15

Avro karsiti parti ve Berlinde siyasal dengeler

Embed Size (px)

DESCRIPTION

Avro karsiti parti, Alternative für Deutschland, Angela Merkel, Thomas Straubhaar, Avro bölgesi, Berlin, AB, NSU, Jürgen Elsaesser, Beate Zschaepe, Ergenekon, Viyana, MAK, Istanbul sergisi, Memet Baydur, Kutu Kutu, Hamburg İstasyon Tiyatrosu, Celil Denktas Toolbar: Avro karşıtı parti ve Berlin'de siyasal dengeler

Citation preview

2 | 15 Nisan 2013 | AvrupaGüN

IMPRESSUM / KÜNYE

Yayıncı | Verleger:BIMBayerisches Institut für Migration e.V.Truderinger Strasse 280 d81825 München

Tel: 089 201 86 303 / Fax: 089 125 90 291info(@)[email protected]/avrupagun

Sorumlu Yönetmen (V.i.S.d.P):Osman Çutsay

Sanat Yönetmeni | Artdirektor:Ömer Yaprakkıran

İÇİNDEKİLER

3AB’nin motor ülkesindeki “mızıkçılar” gündemdeAvro karşıtı parti, Alman siyasetini sarsarsaŞimdilik bir iktidar şansı olmadığı bilinen, hatta yüzde 5’lik seçim barajınıaşması bile mucize olarak görülen“alternatif parti”, özellikle yerleşik parti-ler içinde, Angela Merkel’in sağ koalisyonu başta olmak üzere, ciddi oy kay-bına yol açabilir. O zaman...

OSMAN ÇUTSAY

6NSU ve Ergenekon davaları için tanım aranıyorBenzer kurgular kuşkusu

8Viyana’da İstanbul üzerine bir sergiMucizenin yakaladığı işaretler!21 Nisan’a kadar sürecek Viyana’daki ilginç sergi, Batı-Doğu ilişkilerinin birizdüşümü. Sergi, İstanbul büyüsünün 21’inci yüzyıldaki görünümüne ışıktutuyor. Çalışmalardan birçoğu, mobilyaları, ahşap ve metal eserleri, es-kizleri, dokumaları, ayrıca mimariyi kapsayan ve yüzyılları kuşatan kolek-siyonuyla MAK’ın sanatçılara yönelttiği çağrıya yanıt niteliği taşıyor. Sergi,bu koleksiyonun çağdaş sanatın merceğinden görünen parçalarını içeriyor.

12Felaketimizin seyri üzerine bir oyun“Kutu Kutu” Hamburg’da seyirci önündeKutu Kutu, zor bir oyun. Hele amatör bir tiyatro için, onun seyircisi için vehele Almanya’da! Ama İstasyon Tiyatro görüldüğü kadarıyla bunu gözealmış ve oyunu da haylice kotarmış; Baydur’u hiç utandırmıyor. Tabii azbiraz oyunu kendisine göre, seyircisine göre uyarlayarak. Seyircinin,“Evet,olacakları anlamakta gerçekten gecikmişiz. Ama dur hele...”noktasına gel-diğini oyunun sonundaki ısrarlı alkışlardan anlayabiliyoruz.

CELİL DENKTAŞ

AB’nin motor ülkesindeki “mızıkçılar”, yüzyılın projesini yıkabilecek mi?

Avro karşıtı parti,önce Alman siyasetinisarsacak

Alman ve dolayısıyla Avrupasiyasetinde saatler farklı akabilir.Şu anda bir iktidar şansı olmadığıbilinen, hatta yüzde 5’lik seçimbarajını aşması bile mucize olarakgörülen “alternatif parti”, özellikleyerleşik partiler içinde, AngelaMerkel’in sağ koalisyonu baştaolmak üzere, ciddi oy kaybına yolaçabilir. Bu hareketlilik Sol Partibaşta olmak üzere, özellikle solpolitikada beklenmedik yerdeğiştirmeleri tetikleyebilir.

