8
Sayı: 10 / Nisan 2012 HAFTANIN KONUSU DÜNDEN BUGÜNE TBMM Derleyen: Eyüp AKTUĞ www.e-aktug.com

Anadolu Kıtası-Sayı 10

Embed Size (px)

DESCRIPTION

Anadolu Kıtası-Sayı 10

Citation preview

Sayı: 10 / Nisan 2012

HAFTANIN KONUSU

DÜNDEN BUGÜNE TBMM

Derleyen: Eyüp AKTUĞ www.e-aktug.com

2

İçindekiler

TBMM’nin Kuruluşu……………………...……….…..………..3

İ lk TBMM’nin Ö zellikleri…………...…………………………4

TBMM’nin Gö rev ve Yetkileri………………………….…....6

Atatu rk’u n ilk meclis könuşması…………….……………7

KULLANIM HAKKI Bu derginin içeriği internet üzerinden derlenmiştir. Herhangi bir telif hakkı ihlali yapıldığını

düşünüyorsanız veya yazılar üzerinde hak talep ediyorsanız iletişim adresimize bildirmeniz

halinde söz konusu içerik silinecektir.

3

TBMM’nin Kuruluşu

İstanbul'un işgalinden üç gün sonra, Atatürk ünlü 19 Mart 1920 tarihli bildiriyi yayımladı.

Bildiride,"olağanüstü yetkiler taşıyan bir Meclisin Ankara'da toplanacağı, Meclis'e katılacak

üyelerin nasıl seçilecekleri, seçilerin en geç onbeş gün içinde yapılması gereği, kesin ve kararlı

ifadelerle yer alıyordu. Ayrıca, dağılan Meclis-i Mebusan'ın üyeleri de Ankara'daki Meclis'e

katılabileceklerdi.

Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş temelleri Ankara'daki bu ilk tarihi binada atıldı. Birinci Meclis

Binası, Ulusal Kurtuluş Savaşı'nın yönetim yeri olarak pek çok tartışma ve millî kararlara

sahne oldu: Bu yapı bugün Kurtuluş Savaşı Müzesi olarak, ilk yılların anılarını sergiliyor.

İllerde seçilen temsilciler ve Meclis-i Mebusan'ın bir kısım üyeleri Ankara'ya geldiler.

Ankara'nın o günkü şartları içinde Meclis'in toplanabileceği elverişli bir bina yok gibiydi.

Sonunda, İkinci Meşrutiyet döneminde, İttihat ve Terakki Cemiyeti kulübü olarak yapılmış tek

katlı bir bina uygun görüldü. Eksik kalmış yapı tamamlandı, okullardan toplanan ve halkın

katkısıyla sağlanan eşyalarla donatıldı. Hazırlıklar tamamlanınca, Atatürk 21 Nisan'da

yayınladığı ikinci bir bildiri ile, Meclis'in 23 Nisan günü toplanacağını ve açılış töreninin nasıl

yapılacağını duyurdu.

23 Nisan 1920 Cuma sabahı erken saatlerde, Ankara'da bulunan herkes Meclis Binası

çevresinde toplandı. Halk, kendi kaderine sahip çıkmanın coşkusu içindeydi. Hacı Bayram

Camii'nde kılınan öğle namazından sonra, Meclis binası girişinde gözleri yaşartan muhteşem

bir tören yapıldı. Saat 13.45'de, Ankara'ya gelebilen 115 milletvekili Meclis salonunda

toplandı. Parlamento geleneklerine göre, en yaşlı üye olan Sinop Milletvekili Şerif Bey (1845),

Başkanlık kürsüsüne çıktı ve aşağıdaki konuşmayı yaparak Meclis'in ilk toplantısını açtı.

Burada Bulunan Saygıdeğer İnsanlar, İstanbul'un geçici kaydıyla yabancı kuvvetler tarafından

işgal olunduğu ve bütün temelleri ile halifelik makamının ve hükümet merkezinin

bağımsızlığının yok edildiği hepimizce bilinmektedir. Bu duruma baş eğmek, milletimizin,

teklif olunan yabancı köleliğini kabul etmesi demektir. Ancak tam bağımsızlık ile yaşamak için

4

kesin olarak kararlı bulunan ve ezelden beri hür ve başına buyruk yaşamış olan milletimiz,

kölelik durumunu son derece ve kesinlikle reddetmiş ve hemen vekillerini toplamaya

başlayarak Yüksek Meclisimizi meydana getirmiştir.

