7
ANDANTE MAYIS 2018 Yıl 15 - Sayı 139 Fiyatı 12 TL Prima Ballerina Hülya Aksular ile kariyeri ve eğitimciliği üzerine Müzik eğitiminde en yeni adres: Kartal Sanat Akademisi İdil Biret’in tüm kayıtları 130 CD’lik kutuda toplandı Türk musikisinde babalar ve oğullar Müzik meslek birliklerinin trajedisi Almanya’nın en iyi orkestrasında bir Türk çellist: Dorukhan Doruk Handel’in Londra’sında bir Türk kulübü Senfoni türü ve burjuva düşüncesi Solistler sahnede ne düşünür, ne hissederler? Azi z Shokhamov Tekfen Filarmoni Orkestrası’nın Başarılı Şefi İstiklal Marşı’mızı rahat bırakın! Ertuğrul Sevsay’ın kaleminden

ANDANTE - Tekfen Holding · 2018-05-17 · MayI 2018 - SayI 139 34 Bu sezon Düsseldorf Operası’nda özel Puccini programıyla dikkat çeken, Wagner’le Alman opera repertuvarına

  • Upload
    others

  • View
    2

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: ANDANTE - Tekfen Holding · 2018-05-17 · MayI 2018 - SayI 139 34 Bu sezon Düsseldorf Operası’nda özel Puccini programıyla dikkat çeken, Wagner’le Alman opera repertuvarına

ANDANTE

MA

YIS 20

18Yıl 15 - Sayı 139Fiyatı 12 T

L

Prima Ballerina Hülya Aksular ilekariyeri ve eğitimciliği üzerine Müzik eğitiminde en yeni adres: Kartal Sanat Akademisi İdil Biret’in tüm kayıtları 130 CD’lik kutuda toplandı Türk musikisinde babalar ve oğullar

Müzik meslek

birliklerinin trajedisi

Almanya’nın en

iyi orkestrasında bir Türk çellist:

Dorukhan Doruk

Handel’in Londra’sında

bir Türk kulübü

Senfoni türü ve burjuva düşüncesi

Solistler sahnede

ne düşünür, ne hissederler?

Aziz ShokhakimovTekfen Filarmoni Orkestrası’nınBaşarılı Şefi

İstiklal Marşı’mızı

rahat bırakın!ErtuğrulSevsay’ın

kaleminden

Page 2: ANDANTE - Tekfen Holding · 2018-05-17 · MayI 2018 - SayI 139 34 Bu sezon Düsseldorf Operası’nda özel Puccini programıyla dikkat çeken, Wagner’le Alman opera repertuvarına

www.andante.com.tr // Mayıs 2018 - Sayı 13934

Bu sezon Düsseldorf Operası’nda özel Puccini programıyla dikkat çeken, Wagner’le Alman opera repertuvarına adım atmaya hazırlanan Aziz Shokhakimov dört ülkede aynı anda orkestra yönetiyor. Essen’deki Ren Operası ile TEKFEN Filarmoni’nin şefi ve sanat yönetmeni, Milano’daki La Verdi Orkestrası’nın da konuk şefi. Taşkentte’ki Özbekistan Ulusal Senfoni Orkestrası ise ilk göz ağrısı. Almanya’da hızla yükselen şefi Taşkent’te yakaladık, 30’lu yaşların eşiğinde hayallerini konuştuk.

Almanya, İtalya, Türkiye ve Özbekistan’da orkestra yönetiyor

Serhan [email protected]

AzizShokhakimovAzizShokhakimovŞansım Özbekistan’dadoğmak

Şansım Özbekistan’dadoğmak

Page 3: ANDANTE - Tekfen Holding · 2018-05-17 · MayI 2018 - SayI 139 34 Bu sezon Düsseldorf Operası’nda özel Puccini programıyla dikkat çeken, Wagner’le Alman opera repertuvarına

35

Avrupa’da kendisini ispatlamaya çalışan genç bir orkestra şefi açısından Özbekistan’da doğmak dezavantaj sayılabilir. Fakat sizin örneğinizde tam tersi söz konusu galiba… Özbekistan’da doğmanın ne gibi avantajlarını yaşadınız?