BERLİN - Kuruluşu resmen ilan edilen “avrokarşıtı” bir parti, Angela Merkel’in eylül ayın-daki seçimlerin ertesinde bir dönem daha baş-bakan kalma hesaplarını şimdiden altüst etmişgörünüyor. “Avro Bölgesi”nin planlı-programlıbir biçimde tasfiyesinden yana görüş belirten vezaten de bu talep üzerinde yükselen “Alterna-tive für Deutschland“ (Almanya için Seçenek),özellikle siyaset ve iktisat sınıflarının üst katla-rında keskin bir görüş ayrılığı yaşandığını gös-terdi. Avro bölgesi yerine daha küçük veistikrarlı parasal bölgeler oluşturulmasını öne-ren, örneğin bir “Kuzey Avrosu” ile işe başlana-bileceğini savunan yeni partinin bazıkurmayları, ekonomi basınına göre, AngelaMerkel’in seçim hesapları kadar iş dünyasınınihracat hesaplarını da tehlikeye atıyor.

Özellikle iş dünyasında orta ölçekli firma sa-hiplerinin avronun konumuyla ilgili yoğun birtedirginlik yaşadığı gözleniyor. Daha çok aileşirketleri halinde örgütlenmiş olan bu grubun

AvrupaGüN | 15 Nisan 2013 | 3

4 | 15 Nisan 2013 | AvrupaGüN

kuşkusu büyürken, dev sanayi ve ticaret şirket-lerinin yönetim kademelerinde “avro ısrarı” sü-rüyor. Örneğin Federal Alman Sanayi Birliği(BDI), avronun Alman ekonomisi için yararlı ol-duğu yolundaki görüşünde ve avronun korun-masında kararlı. Dolayısıyla “Alternative fürDeutschland”ın partileşmesi, sadece siyasetindeğil, ekonominin de bir ayrım noktasında ol-duğuna yönelik bir işaret kabul ediliyor. Buarada yeni partinin Almanya’daki aşırı sağın vehatta neonazi oluşumların ilgi alanına girdiği,“toplumdaki sağ duyarlılığı kullanma hesaplarıyaparken o kesimlerce kullanılabileceği” yo-rumları da eksik olmuyor.

Yeni partinin Alman elitlerinin önemli birkesiminin desteğini almış olduğu artık gözler-den saklanamayacak kadar açık ve bunun arkaplanında 2008’de patlak veren krizden sonra,ama özellikle 2010’dan başlayarak ivme kaza-nan bir bölünme var. Berlin’in krizle mücadelepolitikasına karşı muhalefet, “Avro Bölgesi sür-

dürülsün mü yoksa iki ve ve daha fazla para böl-gesine mi bölünsün?” sorularını doğurdu. Özel-likle mevcut avronun birkaç farklı avro halindeyeniden kurgulanmasından yana görüş belir-tenler Almanya’nın DM dönemine dönüp döne-meyeceğini araştırıyor, bu arada bir “KuzeyAvrosu”nun nasıl mümkün olabileceğini de sor-guluyorlar. DM ve Kuzey Avrosu alternatifleriyeni partinin doğum sancıları arasında sayılı-yor. Ancak yeni partinin, iflas halindeki GüneyAvrupa ülkelerine Berlin’den daha fazla maliyardım gönderilmesine kesinlikle karşı çıktığıbiliniyor.

Ekonomi yönetimi “avrocu”

Almanya’nın dev şirketlerini yönetenler ileBDI yöneticileri, avrodan yana çıkıyor. İş dün-yasında söz sahibi iktisatçıların da aynı dalgaboyunda olduğu gözleniyor. Nitekim Ham-burg’un dünyaca ünlü ekonomi araştırmaları

AvrupaGüN | 15 Nisan 2013 | 5

rar seçim barajını açması son derece kuşkuluFDP bünyesinde de “Merkel hükümetinin avro-nun sürmesi yolundaki ısrarlı politikalarınakarşı” muhalefet, varlığını sürdürüyor.

Aşırı sağ tuzağı

Bütün bu “karşıtlar” arasında BDI eski baş-kanlarından Hans -Olaf Henkel’in bulunması,olayın geçiştirilemeyecek kadar hızlı yayıldığınıgösteriyor. Henkel, 2011 yılında avronun en aziki bölgeye ayrılması gerektiğini savunmuş, budoğrultuda makale ve kitaplar yazmış, medyatikgücünden yararlanarak kamuoyuna yoğun birbiçimde seslenmeyi başarmıştı. Henkel’in çev-resinin, “Alternative für Deutschland” ile ya-kınlığı iyi biliniyor.