Bu Yüksek Meclisin en yaşlı üyesi sıfatıyla ve Allah'ın yardımıyla milletimizin iç ve dış tam

bağımsızlık içinde alın yazısının sorumluluğunu doğrudan doğruya yüklenip, kendi kendisini

yönetmeye başladığını bütün dünyaya ilan ederek, Büyük Millet Meclisi'ni açıyorum.

Bu açış konuşmasında, millî egemenliğe dayalı yeni Türk parlamentosunun adı da "Büyük

Millet Meclisi" olarak konulmuştu. Bu ad herkesçe benimsedi. Daha sonra Atatürk'ün tüm

konuşmalarında yer aldığı şekliyle ve ilk kez 8 Şubat 1921 tarihli Bakanlar Kurulu

Kararnamesinde de yazılı olarak, "Türkiye Büyük Millet Meclisi" (TBMM) adı kalıcılık kazandı.

TBMM, 24 Nisan 1920 günü yaptığı ikinci toplantısında Mustafa Kemal Paşa'yı (Atatürk),

başkanlığa seçti. Mustafa Kemal Paşa, kendi öncülüğünde kurulan TBMM'nin başkanlığını

Cumhurbaşkanı seçildiği gün olan 29 Ekim 1923 tarihine kadar sürdürdü.

TBMM, açılışından iki gün sonra, sadece yasama değil, yürütme gücüne de sahip olacak

hukukî ve siyasî yapısını düzenleme çalışmalarına başladı. Bu düzenlemeler, TBMM'nin tam

bir güçler birliği ilkesini benimsediğini göstermişti.

TBMM'nin açılışı ile birlikte, millî egemenliğe dayalı yeni Türk Devleti doğmuş oluyordu.

Birinci TBMM'nin iki temel hedefi, kesin zaferi kazanmak ve yeni devletin otoritesini

güçlendirmek, kalıcılığını gerçekleştirmekti. Öncelikle, ülke topraklarının yabancı işgalinden

kurtarılması gerekiyordu.

İlk TBMM’nin Özellikleri

1. İşgallere karşı oluşan direnişi tek bir çatı altında toplamıştır.

2. Ulusal egemenliği gerçekleştirmiştir.

3. TBMM “Güçlerbirliği İlkesini” benimsemiştir. Bu sebeple Olağanüstü Meclis yada İhtilalci

Mecliste denilir.

4. Kurtuluş Savaşı’nı yönettiği için bu meclise, “ Savaş Meclisi”, yeni yasalar çıkardığı için de “

Kurucu Meclis” olarak ta adlandırılır.

5. TBMM’nin açılmasıyla “ Temsil Heyeti” nin görevi sona ermiştir.

6. Yaptığı ilk ve tek inkılap hareketi saltanatın kaldırılmasıdır.

7. İlk mecliste azınlık milletvekilleri yoktur.

8. İtilâf Devletleri’ne çekilen telgraflarla İst. Hük. ile yapılacak hiçbir antlaşmanın

tanınmayacağı bel.

9. Türk adını taşıyan ilk meclistir.

10. İlk mecliste iki grup vardır. M. Kemal yanlıları ve padişah yanlıları.

11. En çok askeri alanda harcamalar yapmıştır.

12. İlk siyasî başarısı Gümrü Antlaşması’dır.

5

• Milli bir meclistir: İlk Meclisin üyeleri

tamamı ile Türklerden oluşturmuştur. 1876

tarihli I.Meşrutiyet Meclisinde 130 üyeden

50 si gayr-ı müslimdir. Gayr-ı müslim üyeler

bu konumlarını kullanarak birtakım ayrılıkçı

emellerini gerçekleştirmeye çalışmışlardır.

Bu nedenle II.Abdülhamit o dönemki Meclis-i

Mebusanı feshederek, memleketin

parlamento aracılığı ile parçalanmasını

engellemek istemiştir.II.Meşrutiyet Meclisinde de durum bundan farklı değildir. İlk TBMM de

gayr-ı müslim milletvekili yer almamıştır.