Evet, Özbekistan gibi klasik müzik geleneğine sahip bir ülkede doğduğum için çok şanslıyım. İkinci Dünya Savaşı’nda Moskova Konservatuvarı’nın pek çok öğretmeni güvenlik açısından Taşkent’e gelmişti. Bir kısmı savaştan sonra Özbekistan’da kaldı, konservatuvarda ders vermeyi sürdürdü. Ayrıca SSCB döneminde kültüre çok önem veriliyordu ve müzik eğitimi çok üst düzeyde gelişmişti. Uprensky Müzik Okulu gibi yetkin öğretmenlerin ders verdiği bir kurumda öğrenim imkânı kazanmak, Vladimir Neymer gibi öğretmenle şeflik çalışmak büyük şanstı.

Avrupa’da şeflik öğrenimi görseydim yılda bir okul orkestrasını yönetme, çoğunlukla küçük topluluklarla çalışma fırsatını yakalamak için bile mücadele etmem gerekecekti. Hocamın yönlendirmesiyle 13 yaşında Özbekistan Ulusal Senfoni Orkestrası’nı yönettim. Sonrasında yardımcı şef gibi çalıştım, provalara katılıp müzikçilerle sohbet ettim, her sezonda birkaç konser yönetiyordum. Avrupa’daki eğitim sistemiyle karşılaştırıldığında büyük bir ayrıcalıktı bu…

Harnoncourt’u geç tanıdımSon 20 yılda birbiri ardına

uluslararası yetenek çıkaran Uprensky Müzik Okulu 2011’de alakasız bir okulla birleştirilip işlevsiz hâle getirildi. Yeni Özbek yönetimi Türkiye’dekiler gibi Batı

kültüründen, klasik müzikten pek hoşlanmıyor. Kültür kurumlarının ihmal edildiğini okuyoruz. Özbekistan’dan eskisi gibi genç yetenekler çıkabilecek mi?

Ne yazık ki haklısınız. Şu anda klasik müziğin düzeyi epeyce düşmüş durumda. Ne yazık ki hükümet klasik müziğe pek fazla önem vermiyor. Çok yetenekli pek çok sanatçı ülkeyi terk etti. Neyse ki artık yeni bir cumhurbaşkanımız var, ülkeyi tüm kurumlarıyla geliştirmeye çalışıyor. Umarım klasik müziğe de geçmiş yöneticilerden daha fazla ilgi gösterecektir.

Çocukluğunuzda hangi şefleri örnek almıştınız?

Karajan, Bernstein, Mravinsky… Yıllar içinde beğenim çok değişti. Belirli bestecileri çok iyi yorumlayan şeflere yöneldi ilgim. Bazı şefler Mahler’de

Page 4: ANDANTE - Tekfen Holding · 2018-05-17 · MayI 2018 - SayI 139 34 Bu sezon Düsseldorf Operası’nda özel Puccini programıyla dikkat çeken, Wagner’le Alman opera repertuvarına

www.andante.com.tr // Mayıs 2018 - Sayı 13936

çok iyidir fakat Brahms’ta aynı başarıyı yakalayamaz; kimileri Prokofyev ve Şostakoviç’te iyidir ama Beethoven’a gelince sorun çıkar. Kızılderililerin önemli bir atasözü vardır: “Hiç kimse dostun değil, hiç kimse düşmanın değil, fakat herkes senin öğretmenin.” İzlediğim şeflerden hep yeni bir şeyler öğrenmeye çalıştım.

Financial Times’ta üslubunuz üzerine ilginç bir yorum okudum. Mahler Yarışması’nda orkestrayı “geçmişin ustaları gibi” yönettiğiniz belirtilmiş. Bu değerlendirmeye katılıyor musunuz?