Ancak bu alternatifin, sadece uzmanlaradeğil, aşırı sağ çevrelere de hoş gelebileceği, gi-derek daha sık dillendiriliyor. Alman milliyetçi-leri DM’den vazgeçilmesine baştan beri karşıçıkmışlardı. Yine avroya karşı başından beri hu-kuki mücadele yolunda isim yapan ve konuyuher düzeyde tartışmaya açan Prof. Dr. Karl Alb-recht Schachtschneider ve Prof. Dr. JoachimStarbatty gibi “namlı” isimler, iş dünyasının enbüyüklerinden bir destek gelmemesi üzerine, bukonuda aşırı sağ çevrelerin konferans çağrıla-rına olumlu yanıt vermeye başladı. Bu eğilim,tehlikeli gidişe örnek gösteriliyor.

Bu arada SPD’li ilo Sarrazin’in tutumu dailgiyle izleniyor. Çok geniş bir tabana sahip ol-duğu, satışı 1 milyonu çok aşmış “Almanya Ken-dini İmha Ediyor“ kitabıyla ortaya çıkanSarrazin, Avrupa’nın avroya mahkum olmadı-ğını da çeşitli veriler yardımıyla "Europa brauchtden Euro nicht” (Avrupa’nın Avroya İhtiyacıYok) başlıklı son kitabında işlemişti. Sarrazin vekitapları, Alman iş dünyasının avro konusundane kadar ikircikli olduğuna bir örnek olarakgündemdeki yerini koruyor.

Pazar gününden itibaren Alman ve dolayı-sıyla Avrupa siyasetinde saatler farklı akabilir.Şu anda bir iktidar şansı olmadığı bilinen, hattayüzde 5’lik seçim barajını aşması bile mucizeolarak görülen “alternatif parti”, özellikle yerle-şik partiler içinde, Angela Merkel’in sağ koalis-yonu başta olmak üzere, ciddi oy kaybına yolaçabilir. Bu hareketlilik Sol Parti başta olmaküzere, özellikle sol politikada beklenmedik yerdeğiştirmeleri tetikleyebilir. Asıl korku bundan.�

kurumu HWWI’nin Başkanı omas Straub-haar, geçen hafta yayımladığı bir analizde, av-ronun tasfiye edilmesi durumunda AB’nin ağırsiyasal bedeller ödeyeceğini, ayrıca ekonomidede büyük açmazlar yaşanacağını savundu. DieWelt gazetesinde yayımlanan değerlendirme-sinde, Straubhaar, Alman alacaklıların yabancıborçlular karşısında açık pozisyonlarına dikkatçekerken, Almanya’nın yeni bir para biriminegeçmesi halinde, bu paranın değerleneceğini,dolayısıyla diğer AB üyelerinin paralarının dadeğer yitireceğini belirtti. Alman para biriminindiğer paralar karşısında değer kazanması, bu gö-rüşe göre, Alman ürünlerinin dünya pazarındapahalanmasına, böylece fiyat cazibesini yitir-mesine yol açacak. Özellikle diğer AB üyelerininzayıf paraları nedeniyle Almanya kökenli yük-sek kalitedeki ürünleri satın alabilecek bir para-ları olmayacak. Bu da AB pazarına bağımlı Al-man ekonomisini derinden sarsacak, “Made inGermany” rekabet gücünü yitirecek.

Ancak rakamlar her zaman herkesin istediğitabloyu vermiyor. Almanya’nın geçen yılki top-lam ihracatının yüzde 37.5’i Avro Bölgesi ülke-lerine yapılıyordu. Berlin merkezli kriz politi-kalarına karşı çıkan muhalifler, Alman ihracatıiçin Avro Bölgesi’nin eskisi kadar önem taşıma-dığına dikkat çekiyorlar. 1991 yılında, bugünküavro ülkelerine yapılan ihracatın toplam ihracatiçindeki payı yüzde 51.6 idi. Bu rakamın bugünyüzde 37.5’lere kadar gerilemesi, Güney Avrupaülkelerindeki satın alma gücünde yaşananbüyük gerilemeyle de bağlantılı kabul ediliyor.Gerçekten de 2012’de avro ülkelerine yönelikAlman ihracatı bir önceki yıla göre yüzde 2.1oranında gerilemişti. Ancak yıllar içindeki eği-lim de ortada: Bütün bu rakamlar, sözü geçenbölgenin Alman ekonomisi için artık sanıldığıkadar önemli olmadığına dair bir gösterge kabulediliyor.