• İlk Meclis İdealist ve Demokratik Bir Meclistir: İlk TBMM çok zor şartlar altında, fakat

demokratik kurallar ile yapılan bir seçim sonunda kurulmuştur. Halkın sosyal yapısı göz

önünde bulundurulduğunda, hemen her kesimden, her tabakadan üye meclis çatisi altında

görev yapmıştır. İlk meclisin üye sayısı 390 dır. Bu üyeler farklı inanç ve görüşe sahiplerdir.

Ancak tüm üyelerin birleştiği tek nokta memleketin esaretten kurtarılması, bağımsızlığına

kavuşturulmasıdır. Zaman içerisinde meclisteki görüş ayrılıkları guruplaşmalara yol açmıştır.

Bu gruplar Tesanüt, İstiklal, Halk Zümresi, Islahat Grubu ve Müdafaa-i Hukuk grubudur.

• Olağanüstü Şartların Meclisidir: İlk meclis yasama, yürütme, yargı yetkilerini ülkenin içinde

bulunduğu olağanüstü şartlar nedeniyle kendi bünyesinde toplamıştır. Yasama yetkisini

çıkardığı kanunlar ile kullanan meclis, yürütmeyi bir hükümete veya bakanlar kuruluna

vermemiş, İcra Vekilleri Heyeti adıyla bir kurul oluşturarak,ona bırakmıştır.Ancak meclis,

bakanları her an denetleyebilmekte ve gerektiğinde sorgulayabilmektedir.İstiklal Mahkemesi

hakimlerinin meclis tarafından atanması suretiyle, meclis yargı yetkisini de üzerine almıştır.

• Meclisin Temeli Fedakarlık Esasına Dayanmaktadır: İlk Meclisin vekilleri yokluklar içerisinde

var olmaya çalışan bir milletin temsilcileridirler. Milletvekilleri Ankara’ya bin bir güçlükle

gelebilmişlerdir. Çoğunun yatacak yeri yoktur. Meclis Başkanının kullandığı otomobilden

başka motorlu araç bulunmamaktadır. Sekiz ay maaşsız çalışan milletvekilleri, bir yıl sonra

100 lira olan maaşlarının % 20 sini bütçe açığını kapatmak için yine devlete vermişlerdir.

• Kahraman Bir Meclistir, Kültür Düzeyi Yüksek Seviyelidir: Çok zor şartlar altında bir araya

gelen, memleketin bağımsızlığına kavuşması için gerekirse ölümü göze alabilen vatansever ve

kültür düzeyi yüksek milletvekillerinden oluşmuş bir meclistir. Genç milletvekillerinden

oluşmuştur. Yabancı dil bilenlerin oranının yüksek olduğu seviyeli bir meclistir.

• İnkılapçı bir meclistir: TBMM kurucu bir meclistir. Bu yetkisine dayanarak, egemenliğin

kaynağını tek kişiden alıp, millete vermiş, asırlardır süren saltanatı sona erdirmiştir.

6

TBMM’nin Gö rev ve Yetkileri

Parlâmenter sistemlerde parlâmentoların genellikle kanun yapmak, hükûmeti denetlemek ve devlet bütçesini kabul etmek gibi üç temel görev ve yetkisi vardır Parlâmenter bir sistem kuran 1982 Anayasası da, Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu üç temel görev ve yetkiye sahip olduğunu kabul etmiş, onların yanında birtakım yetkiler daha vermiştir.

