AKIL SAHİPLERİNE · yakışırlıkta bir süreci yönetmek, eve dönmek ve kaldığı yerden devam edebilmektir… Sürgünde “ başımıza gelenlerden değil, başımıza gelenlere

AKIL SAHİPLERİNE…


1



2



3

Önsöz…

…

kendin ol

sen sensin

dinin sen

cinsiyetin sen

milliyetin sen

adın sen

sen sensin

sana öğretilen sen

yargılanacak olan sensin



4



5

TEMEL KURAM (KASIM 2012 / İSTANBUL)

DERVİŞLİK & MATRİX (OCAK 2012 / KAHİRE)

SARHOŞLUK (ŞUBAT 2012 / ÜRGÜP)

BİLİM & İLİM (MART 2012 / KANGAL)

YALAN (NİSAN 2012 / GÖYNÜK)

KADER (HAZİRAN-2012 / PLOEİSTİ)

DÖRT İŞLEM HAYAT (TEMMUZ 2012 / ŞİLE)

LEGOLU YAŞAMAK (AĞUSTOS 2012 / ELBİSTAN)

YASAKLAR...(EYLÜL 2012 / KİFFA)

SABIR... (EKİM 2012 / TİFLİS)

PRANGA (MAYIS 2012 / CASA)

DİJİTAL KIYAMET (ARALIK 2012 / DEMİRKÖY)

AŞK (OCAK 2013 / SEFAKÖY)

DİN... (ŞUBAT 2013 / BAĞDAT)

KİŞİSEL GELİŞİM (MART 2013 / BİLECİK)

ALLAHÀ GÜVENMEK (NİSAN 2013 / DEREKÖY)

MADE İN ALLAH... ( MAYIS 2013 / HALKALI)

KAĞLUMBAĞALAR VE TAVŞANLAR (HAZİRAN 2013 / NUSAYBİN)

KENDİN OLMAK (TEMMUZ 2013 / NAHCİVAN)

RIZK (AĞUSTOS 2013 / MASLAK)

ÇAĞ HASTALIKLARI (EYLÜL 2013/ BULGARİA)

HAK YEMEK... (EKİM 2013 / TRABLUSGARP)

HUZUR & MORAL (KASIM 2013 / HALKALI)

FORMATLI YAŞAMAK... (ARALIK 2013 / EYÜP)

ÖZLEM (MART 2014 / KOZAKLI)

KADER OKUMAK (NİSAN 2014 / ARMUTLU)



6



7

TEMEL KURAM

DÖNGÜDE ZAMANLANMAK

TÜRBE ZİYARETLERİ

11A12Y2D



8

TEMEL KURAM

Sanılanın aksine büyük patlama yoktur:

İlk ve son patlama vardır.

İnsan ilk patlama ile savruldu, sürüldü cennet krallığından, alem

oluştu yıldızlarıyla, devinen gezegenleriyle…

Ruh, prangaya vuruldu vücutla…

Acıkan, üşüyen, kaygılanan bu prangaya…

Hasret içinde taşındı bu pranga, kurtulmak ondan “ölüm” diye

adlandırıldı… Ama sanılanın aksine yok oluş değildir ölüm;

dönüştür krallığa…

Önemli olan bu sürgünde krallığa dönüşte karşılanabilir

yakışırlıkta bir süreci yönetmek, eve dönmek ve kaldığı yerden

devam edebilmektir…

Sürgünde “ başımıza gelenlerden değil, başımıza gelenlere

vereceğimiz tepkiden sorumluyuz”: Bu tepki de sürgün

kılavuzlarında, ancak “şükür ve sabır “olarak tanımlanmıştır…

Biz “akıl sahibi “ sürgündekilere emredilen kazanmak değil

yalnızca çalışmaktır… Çünkü insana kalacak olan yalnızca

çalışıp çabaladığıdır, emeğidir…

(KASIM 2012 / İSTANBUL)



9

olayların vazgeçilmez koşulu

yer ve zamandır

bu ikisi tamda buluşmadıkça olay vukuu bulmaz

yerin varsa zamanı bekle

zamanı zamancı belirler D1Z118

(DÖNGÜDE ZAMANLANMAK)



