirilmelidir.

Diş dolgusu ve kaplama guslün sıhhatine engel olmaz. Dikkatsizlik veya

aceleden bir yerin kuru kaldığı sonradan anlaşılırsa yeniden gusletmek gerekmez.

Sadece bu kuru kalan yerler yıkanır.

Guslün Sünnetleri ve Adabı

Cünüplükten temizlenmeye niyet etmek Hanefiler’e göre sünnet, diğer üç

mezhebe göre ise farzdır. Gusle besmele ile başlamak, öncelikle elleri ve avret

yerini yıkamak, vücudun herhangi bir yerinde pislik varsa onu yıkamak sonra

namaz abdesti gibi abdest almak, bulunduğu yerde su toplanıyorsa ayakları

yıkamayı sonraya bırakmak, abdestten sonra sırasıyla önce başa, sonra sağ omuza,

sonra da sol omuza ve bedenin diğer bütün yerlerine üç defa su döküp suyun

bedenin her tarafına ulaşması için iyice ovuşturmak, kimsenin göremeyeceği bir

yerde yıkanmak, tenha bir yerde de olsa avret yerini örtmek, suyu ölçülü

kullanmak, az veya çok kullanmaktan kaçınmak, gusül sırasında konuşmamak,

gusülden sonra hemen havlu gibi bir şeyle kurulanıp giyinmek guslün başlıca

sünnetleridir. Abdestte edep olan şeyler gusülde de edeptir. Ancak gusülde kıbleye

dönülmez.

MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
Page 43: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Temizlik

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 23

Cünüp, abdestsiz,

aybaşı ve loğusalık

hâlinde olanlar, farz,

vacip veya nafile namaz

kılamaz, tilavet secdesi

yapamaz.

Teyemmüm, İslam

ümmetine mahsus,

abdest ve gusül gibi

maddi temizliği de

içeren hükmi temizlikler

yerine geçen, dinin

sağladığı kolaylıklar

cinsinden sembolik,

hükmi bir temizlik

çeşididir.

Herkese açık olan dere, göl, deniz, hamam gibi yerlerde guslediliyorsa kişi

avret yerlerini örtmeli ve başkalarının açık olan avret yerlerinden gözünü

sakındırmalıdır. Bu gibi yerlerde sağlık ve temizlik kurallarına da son derece dikkat

etmelidir. Hz. Peygamber hamama bir örtü ile girilmesini emretmiş ve avret

yerlerini açarak veya çıplak yıkanan kimselere meleklerin lanet edeceğini

bildirmiştir (Ebu Davâd, “Hammâm”, 2–3; Nesaî, “Gusül”, 2).

Cünüp, abdestsiz, aybaşı ve loğusalık hâlinde olanlar, farz, vacip veya nafile

namaz kılamaz, tilavet secdesi yapamaz. Nafile de olsa Kâbe’yi tavaf edemez.

Kur’an’a el süremez. Cünüp olanlarla özel hâllerinde kadınlar Kur’an-ı Kerim’den bir

parça da olsa okuyamaz, bir zaruret olmadıkça mescide ve camiye giremez ve

içinden geçemez. İmam Malik’e göre cünüp olan Kur’an okuyamazsa da hayızlı

veya loğusa olan kadın okuyabilir. Çünkü cünüp hemen yıkanarak veya teyemmüm

ederek temizlenebilirken, hayız ve lohusa kadınlar belli bir süre temizlenemezler.

Gusletmeleri farz olanların gusülsüz olarak zikretmeleri, tespih etmeleri,

salat ve selam getirmeleri, dua maksadıyla Kur’an’dan ayetler okumaları, kelime-i

şahadet getirmeleri, elleri ve ağzı yıkayarak bir şey yiyip içmeleri, uyumaları caizdir.

Namaz vakti geçmedikçe boy abdestini geciktirmeleri de caiz ise de ilk fırsatta

yıkanmak daha doğru olur.

TEYEMMÜM

Teyemmümün Tanımı ve Önemi

Sözlükte kastetmek, yönelmek anlamına gelen teyemmüm, dini bir terim

olarak “suyun bulunmadığı veya bulunduğu hâlde kullanılması mümkün olmayan

durumlarda hadesi yani büyük ve küçük kirliliği gidermek üzere temiz toprak, taş,

kireç, kum gibi toprak cinsinden bir şeye elleri vurup yüzü ve iki kolu mesh

etmekten ibaret hükmi bir temizlik” şeklinde tarif edilir. Buna göre teyemmümün

farzları niyet ve yüz ile kolları mesh etmekten ibarettir.

Teyemmüm, İslam ümmetine mahsus, abdest ve gusül gibi maddi temizliği

de içeren hükmi temizlikler yerine geçen, dinin sağladığı kolaylıklar cinsinden

sembolik, hükmi bir temizlik çeşididir. Teyemmümle bir Müslüman, manevi bir

pislik olan abdestsizlik veya cünüplükten kurtulduğuna inanır, kalbî mutmain olur

ve huzurlu olarak ibadetini yapar.

Temiz toprakla yapılan teyemmümde ilk bakışta görülmeyen maddi temizlik

özelliği de vardır. Çünkü toprak da su gibi bir temizlik aracıdır. Toprakta, pek çok

mikrobu öldüren bir özellik vardır. Ayrıca toprak insan vücudunda yorgunluk, stres

gibi sebeplerle meydana gelen elektriklenmeyi de nötr hâle getirir.

Page 44: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Temizlik

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 24

Bu gibi durumlarda

mükellef kendi karar

vermeli, haklı ve geçerli

bir mazeretinin

bulunduğuna kanaat

getirince dinin

teyemmüm

ruhsatından

yararlanmalıdır.

Teyemmümün hicretin 6. yılında Beni Mustalık Gazvesi’nde Hz. Peygamber

ve bin kadar İslam askeri sabah namazı için su bulamayınca inen şu ayetle meşru

kılınmıştır:

“Eğer hasta olur veya yolculukta bulunursanız yahut herhangi biriniz

ayakyolundan gelirse yahut kadınlara temasta bulunur da su bulamazsanız o vakit

temiz bir toprağa teyemmüm edin ve onunla yüzlerinizi ve kollarınızı mesh edin.”

(Nisa, 4/43).

Ayrıca Mâide suresinin altıncı ayetinde de aynı hüküm tekrar bildirilmiştir.

Hz. Peygamber de bu hükmü tatbiki olarak göstermiş ve açıklamıştır.

Teyemmümün cevazı ve mahiyeti hakkında fakihler arasında ittifak vardır.

Teyemmümün Sebepleri

Teyemmüm abdest ve gusül yerine geçen bedel ve istisnaî bir hüküm

olduğundan normal şartlarda yapılmaz. Ancak belli sebeplerin olması hâlinde

teyemmüm yapılır. Bu sebepleri biz iki ana grupta toplayacağız.

Abdest veya gusle yetecek kadar suyun bulunmaması:

Suyun hiç bulunmaması, ya da yaya veya vasıta ile kolayca gidilip gelinecek

mesafeden daha uzak bir yerde olması, suyolunda bir tehlikenin varlığı, parayla

satın alma imkânının olmaması, ya da rayiç bedelin çok üstünde satılması gibi

durumların hepsi su bulunmamasından dolayı teyemmümü caiz kılan sebebe

dâhildir.

Suyu kullanmayı engelleyen fiili bir durum veya dinen geçerli bir mazeretin

bulunması:

Su abdest veya boy abdesti için kullanıldığı zaman kişinin içme ve yemek suyu

kalmama tehlikesi olursa, su kaynağı olduğu hâlde ondan su temin etmek için, alet,

ip, kova, elektrik gibi malzemeler bulunmazsa yahut hava ya da su aşırı derecede

soğuk olur da ısıtma imkânı olmazsa su yok sayılarak teyemmüme başvurulur.

Hastalık sebebiyle suyun kullanılamaması da aynıdır.

Bu gibi durumlarda mükellef kendi karar vermeli, haklı ve geçerli bir

mazeretinin bulunduğuna kanaat getirince dinin teyemmüm ruhsatından

yararlanmalıdır.

Teyemmümün Geçerli Olmasının Şartları

Teyemmümün geçerli olabilmesi için öncelikle teyemmümü mubah, caiz

kılacak bir mazeretin olması şarttır. Teyemmümün sebepleri olan bu mazeretler

olmadıkça yapılan teyemmüm geçersiz olur. Böyle bir teyemmüm ile yapılan

Page 45: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Temizlik

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 25

ibadetlerin iadesi gerekir. Teyemmümün toprak, taş, kum, alçı gibi yer cinsinden

temiz bir şey ile yapılması, ellerin iki defa toprağa vurulması ve kolların ve yüzün

tamamının mesh edilmesi ve teyemmüme niyet edilmesi de onun geçerli olması

şartlarındandır. Hanefiler dışındaki fakihler abdest ve gusülde de niyeti farz

sayarken Hanefiler sadece teyemmümde şart koşarlar. Bu farkı şöyle izah ederler.

Abdest ve teyemmüm temizlik vasıtası olan su ile yapıldığı için bunda niyete gerek

olmaz. Toprak ise doğrudan temizlik vasıtası olmadığı için onun temizlik vasıtası

olması ancak niyetle tayin edilir.

Teyemmümü Bozan Durumlar

Şu durumlarda teyemmüm abdesti bozulur:

Abdesti bozan ve guslü gerektiren her durum teyemmümü de bozar. Çünkü

teyemmüm bu ikisinin bedelidir. Cünüplük sebebiyle teyemmüm yapan kişide daha

sonra abdesti bozacak bir durum meydana gelirse sadece abdest alması gerekir.

Cünüplük hâli geri gelmez.

Teyemmüm etmeyi mubah kılan mazeretin ortadan kalkması. Hastalığın sona

ermesi, elektrik bağlantısı sağlanması gibi.

Teyemmümle namaz kılan kimse namaz esnasında suyu görürse veya su

bulunursa teyemmüm de namaz da bozulur. Namazı teyemmümle kıldıktan sonra

su bulunursa vakit çıkmamış bile olsa namazı iade etmesi Hanefiler’e göre

gerekmez. Şafiiler bu durumda iadeyi gerekli görür. Vaktin çıkmış olması hâlinde

iadenin gerekli olmayacağında görüş birliği vardır.

Page 46: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Temizlik

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 26

Öze

t •İslam dini temizliğe büyük önem vermiştir. Temizlik, belli ibadetlerin ön şartıdır. Fıkıh kitaplarının ilk konuları, temizlik bahisleridir.

•Kuar’an-ı Kerimde birçok ayette ve Hz. Peygamber'in birçok hadisinde temizliğin önemi vurgulanmıştır.

•Dinimizde bedenin, elbisenin ve namaz kılınacak yerin maddi pisliklerden temizlenmesi gerekli görüldüğü gibi, insanın tüm organlarının gıybet, yalan, kibir, riya, kin, hırs ve buna benzer bütün manevi kirlerden arınması da istenmiştir.

•Temizlemede esas madde sudur. Su ile hem maddi temizlik yapılır, hem de hükmi temizlik olan abdest ve boy abdesti alınır.

•Temizlik konularının başında abdest vardır. Abdest başlı başına bir ibadet değil; ibadetleri yapmayı mubah kılan vesile bir ibadettir. Namaz için şart olduğu Kur’an’da belitilir.

•Aynı şekilde belli durumlarda boy abdesti almak da dini bir gerekliliktir.

•Kolaylık prensibini esas alan yüce dinimiz İslam, abdest veya boy abdestine imkân bulunamayan durumlarda hükmi temizlik niteliğindeki teyemmümü yeterli görmüştür. Bu sayede Müslüman, manevi kirlilik hâli olan abdestsizlik veya cünüplükten kurtulduğuna inanır, kalbi mutmain olur ve huzurlu bir şekilde ibadetini yerine getirir.

•Kadınlara mahsus özel hâller olan adet görme ve loğusalık da fıkhın temizlik konularında işlenir. Bu durumlarda hanımlar namaz kılamaz ve oruç tutamazlar. Meşakkatli ve zor olacağı için kılamadıkları namazları kaza da etmezler. Ancak, ramazan ayında tutamadığı oruçları daha sonra temiz hâlde iken kaza ederler.

Öd

ev

• Abdestsiz,cünüp,adetli ve loğusa’nın yapamayacağı fiilleri şema hâlinde delilleriyle birlikte gösteriniz.

• Hazırladığınız ödevi sistemde ilgili ünite başlığı altında yer alan “ödev” bölümüne yükleyebilirsiniz.

Page 47: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Temizlik

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 27

Değerlendirme

sorularını sistemde ilgili

ünite başlığı altında yer

alan “bölüm sonu testi”

bölümünde etkileşimli

olarak

cevaplayabilirsiniz.

DEĞERLENDİRME SORULARI

1-Aşağıdakilerden hangisi necaset-i galîza değildir?

a) Şarap

b) Kan

c) Koyun tersi

d) İnsan tersi

e) Vedi

2-Aşağıdaki su çeşitlerinden hangisi temiz olduğu hâlde hükmi temizlikte

kullanılmaz?

a) Kedi artığı

b) Şahin artığı

c) Tavuk artığı

d) Ma-i müsta’mel

e) İnsan artığı

3-Aşağıdaki cümlede boş bırakılan yerlere sırasıyla hangi kelimelerin konması

doğrudur?

Hanefilere göre adet süresinin en azı…….gün, en çoğu ise……gündür.

a) bir-beş

b) üç-on

c) iki-sekiz

d) bir-yedi

e) üç-yedi

4-Aşağıdaki hükümlerden hangisi yanlıştır?

a) Kedi, tavuk gibi evcil hayvanların artığı sular temiz olmakla birlikte

kullanılması mekruhtur.

b) Eti yenmeyen hayvanların sidik, dışkı ve salyaları necaset-i galîzadır.

c) Yüzeyi yaklaşık 47 metre kareden büyük olan ve avuçlandığı zaman dibi

açılmayan durgun sulara az su (küçük havuz) denir.

Page 48: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Temizlik

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 28

d) Tuvaletten sonra dışkı ve idrar yollarında kalan pislikleri temizleme işlemine

istinca denir.

e) Abdestte niyet, Hanefiler dışındaki üç mezhebe göre farzdır.

5- Aşağıdakilerden hangisi abdesti bozmaz?

a) Yellenmek

b) Ağlayıp gözyaşı dökmek

c) Vücudunun her hangi bir yerinden çıkan kanın etrafa yayılması

d) Bayılma

e) Cinsel ilişkide bulunma.

Cevap Anahtarı:

1.c 2.d 3.b 4.c 5.b

YARARLANILAN VE BAŞVURULABİLECEK DİĞER

KAYNAKLAR

Komisyon.(1999).İlmihal I: İman ve İbadetler. İstanbul:Türkiye Diyanet Vakfı

Yayınları.

Bilmen, Ö.N.(1996). Büyük İslam İlmihâli. İstanbul.

Buharî, M. B. İ. (1987). Sahîhu’l-Buharî.Beyrut.

Döndüren, Hamdi (2005). Delilleriyle İslam İlmihâli. İstanbul.

Ebu Davud. (1973), es-Sünen.Hımıs.

İbnü’l-Hümam. (1317). Şerhu Fethi’l-Kadîr. Bulak.

İbn Kudame .(1997). El-Muğnî. Kahire.

İbn Mace. (1954). Es-Sünen. Kahire.

İbn Rüşd. (1975).Bidayetü’l-müctehid.Kahire.

Kahraman, A. (2002). İslamda İbadetlerin Değişmezliği. Sivas.

Malik,B.E. (1970). el-Muvatta.Kahire.

Müslim, Ebu’l-Hüseyn Müslim b. El-Haccac (tsz.). Es-Sahih. Beyrut.

Nesaî. (1383). Es-Sünen. Kahire.

Page 49: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Temizlik

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 29

Şevkanî (tsz.). Neylü’l-evtâr.Kahire.

Komisyon .(1999). Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi.İstanbul.

Yıldız, K.(2006). Fıkhın Aydınlığında İbadet ve Hayat. İstanbul.

Zuhayli, V.(1994). İslam Fıkıh Ansiklopedisi. İstanbul.

Page 50: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

İÇİN

DEK

İLER

• Namazın Tanımı, Tarihçesi, Önemi, Faydaları, Farz Oluşu

• Namaz Vakitleri

• Namaza Çağrı: Ezan ve Kamet

• Namaz Çeşitleri ve Rekât Sayıları

HED

EFLE

R

• Bu üniteyi çalıştıktan sonra

• Namaz ibadetinin tarihi, önemi, faydaları ve farziyetini kavrayabilecek

• Namazların vakitlerini açıklayabilecek

• Ezan ve kametle ilgili hükümleri ayırt edebilecek

• Namaz çeşitleri ve rekât sayılarını anlatabileceksiniz.

ÜNİTE

3

NAMAZ I

İSLAM İBADET

ESASLARI

Page 51: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Namaz I

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 2

İnsanların ve Cinlerin

Yaratılış Amacı: Allah’a

İbadet

Namaz; tekbir ile

başlayıp selam ile

tamamlanan kıyam,

kıraat, rüku ve secde

gibi belirli fiil ve

sözlerden ibaret bir

ibadettir.

GİRİŞ

Yüce Allah, insanları ve cinleri kendisini tanısınlar ve yalnız kendisine ibadet

etsinler, diye yarattığını (Zâriyât, 51/56) beyan etmektedir. İbadet, saygı ile boyun

eğmek, emir ve yasaklara uymak anlamına gelir. Bedenle yapılan ibadetlerin başında

namaz kılmak gelir. Namaz insanı Allah’a yaklaştıran, ruhunu temizleyen,

kötülüklerden alıkoyan, sıkıntılara karşı güç veren, insana Allah katında değer katan

bir ibadettir. Bu sebeple her Müslüman, gönlünden gelen bir bağlılık ve istek

duygusuyla öncelikle namaz ibadetinin nasıl yapılacağını öğrenir ve onu uygulama

konusunda hassasiyet gösterir.

NAMAZIN TANIMI VE ÖNEMİ

Namazın Tanımı ve Tarihçesi

Arapçada namaz için kullanılan kelime “salat=صالة” kelimesi olup çoğulu

“salavat=صلوات” şeklindedir. Namaz kılan kişiye “musallî=مصلي”, namaz kılınan yere

de“musallâ=مصلي”denir. Türkçemizde kullandığımız namaz kelimesi Farsçadan

dilimize geçmiş ve kullanımı yaygınlık kazanmış bir kelimedir.

Salâtveya namaz sözlükte; dua etmek, övmek, yüceltmek, hayır duada

bulunmak gibi anlamlara gelir. Yüce Allah bir ayette şöyle buyurur:

Bir fıkıh terimi olarak namaz; tekbir ile başlayıp selam ile tamamlanan kıyam,

kıraat, rükû ve secde gibi belirli fiil ve sözlerden ibaret bir ibadettir.

Namaz ibadetinin İslam’dan önceki ilahî dinlerde de emredildiği, Kur’an-ı

Kerim’in çeşitli ayetlerinden anlaşılmaktadır. Mesela Hz. İbrahim, eşi Hacer ve oğlu

İsmail’i Mekke’ye götürüp bıraktığı zamanyaptığı duada, onların namaz kılanlar

olmalarını da saymıştır (İbrahim, 14/37).

Yine Hz. İbrahim ve nesline namazın vahyedilmiş olduğunu şu ayet ifade eder:

“Ona (İbrahim’e) İshak’ı ve ayrıca da Yakub’u bağışladık ve her birini salih

kimseler yaptık. Onları bizim emrimizle doğru yolu gösteren önderler yaptık ve

kendilerine hayırlar işlemeyi, namazı dosdoğru kılmayı, zekâtı vermeyi vahyettik.

Onlar sadece bize ibadet eden kimselerdi.”(Enbiya, 21/72-73)

“(Ey Muhammed!) Onlara salat/dua et. Çünkü senin salatın/duan onlar için

bir huzurdur”(Tevbe, 9/103).

Page 52: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Namaz I

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 3

Günlük namazların beş

vakit olarak farz

kılınması, hicretten bir

buçuk yıl kadar önce

yani 621 yılında Miraç

hadisesinde olmuştur.

Lokman (a.s) oğluna şu tavsiyede bulunmuştur:

Allah’ın İsrailoğulları’ndan aldığı sözler arasında onların namaz kılmaları

hususu da yer almaktaydı(Bakara, 2/83).

Ayrıca Hz. Musa’ya “bana kulluk et ve beni anmak için namazı kıl” (Tâhâ,

20/14) buyurulması; Hz. Musa ve kardeşi Harun’a hitaben, “Siz ikiniz Mısır’da

kavminiz için birtakım evler hazırlayın, evlerinizi merkez (kıble) edinin ve namazı

kılın”(Hûd, 11/87) buyurulması; Hz. Şuayb’ın namazından söz edilmesi (Hûd, 11/87);

Hz. İsa’nın bebek yaşta bir mucize olarak konuşup “yaşadığım sürece Allah bana

namazı ve zekâtı emretti” (Meryem, 19/31)demesi; Hz. Meryem’e Allah tarafından

“Ey Meryem! Rabbine divan dur. Secde et ve (O’nun huzurunda) rükû edenlerle

beraber rükû et”(Al-i İmran, 3/43) emrinin verilmesi gibi ayetler, namaz

ibadetininbir şekilde önceki ilahî dinlerde de mevcut olduğunu göstermektedir.

İslam öncesinde Mekkeli müşrikler de Kabe etrafında ıslık çalıp el çırpma

şeklinde kendilerince birtakım namaz fiilleri icra etmekteydiler (Enfâl, 8/35).

İslam’ın ilk dönemlerinde Mekke’de Hz. Muhammed namaz kılmaktaydı.

Ancak bu namazın yalnız sabah güneşin doğmasından önce ve akşam güneşin

batmasından sonra olmak üzere ikişer rekât olarak kılındığı söylenmektedir. Cebrâil

(a.s), Hz. Muhammed’e gelerek, onu Akabe denilen yere götürmüş, orada fışıkıran

su ile önce Cebrâil sonra Hz. Peygamber abdest almış ve birlikte iki rekât namaz

kılmışlardı. Ardından Hz. Peygamber sevinçli bir hâlde eve gelmiş, eşi Hz. Hatice’yi

de oraya götürmüş, birlikte abdest alarak iki rekât namaz kılmışlardı. İlk

Müslümanlar da Hz. Peygamber gibi bazen birlikte bazen de tek başlarına ve

genellikle gizli olarak namazlarını kılmaktaydılar.

Günlük namazların beş vakit olarak farz kılınması, hicretten bir buçuk yıl kadar

önce yani 621 yılında Miraç hadisesinde olmuştur. Rivayete göre Miraç olayının

ertesi günü Cebrâil (a.s) Hz. Peygamber’e Kâbe’de imamlık yaparak namaz

vakitlerinin başlangıç ve bitiş zamanlarını öğretmiştir.

Namazın Önemi ve Faydaları

Namaz ibadetinin önemi temelde,insanın yüce yaradanına kulluğunu

göstermesi anlayışına dayanmakla birlikte, kişiler için dinî, ferdî, sosyal ve eğitim

bakımından pek çok faydaları da bulunmaktadır:

Namazın dinî bakımdan önemi ve faydaları:

“Yavrum! Namazı dosdoğru kıl. İyiliği emret. Kötülükten alıkoy. Başına

gelen musibetlere karşı sabırlı ol. Çünkü bunlar kesin olarak emredilmiş

işlerdendir” (Lokmana, 31/17).

Page 53: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Namaz I

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 4

Namaz, kulun Allah ile arasında kurduğu bir iletişim köprüsü,bir bağdır.

Namaz, dinin direk ve temeli, müminin miracı, iman ve teslimiyetin göstergesi,

kalplerin huzur ve sükun vesilesi, sorumluluk duygusuyla günahlardan uzak

kalmanın veya işlenmiş olan günahları affettirmenin, yüce yaratıcıya yaklaşmanın ve

onunsevgi ve rızasını kazanmanın bir yoludur. Yüce Allah şöyle buyurur:

Namazın önemi ve faydaları hadislerde şöyle geçer:

Mevlid yazarı Süleyman Çelebi, namazın müminin miracı oluşunu şöyle dile

getirmiştir:

“Sen ki mi'râceyleyûbetdinniyâz

Ümmetin mîrâcını kıldım namâz"

(Süleyman Çelebi, Mevlid-i Şerif, Miraç Bahri).

“Namaz dinin direğidir” (Tirmizî, “İmân”, 8).

“Namazda secde, kulun Allah’a en yakın olduğu hâldir” (Müslim, “Salât”,

215; Nesâî, “Mevâkît”, 35).

“Hz. Peygamber: “Sizden birinizin kapısı önünden bir nehir aksa ve o kişi

her gün beş kere bu nehirde yıkansa, kendisinde kir diye bir şey kalır mı?” diye

sordu. Sahabe: “Hayır kalmaz” dediler. Bunun üzerine, Resulüllah (s.a.s) şöyle

buyurdu: “Beş vakit namaz da böyledir. Suyun kirleri temizlediği gibi günahları

temizler” (Buhârî, “Mevâkît”, 6; Müslim, “Mesâcid”, 283).

“Büyük günah işlenmediği sürece, beş vakit namaz ve cuma namazı,

diğer cumaya kadar, arada işlenen günahları örter” (Müslim, “Tahâret”, 14;

Tirmizî, “Mevâkît”, 46).

“Namazlarında huşu içinde bulunan müminler şüphesiz kurtuluşa

ermişlerdir” (Müminûn, 23/1–2).

“(Ey Muhammed!) Sana vahyolunan kitabı oku ve namazı dosdoğru kıl.

Şüphesiz ki namaz, insanı hayasızlıktan ve kötü şeylerden alıkoyar. Allah’ı anmak

elbette en büyük bir ibadettir. Allah ne yaptığınızı çok iyi bilir” (Ankebût, 29/45).

Page 54: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Namaz I

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 5

Namazın ferdî bakımdan önemi ve faydaları:

Namazla Allah’a yaklaşan kulun maneviyatı ve iradesi güçlenir. Namaz kılmak

kişiyi sabretmeye, şükretmeye, düzenli ve tertipli bir hayat sürmeye, temizlik ve

sağlığına dikkat etmeye alıştırır; onu kötü ve zararlı alışkanlıklardan uzak tutup

yüksek ahlaki meziyetler kazanmasına ve huzurlu yaşamasına yardımcı olur.

Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurulur:

Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:

Namazın sosyal bakımdan önemi ve faydaları:

Namaz genellikle cemaatle kılındığı için Müslümanlar ırk, renk, dil, zenginlik,

makam ve vatandaşlık gibi ayrımları gözetmeksizin Allah’ın huzurunda eşit zeminde

ve bir safta toplanırlar. Böylece toplum şuuru güçlenir, sosyal dayanışma

gerçekleşir, cemaat birliği sağlanır. Günde beş defa toplanan cemaat, birbirinin

hastalık, fakirlik, yardıma muhtaçolma, dert ve borçluluk gibi sıkıntılı durumlarından

zamanında haberdar olur; yan yana durmanın verdiği maddi ve manevi desteği ve

güven duygusunu hisseder; güzel haberlerini paylaşmanın ve güler yüzle

karşılaşmanın sevinç ve mutluluğunu yaşar; birlikte hareket etmenin getirdiği

kolaylık ve faydalardan nasiplenir. Müminler, küfür toplumu karşısında

teşkilatlanmış bir yapıyla tek yürek hâline gelir.

Namazın Farz Oluşunun Delilleri

Namazın farz oluşunun delilleri kitap, sünnet ve icmâdır.

Kitap Delili

Salat sözcüğü, Kur’an-ı Kerim’de dua ve namaz anlamında olmak üzere 78

ayette tekil, 5 ayette “salavat” şeklinde çoğul olarak geçer. 3 ayette “namaz

kılanlar” şeklinde kullanılır. Ayrıca 14 ayette çoğul emir kalıbıyla “namaz kılınız”, 4

ayette tekil olarak “namaz kıl” buyurulurken, 24 kadar ayette geçmiş zaman

“Dünyanızdan bana kadın ve güzel koku sevdirildi. Namaz ise gözümün

nuru kılındı” (Nesâî, “İşretü’n-Nisâ”, 1).

“Ey Bilâl, kalk, ezan oku da namaz kılalım ve huzura kavuşalım” (Nesâî,

“Mevâkît”, 46).

“Sabır ve namazla Allah’tan yardım isteyin. Şüphesiz namaz, Allah’a boyun

eğenlerden başkasına ağır gelir” (Bakara, 2/45).

Page 55: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Namaz I

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 6

kalıbıyla “namaz kılanlar”dan söz edilir. 10 kadar ayette de “sallâ (dua etti, namaz

kıldı)” fiili ile yine dua ve namaz konusu yer alır.

Namazın farziyetini ifade eden ayetlerden bazıları şunlardır:

Sünnet Delili

Namaz kılmanın farz oluşunu bildiren çok sayıda hadis bulunmaktadır. Beş

vakit namazın farz oluşunu ifade eden hadislerden bazıları şöyledir:

Beş vakit namazın hicretten önce mirac gecesinde farz kılındığı sağlam

haberlerle sabittir. Bazı hadis-i şeriflerde şöyle ifade edilir:

“Mirac gecesinde Hz. Peygamber’e namaz elli vakit olarak farz kılınmış,

sonra eksiltilerek beşe indirilmiş veardından şöyle nida olunmuştur: “Ey

Muhammed! Benim katımda söz değişmez. Bu beş vakit namaz sebebiyle, senin

için elli vakit namaz sevabı vardır” (Tirmizî, “Salât”, 45; Nesâî, “Salât”, 1).

Hz. Peygamber şöyle buyurdu: “Bir gün bir gecede farz olan namazlar

beştir.” Orada hazır bulunan bir bedevî; “Benim üzerimde bundan başka bir

borç var mıdır?” diye sorunca, Allah’ın Resulü şöyle cevap verdi: “Hayır

kendiliğinden nafile olarak kılarsan bu müstesnâdır. “Bunun üzerine bedevî;

“Seni hak ile gönderen Allah’a yemin olsun ki, bundan ne fazla ne de eksik

yaparım” dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.s) şöyle buyurdu: “Eğer doğru

söylüyorsa bu adam kurtulmuştur” (Buhârî, “İmân”, 34, “Şehâdât”, 26; Müslim,

“İmân”, 8; Ebû Dâvûd, “Salât”, 1).

“Hz. Peygamber (s.a.s) şöyle buyurdu: “İslam beş şey üzerine bina

edilmiştir: Allah’tan başka bir ilâh bulunmadığına ve Muhammed’in Allah’ın

elçisi olduğuna şehadet etmek, namaz kılmak, zekât vermek, haccetmek ve

ramazan orucunu tutmak” (Buhârî, “İmân”, 1, 2; Müslim, “İmân”, 19–22).

“Namazı kılın, zekâtı verin. Rükû edenlerle birlikte siz de rükû edin” (Bakara, 2/43).

“Namazlara ve orta namaza devam edin. Allah’a gönülden boyun eğerek namaza durun” (Bakara, 2/283).

“Namaz, müminlere belirli vakitlere bağlı olarak farz kılınmıştır”(Nisa, 4/103).

Page 56: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Namaz I

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 7

İcmâ Delili

İslam ümmeti, bir gün ve gecede beş vakit namazın farz olduğu konusunda

icma etmişlerdir. Böylece aslen kitap delili ile sabit olan namazın farz oluş hükmü,

sünnet ve icma delilleri ile de kuvvetlenmiştir.

Beş vakit namazın dışında onlarla beraber veya onlardan ayrı olarak kılınan

sünnet namazlar, vitir ve bayram namazı gibi vacip namazlar, cuma ve cenaze gibi

farz namazlar da vardır. Bu konular ileride ayrı başlıklar altında ele alınacaktır.

Namazın Farz Olmasının Şartları

Bir kişiye beş vakit namazın farz olması için o kişide şu üç şartın bulunması

gerekir:

Büluğ/ergenlik dönemine girmiş olmak: Büluğ dönemi genellikle kızlarda

9 yaşında erkeklerde ise 12 yaşında başlayabilmektedir. En geç 15 yaşında

her iki cinsin de ergen (baliğ/baliğa) olduğu kabul edilir. Buna göre henüz

büluğa ermemiş olan çocuklara namaz farz değildir. Namazın farziyetinde

cinsiyet ayırımı yoktur; hem erkeklere hem de kadınlara farzdır.

Akıllı olmak: Burada kastedilen akıl, büluğa ermiş bir kişide bulunan

normal seviyede bir akıldır. Akıllı olmanın zıddı deliliktir. Buna göre delilere

namaz farz değildir.

Müslüman olmak: İbadetle yükümlü olanlar sadece Müslümanlar

olduğundan namaz ibadeti de sadece Müslümanlara farzdır. Müslüman

olmayanların öncelikle İslam dinini kabul etmesi istenmektedir. İslam dinini

kabul etmemek, Allah’a karşı işlenen en büyük günahtır.

Hz. Peygamber çocuk, deli ve uyuyan hakkında şöyle buyurmuştur:

“Üç kişiden sorumluluk kaldırılmıştır: Uyanıncaya kadar uyuyandan,

büluğa erinceye kadar çocuktan ve iyileşinceye kadar deliden” (Ebu Davud,

“Hudud”, 16; Tirmizî, “Hudud”, 1).

“Allah Teala Miraç gecesinde ümmetim üzerine elli vakit namazı farz

kıldı. Ben ise ona müracaat ederek hafifletilmesini istedim. Sonunda namazı bir

gün ve gecede beş vakte indirdi” (Buhârî, “Salât”, 1; Müslim, “İman”, 263).

Page 57: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Namaz I

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 8

Geçerli bir mazeret

bulunmaksızın namaz

kılmayan kişi dünya ve

ahirette sorumlu ve

azap görmeye

müstehak olur.

Namaz Eğitimi ve Namazı Terk Etmenin Hükmü

Namaz Eğitimi

Namazınfarz olması için ergenlik çağına gelmiş, akıllı ve Müslüman olmak

gerektiğinden bahsetmiştik. Namazın önemini kavramak, vakitlerini ve eda ediliş

şeklini öğrenmek belirli bir süreç gerektirdiğinden çocukların önceden bu yönde

eğitilme ihtiyacı bulunduğu ve böyle bir eğitimin faydalı olacağı muhakkaktır. Hz.

Peygamber küçük çocukların namaz konusunda eğitilmesini ve özellikle temyiz çağı

olan yedi yaşından itibaren uygulamaya başlanmasını teşvik etmiştir.

Sevgi ve saygı üzerine kurulan bir eğitim elbette çok daha öğretici,

bilinçlendirici ve kalıcı olacaktır. Ancak yukarıdaki hadiste, büluğa yaklaştığı hâlde

namaz kılmamakta ısrar edenlerin tedip yoluyla namaza zorlanabileceği ifade

edilmiştir. Normal durum, gerekli eğitimi uygun koşullarda alan çocukların gönülden

gelen bir istekle namaz ibadetini yerine getirmeleridir. Ancak son çare olarak

başvurulmak zorunda kalınırsa, şefkat ve merhamete dayalı bu tedip hakkının da

usulüne uygun ve amaca yönelik olarak kullanılması konusunda hassasiyet

gösterilmesi önem arz etmektedir.

Namazı Terk Etmenin Hükmü

Namaz ve oruç gibi bedeni ibadetler, mükellefin bizzat kendisinin yapması

gereken ibadetlerdir. Bu sebeple namaz ve oruç başkası adına yerine getirilemez.

Her mükellef namazını kendi kılmalı, orucunu da kendi tutmalıdır.

Namaz ibadeti kesin delillerle sabit olduğundan, bu şekilde muhkem bir farzı

kabul etmeyip inkâr eden kâfir olur yani İslam dininden çıkar. Namazın farziyetini

kabul ettiği hâlde tembellik ve ihmal gibi sebeplerle namazını kılmayan kişi kâfir

olmaz ancak ibadet görevini yapmadığı için Allah’a karşı gelmiş ve büyük günah

işlemiş olacağından bu tür kişiler âsî ve fâsık olurlar.

Geçerli bir mazeret bulunmaksızın namaz kılmayan kişi dünya ve ahirette

sorumlu ve azap görmeye müstehak olur. (Müddessir, 74/40-43;Meryem, 19/59, 60)

Namazın ciddiyetle, şuurlu ve riyadan uzak kılınması istanmektedir. (Mâûn, 107/4-

6)

Hz. Peygamberin de namazı terk edenler hakkında ağır sözleri bulunmaktadır

(Ahmed b. Hanbel, V, 238, VI, 461).

“Çocuklarınıza yedi yaşında namaz kılmalarını emredin, on yaşına girince

(kılmazlarsa) bundan dolayı onlara (hafifçe) vurun ve o yaşta yataklarını

ayırın”(Ebû Dâvûd, “Salât”, 26; Ahmed b. Hanbel, II, 180, 187).

Page 58: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Namaz I

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 9

Namazını unutmak,

uyuyup kalmak veya

tembellik yüzünden

zamanında kılamayan

bunu kaza eder

Hanefîler’e göre, inkâr etmediği hâlde tembellik yüzünden namazını terk

eden kimse, dinden çıkmamakla birlikte günahkâr ve fâsık olduğundan, kendisi bu

konuda uyarılarak tevbeye çağrılır, kötü örnek olmaması için toplumdan tecrit edilir

ve tedib amacıyla vurulabilir. ramazan orucunu terk eden kimse de bunun gibidir.

Hanefîler dışındaki mezhep imamlarına göre ise, özürsüz namazını terk eden

kimse, dinden çıkanın (irtidat) durumu gibi İslam toplumuna karşı gelmiş sayılır ve

tevbe etmezse ağır şekilde cezalandırılır.

Namazını unutmak, uyuyup kalmak veya tembellik yüzünden zamanında

kılamayan bunu kaza eder (Ebû Dâvûd, “Salât”, 11; İbn Mâce, “Salât”, 10).

Fakihlerin büyük çoğunluğuna göre; uyumak veya unutmak gibi bir özür

sebebiyle namazını vaktinde kılamayanın kaza etmesi gerekince, özürsüz olarak,

tembellik yüzünden kılmayana öncelikle kaza gerekir. Namazı vaktinde

kılamadığından dolayı da Allah’a ayrıca tevbe ve istiğfar etmesi gereklidir.

Namaz kılmamak büyük bir günah olmakla birlikte asla affedilemeyecek bir

günah değildir. Samimi tövbe yapıldığı ve namaza başlandığı takdirde Cenâb-ı

Hakk’ın önceden kılınmayan namazların günahını affetmesi umulur (Nisa, 4/48).

Hz. Peygamber de bu konuda şöyle buyurmuştur:

Hz. Peygamber, kıyamet günü hesap verme sırasında, kılınmayan farz

namazların, nafile namazlarla tamamlanacağını ifade etmiştir (Tirmizî, “Salât”, 188;

Ebû Dâvûd, “Salât”, 145).

NAMAZ VAKİTLERİ

Beş vakit farz namazlar ile bunlara bağlı olarak öncesinde veya sonrasında

kılınan sünnetler, vitir, teravih, cuma ve bayram namazları için vakit şarttır. Bir

ibadetin belirlenmiş vakti içinde yapılmasına eda, kılınan bir namazdaki eksiklikten

dolayı vakti içinde tekrar kılınmasına iade, vakti çıktıktan sonra yapılmasına da kaza

denir. Vakit, namazın kişiye farz oluşunun sebebi, edasının ise şartıdır. Yani vakti

girmeden kılınacak bir namaz eda yerine geçmediği gibi, vakti çıktıktan sonra kılınan

bir namaz da eda yerine geçmez, ancak kaza edilmiş olur. Fakat cuma, bayram ve

sünnet namazlar vakti çıktıktan sonra kaza edilemez.

“Kullarına farz kıldığı beş vakit namazı, küçümsemeden hakkını vererek,

eksiksiz olarak kılan kimseyi, Allah 0 cennetine sokmaya söz vermiştir. Fakat bu

namazları yerine getirmeyenler için böyle bir sözü yoktur. Dilerse azap eder,

dilerse bağışlar” (Ebû Dâvûd, “Vitr”, 2; Nesâî, “Salât”, 6; Dârimî, “Salât”, 208).

Page 59: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Namaz I

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 10

Namazın vakti içinde eda edilebilmesi, vakitleri bilmeyi gerektirir. Yüce Allah

namazın vakitli bir ibadet olduğunu şöyle buyurmuştur:

Kur’an-ı Kerim’in çeşitli ayetlerinde salat, tesbih, hamd ve secde etmek gibi

ifadelerle günün belirli zamanlarında kılınacak vakitli namazlara işaret edilir. Bu

ayetlerin bazısında yuvarlak ifadelerle sadece bir iki vakte işaret edilirken,

bazılarında beş vakti kapsayan anlam zenginliği vardır. Ancak beş vaktin her birinin

başlangıç ve bitiş zamanlarının doğrudan açık ve net bir şekilde Kur’an ayetlerinden

çıkarılması mümkün olmamaktadır. Bu ayetlerden bazıları şunlardır:

Beş vaktin başlangıç ve bitiş zamanları esasen Hz. Peygamber’in uygulamaları

ve hadislerine dayanmaktadır. Aşağıda her bir namazın ayrı ayrı vakti ele alınacaktır.

Beş Vakit Namazın Vakitleri

Sabah Namazının Vakti

Sabah namazının vakti: Fecr-i sadık denilen ikinci fecrin oluşmasından güneşin

doğmasına kadar olan süredir. Fecir, şafak ve tanyeri kelimeleri aynı anlamdadır.

İki tane fecir vardır:

Fecr-i kâzib (yalancı fecir, birinci fecir): Sabaha karşı doğu ufkunun ortasında

yukarıya doğru dikey uzanan, iki tarafı karanlık bir hat şeklinde yayılan bir

beyazlıktır. Bu beyazlık göründükten kısa bir süre sonra kaybolur ve ardından tekrar

karanlık kaplar. Bu sebeple yalancı diye nitelendirilmiştir. Bu fecir gecenin devamı

hükmünde olup hükümlere herhangi bir etkisi bulunmamaktadır.

Fecr-i sâdık (gerçek fecir, ikinci fecir): Sabaha karşı doğu ufkunda yatay olarak

yayılmaya başlayan bir aydınlıktır. Bu aydınlık kaybolmaz, güneşin doğumuna kadar

artmaya devam eder ve nihayet güneş ufukta görünür. İkinci fecir yatsı namazının

vaktinin çıkışını, sabah namazının vaktinin girişini ve oruç tutacaklar için orucun

başlangıcını ifade eder.

“Güneşin tepe noktasından batıya yönelmesinden, gecenin kararmasına kadar namaz kıl ve sabah namazını da (kıl). Çünkü sabah namazı tanıklı bir namazdır” (İsrâ, 17/78).

“Akşama erdiğinizde de, sabaha erdiğinizde de tesbih Allah’ındır. Göklerde ve yerde, günün sonunda da, öğleye erdiğinizde de hamd, O’na aittir”

(Rum, 30/17, 18).

“Şüphesiz namaz, müminlere, vakitli olarak farz kılınmıştır” (Nisâ, 4/103).

Page 60: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Namaz I

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 11

Hz. Peygamber (s.a.s) şöyle buyurmuştur:

Hanefîler’e göre sabah namazının, ortalık aydınlandıktan sonra güneşin

doğuşuna yakın zamanda kılınması (isfâr) müstehaptır. Çünkü insanların uykudan

uyanıp camide toplanması ve cemaatin fazla olması bu zamanda mümkündür.

Ancak sabah namazının bitimiyle güneşin doğması arasında, “namaz bozulduğu

takdirde yeniden kılınabilecek kadar” bir sürenin kalmasına da özen gösterilmelidir.

Yalnız Hanefîler kurban bayramının ilk günü Müzdelife’de bulunan hacıların, o

günün sabah namazını, ikinci fecir doğduktan hemen sonra yani vaktin başında

kılmalarını daha faziletli görmüşlerdir. Günümüzde ramazan ayında insanlar sahur

vakti zaten ayakta olduklarından ve güneşin doğmasına yakın zamana kadar

beklemek zor geldiğinden, cemaatin en çok olduğu zaman vaktin başı olmaktadır.

Hanefîler dışındaki üç mezhep imamına göre, sabah namazını ikinci fecir

doğduktan hemen sonra erken kılmak her zaman için daha faziletlidir.

Güneş doğduktan sonra, öğle vaktine kadar olan süre, kendisinde farz namaz

konulmamış boş/serbest bırakılmış bir vakit olarak kabul edilir. Ancak uyanamama

gibi bir sebeple o günün sabah namazı kılınamadığında, güneşin doğuşundan

yaklaşık 50 dakika sonrasından yani kerahet vakti çıktığı andan itibaren öğle vaktine

yaklaşık 50 dakika kalıncaya kadar olan sürede sünnetiyle beraber kılınır.

Öğle Namazının Vakti

Öğle namazının vakti: Güneşin gökyüzünde çıktığı en yüksek noktadan batıya

doğru meyletmesiyle (zeval) başlar ve güneş bu noktada iken cisimlerin yere düşen

gölge uzunluğu (fey-i zeval) hariç, her şeyin gölgesinin kendi boyuna denk olduğu

zamana kadar devam eder. Öğlen namazının bitişini gösteren bu vakte “asr-ı evvel=

ilk ikindi vakti” denir. Böylece öğle vakti çıkmış, ikindi vakti de girmiş olur. Öğlenin

bitiş vakti hakkındaki bu görüş Ebû Yusuf, İmam Muhammed, Şâfiî, Mâlik ve

AhmedİbnHanbel’in görüşüdür.

Ebû Hanîfe’ye göre ise, öğlenin vakti, fey-i zeval hariç, cisimlerin gölgesi kendi

boyunun iki misli oluncaya kadar devam eder. Ancak bu zamanda öğle vakti çıkmış,

ikindi vakti de girmiş olur. Buna “asr-ı sânî= ikinci ikindi vakti” denir.

Güneşin tam tepe noktasında dikilmesine “istivâ”, tepe noktasını geçip batıya

doğru meyletmesine “zeval”, tam zevalanında bir cismin yere düşen gölgesine de

“fey-i zeval=zevalsırasındaki gölge” denir. Bu gölgenin uzunluğu, kişinin bulunduğu

yarım küre, enlem ve boylam noktasına göre değişir. Mesela zeval sırasında yere

“Sabah namazının vakti, ikinci fecrin doğmasından güneşin doğuşuna

kadardır” (Buhârî, “Mevâkît”, 27; EbûDâvûd, “Salât”, 2).

Page 61: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Namaz I

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 12

dikilen 100 cm uzunluğundaki bir cismin gölgesi 30 cm olsa, gölgenin bütünü 130 cm

olunca asr-ı evvel, 230 cm olunca da asr-ı sânî gerçekleşir.

Öğle vaktinin sonu ile ilgili bu görüş ayrılığından kurtulmak için, öğle

namazının asr-ı evvelden sonraya bırakılmaması, ikindi namazının da asr-ı sânî

olmadıkça kılınmaması ihtiyatlı bir yol olarak izlenebilir.

Sıcak iklimlerde öğle namazını havanın serinlediği zamana yani vaktin sonuna

doğru ikindiye yakın bir zamana bırakmak (ibrâd) müstehap sayılmıştır. Delil Hz.

Peygamber’in şu hadisidir:

İkindi Namazının Vakti

İkindi namazının vakti: Öğle vaktinin çıktığı andan itibaren başlar ve güneşin

batması ile son bulur. Öğle vaktinin çıkışı olan asr-ı evvel veya asr-ı sânî şeklindeki

farklı görüşler, ikindinin başlangıç vaktini de kendi açılarından belirlemektedir.

İkindi vaktinin çıkışını şu hadis belirlemektedir:

Alimlerin çoğunluğuna göre, ikindi namazını güneşin sararma (isfirâr) vaktine

kadar geciktirmek mekruhtur. Bu vakit güneşin batmasından önceki yaklaşık 50

dakikalık bir zamandır. Çünkü Hz. Peygamber (s.a.s) şöyle buyurmuştur:

İslam alimlerinin büyük çoğunluğuna göre Kur’an-ı Kerim’de özellikle kılınması

emredilen “orta namaz”, (Bakara, 2/238) ikindi namazıdır.

Akşam Namazının Vakti

Akşam namazının vakti: Güneşin tam olarak batmasıyla başlar ve batı

ufkundaki kızıllığın (şafak) kaybolması ile sona erer. Ebû Yusuf, İmam Muhammed ve

“Güneşin sararma vaktinde kılınan namaz münafıkların namazıdır.

Münafık oturup güneşi bekler. Güneş şeytanın iki boynuzu arasına girdiği

(batmaya yüz tuttuğu) zaman, çabucak ikindiyi dört rekât kılar, Allah’ı çok az

anar” (Mâlik, Muvatta’, “Kur’ân”, 46).

“Güneş batmadan önce, ikindi namazından bir rekâta yetişen (onu kılan)

kimse ikindi namazına yetişmiş olur” (EbûDâvûd, “Salât”, 5; İbnMâce, “Salât”, 2;

Mâlik, Muvatta’, “Vukût”, 5).

“Öğle namazını hava serinlediği zaman kılınız. Çünkü öğle vaktindeki

sıcaklığın şiddeti, cehennemin sıcaklığını andırır” (Buhârî, “Mevâkît”, 9, 10; “Ezan”,

18; “Bed’ül-Halk”, 10; Müslim, “Mesâcid”, 180, 181).

Page 62: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Namaz I

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 13

Cuma namazının vakti

tam öğle namazının

vakti gibidir.

Hanefîler dışındaki diğer üç mezhebin görüşü ile Ebû Hanîfe’den bir rivayet bu

yöndedir. Hanefî mezhebinde fetvaya esas olan görüş budur.

Ebû Hanîfe’den başka bir rivayete göre şafak, güneş battıktan sonra batı

ufkundaki kızıllıktan sonra meydana gelen beyazlıktır. Bu görüşe göre akşamın vakti

bir miktar daha uzamakta ve buna bağlı olarak yatsı vakti de biraz daha geç

girmektedir.

Akşam vaktinin sonu ile ilgili bu görüş ayrılığından kurtulmak için, akşam

namazının kızıllık kaybolmadan önce eda edilmesi, yatsı namazınında tam karanlık

çökmeden kılınmaması ihtiyatlı bir yol olarak izlenebilir.

Yatsı Namazının Vakti

Yatsı namazının vakti: Batı ufkundaki kızıllığın kaybolduğu andan itibaren

başlar ve ikinci fecrin doğmasına kadar devam eder.

Yatsı namazını gecenin üçte birine kadar geciktirmek müstehap, gece yarısına

kadar geciktirmek mubah, bir özür bulunmadıkça ikinci fecre kadar geciktirmek ise

mekruhtur.

Vitir, Teravih, Cuma ve Bayram Namazlarının Vakitleri

Vitir ve Teravih Namazlarının Vakti

Vitir namazının vaktinin başlangıcı, yatsı namazından sonra, sonu da ikinci

fecrin doğmasından biraz önceye kadardır. Vitir namazını, uyanacağından emin

olmayan kimsenin, uyumadan önce kılması, uyanacağından emin olan kimsenin ise,

fecre yakın bir zaman kadar geciktirmesi daha faziletlidir.

Teravih namazının vakti, tercih edilen görüşe göre, yatsı namazından sonra

başlar ve sabah namazının vakti olan ikinci fecre kadar devam eder. Teravih, vitir

namazından önce veya sonra kılınabilir. Ancak yatsı namazı kılınmazdan önce,

teravih namazı kılınsa, teravihin iadesi gerekir.

Cuma Namazının Vakti

Cuma namazının vakti tam öğle namazının vakti gibidir.

Bayram Namazlarının Vakti

Bayram namazlarının vakti: Güneşin doğmasından yaklaşık 50 dakika

geçtikten yani kerahet vakti çıktıktan sonra başlar, güneşin gökyüzünde en yüksek

noktaya çıktığı zamana (istivâ) kadar devam eder.

Page 63: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Namaz I

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 14

Vakitlerin oluştuğu en

yakın yerleşim yeri esas

alınmak suretiyle takdir

yoluna gidilmesi ve

namazların beş vakit

olarak kılınması isabetli

olacaktır.

Hanefîlere göre cem

sadece Arafat ve

Müzdelife’de yapılır.

Başka sebeplerle cem

yapılmaz.

Ramazan bayramı namazı, bir özür sebebiyle birinci gün istivâ zamanından

önce kılınamazsa, ikinci gün istivâ zamanına kadar kılınır. İkinci gün de kılınamazsa

artık üçüncü gün kılınamaz.

Kurban bayramı namazı ise, bir özür sebebiyle birinci gün kılınamazsa, ikinci

gün istivâ zamanına kadar kılınır. İkinci gün de kılınamazsa, üçüncü gün istivâ

zamanına kadar kılınır.

Bayram namazlarının bir özür bulunmaksızın ikinci veya üçüncü güne

bırakılması hoş karşılanmamıştır. Bayram namazları, hiçbir durumda, istivâ

zamanından sonra kılınamaz. Bayram namazlarının kazası da olmaz.

Vakitlerin Oluşmaması Hâli

Vaktin girmesi, namazın farz olması için sebep, edası için de şarttır. Ancak

kutup bölgeleri, uçak ve füze gibi hızlı araçlarla seyahat veya Ay’a çıkılması gibi uzay

yolculuklarında bazı vakitler oluşmamaktadır. Vaktin oluşmadığı bu durumlarda

namaz ve oruç ibadetlerinin nasıl yapılacağı konusunda iki görüş bulunmaktadır:

Birinci görüş: Vakit oluşmadığı takdirde, oluşmayan vaktin namazı kişiye farz

olmaz. Bu hüküm, mesela sağ kolu kesik olan bir kimsenin kesik olan kolunu abdest

alırken yıkama sorumluluğunun düşmesi gibidir.

İkinci görüş: İslam dininde beş vakit namaz vardır ve bu beş vakit dünyanın

normal dengesine uygun olarak günün değişik zamanlarına yayılmıştır. Vaktin

bulunması namazın zahiri sebebi ise de, namaz kılmanın asıl sebebi Yüce Allah’ın

bunu emretmiş olması ve ona kulluk yapma yükümlülüğümüzdür. Buna göre

vakitlerin oluştuğu en yakın yerleşim yeri esas alınmak suretiyle takdir yoluna

gidilmesi ve namazların beş vakit olarak kılınması isabetli olacaktır.

İki Namazı Bir Vakitte Kılmak (Cem’u’s-Salâteyn)

Namazın vakitli bir ibadet olduğundan ve her bir namazın kendi vaktinde

kılınması gerektiğinden bahsetmiştik. Bu ilkenin bir istisnası olarak Hz. Peygamber

hac yaparken Arafat’ta öğle vaktinde, öğle ile ikindiyi birlikte kılmış; Müzdelife’ye

doğru giderken akşam namazını vaktinde kılmamış, yatsı namazı vakti girdiğinde

akşam ile yatsıyı da birlikte kılmıştır.

İki namazın birlikte kılınmasına cem’u’s-salâteyn denir. İki türlü cem vardır:

Cem-i takdîm (öne alarak cem): Öğle ve ikindi namazını birlikte öğle

vaktinde kılmaktır.

Cem-i te’hîr (erteleyerek cem): Akşam ve yatsı namazını birlikte yatsı

vaktinde kılmaktır.

Page 64: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Namaz I

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 15

Hanefîler’e göre cem sadece Arafat ve Müzdelife’de yapılır. Başka sebeplerle

cem yapılmaz. Mazerete binaen vaktinde kılınamayan namaz olursa, ilk fırsatta

kazası yapılır.

Diğer mezheplerde genellikle yağmur, hastalık, yolculuk gibi mazeretlerle de

cem yapılabileceği kabul edilmiştir.

Ayrıca bir namazı vaktinin sonunda, diğerini de vaktinin başında kılmak

şeklinde sûrî cem (görünürde cem) vardır ki bu gerçek bir cem değildir. Çünkü her

bir namaz kendi vakti içinde kılınmış, vakti dışına çıkarılmamıştır. Sûrî cem yapılması,

hiçbir mezhepte namazın sıhhatine engel olmaz ancak kerahet vakitlerine denk

getirilmemesi uygun olur.

Mekruh Vakitler

Namaz kılmanın mekruh olduğu vakitler ikiye ayrılır: Bazılarında hiçbir namaz

kılınmaz, bazılarındaysa sadece nafile namaz kılınmaz.

Hiçbir Namaz Kılınmayan Vakitler

Aşağıdaki üç vakitte farz, vacip, sünnet veya nafile şeklinde tam namaz veya

tilavet secdesi gibi eksik namazlardan hiç biri kılınmaz.

Güneşin doğumundan itibaren yaklaşık 50 dakikalık zaman.

Güneşin tam tepe noktasında olduğu, öğleye yaklaşık 50 dakika kaldığı zaman.

Güneşin batmasına yaklaşık 50 dakika kalmasından batıma kadar geçen zaman.

Bu üç vakitte her türlü namazın kılınması mekruh olmakla birlikte, şayet nafile

kılınmışsa mekruh olmasına rağmen geçerli olduğu ve iadesinin gerekmeyeceği;

diğer namazlarda ise iade gerekeceği söylenmiştir. Yine cenaze ve cemaatin hazır

olması durumunda cenaze namazının kılınabileceği ifade edilmiştir. Ayrıca güneşin

batmasına yakın zamanda, sadece o günün ikindi namazının farzı kılınabilmektedir.