Çöküşün maliyetleri

Ancak kriz nedeniyle ortak para birimi avro-nun çökmesi, avrodan çıkmakla ortaya çıkacakzararların üzerinde bir maliyete neden olacak.Sadece iflas edecek bir Yunanistan’ın Avrupamerkez bankalarının hesaplaşma sistemi dışınaçıkması bile, Almanya’ya milyarlarca avroya malolacak. Bu endişenin yıllık ciroları en az bir mil-yon avronun üzerinde olan küçük ve orta ölçekliişletme sahipleri çevresinde yaygınlaştığı bilini-yor ve bu kesimlerin sözcüleri, Hıristiyan de-mokrat iki parti CDU ve onun Bavyera’dakikardeşi CSU içinde muhalefetlerini yaygınlaştı-rıyor. Ayrıca liberal eğilimli ve eylül ayında tek-

BERLİN - Bu hafta Münih’te başlayacak olanNSU Davası’nın Türkiye’deki Ergenekon dava-larıyla son derece benzer bir yapı içerdiği ilerisürüldü. Alman gazeteci ve yazar Jürgen Elsäs-ser, küresel güçlerin gerçek derin devletleri giz-lemek için Türkiye ve Almanya’da, Ergenekonve NSU gibi iki “hayali derin devlet” yarattığını,ısrarla bunları öne çıkaran ana akım medyanınyardımıyla kamuoyunun gözünü boyamaya ça-lıştığını ileri sürdü. Alman yazar, sorularımızıyanıtladı.

- NSU ile Ergenekon’un benzer komplolar oldu-ğunu ileri sürüyorsunuz. Alman kamuoyu bu olupbitenin farkında mı?

JÜRGEN ELSÄSSER - Sadece, gelecek haftaAlmanya’da başlayacak NSU Davası duruşmalarıdeğildir yüzyılın davası. Ondan çok daha önemliolan Türkiye’deki Ergenekon davasıdır. Bu ikisibirçok açıdan karşılaştırılabilir. Ama Erdoğanrejimi, Münih’te Türk medyası için mahkemedeyer bulunmadı diye ağzını yırtarken, kendi ül-kesinde Ergenekon davasında demokrat ka-

muoyunu sopalatıyor ve gözünü korkutuyor.Hatta daha da kötüsü var: Hiçbir Alman medyaorganı bunları haberleştirmiyor.

- Neden?

JÜRGEN ELSÄSSER - Geçen hatta sonu Ber-lin’de 10 bin Türk demokrat, Ergenekon mas-karalığına karşı gösteri yaptı, bununla ilgiliAlman medyasında bir şey okuyan var mı? Al-man medyasında sadece, Sabah gibi, Erdoğanyanlısı medyaya söz veriliyor. Sabah gazetesi,NSU Davası’nı Anayasa Mahkemesi’ne götür-mek istiyor, ama Ergenekon Davası’nda da reji-min yanında hazırolda bekliyor. Erdoğan’a karşıduran Türk demokratları ve yurtseverleri iseAlman medyasınca görmezlikten geliniyor.

– Nasıl bir komplo şeması var sizce?

JÜRGEN ELSÄSSER - Ergenekon’da, yüzey-sel bir bakışla, söz konusu olan “derin devlet”tir.Sanıkların terör ve suikastlerle bir darbe hazır-ladığı suçlaması yapılıyor. Tüm sanıklar “ultramilliyetçi” olarak geçiyor, çünkü bunlar Erdo-

6 | 15 Nisan 2013 | AvrupaGüN

NSU ve Ergenekon davaları için tanım aranıyor

Benzer kurgularkuşkusu

alt oluşuma yansıtıyor. Bu alt oluşum ZwickauHücresi (Beate Zschäpe, Uwe Mundlos ve UweBöhnhardt) gerçi kirli ve kanlı işlere bulaşmıştır,ama yine de talimatla çalışan bir alt birimdir.

