34
Editörden Değerli okuyucular, bu çift sayımızı bu yıl ikincisi gerçekleşen Antalya Kitap Fuarı bağlamında kitaplara, yayınlara ve yayın dünyasına ayırdık. Uğraşlarınızda kolaylıklar, Dr. mult. Harun Taner, D. Sc., Editör Yayın Dünyası 2. TÜYAP Antalya Kitap Fuarı 2. Antalya Kitap Fuarı 13-17 şubat günleri arasında Cam Piramit Kongre Merkezinde yapıldı. TÜYAP tarafından düzenlenen fuarın bu yılki teması Kitap Akdeniz’e yelken açıyor idi. Fuara bu yıl geçen yıldan daha fazla yayınevi katılmasına rağmen hedeflenen yüz bin okuyucu sayısına ulaşılamadı. Fuardan kısa kısa Geçen yıl 70 civarında olan yayıncı sayısı bu yıl 80 olarak gerçekleşti. Geçen yılın 82 bin olan ziyaretçi sayısı, bu yıl 98 bine çıktı. Yazar ve Eleştirmen Doğan Hızlan’ın 17 bin kitap bağışladığı Antalya Büyükşehir Belediyesi Doğan Hızlan kitaplığındaki kitap sayısı bir yıl içinde yapılan kitap bağışlarıyla 34 bin kitap sayısına ulaştı. Söyleşi, panel, şiir dinletisi gibi 20 etkinlik ve imza günlerinde 200 yazar okurlarla buluştu. Beş gün süresince etkinlikler kapsamında, Banu Avar, Can Dündar, Canan Tan, Doğan Hızlan, İlber Ortaylı, Muzaffer İzgü, Nedim Gürsel, Şükrü Erbaş, Türkan Şoray, Uykusuz Dergisi Çizerleri ve Penguen Dergisi Çizerleri kitapseverlerle buluştu. Etkinlik programını ve İmza günü olan yazarların listesini ilerleyen satırlarda alıntılıyoruz. Geçen yılki fuarda kitaplarını imzalayan Antalya’dan şair ve yazarların sayısı bir elin parmaklarını geçmezken, bu yıl kitaplarını imzalayan 50-60 civarında Antalyalı yazarı görmek gerçekten sevindiriciydi. Antalya Chess Express Cilt: 8 Sayı: 62-63 14-21 Mart 2013 Antalya Literary Express Cilt: 1 Sayı: 8-9 14-21 Mart 2013 Dr. mult. Harun Taner, D. Sc., Editör Fiyatı: PDF ücretsiz, basılı: 4 TL

Antalya Literary Express 8_9

Embed Size (px)

DESCRIPTION

Antalya Literary Express 8_9. sayı

Citation preview

Page 1: Antalya Literary Express 8_9

Editörden

Değerli okuyucular, bu çift sayımızı bu yıl

ikincisi gerçekleşen Antalya Kitap Fuarı

bağlamında kitaplara, yayınlara ve yayın

dünyasına ayırdık. Uğraşlarınızda kolaylıklar,

Dr. mult. Harun Taner, D. Sc., Editör

Yayın Dünyası

2. TÜYAP Antalya Kitap Fuarı

2. Antalya Kitap Fuarı 13-17 şubat

günleri arasında Cam Piramit Kongre

Merkezinde yapıldı. TÜYAP tarafından

düzenlenen fuarın bu yılki teması Kitap

Akdeniz’e yelken açıyor idi. Fuara bu yıl geçen

yıldan daha fazla yayınevi katılmasına rağmen

hedeflenen yüz bin okuyucu sayısına

ulaşılamadı.

Fuardan kısa kısa

Geçen yıl 70 civarında olan yayıncı sayısı

bu yıl 80 olarak gerçekleşti.

Geçen yılın 82 bin olan ziyaretçi sayısı, bu

yıl 98 bine çıktı.

Yazar ve Eleştirmen Doğan Hızlan’ın 17 bin

kitap bağışladığı Antalya Büyükşehir

Belediyesi Doğan Hızlan kitaplığındaki

kitap sayısı bir yıl içinde yapılan kitap

bağışlarıyla 34 bin kitap sayısına ulaştı.

Söyleşi, panel, şiir dinletisi gibi 20 etkinlik

ve imza günlerinde 200 yazar okurlarla

buluştu.

Beş gün süresince etkinlikler kapsamında,

Banu Avar, Can Dündar, Canan Tan, Doğan

Hızlan, İlber Ortaylı, Muzaffer İzgü, Nedim

Gürsel, Şükrü Erbaş, Türkan Şoray,

Uykusuz Dergisi Çizerleri ve Penguen

Dergisi Çizerleri kitapseverlerle buluştu.

Etkinlik programını ve İmza günü olan

yazarların listesini ilerleyen satırlarda

alıntılıyoruz.

Geçen yılki fuarda kitaplarını imzalayan

Antalya’dan şair ve yazarların sayısı bir elin

parmaklarını geçmezken, bu yıl kitaplarını

imzalayan 50-60 civarında Antalyalı yazarı

görmek gerçekten sevindiriciydi.

Antalya Chess Express Cilt: 8 Sayı: 62-63 14-21 Mart 2013

Antalya Literary Express Cilt: 1 Sayı: 8-9 14-21 Mart 2013

Dr. mult. Harun Taner, D. Sc., Editör

Fiyatı: PDF ücretsiz, basılı: 4 TL

Page 2: Antalya Literary Express 8_9

Antalya Literary Express cilt 1 sayı 8

2916

Fuar etkinlik programı

13 ŞUBAT 2013 ÇARŞAMBA

DÜDEN SALONU

14.00-15.00

Söyleşi: “Cumhuriyet’in İlk Yüzyılı”

Konuşmacı: İlber Ortaylı

Düzenleyen: Timaş Yayınları

15.15-16.15

Söyleşi: “ Aşktır İlaçtır”

Konuşmacı: Yüksel Pazarkaya

Düzenleyen: TÜYAP

17.45-18.45

Şiir Dinletisi: “Şiir Ve İmge”

Yöneten:: Yusuf Alper

Konuşmacılar: Yunus Koray, Gazanfer Eryüksel,

Murat Acar, Özlem Şahin

Düzenleyen: Antalya Edebiyat Platformu

14 ŞUBAT 2013 PERŞEMBE

DÜDEN SALONU

13.30-14.30

Söyleşi: “Balkanlardan Çukurova’ya Bir Sevda

Masalı Hürriyet”

Konuşmacı: Nur İçözü

Düzenleyen: Altın Kitaplar

14.45-15.45

Ahmet Tüzen

Düzenleyen: TÜYAP

16.00-17.00

Söyleşi: “Geçmişten Günümüze Antalya'da

Edebiyat Dergileri”

Yöneten: Kâmile Yılmaz

Konuşmacılar: Nuri Erkal, Neşe Karel, Hasan

Varol

Düzenleyen: Antalya Edebiyat Platformu

15 ŞUBAT 2013 CUMA

DÜDEN SALONU

13.15-14.15

Söyleşi: Gizem Dolu Macera Romanı “Baykuş

Yemini”

Konuşmacı: Yeşim Saygın Armutak

Düzenleyen: Günışığı Kitaplığı

14.30-15.30

Söyleşi: “Bir Semt, Bir Dönem, Yeni Bir

Yaklaşım: Espas”

Konuşmacılar: Semih Poroy, Selma Sancı

Düzenleyen: Sel Yayıncılık

15.45-16.45

Söyleşi: “Cumhuriyete Kalan Miras ve Türk

Gençliği”

Konuşmacı: Ramazan Demir

Düzenleyen: Akdeniz Üniversitesi

17.00-18.00

Söyleşi: “Türk Şiirinde Antalya”

Yöneten: Gazanfer Eryüksel

Konuşmacılar: Yunus Koray, Kubilay

Köktürksuvarlı, Nisa Leyla, Hasan Varol

Düzenleyen: Antalya Edebiyat Platformu

Page 3: Antalya Literary Express 8_9

Antalya Literary Express cilt 1 sayı 8

2917

16 ŞUBAT 2013 CUMARTESİ

DÜDEN SALONU

13.15-14.15

Söyleşi: “Varolmayanlar”

Konuşmacı: Doğu Yücel

Düzenleyen: Doğan Kitap

14.30-15.15

Söyleşi: “Yıldız Hilal ve Kalpak”

Konuşmacı: Banu Avar

Düzenleyen: İlkim Ozan Yayınları

15.30-16.30

Söyleşi: “Çocuğunuzun Başarısı Sizin Elinizde”

Konuşmacı: Özgün Kızıldağ

Düzenleyen: Elma Yayınevi

16.45-17.45

Söyleşi: “Feklavye”

Konuşmacılar: Semih Poroy, Turhan Günay,

Şükrü Erbaş

Düzenleyen: Sel Yayıncılık

18.00-19.00

Şiir Dinletisi: “Şiir İnsan Yanımız”

Katılımcılar: Şükrü Erbaş, Aydın Şimşek,

Şehmus Ay

Düzenleyen: Kanguru Yayınları

17 ŞUBAT 2013 PAZAR

DÜDEN SALONU

13.15-14.15

Söyleşi: “Aşk Kırgınları”

Konuşmacı: Nedim Gürsel

Düzenleyen: Doğan Kitap

14.30-15.30

Anma ve Söyleşi: “Ahmet Tüzün’ü Anma

Etkinliği: Günümüz Türk Şiiri”

Konuşmacılar: Yücel Kayıran, Mehmet Can

Doğan, Yaşar Güneş, Mehmet Mülayim

Düzenleyen: TÜYAP

15.45-16.45

Söyleşi: “Osmanlıda Aile Hayatı”

Konuşmacı: Yavuz Bahadıroğlu

Düzenleyen: Nesil Yayınları

Ayrıca 14 şubat günü saat 15.00: Doğan Hızlan

Aspendos Salonu’nda okuyucuyla buluşup

söyleşti.

İmza günleri

Antalyalı yazarlar kitaplarını ANŞOYAD ve

ANSAN standlarında imzaladılar.

Gazanfer Eryüksel

Page 4: Antalya Literary Express 8_9

Antalya Literary Express cilt 1 sayı 8

2918

KKKİİİTTTAAAPPP AAAKKKDDDEEENNNİİİZZZ ’’’EEE YYYEEELLLKKKEEENNN AAAÇÇÇTTTIII

Antalya Kitap Fuarı 13 Şubat 2013 Çarşamba

günü Cam Piramit’te kapılarını ziyaretçilere

açtı. Kuruluşumuz TÜYAP Tüm Fuarcılık Yapım

A.Ş. tarafından Türkiye Yayıncılar Birliği işbirliği

ile Antalya Valiliği, Antalya Büyükşehir

Belediyesi, Antalya Ticaret ve Sanayi Odası

katkılarıyla düzenlenen Antalya 2. Kitap Fuarı

13 Şubat Çarşamba günü saat 12.00’de

düzenlenen törenle Antalya Valisi Sayın Ahmet

Altıparmak, Antalya Büyükşehir Belediyesi

Başkanı Sayın Mustafa Akaydın, Antalya

Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Sayın Çetin

Osman Budak, Akdeniz Üniversitesi Rektör

Yardımcısı Sayın Muharrem Kılıç, Antalya İl

Kültür ve Turizm Müdürü İlhan Acar, Antalya İl

Eğitim Müdürü Sayın Osman Nuri Gülay,

Türkiye Yayıncılar Birliği Başkanı Sayın Metin

Celal, Tüyap Kitap Fuarlar Danışma Kurulu

Başkanı Sayın Doğan Hızlan, Tüyap Kültür

Fuarları Genel Koordinatörü Sayın Deniz

Kavukçuoğlu, Tüyap Fuarcılık Anadolu Fuarları

Genel Müdürü Sayın İlhan Ersözlü tarafından,

Cam Piramit, Sabancı Fuar ve Kongre

Merkezi’nde açıldı.

TÜYAP Fuarcılık Anadolu Fuarları Genel

Koordinatörü İlhan Ersözlü, fuarda kültür

yayınlarını ön planda olduğunu anlatan

Ersözlü, en çok okunan yazarların ve en çok

satılan kitapların yayınevlerinin katıldığını

kaydetti.

Türkiye Yayıncılar Birliği Başkanı Metin Celal,

Türkiye’de geçen yıl 480 milyon kitap

üretildiği, kişi başına 7 kitap düştüğünü, en çok

okuyanların ise 7-14 yaş grubu olduğu bilgisini

verdi. Celal, “Yeni nesil daha çok okuyor.

Bunda kitap fuarlarının büyük işlevi oluyor.”

dedi.

"ANTALYA’NIN EN AZ 10 BİN KİŞİLİK BİR

KONGRE VE KÜLTÜR MERKEZİNE İHTİYACI

VAR"

ATSO Başkanı Çetin Osman Budak ise

Antalya’da kitap fuarı gibi kültürel

organizasyonların daha çok yapılması

gerektiğini söyledi. Bunun için Antalya’nın en

az 10 bin kişilik bir kongre ve kültür merkezine

ihtiyacı olduğuna değinen Budak, "2016 için de

Expo ruhuna uygun, uluslararası bir kitap

fuarını şimdiden konuşmalıyız." dedi.

Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Akaydın,

Antalya’nın son yıllarda kültür ve sanatla

anılan bir kent haline geldiğine değinirken, Vali

Dr. Ahmet Altıparmak bunu aksini iddia etti.

Antalya’nın kültür ve sanatta yeterince ön

planda olmadığını vurgulayan Vali Altıparmak,

özellikle şehir merkezlerini büyük kitapevleri

ile kütüphanelerin süslediği Avrupa şehirlerine

bakıldığında bunun daha net anlaşıldığını dile

Page 5: Antalya Literary Express 8_9

Antalya Literary Express cilt 1 sayı 8

2919

getirdi. Altıparmak, Antalya’da etnografya ve

güzel sanatlar müzeleri ile yeni bir kütüphane

kurma çalışması içinde olunduğunu ifade etti.

Vali Altıparmak, öte yandan Antalya’nı

Türkiye’nin en çok okuyan şehri olduğunu

söyledi. Altıparmak, Türkiye ortalaması kişi

başına 7 olan kitap olan oranın Antalya’da 14

olduğunun altını çizdi.

Konuşmaların ardından açılış kurdelesi kesilen

fuar 5 gün boyunca 10.00-19.00 saatleri

arasında ziyaret edilebildi.

Doğan HIZLAN [email protected]

15 Şubat 2013 Fuar okurunu bekliyor

İKİNCİ Antalya Kitap Fuarı çarşamba günü saat

12.00’de gerçekleşen törenle açıldı.

Açılışta Vali Ahmet Altıparmak, Büyükşehir

Belediye Başkanı Prof. Dr. Mustafa Akaydın da

bulundu. Açılış töreninde iki ismin de

bulunması, fuarın kent açısından öneminin

bilincinde olduklarını gösterir.

İnsanların, yaşadıkları şehirlerde düzenlenen

kitap fuarı gibi etkinliklere ilgi göstermesi

gerektiğine inanırım. Vali ve belediye başkanı

gibi idari amirlerin, seçimle başa gelenlerin de

gerekli ilgiyi göstermesi ziyaretçi sayısının

artmasında rol oynar.

Gerek katılan yayınevlerinin, gerek ziyaretçi

sayısının bir önceki yıla oranla artış

göstermesinde, önümüzdeki yıllar için Cam

Piramit dışında, daha büyük mekânlara

gereksinim duyulacağını gösteriyor. Nitekim

açış konuşmalarında da gelecek yıllar için

büyük bir kültür merkezinin yapılmasından söz

edildi. Fuarın daha genişleyebilmesi ve daha

çok yayınevinin katılabilmesi için Akdeniz

Üniversitesi de katkılarda bulunacağı

konusunda söz verdi.

Pazar akşamı sona erecek fuarda birçok yazar

imza gününde okurlarıyla buluşacak, okurlar

merak ettikleri soruların yanıtını bizzat

yazarlardan alacaklar.

* * *

TURİZMİN başkenti Antalya, kültür, edebiyat,

sanat alanındaki çalışmaları ile kültür başkenti

olma yolunda yükselişe geçti.

Vali Altıparmak, Antalya’da 7-14 yaş arasındaki

öğrencilerin kitap okuma oranlarını

yükselttiklerini, Türkiye sıralamasında önemli

bir yere geldiklerini belirtti.

Yerel yönetim, önceden devraldığı yarışmaları

sürdüğü gibi, başka türlerdeki yeni

yarışmalarla da bu alanı genişletti.

Kültür başkenti olma yolunda hiç kuşkusuz

kitap fuarı eksikliğinin giderilmesi gerekiyordu,

bence fuarın açılmasıyla kültür başkentine

giden yolda epey mesafe alındı.

Antalyalılar bu fuarla kitaplıklarını

zenginleştirecekleri, sevdikleri yazarların yeni

eserlerini bulacakları gibi, yeni yazarları da

keşfedecekler.