Şafii mezhebine göre Mekke’de nafile namaz için kerahet vakti yoktur. Her

zaman nafile kılınabilir.

Yalnız Nafile Namaz Kılınmayan Vakitler

Sabah namazının vakti içinde, sabah namazının sünneti haricinde nafile namaz

kılınmak. Ancak bu vakitte kaza, cenaze namazı veya tilavet secdesi mekruh değildir.

Hanbelîler’e göre bu vakitte nafile namaz da kılınabilir.

İkindi namazını kıldıktan sonra, güneş batıncaya kadar nafile namaz kılmak.

Ancak bu vakitte kaza, cenaze namazı veya tilavet secdesi mekruh değildir.

Page 65: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Namaz I

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 16

Farz namazların

vakitlerini bildirmek ve

insanları namaza

çağırmak amacıyla, özel

sözlerden oluşan bir

çağrıdır.

Akşam namazının farzından önce nafile namaz kılmak. Ancak Şâfiîler’de meşhur

olan görüşe göre, akşam namazından önce iki rekât nafile namaz kılmak müstehap,

Hanbelîler’e göre ise câizdir.

Farz namaza durulmak üzere kamet getirilirken, nafile namaz kılmakla meşgul

olmak. Ancak sabah namazının farzı için kamet getirildikten sonra, farzın ikinci

rekâtında imama yetişememe korkusu yoksa sünnetini kılmak câiz görülmüştür.

Farzı kaçırma korkusu varsa sünnet terk edilir.

Cuma namazında, bayram günleri ve hac sırasında, imam hutbe okurken nafile

namaz kılmakla meşgul olmak. Şâfiî ve Hanbelîler’e göre ise cuma namazının iftitâh

tekbirini kaçırma korkusu olmadıkça, imam hutbede iken yalnız hızlıca iki

rekâttehiyyetü’l-mescit namazı kılınır.

Bayram namazlarının hemen öncesinde veya sonrasında nafile kılmak.

Arafat ve Müzdelife’de cem şeklinde kılınan namazlar arasında nafile namaz

kılmak.

Böylece namaz vakitleri konusunun sonuna gelmiş bulunuyoruz. Konuyu Hz.

Peygamber’in (s.a.s) bir hadisiyle bağlayalım:

NAMAZA ÇAĞRI: EZAN VE KAMET

Ezan

Ezanın Anlamı, Ortaya Çıkışı ve Fazileti

Ezan Arapça bir kelime olup duyurmak, bildirmek, ilan etmek demektir. İslam

dininde ezan şöyle tanımlanabilir: Farz namazların vakitlerini bildirmek ve insanları

namaza çağırmak amacıyla, özel sözlerden oluşan bir çağrıdır.

İslam’ın ilk döneminde Mekke’de namaz vakitlerini bildirmek için bugünkü

gibi ezan okunmazdı. Muhtemelen bu gizli ibadet döneminde cemaatle namaz

kılınmadığı için ezana gerek duyulmamıştı. Medine’ye hicretten sonra namaz vakti

olunca sokaklarda, “es-salâte es-salâte= namaza namaza” veya “es-salâtücâmiatün=

namaz toplayıcıdır” şeklinde çağrı yapılıyordu.

Medîne’de, Mescid-i Nebevî’nin inşası tamamlandıktan sonra burada düzenli

olarak cemaatle namaz kılınmaya başlandı. Bu sırada Hz. Muhammed (s.a.s) namaz

vakitlerinin ilânı konusunda, ashabıyla istişarede bulundu. Bayrak dikme, boru ve

“Ey Ali! Üç şeyi geciktirme. Vakti geldiği zaman namazı kılmayı, hazır

olduğu zaman cenazeyi defnetmeyi, dengini bulduğun zaman kız çocuğunu

evlendirmeyi” (Tirmizî, “Salât”, 13, “Cenâiz”, 73).

Page 66: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Namaz I

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 17

çan çalma gibi teklifler yapıldı. Fakat bunlardan boru çalma Yahudilerin, çan çalma

da Hristiyanların ilan biçimi olduğu için ilgi görmedi. Ensar’dan Abdullah b.Zeyd’e

(r.a) rüyasında ezan öğretildi. Abdullah ertesi gün rüyasını Hz. Peygamber’e anlattı,

Hz. Peygamber’in bunu onaylamasıyla bildiğimiz ezan ortaya çıktı (Ebû Dâvûd,

“Salât”, 27, 28).

Alimler ezan okumanın hükmünü müekked sünnet olarak belirlemişlerdir.

Ancak ezan, İslam dininin bir sembolü niteliğini taşıdığından, İslam toprağının bir

yerinde ezana karşı bir tavır olduğunda veya topluca terk edilmesi durumunda,

İslam toplumunun buna müdahale hakkı doğacağı kabul edilmiştir.

Aşağıdaki hadisler ezanın ve müezzinliğin faziletiyle ilgilidir:

Ezan İslam dinini sembolize ettiğinden sadece cemaate katılanlara değil,

bütün müminlere ve hatta bütün insanlara yönelik bir çağrıdır. Özellikle güzel sesle

ve usulüne uygun okunan ezanın insan gönlüne etkisi inkâr edilemez. Ezan gayri

müslimler için de bir davet ve tebliğ görevi görmektedir. Günün her saatinde,

dünyanın Müslümanların bulunduğu her yerinde, Allah’ın varlığı, birliği, yüceliği, Hz.

Muhammed’in peygamberliği ve namazın kurtuluş sebebi olduğu yüksek sesle ilân

edilmiş olmaktadır.

Ezanın Sözleri ve Okunuş Şekli

Hanefîlere göre ezanın sözleri ve anlamları şöyledir:

Allâhüekber = Allah büyüktür

Allâhüekber = Allah büyüktür

Allâhüekber = Allah büyüktür

Allâhüekber = Allah büyüktür

Eşhedü en lâ ilâhe illallah = Ben şahitlik ederim ki Allahtan başka ilah yoktur

Eşhedü en lâ ilâhe illallah = Ben şahitlik ederim ki Allahtan başka ilah yoktur

“Kıyamet gününde müezzinler insanların en uzun boylusu olacaktır”

(Müslim, “Salât”, 14; İbnMâce, “Ezân”, 5).

“Eğer insanlar ezandaki ve ilk saftaki üstünlüğü bilseler ve bunları kurasız

yapamayacaklarını kavrayabilseler, mutlaka kura çekerlerdi” (Buhârî, “Ezân”, 9,

32; Müslim, “Salât”, 129).

Page 67: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Namaz I

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 18

Ezan ve kamet vakit

namazları ve kaza

namazları için sünnettir.

Eşhedü enne Muhammeden Resulüllah = Ben şahitlik ederim ki Muhammed

Allah’ın elçisidir

Eşhedü enne Muhammeden Resulüllah = Ben şahitlik ederim ki Muhammed

Allah’ın elçisidir

Hayyeale’s-salâh = Haydin namaza

Hayyeale’s-salâh =Haydin namaza

Hayyeale’l-felâh =Haydin kurtuluşa

Hayyeale’l-felâh =Haydin kurtuluşa

Allâhüekber = Allah büyüktür

Allâhüekber =Allah büyüktür

Lâ ilâhe illallâh = Allahtan başka ilah yoktur

Sabah namazında “hayye ale’l-felâh” dan sonra “es-salâtü hayrun minennevm

= namaz uykudan daha hayırlıdır” cümlesi ilave edilir ve bu iki kere söylenir.

Ezan okurken yüksek sesle okunur, her cümlenin sonunda durulur(sekte) ve

tekrar cümlelerde ses biraz yükseltilir, buna “irtisâl ve teressül” denir.

Ezan ve Kametle İlgili Şartlar

Ezan okuyacak ve kamet getirecek olanlar şu hususlara dikkat etmelidir:

Vaktin girmiş olması gerekir. Vaktinden önce okunan ezan iade edilir.

Ezanın sözleri Arapçadır ve her yerde bu hâliyle okunmalıdır. Bu yönüyle ezan

diller, devletler ve kültürler üstü genel nitelikli sembol bir çağrıdır.

Ezan ve kamet cemaate duyurulur; yalnız kılan kimse kısık bir sesle okur.

Ezan ve kametin sözleri sırasıyla ve peş peşe söylenmelidir.

Ezanın tek bir kimse tarafından okunması esastır. Ancak birden fazla kimsenin,

ayrı ayrı tam olarak ezanı okumaları (çifte ezan) da caiz görülmüştür.

Müezzinin erkek, akıllı, takva sahibi, sünneti ve namaz vakitlerini bilen bir kimse

olması müstehaptır. Cahil, fâsık, kadın, bunak, abdestsiz veya cünübün ezan

okuması veya kamet getirmesi mekruhtur. Bunların kametleri değilse de, okudukları

ezanlar iade edilmelidir.

Müezzinin, gür ve güzel sesli birisi olması tercih edilir.

Ezan, iyi duyurulması için yüksek bir duvar veya minare üzerinde ve ayakta

okunmalıdır.

Page 68: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Namaz I

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 19

Ezan okurken iki cümle arasında durulur ve uzatılarak okunur; kametteyse iki

cümle birleştirilerek süratli okunur (Tirmizî, “Salât”, 29).

Ezan ve kamette müezzin kıbleye doğru dönerek ezana başlar. “Hayyeale’s-

salâh” derken sağ tarafa, “Hayyeale’l-felâh” derken de sol tarafa döner. Sesin uzağa

gitmesi için eller kulağa konur.

Ezan ve kamet vakit namazları ve kaza namazları için sünnettir.

Birden fazla kaza namazı kılınacaksa, başlarken ezan ve kamet, diğer kazalar

içinse yalnız kamet yeterli olur.

Ezan ile kametin arasını biraz ayırmak, duruma göre cemaatin toplanmasını

bekleyerek hemen farza başlamamak uygun olur.

Kametle namaz arasına yemek, içmek, yıkanmak gibi bir iş girmemelidir. Aksi

takdirde kameti yeniden getirmek gerekir.

Müezzin ezan okumanın ve kamet getirmenin bir ibadet olduğu bilinciyle, sırf

Allah için bu işi yapmalıdır. İmamlık, Kur’an öğreticiliği ve müezzinlik gibi hizmetler

ilk dönemlerde ücret alınmadan yapılıyordu. Sonraki dönemlerde bu işlerin

aksamaması için yapanlara bir bedel verilebileceğine fetva verilmiştir.

Ezanı Dinleme Adabı

Ezanı duyan kimselerin şu hususlara dikkat etmesi adaptan sayılmıştır:

Ezan okunurken konuşmamalı ve gürültü yapmamalıdır.

Ezanı duyanın aynı sözleri tekrarlaması güzel olur. Buna kavlî/sözlü icabet denir

(Buhârî, “Ezân”, 7; Müslim, “Salât”, 10, 11; Tirmizî, “Salât”, 40).

Ezanı duyduğunda gidip namazı kılan kimse fiilî icabette bulunmuş olur.

Ezandan sonra vesile duasını okumak müstehaptır. Çünkü Resulüllah (s.a.s),

ezanı işittiği zaman şu duayı okuyana, kıyamet gününde şefaatinin helal olacağını

bildirmiştir:

Vesile duasının anlamı şöyledir: “Ey şu tamamlanan çağrının ve kılınacak olan

namazın rabbi olan Allah’ım! Muhammed’e vesileyi, fazileti ve yüksek dereceyi ver!

“Allâhümme Rabbe hâzihi’d-da’veti’t-tâmmehve’s-salâti’l-kâimeh,

âtiMuhammeden el-vesîleteve’l-fazîlete ve’d-derecete’r-rafîah. Veb’ashü

makâmen mahmûdeni’llezîva’adteh. İnneke lâtuhlifü’l-mîâd” (Buhârî, “Ezân”, 8;

Müslim, “Salât”, 11).

Page 69: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Namaz I

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 20

Bayram,

cenaze, vitir, teravih,

sünnet ve nafile

namazlarda kamet

yoktur.

Onu söz vermiş olduğun övülmüş makama yükselt. Şüphesiz sen verdiğin sözden

dönmezsin.”

Ezanın Namaza Çağrı Amacı Dışında Okunması

Namaza çağrı dışında bazı sebeplerle de ezan okumak menduptur. Bu

sebepler şunlardır:

Çocuk doğduğu zaman kulağına ezan okumak menduptur. Çünkü Hz.

Peygamber (s.a.s) torunu Hz. Hasan dünyaya gelince onun kulağına ezan

okumuştur (Ebû Dâvûd, “Edeb”, 107; Tirmizî, “Edâh”, 16).

Savaş ve yangın gibi zor zamanlarda;öfkelenme, sinir krizi geçirme, aşırı

üzülme, korkma gibi çaresizlik anlarında; yolcunun arkasından ezan okumak

menduptur. Yine kötü huylu insan veya hayvanın kulağına ezan okunması

da mendup görülmüştür.

Kamet

Erkeklerin ister yalnız başlarına isterse cemaatle kılacak olsunlar, farz namaz

veya kaza namazı için kamet getirmeleri sünnettir. Kadının ezan okuması veya

kamet getirmesi mekruh görülmüştür.

Cumadan başka bir farz için birden fazla ezan ve hiçbir farz için birden çok

kamet meşru değildir. Buna göre, bir mescitte ezan ve kametle vakit namazı

kılındıktan sonra, tek veya cemaat olarak o mescitte aynı vaktin namazını kılacak

olanların tekrar ezan ve kamet okumaları gerekmez.

Bayram, cenaze, vitir,teravih, sünnetve nafile namazlarda kamet yoktur.

Kametin sözleri ezandakinin aynıdır. Ancak “hayye ale’l-felâh” dan sonra iki

defa, “kad kameti’s-salâh= namaz başladı” cümlesi ilâve edilir.

Hanefîler’e göre kametin sözleri de ezan gibi ikişerli olarak okunur. Fakat Şâfiî

ve Hanbelîler’e göre, kametin sözleri birer kere okunur, sadece “kad kameti’s-salâh”

sözü iki kere tekrarlanır.

Kametin okunuşunda cümleler birbirine bağlanır, geçişlerde son harfin

harekesi teleffuz edilir ve ezana göre daha süratli okunur (hadr).

Ezanda olduğu gibi kametin de abdestli, kıbleye yönelerek, yürüme ve

konuşma gibi davranışlardan uzak durarak getirilmesi sünnetir.

Page 70: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Namaz I

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 21

Farz

namazlar, aynî farz

(farz-ı ayın) ve kifâî farz

(farz-ı kifâye) olmak

üzere ikiye ayrılır.

NAMAZ ÇEŞİTLERİ VE REKÂT SAYILARI

Hanefîler genellikle namazları; farz, vacip ve nafile çeşitlerine ayırırlar. Bazı

Hanefîler ise sünnetle nafileyi de ayırarak farz, vacip, sünnet ve nafile şeklinde

dörtlü bir ayırımı benimsemişlerdir.

Hanefîler dışındaki mezhepler vacip hükmünü ayrı bir kategori olarak kabul

etmedikleri için namazları; farz ve nafile olmak üzere iki gruba ayırırlar. Hanefîler’in

vacip kategorisine koydukları namazlar, diğer mezheplere göre ya farz ya da nafile

kategorisine girerler.

Farz Namazlar Ve Rekât Sayıları

Farz namazlar: Delili ve delaleti kesin olan, mükellef tarafından mutlaka

yerine getirilmesi istenen, yerine getirmeyen için yaptırımı bulunan, inkârı kişiyi

dinden çıkaran namazlardır.

Farz namazlar, aynî farz (farz-ı ayın) ve kifâî farz (farz-ı kifâye) olmak üzere

ikiye ayrılır.

Farz-ı ayın: Akıllı ve ergen her Müslümana farz olup mükellefin bizzat yerine

getirmekle yükümlü bulunduğu namazdır. Günlük beş vakit namazın farzları ve

cuma namazının farzı böyledir.

Günlük beş vakit farz namazların rekât sayıları şöyledir: Sabah namazının farzı

iki rekât, öğle namazının dört rekât, ikindi namazının dört rekât, akşam namazının

üç rekât, yatsı namazının dört rekât. Bunların toplamı 17 rekât etmektedir.

Cuma namazının farzı da iki rekâttır.

Farz-ı kifâye: Bir kısım Müslümanların yerine getirmesiyle diğerlerinden

yükümlülüğün kalktığı farz namazdır. Cenaze namazı böyledir. Birkaç kişi kılınca,

diğer Müslümanlar sorumluluktan kurtulmuş olur. Fakat hiç kimse kılmazsa, hepsi

sorumlu olur.

Vacip Namazlar Ve Rekât Sayıları

Delili farz kadar kesin olmayan, mükellef tarafından yerine getirilmesi

gereken, yerine getirmeyen için daha hafif yaptırımı bulunan, inkârı kişiyi dinden

çıkarmayan fakat sapkın (dalâlette) yapan namazlardır.

Bayram namazları, vitir namazı, adanmış olan namaz, sehiv secdesi ve

bozulan nafile namazın kazası vacip namazlardır.

Vitir namazı üç rekât, bayram namazları ise ikişer rekâttır.

Page 71: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Namaz I

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 22

Nafile namazlar da en

az iki rekât olmak üzere

çift rekâtlar hâlinde

kılınabilir.

Nafile Namazlar Ve Rekât Sayıları

Farz veya vacip namazların dışındaki namazlara nafile namazlar denir. Farz

namazların öncesinde veya sonrasında kılınan sünnet namazlar ve bunlardan başka

kuşluk, teheccüd, evvâbîn gibi namazlar ile kişinin kendi isteğiyle fazladan kıldığı

(tatavvu’) namazlar nafile kapsamında yer alır.

Beş vakit farz namaza bağlı olarak onlarla birlikte kılınan sünnet namazların

rekât sayıları şöyledir: Sabah namazının iki rekâtlık sünneti, öğle namazının dört

rekât ilk sünneti ve iki rekât son sünneti, ikindi namazının dört rekâtlık sünneti,

akşam namazının iki rekât son sünneti, yatsı namazının dört rekât ilk sünneti ve iki

rekât da son sünneti. Bunların toplam sayısı 20 rekâttır.

Cumanın dört rekât ilk sünneti, dört rekât da son sünneti vardır.

Teravih namazı yirmi rekâttır. Diğer nafile namazlar da en az iki rekât olmak

üzere çift rekâtlar hâlinde kılınabilir.

Farz namazlara bağlı olarak kılınan sünnet namazlara “revâtip namaz =

düzenli/devamlı namaz” denir. Bunlardan sabah, öğle, akşam namazının sünnetleri

ile yatsının son sünneti “müekked”; ikindi ve yatsının ilk sünneti de “gayri müekked”

veya müstehap ve mendup adını alır.

Müekked sünnet: Hz. Peygamber’in sürekli olarak kıldığı, çok az terk ettiği

nafile namazlardır.

Gayri müekkedise: Hz. Peygamber’in sürekli olarak kıldığına dair kesin delil

bulunmayan nafile namazlardır.

Revâtip sünnetler dışındaki nafile namazlara ise “regâip namazlar= kılınması

iyi görülen namazlar” denir. Bunlar Hz. Peygamber’in bazı uygulamalarına

dayanarak veya kişinin kendi isteğiyle herhangi bir zamanda fazladan kıldığı

namazlardır. Teheccüd namazı, kuşluk (duhâ) namazı, istihâre namazı, husûf, küsûf

namazı, tahiyyetü’l-mescit, tevbe namazı, evvâbîn namazı, tesbih namazı, ihrama

giriş namazı, yolculuğa çıkış ve yolculuktan dönüş namazı, hâcet namazı, abdest ve

gusülden sonra kılınan namaz, regâip türünden nafile namazlardır.

Page 72: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Namaz I

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 23

Öze

t • Namaz ibadeti, bedenle yapılan bir ibadet olup Yüce Allah'a karşı yapılacak ibadetlerin başında gelir. Namaz tekbirle başlayıp selamla biten, özel fiil ve hareketlerden oluşan bir ibadettir. Namaz ibadeti, şekli biraz farklı da olsa, önceki ilahi dinlerde de mevcuttu. Namaz, kulluk görevini yerine getirmenin yanında, kişiler için dinî, ferdî, sosyal ve eğitim bakımından pek çok faydalar sağlar.

• Namaz akıllı ve ergen olan her müslümana farzdır. Namazın farziyeti Kitap, sünnet ve icma delilleriyle sabittir. Hz. Peygamber uygulamalarıyla namazın hangi zamanlarda ve nasıl kılınacağını ümmetine öğretmiştir. Namazın farziyetini inkâr eden kâfir olur, ancak kabul ettiği hâlde namaz kılmayan da günahkâr olur.

• Çocukları temyiz döneminden itibaren namaz konusunda eğitmek gerekmektedir.

•Beş vakit namazın kendine özel vakitleri vardır ve bu vakitlerde eda edilmeleri gerekmektedir. Geçerli bir mazarete binaen vaktinde kılınamayan namazlar daha sonra kaza edilir.

• Vakitli namazların belirli vakitlerinin herhangi bir parçasında bu namazı kılmak geçerli ise de, tercih edilmesi istenen bazı müstehap vakit parçaları ve tercih edilmemesi istenen bazı mekruh vaki parçaları bulunmaktadır.

• Namaza çağrı ezan ve kametle yapılır. Ezan aynı zamanda İslam'ın sembolüdür. Arapça orijinal hâliyle okunur. Ezan ve kamet okumak ve dinlemenin adabı vardır.

• Namazlar farz, vacip ve nafile gibi çeşitlere ayrılır.

Öd

ev

• Diğer bilim dallarından istifade ederek "namazın kişi ve toplum açısından faydaları" konusunu araştırarak iki yüz kelimeyi aşmayacak şekilde bir yazı yazınız.

• Hazırladığınız ödevi sistemde ilgili ünite başlığı altında yer alan “ödev” bölümüne yükleyebilirsiniz.

Page 73: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Namaz I

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 24

Değerlendirme

sorularını sistemde ilgili

ünite başlığı altında yer

alan “bölüm sonu testi”

bölümünde etkileşimli

olarak

cevaplayabilirsiniz.

DEĞERLENDİRME SORULARI

1. Hz. Peygamber’in “Çocuklarınıza (…) yaşında namaz kılmalarını emredin,

(…)yaşına girince (kılmazlarsa) bundan dolayı onlara (hafifçe) vurun” hadisinde

boş bırakılan yerlere sırasıyla hangi kelimeler gelmelidir?

a) Beş - On

b) Beş - On beş

c) Altı - On beş

d) Yedi - On

e) Yedi - On beş

2. Neslinin namaz kılan kimseler olması için dua eden peygamber kimdir?

a) Âdem

b) Nuh

c) İbrahim

d) Musa

e) Muhammed

3. Beş vakit namaz ne zaman farz kılınmıştır?

a) Hira mağarasında ilk vahiy geldiği zaman

b) Ramazan ayında

c) Mekke’nin fethi sırasında

d) Miraç gecesinde

e) Kadir gecesinde

4. “Sabah namazının vakti, ………….. doğmasından ………….doğmasına kadardır.”

hadisinde boş bırakılan yerlere sırasıyla hangi kelimeler konulmalıdır?

a) Birinci fecrin - Güneşin

b) Yalancı fecrin - İkinci fecrin

c) Fecr-i kazibin - Güneşin

d) İkinci fecrin - Güneşin

e) Fecr-i sadık’ın - İkinci Fecrin

Page 74: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Namaz I

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 25

5. Aşağıdakilerden hangisi nafile namaz için mekruh vakitlerden değildir?

a) Sabah namazının vakti içinde, sabah namazının sünneti haricinde nafile

kılmak

b) İkindi namazını kıldıktan sonra, güneş batıncaya kadar nafile kılmak

c) Akşam namazının farzından önce nafile kılmak

d) Cuma namazından sonra nafile kılmak

e) Arafat ve Müzdelife’de cem şeklinde kılınan namazlar arasında nafile kılmak

Cevap Anahtarı:

1.d 2.c 3.d 4.d 5.d

YARARLANILAN VE BAŞVURULABİLECEK DİĞER

KAYNAKLAR

Akyüz, V.(2006). Namaz. İstanbul: İz Yayıncılık.

Akyüz,V.(1995).Mukayeseli İbadetler İlmihâli: İslam Fıkhında İbadetler (4 cilt

hâlinde). İstanbul:İz yayıncılık.

Alptekin, Y. (2007). Namazla Yeniden Doğdum. İstanbul: Nesil Yayınlar.ı

Altuntaş, H.(1998). Kur’an’ın Tercümesi Ve Tercüme İle Namaz Meselesi.Ankara:

Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları.

Aydüz,D. (2008). Namazı Anlayarak Kılmak: Namaz Dualarının Açıklaması.

İstanbul:Işık Yayınları.

Balkan, A. (2009). NamazAşıkları.İstanbul:Işık Yayınları.

Bilmen, Ö. N. Büyük İslam İlmihâli (ty.). İstanbul:Bilmen Yayınevi.

Buladı,K. (2006). Namaz “Akılları Durduran Mucize”. İstanbul: Kayıhan Yayınları.

Döndüren, H. (2009). Delilleriyle İslam İlmihâli.İstanbul.

Ekerim, E. S. (2006). Namaz Ve Karakter Gelişimi.İstanbul: İnsan Yayınları.

Elbani, M. N.(2004).Hadislerle Hz. Peygamberin Namaz Kılma Şekli(Tercüme: Osman

Arpaçukuru). İstanbul.

Günenç, H.Büyük Şafii İlmihâli (ty.).Ankara: Hilal Yayınları.

Günenç, H.Şafiiler İçin Namaz Kitabı(ty). İstanbul: Emel Yayıncılık.

Hatip, A. (2011).Mevlânâ’nın Gözüyle Âşıkların Namazı .İstanbul.

Page 75: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Namaz I

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 26

Komisyon, İlmihal I-II.(1998).İstanbul.Türkiye Diyanet Vakfı İslam Araştırmaları

Merkezi.

Komisyon.(2006).İslam İlmihâli. İstanbul.Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi

:Vakfı Yayınları.

Kırbaşoğlu, M. H. (2010). Ahir Zaman İlmihâli. Ankara.

Kırbaşoğlu,M.(1997).Hayri Namazların Birleştirilmesi-el-Cem'ubeyne's-salateyn.

Ankara: Araştırma Yayınları.

M. Z. E. (1971). Nimet-i İslam- Mufassal İlmihal.İstanbul:Salah Bilici Kitabevi.

Meşhur, M. (1997). Namazla Dirilmek (Çeviren: Orhan Aktepe). İstanbul: Ravza

Yayınları.

Nurbaki, H. (1986). Namazın Sırları. İstanbul: Damla Yayınevi.

Öztürk, M.(2006).Haydin Felaha-Cemaatle Namazın Fazileti.İstanbul:Erkam

Yayınları.

Rudani, (2009). Hadislerle Müslümanlık 1 Namaz.İstanbul: İz Yayıncılık.

Ş.- L. Y.- S(2010). İslam İlmihâli .Ankara.

Tokpınar, C. (2002)Sabah Namazına Nasıl Kalkılır. İstanbul: Nesil Yayınları.

Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi.“Namaz” maddesi. Cilt: 32, s. 350-

357.Ankara.

Page 76: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

İÇİN

DEK

İLER

• Namazın Farzları

• Namazın Vacipleri

• Namazın Sünnetleri

• Namazın Adabı

• Namazın Mekruhları

• Namazı Bozan Şeyler

HED

EFLE

R

• Bu üniteyi çalıştıktan sonra

• Namaz ibadetinin farzlarını, vaciplerini sünnetlerini ve adabını ayırt edebilecek

• Namazın mekruhlarını sıralayabilecek

• Namazı bozan şeyleri açıklayabileceksiniz.

ÜNİTE

4

NAMAZ II

İSLAM İBADET

ESASLARI

Page 77: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Namaz II

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 2

Normal abdestsizlik

hâline “küçük hades”;

cünüp, âdetli veya

loğusa bulunan

kimselerin boy abdesti

(gusül) almayı

gerektiren hâllerine de

“büyük hades” denir.

GİRİŞ

Namaz ibadetinin Yüce Allah’ın emrettiği ve Hz. Peygamber’in uygulayarak

ümmetine örnek olup öğrettiği şekilde eda edilebilmesi için namaz kılarken mutlaka

yapılması gereken olmazsa olmaz farzları, yerine getirilmesi gereken vacipleri,

yapılması teşvik edilen sünnetleri, uyulması güzel görülen adabı, yapılması hoş

görülmeyen mekruhları ve yapıldığı takdirde namazı bozan bazı durumlar vardır. Bu

ünitede söz konusu konularla ilgili başlıca hükümleri açıklamaya çalışacağız.

NAMAZIN FARZLARI

Namazın toplam on iki farzı vardır. Bunlardan bir kısmı namaza başlamadan

önce namaza hazırlık olarak yapılmakta; bir kısmı da kılınması esnasında namazın bir

parçası olarak eda edilmesi gerekmektedir. Bu farzlardan hazırlık niteliğinde olan

altısı şart, namazın bir parçası olan diğer altısı da rükûn olarak ifade edilir. Gerek

şart gerekse rükûnlardan birinin eksik olması hâlinde namaz geçerli olmaz ve

yeniden kılınması gerekir.

Namazın Şartları:

Namaza başlamadan önce hazırlık niteliğindeki şartlar altı tane olup şunlardır:

1- Hadesten temizlenmek, 2- Necasetten temizlenmek, 3- Avret yerini örtmek, 4-

Kıbleye yönelmek, 5- Vaktin girmesi, 6- Namaza niyet etmek. Şimdi bunları sırasıyla

açıklayalım:

Hadesten Temizlenmek (Hadesten Taharet)

Hades; kabaca dini-manevi bakımdan namaz kılabilmek için temiz sayılmama

hâli olarak tanımlanabilir. Hades hâli: Namaz kılabilecek durumda olmayan

abdestsiz, cünüp, adetli veya loğusa bulunan kimselerin durumuna denir.

Normal abdestsizlik hâline “küçük hades”; cünüp, adetli veya loğusa bulunan

kimselerin boy abdesti (gusül) almayı gerektiren hâllerine de “büyük hades” denir.

Hadesten temizlenme: Abdestsiz olanın suyla abdest alması; cünüp, adetli

veya loğusa olanların da yine suyla boy abdesti (gusül) almasıyla olur. Su

bulunamaması ya da bulunup da kullanılamaması durumlarında sayılanların

hepsinin teyemmüm yapmaları ile de hadesten temizlenme meydana gelmiş sayılır.

Şu hâlde kişinin durumuna göre hadesten temizlenebilmesinin üç yolu

bulunmaktadır: Abdest veya boy abdesti yahut teyemmüm.

MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
Page 78: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Namaz II

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 3

Ağır sayılan pisliklerin

katı olanında ölçü, dört

gram (1 miskal)

miktarıdır.

Abdest alma, boy abdesti alma veya şartlara göre teyemmüm yapma şeklinde

yerine getirilen hadesten temizlenme işlemi, bir taraftan maddî kirleri gidererek

beden temizliği ve sağlığı koruma gibi yararlar sağlarken; diğer taraftan kişiyi

ruhi/psikolojik bakımdan ibadet için Yüce Rabb’inin huzuruna çıkmaya hazırlar.

Namaz kılabilmek için hadesten temizlenmenin şart olduğu ayet (Mâide, 5/6)

ve hadislerle (Buhârî, “Vudû”, 2; Müslim, “Taharet”, 2) sabittir.

Farz, vacip, sünnet veya nafile şeklinde tam namazlar ve tilavet yahut şükür

secdesi gibi eksik namazlar için hadesten temizlenmiş olmak şarttır. Abdestsiz

kılınacak bir namaz geçerli/sahih olmaz. Namaz kılarken herhangi bir sebeple abdest

bozulsa, kural olarak namaz da bozulmuş olur.

Cünüplük hâlinde bulunan kimseler vakit buldukları müsait bir zamanda boy

abdesti ile hadesten temizliği sağlayabildikleri hâlde aybaşı veya loğusa hâlinde

bulunan kadınlar, namaz kılabilmek için bu durumlarının bitmesini beklemeli,

özürleri bitince boy abdesti almalıdırlar. Özür hâli devam ederken alınan boy

abdestleri sadece maddi anlamda bir temizlik olup hadesten taharet mahiyetinde

değildir. Zira özel durumlarında kadınlar namaz ve oruç gibi ibadetleri yerine

getiremezler. Kur’an-ı Kerim adet görmenin kadın için bir eza ve rahatsızlık hâli

olduğu bildirilmiş ve erkeklerin bu durumdaki eşiyle cinsel ilişkide bulunmasını

yasaklanmış (Bakara, 2/222); Hz. Peygamber de bu durumdaki kadınların namaz

kılamayacaklarını ve oruç tutamayacaklarını, fakat daha sonra sadece tutamadıkları

oruçları kaza edeceklerini, namazlarını ise kaza etmeyeceklerini bildirmiştir (Buhârî,

Vudû, 63; Müslim, Hayz, 62). Bu hükümler üzerinde icma meydana gelmiş ve aykırı

bir görüş öne sürülmemiştir. Burada kadınların namaz ve oruç gibi ibadetlerden

muaf tutulması, bir haktan mahrumiyet veya sevabın eksik olması hâli değil, onlara

kolaylık sağlamak amacıyla görevden muaf tutulma hâlidir.

Necasetten Temizlenmek (Necasetten Taharet)

Necaset maddi pislik anlamında olup necasetten temizlenmek de namazdan

önce beden, elbise veya namaz kılınacak yerin, kan, idrar, dışkı gibi dinen pis sayılan

şeylerden temizlenmesi demekdir. Müslümanın her zaman temizliğe dikkat etmenin

yanında, özellikle ibadet yapacağı zaman beden, giysi ve ibadet yeri temizliğine

önem vermesi gerekmektedir.

Kur’an’ın ilk nazil olan ayetlerinden birinde elbise temizliği

emredilmiştir.(Müddessir, 74/4). Hz. İbrahim ve oğlu İsmail’e verilen görevlerden

birisi de ibadet mekânı olan Kâbe’nin temiz tutulmasıyla ilgilidir (Bakara, 2/125).

Ayrıca Kur’an’da Medine civarındaki Kuba halkı, temizlikleri ile diğer insanlara örnek

gösterilmiştir (Tevbe, 9/108).

MehmetAli
Highlight
Page 79: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Namaz II

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 4

Hafif sayılan pisliklerde

ölçü, bulaştığı beden

veya elbisenin dörtte

biri miktarıdır.

Ağır sayılan pisliklerin

sıvı olanında ölçü, avuç

içi/el ayası miktarıdır.

İslam alimleri elbisede veya namaz kılınan yerde, ayak, el ve dizler ile sağlam

görüşe göre alnın konulacağı yerde belirli bir miktardan fazla pislik bulunması

hâlinde kılınan namazın geçerli olamayacağını ifade etmişlerdir. Namaza engel olan

pisliğin miktarı, pisliğin ağır (galiz) veya hafif sayılan pislik olmasına göre

değişmektedir. Ayrıca ağır pislikler de kendi içinde katı ve sıvı olarak ayrılmıştır.

Buna göre :

Ağır sayılan pisliklerin katı olanında ölçü, dört gram (1 miskal) miktarıdır.

Mesela insan dışkısı dört gram miktarına ulaştığı zaman namaza engel olur.

Ağır sayılan pisliklerin sıvı olanında ölçü, avuç içi/el ayası miktarıdır. Mesela

kan, insan sidiği veya şarap gibi sıvı pislikler avuç içi miktarına ulaştığı zaman

namaza engel olur.

Hafif sayılan pisliklerde ölçü, bulaştığı beden veya elbisenin dörtte biri

miktarıdır. Mesela eti yenen hayvanların ve atların sidiği veya dışkısı, bulaştığı

beden veya elbisenin dörtte biri mikrarına ulaştığı zaman namaza engel olur. Hafif

sayılan pisliklerde diğerlerine nispeten müsamahalı olan bu ölçü, pisliğin bizzat

kendisinin ağır sayılmaması yanında, insanların bunlardan sakınmasının güçlüğü,

kolaylık sağlama, ibadetten geri kalmama gibi düşüncelere dayanmaktadır.

Önceki alimlerin bu ölçüleri belirlerken, temel olarak tarım ve hayvancılıkla

geçinen toplumların şartlarını dikkate aldıkları unutulmamalı, günümüzde temizlik

imkânlarının çok daha fazla olması sebebiyle temizlik konusunda daha hassas

olunmalıdır.

Avret Yerini Örtmek

Avret, insan bedeninde başkası tarafından görülmesi ayıp ve günah sayılan

yerlerdir. Avret sayılan yerlerin diğer zamanlarda başkaları tarafından görülmemesi

için örtülmesi gerektiği gibi, namaz kılarken de örtülmüş olması gerekir.

Kur’an-ı Kerim’de avret kelimesi örtülmesi gereken yerler anlamında geçmiş

olmakla birlikte (Nûr, 24/31, 58), avret yerlerinin nereler olduğu belirlenmiş

değildir. Yine Kur’an’da ilk insan Hz. Adem ile eşinden bahsederken cinsel organlar

ve yakın çevresini ifade etmek üzere “sev’e” (A’râf, 7/20, 22, 26, 27; Tâhâ, 20/121;

Mâide, 5/31) kelimesi kullanılmıştır. İlk insanların ayıp yerlerini örtme konusundaki

bu tavırları, örtünmenin akıl ve insan yaratılışın bir gereği olduğunu göstermektedir.

“Ey Âdemoğulları! Her mescide gidişinizde güzel elbiselerinizi (ziynet) giyin.”

(A’râf, 7/31) ayetinde kastedilen ziynet, İbn Abbâs’a (r.a) göre, namazda giyilen temiz

elbiselerdir. Böylece müminler için, namaz ve Kâbe’yi tavaf gibi ibadetlerde, avret

sayılan yerlerin örtülmesi farizası başlamıştır. Daha sonra hicri 9 (m. 631) yıldan

MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
Page 80: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Namaz II

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 5

Erkeğin avret yeri;

göbek altından diz

kapaklarına kadar olan

kısımdır. Hanefîler, diz

kapaklarını da avret

saymışlardır. Kadının

yüzü, elleri ve ayakları

dışında, sarkan saçları

dahil bütün bedenleri

avret sayılır.

itibaren Hz. Peygamber Kâbe’nin çıplak tavaf edilemeyeceğini bildirmiştir (Buhârî,

“Salât”, 10).

Cinsel organlar ve yakın çevresi dışında nerelerin avret olduğu konusu, büyük

ölçüde hadislerle düzenlenmiştir (bkz. İbn Mâce, “Taharet”, 132; Ebû Dâvûd,

“Libas”, 31; Tirmizî, “Salât”, 160).

Bir kimse karanlık bir evde bile olsa, temiz giysisi bulunduğu hâlde çıplak

olarak namaz kılsa, bu namaz geçerli olmaz.

Erkeğin avret yeri; göbek altından diz kapaklarına kadar olan kısımdır.

Hanefîler, diz kapaklarını da avret saymışlardır. Kadının yüzü, elleri ve ayakları

dışında, sarkan saçları dahil bütün bedenleri avret sayılır.

Ebû Hanîfe ve İmam Muhammed’e göre, avret sayılan bir uzvun dörtte biri,

bir rükûn eda edecek kadar açık kalsa, namaz bozulur. Ebû Yûsuf’a göre ise, avret

sayılan bir uzvun yarıdan fazlası, bir rükûn eda edecek kadar açık kalsa, namaz

bozulur. Namazda bir uzvun dörtte birden fazlası, namaz kılanın kendi istek ve fiili

ile açılsa, bir rükûn eda edecek kadar bir süre beklemeğe gerek olmaksızın derhâl

namaz bozulur.

Bir uzvun avret sayılması, tercih edilen görüşe göre, sahibi bakımından değil,

başkaları bakımındandır. Buna göre bir kimse namazda kendi avret yerini görse,

namazı bozulmaz. Fakat başkası görürse bozulur.

Cildin rengini gösterecek derecede ince olan elbise ile avret yeri örtülmüş

sayılmaz. Eğer elbise kalın olmakla birlikte uzvu belli ederse ve hacmi ortaya

koyarsa, bu durum çirkin görülmekle birlikte, namaz sahih olur.

Avret yerlerini örtecek hiç bir şey bulamayan kimse, oturarak ve ayaklarını

kıble tarafına uzatarak ima ile namazını kılar. Avret yerinin bir bölümünü örtecek bir

şey bulunursa, önce galîz avret sayılan ön ve arka taraflar örtülür.

Mâlikîler, namaz avreti konusunda biraz müsamahalı davranarak erkek ve

kadının avret yerlerini “galîz avret ve “hafif avret” olmak üzere ikiye ayırmışlardır.

Erkek için galîz avret cinsel organ ve makattır. Göbekle diz kapağı arasında kalan

diğer kısımları ise hafif avret saymışlardır. Kadının için göğsü, göğüs hizasında

bulunan sırt kısmı, kolları, boynu, başı ve dizden aşağısı hafif avret, bunun dışında

kalan yerleri galîz avrettir. Mâlikîler’e göre hafif avret sayılan yerleri dahi örtmek

dinen gerekli ise de, hafif avret yerlerinin örtülmemesi namaza engel olmaz. Böyle

namaz kılana vakit içinde iade etmesi tavsiye edilir; iade etmezse namaz eksiğiyle

birlikte geçerli olur.

MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
Page 81: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Namaz II

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 6

Kâbe’nin kıble

olmasından maksat,

onun binası değil, bu

yerin arsası yani

koordinatlarıdır.

Hastalık, tehlike veya

imkânsızlık gibi bir

sebeple kıbleye

dönemeyen kişi,

mümkün ve müsait olan

tarafa doğru namazını

kılar.

Kıbleye Yönelmek

Hz. Peygamber ve sahâbiler, Medine’ye hicretten sonra bir buçuk yıl kadar,

namazlarını Kudüs’teki Mescid-i Aksâ’ya doğru kıldılar. Bedir savaşından sonra kıble

şu ayetle Kâbe oldu:

Rivayete göre, bir sahabî Hz. Peygamber’le ikindi namazını yeni kıble Kâbe’ye

doğru kıldıktan sonra Benî Seleme mescidine gitmiş, cemaat namaz kılarken kıble

değişikliğini bildirmiş, onlar da geri kalan rekâtları yeni kıbleye doğru kılmıştı. Bu

yüzden bu mescide “Mescitü’l- kıbleteyn (İki kıbleli mescit)” adı verilmiştir (Buhârî,

“İmân”, 30; Müslim, “Mesâcid”, 13).

Kâbe’nin kıble olmasından maksat, onun binası değil, bu yerin arsası yani

koordinatlarıdır. Nitekim Kâbe’nin yanında veya içinde bulunanlar, onun her hangi

bir tarafına yönelerek namazlarını kılarlar. Kâbe’nin yakınında olup onu görenler,

bizzat ona yönelmelidir. Ancak uzakta bulunanların tam Kâbe’ye yönelerek namaz

kılmaları farz olmayıp o istikamete yönelmeleri yeterlidir.

Farz, vacip veya nafile bütün tam namazlar ile tilavet secdesi gibi eksik

namazların hepsinde Kâbe’ye dönmek şarttır. Kıbleden başka bir tarafa doğru

bilerek kılınacak namaz geçerli olmaz.

Kıblenin hangi tarafta bulunduğunu bilmeyen kimse, yanında kıbleyi bulmaya

yarayan pusula ve benzeri cihazlarlar varsa onları kullanarak, çevrede sorabilecek

birisi varsa ona sorarak, yakında bir cami varsa caminin yönünden istifade ederek

kıbleyi öğrenmelidir. Bunlar yoksa yön bulmaya yardımcı olan kutup yıldızı, güneş

veya ayın konumu, rüzgârın esme yönü gibi bilgiler yardımıyla kıbleyi bulmaya çalışır

ve baskın kanaatine göre kıble zannettiği yöne doğru namazını kılar. Namazdan

sonra yanlış tarafa yöneldiğini anlasa dahi, yeniden kılması gerekmez. Ancak namaz

kılarken uyarılırsa, uyarılan yöne dönmesi gerekir. Kıbleyi bilmeyen ve sorabilecek

kimse bulunduğu hâlde sormadan namazı kılan ve kıbleye isabet etmediği anlaşılan

kişinin namazı geçerli olmaz.

Kıble istikametine döndükten sonra ayrıca “döndüm kıbleye veya Kâbe’ye”

diye söylemeye gerek yoktur.

Hastalık, tehlike veya imkânsızlık gibi bir sebeple kıbleye dönemeyen kişi,

mümkün ve müsait olan tarafa doğru namazını kılar.

Kıblenin istikameti konusunda görüş ayrılığına düşenler, cemaat olmayıp

namazlarını tek başlarına kılarlar.

“Artık yüzünü Mescid-i Haram tarafına çevir. Siz de nerede

bulunursanız, yüzünüzü onun tarafına çevirin” (Bakara, 2/144).

MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
Page 82: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Namaz II

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 7

Farz veya vacip olan

namazlar bir

mecburiyet olmadıkça

binek üzerinde

kılınmaz.

Dünyanın neresinde olursa olsun bütün müslümanların tek bir kıble olarak

Kâbe’ye yönelmeleri, aralarında maddi ve manevi birliğin oluşması, gerek dini

gerekse dünyalık işlerde düzen ve tertibin sağlanması, ortak ibadet neşesinin

oluşması, kişilerin bulundukları mekâna ve doğaya uyum sağlaması gibi çeşitli

faydalar sağlamaktadır.

Binek ve araç üzerinde namaz kılmak

Yolculuk yapan kimse, normal durumlarda, binek üzerindeyken sünnet ve

nafile namazları rahatlıkla kılabilir. Sünnetlerden sadece sabah namazının sünneti

bu hükümden istisna edilmiş ve onun mutlaka yerde kılınması gerektiği ifade

edilmiştir. Hz. Peygamber seyahatleri sırasında binek üzerinde nafile namazları

kılmakta, rükû ve secdeyi baş iması ile yapmakta, secde için rükûdan biraz daha

fazla eğilmekte ve hayvan hangi yöne giderse gitsin, oturuşunu değiştirmeksizin o

yöne doğru kılmaya devam etmekteydi (Tirmizi, “Salat”, 260-261).

Farz veya vacip olan namazlar bir mecburiyet olmadıkça binek üzerinde

kılınmaz (Buharî, “Salât”, 31). Farz veya vacip namazların binekten inerek kıyam,

rükû ve secde ile kılınması veya bineği durdurup üzerinde, kıbleye doğru kılınması

gerekir. Buna göre, mecburiyet bulununca binek üzerinde her türlü namaz

kılınabilir. Normal durumlarda ise yalnız nafile namaz kılınabilir.

Binek üzerinde kılma mecburiyeti, yerin çamurlu veya karlı oluşu, yol

arkadaşlarını kaybetme korkusu, güvenlik endişesi, yolcu olarak binilen aracın

namaz vaktinde mola vermeyeceğinin belli olması gibi durumlardır. Böyle

durumlarda hayvan, her türlü kara veya hava aracı üzerinde namazını baş iması ile

ve bineğin gittiği yöne doğru kılar.

Günümüzde oldukça konforlu olan tren, otobüs ve uçak gibi bazı araçlarda

seyahat ederken, her ne kadar kıble istikameti denk getirilemese de, normal

şartlarda olduğu gibi ayakta yani kıyam, rükû ve secde ile namaz kılınabilecek mekân

ve imkân bulunabilmektedir. Böyle bir mekân ve imkân varsa, özellikle farz ve vacip

namazları ima ile değil de, kıyam, rükû ve secde ile kılmalıdır. Nafile namazlar ise

koltukta otururken imâ ile kılınabilir.

İmam Muhammed, şehir içinde binek üzerinde, kıbleye doğru değil de,

bineğin gittiği istikamete doğru nafile namaz kılınmasında kerâhet görmüştür. Şehir

dışındaysa bir kerahet görmemiştir. Günümüzde şehirlerin oldukça büyümüş

oldukları ve şehir içi seyahatlerin saatlerce sürdüğü dikkate alındığında, bunda

kerahet bulunmayacağı sonucuna ulaşılabilir.

Deniz araçlarında namaz kılacak kimse, aracın büyüklüğü ve şartlara göre eğer

mekân ve imkân varsa farz ve vacip namazları normal şartlarda olduğu gibi ayakta

MehmetAli
Highlight
Page 83: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Namaz II

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 8

yani kıyam, rükû ve secde ile kılmalıdır. Bazı deniz araçlarında mescid olarak tahsis

edilmiş mekânlar bulunmaktadır. Özellikle belirli noktalar arasında sefer yapan

deniz araçlarında kıble yönünü bulmak da kolaydır. Mümkünse başlangıçta kıbleye

doğru namaza başlanır, namaz devam ederken geminin hareketlerini izleme imkânı

olursa, gemi döndüğünde kişi istikametini kıbleye doğru ayarlar, geminin

hareketlerini izleme imkânı olmazsa, namaza başladığı istikamette kılmaya devam

eder.

Sonuç olarak seyahat etmekte olan kişi, mümkünse seyahatine başlamadan

önce aracın kalkış, varış ve mola saatlerini inceleyerek farz ve vacip namazları

kıbleye doğru ve ayakta kılabileceği bir seyahat planlaması yapmaya gayret

etmelidir. Seyahat devam ederken aracın durumuna ve şartlara göre, mümkünse

kıbleye doğru ve ayakta kılmalıdır. Ancak mecburiyet durumlarında koltukta

otururken de farz ve vacip namazlar kılınabilir. Nafile namazların seyahat sırasında

oturarak kılınması konusundaysa daha fazla müsamaha gösterilmiştir.

Vaktin Girmesi

Günlük beş vakit farz namaz, bunlara bağlı sünnetler, cuma, vitir, teravih ve

bayram namazları için vaktin girmiş olması şarttır. Dolayısıyla bu namazların belirli

olan vakitlerinin bilinmesi ve bu vakit içinde eda edilmeleri gerekir. Vakit, namazın

farz olmasının sebebi, edasının geçerli olabilmesinin de şartıdır. Henüz vakit

girmeden kişinin o vaktin namazını kılması farz olmadığı gibi, vaktinden önce

kılınacak namaz geçerli de olmaz, vaktinden sonraya bırakıldığındaysa kazaya kalmış

olur. Fakat cuma, bayram namazları, cenaze namazı ve sünnet namazlar kaza

edilemez.

Kur’an-ı Kerim’in çeşitli ayetlerinde günlük ibadet vakitlerine işaret eden

ayetler bulunmakla birlikte, namazların beş vakit olduğu ve bu vakitlerin başlangıç

ve bitiş zamanları açık ve net olarak belirtilmemiştir. Kur’an, namazın vakitli bir

ibadet olduğunu vurgulamıştır:

Namaz vakitlerinin beş tane olduğunu ve bu vakitlerin başlangıç ve bitiş

zamanlarını Hz. Peygamber hem uygulamalarıyla göstermiş hem de hadisleriyle

açıklamıştır. Namaz vakitlerinin başlangıç ve bitişlerini daha önce müstakil bir başlık

altında ele aldığımız için burada tekrara gerek yoktur.

“Şüphesiz namaz, müminlere, vakitli olarak farz kılınmıştır” (Nisâ, 4/103).

Page 84: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Namaz II

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 9

Niyet esasen kalp ile

yapılır, ayrıca dil ile

söylemeye gerek

yoktur.

Namaza Niyet Etmek

Niyet; yönelmek, azmetmek, kesin olarak istemek ve kastetmek demektir.

Namaz konusunda niyet, Allah için namaz kılmayı istemek ve hangi namazın

kılınacağını bilmektir. Bu işlem bir anlık düşünme ve zihinden geçirme ile meydana

gelir.

Niyet esasen kalp ile yapılır, ayrıca dil ile söylemeye gerek yoktur. Buna göre

niyetin kalple yapılması şart, dil ile söylenmesi ise müstehaptır. Kalpten niyet

edilmeden namaz geçerli olmaz, ancak niyetin dil ile söylenmesi daha iyi

görülmüştür. Çünkü dil kalbe yardımcı olur, kişinin namaza başlarken gafletten,

çevrenin etkisinden ve zihnindeki meşguliyetlerden kurtulup kendisini namaza

odaklamasını, huşu ve ihlas modunu yakalamasını sağlar. Kılınacak olan namazın

vaktini söyleyerek ve namazın farz, vacip veya sünnet olduğunu belirterek “niyet

ettim sabah namazının farzını kılmaya” gibi bir cümle kurmak uygun olur.

Âdet ile ibadeti birbirinden ayıran en önemli husus niyettir. Yani niyet, yapılan

okuma ve hareketlerin salt bir gelenek olarak şuursuzca tekrarlanmadığı, aksine

bilinçli ve ihlaslı bir şekilde yapıldığını gösterir. Niyetsiz ibadet âdet, niyetle âdet de

ibadet olur. Yüce Allah, dini sadece kendisine özgü kılarak ibadet edilmesini

istemekte (Beyyine, 98/5), Hz. Peygamber de amellerin niyetlere göre olduğunu

vurgulamaktadır (Buhârî, “Bedü’l-vahy”, 1; Müslim, “İmâret”, 155).

Namaz niyetinin iftitâh tekbirine yakın olması menduptur. Fakat tekbirden

sonra yapılacak bir niyet ile namaz sahih olmaz. Çünkü niyet namaza başlamadan

önce yapılmalıdır, hâlbuki tekbirle namaza başlanmıştır. Tercih edilen görüş budur.

Başka bir görüşe göre ise, tekbirden sonra Sübhaneke’den veya Fâtiha’dan önce

yapılacak bir niyet ile de namaz caiz olur.

Kalple yapılan niyette günlük beş vakit farz namazda, cuma ve cenaze namazı

gibi farz namazlarda veya vitir, tilavet secdesi, adak namazı ve bayram namazları

gibi vacip namazlarda, bunların kalben belirlenmesi gerekir. Meselâ “Bugünkü sabah

namazının farzına, cuma namazına, bu akşamki vitir namazına, Ramazan bayram

namazına” diye kalple niyet edilir. Genel anlamda “farz namaza” diye kalpten

geçirmek yeterli değildir. Çünkü bununla namaz belirlenmiş olmaz; başka farz olan

namazlarla karışma ihtimali vardır.

Bir namaz vakti içinde “bu vaktin farzını kılmaya” diye kalple niyet edilmesi

yeterli olur. Çünkü o vaktin farz namazı tek ve bilinirdir. Ancak cuma namazı bundan

müstesnadır. Cumayı vaktin farzı niyetiyle kılmak yeterli olmaz. Çünkü asıl vakit,

cumaya değil, öğle namazına aittir. Zira cuma günü öğle vaktinde, şartlarını taşıyana

cuma namazını, diğerlerine de öğle namazını kılmak farzdır.

MehmetAli
Highlight
Page 85: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Namaz II

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 10

Bir kimse, imamın

tekbirinden önce

veya imam

“Allahü ekber”

sözünü bitirmeden namaza

başlarsa,

imama uymuş olmaz

Kaza namazı kılarken, şayet hangi günün ve vaktin kazaya kaldığı biliniyorsa,

kalple o namaza niyet edilir. Eğer günü hatırlanamıyorsa “üzerime kazaya kalan ilk

öğlen namazını kaza etmeye” veya “üzerime kazaya kalan son ikindi namazını kaza

etmeye” gibi bir niyetle, bir taraftan namazın hangi vakit olduğu açıkça belirtilmiş,

diğer taraftan da kazaya kalanların ilki veya sonu şeklinde bir tahsise gidilmiş olur.

Nafile namazlarda “niyet ettim şu vaktin ilk sünnetini” veya “son sünnetini

kılmaya” denilir. Bununla birlikte, nafilelerde “namaz kılmaya” diye mutlak niyet de

yeterlidir. O namazın müekked veya gayri müekked sünnet olduğunu yahut

rekâtlarını tayin etmek gerekmez. Yalnız teravih namazı için, “niyet ettim teravih

namazına” diye kalple niyet edilmesi daha uygundur.

Eda niyetiyle kaza veya kaza niyetiyle eda caizdir. Mesela bir kimse daha

akşam namazının vaktinin çıkmadığını sanarak, akşam namazının farzını edaya diye

niyet edip kılsa, fakat daha sonra akşam namazını yatsı vaktinde kıldığını anlasa, o

namaz kaza mahiyetinde olarak caiz olur.

Namaza başlarken yapılan niyetin namazın sonuna kadar hatırda tutulması

gerekmez.

İmama uyan kimsenin, kılacağı namazı belirlemeksizin, mutlak olarak “imama

uydum” veya “imam ile birlikte namaz kılmaya” diye niyet etmesi, tercih edilen

görüşe göre yeterli değildir. Namazın hangi vakit olduğunu, ayrıca farz veya vacip

namaz gibi çeşidini belirtmek gerekir. “Niyet ettim öğle namazının farzını kılmaya,

uydum imama” diye niyet etmek gibi. Zira farz kılan bir imama uyarak nafile bir

namaz kılmak da mümkündür.

Bir kimse, imamın tekbirinden önce veya imam “Allahü ekber” sözünü

bitirmeden namaza başlarsa, imama uymuş olmaz.

Cemaatin, kendisine uyduğu imamı görmesi veya tanıması şart değildir. Ancak

isim zikrederek “mesela uydum Ahmed imama” diyerek belirlediği imama uyduktan

sonra, imamın başka birisi olduğu anlaşılsa, bu uyma geçerli olmaz. Çünkü bu,

kayıtlanmış ve isabet etmemiş bir niyettir.