- Almanya ve Türkiye’de eleştirel kamuoyları sizcene yapabilir?

JÜRGEN ELSÄSSER - Her durumda önemliolan şey, temelde şimdiye dek Ergenekon’la il-gilenen Türkiye’deki eleştirel kamuoyu ile Al-manya’daki NSU davacılarının yalanlarına inan-mayan çok daha küçük eleştirel kamuoyununbir araya gelmesidir. Bu bir kampanya, bircephe!

Burada söz konusu olan, tek tek son dereceağır suçları üstlenmiş sanıkların hüküm giymesifalan değildir. Burada mesele, gerçek gölge ikti-darlar üzerinden ve küreselcilerin derin devletiaracılığıyla tüm yurtsever-cumhuriyetçi güçle-rin imha edilmesidir. �

ğan’ın İslamcı eğilimlerine ve NATO ile AB’ninTürkiye’nin ulusal bağımsızlığına yönelik mü-dahalelerine karşı Kemal Atatürk’ün ulusal dev-let düşüncesini savunuyorlar. Ergenekon’dakiiddianame ve kamuoyundaki kampanyanın şe-ması, NSU Davası’nı andırıyor: Gizli servisler-den, NATO askerlerinden ve aşırı uçlardanoluşan gerçek “derin devlet”, sanık sandalye-sinde oturan tek tek figürlere işaretle “hayali birderin devlet” kuruyor. Bu hayali derin devlet de,gerçeğinin yerine hüküm giyiyor. Ergenekon birhayali yapıdır, tıpkı NSU gibi. NSU ile ilgili kam-panyanın hedefinde, Türkiye’de olduğu gibi Al-manya’da da “ultra milliyetçiler”, yani gerçek“derin devlet”in yeni küresel yönelimine set çek-tiği için bir biçimde “sağcı” sayılan herkes var.

NSU konusunda, somut olarak şu var: AjanAndreas Temme gibi (Hessen Eyaleti AnayasayıKoruma Dairesi) insanlardan oluşan “gerçekderin devlet”, katıldığı tüm cürümleri küçük bir

AvrupaGüN | 15 Nisan 2013 | 7

BERLİN - Federal Anayasa Mahkemesi,Türk medyasına da yer ayrılması için acilbaşvuruyu sonuçlandırıp olumlu kararınıaçıklamadan hemen önce, Beate Zschäpeile birlikte dört neonazi sanığın yargılan-dığı ve 17 Nisan’da başlayacak olan NSUDavası duruşmalarında Türk ve yabancımedya- nın eksikliği, Alman milletvekille-rinin toplu tepkisine neden oldu. Türkiyekökenli üç milletvekili Sevim Dağdelen(Sol Parti), Memet Kılıç (Yeşiller) veAydan Özoğuz (SPD) tarafından MünihYüksek Eyalet Meclisi’ne yönelik kalemealınan ve 55 milletvekilinin imzasını taşı-yan bir ortak bildiriyle “olayın acilen çö-zülmesi” istendi. Bildiride şöy- le denildi:

“Bu dava kamuoyunda ve medyadabüyük bir ilgiyle takip ediliyor. NSU’- nunseri cinayetlerinde hayatını kaybeden onkişiden sekizinin Türkiye kökenli olduğugöz önüne alındığında, Türkiye kamuoyu-nun ve Türkçe yayın yapan medya kuruluş-larının bu davaya olan ilgisinde şaşırtıcıbir yan yok.

Bizler, Münih Yüksek Eyalet Mahkeme-

si’nin bu ilgiyi öngörebileceği, hatta ön-görmesi gerektiği kanaatindeyiz. Bu bek-lenti şimdiye kadar ne yazık kikarşılanmadı. Artık önemli olan, uluslar-arası kamuoyunda, medya kuruluşlarındave göçmenlerde bu dava sürecinden dışlan-dıkları algısının oluşma- sını ya da oluşanbu intibanın yerleşmesine izin verilmeme-sidir. Bu amaçla yapılması gereken, ulus-lararası medyanın, özellikle de Türk veYunan medya kuruluşlarının, hukuki dü-zenlemelerin izin verdiği ölçüde katılımla-rını sağlamaktır. Böylelikle konununaydınlatılması için gerekli şeffaflık da sağ-lanmış olacaktır.