* * *

HER kenti unutulmaz kılan edebiyat ustaları

vardır. Ne zaman Antalya’ya gelsem Ahmet

Hamdi Tanpınar’ın Antalyalı genç kıza

mektup’unu okurum. Antalya’da gözlerim

palmiye ağaçlarını tarayıp deniz ufkuna

bakarken mektuptaki bölüm belleğimde

canlanır:

Page 6: Antalya Literary Express 8_9

Antalya Literary Express cilt 1 sayı 8

2920

“Sizin sahillerinizde, o denize bakarak, o lodos

dalgalarını seyrederek, benim gençliğimde

şimdikinden çok az verimli olan meyve

bahçelerinde dolaşırken ilk şiirlerimi tasavvur

ettim ve edebiyattan başka bir şey

yapamayacağımı anladım. Yavaş yavaş bir

hülya adamı oldum.”

Tanpınar Antalya’ya 1916 sonbaharında

geldiğini yazıyor.

Antalya denince, Baki Suha Edipoğlu’nun şiirini

anımsamamak mümkün değil. Yine aynı

şekilde, Melih Cevdet Anday’ın Raziye romanı

da Antalya denince aklıma düşen

kitaplardandır. Antalya kadirbilir bir kent.

Yıllardır orada yaşayan sevgili dostum Fikret

Otyam’ın adı bir sanat galerisine verilmişti,

buna köşemde de yer vermiştim... Antalya bir

zamanlar Aydın Doğan Uluslararası Karikatür

Yarışması’nın da mekânıydı. Dünyanın en iyi ve

tanınmış karikatürcüleri buraya gelir binlerce

karikatür arasından ödül verilecekleri seçerdi.

Burada karikatürcü dostlarımla yaptığım

akşamüstü konuşmalarını hep hatırlarım.

Şiiri iyi bilen Ali Ulvi’yi, sakin konuşmalarıyla

karikatürün büyük ustası Turhan Selçuk’u,

yalnız çizgileriyle değil fıkralarıyla da

unutamadığımız Semih Balcıoğlu’yu anılarımda

hep yaşatıyorum.

* * *

DİLEĞİM, Antalya’nın kültür başkenti olma

yolundaki çalışmaların artması.

18 Şubat 2013 Kütüphaneler ve kitap bağışı

ANTALYA Kitap Fuarı’nın açılışı ve adımın

verildiği kütüphanenin yıldönümü töreni için

Antalya’daydım.

Kütüphane günden güne zenginleşiyor, okuru

artıyor. Kütüphaneye adımı veren Büyükşehir

Belediye Başkanı Prof. Dr. Mustafa Akaydın’a

teşekkür borçluyum.

Oranın gerçekleşmesinde verdiği emek için de,

Fahri Özdemir’in adını anmalıyım.

Unutmayalım ki, kütüphaneyi yaşatanlar o

kütüphanede çalışanlardır. Bu gerçeği

yinelemeliyim. Benim kütüphanemdeki genç

hanım arkadaşlarımın da emeği, yarınlar için

bana büyük umut verdi. Kitabı seviyorlar,

gelenlere yardımcı oluyorlar.

Kütüphaneye kitap gelmesi için çok hoş bir

yöntem bulmuşlar. Otel kapılarına asılan

mukavvada üç şey yazılıdır: Birincisi kahvaltı

kartelası, ikincisi rahatsız etmeyin uyarısı,

üçüncüsü de odayı temizleyebilirsiniz yazısı.

Kütüphane yönetimi de aynı onun gibi bir

kartela bastırmış, üzerinde, “Okuduğunuz

kitapları, kütüphanenizdeki bağışlanacak

kitapları bize bildirin, gelip alırız” deniliyor. Bu

çağrının arkasında da kütüphanenin telefon

numarası var. Bir telefonla kitabınızın o

kütüphaneye ulaşmasını sağlıyorsunuz, bu

davet yöntemi kütüphaneye sekiz bin kitap

sağlamış.

Ayrıca kitap sayfa ayırma kartları hazırlamışlar,

ucunda da bir mavi boncuk sallanıyor.

Okurların ilgisi, edebiyat öğretmenlerinin

çocukları buraya getirmeleri beni sevindirdi.

Antalya’ya gittiğimde orada çalışıyorum. Bir

gün yardımcıma yazı yazdırırken, sanırım

sesim biraz yüksek çıkmış. Genç bir öğrenci kız

yanıma gelerek beni şöyle uyardı:

“Kütüphaneye adınızı vermişler ama bu size

yüksek sesle konuşma hakkını vermiyor.”

Page 7: Antalya Literary Express 8_9

Antalya Literary Express cilt 1 sayı 8

2921

* * *

EDEBİYATIN iki ustası da kitaplarını

üniversiteye bağışlayanlardan.

Behçet Necatigil, Mimar Sinan Güzel Sanatlar

Üniversitesi’ne, Adalet Ağaoğlu da, Boğaziçi

Üniversitesi’ne.

Erzurum Üniversitesi’ne gittiğimde Seyfettin

Özege Kütüphanesi’ne hayran oldum, o bağışı

yapanı andım. Hepsini kendi parasıyla almış ve

buraya armağan etmiş. Eski harfli kitapların

bulunduğu kütüphane, alanında dünyada bir

numara.

Kitaplıklar aileye bırakıldığında ziyan oluyor,

çünkü artık evler bunca kitabı koruyacak

büyüklükte değil, yeni kuşağın ilgi alanları da

farklı olabiliyor.

Benim tavsiyem, kitapların türlerine göre

üniversitelere ya da kurumlara bağışlanması.

NTV Tarih’te(*) okuduklarım, bu konuyu

yeniden gündeme getirdi.

‘Evrak-ı Metruke’ başlıklı bölümde Çölgeçen

Ailesi-James Bond, Indiana Jones ve Lawrence

bir araya gelirse...’de Sami Çölgeçen’in hayatı,

torunu Sami Çölgeçen tarafından yazılmış.

İlgi çekici bir öykü, okumalısınız.

Beni bu yazıda ilgilendiren bölüm, önemli

belgelerin, arşivin yok olması. Sami

Çölgeçen’in milletvekilliğini İsmet İnönü alır ve

geçim derdi için de şöyle söyler:

“Hazinesini satsın onunla geçinsin.”

Serüven bundan sonra başlıyor:

“Sami Bey bu sözler kulağına gelince

koleksiyonundan 300 parçayı Ankara

Halkevi’ne hibe eder. Koleksiyonun listesi

Halkevi yayınları arasında ve Müze ve Sergiler

Şubesi Katalogu adıyla 1934’te Hâkimiyeti

Milliye Matbaası’nda basılır. Eserleri içinde en

önemlisi, Ahmed Karahisari’nin Kuran-ı

Kerim’idir. Sami Bey 1935’te yeniden Çankırı

milletvekili seçilir. Ne var ki kısa bir süre sonra

hayata veda eder. 1950 yılında halkevlerinin

kapatılması ile koleksiyon yok olur. Yıllardır

her fırsatta resmi kurumlar nezdinde yaptığım

başvurular ve araştırmalardan ne yazık ki

hiçbir sonuç elde edemedim.”

Bu da bağışın bir başka sorunu, bir kurum

kapanıyor, koleksiyon yok olup gidiyor.

* * *

HER şeye rağmen kitap bağışlarınızı

esirgemeyin.

(*) NTV Tarih, sayı 49, Şubat, s.18

Page 8: Antalya Literary Express 8_9

Antalya Literary Express cilt 1 sayı 8

2922

Yazın

Günlük Salâh Birsel:

Sansür: Dünyamızın bir oyunu

7 ağustos 1989 TV Tarihten Sayfalar.

Rabindranath Tagore’un [Thakur, 1861-1941]

beden rasathanesi 7 ağustos 1941’de, seksen

yaşında yıkılmış.

Kimi yazarlar anılarına son yıllarında el atar.

Ben Ah Beyoğlu Vah Beyoğlu’na elli

dördümde sarılmıştım.

Tagore da anılarını ellisinde yazmıştır. 1912

yılında. Avrupa ve Amerika’ya gitmezden önce.

Tagore:

- Belleğimizin beyaz perdesine görüntüleri

kimin çizdiğini bilmiyorum. Şu gerçek ki, bu

tablolar birer sanat ürünü. Onları yapan, olup

biten şeylerin tümünü bir fotoğraf makinesi

gibi saptamıyor. Hoşuna gidenleri alıyor,

gitmeyenleri de bırakıyor. Olayları hiç

umurlamadan büyültüyor ya da küçültüyor.

Ön planda yer alan nesneleri ikinci plana

kaydırıyor, geride saklananları da göz önüne

çıkarıyor. Kısacası işi, bir tarihçinin değil, bir

ressamın işi.

Bencesi, anıların her şeyden önce anı olmayı

bilmesi gerekir. Bunun için anılar hiç

kıpırdamadan, helvanın üstüne basmadan

beklemelidirler. Günlük tatavadan, günlük

hapır hupurdan iyice uzak durmalı, bir anılar

dünyasına – Bu, folyalakların, feleğin gönlünü

ikiye yaranların, konsantrasyon suratı

kullananların dünyası değildir – ayak basacak

günü kollamalıdırlar.

17 ağustos 1989 4 tane benexol aldığım için

uykusuzluk bütün gece başucumda şıp şıp el

vurdu.

Çin sabah vaktinde göz kapaklarım

ağırlaşmaya başlayınca, kendimi alapşap

yatağıma taşıdımsa da, yine uykunun o sevdavi

ülkesine ayak basamadım.

Alman ressamı Paul Klee de içinde yer yer

beliren yüksek ısının tuzağına düştüğü geceler

uykusuzluk vartasına kapılır. 1908 eylülünde

Page 9: Antalya Literary Express 8_9

Antalya Literary Express cilt 1 sayı 8

2923

bir gece başına yine böyle bir patpatana

gelmiştir. Ne ki, o zamanlar, otuzunda olduğu

için dışarının ayazından yılmamış, koşup

pencereyi açmış, taze ve serin havayı

ciğerlerine pompalamıştır.

Öyle bir saattir ki, bu, çevredeki apartmanların

tüm ışıkları sönüktür. Yalnız çok uzaklardaki bir

pencereden bir ışık sızıyordur. Klee o vakit

dünyada (Münih’te) birinin daha uykusuzluk

denizinde yüzdüğünü ve kendisinin gecenin

fırfırında yalnız olmadığını çakar.

Birden, bir yerlerden gani yürekli bir piyano

sesi de, bir başka yaralının iniltisi de gelmeye

başlar ki, bu da yüreğine billahlı, fillahlı bir

dostluk boca eder.

Klee çekemezlik nedir bilmez. Birini sevdi mi,

onu eksiksiz ortaya koyar. İzlenimci

ressamların başdiyakosu Manet’nin hemen

bütün yapıtlarına değer gösterir. En çok da

Absent içen adam’ına [Absinth içen adam]

kesilir. Tablonun, kendini – tonlama

çalışmalarında – iyisinden ululadığını

açıklamaktan da çekinmez.

Van Gogh’a da pek tutkundur. Gerçi onun veli

gidişli yanı içini pek açmaz, ama yine de bir

dahi olduğuna inanır.

1912’de tanıştığı ressam Kandinsky ile Franz

Marc’a pek bağlıdır. Hele ikincisini kendisinin

bir eşi sayar. Vardığı güzelliklerin çoğunu Franz

Marc’ın kendisinden önce ele geçirdiğini

söyler.

Ne var, sevmediği ressamlara kılçık atıp,

kündeyi oturtmayı da savsaklamaz.

21 ağustos 1989 Canım kalktığından,

yatmadan önce 5 bisküvi. Üstüne de nes.

Gecenin biri. İkisi. Uykusuzluğum boyuna

kaşındı durdu. Araplar, geceleyin göz

Page 10: Antalya Literary Express 8_9

Antalya Literary Express cilt 1 sayı 8

2924

yummayıp uyanık durmaya “El seher

fetheteynle” derlermiş.

Fransız şairi Baudelaire de, [1821-1867]

uykuya her gece yinelenen korkunç serüven

gözüyle bakar.

Ama insanların her gün büyük bir pervasızlıkla

uyuduğunu da ekler. Ona göre bu pervasızlık

da tehlikeyi kestirememekten doğmaktadır.

İbnülemin de [1870-1957], Mütercim Asım’ın

[1775-1820] Kamus ül Muhit çevirisinde şöyle

kılıç üşürdüğünü haber verir:

-Uykusuzluk tıp bilimine yakın duranlar

arasında ünlü bir hastalıktır. Ona tutulanlar

her gece uyanamaz. Nedeni, safra ya da sevda

ve melankolidir. Ya da onlara benzer

makule’lerden kaynaklanır.

1 eylül 1989 Mis Sokağı (cinayeti) imza

günlerinde Aziz Nesin [Mehmet Nusret, 1915-

1995] sordu:

- Ne yapıyorsun da bu kadar zayıflıyorsun?

- Tuz yok, yağ yok, şeker yok, içki yok, cigara

yok, et yok. Yani kırmızı et yok.

Page 11: Antalya Literary Express 8_9

Antalya Literary Express cilt 1 sayı 8

2925

- İyi doğrusu. Ben yapamıyorum.

İngiliz şairi Robert Browning de (1812-1889)

son yıllarını benim gibi, sıkı bir perhizle

geçirmiş. Dört dörtlük bir sakınım olmadan

insan sağlığının tahtında duramayacağı sözünü

de dilinden hiç düşürmezmiş.

Nedir, 70 yaş barajını aşmış çoğu kimselerin,

kiş kiş seslerine kulak asmadan, dünya

nimetlerini hopur küpür atıştırdığı da oluyor.

İşte benim sağlığımın kaldıramadığı şey budur:

Yaşamın kepeği. Kendimi boyuna içeceklerden,

yiyeceklerden koruyorum. Ama yine de aralık

aralık, sahneden yuvarlanıyorum.

9 eylül 1989 Bakırköy’de Özgürlük Meydanı.

Yeni Kuşak Dergisi’yle belediyenin el ele

oluşturduğu kitap sergisi. İmzada iki yazar.

Çiçeği burnunda bir genç kız gelip sordu:

- Siz günlüklerinizi yazarken kendinizi

sansürden geçiriyor musunuz?

- Nasıl?

- Ben de günlük tutuyorum. Ama insan her

istediğini günlüğüne aktaramıyor. Sözlerine

sansür uygulamak zorunda kalıyor. Benim

günlüklerimi ablam alıp okuduğu için

gizlilerimi oraya dökemiyorum. Ama bir

kolayını buldum. Herkesin okumasını

istemediğim duygularımı İngilizce yazıyorum.

Ablam İngilizce bilmediği için buna çok

bozuluyor.

Az biraz sonra günlükçü kızın yanında bir

arkadaşı belirdi:

- Sansürü sordun mu?

O zaman ben konuştum:

- Çok zor bir soru bu. Dünyamızın bir oyunu.

Ahmak, ebleh, fitne yeşerten, harala gürele,

zebani kılıklı, yılan bakışlı, taze kereste, tıngır

elek, şaşkın şapalak, zihni bozuk, gözü bağlı

şehbaz, zırtıl, gulyabani, zittirik bir sürü insanla

aynı potada kaynarız da ağzımızı açıp bir şey

söylemeyiz, söyleyemeyiz. Kimsenin kılçıklarını

meydana vuramayız. Çünkü insanlar gerçeği

değil, yalanı arıyor.

-Ama kimse bu kuralın dışına çıkmamış mı?

- Belki Lord Byron [1788-1824] çıkmıştır.

Anılarında. Nedir, ölünce karısı da anılarını

yakmış. Jean Jacques Rousseau’nun da kural

dışı olduğu söylenebilir. Bir de, Oscar Wilde

gibi İrlandalı olan Frank Harris var. O da anıcı.

O da serüvenlerini yere düşürmeden anlatıyor.

Günlükçüler arasında ise XVII. Yüzyıl Londra

kentsoylusu Samuel Pepys [1633-1703]

sayılabilir.

Page 12: Antalya Literary Express 8_9

Antalya Literary Express cilt 1 sayı 8

2926

Gide ile Leautaud da gerçekleri dillendirmekle

denizin murdar olmayacağına inanırlar.

- Günlüklerinizi günü gününe mi yazarsınız?

- Çokluk öyle. Kimi zaman da notumu alır,

ertesi gün ya da daha başka bir gün yazarım.

Günlüğe hemen saldırmamanın bir yararı

vardır. Zaman içinde ayrıntılar su yüzüne daha

bir kolaylıkla çıkar. Bu biraz da olanak işidir.

Aralık aralık öyle yoğun yaşarsınız ki,

günlüğünüze yanaşmaya vakit bulamazsınız.

Samuel Pepys bunu en şıkırdak örneğidir. O,

birikmiş günlüklerini gece yarılarında şölenden

döndüğünde, çalışma odasına kapanıp yazmak

zorunda kalır.

Acemi Salâh Birsel okuruna tavsiyeler

Yola çıkmaya teşneyseniz, Salâh Bey’in

deneme vadilerinde merakınızın atına binip

nefes almaya bile fırsat bulamadan kâh

Japonların kiraz bahçelerine, kâh Neron’un

sarayına gidersiniz. Nefes darlığı, şeker, kalp

çarpıntısı, yüksek tansiyon türünden

rahatsızlığı olanlar bir Salâh Birsel denemesi

okumaya kalkışmamalıdır.