Bir imamın erkek cemaate imam olmak için özel olarak niyet etmesinin şart

olmadığı konusunda ittifak vardır. Zaten namaz kıldırmak için öne geçmek, imam

olma niyetini gösterir. Fakat bazı kaynaklarda imam olan kimsenin kadınlara

imamlık etmeye de niyet etmesi gerektiği, aksi takdirde ona uyan kadınların imama

uymalarının geçerli olmayacağı, dolayısıyla kıldıkları namazın nafile sayılacağı

söylenmiştir. Kadın cemaatin imama uymasıyla ilgili bu tür ifadeler, cemaate katılan

kadınları, kendi ellerinde olmayan ve tamamen imama ait bulunan niyetten dolayı,

kıldıkları farzın geçerli olup olmadığı konusunda endişeye sevk etmektedir. Bu tür

sıkıntı ve endişelerden kurtulmak için, imam olan kişinin, kendisine uyan herkese

MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
Page 86: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Namaz II

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 11

imam olmak şeklinde genel bir niyet yapması ve kadınların da cemaate katıldıkları

yerlerde yersiz endişelere kapılmadan imama uymaları gerekir.

Namazın Rükûnları:

Namazın farzlarından olan ve namaza başladıktan sonra namazın bir parçası

mahiyetindeki rükünler de altı tane olup şunlardır: 1- Başlangıç tekbiri, 2- Kıyam, 3-

Kıraat, 4- Rükû, 5- Secde, 6- Namazın sonunda Tahiyyat okuyacak kadar oturmak.

Bazı alimlere göre namazın üzerinde ittifak edilen bu altı rüknüne ilave başka

rükünleri de vardır. Rükün olup olmadığı tartışmalı olan hususlara bu konunun

sonunda yer verilecektir. Şimdi öncelikle üzerinde ittifak edilen altı rüknü sırasıyla

açıklayalım:

Başlangıç (iftitâh) Tekbiri

Namaza başlamak için kişinin ayakta ve kendisinin işitebileceği kadar bir sesle

“Allahu ekber” demesine “iftitâh tekbiri” veya “tahrîme” denir. Bu tekbirle namaza

başlanmış olur.

Hz. Peygamber’in yanlış namaz kılan bir sahabiye, namazı tarif ederken

“namaza kalktığın zaman tekbir getir” buyurduğu (Buhârî, “Ezân”, 95, 122; Müslim,

“Salât”, 45; Ebû Dâvûd, “Salât”, 164) ve bizzat kendisinin namaza başlarken tekbir

alarak, ellerini kulaklarının hizasına kadar kaldırdığı nakledilmiştir. (Buhârî, “Amel fi’s-

salât”, 316; Müslim, “Salât”, 21–25).

Hanefîler sadece iftitâh tekbirinde ve kulak hizasına kadar elleri kaldırmayı

sünnet sayarken; Şâfiî ve Hanbelîler’e göre, iftitâh tekbiri alırken, rükûa eğilirken ve

rükûdan doğrulurken elleri omuz hizasına kadar kaldırmak sünnettir (Müslim, “Salât”,

21, 25, 26; Ebû Dâvûd, “Salât”, 115; Tirmizî, “Salât”, 76).

Ayakta duramayan kişi oturarak tekbir alıp namaza başlayabilir. İmamın

tekbiri açıktan yüksek sesle alması müstehaptır.

Hanefîler’e göre, namaza başlarken “Allahu ekber” sözü ile başlamak vacip,

“ekber” yerine “kebîr” veya azîm” gibi bir kelime kullanmak ise tahrîmen

mekruhtur. Ayrıca “estağfirullah”, “eûzubillah” veya “bismillah” gibi sözlerle namaza

başlanmış olmaz.

Ekber yerine “ekbâr” veya Allah yerine çekerek “Âllah” demek anlamı

bozacağı için bu şekilde namaza başlanmış olmaz. Böyle bir okuyuş namaz içinde

olursa namazı bozar. Ekber’in “kâf” harfini yumuşak okuyarak “egber” denilmesi

zarar vermez. Çünkü bazı kişilerin bundan kaçınması güçtür.

MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
Page 87: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Namaz II

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 12

Bir özür bulunmadıkça

günlük farz namazlar,

cuma ve cenaze

namazı, vacip namazlar,

tilavet secdesi ve kaza

namazı binek veya araç

üzerinde oturarak

kılınamaz.

Yeni müslüman olan ve henüz tekbiri Arapça hâliyle doğru bir şekilde

söyleyemeyen kişiler için geçici ve çok kısa bir süre kendi dilinde tekbir getirmek de

yeterlidir. Çünkü bu iki kelimeyi öğrenmek insanların fazla vaktini almaz.

İftitah tekbiri niyetten sonra alınmış olmalı ve imama uyan kimsenin tekbiri

imamın tekbirinin önüne geçmemelidir. Bu sebeple imamın tekbir alırken fazla

uzatmadan hızlıca alması uygun olur.

Kıyam

Kıyam; ayakta durmak, doğrulmak, dik durmak demektir. Gücü yetenin farz

veya vacip namazlarda başlangıç tekbiri ve her rekâtta Kur’an’dan okunması gerekli

olan en az miktarı okuyacak kadar bir süre ayakta durması namazın

rükünlerindendir. Bir farz veya vacip namazı, ayakta durmaya gücü yettiği hâlde

oturarak kılmak caiz olmaz (Buhârî, “Salatü’l-kâid”, 1; İbn Mâce, “İkâmet”, 139).

Buna göre hasta ve yaşlı kimseler, ayakta namaz kılmaya güç yetiremezlerse,

oturarak kılabilirler. Bir süre ayakta kılmaya gücü yeten kimse o kadar ayakta durur,

sonra oturarak namazına devam eder. Hatta yalnız iftitâh tekbirini ayakta alabilen

kimse, bu tekbiri ayakta aldıktan sonra oturarak devam eder. Namaz kılarken

rahatsızlanan kimse, namazın geri kalan bölümünü gücünün yettiği şekilde

tamamlar.

Rükû ve secdeyi tam olarak yapmaya gücü yeten bir hastanın, ima ile namaz

kılması yeterli değildir. Rükû ve secde yapamayacak durumda olan kişi, başını öne

doğru eğerek ima ile rükû yapar, secde için biraz daha eğilir. İma yapıldığında başı

yastık veya koltuk gibi bir yere koymak gerekmez, sadece eğilmek yeterlidir. İmâ

başı öne eğerek yapılır; göz, kaş veya kalple ima yapılmaz. Başını dahi hareket

ettiremeyecek durumda olan kişi, iyileşinceye kadar namazlarını erteler.

Bir özür bulunmadıkça günlük farz namazlar, cuma ve cenaze namazı, vacip

namazlar, tilavet secdesi ve kaza namazı binek veya araç üzerinde oturarak

kılınamaz. Duran veya hareket hâlindeki araç müsaitse, yerde kılındığı şekliyle, araç

üzerinde de kıyam, rükû ve secde ile kılınabilir. Araçla seyahat sırasında farz ve vacip

namazları, mümkün olduğu kadar kıyam, rükû ve secde ile kılmaya gayret etmelidir.

Günümüzde bazı tren, uçak ve gemi gibi araçlarda bu imkân bulunmaktadır.

Nafile namazlar, bir özür bulunmasa da binek veya araç üzerinde oturularak

kılınabilir. Çünkü nafile namazlarda kolaylık esastır. Ancak bununla birlikte, nafile

namazları da ayakta kılmak daha faziletlidir.

Page 88: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Namaz II

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 13

Hanefî mezhebinde

tercih edilen görüşe

göre Kur’an’dan

okunacak

kıraatın en az miktarı,

kısa üç ayet veya

buna denk miktardır.

Bu ölçü Kevser

suresine denk

gelmektedir.

Kıraat

Kıraat sözlükte, okumak anlamına gelmekte olup namazda Kur’an’dan bir

miktar okumak farzdır. Tek başına namaz kılanın veya imamın, nafile namazlar ile

vitir namazının bütün rekâtlarında bir miktar Kur’an-ı Kerim okuması farzdır. İki

rekâtlı farz namazların her bir rekâtında kıraat farz olmakla birlikte, dört veya üç

rekâtlı farz namazlarda kıraatin ilk iki rekâtta yapılması vacip hükmündedir.

Hanefî mezhebinde tercih edilen görüşe göre Kur’an’dan okunacak kıraatın

en az miktarı, kısa üç ayet veya buna denk miktardır. Bu ölçü Kevser suresine denk

gelmektedir.

Hanefî mezhebine göre namazda özellikle Fâtiha’yı okumak vaciptir. Fâtiha

terkedilse, namaz tahrimen mekruh olmakla birlikte sahihtir. Hz. Peygamber’in

“Fâtihasız namaz olmaz” (Tirmizî, “Mevâkît”, 69, 115, 116; İbn Mâce, “İkâmet”, 11)

mealindeki hadisini, Hanefî alimler “fâtihasız namaz mükemmel olmaz veya fazileti

yoktur” şeklinde anlamışlardır.

İmama uyan kimse kıraatte bulunmaz. İmama uyan cemaatin açık veya gizli

okunan bütün namazlarda susması gerekir. Zira imamın kıraati, cemaatin kıraati

yerine geçer. (Buhârî, “Taksir”, 19; İbn Mâce, “İkâmet”, 13).

Kıraat bazı namazlarda açıktan/sesli (cehrî), bazı namazlarda da gizli/sessiz

(hafî) yapılır. Cehrî kıraat; başkalarının duyacağı bir ses tonuyla okumak demektir.

Hafî kıraat ise; harfleri yerinden çıkarmak kaydıyla, kendi duyabileceği bir sesle,

fısıldar gibi okumaktır.

Hanefîler dışındaki üç mezhebe göre, namazda kıraatin en az miktarı Fâtiha

Suresi’nin okunmasıdır. Onlara göre “Fâtiha’sız namaz olmaz” (Tirmizî, “Mevâkît”, 69,

115, 116; İbn Mâce, “İkâmet”, 11) mealindeki hadis, Fâtiha’sız namazın geçerli

olmayacağı anlamındadır. Farzların ilk iki rekâtında Fâtiha’dan sonra Kur’an’dan bir

sûre veya birkaç ayet daha okumak ise sünnettir. Bu üç mezhebe göre kıraat, imam

ve tek başına namaz kılan için gerekli olduğu gibi, imama uyan için de gereklidir.

Buna göre imama uyan kişi, sessiz namazda Fâtiha’yı ve ardından eklenecek bir

sureyi; sesli namazlardaysa sadece Fâtiha’yı okur; Mâlikî ve Hanbelîler’e göre, sesli

namazda bir şey okumayıp sadece dinler. Ahmed İbn Hanbel’e göre tercihen hem

dinler, hem de imam ara verdiğinde okur (Döndüren, İlmihâl, s. 304-305).

Şâfiîlere göre besmele, Fâtiha Suresi’nin birinci ayeti sayıldığı için, onun da

kıraat kapsamında okunması gereklidir. Açıktan okunan namazlarda Şâfiî imam,

Fâtiha’yı besmeleyle birlikte açıktan okur.

MehmetAli
Highlight
Page 89: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Namaz II

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 14

İmama uyan kimse,

imamdan önce rükûa

veya secdeye gitse ve

yine imamdan önce

rükûdan veya secdeden

başını kaldırsa, bu rükû

veya secde yeterli

olmaz.

Bir ayetten başkasını okumaya gücü yetmeyen kimse, bu ayeti Ebû Hanîfe’ye

göre bir kere okur. Ebû Yûsuf ve İmam Muhammed’e göre ise aynı rekâtta üç kere

tekrar eder.

Kur’an Meâliyle Kıraat Meselesi

İslama yeni girmiş ve henüz yeteri kadar kıraat yapabilecek duruma gelmemiş

kişilerin durumu tartışılmıştır:

Ebû Hanîfe’ye nispet edilen bir görüşe göre böyle kişiler, Kur’an’dan bir

miktar ezberleyene kadar geçici bir süreliğine kendi dillerindeki Kur’an mealini

okuyabilirler. Ancak Ebû Hanîfe’nin bu görüşünden döndüğü rivayet edilmiştir.

Şafiilere göre hiçbir durumda Arapça dışındaki bir dille namazda kıraat yapılamaz.

Böyle bir okuyuş namazı bozar.

Kanaatimize göre bu tür kişiler öncelikle Fâtiha Suresi’ni ezberlemeye ve

erberleyinceye kadar geçecek sürede cemaate devam etmeye gayret etmelidirler.

Çünkü sadece Fâtiha’yı okumak, bütün mezheplere göre kıraat için yeterlidir. İmama

uyan kimsenin de kıraat yapması gerekmemektedir.

Namazda kıraat edilen ayetlerin anlamını bilmek şart değildir. Bununla birlikte

özellikle namazda okunan sure ve ayetlerin anlamlarının kabaca da olsa bilinmesinin

ihlas ve huşuya yardımcı olacağı muhakkaktır.

Rükû

Rükû sözlükte, eğilmek demek olup namazda kıraatten sonra yapılır. Erkekler

öne eğilerek baş ve sırt düz bir hat meydana getirecek şekilde, parmaklar açık

şekilde elleriyle diz kapaklarını kavrayarak; kadınlar ise sadece ellerini diz

kapaklarına değdirecek kadar eğilerek rükû yaparlar. Özürsüz olarak tam rükû

yapmayanın durumuna bakılır; eğer kıyama daha yakın görülürse rükû geçerli

olmaz, fakat rükû durumuna daha yakın görülürse geçerli olur. Sırtı kambur olan

veya rahatsızlığı bulunan kişiler, rukûyu güçlerinin yettiği ölçüde yaparlar.

Ayetlerde rükû hem müminlere emredilir, hem de önceki ümmetlere de rükû

emri verildiğinden bahsedilir (Hac, 22/77; Âl-i İmrân, 3/43). Hz. Peygamber rükû

yaparken, ellerini dizleri üzerine koyar, sırtını düzgün, başını da ne yukarıda ne de

aşağıda tutardı (Buhârî, “Ezân”, 120, 145; Ebû Dâvûd, “Salât”, 116, 122).

Hanefîler’den Ebû Yûsuf’a ve diğer üç mezhebe göre, rükûu yaparken

sakinleşinceye kadar bir süre beklemek (tuma’nîne) ve yine rükûdan doğrulunca

sakinleşinceye kadar bir süre ayakta durmak (kavme) farzdır. Ebû Hanîfe ve İmam

Muhammed’e göreyse tuma’nîne ve kavme vaciptir.

MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
Page 90: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Namaz II

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 15

Yer darlığı ve

cemaatin çok sıkışık

olması gibi

sebeplerle

yere secde

edemeyen kimse,

zaruret sebebiyle

önündeki bir eşya

üzerine ve önündeki

kişinin sırtına secde

edebilir.

Rukûya üç kere, “sübhâne rabbiye’l-azîm = Yüce olan rabbimi tesbih ve tenzih

ederim” demek sünnettir.

İmama rükûda iken yetişen kimse, ayakta iftitâh tekbirini alır ve hemen

rükûya varır. Rükûya giderken ikinci bir tekbir almak zorunda değildir; zira intikal

tekbirleri sünnettir. İmama rükûda iken yetişirse, o rekâtı imam ile kılmış sayılır.

İmama uyan kimse, imamdan önce rükûa veya secdeye gitse ve yine

imamdan önce rükûdan veya secdeden başını kaldırsa, bu rükû veya secde yeterli

olmaz. Eğer bu rükû ve secdeyi, imamın rükû ve secdesi sırasında yeniden yapmazsa

namazı bozulur.

Secde

Secde sözlükte; itaat, teslimiyet, tevazu ile eğilmek ve yüzü yere sürmek

anlamlarına gelir. Namazın her rekâtında, rükûdan sonra, belirli uzuvları yere

koyarak iki kere yere kapanmak namazın rükünlerindendir. Sünnete en uygun secde

şekli yüz (alın ve burun), iki ayak, iki el ve iki diz yere konularak yapılır.

Hz. Peygamber, namazını çok hızlı bir şekilde kılan birini uyarmış (Buhârî,

“Ezân”, 95) ve secde azalarını şöyle açıklamıştır:

Hanefîler’de tercih edilen görüşe göre, secdede alnı yere koymak farz, burnu

koymak ise vacip kabul edilmiştir. Buna göre alnın yere konulmaması ancak geçerli

bir özür sebebiyle olabilir. Alın konulduğu hâlde, burun konulmadığı takdirde

mekruh olmakla birlikte namaz geçerlidir.

Alın ve burunda secdeye engel bir özür bulunursa, ima ile secde yapılır. Bir

özür bulunsa bile sadece çene, yanak veya kulak üzerine secde yapılamaz.

Hanefîler’de tercih edilen görüşe göre, secdede iki ayağı yere koymak farzdır. Buna

göre iki ayağın da parmakları yere değmedikçe secde caiz olmaz.

Yer darlığı ve cemaatin çok sıkışık olması gibi sebeplerle yere secde

edemeyen kimse, zaruret sebebiyle önündeki bir eşya üzerine ve önündeki kişinin

sırtına secde edebilir.

Secde edilen yerin sertliğinin hissedilmesi gerekir. Yüz içinde kaybolacak ve

sertliğin hissedilmesine engel olacak kadar yumuşak olan pamuk, saman, kar ve

“Ben yedi kemik üzerine secde etmekle emrolundum. Bunlar da; alın,

(eliyle burnuna işaret etti), iki el, iki diz ve iki ayaktır. Ayrıca (secdeye giderken)

elbise ve saçı toplamamakla emrolundum” (Buhârî, “Ezân”, 133, 134,; Müslim,

“Salât”, 226-230; İbn Mâce, “İkâmet”, 19).

MehmetAli
Highlight
Page 91: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Namaz II

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 16

Namazın rükünlerinden

olup olmadığı tartışılan

iki husus vardır ki

bunlar; ta’dîl-i erkân ve

namazdan kendi fiili ile

çıkmaktır.

sünger gibi şeyler üzerine secde edilemez. Şayet bunlar yoğunluk meydana getirip

serlik oluşturursa üzerlerine secde caiz olur.

Secde sırasında ve iki secde arasında oturunca “sübhânellâhi’l-azîm” diyecek

kadar durmak Hanefîler’den Ebû Yûsuf’a ve diğer üç mezhebe göre farz, Ebû Hanîfe

ve İmam Muhammed’e göre ise vaciptir.

Secdede üç kere “sübhâne rabbiye’l-a’lâ = Yüce Rabbimi tesbih ve tenzih

ederim” demek sünnettir (Ebû Dâvûd, “Salâ”, 147, 154; Tirmizî, “Salât” 194).

Her rekâtta iki secde yapılır. Bunlardan birisi bilerek terk edilse namaz

bozulur, sehven terk edilmişse, sehiv secdesi ile telafi edilir.

Kulun, rabbine en yakın olduğu hâl, secdeye varmış olduğu hâlidir (Müslim,

“Salât”, 42; Ebû Dâvûd, “Salât”, 96).

Namazın Sonunda Tahiyyât Okuyacak Kadar Oturmak (Ka’de-i ahîre)

Ka’de-i ahîre, son oturuş demek olup namazın sonunda teşehhüt miktarı

oturmayı ifade eder. İki rekâtlı namazlarda ikinci, üç rekâtlı namazlarda üçüncü ve

dört rekâtlı namazlarda dördüncü rekâttan sonraki oturuşlar son oturuştur. Üç veya

dört rekâtlı namazların ikinci rekâtlarından sonraki oturuşa da “ka’de-i ûlâ = ilk

oturuş” denir.

Hanefîler’e göre son oturuşun farz olan süresi, teşehhüt miktarı yani Tahiyyât

duasını okuyacak kadardır. Tahiyyât duasını okumak ise vaciptir. Şâfiî ve

Hanbelîler’e göre, teşehhüt miktarına ek olarak salavat getirebilecek yani

“Allahümme salli alâ Muhammed” diyecek kadardır. Mâlikiler’e göre ise, selam

verebilecek kadar kısa bir süre oturmaktır.

Rükün Olup Olmadığı Tartışmalı Olan Hususlar

Namazın rükünlerinden olup olmadığı tartışılan iki husus vardır ki bunlar;

ta’dîl-i erkân ve namazdan kendi fiili ile çıkmaktır. Şimdi bunları açıklayalım:

Ta’dîl-i Erkân

Ta’dîl-i erkân, namazın rükünlerini, yerli yerinde ve düzgün yapmak anlamına

gelir. Tume’nîne ise, yerine getirilen rükne hakkının verildiğine kanaat getirilerek

gönlün rahat olmasıdır ki ta’dîl-i erkânın sonucudur.

Ta’dîl-i erkân rükûda, rükûdan doğrulunca, secdede ve iki secde arasındaki

oturuşta en az bir kere, “sübhâne’l-lâhi’l-azîm” diyecek kadar durmak demektir.

Hanefîlerden Ebû Yûsuf ile diğer üç mezhebe göre, namazda ta’dîl-i erkânı

uygulamak farz; Ebû Hanîfe ile İmam Muhammed’e göre ise vaciptir.

MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
Page 92: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Namaz II

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 17

Namazda vacibin terk

veya te’hiri hâlinde

namaz bozulmaz fakat

bu eksikliği telafi için

sehiv secdesi yapmak

gerekir.

Namazdan Kendi İsteğiyle Çıkmak

Ebû Hanîfe’ye göre, namaz kılan kimsenin, namaza kendi isteğiyle yaptığı bir

fiil ile son vermesi farzdır. Teşehhüt miktarı oturduktan sonra tek tarafa da olsa

selam vererek, konuşarak, abdestini bozarak veya başka bir iş yaparak namazdan

çıkılsa, bu namaz tamamlanmış olur. Kişinin elinde olmayan bir sebeple namaz sona

erse, bu namaz tamamlanmış olmaz.

Ebû Yûsuf ve İmam Muhammed’e göre, teşehhüt miktarı oturmakla namazın

rükünleri tamamlanmış olur.

Bu görüş ayrılığının bir sonucu olarak, melesa sabah namazının farzında son

oturuşta, teşehhüt miktarı oturduktan sonra, henüz kendi fiili ile namazdan

çıkmadan güneş doğsa, Ebû Hanîfe’ye göre namaz bozulmuş (fâsit) olur; Ebû Yûsuf

ve İmam Muhammed’e göre ise namaz tamamlanmıştır.

Şâfiî ve Mâlikîler’e göre namazdan çıkmak için birinci selamı vermek farzdır.

Hanbelîler’e göre ise, iki tarafa selam verilmesi farzdır.

NAMAZIN VACİPLERİ

Hanefîler’e göre ayet, mütevatir veya meşhur hadis gibi kesin delile

dayanmakla birlikte, delaleti zannî olan hükme “vacip” denir. Vacibi yerine getirmek

gerekir, onu terk eden ahirette hesaba çekilir fakat inkâr eden kâfir olmaz. Namazda

vacibin terk veya tehiri hâlinde namaz bozulmaz, fakat bu eksikliği telafi için sehiv

secdesi yapmak gerekir.

Vacip şeklinde bir kategori sadece Hanefîler’e aittir. Diğer üç mezhep,

Hanefîler’in vacip dediği hususların bir kısmını farz, bir kısmını da sünnet

kapsamında değerlendirmişlerdir.

Hanefîler’e göre namazın vacipleri şunlardır:

Namaza “Allahü ekber” sözüyle başlamak. Bu diğer mezheplere göre farzdır.

Namazların her rekâtında Fâtiha Suresi’ni okumak. Diğer mezheplere göre

namazın her rekâtında Fâtiha’yı okumak farzdır.

Namazlarda farz olan kıraati ilk iki rekâtta yerine getirmek.

İlk iki rekâttan herbirinde Fâtiha’yı sadece bir kere okuyup, tekrar etmemek.

Fâtiha’yı, okunacak diğer sure veya ayetlerden önce okumak.

Farz namazların ilk iki rekâtında, vacip veya nafile namazların her rekâtında,

Fâtiha’dan sonra, Kur’an’dan Kevser suresi kadar kısa bir sûre veya buna denk

MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
Page 93: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Namaz II

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 18

düşecek bir miktar okumak (zammı sûre). Diğer üç mezhebe göre zammı sure

sünnettir.

Tek başına namaz kılanın öğle, ikindi ve gündüzün kılacağı nafile namazlarda

kıraatı gizli yapması. Sabah, akşam ve yatsı namazları ile gece kılınan nafile

namazlarda ise gizli veya açıktan okuyabilir.

İmamın, sabah, cuma, bayram, teravih ve vitir namazlarının her rekâtında; akşam

ve yatsı namazının ilk iki rekâtında açık olarak; öğle ve ikindi namazının bütün

rekâtlarıyla, akşam namazının üçüncü ve yatsı namazının da son iki rekâtında gizli

olarak kıraatta bulunması.

Vitir namazında Kunût duası okumak ve Kunût tekbiri almak Ebû Hanife’ye göre

vacip; Ebû Yûsuf ve İmam Muhammed’e göre ise sünnettir. Kunut dualarından

yalnızca birini okumak yeterlidir.

Kaza olarak kılınan bir namaz, gündüzün cemaatle kılınacak olsa, eğer sabah

namazı gibi açıktan okunması gereken bir namazsa yine açıktan okunması; öğle

namazı gibi gizli okunacak bir namazsa gizli okunması. Namazı tek başına kaza eden

ise, gizli veya açıktan okuma konusunda serbesttir.

İki bayram namazının üçer tane ilâve tekbirlerini almak. İkinci rekâtın rükû tekbiri

de, vacip olan ilave tekbirlere bitişik olduğu için vacip sayılır.

Secdede alın ile birlikte burnu da yere koymak.

Üç veya dört rekâtlı namazlarda ikinci rekâtın sonunda oturmak (ka’de-i ûlâ).

Namazların her oturuşunda teşehhütte bulunmak, yani “et-tehiyyâtü” duasını

okumak.

Namazda farz olan bir rüknü, zamanından ileriye ertelememek. Mesela ilk

oturuşta tahiyyâtı okuduktan sonra oturmaya devam etmemek.

Namazın rükünlerini yerine getirirken sırayı gözetmek.

Vaciplerden herbirini yerinde yapıp zamanından ileriye ertelememek.

Yanılarak terk edilen veya geciktirilen vaciplerden dolayı sehiv secdesi yapmak.

Namaz içinde okunan secde ayetinden dolayı tilavet secdesi yapmak. Şayet

secde ayetinden sonra üç ayetten daha fazla okumaya devam edilecekse, hemen

secde yapılır ve kalkınca kıraate devam edilir. Daha az okunacaksa, kıraat bittiğinde

rükuya gidilir ve bu rüku secde yerine geçer.

Ebû Hanife ve İmam Muhammed’e göre, namazın rükünlerinde ta’dîl-i erkâna

riayet etmek. Ebu Yusuf ile diğer üç mezhebe göre bu farzdır.

Page 94: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Namaz II

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 19

Sünnetlerin terki

hâlinde namaz

bozulmaz, sehiv secdesi

de gerekmez ancak hoş

olmayan yakışıksız bir

şey yapılmış olur.

Namazın sonunda selam vermek. Namazın sonunda en az “es-selamü” demek

vaciptir. Buna “aleyküm ve rahmetullah” sözünü ilave etmekse sünnettir. Fakihlerin

çoğunluğuna göre, sağ tarafa “es-selamü” demekle namaz sona ermiş olur.

NAMAZIN SÜNNETLERİ

Namazın sünnetleri; Hz. Peygamberin farz ve vacipler dışında yaptığı, ona

uymak maksadıyla yapana sevap kazandıran, terk edenin cezalandırılmayacağı

ancak kınanmayı hak ettiği birtakım söz ve fiillerdir. Sünnetlerin terki hâlinde namaz

bozulmaz, sehiv secdesi de gerekmez ancak hoş olmayan yakışıksız bir şey yapılmış

olur.

Hanefîler’e göre namazın sünnetleri şunlardır:

Beş vakit namaz ile cuma namazı için ezan ve kamet okumak.

İftitah tekbiri için elleri yukarıya kaldırmak. Erkekler ellerini kulak hizasına kadar;

kadınlar ise, omuzları hizasına kaldırırlar. Şâfiî ve Mâlikîler’e göre, erkekler de

ellerini yalnız omuzları hizasına kadar kaldırırlar. Şâfiî ve Hanbelîler’e göre, elleri

rükûya eğilirken ve rükûdan doğrulurken de omuz hizasına kaldırmak sünnettir.

Cemaatin iftitâh tekbirini, imamın tekbirinden hemen sonra alması.

İftitah tekbirinin hemen ardından elleri bağlamak. Erkekler göbek altından, sağ

elin iç kısmı, sol elin üst kısmı üzerine konularak baş parmak ile küçük parmak sol

bilek üzerinde halka yapılır. Kadınlarsa halka yapmaksızın ellerini göğsü üzerine

koyarlar. Şâfiîler’e göre, erkeklerin ellerini göbek üstüne koymaları; Mâlikîler’e göre

de elleri vakarlı bir şekilde yanlara salıvermek iyi görülmüştür.

Sübhâneke’yi okumak. İftitah tekbirinden sonra ve kıraatten önce okunur.

İlk rekâtta Fâtiha’dan önce gizli olarak eûzü-besmele, diğer rekâtlarda ise yalnız

besmele okumak.

Fâtiha’dan sonra gizlice “amin” demek.

İmamın intikal tekbirlerini ve rükûdan kalkarken, “semiallâhü limen hamideh”

cümlesini ve namazın sonunda verilen selamı, yüksek sesle yapması; cemaatin de

rükûdan kalkarken “Rabbenâ leke’l-hamd” duasını, tekbirleri ve selamı gizlice

söylemesi. Tek başına namaz kılan kimse, rükûdan kalkarken gizlice hem

“semiallâhü limen hamideh”, hem de “Rabbenâ leke’l-hamd” der.

Rükû ve secdeye eğilip kalkarken alınan intikal tekbirlerini söylemek.

Kıyam hâlindeyken iki ayağın arasını dört parmak kadar açmak. Şâfiîler’e göre iki

ayak arası bir karış kadar açılır.

MehmetAli
Highlight
Page 95: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Namaz II

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 20

Rükûda erkeklerin bacakları dik, baş ve sırt düz, pazular vücuda bitişmemiş hâlde

elleriyle, parmak araları serbest bırakılarak dizlerini kavramaları. Kadınlar ise

dizlerini hafif bükerek, sırtları meyilli şekilde ellerini dizleri üzerine koymakla

yetinirler.

Rükûda üç defa “sübhâne rabbiye’l-azîm”, secdede de yine üç defa “sübhâne

rabb’iye’l-a’lâ” tesbihlerini söylemek. Mâlikîler’e göre rükû ve secdede tesbih

sayısının bir sınırı yoktur.

Teşehhüt oturuşları ile iki secde arası oturuşlarda (celse), erkeklerin sol ayağını

yere yatırıp sağ ayağı dikmesi ve sağ ayağın parmaklarını kıbleye doğru kıvırması.

Kadınlar ise ayaklarını sağ taraflarına yatık bulundurarak otururlar. Bu oturmaya

“teverrük” denir.

Secdeye varılırken önce dizleri, sonra elleri, sonra yüzü yere koymak, secdeden

kalkarken tersini yapmak.

Oturuşlarda ve iki secde arası celsede, elleri uyluklar üzerine koymak. Parmaklar

az açılarak uçları dizlerin üzerine gelecek şekilde konulur ve diz kapakları tutulmaz.

Oturuşlarda tahiyyâtı okurken “lâ ilâhe” denilince, sağ elin baş parmağı ile orta

parmak halka yapılıp işaret/şehadet parmağının kaldırılması, “illâllah” denirken de

indirilmesi.

Farz namazların üçüncü ve dördüncü rekâtlarında Fâtiha okumak. Diğer üç

mezhebe göre Fâtiha’nın son iki rekâtta da okunması farzdır.

Farzların, vitir namazının ve müekked sünnetlerin son oturuşlarında, gayri

müekked sünnetler ile diğer nafile namazların da her oturuşunda tahiyyâttan sonra

“Allahümme Salli” ve “Allahümme Bârik” dualarını okumak.

Bütün namazların son oturuşlarında tehiyyat ve salli-bârik dualarından sonra,

dua edilmesi. Burada “Rabbenâ” duaları okunabilir.

“es-Selamü aleyküm ve rahmetullah” diyerek selam verirken yüzün önce sağa,

sonra sola döndürülmesi.

Başkaları tarafından rahatsız edecek şekilde önünden geçilmesine mani olmak

için, namaz kılan kimsenin hemen önüne bir engel/işaret (sütre) koyması. Geçecek

olan kişiyi “sübhânallah” diyerek veya işaretle uyarmak caizdir. Sütre aynı zamanda

namaz kılanın gözlerinin sütrenin gerisine bakmasını ve çevrenin etkisinden

kurtularak namaza odaklanmasını sağlar.

Page 96: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Namaz II

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 21

Kural olarak namazdaki

bir vâcibi terk etmek

tahrîmen mekruh; bir

sünneti terk etmek ise

tenzihen mekruh sayılır.

NAMAZIN ADABI

Adab, edep kelimesinin çoğulu olup Hz. Peygamber’in bazen yapıp bazen terk

ettiği ve yapılması daha faziletli görülen şeyleri ifade eder. Bunlara mendub veya

müstehap da denilir. Namazın başlıca adabı şunlardır: Namaz kılarken tevazu,

sükûnet ve huzur içinde bulunmak. Kıyafete çeki düzen vermek. Erkeklerin iftitâh

tekbiri alırken ellerini yenlerinin dışına çıkarması. Kâmet sırasında “hayye ale’l-

felâh” denirken imam ve cemaatin namaz için ayağa kalkması ve “Kad kâmeti’s-

salâh” denilirken imamın namaza başlaması. Namazda bulunan erkek ve kadının

kıyamda secde yerine, rükûda ayaklarının üzerine, secdede burnun iki kanadına,

otururken kucağına ve uyluk üzerlerine, selam verirken de omuz başlarına bakması.

Namaz sırasında mümkün olduğu ölçüde öksürük, esneme ve geğirme gibi işlerden

uzak durmak, buna gücü yetmezse, ağzını sağ elinin arkası ile kısmen kapatması.

NAMAZIN MEKRUHLARI

Namazda yapılması hoş karşılanmayan söz ve davranışlara “namazın

mekruhları” denir. Bunlar tahrîmen ve tenzîhen olmak üzere ikiye ayrılır. Kural

olarak namazdaki bir vacibi terk etmek tahrîmen mekruh; bir sünneti terk etmek ise

tenzihen mekruh sayılır. Yukarıda namazın vaciplerini ve sünnetlerini saymıştık.

Namazda mekruh olan şeylerin başlıcaları şunlardır:

İkinci rekâtta birinci rekâta göre daha uzun okumak.

Bir özür olmaksızın duvar, baston gibi bir yere dayanmak.

Özürsüz olarak peş peşe bir kaç adım yürümek.

Bir rekâtta bir sûrenin iki kere okunması veya farzların iki rekâtında da aynı

surenin tekrarlanması.

Kıraatta, Kur’an-ı Kerim’deki sıraya uyulmaması.

Namazda elbise veya bedeniyle oynamak.

Erkeklerin secdede kollarını tam olarak yere döşemeleri.

Namazda gerinmek veya esnemek.

Verilen bir selamı, namaz içinde el veya baş işaretiyle almak.

Dişlerin arasında kalan nohut tanesinden küçük bir şeyi yutmak. Nohut

tanesinden büyük olursa namaz bozulur.

Yemek sofrası hazır olduğu hâlde namaza başlamak.

Page 97: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Namaz II

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 22

Namazın farzları olan

şart veya rükünlerinden

biri yerine

geririlmediğinde namaz

bozulur ve baştan

başlayarak yeniden

kılınması gerekir. Ayrıca

namaz sırasında ortaya

çıkan bir takım söz, fiil

ve durumlar sebebiyle

de namaz bozulabilir.

Gözleri yummak veya sağa sola bakınmak.

Parmakları birbirine geçirmek veya parmak çıtlatmak.

İmamdan önce rükû veya secdeye gitmek yahut ondan önce rükûdan veya

secdeden başını kaldırmak.

Yanmakta olan bir ateşe doğru namaz kılmak.

Arada bir perde olmaksızın, bir insanın yüzüne karşı namaz kılmak.

Abdesti sıkışık hâldeyken kendini sıkarak namaza başlamak.

Özürsüz olarak tek ayak üzerinde durmak veya bir ayağı yerden kesmek.

Elbiseyi giymeden, omuzlar üzerine atarak aşağı salıvermek.

İmkânı olduğu hâlde kirli elbise giymek.

Erkeklerin özür bulunmadıkça ipekli elbise giyerek namaz kılmaları.

Rükûya veya secdeye varırken elbiseyi yavaşça yukarıya çekmek.

Erkeklerin tembellik veya önem vermeme sebebiyle başı açık kılması. Ancak

tevazu ve huşu maksadıyla başın açık olması caizdir.

Üzerinde görünecek şekilde canlı resmi bulunan elbise ile kılmak veya böyle bir

kumaş üzerine secde etmek.

Namaz kılınan mekânda görünür şekilde canlı resmi veya heykeli bulunması.

Çöplük, mezbaha, mezarlık, yolun kenarı, hamam, hayvan barınağı gibi yerlerde

ve Kâbe’nin üstünde namaz kılmak. Bunlardaki kerahet, temizlik hassasiyeti ve saygı

bakımındandır.

NAMAZI BOZAN ŞEYLER

Namazın farzları olan şart veya rükünlerinden biri yerine geririlmediğinde

namaz bozulur ve baştan başlayarak yeniden kılınması gerekir. Ayrıca namaz

sırasında ortaya çıkan birtakım söz, fiil ve durumlar sebebiyle de namaz bozulabilir.

Namazı bozan şeylerin başlıcaları şunlardır:

Namazda Konuşmak

Sebebi ne olursa olsun namazda bilerek veya bilmeyerek konuşmak veya

diğer kişilerle konuşma anlamına gelecek ifadeler kullanmak namazı bozar. Buna

göre:

Aksırana “yerhamükellah” denilmesi namazı bozar.

Page 98: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Namaz II

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 23

Namaz kılana dışardan

bakan birinin, onun

hareketleri hakkında,

bu işi yapan kimsenin

namazda olmadığı

hususunda hiç şüpheye

düşmediği işe çok iş

(amel-i kesîr); namazda

olup olmadığı

hususunda şüpheye

düşeceği işe de az iş

(amel-i kalîl) denir.

Herhangi bir sebeple sesli bir şekilde ağlamak veya “ah, uf, of, tüh” gibi sesler

çıkarmak namazı bozar. Ancak kendine hakim olamayacak durumdaki hastanın

inlemesi namazı bozmaz.

İşitilen ölüm ve benzeri kötü bir habere “İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn” diye

cevap vermek namazı bozar.

Namaz kılan kişi, dışarıdaki birine cevap vermek maksadıyla Allah’ın adını

duyunca “celle celâlüh” dese veya Hz. Peygamber’in adı anılınca “salavat” getirse

yahut imam okurken “sadaka’llahü’l-azîm” dese namazı bozulur.

Sözle selam vermek veya başkasının selamını sözle almak yahut musafaha

suretiyle selamlaşmak namazı bozar.

Namaz kılana “ileri git” veya “sağa kay” denilip de, bu kimse emre uyarak

harekette bulunsa namazı bozulur.

İmam kıraatinde takılarak başka ayete geçtikten sonra, önceki takıldığı yeri

düzelten cemaatin namazı bozulur.

Yanında namaz kılmayan başka birinin okuduğu Kur’an’daki yanlışlığı düzeltse

veya ona hatırlatsa namazı bozulur.

Namazda Bir Şey Yemek Veya İçmek

Namaza başladıktan sonra ağza konulup yenilen veya içilen bir şey, az

miktarda bile olsa namazı bozar. Namazdan önce dişleri arasında kalan ve nohuttan

büyük olan bir şeyi yutmak namazı bozar. Sakız çiğnemek veya namazdan önce ağza

alınan bir şekeri eridikçe yutmak namazı bozar.

Peş peşe Çok İş Görmek (Amel-i Kesîr)

Namaz kılana dışardan bakan birinin, onun hareketleri hakkında, bu işi yapan

kimsenin namazda olmadığı hususunda hiç şüpheye düşmediği işe çok iş (amel-i

kesîr); namazda olup olmadığı hususunda şüpheye düşeceği işe de az iş (amel-i kalîl)

denir. Hanefîler’e göre amel-i kesîr sayılarak namazı bozan başlıca hareketler

şunlardır:

Yerden bir taş alarak bir kuşa veya bir hayvana atmak.

Bir rekâtta peş peşe üç kere kaşınmak. Bir uzvu, elini kaldırmadan bir kaç

defa kaşımak, bir kaşıma sayılır.

Özürsüz yere birbiri ardınca hiç durmadan en az üç adım atmak.

Başkasına el, sopa ve benzeri bir şeyle vurmak.

Page 99: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Namaz II

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 24

Bir ayakkabıyı iki elle giymek.

Ellerini kullanarak bir şey yemek, içmek; yağ, krem ve benzeri bir şey

sürmek, saçını taramak veya örmek.

Çocuğu alıp süt emzirmek.

Kıbleye Sırtını Çevirmek

Hanefî ve Şâfiîler’e göre, özürsüz olarak kıbleye sırt çevirmek namazı bozar.

Avret Yerinin Açılması

Namaz kılarken bilerek avret yerini açmak ve avretin bir rükün eda edecek

süreyle açık kalması namazı bozar. Hanefîler’e göre, bir avret yerinin dörtte birinin

istemeyerek de olsa açılması ve bir rükün eda edecek süreyle açık kalması, namazın

bozulması için yeterlidir.

Yüksek Sesle Gülmek (Kahkaha)

Namaz kılanın, kendisinin duyacağı kadar hafif bir sesle gülmesi sadece

namazı bozar, başkalarının duyacağı kadar yüksek sesle gülmesi (kahkaha), hem

namazı hem de abdesti bozar. Hanefîler dışındaki diğer üç mezhebe göre ise yüksek

sesle gülmek yalnız namazı bozar, abdesti bozmaz.

Bayılmak, Delirmek Veya Ölmek

Bu durumlarda, kişi kendisini kaybettiği için namazı bozulmaktadır.

Namaz İçinde Niyet Değiştirmek

Kılmakta olduğu bir namazdan başka bir namaza geçmeye niyet edip tekbir

almakla, önceki kılınan namaz bozulmuş olur.

Özürsüz Olarak Namazın Bir Şart Veya Rüknünü Yerine

Getirmemek

Namazın altı şartı ve altı rüknünden oluşan toplam on iki farzından birininin

mazeretsiz olarak yerine getirilmemesi namazı bozar.

Page 100: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Namaz II

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 25

Bir Rüknü İmamdan Önce Yapmak

İmama uyan kişi, bir rüknü imamdan önce yapsa ve imamla birlikte bir daha

iade etmese namazı bozulur. Mesela imam daha rükûya gitmeden rükûyu yapıp

doğrulmak böyledir.

Arada Boşluk veya Engel Bulunmaksızın Erkeğin Kadınla Aynı

Hizada Namaz Kılması

Arada bir kişinin sığabileceği kadar boşluk veya perde ve duvar gibi bir engel

bulunmaksızın erkekle kadının yan yana aynı namaz kılmaları ve bu hâlin bir rükûn

eda edecek kadar sürmesi hâlinde erkeğin namazı bozulur.

Teyemmümle Namaz Kılmakta Olan Kişinin Su Bulması

Teyemmümle namaz kılmakta olan birisi, abdest alacak kadar su bulursa

namazı bozulur.

Diğer Sebeplerle Namazın Bozulması

Sabah namazını kılarken güneşin doğması, bayram namazını kılarken zevâl

vaktinin veya cuma namazını kılarken ikindi vaktinin girmesi, mest üzerine

mesheden kişinin mesih süresinin dolması gibi sebeplerle de namaz bozulur.

Page 101: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Namaz II

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 26

Öze

t • Namaz ibadetinin üzerinde ittitak edilen toplum on iki farzı bulunmaktadır. Bunlardan altı tanesi namaza hazırlık mahiyetinde olup namazın şartları olarak adlandırılır. Diğer altı tanesine de namazın bir parçası olduklarından rükün denir.

• Namazın şartları şunlardır: 1- Hadesten temizlenmek, 2- Necasetten temizlenmek, 3- Avret yerini örtmek, 4- Kıbleye yönelmek, 5- Vaktin girmesi, 6- Namaza niyet etmek.

• Namazın rükûnleri şunlardır: 1- Başlangıç tekbiri, 2- Kıyam, 3- Kıraat, 4- Rükû, 5- Secde, 6- Namazın sonunda Tahiyyat okuyacak kadar oturmak.

• Namazın rükünlerinden olup olmadığı tartışılan iki husus vardır ki bunlar; ta’dîl-i erkân ve namazdan kendi fiili ile çıkmaktır.

• Hanefîler'e göre namazın, farz seviyesinde olmasa da yerine getirilmesi gereken vacipleri vardır. Diğer mezhepler bunları farz veya sünnet kategorisi içine dâhil etmektedirler.

• Namazı Hz. Peygamber'in kıldığı gibi kılabilmek için, farz ve vaciplerin ötesinde sünnet ve adap denilen bazı hususlar da bulunmaktadır. Bunlara riayet eden kişi, iyi niyetinin ve güzel hareketinin karşılığını alır.

• Namazda yapılması hoş karşılanmayan şeylere, namazın mekruhları denir. Nazmazın vaciplerini terk etmek tahrîmen mekruh; sünnetlerini terk etmek ise tenzihen mekruhtur.

• Namazın şart veya rükunlarından birini eksik bırakmak veya namaz içinde namazla bağdaşmayan işler yapmak namazı bozar.

Öd

ev

• Halk arasında "namazı bozup bozmadığı konusunda tereddüt edilen bir kaç konu" bulup araştırarak iki yüz kelimeyi aşmayacak şekilde yazınız.

• Hazırladığınız ödevi sistemde ilgili ünite başlığı altında yer alan “ödev” bölümüne yükleyebilirsiniz.

Page 102: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Namaz II

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 27

Değerlendirme

sorularını sistemde ilgili

ünite başlığı altında yer

alan “bölüm sonu testi”

bölümünde etkileşimli

olarak

cevaplayabilirsiniz.

DEĞERLENDİRME SORULARI

1. Aşağıdakilerden hangisi namazın şartlarından değildir?

a) Kıbleye yönelmek

b) Vaktin girmesi

c) Niyet

d) Namazdan kendi fiili ile çıkmak

e) Avret yerini örtmek

2. Namaz avreti konusunda en müsamahalı mezhep aşağıdakilerden hangisidir?

a) Hanefî

b) Malikî

c) Şafiî

d) Hanbelî

e) Ebu Hanife

3. “Namazı …….... kıl, eğer buna gücün yetmezse …..…… kıl, yine gücün yetmezse

………….. kıl” hadisinde boş bırakılan yerlere sırasıyla hangi kelimeler gelmelidir?

a) Ayakta – oturarak - uyanınca

b) Eda ile – iade ile – kaza ile

c) Camide – mescitte – tek başına

d) Zamanında – ilk fırsatta – kaza ile

e) Ayakta – oturarak – yan yatara

4. “Ben yedi kemik üzerine secde etmekle emrolundum” hadisinde aşağıdaki

uzuvlardan hangisi yer almamaktadır?

a) Eller

b) Dizler

c) Ayaklar

d) Alın

e) Çene

Page 103: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Namaz II

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 28

5. Aşağıdakilerden hangisi Hanefîlere göre namazın sünnetlerinden değildir?

a) Beş vakit namaz ile cuma namazı için ezan ve kâmet okumak.

b) Sübhâneke duasını okumak.

c) Vitir namazında Kunut duasını okumak.

d) İftitah tekbiri için elleri yukarıya kaldırmak.

e) İftitah tekbirinin hemen ardından elleri bağlamak.

Cevap Anahtarı:

1.d 2.b 3.e 4.e 5.c

Page 104: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Namaz II

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 29

YARARLANILAN VE BAŞVURULABİLECEK DİĞER

KAYNAKLAR

Akyüz, V. (2006). Namaz. İstanbul: İz Yayıncılık.

Akyüz, V. Mukayeseli İbadetler İlmihâli: İslam Fıkhında İbadetler (4 cilt hâlinde 1995)

İstanbul: İz Yayıncılık.

Alptekin, Y. (2007). Namazla Yeniden Doğdum. İstanbul:Nesil Yayınları.

Altuntaş, H. (1998). Kur’an’ın Tercümesi Ve Tercüme İle Namaz Meselesi.Ankara:

Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları.

Aydüz,D.(2008).Namazı Anlayarak Kılmak: Namaz Dualarının Açıklaması,

İstanbul:Işık Yayınları.

Balkan, A. (2009). Namaz Aşıkları. İstanbul: Işık Yayınları .

Bilmen, Ö. N. Büyük İslam İlmihâli (ty.). İstanbul: Bilmen Yayınevi.

Buladı, K.(2006). Namaz “Akılları Durduran Mucize”. İstanbul:Kayıhan Yayınları.

Döndüren, H. (2009). Delilleriyle İslam İlmihâli.İstanbul.

Ekerim, E. S. (2006). Namaz Ve Karakter Gelişimi. İstanbul:İnsan Yayınları.

Elbani, M.N.(2004).Hadislerle Hz. Peygamberin Namaz Kılma Şekli(Tercüme: Osman

Arpaçukuru). İstanbul.

Günenç, H. Büyük Şafii İlmihâli (ty.). Ankara: Hilal Yayınları.

Günenç, H. Şafiiler İçin Namaz Kitabı (ty). İstanbul: Emel Yayıncılık.

Komisyon, İlmihâl I-II (1998).Ankara.Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Araştırmaları

Merkezi.

Komisyon, İslam İlmihâli (2006).İstanbul.Marmara Üniversitesi İlahiyat

Fakültesi:Vakfı Yayınları.

Kırbaşoğlu, M. H. Ahir Zaman İlmihvli .(2010).Ankara.

Kırbaşoğlu,M.H.(1997)Namazların Birleştirilmesi: el-Cem'u beyne's-salateyn.Ankara:

Araştırma Yayınları.

Mehmed Zihni Efendi, (1971). Nimet-i İslam: Mufassal İlmihâl .İstanbul:Salah Bilici

Kitabevi.

Meşhur, M.(1997).Namazla Dirilmek (Çeviren: Orhan Aktepe).İstanbul:Ravza

Yayınları.

Nurbaki, H. Namazın Sırları .(1986). İstanbul:Damla Yayınevi.

Page 105: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Namaz II

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 30

Öztürk, M. (2006).Haydin Felaha: Cemaatle Namazın Fazileti.İstanbul:Erkam

Yayınları.

Rudani, (2009). Hadislerle Müslümanlık 1: Namaz .İstanbul:İz Yayıncılık.

Şentürk, Lütfi-Yazıcı, Seyfettin, (2010). İslam İlmihâli .Ankara .

Tokpınar, C. (2002). Sabah Namazına Nasıl Kalkılır.İstanbul:Nesil Yayınları.

Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi.“Namaz”. maddesi, Cilt: 32, s. 350-357,

.Ankara.

Page 106: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

İÇİN

DEK

İLER

• Namazda Kıraat Hataları

• Cemaatle Namaz

• İmamlık

• İmama Uyanın Hâlleri

HED

EFLE

R

• Bu üniteyi çalıştıktan sonra

• Kıraat hatalarının namaza etkisini değerlendirebilecek

• Cemaatle namazın önemi ve kurallarını açıklayabilecek

• İmamlık yapmanın şartları ve hükümlerini özetleyebilecek

• İmama uymakla ilgili farklı durumları ayırt edebileceksiniz.

ÜNİTE

5

NAMAZ III

İSLAM İBADET

ESASLARI

Page 107: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Namaz III

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 2

Kıraat hatasını, Arapça

bilen veya bilmeyen

herkes yapabilir.

Kur’an-ı Kerim’in bir

kelimesi kasten

değiştirilir ve bununla

anlam da bozulursa,

namazın da bozulacağı

konusunda görüş birliği

vardır.

GİRİŞ

Bir önceki ünitede açıkladığımız üzere namazda Kur’an’dan bir parça okumak

(kıraat), namazın en önemli farzlarından biridir. Bu farzı yerine getirebilmek için

Fâtiha Suresi’ni ve arkasından okunacak birkaç kısa sure veya ayeti iyi ezberlemek

ve yanlışsız olarak okumak gerekmektedir. Her müminin gönülden gelen bir istekle

bu hassasiyeti göstermesi beklenir. İster Arapçayı bilsin ister bilmesin birçok kişi

bilerek veya bilmeyerek okuyuşta hata yapabilmektedir. Kıraat hataları ilgili sure

veya ayetleri iyi ezberleyememek, unutmak veya dil sürçmesi gibi sebeplerden

kaynaklanabilir. Bu hataların bir kısmı namazın bozulmasına yol açarken bir kısmı

namazın geçerliliğine bir zarar vermemektedir. Kitabımızın bu ünitesinde önce özel

bir başlık altında bu konuyla ilgili fıkhî hükümleri özetleyeceğiz. Ardından cemaatle

namaz, imamlık ve imama uyan kişinin farklı hâlleri gibi namazla ilgili çeşitli

meseleleri ele alacağız.

NAMAZDA KIRAAT HATALARI (ZELLETU’L-KÂRÎ)

Namazda kıraat sırasında meydana gelen okuyuş hatalarına "zelletü'l-kârî =

okuyanın hata yapması" denmektedir. Kıraat hatasını, Arapça bilen veya bilmeyen

herkes yapabilir. Arapça bilenler genellikle unutma veya kelimeleri başka bir ayet

veya hadiste geçen kelimelerle karıştırma gibi hatalar yaparken; Arapça bilmeyenler

için ayrıca harfleri doğru yerlerinden çıkarma (telaffuz) ve harekeyi doğru belirleme

zorlukları da söz konusu olmaktadır.

Alimler kıraat hatalarının, namazın rükûnlerinden olan kıraatin yerine gelip

gelmediğine, dolayısıyla namazın geçerli olup olmadığına etkisi üzerinde düşünmüş

ve birtakım ölçüler belirlemişlerdir. Fakat getirilen ölçüler daha ziyade anlamın

bozulup bozulmaması, değiştirilen kelimenin Kur'an'da mevcut olup olmaması gibi,

yine Arapça bilmeyen ve Kur’an metnine hâkim olmayan kişilerin kolaylıkla ve tam

olarak farkına varamayacağı hususiyetler içerdiği için, bu eğitimleri almamış kişiler

bakımından, bu konuda verilen bilgi ve ölçülerin anlaşılabilirlik ve uygulanabilirlik

durumu oldukça sınırlı olmaktadır.

Kur’an-ı Kerim’in bir kelimesi kasten değiştirilir ve bununla anlam da

bozulursa, namazın da bozulacağı konusunda görüş birliği vardır. Bunun dışında ne

tür kıraat hatalarının namazı bozduğunu belirleme konusunda ortaya konulan

ölçüler bakımından yaklaşık miladi on birinci yüzyıldan önceki Hanefîler

(mütekaddimûn) ile bu tarihten sonraki Hanefîler (müteahhirûn) arasında farklılık

bulunduğu da göze çarpmaktadır. Önceki Hanefîler’in belirledikleri ölçüler, az ve öz

olup ibadetlerde ihtiyat bakımından tercihe şayan görülmekle birlikte; sonraki

Hanefîler’in ölçüleri, özellikle Arapça bilmeyen kişilerin hatalarına daha ayrıntılı yer

vermek ve kolaylıklar getirmek amacını taşımaktadır.

MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
Page 108: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Namaz III

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 3

Önceki Hanefîler’e Göre Namazı Bozan Kıraat Hataları

İnanılması küfrü gerektirecek şekilde manayı değiştiren okuyuş.

Benzeri Kur’an’da bulunmayan okuyuş. “es-serâir” yerine “es-serâil” okumak

gibi.

Anlamı aşırı (fâhiş) şekilde değiştirip bozan okuyuş. “Hâze’l-ğurâb (bu

karga)” yerine “hâze’l-ğubâr (bu toz)” okumak gibi.

Hanefîler’den Ebu Hanife ile İmam Muhammed, okunan lafzın Kur’an’da

bulunup bulunmadığına bakmaksızın, anlamın aşırı şekilde değişip değişmediğini

ölçü alarak, anlam aşırı değişirse namazın bozulacağını söylemişlerdir. Ebu Yûsuf ise

anlam değişikliğine bakmaksızın, okunan lafzın Kur’an’da bulunup bulunmadığını

ölçü alarak, eğer benzeri Kur’an’da varsa, aşırı anlam değişikliği olsa bile, namazın

bozulmayacağı; benzeri Kur’an’da bulunmuyorsa, aşırı anlam değişikliği olmasa bile

namazın bozulacağı sonucuna ulaşmıştır.