10

sıvı içinde yaşayanlar var

gaz içinde yasayanlar var

katı içinde yasayanlar var

asıl gerçek içinde yasayanlar var

işte yargıcının yargısı onlara değildir (T2Z215)

(TÜRBE ZİYARETLERİ)



11

DERVİŞLİK

ZAMANA GÖMÜLMEK

SEÇENEKTEN SEÇEMEZLİK

SEÇENEK YOKLUĞU

01A12Y3D



12

DERVİŞLİK

"Matrix", toplumda etkili izler bırakan bir film…

"yap tercihini, mavi hap mı, yoksa kırmızı olanı mı?" mutlak

seçeneği ile başlıyor …

Yunuscuk'a da soruldu "himmet mi, nimet mi?"

Bir yanda mevcudun beklentisi , bir yanda gerçeğin gizemi…

Nefis kırmızıdan, nimetten yana; ruh maviden, himmetten yana…

Himmeti seçince aslında devrelerden oluştuğunu görürsün ,

"ete kemiğe büründüm

İnsan diye göründüm",

dersin…

Sürgünde ibadete yaratılmışken, yaratılıştaki teslimiyete

koşarsın…

Nefsini zincirlerken, onun dostu teni soldurursun…

Toprağa çağrı verirsin, çağrı alırsın…



13

İlk sahibini arayanlardanken, sahibince araşanlardan olursun…

Korku kalır gerinde, kaygın kaygılanır; kaygısızsın diye…

Koca dünyayı, “bir lokma,bir hırkaya” eşitlersin…

Gelenlerdeyken, gidenlerden olur, kalanlara selamlar salarsın…

(OCAK 2012 / KAHİRE)



14

belli bir menzil imkanın var

ya bunu doğru gider mesafe alırsın

ya da tercihi güzergahta oyalanır

yerde yada zamanda

ama ikisinde de zaman kaybedersin

mesafe ile zaman aynı kaynaktan beslenir Z3G314

(ZAMANA GÖMÜLMEK)



15

seçim senin

başarılı mı yoksa güçlü mü olmak

birincisi ikincisinin aracıdır

vücuda birincisini amaç ettir

oraya kadar çabalasın S4S420

(SEÇENEKTEN SEÇEMEZLİK)



16

iki başarı aşamasını birbirine karıştırma

biri maksada araç öncül başarı

diğeri maksadın sonucu asıl başarı

birincisi başarılı

ikincisi güçlü olmanın sonucudur

artık çabaların az girdi ile yüksek çıktı verir S5S517

(SEÇENEKLER YOKLUĞU)



17

SARHOŞLUK

GÖKKUŞAĞI GÖZLEMLERİ

KENDİNİ SORGULAMAK

YILDIZ SESLERİ

11A12Y2D



18

SARHOŞLUK

Sarhoşluk, belki de kendini devinime salmaktır.

Devinim ?

… gezegenin ayetli izlediği güzergah ve bu güzergahtaki hareket

tarzları, etki-tepkileri dolayısı ile yaşanabilir halde oluşmuş

ortamın sebep ve sonuçları doğurgan döngüsünün arka plan

mega sistematiği.

Sarhoşluk?

… çok bilinmeyenli hayatta bazı bilinmeyenleri çıkarıp-yok sayıp

kısa yoldan karar verme çabası olarak tanımlanabileceği gibi,

hayat kargaşasında-her ne kadar hayat durmasa da- kendine

molalık bir ortam bulma çabası şeklinde de düşünülebilir.