Evet haklılar. Sebebini açıklayayım… Öğrenciliğim döneminde Özbekistan’da internet erişimi yetersizdi. Öyle yavaştı ki video izleyemiyorduk. SSCB çöktüğünde öyle derin bir ekonomik kriz yaşandı ki yeni CD ya da DVD alıp dinlemek imkânsızdı. Eğitim 1970-80’lerin örneklerinde kalmıştı. Stokowski, Furtwaengler, Mravinsky, Klemperer ve Walter'in plaklarını dinleyip onları örnek alıyorduk. Harnoncourt’un ismini bile duymamıştım. 10 yıl önce Almanya’ya

geldiğimde Nikolaus Harnoncourt’un

şefliğiyle tanıştım. Orkestrada yeni sesler, renkler, yorumlar arayan böyle bir yaklaşımın olduğunu öğrendim. Mahler Yarışması’na geldiğimde Almanya’ya ikinci ayak basışımdı. Geçmişin Mahler yorumlarıyla büyümüştüm. Örneğin, Rafael Kubelik’ten epeyce farklı olan Claudio Abbado yorumlarını hiç dinlememiştim. İşte bu nedenle geçmişin dünyasında geçerli olan yaklaşımla orkestrayı yönetmiştim.

Peki, orkestra şefliğinde uzak durmaya çalıştığınız yeni yaklaşımlar neler?

ABD’de orkestra şefleri aynı zamanda orkestranın idari müdürü gibi

çalışmak zorunda. Orkestranın varlığını korumak için sponsor arayışını organize etmesi, diplomat gibi davranması, idari görevlere çok zaman ayırması gerekiyor. Kuşkusuz orkestraların yaşaması için elimden geleni yaparım fakat bu yaklaşım benim önceliğim değil. Önceliğim müzik, içtenlik ve taze yorumlar. Günümüzdeki pek çok orkestra şefi iyi eğitim aldığı, deneyimli ve zeki olduğu hâlde özgün müzik

diline sahip değil. Çağımıza uygun yeni ifade biçimleri aramak konusunda pek istekli görünmüyorlar. Bir tür “fast food” yaklaşımıyla bu işi sürdürüyorlar. Kariyerlerini düşünüp, orkestradan tekrar davet almak için müzikçilerle diplomatik ilişkiler kurup, standart yorumlarla yetiniyorlar. Bu nedenle gereken derinlikli yaklaşıma nadiren rastlıyoruz.

Konseri rastlantıya bırakmamAlmanya, İtalya ve

Fransa’da aynı zamanda opera, radyo, senfoni orkestraları yönetiyorsunuz. Geçmişin Toscanini ve Solti gibi diktatör şefleri artık pek popüler

Konserde müziğe o kadar

odaklanıyorum ki yüzüm

şekilden şekle giriyor. Bu

nedenle kendimi video

kayıtlarında seyretmekten

hiç hoşlanmam. En fazla iki

dakika dayanabiliyorum.

Page 5: ANDANTE - Tekfen Holding · 2018-05-17 · MayI 2018 - SayI 139 34 Bu sezon Düsseldorf Operası’nda özel Puccini programıyla dikkat çeken, Wagner’le Alman opera repertuvarına

37

olmadığına göre, bu orkestralarla çalışmak esneklik gerektirmiyor mu?

Evet. İtalyan orkestralar provadan pek hoşlanmaz. Fakat konserde enerji patlaması yaşarlar. Alman orkestraları provalara, müzikteki detaylara önem verir. Konserde kendilerini güvende hissetmek isterler. İyi bir şefin orkestradaki bu eğilimleri hemen fark edip müzikçilerle bu doğrultuda iletişim kurması gerekir.

Zaman mekân makinesinde geçmişe dönmeniz mümkün olsa hangi yıllarda, hangi orkestrayla konsere çıkmak isterdiniz?

Plaklardan dinlediğim kadarıyla 1960’ların Berlin Filarmoni, 1970’lerin Viyana Filarmoni’siyle konser vermek isterdim.

Önemli yarışmalarda birinci olduğu hâlde tarihin derinliklerinde kaybolup giden pek çok müzikçiye rastlıyoruz. Kimi zaman yarışma üçüncüsü dünya sahnelerinde birinciden daha başarılı oluyor. Siz Mahler ve Salzburg ödüllerini Almanya’da başarıya çevirmeyi nasıl başardınız?