Kurutulmuş Felsefe Bahçesi, Salâh Birsel

"Charles Chaplin’in annesi, parasızlıktan

davulu yarılsa da cumartesi oldu mu bir penilik

şebboy almadan eve gelmezmiş.” Salâh

Birsel’in, adını 14. yüzyıl Japonya’sında

yaşayan Rahip Muso’nun dağlara doğru

uzanmış, çağlayanlara benzer bahçelerinden

alan “Kurutulmuş Felsefe Bahçesi” denemesi,

bu cümleyle başlar. Onun hemen bütün

denemeleri, böyle damdan düşer gibi bir

hikâyenin ortasına bırakıverir okuru. Yola

çıkmaya teşneyseniz, Salâh Bey’in deneme

vadilerinde merakınızın atına binip nefes

almaya bile fırsat bulamadan kâh Japonların

kiraz bahçelerine, kâh Neron’un sarayına

gidersiniz. Paris’in tren istasyonlarında birazcık

oyalanıp oradan New York caddelerine

ışınlanırsınız. Dünyanın altını üstüne

getirdikten sonra “çok şükür, sağ salim ülkeme

döndüm” diyerekten yan gelip yatacağınızı

sanırsanız, adamakıllı aldanırsınız. Asıl

seyirtmece şimdi başlıyordur: Saraylar,

bahçeler, köşkler, padişah kaftanları, sultan

kayıkları, suyolları, kayıkhaneler, kiliseler,

manastırlar, sahaflar, hamamlar, lokantalar,

sabahçı kahveleri derken, emdiğiniz süt

burnunuzdan gelecek ve okurluktan istifa

mırıltıları arasında Salâh Bey’in yüz metre

gerisinden yayan yapıldak, üst baş perişan, dil

bir karış dışarıda, oflaya puflaya denemenin

bitiş çizgisine ulaşmaya çalışacaksınız. Uzun

lafın kısası; nefes darlığı, şeker, kalp çarpıntısı,

yüksek tansiyon türünden rahatsızlığı olanlar

bir Salâh Birsel denemesi okumaya

kalkışmamalıdır.

Page 13: Antalya Literary Express 8_9

Antalya Literary Express cilt 1 sayı 8

2927

Ev içi gezgini

Şimdi, söz meclisten dışarı, şu bizim paragrafı

okuyan yahut bir Salâh Birsel kitabını

karıştırmaya duran acemi okur sanır ki, bu

adam bütün ömrünü dünyayı arşınlamakla

geçirmiştir. Hayır, hayır! O bir gezgin değildir.

Gezindiği olur ama evin içinde, salonda! Onun

koridor voltaları pek meşhurdur. Mesela 3

Mart 1988 tarihli günlüğüne şöyle yazar:

“Kafamın içini, la vallah, daha çok ışıldatmak

için bir haftadır salonla yatak odası arasında

fıştıkladığım voltaları artırdım. Kimi geceler

altmışa, yetmişe çıkarıyorum. Dün seksen

voltayla kendi rekorumu kırdım.”

Ee, ne demek şimdi bu? Şu demek: Salâh

Birsel’in çokbilmişliği gezginliğinden değil, çok

okumuşluğundan gelir. Onun coğrafyası

kitaplardır. Günlükler, biyografiler,

seyahatnameler, anılar, şuara tezkireleri,

tarihler ve akla hayale gelmedik ıvır zıvır

kitabı… Salâh Bey, bir edebiyat arkeologudur.

Okuduklarıyla yeni bir dünya kurabilen nadir

yazarlardan biridir. Kafasının bir yarısı işinde

gücünde iken öbür yarısı Evliya Çelebi

Seyahatnamesi’nde, Barbaros Hayreddin’in

hatıratında, J. J. Rousseau’nun İtiraflar’ında,

Ahmet Rasim’in Şehir Mektupları’nda,

Nerval’in Doğu Yolculuğu’nda, Flaubert’in

yahut Kafka’nın mektuplarında, Papini’nin,

Gide’in, Leautaud’un günlüklerinde haldır

haldır çalışıyordur.

Salâh Birsel’in denemeleri bir insanlık

galerisidir. Dünya dolusu kitaptan derleyip

getirdiği olaylar, insanlar ve kelimeler zihninde

ha bire fink atıp durmaktadır. Durmaz olayları

konuşturur; ister ki okur bunların salıncağında

sallanırken kendiliğinden bir sonuca varsın.

Denemeden muradı, bir şeyleri sevdirmektir.

Şöyle der bir yerde: “Şu gizli kalmasın ki,

benim hemen hemen bütün yazılarımda bir

uyarı, bir dürtü vardır. Denemelerimde boyuna

insan sevgisinden, doğa sevgisinden, sanat

sevgisinden, kitap sevgisinden açışım insanları

güzel ve iyi olan şeylere çekmek içindir. (…)

Şuna inanırım ki toplumun mutluluğu,

insanoğlu yüreğinin arınmasıyla

gerçekleşebilir. İnsanların içine tek tek iyilik

paraşütleri indirmeden toplumun kendine

gelebileceğine hiç inanmamışımdır.”

Salâh Bey Tarihi’ni oluşturan beş kitap (Ah

Beyoğlu Vah Beyoğlu, Boğaziçi Şıngır Mıngır,

Kahveler Kitabı, Sergüzeşt-i Nono Bey ve Elmas

Boğaziçi, İstanbul/Paris) dışındaki eserlerinin,

ki deneme, mektup, günlük, şiir, bir roman ve

incelemeler dâhildir buna, uzun zamandır

baskısı bulunmuyordu. Bendeniz, bu

durumdan yakınarak “Salâh Bey’e bir yayıncı

yok mu?” diye sormuştum bir yazımda. Her

biri başka başka yayınevlerinden çıkmış ve

artık yalnız sahaflarda bulunabilen bu kitapları

bir yayınevinin toplu halde basması gerektiğini

dile getirmiştim. Şimdi o arzumun

gerçekleşeceğine dair bir ilk adımı görmenin

sevincindeyim. “1001 Gece Denemeleri”

dizisinin üçüncü kitabı Kurutulmuş Felsefe

Bahçesi (Sel Yayıncılık) yeniden yayımlandı.

Dilerim kitap, Salâh Birsel’le hiç tanışmamış

okurların eline ulaşır. Onun yeni okurlar

kazanması, deneme türünün daha çok tanınıp

sevilmesi için önemlidir. Dilin günbegün

daralıp yozlaştığı, has edebiyatın kan

kaybettiği bir dönemde edebiyat ve Türkçe

sevgisini çoğaltacaktır Salâh Birsel külliyatı.

Genç okurların, “Edebiyat benim ekmeğim,

suyum, havam, ateşim ve eşimdir. Ben gerçek

bir edebiyat ürünü karşısında ya önümü ilikler,

ya da hazırola geçerim.” diyen bir yazarı

tanımaya hakkı vardır.

Salâh Bey denemeciliğinin numunesi

Kurutulmuş Felsefe Bahçesi için Salâh Birsel

denemeciliğinin numunesi dense yeridir.

Kitaptaki on bir deneme; yazarlar, kitaplar,

fotoğraflar, aynalar, şehirler, bahçeler,

yolculuklar, dostluklar ve insanın güneş

görmemiş iç coğrafyasından söz açarken okuru

edebiyatın hazlar bahçesine davet eder.

Page 14: Antalya Literary Express 8_9

Antalya Literary Express cilt 1 sayı 8

2928

Kitabın ilk denemesi “İstanbul’dan Roma’ya

Ayakta Yolculuk”ta, şairlerin, denemecilerin,

romancıların yaşadıkları mekânları nasıl

değiştirdiğini anlatır Salâh Birsel. “Yitik

Kuşak”ta Scott Fitzgerald ve eşi Zelda ile

Gertrude Stein ve Proust’un serüvenleri çıkar

karşımıza. “Ziya Osman Fotoğrafçıda”

denemesinde, Saba’nın çektiremediği o

fotoğrafın hikâyesinden başka nice acaib ül

garaib fotoğraflar sinema perdesine çıkarılır.

“Kurutulmuş Felsefe Bahçesi” denemesi, bolca

çiçeklerden açsa da, hüzünlü bir sonla biter:

“Böyle bir dünyada ister kurutulmuş, ister

kurutulmamış olsun elbet felsefe bahçelerine

gerek duyulmayacaktır.” “Fırıldak Sarısı” ise

dostluk üzerine adamakıllı düşündürür

okuyanı. Kısacık “Saman Çöpleri”

denemesinde anı, günlük ve otobiyografi

yazarlarının kaçamak güreşmelerine eğilir

Birsel. Kitaptaki her deneme, edebiyat

okurunun bir yanından kapılıp gideceği

konulara açılır. Hemen hepsinde bir aşinaya

rastlamak an meselesidir. Bu yüzden Salâh

Bey’in denemeleri, sürekli başka kitaplara,

başka yazarlara götürür sizi. Onu, elinizde

kâğıt kalemle okumanız gerekir, hiç

duymadığınız kitapların, ruh akrabanız

olduğuna vehmettiğiniz yazarların adını not

etmek için. Elbet bir de ilk kez duyduğunuz

‘Salâhça’ kelimelerin altını çizmek için…

Birsel’in o kendine mahsus “eğlen- gör- işit”

yöntemiyle kaleme getirdiği denemeler, “hiç

merak etmediği ya da merak etmeyi aklından

bile geçirmediği kimi konuları”, bilgileri ipe

dizerken, okurun “yaşam görgüsünü genişletir,

bakış çevresini durduğu yerden ötelere

kaydırır.” Hiçbir şey yapmasa, ince ince

gülümsetir insanı, “vay be!” dedirtir. İçinde

daha çok okumaya, onunla da kalmaz,

yazmaya dair kıvılcımlar çaktırır.

Eski okurlar, dilinizi yıkayıp durulamak için

Kurutulmuş Felsefe Bahçesi’ni bir kez daha

okuyun. Yeniler, siz uzun sürecek bir ziyafete

oturuyorsunuz, o bahçeye sessizce girin ve

zevkine varın okumanın!

Yaratıcı Yazarlık üstüne

Doğan Hızlan’ın kaleme aldığı, üç kısımdan

oluşan ve geçen hafta yayınlanan dizi yazıyı

bütünlük içinde sunuyoruz. Umarız genç

ve/veya yeni yazarlara yol gösterir.

20 Şubat 2013 Yazarlığa niyet okurluğa

kısmet

YARATICI YAZARLIK konusunda birçok kurs

açıldı, birçok kitap yayımlandı. Hiç kuşkusuz

bazı tartışmaları da beraberinde getirdi. Çünkü

yararlı bir yanı olduğu kadar aldatıcı bir yanı da

var. Birinci soru şu olmalı: Yaratıcı yazarlık

kursuna giden biri gerçekten yazar olabilir mi?

Benin yanıtımı merak ederseniz, yazayım. Eğer

yetenek varsa, bu yeteneğini donanımlı kılar,

içindeki yazarlık tohumunu yeşertebilirse,

pekâlâ olabilir.

Ben bilgi kadar yeteneğe de inanırım.

Gelin görün, bu işin eğitimini alanlar bile

mutlaka yazar olmuyorlar. Yani ispatlanmış,

böyle bir süreç yok.

Ancak, bu kurslara, bu çalışmalara gidenlerin

bir başka açıdan geliştikleri kanısındayım. İyi

bir okur olabilirler, bunu da küçümsemesinler,

en azından edebiyatı tanıyorlar, dünya

edebiyatının ünlü yapıtlarından haberdar

oluyorlar.Yaratıcı Yazarlık sözü beni her zaman

düşündürmüştür. Yaratma sözünün dışlandığı

bir yazarlık biçimi var mı? Ben bilmiyorum,

bilenler beni uyarsın.

Yaratıcı Yazarlık kurslarının bir faydalı, bir de

zararlı yanı vardır.

Eleştirmen, denemeci, edebiyat uzmanı,

öğretim üyesi kişinin verdiği bilgiler büyük

Page 15: Antalya Literary Express 8_9

Antalya Literary Express cilt 1 sayı 8

2929

ölçüde nesnel olabilir, ama bir romancı

romanı, bir şair şiiri, bir öykücü öyküyü

anlatırken örnekler verirken acaba kendi

anlayışından sıyrılabiliyor mu? Yoksa kendi

edebiyat anlayışının izini sürüp, onları da

peşinden mi götürüyor? Kendi anlayışını mı

onlara öğretiyor.

Benim değişik mesleklerden arkadaşlarım, bu

kurslara gittiler, hiçbirinin hedefinde yazar

olmak yoktu, sadece iyi bir edebiyat okuru

olmak için bunu seçmişlerdi.

Genel bir edebiyat tarihini gözden geçirdiler,

dünya edebiyatının okunması gerekli olan

eserlerinin adını öğrendiler, bunları okuma

yöntemi konusunda bilgi sahibi oldular. Bu

kadarı bile bu kursların yararı için yeterli.

Yazar olmaya gelince, herkes nasibi kadar bu

işten yararlanır.

* * *

BEN kendi yorumumu yaptıktan sonra, beni bu

yazıya götüren nedenleri açıklamalıyım.

Hürriyet Gösteri (1) ile Varlık dergisinde (2) bu

konuda çıkan yazılara bir dipnot koyma gereği

duydum. Değişik yazarların görüşlerinden bir

bölümü yansıtacağım.

Kaynaklarda, olumlu ve olumsuz düşünceler

çarpışıyor, ben bu çarpışma arenasından bazı

sahneleri okurlarıma ileteceğim, bu konuda

seçim yapma aşamasında olanlara da katkıda

bulunmak isterim.

Yalnız dergi sayfalarında değil, ayrıca

kitaplarda da Yaratıcı Yazarlık için birçok bilgi

bulabilirsiniz.

Şimdilik bunlardan üçünün adını verebilirim:

Semih Gümüş’ün Yazar Olabilir miyim?-Yaratıcı

Yazarlık Dersleri, Murat Gülsoy’un

Büyübozumu: Yaratıcı Yazarlık, Roland

Fishman’in Yaratıcı Yazının Sırları.

Gerek kurslarda söylenenler, gerek kitaplarda

yazılanlar, edebiyatı seven ama onunla fazla

haşır neşir olmayanlar için bir fırsat. Daha

doğrusu edebiyatla ilgilenmeyen birinin

işinden çıktıktan sonra dünyasını

zenginleştirecek, hayata ve dünyaya daha ilgi

çekici bir gözlükle bakmasını sağlayacak bu

kurslar. Şimdi yazacağım birilerini kızdırabilir.

Edebiyatın hobi yapılması da güzel bir şey, bir

kişi için kazanç.

Ama kimsenin de şevkini kırmayalım, belki bu

bilgilerle, içindeki cevheri keşfeden de çıkar

aralarından.

İki tarafı keskin bir bıçaktan söz ettiğimizi

unutmayalım, bu kurslar sonunda ben oldum

diyenlere de rastlayabiliriz.

* * *

BU konuyu sürdüreceğim.

1) Hürriyet Gösteri dergisi, sayı 308, Ocak-

Şubat-Mart 2013

2) Varlık, sayı 1265, Şubat 2013

21 Şubat 2013 Çok yönlü bir çalışma

M. SADIK ASLANKARA, Yaratıcı Yazarlık

işliklerinde ‘drama’dan yararlanmak (1)

yazısında, yaratıcı yazarlığın geldiği yeri

özetliyor:

“Gerçekten de yaratıcı yazarlık kursları artık bir

zamanların video kulüpleri, günümüzün

bilgisayar marketleri, cep telefonu istasyonları,

internet kafeleri gibi revaçta olan, belirgin

ivmeye sahip konum belirliyor”. Yazar, bu

çalışmalarda tiyatro yazarlarına, drama

rehberliğini üstlenebilecek kişilere de yer

verilmesi gerektiğini belirtiyor. Ayrıca, bu

kursların/derslerin amacını da şöyle özetliyor:

“Yazarlık eğitimi vermek usta yazarlık değil

usta eğiticilik gerektirir. Burada yazarlık

Page 16: Antalya Literary Express 8_9

Antalya Literary Express cilt 1 sayı 8

2930

eğitiminden çok daha önemli bir yaklaşım öne

alınmalı: Kişilerdeki yazarlık yeteneğinin açığa

çıkarılıp bunun öncelenmesini sağlamak”.

Kanımca, buraya katılanların çoğunluğu da

böyle bir amaç güdüyor.

* * *

VARLIK DERGİSİ’NDE Yaratıcı Yazarlık (2)

dosyasını Barış Acar ile Mesut Varlık

hazırlamış.

İkisinin yazılarından Yaratıcı Yazarlık’ın

dünyadaki geçmişi hakkında bilgi sahibi

olabilirsiniz.