Sonraki Hanefîler’e Göre Namazı Bozan ve Bozmayan Kıraat

Hataları

Sonraki Hanefî fakihlerinin, hangi tür kıraat hatalarının namazı bozacağı veya

bozmayacağına dair görüşlerini şöylece özetleyebiliriz:

Kasıtsız yapılan irap hataları namazı bozmaz. İrap hatası yüzünden ortaya

çıkan anlamın, normal şartlarda söylendiğinde insanı kâfir yapacak bir söz olup

olmaması önemli değildir. Çünkü insanların çoğu, Kur’an-ı Kerim’in irap yönlerini

birbirinden ayıramadıkları için söylediklerinin ne anlama geldiğini de bilmezler.

Mesela “Ve iz ibtelâ İbrâhîme Rabbühû (Rabbi, İbrahim’i denediği zaman)” ayetini

“Ve iz ibtelâ İbrâhîmü Rabbehû (İbrahim, Rabbini denediği zaman)” şeklinde

okumak gibi. “Na’büdü” kelimesini “na’bidü” şeklinde okumak da böyledir.

Aralarında mahreç (çıkış yeri) yakınlığı olan veya aynı mahreçten olup

birinin diğerine ibdâli (çevrilmesi) caiz olan harflerden biri yanlışlıkla diğeri yerine

kullanılsa, namaz bozulmaz. Buna göre kaf ile kâf harfi arasında mahreç yakınlığı

bulunduğundan, “felâ takher” yerine “felâ tekher” veya “fethun karîb” yerine

“Fethun garîb” okunması; yine sîn ile sâd aynı mahreçten olup birbirine ibdâl

edilebildiğinden, “es-samed” yerine “es-semed” okunması namazı bozmaz.

Kolaylıkla ayırt edilebilen harflerden birini diğerinin yerine okumak namazı

bozar. “es-Sâlihât” yerine “et-tâlihât” okumak veya “Allahü ehad” yerine “Allahü

ehat” okumak gibi.

Farklı okunan iki harfi, halk arasında bunları birbirinden ayırma güçlüğü

varsa (umûmü’l-belvâ), keyfi yapmamak şartıyla, birbiri yerine okumak namazı

MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
Page 109: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Namaz III

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 4

(Tecvîd) kuralları

arasında yer alan ihfâ,

izhâr, idğâm, iklâb,

ğunne, işmâm, revm,

medleri biraz az veya

çok yapmak gibi

hususlar, anlama etki

etmedikleri için namaza

zarar vermezler.

bozmaz. “dat” yerine “dâl”, peltek “zel” veya kalın ”zı” harfinin; peltek “zel” yerine

keskin “ze” veya kalın “zı” harfinin; “sâd” ile ”sin” veya kalın “tı” ile “te” harflerinin

birbirinin yerine okunması böyledir. Mesela “es-sırâta” kelimesinde “sâd” yerine

“es-sirâta” şeklinde “sin” ile okumak “ve le’d-dâllîn” yerine “vele’z-zâllîn” okumak

namazı bozmaz.

Şeddeli harfi yanlışlıkla şeddesiz, şeddesiz bir harfi de şeddeli; uzun

okunacak bir harfi kısa, kısa okunacak olanı uzun; idğam edilecek harfi idğamsız,

idğamsız okunacak olanı idğamlı; ince okunacak harfi kalın, kalın okunacak harfi ince

okumak namazı bozmaz. “İyyâke” kelimesini şeddesiz “iyâke” şeklinde veya “lâ

raybe” yerine “lâ reybe” okumak gibi.

Herhangi bir kelimeye, anlama bir etkisi bulunmayan elif lâm ve benzeri

bir harf ilâvesiyle de namaz bozulmaz. “Sırâtallezîne” yerine “es-sırâtallezîne”

şeklinde okumak gibi.

Bir kelimenin harflerini sonrakine bitiştirmekle de namaz bozulmaz.

“İyyâke na’büdü” yerine “İyyâ kena’büdü” şeklinde okumak gibi.

Kelimeye yanlışlıkla bir harf ilâve edildiğinde, eğer anlam değişmiyorsa

namaz bozulmaz. “Yüdhilhü nâran” yerine mîm harfi ilavesiyle, “Yüdhilhüm nâran”

okumak gibi. Fakat anlam değişirse, bir görüşe göre namaz bozulur.

Kelimenin bir harfi yanlışlıkla eksik okunduğunda, eğer bu harf, kelimenin

aslından olur ve anlam değişirse, Ebû Hanîfe ve İmam Muhammed’e göre namaz

bozulur. “razaknâhüm” yerine râ harfini düşürerek “zeknâhüm” okunması gibi. Yine

kelimenin aslından olmamakla birlikte, bir harfi düşürmekten dolayı, küfre yol

açacak bir anlam meydana gelirse namaz bozulur. “Ve mâ halaka’z-zekere ve’l-

ünsâ” yerine vâv harfini düşürerek “Ve mâ halaka’z-zekere el-ünsâ” okunması gibi.

Düşürülen harf, anlamı değiştirmediği takdirde namaz bozulmaz. “el-Vâkıatü”

kelimesini “tâ”sız olarak “el-Vâkıa” şeklinde okumak gibi.

Bir kelime tekrar edilse, eğer bununla anlam değişmezse namaz bozulmaz,

bazı fakihlere göre anlam değişse de bozulmaz. Diğer bazı fakihlere göre ise bozulur.

“Rabbi’l-âlemîn” yerine “Rabbi rabbi’l-âlemîn” okumak gibi.

Yanlışlıkla bir kelime ilâve etmek yahut bir kelime veya bir harf eksiltmek

yahut bir kelime veya harfi öne almak yahut sonraya bırakmak yahut başka bir

kelime veya harfe çevirerek okumakla anlam bozulmuyorsa namaz da bozulmaz.

“Teâlâ” yerine “yâ” harfi düşürülerek “teâle” okumak, “infeceret” yerine

“inferecet”, “evvâb” yerine “eyyâb” okumak gibi.

Fakat ilâve edilen kelime, Kur’an’da bulunmakla birlikte, anlamı küfrü

gerektirecek şekilde değiştirirse namaz bozulur. Meselâ “Men âmene billâhi ve’l-

MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
Page 110: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Namaz III

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 5

yevmi’l-âhiri ve amile sâlihan felehüm ecruhüm” ayetinde “sâlihan”dan sonra “ve

kefera” kelimesini ilâve etmek gibi.

Kelimelerin yer değiştirmesi anlamı değiştirmezse namaz bozulmaz. “Fîhâ

zefîrun ve şehîkun” yerine “fîhâ şehîkun ve zefîrun” okunması gibi.

Nesebi değiştiren kıraat da namazı bozar. Meselâ “Meryem ibnete İmrân”

ayetinde İmrân yerine Ğaylân okumak gibi.

Peltek konuşan kimsenin “râ” harfini “gâ” veya “lâm” yahut “yâ” olarak

telaffuz etmesi namazı bozmaz. Ancak bu kişinin telaffuzunu düzeltmeye gayret

etmesi ve okumakta güçlük çekmeyeceği ayetleri bulup okuması gerekir. Böyle bir

kişi “ümmî” gibi değerlendirilir.

Bir kimse namazı bozacak derecede aşırı hata ile kıraatte bulunduktan

sonra, geri dönüp yanlışını düzeltirse namazı caiz olur.

Şâfiî ve Hanbelîler’e göre, namazda Fâtiha’yı okumak farz olduğu için,

Fâtiha’yı anlamı değiştirecek şekilde yanlış okumak, ister bilerek isterse yanlışlıkla

yapılsın namazı bozar. Ancak Fâtiha dışındaki kıraatte meydana gelen hata namazı

bozmaz, fakat bilerek anlamı bozacak şekilde yanlış okursa hem kendisinin, hem de

ona uyan cemaatin namazı bozulur.

Kur’an-ı Kerim’i güzel okuma (tecvîd) kuralları arasında yer alan ihfâ, izhâr,

idğâm, iklâb, ğunne, işmâm, revm, medleri biraz az veya çok yapmak gibi hususlar,

anlama etki etmedikleri için namaza zarar vermezler.

NAMAZI CEMAATLE KILMAK

Namazı Cemaatle Kılmanın Önemi Ve Fazileti

Cemaat kelimesi topluluk, grup anlamına gelmektedir. Birlikte kılınan bir

namazda imam ile ona uyanların oluşturduğu topluluğa cemaat denir.

İslam dininin, ibadetler vesilesiyle mensuplarını bir araya getirmeyi, onların

sosyal ilişkilerini iyileştirmeyi, topluluk hâlinde yardımlaşma ve birlikte hareket etme

bilincini geliştirmeyi amaçladığı görülmektedir. Nitekim günlük olarak beş vakit

namazın, haftalık olarak cuma namazının, yıllık olarak iki kere ramazan ve kurban

bayram namazlarının, çevredeki Müslümanların toplanması sonucu cemaatle eda

edilmesi, ayrıca yılda bir kere dünyanın her bir tarafından gelebilen Müslümanların

hac vesilesiyle Mekke’de toplanmaları, cemaate verilen önemi göstermektedir.

Cemaatle namaz Kur’an, sünnet ve icma delillerine dayanmaktadır.

Yüce Allah savaş sırasında, en korkulu, en zahmetli ve en sıkıntılı anlarda bile

cemaatle namaz kılınmasını isteyerek Hz. Peygamber’e hitaben şöyle buyurmuştur:

Page 111: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Namaz III

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 6

Cemaate katılma

bakımından en önemli

namaz Cuma namazı,

sonra sabah namazı,

sonra yatsı namazı,

sonra da ikindi

namazıdır.

Hz. Peygamber (s.a.s) cemaatle namazı teşvik ederek şöyle buyurmuştur:

Cemaate katılma bakımından en önemli namaz cuma namazı, sonra sabah

namazı, sonra yatsı namazı, sonra da ikindi namazıdır. Hz. Peygamber (s.a.s)

cemaatin önem ve fazileti konusunda şöyle buyurmuştur:

“Kim yatsı namazını cemaatle kılarsa, gece yarısına kadar namaz kılmış

sevabını alır. Sabah namazını da cemaatle kılarsa bütün geceyi namaz kılarak

geçirmiş gibi sevap alır” (Buhârî, “Ezân”, 34; Müslim, “Mesâcid”, 260).

“İnsanlar ezan ile ilk safın sevabını bilseler, sonra bunları yapmak için kura

çekmekten başka bir çare bulamasalar, mutlaka kura çekerlerdi. Namazı ilk

vaktinde kılmanın sevabını bilselerdi bunun için yarışırlardı. Yatsı namazı ile

sabah namazının faziletini bilselerdi, emekleyerek de olsa bu namazları

cemaatle kılmaya gelirlerdi” (Buhârî, “Ezân”, 9, 32; Müslim, “Salât”, 129, 131).

“Bir kimse temizliğini tam ve güzel yapar, sonra şu mescitlerden bir

mescide gitmek için yola çıkarsa, Allah attığı her adım için bir sevap yazar, onu

bir derece yükseltir ve kendisinden her adım için bir günah siler” (Müslim,

“Mesâcid”, 257).

“Cemaatle kılınan namaz, tek başına kılınan namazdan yirmi yedi derece

daha faziletlidir.” Başka bir rivayete göre ise “Yirmi beş derece daha faziletlidir”

(Buhârî, “Ezân”, 30; Müslim, “Mesâcid”, 345; Tirmîzî, “Salât”, 47).

“(Ey Muhammed!) Cephede sen de onların (mü’minlerin) arasında

bulunup da onlara namaz kıldırdığın vakit, içlerinden bir kısmı seninle beraber

namaza dursun. Silahlarını da yanlarına alsınlar. Bunlar secdeye vardıklarında

(bir rek’at kıldıklarında) arkanıza (düşman karşısına) geçsinler. Sonra o namaz

kılmamış olan diğer kısım gelsin, seninle beraber kılsınlar ve ihtiyatlı

bulunsunlar, silahlarını yanlarına alsınlar. İnkâr edenler arzu ederler ki,

silâhlarınızdan ve eşyanızdan bir gafil olsanız da size ani bir baskın yapsalar.

Yağmurdan zahmet çekerseniz, ya da hasta olursanız, silâhlarınızı bırakmanızda

size bir beis yoktur. Bununla birlikte ihtiyatlı olun (tedbirinizi alın). Şüphesiz

Allah, inkârcılara alçaltıcı bir azap hazırlamıştır” (Tevbe, 9/103).

MehmetAli
Highlight
Page 112: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Namaz III

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 7

Hanefîler ve Mâlikîler’e

göre, günlük farz

namazları cemaatle

kılmak, gücü yeten akıllı

erkekler için müekked

sünnettir.

Namazı Cemaatle Kılmanın Hükmü

Cuma namazının cemaatle kılınmasının farz olduğu konusunda ittifak vardır.

Günlük beş vakit namazın cemaatle kılınmasının hükmü konusunda ise mezhepler

farklı görüşlere sahip olmuşlardır:

Hanefîler ve Mâlikîler’e göre, günlük farz namazları cemaatle kılmak, gücü

yeten akıllı erkekler için müekked sünnettir.

Şâfiîler’e göre günlük farz namazları cemaatle kılmak, hür ve bir yerde

ikâmet edenler için farz-ı kifâyedir. Bu görüşe göre farz namazların cemaatle

kılınması, İslam’ın bir sembolü olarak görülmektedir.

Hanbelîler’e göre cemaatle namaz kılmak farz-ı aynıdır.

Cemaatin en az sayısı, imam ve ona uyan en az bir kişi olmak üzere, toplam iki

kişidir. Erkek bir imam ve ona uyan bir çocuk veya kadınla birlikte cemaat

oluşturulabilir.

Farz namazların camide, nafilelerin ise evde kılınması daha faziletlidir. Çünkü

Resulüllah (s.a.s) şöyle buyurmuştur:

Kadınların Cemaate Katılmaları

Hz. Peygamber zamanında kadınlar da erkeklerle birlikte beş vaktin farz

namazlarını, Cuma ve bayram namazlarını Mescid-i Nebevî’de cemaatle kılmaktaydı.

Hz. Peygamber kadınların camiye gelmeleri konusunda şöyle buyurmuştur:

“Ey insanlar! Evlerinizde namaz kılın. Çünkü kişinin, farzlar dışında en faziletli

namazı evinde kıldığı namazdır” (Tirmîzî, “Salât”, 203).

“Nefsim kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki, ateş yakılması için

odun toplanmasını emretmeyi, sonra da namaz için ezan okunmasını, daha

sonra bir kimseye emredip imam olmasını, sonra da cemaatle namaza

gelmeyenlere gidip evlerini yakmayı içimde geçirdim” (Buhârî, “Ezân”, 29, 34;

Müslim, “Mesâcid”, 251).

“Üç kişi bir köyde veya sahrada bulunur ve aralarında cemaatle namaz

kılınmazsa, şeytan onlara hakim olur. Öyleyse cemaatten ayrılma. Çünkü

sürüden ayrılan koyunu kurt kapar” (Ebû Dâvûd, “Salât”, 47).

MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
Page 113: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Namaz III

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 8

Hz. Peygamber

zamanında kadınlar da

erkeklerle birlikte beş

vaktin farz namazlarını,

cuma ve bayram

namazlarını Mescid-i

Nebevî’de cemaatle

kılmaktaydı.

Hz. Peygamber bayram namazlarına kadınların ve kızların da katılmalarını,

onların da coşkuya ve duaya tanık olmalarını istemiş, ancak adetli kadınların, namaz

kılınan yerden biraz uzakta durmalarını söylemiştir (Buhârî, “Hayz”, 23; Müslim,

“Salâtü’l-îdeyn”, 1; Tirmizî, “Îdeyn”, 7).

Hz. Peygamber’den hemen sonraki dönemde, “fitne korkusu” gerekçesiyle,

kadınların namazlarını camide değil, evlerinde kılması özendirilmiş ve zamanla

kadınlar camilerden uzak kalmışlardır.

Ebû Hanîfe, sadece yaşlı kadınların sabah, akşam ve yatsı namazlarına camiye

gitmesine izin vermişken, sonraki Hanefî âlimler, yaşlı dahi olsa, bütün kadınların

cuma ve bayram namazlarına gitmelerinin mekruh görülmesi noktasına

varmışlardır.

Şâfiî ve Hanbelîler’e göre ister genç ister yaşlı olsun, güzel ve gösterişli olan

kadınların; Mâlikîler’e göre ise, erkeklerin ilgi duymadığı yaşlı kadınların dahi

erkeklere ait cemaatlere gitmeleri mekruh sayılmıştır.

Günümüzde kadınların, Hz. Peygamber döneminde yaşandığı gibi, günlük farz

namazlara, bayram, cuma, cenaze ve teravih namazlarına iştirak edebilmeleri ve

cemaate katılmanın kadın ve çocuklar için özendirilmesi yönünde çağrılar

yapılmaktadır. Arzu edilen bu ortamın yeniden sağlanabilmesi için, camilerde

hanımlara yer ayrılması, ayrıca camiye gelen kadınların dikkat çekici kıyafetlerden ve

etkileyici kokulardan uzak durması gerektiği bilinmektedir.

Cemaatle Namazda Saf Düzeni

Cemaatle namaz kılındığında imam ve cemaatin nerede ve nasıl duracakları

konusu gündeme gelmektedir. Namaz kılanların meydana getirdikleri düzenli her

sıraya saf denir. Namazdaki saf düzeni, ibadetin belirli bir tertip ve huzur içerisinde

“Kadınlar cemaate katılmak istediklerinde, koku sürünmesinler” (Müslim,

“Salât”,141, 142; Ebû Dâvûd, “Salât”, 52).

“Kadınlarınız gece mescide çıkmak için sizlerden izin istediklerinde onlara

izin verin” (Müslim, “Salât”, 139).

“Kadınların mescitlere gitmesine engel olmayın. Fakat evleri onlar için

daha hayırlıdır” (Müslim, “Salât”, 134).

MehmetAli
Highlight
Page 114: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Namaz III

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 9

Erkeklerle, erkek

çocuklar arasındaki saf

düzenine uymak

sünnet; kadınlar safının

erkeklere bitişik veya

onlardan ileride

olmaması ise farz

hükmünde

görülmüştür.

yapılabilmesi için önem arz etmektedir. Hz. Peygamber safların sık ve düzgün

olmasına önem vermiştir.

Cemaat tek bir erkek ise, imamın sağında durması gerektiği konusunda ittifak

vardır. İmamın bu kişiden hafif önde olması yeterlidir. İmamın önüne geçen

cemaatin namazı geçerli olmaz. Cemaat iki erkek kişi olursa, bir görüşe göre bu iki

kişi yan yana imamın arkasında durur; Hanefîler’in tercih ettiği diğer bir görüşe göre

ise birisi imamın sağına, diğeri de arkaya durur (Tirmizî, “Salât”, 172). Şayet cemaate

sonradan katılım olacağı biliniyorsa, ikisinin de arkaya durması isabetli olacaktır.

İmama uyan erkekler üç kişi veya daha fazla iseler, hepsi birlikte imamın arkasına

dururlar.

Cemaate sonradan katılanlar, safların düzgün tutulması için imamla namaza

başlayanların bir sağına, bir soluna yerleşerek saf tutarlar. Öndeki saf dolmadan

arkadaki safa durulmaz. İmamın hemen arkasında duracak kişinin, gerektiğinde

imamın kıraatte önünü açabilecek, yanlış yaptığında onu uyarabilecek ve imamın

yerine geçerek namazı devam ettirebilecek birisi olması tercih edilmelidir.

Cemaat olarak yalnız bir erkek ve bir kadın varsa, erkek imamın sağına, kadın

da arkasına durur. Cemaat tek bir kadın ise imamın arkasına durur. İki veya daha

fazla kadın cemaat olduğunda da kadınlar imamın arkasında saf tutarlar.

Erkek ve kadın cemaat birlikte namaz kılacaklarsa saf düzeni şöyle kurulur:

Önce erkekler safı, sonra çocuklar safı ve onun arkasında da kadınlar safı. Erkeklerle,

erkek çocuklar arasındaki saf düzenine uymak sünnet; kadınlar safının erkeklere

bitişik veya onlardan ileride olmaması ise farz hükmünde görülmüştür. Cami içinde

erkeklerin alt katta kadınların da üst katta olması veya aynı zeminde olmakla birlikte

aralarında perde, duvar ve benzeri bir paravan veya bir kişi sığacak kadar boşluk

bulunması hâlinde, kadınların daha önde veya aynı hizada bulunmalarının bir

sakıncası bulunmaz. Ayrıca namaz kılmayan bir kadının, namaz kılmakta olan bir

erkeğin önünde bulunmasında da bir sakınca yoktur.

Kadın cemaate imam olan bir kadın, böyle bir imamlık mekruh sayılmakla

birlikte, diğer kadınların önüne geçmeyip onların aralarında ve aynı hizada durur,

ileride durması mekruhtur.

Hz. Peygamber şöyle buyurmaktadır:

Bu hadiste geçen hayır ve şer kelimeleri mecazi anlamda yorumlanıp hayrın

anlamı, sevabının çok olması; şerrin anlamı da sevabının daha az olması şeklinde

“Erkeklerin saflarının en hayırlısı ilk saf, en şerlisi ise son saftır. Kadınların

saflarının en hayırlısı son saf, en şerli olanı ise ilk saftır” (Müslim, “Salât”, 28; Ebû

Dâvûd, “Salât”, 97; Tirmizî, “Salât”, 166).

MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
Page 115: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Namaz III

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 10

Kadınların camilerde

erkeklerin önünde veya

hemen yanında namaza

durmaktan sakınmaları

ve kadınlara tahsis

edilen mekânlarda

namazlarını kılmaları

gerekir.

anlaşılmıştır. Zira hiçbir saf için “şerli” ifadesinin gerçek anlamda kullanılması uygun

değildir. Ayrıca karşı cinse yakın olan erkek veya kadının namazda huşû ve ihlâsı

yakalayabilmesi daha zor olabilir.

Erkeğin Kadınla Yan Yana veya Kadının Gerisinde Namaz Kılması

(Muhâzât)

Hanefîler’e göre arada bir kişinin sığabileceği kadar bir boşluk, duvar ve perde

gibi bir engel olmaksızın bir erkeğin bir kadınla yan yana veya kadının gerisinde

namaz kılması, sadece erkeğin namazını bozan hâllerdendir. Bu kadının mahrem

veya namahrem olması önemli değildir. Böyle bir durumda kadının namazı ise

bozulmamaktadır.

Hanefîler’e göre kadınla yan yana veya kadının gerisinde kılan erkeğin

namazının bozulmuş sayılması için şu şartların hepsinin birlikte gerçekleşmiş olması

gerekir:

Kadının akıllı ve ergen olması veya ergenliğinin yaklaşmış bulunması

Kadının, erkeğin önünde veya hemen bitişiğinde namaz kılması

Erkek ile kadının iftitâh tekbiri bakımından aynı namazda bulunması. Bu durum,

kadının o erkeğe cemaat olması veya ikisinin birlikte başka bir imama cemaat olması

hâlinde gerçekleşir. Zira böyle bir durumda erkek ve kadın, aynı namaz hareketlerini

eş zamanlı olarak yapıyor olurlar. Kıldıkları namaz farklı olursa, erkeğin namazı

bozulmaz.

Kadın ile erkeğin namaz kıldıkları yerin perde veya benzeri bir şeyle ayrılmamış

ve arada bir boşluk bulunmayan aynı mekân olması. Birisi alt diğeri de üst katta ise,

aralarında paravan veya bir kişilik boşluk varsa, erkeğin namazı bozulmaz.

Namazı bozacak derecede aynı hizada bulunmanın süresi, Ebû Yusuf’a göre rükû

ve secde gibi bir rüknün fiilen eda edilebileceği kadar; İmam Muhammed’e göre ise

bir rüknü yerine getirecek kadardır (yani üç tesbih miktarı). Daha kısa sürede bu

duruma son verilirse, erkeğin namazı bozulmaz.

Yine Hanefîler’e göre, imama uyan kadınlar, erkeklerin safı önünde bir saf

teşkil edecek olsalar, arkalarında aynı hizada olan bütün erkeklerin namazı bozulur.

Erkeklerin arasında üç kadın bulunsa, bunların hem sağ, hem de sol yanlarındaki

birer erkeğin, hem de arka hizalarındaki her saftan üç erkeğin namazları fasit olur.

Aradaki kadınlar iki olursa, yanlarındaki birer erkek ile hemen arkalarındaki safta

bulunan aynı hizadaki yalnız iki erkeğin namazı bozulur, daha arka saflardakilerin

namazları bundan etkilenmez. Erkeklerin arasındaki kadın bir tane olursa, sağ ve sol

tarafındaki birer erkekle, hemen arkasındaki bir erkeğin namazı bozulur. Bu son iki

MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
Page 116: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Namaz III

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 11

Geçerli bir mazeret

bulunmadıkça namazı

cemaatle kılmaya ve

camiye gitmeye özen

göstermek müminden

beklenen bir

davranıştır.

durumda namazları bozulan erkekler, kadınlar ile diğer erkekler arasında bir perde

oluşturacağı için, artık bu bozulma başkalarına geçmez.

Hanefîler’in bu değerlendirmeleri sebebiyle, özellikle Hanefî erkeklerin

bulunduğu çevrelerde, kadınların camilerde erkeklerin önünde veya hemen yanında

namaza durmaktan sakınmaları ve kadınlara tahsis edilen mekânlarda namazlarını

kılmaları gerekir.

Şâfiîler’e göre kadının erkekle yan yana veya onun önünde namaz kılmasıyla

erkeğin namazı bozulmaz. Böyle bir durumda sadece saf düzeni ile ilgili sünnete

uyulmamış olur.

Cemaate Katılmamak İçin Mazeretler Sayılan Durumlar

Geçerli bir mazeret bulunmadıkça namazı cemaatle kılmaya ve camiye

gitmeye özen göstermek müminden beklenen bir davranıştır. Mazeretsiz olarak

camiden ve cemaatten uzak kalmak hoş görülmemiştir. Aşağıdaki durumlar, Hanefî

âlimler tarafından, cemaate katılmamak için geçerli mazeretler olarak kabul

edilmiştir:

Hastalık. Teyemmümü mubah kılacak derecede hasta veya yürüyemeyecek

derecede yatalak/felçli olmak. Hafif rahatsızlıklar ve yürüyüşe engel olmayan felç ve

benzeri durumlar mazeret sayılmaz. Hz. Peygamber de hastalanıp mescide çıkamaz

duruma gelince namazı Hz. Ebû Bekr’in kıldırmasını istemiştir (Buhârî, “Enbiyâ”, 19;

“Ezân”, 46). Grip gibi bulaşıcı hastalığı olanların camiye gitmemesi uygun olmakla

birlikte; etkisi ağır olan bulaşıcı mikropları taşıyanların cemaate katılmaması gerekir.

Bedeni arızalar. Gözlerin görmemesi, kötürümlük, aşırı yaşlılık, ayaklarda

yürümeye engel sakatlık.

Korku. Camiye gittiği takdirde malına, canına veya ırzına bir zarar gelmesinden

korkmak.

Olumsuz hava şartları. Camiye gidişi engelleyecek derecede şiddetli yağmur,

çamur, kar, dolu, soğuk, sıcak, rüzgâr, karanlık gibi hava şartları.

Abdestin sıkışık durumda olması. Çünkü bu durum, namazın huşû ve huzur içinde

yerine getirilmesine engel olur. Nitekim kişinin kalbini meşgul edecek derecede açlık

ve susuzluk durumunda, yemek hazır olduğu hâlde tek başına veya cemaatle namaz

kılmak da mekruh olur. Oruçlu hakkında açlık ve susuzluk, cemaate katılmamak için

özür sayılmaz, çünkü yeme içme oruçlunun kalbini meşgul etmez.

Çiğ soğan ve sarımsak gibi kokusuyla insanları rahatsız eden bir şey yemek içmek

veya böyle bir kokuyu üzerinde bulundurmak. Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:

MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
Page 117: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Namaz III

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 12

Hapsedilmiş olmak.

Farz olan ilimleri araştırmak ve bunların eğitim- öğretimiyle meşgul olmak.

Yolculuğa çıkmak üzere olmak.

Hastaya bakmak.

Cemaate katılmak istediği hâlde, yukarıda sayılanlardan veya bunlara benzer

geçerli mazereti sebebiyle gidemeyen kimse, niyetine göre sevap kazanır. Ayrıca

sayılan bu mazeretlerin önemli bir kısmı geçici durumlar olduğundan, bunları

bahane ederek cemaati büsbütün terk etmek doğru olmaz.

Bir Yerde Cemaatle Namazın Tekrarlanması

Cemaat olmak ve namazı cemaatle kılmak düşüncesi, kişilerin bir

araya toplanmasını gerektirmektedir. Buna göre bir cami veya mescitte her

vakit namaz için tek bir cemaat teşkil edilmesi esastır. Özellikle düzenli

cemaatle namaz kılınan cami ve mescitlerde, ezan ve kamet okunarak

cemaatle namaz kılındıktan sonra, bir mazeret bulunmaksızın yeni bir

cemaat oluşturarak namaz kılınması mekruh görülmüştür. Zira başka bir

cemaat oluşturulması, cemaatin bütünlüğünü bozar, huzursuzluğa ve

cemaate katılmada gevşekliğe sebep olabilir.

Görevli imamı bulunan bir mescitte, geçerli bir mazeret

bulunmaksızın, imamdan önce cemaatle namaz kılmak da mekruhtur. Hatta

Hanbelîler bunun haram olduğunu söylemiştir. Diğer taraftan mescitte

cemaatle namaz kılındıktan sonra gelenler, ezan okumaksızın sadece kamet

getirerek cemaatle namaz kılarlar.

Aşağıdaki durumlarda ikinci bir cemaat yapılması caiz görülmüştür:

Bir mescitte, o bölgenin halkından olmayan seferi bir topluluk erken

davranıp cemaatle namaz kıldıktan sonra, bölge halkının cemaatle namaz

kılması.

Bölge sakinlerinin ezanı sessizce okuyarak namaz kılması durumunda,

onlardan sonra ezanı sesli okuyarak cemaatle namaz kılmak.

Bölge sakinlerinin, ezan ve kamet okumaksızın cemaati tekrarlaması.

“Soğan veya sarımsak yiyen kimse mescidimize yaklaşmasın” (Buhârî,

“Ezân”, 160; Müslim, “Mesâcid”, 73).

MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
Page 118: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Namaz III

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 13

İslam’da devlet

başkanlığına imâmet-i

kübrâ (büyük imamlık),

namaz imamlığına da

imâmet-i suğrâ (büyük

imamlık) denilmektedir.

Yol üzerinde bulunan dolayısıyla farklı zamanlarda grupların geldiği bir

mescit olması. Benzinlik ve konaklama yerlerindeki mescitler de aynı

durumdadır.

Devamlı bir imam ve müezzinin bulunmaması sebebiyle, insanların ayrı

ayrı namaz kıldığı bir mescit olması.

İMAMLIK

İmam kelimesi önder, lider ve öncü gibi anlamlara gelmektedir. İyi veya kötü

bir işte kendisine uyulan ve arkasından gidilen kimseye imam denir. Namaz

imamlığı, cemaatle kılınan namazda öne geçerek arkadakilere önderlik etmektir.

İmamlık çok şerefli ve meziyetli bir iştir. Hz. Peygamber, hastalık gibi bir mazereti

olmadığı sürece daima cemaate imam olarak namazları kıldırmıştır. Ondan sonra

gelen râşit halifeler de aynı uygulamayı devam ettirmişlerdir. İmam olan kişi bir

taraftan Hz. Peygamber’in makamında bulunmakta, diğer taraftan da cemaati

temsil etmektedir. İslam’da devlet başkanlığına imâmet-i kübrâ (büyük imamlık),

namaz imamlığına da imâmet-i suğrâ (büyük imamlık) denilmektedir. İlk dönemde

bu iki imamet türü birbiriyle bağlantılı görülürken, sonraki zamanlarda devlet

işlerinin çoğalması ve devlet başkanlarının namaz imamlığına gerekli önemi

göstermemesi gibi sebeplerle camilere namaz kıldırmak için görevliler atanmıştır.

İmam olacak kimsenin, namaz kılmak için gerekli asgari şartları taşıması

yanında, makamın gerektirdiği bazı ek özelliklere sahip olması veya eksiklikleri

taşımaması da istenmektedir. İmam olacak kişinin, makamın hakkını verecek üstün

özelliklere sahip birisi olması tercih edilmekte ve imamlık makamına yakışmayan

sıfatlar taşıyanların imamlığı hoş karşılanmamaktadır.

İmamda Bulunması Gereken Şartlar

Namaz imamında mutlaka bulunması gereken, aksi takdirde

imamlığın ve ona uyan cemaatin namazının sahih/geçerli olmayacağı şartlar

şunladır:

Müslüman olmak: Müslümanlara namaz kıldıran imam da Müslüman

olmalıdır. Kâfir veya İslam’dan çıkmış (mürted) birinin imamlığı geçerli

değildir.

Akıllı olmak: İmamın, normal baliğ/ergen bir insanda bulunan akıl

seviyesinde akıllı olması gerekir. Akıl hastası, bunak ve sarhoşun imamlığı

geçerli değildir. Hastalığı nöbetler hâlinde gelen kimsenin sağlam hâlinde

veya akıl seviyesi nispeten düşük olan saf kimselerin imamlık yapması

mekruh sayılmıştır.

MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
Page 119: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Namaz III

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 14

İmam olacak kişinin,

makamın hakkını

verecek üstün

özelliklere sahip birisi

olması tercih edilmekte

ve imamlık makamına

yakışmayan sıfatlar

taşıyanların imamlığı

hoş

karşılanmamaktadır.

Cemaatin kıraatte

bulunması farz

olmadığından, kıraatte

bulunamayacak

durumda olanlar imama

uyarak namaz kılarlar.

Baliğ/ergen olmak: Hanefîler’in büyük çoğunluğuna göre farz veya nafile

hiçbir namazda ergen olmayan çocuğun imamlık yapması geçerli değildir.

Mâlikî ve Hanbelîlere göre mümeyyiz çocuk, sadece farz namazlarda imam

olamaz; nafile namazlarda imam olabilir. Şâfiîler’e göre ise mümeyyiz

çocuğun bütün namazlarda imamlık yapması caizdir.

Erkek olmak: Aralarında erkek bulunan bir cemaate imam olacak kişinin

mutlaka erkek olması gerekir. Kadın erkeğe imam olamaz. Kadının kadına

imamlığı da mekruh sayılmıştır. Şayet kadınlardan oluşan cemaate bir kadın

imam olmak isterse, böyle bir imamlık mekruh olmakla birlikte, imam

olacak kadın öne geçmeden diğerleriyle aynı hizada ortalarında durur.

Abdestli ve temiz olmak: İmamın abdestli olmaması veya üzerinde

namaza mani necaset bulunması durumunda ne kendi namazı ne de ona

uyan cemaatin namazı geçerli olur. İmamın namazı abdestsiz veya cünüp

olarak kıldırdığı sonradan anlaşılsa, kendisinin ve bu durumu öğrenen

cemaatin namazı yeniden kılmaları gerekir. İmamın abdestsiz olduğunu

duymayan cemaatin namazı geçerli sayılır.

Başkasına uymuş olmamak: İmam bir başkasına uymuş olmamalıdır.

Buna göre cemaate sonradan katılarak rekât kaybı bulunan kimse

(mesbûk), imam selam verdikten sonra yetişemediği kısmı tamamlamak için

ayağa kalkınca, ona başkasının uyması caiz değildir.

Abdest özrü bulunmamak: Hanefî ve Hanbelîler’e göre imamda, normal

kişinin abdestini bozan idrar kaçırma ve benzeri herhangi bir özür

bulunmaması gerekir. Böyle bir özrü olan kişi, ancak kendisiyle aynı tür özre

sahip kimselere imamlık yapabilir. İmamla cemaatin özürleri farklı olursa bu

imamlık geçerli olmaz. Mesela idrarını tutamayan imama, yellenme özrü

bulunan kimse uyamaz.

Namaz sahih olacak kadar Kur’an’dan ezbere kıraatte bulunabilmek. İmam

cemaati temsil ettiğinden imamın kıraati, cemaatin kıraati yerine geçmektedir. Bu

sebeple imamın, kıraat farzını yerine getirebilecek ölçüde Kur’an’dan bir kısmı

ezbere ve düzgün okuyabilmesi gerekir. Cemaatin kıraatte bulunması farz

olmadığından, kıraatte bulunamayacak durumda olanlar imama uyarak namaz

kılarlar.

İmamlıkta Öncelik Sıralaması

İmamlığa öncelik sıralamasından maksat, imamlığın geçerli olabilmesi için

yukarıda belirtilen gerekli asgari şartları taşıyan birden fazla kişi bulunması

MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
Page 120: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Namaz III

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 15

İmamlık için tercih

yapılırken kişide aranan

en temel özellik,

namazın hükümlerini

yani farzları, vacipleri,

namazı bozan ve

bozmayan durumları en

iyi bilen olmasıdır.

durumunda bunlardan hangisinin imamlığa öncelik hakkının bulunduğu ve tercihin

hangi ölçülere göre tercih yapılacağıdır.

İslam’ın ilk dönemlerinde Hz. Peygamber ve râşit halifeler devlet başkanlığı ile

namaz imamlığını bağlantılı olarak görüp camide namazları bizzat kıldırdıklarından,

İslam âlimleri namaz imamlığını îfâ etme işini öncelikle devlet başkanı veya onu

temsil eden yöneticilerin hakkı olarak değerlendirmişlerdir. Zamanla devlet başkanı

ve idareciler, gerek devlet işlerinin fazlalaşması sonucu devlet görevlerinin alt

görevlilere paylaştırılması, gerekse namaz imamlığına önem vermeme gibi

sebeplerle, camilerde meslek olarak bu işi yapan imam ve müezzinler

görevlendirme yoluna giderek, kendileri bu alandan çekilmişlerdir. İslam’ın ilk

dönemindeki uygulama ve anlayışa göre günümüz yönetim yapılanmasında namaz

imamlığına en layık olan kişiler, başta Cumhurbaşkanı olmak üzere bulundukları

yerde devleti temsil eden vali, kaymakam, emniyet müdürü, garnizon komutanı,

belediye başkanı ve muhtar gibi görevlilerdir.

Görevlisi bulunan bir camide namaz kıldırma hakkı öncelikle ilgili görevliye

aittir. Namaz kıldırmakla görevli olan kişinin, imamet için gerekli şartları taşıyor

olması esastır. Ancak cami dışında kılınacak, görevlisi bulunmayan bir camide veya

vakit namazı kılındıktan sonra oluşturulacak sonraki cemaatle namazlarda, imamlığa

en ehil olan kişiyi belirleyip tercih etme ihtiyacı olacaktır.

İmamlık için tercih yapılırken kişide aranan en temel özellik, namazın

hükümlerini yani farzları, vacipleri, namazı bozan ve bozmayan durumları en iyi

bilen olmasıdır. İmamlığa en ehil kimse, namazın hükümlerini en iyi bilendir. Ancak

eşitlik hâllerinde tercih sebebi olabilecek hususlar âlimlerin çoğunluğu tarafından

sırasıyla şu şekilde belirlenmiştir:

Cemaat içinde devlet başkanı veya devleti temsil eden vali ve benzeri bir

görevli varsa imamlık öncelikle onun hakkıdır.

Caminin görevlisi varsa imamlık öncelikle onun hakkıdır.

Cemaatle namaz bir evde kılınacaksa imamlık, öncelikle o evde oturanın

veya onun izin verdiği kimsenin hakkıdır.

Kur’an’ı Kerim’i en iyi okuyanın imam olması tercih edilir.

En takvalı olanı tercih edilir. Takva; farz ve vacipleri yerine getirmekle

yetinmeyip sünnet ve müstehapları da yapmaya gayret ederek;

haramlardan kaçınmakla yetinmeyip mekruh veya şüpheli olan şeylerden de

kaçınmakla olur.

Yaşça büyük ve olgun olan tercih edilir.

MehmetAli
Highlight
Page 121: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Namaz III

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 16

Dini ve ahlaki bakımdan

haklı olarak cemaat

tarafından istenmeyen

kişinin imameti

tahrimen mekruh

sayılmıştır.

Ahlâkça daha üstün olan, insanlarla ilişkileri iyi olan tercih edilir.

Yüzü daha güzel olan tercih edilir.

Nesep, ses veya elbise temizliğinde daha güzel olan tercih edilir.

İmamlık Yapması Mekruh Olanlar

İmamlık yüce bir makam olduğundan, imamın gerek imanında gerekse

amellerinde nispeten küçük de olsa yanlışlık veya eksiklik bulunması hoş

karşılanmamıştır. İmamlık yapması mekruh sayılan kimseler şunlardır:

Fâsık kişi: Alenen farzı terk eden veya haram işleyen kimseye fâsık denir. Fısk,

takvanın zıddıdır. Fâsığın imameti tahrimen mekruh sayılmıştır. Fâsık ancak kendisi

gibi olan bir topluluğa imamlık yapabilir.

Bidat sahibi kişi: İnancı ehl-i sünnet inancına aykırı olan fakat kişiyi küfre

götürecek derecede bozuk olmayana bidat sahibi denir. Bidat sahibinin imameti de

tahrimen mekruh sayılmıştır.

Gözleri görmeyen kişi: Hanefî, Mâlikî ve Hanbelîler’e göre gözleri görmeyenin

imameti tenzihen mekruhtur. Ancak Hanefîler, cemaatin en âlimi olması hâlinde

kerahet görmemişlerdir. Şâfiîler’e göre ise gözleri görmeyenin imameti mekruh

değildir.

Cemaatin istemediği kişi: Dini ve ahlaki bakımdan haklı olarak cemaat tarafından

istenmeyen kişinin imameti tahrimen mekruh sayılmıştır. Geçerli bir sebebe

dayanmayan itirazlar dikkate alınmaz.

Namazı çok uzatan kişi: İmam cemaatin durumunu dikkate alarak kıraat, tesbih,

zikir ve duaları, ne çok hızlı ne de sünnet miktarından fazla uzun yapmalıdır.

Hatalı okuyan (lahn yapan) kişi: Anlamı bozmayacak derecede yanlış okuyanın,

daha iyi okuyacak kimse varken imamlık yapması mekruhtur.

Gayr-i meşrû ilişkiden doğmuş kişi veya köle: Bunlar genellikle cahil kalmış ve

güzel ahlak kazanamamış kişiler olur. Ancak bilgili ve ahlaklı oldukları takdirde

bunların imamlık yapmaları mekruh değildir.

Kadının kadına imamlığı: Kadının hemcinslerine imameti mekruhtur.

“Sizden biriniz imamlık yaptığı zaman namazı hafif tutsun. Çünkü cemaat

içinde zayıf, hasta ve yaşlı insanlar vardır. Kişi tek başına namaz kıldığı zaman

istediği kadar uzatsın” (Buhârî, “İlim”, 28, “Ezân”, 62; Müslim, “Salât”, 183).

MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
Page 122: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Namaz III

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 17

İmama uyan kişi,

imamdan geride durup,

onun hizasında veya

önünde olmamalıdır.

İmama Uyanın Dikkat Etmesi Gereken Hususlar

Cemaatle namaz kılınırken imama uymaya “iktidâ”, imama uyan kişiye de

“muktedî” denir. İmama uyan kişinin namazının geçerli olabilmesi için aşağıdaki

hususlara uygun hareket etmesi gerekmektedir:

İmama uyan kişi, hem namaz kılmaya hem de imama uymaya niyet etmelidir.

İmama uyan kişi, imamdan geride durup, onun hizasında veya önünde

olmamalıdır. Hanefî ve Hanbelîlere göre, Kâbe çevresinde namaz kılarken, cemaatin

imamdan öne geçmesi caiz görülmüştür.

Kılınan namazın çeşidine göre, imamla cemaatin namazı ya aynı olmalı veya

imamın namazı cemaatin namazından daha üstün durumda bulunmalıdır. Bu

sebeple, Hanefî ve Mâlikîler’e göre nafile kılan biri, farz kılmakta olan imama

uyabildiği hâlde; farz kılan biri, nafile kılmakta olan imama uyamaz. Şâfiî ve

Hanbelîler’e göre ise uyabilir. Diğer taraftan abdest alanın teyemmüm edene,

ayaklarını yıkayanın mestleri veya yara sargısı üzerine mesh edene imam olması

geçerlidir.

İmam ile ona uyan cemaat arasındaki mesafe, makul uzaklıktan fazla

olmamalıdır. Aksi durumda bağlantı kopar ve bu uyma geçerli olmaz. İmamla

kendisine uyan arasında bir ırmak, umumî bir yol veya boş bir arazi bulunuyorsa, bu

uyma geçerli olmaz. Büyük bir mescitte imam ile ona uyan arasında iki veya daha

fazla saf sığacak kadar boşluk bulunsa, bu uyma da geçerli olmaz. Ancak safların

uzaması sonucu yol, nehir üzerindeki köprü veya boş arsa cemaatle dolmuşsa;

cemaat avluya veya diğer katlara taşarsa imamla cemaat arasındaki bağlantı

kopmuş olmaz.

İmama uyan kişi imamın hareketlerini izlemeli, gecikme olmadan aynı hareketi

peşinden yapmalıdır.

Kadın cemaat, arada boşluk veya perde olmaksızın erkeklerle yan yana

olmamalıdır.

Mezhep farklılığı imama uymaya engel olarak görülmemelidir. Cemaat namazı

Müslümanların birlik ve beraberliğini gösterdiğinden, içtihada dayanan mezhep

farklılıklarının ayrışma sebebi yapılması doğru olmaz. Hanefî ve Şâfiîler’e göre,

imamın namazının cemaatin mezhebine göre de sahih olması gerekirken; Mâlikî ve

Hanbelîler’e göre, namazın sıhhati için sadece imamın bağlı bulunduğu mezhebe

itibar edilir.

MehmetAli
Highlight
Page 123: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Namaz III

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 18

İmama en geç ilk

rekâtın rükûsunda

yetişen ve ara

vermeden imamla

birlikte bitirmiş kişiye

müdrik denir.

İMAMA UYANIN HÂLLERİ

İmama uyan kişi, ya namazı başından sonuna kadar imamla birlikte kılmak

veya imam en az bir rekât kıldıktan sonra yetişmek yahut imamla birlikte başladığı

hâlde çeşitli sebeplerle namazın bir bölümünü imamla birlikte kılamamak şeklinde

üç durumda bulunabilir.

Müdrik

Müdrik kelimesi sözlükte yetişen, kavuşan demektir. İmama en geç ilk rekâtın

rükûsunda yetişen ve ara vermeden imamla birlikte bitirmiş kişiye müdrik denir.

Namazı cemaatle kılmanın sevabı, tek başına kılmaktan yirmi yedi derece

daha fazla olduğundan, tek başına kılmakta olduğu namazın farz veya nafile oluşunu

göre aşağıdaki durumlarda tek başına kılınan namaz bırakılarak imama uyulur:

Farz namaz kılmakta olanın durumu

Bir farz namazı tek başına kılmaya başladıktan sonra, bulunduğu yerde o farz

cemaatle kılınmaya başlansa, tek başına kılan eğer henüz secdeye varmamış ise

namazını hemen keserek imama uyar.

Tek başına kıldığı namazın birinci rekâtının secdesine varmış ise bakılır: Eğer

kıldığı namaz sabah ve akşam namazının farzı ise yine keser ve imama uyar. Fakat

bunların ikinci rekâtı için secdeye varmış ise, artık kesmeyip namazı kendisi

tamamlar. Eğer ilk rekâtın secdesini yaptığı namaz öğle, ikindi veya yatsı namazı gibi

dört rekâtlı bir farz ise, bir rekât daha kılarak ikiye tamamlayıp selam verir. Kıldığı bu

iki rekât nafile sayılır. Sonra farzı kılmak üzere imama uyar.

Tek başına kıldığı dört rekâtlı namazın henüz üçüncü rekâtının secdesini

yapmamış ise hemen ayakta veya oturarak selam verip namazdan çıkar. Kıldığı bu iki

rekât nafile sayılır. Sonra farzı kılmak üzere imama uyar. Fakat tek başına kıldığı

namazın üçüncü rekâtının secdesini de yapmışsa, artık bunu tamamlar, farzı tek

başına kılmış olur.

Nafile namaz kılmakta olanın durumu

Bir nafile namazı -mesela öğle, ikindi ve yatsının ilk sünnetlerini- tek başına

kılmaya başladıktan sonra, yanında cemaatle namaza başlansa, tek başına kılan bu

nafileyi iki rekâta tamamlar ve sonra selam verip cemaate katılır. Üçüncü rekâta

kalkmış ise, onu da dörde tamamlar.

Bir nafile namazı tek başına kılan kişi, kılınmaya başlanan cenaze namazını

kaçırmaktan korkarsa, nafileyi hemen keser, cenaze namazı için imama uyar ve daha

sonra nafileyi kaza eder.

MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Sticky Note
Önemli Not: İmama en geç ilk rekatın rükusunda yetişen mesbuk değil, müdrik oluyor, bunu karıştırmamak lazım.
Page 124: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Namaz III

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 19

Nafileye henüz başlamamış olanın durumu

Cemaatle sabah namazının kılınmakta olduğunu gören kişi, sünneti hızlıca

kıldığında cemaate yetişebileceği kanaatinde ise, hemen sabah namazının sünnetini

sadece farz ve vaciplerini yerine getirerek kılar ve ardından imama uyar. Ancak

cemaate yetişemeyeceği kanaatinde ise, sünnete başlamayıp hemen imama uyar ve

artık bu sünneti kaza da etmez. Eğer sünnete başlamış ise bunu tamamlar.

Öğle, ikindi ve yatsı namazlarının cemaatle kılınmaya başlandığını gören

kimse, bunların sünnetine başlamadan imama uyar, sonra öğlenin dört rekât ilk

sünnetini kaza eder, ikindinin sünnetini ise vaktin keraheti dolayısı ile kaza etmez.

Yatsı namazının gayr-i müekked olan dört rekât ilk sünnetini, dilerse kaza eder,

dilerse etmez.

Lâhik

İmamla birlikte namaza başlamasına rağmen, dalgınlık, uyku, rahatsızlık,

abdestinin bozulması gibi bir özür sebebiyle, namazın bütün rekâtlarını veya bir

bölümünü imamla birlikte kılamayana lâhik denir. Lahik, imamla birlikte kılamadığı

rekâtları, imamın selamından sonra kaza eder.

Lâhik, hüküm bakımından müdrik gibi olup, kılamadığı rekâtları kaza ederken

imamın arkasında kılıyormuş gibi davranarak kıraat yapmaz, şayet yanılırsa sehiv

secdesi de yapmaz.

Namaz sırasında abdesti bozulan kişi hemen namazı bırakıp dünya kelamı

konuşmadan abdestini alıp gelir ve yetiştiği yerden imama uyar. İmam selam

verince, arada kaçırdığı rekâtları kaza eder. Geldiğinde imam selam vermiş olursa,

bıraktığı yerden kendisi tamamlar.

Lâhik konusunda fıkıh kitaplarında çok ayrıntılı ve uygulanması nispeten zor

hükümler bulunması, bu kişinin cemaat sevabından mahrum kalmaması içindir. Bu

hükümleri iyi bilmeyenlerin, namazı bozup tekrar baştan başlamaları daha ihtiyatlı

bir yoldur.

Mesbûk

İmama birinci rekâtın rükûundan sonra uyan kimseye mesbûk denir. Bir başka

deyişle mesbûk, namazın başından en az bir rekât kaçırmış kişidir. Son rekâtın

rükûundan sonra imama uyan ise, bütün rekâtları kaçırmış olur.

Mesbûk, hüküm bakımından tek başına namaz kılan kimse gibi olup, kaçırdığı

rek’atları kazaya başladıktan sonra, ilkten kendi başına kılıyormuş gibi davranarak

Sübhâneke’yi okur, kıraat yapar ve şayet yanılırsa sehiv secdesini de yapar.

MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
Page 125: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Namaz III

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 20

Mesbûk imama uymak için geldiğinde, şayet bu namaz öğle ve ikindi gibi gizli

okunan bir namaz ise, iftitâh tekbirini alır ve Sübhâneke’yi okur. Eğer sabah, akşam

veya yatsı gibi açıktan okunan bir namaz ise, iftitâh tekbirini alır, Sübhâneke’yi

okumadan imamı dinler, kendi kaza edeceği rekât ya da rekâtlar için ayağa kalkınca

Sübhâneke’yi okur ve kıraatten önce eûzü-besmele çeker.

Akşam namazının son rekâtında imama yetişen mesbûk, imam selam verince

kalkar, Sübhâneke’yi okur, eûzü-besmele çeker, Fâtiha’yı okur, kıraat yapar,

secdelerden sonra oturur, yalnız Tahiyyât’ı okur ve ayağa kalkar, besmele çekip

Fâtiha ve kıraatten sonra rükû, secdeler ve son oturuşu yaparak selâm ile namazdan

çıkar. Böylece üç defa oturmuş olur. Doğru olan uygulama bu şekildedir. Fakat kendi

kıldığı ilk rekâtın sonunda yanılarak oturmamış olsa, sehiv secdesi gerekmez. Çünkü

bu rekât, namazın bütünü bakımından ikinci rekât ise de, kendi kıldığı kısım

bakımından birinci rekât yerindedir.

Dört rekâtlı bir namazın son rekâtında imama yetişen kimse, imamın

selamından sonra bir rekât kılarak oturur, yalnız Tahiyyât’ı okuyup kalkar ve iki rekât

daha kılar.

İmamla birlikte teşehhüt miktarı oturduktan sonra, daha imam selam

vermeden önce, mesbûkun ayağa kalkıp kaçırdığı rekâtları kılmaya başlaması

mekruhtur. Ancak abdestinin sıkışık olması, güneşin doğacak olması veya namaz

vaktinin çıkacak olması gibi durumlarda, imamın selâmını beklemeden kalkıp

namazını tamamlayabilir.

Page 126: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Namaz III

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 21

Öze

t • Namazın farzlarından biri olan kıraatın ezberden ve düzgün şekilde yapılması esastır. Her mümin yüce Allah'ın kelamından en azından namazda yanlışsız okuyacak kadar öğrenmelidir. Müminlerin Kur'an ayetlerini kasıtlı olarak yanlış okumaları düşünülemez. Kıraat hatalarının namazı bozup bozmayacağı konusunda önceki Hanefîlerin belirledikleri ölçüler, ihtiyat bakımından daha uygun; sonraki Hanefîlerin ölçüleriyse daha kolaylaştırıcıdır.

• İslam dini günlük olarak beş vakit namazın, haftalık olarak cuma namazının ve yıllık olarak iki kere ramazan ve kurban bayram namazlarının cemaatle yerine getirilmesini istemektedir. Günlük namazların cemaatle kılınması yirmi yedi derece daha faziletli sayılmıştır. Özellikle kadınların Hz. Peygamber dönemindeki gibi cemaate katılmaları teşvik edilmelidir.

• Cemaatle namazda önce erkekler safı, sonra çocuklar safı ve onun arkasında da kadınlar safı olacak şekilde sıra yapılır. Erkeklerle, erkek çocuklar arasındaki düzene uymak sünnet; kadınlar safının erkeklere bitişik veya onlardan ileride olmaması ise farz hükmünde görülmüştür.

• Cemaate katılmamak için mazeret olabilecek hâller hastalık, bedeni arızalar, korku, olumsuz hava şartları gibi durumlardır.

• İmamlık bir fazilet makamı olup imamın dini açıdan üstün özelliklere sahip birisi olması ve bazı olumsuzluklar taşımamasına dikkat edilmiştir.

• Namazı başından sonuna kadar imamla birlikte kılana müdrik, imam en az bir rek’at kıldıktan sonra yetişene mesbûk, imamla birlikte başladığı halde çeşitli sebeplerle namazın bir bölümünü imamla birlikte kılamayana da lâhik denir.

MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
Page 127: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Namaz III

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 22

Değerlendirme

sorularını sistemde ilgili

ünite başlığı altında yer

alan “bölüm sonu testi”

bölümünde etkileşimli

olarak

cevaplayabilirsiniz.

DEĞERLENDİRME SORULARI

1. Kıraat hatasıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?

a) Arapça bilen veya bilmeyen herkes kıraat hatası yapabilir

b) Kıraat hatasına teknik olarak "zelletü'l-kârî” denir

c) Bazı kıraat hataları namazı bozmaz

d) Kıraat hataları konusunu iyi kavrayabilmek için Arapça bilmek gerekir

e) İhfâ yapılacak yerde izhâr yapmak, bütün âlimlere göre namazı bozar

2. Kadının imamlığı konusunda aşağıdakilerden hangisi doğrudur?

a) Kadının kadına imamlığı menduptur

b) Kadının erkeğe imamlığı mekruhtur

c) Kadının erkeğe imamlığı geçerlidir

d) Kadının kadına imamlığı sünnettir

e) Kadının kadına imamlığı mekruhtur

3. Hz. Peygamberin “Kadınlar cemaate katılmak istediklerinde ...” hadisinin

devamı nasıldır?

a) Genç olanlara izin vermeyiniz

b) Üst katta kılmalıdırlar

c) Kıyamet yaklaşmış demektir

d) Çocuklarını götürmesinler

Öd

ev

• Diğer bilim dallarından istifade ederek "imamlığın önemi" konusunu iki yüz kelimeyi aşmayacak şekilde bir yazı yazınız.

• Hazırladığınız ödevi sistemde ilgili ünite başlığı altında yer alan “ödev” bölümüne yükleyebilirsiniz.