Ünlü bir espri vardır bu konuda: “İkincilerin müzik kariyeri

şampiyondan iyi olur.” Fakat şunu kabul etmek gerekir ki günümüzde hâlâ yarışmaların önemli bir işlevi var. Yarışmalarla genç sanatçılara yeteneğini kanıtlama fırsatı sunuluyor. Ayrıca yarışmaya hazırlanma süreci eserleri derinlemesine inceleme, çalışma şevki ve enerjisi veriyor. Yarışmanın kendisi de öğretici bir süreç. Bununla birlikte pek çok olumsuzluk söz konusu. Kötü gününde yarışmaya çıkmak, tutucu jürilerle karşılaşmak sonucu önemli oranda etkiliyor. Yani yeteneğin yanı sıra şans gerekiyor. Her şeye rağmen yarışmaların olumlu yönleri daha fazla. Gelişmek için katılmak lazım. Tabii ki kendi müzik diliniz olmalı, fakat jürinin

“Müziğin her türünü severim”“Kaliteli olduğu sürece

müziğin her türünü dinlerim. Özellikle severek dinlediğim tür halk müzikleridir. Doğu Avrupa, örneğin Rumen, Macar ezgilerini seviyorum. Kafkas yöresine özel ilgim var.”

Page 6: ANDANTE - Tekfen Holding · 2018-05-17 · MayI 2018 - SayI 139 34 Bu sezon Düsseldorf Operası’nda özel Puccini programıyla dikkat çeken, Wagner’le Alman opera repertuvarına

www.andante.com.tr // Mayıs 2018 - Sayı 13938

eğilimlerine göre yarışmada bunu gözden geçirmeniz gerekir. Sanatsal duyarlık kadar zekayı kullanmak da önem kazanıyor. Mahler Yarışması’na katıldığımda 21 yaşındaydım. Diğer adayların neredeyse hepsi 30’larındaydı. Birinciliği kazanan 31 yaşındaydı. Ben gençliğimle dikkat çektim. Bana Alman, İtalyan orkestralarının kapısını açtı bu ödül. Salzburg Yarışması sayesinde pek çok önemli isimle tanıştım. Hayallerimden biri Camerata Salzburg’u yönetmekti, bu gerçekleşti. Karajan ve Mozart’ın şehrinde Dennis Russell Davis gibi önemli bir şefin başkanı olduğu jürinin kararıyla yarışma kazanmak gurur vericiydi. Tabii sonrasında pek çok orkestradan davet aldım. Özbekistan’daki müzik kültürünün düzeyini bilmeyen, Özbek orkestra şefini davet etmeyi risk kabul eden orkestra yöneticileri açısından bu ödül kriter oldu. Bir yıl sonra, Salzburg Festivali’nde Viyana Radyo Orkestrası’yla konser verdim. Geçen festivale ise Mischa Maisky ve Stuttgart Radyo Orkestrası’yla katıldık.

Son yıllarda Almanya’nın neredeyse en önemli radyo senfoni orkestralarıyla konser veriyorsunuz. Almanya’da radyo orkestrası yönetmek bir genç şefe neler kazandırır?

Son beş yılda Frankfurt, Stuttgart, Köln Batı Alman radyo senfoni orkestralarıyla konserler verdim. Alman

radyo orkestralarını çok seviyorum çünkü profesyonellik düzeyleri çok yüksek. Detaylara odaklanmayı, hakkıyla çalışmayı seviyorlar. Provada tüm sorunları çözüp icrayı yapısal açıdan netleştirip konsere endişesiz, gayet rahat bir ruh hâliyle çıkıyorlar. Detayları çalışmadan konsere çıkmak riskli bir yaklaşım. Provada orkestrayla maksimum iletişim kurup konsere endişesiz çıkmayı tercih ediyorum. Bu yolla iyi sonuca ulaşmak sürpriz olmuyor. İşte bu yüzden Alman radyo orkestralarından sürekli davet almak büyük bir ayrıcalık ve onur. Onlarla konser vermek ise büyük keyif.

Radyo orkestralarıyla verdiğiniz konserlerin Almanya’nın dört bir yanında yüzbinlerce dinleyiciye ulaşması da bir başka avantaj olsa gerek.

Ben size başka bir avantajdan bahsetmek istiyorum. Konserde müziğe o kadar odaklanıyorum ki yüzüm

şekilden şekle giriyor. Bu nedenle kendimi video kayıtlarında seyretmekten hiç hoşlanmam. En fazla iki dakika dayanabiliyorum. Mimiklerimi düzeltmeye kalksam dikkatim dağılacak, müziğe odaklanamayacağım.