Sarhoş olmak lazım, yoksa bu hayata, bu sürgüne dayanılmaz…

Ama vücudu ruhtan koparan, vücudu muhatap alan girdilerle

değil, ruhu vücuttan kurtaran girdilerle sarhoş olmak gerek…

Çünkü kurtulması gereken ruhtur bu hayat hengâmesinden…

Acıkan, üşüyen, daha bir çok ihtiyacın sebebi olması dolayısı ile

pranga-yük olan vücut değil…



19

Sarhoşluk profesyonel uğraşlarla olmaz…

Müzikle, bağ-bahçeyle, sporla uğraşarak, hobilerle hafif, çakır

keyfi olunabilirse de asıl sarhoşluk ruh aşkıyla yakalanabilir…

Ruhun tek aşk muhatabı vardır…

O da, o ruhu yaratan “O”'dur…

Diğer tür sarhoşluklar ruh ağrısı yapar…

(ŞUBAT 2012 / ÜRGÜP)



20

tenin yolunda

kendinden bir şey katamazsın

kendi yolundan gidersen

nirengisizlikten ölçemezsin

kendin garip yollarda tenle yürü

şablonda kendinle G6G619

(GÖKKUŞAĞI GÖZLEMLERİ)



21

herkes aynı şeye bakar

ama kendince görür

o kendincelik

farkı oluşturur K7S717

(KENDİNİ SORGULAMAK)



22

zamana gömülen olayların

yanlış veya doğru olması mümkün değildir

onlar artık gerçektir Y8S813

(YILDIZ SESLERİ)



23

BİLİM & İLİM

AKLI ZİHİNLEMEK

BİLDİKLİK SANCISI

GÖLGEDE DİNGİNLEŞMELER

03A12Y3D



24

BİLİM & İLİM

Bilim, bilgiden; ilim ise ilgiden gelir.

Birincisi eğitimle edinilir, ikincisi aşkla…

Eğitim, otoritenin kontrolündedir ve formatlıdır.

Aşk, yürekten beslenir ve özgüldür.

Eğitimin tek rakibi, aşktır, meraktır, bildiklik aşkıdır.

İnsanlığın binlerce yıllık tecrübesinin ürünü eğitimle, yaratılışın

formatlanmamış özgürü huyun heyecanı aşk, aynı paralelde bir

araya gelince veliler, deliler ortaya çıkar…

Bilimdeki "doğanın”, ilimde "ilahi döngü" olarak tanımlanması söz

konusudur.

Ama bir gerçeğe verilen isimler, o gerçeğin öz üretimini, varlık

sebebini, sonuçlarını değiştirmez.

Bilgi ile beslenmeden, özgüdüsel "bildikli" olanlar da vardır:

Evliyalar, dahiler… Bu ruhlar sorgulamadan itaat etmişlerdir,

tavşandan havuca değil, havuçtan tavşana gitmişlerdir…

Sonuçta temel kurallarda icat değil, fark ediş, buluş söz



25

konusudur.

Tabi ki, sebepten sonuca gidilebilir, ancak sonucun birliğine

karşın sebebin çokluğu düşünülürse, bu tercih insanlık birikimini

görmemezlikten gelmek anlamındadır.

(MART 2012 / KANGAL)



26

seni yaratıcı yaratmıştır

seni yargılayıcı yargılayacaktır

ne kadar imtiyazlısın ki

yaratıcınla yargılayıcın aynı

yegane yaratıcı yegane yargılayıcı o A9S913

(AKLI ZİHİNLEMEK)



27

öğren bil formüle et

vücuda bilgiyi yüzeysel yay

ona formülü öğretirsen

kontrolü kaybedersin B10S1016

(BİLDİKLİK SANCISI)



28

bir fare bir fili mağlup edemez

bin fare bir fili mağlup eder

ama fareler bunu bilmez

biri diğerinin kopisidir

sendeki zihin gibi 11G11D21

(GÖLGEDE DİNGİNLEŞMELER)



29

YALAN

SİSTEMİ SORGULAMAK

PRANGA ACISI

MUMYA HAYATLAR

04A12Y3D



30

YALAN

İlk yalanı söyleyen "Yılan"-dır. Yalanı; fitneye, fitnesi itaatsizliğe,

itaatsizliği sürgüne sebep olmuştur…

Sürgündeyiz…

Sürgünde de "yalan" büyük yasaklardandır.

Yalan geçmişle ilgilidir, henüz zamana gömüldüğü fark edilmemiş

yalan tohumlarına –zaman geçişinde, hizalandığında sıfatı “boş”

olan- "vaat" denir…

Vaadin, boşu ile dolusu arasında, veriliş aşamasında fark

edilemez bir benzerlik vardır…

Bu benzerlik, kurbağa ile balık yavruları arasındaki fark

edilemezlik gibidir: Kurbağa akarsuya yumurta bırakmaz, durgun

su arar. Larva döneminde kurbağa ile balık yavrusu birbirine o

kadar benzer ki, farkı ancak erişkin balıkçıl ayırt edebilir.