Barış Acar, Yaratıcı Yazarlık Endüstrisi (Bir

Tarihsel Arka plan Okuma Denemesi)’nde

Avrupa ve Amerika’daki tarzının çoktan

bittiğini, ancak üniversite kürsülerinde

kendine yer bulamayan modern edebiyatı

okura tanıtmakla bir işlevi yerine getirdiğini

savunuyor:

“Edebiyatın, çarpık ders kitaplarının

gösterdiğinin aksine bir zorunluluk değil,

özgürlük alanı olduğunu, günümüz

edebiyatının geçmiştekiyle radikal farklılıklar

taşıdığını, dünyaya bakmada bambaşka yollar

olabileceğini göstermek. Kafka’yı, Borges’i,

Beckett’ı, Kundera’yı, Carver’ı, Oates’u ve

Melih Cevdet’i, Cansever’i, Burak’ı, Edgü’yü,

Mungan’ı kitlelerle bir araya getirmek... yani

bildiğimiz örgün eğitimin yapması gereken

öğretim faaliyetini onun yerine üstlenmek.”

Mesut Varlık’ın, ABD’de yaratıcı yazarlığın

doğuşuna ve gelişimine dair tarihsel notlar’da

yaratıcı yazarlığın uygulanışı ve uygulayanı öne

çıkarmasına katılıyorum.

Aslında bu hareketin önemi ve edebiyata

katkısı da bu açıdan değerlendirilmelidir:

“Yaratıcı yazarlık dersi verenlerin ifadelerine

bakıldığında, dersin içerik yapısı konusunda,

bilinen kompozisyon dersinden çok da farklı

olmayan bir müfredatla karşılaşılır. Ancak

yaratıcı yazma derslerini farklı kılan, içerik

yapısından çok, dersin uygulanış biçimi ve

öğretmenin kendisidir”.

Elif Batuman, “Gerçek bir diploma alın”

yazısında, yazarlığın anatomisini gündeme

getirdikten sonra, yazarlar/yazarlık için

söyledikleri, yazanlar için de yazmaya

başlayacaklar için de, okunması gereken

saptamalarda bulunuyor: “Edebiyat yazarlığı,

doğası gereği seçkinci ve pratiklikten uzaktır.

Hastalığı doğrudan iyileştirmez ya da genellikle

hayırsever amaçları destekleyecek kadar para

kazandırmaz. Yazarlık, narsisist ve savurgan

olduğundan şüphelendiği için, program

tarafından disiplin altına alınmalıdır.”

* * *

YARATICI YAZARLIK konusunun başka

ülkelerdeki tarihini öğrendikten sonra, bizim

yazarlarımızın da ne düşündüğünü merak

etmez misiniz?

Sıra ona da gelecek.

1) Hürriyet Gösteri Dergisi, sayı 308, Ocak-

Şubat-Mart 2013

2) Varlık, sayı 1265, Şubat 2013

22 Şubat 2013 Yazar olabilirsiniz ancak...

ÇOK bilinen, çok da yinelenen bir sözle yazıya

başlayacağım.

Okumadan, iyi bir okur olmadan yazar

olunmaz!

Bazı kimselerle karşılaşmış ve şaşırmıştım.

Yıllar önce, genç bir şair adayı demişti ki,

“Hemen hemen hiçbir şairi okumadım, çünkü

kendi şiir dünyamı etkilemesin, bozmasın

istedim”. İlkel dehalara inansam da çok ender

görülen bir hadise olduğunu bildiğim için,

Page 17: Antalya Literary Express 8_9

Antalya Literary Express cilt 1 sayı 8

2931

nezaketle ona bazı adlar önerdim ve iyi

çalışmalar dileyerek görüşmeyi bitirdim.

Semih Gümüş’ün Yazar Olabilir miyim?

Yaratıcı Yazarlık Dersleri kitabı (Notos Kitap)

için yazdığı Önsöz’ündeki son paragrafı

okuyun. Yazar adaylarına yol gösterici bir

nitelik taşıyor:

“Şuna inanıyorum: Doğru bir okuma biçimi

edinmiş, dolayısıyla okuduklarının anlamlarını

kendi başına sökebilen ve kendi yazdıklarını

bütün yazınsal öğeleri soyutlayarak

çözümleyebilen, eleştirebilen yazar adayı, aynı

zamanda okumayla yoğun ve sürekli bir ilişki

içinde yaşamayı başarabilirse, yazmayı da er

geç başarır.”

Meraklı birinin önce kitap okuması, sonra da

bu kitaplar aracılığıyla bir özeleştiri yapması

gerekiyor. Ayrıca kendisi dışında üçüncü bir

şahsın da eleştirisini dinlemesini anımsatalım.

Bazı yazar adayları, yazılarını saklarlar ve bir

türlü gün ışığına çıkarmazlar, belki kendilerince

haklı gerekçeleri vardır ama başkasının

eleştirisini öğrenmeyen biri kendi durumunu

nasıl değerlendirecek?

Başkalarına göstererek kendini bir tehlikeden,

megalomani batağından kurtaracak oysa.

Bunca kitap okudum, bunca ders aldım, artık

yazar oldum, demek gafletine düşmeyecek.

* * *

OKUMA kurslarına katılanlar hangi tür kitaptan

zevk aldığının da farkına varacak. Ama eğer

sadece kendi zevki doğrultusunda kitap

okursa, edebiyatı geniş alanda değerlendirme

yetisini kazanamaz, sadece o türün bir

meraklısı olarak kalır.

Yazdığı edebiyatın dilini iyi bilecek, edebiyat

tarihinin ana hatlarını öğrenecek, ondan

sonraki aşamada seçim yapacak.

Semih Gümüş’ün kitabının sonunda ustaların

öğütleri, kendilerine göre düşünceleri yer

alıyor. Hepsini uygulayın demem ama hiç

olmazsa bu yazılar neyi kabul edeceğinizi neyi

reddedeceğinizi size öğretecek.

Ben bu sözlerin içinde en çok Ernest

Hemingway’in sözünü beğendim:

“Hepimiz, kimsenin usta olamayacağı bir

zanaatın çıraklarıyız.”

Yazarların yazarlık ve yazmak üzerine

söyledikleri kendi metotlarıdır aslında... Kendi

yazın kuramlarıdır. Kuramları bizi bilgili kılar

ama yaratıcılığı ne derece etkiler? Ben bunun

kesin yanıtını bulamadım.

Roland Fishman’ın Yaratıcı Yazının Sırları

(Notos Kitap) adlı kitabı okunmalı, bir yazarı

sadece bilginin ve kuramın içine hapsetmiyor,

onu özgür bırakıyor. Ama nasıl özgürlük,

disiplinli bir özgürlük. Yaratıcı yazarlığın belki

de en önemli yolu, yöntemi bu. Öğrendiğini

kullanmak ama kullanmadan önce unutmak.

Yeniden kendi kurallarını koymak. Edebiyatın

hizmetinde işe başlamak ama edebiyatın

efendisi olarak yazmak.

Eğer yazacak düzeye geldiyseniz, destek de

bulduysanız durmadan yazın.

Belleğim beni yanıltmıyorsa,

Çehov’un sözü size yol göstersin. “Yazın,

mutlaka yazın, yazacak bir şeyiniz yoksa onu

yazın.”

Yaratıcı Yazarlık atölyeleri konusunda bazı

kişilerin görüşlerini öğrenmek mümkün ama

yaratıcı yazarlık kurslarına, derslerine

katılanların düşüncelerini öğrenemiyoruz.

Varlık’taki soruşturmada, Hüseyin Peker,

Hüseyin Cöntürk’ün Yordam Dergisi

çevresindeki toplantılardan yararlandığını

açıklıyor. Şehmus Ay gibi düşünenlerin sayısı

da az değil:

Page 18: Antalya Literary Express 8_9

Antalya Literary Express cilt 1 sayı 8

2932

“Yazarlığın okulu yoktur. Sahici yazarlar,

kitapların büyülü evreninde kendi yollarını

kendileri çizer.”

* * *

BEN bu kursların yazardan çok, iyi okur

yetişmesinde etkili olduğu kanısındayım.

ANTALYA’DA BASIN HAYATI (1920-1950)

ÖZET

Antalya’da basın hayatı, 1920 yılında Haydar

Rüştü (Öktem) Beyin, “Antalya’da Anadolu”

isimli gazeteyi yayınlaması ile başlamıştır. Bu

gazete, Millî Mücadele süresince önemli

görevler yerine getirmiştir. Antalya İlinin

merkezinde, “Antalya’da Anadolu” gazetesini,

daha bir çok gazete ve derginin yayını takip

etmiştir. Bunun yanında, incelediğimiz

dönemde (1920-1950), Antalya’nın

ilçelerinden birisi olan Alanya’da da, bir

gazetenin yayınlandığını görmekteyiz. Ancak,

Antalya’da yayınlanan gazete ve dergilerin,

büyük bir çoğunluğu kısa süreli olmuştur.

Antalya’da yayın hayatının başladığı

dönemden günümüze, sadece, “Antalya

Gazetesi” ile, daha geç dönemde

yayınlanmaya başlayan “İleri Gazetesi”

gelebilmiştir.

Antalya’da gazete ve dergiciliğin yanında,

matbaacılık sektöründe de fazla bir ilerleme

görülmemiş ve uzun yıllar bir matbaa, halkın

ihtiyacına cevap vermeye çalışmıştır. 1940’lı

yıllarda ise, matbaa sayısında bir artış

meydana gelmiştir.

Böylece bütün olumsuz şartlara rağmen,

Antalya’da yayınlanan gazete ve dergiler, millî

kültürün gelişmesine önemli katkılar

sağlamıştır.

Anahtar Kelimeler: Antalya Basını, Antalya’da

Anadolu, Alanya Postası, Doğu, Çağlayan, Türk

Akdeniz.

Giriş

Antalya’nın yerel basını hakkında, bu güne

kadar kapsamlı bir çalışma yapılmamıştır. Bu

sahada yapılacak olan incelemelere ışık

tutmak için, Antalya’da Basın Hayatı (1920-

1950) isimli bu çalışmayı hazırladık. Tespit

ettiğimize göre, Antalya’da 1920 yılında

başlayan basın hayatı, günümüzde de yoğun

bir şekilde devam etmektedir.

Ancak, bu çalışmamızda, 1920-1950 yılları

arasında, Antalya Vilâyeti’nde çıkan gazete ve

dergileri inceleyeceğiz. Alanya hariç

Antalya’nın diğer kazalarında bu yıllarda

herhangi bir süreli yayına rastlayamadık.

Dolayısıyla Alanya’da, bu dönem içinde

yayınlamış olan bir gazeteyi de, çalışmamız

kapsamına dâhil ettik. Bu bağlamda,

Antalya’da mevcut olan matbaalar da,

çalışmamızda ele alınacaktır.

I- Gazeteler

1. Antalya’da Anadolu Gazetesi

Mondros Mütarekesi’nden (30 Ekim 1918) beri

Ege’nin ve İzmir’in Türklüğünü savunan,

Rumların ve İtilâfçıların bütün saldırılarını tek

başına göğüsleyen Anadolu ve Duygu

gazeteleri sahibi Haydar Rüştü (Öktem) Bey

de, Yunanlılar tarafından hedef alınan kişiler

arasındaydı. Haydar Rüştü Bey, Yunanlıların

baskısı sonucu İzmir’den ayrılarak Antalya’ya

geldi1.

Antalya’ya gelen, Haydar Rüştü Bey tarafından

19 Aralık 1920 tarihinde, Antalya’nın ilk

gazetesi “Antalya’da Anadolu” adı ile

yayınlandı. Gazetede; 6 Mart 1922 tarihinden

itibaren, Haydar Rüştü, “sahip ve ser

muharrir” olarak gösterilmekte ve sorumlu

müdürlüğünde Hafız Zühtü’nün üzerinde

Page 19: Antalya Literary Express 8_9

Antalya Literary Express cilt 1 sayı 8

2933

olduğu belirtilmektedir. Antalya’da Anadolu

Gazetesi, 1922 yılının Haziran ayından itibaren,

4 sayfa olarak yayınlanmaya başlamış ve ayrıca

gazetenin fiyatı da 100 paradan 5 kuruşa

çıkmıştır2.

Cumartesi hariç her gün iki sayfa olarak

yayınlanan gazetenin idarehanesi, debboy

karşısında idi. Antalya’da Anadolu Gazetesi, 10

Eylül 1922 tarihli ve 533.nüsha ile yayınına son

vermiştir3.

Antalya halkı, Haydar Rüştü’nün hizmetlerini

unutmamış ve Cumhuriyet Halk Fırkası Antalya

Heyet-i Merkeziyesi onu ve Mustafa Necati’yi

fahri hemşeriliğe kabul ederek

onurlandırmıştır(25 Aralık 1925). Bunun

yanında Antalya Vilâyeti Belediye Dairesi de, 7

Kasım 1925 tarih ve 878 sayılı karar uyarınca,

Haydar Rüştü ve Mustafa Necati’yi fahrî

hemşehriliğe kaydetmiştir4.

2. Antalya Gazetesi

Antalya Gazetesi, 8 Eylül 1338/1922 tarihinden

itibaren, günlük olarak sahipleri tarafından

yayınlanmaya başlanmıştır. Antalya

Gazetesinin İmtiyaz Sahibi; Mehmet Emin

Efendi’dir. Yazı İşleri Müdürü de; Mehmet

Enver Bey’dir. Zeki, Mustafa ve Şefik Beyler

ise, gazetenin muharrirleridir. Antalya

Gazetesi, kendi matbaasında basılmaktadır.

1925-1926 tarihlerine ait bilgilere göre,

gazetenin günlük baskı adeti; 500 ile 750’dir5.

Antalya Gazetesinin 24 Ocak 1924 ile 16 Ocak

1925 tarihleri arasında çıkmış olan 100

civarında ki nüshası; Sun-İnan Kıraç Akdeniz

Medeniyetleri Araştırma Enstitüsü’nde

bulunmaktadır.

Antalya Gazetesi’nin 4 Mart 1340/1924 tarihli

nüshasında sahibinin; Mehmet Emin Bey,

İdarehanesinin; kendi matbaasında olduğu ve

gazetenin, Antalya’nın Şarampol semtinde

hususî dairesinin bulunduğu yazılmaktadır.

Ayrıca, gazetenin başlığı yanında; “Halka

faydalı, memlekete yararlı, mesleğimize uygun

yazılara gazetemiz açıktır. Gazeteye girmeyen

yazılar geri verilmez. Gönderilecek yazılar ile,

yazı işleri için imtiyaz sahibine müracaat

olunur” ibaresi bulunmaktadır. Yine gazetenin

ismi olan “Antalya” yazısının altında da

“Cumartesiden başka her gün çıkar. Halkçı

gazetedir” denilmektedir.

Adı geçen, enstitüde bulunan gazete

nüshalarının fiyatının, 5 kuruş olduğunu

görmekteyiz. Bunun yanında, Antalya

Gazetesinin; 4 sayfadan müteşekkil olduğunu

ve ayrıca her sayfada 5 sütun yazı

bulunduğunu tespit etmekteyiz.

Antalya Gazetesi, günümüzde de

yayınlanmakta olup, bazı sayıları Türkiye

Büyük Millet Meclisi Kütüphanesinde ve Milli

Kütüphanede bulunmaktadır6.

3. Akdeniz Gazetesi

Günlük ve siyasî mahiyette olmak üzere,

Antalya’nın merkezinde çıkan Akdeniz

gazetesi; 9 Mart 1341/1925 tarihinden

itibaren yayınlanmaya başlamıştır. Akdeniz

Gazetesinin İmtiyaz Sahibi ve Baş Yazarı,

Doktor Ferruh Niyazi Bey’dir. Gazetenin

Sorumlu Müdürü; Kazım Azimet Bey’dir. Yine,

gazetenin yazı heyetinde; Lütfi Mustafa, Niyazi

Recep, Akif, Necati Kayı Alp, Mustafa Cavit,

Fuat Atalay ve Nafiz Beyler bulunmaktadır.

Ayrıca, Akdeniz Gazetesinin kendi matbaası

mevcuttur7. Bunun yanında, Akdeniz Gazetesi,

haftada iki defa, cumartesi ve çarşamba

günleri çıkmaktadır. Gazetenin boyutu ise,

30X45.5 dur.

Akdeniz Gazetesi’nin, Atatürk Üniversitesi

Kütüphanesi’nde ve Türkiye Büyük Millet

Meclisi Kütüphanesi’nde muhtelif sayıları

bulunmaktadır8.

4. Yeni Türkiye Gazetesi

Page 20: Antalya Literary Express 8_9

Antalya Literary Express cilt 1 sayı 8

2934

1 Ocak 1342/1926 tarihinde yayın hayatına

başlamıştır. Yeni Türkiye Gazetesi haftada iki

defa yayınlanmaktadır. Yeni Türkiye

Gazetesi’nin İmtiyaz Sahibi ve Sorumlu

Müdürü, Sabri Mağmumi Bey’dir. Gazetenin

Baş Muharriri Azmi Bey ve Muharrirleri de,

Doktor Cemil Süleyman ve Ziya Beylerdir. Yeni

Türkiye Gazetesinin 1926-1927 yıllarında ki

günlük baskı sayısı; 300-400 arasındadır9.