Page 128: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Namaz III

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 23

e) Koku sürünmesinler

4. Aşağıdakilerden hangisi cemaate katılmamak için bir mazeret sayılamaz?

a) Hastaya bakmak

b) Yolculuk için hazırlanmak

c) Bulaşıcı hastalık taşımak

d) Üzerinde kerih bir koku bulunmak

e) Kulağında arıza bulunmak

5. Aşağıdakilerden hangisinin imamlık yapması mekruh sayılmamıştır?

a) Gözleri görmeyen kişi

b) Alim köle

c) Bidat sahibi kişi

d) Cemaatin istemediği kişi

e) Namazı çok uzatan kişi

Cevap Anahtarı:

1.e 2.e 3.e 4.e 5.b

Page 129: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Namaz III

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 24

YARARLANILAN VE BAŞVURULABİLECEK DİĞER

KAYNAKLAR

Akyüz, V. (2006). Namaz. İstanbul:İz Yayıncılık.

Akyüz, V.(4 cilt hâlinde 1995).Mukayeseli İbadetler İlmihâli-İslam Fıkhında

İbadetler.İstanbul:İz Yayıncılık.

Alptekin, Y. (2007).Namazla Yeniden Doğdum.İstanbul: Nesil Yayınları.

Altuntaş, H. (1998).Kur’an’ın Tercümesi Ve Tercüme İle Namaz Meselesi.Ankara:

Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları.

Aydüz,D.(2008).Namazı Anlayarak Kılmak: Namaz Dualarının Açıklaması.

İstanbul:Işık Yayınları.

Balkan, A. (2009). Namaz Aşıkları. İstanbul:Işık Yayınları .

Bilmen, Ö. N. Büyük İslam İlmihâli (ty.).İstanbul:Bilmen Yayınevi.

Buladı, K. (2006).Namaz “Akılları Durduran Mucize”. İstanbul: Kayıhan Yayınları.

Döndüren, H. (2009).Delilleriyle İslam İlmihâli.İstanbul.

Ekerim, E. S. (2006). Namaz Ve Karakter Gelişimi . İstanbul: İnsan Yayınları.

Elbani,M.N. (2004).Hadislerle Hz. Peygamberin Namaz Kılma Şekli(Tercüme: Osman

Arpaçukuru).İstanbul.

Günenç, H. Büyük Şafii İlmihâli (ty.):Ankara: Hilal Yayınları.

Günenç, H.Şafiiler İçin Namaz Kitabı (ty):İstanbul: Emel Yayıncılık.

Hatip, A. (2011).Mevlânâ’nın Gözüyle Âşıkların Namazı. İstanbul.

Komisyon, İlmihâl I-II (1998). Ankara:Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları.

Komisyon, İslam İlmihâli. (2006).İstanbul:Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi

Vakfı Yayınları.

Kırbaşoğlu, M. H. (2010). Ahir Zaman İlmihali .Ankara.

Kırbaşoğlu, M.H. (1997).Namazların Birleştirilmesi: el-Cem'u beyne's-salateyn,

.Ankara: Araştırma Yayınları.

Mehmed Zihni Efendi, (1971). Nimet-i İslam: Mufassal İlmihal.İstanbul,:Salah Bilici

Kitabevi.

Meşhur, M.(1997). Namazla Dirilmek(Çeviren: Orhan Aktepe).İstanbul:Ravza

Yayınları.

Page 130: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Namaz III

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 25

Nurbaki, H. Namazın Sırları (1986), İstanbul:Damla Yayınevi.

Öztürk, M.(2006). Haydin Felaha: Cemaatle Namazın Fazileti.İstanbul: Erkam

Yayınları.

Rudani, (2009).Hadislerle Müslümanlık 1: Namaz. İstanbul:İz Yayıncılık.

Şentürk, L. Yazıcı, S. (2010). İslam İlmihali. Ankara.

Tokpınar, C. (2002). Sabah Namazına Nasıl Kalkılır .İstanbul: Nesil Yayınları.

Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi.“Namaz” maddesi, Cilt: 32, s. 350-

357,.Ankara.

Page 131: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

İÇİN

DEK

İLER

• Cuma Namazı

• Bayram Namazı

• Vitir Namazı

• Nafile Namazlar

• Teravih Namazı

• Mübarek Gün ve Geceler

HED

EFLE

R

• Bu üniteyi çalıştıktan sonra

• Cuma ve bayram namazlarının bireysel ve toplumsal hayat açısından önemini kavrayabilecek

• Nafile namaz çeşitleri hakkında bilgi sahibi olacak

• Teravih namazının mahiyetini öğrenmiş olacak

• Mübarek gün ve geceleri anlatabileceksiniz.

ÜNİTE

6

NAMAZ IV

İSLAM İBADET

ESASLARI

Page 132: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Namaz IV

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 2

Cuma Bayram

Vitir Teheccüd Kuşluk

İstihâre İstiskâ

Küsûf Husûf

Tahiyyetü'l-mescit

Tövbe Tesbih Abdest

Gusül İhrama Giriş

Yolculuk Evvâbîn

Hâcet Terâvih

GİRİŞ

Namaz ibadetinin, özellikle de bazı namaz çeşitlerinin, Müslümanların

bireysel ve toplumsal hayatlarında büyük önemi vardır. Cemaatle kılınan beş vakit

namaz, bu bağlamda ilk olarak zikredilmesi gereken ibadetlerdendir. Günlük

hayatın yoğun temposu içinde beş vakit namazı cemaatle kılmak toplumun önemli

bir kesimi için ne yazık ki mümkün olamamaktadır. Ama en azından cuma namazı

vesilesiyle haftada bir kez de olsa Müslümanlar bir araya gelebilmekte, bayram

namazlarında ise toplumun daha geniş kesimleri aynı mekânda toplanabilmektedir.

Böylece dinî bilinç ve heyecanın toplumun tüm katmanlarında canlı bir katılımla

teneffüs edilmesi sağlanmaktadır.

Ramazan ayının manevi atmosferine farklı bir anlam katan teravih namazları

da toplumsal boyutu ağır basan ibadetlerdendir. Yılın farklı zaman dilimlerine

yayılmış olan mübarek gün ve geceler ise günlük hayatın bitmez tükenmez

koşuşturmaları içinde yorgun ve bitap düşen insanımıza biraz durup nefeslenme

fırsatı sunan ara duraklar gibidir. İşte bu ünitede toplumsal boyutu ağır basan

cuma ve bayram namazları ile nafile namaz çeşitlerini ele alacağız. En sonunda da

dinimizce mübarek sayılan gün ve gecelerle ilgili özet bilgiler vereceğiz.

CUMA NAMAZI

Cuma namazı “toplayıcı” özelliğiyle, Müslümanların haftalık olarak bir araya

gelip dinî bilinç ve duyarlılıklarını tazelemelerini sağlayan çok önemli bir ibadettir.

Nitekim bu namazın “Cuma namazı” olarak isimlendirilmesinin sebebi

Müslümanların bu namazı kılmak üzere toplanmalarıdır.

Bu namaz için cuma gününün seçilmesi de anlamlıdır. Zira Peygamber

Efendimiz (s.a.v.), üzerine güneş doğan en hayırlı günün cuma olduğunu; Hz.

Âdem’in o günde yaratıldığını, o günde cennete girdiğini, o günde cennetten

çıkarıldığını, Kıyamet’in de bir cuma günü kopacağını ve cuma gününde, duaların

kabul olunacağı bir “icâbet saati”nin bulunduğu bildirmiştir (Buhârî, “Cuma”, 4;

Müslim, “Cuma”, 17, 18).

Cuma namazının farz oluşu kitap, sünnet ve icma delillerine dayanır.

Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulmaktadır:

“Ey iman edenler! Cuma günü namaz için çağrıldığı (ezan okunduğu)

vakit, Allah’ın zikrine koşun ve alışverişi bırakın! Bilirseniz, bu sizin için daha

hayırlıdır” (Cuma, 62/9).

Page 133: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Namaz IV

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 3

Cuma

“toplama” anlamındaki

“c-m-a” kökünden

türemiştir ve

haftada bir,

müminleri toplar,

bir araya getirir.

Cuma namazının farz kılındığını bildiren bu ayet, Medine’de indirilmiş ve

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ilk cuma namazını hicret esnasında, Medine

yakınlarındaki Rânûnâ Vadisi’nde kıldırmıştır.

Allah Resulü’nün (s.a.v.) hadislerinde, cuma namazlarına devam eden

kimsenin iki Cuma arasındaki günahlarının affedileceği, cumayı hafife alarak üç

cuma namazını terk edenin ise kalbinin mühürleneceği ifade edilmiştir. (Buharî,

“Cuma”, 6, 19; Müslim, “Cuma”, 26; Ebû Dâvûd, “Salât”, 202, 203, 204)

Tarih boyunca İslam bilginleri de cuma namazının farz oluşunda görüş birliği

içerisinde olmuşlardır.

Cuma Namazının Farz Olmasının Şartları

Kur’an-ı Kerim’de cuma namazının sadece kılınması emredilmiş, nasıl

kılınacağı ile ilgili ayrıntı verilmemiştir. Peygamber Efendimiz namaz konusunda

şöyle buyurmuştur:

Bir başka hadiste cumanın farz olmasının şartları şöyle belirlenmiştir:

Hadiste zikredilen istisnaların dışında kalan akıl-baliğ her Müslüman erkek,

bu namazla yükümlüdür. Buna göre, vakit namazlarındaki şartlara ilave olarak, bir

kişiye cuma namazının farz olmasının şartları şunlardır:

Erkek olmak: Cuma namazı kadınlara farz değildir. Ancak cuma namazını

kılarlarsa bu yeterli olup öğle namazını kılmaları gerekmez.

Hür olmak: Hürriyetten yoksun bulunan esir ve kölelerin, hapisteki

hükümlülerin, cuma günü öğle namazını kılmaları yeterlidir. Çalıştıkları iş

yerlerinden izin alamayan ve başka bir iş bulamayan kişilerin de dolaylı olarak bu

kategoriye girdikleri söylenebilir.

Mukim olmak: Yolcu (seferî) olana cuma namazı farz değildir.

Bazı özel durumlar: Namaza gidince hastalığının artmasından veya uzamasından

korkan hastalara cuma farz olmaz. Aynı şekilde aciz ihtiyar, görme engelli, ayakları

kesik ya da kötürüm olma; koruma görevlisi veya hasta bakıcı olarak çalışma gibi

geçerli bir mazereti bulunanlar da vakit bulunca öğle namazını kılmakla yetinirler.

“Allah’a ve ahiret gününe inananlara cuma namazı farzdır. Ancak yolcu,

köle, çocuk, kadın ve hastalar bundan müstesnadır” (Ebû Dâvûd, “Salât”, 208,

209).

“Namazı benim kıldığım gibi kılınız!” (Buharî, “Ezan”, 18, “Edeb”, 27).

Page 134: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Namaz IV

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 4

Cuma Namazının Sahih Olabilmesi İçin Gerekli Şartlar

Cuma kılınacak yerin şehir veya şehir hükmünde olması,

Devlet başkanının izninin bulunması,

Namazın kılınacağı mekânın herkese açık olması,

Cemaatin belli bir sayıda olması: Ebû Hanife’ye göre, imam dışında en az üç;

Ebû Yusuf ve İmam Muhammed’e göre ise en az iki erkeğin bulunması şarttır.

Şâfiî’ye ve Ahmed b. Hanbel’in meşhur görüşüne göre, akıllı, hür, ergin ve mukîm

(yolcu olmayan) kırk erkeğin bulunması gerekir. İmam Mâlik ise belli bir sayı

vermemiştir.

Vakit: Cumanın vakti öğle namazının vaktidir. Cuma namazı, eğer vaktinde

kılınamazsa, o günkü öğle namazı kaza edilir.

Hutbe: Cemaate konuşma yapmak, Allah'a hamd, Resulüne salat ve selam

getirmek ve müminlere duadan ibaret olan bir zikirdir.

Cuma ayetindeki “Allah’ın zikrine koşunuz!” ifadesindeki “Allah’ın zikri”nden

maksat, cuma namazı ve hutbedir. Buna göre hutbe de cuma namazı gibi farzdır ve

hutbenin okunmadığı cuma namazı eda edilmiş sayılmaz. Zira İslam Ümmeti bu

konuda icma etmiş ve Hz. Peygamber’den günümüze kadar, cuma namazları

hutbeli olarak kılına gelmiştir.

Hutbe'nin cuma günü ve namazı için son derece ayrıcalıklı ve önemli bir yeri

vardır. Hatta Hazreti Âişe'den cuma namazının sırf hutbeden dolayı iki rekât olduğu

rivayet edilmiştir. İlgili rivayetlere göre Hz. Peygamber hutbeye çıktığında çok defa

heyecanlanır, gözleri kızarır, sesi yükselir ve bir orduyu uyarırmışçasına sert bir eda

ile kıyametin yakınlığından ve mutlaka kopacağından söz ederdi. Hutbesine Allah'a

hamd ü sena ve şehadetle başlar, Allah'ı çok anar ve sözcükleri az, anlamı derin

ifadeler seçmeye özen gösterirdi. "Kişinin hutbesinin kısa, namazının uzun olması,

dinî anlayışının bir işaretidir" buyururdu.

Hutbenin rüknü, Cenâb-ı Hakk'ı zikirden ibarettir.

Hutbe iki bölümden oluşur: Birinci hutbe Müslümanlara vaaz ve nasihat;

ikinci hutbe Müslümanlara duadır. Her birinde Allah'a hamd ü sena, Allah'ın

birliğine, Hz. Muhammed'in peygamberliğine şehadet ve Hz. Peygamber’e salavat

vardır.

Hutbenin Şartları

Vakit içinde okunması,

Namazdan önce okunması,

Page 135: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Namaz IV

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 5

Hutbe niyetiyle cemaat huzurunda okunması,

Hutbe ile namaz arasının başka bir şeyle kesilmemesi.

Hutbenin sünnetleri

Hutbeye başlamadan önce hatibin minberin önünde bulunması,

Minbere çıktığında hatibin cemaate dönüp oturması ve okunacak ezanı

dinlemesi,

Hatibin huzurunda (iç) ezanın okunması,

Ezandan sonra, hatibin cemaat karşısında her iki hutbeyi ayakta okuması,

Birinci hutbeye Allah'a hamd ü sena (El-Hamdü li'llâh…) ile başlamak,

Şehadeteyni (Eşhedü en lâ ilahe... ve eşhedü enne Muhammeden...) okumak ve

Hz. Peygamber’e salavat getirmek,

Müslümanların dünya ve ahiretlerine yarayacak, onları her iki dünyada saadete

kavuşturacak vaaz ve nasihatlerde bulunmak; kâfirlerin zulmünden kurtarması için

dua etmek,

Eûzü-Besmele ile bir ayet okumak,

Hutbeyi ikiye ayırmak ve iki hutbe arasında az bir miktar oturmak,

İkinci hutbeye de, birinci hutbe gibi, hamdele ve salvele ile başlamak,

Her iki hutbeyi de kısa okumak,

Hutbeyi, cemaatin işitebileceği bir sesle okumak.

Cuma Namazına Hazırlık ve Cuma Namazının Kılınışı

Müslümanlar için haftanın günleri içerisinde en ayrıcalıklı gün olan cuma

gününde camiye gusül abdesti alarak gitmek, cami cemaatini rahatsız edecek

soğan, sarımsak, sigara, çorap vs. kaynaklı kötü kokulardan arınmak, misvak

kullanmak/dişleri fırçalamak, güzel elbiseler giyinmek ve ağır olmayan güzel

kokular sürünmek müstehaptır.

Minarede ezan okununca, cuma namazı ile yükümlü bulunanların, başka bir

şeyle uğraşmayı bırakarak hemen camiye gitmeleri vaciptir. Çocukların cumaya

götürülmesi de, onların camiye-cemaate alışmaları ve dinî heyecanı hissetmeleri

açısından son derece önemlidir. Aynı şekilde, müsait olan kadınlar da, camide

kendilerine tahsis edilecek bölümde namazlarını kılarak o manevi havayı teneffüs

edebilir, vaaz ve hutbede verilen bilgilerden istifade edebilirler.

Page 136: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Namaz IV

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 6

İmam minbere çıkınca cemaatin susması, kendi aralarında konuşmaması,

selâm alıp-vermemesi ve nafile namaz kılmaması gerekir. Cumanın ilk sünnetine

başlanmışsa, uzatılmaksızın farz ve vaciplerine riayet edilerek bir an evvel

tamamlanır.

Cuma namazının farzı iki rekâttır. Sabah namazının farzı gibi kılınır; imam

sesli olarak Kur’an okur. Cuma namazının farzı bitmeden yetişen ve imama uyan

kimse, bu namazı tamamlar. İmama teşehhütte otururken veya sehiv secdesinde

yetişen bile, namaza yetişmiş olur.

Cumanın farzının tamamlanmasından sonra, daha fazla sevap almak

isteyenler, münferit olarak (tek başlarına) namaz kılabilirler. Nitekim bir hadiste

şöyle buyurmuştur:

Peygamber Efendimizin (s.a.v.) cumanın farzından sonra bazen 2, bazen 4 ve

bazen de 4+2= 6 rekât namaz kıldığına dair rivayetler mevcuttur.

Ülkemizdeki uygulamada, farzın tamamlanmasından sonra, vakti olanlar

(4+4+2 şeklinde) toplam 10 rekât namaz kılmaktadırlar. Bu namazların ilki, dört

rekâtlık “cumanın son sünneti” olup, öğle namazının ilk sünneti gibi kılınır. “Vaktin

son sünneti” adı verilen üçüncü namaz ise iki rekâttır ve öğle namazının son

sünneti gibi kılınır. Bunların kılınmaması durumunda, cuma namazının noksan

kalacağı düşüncesi doğru değildir. Zira kılınan bu namazlar farz olmayıp sünnettir

ve fazla sevap almak isteyenler için birer fırsattan ibarettir.

Zuhr-i Âhir Namazı

Ülkemizde cumanın farzından sonra kılınan iki sünnet namazın arasında, bir

de “zuhr-i âhir” namazı kılınmaktadır. Dört rekât olan ve öğle namazının farzı gibi

kılınan bu namaz, Peygamber Efendimiz tarafından kılınmamış olmakla birlikte,

sonraki bazı alimlerin uygun görmesi neticesinde kılınmaktadır. Bu namaz, bir

yerleşim yerinde birden fazla mekânda kılınan cuma namazlarının kabul edilmeme

ihtimaline binaen kılınan “öğle namazının farzı”dır. Nitekim “zuhr-i âhir”in kelime

anlamı “son öğle namazı”dır.

Günümüze kadar uzun bir süre tatbik edilmiş olan bu uygulamayı savunanlar

olduğu gibi, “bidat” olduğu ve ihtimale binaen ibadet yapılamayacağı gibi

gerekçelerle ciddi şekilde eleştirenler de mevcuttur.

“Sizden biriniz, cuma namazını kıldığı zaman, bundan sonra dört rekât

daha kılsın!” (Buharî, “Cuma”, 39; Müslim, “Cuma”, 72).

Page 137: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Namaz IV

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 7

BAYRAM NAMAZLARI

Toplum olmanın göstergelerinden biri de, sevinç ve üzüntülerin bütün

toplum tarafından paylaşılabilmesidir. İşte bu noktada bayramlar çok önemli bir

fonksiyon icra ederler. Zira bayramlar, sevinç duygusunun dalga dalga bütün

toplumu kuşattığı, dargınlıkların unutulduğu, insanî ilişkilerin canlandırıldığı;

büyüklerin ziyaretlerle, küçüklerin de hediyelerle sevindirildiği çok özel

zamanlardır.

İslam Dini’nde de, iki tane bayram vardır: Ramazan Bayramı (îdu’l-fıtr) ve

Kurban Bayramı (îdu’l-edhâ). Bu bayramlardan birincisinde, İslam’ın ramazan

orucunun tutulup tamamlanması; ikincisinde de, hac ibadetinin ifa edilmesi

neticesinde, Müslümanlar bayram etmeye hak kazanmış olmaktadırlar.

Bayram namazı ilk olarak Hicret’in birinci yılında emredilmiştir. Hz. Enes’in

(r.a.) şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Resulüllah (s.a.v.) Medine’ye gelince,

Medineliler’in eğlendikleri iki günleri vardı. Hz. Peygamber, bu iki günde niçin

eğlendiklerini sorunca, kendisine şöyle cevap verdiler: “Cahiliye döneminde bizler

bu iki günde eğlenirdik.” Bunun üzerine Allah’ın Elçisi şöyle buyurdu:

Kurban bayramı namazının meşruluğu, kitap, sünnet ve icma delillerine

dayanır. Kur’an-ı Kerim’deki “Rabbin için namaz kıl ve kurban kes!”(Kevser 108/2)

ayetinde emredilenler, çoğu alimin yorumuna göre Kurban Bayramı namazı ve

kurban ibadetleridir.

Ramazan bayramı namazının dayanağı da “sünnet” ve “icma”dır. Nitekim

Resulüllah’ın (s.a.v.) iki bayram namazını da kıldırdığı, kesin bir şekilde

bilinmektedir. Hz. Peygamber’in ilk kıldırdığı bayram namazı, hicretin ikinci

yılındaki ramazan bayramı namazıdır.

Hanefîler’e göre, kendilerine cuma namazı farz olan kimselere, bayram

namazı kılmak vaciptir. Hanbelî Mezhebi’nde kuvvetli olan görüşe göre, bayram

namazı “farz-ı kifâye”, Şâfiî ve Mâlikîler’e göre ise “müekked sünnet”tir. Bayram

namazlarında hutbeler namazlardan sonra okunur ve bunların okunması sünnettir.

Bayram Namazlarının Kılınışı

Ramazan ve Kurban bayramı namazları ikişer rekâttır ve her ikisi de aynı

şekilde kılınır. Cemaatle kılınan bu namazlarda ezan ve kamet okunmaz. İmam bu

namazı sabah namazı gibi kıldırır. Farklı olarak her iki rekâtta üçer ilave tekbir

“Allah (c.c.) o iki gün yerine, size onlardan daha hayırlılarını vermiştir:

Kurban Bayramı ve Ramazan Bayramı” (Ebû Dâvûd, “Salât”, 239; İbn Hanbel,

Müsned, III, 103, 235, 250).

Page 138: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Namaz IV

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 8

Yahya Kemal Beyatlı’nın

“Süleymaniye’de Bir Bayram Sabahı” adlı

şaheser şiirini okudunuz mu?

mevcuttur. Hanefîler’e göre, bu tekbirlerin üçü birinci rekâtta ve imamın açıktan

okumaya başlamasından önce; diğer üçü ise ikinci rekâtta ve imamın kıraati

tamamlamasından sonra ilave edilir.

Hanefîler dışındaki üç mezhebe göre, bu tekbirler her rekâtta kıraatten önce

alınır. İmam Şâfiî’ye göre birinci rekâtta yedi, ikinci rekâtta ise beş tekbir alınır.

İmam, Bayram namazının kılınmasını müteakip minbere çıkar, oturmaksızın

hutbeye başlar, cumadaki gibi iki hutbe okur. Bayram hutbelerine tekbir ile

başlanır, cemaat de bu tekbirlere katılır.

Bayram namazları bir şehirde umumî bir “musallâ (namazgâh)”da

kılınabileceği gibi, birden çok camide de kılınabilir. Ebû Saîd el-Hudrî’den (r.a.)

şöyle dediği rivayet edilmiştir:

Ramazan bayramında, bayram namazından önce hurma gibi tatlı bir şey

yenilmesi; Kurban bayramında ise bayram namazı kılınmadan önce bir şey

yenilmemesi müstehaptır. Bunun hikmeti, eğer kurban kesiyorsa, kişinin kurbanın

etinden yemeyi beklemesidir. Ancak kurban kesip kesmemek hükmü değiştirmez.

Bununla birlikte, namazdan önce bir şey yenilmesinde de bir kerahet yoktur.

Bayram sabahı camiye sükûn ve vakar ile gidilir. Namaza giderken ramazan

bayramında sessizce, kurban bayramında ise açıktan tekbir alınması, namazdan

sonra da mümkünse farklı bir yoldan ikametgâha dönülmesi menduptur.

Teşrik Tekbirleri

Arefe günü sabah namazından başlayarak, bayramın dördüncü gününün

ikindi namazına kadar, toplam yirmi üç farz vakit namazını müteakip, birer defa

“Allâhu ekber Allâhu ekber, Lâ ilâhe illallâhu vallâhu ekber, Allâhu ekber ve lillâhi’l-

hamd” diye tekbir getirilir. Bu tekbirlere “teşrik tekbirleri” ismi verilir ve bu

tekbirler birçok fakihe göre vaciptir.

Bir yılın teşrik günlerinde kazaya kalan bir namaz, bayramın devam ettiği

teşrik günlerinden birinde kaza edilse, sonunda teşrik tekbiri alınır. Fakat aynı yılın

başka günlerinde veya başka bir yılın teşrik günlerinde kaza edilse, teşrik tekbirleri

getirilmez.

“Resulüllah (s.a.v.) Ramazan ve Kurban bayramı günlerinde musallaya

çıkar, ilk yaptığı iş namazı kıldırmak olurdu. Namazı bitirdikten sonra, insanlar

saflar halinde iken, onlara karşı durup vaaz ve nasihatte bulunur, emirler verir,

tasaddukta bulunun (sadaka verin), derdi. En çok da kadınlar tasaddukta

bulunurdu” (Müslim, “Salâtü’l-Îdeyn”, 9).

Page 139: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Namaz IV

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 9

Allah “vitr”dir, “vitr”i

sever.

VİTİR NAMAZI

Yatsı namazı vaktinde kılınan diğer bir namaz da, vitir namazıdır. Halk

arasında “Vitir Vacip” olarak da bilinen bu namaz, yatsı namazıyla neredeyse

bitişmiş ve onun devamı gibi algılanan bir namazdır.

Vitir, alimlerin kılınmasının gerekliliği üzerinde ittifak ettikleri bir namazdır.

Çünkü Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

“Vitir” kelimesi “çift”in zıddı olarak “tek” anlamına gelmekte olup bu

hadiste, edebi bir şekilde bu anlamına da işaret edilmektedir. Nitekim vitir

namazının bu şekilde isimlendirilmesi de, onun aslında gece kılınan teheccüd

namazının bir parçası olması ve bu namazın çift-çift kılınmasına rağmen, vitir

namazının rekât sayısının tek olması sebebiyledir.

Vitir namazı Ebû Hanîfe’ye ve onun görüşünün esas alındığı Hanefî

Mezhebi’ne göre, vaciptir; vaktinde kılınamadığı takdirde bu namazın kaza edilmesi

gerekir. Ebû Yusuf, İmam Muhammed ve diğer üç mezhep imamına göre ise

müekked sünnettir.

Şâfiiler’e göre vitrin en azı bir rekât, en çoğu on bir rekâttır. Bir rekâttan fazla

kılınacaksa, önce iki rekâta niyet edilir ve selâm verilir. Sonra vitirden bir rekâta

niyet edilip selâm verilir.

Hanefîler’e göre vitir namazı üç rekâttır. İlk iki rekât, tamamen akşam

namazının farzı gibi kılınır. Farklı olarak, üçüncü rekâtta rükûa gitmeden önce

“Allâhümme innâ nestaînüke…” ve “Allâhümme iyyâke na’büdü…” şeklinde

başlayan “Kunut Duaları” okunur.

Vitir namazı, sadece ramazanda cemaatle kılınır ve imam bu namazı açıktan

kıldırır. Fakat tercih edilen görüşe göre, imam da cemaat de Kunut Duası’nı gizli

okurlar.

NAFİLE NAMAZLAR

"Nafile" sözlükte, başka manalarının yanında, “ziyade (fazlalık)” manasına da

gelen "nefl" kökünden bir kelimedir. Dinî bir terim olarak ise “nâfile” farz ve vacip

çerçevesindeki yükümlülüklerinin dışında olmak üzere, mükellefin kendi isteği ile

yerine getirdiği ibadet cinsinden amellerin genel adıdır. Dolayısıyla sünnet,

mendup veya müstehap olarak nitelendirilen tüm ibadetler "nafile" çatısı altına

girer. Bunlar, dinen zorunluluğun bulunmadığını belirtmek üzere, "gönüllü olarak

“Ey Kur’an ehli! Vitir namazını kılın. Çünkü Allah tektir (vitr), teki (vitri)

sever” (Buharî, “Deavât”, 69; Müslim, “Zikir”, 5,6).

Page 140: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Namaz IV

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 10

yapma" anlamına gelen "tatavvu" terimi ile de anılır. "Nafile Namazlar" başlığı ise

farz ve vacip dışında kalan namazların genel ismidir.

Meşhur hadis kitaplarında, Peygamber Efendimizin, çeşitli zamanlarda ve

değişik vesilelerle nafile namazlar kıldığı anlaşılmaktadır. Nafile namazlarla ilgili

olarak Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:

Hanefî Mezhebi fakihleri ile diğer bazı mezheplerin fakihlerine göre, nafile

bir namaza başlamak, onu tamamlamayı vacip kılar. Dolayısıyla nafile namaza

başlayan kimse, herhangi bir sebeple o namazı bozacak olsa veya namaz bozulsa,

onu kaza etmesi üzerine vacip olur. Mâlikîler’e göre, bozulmuş bir nafile namazın

kazası farzdır. Şâfiîler’e göre ise nafile bir ibadeti bozan kimseye, o ibadeti kaza

etmesi gerekmez.

Örn

ek

•İnançlı bir insan, farz-vacip-nafile tasnifine bakarak “hangi namazları kılmayabileceği”ni değil, hepsini kılmaya çalışmakla birlikte, “hangilerine öncelik vereceği”ni düşünmelidir. Zira “zorunlu” ibadetlerin yapılmaması mutlak anlamda “zarar” ise, “zorunlu olmayan” ibadetlerin yapılmaması da “kârdan zarar”dır.Bir Mümin, akıllı bir tüccar gibi düşünüp, ölçüp-tartmalı ve öncelikle zarar etmemeye, ondan sonra da olabildiğince fazla kâr etmeye bakmalıdır.

“Bir kulun kıyamet gününde ilk hesap sorulacağı ameli namazdır. Eğer

namazı düzgün ve tam çıkarsa kurtulmuş ve kazanmıştır. Eğer namazı düzgün

çıkmazsa kaybetmiş ve hüsrana uğramıştır. Kulun farz namazları eksik

çıktığında Aziz ve Celil olan Allah meleklere: "Bakınız, kulumun farzlardaki

eksikliğini tamamlayacak nafile namazı var mıdır?" diye sorar. Diğer amelleri

de bu şekilde muhasebe edilir”(Ebû Dâvûd, “Salât”, 140-144; İbn Mâce,

“İkâme”, 202).

Page 141: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Namaz IV

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 11

Nafile,

“gönülden gelerek”

yapılan ibadettir.

Nafile namazların bütün rekâtlarında kıraat farzdır. Nafile namazlarda “niyet

ettim nafile namazı kılmaya” şeklinde mutlak niyet kâfidir. Hâlbuki farz ve vacip

namazlarda mutlak niyet yeterli değildir; kılınacak namazın hangi namaz olduğu

açıkça ifade edilmelidir.

Farz ve vacip namazlardan farklı olarak, nafile namazlar ayakta kılınabileceği

gibi oturarak da kılınabilir. Fakat ayakta kılmak daha faziletlidir.

Nafile namazlar, yine farz namazlardan farklı olarak binek/vasıta üzerinde de

kılınabilir. Nafile namazların evde kılınması daha faziletlidir. Ancak, farz namazın

camide kılınması hâlinde, farz namazlara bağlı sünnet namazların da camide eda

edilmesinin daha iyi olacağı belirtilmiştir. Sünnet namazların camide eda edilmesi

hâlinde, bu namazların, farzın kılındığı yerde kılınmayıp yer değiştirilerek kılınması

daha faziletlidir.

Hanefîler’e göre, farzlara tabi nafile namazlar, farza ait vakit geçtikten sonra

kaza olunmazlar. Ancak, sabah namazının sünneti, farzı ile birlikte kuşluk vaktinde

kaza olunabilir. Diğer mezheplerde sünnetlerin de kaza edilebileceği yönünde

görüşler vardır.

Nafile Namazların Çeşitleri

Fıkıh bilginleri, nafile namazları çeşitli açılardan sınıflandırmışlardır.

Hanefîler’e göre, nafile namazlar, farz namazlara tabi olup olmaması yönünden iki

kısma ayrılır. Farzlara tabi nafile namazlara "revâtib", farzlara tabi olmayıp

bağımsız olan nafile namazlara da "Regâib" adı verilir. Daha önce “revâtib”

hakkında bilgi verildiği için, burada sadece “Regâib” kapsamına giren nafileler

hakkında bilgi vereceğiz.

Teheccüd Namazı

Farz, vacip ve teravih namazlarının haricinde, yatsı namazıyla sabah namazı

vakitleri arasında kılınan nafile namazlara teheccüd (gece) namazı denir.

Genel olarak gecelerin ibadetle ihyası konusunda, hadis kitaplarında çok

sayıda sahih kavlî ve fiilî sünnet rivayet edilmektedir. Bu rivayetlerden bir kısmı,

Tart

ışm

a •Nafile olarak başlanan bir namazın, herhangi bir sebeple bozulması durumunda kazasının gerekip gerekmeyeceğine dair ileri sürülen görüşleri tartışınız.

•Düşüncelerinizi sistemde ilgili ünite başlığı altında yer alan “tartışma forumu” bölümünde paylaşabilirsiniz.

Page 142: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Namaz IV

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 12

genel olarak gece namazlarının faziletine (Müslim, “Siyam”, 38; Tirmizî, “Salât”,

207) ve Peygamberimizin gece namazlarını hiç aksatmadan kıldığına dairdir (Ebû

Dâvûd, “Salât”, 146-147; İbn Mâce, “İkâme”, 23). Bir kısmı ise gecenin ortasının

namazla, son kısmının da dua, namaz ve istiğfarla ihya edilmesi hakkındadır.

Kur’an-ı Kerim’deki birçok ayet-i kerimede Peygamberimize hitaben açık bir

şekilde gecenin belli vakitlerinde kalkıp namaz kılmasının emredilmiş olmasını

(Müzzemmil 73/1-6; İsrâ 17/79; Zâriyât 51/17-18) dikkate alan bazı alimlere göre,

gece namazları Peygamberimize farz idi. Diğer bir kısım alimlere göre ise gece

namazları hem Peygamberimize ve hem de bütün Müslümanlara farz iken; daha

sonra diğer Müslümanlardan farziyet kaldırılıp (neshedilip), sadece

Peygamberimize has kaldı. Selef alimleri tarafından ümmet için hâlâ vacip olduğu

görüşü de ileri sürülmüştür. Bir başka görüşe göre ise ne Peygamberimize ve ne de

diğer Müslümanlara farz olmayıp (özellikle) Peygamberimize sevabı diğer

nafilelerden daha fazla olan; ümmetine ise günahlara kefaret ve mağfiret vesilesi

olan nafile bir namazdır.

Bir hadis-i şerifte Peygamberimiz şöyle buyurmuştur:

Rivayetlerden bazılarında, Peygamberimizin gece uyandığı ifade

edildiğinden, müçtehitlerden bazılarına göre, teheccüd namazı kılmak için yatsı

namazından sonra bir süre uyumuş olmak gerekir. Bazılarına göre, böyle bir şart

söz konusu olmayıp yatsı namazından sonra sabah namazının vakti girinceye kadar

teheccüd namazı kılınabilir.

Uyanamama korkusu olmayanlar için, yatsı namazından sonra uyuyup

gecenin uygun bir vaktinde kalkmak ve teheccüd namazını, sonra vitir namazını,

sonra da sabah namazının sünnetini kılmak daha faziletlidir.

Hz. Ayşe'den gelen rivayetlerden, Peygamberimizin kıldığı gece namazlarının

rekâtları ve kılış şekillerinin (ayakta veya oturarak kılması) onun sıhhat durumuna

göre değiştiği anlaşılmaktadır.

Teheccüd namazının dört rekâtla sekiz rekât arasında kılınabileceği

konusunda İslam alimleri arasında görüş birliği vardır; fakat iki rekât olarak

kılınabileceği kanaatine ulaşan bilginler de bulunmaktadır.

Kuşluk Namazı

Kuşluk vaktinde kılınması sebebiyle "salâtu'd-duhâ” olarak isimlendirilen bu

namaz, müstehap/mendup olan nafile namazlar arasında yer alır.

"Farz namazlardan sonra en faziletli namaz, gece namazıdır" (Müslim,

“Sıyâm”, 38; Tirmizî, “Salât”, 207).

Page 143: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Namaz IV

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 13

İstihare eden aldanmaz;

istişare eden pişman

olmaz.

Dua,

insanın aczini idrak

etmesini ve neyi

gerçekten istediğini

kendisinin de fark

etmesini sağlar.

Peygamberimizin kuşluk vaktinde nafile namaz kıldığına ve büyük sevabı

olduğu için sahâbîlere de kılmalarını tavsiye ettiğine dair sahih hadis kitaplarında

çok sayıda hadis nakledilmektedir.

Peygamberimizin bu namazı iki, dört, altı, sekiz ve on iki rekât kıldığına veya

kılınmasını tavsiye ettiğine dair de rivayetler bulunmaktadır.

Kuşluk namazının vakti kuşluk vaktinden, zeval vaktine kadardır. Yani,

güneşin doğumuyla başlayan kerahet vaktinin sona ermesinden itibaren, öğle

namazı öncesindeki kerahet vaktinin başlama zamanına kadardır.

İstihare Namazı

İstihâre, sözlükte, hayır dilemek, hayır talep etmek manasına gelmektedir.

Terim olarak istihare “bir iş ya da davranışta, Allah katında hayırlı olanı, kılınan

nafile bir namaz ve dua ile talep etme” anlamına gelir. İstihare namazı (salâtü'l-

istihâre) ile bir Müslüman, yapılması mübah bir işe girişmeden önce, o işin kendisi

hakkında hayırlı olup olmadığı hakkında bir işaret almak ve kalbinin kendisi için

hayırlı olacak tarafa meyletmesi için teşebbüse geçer.

Peygamberimizin istihareye önem vermesi, istihare duasını Kur’an’dan bir

ayet öğretir gibi ashabına öğretmesi, küçük-büyük her konuda istihare yapmayı

tavsiye etmesi (Buharî, “Teheccüd”, 25, “Deavât”, 49) istiharenin önemini gösterir.

İstihare namazı, mendup bir namazdır ve mekruh vakitlerin dışında her

zaman kılınabilir. İstihare namazının iki rekât kılınması sünnettir ve bu namazdan

sonra hadislerde zikredilen istihare duası yapılır.

İstiskâ (Yağmur) Duası ve Namazı

Sözlükte "su vermek, sulamak, yağmur yağdırmak" anlamındaki “saky”

kökünden türeyen ve "su istemek" manasına gelen “istiskâ”; terim olarak “yağmur

yağdırması için Allah'a özel bir şekilde dua etme”yi ifade eder.

Bir yerde yağmur yağmaması ve dolayısıyla kuraklık meydana gelmesi

durumunda, o beldenin insanlarının topluca, belde dışına çıkıp, tövbe ve

istiğfardan sonra Cenabı-ı Allah'tan kendilerine bolluk ve berekete vesile olması

için yağmur göndermesini istemeleri, bunun için dua etmeleri sünnettir. Bu duaya,

yağmur isteme duası manasında “duâu'l-istiskâ”, bu esnada kılınan iki rekâtlık

namaza da, yağmur isteme namazı manasında “salâtü'l-istiskâ” denilmektedir.

Peygamberimizin yağmur duasına çıktığına dair, sahih hadis kitaplarında çok

sayıda rivayet mevcuttur. Bunların bir kısmında, Peygamberimizin halkı şehir dışına

çıkardığı ve orada yağmur duası yaptığı (Tirmizî, “Cuma”, 43); bir kısmında ise cuma

hutbesi esnasında birisinin kalkarak Peygamberimizden yağmur için dua talebinde

Page 144: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Namaz IV

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 14

bulunduğu ve Peygamberimizin de yağmur duası yaptığı bildirilmektedir (Müslim,

“İstiskâ”, 2). Yine bazı rivayetlerde, yağmur duasına çıkıldığında, Peygamberimizin

iki rekât namaz kıldırdığı, namazda sesli okuduğu, namazdan sonra elbisesini

çıkarıp ters çevirerek giydiği ve kıbleye dönüp ellerini omuzları hizasına kadar

kaldırdığı ve yağmur duasında bulunduğu belirtilirken (Müslim, “İstiskâ”, 1); bazı

rivayetlerde, Peygamberimizin yağmur namazını tıpkı bayram namazı gibi kıldırdığı

ifade edilmekte (Ebû Dâvûd,” İstiskâ”, 1); bazılarında ise sadece dua ettiği belirtilip

namazdan bahsedilmemektedir. (Müslim, “İstiskâ”, 2).

Yağmur duasına çıkıldığında, bazen namaz kılıp bazen kılmamış olması,

namazın kılınabileceğini ama mutlaka kılınmasının şart olmadığını göstermektedir.

Müçtehitlerin hemen hemen tümü, yağmur duasına çıkma zamanının

bayram namazı vaktinin aynısı olduğu konusunda ittifak etmişlerdir. İbn Hazm ise

yağmur duasına çıkma zamanının zeval vakti olduğunu söylemiştir.

Hadis kitaplarında Peygamberimizden bir kısmı uzunca, bir kısmı çok kısa

olan bazı yağmur duaları nakledilmektedir. Bu duaların tümünde, Peygamberimiz

Cenabı-ı Hak’tan, bütün yönleriyle hayır ve bereket vesilesi olan yağmur

yağdırmasını istemektedir.

Küsûf Namazı

Küsûf namazı, güneş tutulduğu zaman kılınan namazdır. Bu namazın

meşruiyeti Hz. Peygamber'in sünneti ile sabittir. Güneş tutulduğu zaman

Peygamberimizin küsûf namazı kıldırdığına dair, başta Buharî ve Müslim olmak

üzere, sahih hadis kitaplarında çok sayıda rivayet mevcuttur.

Bu hadislerde bildirildiğine göre, Peygamberimizin oğlu İbrahim'in vefat

ettiği gün güneş tutulmuştu. Bazı insanlar, güneşin Peygamberimizin sevgili oğlu

Hz. İbrahim'in vefatından dolayı tutulduğu, yorumunu yapmışlardı. Bunun üzerine

Peygamberimiz hemen namaza durdu ve güneş tutulması sona erinceye kadar

uzunca kıyam, rükû ve secdeler yaparak iki rekât namaz kıldırdı. Namazdan sonra,

Müslümanlara şöyle hitapta bulundu:

Küsûf namazı hem cemaatle, hem de münferit olarak kılınabilir. Ancak,

müçtehitlerin ekseriyetine göre, cemaatle kılınması daha faziletlidir. Şâfiî ve

Hanbelîler dâhil bazı müçtehitlere göre, cemaatle kılmak sünnet-i müekkede iken,

Hanefîler’e göre müstehaptır. Ancak Hanefîler’e göre, küsûf namazının cemaatle

"Güneş ile ay Allah'ın ayetlerindendir. Bunlar, hiç bir kimsenin

vefatından dolayı tutulmazlar. Siz bunları tutulmuş görürseniz, hemen tekbir

alın, Allah'a dua edin, namaz kılın ve sadaka verin..." (Müslim, “Küsûf”, 1–4).

Page 145: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Namaz IV

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 15

kılınması hâlinde, bu namazı, cuma namazını kıldırmakla yetkili olan kimse camide

veya sahrada kıldırır. Böyle bir imam bulunmazsa, herkes bu namazı evinde tek

başına kılar.

İmam Şâfiî'nin de içinde bulunduğu bazı müçtehitlere göre, bu namazdan

sonra hutbe okumak namazın şartıdır. İmam Ebû Hanîfe ve İmam Mâlik'in içinde

bulunduğu müçtehitlerin bir kısmına göre ise bu namazdan sonra hutbe yoktur.

Hanefîler’e göre, küsûf namazının en azı iki rekât olup, dört veya daha fazla

rekât olarak da kılınabilir ve her iki veya dört rekâtta bir selâm verilir. Hanefîler’e

göre bu namaz, diğer namazlar gibi kılınır. İmam Mâlik, İmam Şâfiî, İmam Ahmed b.

Hanbel ve Hicaz alimlerinin çoğunluğuna göre, küsûf namazı iki rekât olmakla

birlikte, her rekâtında ikişer kere rükû yapılır.

Başta, İmam Ebû Hanîfe, İmam Mâlik, İmam Şâfiî ve İmam Leys olmak üzere

müçtehitlerin çoğunluğuna göre bu namazda kıraat sessiz yapılır. Hanefîler’den

İmam Ebû Yusuf ve İmam Muhammed ile İmam Ahmed b. Hanbel gibi bazı

müçtehitlere göre ise sesli okunur. İmam Mâlik'ten de sesli okunacağına dair bir

rivayet vardır.

Küsûf namazı güneş tutulduğu zaman kılınır. Hanefî ve Mâlikî mezhepleri ve

Hanbelî mezhebi bu kanaattedir. Güneş tutulması mekruh vakitlere rastlarsa bu

vakitlerde küsuf namazı kılınamaz. Sadece zikir ve tesbihle meşgul olunur. İmam

Şâfiî'ye göre mekruh vakitlerde bile olsa namaz kılınır. Bu görüş İmam Mâlik'ten de

nakledilmiştir.

Güneş tutulması bittikten sonra küsûf namazı kılınmaz. Fakat güneşin bir

kısmı açılmışsa, bu esnada namaza başlanabilir.

Husûf Namazı

Husûf namazı, ay tutulduğu zaman kılınan namazdır.

Güneş tutulduğu zaman kılınan küsûf namazının sünnet olduğu ve cemaatle

kılınmasının daha faziletli olduğu konusunda müçtehitler arasında görüş birliği

bulunmakla birlikte, ay tutulduğu zaman husûf namazının sünnet olup olmadığı ve

bu namazın cemaatle kılınıp kılınmayacağı konusunda ittifak yoktur.

Aralarında İmam Şâfiî, Ahmed b. Hanbel, Dâvûd ez-Zâhirî ve bazı başka

alimlerin bulunduğu bir grup müçtehit, husûf namazının bütün yönleriyle küsûf

namazı gibi olduğunu savunur. Bu fakihler, küsûf namazıyla ilgili hadisteki "Siz

bunları tutulmuş görürseniz, hemen tekbir alın. Allah'a dua edin, namaz kılın ve

sadaka verin..." ibaresini delil göstermektedirler.

İmam Ebû Hanîfe ve İmam Mâlik'in içinde bulunduğu bazı müçtehitlere göre

ise ay tutulması güneş tutulmasından daha fazla vaki olduğu hâlde, ay tutulması

Page 146: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Namaz IV

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 16

esnasında Peygamberimizin Husûf namazı kıldığı rivayet edilmemiştir. Yukarıda

zikredilen hadiste emredilen namaz ise herhangi bir iki rekâtlık nafile namazdır ki,

bu imamlara göre de, bu durumda nafile namaz kılmak -cemaatle kılmamak

kaydıyla- müstehaptır. Hatta bazı kaynaklarda bu namazın sünnet olduğu da ifade

edilmektedir.

Bazı alimler, şiddetli rüzgâr, deprem ve benzeri tabii afetlerin meydana

geldiği durumlarda da, Sahâbeden İbn Abbas'ın bir depremde yaptığı gibi, iki rekât

namaz kılmayı müstehap görmüşlerdir. Ancak, “afet namazı” olarak

isimlendirebileceğimiz bu namazın da cemaatle mi, yoksa münferiden mi kılınacağı

konusunda müçtehitler arasında farklı görüşler mevcuttur. Çoğunluk münferit

olarak (tek başına) iki rekât namaz kılmayı tavsiye etmiştir. Ayrıca, tabii afetlere

sebep olabilecek şiddetli yağmur, şiddetli fırtına ve benzeri durumlarda, dua etmek

gerekir. Nitekim birçok hadiste, Peygamberimizin bu ve benzeri durumlarda,

bunların şerrinden Allah'a sığındığı ve hayırlara vesile kılması için dua ettiği

nakledilmiştir. (Müslim, “İstiskâ”, 15; Tirmizî, “Deavât”, 48, 88)

Tahiyyetü'l-Mescit Namazı

Mescide giren bir kimsenin oturmadan önce, iki rekât tahiyye (selamlama)

namazı kılması sünnettir. Bu namaza, tahiyyetü'l-mescit (mescidi selamlama)

namazı denilir. Bazı bilginler, bunun hükmünün mendup veya müstehap olduğunu

belirtmişlerdir. Zahirîlere göre ise bu namaz farzdır.

Tahiyyetü'l-mescit namazının meşruiyeti sünnet ve icma ile sabittir.

Peygamberimiz şöyle buyurmuştur:

Tövbe Namazı

Kur’an-ı Kerim’de ve sahih hadislerde, Müslüman bir kimsenin herhangi bir

şekilde günah işledikten sonra hemen tövbe etmesi gerektiği, günahta ısrar

etmeyip tövbe ve istiğfar etmesi halinde Cenabı-ı Hakk'ın o kimseyi affedeceği

sarih bir şekilde ifade edilmektedir.

Rivayete göre Peygamberimiz şöyle buyurmuştur:

"Mümin bir kul bir günah işler, sonra kalkar güzelce temizlenir (abdest

alır), sonra kalkar ve namaz kılar, sonra da Allah'tan mağfiret dilerse, Allah onu

mutlaka affeder" (Ebû Dâvûd, “Vitr”, 26).

"Sizden biriniz mescide girdiğinde, oturmadan iki rekât namaz kılsın”

(Müslim, “Salâtü'l-Müsâfirîn”, 11).

Page 147: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Namaz IV

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 17

Bundan sonra Peygamberimiz şu ayeti okumuştur:

Bu hadisin başka bir rivayeti de şöyledir:

"... abdest alır ve iki rekât namaz kılıp günahının affı için Allah'tan mağfiret dilerse,

mutlaka Allah o kula mağfiret eder." buyurdu ve ardından şu ayeti okudu:

Hadisin bir rivayetinde, günahından dolayı tövbe etmek isteyen kimsenin

rekât belirtilmeksizin namaz kılması tavsiye edilirken, diğer rivayette ise iki rekât

namaz kılması tavsiye edildiğinden, bazı fıkıh kitaplarında tövbe namazının iki rekât

olduğu belirtilmektedir.

Tesbih Namazı

Mendup olan nafile namazlardan birisi de dört rekâtlık tesbih namazıdır.

Peygamberimiz, amcası Hz. Abbas'a, bu namaz vesilesiyle Cenabı-ı Hakk'ın,

kulun bütün günahlarını affedeceğini ifade etmiş ve bu namazın nasıl kılınacağını

anlattıktan sonra, bu namazın mümkünse her gün, mümkün değilse her cuma, o da

mümkün değilse ayda bir yahut yılda bir kere, hiç değilse ömürde bir kere

kılınmasını tavsiye etmiştir. (Ebû Dâvûd, “Tatavvu”, 14; İbn Mâce, “İkâme”, 190)

Bu namazın özel bir vakti yoktur. Namaz kılmanın yasak olmadığı her vakitte

kılınabilir. Ancak özellikle mübarek gecelerde kılınması tavsiye edilmiştir.

Tesbih namazı şu şekilde kılınır: Kişi abdest aldıktan sonra, önce Allah rızası

için namaz kılmaya niyet eder ve “Allâhu Ekber” diyerek namaza başlar.

Sübhâneke’yi okuduktan sonra, on beş kere "Sübhânellahi ve'l-hamdü lillâhi ve lâ

ilâhe illellâhu vallâhu ekber" der. Sonra Fatiha ve “zamm-ı sure”den sonra tekrar

on kere bu tesbihlerden okur ve tekbir alarak rükûa gider. Rükûda söylenmesi

sünnet olan mutat tesbihlerden sonra on kere de bu tesbihler okur. Tekbir alarak

secdeye varınca da secdenin mutat sünnet tesbihlerini takiben on kere yine bu

tesbihleri okur. Secdeden tekbirle doğrulunca da aynı tesbihleri on kere söyler ve

ikinci secdede de on kere bu tesbihleri okur. Böylece bir rekât tamamlandığında,

"Kim bir kötülük yapar veya nefsine zulmeder de sonra Allah'a istiğfar

ederse, Allah'ı gafur ve rahîm (çok bağışlayıcı ve çok merhamet edici) bulur"

(Nisâ 4/109).

"Onlar ki bir kötülük işledikleri ve nefislerine zulmettikleri zaman

Allah'ı zikrederler ve akabinde günahlarının bağışlanması için istiğfar ederler -ki

Allah'tan başka günahları kim affedebilir- ve işledikleri günah üzerine bilerek

ısrar etmezler" (Âl-i İmrân 3/135).

Page 148: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Namaz IV

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 18

Allah’ın (c.c.)

bağışlamayacağı günah

yoktur;

yeter ki kul

gerekli şekilde tövbe

etsin ve

bir daha o günaha

dönmesin.

toplam olarak 75 kere bu tesbihler okunmuş olur. Her rekâtta birinci rekâttaki

kadar tesbih getirilir. Birinci rekâtın dışındaki rekâtlarda Sübhâneke okunmayacağı

için, mezkûr tesbihler ayağa kalkılınca hemen okunur. Dördüncü rekâtın ikinci

secdesinden sonra oturulur, Tahiyyât, Salavat ve dua okunduktan sonra selam

verilerek tesbih namazı tamamlanmış olur. Böylece toplam 300 defa zikri geçen

tesbih ifadesi söylenmiş olur.

Tesbih namazının sehiv secdesi, diğer namazlarınkinden farksızdır.

Abdest ve Gusülden Sonra Namaz

Namaz abdesti veya gusül abdesti alındıktan sonra iki rekât nafile namaz

kılınması, Hanefîler’e göre mendup/müstehap; Şâfiî Mezhebi alimlerine göre ise

sünnettir.

Peygamberimiz şöyle buyurmuştur:

İhrama Giriş Namazı

İhrama girmek için iki rekât namaz kılmak müstehaptır.

Yolculuk Namazı

Peygamberimizin bir yolculuğa çıkarken ve yolculuktan döndükten sonra

ikişer rekât namaz kıldığı nakledilmektedir. Bu namaz menduptur. Bu namazı

yolculuğa çıkarken evde, dönüşte ise mescitte kılmak daha faziletlidir. Nitekim

Peygamberimizin özellikle sefer dönüşü mescitte iki rekât namaz kıldığına ve biraz

orada beklediğine dair sahih hadis kitaplarında çok sayıda hadis mevcuttur.

(Müslim, “Müsâkât”, 21)

Evvâbîn Namazı

Evvâbîn "evvâb" kelimesinin çoğuludur. Evvâb, işlediği bir günahtan hemen

ve çokça tövbe-istiğfar eden demektir. Tövbe ve istiğfar edenlerin namazı demek

olan "evvâbîn namazı" altı rekâtlık nafile bir namaz olup akşam namazından sonra

kılınır.

Peygamberimiz şöyle buyurmuştur:

"Her kim benim şu abdestim gibi abdest alır da kalkar ve aklından başka

bir şey geçirmeyerek iki rekât namaz kılarsa, geçmiş günahları affolunur"

(Buharî, “Vudû'”, 14; Müslim, “Tahâret”, 5, 6,17; Ebû Dâvûd, “Tahâret”, 65).

Page 149: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Namaz IV

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 19

Hanefî Mezhebi alimleri, bu namazın kaç selamla kılınmasının daha faziletli

olacağı konusunda ihtilaf etmişlerdir. Bazıları altı rekâtın tümünün bir selamla

kılınmasını daha faziletli görürken, bazısı iki selamla, bazısı da üç selamla

kılınmasının daha faziletli olacağını söylemişlerdir.

Hâcet Namazı

Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulmaktadır:

Ayrıca Allâhu Teala müminlerin, yalnız kendisine kulluk etmelerini ve sadece

kendisinden yardım dilemelerini ister (Fâtiha 1/4). Bunun bir sonucu olarak,

dünyevî veya uhrevî, ferdî ya da toplumsal bir dileği bulunan kimse, abdest alıp

peşine dört veya on iki rekât namaz kılar, dualar okur, dileğinin yerine gelmesi için

Allah'a yalvarır. Peygamberimiz bu hususta şöyle buyurmuştur:

Bu hadisin devamında Peygamber Efendimiz bazı dualar tavsiye etmiştir ki,

bilen bu duaları, bilmeyen de ihtiyacı doğrultusunda kendi cümlelerinden

oluşturduğu duayı okur.

Hacet namazı iki rekât olarak kılındığında, birinci rekâtta Fâtiha'dan sonra üç

defa Ayete'l-Kürsi, ikinci rekâtta Fâtiha'dan sonra İhlâs Suresi okunur. Dört rekât

kılındığında ise üçüncü ve dördüncü rekâtlarda Fâtiha'dan sonra Felâk ve Nâs

sureleri okunur.