Kurbağa yavrusu, su çekilmesi hızlı olursa hızla ayak verir ve

aslını belli ederken, su çekilmesi süresi uzadıkça balık gibi

davranmaya devam eder.

Bir de vadeli vaatler vardır; çek kesilmiş, üzerine keşide tarihi

yazılmıştır; günü geldiğinde karşılığı çıkmayınca vaat, yalanla



31

sıfatlanır, isimlenir. Yavrunun ayaklarını görüp de " bu balık değil"

derseniz, yani keşide tarihi öncesi tahsilata kalkışırsanız, balıklık

beklentisi de kurbağa olur...

Hatır yalanlarının da, hatır çeklerinden pek farkı yoktur aslında…

Bahse konu affedilmezliği olan yalan, geçmişe gömülmüş olgular

hakkında olanlardır.

Kadim sözler nelerdi: “Olanla, ölene çare yok, ölenin arkasından

konuşulmaz” …

Zaten olmuşun hakkında yalan aptallıktır, çünkü geçmişte, her

vakit yatsıdır

(NİSAN 2012 / GÖYNÜK)



32

sistemcinin sisteminde

bir fil de hayatını sürdürür

bir pire de S12S12217

(SİSTEMİ SORGULAMAK)



33

nefsini kendine sürü eyle

sürüyü terbiyeye yönlendirmek istiyorsan

terbiyeye doğru de

şüphe mi duydular

apaçık doğruyu göster

artık terbiyenin doğru olduğuna şüpheleri kalmaz P13A1311

(PRANGA ACISI)



34

bir mum yüzyıl yansa

bir kazan suyun ısısını değiştiremez

maksada ulaşmak için

negatifin durağana

ve ivmelenen pozitife çevrilmesi gerekir M14H1413

(MUMYA HAYATLAR)



35

KADER

NEFİSLE NEFESLENMEK

ŞEMSİYE ALTINDA

BARIŞ SOLUMAK

06A12Y3D



36

KADER

Kader, sanılanın aksine gelecekle değil, geçmişle ilgilidir…

Vuku bulmadıkça, kader oluşmaz…

Tetris oyununu birçoğumuz hatırlarız?

Temel olarak, ekranın üst kenarından tanımlı ama farklı

şekillerde bazı geometriler belirir ve belli sınırlamalarda tercih

ettiğimiz bir hızda aşağıya doğru inmeye başlar. Bu şekilleri,

düşüş süresince sağa-sola-tersine (90-180 derece) çevirme

yetimiz bulunmaktadır, ta ki, şekil ekran sonuna ulaştığında, artık

o parçaya hiçbir etkimiz olamaz, artık gelmekte olan bir sonraki

parçayla ilgileniriz ki, gelenin oturma yüzeyi şekilleri ile ekranın

sonuna ulaşmış öncekilerin üst yüzey şekillerinin uyumlu

olmasını sağlayabilelim.

İşte hayatta da, belli standartlarda başımıza etkiler gelmeye

başlıyor, tercihlerimiz/ kabiliyetimiz/yaşam hızımız vs. bileşenleri

ile bunlara yön, tepki vermeye çalışırız, çabalarız ta ki o etki

geçmişe gömülünceye kadar…

Bu zamana gömülüşten sonra bir pozisyon oluşur, artık o bizim

kaderimizdir, bu pozisyonu kabullenmek zorundayız, çünkü o

artık bizim tasarrufumuzda değildir, ama bizimdir.