Yeni Türkiye Gazetesinin 10 Mayıs 1928 tarihli

sayısında, Gazetenin, Sahip ve Sorumlu

Müdürü’nün, Eczacı Nuri Ahmet Bey olduğu

görülmektedir. Gazetenin idare yerinin de,

Antalya’nın Yeni Kapıda Kale içerisinde mevcut

olan, kendi dairesi idi. Gazetenin bir sayısının

fiyatı 100 paradır. Gazetenin başlığı altında,

“şimdilik haftada iki defa, Pazartesi ve

Perşembe yayınlanır. Cumhuriyetçi Türk

gazetesidir” ibaresi bulunmaktadır.

Yeni Türkiye Gazetesi, iki sayfa olarak

yayınlanmakta ve her sayfada dört sütun

bulunmaktadır. Boyutları ise, 35 x 23.5’dur.

Gazete, Yeni Türkiye Matbaasında

basılmıştır10.

Yeni Türkiye Gazetesi’nin bir nüshası, Milli

Kütüphanede mevcuttur.

5. Resmî Antalya Gazetesi

Resmi Antalya Gazetesi, 29 Ekim 1927

tarihinde yayınlanmaya başlamış ve 1937

yılına kadar yayınını sürdürmüştür11. Antalya

Vilâyetin resmî gazetesi olup, haftada bir defa

neşir olunmaktadır. Kendi matbaası

mevcuttur.

6. Zümrütova Gazetesi

Zümrütova Gazetesi, Antalya’da, 31

Aralık1927 tarihinde yayınlanmaya

başlanmıştır. Gazete, haftalık bir gazetedir.

Zümrütova Gazetesinin, İmtiyaz Sahibi ve

Sorumlu Müdürü, Enver Mazlum beydir12.

7. Yeşil Antalya Gazetesi

Antalya’da, 15 Şubat 1946 yılında yayın

hayatına başlayan Yeşil Antalya Gazetesinin

Sahip ve Yayın Müdürü, Yusuf Ziya Öner’dir.

Gazete başlığının altında,” Salı, Cuma günleri

çıkar. Memleket gazetesi” ibaresi

bulunmaktadır. Yeşil Antalya Gazetesi, Antalya

Matbaasında basılmıştır. Gazete 2 sayfa ve

sayısı 5 kuruştur. Yine, Yeşil Antalya

Gazetesi’nin bir yıllık abone bedeli 500 ve altı

aylık abone bedeli ise 300 kuruştur. Gazete,

41.5X29 boyutundadır13.

Bir müddet sonra, Yeşil Antalya Gazetesinin

sahip ve yazı işlerini fiilen idare eden Murat

Güler olmuştur. Gazetenin başlığı altında da”

çarşamba ve cumartesi günleri çıkar.

Memleket gazetesi” cümlesi vardır. Gazete bu

dönemde 4 sayfa olmuştur. Gazetenin boyutu

ise, 20 x 30dur14.

Yeşil Antalya Gazetesi’nin yazarları arasında,

Ali Rıza Bars, Kemal Akalın, Sadi Nayman, Talat

Tuğ bulunuyordu. Bunun yanında, Yeşil

Antalya Gazetesi’nde Şaban Tüzün ve Mehmet

Beşkonak’ın şiirlerini de görmekteyiz .

1950 yılına kadar yayın alanında kalan Yeşil

Antalya Gazetesi’nin bütün sayıları Milli

Kütüphanede bulunmaktadır.

8. Alanya Postası Gazetesi

Antalya’nın Alanya Kazası’nda çıkan ilk gazete

Alanya Postasıdır. 1948-1958 yılları arasında

yayınlanmış olan Alanya Postası Gazetesi,

İstanbul’da yaşayan ve daha sonra Alanya’ya

yerleşmeye karar veren, Alanyalı Cemaleddin

Sarıkadıoğlu tarafından çıkarılmıştır.

Cemaleddin Sarıkadıoğlu, Alanya Postasının ilk

sayısında, “Niçin Çıkıyoruz” başlığı altında

şunları söylemektedir.”Her yenilik ve terakki

müspet iş başarmakla kabildir.

Şüphesiz ki bu da ileri kültürle olur. Çok şükür

kozmopolitleşmemiş olan halkımızın temiz

Page 21: Antalya Literary Express 8_9

Antalya Literary Express cilt 1 sayı 8

2935

zekası, Alanya’mızda ve diğer ilçelerde okuma

kabiliyetini son yıllarda inkişaf ettirmiştir.

Böyle bir münevver kütleye de, muhakkak bir

kültür organı lâzımdır. İşte, biz bu organın

naçiz bir hizmetkârı olarak ve hiçbir yabancı

fikre hizmet etmeden, Büyük Türk Milleti’nin

menfaati için çalışmayı, bu essiz güney

şehirlerimizden olan Antalya, Alanya,

Manavgat ve Gazipaşa’ya delice aşık

olduğumuz için üzerimize almış

bulunuyoruz”15.

Alanya Postası Gazetesi; başlangıçta haftalık

olarak çıkmaya başlamıştır. Gazetenin bu

dönemde sayfa sayısı dörttür. Yine, gazetenin

ismi olan Alanya Postası yazısının altında,

“haftalık siyasi memleket gazetesi” ibaresi

bulunmakta idi.

Gazetenin sahibi; Cemaleddin Sarıkadıoğlu,

Neşriyatı Fiilen İdare eden; Kenan Kutay’dır.

Gazetenin İdarehanesi; İstanbul’un Galata

Semtindeki Bankalar Caddesinde bulunan,

Hazaran Handır. Basıldığı yer ise, İstanbul-

Millet Matbaasıdır16.

Ancak Alanya Postası Gazetesi, daha sonra

idarehanesini Alanya’nın İskele Caddesinde ki

31 numaralı işyerine taşımıştır. Ayrıca, gazete

Antalya’daki Reklam Basımevinde, basılmaya

başlanmıştır. Alanya Postası, bu dönemde 15

günlük olarak yayınlanmakta idi. Gazetenin

çıktığı tarihten itibaren sayısı 10 kuruş ve yıllığı

da 550 kuruştur. Gazetenin Alanya’ya

taşınmasından sonraki dönemde, başlığının

altında bulunan ve gazetenin kimliğini ifade

eden cümle “siyasî demokrat memleket

gazetesi” olarak yer almıştır. Bunun yanında

gazetenin sayfa sayısında da bir azalma olmuş

ve iki sayfa olarak çıkmıştır.

Gazetenin bu döneminde yine sahibi ve baş

yazarı Cemaleddin Sarıkadıoğlu, Neşriyatı

Fiilen İdare eden ve yazı işleri müdürü ise,

Naciye Çağlayandır17.

Alanya Postası Gazetesinin yazarları arasında,

Cemaleddin Sarıkadıoğlu, Naciye Çağlayan,

Tevfik Alanay, Said Sacid Çoksu, Hamdi Yiğit,

Talat Büyükakın, Muzaffer Cellek, Halis Can ve

İlhan Postalcı gibi isimler bulunuyordu. Bunun

yanında, Alanya Postasında, Hüseyin Türkan ve

Fahriye Bütün’ün şiirlerini de görmekteyiz.

Alanya Postası Gazetesinin 1948-1958 yılları

arasında çıkan 259 sayılık koleksiyon, Milli

Kütüphanede bulunmaktadır.

9. Şelale Gazetesi

8 Ocak 1947 tarihinde Antalya’da

yayınlanmaya başlamıştır. Gazetenin sahibi

Sadri Tunca, Yazı işlerini fiilen idare eden, Yazı

İşleri Müdürü, Sıtkı Tekeli’dir. Turan

Basımevinde basılan Şelale Gazetesi’nin idare

yeri, belediye civarında ki 7 numaralı işyeridir.

Gazetenin bir yıllık abone bedeli 480 kuruş,

sayısı ise, 5 kuruştur. Şelale başlığının altında,

“Cumartesi ve Çarşamba günleri çıkar, tarafsız

memleket gazetesidir” ibaresi

bulunmaktadır18. Daha sonra bu ibare,

“tarafsız, siyasî memleket gazetesi” halini

almıştır19. Şelale Gazetesi, 41 x 29

boyutundadır.

Şelale Gazetesinin, daha sonraki yıllarda, genel

yayın yönetmeni ve baş yazarı, Kemal İşsezer,

Yazı İşleri Müdürü, Hasan Gülel olmuştur20.

Şelale Gazetesi, yayınlanmaya başladığı

tarihten itibaren, 4 sayfa olarak çıkmıştır.

Ayrıca, başlangıçta gazetenin her sayfasında 4

sütün yazı varken, bilahare ilk sayfadaki sütün

sayısı 8, diğer sayfalardaki sütün sayısı değişik

olmuştur21.

Şelale Gazetesinin ilk sayısında, “Niçin

çıkıyoruz” köşesinde, Sıtkı Tekeli gazetenin

yayınlanma gayesi üzerinde durmakta ve şöyle

demektedir.” Şelale de, memleketin mühim

bir ihtiyacını karşılamak maksadı ile, meydana

gelmiştir. Çıkarılmasında rastlanan güçlükleri

yenmekle beraber, henüz çıkmış olan bir

Page 22: Antalya Literary Express 8_9

Antalya Literary Express cilt 1 sayı 8

2936

gazete de arzu olunan tekamül yer bulmuş

değildir. Fakat halkımızın rağbetine mazhar

oldukça eksiklerin giderileceğini ummaktayız.

Gazete kültürel muhitlerde doğar ve yaşar.

Her yerde gazete çıkarmanın imkanı

bulunmaz. İmkân bulmuş muhitlerin

muvaffakiyet sebeplerini incelersek, içtimai

seviyelerindeki gelişmenin fiili bir neticesi

olduğunu görürüz. Bundan da gazetelerin

muhitlerinin içtimai ve diğer sahadaki inkişaf

derecelerini izah eden, gösteren yeter bir ölçü

olduğunu anlıyoruz. Antalya ili bu vasıfları

çoktan kazanmış olmasına karşı, şimdiye kadar

okuma ihtiyacına cevap verecek, fikri-içtimai

bir gazeteye sahip bulunmamış olmasından,

memleket kültürüne acıklı bir nazarla bakmak

gerekir. Bunu memleket hesabına da nakise

sayarım. Bu durum bizi üzdüğü kadar, hassas

memleket gençliği de kaygıya düşürmüştür.

Çok zaman bu gençlerin hasbıhalleri sırasında,

Antalya’da kültüre hizmet eden bir gazetenin

çıkartılmamasından şikayetçi olduklarını

anladım. Kalem erbabına sütunlarını açarak,

temiz duygularına makes olacak bir gazeteye

susamış olduklarına şahit oldukça, derin

teessür duyuyorum.

Memleket gençleri gazetenin kıymetini,

faidesini ve büyük rolünü anlamış ve

bilmişledir. Şelale gazetesi, gençliğin bu haklı

arzu ve isteklerini hedef tutarak kudret ve

vüsati nispetinde yerine getirmeye

çalışacaktır. Bu gayeye erişmek için meydana

atılmıştır”22.

Şelale Gazetesinde, klasik gazete yazıları

yanında, şiir ve hikâye gibi edebî türlerde de

eserler neşredilmiştir. Gazetenin yazarları

arasında, Sıtkı Tekeli, Şükrü Yılmazer, Muhittin

Günenç, Hasan Gülel, Tarık Akıltopu, A.Hamdi

Esmer ve Mehmet Sonsöz gibi isimler

bulunmaktadır.

Şelale Gazetesi 1990’lı yıllarda yayın hayatına

son vermiştir.

Şelale Gazetesi’nin bazı sayıları Milli

Kütüphane’de bulunmaktadır.

10. İleri Gazetesi

İleri Gazetesi, 21 Şubat 1949 tarihinde,

Antalya’da çıkmaya başlamıştır. Sahibi,

Mustafa Tüzün, Yazı İşlerini fiilen idare eden,

Suphi Neş’et Türel’dir. İleri Gazetesi, İki Kapılı

Han civarındaki 23 numaralı işyerinde faaliyet

göstermektedir. Gazetede “İleri” başlığının

altında,” günlük siyasî demokrat gazete”

ibaresi bulunmaktadır. İleri Gazetesinin 1951

yılında bir yıllık abone bedeli 18 lira, sayısı ise,

5 kuruştur. Gazete, İleri Mürettiphanesinde

dizilmekte ve Işık Basımevinde basılmaktadır.

İleri Gazetesi, 4 sayfa olarak yayınlanmakta ve

her sayfada 5 sütün bulunmaktadır. Gazete 42

x 29.5 boyutundadır23.

Daha sonra ki yıllarda, İleri Gazetesinin sahibi,

Serçin İnci Türel, Yazı İşleri Müdürü, A. Berrin

Türel ve Başyazarı, Resiye Aslan olmuştur.

Ayrıca, gazete kendi matbaasında dizilip,

basılmaya başlanmıştır24.

Günümüzde de yayınlanmaya devam eden

İleri Gazetesinin, tam bir koleksiyonu

bulunmamaktadır.

II- Dergiler

1. Doğu Dergisi

Doğu Dergisi; Antalya’da çıkan dergiler

arasında ilk olanlardan birisidir. Doğu

Dergisinin başlık kısmının altında; “yarım aylık

edebî, terbiyevî mektebciler mecmuası”

cümlesi bulunmaktadır. Doğu Dergisi, 1922

yılında Antalya’da yayınlanmaya başlamıştır.

Derginin Sahibi ve Mesul Müdürü; Niyazi

Recep Bey, Edebi Kısmı Müdürü de; Doktor

Cemil Süleyman’dır. Derginin idarehanesi;

Antalya’da ki debboy civarında bulunan,

Anadolu Matbaasında ki özel dairedir. 8 sayfa

olarak yayınlanan Doğu Dergisinin bir yıllık

abone bedeli, posta dahil 200 kuruştur.

Page 23: Antalya Literary Express 8_9

Antalya Literary Express cilt 1 sayı 8

2937

Derginin tanesi ise 10 kuruştur. Derginin

standart bir boyutu yoktur.

Doğu Dergisinin yazarları arasında; Necati Kayı

Alp, Doktor Cemil Süleyman, A. Tevfik, Sadık

Sungur Alp25, Süleyman Fikri (Erten) ve

Abdullah Zühtü gibi kişiler bulunmaktadır.

Ayrıca dergide, Doğu müstearını kullanan bir

yazar da bulunmaktadır26.

Doğu Dergisinde; şiir ve hikâyeler, seyahat

yazıları, tarımla ilgili yazılar, tarih ve eğitim

konulu yazıları yer almıştır.

Doğu Dergisinin bazı sayıları Milli

Kütüphanede, Hakkı Tarık Us Kütüphanesinde

ve Kastamonu İl Halk Kütüphanesinde

mevcuttur27.

2. Ticaret Dergisi

1927 yılından itibaren, Antalya, Ticaret ve

Sanayi Odası tarafından aylık olarak

yayınlanmıştır. Ticaret Dergisinde, ticaret,

ziraat ve sanayi gibi iktisadiyatın her

sayfasından makaleler bulunacağı

belirtilmiştir.

Ticaret Dergisi, Antalya matbaasında

basılmıştır. Dergi, 18.5X27.3 boyutundadır.

Ticaret Dergisi’nin Beyazıt Devlet

Kütüphanesinde bir nüshası bulunmaktadır28.

3. Yeni Hayat Dergisi

Yeni Hayat Dergisi, 1920 yılında itibaren,

Antalya Muallimler Cemiyeti tarafından, on

beş günde bir yayınlanmıştır. Yeni Hayat

Dergisinin, Sorumlu Müdürü, Hakkı Nezih ve

Baş Yazarı, Vamık Kemal’dir.

Yeni Hayat Dergisi’nin, Milli Kütüphanede bazı

nüshaları vardır29.

4. Çağlayan Dergisi

Antalya’da yayınlanan dergilerden birisi olan

Çağlayan, 10 Aralık 1935 yılında yayın hayatına

başlamıştır. Çağlayan Dergisinin Sahibi ve yazı

İşleri Müdürü; Sıtkı Tekeli’dir. İdare Yeri,

Antalya Milli Kütüphanedir. Derginin aylık fikir

ve edebiyat dergisi olduğu, başlığın altında

ifade edilmektedir. Derginin yıllığı 120

kuruştur. Dergi Antalya Basımevinde

basılmaktadır Çağlayan Dergisinin sayfa sayısı

16 ile 24 sayfa arasında değişmiştir. Boyutları

da, 29.5 x 21 dir30.

Çağlayan Dergisi, 22 sayı çıktıktan sonra

yayınına ara vermiş ve daha sonra, Mayıs 1943

yılında tekrar çıkmaya başlamıştır. Derginin bu

döneminde de imtiyaz sahibi ve neşriyat

müdürü; Sıtkı Tekelidir. İdare Müdürü ise,

Mehmet Hikmet Önerdir. Ayrıca, idare yeri,

Antalya-Milli Kütüphanedir. Çağlayan

Dergisinin 6 aylık bedeli 120 ve 12 aylık bedeli

240 kuruştur.