TBMM Yetkileri:

1. Kanun koymak, değiştirmek ve kaldırmak 2. Bakanlar Kurulu ve bakanları denetlemek 3. Bakanlar Kuruluna belli konularda kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi

vermek 4. Bütçe ve kesin hesap kanun tasarılarını görüşmek ve kabul etmek 5. Para basılmasına karar vermek 6. Savaş ilânına karar vermek

7. Milletlerarası andlaşmaların onaylanmasını uygun bulmak

8. Anayasanın 14.üncü maddesindeki fiillerden dolayı hüküm giyenler hariç olmak üzere,

genel ve özel af ilânına karar vermek

9. Mahkemelerce verilip kesinleşen ölüm cezalarının yerine getirilmesine karar vermek

10. Anayasanın diğer maddelerinde öngörülen yetkileri kullanmak ve görevleri yerine

getirmek

İlk TBMM nin Faaliyetleri

TBMM öncellikle Anadolu’daki asayişsizliği ortadan kaldırmak için harekete geçmiş ve 23

Nisan 1920de “Hiyanet-i Vataniye Kanunu” nu çikartmistir. Bu yasayı uygulamak üzere 11

Eylül 1920’de İstiklal Mahkemeleri kurulmuştur.

Meclis 7 Haziran 1920’de çıkarttığı bir yasa ile ,Osmanlı Devleti ile yapılan her çeşit

sözleşmeyi, ayrıcalığı, yer altı kaynaklarının verilmesi gibi açık ya da gizli yapılmış her türlü

anlaşmayı, 16 Mart 1920 tarihinden itibaren olmak üzere geçersiz saymıştır.

Böylece bütün yabancı devletler Ankara ile ilişki kurmak ve anlaşmak mecburiyetinde

kalmıştır.

İlk meclis 20 Ocak 1921 Teşkilat-ı Esasiye Kanunu (Anayasa) çıkarılıncaya kadar , Osmanlı

Kanun-u Esasisi’nin millet idaresi ile çelişmeyen hükümlerden yararlanmış , bu tarihten sonra

yeni kanunlar ,yeni yasaya dayanılarak çıkarılmıştır.

7

Atatu rk’u n ilk meclis könuşması

Muhterem Milletvekilleri,

Bugün içinde bulunduğumuz vaziyeti, Meclisi alinizin nazarında tamamıyla tecilli ettirebilmek için bazı beyanatta bulunmak istiyorum. Vuku bulacak maruzatım bir kaç devreye ayrılabilir. Birincisi, Mütareke’den Erzurum Kongresi'ne kadar geçen zaman zarfındaki ahvale dairdir. İkincisi, Erzurum Kongresi’nden 16 Mart tarihine kadar, yani İstanbul'un düşmanlar tarafından işgal edildiği güne kadar; üçüncü safhası da 16 marttan bu dakikaya kadar olan ahvale dair olacaktır.

Maruzatım bir takım vesaike müstenittir ki müsaade buyururlarsa o vesaiki içip ettikçe burada okuyacağım. Yalnız birinci safhaya ait olacak maruzatım belki biraz şahsi olacaktır. Fakat vaziyeti tamamıyla tenvir edebilmek için ondan bahsetmeyi lüzum görüyorum.

Malumu alileridir ki Ahmet İzzet Paşa hükümeti milliyetler esasına müstenit adilane bir sulha nail olmak emeliyle mütarekeye talip oldu. İstiklal uğrunda namus ve şahametle dövüşen milletimiz 30 Teşrinievvel 1334 tarihinde imza olunan müterekaname ahkamı bir tarafa bırakıldı. Gün geçtikçe artan bir şiddetle, hukukı saltanat haysiyeti hükümet, izzeti nefsi millimiz tadiyata uğradı. Heyeti itilafiyeden gördükleri tevvik ve fiili himaye sayesinde tabi osmaniyeden olan anasırı gayri Müslime her yerde küstahane tecavize başladılar. Meclisi Mebusan’ın feshi, kuvvetini milletten almayan hükümetimerkeziyenin sık sık değişmesi ve halkın vicdanından doğan milli birlik uğrundaki teşebbüsatın maalesef ihtirasatı siyasiyeye kurban edilmesi yüzünden aleme karşı mevcudiyeti milliyemiz ihsas edilemedi.

Ecnebi kuvvetlerinin işgali altında inleyen payitahtımızda kan ağlayan bilumum erbabı hamiyet, münevveranı millet ve din ve devlete hizmetleri mesbuk zevatı aliye,makamı hilafet ve saltanatın ve istiklali millinin bu hatarnak vaziyeten kurtarılması ancak vicdanı miliden doğan birliğin azmu iradeine müftekir bulunduğuna iman getirdiler. Fakat İstanbul'un tahtı tazyikve muhasarada bulunan muhitinde icabeti hamiyeti ifaya maddeten imkan kalmamıştır. İşte bu bırada idi ki Anadolu'ya mülki ve askeri hususatla muvazzaf olmak üzere ordu müfettişliğine tayin edildim. Bu teveccühü din ve millete hizmet etmek için en büyür bir mazhariyeti ilahiye addeyledim.