37

Bu duruma üzülmek veya sevinmek yerine, bundan sonraki

etkilere tepkimizi, bu pozisyona göre vererek kayıplarımızı

asgariye, umutlarımızı maksimize etmeye çalışırız…

Ya da tetrise, yazılmış programa " otomatik oyna" komutu verip,

"işi oluruna" bırakmayı deneriz; ama mutlak tetriste işler bizi

olurumuza bırakmaz, ve bu oyun " emanet teslim edilinceye

kadar " devam eder…

İşte kader böylecedir…

(HAZİRAN-2012/PLOESTİ)



38

başarı tüm ayıpları örter

zaten ayıp büyürse suç olur

ve sucun örtüsü yoktur

o halde

hızlı çabuk ve bir an önce başarılı ol N15N1519

(NEFİSLE NEFESLENMEK)



39

hız yapacaksan

detaya giremezsin

ama detaysızlık da maksadı tehdit eder

o halde

senin detayın

ruhunun stratejisi olmalı S16S1614

(ŞEMSİYE ALTINDA)



40

ayırt et amacınla aracını

amaç ettir amacına aracını

amaç ruh

araç vücut

aracı zihin B17S1712

(BARIŞ SOLUMAK)



41

DÖRT İŞLEM HAYAT

TAMLIK ARAYIŞLARI

YARGI GEÇİŞLERİ

07A12Y2D



42

DÖRT İŞLEM HAYAT

Dört işlem (basic mathematical concepts ) matematiğinde

“2+2=4” şeklinde kadim olmayan bir kabul, basite indirgenmişlik

vardır…

Oysa işin aslı olan kâinatsal matematikte, yukarıdaki işlem

“(2gp) +(2+k) = (4=z)” şeklindedir. Günümüzde, ihmal edilebilirlik

yaklaşımı ile (gp, +k, =z) girdi ve çıktıları , (0) kabul edilerek,

konu basitleştirilip, detaysız boyutlara uygun hale getirilmiştir.

Bu basite indirgeme dört işlem hayatları ortaya çıkarmıştır…

Dört işlem matematik: Beş duyu organının dışındaki algı

mekanizmalarını yok saymak…

Örneğin, çöpçülüğü, “meslek-iş-rızık kapısı çeşidi/sebebi” olarak

değil de, “yaşam tarzı, o işi yapanın sosyal statü damgası” olarak

görmek…

Örnekleri çoğaltmak mümkün; insanların cinsiyetini, milliyetini,

mezhebini, fiziki özelliklerini, işlerini, mesleklerini … , “damga”

gibi görmek… (“gibi” kelimesi , burada çok yetersiz/gereksiz gibi

oldu…).

Bu tip damgalama, bu damgaya göre davranma, yaratanın

kitabında net olarak reddedilmiştir… Ama dört işlemle hayat



43

sürenler, insanın diğer benzer anatomilerden tek farkının

“gülmek- gülmesini yüz ifadesine yansıtabilme özelliği” olduğunu

söyleyenler, insanın diğer anatomilerinden tek farkının

aslında “sürgünde yaşama kuralları güncellenmiş kitabına

sahiplik” olduğundan bildikli değillerdir…

Dört işlem matematiğince hayat sürenler; insanların sırtındaki iki

kürek kemiği arasındaki “MADE İN ALLAH” mührünü

göremediklerinden, “zorlaştırmayınız ,kolaylaştırınız” ilahi

kaynaklı sözü/tavsiye modu ile yumuşatılmış emri duymazlıktan

geldiklerinden, “yaradılanı severiz, yaradandan ötürü” aşk çiçeği

özünü algılamadığından çay şekerinden

izlenip kovanlarına hastalık taşıyan ve tespitinde ana kraliçe

arının talimatı ile kovana alınmadığından, eşek arılarının

kovanına hamallık yapan sözde değil özde, asıl “eşek”

arılara benzer duruma düşebilirler…

(TEMMUZ 2012 / ŞİLE)



44

kendi hayatını kimseye bırakamazsın

sen bölünemez son bütünsün T18T1816

(TAMLIK ARAYIŞLARI)



45

ne yaparsan nasıl yaparsan

yap

hiç yanlış yapamazsın

yanlış doğru yok

senin yaptığın var

dünü düşün bugünü düşün yarını düşün sonra

yap

çünkü yaptığın doğrudan da öte

katı gerçektir Y19G1914

(YARGI GEÇİŞLERİ)



46

…mesele;

Olmak ya da olmamak değil.

…mesele;

Sevmek ya da sevmemek.