Çağlayan Dergisinin yeniden yayın hayatına

başlaması ilgili olarak, “Tekrar Çıkarken”

başlığı altında öyle denilmektedir. “ Memleket

kültürüne hizmet gayesi ile ve hiçbir

fedakârlıktan çekinmeyerek çıkartmakta

olduğumuz Çağlayanın intişarı, elimizde

olmayan bazı zaruri sebepler dolayısile,

muvakkaten durmuştu. Olgun kalemlerin tok

sesini yurdumuzun dört bir tarafına

duyurmaya çalışan dergimizin bu muvakkat

sükutuna bizden fazla okuyucularımızın

üzüldüğüne eminiz. Bu gün sevgili

okuyucularımızdan gördüğümüz mütemadi

teşvik ve gayretlerle önümüzde beliren bütün

mâniaları gözümüz görmemiş ve kıymetli

elemanlarımızın coşkunluğu karşısında bunları

adeta istihfaf ederek yeni bir ruh, sarsılmaz bir

zindelikle tekrar mücadele sahasına atılmış

bulunuyoruz. Bu cesaretimiz sırf gençlikten

aldığımız ilham ve ruh, yarınki neslin önünde

beliren ufku çok geniş ateşin görmekliğimizden

ileri gelmektedir. Temiz ve şerefli bir mazisi

olan mecmuamızın bu gün elimizde, geçmiş

sayılarından bir tek bulunmaması, memleket

ufuklarından taşarak uzak ülkelerde takip

edilmesi şevkimizi bir kat daha arttırmıştır.

Page 24: Antalya Literary Express 8_9

Antalya Literary Express cilt 1 sayı 8

2938

Bütün bunların fevkinde olan, cumhuriyet

temelleri ise, bizleri büsbütün başka bir hamle

hızı, yorulmak bilmeyen, ihtiyarlamayan bir

zihin ve fikir membaı bahşetmiştir. Bununda

diğerlerine inzimamı ile harekete gelmek

isteyen Çağlayan ailesi bu vaziyet karşısında

daha fazla nasıl sükût edebilirdi”31.

Bu dönemde 13 sayı çıkan Çağlayan Dergisi,

Mayıs 1944 tarihinde yayın hayatına son

vermiştir32.

Çağlayan Dergisinde, fikrî ve edebî yazılar

yanında, edebiyat, ekonomi, tarih ve sanat

tarihi, halk kültürü, biyografi, eğitim gibi

konularda muhtelif yazılar yayınlanmıştır.

Çağlayan Dergisinin yazar ve şairleri arasında,

Muammer Lütfü Bahşi, Kemal Kaya, Baki Süha,

Reşat Oğuz, M. Aşır Aksu, Süleyman Fikri

Erten, Hamit Macit Selekler, Sıtkı Tekeli, Nuri

Özboy, Neyfel Türeli, Ziya İlhan, M. Sadi Fırat,

Faruk Ediz, Şaban Tüzün, Naci Kum Atabeyli,

Mehmet Kaplan, Kemal Tahir, Sadeddin Buluç,

Ahmet Ateş, Arif Nihat Asya, M. Kaya Bilgegil,

Cahit Külebi bulunmaktadır.

Çağlayan Dergisinin ilk dönem çıkan

sayılarından 1-18. sayılar ile, ikinci dönemi

yayınlanan 13 sayı, Milli Kütüphanede

bulunmaktadır.

5. Türk Akdeniz Dergisi

Türk Akdeniz Dergisi, Antalya Halkevi’nin yayın

organı olarak, Şubat 1937 Tarihinden itibaren

iki aylık olarak yayınlanmaya başlamıştır. Türk

Akdeniz Dergisinin yayınlanma gayesi, birinci

sayıda şöyle belirtilmektedir.” Denizimizin

dalgalarında, dağlarımızın kayalarında,

ovalarımızın topraklarında, her devirde, eski

tarihleri katlayıp, yeni tarih açan asil

milletimizin şan ve şeref sesleri

yükselmektedir. Antalya ve civarındaki eski

esereler bir çok yabancı alimlerin bile tetkik

mevzu olmuş, bunlar hakkında ciltlerle kitaplar

yazılmıştır. Bu havalinin ayrıca zengin bir

folkloru vardır. Eski ve yeni Antalya arasında

mukayeseli vesikalar elde etmek, ancak

mahallinde mümkün olabilir. Antalya, son

bahar yaprakları ile, ilk bahar filizlerinin

öpüştüğü baharlar diyarıdır. Asılardan beri,

Avrupa edebiyatına ilham veren portakal

bahçeleri, Antalya’nın en karakteristik

özelliğini teşkil ediyor. Hem de bu gün bir çok

sıcak iklim nebatları yetiştirilmektedir ki, bu

manzarayı daha gönül alıcı şekle getirdi. Tabii

membalarımızın zenginliği, zirai ve iktisadi

faaliyetler, her an yeni bir inkişaf sahası

buluyor. Bütün bunlardan başka, yurdumuzun

her köşesi gibi, Antalya’mızda;

cumhuriyetimizin feyizli verimleri ile, her

alanda günden güne, çok ileri adımlar atıyor,

güzelleşip zenginliyor. İşte, muhitimizin bu

geniş varlığını Akdeniz kıyılarından bütün

yurda ulaştırmak ve onun tarihi ve coğrafi

vesikalarını toplamak istediğimiz için, “ Türk

Akdeniz” i çıkarıyoruz. Dileğimiz, dergimizi

okuyanlara her sayfamızda, daha ziyade

Antalya’yı ve Türk Akdeniz’i göstermektir33.

Türk Akdeniz Derginin Genel Müdürü;

Muammer Lütfü Bahşi, Yazı İşleri Müdürü,

Kemal Kaya’dır. Derginin İdare Yeri ve Sahibi;

Antalya Halkevidir. Derginin basıldığı yer ise,

Antalya Basımevidir. Türk Akdeniz Dergisinin

boyutları; 20.5 x 29.5 dur. Sayfa sayısı ise, 18

ve yukarısıdır. Türk Akdeniz Dergisinin bir

sayısının fiyatı 15 kuruş, yıllık abone bedeli ise,

90 kuruştur34. Ancak, derginin 6. Sayısından

itibaren yıllık abone bedeli 100 kuruşa

çıkarılmıştır35.

Türk Akdeniz Dergisinin 5. Sayısından itibaren,

Derginin Genel Müdürü olan Muammer Lütfü

Bahşinin, Kuşadası Hakimliğine tayin edilmesi

münasebeti ile, Genel neşriyatı idare etmek

görevi, Yazı İşleri Müdürü Kemal Kaya’ya

verilmiştir36. Ayrıca, Türk Akdeniz Dergisinin

13. Sayısından itibaren Neşriyat Müdürü;

Kemal Ant olmuştur37. Derginin 14.

Sayısından itibaren de Sahip ve Mesul

Müdürü; Lütfü Gökçeoğlu38, Neşriyat Müdürü

Page 25: Antalya Literary Express 8_9

Antalya Literary Express cilt 1 sayı 8

2939

de, Kemal Ant’tır39. 15. Sayıdan itibaren ise,

derginin sahibi olarak, Antalya Halkevi ibaresi

geçmeye başlamıştır40.

Türk Akdeniz Dergisi, 16. Sayıdan itibaren

Isparta Matbaasında, basılmaya

başlanmıştır41.

Türk Akdeniz Dergisinin, 23. Sayıdan itibaren

bazı ekonomik ve teknik sebeplerden dolayı,

yayınına bir müddet ara verilmiştir. 24. Sayı

ise, 06.11.1942 tarihinde çıkmıştır42 . Türk

Akdeniz Dergisinin, bu sayıdan itibaren

Neşriyat Müdürü; Kemal Ant ve Yazı İşleri

Müdürü; Enver Akcan olmuştur. Ayrıca, Türk

Akdeniz Dergisi, yeniden Antalya Matbaasında

yayınlanmaya başlamıştır43.

Türk Akdeniz Dergisinin 11. ve 12. Sayıları,

Cumhuriyetin ilân edilişinin 15. Yılı münasebeti

ile, özel sayı olarak birlikte çıkmıştır. Bu sayı

150 sayfa olarak, İstanbul Ülkü Basımevinde

basılmıştır44. Ayrıca, Türk Akdeniz Dergisi, bu

anıt sayının yanında, üç tane de ek vermiştir.

Bunlar, Tayyar Anakök’ün, Antalya İli

Coğrafyası45, Galip Uz’un, Korkuteli Yavuz

Köyü46 ve Mitat Karabıyık’ın, Akseki Ormana

Köyü47 isimli çalışmalarıdır.

Türk Akdeniz Dergisinin, 1944 yılında Şubat ile

Temmuz arasında 32-34 sayıları birlikte

çıkmıştır. Yine, Türk Akdeniz Dergisi, bu sayı

ile, yayın hayatına son vermiştir48.

Yedi yıl içinde, 34 sayı yayınlanmış olan, Türk

Akdeniz Dergisinde, bibliyografya, biyografi,

coğrafya, edebiyat ve edebî türler, eğitim,

ekonomi, halk kültürü, monografi, sağlık,

tarım, tarih, sanat tarihi konulu yazılar ile,

haberler ve muhtelif yazılar olmak üzere,

toplam 266 yazı yayınlanmıştır.

Türk Akdeniz Dergisinin yazar ve şairleri

arasında, Muammer Lütfü Bahşi, Kemal Kaya,

Tayyar Anakök, Burhanettin Onat, Osman

Andıç, Osman Bahadırlıoğlu, Reşat Oğuz, Enver

Akcan, Faruk Ediz, Macit Selekler, Şaban

Tüzün, Ali Sami Yen, Cemal Gültekin, Naci Kum

ve Süleyman Fikri Erten başta gelmektedir .

Türk Akdeniz Dergisinin bütün sayıları, Milli

Kütüphanede bulunmaktadır.

III- Matbaalar

Antalya’nın ilk matbaası, Haydar Rüştü Bey

tarafından 1920 yılında kurulan Anadolu

matbaasıdır. Bu matbaanın 1922 yılında

İzmir’e taşınması ile, Mehmet Emin Bey

tarafından Antalya Matbaası faaliyete geçirildi.

Antalya Matbaası, 1922-1978 yılları arasında,

bazı kesintiler hariç, Antalya Gazetesini

basmakta kullanılmıştır49.

1934 yılına ait bilgilerde de, Antalya’da

Mehmet Emin veresesi, Mazlum Adıson

idaresinde, Antalya matbaasının bulunduğu

görülmektedir50.

Antalya Matbaası, 1978 yılına kadar Antalya

Gazetesinin ve diğer bazı yayınların basıldığı

yerlerden birisi olmuştur. Bu tarihten sonra,

Antalya Gazetesinin yöneticileri tarafından,

Antalya Gazeteciler Cemiyetine bağışlanmış

olan Antalya Matbaası, bu gün Antalya Özel

İdare binasının önündeki açık hava müzesinde

sergilenmektedir51.

Page 26: Antalya Literary Express 8_9

Antalya Literary Express cilt 1 sayı 8

2940

Antalya’da, 1940’lı yıllarda, Antalya

matbaasının yanında Turan Matbaası52 ile,

Işık Basımevi53 gibi matbaalar bulunmakta idi.

Görüldüğü gibi, Antalya’da, incelediğimiz

dönemde basın hayatı, fazla canlı değildir.

Bunun yanında Antalya’da yayınlanan gazete

ve dergiler de fazla uzun ömürlü olmamıştır.

Sadece Antalya ve İleri Gazetesi günümüze

kadar ayakta kalabilmiştir. Bütün bu

olumsuzluğa rağmen, Antalya’da yayınlanan,

gazete ve dergiler, yayınlandıkları döneminin

sosyal, siyasal, ekonomik, v.b. gibi yönlerini biz

yansıtmakta ve birer tarihî belge olmaktadır.

1 Zeki Arıkan, Mütareke ve İşgal Dönemi İzmir Basını (30 Ekim

1918- 8 Eylül 1922), Ankara 1989, s.73.

2 Haydar Rüştü Öktem, Mütareke ve İşgal Anıları, Hazırlayan

Zeki Arıkan, Ankara-1991, s.16.

3 Muhammet Güçlü, XX. Yüzyılın İlk Yarısında Antalya, Antalya-

1997, s.91-92.; Muhammet Güçlü,” Antalya’da Mahalli Basının

İlk Yirmi Yılı (1920-1940)”, Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi

Düşünceler Dergisi, İzmir-1996, 9/177.

4 H. R. Öktem, a.g.e., s.18.

5 Türkiye Cumhuriyeti Devlet Salnamesi (1925-1926), İstanbul

1926, s.355-356.; Türkiye Cumhuriyeti Devlet Salnamesi ( 1926-

1927), (b.t.y.y.), s.556.

6 Hasan Duman , Osmanlı Türk Süreli Yayınları ve Gazeteleri

(1828-1928), I, Ankara 2000, s.141.

7 Türkiye Cumhuriyeti Devlet Salnamesi (1925-1926), İstanbul

1926, s.355-356.

8 H. Duman, a.g.e. I, s.118.

9 Türkiye Cumhuriyeti Devlet Salnamesi (1926-1927), (b.t y.y),

s.556.; Türkiye Cumhuriyeti Devlet Salnamesi (1927-1928),

İstanbul-1928, s.454.

10 Yeni Türkiye Gazetesi, 10 Mayıs 1928, s.1.

11 M.Güçlü, a.g.e, s.92.

12 Türkiye Cumhuriyeti Devlet Salnamesi (1927-1928), İstanbul-

1928, s.454

13 Yeşil Antalya Gazetesi, 15 Şubat 1946, s.1-2.

14 Yeşil Antalya Gazetesi, 4 Ocak 1950, s.1.

15 Alanya Postası Gazetesi, 2 Kasım 1948, s.1,3.

16 Alanya Postası Gazetesi, Sayı 1, 2 Kasım-1948.

17 Alanya Postası Gazetesi, Sayı 244, I Ocak 1958.

18 Şelale Gazetesi, Sayı:1, Antalya-8 Ocak 1947, s.4.

19 Şelale Gazetesi, Sayı:13003, (Antalya-5 Ocak-1990), s.1.

20 Şelale Gazetesi, Sayı 1, Antalya-5 Aralık 1990, s.4

21 Şelale Gazetesi, Sayı 1, Antalya-8 Ocak-1947, s.1-4,

Sayı:13003, Antalya-5 Ocak-1990, s.1.

22 Şelale Gazetesi, Sayı 1, Antalya-8 Ocak 1947, s.1-2.

23 İleri Gazetesi, Sayı:222, Antalya-2 Ocak 1951, s.1-4.

24 İleri Gazetesi, Sayı:14223, Antalya-1 Temmuz 1990, s.2.

25 Doğu Dergisi, Sayı:7, Antalya-1 Mayıs 1338/1922, s.1.

26 Doğu Dergisi, Sayı:9, Antalya-31 Temmuz 1338/1922, s.1.

27 Hasan Duman, a.g.e. I/266.

28 H.Duman, a.g.e. II/851.

29 H. Duman, a.g.e., II/937.

30 Çağlayan Dergisi, I, Sayı:1, Antalya (Aralık 1935), s.1.

31 Çağlayan Dergisi, III, Sayı:23/1, Antalya-Mayıs-1943, s.3.

32 Çağlayan Dergisi, III, Sayı:23/8-13, Antalya-Ocak-Mayıs 1944,

s.3.

33 Türk Akdeniz Dergisi, I, Sayı:1, Antalya- Şubat-1937, s.7.

34 Türk Akdeniz Dergisi, I, Sayı:1, Antalya-Şubat 1937, s.1-28.

35 Türk Akdeniz Dergisi, I, Sayı:6, Antalya-Aralık 1937, s.40

36 Türk Akdeniz Dergisi, I, Sayı: 4, Antalya-Ağustos 1939, s.26.

;Kemal Kaya, Antalya Kültür (Milli Eğitim) Müdürüdür. Türk

Akdeniz Dergisi, Cilt:2, Sayı:8, Antalya-Mart 1938, s.38.

37 Türk Akdeniz Dergisi, III, Sayı:13, Antalya-Mayıs 1939,s.34,

(Kemal Ant, Antalya Lisesi öğretmenidir.)

38 Antalya Belediye Reisi ve Halkevi Başkanı. Türk Akdeniz

Dergisi, III, Sayı:13, Antalya-1939, s.32

39 Türk Akdeniz Dergisi, III, Sayı:14 , Antalya-Temmuz1939, s.36.

40 Türk Akdeniz Dergisi, III, Sayı:15, Antalya- Ekim 1939, s.20.

41 Türk Akdeniz Dergisi, III, Sayı:16, Isparta-Aralık 1939, s.18.

42 Türk Akdeniz Dergisi, IV, Sayı: 24, Antalya-Kasım 1942, s.1

43 Türk Akdeniz Dergisi, IV, Sayı 24, Antalya-Kasım 1942, s.18.

44 Türk Akdeniz Dergisi, II, Sayı 11-12, İstanbul-Ülkü Basımevi 29

Ekim 1938

Page 27: Antalya Literary Express 8_9

Antalya Literary Express cilt 1 sayı 8

2941

45 Türk Akdeniz Dergisi, II, Sayı 8, Nisan-1938, 8 sayfa.

46 Türk Akdeniz Dergisi, II, Sayı 9, Haziran-1938, 12 sayfa.

47 Türk Akdeniz Dergisi, II, Sayı 10, Ağustos-1938,18 sayfa.

48 Türk Akdeniz Dergisi, IV, Sayı 23-24, Antalya-Şubat-Temmuz

1944.