Özellikle bu ceza davasında kamuoyu-nun ilgisinin duruşma için sunulan mekanauyması değil, mekansal tercihlerin bu genişilgiye göre ayarlanması esas olmalıdır.

Bu çağrıda imzası bulunanlar, Alman-ya’da bir mahkeme duruşmasının hem gü-venlik ve adalet normlarını sağlayacak,hem de uluslararası demokratik kamoyu-nun ilgisini karşılayabilecek şekilde ger-çekleştirebileceğinden eminiz.”

Münih için uyarı ve sonuç

21 Nisan’a kadar sürecek Viyana’dakiilginç sergi, Batı-Doğu ilişkilerinin birizdüşümü. Sergi, İstanbul büyüsünün21’inci yüzyıldaki görünümüne ışık tu-tuyor. Çalışmalardan birçoğu, mobil-yaları, ahşap ve metal eserleri,eskizleri, dokumaları, ayrıca mimariyikapsayan ve yüzyılları kuşatan kolek-siyonuyla MAK’ın sanatçılara yönelt-tiği çağrıya yanıt niteliği taşıyor. Sergi,bu koleksiyonun çağdaş sanatın mer-ceğinden görünen parçalarını içeriyor.

8 | 15 Nisan 2013 | AvrupaGüN

Viyana’da bugünün İstanbul’u üzerine geçmişten geleceğe uzanan bir sergi

Mucizenin yakaladığıişaretler!

murat gök, “border (Hammok)”, 2010,CourteSy Pilot gallery, iStanbul

VİYANA -Avrupa’nın önde gelen sanat mer-

kezlerinden Viyana’da çağdaş İstanbul ilgiyle iz-lenen bir sergi konusu oldu. Viyana TatbikiSanatlar Müzesi (MAK) bünyesinde 23 Ocak2013’te açılan ve 21 Nisan’a kadar sürecek olan"Zeichen, Gefangen im Wunder” (Mucizenin Ya-

Halil altındere, “Homage to Serge gaınSbourg”, 2005

FOTO

:MUR

ATG

ÖK

FOTO

: PİL

OTGA

LLER

Y,IS

TANB

UL

koleksiyonun çağdaş sanatın merceğinden gö-rünen parçalarını aktarmak.

Serginin çıkış noktası, MAK’ın Osmanlı kö-kenli veya Doğu’nun daha uzak köşelerinden İs-tanbul yoluyla Avrupa’ya ulaşmış genişkapsamlı sanat varlığı. Çünkü o zamanki ticare-tin geçtiği yollar, İstanbul’un Asya’yla Avrupaarasında aracı olma rolünün bir izdüşümü.

MAK, gerek koleksiyonun kapsamı, gerekViyana’nın Doğu Avrupa’ya açılan kapı olaraksahip olduğu özel konum dolayısıyla, “küreselkültür laboratuvarı” işlevini üstlenirken Avru-pa’yla Asya arasındaki değiştokuşa odaklanıyor.

“Zeichnen, Gefangen im Wunder” ayrıntılıbir şekilde bu bağlamlarla oynamakta ve anlatıunsuruna, edebiyata, başka dünyalara götürenbir okumaya ışık tutmakta. Böylece, büyük ge-nellemelere esir olmayan kişisel anlatılar üreti-

kaladığı İşaretler) başlıklı sergide çok sayıda sa-natçı işleriyle yer aldı.

Özel bir kitabı da yayımlanan MAK’taki builginç sergi için küratörler Simon Rees ve BärbelVischer, bazı ön bilgiler vermişti:

“Zeichen, Gefangen im Wunder” sergisininodağında, dünyanın en büyük metropollerindenbiri olan İstanbul’un kültürünü, tarihini ve gün-lük hayatının çeşitli yönlerini çalışmalarıylayansıtan, 1920 ile 1980 arasındaki doğmuş 33uluslararası sanatçı yer alıyor. İstanbul, yüzyıl-lardan beri birçok insanı büyüleyen bir şehir;sergi ise bu büyünün 21’inci yüzyıldaki görünü-müne ışık tutuyor. Çalışmalardan birçoğu mo-bilyaları, ahşap ve metal eserleri, eskizleri,dokumaları, ayrıca mimariyi kapsayan ve yüz-yılları kuşatan koleksiyonuyla MAK’ın sanatçı-lara yönelttiği çağrıya cevap veriyor: Sergiye bu