47

LEGOLU YAŞAMAK

LEGOLU YAŞAMAK

HAYATTA KALMAKLIK

08A12Y2D



48

LEGOLU YAŞAMAK

Sürgünde (dünyada) legolu yaşamak esastır…

Eğer legolu yaşamıyorsanız, yap-bozdan ibaret olan huzur

arayışında, arama tekniğiniz sizi ömür boyu huzursuzluğa

(sağlıksızlık-başarısızlık-mutsuzluk negatif helezonlu doğurgan

döngüsüne) istikametleyecektir…

Lego, birey (harf) gibidir, bir kaçı bir araya gelir heceyi (anlamlı

birliktelik), bir kaçından oluşan bazıları bir araya gelir kelimeyi

(dışarıya ilan edilen birliktelilik- aile), bazılarından oluşan tümlük

cümleyi (anlamlı birliktelik: topluluk), tümlüklerden oluşan

bağlantılar paragrafı (belli amaca yönelmiş, inanmışlar),

bağlantılar bir araya gelip metni (birlikte yaşayabilirlik anlayışı ,

hoşgörülü sosyal yapılar) oluşturur.

Harfler aslında, insan topluluklarına yukarıdaki örnekte

olduğundan daha çok benzerler. Tek başlarına bir anlamları

yoktur… Hecelenip kelimeye ulaşırlarsa, özel olmaktan uzak,

ama anlaşılabilir olurlar… İyi bir ustanın dilinde ise pişmişlikle

yineden ve yeniden özelleşirler, ama o usta aşık olmalı, Veysel

gibi, Yunus gibi, Shakespeare gibi, Goethe gibi, Hayyam gibi…

Legolu yaşanırsa, anlamsız gözükenlerden yola çıkarak, özeli

bularak huzur yakalanır, özeli bulmak kendini bulmaktır, kendini

bulmak özünü bilmektir, asıl –öz parçacığı bulmaktır…



49

O, asıl parçacık, bazı ilimden kopuk bilimden medet umanlar gibi

“CERN”(*) deneyinde aranmaz , “kendinde” aranır…

(*)CERN deneyi nedir? Tanrı Parçacığı ?: CERN (Avrupa Nükleer Araştırma Konseyi) deneyinde

aranan aslında “Higgs Parçacığı” (Higgs bozonu). 1964 yılında Peter Higgs ve arkadaşlarının

geliştirdiği kurama göre, evrenin ilk oluşumu sonrasında (büyük patlama) ortaya çıkan tüm

parçacıklar kütlesiz idi. Kütlesiz parçacıklar evrende yüzerken Higgs alanı içinde idi

(AĞUSTOS 2012 / ELBİSTAN)



50

çabalarını legolaştır ki

pozisyon değiştirmen gerektiğinde

kaybın

kazancına katma değer olsun L20Y2013

(LEGOLU YAŞAMAK)



51

ruh amaç vücut araç zihin aracıdır

algılananın gerçekten daha önemli olmasının sebebi

tepkilerimizi birincisine göre geliştirmemizdendir

işte maksada giderken

araççılarından maksadını gizlemenin kolay ama etkili yolu H21K2116

(HAYATTA KALMAKLIK)



52

…mesele;

Seslenmek ya da seslenilmek değil.

…mesele;

Hissetmek ya da hissetmemek.



53

YASAKLAR...

SU SOHBETLERİ

ZAMANI KAYIPLAMAK

YENİDEN YİNELENMEK

10A123D



54

YASAKLAR...

Toplumları oluşturan ruh (kültür-tarz-inanç), birey psikolojilerin

sosyal yansımalarıdır.