49 M. Güçlü, a.g.e., s.92.

50 M. Güçlü, a.g.e., s.92. ; Server R. İskit, Türkiye’de Neşriyat

Hareketleri Tarihine Bir Bakış, Ankara-2000, s.192.

51 Abdullah Özdoğan,” Antalya Gazetesi 83 Yaşında”, Yeni Çağ

Gazetesi, İstanbul-22 Eylül 2004, s.13.

52 Şelale Gazetesi, Sayı:1, Antalya-8 Ocak-1947, s.4.

53 İleri Gazetesi, Sayı:222, Antalya-2 Ocak 1951, s.4.

Geçmişten Günümüze Antalya'da Edebiyat

Dergileri

13-17 Şubat günlerinde Antalya Cam Piramit,

Sabancı Kongre Ve Fuar Merkezi’nde

düzenlenen ve geniş bir katılımla gerçekleşen

Kitap Fuarı sona erdi. Öğrencilerin, yayıncıların

ve Antalyalıların büyük ilgi gösterdiği fuarda

çeşitli etkinlikler de vardı. Bu etkinliklerden

birinde Ahmetler’in şairi Hasan Varol da görev

aldı. 14 Şubattaki “Geçmişten Günümüze

Antalya'da Edebiyat Dergileri” söyleşisine

katılan Hasan Varol, “Antalya’da Çıkan

Edebiyat Dergileri” başlıklı bildirisini sundu.

ANTALYA’DA ÇIKAN EDEBİYAT DERGİLERİ

Şiir, insanın hallerinden insan-insan, insan-

doğa vb ilişkilerinden doğar, beslenir. Bireysel

doğar, toplum bireylerince paylaşılır, ortak

okunur, insanları besler. Malzemesi dildir.

Paul Valery’nin “Küçük dergiler, edebiyatın,

şiirin laboratuarıdır” sözü oldukça anlamlıdır.

Bir dergide buluşan yazılar dizilir, denetlenir,

daha bir donanımlı hale gelir ve okuyucuya

ulaşır. Yine Gustav Flaubert, “Dünyadaki bütün

dergiler erdemli olmak niyetiyle çıkmıştır; ne

var ki hiçbiri öyle olmamıştır.” Diyor, ilginç

değil mi? Biz, dergileri erdemli kılmaya onları

okuyarak çıkmalarını devamlı kılmaya

çalışmalıyız.

Antalya’da bugüne değin çıkan edebiyat

dergileri konusunda bir iki yazı okudum. Derli

toplu olan bir yazı rahmetli Ahmet Tüzün

arkadaşımındı. Ahmet’in yazısını Cahit Kesre,

seçkisinde yayımlamış. (Edebiyatımızda

Antalya, S’imge Edebiyat Yayınları, sponsoru

İlyas Şimşek).

Antalya’da ilk dergi 10 Aralık 1935’te Çağlayan

dergisi çıkmış.

Şubat 1937’de Türk Akdeniz dergisi, 1959’da

Kırkgöz dergisi yayımlanmış.

Sonrasında bir sessizlik olmuş, yeni bir dergi

çıkmamış. Bu dergiler kaçar sayı yayımlandılar

o konuda da bilgi edinemedim.

1990’lı yıllara geldiğimizde,

Akdeniz Sanat, 5 sayı çıkmış. İnsan Dergisi 33

sayı çıkmış, Kedi Şiir Seçkisi, Mavi Akdeniz ve

S’imge dergisi ve bu günlerde S’imge Edebiyat

Seçkisi Hüseyin Cahit Kerse tarafından

çıkarılmıştı, bunlardan yaşamına S‘imge seçkisi

çıkmaya devam ediyor.

Kırkmerdiven dergisi önce Serik Postası

Gazetesi’nin sanat eki olarak ve fotokopi ile

çoğaltılarak çıkarılmıştı. Sonraları Yunus

Yaşar’ın, İsmet Dikmen’in sahipliğinde ve sanat

yönetmeni olan Nuri Erkal tarafından yayımı

sağlanmıştır. (1 Nisan 1990’dan itibaren

matbaa baskılı çıkmıştır). Kırkmerdiven 44.

sayıya kadar çıkmış ve kapanmıştır.

Bahçe dergisi, Mehmet Tosun’un yönetiminde

33. sayıya ulaşmış. ANSAN’ın yayın organıydı.

Morca dergisi yine ANSAN’ın yayın organıydı.

Ansan Sanat dergisi ANSAN adına sahibi Dr

Necati Koç tarafından Ekim 1994’te çıkmış.

Page 28: Antalya Literary Express 8_9

Antalya Literary Express cilt 1 sayı 8

2942

Alanya’da yaşayan şair Gülümser Çankaya

tarafından Etken dergisi ve Şiir Saati dergisi

çıkarılmıştır. Şiir Saati yayımına hâlâ devam

etmektedir.

Yine Alanya’da çıkarılan bir dergi de Güncel

Sanat, Aslan Bayır tarafından çıkarılmaktadır.

Antalya Kültür Sanat Bülteni (Yıl 1, sayı 1,

Ağustos 1999) rahmetli kültür müdürü Musa

Seyirci tarafından çıkarılmıştır, uzunca yıllar

çıktı.

Yağmur Kuşları dergisi Osman Ulutürk

tarafından Finike’de çıkarılmış, iki sayı

yaşayabilmiştir.

Portakal dergisi, Antalya TÖMER Şubesi’nce

çıktı. İsim babası benim. TÖMER Antalya

Şubesi Müdürü Dursun Köse ve Edebiyatçı

Ergun Özsoy ile ben çıkardık dergiyi. İlk

sayının künyesinde: Dursun Köse, Genel yayın

yönetmeni. Yazı İşleri müdürü Ergun Özsoy.

Genel koordinatör Hasan Varol. Dergi daha

sonra Mavi Portakal (Mehmet Hengirmen’in

isteğiyle) adıyla devam etti ve Ankara’da

basıldı.

Yine bir dergi daha: Portakal dergisi de AKSAV

Yönetim Kurulunca, Giray Ercenk tarafından

çıkarıldı (Ocak 2003 ilk sayısı)

Hasan Polat’ın sahipliğinde çıkan bir dergi de

Kalekapısı, iki sayı çıkar 2007 yılında.

Düşlük Dergisi, Nadiye Şahin’in sahipliğini

yaptığı bir dergidir, Yüksel Andız yönetiminde

çıkar.

Lara Sanat Seçkisi, Lara Hastanesi’nden Dr

Necdet Özkaya’nın sahipliğinde çıkar 2005’te.

TÜYAP Kitap Fuarı tarihleri içinde

Campiramit’te Antalya’da Çıkan Edebiyat

Dergileri panelinde öğrendiğim dergiler: İklim

Dergisi, Öykoop Dergisi, Akdeniz Edebiyat

Dergisi, Modern Zamanlar Dergisi gibi dergiler

çıkmış Antalya’da. Modern Zamanlar

Dergisi’nin oldukça iyi olduğu söylendi.

Hasan Varol

Not: 1- 14 Şubat 2013 günü, saat 17.00’de

Antalya 2. Kitap Fuarı süresi içinde Düden

Salonunda tarafımdan sunulan bilgilerdir.

2- Cam Piramitteki Söyleşiden fotoğraf:

Hasan Varol, Neşe Karel, Kamile Yılmaz, Nuri Erkal

Yayınevlerinden Haberler ve

Yeni Yayınlar

Haddeden geçmiş zarafet

Yal ü bâl olmuş sana

Mey süzülmüş şişeden

Ruhsar-ı al olmuş sana

Olabildiğince abecesel sıra ile featuring:

Akdeniz Üniversitesi Yayınları: Maalesef geçen

yılki gibi üniversitenin bastığı yeni yayınlara

rastlayamadık. Yayınevi standı sadece bir

profesörün kitaplarına ve imza gününe

ayrılmış izlenimi verdi. Umuyorum ki

üniversite gelecek yıla şanına lâyık biçimde

yeni yapıtlarla hazırlanır.

Altın Kitaplar: Altın Kitaplar, Agatha Christie

polisiye dizisini yeniden basıyor. Satranç

Masasında Cinayet henüz yeniden

basılmadığından briçten örnek veriyorum: Briç

Masasında Cinayet:

Page 29: Antalya Literary Express 8_9

Antalya Literary Express cilt 1 sayı 8

2943

Oldukça havalı biri olan Bay Shaitana evinde

bir briç partisi düzenler. Ev sahibinin ansızın

öldürülmesi, eğlenceli briç partisini bir cinayet

soruşturmasına dönüştürür. Partiye davetli

olan dört soruşturmacı -Hercule Poirot,

Müfettiş Battle, Albay Race ve Ariande Oliver-

diğer dört davetliden birinin cinayeti işlediğini

düşünmektedir. Üstelik dört davetlinin de bu

cinayeti işlemeleri için uygun fırsatları ve

gizleyecek önemli sırları olduğu soruşturmalar

sonucu ortaya çıkar. Acaba soruşturmacılar,

hangi davetlinin ev sahibini öldürecek kadar

önemli sırlar ve sönmeyen bir nefret taşıdığını

bulabilecekler midir? Yoksa tüm davetliler

ortak bir sırra ve geçmişe mi sahiptir?

Yeni çıkan Clive Cussler kitabını da tanıtalım:

Amerika Birleşik Devletleri dışişleri bakanı

Libya’daki bir toplantıya giderken uçağı

kaybolur. Libyalılara güveni olmayan CIA,

bakanı bulması için özel ajan Juan Cabrillo’yu

tutar. Cabrillo ve adamları uçağın yerini tespit

eder, ancak bakan kayıplara karışmıştır.

Toplantıyla ilgili olarak terörist bir hücrenin

sorumlusunun bambaşka planları vardır ama

Cabrillo bu planların gerçekleşmesine izin

vermeyecektir. İki yüz yıl önce yaşanmış bir

deniz savaşının ve Libyalıların bulmakta

oldukça kararlı davrandıkları asırlık İslam

yazıtlarının tüm bu olup bitenlerle ne gibi bir

ilişkisi olabilir? Bu soruların cevapları

Cabrillo’yu tarihin derinliklerine ve sonuçları,

ülkelerin kaderini etkileyecek ve bu kez radikal

teröristlerle karşı karşıya gelmesine neden

olacak yeni bir deniz savaşına sürükleyecektir.

Korsan Gemisi’nde inanılmaz makinelere,

insanların heyecan, cesaret, kahramanlık dolu

maceralarına ve Clive Cussler’ın dehasına bir

kez daha tanıklık edeceksiniz.

April Yayıncılık: Olasılıksız ve Şahane Hatalar

gibi çoksatarları yayınlayan April Yayıncılık,

John Perkins’in Bir Ekonomik Tetikçinin

İtirafları dizisini de (şimdilik 3 kitap, devamını

bekliyorum) basıyor.

Atatürk Araştırma Merkezi: Meşrutiyet'ten

Cumhuriyet'e ALANYA (1908-1938) , Ali Rıza

GÖNÜLLÜ, 210 sayfa, Ankara, 2008.

Atatürk Kültür Merkezi: Türk Dünyası

Edebiyatı Tarihi, 9 Cilt, Ankara, 2007.

Page 30: Antalya Literary Express 8_9

Antalya Literary Express cilt 1 sayı 8

2944

ATSO Yayınları: “Antalya’nın tutanakçısı”

Hüseyin Çimrin’in yeni kitapları okuyucuyla

buluştu: Antalya Folkloru; Antalya Teke Yöresi

Ağzı ve Deyimleri; Giray Ercenk: Dünden

Bugüne Döşemealtı. Kitapları, en azından ben

yeni fark ettim.

Bilgi Yayınevi: Tiyatro dizisinden (Haldun Taner

tiyatrosunu da içeren) yeni kitaplar çıktı.

Mizah dizisinden bir kitap tanıtalım: Ayıya Bak

Yaşadığınız günlerin kitabı. Gönlümüz,

güncelliğini en kısa sürede yitirmesini diliyor.

Kitaplarıyla milyonlarca okura ulaşan, adı

edebiyat ve sinema ödülleriyle anılan ve

ülkemizin en çok okunan yazarı Muzaffer İzgü,

öyküde gülmeceyi her zaman canlı tutmayı

başarıyor. Titiz bir gözlem gücünün, hoşgörüyü

elden bırakmayan bir eleştiriyle bütünleştiği;

sağlıklı gülmecenin, somut gerçeği aşan sıcak,

iyimser ve parıltılı bir sentez biçiminde göz

doldurduğu yapıtların yazarı Muzaffer

İzgü'den...

Can Yayınları: Şimdi ve Burada (Mektuplar

2008 - 2011) John Maxwell Coetzee , Paul

Auster

Okyanus aşırı ülkelerde yaşayan çağımızın iki

büyük yazarı, Paul Auster ile J.M. Coetzee,

yazışmalarından bir kitap yaptılar. Auster ve

Coetzee'nin iki yılı aşkın bir süre boyunca

Amerika ile Avustralya arasında gidip gelen

mektupları, sanattan siyasete, spordan

savaşlara, ekonomiden insan ilişkilerine kadar

iki yazarın pek çok konudaki duygularını,

düşüncelerini, gözlemlerini ve çok ilginç

saptamalarını içeriyor. Bu mektuplar ayrıca,

sadece iki romancının düşünce dünyasını ve

çağımıza tanıklıklarını değil, aralarındaki insan

sıcağını da aktardığı için benzersiz. Sevgili Paul,

Dostlukları, nasıl kurulduklarını bazılarının

böylesine uzun, kimi zaman (yanlış bir tanımla)

açığa vurulmamış bir biçimi olarak

yorumlandıkları tutkusal bağlardan da daha

uzun sürmelerinin nedenini düşünüyordum.

Sevgili John, Bu, yıllar içinde uzun uzun

düşündüğüm bir mesele. Dostluk hakkında

tutarlı bir görüş geliştirebildiğimi söyleyemem,

ama (kafamda bir düşünceler ve anılar

girdabını tetikleyen) mektubuna cevap olarak,

belki de şimdi bu görüşü geliştirmenin

zamanıdır. (Tanıtım Bülteninden) 272 s. -- 2.

Hamur-- Ciltsiz -- 14 x 20 cm

Çeviri : Seçkin Selvi.

Caretta Yayınları: 100 yıl (100 yılla yüzleşme –

Anlaşılır Tarih) dizisinin 3. kitabı 100 Yılın

Örgütü’nde, Kerem Çalışkan İttihat ve Terakki

Cemiyeti’ni anlatıyor.

Cem Yayınları: Tüm Eserleri dizilerinden yeni

yayınlar çıktı. Şair Rainer M Rilke’nin bütün

şiirleri Türkçeye çevrildi. Çeviriyi almanca

yapıtları da yeni yayınlanan Yüksel Pazarkaya

üstlendi.

Cumhuriyet Kitapları: Necati Cumalı’nın bütün

eserlerini basıyor. Bir kitap: Osmanlılardan

Cumhuriyete Bilim, Osman Bahadır,

İnceleme, Cumhuriyetin kuruluş felsefesini

ortadan kaldırmak isteyenlerin günümüzde

yürüttükleri kampanyanın birbiriyle doğrudan

ilişkili iki yönü var: Osmanlıyı yüceltmek ve

Cumhuriyet devrimlerini değersizleştirmek.

Bugün her iki doğrultuda da olağanüstü yaygın

Page 31: Antalya Literary Express 8_9

Antalya Literary Express cilt 1 sayı 8

2945

bir yanıltma eylemi karşısındayız. Osmanlıyı

parlaklaştırmaya ve Cumhuriyet devrimlerini

karalamaya çalışanlar, Osmanlı Devleti'nin son

iki asrındaki büyük modernleşme

mücadelesini, en hafif deyişle, anlamakta

yetersiz kalanlardır. Çünkü bunu anlamış

olsalardı, Cumhuriyetin tarihsel kökleri ve

hangi engelleri aşarak başarıya ulaşmış olduğu

konusunda da bazı temel fikirlere sahip

olabileceklerdi. Bu kitap, Osmanlıyı

Cumhuriyete çıkaran en önemli etkenin,

bilimin ve bilimsel düşüncenin ülkemiz

tarihindeki özgün rolünü ve etkisini inceliyor,

Bunu yaparken de şu iki şeyi; Osmanlılardan

Cumhuriyete bilimimizdeki farklılığı ve bilimin

Osmanlılardan Cumhuriyete ülkemizin

gelişiminde yarattığı büyük farklılığı

göstermeye çalışıyor. (Tanıtım Bülteninden)

173 s. -- 2. Hamur-- Ciltsiz -- 14 x 21 cm.