Terâvih Namazı

Ramazan ayına mahsus bir ibadet olan terâvih namazı, orucu tamamlayıcı bir

ibadet olarak, bu ayın manevi havasının topluca hissedilebilmesine katkıda

bulunmaktadır. Ramazan ayında oruçlu oldukları için gündüzleri bir şey yiyemeyen

Müslümanlar, her zaman alışageldikleri yemek düzenlerinin bozulmasının da

katkısıyla, iftar sofralarında ölçüyü kaçırarak, midelerini tıka basa

"Her kimin Allah'tan veya insanların birinden bir dileği varsa, abdest alsın

ve abdestini güzel yapsın, sonra iki rekât namaz kılsın, sonra Allah'a sena etsin

ve Resulüne salât ü selam getirsin…”(Tirmizî, “Salât”, 348).

"Sabırla ve namazla Allah'tan yardım dileyin"(Bakara 2/45).

"Kim akşam namazından sonra aralarında kötü bir şey konuşmaksızın altı

rekât namaz kılarsa (kıldığı bu altı rekâtlık namaz) onun için on iki senelik

ibadete denk kılınır" (Tirmizî, “Salât”, 202).

Page 150: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Namaz IV

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 20

doldurabilmektedirler. İşte camilerde topluca kılınan terâvih namazı, bir taraftan

ramazan ayına neşe ve coşku katarken, diğer taraftan da, yenilen yemeklerin

inanan insanların sağlığının bozulmasını engellemektedir. Her ne kadar ibadetler,

faydaları için değil, emredildikleri için yapılırlarsa da bu durum, ibadetlerin birtakım

faydalarının olmasına ve bu faydaların ifade edilmesine mani değildir.

Terâvih namazı erkekler ve kadınlar için müekked bir sünnettir. Çünkü bu

namaza hem Hz. Peygamber, hem de ondan sonra Hulefâ-i Râşidîn ve Ashab-ı

Kirâm devam etmişlerdir.

Terâvih namazını cemaatle kılmak da sünnettir. Çünkü Resulüllah (s.a.v.)

Ramazanın üçüncü, beşinci, yedinci ve yirminci gecelerinde bu namazı mescitte

cemaatle kılmış; diğer gecelerde ise müminlere farz olur endişesiyle mescide çıkıp

kıldırmamıştır. Sahâbeden gelen rivayetlere göre, Peygamber Efendimiz terâvih

namazını sekiz rekât olarak kıldırıyor, gerisini Ashab-ı Kirâm münferit olarak

tamamlıyordu. (Buhârî, “Salâtü’t-Terâvîh”, 1; Müslim, “Müsâfirîn”, 178; Ebû Dâvûd,

“Şehr-u Ramazân”, 1)

Terâvih namazı bugüne kadar çoğunlukla 20 rekât olarak kılına gelmiştir. Bu

uygulamada, Hz. Ömer’in terâvih namazını cemaatle ve 20 rekât olarak

kıldırmasının önemli bir katkısı olmuştur. (Muvattâ, “es-Salât fî-Ramazân”, 2)

Terâvih namazı, yatsı namazından sonra ve vitirden önce kılınır. Tek başına

kılınması hâlinde, bu namazın gece yarısından veya gecenin üçte birinden sonraya

tehir edilmesi müstehaptır. Kılınamayan bir terâvih namazı kaza edilmez. En

sağlam görüşe göre, terâvihte cemaat olmak “sünnet-i kifâye”dir. Yani bir mescitte

hiç kimse terâvih namazını cemaatle kılmazsa hepsi günahkâr olurlar. Terâvih

namazı tek başına kılınabilir. Fakat cemaatle kılınması daha faziletlidir.

Namaz kılınırken “terâvih namazı”na niyet edilir. Terâvih namazını, her iki

rekâtta bir selam vererek kılmak daha faziletlidir. Dört rekâtta bir de selam

verilebilir. Sekizde, onda, hatta yirmide bir selâm vermek de caizdir.

Terâvih namazı iki rekâtta bir selam verilirse, tam olarak akşam namazının iki

rekâtlık sünneti gibi, dört rekâtta bir selâm verildiği takdirde ise yatsı namazının ilk

sünneti gibi kılınır.

Cemaatle kılınınca, ramazan haricinde kılındığı şekliyle, önce yatsı namazı

kılınır. Fakat yatsının son sünneti ile vitir namazı arasında, yine cemaatle ve imamın

açıktan kıraatiyle, terâvih namazı kılınır.

Diğer namazlarda olduğu gibi, terâvih namazını da acele acele kılmak ve

kıldırmak doğru değildir. Zira bu namaz, isminden de anlaşılacağı üzere “rahat

rahat, istirahat ede ede” kılınan bir namazdır. Nitekim her iki ya da her dört rekâtın

Page 151: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Namaz IV

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 21

sonunda, bir miktar oturulup istirahat edildiği için bu rekât gruplarına “terviha

(rahatlatma)” denilmiştir; çoğulu ise “terâvîh”tir.

MÜBAREK GÜN VE GECELER

Mübarek gün ve geceler, dinî yönden özel önemi olan gün ve geceler

demektir. Bu özel zaman dilimlerini, namaz konusuyla alakalı yönlerini göz önünde

bulundurarak ele alacağız. Manevi feyiz ve bereketin yoğunlaştığı bu zamanlar

içerisinde cuma ve bayramlar “gün” kategorisinde, diğerleri ise “gece”

kategorisinde yer alır.

Kutlu gün ve geceler anlamındaki “Mübarek Geceler”, dinî eserlerde "el-

leyâlî el-mübâreke" şeklinde ifade edilmiştir. Bu tabir, tekil şekliyle "fî leyletin

mübâreketin" şeklinde Kur’an-ı Kerim’de de geçer (Duhân 44/3). Mübarek geceler

ülkemizde, bu zamanlarda minarelerin kandillerle aydınlatılmasının da etkisiyle,

"kandil” olarak isimlendirilmiştir ve “kandiller” denilince Regâib, Miraç, Berat ve

Mevlid kandilleri ile Kadir gecesi kastedilir. Bunlar "leyl" (gece) kelimesi ile isim

tamlaması yapılarak Leyle-i Mi'râc (Leyletü'l-Mi'râc), Leyle-i Kadir (Leyletü'l-Kadr)...

şeklinde de anılırlar. Ayrıca, Bayramdan önceki gün olan Arefe ve gecesi,

Muharrem ayının ilk gecesi, Âşûrâ günü ve gecesi ile her haftanın perşembeyi

cumaya bağlayan gecesi de mübarek gün ve geceler kapsamında kabul edilir.

Bunların bir kısmının özel önemi haiz olduğuna dair ayet ve hadisler

bulunmakla birlikte, bazılarına bu niteliğin verilmesi dolaylı bir yorumla olmuş,

bazıları hakkında ise birçok asılsız rivayet söz konusu edilmiştir. Bunları kısaca

açıklayalım:

Kadir Gecesi

Kur’an-ı Kerim’de ismen geçmekte ve hakkında müstakil bir sure (Kadr

suresi) bulunmaktadır. Duhân suresinin üçüncü ayetinde sözü edilen "Mübarek bir

Gece"den maksat da tefsircilerin çoğunluğuna göre Kadir Gecesi’dir. Kadir

suresinde bu geceden tazimle söz edilir ve onun "bin aydan daha hayırlı olduğu, o

gece meleklerin ve Ruhu'l-Kudüs'ün indiği, onun ta fecre dek esenlik dolu bir gece"

olduğu anlatılır; özellikle Kur’an'ın o gecede indirildiği vurgulanır.

Kadir suresinde (97/1) Kur’an'ın bu gecede indirildiği, Bakara suresinde de

(2/185) ramazan ayında indirildiği belirtilir. Buna göre, Kadir gecesinin ramazan ayı

içerisinde olduğu açıktır. Hadis-i şeriflerdeki bilgilerden hareketle Kadir gecesinin

ramazanın hangi gecesine denk geldiği kesin olarak söylenememekle beraber,

bunun yirmi yedinci gece olduğunda ittifaka yakın ortak bir kanaat mevcuttur.

Zamanının kesin olarak bildirilmemesi, insanların ona güvenip diğer zamanlarda

Page 152: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Namaz IV

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 22

kulluk görevlerini ihmal etmemelerinin hedeflenmesi gibi bazı hikmetlerle

açıklanmıştır.

Bir hadis-i şerifte şöyle buyrulur:

Berat Kandili

Berat, Arapçadaki “berâet” kelimesinin Türkçedeki kullanışı olup berî olma,

aklanma, temiz ve suçsuz çıkma demektir. Kameri aylardan olan şabanın on beşinci

gecesini değerlendirenler de tövbe ve istiğfarlarla günahlardan temizlenip

arındıkları için o geceye Berât Gecesi anlamında "Leyle-i Berât" denmiştir. Sahih bir

hadise dayandırılmamakla beraber bu gecenin mübarek bir gece olduğu ve

değerlendirilmesinde büyük faziletlerin bulunduğu alimler tarafından genellikle

kabul edilegelmiştir. Çünkü Duhân suresinde sözü edilen (44/3) "mübarek bir

gece"den maksat her ne kadar ekseriyete göre Kadir Gecesi ise de, bunun Şaban

ayının on beşinci gecesi olduğu görüşünde olanlar da vardır ve bu görüş Selef’ten

de nakledilmektedir.

Miraç Kandili

Hz. Muhammed (s.a.v.)’in Allah'ın emri ile Mescid-i Haram'dan alınıp

Mescid-i Aksâ'ya götürülmesi “İsrâ”, oradan semaları geçerek rabbine yükseltilmesi

de “Miraç” olarak isimlendirilir. İsrâ kelimesi “geceleyin yürütmek” Mi’râc da

“çıkılan yer ya da çıkma aleti ve merdiven” demektir.

İsrâ ve Mi’râc hicretten bir süre önce gerçekleşmiş olup, İsrâ Kur’an'da ve

Mi’râc sünnette yer almıştır. İslam bilginlerinin büyük çoğunluğuna göre recep

ayının 27. gecesinde vuku bulan bu olay sadece ruhen değil, hem ruh hem beden

ile (rûh maa’l-cesed) gerçekleşmiştir. Peygamber Efendimizin fevkalâde taltiflere

ve manevi hediyelere mazhar olduğu bu zaman dilimine Müslümanlar çok değer

vermişler ve bu gece "Miraç Gecesi" ya da “Miraç Kandili” adıyla kutlana gelmiştir.

Regâib Kandili

"Regâib" rağbet olunan, bol ihsan ve değerli hediyeler demektir. Recep

ayının ilk cuma gecesinde bu tür ihsan ve ikramlar beklenildiği için o geceye

"Regâib Gecesi" denilmiştir. Bazı eserlerde Resulüllah'ın o gece ana rahmine

"Kim inanarak ve sadece Allah rızası için Kadir gecesinde kalkarsa (o

geceyi ihya eder, değerlendirirse) geçmiş günahları bağışlanır" (Buharî, “İman”,

28, “Savm”, 6).

Page 153: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Namaz IV

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 23

düştüğü kaydedilirse de bu rivayet güvenilir naklî delillerle sabit olmadığı gibi,

recebin başı ile rebîulevvel'in on ikisi arasındaki süre tabii doğum süresinden az

olduğu cihetle mantıki açıdan da eleştirilmiştir. Bu durumu izah için bazıları "Bu

gece annesinin ona hamileliğini anladığı gündür" demişlerse de bunu doğrulayan

bir rivayet yoktur. Buradan hareketle, Regâib gecesi hakkında doğrudan bir delilin

bulunmadığı söylenebilir. Fakat mübarek üç ayların ilki mahiyetindeki recep ayının

ilk cuma gecesi olması sebebiyle bu gecenin ibadet, taat ve hayırlı işlerle

değerlendirilmesi tavsiye edilmiştir.

Mevlid Kandili

Mevlid kelimesi “doğum, doğum zamanı” anlamında olup “Mevlid Kandili”

de Peygamber Efendimizin doğumunun kutlandığı gecedir. Bilindiği gibi

Peygamberimiz 20 Nisan 571 pazartesi günü (12 Rebiü'levvel) doğmuştur. Bu

tarihin kutsallığına dair herhangi bir ayet ya da hadis bulunmamakla birlikte, çok

eski zamanlardan beri Müslüman toplumlar, bu geceye değer vermişler ve bu

gecede çeşitli kutlamalar yapmışlardır. “Mevlid-i Nebi” olarak isimlendirilen bu

geceyi kutlama sadedinde bir takım eserler de kaleme alınmıştır. Bunlar içerisinde

Süleyman Çelebi'nin kısaca “Mevlid” olarak bilinen "Vesiletü'n-necât" adlı

manzumesi, anlatımının sadeliği, üslûbunun akıcılığı ve ifadelerinin samimiyeti

sebebiyle tarih boyunca halk tarafından çok beğenilmiş; bu şiirin özellikle mevlid

kandillerinde okunması ve dinlenmesi günümüze kadar canlılığını koruyan bir

gelenek olmuştur. Günümüzde bu kutlamalar “Kutlu Doğum Haftası” etkinlikleri

çerçevesinde gerçekleştirilmektedir.

Yukarıda zikredilen gecelerin nasıl ihya edileceği ayetlerde açıklanmadığı

gibi; konuyla ilgili olarak zikredilen ve bu gecelere has namazlardan bahseden

hadisler de uzmanları tarafından güvenilir bulunmamaktadır. Ayrıca özellikle yatsı

ve sabah namazlarını cemaatle kılmaya gayret etmek ve din kardeşleri ile birlikte

yapılan dualara iştirak etmek de bu gecelerin ihyası kapsamında düşünülebilir.

Page 154: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Namaz IV

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 24

Öze

t

•Cuma namazı akıl-baliğ, hür ve mukim olan, namaza gitmesine mani bir özrü bulunmayan her müslüman erkek için farz-ı ayn hükmündedir. Bu namaz vesilesiyle müminler biraraya gelip kaynaşırlar; yapılan vaaz u nasihat ve okunan hutbe vesilesiyle, dinî ve dünyevî konularda haftalık olarak bilgi ve şuur sahibi olurlar.

•Bayramlar inanan insanların sevinç günleridir. Müslümanların, bütün dünyada birlik ve beraberliklerini sembolize edecek şekilde iki tane bayramları vardır: Ramazan bayramı ve Kurban bayramı. Bu bayramlardan birincisinde, Ramazan orucunun tamamlanması; ikincisinde de, hac ibadetinin ifa edilmesi neticesinde, müslümanlar bayram yaparlar. Birincisinde fıtır sadakası (fitre), ikincisinde ise kesilen kurbanlar vasıtasıyla sevincin toplumun farklı katmanları nezdinde paylaşılması sağlanır. Bayram namazlarını kılmak vaciptir ve mümkün olan en geniş katılımla kılınmaları esastır.

•Vitir, Yatsı namazının ardından kılınan vacip bir namazdır. Gece uykudan kalkıp kılmak esas olmakla birlikte, uyuya kalıp kalkamama ihtimalinin bulunduğu durumlarda yatsı namazının hemen ardından kılınması caizdir.

•Nafile namazlar, çok sevap kazandırmalarına ve hararetle tavsiye edilmiş olmalarına rağmen, kimsenin kılmak zorunda olmadığı, kılınması tamamen kişilerin özgür iradelerine bırakılmış olan namazlardır. Pek çok türü olan bu namazların gündüz kılınanlarını dörder, gece kılınanlarını ise ikişer rekâtlar hâlinde kılmak esastır. Ayrıca, bütün gönüllü ibadet türlerinde olduğu gibi nafile namazlarda da efdal olan, ibadetin az da olsa devamlı olmasıdır.

•Mübarak gün ve geceler, daha çok kamerî takvim esas alınarak belirlenen ve bu sayede dönüşümlü olarak yılın bütün mevsimlerine tesadüf eden kutsal zamanlardır. Bunlardan geceler kategorisine girenler daha çok "kandil" olarak isimlendirilirler ve toplumsal bir coşku ile kutlanırlar. Bu kutlu zaman dilimleri, bazı iyi davranışlara başlamak ve bazı zararlı davranışları terk etmek isteyen müminler için birer milat olma fırsatı barındırır.

Page 155: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Namaz IV

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 25

Öd

ev

• Diğer bilim dallarından istifade ederek "imamlığın önemi" konusunu iki yüz kelimeyi aşmayacak şekilde bir yazı yazınız.

• Hazırladığınız ödevi sistemde ilgili ünite başlığı altında yer alan “ödev” bölümüne yükleyebilirsiniz.

Page 156: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Namaz IV

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 26

Değerlendirme

sorularını sistemde ilgili

ünite başlığı altında yer

alan “bölüm sonu testi”

bölümünde etkileşimli

olarak

cevaplayabilirsiniz.

DEĞERLENDİRME SORULARI

1. Aşağıdakilerden hangisi “cuma namazının farz olmasının şartları” arasında yer

almaz?

a) Erkek olmak

b) Hür olmak

c) Mukim olmak

d) Namaza gidince hastalığının artmasından veya uzamasından korkmak

e) Akıl-baliğ olmak

2. Bayramlarla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

a) İmam, cuma namazında olduğu gibi, önce hutbe okur daha sonra da

bayram namazını kıldırır.

b) Kurban bayramı namazının meşruluğu, kitap, sünnet ve icma delillerine

dayanır.

c) Hanefîler’e göre, Kendilerine cuma namazı farz olan kimselere, bayram

namazı kılmak vaciptir.

d) Ramazan ve Kurban bayramı namazları ikişer rekâttır ve her ikisi de aynı

şekilde kılınır.

e) Arefe günü sabah namazından başlayarak bayramın dördüncü gününün

ikindi namazına kadar, toplam yirmi üç farz vakit namazını müteakip, birer

defa “teşrik tekbiri” getirilir.

3. Vitir ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

a) Vitir namazı Ebû Hanife’ye göre, vacip bir namazdır.

b) Vaktinde kılınamadığı takdirde kaza edilmesi gerekir.

c) Vitir namazı, sadece ramazanda cemaatle kılınır ve imam bu namaz

esnasında Kunut dualarını açıktan okur.

d) Ebû Yusuf, İmam Muhammed ve diğer üç mezhep imamına göre

müekked sünnettir.

e) Şâfiiler’e göre vitrin en azı bir rekât, en çoğu on bir rekâttır.

4. Nafile namazlarla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

a) Hanefî Mezhebi fakihleri ile diğer bazı mezheplerin fakihlerine göre,

nafile namaza başlamak, tamamlamayı vacip kılar.

b) Şâfiîler’e göre nafile bir ibadeti bozan kimseye, o ibadeti kaza etmesi

gerekmez.

c) Nafile namazlar ayakta kılınabileceği gibi oturarak da kılınabilir.

d) Nafile namazların bütün rekâtlarında kıraat farzdır.

Page 157: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Namaz IV

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 27

e) Nafile namazlarda mutlak niyet yeterli değildir.

5. Nafile namazlarla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi doğrudur?

a) Terâvih namazı, yatsı namazından ve vitirden sonra kılınır.

b) Sahih rivayetler göz önünde bulundurulduğunda, kandil olarak bilinen

mübarek gecelere has müstakil bir namaz mevcut değildir.

c) Husûf namazı, güneş tutulduğu zaman kılınan namazdır.

d) Teheccüd namazı “revâtib” kapsamında yer alır.

e) Farzlara tabi nafile namazlara "reğâib" adı verilir.

Cevap Anahtarı:

1. d 2.a 3.c 4. e 5. b

YARARLANILAN VE BAŞVURULABİLECEK DİĞER

KAYNAKLAR

Akyüz, V. (2006). Namaz. İstanbul: İz Yayıncılık.

Akyüz, V. (1995). Mukayeseli İbadetler İlmihali-İslam Fıkhında İbadetler (I-IV)

İstanbul: İz yayıncılık.

Page 158: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Namaz IV

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 28

Alptekin, Y. (2007). Namazla Yeniden Doğdum.İstanbul: Nesil Yayınları.

Altuntaş, H.(1998). Kur’an’ın Tercümesi Ve Tercüme İle Namaz Meselesi.Ankara:

Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları.

Apaydın, Y. (1999).“Namaz”, İlmihal, I, s. 217–379, İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı

İslam Araştırmaları Merkezi (İSAM).

Atar, F. (2006). “İbadet Kavramı- Tahâret ve Namaz”, İslam İlmihali, s. 249–457,

İstanbul: Marmara İlahiyat Vakfı Yayınları.

Bakkaloğlu, A. (2007). Namaz Kitabı. İstanbul: Ensar Neşriyat.

Balkan, A. (2009). Namaz Aşıkları. İstanbul: Işık Yayınları.

Bilmen, Ö. N. (tsz.), Büyük İslam İlmihali. İstanbul: Bilmen Yayınevi.

Buladı, K. (2006). Namaz “Akılları Durduran Mucize”, İstanbul: Kayıhan Yayınları.

Büyükçınar, A. M. (2001).Hayatın İçindeki İslam-II (İslam’ın Temel İlkeleri).İstanbul :

Bilge Yayınları.

Daryal, A.M. (1994). “Cami ve Namaz”-Dini Hayatın Psiko-Sosyal Temelleri, s. 91–

116, İstanbul: Marmara İlahiyat Vakfı Yayınları.

Demirci, S. (2007). Kıl Beni Ey Namaz.İstanbul: Timaş Yayınları.

Demirtaş, S. (2006). Namazı Yaşayanlar. İstanbul: Nesil Yayınları.

Döndüren, H. (2006). Delilleriyle İslam İlmihali. İstanbul: Erkam Yayınları.

Dönmez,İ.K.(1997).“Namaz” İslam’da İnanç İbadet ve Günlük Yaşayış Ansiklopedisi-

III-s. 426–447.İstanbul: Marmara İlahiyat Vakfı Yayınları.

Ekerim, E. S. (2006). Namaz Ve Karakter Gelişimi. İstanbul: İnsan Yayınları.

Elbani, M.N. (2004). Hadislerle Hz. Peygamberin Namaz Kılma Şekli(Tercüme:

Osman Arpaçukuru). İstanbul.

Ersan, O. (2003). Gözümün Nûru Namaz. İstanbul: Erkam Yayınları.

Gözübenli, B. (1997). “Nâfile Namazlar”-İslam’da İnanç İbadet ve Günlük Yaşayış

Ansiklopedisi- III- s. 405–422. İstanbul: Marmara İlahiyat Vakfı Yayınları.

Günenç, H. (tsz.)-Büyük Şâfii İlmihali. Ankara: Hilal Yayınları.

Günenç, H. (tsz.-, Şâfiiler İçin Namaz Kitabı- İstanbul: Emel Yayıncılık.

Hatip, A. (2011). Mevlânâ’nın Gözüyle Âşıkların Namazı. İstanbul.

Karadâvî Y. (1985). el-‘İbâde fi’l-İslam- Kahire: Mektebetü Vehbe.

Karakaş, V. (2005). Nasıl Namaz:Timaş Yayınları. İstanbul.

Page 159: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Namaz IV

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 29

Karakaş, V. (2002). Niçin Namaz: Timaş Yayınları. İstanbul.

Kırbaşoğlu, M. H. (2010). Ahir Zaman İlmihali.Ankara.

Kırbaşoğlu, M. H. (1997). Namazların Birleştirilmesi: el-Cem'u beyne's-salâteyn.

Ankara: Araştırma Yayınları.

Mehmed Zihni Efendi. (1971). Nimet-i İslam: Mufassal İlmihal- İstanbul: Salah Bilici

Kitabevi.

Meşhur, M. (1997). Namazla Dirilmek(Çeviren: Orhan Aktepe).İstanbul: Ravza

Yayınları.

Nurbaki, H. (1986).Namazın Sırları. İstanbul: Damla Yayınevi.

Öztürk, M. (2006). Haydin Felaha: Cemaatle Namazın Fazileti.İstanbul: Erkam

Yayınları.

Rudânî, M.(2009). Hadislerle Müslümanlık 1: Namaz- İstanbul: İz Yayıncılık.

Şentürk, L.-Yazıcı, S. (2010). İslam İlmihali.Ankara.

Tabbâre, A. A. (1988). Rûhu’d-dîni’l-İslamî-Beyrut: Dâru’l-İlm li’l-Melâyîn.

Tokpınar, C. (2002). Sabah Namazına Nasıl Kalkılır- İstanbul: Nesil Yayınları.

Yaşaroğlu, M. K. (2006). “Namaz”- Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi- Cilt:

32, s. 350-357. Ankara.

Yavaş, H. (2000). Namaz Kitabı. İstanbul: Hakikat Yayınları.

Yıldız, A. (2001). Namaz Bir Tevhid Eylemi-İstanbul: Pınar Yayınları.

Page 160: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

İÇİN

DEK

İLER

• Secdeler

• Korku ve Namaz

• Hasta ve Yolcuların Namazı

• Namazların Kazası

• Cenaze Namazı

• Iskat ve Devir

• Şehitlik ve Şehit

HED

EFLE

R • Bu üniteyi çalıştıktan sonra

• Secdelerle ilgili hükümleri kavrayacak

• Namazların nazıl kaza edileceğini anlatabilecek

• Cenaze ile ilgili başlıca dini görevleri açıklayabilecek

• Şehitliğin ne olduğunu ve şehitlerle ilgili temel hükümleri öğrenebileceksiniz.

ÜNİTE

7

NAMAZ V

İSLAM İBADET

ESASLARI

Page 161: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Namaz V

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 2

Secde,

Allahu Teala'ya

gösterilen saygı, itaat

ve teslimiyetin zirveye

çıktığı andır

GİRİŞ

Kitabımızın bu ünitesinde namazla ilgili konulara devam edeceğiz. Bu

çerçevede secde ve türleri; korku, hastalık ve yolculuk hâllerinde kılınacak

namazlarla ilgili özel hükümler; vaktinde kılınamayan namazların kazası; cenaze

namazı ve cenaze hükümleri, devir ve ıskat; şehit olarak vefat edenlerle ilgili ahkâm

hakkında bilgi vereceğiz.

SECDELER

"Secde" itaat, teslimiyet ve tevazu göstergesi olarak yere kapanmak

demektir. Daha çok namazla birlikte gündeme gelse de namaz haricinde yapılan

secdeler de vardır. Namazın bir rüknü olan genel anlamdaki secdeden daha önce

bahsedildiği için, burada, özel bir isimle anılan sehiv, şükür ve tilavet secdelerini ele

alacağız.

Sehiv Secdesi

"Sehiv" yanılma, unutma, dalgınlık ve gaflet anlamlarına gelir. Bir fıkıh terimi

olarak “sehiv secdesi (secde-i sehiv)” ise, yanılarak namazın rükûnlerinden birini

tehir veya namazın vaciplerinden birini terk yahut tehir hâlinde namazın sonunda

yapılan secdelere denir.

Sehiv secdesinin dinî bir hüküm oluşu sünnetle sabit olup, ilk dönemden

itibaren Müslümanlar Hz. Peygamber’in hadisleri doğrultusunda, namazlarında

yanılarak yapmış oldukları geciktirme, noksanlık ve fazlalıklardan dolayı sehiv

secdesi yapmışlardır.

İbn Mesud'un (r.a.) rivayet ettiği bir hadiste Hz. Peygamber şöyle

buyurmuştur:

Sehiv Secdesinin Hükmü

Sehiv secdesini gerektiren durum bulunduğunda bu secdenin yapılması

Hanefîler’e göre vaciptir. Namazda sehiv secdesi gerektiği hâlde bunu yapmayan

günahkâr olur, fakat namazı batıl olmaz. Sehiv secdesi vacibin yapılmamasından

yahut geciktirilmesinden doğan eksikliği giderir; fakat namazın bir rüknûnu

yapmama şeklindeki eksikliği ise gidermez. Rükûn terk edilmiş ise namaz iade

edilir.

"Sizden biri namazında şüpheye düşerse, doğrusunu araştırsın ve

namazını (ağır basan) kanaatine göre tamamlasın, sonra selam versin ve sehiv

secdesi yapsın, yani yanıldığı için iki secde daha yapsın" (Buharî, “Salât”, 31).

Page 162: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Namaz V

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 3

Sehiv secdesi namazın

giderilebilir kusurlarını

ortadan kaldırır

Hanefîler’e göre sehiv secdesi imama ve tek başına namaz kılana vaciptir;

imama uyana (muktedî) ise, sehiv secdesini gerektiren bir durum bulunsa dahi,

sehiv secdesi vacip değildir.

Sehiv secdesinin, karışıklığa meydan verilmemesi için, cuma ve bayram

namazlarında terk edilmesi uygun görülmüştür.

Sehiv secdesi Şafiî, Mâlikî ve Hanbelîler’e göre sünnettir.

Sehiv Secdesi'nin Yapılış Şekli

Sehiv secdesi, namazın rükûnleri içerisinde yer alan ve her rekâttan sonra

ikişer kez yapılan secde gibidir. Sehiv secdesinde de secde esnasında tespih olarak

en az üç defa "Sübhâne Rabbiye'l-Â'lâ" denir. Ancak sehiv secdesinde "Sübhâne

men lâ yenâmu velâ yeshû (Uyumayan ve yanılmayan Allah, bütün kusurlardan

münezzehtir)” demek de menduptur.

Hanefîler’e göre namazın sonundaki oturuşta "Tahıyyât" duası okunduktan

sonra iki tarafa selam verilir, sonra arka arkaya namazlardaki bilinen şekliyle iki

secde yapılır ve bu secdelerden sonra "Tahıyyât" okunur, sonra her iki tarafa

namazı bitirme selamı verilip namazdan çıkılır.

Son oturuşta yalnız sağ tarafa selam verildikten sonra sehiv secdesinin

yapılması, özellikle cemaatle kılınan namazlarda cemaatin dağılmasını önlemek

açısından, daha faziletli ve daha ihtiyatlıdır.

Mâlikî mezhebine göre sehiv secdesi bir eksiklik sebebiyle gerekiyorsa

selamdan önce, bir fazlalık sebebiyle gerekiyorsa selamdan sonra yapılır. Şâfiî

mezhebine göre sehiv secdesi teşehhütten sonra, selamdan önce yapılır. Şâfiîler’e

göre sehiv secdesinden sonra teşehhütte bulunulmayıp hemen selam verilerek

namaz bitirilir. Ahmed b. Hanbel'e göre sehiv secdesi selamdan önce ve sonra

yapılabilir, ancak selam vermeden önce yapılması daha faziletlidir.

Sehiv Secdesini Gerektiren Durumlar

Sehiv secdesiyle ilgili hadisler incelendiğinde, Peygamber Efendimizin

aşağıda belirtilen beş ayrı durum için sehiv secdesi yaptığı anlaşılmaktadır:

İki rekât kıldıktan sonra teşehhüde oturmadan üçüncü rekâta kalkınca,

Dört rekâtlı bir namazın iki rekâtını kıldıktan sonra selam verince,

Dört rekâtlı bir namazı beş rekât kılınca,

Dört rekâtlı bir namazın üç rekâtını kıldıktan sonra selam verince,

Namazı kaç rekât kıldığı konusunda tereddüde düşünce.

Page 163: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Namaz V

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 4

Sabah namazında

selamdan sonra güneş

doğarsa veya

ikindi namazında

selamdan sonra kerahet

vakti girerse sehiv

secdesi yapılmaz.

Namazın

bir rüknünün takdim,

tehir veya tekrar

edilmesi sehiv secdesini

gerektirir.

Müçtehit imamlar, hadis kitaplarındaki konuyla ilgili rivayetlerden ve sahabe

tatbikatından, hadislerdeki sehivler ile aynı seviyede gördükleri başka sehivlerden

dolayı da sehiv secdesi yapılacağı görüşüne varmışlardır.

Hanefîler’e göre sehiv secdesini gerektiren durumlar şöyle özetlenebilir:

Namazdaki rükûnlardan birinin tekrar edilmesi (Bir rekâtta rükûnun birden

fazla, secdenin ikiden fazla yapılması gibi),

Namazın rükûnlarından birinin takdim veya tehir edilmesi (Meselâ, namazın bir

rekâtında farz olan kıraat sehven terk edilip rükûa gidilse ve kıraatin yapılmadığı

hatırlansa, kıyama dönülüp kıraat yapılır ve tekrar rükûya gidilerek rekâttaki

eksiklik giderilmiş olur. Ancak bu durumda bir rekâtta iki kere rükû yapılmış olduğu

için sehiv secdesi gerekir),

Herhangi bir rekâtın secdeleri arasında tertibe riayet edilmeyip, ikisi arasında

başka rükûn veya rükûnlar eda edilmesi,

Kaç rekât kılındığı hususunda şüpheye düşülmesi,

Namazı bitirdikten sonra, rekâtlar konusunda şüpheye düşen kimseye gelince,

şayet eksik kıldığını kesin olarak hatırlamıyorsa bu şüphe önemli değildir; fakat

namazı eksik kıldığı kanaatine varırsa o takdirde namazı yeniden kılar.

Son oturuşta selam vermeden yanılarak ayağa kalkıp fazladan rekât kılınınca da

sehiv secdesi yapılır.

İmam son oturuştan sonra selam vermeyip, yanılarak bir fazla rekâta kalkarsa,

cemaat kalkmayıp bekler ve eğer imam bu rekât için secde etmeden geri oturursa,

cemaat imamla birlikte selam verir. Eğer imam fazla kıldığı rekât için secde

etmişse, cemaat imamı beklemez, hemen selam verip namazlarını bitirirler. Bu

durumda imam bu rekâta bir rekât daha ilave eder.

Namazın vaciplerinden birinin sehven terk edilmesi de sehiv secdesini

gerektirir. Namazın bir vacibinin terki, bu vacibin hiç yerine getirilmemesi şeklinde

olabileceği gibi, bir rüknün veya bir vacibin takdim veya tehir suretiyle yerinin

yahut vasfının değiştirilmesi ya da bir vacibin eksik veya fazla yapılması şeklinde de

olabilir.

Namaz içerisinde, bir rükûn eda edilebilecek kadar süreyle durup düşünmek.

Bayram namazlarında ziyade olarak alınan zevâid tekbirlerini veya bir kısmını

terk etmek, bunların yerlerini değiştirmek ve bayram namazında ikinci rekâtın rükû

tekbirini terk etmekle de sehiv secdesi gerekir.

Bir namazda, sehiv secdesini gerektiren sebepler, birden fazla tekrar edilse bile

mükellefin her bir sebep için ayrı ayrı sehiv secdesi yapması gerekmez. Bu

Page 164: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Namaz V

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 5

durumda bir sehiv secdesi yapmak, tümü için yeterli olur. Ayrıca, sehiv secdesini

yaparken sehiv yapan kimse de bu sehiv için tekrar sehiv secdesi yapmaz.

Mesbûk olan kimse imamla beraber sehiv secdelerini yapar. Sehiv secdesini

gerektiren durumun, imama uymasından önce veya sonra olması fark etmez.

İmamın selam vermesinden sonra yetişemediği kısımları kaza ederken sehiv

secdesini gerektiren bir durum işleyen mesbûkun ayrıca namazının sonunda bu

sehvi için sehiv secdesi yapması gerekir.

İmama sehiv secdesi esnasında ve sehiv secdesinden sonra namazdan çıkış

selamından önce uyulabilir. Namaz cemaatle eda edilirken imamın yanılması

hâlinde, imam da cemaat de sehiv secdesi yapar. Cemaatten birinin yanılması

hâlinde ise, kimseye sehiv secdesi yapmak gerekmez. İmamın sehiv secdesini terk

etmesi hâlinde cemaat de terk eder.

Sabah namazında selamdan sonra güneş doğarsa veya ikindi namazında

selamdan sonra güneşin rengi sararırsa (kerahet vakti girerse) sehiv secdesi

yapılmaz. Ayrıca, selamdan sonra abdestin bozulması, kıbleden yüzün çevrilmesi,

yeme, içme, gülme ve konuşma gibi namaza mani davranışların meydana

gelmesiyle de sehiv secdesi düşer. Sehiv secdesi için verilen selamın sehiv secdesi

niyetiyle verilmiş olması şart değildir. Nitekim sehiv secdesi gerektiği hâlde

yapmadan selam verdikten sonra namaza mani durumlar ve sehiv secdesini

düşüren durumlar bulunmadan hatırlansa hemen sehiv secdesi yapılabilir.

Tilavet Secdesi

“Tilavet” genel olarak “okuma” anlamına gelir ve özelde Kur’an okuma için

kullanılır. Tilavet secdesi, Kur’an-ı Kerim’deki secde ayetlerinden birinin okunması

veya dinlenmesi sebebiyle yapılması gereken secdedir.

Bu secde Hanefîler’e göre vacip; Mâlikî, Şâfiî ve Hanbelîler’e göre ise

sünnettir.

Peygamberimiz’in Kur’an okurken içinde secde ayeti bulunan bir sure

okuduğunda secde ettiği, onunla birlikte sahabenin de secde ettiği, hatta

bazılarının secde için alnını koyacak bir yer bile bulamadıkları rivayet edilir.

(Müslim, “Mesâcid”, 20; Ebû Dâvûd, “Secde”, 3-6)

Bir hadis-i şerifte Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:

Page 165: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Namaz V

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 6

Hanefî bilginler bu hadisleri değerlendirmenin yanı sıra "Böyleyken onlar

acaba neden iman etmezler. Onlar kendilerine Kur’an okununca secde de

etmezler" (İnşikâk 84/20–21) mealindeki ayetlerde tilavet secdesinden söz edildiği

ve bunu terk etmenin kötülendiği yorumunu yaptıklarından tilavet secdesinin vacip

olduğuna hükmetmişlerdir.

Hanefîler’e göre, secde ayetini işiten namazla yükümlü kimseye, Kur’an

dinlemeyi kastetse de kastetmese de, duymuş olduğu bu secde ayetinden dolayı

tilâvet secdesi vacip olur. Adet gören veya lohusa olan kadına, gerek okuması

gerekse işitmesi sebebiyle tilavet secdesi vacip olmaz. Tilavet secdesini duyan

kimseye, tilavet secdesinin vacip olması için, okuyanın mutlaka namazla mükellef

veya manevi kirlilikten arınmış olması şart değildir. Ancak, akıl hastası, baygın ve

uyuyan kimseden duyulan secde ayeti için, mezhepteki sahih olan görüşe göre,

tilâvet secdesi vacip olmaz.

Tilâvet etmeksizin secde ayetini yazana sırf yazmakla, dilsiz ve sağıra da

sadece secde edeni görmekle secde vacip olmaz. Bir secde ayetinin secdeyi

gösteren kelimesiyle, bu kelimenin bir önceki kelimesi veya bir sonraki kelimesinin

okunması veya duyulmasıyla, mezhepteki sahih olan görüşe göre secde vacip olur.

Diğer bir görüşe göre ise, secde ayetinin ekserisi okunmadıkça secde vacip olmaz.

Radyo, televizyon, bilgisayar, telefon ve hoparlör gibi aletler, bir sesi bütün

özellikleriyle nakletmekte kullandıkları için, bunlardan duyulan secde ayetleri

sebebiyle de tilavet secdesi vacip olur. Secde ayetini, telaffuz etmeksizin, sadece

gözle takip etmekle tilavet secdesi gerekmez.

Tilavet secdesi, secde ayetini okumak veya dinlemekle vacip olduğu gibi,

imama iktida ile de vacip olur: İmama iktida eden bir kimse, imam secde ayetini

okumuşsa, kendisi onu duymamış olsa bile, imamla birlikte tilavet secdesi yapar.

Hanefî ve Şafiîler’e göre secde ayetini duyanın, Kur’an dinleme kastı bulunsa

da bulunmasa da, secde yapması gerekir. Mâlikî ve Hanbelîler’e göre ise sadece

Kur’an dinleme kastı ile secde ayetini duyan kimsenin secde yapması gerekir.

Tilavet secdesi yapacak olan kimsenin, namazda olduğu gibi, hadesten ve

necasetten temiz olması, avret yerleri örtülü ve kıbleye yönelmiş olması şarttır.

Ayrıca, tilavet secdesi için niyet de şarttır.

"Âdemoğlu secde ayetini okuyup secde edince, şeytan ağlayarak

uzaklaşıp şöyle der: Vay halime! Âdemoğluna secde etmesi emredildi ve o

hemen secde etti. Binaenaleyh cennet onundur. Bana da secde emredildi ama

ben secdeden imtina ettim; bundan dolayı cehennem de benimdir" (Müslim,

“İman”, 35).

Page 166: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Namaz V

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 7

Namazda okunan secde

ayetinin tilâvet secdesi,

namaz içerisinde

ya da

hemen akabinde

yapılmalıdır.

Hanefîler’e göre tilavet secdesi, elleri kaldırmaksızın "Allâhu Ekber" diye

secdeye varıp, üç kere "Sübhâne Rabbiye'l-A'lâ" dedikten sonra, tekrar "Allâhu

Ekber" diyerek kalkmak suretiyle yapılmış olur. Secdeye varırken ve kalkarken

böyle tekbir getirilip tespih okunması sünnettir. Secdede iken mezkûr tespihin

dışında başka dualar da okunabileceği gibi, secdeye varırken ve kalkarken "Semi'nâ

ve eta'nâ ğufrâneke Rabbenâ ve ileyke'l-masîr (İşittik ve itaat ettik, Ey Rabbimiz bizi

bağışla; dönüş sanadır)" denilmesi müstehaptır.

Tilavet secdesinde, teşehhüt ve selam yoktur ve bu tek bir secdeden

ibarettir. Oturmakta iken üzerine tilavet secdesi vacip olan bir kimse, ayağa

kalkmadan bu secdeye varabilir. Ancak, böyle bir kimsenin sırf secdeye varmak için

ayağa kalkması menduptur. Secdeden sonraki kalkış ise müstehaptır.

Şafiîler’e göre, tilavet secdesi, niyet edildikten sonra elleri kaldırarak tekbir

alıp, bir defa secdeye varmak ve sonra oturup selam vermek suretiyle yapılmış

olur. Niyet, tekbir ve selam tilâvet secdesinin rükûnlarıdır. Şafiîler’e göre de namaz

içinde yapılan tilavet secdesinde eller kaldırılmaz.

Namazda iken okunan secde ayeti için namazda secde etmek lazımdır.

Namazda okuduğu secde ayetinden hemen sonra veya en çok üç ayet daha

okunarak kıraat bitirilecekse o rekât için yapılan secde tilavet secdesi yerine de

geçer. Bu durumda ayrıca tilavet secdesi yapmak gerekmez. Şayet, secde

ayetinden sonra üç ayetten daha fazla okunacaksa, elleri kaldırmadan tekbir alınıp,

rükuya varmadan bir secde yapılır ve tekrar tekbir alıp kalkılarak, kıraate kalınan

yerden devam edilir. Cemaatle kılınan namazda, imamla birlikte, cemaat de tilavet

secdesi yapar.

Namazda okunan secde ayeti için, tilavet secdesi hemen yapılması gereken

(fevrî) bir vaciptir. Namazın bir parçası olmuş olduğundan dolayıdır ki, namaz

dışında kaza olunamaz. Bundan dolayı onu namaz içinde yapmayarak tehir etmek,

tahrîmen mekruhtur. Ama sehven tehir edilmişse, selamdan sonra, namaza mani

bir fiil işlenmedikçe kaza edilebilir.

Namazın dışında okunan bir secde ayeti sebebiyle vacip olan tilavet secdesi,

geniş vakitli (müvassa’) bir vaciptir. Hemen yapılabileceği gibi, daha sonraki bir

zamanda da yapılabilir. Ancak, namaz kılmanın mekruh olduğu vakitlerde okunması

hâli müstesna, daha sonra yapmak üzere tehir etmek, unutulabileceği için tenzîhen

mekruhtur.

Page 167: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Namaz V

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 8

Korku

sebebiyle namazın

rekât sayısı eksilmez.

Şükür Secdesi

Bir nimete erişme veya bir sıkıntı yahut musibetten kurtulma neticesinde

kıbleye yönelmek ve tekbir almak suretiyle yapılan secde "secdetü'ş-şükr" (şükür

secdesi) olarak isimlendirilir.

Hz. Peygamber’in sevindirici bir haber aldığında şükür secdesi yaptığına dair

hadis (İbn Mâce, “İkâme”, 192) ile Hz. Ebubekir ve Hz. Ali gibi bazı sahâbilerin aynı

yöndeki uygulamalarına değinen haberleri esas alan fakihlerin çoğunluğu, şükür

secdesinin meşruiyetine hükmetmişlerdir.

Hanefî mezhebinde fetvada esas alınan görüş İmâmeyn'in görüşüdür ve

buna göre şükür secdesi müstehaptır. Bu secde Şâfiî ve Hanbelî mezheplerinde

sünnet, Mâlikî mezhebine göre ise mubahtır.

Şükür secdesi tilavet secdesi gibi yapılır; namazın içinde şükür secdesi

yapılamayacağı gibi, namazın hemen arkasından yapılması da -namazın bir parçası

olduğunun sanılabileceği düşüncesiyle- mekruh sayılmıştır. Şükür secdesinin

mekruh vakitlerde yapılması mekruhtur.

KORKU ve NAMAZ

Fıkıh eserlerinde "salâtü'l-havf (korku namazı)" olarak isimlendirilen namaz,

müstakil bir namaz çeşidi olmayıp korku ve dehşet zamanlarında farz namazların

farklı bir şekilde kılınmasından ibarettir. Namazların bu şekilde kılınması kitap,

sünnet ve icma ile sabittir. Müçtehitlerin çoğunluğuna göre, bu namaz kılma

şeklinin hükmü kıyamete kadar geçerlidir. Bazı âlimler ise bunu Hz. Peygamber’e

has bir uygulama olarak kabul etmişlerdir.

Kaynaklarda "Eğer (güvenlik içinde olmadığınızdan) endişe ederseniz

(namazlarınızı) yürüyerek yahut binek üzerinde (kılın). Güvene kavuştuğunuz

zaman, size bilmediklerinizi öğrettiği şekliyle Allah'ı anın (namazınızı kılın)" (Bakara

2/239) mealindeki ayetin korku namazı ile ilgili olduğu belirtilir. Bundan ayrı olarak,

Nisâ suresinin ilgili 4/101–103. ayetleri korku namazının meşruiyeti ve kılınış şekli

bakımından açık ifadeler taşımaktadır.

Hz. Peygamber, birçok kere kılmak suretiyle, korku namazının ayrıntılı

hükümlerini göstermiştir. Bazı kaynaklarda Peygamberimizin 24 defa korku namazı

kıldığı belirtilmektedir.

Bu konudaki pek çok sahih rivayet içerisinde en meşhur olanlardan birisinde

İbn Ömer (r.a.) şöyle demektedir:

"Resulüllah (s.a.v.) ile birlikte Necid tarafına gazaya gitmiştim. Düşmanın

hizasına geldik. Onlara karşı saf olarak dizildik. (Namaz vakti girdiğinde) Allah'ın

Page 168: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Namaz V

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 9

Resulü (s.a.v.) bize namaz kıldırmak üzere namaza durdu ve onunla beraber bir

kısım ashap da namaza durdular. Ashabın diğer kısmı ise yönlerini düşmana

çevirdiler. Allah'ın Resulü (s.a.v.) kendisiyle namaza duranlarla birlikte rükûya vardı

ve iki secde yaptı. Sonra, (Peygamberimizle bir rekât kılanlar) namaz kılmayan (ve

düşmana karşı nöbet bekleyen) grubun yerine gitti, onlar da gelerek

Peygamberimizle birlikte namaza durdular. Peygamberimiz onlarla birlikte rükûa

gitti ve secde yaptı. Sonra selam verdi. Sonra o iki grubun her biri (nöbetleşe)

namaza durup, kendi başlarına bir rükû ve iki secde yaptılar. (Yani, buna göre birer

rekât daha kılıp namazlarını ikişer rekât olarak ve cemaat sevabını da alarak

tamamladılar)" (Buharî, “Salâtü'l-Havf”, 1; Müslim, “Salâtü'l-Müsâfirîn ve Kasruha”,

57).

Buharî ve Müslim'in başka bir rivayetine göre, İbn Ömer düşmanın

(korkunun) daha çok olması hâlinde, namazın binek üzerinde veya yaya olarak ima

ile kılınmasını söylemiştir. (Buharî, “Salâtü'l-Havf”, 2; Müslim, “Salâtü'l-Müsâfirîn

ve Kasruha”, 57)

Bu namazın kılınış şekli ve rekâtlarının sayısı konusunda, yukarıda zikredilen

hadislerin dışında, farklı bilgiler ihtiva eden hadisler de bulunmaktadır. Fakat

fakihlerin büyük çoğunluğuna göre, korku sebebiyle namazın rekât sayısı eksilmez.

Sadece seferî olmaları ve kasretmek istemeleri hâlinde imam, dört rekâtlı namazı

iki rekât olarak kıldırabilir; seferî olmalarına rağmen dörde tamamlamak isterlerse

veya mukim iseler, dört rekât olarak kıldırır.

Korku namazının kılınmasının da tehlikeli olduğu durumlarda namazın

yürüyerek veya binek üzerinde ima ile kılınması gerekir. İma ile de kılmanın tehlike

arz ettiği ve savaşın fiilen devam ettiği durumlarda ise, Hanefîler ve Süfyan es-

Sevrî’ye göre namaz kılma zorunluluğu olmayıp sonraya bırakılır ve emniyete

kavuşulduğunda namaz kaza edilir. Nitekim Peygamberimiz Hendek savaşı

sırasında birkaç vakit namazını kazaya bırakmıştır. Diğer üç mezhep imamına göre

ise, ayet-i kerîme, savaş hâlinde de namazın edasının vacip olduğuna delalet

etmektedir.

Ayrıca, düşmanın baskın yapması tehlikesi karşısında korku namazı kılındığı

gibi, sel korkusu, vahşi hayvan korkusu gibi can veya mala yönelik tehlikeler

sebebiyle de farz namazların korku namazı şeklinde cemaatle kılınabileceğine

hükmedilmiştir.

HASTALIK VE NAMAZ

Sıhhatini kaybeden bir Müslümanın namazın tüm şartlarını yerine getirme

imkânı olmadığı durumlarda yüce Allah bazı kolaylıklar göstermiş ve namazı

"imkânı elverdiği" şekilde kılmasına izin vermiştir. Hasta Müslümanın tüm

Page 169: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Namaz V

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 10

Seferilikte

gidiş-dönüş

değil sadece

gidilecek mesafe esas

alınır.

rükûnlarını yerine getirmeyerek kıldığı bu namaza “salâtü’l-merîz (hasta namazı)”

adı verilir.

Buna göre kişi, hastalığı eğer ayakta duramayacak kadar şiddetliyse ve

ayakta durması hastalığı arttıracaksa oturarak; oturarak kılamayacaksa yattığı

yerde; hareket edemeyecek durumdaysa başı ile ima ederek namazını kılar; ama

hiçbir zaman terk etmez. Temel ölçü, mümkün mertebe yapabileceğinin en

fazlasını yapmak; namazın daha fazla rüknünü yerine getirebilecek şekilde

davranmaktır.

Namaz öncesinde farz olan "hadesten ve necasetten taharet (manevî ve

maddî pisliklerden temizlenmek)" hasta için de farzdır. Gusül abdesti ve namaz

abdesti alması hastaya zarar verecekse teyemmüm alarak namazını kılar. Yatalak

bir hastanın istenmeyen durumlar sonucunda yatağında maddî pislikler varsa ve

yatağının değiştirilme imkânı yoksa görünen yüzeysel pislikler temizlenir ve hasta

namazını kılar. Elbise için de durum aynıdır.

Hastalık durumunda şartları tam olarak yerine getirilmeden kılınan namazlar

hastalıktan kurtulduktan sonra kaza edilmez. Hasta, daha önceden kazaya kalan

namazlarını da kılabildiği şekilde kılar. Abdesti bozan durumlardan herhangi biri

sürekli olsa bu kişi özürlü (mazûr) sayılır ve mesela sürekli kanama durumu devam

etse bile namazını kılar. Ancak bir sonraki namaz için yeniden abdest alır. Özürlü

hâlde kılınan bir namazın vakti çıkmadan özür hâli sona erse kılınan namaz tekrar

edilir. Bir kişinin ilk defa özürlü sayılması için özür hâlinin bir namaz vakti boyunca

devam etmesi gerekir. Daha sonra özür hâlinin her vakitte bir kez görülmesi özürlü

sayılmak için yeterlidir. Özür nedeniyle elbiseye bulaşan pislikler de bu hâl devam

ettiği sürece namaza engel değildir. Ancak imkânı varsa Allah'ın huzuruna en güzel

ve en temiz "ziynetlerini (elbiselerini)” giyip durmak daha güzeldir.

YOLCULUK VE NAMAZ

Fıkıh kitaplarında “sefer” yolculuk, yolculuğa çıkmak; sefer mesafesine

yolculuk yapmak için kullanılır; zıddı “hazar”dır. Bu şekilde yolculuğa çıkan kişi için

kullanılan tabir “müsafir (yolcu)” veya “seferî” olup, zıttı “mukîm”dir.

Bir fıkıh terimi olarak sefer, belirli bir mesafeye gitmektir. Bu mesafe ise

“orta yürüyüş”le üç günlük, yani on sekiz saatlik bir uzaklıktan ibarettir. Buna üç

merhâlelik mesafe de denir.

Orta yürüyüş, yaya yürüyüşü ve kafile içindeki deve yürüyüşüdür. Denizlerde

ise yelkenli gemilerin mutedil havadaki üç günlük yolculuğudur.

İşte karalarda böyle bir yürüyüş ile denizlerde ise mutedil bir havada yelkenli

bir gemi ile on sekiz saat sürecek bir mesafe "sefer mesafesi" sayılır. Bu yolun

Page 170: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Namaz V

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 11

yalnız gidilecek mesafesi esas alınır; yoksa gidiş-dönüş mesafesine bakılmaz.

Yolculuk yapan kimse süratli bir araçla yolculuk yaparak bu mesafeyi, günümüzde

yeni çıkan ulaşım vasıtalarında olduğu gibi, daha kısa bir sürede kat etse bile yine

yolcu sayılır ve namazlarını kısa kılar. Yolculukta üç günün esas alınmasında üç

günlük mesh süresine kıyas yapılmıştır.

Yolculukta gece gündüz aralıksız yolculuğa devam edilemez istirahata da

ihtiyaç vardır. Bu yüzden günlük yolculuk süresi altı saat olarak belirlenmiştir.

Saatte 5 km. yol kat edilmesi esas alınınca, seferilik mesafesi 90 km olmuş bulunur.

Bazı yolculukların rahat, meşakkatsiz ve çok kısa sürede yapılabilmesi, seferilik

hükümlerinde değişikliğe yol açmaz. Nitekim Hanefîler’e göre, yolculukta sağlanan

kolaylıkların “illet”i seferiliktir; güçlük ve meşakkat bunun sadece “hikmeti”dir ve

hükümler hikmetlerine göre değil, illetlerine göre belirlenir.

Hanefîler dışındaki çoğunluğa göre, namazların kısaltılmasını mubah kılan

yolculuk, zaman bakımından ortalama iki günlük yolculuk veya ağır yükle ve yaya

olarak iki konaklık mesafedir.

Gidilecek yerin hem denizden hem de karadan yolu bulunsa, yolcunun

gideceği yola itibar edilir. Bu yüzden, bir beldeye mesela deniz yoluyla on iki saatte;

kara yoluyla da on sekiz saatte gidilecek olsa, karadan gidenler yolcu sayılır;

denizden gidenler sayılmaz. Bir yerin karadan iki yolu bulunduğu takdirde de

hüküm böyledir, yalnız sefer mesafesinde bulunan yoldan gidenler misafir olmuş

bulunurlar.

Yolculuk, vatan edinilen beldenin veya köyün yola çıkıldığı tarafındaki

evlerinden ayrıldıktan ve en az üç günlük bir yere gidilmeye niyet edildikten sonra

başlar. Bu yüzden, başlangıç noktasını teşkil eden yerleşim birimine tabi olarak

değerlendirilen harmanlık, mezarlık ve ağıl gibi eklentiler geçilmedikçe yolculuk

başlamış olmaz.

Şehir veya köyün yerleşim alanı dışında kalan fabrikalar, organize sanayi

kuruluşları, toptancı hâlleri, bağlar, bahçeler, hayvan ve tavuk çiftliği gibi alanlar

şehirden sayılmaz. Günümüzde otoban olarak isimlendirilen yollara girmekle de

seferilik başlamış olur.

Seferilik Hükümleri

Yolcular için birtakım kolaylıklar, ruhsatlar getirilmiştir. Seferî (yolcu) olan

kişinin mesh süresi üç gün üç gece yani toplam 72 saattir. Yolcu dört rekâtlı farz

namazlarını ikişer rekât olarak kılar. Buna "kasr-ı salât" denir.

Kasr-ı salât Kur'an, sünnet ve icma ile sabittir.

Nitekim Allah Teâlâ şöyle buyurur:

Page 171: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Namaz V

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 12

Azîmet asıl hüküm,

ruhsat ise belli

durumlarda sağlanan

kolaylıktır.

Bu ayette kısaltmanın “korku” şartına bağlanması o günkü olayı tespit etmek

içindir. Çünkü Resulüllah’ın (s.a.s) çoğu yolculukları korkudan uzak değildi. Ashâb-ı

Kirâm'dan Ya'la b. Ümeyye (r.a) Hz. Ömer'e şöyle demiştir: Biz neden namazları

kısaltarak kılıyoruz? Hâlbuki güven içindeyiz. Hz. Ömer de buna cevap olmak üzere

şöyle buyurdu: Ben de aynı durumu Hz. Peygamber’e sormuştum; şöyle

buyurmuştu:

Hz. Peygamber'in umre, hac veya savaş için yaptığı yolculuklarında namazları

kısaltarak kıldığı ile ilgili haberler tevatür derecesindedir. Abdullah b. Ömer (r.a)

şöyle demiştir:

Yolcunun dört rekâtlı farz namazları kısaltması zorunlu mudur; yoksa

kısaltmakla tam kılmak arasında serbest midir?