Vicdanı millinin iradei aliyesine tabi olarak milleti müstakil, vatanımızı masum görünceye kadar çalışmak ahdiyle 16 Mayıs 1335 günü Dersaadet’i terk eyledim. Samsun'da işe başladım.

İlk düşündüğüm, memleketimizde asayişin istikrarına kendi vesaitimiz ile muktedir bulunduğumuzu görmek oldu. Esasen Canik livasının vaziyeti hususiyesi de bu bapta en seri davranmayı müstelzim bulunmakta idi. Filhakika Rumların hakimiyetini ve İslam unsurunun esaretini istihdaf eden ve Atina ve Dersaneadet komiteleri tarafından idare olunan Pontus

8

hükümeti amali, Karadeniz sahi.li ile kısmen Amasya ve Tokat'ın şimal kazalarında mukim Osmanlı Rumlarının hayalhanelerini çılgınca bürümüştü. İttihaz olunan tedabir sayesinde muvaffakıyetli netayic istihsal edildi. Fakat ittihaz olunan tedabir ve muvaffakıyet, yalnız Pontus havalisine ait ve mevzii idi. Halbuki hergin haksızlıklarını arttıran İtilaf Devletlerine mevcudiyeti milliyetimizi siyaseten isbat etmek ve fiili tecavüzler karşısında milletin inamus ve istiklalini bilfiil müdafaa etmek pek mühimdi. Esasen şarkta ve garpta henem memleketimizin her tarafında müdafaa ve muhafazai hakuki millet ve memleket için cemiyetler teşkil edilmişti. Bu cemiyetler düşmanların esaret boyunduruğuna girmemek kastiyle milli vicdanın azim ve iradesindendoğmuş yegane tetkilat idi. Bu sıralarda idi ki, mumum belediye riyasetlerine, Dersaadet'te İngiliz Muhipler Cemiyeti teşekkül ettiği ve her tarafta bu Cemiyete iştirak ile İngiltere müzaheretinin talep edilmesi lüzumu hakkında Sait Molla imzasıyla bir telgraf geldi. Bu meselede Hükümetin alakasının derecesini anlamak için sadrazam olan Ferit Paşa'dan keyfiyeti istilam ettim. Hiç bir cevap alamadım. Kendisinin eşhası meçhule tarafından böyle gayrı muttarit ve muhtelif siyasi maceralara teveccühündeki teşebbüsatın azim fekaletlere sebep olacağını takdir eden milet Sait Molla'nın tebliğine havalei sem'I itibar etmedi. Binlerce tecavüz ve haksızlılar altında inleyen ve İzmir vakayı feciası karşısında kan ağlayan millet, hükümeti merkeziye ve İtilaf Devletleri mümessillerinden ağlayarak istimdat ve istidayı hak ederken,müteaddit beledeyi riyasetleri ve birçok Müdafaai Hukuki Milliye cemiyetleri mariftiyle aldığım telgrafnamelerde hakkımda itimat beyan olunarak benden bu hususta hizmet ve fedakarlık talep ediliyordu.

Hayat ve şahsiyetim kendi malı olan necip ve mazlum milletimizin bu haklı talebi üzerine artık benim için en mukaddes vazife, iradei milliyeye mutavaatı her şeyin fevkinde görmekti. Bunun üzerine yaptığım bir tamimle kat'i sözümü verdim. İşbu tamimin son cümleleri tuydu.

Geçirdiğimiz şu hayat ve memat günlerinde umum milletçe her taraftaki amal ve tezahürat ile temine azmedilen istiklali millimiz uğrunda bütün mevcudiyetimle çalıştığımı temin eylerim. Bu emeli mukaddes uğrunda milletle beraber nihayete kadar çalışacağımı da mukaddesatım namına söz veririm.

Mustafa Kemal Atatürk