Görünmez olmak sizi rahatlatıyor anlaşılan…

Salonu, arkamdaki kalabalığı düşünmeden tek kişi için konser verdiğimi hayal ederim. Kalabalığı düşünmek,

beğenilerini gözden geçirmek dikkat dağıtır. En güzeli tek kişiye odaklanmak.

Bahsettiğiniz o tek kişi besteci olmalı…

Evet, belki…

Wagner operası kariyerimde önemli bir adım olacakBu sezon Düsseldorf

Operası’nda ölümünün 160’ıncı yılı vesilesiyle olsa gerek, Puccini operalarına odaklandınız. Turandot, Madama Butterfly, Tosca birbiri ardına sahneleniyor. Daha önce bu şekilde tek besteciye odaklanmış mıydınız? Puccini’yle yakın temas size müzikal açıdan neler kazandırdı?

Beş yıl önce İtalya’da, Bologna kentinde altı-yedi Beethoven senfonisi seslendirmiştim. Almanya’da Mahler konser dizisi yönettim. Fakat operada ilk kez bir besteciye odaklanıyorum. Puccini büyük besteci. Müthiş bir

Türkiye’nin kültür

hayatındaki önemi

açısından TEKFEN

Filarmoni’yi yönetmek,

icrada yüksek kaliteye

ulaşmak mutluluk verici.

Page 7: ANDANTE - Tekfen Holding · 2018-05-17 · MayI 2018 - SayI 139 34 Bu sezon Düsseldorf Operası’nda özel Puccini programıyla dikkat çeken, Wagner’le Alman opera repertuvarına

39

dramaturg. Seçtiği ritimler, armoni, melodi, üslup çok ilginç. Önemli bir özelliği var: partisyonda yazanı harfi harfine yerine getirdiğinizde harika bir müzik çıkıyor ortaya. Sadece ne istediğini hissetmeniz gerekiyor. Operada insan sesi çok önemli bir unsur. Solistlerle iyi iletişim kurmak gerekiyor. Kişilerin sağlığı, ruh hâli gibi faktörler yoruma yansıdığı için çok dikkatli olması gerekiyor şefin. Puccini’nin eserlerinde solistleri takip etmek çok zor. Çünkü orkestrayla unison söylüyorlar. Bunlar önemli deneyimler kazandırıyor.

Gördüğüm kadarıyla Alman orkestraları başlangıçta Rus ekolünden gelmenizi dikkate alıp Rus repertuvarında size şef sehpasını teslim etmişti. Ardından İtalyan besteciler geldi. Rüştünüzü ispatladığınızı hissettiklerinde sıra Alman bestecilere geldi. Bu sezon Düsseldorf Operası’nda sahnelenecek Wagner operası Uçan Hollandalı’nın size teslim edilmesi kariyerinizde önemli bir adım olsa gerek.

Üç yıl önce Brahms’ın 3. Senfoni’sini, daha önce Mahler’in Kindertotenlieder’ini seslendirmiştik. Gelecek yıl Haydn’ın 2. Senfoni’sini yorumlayacağız. Pek çok şef Mahler’in eserlerini yönetmek ister, ben bu fırsatı yakaladım. Ayrıca sık sık Debussy, Ravel gibi Fransız bestecilerin orkestra eserlerini de yönetiyorum. Bununla birlikte Rus eğitim sisteminden yetiştiğim, Rusça konuştuğum için Alman orkestralarının öncelikle bu repertuvarda beni tercih etmeleri konusundaki gözleminiz doğru. Operada bu yıl ilk kez Wagner eseri yöneteceğim. Bu daha önce planlanmış bir süreçti.

Yani bu yaz şeflik kariyerinizde önemli bir adım atacaksınız, Almanlar size Alman operalarını emanet etmeye başlayacak…

Evet ilk kez Alman operası yöneteceğim. Bakalım sonuç nasıl olacak, hep birlikte göreceğiz.

Gelecekte şeflikte belirli bir alana odaklanmayı planlıyor musunuz?

Operada çalıştığım için çok şanslıyım. Çünkü senfonik müziğin dramatik yapısını kavramak açısından önem taşıyor. Çoğu büyük besteci aynı zamanda operalar yazmış. Opera ve senfoni programlarını birlikte götürmek genç bir şef için çok önemli. Bu doğrultuda ilerleyeceğim. Şu anda ilgimi çekmeyen tek konu bale müziği.