Hanefîler’e göre, yolcunun namazları kısaltarak kılması vacip ve aynı

zamanda azimettir. Yolcunun bilerek iki rekâttan fazla kılması mekruhtur.

İbn Abbas’ın (r.a) şöyle dediği nakledilmiştir:

Mâlikîler’e göre, seferde namazı kısaltarak kılmak müekked sünnettir. Şâfiî

ve Hanbelîler’e göre ise kişi namazlarını kısaltarak da tam olarak da kılabilir. Ancak

kısaltmak mutlak olarak tam kılmaktan daha faziletlidir. Çünkü Hz. Peygamber ile

dört hâlife bu şekilde yapmaya devam etmişlerdir.

Hanefîlere göre, yolculuk ister ibadet için, ister mubah veya günah

kapsamındaki bir amacı gerçekleştirmek üzere düzenlenmiş olsun, her türlü

yolculuk esnasında namazları kısaltmak caizdir. Hanefîler dışındaki çoğunluk

"Allah Teala namazı, Peygamberimizin dili ile hazarda dört rekât, seferde

iki rekât olarak farz kılmıştır" (Müslim, “Müsâfirîn”, 5, 6; Ebû Dâvûd, “Sefer”,

18; Nesâî, “Havf”, 4; İbn Mâce, “İkame”, 75).

"Hz. Peygamber (s.a.s)'e yolda arkadaşlık ettim. O, yolculuklarında iki

rekâttan fazla kılmazdı. Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer ve Hz. Osman da böyle

yaparlardı" (İbn Mâce, “İkâme”, 75).

"Bu, Allah'ın size verdiği bir bağıştır, Allahın sadakasını kabul edin"

(Müslim, “Müsâfir”, 4; Tirmizî, “Tahâret”, 4, 20).

"Eğer kâfirlerin size fitne vermesinden korkarsanız, yeryüzünde sefere

çıktığınız zaman namazları kısaltarak kılmanızda bir sakınca yoktur." (Nisâ,

4/101)

Page 172: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Namaz V

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 13

İki ve üç rekâtlı

namazlarda kasır

yapılmaz.

müçtehitlere göre ise; yol kesmek, şarap ve haram şeylerin ticaretini yapmak gibi

Allah'a isyanın söz konusu olduğu yolculuklarda, sefere mahsus olan ruhsatların

kullanılması caiz olmaz.

Seferî kimse bir beldede on beş gün ve daha fazla kalmaya niyet edince

mukîm olur ve artık namazlarını tam kılar. Eğer on beş günden az kalmaya niyet

ederse seferîliği devam eder.

Seferî bir kimse, bir beldede belirli bir ihtiyacını görmek için beklerse,

bekleme işi 15 günden fazla sürse bile namazlarını kısaltarak kılar; on beş günden

fazla kalmaya niyet etmediği için seferilik hâli devam eder.

Şâfiî ve Mâlikîler’e göre, yolcu bir yerde dört gün kalmaya niyet ederse

namazlarını tam kılar. Hanbelîler’e göre yolcu, dört günden fazla veya yirmi

vakitten fazla kalmaya niyet ederse namazlarını tam kılar. Bundan az olursa

kısaltarak kılar.

Mukim, seferîye; seferî de mukîme uyabilir. Seferî iki rekâtın sonunda selâm

verince, mukîm kalkar ve kıraatte bulunmaksızın namazını tamamlar. Seferî

mukîme uyunca, dört rekâtlı bir farz namazı mukîm gibi tam olarak kılar.

Hanefî ve Mâlikî Mezhepleri’ne göre kaza, edaya göredir. Buna göre, sefer

hâlinde kılınamayan dört rekâtlı namazların kazası, ikâmet hâlinde bile olunsa

ikişer rekât olarak kılınır. Normal zamanlarda kazaya kalan namazlar da, sefer

hâlinde kaza edilse bile, yine dört rekât olarak kaza edilir. Şâfiîlere ve Hanbelîlere

göre ise dört rekâtlık namazı kazaya kalan yolcu, bunu yine yolculuk hâlinde kaza

ederse iki rekât olarak, mukîm iken kaza ederse dört rekât olarak kılar.

İki ve üç rekâtlı namazlar, seferde de, sefer haricinde de değişmez.

Seferîliğin Sona Ermesi

Aslî vatana dönüp gelmekle yolculuk hâli sona erer. Burada oturmaya niyet

edilip edilmemesi sonucu değiştirmez. İkâmet vatanına dönüşte ise, oturmaya

niyet gereklidir.

Seferilik söz konusu olduğunda üç türlü “vatan” gündeme gelir:

Vatan-ı Aslî: Bir kimsenin doğup büyüdüğü veya evlenip içinde yaşamak istediği

veya içinde barınmayı kastettiği yere " vatan-ı aslî " denir.

Vatan-ı İkâmet: Bir kimsenin on beş gün veya daha fazla bir süre kalmak üzere

yerleştiği yere de "vatan-ı ikâmet" denir.

Vatan-ı Süknâ: Bir yolcunun, içinde on beş günden az oturmak istediği yer de

kendisi için “vatan-ı süknâ” olur.

Page 173: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Namaz V

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 14

Hz. Peygamber vaktinde

kılamadığı her namazı

ilk fırsatta kılmıştır.

Aslî veya ikâmet vatanlarına olan yolculukta yalnız yolculuk sırasında seferî

hükümleri uygulanır. Bu vatanlara ulaşan kimse, orada "mukim" sayılır. Vatan-ı

süknâ söz konusu olunca bir yolcu, hem yolculuk esnasında, hem de on beş günden

az kaldığı bu süre içinde "seferî" sayılır;

Bir kimse yerleştiği yerden, yine sürekli olarak yerleşmek amacıyla başka bir

yere giderse, gittiği yer vatan-ı aslîsi olur; birinci vatanı vatan-ı aslî olmaktan çıkar.

Çünkü Hz. Peygamber (s.a.s) Mekke'ye gittiklerinde kendisini misafir saymış ve "Biz

seferîyiz" buyurmuştur.

Bir kimse bir şehirde otururken ailesini nakletmeden başka bir şehirde de

evlense, her iki şehir kendisi için asıl vatan olur. Hangisine gitse mukîm sayılır.

Vatan-ı ikâmetten ayrılan kimse ise, yeniden buraya döndüğünde on beş günden az

kalacaksa seferî sayılır.

KAZA NAMAZI

Farz namazları vaktinde kılmaya "eda", vaktinden sonra kılmaya da "kaza"

denilir. Vaktinde kılınmayan beş vakit namazın farzlarının kazası farz, vitir

namazının kazası ise vaciptir. Sünnetler kaza edilmezler. Ancak kazaya bırakılan

sabah namazı, aynı gün kerahet vaktinden sonra ve öğleden önce kaza edilirse,

sünneti de farz ile birlikte kılınır.

Vaktinde kılınamayan namazın daha sonra kaza edileceği Hz. Peygamber

tarafından bildirilmiş olup, bir hadis-i şerifte şöyle buyrulmuştur:

Resulüllah (s.a.v.) bu sözün arkasından "Beni anmak için namaz kıl!" (Tâhâ

20/14) mealindeki ayeti okumuştur.

Aynı şekilde Hz. Peygamber, ashâbıyla beraber çıktığı bir sefer esnasında

uyuya kalıp da kılamadıkları sabah namazını cemaatle kıldırmıştır (Buharî,

“Mevâkît”, 35; Müslim, “Mesâcid”, 55; Ebû Dâvûd, “Salât”, 11).

İlgili hadislerden anlaşıldığı üzere, namaz ancak uyuyakalma, unutma,

hastalık, baygınlık veya savaş gibi meşru bir özür sebebiyle kazaya bırakılabilir.

Meşru bir mazeret bulunmaksızın namazı vaktinde kılmayıp da kazaya bırakmak,

büyük bir günahtır. Namaz kaza edilmekle insan borçtan kurtulmuş olur. Ancak bu

günahın affı için tövbe ve istiğfar edilmesi gerekir.

"Kim namazını kılmayı unutursa, onu hatırladığında kılsın. Çünkü onun

başka kefareti yoktur" (Buharî, “Mevâkît”, 37; Müslim, “Mesâcid”, 314, 55).

Page 174: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Namaz V

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 15

Vakti geçmeden

namaz için, ölüm

gelmeden de tövbe için

acele ediniz.

Kaza namazları için, belli bir vakit olmamakla birlikte, fazla geciktirilmeden

kılınması tavsiye edilmiştir. Kerahet vakitleri olan güneşin doğuşu, zevâli ve batışı

esnasında kaza namazı kılınmaz.

Üst üste kazaya kalmış namazlarının sayısı altı vakitten az olan kişi “sâhib-i

tertip” olarak isimlendirilir ve bu kişinin kazaya kalan namazını, mutlaka vakit

namazından önce kılması gerekir.

Altı vakit namazdan fazla kazası olan kişinin ne kaza namazları arasında, ne

de kaza ile vakit namazları arasında sıraya uyması gerekmez. Fakat Hanefî

mezhebine göre, vakit namazının vakti daralmamışsa, tertibe uymak lâzımdır. Eğer

vakit daralmışsa, önce vakit namazı sonra kaza namazı kılınır.

Fakihlerin çoğunluğuna göre, farz namaz kaza edilmeden önce, ezan ve

kamet okunur. Aynı namaz olmak şartıyla kaza namazı cemaatle kılınabilir.

Hanefî mezhebine göre, üzerinde namaz borcu olan bir kimsenin kaza

namazı kılmak için sünnetleri terk etmesi doğru olmayıp kişi kaza namazlarını

kıldığı gibi, sünnet namazlarını da eda etmelidir. Şâfiî mezhebine göre ise, kaza

borcu olan bir kimsenin bunları yerine getirmeden sünnet ve nafile namaz kılması

caiz değildir. Mâlikîler’e göre nafile ile meşgul olarak kazayı geciktirmek günahtır;

fakat üzerinde kaza borcu olanlar sabah namazının sünneti, vitir, bayram ve

tahıyyetü'l-mescit gibi sünnetleri kılabilirler. Hanbelî mezhebine göre de kaza

borcu olanların nafile ile meşgul olmaları caiz değildir; fakat farzlarla beraber

kılınan sünnetleri ve bu hükümde olan sünnet namazları kılabilirler. Bununla

birlikte bunların yerine kaza namazı kılınması daha faziletli olup, sabah namazının

sünneti bundan müstesnadır; kaza namazı olan kişinin de sabahın sünnetini kılması

efdaldir.

CENAZE NAMAZI

Cenaze namazı, ölen Müslüman için yapılan bir dua mahiyetinde olup “farz-ı

kifâye”dir. Yani bir beldede bir kısım Müslümanların bu namazı kılmalarıyla,

diğerlerinin üzerinden yükümlülük kalkar. Fakat cenaze namazı hiç kılınmazsa, o

beldedeki bütün Müslümanlar bu durumdan sorumlu ve günahkâr olurlar.

Cenaze namazı, önlerindeki yıkanmış, temizlenmiş ve musallâ taşına

konulmuş Müslüman kardeşleri için saf tutan Müslümanların, kıble tarafına

yönelerek cemaat hâlinde kıldıkları bir namazdır. Genellikle vakit namazlarının

akabinde kılınır. Namaz kılacak olanların abdestli olması gerekir. Bazı âlimler bunu

zorunlu görmemişlerdir.

Cenaze namazının geçerli olabilmesi için; ölünün Müslüman olması,

kendisinin ve konulduğu yerin temiz olması, cemaatin önünde bulunması, vücut

Page 175: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Namaz V

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 16

azalarının çoğunun veya başıyla beraber yarısının mevcut olması, namaz kılacak

kimsenin özürsüz olarak bir şeye binmiş veya oturmuş olmaması şarttır. Cenaze

namazında cemaat şart değildir. Yalnız bir Müslüman erkek yahut bir Müslüman

kadının kılması ile de farz yerine getirilmiş olur.

Cenaze namazının şartı “niyet”tir. İmam olan kimse “Allah rızası için, hazır

olan cenazenin namazını kılmaya ve cenaze için dua etmeye” niyet ederek namaza

başlar. Cemaatten her biri de Allah rızası için, o cenazenin namazını kılmaya ve

onun için duaya niyet ederek imama uyar. Bu niyette, ölünün erkek veya kadın,

erkek çocuk veya kız çocuk olduğu belirtilir. Mesela ölü erkek ise “er kişi niyetine”,

kadın ise “hâtun kişi niyetine” şeklinde niyet edilir.

Cenaze namazının rüknü tekbirler ve “kıyam”dır. Cenaze namazı, başından

sonuna kadar ayakta kılınır. Bu namazda kıraat, rükû, secde ve teşehhüt yoktur.

Sadece vakit namazına başlarken yapıldığı gibi, imamın tekbiriyle beraber eller

kaldırılarak tekbir alınır ve eller bağlanarak namaza başlanır; daha sonraki

tekbirlerde eller kaldırılmaz. Dördüncü tekbirden sonra sağa ve sola selâm verilir

ve eller çözülerek namaz tamamlanmış olur.

Cenaze Namazının Kılınışı

İmam cenazenin göğsü hizasına durur, cemaat imamın arkasında saf tutar.

İmamın sesli, cemaatin ise sessiz olarak getirdiği tekbirlerin birincisinden sonra

“sübhâneke” duası “ve celle senâük” kısmı ile birlikte okunur. Dua niyetiyle Fatiha

da okunabilir. İmam Şâfiî’ye göre Fâtiha okumak farzdır.

İkinci tekbirden sonra “Allâhümme salli” ve “Allâhümme bârik” duaları okunur.

Cenaze namazını kılanlar, üçüncü tekbirden sonra ölüye, kendilerine ve bütün

Müslümanlara dua ederler. Duanın ahirete ait olmasından başka bir şart yoktur.

Fakat Hz. Peygamber’den nakledilen cenaze dualarından yapmak daha güzeldir:

Cenaze duasını bilmeyenler, sadece “Rabbenâ âtinâ” ve “Rabbena’ğfir lî” dualarını

okuyabilirler.

Bunun akabinde imam sesli, cemaat ise sessiz olarak dördüncü tekbiri alır, önce

sağ tarafa, sonra da sol tarafa selam vererek namaza son verirler.

Birkaç cenaze varsa hepsine ayrı ayrı namaz kılmak daha iyidir. Hepsine tek

bir namaz kılmak da yeterli olur.

Namaz kılmanın mekruh olduğu üç vakitte; yani güneş doğarken, tam

tepedeyken ve batarken cenaze namazı kılınmaz. Ancak, bu vakitlerde kılınmışsa

kazası da gerekmez. Kabristanda ve cami içinde cenaze namazı kılınmaz. Fakat

Page 176: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Namaz V

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 17

Cenaze namazı

farz-ı kifâyedir.

namaz kılınırken imam ve cemaatin bir kısmının caminin dışında, bir kısmının da

caminin içinde olmasında bir mahzur yoktur.

Namazı bozan şeyler cenaze namazını da bozar.

Cenazede cemaat şartı olmamakla birlikte, cemaat sayısı ne kadar çok

olursa, sevap da çoğalır. İbn Abbas (r.a), Resulüllah’ın şöyle buyurduğunu rivayet

etmiştir:

Hadis-i şeriflerde cenaze namazını kılanlarla defin merasimine katılanlara,

farklı derecelerde mükâfatlar zikredilmiştir (Müslim, “Cenâiz”, 52).

Ölüm haberini hısım-akrabaya, eşe-dosta bildirmek güzel bir uygulamadır.

Günümüzde bu duyuru, müezzinlerin “salâ”ları yanında, basın ve yayın yoluyla

gerçekleştirilmektedir.

İntihar eden bir kişinin namazının kılınmayacağını söyleyen alimler olmuşsa

da hiç kimsenin normal şartlarda canına kıymayacağından hareketle, kişinin intihar

ederken aklî dengesinin yerinde olmayacağını, dolayısıyla bilerek böyle bir işe

tevessül etmiş sayılmayacağını ve bu kişinin namazının kılınacağını ifade edenler de

olmuştur. Biz bu konuda, birinci görüşü savunan bilginlerin hassasiyetini takdir

etmekle birlikte, ikinci görüşün tatbik edilmesini daha isabetli görüyoruz. Birinci

görüş, intihara teşebbüse mani olma açısından katkı sağlarken; ikinci görüş, intihar

olayıyla sarsılanların acısının katmerleşmesine mani olmaktadır.

Cenaze merasimlerinde alkış, müzik, çiçek/çelenk, ölen kişinin fotoğraflarının

yakalara takılması gibi uygulamalara yer vermek dinî açıdan uygun değildir.

ISKÂT ve DEVİR

"Iskât" sözlükte, düşürmek anlamına gelir. Iskat kavramı "ıskât-ı salât" ve

"ıskât-ı savm" tamlamalarının kısaltılmış şekli olarak kullanıldığında “bir kimsenin

sağlığında çeşitli sebeplerle ifa edemediği ibadet sorumluluğunun düşürülmesi

temennisi ile vefatından sonra fidye ödenmesi” demektir.

Tutulamayan oruçlar için fidye verilmesi gerektiği hususu Kur’an-ı Kerim’de

yer almıştır (Bakara 2/184). Ayette açıkça belirtildiği gibi, oruç tutamayacak kadar

yaşlı olan İhtiyarlar ve tekrar sıhhate kavuşma ümidi olmayan hastalar,

tutamadıkları oruçlar için hayatta iken fidye verirler. Hayatta iken vermezlerse,

verilmesi için vasiyet etmeleri gerekir.

“Bir Müslüman öldüğü zaman, cenazesini, Allah'a hiç bir şeyi ortak

koşmayan kırk kişi tutup kaldırırsa, Allah kendilerine o kimse hakkında şefaat

etme izin verir” (Müslim, “Cenâiz”, 59).

Page 177: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Namaz V

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 18

Namaza gelince, yükümlü olan her Müslümanın bu ibadeti bizzat yerine

getirmesi gerekir. Hayatta ve normal kurallarına göre bu görevi yerine

getiremeyecek kişiler için bazı kolaylıklar getirilmiş, fakat rahatsızlığı olanların

oruçta olduğu gibi mali bir ödeme yolu ile bu vecibeyi telafi etmeleri

öngörülmemiştir. Namazın edası farz olduğu gibi, vaktinde kılınamaması hâlinde

kaza edilmesi de farzdır.

Kılınamayan bir namazın kazasından başka kefaretinin olmadığına dair hadis

(Buharî, “Mevâkît”, 37; Müslim, “Mesâcid”, Ebû Dâvûd, “Salât”, 117) daha önce

zikredilmişti. Âlimler bu hadisi delil göstererek, orucun aksine, kazaya kalan

namazların fidye ile telafisi yönüne gidilemeyeceği sonucuna ulaşmışlardır.

"Üzerine kaza namazı borcu olan bir kimsenin, bunları kılmadan vefat etmesi

hâlinde, fidye ödenmesi ve böylece borçtan kurtarılması mümkün müdür?"

sorusuna da olumlu cevaplamaya imkân veren bir delil bulunmamaktadır. Zira ayet

ve hadislerde bu yönde bir açıklama yer almadığı gibi, bu meselenin oruca kıyas

edilmesi de isabetli görülmemektedir. Zira ibadetler gibi “taabbüdî” bir alanda

kıyas yapmak doğru değildir. Ancak, İmam Âzam’ın talebesi İmam Muhammed,

ihtiyat kuralını uygulayarak bu durumdaki kişiler için de fidye ödenebileceğini

belirtmiş ve "İnşallah yeterli olur" demiştir.

İşte İmam Muhammed'in bu açıklamasına dayanan ıskat-ı salât uygulaması,

esasen, Allah rızası için tasaddukta bulunmanın faziletinden yola çıkarak ilahî

rahmet ve mağfiret arayışında bulunmak, ölünün bağışlanması yönünde ümit

beslemek anlamı taşımaktadır. Bu yaklaşımın ve vasiyet kurallarının bir sonucu

olarak üzerinde namaz borcu olan kimsenin bu borçları için fidye verilmesini

vasiyet etmesi hâlinde, terekesinin üçte biri ile sınırlı olarak bu vasiyetin yerine

getirilmesi gerekeceğine hükmedilmiştir. Buna göre, ölenin ne kadar namaz borcu

varsa o kadar fidye ödenir. Fidye, bir fitre miktarıdır. Ölenin namaz borçlarının ne

kadar olduğu bilinmiyorsa, kadınlarda dokuz, erkeklerde on iki yaşına kadarki

dönem dışarıda bırakılarak öldüğü sıradaki yaşı güneş yılının gün sayısı ile çarpılır;

ortaya çıkan rakam -vitir namazı da müstakil kabul edilip- altı ile çarpılır. Böylece

Tart

ışm

a

• Iskât ve devir ile ilgili olarak ileri sürülen görüşleri tartışınız.

• Düşüncelerinizi sistemde ilgili ünite başlığı altında yer alan “tartışma forumu” bölümünde paylaşabilirsiniz.

Page 178: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Namaz V

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 19

kaç fidye verileceği hesaplanmış olur. Iskat-ı salât için verilecek fidye tutarı -

hakkında özel delil olmadığı için- birden fazla fakire dağıtılabileceği gibi tek fakire

de verilebilir. Ancak büyük bir meblağa ulaşması hâlinde nisap sınırının

aşılmamasına dikkat edilmelidir.

Vasiyet çerçevesinde kalınarak bu kadar fidyeyi ödeme imkânının

bulunmaması hâlinde "devir" denen bir usule başvurula gelmiştir. Devir, namaz

borçlarının bir kısmına tekabül eden fidye tutarının bir fakire hibe edilmesi

(vehebtü), alanın da bunu kabul ettikten sonra karşı tarafa bağışlaması (kabiltü

vehebtü), aynı işlemin tekrar edilerek ödenmesi gereken fidye yekûnuna ulaşılması

şeklinde uygulanmaktadır. Bu usulün bir taraftan ıskat işlemini kolaylaştırarak ölen

kişinin yakınlarının içini rahatlatmak, bir taraftan da ilim tahsil eden yoksul

öğrencilere destek sağlamak gibi olumlu düşüncelerden yola çıkılarak geliştirildiği

söylenebilirse de Hz. Peygamber, Sahâbe ve müçtehit imamlar dönemlerinde

mevcut olmadığı hâlde zaman içinde dinî bir yükümlülük hüviyeti kazanması,

maddi çıkarlar için istismar edilmesi ve namaz vecibesinin aslî özelliğine gölge

düşürmesi gibi sebeplerle “devir” uygulamalarına ağır eleştiriler yöneltilmiştir.

Bu durumda, namaz borcu olduğu hâlde ölen yakınının bağışlanmasını

isteyen bir Müslümanın bu yönde can-ı gönülden dua etmesi ve imkânı varsa hayır

hasenat işleyip onun için mağfiret dilemesi; ölenin konuya ilişkin vasiyeti

bulunması hâlinde de işi şekle boğmadan ve dolambaçlı yollara başvurmadan

tahsis edilen imkân ölçüsünde fakirlere yardım edilmesi, İslâmî ilkelere en uygun

yol olarak görünmektedir.

ŞEHİTLİK VE ŞEHİT

"Şehâdet" kelimesinden türeyen "şehîd", terim olarak Allah yolunda

savaşırken düşman tarafından öldürülen kimseyi ifade eder.

Kur’an'da şöyle ifade buyrulmuştur:

Şehitlik Hz. Muhammed'in ümmetine tahsis edilmiş çok yüksek bir payedir.

Allah yolunda öldürülmek dinimizce sevimli ve gönülden istenecek bir konuma

getirilmiştir. Hz. Peygamber "şehit cennettedir" buyurmuştur (Ebû Dâvûd, “Cihâd”,

25; Müsned,V, 58).

"Allah yolunda öldürülenleri ölüler sanmayın! Aksine onlar diridirler.

Rableri katından rızıklandırılmaktadırlar" (Âl-i İmrân 3/169).

Page 179: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Namaz V

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 20

Hadis-i şeriflerde "borçları dışında, şehidin bütün günahlarının

bağışlanacağı" ifade edilmiştir (Müslim, “İmara”, 119; İbn Mâce, “Cihâd”, 10).

Şehitler doğrudan doğruya cennete gitmektedirler; onlar için hesap-kitap da

yoktur.

Başka bir hadis-i şerif şu şekildedir:

Fıkıh bilginleri Hz. Peygamber'in şehitlerle ilgili söz, tavır ve uygulamalarını

değerlendirerek şehitleri üç kısma ayırmışlardır:

Hem Dünya Hem Ahiret Hükümleri Bakımından Şehit Sayılanlar

Bunlar, Allah yolunda savaşırken öldürülen kişilerdir. Hanefîler’e göre savaş

dışında haksız bir saldırı neticesinde öldürülen ve bu sebeple varislerine diyet

ödenmesi gerekmeyen mümin de bu gruba dâhildir. Hanbelîler de haksız yere

öldürülen kişiyi bu kısım şehitler arasında kabul ederler.

Bu kısma giren şehitler kâmil (tam) anlamıyla şehittirler. Bunlara "şehîd-i

hakikî" denir. Ahiret hükümleri bakımından şehit sayıldıkları gibi, dünya hükümleri

bakımından da haklarında özel bir uygulama yapılır. Şöyle ki:

Hanefî mezhebine göre bu tür şehit yıkanmaksızın kanlı elbisesiyle

defnedilir, elbisesi onun kefeni sayılır. Üzerinde silah vb. malzeme varsa bunlar

çıkarılır; palto, ayakkabı, başörtüsü vb. kefene elverişli olmayan şeyler de

çıkarıldıktan sonra kalan elbisesi kefen olarak sünnet ölçülerinden fazla ise

eksiltilir, eksik ise uygun ilave yapılır. Kanlı elbisesi onun için imtiyaz nişanesi ve

ibadet eseri sayıldığından üzerindeki kan yıkanmaz; fakat başka temiz olmayan

maddeler varsa bunlar temizlenir. Daha sonra namazı kılınıp defnedilir.

İmam Ebû Hanîfe'ye göre, cünüp, hayız veya nifas hâlinde ise yahut yükümlü

değilse (küçük veya akıl hastası ise) yıkanır ve namazı ondan sonra kılınır.

İmameyn’e göre bu durumlarda da yıkanmaksızın namazı kılınır.

Hanefîler’in dışındaki üç mezhebe göre -yükümlülük çağında olsun olmasın-

şehitler yıkanmaz, kefenlenmez ve üzerlerine cenaze namazı da kılınmaz. Şu var ki

şehidin üzerinde kan dışında temiz olmayan madde varsa giderilir, silah vb.

malzeme alınarak uygun elbisesiyle defnedilir.

"Allah katında hayırlı bir mertebede bulunduğu halde ölmüş bulunan

kullardan, dünya ve dünyada bulunan her şey kendisine verilecek olsa da

şehitten başkası dünyaya geri dönmek istemeyecektir. Çünkü şehit, şehit

olmanın üstünlüğünü görmüştür. Şehitler dünyaya geri gönderilip bir kere daha

öldürülmek isteyecektir" (Buharî, “Cihâd”, 6).

Page 180: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Namaz V

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 21

Sadece Dünya Hükümleri Bakımından Şehit Sayılanlar

Kalbinde nifak bulunmakla beraber dış görünüşü itibariyle Müslüman

olduğuna hükmedilen ve Müslümanların saflarında bulunduğu sırada düşman

tarafından öldürülen kişiler böyledir. Şâfiî mezhebine göre ganimet için veya

gösteriş için savaşan kişiler de bu grupta kabul edilir.

Bunlar “şehîd-i dünya”dır; şehit sevabını elde edemezler. Fakat bunların

gerçekten böyle olup olmadıklarını bilmek insanlar için mümkün olmadığından,

bunlar hakkında “şehid-i hakiki” hakkındaki işlem yapılır.

Sadece Ahiret Hükümleri Bakımından Şehit Sayılanlar

Allah yolunda savaşırken yaralanmakla beraber, bir tarafa çekilip bir namaz

vakti veya daha fazla bir süre -akli melekesi yerinde olduğu hâlde- yiyip içen veya

tedavi gören ve daha sonra vefat eden kişi bu gruba girer.

Yine hadislerde zikredilen birtakım kişiler de bu gruptaki şehitlerden

sayılmışlardır: Hata ile veya haksız yere öldürülen, yangında can veren, suda

boğulan, enkaz altında kalan, veba, kolera, sıtma vb. hastalıklar sebebiyle ölen,

lohusa iken, gurbette veya ilim yolunda, cuma gecesinde, canını ve malını

korumaya çalışırken, helal rızık kazanma çabası içindeyken vefat eden.

Bunlar ahiretteki sevap açısından şehit sayılırlar ve bu itibarla "şehîd-i

hükmî" diye anılırlar. Fakat dünyadaki uygulama bakımından bunlar hakkında

şehîd-i hakikî hükümleri cari olmaz; diğer Müslüman ölüleri gibi yıkanıp

kefenlenirler ve cenaze namazları kılınarak defnolunurlar.

Page 181: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Namaz V

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 22

Öze

t • Yanılarak namazın rükünlerinden birini tehir veya namazın vaciplerinden birini terk yahut tehir hâlinde namazın sonunda yapılan iki secdeye sehiv secdesi denir. Sehiv secdesi Hanefîler'e göre vacip; diğer üç mezhebe göre sünnettir.

•Tilâvet secdesi, Kur'ân-ı Kerim’deki secde ayetlerinden birinin okunması veya dinlenilmesi sebebiyle yapılması gereken secdedir. Bu secde Mâlikî, Şâfiî ve Hanbelîler'e göre sünnet; Hanefîler'e göre ise vaciptir.

•Bir nimete erişme veya bir sıkıntı yahut musibetten kurtulma neticesinde kıbleye yönelmek ve tekbir almak suretiyle yapılan secde şükür secdesi olarak isimlendirilir. Bu secde Şâfiî ve Hanbelî mezheplerinde sünnet, Mâlikî mezhebinde mubah ve Hanefî mezhebine göre de müstehaptır.

•Salâtü'l-havf olarak isimlendirilen namaz, korku ve dehşet zamanlarında farz namazların farklı bir şekilde kılınmasından ibarettir.

•Bir hasta, namazın şart ve rükünlerinden bazılarını yerine getiremezse "imkânı elverdiği" şekilde namazını kılar. Bu namaza salâtü’l-merîz adı verilir.

•Hanefîler'e göre, seferî olan kişinin dört rekâtlı namazları kısaltarak kılması vacip ve aynı zamanda azimettir. Bu uygulama Mâlikîler'e göre müekked sünnettir. Şâfiî ve Hanbelîler'e göre de kısaltmak daha faziletlidir.

•Farz namazları vaktinde kılmaya eda, vaktinden sonra kılmaya da kaza denilir. Vaktinde kılınamayan beş vakit namazın farzlarının kazası farz, vitir namazının kazası ise vaciptir. Sünnetler kaza edilmezler.

•Cenaze namazı, ölen müslüman için yapılan bir dua mahiyetinde olup, “farz-ı kifâye”dir.

•Iskât-ı salât, bir kimsenin namaz sorumluluğunun düşürülmesi temennisi ile vefatından sonra fidye ödenmesidir. Kalan mal varlığının borcunu ödemede yeterli olmaması durumunda yapılan özel bir işleme de devir denir.

•Şehîd-i hakikî, Allah yolunda savaşırken öldürülen kişidir; hem dünya hem ahiret hükümleri bakımından şehit sayılır.

•Dış görünüşü itibariyle müslüman olduğuna hükmedilen ve müslümanların saflarında bulunduğu sırada düşman tarafından öldürülen münafıklar "şehîd-i dünya"dırlar; sadece dünya hükümleri bakımından şehit sayılırlar.

•Allah yolunda savaşırken yaralanmakla beraber daha sonra vefat edenler ve hadislerde zikredilen birtakım kişiler şehîd-i hükmî olarak isimlendirilirler ve sadece ahiret hükümleri bakımından şehit sayılırlar.

Page 182: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Namaz V

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 23

Değerlendirme

sorularını sistemde ilgili

ünite başlığı altında yer

alan “bölüm sonu testi”

bölümünde etkileşimli

olarak

cevaplayabilirsiniz.

DEĞERLENDİRME SORULARI

1. Sehiv secdesi ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?

a) Bir namazda, sehiv secdesini gerektiren sebepler, birden fazla tekrar

ederse, herbiri için ayrı sehiv secdesi yapılır.

b) Sehiv secdesi Şafiî, Mâlikî ve Hanbelîler’e göre sünnettir.

c) Sehiv secdesi Hanefîler’e göre vaciptir.

d) Rükûn terk edilmiş ise sehiv secdesi yeterli olmaz ve namaz iade edilir.

e) Mesbûk olan kimse imamla beraber sehiv secdelerini yapar.

2. Tilavet secdesi ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?

a) Tilavet secdesi yapacak olan kişinin, hadesten ve necasetten temiz olması

gerekir.

b) Tilavet secdesi yapacak olan kişinin avret yerleri örtülü olması şarttır.

c) Tilavet secdesi yapacak olan kişinin kıbleye yönelmiş olması şarttır.

d) Niyet şarttır.

e) Tilavet secdesi, iki secdeden ibarettir.

3. Seferilik ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?

a) Karalarda orta bir bir yürüyüş ile denizlerde ise mutedil bir havada yelkenli

bir gemi ile on sekiz saat sürecek bir mesafe "sefer mesafesi" sayılır.

b) Yolcunun mesh süresi üç gün üç gece yani toplam 72 saattir.

c) Hanefîler’e göre, yolcunun namazları kısaltarak kılmayıp tam kılması vacip

ve aynı zamanda azimettir.

d) Mâlikîler’e göre, seferde namazı kısaltarak kılmak müekked sünnettir.

e) Şâfiî ve Hanbelîler’e göre kısaltmak daha faziletlidir.

4. Kaza namazı ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?

a) Farz namazları vaktinde kılmaya "eda", vaktinden sonra kılmaya da "kaza"

denilir.

Öd

ev

• Seferîlikte esas alınması gereken ölçülerle ilgili görüşleri, iki yüz kelimeyi aşmayacak şekilde özetleyininiz.

• Hazırladığınız ödevi sistemde ilgili ünite başlığı altında yer alan “ödev” bölümüne yükleyebilirsiniz.

Page 183: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Namaz V

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 24

b) Sünnetler namazların hiçbirisi vakit çıktıktan sonra kaza edilmez.

c) Vaktinde kılınmayan beş vakit namazın farzlarının kazası farz, vitir

namazının kazası ise vaciptir.

d) Kazaya bırakılan sabah namazı, aynı gün kerahet vaktinden sonra ve

öğleden önce kaza edilirse, sünneti de farz ile birlikte kılınır.

e) Kerahet vakitleri olan güneşin doğuşu, zevâli ve batışı esnasında kaza

namazı kılınmaz.

5. Cenaze namazı ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

a) Cenaze namazı “farz-ı kifâye”dir.

b) Cenaze namazının şartı “niyet”tir.

c) Cenaze namazının rüknü tekbirler ve “kıyam”dır.

d) Namaz esnasında alınan her tekbirle birlikte eller kaldırılır.

e) Cenaze namazı, başından sonuna kadar ayakta kılınır. Bu namazda kıraat,

rükû, secde ve teşehhüt yoktur.

Cevap Anahtarı:

1.a 2.e 3.c 4.b 5.d

Page 184: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Namaz V

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 25

YARARLANILAN VE BAŞVURULABİLECEK DİĞER

KAYNAKLAR

Akyüz, V. (2006). Namaz. İstanbul: İz Yayıncılık.

Akyüz, V. (1995). Mukayeseli İbadetler İlmihâli-İslam Fıkhında İbadetler (I-IV)

İstanbul: İz Yayıncılık.

Alptekin, Y. (2007). Namazla Yeniden Doğdum.İstanbul: Nesil Yayınları.

Altuntaş, H. (1998).Kur’an’ın Tercümesi Ve Tercüme İle Namaz Meselesi. Ankara:

Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları.

Apaydın, Y. (1999). “Namaz”, İlmihâl-I-s. 217–379. İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı

İslâm Araştırmaları Merkezi (İSAM).

Atar, F. (2006). “İbadet Kavramı- taharet ve Namaz”, İslâm İlmihâli- s. 249–457.

İstanbul: Marmara İlahiyat Vakfı Yayınları.

Bakkaloğlu, A. (2007).Namaz Kitabı. İstanbul: Ensar Neşriyat.

Balkan, A. (2009). Namaz Aşıkları. İstanbul: Işık Yayınları.

Bilmen, Ö. N. (tsz.),Büyük İslam İlmihâli.İstanbul: Bilmen Yayınevi.

Buladı, K. (2006). Namaz “Akılları Durduran Mucize”,İstanbul: Kayıhan Yayınları.

Büyükçınar, A. M. (2001). Hayatın İçindeki İslâm-II (İslâm’ın Temel İlkeleri). İstanbul

: Bilge Yayınları.

Daryal, A. M. (1994).“Cami ve Namaz”-Dini Hayatın Psiko-Sosyal Temelleri, s. 91–

116. İstanbul: Marmara İlahiyat Vakfı Yayınları.

Demirci, S. (2007). Kıl Beni Ey Namaz.İstanbul: Timaş Yayınları.

Demirtaş, S. (2006). Namazı Yaşayanlar. İstanbul: Nesil Yayınları.

Döndüren, H. (2006). Delilleriyle İslam İlmihâli, İstanbul: Erkam Yayınları.

Dönmez, İ. K. (1997). “Namaz”, İslâm’da İnanç İbadet ve Günlük Yaşayış

Ansiklopedisi, III, s. 426–447. İstanbul: Marmara İlahiyat Vakfı Yayınları.

Ekerim, E. S. (2006).Namaz Ve Karakter Gelişimi, İstanbul: İnsan Yayınları.

Elbani, M. N. (2004). Hadislerle Hz. Peygamberin Namaz Kılma Şekli, (Tercüme:

Osman Arpaçukuru). İstanbul.

Ersan, O. (2003).Gözümün Nûru Namaz.İstanbul: Erkam Yayınları.

Günenç, H. (tsz.), Büyük Şâfii İlmihâli. Ankara: Hilal Yayınları.

Page 185: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Namaz V

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 26

Günenç, Hâlil. (tsz.), Şâfiiler İçin Namaz Kitabı, İstanbul: Emel Yayıncılık.

Hatip, Abdülaziz. (2011), Mevlânâ’nın Gözüyle Âşıkların Namazı.İstanbul.

Karadâvî Yusuf. (1985), el-‘İbâde fi’l-İslâm, Kahire: Mektebetü Vehbe.

Karakaş, Vehbi. (2005), Nasıl Namaz: Timaş Yayınları. İstanbul.

Karakaş, Vehbi. (2002), Niçin Namaz: Timaş Yayınları. İstanbul.

Kırbaşoğlu, M. Hayri. (2010), Ahir Zaman İlmihâli.Ankara.

Kırbaşoğlu, M. Hayri. (1997), Namazların Birleştirilmesi: el-Cem'u beyne's-salâteyn.

Ankara: Araştırma Yayınları.

Mehmed Zihni Efendi. (1971). Nimet-i İslam: Mufassal İlmihâl. İstanbul: Salah Bilici

Kitabevi.

Meşhur, M. (1997).Namazla Dirilmek, (Çeviren: Orhan Aktepe). İstanbul: Ravza

Yayınları.

Nurbaki, H. (1986). Namazın Sırları. İstanbul: Damla Yayınevi.

Öztürk, M. (2006). Haydin Felaha: Cemaatle Namazın Fazileti. İstanbul: Erkam

Yayınları.

Rudânî, M. (2009). Hadislerle Müslümanlık 1: Namaz.İstanbul: İz Yayıncılık.

Şentürk, L.-Yazıcı, S. (2010). İslam İlmihâli.Ankara.

Tabbâre, Afîf Abdülfettâh. (1988) . Rûhu’d-dîni’l-İslâmî, Beyrut: Dâru’l-İlm li’l-

Melâyîn.

Tokpınar, C. (2002). Sabah Namazına Nasıl Kalkılır.İstanbul: Nesil Yayınları.

Yaşaroğlu, M. K. (2006). “Namaz”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, Cilt:

32, s. 350-357, Ankara.

Yavaş, H. (2000).Namaz Kitabı, İstanbul: Hakikat Yayınları.

Yıldız, A. (2001). Namaz Bir Tevhid Eylemi. İstanbul: Pınar Yayınları.

Page 186: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

İÇİN

DEK

İLER

• Orucun Tanımı

• Orucun Hikmet ve Faydaları

• Orucun Çeşitleri

• Orucun Farz veya Vacip Olmasının Sebepleri

• Orucun Şartları

• Oruçluya Müstehap Olan Şeyler

• Oruçluya Mekruh Olan Şeyler

• Orucu Bozan Şeyler

• Tedavi Usullerinin Oruca Etkisi

• Fıtır Sadakası

• Oruç Fidyesi

HED

EFLE

R • Bu üniteyi çalıştıktan sonra

• Orucun anlamını, hikmet ve faydalarını kavrayabilecek

• Orucun farz veya vacip olmasının sebebini açıklayabilecek

• Orucun şartlarını ve orucu bozan durumları sıralayabilecek

• Tedavi usullerinin oruca etkisini değerlendirebileceksiniz.

ÜNİTE

8

ORUÇ

İSLAM İBADET

ESASLARI

Page 187: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Oruç

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 2

GİRİŞ

İslam’ın beş şartından birini oluşturan orucun Müslümanların hayatında çok

önemli bir yeri vardır. Hemen bütün dinlerde niteliği, zamanı ve biçimi farklı da

olsa oruç veya oruca benzer bir ibadet var olmuştur. Bu, bazı dinlerde belirli bir

süre yeme içmeden, cinsel ilişkiden uzak durma şeklinde eda edilirken, bazılarında

da perhiz yapma ya da yalandan ve kötü sözden korunma gibi çeşitli tarzlarda

yerine getirilmiştir.

Kur’an-ı Kerim’de açıkça orucun önceki ümmetlere olduğu gibi

Müslümanlara da farz kılındığı bildirilmektedir (Bakara 2/183–184). Hz. Peygamber

de orucun İslam’ın beş temel esasından biri olduğunu açıkça beyan etmiştir

(Buharî, “İman”, 34, “İlim”, 25; Müslim, “İman”, 8).

Oruç ayı olarak bilinen ramazan, Kur’an-ı Kerim’de adı geçen yegâne ay ismi

olup kendisinden övgü ile söz edilmektedir. Orucun farz kılındığını bildiren

ayetlerin hemen ardından, ramazanın insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu

eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kur’an’ın indirildiği ay olduğu belirtilir ve bu

aya ulaşanların oruç tutması emredilir (el-Bakara 2/185).

Hz. Peygamber, ramazan ayını mübarek bir ay olarak nitelendirmiş ve bu ay

girdiğinde “cennet kapılarının açılıp cehennem kapılarının kapandığını ve

şeytanların bağlandığını” söylemiştir (Buharî, “Savm”, 5; “Bed’u’l-halk ”, 11;

Müslim, “Sıyâm”, 1). Ayrıca “inanarak ve karşılığını Allah’tan bekleyerek ramazan

orucunu tutan kişinin geçmiş günahlarının bağışlanacağını” haber vermiştir (Buhârî,

“Îmân”, 28; “Savm”, 6; Müslim, “Müsâfirîn”, 175). Rivayetlere göre Ramazan

geldiğinde Hz. Peyamber’in manevi yaşantısında olağanüstü bir değişiklik meydana

geliyor, bu ayda Cebrail ile buluşup karşılıklı Kur’an okuyorlardı. Bu yüzden özellikle

bu günlerde onun cömertliği doruk noktasına ulaşıyordu (Buharî, “Bed’ü’l-vahy”, 5;

“Savm”, 7; Müslim, “Fezâil”, 50). Farz olan oruç ibadetinin yerine getirildiği

ramazan ayı başlangıçtan beri Müslümanlarca sabır, ibadet, rahmet, mağfiret ve

bereket ayı olarak kabul edilmiş ve her yıl büyük bir coşku ve manevi heyecan

içinde karşılanarak aynı önem ve hassasiyetle ihya edilmeye çalışılmıştır.

İslam dininde farz olan ramazan orucunun dışında kefaret, adak veya nafile

niteliğinde tutulan başka oruç çeşitleri de vardır. Kitabımızın bu ünitesinde başta

ramazan orucu olmak üzere belli başlı oruç çeşitleriyle ilgili temel bilgi ve

hükümleri açıklayacağız. Ünitenin sonunda da kısaca ramazan ayına mahsus bir

ibadet olan fıtır sadakasından söz edeceğiz. Konuya orucun tanımıyla başlayalım.

Page 188: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Oruç

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 3

Oruç riyanın en az

karışacağı bir ibadet

olduğu için sevabı en

fazla ibadetlerden

sayılmıştır.

ORUCUN TANIMI

Oruç kelimesi, sözlükte “bir şeyden uzak durmak, bir şey karşısında kendini

tutmak” anlamlarına gelen Arapça “savm” ve “sıyâm” kelimelerinin Türkçe

karşılığıdır. Orucun terim anlamı ise “ehil olan kimsenin ibadet niyetiyle imsak

vaktinden akşama yani güneşin batmasına kadar yeme içme ve cinsel ilişkiden uzak

durması”dır.

İslam’da farklı oruç çeşitleri olmakla birlikte belli şartları taşıyan her

Müslümana farz olan ramazan orucu, hicretin ikinci yılı şaban ayında inen şu

ayetlerle emredilmiştir:

“Ey iman edenler! Sizden öncekilere farz kılındığı gibi sakınasınız diye size de

sayılı günlerde oruç farz kılındı…” (Bakara, 2/183-185).

Ayrıca Hz. Peygamber’in şu hadislerinde açıklandığı gibi oruç, İslâm’ın beş

şartından biridir:

“İslam beş şey üzerine kurulmuştur. Allah’tan başka ilah olmadığına ve

Muhammed’in O’nun kulu ve elçisi olduğuna tanıklık etmek, namaz kılmak, zekât

vermek, ramazan orucunu tutmak ve gücü yetenler için Beytullah’ı ziyaret

etmektir.” (Buhari, “İman”, 34; Muslim, “İman”, 8).

Bir hadislerinde de Hz. Peygamber, cenneti hak etmek için gerekli temel

görevlerdin birinin de oruç tutmak olduğunu bildirmiştir (Tirmizi, “Cuma”, 8).

ORUCUN HİKMET VE FAYDALARI

Oruç, bizi dünyada kötülüklerden sakındıran, ahrette cehennem ateşinden

koruyan ve günahlarımızın bağışlanmasına vesile olan önemli bir ibadettir.

Yukarıda mealini verdiğimiz ayetin devamında (Bakara, 2/183) orucun hikmeti

“…umulur ki sakınırsınız” şeklindeki özlü bir ifade ile açıklanmıştır. Hz. Peygamber

de bir hadislerinde “Kim inanarak ve mükâfatını Allah’tan bekleyerek Ramazan

orucunu tutarsa, geçmiş günahları bağışlanır” (Buharî, Savm, 7) buyurarak oruç

tutmanın bir başka hikmetine dikkat çekmektedir.

Müslümanlar orucu, herhangi bir menfaat düşüncesiyle değil, yalnız Allah’ın

emrini yerine getirmek ve O’nun rızasını kazanmak için tutarlar. Oruç ancak bu

niyetle tutulduğu takdirde makbul olur. Ancak, Allah’ın her emrinde olduğu gibi,

oruç ibadetinde de birçok hikmet ve bizim için maddi ve manevi pek çok fayda

vardır. Bu hikmet ve faydaları kısaca şöyle ifade edebiliriz:

Oruç, riyanın en az karışacağı bir ibadet olduğu için sevabı en fazla

ibadetlerden sayılmıştır. Nitekim Allah Teala bir kudsi hadiste oruca ayrı bir değer

verdiğini “İnsanoğlunun her ameli kendisi içindir. Oruç benim içindir. Onun

Page 189: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Oruç

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 4

“Her kim yalan

söylemeyi ve yalanla iş

görmeyi bırakmazsa,

Allah onun yemesini,

içmesini bırakmasına

değer vermez” (Buharî,

“Savm”, 8).

karşılığını ben vereceğim” (Buharî, “Savm”, 2; Muslim, “Sıyam”, 30) şeklinde

belirtir.

Cennete girecek müminler, dünyadaki önemli amellerine göre değişik

kapılardan davet edileceklerdir. Bu kapılardan biri de Hz. Paygamber’in bildirdiğine

göre yalnız oruçluların girişine izin verilen “Reyyan” kapısıdır (Buharî, “Savm”, 4).

Orucun faziletini ifade eden diğer bazı hadis mealleri de şöyledir:

“Canımı elinde tutan Allah’a yemin ederim ki, oruçlunun ağız kokusu, Allah

katında misk kokusundan daha hoştur. Allah der ki, ağzı kokan şu kul, şehvetini,

yemesini, içmesini benim için terk ediyor. Mademki sırf benim için oruç tutmuş, o

orucun ecrini ben veririm.” (Buharî, “Savm”, 9; Muslim, “Sıyam”, 164).

“”Oruçlu için birisi iftar ettiği vakit, öteki rabbi ile karşılaştığı vakit olmak

üzere iki sevinç vardır.” (Buharî, “Savm”, 9).

Oruç insanın ahlakını güzelleştirir. Yanlış istekleri kırar, insanı, sahip olduğu

ruhi ve bedenî potansiyeli kendisine ve başkalarına yararlı işlerde değerlendirmeye

yönlendirir. Oruç hâlinde insan kendine helal olan fiilleri bile işlemekten

vazgeçtiğine göre, zina, hırsızlık, yalan söyleme ve gıybet etme gibi haram, kötü,

başkalarına zarar veren eylemlerden öncelikle geri durması gerekir. Bu iki unsuru

birlikte barındırmayan orucun kişiye bir şey kazandırmayacağını Hz. Peygamber şu

hadisleriyle belirtir:

“Her kim yalan söylemeyi ve yalanla iş görmeyi bırakmazsa, Allah onun

yemesini, içmesini bırakmasına değer vermez” (Buharî, “Savm”, 8).

Oruç, insanın merhamet duygularını geliştirir. Hayatında açlık nedir bilmeyen

varlıklı bir insan, oruç tutmakla, yoksulların çektiği açlık ve sıkıntıyı içinde duyarak

şefkat ve merhamet duyguları gelişir. Bunun sonucu olarak da fakirlere yardım elini

uzatarak onların sıkıntılarını gidermeye çalışır ve böylece toplumun mutluluğuna

katkı sağlar.

Oruç, insana nimetlerin kıymetini öğretir. Oruç tutmakla bir süre

nimetlerden uzak kalan insanın gözünde bu nimetlerin değeri daha iyi anlaşılır. Bu

anlayış, insanın nimetleri daha iyi korumasını ve onları veren Allah’a şükretmesini

öğretir.

Oruç tutmakla belirli bir zaman kendini yememeye, içmemeye alıştıran

insan, hayatta karşısına çıkabilecek güçlüklere kolaylıkla sabreder, acılara ve

sıkıntılara dayanmasını, zorlukları yenmesini bilir. “Oruç sabrın yarısıdır” (Tirmizî,

“Da’vât”, 86) sözleriyle Hz. Peygamber orucun bu yönüne dikkat çekmiştir.

Bütün bunlara ilave olarak orucun sağlık açısından da pek çok yarar olduğu

uzman hekimler tarafından ifade edilmektedir. Ramazan orucu, on bir ay boyunca

Page 190: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Oruç

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 5

Şu halde oruç sadece

yemeyi ve içmeyi

bırakmak değil, aynı

zamanda kötülüklerden

de uzaklaşmaktır.

Allah’ın kullarına farz

kıldığı oruç, ramazan

ayında tutulan oruçtur.

çalışan vücut makinesinin bir aylık dinlenme ve bakıma alınması gibidir. Ancak

burada iftar ve sahur yemeklerinde mideye fazla yüklenmemek önemlidir. Aksi

takdirde bakımın bir anlamı kalmaz.

Şu hâlde oruç sadece yemeyi ve içmeyi bırakmak değil, aynı zamanda

kötülüklerden de uzaklaşmaktır. Midemiz yiyecek ve içeceklerden belli bir müddet

uzak kaldığı gibi, dilimiz yalandan, ellerimiz haram işlerden, gözlerimiz harama

bakmaktan, kulaklarımız yalan ve dedikodu dinlemekten, ayaklarımız kötü işlere

koşmaktan uzaklaşarak oruçtan nasibini almalıdır. Oruçtan beklenen, insana bu

özellikleri kazandırmasıdır. Orucun, sahibini kötülüklerden ve günahlardan koruyan

bir kalkan olduğunu bildiren sevgili Peygamberimiz, onun özellikle insanın hayvanî

yönünü kontrol altına alacağını belirtir (Buharî, “Savm”, 2).

ORUCUN ÇEŞİTLERİ

Allah’ın kullarına farz kıldığı oruç, ramazan ayında tutulan oruçtur. İslâm’ın

beş temelinden biri olarak hadiste belirtilen oruç da işte budur. Ramazan orucu

dışında da emir veya tavsiye edilmiş oruçlar olduğu gibi yasaklanmış veya hoş

karşılanmayan, yani mekruh görülen oruçlar da vardır. Bu yönüyle oruçları şu

şekilde tasnif edebiliriz:

Farz Olan Oruçlar

Ramazan orucunun gerek edası, gerekse kazası farzdır. Bunun yanında

yanlışlıkla veya kaza ile adam öldürme, yeminini bozma, ihramlıyken avlanma veya

vaktinden önce tıraş olma ve belli bir ifade ile karısının kendisine haram olduğunu

yeminle belirttikten sonra pişman olma durumlarındaki ceza seçeneklerinden olan

kefaret oruçları da bu kısımda mütalaa edilir. Bunlardan Ramazan orucu, vakti belli

olduğu için muayyen, ramazan orucunun kazası ve kefaret oruçları ise gayri

muayyen farz oruçlardır. Bunları mükellef ömrünün herhangi bir diliminde yerine

getirebilirse de ölümün kime ne zaman geleceği belli olmadığı için ilk fırsatta

tutulmaları tavsiye edilmiştir.

Vacip Olan Oruçlar

Hanefîler, cumhurdan farklı olarak dini emirleri farz ve vacip olarak iki ayrı

kategoride değerlendirdikleri için oruçları da farz ve vacip olan oruçlar olarak iki

kategoride ele alırlar. Bu tasnife göre, vacip olan oruç, adak oruçlarıdır. Bunlar da

günü belirlenmişse muayyen, belirlenmemişse gayri muayyen vacip oruç olarak

nitelendirilir. Başlanıp bozulan nafile orucun kazası da vaciptir.

Page 191: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Oruç

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 6

“İnsanların amelleri

Allah Teala’ya Pazartesi

ve Perşembe günleri arz

olunur. Ben, amelimin

arzı sırasında oruçlu

olmayı tercih ederim

(Ebu Davûd, “Savm”,

60; İbn Mace, “Sıyam”,

42)

Nafile oruçlar

Bu oruçlar da sünnet, mendup, müstehap veya tatavvu adını alırlar. Bunlar,

farz ve vacip olan oruçlar dışında tavsiye edilen oruçlardır. Hz. Peygamber

tarafından tavsiye edilen ve sevabı olan bu oruçları şöylece açıklayabiliriz:

1. Şevval orucu: Hicri yılda Ramazan ayından sonra gelen ay, şevval ayıdır. Bu ayda

altı gün oruç tutmak müstehaptır. Bu orucu, ramazan bayramının birinci gününden

sonra hemen peş peşe tutmak daha faziletli ise de bu ay içerisinde aralıklı olarak da

tutabilir. Bu oruç, Hz. Peygamber’in Ramazanı oruçlu geçirip buna Şevvalden altı

gün ilave eden kişinin bütün yılı oruçlu geçirmiş olacağı, sözüne dayanır (Muslim,

“Sıyam”, 204).

2. Her ay üç gün oruç: Her kameri ayın on üç, on dört ve on beşinci günleri oruç

tutmak da müstehaptır. Hz. Peygamber bunu tavsiye etmiş (Buharî, “Savm”, 56,58;

Muslim, “Sıyam”, 181). Hz. Aişe de Peygamberimizin bu günlerde oruç tuttuğunu

bildirmiştir.

3. Pazartesi-Perşembe orucu: Her hafta pazartesi ve perşembe günleri oruç tutmak

da Hz. Peygamber tarafından tavsiye ve teşvik edilmiştir. Konu ile ilgili hadis

şöyledir:

“İnsanların amelleri Allah Teala’ya pazartesi ve perşembe günleri arz olunur.

Ben, amelimin arzı sırasında oruçlu olmayı tercih ederim (Ebu Davûd, “Savm”, 60;

İbn Mace, “Sıyam”, 42).