AvrupaGüN | 15 Nisan 2013 | 9

yeşim akdeniz, “you & me (villa malaParte)”

FOTO

:RID

VAN

BAYR

AKO

ĞLU

liyor. Bu konuya doğ-rudan dokunmayan ça-lışmaların ortak biryönü var: Özel bir kişiselangajman ortaya koya-rak küreselleşme çağındabireyin ve bireyselliğinkaybına karşı tavırları ser-gilemeleri. Sergi, açık böl-geler ile -hem farklı bakış-lara pencere açan hem demahremiyet oluşturan- dolambaçlı yollar ara-sında gidip gelen bir yapıya sahip. Sanatçılarıntek tek eserleri arasında oluşan -ve umarız, ile-ride hatırlanmaya değecek- bağlantıları ise mi-zahi bir tavır ve nesnelerin güzelliğine duyulangüven oluşturuyor.

Sergiye paralel olarak düzenlenen çerçeveprogramda sanatçılarla konuşmalar, paneller,Mario Rizzi’nin film fösterileri, Güneş Terkol’unbir tekstil atölyesi, Aslı Çavuşoğlu ve CevdetErek’in performansları yer alıyor.

Sergiyle ilgili daha geniş bilgiyi MAK’ın in-ternet sitesinden de almak mümkün.

Sergiye şu sanatçılar katılıyor:Hamra Abbas, Murat Akagündüz, Yeşim Akde-

niz, Eylem Aladoğan, Meriç Algün Ringborg, Hü-seyin Bahri Alptekin, Halil Altındere, CANAN, AslıÇavuşoğlu, Cengiz Çekil, Banu Cennetoğlu, MutluÇerkez, Antonio Cosentino, Canan Dağdelen,Lukas Duwenhögger, Cevdet Erek, Erdem Ergaz,Murat Gök, Nilbar Güreş, Sibel Horada, EmreHüner, Aki Nagasaka, Olaf Nicolai, Marcel Oden-bach, Füsun Onur, Ahmet Öğüt, Mario Rizzi, NasraŞimmes, Erdem Taşdelen, Cengiz Tekin, GüneşTerkol, İrem Tok, Uygur Yılmaz.

10 | 15 Nisan 2013 | AvrupaGüN

Canan,“ibretnüma/

exemPlary”,2009

Cengiz Çekil, “tanned JaCketS”, 1994

FOTO

:CAN

AN

FOTO

:CEN

GİZ

ÇEKİ

L

AvrupaGüN | 15 Nisan 2013 | 11

Kutu Kutu, zor bir oyun. Hele amatörbir tiyatro için, onun seyircisi için vehele Almanya’da! Ama İstasyonTiyatro görüldüğü kadarıyla bunugöze almış ve oyunu da haylice ko-tarmış; Baydur’u hiç utandırmıyor.Tabii az biraz oyunu kendisine göre,seyircisine göre uyarlayarak.Seyircinin, “Evet, olacakları anla-makta gerçekten gecikmişiz. Amadur hele...” noktasına geldiğini oyu-nun sonundaki ısrarlı alkışlardananla-yabiliyoruz.

HAMBURG - Memet Baydur, 1995’ten sankibugünleri haber veriyor. İstasyon Tiyatro İleti-şim de Hamburg’da yakın tarihe karşı kapalıolan bellekleri uyararak Baydur’u anımsatıyorizleyiciye. Hoş, ülkenin yurtseverleri, sosyalistdevrimcileri, cumhuriyetin gerçek kafa emekçi-leri ta başından beri, 80 yıldır bugünleri habervermeye çalıştılar ülke insanına. Ne yazık, ku-laklar onların söylediklerine karşı hep tıkalıydı.Ama bugün artık olan bitenleri yadsımak içinkulakları tıkamak yetmiyor. Gözlerin de yumul-ması, ağızların da kilitlenmesi isteniyor. Ya da...