Dergah Yayınları: TÜRK ROMAN VE HİKÂYESİ

ÜZERİNE, Bilge Ercilasun’un akademik hayatı

çerçevesinde yaptığı araştırmalar ve sunduğu

tebliğler Türk edebiyatı alanındaki birçok

mevzuyu ve konu başlığını barındırmaktadır.

Elinizdeki eserde ise Bilge Ercilasun’un Türk

romanı ve hikâyesi üzerine muhtelif

zamanlarda yazdığı makaleleri ve sunduğu

tebliğleri bulacaksınız. Türk Dünyasındaki

birçok yazar ve eser, Türk hikâyeciliğinin tarihî

seyri içindeki önemli kişi ve eserler bu kitabın

içindeki yazılara konu olmaktadır. 549 sayfa,

İstanbul, 2013

Doğan Kitap: Gabo ve Mario: Sağlam bir

dostluktan küskünlüğe, iki tanınmış yazarın

ilişkilerini ve Latin Amerikan edebiyatından

birçok bilinmeyen ayrıntıyı okuyucuya

sunuyor. Ruzi Nazar: CIA’nın Türk Casusu,

Enver Altaylı yeni çıktı.

Doğu Batı Yayınları: Doğu Batı dergisi Sayı 34

Akdeniz

Birçok Akdeniz tarihçisinin kabul ettiği üzere,

Akdeniz yalnızca bir deniz değildir. O bir

denizin içerdiği anlamlardan daha fazlasını

içerir. Diğer tüm denizler tarih sahnesine

sonradan dahil edilmişken, bu “iç deniz” en

başından beri Eski Dünya’nın kaderini tayin

ediyordu. Tarih anlatıları herşey burada

başlamıştı ve burada bitmişti diye yazıyor.

Yüzlerce doğuş ve yükseliş hikâyesi bu dev

maviliğe eşlik etti. Burada sayısız ada ve

yarımada var. Her ada kendi güzelliğinden bir

efsane yaratmış. Bu deniz kendi sularında

küçük denizlere ayrılıyor: Sardunya Denizi,

Adriyatik Denizi, Ege Denizi... Limanlar,

karmaşık ticarî ağlarla örülüyor. Girift

körfezler, yüzlerce girintili-çıkıntılı şekiller,

eşyaları, su bitkilerini ve canavarları andırıyor.

Herkes burada toplanmış: Tacirler,

maceraperestler, korsanlar, güçlü hatipler,

sessiz ve dağınık yaşayan halklar, kent-

devletleri, koloniler, deniz cumhuriyetleri ve

sırtını denize yaslamış imparatorluklar... Burası

büyük dinlerin ve kutsal kitapların güzergâhı.

Maşrık’ın Mağrib’e aktarıldığı yer, Batı’nın

Doğu’ya baktığı ilk pencere. Arapların bilimi,

İspanya şiiri, Etrüsk sanatı, Minos çömlekleri,

Miken vazoları, Roma mimarisi, Yunan estetiği

bu havzada gelişip büyüyor. Ticaret ve pahalı

savaş sanatları uzun tecrübelerden sonra

burada öğreniliyor. Küçük topluluklar oligarşik,

tirancı, demokratik yapılarıyla kibirli. İlk

kültürel birlikler deneniyor. Birbirine komşu

ülkeler, karşıt kıyılarda yer alan karma halklar

buradan farklı dünyaları seyrediyor. Bu bakış

açılarından, antik şehirlere ilişkin bizim merak

ettiğimiz yaşam üslupları doğuyor. Kudüs,

İskenderiye, Venedik, Cenova ve Marsilya... Bu

Page 32: Antalya Literary Express 8_9

Antalya Literary Express cilt 1 sayı 8

2946

şehirlerin elverişli koşulları, doğal güzelliği,

siyasî başarıları övgüyle dile getiriliyor. Cicero:

“Siraküsa tüm Yunan kentlerinin en büyüğü ve

tüm kentlerin en güzelidir... Hem doğal

konumundan ötürü güçlüdür, hem ister

denizden, ister karadan, hangi taraftan

yaklaşılırsa yaklaşılsın çarpıcı bir görüntüsü

vardır.” Ancak Sicilya da öyledir, Korsika da,

Kıbrıs da, İstanbul da... Her millet denizle

mesafesini farklı düzeyde, farklı çıkar

ilişkileriyle kurmuş. Tüm bu çeşitlilikler

arasından tek bir Akdeniz söylemi, tek bir

Akdeniz kimliği çıkaramayız. Ayrı köklerden

beslenen Sezarcı hırslarla denizin melankolisini

taşıyan edebî kahramanlar çift karaktere

sahip. Akdenizlilik tarifleri hep geneldir ve

kimin Akdeniz’i temsil ettiği de tartışmalıdır.

Tüm karşıtlıklar burada birbirine meydan

okuyor. Predrag Matve-jević’in Akdeniz için

çizdiği şemaya göre: “Evrenselliğe karşı

yerellik. Agora’ya karşı labirent. Dynoissos

neşesine karşı Sisyphos kayası. Alet-hia’ya

karşı enigma. Atina’ya karşı Sparta. Roma’ya

karşı barbarlar. Doğu İmparatorluğu’na karşı

Batı İmparatorluğu. Kuzey kıyısına karşı güney

kıyısı: Avrupa’ya karşı Afrika. Hıristiyanlığa

karşı İslâm. Katolikliğe karşı Ortodoksluk.

İsa’nın öğretisine karşı Musevi soykırımı.”

Haritada Akdeniz’in sınırlarını tespit etmek

kolay görünebilir ama bu sınırlar etkisi

bakımından çok daha geniş bir alana yayılıyor.

Akdeniz tipik bir güneyli ve güneyin tam da

kendisi olarak bilinse de, karadaki orta

bölgelere, kuzeyin sınırlarına dayanan, çölün

içlerine uzanan bir hareketliliğe sahip.

Akdeniz’i bir kıyı şeridi boyunca takip

edemezsiniz, onu dağların ve yolların arasına

katmanız gerekecektir. Romalılar donanma

gücüne önce karadaki güvenilir yollardan

ulaşıyor. Ticaret yolları, verimli topraklar,

zengin maden yatakları bu denizin sınırlarını

genişletiyor. Ve Avrupa Akdeniz’den doğuyor.

Akdenizsiz bir Avrupa ‘Kara Avrupa’sıdır,

fazlasıyla renksizdir. Bu sayıda Akdeniz’in

zaman çizgisinden yalnızca bir bölüm olayı,

mekânı ve kişileri aktarıyoruz. Özellikle XVI.

yüzyıla kadar Akdeniz’in parlak renkli sayfaları

ayrı başlıklar altında incelenmeye değer.

Türklerin Akdeniz’le olan ilişkisi daha

ayrıntılarıyla tasvir edileceği gibi, Roma ve

Yunan uygarlıkları, İtalyan Rönesansı,

Akdenizlilik ve Akdeniz kimlikleri gelecekteki

başka sayılarımızın konusudur.

İletişim Yayınları: 1983 yılında Murat Belge

tarafından kurulan İletişim Yayınları 30. Yaşını

kutluyor. 30 yılda binlerce kitap yayınlayan sol

cenahtaki İletişim’i ben de kutluyorum.

İlkim Ozan Yayınları: Ayda bir çıkan Düşün

Yazıları dergisini de yayınlayan Haydar

Çakmak’ı kutluyorum. Yeni çıkan 21. sayının

kapağı ve içindekileri:

Almanya’da ‘Enkaz’ Edebiyatı ve Wolfgang Borchert

-Levent Özübek-

Ortadoğu

-Nurgül Dönmez-

Zihinleri Temizlemek Mümkün mü?

-Mehmet Tanju Akad-

Yazar Ahlakı ve Acıtan Gerçeklik

-Öner Yağcı-

Onurlar Haraç Mezat

-Ahmet Doğan-

Başkanlık Sistemi Bahane, Padişahlık Şahane

-Onur Aksoy-

Batı Emperyalizmi, Türkiye ve “Bop”

-Fikret Babuş-

İçinizdeki İnsanı İçinizdeki Mezardan Çıkarın!

-Mahmut Ayaz-

Çığlık

-Levent Özübek-

Page 33: Antalya Literary Express 8_9

Antalya Literary Express cilt 1 sayı 8

2947

2001 Şubat Krizi ve AKP ekonomisi

-Melisa Kohen-

Empati ve Devrim

-Emre Erdik-

Geliştirilmiş Büyük Ortadoğu Projesi İçinde Siyonizm’in Yeri

-Haliy Payza-

Özelleştirmeler, Halkbank, Otoyollar ve Diğerleri

-Prof. Dr. Cihan Dura-

(Tanıtım Bülteninden)

Kaynak Yayınları: Türk Devriminin Yayınevi

sloganını kullanan yayınevi, 30 ciltlik

Atatürk’ün bütün eserleri dizisini tamamladı.

Kırmızı Kedi Yayınları: Romanov Komplosu,

Glenn Meade, 504 sayfa. Dr Lauro Pavlov, 20.

Yüzyılın en büyük muammalarından birine ışık

tutacak gizemi çözmek üzeredir. Rusya’nın

Yekaterinburg kentinde yapılan bir kazı

sırasında, son çar ve ailesinin 1918’de infaz

edildiği bölgede, buz içinde bozulmadan

kalmış bir ceset bulunur. Bu yeni bulgu,

Romanov ailesinin ortadan yok olmasıyla ilgili

yeni ipuçları sağlar. Ailenin bilhassa da kızları

Prenses Anastasia’nın ölümü ardında birçok

soru işareti bırakmıştır. Bu keşif Pavlov’u

yıllardır saklı kalmış bir görevin peşinde;

sırların, yalanların, aldatmacaların girdabı

içinde geçmişe doğru bir yolculuğa çıkarır.

Metis Yayınları: Şifrepunk: Özgürlük ve

Internetin Geleceği’nde WikiLeaks kurucusu

Assange ve kankaları internetin geleceğini

tartışıyor. 30 yaşını deviren Metis yayınlarını

(kuruluş: 1982) da kutluyorum. En büyük

arzuları: “Türkiye’de bir eleştirel düşünce

geleneğinin oluşması ve buna değer veren bir

demokratik kültürün güçlenmesi”

Yarınki Yüzün 3: Zehir, Gölge, Veda, J Marias,

YY dizisinin son kitabı olarak çıktı. YY1: Ateş ve

Mızrak; YY2: Dans ve Rüya, Alıntı: “… Çünkü

şimdi şiddete başvurup başvurmama

konusunda bir seçimle karşı karşıya kalan kişi

bizzat kendisi”

Oğlak Yayınları: Geçen sene fuara katılarak

yeni yapıtlarını, bu arada belki de başyapıtı

Sinema Tarihi’ni imzalayan yazar ve eleştirmen

Rekin Teksoy kısa bir süre sonra aramızdan

ayrılmıştı. Yayınevi bu yılda fuarda kuşe kâğıtlı

yeni basılarıyla okuyucularının karşısına çıktı.

Okuyuculara hararetle öneririz:

Sel Yayınları: İki kitabın adını analım: Rakım

Sıfır ve Espas.

Tarihçi Kitabevi: Ummanda Kapışan

İmparatorluklar: Osmanlı ve Portekiz, Salih

Özbaran, 328 sayfa.

TÜBİTAK Yayınları: Yayın politikası

değişikliğinden dolayı popüler bilim kitapları

dizisi kitapların yeni basımlarının yapılmadığı

izlenimini edindik. Daha çok, çocuk ve

gençlere yönelik yeni kitapların basıldığını

gözlemledik.

Yapı Kredi Yayınları: Behçet Necatigil Bütün

Eserleri çıktı. 2320 sayfa. Ahmet Hamdi

Tanpınar, XIX. Asır Türk Edebiyatı Tarihi

“Eski edebiyatımız dil bakımından aralarında

hiçbir yakınlık bulunmayan, zaman itibarıyla

aynı çağ içinde muayyen fasılalarla teşekkül

etmiş iki edebiyatın, Arap ve Fars

edebiyatlarının kuvvetli tesirleri altında

müşterek medeniyetin son yaratıcı büyük

halkası olarak teşekkül eder. Bugünkü Arap

edebiyatının başlangıç noktası olan Cahiliye

kasideleri ve Kuran ile İran edebiyatının asıl

kendisini idrak ettiği ana kitap diyebileceğimiz

Şehnâme arasında ancak dört asırlık bir zaman

vardır. Yine Kuran ile İslâmlaşmadan evvelki ilk

büyük dil vesikamız olan Orhon Kitâbeleri

Page 34: Antalya Literary Express 8_9

Antalya Literary Express cilt 1 sayı 8

2948

arasında ancak bir asırlık bir zaman bulunduğu

halde, Anadolu lehçesinin kendisini idraki

demek olan Yunus Divanı XIV. asrın başlarında,

Moğol istilâsından sonra teşekkül eden her üç

lehçede dil zevkinin dönüş noktalarını veren,

Ali Şîr Nevâî, Necâtî ve Fuzûlî divanları ise XV.

ve XVI. asırlardadır. Kuruluşuna büyük kitleler

ve yaratıcı hamleler hâlinde iştirak ettiğimiz bir

medeniyetin içinde bu gecikmenin başlıca

sebebi şüphesiz İslâmlaşma tarihimizin

kendisidir. Filhakika İslâm dini, Türkleri,

İranlılar gibi muayyen bir coğrafyada ve kesin

neticeli bir muharebenin sonunda bulmaz.

Türklerin İslâmlaşması Orta Asya’dan garba

doğru, dört asırdan fazla süren parça parça bir

akışla ve bütün Müslüman Orta Asya tarihini

yapan büyük birleşmeler, çoğu istikrarsız siyasî

teşekküllerle olur. Kültürünün çekirdeği olacak

dini böyle ayrı ayrı zamanlarda ve daima başka

coğrafyalar arasından geçerek alması, her

yerleşme ve teşekkülün başta geçilen yol ve

yerleşilen kıt’a olmak üzere ayrı şartlara bağlı

oluşu, büyük ve siyasî kültür merkezleri

kurulur kurulmaz, hemen arkadan gelen

kitlelerle kavmî geleneklerin bu merkezlerin

tesirine az çok aksülamel yapacak derecede

beslenmesi, yerleşilen kıt’anın yerli halk ve

komşu kültürle olan münasebetleri, din ve

tarikatlar tarihimizde olduğu kadar dil ve

edebiyat tarihimizde de tesirleri iyiden iyiye

araştırılması gereken büyük tarihî

realitelerden biridir.”

Jack London, Moskova Çestnova’ya karşı

Bu yıl fuarda yer almayan yayıncılardan

gözüme çarpan birkaçı: İş Bankası Yayınları,

Everest yayınları, Ayrıntı Yayınları, Remzi

Kitabevi, Inkılâp, Okuyanus, Optimist, Arunas,

Aspendos, İstiridye, Yabancı, Trend, Nemesis,

İthaki, Kolektifkitap,

Stand kiralarının pahalı olması; fuar süresinin 5

gün ile sınırlı kalması; henüz Antalya’da kitap

satın alan okurun pek bulunmaması (kitap

satış azlığı) gibi etmenlerin yayıncıları

caydırdığı anlaşılıyor.

TÜYAP ile ilintili nedenlerden dolayı, sanırım

konaklama ücretlerini bu yıl TÜYAP’ın

karşılamamasından dolayı birçok yayınevinin

(bilhassa İstanbul’dan) imza günü için yazar

getirememesi dikkat çekti. Örneğin,

Cumhuriyet Kitapları geçen yıl fuarda

aralarında Oral ve Kırıkkanat’ın da bulunduğu

6 yazarı okuyucuları ile buluşturabilmişti. Bu

yıl ekonomik nedenlerden dolayı hiçbir yazarı

fuara davet edememişlerdi.

Çocuk ve gençlere yönelik yayınlardaki artış bu

yılki fuarda da gözlemleniyordu.

Sonuç olarak, Antalya’da kitap maalesef

Antalyalılardan yeterli ilgiyi bu yıl da

göremedi. Ben de kitap fuarlarında yaşadığım

kalabalık ve izdihamdan bu yıl da mahrum

kaldım. Hem kitap satışı hem de ziyaretçi sayısı

bakımından Antalya Kitap Fuarı, Çukurova’da

altıncısı düzenlenen fuara kıyasen çok daha

sönük ve daha az canlı geçti.

Yılın yazın olayı:

Binbir Gece Masalları nihayet Türkçede

Denizci Sinbad’ın maceralarını bilmeyeniniz

var mıdır? Ya da Alaaddin’in sihirli lambasını?

Veyahut Kırk Haramileri? Arap Edebiyatının

doruk noktalarından Binbir Gece Masalları

külliyatı nihayet tümüyle Türkçeye çevrilebildi.

Kitap Fransızca edisyonundan Alim Şerif

Onaran tarafından çevrildi.

Antalya’dan Dergiler: Bağlantılar:

Akdeniz / Simge:

http://simgesiir.wordpress.com/

İlkim Ozan Yayınları:

http://www.ilkimozanyayinlari.com/