4. Aşure orucu: Muharrem ayının onuncu gününe “aşure” denir. Hz. Peygamber’in

bu günde devamlı olarak oruç tuttuğu rivayet edilmiştir. Ramazan orucundan önce

Allah Resulü bunu bir yükümlülük olarak emretmişse de daha sonra sünnet olarak

devam edilmiştir. Peygamberimiz Medine’ye geldiğinde Yahudilerin aşure gününde

oruç tuttuğunu öğrenince sebebini sormuş onlar da “Bugünde Allah Musa’yı ve

İsrailoğullarını düşmanlarından kurtarmıştır”, “Ben Musa’ya sizden daha yakınım”

diyerek bugünde oruç tutulmasını emretmiştir (Buharî, “Savm”, 69; İbn Mace,

“Sıyam”, 41). Fakat sadece onuncu günü oruç tutmak mekruh görülmüş; bir gün

öncesi veya bir gün sonrasıyla tutulması tavsiye edilmiştir.

5. Zilhicce ayının ilk dokuz gününde oruç tutmak: Peygamberimizin Zilhicce ayının

ilk dokuz gününü oruçlu geçirdiği rivayetine dayalı olarak bugünlerde oruç tutmak

müstehap görülmüştür (Nesaî, “Sıyam”, 83).

6. Şaban orucu: Şaban ayında oruç tutmak müstehap sayılmıştır. Hz. Aişe

validemizin bildirdiğine göre Peygamberimiz en çok orucu şaban ayında tutmuştur.

Şaban ayının tamamını oruçlu geçirdiği de olmuştur (Ebu Davûd, “Savm”, 58;

Tirmizî, “Savm”, 36).

Page 192: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Oruç

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 7

Maaş veya ücret

karşılığı çalışan kimse eğer iş verimini

düşürecekse nafile oruç tutmamalıdır.

İşverenlerin de işçilerinin ramazan

ayında oruç ibadetini kolay ve rahat biçimde yerine getirebilmeleri

için bazı tedbirler almaları ve

düzenlemeler yapmaları gerekir.

Kadınların hayız ve nifas halinde oruç tutmaları

da haramdır.

7. Davud orucu: Gün aşırı oruç tutmak, Peygamberimiz tarafından “savm-ı Davud”

olarak nitelenmiş ve bu şekilde oruç tutulması tavsiye edilmiştir (Muslim, “Sıyam”,

192).

Bu saydığımız günlerde oruç tutulması, özellikle Hz. Peygamber’in

tavsiyelerine dayanmaktadır. Ancak bunlardan ayrıca haram ve mekruh günler

dışında herhangi bir gün nafile oruç tutulması da sevap olan bir ibadet olur.

ORUÇ TUTMANIN YASAK OLDUĞU GÜNLER

Yukarıda saydığımız farz, vacip ve nafile oruçlar yanında bir de oruç tutmanın

mekruh veya haram olduğu günler vardır. Bu günlerin bir kısmında oruç tutmak

haram, bir kısmında tahrimen mekruh, bir kısmında ise tenzihen mekruhtur.

Oruç tutmanın yasak olduğu günlerin başında bayram günleri gelir. Ramazan

bayramının birinci günü ile Kurban bayramının dört günü oruç tutmak İslam

alimlerinin çoğunluğuna göre haramdır. Hanefilerin hâkim görüşüne göre ise

tahrimen mekruhtur. Bu günlerde oruç tutmanın yasak oluşu, bayram günlerinin

yeme içme ve sevinç günleri olmasıdır. Bu günler adeta Müslümanların ziyafet

günleridir.

Kadınların hayız ve nifas hâlinde oruç tutmaları da haramdır. Oruç tutmaları

halinde oruçları geçerli olmayacağı gibi günah da işlemiş olurlar. Onlar bu günlere

denk gelen ramazan oruçlarını daha sonra kaza ederler.

Bazı günlerde oruç tutmak ise çeşitli sebeplerle mekruh sayılmıştır. Mesela

sadece aşure gününde oruç tutmak, Yahudilere benzemek ve onları taklit etmek

anlamına geleceği için mekruh sayılmıştır. Bazı alimlere göre yalnız cuma gününde

veya sadece cumartesi gününde oruç tutmak, nevruz (ilkbahar) ve mihrican

(sonbahar) günlerinde oruç tutmak tenzihen mekruhtur. Ancak kişinin âdet hâline

getirdiği oruç bu günlere denk gelirse, o takdirde bunun bir mahzuru olmaz.

Visal orucu denen hiç iftar etmeden iki üç gün peş peşe oruç tutmak da

mekruhtur. Hz. Aişe’nin naklettiğine göre Peygamberimiz Müslümanlara acıdığı için

bu orucu onlara yasaklamıştır (Buharî, “Savm”, 49). Kendisine sen peş peşe sürekli

oruç tutuyorsun denince de “Ben sizler gibi değilim. Beni rabbim yedirir ve içirir”

cevabını vermiştir (Muslim, “Sıyam”, 55–58).

Hacılar için zayıf düşüreceği ve hac ibadetini yerine getirmede zorluk

doğurabileceği durumunda zilhiccenin sekizi olan tevriye ve dokuzu olan arefe

günleri oruç tutmak mekruhtur.

Maaş veya ücret karşılığı çalışan kimse eğer iş verimini düşürecekse nafile oruç

tutmamalıdır. İşverenlerin de işçilerinin ramazan ayında oruç ibadetini kolay ve

rahat biçimde yerine getirebilmeleri için bazı tedbirler almaları ve düzenlemeler

yapmaları gerekir.

MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
Page 193: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Oruç

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 8

Bu vakitlerin oluşmadığı bölgelerde ise vakitlerin

oluştuğu en yakın bölgenin esas alınması

gerekir.

Kameri ayların yirmi dokuz veya otuz gün olma ihtimali bulunduğu için şaban

ayının otuzu veya ramazan ayının biri olma şüphesi bulunan güne şek günü denir.

Bu şüphe havanın bulutlu olması durumunda ortaya çıkar. İşte bu günde ramazan

veya başka bir vacibe niyet ederek oruç tutmak mekruhtur. Ramazana ilave

yapılması endişesi, ramazandan bir veya iki gün önce oruç tutulmasını mekruh hale

getirmiştir. Başka bir endişe olmaksızın nafile niyeti ile şek gününde oruç tutulması

mekruh sayılmamıştır.

Hz. Peygamber bu hususta şöyle buyurmuştur:

“Ramazanı bir veya iki gün önce karşılamayın. Ancak bir kimse eğer âdeti

olduğu için bu günleri oruçla geçiriyorsa tutsun (Buharî, “Savm”, 14; Muslim,

“Sıyam”, 21).

Mekruh olmakla birlikte şek gününde ramazan orucuna niyet edilerek oruç

tutulması halinde sonradan bugünün ramazan olduğu anlaşılırsa bu oruç ramazan

orucu sayılır.

Oruca niyette kesinlik gerektiği için şek gününde “ramazansa oruç tutmaya,

değilse iftar etmeye” gibi tereddütlü bir niyetle oruç tutulmuş olmaz.

Şaban ayını oruçlu geçiren kimsenin şek günü orucu bırakmaması daha

faziletlidir. Hatta bugünün âdeti üzere oruç tuttuğu bir güne denk gelmesi hâlinde

de tutulan orucun bir mahzuru yoktur.

ORUCUN FARZ VEYA VACİP OLMASININ SEBEBİ

Ramazan orucunun sebebi, ramazan ayına yetişmektir. Çünkü Allah Teala:

“Sizden kim ramazan ayına yetişirse oruç tutsun” (Bakara, 2/185) buyurmuştur.

Buna göre ramazan ayının tamamına veya bir gününün oruç tutabilecek bir vaktine

yetişen ya da bugünde oruç tutmaya ehliyet kazanan her Müslüman için oruç

tutmak farz olur. Ramazan orucunun kazasının sebebi de aynı şekilde ramazan

ayına yetişmiş olmaktır.

Kefaret oruçlarının sebebi, kefareti gerektiren fiillerdir. Vacip olan oruçların

sebebi de nezirde bulunmaktır. Nafile oruçların tutulmasını gerektiren herhangi bir

sebep yoktur. Bunlar, sevap kazanmak için tutulan oruçlardır. Ancak nafile bir

oruca başlandıktan sonra bozulursa kaza edilmesi vacip olur. Bu kazanın sebebi ise

Allah rızası için başlanılmış olan bir fiilin tamamlanması gereğidir.

ORUCUN VAKTİ

Orucun vakti, ikinci fecirden (fecr-i sadık) güneşin batmasına kadar olan

vakittir. Yani İmsak vaktinden akşam namazının vaktinin girmesine kadar olan

MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
Page 194: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Oruç

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 9

Günümüzde astronomi ilmi oldukça gelişmiş,

ayın ve güneşin hareketlerinin hassas

bir şekilde tespiti mümkün hale gelmiştir.

vakittir. Bu vakitlerin oluşmadığı bölgelerde ise vakitlerin oluştuğu en yakın

bölgenin esas alınması gerekir.

Ramazan orucunun vakti, ramazan ayıdır. Ramazan ayı kameri yılın bir ayıdır.

Kameri ayların başlangıcı ve sonu, ayın hareketlerine göre belirlenir. Ramazan

orucuna başlamak için öncelikle Ramazan ayının başladığını tespit etmek gerekir.

Hz. Peygamber, bu hususu belirtmek üzere “Hilali görünce oruca başlayınız ve hilali

görünce bayram ediniz” (Buharî, “Savm”, 5; Muslim, “Sıyam”, 3,4,7,10)

buyurmuştur. Başka bir hadiste de “Hilali görmedikçe oruca başlamayınız, hilali

görmedikçe bayram etmeyiniz. Hava bulutlu olur da hilali göremeyecek olursanız

ayı otuza tamamlayınız” (Buharî, “Savm”, 11) buyrulmuştur. Bunun için şaban

ayının 29. gününde hilali görme araştırması yapmak gerekir. Aynı şekilde, ramazan

ayının çıkıp şevval ayının girdiğinin tespiti için de ramazanın 29. günü hilal

gözetlenir. Şaban ayının yirmi dokuzunda hava bulutlu olur da ay görülmezse

kameri aylar bazen 29, bazen otuz çektiğinden Hz. Peygamber’in emri

doğrultusunda Şaban ayının otuz çektiği farz edilerek hareket edilir.

Bir başka hadislerinde de Hz. Peygamber “Biz ümmi bir toplumuz. Hesap ve

okuma yazma bilmeyiz. Şunu biliriz ki ay, ya 29 ya 30’dur” (Buharî, “Savm”, 11,13;

Muslim, “Sıyam”, 15; Ebu Davîd, “Savm”, 4) buyurarak ileriye dönük işaretler

vermiştir.

Şu hâlde ramazan orucunun başlangıç ve bitiş vakti tamamen hilalin

tespitine bağlıdır. Hilalin tespiti hususunda da fakihler arasında farklı görüşler

vardır. Şimdi bu husustaki görüşleri açıklayarak konuyu bir sonuca bağlamaya

çalışalım.

Hilalin Görülmesi (Rü’yet-i Hilal)

Hilalin görülmesi meselesi, eskiden beri üzerinde durulan ve çeşitli

tartışmalara yol açan bir konudur. Tartışmaların temelinde hilali tespit usulündeki

farklı yaklaşımlar vardır. Yukarıda mealini verdiğimiz “hilali görün oruç tutun. Hilali

görün bayram edin” hadisinde geçen “rüyet” kelimesinin çıplak gözle yani baş

gözüyle görmek anlamına alan İslam alimleri, bu hususta astronomi alimlerinin

hesaplarına bakılmayacağını söylerler. Hâlbuki hadiste geçen “rüyet” kelimesi

Arapça da anlamak, bilmek anlamına da gelir. Diğer taraftan Hz. Peygamber’in “Biz

ümmi bir toplumuz, hesap, okuma-yazma bilmeyiz” sözü, o toplumun bilgi ve

tecrübe bilincinin ince hesaplar yapmaya yetmeyeceğini, fakat bu işin özünde

hesap meselesi olduğuna da işaret vardır. Hadisi, “biz hep böyle kalırız, teknik

gelişmelere itibar etmeyiz” diye yorumlamak, çok yanlış olur. Hz. Peygamber’in bu

sözünü, hilalin tespitinde tek yöntemin çıplak gözle görmek olduğu şeklinde

yorumlamak yerine, öteden beri kullanılagelen mutat yol, her türlü şartta

MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
Page 195: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Oruç

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 10

Bugün, dünyanın

herhangi bir yerinde hilalin doğuşunu aynı anda bütün dünyaya duyurmak mümkün

hale gelmiştir.

uygulanabilecek bir yöntem olduğunu düşünmek daha isabetli olur. Bu görüş

sahiplerinin ileri sürdükleri argümanlar oldukça zayıf görünmektedir.

Günümüzde astronomi ilmi oldukça gelişmiş, ayın ve güneşin hareketlerinin

hassas bir şekilde tespiti mümkün hâle gelmiştir. Birkaç yıllık namaz vakitlerini

gösteren takvimler hazırlanabilmektedir. Ayın çıplak gözle görülebilmesi esas

olarak kamerî ayların başlangıç ve bitişinde bu ince astronomik hesaplar sayesinde

net bir şekilde tespit edilebilmektedir. Artık bu hesaplara göre hazırlanan

takvimlere uyarak bütün dünya Müslümanları olarak birlikte oruç tutup birlikte

bayram etmemiz mümkün hale gelmiştir. Bu konuda bütün Müslümanlar arasında

bu birliği sağlamak, devletler düzeyinde yapılacak görüşmelerle temin edilmelidir.

Görüş ayrılıklarının sebeplerinden biri de “ihtilaf-ı metali” denilen ayın

dünyanın her yerinde aynı anda doğmamasıdır. Bugünkü astronomik verilere göre

bu fark en fazla dokuz saat olmaktadır. Bu hususta Şafiîler “ihtilafi mefali”e itibar

edileceğini söylerler. Onlara göre bir yerde görülen hilal, oraya uzak bölgeler için

geçerli değildir. Çoğunluğu oluşturan fakihler ise “ihtilafı metali”e itibar

edilemeyeceğini kabul ederler ve bunu şöyle açıklarlar: Dünya bir tane, ay da bir

tane olduğuna göre ay, nerede görülürse görülsün, bütün dünya için geçerlidir.

Ulaşım ve iletişim imkânlarının çok kısıtlı olduğu dönemlerde ihtilafı metali’i

dikkate almanın izahı mümkündür. Ama günümüzde ulaşım ve iletişim imkânlarının

son derece süratli olduğu bir gerçektir. Bugün, dünyanın herhangi bir yerinde

hilalin doğuşunu aynı anda bütün dünyaya duyurmak mümkün hâle gelmiştir. Bu

sebeple çoğunluğun görüşü esas alınarak bütün dünya Müslümanlarının aynı anda

oruç tutmaları ve bayram etmeleri sağlanabilir. Böylece Müslümanlar bu husustaki

ihtilaftan kurtulmuş olur.

ORUCUN ŞARTLARI

Orucun farz olması, edası ve geçerliliği için ayrı ayrı bazı şartların yerine

gelmesi gerekir. Bunları kısaca görelim;

Orucun Farz olmasının Şartları

Mükellef olmanın temel şartları olan Müslümanlık, aklî olgunluk (akıl) ve

ergenlik (buluğ) oruç ibadetinin farz olmasında da şarttır.

Oruç Müslümana farzdır. Gayrimüslimler, İslami emirlerle mükellef

değillerdir. Ramazanda İslam’a giren kimse o günden sonraki günleri oruç tutmakla

sorumludur. Önceki günleri tutmakla sorumlu olmaz. Bunların geçmiş günahlarının

örtüleceği şu ayetle bildirilmiştir:

MehmetAli
Highlight
Page 196: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Oruç

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 11

Oruçla mükellef olan

insana orucun edasının farz olması için oruç

tutmaya gücü yetmesi ve yolcu olmaması

gerekir.

“Kâfir olan kimselere şöyle de: “Eğer küfürlerine son verirlerse geçmiş

günahları örtülür.” (Enfal, 8/38).

Çocuğa ve akıl hastasına oruç farz değildir. Çünkü bunlar mükellef değildir.

Ancak alıştırmak ve ısındırmak maksadıyla çocuklara yedi yaşından itibaren oruç

tutmaları teklif edilir. Burada dikkatli davranılarak onların oruçtan nefret etmeleri

değil; orucu sevmeleri, ona karşı istekli olmaları sağlanmalıdır. Hz. Peygamber, yedi

yaşından itibaren çocuklara namaz eğitimi verilmesini emretmiştir. Oruç namaza

göre bedeni daha çok etkileyeceği için çocuğun fiziki yapısını da dikkate almak

gerekir.

Akıl hastalığı devamlı ise böyle durumda olanlar oruçla mükellef değildir.

Ramazan ayı boyunca devam eden akıl hastalığı, o yılın oruç borcunu düşürür. Kısa

aralıklarla olan akıl hastalığı, baygınlık ve sarhoşluk orucun farz oluşuna ve kazasına

engel teşkil etmez.

Orucun Edasının Şartları

Oruçla mükellef olan insana orucun edasının farz olması için oruç tutmaya

gücü yetmesi ve yolcu olmaması gerekir.

Bu iki durumda olan insana orucu o anda eda etmek gerekmez. Yolcular

tutarsa edaları geçerli olur. Tutmadıkları takdirde daha sonra kaza ederler. Orucun

farz olduğunu bildiren ayetin son kısmında bu hüküm şöyle belirtilir:

“Sayılı günlerde oruç tutunuz. Sizden her kim hasta olur veya seferde

bulunursa diğer günlerde tutamadığı günler sayısınca oruç tutsun.” (Bakara,

2/184).

Yolcular ve hastalar ramazanda tutamadıkları oruçları daha sonra kaza

ederler. Aynı şekilde oruç tutamayacak kadar hasta olanlar veya tuttukları takdirde

hastalıkları ilerleyecek durumda olanlar da daha sonra kaza etmek üzere

Ramazanda oruç tutmayabilirler.

Yaşlılık sebebiyle oruç tutmaya artık güç yetiremeyenler veya iyileşme ümidi

olmayan hastalar, tutamadıkları her gün için bir fidye verirler.

Orucun edasının farz olmasına engel olan yani ramazanda oruç tutmamayı

mubah kılan mazeretleri biraz daha ayrıntılı bir şekilde şöyle açıklayabiliriz:

Yolculuk (Sefer): Namaz ünitesinde de belirtildiği gibi yolculuk hali genellikle

sıkıntılı ve meşakkatli olduğu için ibadetler konusunda yolculara bazı kolaylıklar

tanınmıştır. Namazların kısaltılması, namazların birleştirilmesi ve ramazanda

tutulamayan orucun daha sonra kaza edilmesi, bu kolaylıklar arasındadır. Fakat

yolcu eğer sıkıntı çekmeden oruç tutabilirse bu daha faziletlidir (Bakara, 2/184).

MehmetAli
Highlight
Page 197: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Oruç

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 12

Yaşlılık sebebiyle oruç

tutmaya artık güç yetiremeyenler veya

iyileşme ümidi olmayan hastalar, tutamadıkları her gün için bir fidye

verirler.

Bunların tutamadıkları her gün için bir yoksulu doyuracak kadar fidye

vermeleri gerekir.

Oruca başladıktan sonra yolculuğa çıkan kimse sıkıntı çekmeden orucunu

tamamlayabilirse bu daha faziletlidir. Ama tamamlayamayıp bozduğu takdirde

sadece kaza gerekir.

Hastalık: Yukarıda belirttiğimiz gibi hastalık, birtakım ruhsatların sebebi olarak

değerlendirilir. Oruçla ilgili hükümleri açıklayan ayette Allah Teala hiçbir kayıt

getirmeden hastaların ramazanda tutamadığı oruçları daha sonraki günlerde kaza

edebileceklerini bildirmiştir. Buna göre oruç tuttuğu takdirde hastalığı artacak veya

iyileşmesi uzayacak ya da Müslüman uzman bir doktorun oruç tuttuğu takdirde

hastalanabileceği kanaatini bildirdiği bir kişi ramazanda oruç tutmayabilir. Hatta

başladığı orucu bozabilir. İyileşince tutamadığı günleri kaza eder. İyileşmediği

takdirde fidye vererek borcunu yerine getirmiş olur. Orucun hastanın sağlığı için bir

tehlike oluşturup oluşturmayacağında doktor veya hastanın tecrübesine dayalı

bilgisi esas alınmalıdır.

Gebelik ve çocuk emzirmek: Gebe ve emzikli olan kadınlar, kendilerine veya

çocuklarına bir zarar gelmesinden korkarlarsa ramazanda oruç tutmayıp sonra kaza

edebilirler. Bu hükmü veren fakihler, bunları hasta hükmünde kabul etmişlerdir.

Yaşlılık: Oruç tutmaya gücü yetmeyen çok yaşlı kadın ve erkeklerin ramazan

ayında oruç tutmamaları mubahtır. Bu kişiler tutamadıkları oruçları daha sonra

kaza da etmezler. Bunların tutamadıkları her gün için bir yoksulu doyuracak kadar

fidye vermeleri gerekir. Allah Teala Kur’an’da bu durumda olanlarla ilgili hükmünü

şöyle açıklar:

“Oruç tutmaya gücü yetmeyenlerin bir yoksulu doyuracak kadar fidye

vermeleri gerekir.” (Bakara, 2/184)

Yaşlı ve düşkün olmadıkları hâlde iyileşme ümidi bulunmayan

hastalar da bu hükümdedir.

Oruç fidyesi ramazanın başında veya sonunda verilebilir. Otuz günün fidyesi

birçok fakire verilebileceği gibi tek bir yoksula da bir defada verilebilir. Yiyecek

olarak verilmesi de sabahlı akşamlı bir fakirin doyurulması da mümkündür.

Ramazanda oruç tutma gücüne sahip olmayanlar daha sonra bu gücü elde

ederlerse tutamadıkları günleri kaza ederler. Hatta fidye verdikten sonra iyileşecek

olsalar artık fidyeleri geçersiz sayılır ve kaza etmeleri gerekir.

İleri derecede açlık ve susuzluk: Oruçlu olan bir kimse açlık veya susuzluktan

dolayı helak olacağından, beden ve ruh sağlığının ciddi boyutta bozulacağından

endişe ediyorsa veya böyle bir şeyin olması tecrübeye ya da doktor raporuna

dayanıyorsa orucunu bozması caiz olur.

MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
Page 198: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Oruç

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 13

Ramazanda oruç tutma

gücüne sahip

olmayanlar daha sonra

bu gücü elde ederlerse

tutamadıkları günleri

kaza ederler. Hatta

fidye verdikten sonra

iyileşecek olsalar artık

fidyeleri geçersiz sayılır

ve kaza etmeleri

gerekir.

Niyet bütün ibadetlerde

olduğu gibi oruçta da şarttır.

Niyet erken yapılsa da oruca imsak vaktinde

başlanır.

Savaş hâli: Ramazan ayında düşmanla bilfiil savaş hâlinde bulunan veya savaşa

başlanacağını bilen bir Müslüman zayıf düşeceğinden endişe ederse o günlerde

oruç tutmaz, daha sonra kaza eder.

Tehdit hâli: Canına veya bir uzvuna yönelik bir tehdide maruz kalan kimse de

orucunu bozar, sonra kaza eder. Bu durumda kalan kişinin hastalık veya yolculuk

gibi mazeretleri varsa orucu bozmayıp zulmen öldürülürse günahkâr olur. Bu gibi

mazereti olmadığı hâlde direnip öldürülmesi hâlinde günahkâr olmayacağı, hatta

dinine bağlılık gösterdiği için sevap kazanacağını söyleyen İslam alimleri de vardır.

Saydığımız bu mazeretlerden biri kendisinde bulunan kişi, kendi durumunu

başkalarından daha iyi bileceği için kararını kendisi vermelidir. Çünkü oruç, kulun

Allah’a karşı bir görevidir. Kul, mazereti olduğuna inanırsa orucunu bozar sonra

kaza eder. Hesabını da Allah’a verecektir.

Orucun Sıhhat (Geçerlilik) Şartları

Tutulan orucun sahih (geçerli) olması için oruca niyet etmiş ve orucu

bozacak şeylerden kaçınmış olmak şarttır. Orucu bozacak şeylerden kaçınmış

olmak, aynı zamanda orucun rüknüdür. Çünkü onsuz oruç olmaz. Orucun sahih

olmasının şartlarından biri de kadınların adet ve loğusalık hâllerinde olmamasıdır.

Bu durumdaki kadınların oruç tutması hem haram, hem de geçersizdir. Cünüplük

ise oruca mani değildir.

Oruçta Niyet

Niyet bütün ibadetlerde olduğu gibi oruçta da şarttır. Niyet edilmediği

takdirde imsak vaktinden akşama kadar aç durmak oruç yerine geçmez. Bunun için

ister farz, ister vacip, ister nafile olsun bütün oruçlarda niyet şarttır. Niyette esas

olan kalptir. Kalbinden hangi orucu tutacağını geçiren kimsenin bunu ayrıca dili ile

ifade etmesi, pekiştirme anlamına geleceğinden mendup sayılmıştır. Oruç için

sahura kalkmak da bir çeşit niyettir.

Niyetin Vakti

Mümkün olursa bütün oruçlarda imsak vaktinden önce veya akşamdan niyet

etmek en faziletli olanıdır. Çünkü bu durumda mezheplerin bu konudaki

ihtilaflarının dışında kalınmış olur.

Niyetin vakti bakımından oruçları iki kısımda ele almak mümkündür.

1- Geceden niyet edilmesi gereken oruçlar: Bunlar, zimmette borç olarak

sübut bulmuş oruçlardır. Ramazan orucunun kazası, başlandığı halde bir sebeple

tamamlanamayan nafile oruçların kazası, kefaret oruçları ve muayyen olmayan

adak oruçları bu çeşit oruçlardandır. Bunlara akşam namazından sonra en geç

MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
Page 199: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Oruç

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 14

“Sahura kalkın. Çünkü

sahur yemeğinde bereket vardır”

imsak vaktine kadar niyet edip belirlemek gerekir. Bunlar ne zaman tutulacağı

belirlenmemiş oruçlar olduğu için imsak vaktinden önce niyetle belirlenmesi

gerekir. Akşamdan niyet etmek imsak vaktine kadar oruca mani hâllerden (yeme,

içme ve cinsel ilişki) uzak durmayı gerektirmez. Çünkü niyet erken yapılsa da oruca

imsak vaktinde başlanır.

2- Geceden niyet etmek şart olmayan oruçlar: Bunlar ramazan orucu, zamanı

belirlenmiş adak orucu ve bütün çeşitleriyle nafile oruçlardır. Hanefiler’e göre bu

gibi oruçlara akşam güneşin batışından ertesi gün gündüzün yarısından öncesine

kadar niyet edilebilir. Ancak imsak vaktinden sonra orucu bozacak bir davranışta

bulunulmaması gerekir. Öğlenin vakti girdikten sonra hiçbir oruca niyet edilmez.

Malikiler’e göre ise niyetin geçerli olması için güneşin batmasından itibaren

gecenin son kısmına kadar veya fecrin doğmasıyla birlikte yapılması gerekir. Çünkü

oruca başlama vaktinde niyet edilmeyince artık o günün oruçlu geçirilemeyeceği

belirli hâle gelmiş olur.

Şafiiler’e göre ise ramazan orucu, kaza orucu ve adak orucuna geceden

niyetlenmek şarttır. Sadece nafile oruçlara zeval vaktine kadar niyet edilebilir.

Niyetin şekli: Ramazan orucu, belirli adak orucu ve nafile oruçlara “yarın oruç

tutmaya niyet ettim” şeklindeki mutlak niyet yeterlidir. Bununla birlikte bu

oruçlara geceleyin niyet edilmesi ve ne orucu olduğunun belirtilmesi daha

faziletlidir.

Fakihlerin çoğunluğuna göre ramazanın her günü ayrı bir ibadet olduğundan

niyetleri de her güne ait ayrı ayrı yapılmalıdır. Malikiler’e göre ise peş peşe

tutulması gereken oruçlarda en başta yapılacak tek niyet yeterlidir. Zıhar ve katl

kefareti ile ramazan orucunun kefaretinde de ramazan orucunda olduğu gibi tek

niyet yeterlidir. Ancak bu oruçlara, hastalık, yolculuk, hayız ve nifas gibi zorunlu

sebeplerle ara verilecek olursa, sonra yeniden niyet etmek gerekir. Malikiler ayette

geçen “ramazan ayı” ifadesinden hareketle bir ayı bir bütün olarak değerlendirirler.

ORUÇLU İÇİN MÜSTEHAP OLAN ŞEYLER

Orucun geçerliliği ile doğrudan ilgili olmamakla birlikte bazı davranışlar

oruçlu için güzel görülmüştür. Bunları şöyle sıralayabiliriz:

Sahur yapmak: Sahur gecenin imsaktan biraz önceki seher vaktidir. Sahura

kalkmanın amacı, hem bir şeyler yiyip içmekle güç kazanarak daha rahat oruç

tutmayı sağlamak hem de Hz. Peygamber’in sünnetine uyarak gecenin feyiz ve

bereketinden istifade etmektir. Peygamber’in sahura kalkmayı teşvik ve tavsiye

eden birçok hadisi vardır. Hz. Peygamber (s.a.) “Sahura kalkın. Çünkü sahur

yemeğinde bereket vardır” buyurmuştur (Buharî, “Savm”, 20; Muslim, “Sıyam”,

MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
Page 200: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Oruç

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 15

“Yalan konuşmayı,

yalan sözlerle amel

etmeyi terk etmeyen

kimsenin yemesini,

içmesini terk etmesine

Allah’ın ihtiyacı yoktur.”

(Buhari, “Savm”, 8)

“Oruçlu bir kimseye iftar ettiren, onun

sevabından hiç bir şey eksilmeksizin bir o

kadar sevap kazanır” (Tirmizî, “Savm”, 42

45). Sahuru sabah vakti girinceye yani imsak vaktine kadar geciktirmek de

müstehaptır.

İftarı geciktirmemek: Akşam vakti girince hemen bir yudum su veya bir hurma

gibi az bir şeyle de olsa iftarı yapmak da müstehaptır. Hz. Peygamber “Ümmetim

iftarı acele yapıp sahuru geciktirdikleri sürece hayır üzerinedir” diye buyurarak

bunu teşvik etmiştir.

Oruç açılırken dua edilmesi: Oruç açılırken dua edilmesi sünnettir. Herkes kendi

içinden geldiği gibi dua edebilir. Öteden beri yapılagelen ve hadis kaynaklarında

geçen şu dua örnek bir iftar duası olarak gösterilebilir:

“Allahım senin rızanı kazanmak için oruç tuttum. Senin verdiğin rızıkla

orucumu açtım. Sanan inanıp güvendim. Ey lutuf ve ihsanı geniş olan rabbim, beni

bağışla.” (Farklı ifadelerle Ebu Davûd, “Savm”, 22)

İftar vermek: Hâli vakti yerinde olan kimselerin özellikle oruçlu ve ihtiyaçlı

olanlara, dost ve yakınlarına iftar yemeği vermesi de müstehap, yani güzel ve

sevap olan bir davranıştır. Bu vesile ile insanların birbirleriyle kaynaşması sağlanmış

olur. Hz. Peygamber bir hadislerinde “Oruçlu bir kimseye iftar ettiren, onun

sevabından hiç bir şey eksilmeksizin bir o kadar sevap kazanır” (Tirmizî, “Savm”, 42;

İbn Mace, “Sıyam”, 45) buyurmuştur.

Ramazanda iftar yemeği yanında, yoksulların da iftarlarını rahatlıkla

yapabileceği ortamı hazırlamak, onlara maddi destek sağlamak, gıda yardımı

yapmak da önemlidir. Halkımız, farz olan zekât mükellefiyetini de genellikle bu

ayda yerine getirmek suretiyle toplumun huzuruna, hep birlikte sevinmesine imkân

sunmaktadır.

Oruç tutan kimsenin bütün organlarını haram işlerden uzak tutması, özellikle

dilini boş ve gereksiz sözlerden, yalan ve dedikodudan uzak tutması da

müstehaptır. Hz. Peygamber’in şu sözleri bu hususlara dikkat çekmektedir:

“Yalan konuşmayı, yalan sözlerle amel etmeyi terk etmeyen kimsenin

yemesini, içmesini terk etmesine Allah’ın ihtiyacı yoktur.” (Buhari, “Savm”, 8)

“Biriniz oruç olduğu zaman kötü söz söylemesin, bağırıp çağırmasın. Bir

kimse kendisine sövecek olursa ona “ben oruçluyum” desin.” (Buharî, “Savm”, 2;

Muslim, “Sıyam”, 130)

Sabah namazının vaktini geçirmemek kaydıyla cünüp kişinin bu hâliyle oruçlu

olması caiz ise de ibadete temiz olarak başlaması için imsaktan önce boy abdesti

alması, hayız ve nifastan kesilen kadınların da aynı şekilde davranması

müstehaptır.

Page 201: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Oruç

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 16

Serinlemek için

yıkanmak da mekruhtur.

Oruçlu kimsenin mümkün oldukça vaktini Kur’an okumak, salavat-ı şerife

getirmek şeklinde zikir ve tespihle geçirmesi de aynı şekilde müstehaptır.

İmkânlar ölçüsünde oruçlunun özellikle ramazanın son on gününü itikâfta

geçirmesi de güzel davranışlardandır. Böylece kişi kendisini günahlardan daha çok

korumuş, tefekkürle olgunlaşmaya yol bulmuş olur.

İtikâf, bir mescitte ibadet niyetiyle belli kurallara uyarak inzivaya çekilmek

anlamına gelir. Hz. Peygamber’in özellikle ramazanın son on gününü itikâfa girerek

geçirdiği hadis kaynaklarında nakledilir (Buharî, “İtikâf”, 3; Tirmizî, “Savm”, 80).

Hz. Peygamber’in her ramazanda itikâfta bulunmasından hareketle Hanefiler

itikâfı kifaî müekked sünnet olarak değerlendirirler.

ORUÇLUYA MEKRUH OLAN ŞEYLER

Orucun anlam ve gayesine yakışmayan ve daha ileri gidilmesi halinde orucun

bozulmasına sebep olan bazı davranışlar, oruçlu için mekruh sayılmıştır. Bu

davranışları şöyle sayabiliriz:

Bir şeyi tatmak veya çiğnemek. Çünkü bunu yapmak orucun bozulmasına sebep

olabilir. Ağıza alınan bir şeyin yutulması tehlikesi olabilir.

Bir kimsenin eşiyle öpüşmesi, ona sarılması. Kendine güvenmeyen kimsenin bu

davranışı onu orucu bozacak davranışa götürebileceği için bunu önlemek üzere

mekruh görülmüştür. Kendisinden emin olan kimse için mekruh olmaz.

Oruçlunun direncini azaltacağı için oruçlu halde kan aldırmak da mekruh

sayılmıştır.

Serinlemek için yıkanmak da mekruhtur. Burada da vücuda su kaçma tehlikesi

bu fiili mekruh hale getirir. Yoksa oruçlunun normal temizlik için dikkatli olarak

yıkanması, cünübün boy abdesti alması mekruh sayılmaz.

Ağzı, ıslatılmış misvak veya fırçayla oruçlu iken temizlemek. Bu da ağza bir şey

kaçma ihtimalinden dolayı mekruh görülmüştür. Hele günümüzdeki macunlarda

tatlandırıcı özellik bulunduğu için durum daha sıkıntılı olur. En iyisi ağız temizliğini

sahurdan sonra yapmaktır.

Hanefiler dışındaki üç mezhebe göre güzel koku sürünmek veya güzel kokan bir

şeyi özel olarak koklamak da mekruhtur. Hanefilere göre ise gül, misk ve esans gibi

şeyleri kullanmak mekruh değildir.

ORUCU BOZAN ŞEYLER

Orucun temeli, rüknü yiyip içmemek ve cinsel ilişkide bulunmamak olduğu

için bu hareketler orucu bozar. Ancak bunların niteliği bazen sadece kaza etmeyi

gerektirirken, bazen hem kaza hem de kefaret söz konusu olur. Şimdi bunları

açıklayalım:

MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
Page 202: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Oruç

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 17

Başlanmış farz veya vacip olan bir orucu,

dinen geçerli bir mazeret olmaksızın bozmak a günahtır.

Kaza Ve Kefaret Gerektiren Durumlar

Oruçla yükümlü kimsenin dinen geçerli bir mazereti olmaksızın ramazan

günü oruç tutmaması haramdır. Bu günahı işleyen kişinin tövbe etmesi ve ilk

fırsatta tutmadığı orucu kaza etmesi gerekir. Ancak daha sonra kaza ederim

diyerek ramazanda oruç tutmamanın tövbe ve kaza ile telafi edilemeyeceğini de

bilmek gerekir. Zira Hz. Peygamber, böyle bir durumda olan kişinin bundan sonraki

ömrünün tamamını oruçlu bile geçirse ramazanı oruçsuz geçirme günahını telafi

edemeyeceğini net bir şekilde ortaya koymuştur (Ebu Davûd, “Savm”, 39; Tirmizî,

“Savm”, 27).

Başlanmış farz veya vacip olan bir orucu, dinen geçerli bir mazeret

olmaksızın bozmak günahtır. Mazeretsiz bozulan oruç, ramazan orucu ise duruma

göre kaza veya hem kaza hem kefaret gerektirirken ramazanın kazası veya diğer

farz ya da vacip olan oruçların bozulması sadece kazayı gerektirir. Yani, kefaret,

sadece ramazanda mazeretsiz olarak başlanan orucu bozmaktan dolayı gerekir.

Hem kaza hem de kefaret gerektiren durumları iki grupta toplamak

mümkündür.

1. Cinsel İlişki: Ramazan günü oruçlu iken dinen meşru sayılan bir mazeret

olmaksızın cinsel ilişkide bulunmak hem kaza, hem de kefareti gerektirir. Zaten Hz.

Peygamber oruç kefaretini meydana gelen böyle bir olay üzerine vermiştir.

Muteber hadis kaynaklarında nakledildiğine göre bir adam “mahvoldum” diyerek

Peygamberimiz’e gelmiş ve ramazanın gündüzünde eşiyle cinsel ilişkide

bulunduğunu söylemiş, bunun üzerine Peygamberimiz ona kefaret gerekeceğini

bildirmiştir. Bu kefaret de ya bir köle azat etmek yahut bunu bulamaz veya buna

gücü yetmezse iki ay peş peşe oruç tutmaktır. Eğer iki ay oruç tutmaktan da aciz

olursa altmış yoksulu doyurmaktır (Buharî, “Savm”, 30; Muslim, “Sıyam”, 81).

Bütün fıkıh mezhepleri bu hadise dayanarak, ramazan günü oruçlu iken

bilerek ve isteyerek cinsel ilişkide bulunulmasının hem kaza hem de kefaret

gerektirdiğini söylemişlerdir. Şafiî, Hanbelî ve Zahiriler hadiste geçen cinsel ilişkiyi

kefaretin tek sebebi olarak görmüşlerdir.

2. Dini bir mazeret olmaksızın gıda veya gıda özelliği taşıyan her türlü

maddeyi bilerek almak: Hanefî ve Malikîler’e göre ramazan günü oruca

başlamışken, dini bir mazeret olmaksızın, bilerek bir şeyi yemek ve içmek de hem

kaza hem de kefaret gerektirir. Buna göre yenilip içilmesi mutat bir gıda maddesini,

gıda hükmünde bir ilacı, keyif verici bir madde olan afyon, haşhaş ve benzeri

uyuşturucu maddeleri ağızdan almak, sigara içmek, ramazanda başlanmış orucu

bozar ve kaza ile kefareti birlikte gerektirir.

MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
Page 203: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Oruç

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 18

Dişler arasında kalan

nohut tanesi kadar veya daha fazla şey yutulursa

oruç bozulur.

Hasta olan kişilerin oruç

tutmayıp sonra kaza etmeleri Kur’an hükmü

ile belirtilmiş bir husustur (Bakara,

2/184).

Aslında unutularak yiyilip içilmesi de orucu bozduğu hâlde bir hadise (Buharî,

“Savm”, 26; Ebu Davûd, “Savm”, 23) dayanarak Hanefî, Şafiî ve Hanbelîler bu

durumda orucun bozulmayacağını söylerler. Malikîler ise hadisteki istisnanın nafile

oruçlar için geçerli olacağını belirterek Ramazan orucunda genel kuralın geçerli

olduğunu söylerler.

Sadece Kazayı Gerektiren Durumlar

Orucu bozduğu halde sadece kazayı gerektiren durumları ana hatlarıyla

şöyle açıklayabiliriz:

Beslenme amacı ve anlamı taşımayan ve yenilip içilmesi adet

olmayan, insan tabiatının meyletmediği şeylerin yenilip içilmesi

durumunda da oruç bozulur ama sadece kazası gerekir. Çünkü

bunlarda tam olarak yiyilip içilme söz konusu değildir. Mesela çiğ

pirinç, çiğ hamur, un, olgunlaşmamış ham meyve yemek, demir,

kurşun, kabuklu fındık, badem ve ceviz yutmak orucu bozar ama

sadece kazayı gerektirir. Çünkü bunlarda sehven yeme fiili

bulunsa da yenmeleri mutat olmadığı için manen iftar hükmü

yoktur.

Yanlışlıkla yiyip içmek de orucu bozar. Mesela; abdest alırken

midesine su kaçsa veya ağzına kar veya yağmur taneleri düşüp

içeri kaçsa oruç bozulur ve kaza gerekir.

Kasıtlı olarak yapılan kusma ağız dolusu olursa orucu bozar.

Kasıtsız kusmalar ise bozmaz.

İmsak vaktinin girip girmediğinden şüphe eden kimse yiyip

içmeye devam eder de sonradan imsak vaktinin girdiğini anlarsa

orucu bozulur ve kaza etmesi gerekir. Ama tam aksine akşam

vaktinin girdiğinde şüphelenip iftar eden kişiye kefaret de

gerekir.

Dişler arasında kalan nohut tanesi kadar veya daha fazla şey

yutulursa oruç bozulur. Bundan azı orucu bozmaz.

Unutarak yiyip içmenin orucu bozacağını zannederek daha sonra

bilerek yiyip içmek de kazayı gerektirir.

Oruçlu kimsenin dini bir mazerete dayalı olarak orucunu bozması

da sadece kazayı gerektirir.

Oruçlu kimsenin şehvetini normal cinsel birleşme dışında tatmin

etmesi de sadece kazayı gerektirir. Mesela, öpüşme, sevişme gibi

hallerde boşalma olursa kaza gerektirir. El ile tatmin

(mastürbasyon, istimna) ile de oruç bozulur ve kaza gerekir.

MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
Page 204: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Oruç

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 19

Ağıza konan ilaç,

boğazdan gitmediği takdirde orucu bozmaz.

Dokunma olmaksızın bakmak suretiyle boşalma orucu bozmaz.

Aynı şekilde uykudaki boşalma da orucu bozmaz.

TEDAVİ USULLERİNİN ORUCA ETKİSİ

Daha önce de belirttiğimiz gibi hasta olan kişilerin oruç tutmayıp sonra kaza

etmeleri Kur’an hükmü ile belirtilmiş bir husustur (Bakara, 2/184). Ancak bazı

hastalıkların tedavisi oruca mani olmayacak şekilde düzenlenebilir. Bazı tedavi

usulleri de orucu bozmayacak niteliktedir. Geçmişten günümüze tedavi

metotlarının oruca etkisi üzerinde hep durulmuştur. Zamanla değişen bu

metotların oruca etkisini ülkemizde yetkili kurum olan Diyanet İşleri Başkanlığı Din

İşleri Yüksek Kurulu ele alarak 22.09.2005 tarihli kararıyla açıklamıştır.

Ayrıca İslam Konferansı Teşkilatına bağlı İslam Fıkıh Akademisinin onuncu

dönem toplantısında (Cidde, 28 Haziran 03 Temmuz 1997) alınan kararları da

benzer niteliktedir.

Her iki kararı da dikkate alarak bu husustaki hükümleri şu şekilde tespit

edebiliriz.

İslam alimleri, orucun farz olduğunu bildiren ayette ve başka

birçok ayette Allah’ın kulları için zorluk değil kolaylık murat

ettiğini, birçok ayet ve hadiste kişinin kendisini tehlikeye

atmaması, sağlığını koruması ve tedavi olmasının istendiğini

dikkate alarak hasta olan kimselerin oruçlarını erteleyebileceği ve

gerekiyorsa başladığı orucu bozabileceği hususunda görüş birliği

içindedirler.

Günümüz İslam alimleri ve ilgili kurullar bu konuları incelerken

fıkıhta genel kabul görmüş yaklaşıma paralel olarak orucu bozan

durumları, yeme içme ve cinsel ilişki kavramlarını geniş açıdan

değerlendirerek ortaya çıkan durumun orucun mahiyeti ve

amacıyla bağdaşıp bağdaşmadığını, özellikle vücuda giren

maddenin besleyici, bünyeyi güçlendirici veya keyif verici bir

nitelik taşıyıp taşımadığını dikkate almışlardır.

Ağızdan alınan ve boğazdan geçen katı ve sıvı ilaçlar orucu bozar.

Gıda ve keyif verici özelliği olan iğneler, hastaya serum veya kan

verilmesi, lavman yapılırken verilen su bağırsaklar tarafından

emilecek kadar kalırsa ya da gıda özelliği taşıyan bir sıvı verilirse

bu tarz lavman, aynı durum olduğunda bağırsak görüntüleme

işlemi kolonoskopi ve endoskopi, bölgesel ve genel anastezi,

damara serum verilerek yapılan hemodiyaliz orucu bozar.

MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
Page 205: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Oruç

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 20

Zengin olan bir

mükellef, kendisinin ve ergin olmayan

çocuklarının fitresini vermekle yükümlüdür.

Ağıza konan ilaç, boğazdan gitmediği takdirde orucu bozmaz.

Ağızdaki yaralara konan ilaç, dişe konan ilaç, diş dolgusu veya

dişin kaplanması orucu bozmaz. Astım hastalarının kullandığı

sprey ve keyif verici olmayan enjeksiyon, göz, kulak ve burun

damlası, makattan ve kadının üreme organından fitil kullanılması,

ultrason çekimleri, anjiyo, biyopsi yaptırma ve kan verme de

orucu bozmaz. Bütün bunlarda içeriye sıvı maddenin gitmemesi

esas alınarak bu hükümler verilmiştir. Aynı şekilde ciltteki bir

yaraya ilaç konması, ilaçlı bant yapıştırılması da oruca zarar

vermez.

İbadetler, kulun Allah’a karşı görevleridir. Hepsinde niyet

önemlidir. Özellikle riyanın en az karıştığı oruçta niyet daha da

önem kazanır. Bunun için kişi tereddüt ettiği hususlarda daha

ihtiyatlı davranmalı, sağlığına zarar vermemesi durumunda

tedavi ve muayene işlemlerini iftardan sonraki zamana bırakmalı,

orucuna bir zarar vermeyeceğine inandığı durumlarda da tedavi

ile birlikte orucunu da devam ettirerek herkesle birlikte Ramazan

sevincini yaşamalı, aksi takdirde orucunu ertelemelidir. Yani son

kararı kendisi vererek vicdanen rahat etmelidir.

FITIR SADAKASI (FİTRE)

Fıtır sadakası, borcundan ve asli ihtiyaçlarından başka nisap miktarı malı

olan her Müslümanın kendisi ve bakmakla mükellef olduğu küçük çocukları için

vermesi gereken bir mali yükümlülüktür. Buna dilimizde fitre denir. Fitrenin vacip

olması için zekâtta olduğu gibi malın üzerinden bir yıl geçmesi ve artıcı olması şart

değildir.

Fitre, ramazan ayında fakirlere verilen bir sadakadır. Bayramın birinci günü

sabah vaktinin girmesiyle vacip olursa da bayramdan önce verilmesi halinde

yoksullar da bayram eksikliklerini gidermiş olurlar. Bayramdan sonra da verilebilir.

Orucun kabulüne, ölüm sonrasındaki sıkıntılardan ve kabir azabından kurtuluşa

vesile olur.

İbn Abbas, Hz. Peygamber’den şunu nakleder:

“Resulüllah oruçluyu çirkin ve gereksiz sözlerden arındırmak ve yoksullara

yiyecek sağlamak için fitreyi farz kılmıştır. Fitreyi kim namazdan önce öderse, bu

makbul bir zekât, kim de namazdan sonra öderse, herhangi bir sadaka olur.”

(Buharî, “Zekât”, 70; Muslim, “Zekât”, 12).

Zengin olan bir mükellef, kendisinin ve ergin olmayan çocuklarının fitresini

vermekle yükümlüdür. Karısının ve büyük çocuklarının fitresini vermekle mükellef

MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
Page 206: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Oruç

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 21

Mazeretine binaen oruç

tutamayan varlıklı

Müslümanlar da fitre

vermekle mükelleftir.

değildir. Aynı şekilde anasının ve babasının fitresini vermekle de yükümlü değildir.

Birlikte yaşadığı ana-baba, büyük çocukları ve karısının fitresini, onların izinleri

olmadan verebilir.

Fitre miktarı, hurma, arpa ve kuru üzümden bir sa’ (yaklaşık üç kg.),

buğdaydan yarım sa’ (yaklaşık 1,5 kg.)’dır. Abdullah b. Ömer’in anlattığına göre Hz.

Peygamber kadın erkek her Müslümana fıtır sadakası olarak bir sa’ hurma veya

arpa vermeyi farz kılmıştır (Buharî, “Sadaka-i fıtr”, 1,2).

Hanefiler dışındaki üç mezhep imamına göre buğdaydan da bir sa’dır.

Hanefiler’e göre bu maddelerin aynî olarak verilmesi mümkün olduğu gibi

kıymetleri de verilebilir. Ancak yoksullar, bu maddelerin kendilerine muhtaç

olduklarında fitreyi kendi cinslerinden vermek daha faziletlidir. Hanefiler dışındaki

fakihler çoğunluğuna göre ise bu maddelerin aynî olarak verilmesi gerekir.

Bu maddeler o gün Medineliler’in temel gıda maddesidir. Her bölgede kendi

temel gıda maddesi esas alınabilir. Aslında Kur’an’da yemin kefaretinden

bahsedilirken “Ailenize yedirdiğinizin orta hallisinden on fakiri doyurmak” (Maide,

5/89) ifadesi yer almaktadır.

Ramazanda verilecek fitre miktarı ile yemin kefareti için verilecek miktarın

aynı olması, fitre verirken de kişinin sabah ve akşam yediği ortalama miktarın

parasal değerini vermesinin makul bir ölçü olacağını gösterir.

Bir kimse fitresini fakir bile olsalar eşine, ana baba gibi usulüne, çocuk, torun

gibi furuuna veremez.

Mazeretine binaen oruç tutamayan varlıklı Müslümanlar da fitre vermekle

mükelleftir.

ORUÇ FİDYESİ

Oruç tutmaya hiçbir şekilde gücü yetmeyenlere fidye vermek vaciptir. Bunlar

yaşlı erkek ve kadınlardır. İyileşme ümidi olmayan hastalar da aynı durumdadır. Bu

gibi kimseler tutamadıkları her günün yerine bir yoksulu doyururlar. Yahut

buğdaydan yarım sa’, arpa, hurma veya kuru üzümden bir sa’ miktarı ya da

kıymetini fakire verirler. Otuz günün fidyesi olarak otuz gün sabahlı akşamlı bir

fakiri doyurmak ya da altmış fakiri sadece sabah veya akşam yedirmek de

yeterlidir. Fidyelerin tamamı bir fakire veya birçok fakire verilebilir.

Oruç fidyesi ile ilgili olarak Kur’an’da “Oruca gücü yetmeyenlerin bir fakiri

doyuracak kadar fidye vermeleri gerekir” (Bakara, 2/184) buyrulur.

Fidye verdikten sonra oruca gücü yetecek hale gelenlerin orucu kaza

etmeleri gerekir. Fidyeye de gücü yetmeyenler Allah’tan bağışlanmalarını dilerler.

MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
Page 207: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Oruç

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 22

Öze

t •Oruç, Kur’an’da farz olduğu bildirilen, İslam’ın beş temel esaslarından biridir.

•Dünyaya ait ve uhrevî bir çok faydası vardır. Ramazan ayında oruç tutmak mükellef olan her müslümana farzdır. Belli mazereti olanlar daha sonra kaza etmek üzere ramazanda oruç tutmayabilirler.

•Ramazan dışında farz, vacip veya müstehap olarak tutulan oruçlar da vardır. Bazı zamanlarda oruç tutmak da haram veya mekruhtur.

•Ramazan ayının tespitinde hilalin görülmesi esastır. Ama bugün astronomi bilginleri birkaç yıl öncesinden hilalin ne zaman doğacağını çok net bir şekilde hesap edebilmektedir. Bu tespitler esas alınarak bütün müslümanların aynı anda oruç tutmaları ve bayram etmeleri sağlanabilir.

•Orucun farz olmasının şartları, akıllı, ergen ve müslüman olmaktır. Orucun edasının farz olması için de kişinin gücünün yetmesi ve yolcu olmaması gerekir. Belli günlerinde kadınların oruç tutması haramdır. Tutulan orucun sahih ve geçerli olması için oruca niyet edilmesi ve orucu bozacak hâllerden uzak durulması gerekir.

•Başlanan orucun bozulması hâlinde bazı durumlarda sadece kaza, bazı durumlarda ise hem kaza hem kefaret gerekir.

•Bazı tetkik ve tedavi usullerinde oruç bozulursa sadece kaza gerekir. Bazılarında ise oruç bozulmaz. Ramazan ayındaki sorumluluklardan biri de fitredir.

Öd

ev

• Çeşitli tedavi usullerinin oruca etkisini belirten bir liste oluşturunuz.

• Hazırladığınız ödevi sistemde ilgili ünite başlığı altında yer alan “ödev” bölümüne yükleyebilirsiniz.

MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
Page 208: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Oruç

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 23

Değerlendirme

sorularını sistemde ilgili

ünite başlığı altında yer

alan “bölüm sonu testi”

bölümünde etkileşimli

olarak

cevaplayabilirsiniz.

DEĞERLENDİRME SORULARI

1-Aşağıdakilerden hangisi farz olan oruçlardandır?

a- Aşure orucu

b- Adak orucu

c- Şaban orucu

d- Kefaret orucu

e- Bozulan nafile orucun kazası

2-Aşağıdaki hükümlerden hangisi yanlıştır?

a- Ramazan bayramının üç gününde oruç tutmak haramdır

b- Kurban bayramının dört gününde oruç tutmak haramdır.

c- Günaşırı oruç tutmak, nafile bir ibadettir.

d- Her ayın üç gününde oruç tutmak nafile bir ibadettir.

e-Adet gören bayanın bu hâlde oruç tutması haramdır.

3- Aşağıdaki cümlelerde boş bırakılan yerlere sırasıyla hangi kelimelerin konması

doğrudur?

Başlanılmış farz veya vacip olan bir orucu bozmak……tır. Bu şekilde bozulan

ramazan orucu ise……., başka bir oruçsa kaza gerekir.

a-Günah-kefaret

b-Haram-kaza

c-Mekruh-kefaret

d-Yasak-kaza

e-Günah-iade

4-Aşağıdakilerden hangisi orucu bozmaz?

a-Kasıtlı yapılan ağız dolusu kusmak

b-Unutarak yiyip içmek

c-Dişleri arasında kalan en az nohut tanesi kadar bir şeyi yutmak

d-Kabuklu fındık yutmak

e-Hastaya kan verilmesi

5-Fitre miktarının tayininde aşağıdaki ölçülerden hangisi yanlıştır?

Page 209: İBADET KAVRAMI vekaabalive.net/indirDiger... · 2012-11-23 · İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla

Oruç

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 24

a-Bir sa’ arpa

b-Yarım sa’ buğday

c-Yarım sa’ hurma

d-Bir sa’ kuru üzüm

e-Kişinin bir günlük ortalama yiyecek tutarı

Cevap Anahtarı:

1.d 2.a 3.a 4.b 5.c

YARARLANILAN VE BAŞVURULABİLECEK DİĞER

KAYNAKLAR

Komisyon .(1999). İlmihal I: İman ve İbadetler:Türkiye Diyanet Vakfı

Yayınları.İstanbul.

Bilmen, Ö. N. (1996). Büyük İslam İlmihali. İstanbul.

Buharî, M. b. İ. (1987). Sahîhu’l-Buharî, Beyrut.

Döndüren, H. (2005). Delilleriyle İslam İlmihali. İstanbul.

Ebu Davud .(1973), es-Sünen, Hımıs.

İbnü’l-Hümam. (1317). Şerhu Fethi’l-Kadîr, Bulak.

İbn Kudame .(1997). el-Muğnî, Kahire.

İbn Mace .(1954), es-Sünen, Kahire.

İbn Rüşd. (1975). Bidayetü’l-müctehid, Kahire.

Kahraman, A. (2002). İslamda İbadetlerin Değişmezliği. Sivas.

Malik b.Enes. (1970). el-Muvatta, Kahire.

Müslim, Ebu’l-Hüseyn Müslim b. El-Haccac (tsz.), es-Sahih, Beyrut.

Nesaî .(1383). es-Sünen, Kahire.

Şevkanî (tsz.), Neylü’l-evtâr, Kahire.

Komisyon .(1999). Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi. İstanbul.

Yıldız, K. (2006). Fıkhın Aydınlığında İbadet ve Hayat.İstanbul.

Zuhayli, V. (1994). İslam Fıkıh Ansiklopedisi.İstanbul.