30’lu yaşlar için hedefleriniz neler?

Önemli olan daha çok, daha farklı repertuvar öğrenmek… Müzikte derinleşmek. Farklı ülkelerde, farklı orkestralarla çalışmak, daha çok deneyim kazanmak istiyorum. Örneğin bugüne kadar hiç İskandinav orkestrası yönetmedim. Bundan sonraki adım İskandinav orkestraları; yeni kişiler tanımak, yeni yaklaşımlar görmek, öğrenmek, yeni virtüözlerle tanışmak; daha çok okumak…

Özbekistan’da kaybettiğim şevki TEKFEN’le kazandım23 ülkeden müzikçinin sadece

konser için bir araya geldiği bir proje orkestrası yönetmenin zorluğu ya da avantajı nedir?

TEKFEN Filarmoni bize yeterli prova zamanı, imkânı sunduğu için minnettarım. Farklı ülkelerden, orkestralardan müzikçileri ortak noktada buluşturmak zaman alıyor. Dört günlük çalışmayla iyi bir sonuca ulaşıyoruz. Özbekistan’da şeflik konusundaki hevesimi neredeyse tamamen kaybetmiştim. Çünkü ulusal senfoni orkestrasının üyeleri eskiden olduğu gibi tutkuyla yaklaşmıyor müziğe. Türk ve Özbek halkının öyle çok kültürel benzerliği var ki TEKFEN’i yönetirken kendimi yurdumda gibi hissediyorum. Orkestraların varlığı Türkiye ve Özbekistan kültürü açısından önemli. TEKFEN gibi bir orkestranın varlığı sevindirici. Türkiye’nin kültür hayatındaki önemi açısından TEKFEN Filarmoni’yi yönetmek, icrada yüksek kaliteye ulaşmak mutluluk verici.

Orkestranın sanat yönetmeni olarak nasıl bir rota çizdiniz?

Mayıs ayındaki konserlerimiz Rus repertuvarı odaklı. Geçen programda Fransız bestecilerini seçmiştik. Bu arada her konserde mutlaka bir Türk bestecinin eserini seslendiriyoruz. Ayrıca başarılı çağdaş bestecileriniz var. Onların eserlerini de seslendirmek istiyoruz. Örneğin Taşkent Konservatuvarı’ndan arkadaşım, şu anda Viyana’da yaşayan Emre Sihan Kaleli kendi müzik dilini oluşturmuş yetenekli bir besteci. Onun eserlerini seslendirmek isterim.

Çağdaş bestecilere eser siparişi vermeyi düşünüyor musunuz?

Tabii, kesinlikle…

Repertuvarda çeşitlilik önemliGeçmişte TEKFEN Filarmoni’nin

politikası komşu ülkelerin bestecileri, özellikle de otantik çalgılar için yazılmış orkestra müziklerine odaklanmıştı. Bu yaklaşım devam edecek mi?

Geçenlerde İtalyan konser organizatörleriyle sohbet ederken onlar da bu konuyu gündeme getirdi. TEKFEN Filarmoni’yle otantik çalgılar için yazılmış klasik eserlerden oluşan bir repertuvarla çıkacağımız konser turnesinin İtalya’da çok ilgi çekebileceğini söylediler. Tabii ki geçmişte bu konuya gösterilen özeni sürdüreceğiz. Bununla birlikte repertuvarda çeşitliliği ve denge unsurunu gözeteceğiz. İki yıl önce Göksel Baktagir’le konser vermiştik, sonuçtan memnun kalmıştık.

TEKFEN Filarmoni için öncelikli hedefleriniz neler?

Orkestra kadrosunu sabitlemeyi amaçlıyoruz. Geçen yıl bu amaçla sınav açmıştık. Aramıza pek çok genç, coşkulu, müzik yapma heyecanıyla dolu müzikçi katıldı. Ortak dile sahip, enerji dolu, bütünleşmiş bir orkestra oluşturmayı başardığımızda her açıdan başarılı olacağımıza inanıyorum.

Yılda kaç konser vermeyi planlıyorsunuz?

Her konser sezonunda en az dört konser vermeyi planlıyoruz.

Serhan Yedig’ingeçmişteki röportajlarını

www.muziksoylesileri.net’te okuyabilirsiniz.