“Kutu Kutu”, zor bir oyun. Hele amatör birtiyatro için, onun seyircisi için ve hele Alman-ya’da! Ama İstasyon Tiyatro görüldüğü kada-

12 | 15 Nisan 2013 | AvrupaGüN

Felaketin ne kadar farkında olduğumuz veya olamadığımızüzerine bir oyun

“Kutu Kutu” Hamburg’daseyirci önündeCELİL DENKTAŞ

yerleştirilmek istenen anlayışın hedef tahta-sında öncelikle kadınlar var. Tahire’nin kabada-yılığı sökmüyor bu karanlığın yavaşça, sinsiceetrafı sarmasına. Nergis’in, ikiyüzlülüklerdenkaçıp heykellerin çıplak ve cesur sadeliğine sı-ğınması da çare değil. Ya Canan’ın uykusunu ka-çıran şeye karşı yalnızlığı?

Tabii dönekliğin de bir başka kadına, Ayşe’yedüşmesi az öğretici değil. Karanlığı en fazla his-sedecek olanın, ona en fazla sarılan olması!Bunu hepimiz son yıllarda bol bol yaşamadıkmı? Yönetmenin kadınlar arasında tek kalmayamahkum ettiği Murat, kalıcı muhafazakâr erkekkarakter olarak bundan daha çarpıcı bir ko-numda olamazdı herhalde. Belki erkeklere karşı

rıyla bunu göze almış ve oyunu da haylice ko-tarmış; Baydur’u hiç utandırmıyor. Tabii azbiraz oyunu kendisine ve seyircisine göre uyar-layarak. Bu, Kutu Kutu’nun hak ettiği şekilde se-yirciye ulaşmasına hiç de engel değil ama.Seyircinin, “Evet, olacakları anlamakta gerçek-ten gecikmişiz. Ama dur hele...” noktasına geldi-ğini, oyunun sonundaki ısrarlı alkışlardan anla-yabiliyoruz.

Oyunun kadın karakterlerini artırmak, dahadoğrusu Tahir’i Tahire’ye çevirmek, herhaldegelmekte olan -ya da, bugün artık elle tutulurbir şekilde yaşamlarımızın ortasına gelip çörek-lenmiş olan- “yeni toplum modeli”ni vurgula-mak açısından doğru bir tercih. Ne de olsa

AvrupaGüN | 15 Nisan 2013 | 13

genel bir haksızlık söz konusu, fakat gerçek olanşu ki, ülke erkeğinin geneli kadınların geri adımatmak zorunda bırakıldıkları eşit konumlarıhızla gasp etmekten hiç de rahatsız olmuyor.Dolayısıyla gelmekte olanın, ya da çoktan gelipiçimize çöreklenenin bir tür Truva atı olmaktanadeta mutluluk duyabiliyorlar. Hoş, bunun içinbiraz da “nahiflik” gerekiyor ki, Murat’ta bu hay-lice var.

Memet Baydur’un çözümü, “güç birliği”! İs-tasyon Tiyatro İletişim bunu oldukça başarılı birşekilde seyirciye iletiyor.

Oyunu Serap Sadak yönetiyor. Tiyatronunyeni katılımcılarından Burcu Özdirik, yönetmenyardımcılığının yanı sıra oyundaki Nergis rolü-nün de altından başarıyla kalkıyor. Canan’ı can-

landıran Hanife Klein ve Murat’ı canlandıranMurat Büyükalp, zaten grubun deneyimli “ama-törleri”! Tahir/Tahire’yi oynayan Nazmiye Acarve Ayşe’yi canlandıran Fatma Kurt da grubunyenilerinden fakat sahnede bunu hiç hissettir-miyorlar. Sahnede göremediğimiz kalabalık birkadro da sahne gerisinde oyuna epeyce büyükdestek veriyorlar, belli. Tümü de üzerlerine dü-şeni hakkıyla yapmış.

İstasyon Tiyatro’nun şimdilik yalnızca dörtkez oynayacağını duyurduğu Kutu Kutu, bizleriyoğun bir şekilde yakın geçmişimizi ve bugünü-müzü irdelemeye davet ettiği için kaçırılmamayıhak ediyor. Özellikle Hamburg’da yaşayan bizTürkçeli sanatseverleri.

14 | 15 Nisan 2013 | AvrupaGüN

AvrupaGüN | 15 Nisan 2013 | 15