Bir de hayatın doğal akışı vardır:

… aynı ortamda sıcak suyun soğuması, soğuk suyun ısınması,

yani denge, yani “suyun akıp yolunu bulması” gibi deyimlerde

kadimleşen çaresizliğin kabullenilmesi…

Yasak, bu doğal akışa yön veren birey psikolojilerinin kontrol

altına alınma çabasıdır…

İnsan, her yaratılan gibi ve doğal yaratılış gereği menfaatine

düşkündür, bencildir… Toplum ise bencillikten ziyade gelişen bir

çizgide “bizciliği” hatta “hepimizciliği” daha ötesi “herkesciliği”,

“herşeyciliği” öne çıkarmak durumdadır…

Bu durumu sağlamak için, bazı soyut ve somutvari oluşumlar

“günah, suç, ayıp” adı altında yaratılıştan gelen bencilliği kontrol

altına almaya çalışır, işte bu kontrol çabasının ürününe, “yasak”

denir…

Devlet, kuralının (kanunlar) muhalefetine fiziki bedeller ödetir:

Suç işlersen cezayı alırsın…

Toplum, kuralının (ahlak) muhalefetine manevi bedeller ödetir:



55

Ayıp edersen, dışlanırsın…

Din, kuralının (günah) muhalefetine gaybi ve edilen bedeller

ödetir: Günah işlersin , günahkar olursun…

Yasak frenleridir bunlar; bir kara aracı ile hava aracının, deniz

aracının fren sistemi aynı değildir; ama her üç sistemin işletilmesi

durumunda sonucu aynıdır, kontrol altına alınabilir bir seyir...

Yukarıdaki üç yasak da (günah, suç, ayıp) sonuçları (günah ,

ceza, dışlanma) itibariyle örnekteki gibi frenleme sonucunu üretir

ve gemi, otobüs, uçak (toplum) kontrol altında seyahate

(yaşamaya) müsait hale gelir…

Bu frenler, kişiyi mutsuzluğa itebilir, etkisi ile çünkü birey “kendini”

yaşayamaz duruma geliyor…

İşte bu yasaklarla çevrelenmişliğin yanında bireye (insana) özel

verilmiş akıl ile yaratılıştan gelen huy (heva-heves) çatışır hayat

boyunca…

(EYLÜL 2012 / KİFFA)



56

korku dağları bekler

sevgi dağları korur

bekleyen bekleneni görmeyebilir

ama koruyan hisseder

seven hissettirir S22S2212

(SU SOHBETLERİ)



57

taklit ettiğinin zor fark edilir özelliğini bilir misin

o geçmişi bile değiştirebilir

çünkü her şey gibi geçmiş de onundur

zaman bütündür

ve sen bunu fark edemezsin ama bil

İşte bilmenin acze düştüğü istisnalardan biri

İşte algılayıp özümseyemediğin bilginin önemli önemsizliği Z23Z2316

(ZAMANI KAYIPLAMAK)



58

kıyasa inan

her şey herşeydedir

yeni bir şey yok

yinelenenden

yeni farkına varılan vardır Y24Y2418

(YENİDEN YİNELENMEK)



59

SABIR...

AKLIMLA SOHBETLER

BİLMEZLİK KAYGISI

RUHUNLA VÜCUTSUZLANMAK

11A12Y3D



60

SABIR...

Yaratanın, övdüğü ve emrettiği tepki şekli, şükür ve sabır

ikilisinden başkası değildir de peki “sabır” nedir?

Sabır; bilinenin aksine beklemek değil, sabır; muhakeme edilebilir

sürecin istenen sonuca yönelik sebeplerini bir araya getirme pasif

iradesidir…

Bir olayın olguya dönmesi, yani vukuu bulması ancak varlık

uzayında özgül yer& zaman çakışmasının sağlanması ile

mümkündür…

“Sabır” tepkisine gelinceye kadar ;

önce sondan –başa hedef güzergahı belirlenecek; belirlenen

güzergahın üzerindeki engeller temizlenecek, güzergah zemini

sebeplerin ilerleyebileceği şekilde düzenlenecek, kaplanacak,

sebepler planlanan sonuç oluşacak zamanda sürece sokulacak

ve pozitif uzayda (+) yer ve (+)zamanda sebeplerin sonuca

dönüşmesi sağlanacak…

Örneğin; ayetler der ki tohum şu zaman ekilir, hasat şu zaman

biçilir…

İşte tohumun doğru, özgül zamanda ekilmesi sonrasında

bekleme süreç ve süresi vardır, o süre insan çabasından



61

bağımsızdır, pasiftir, o sürenin ismi sabırdır…

İşte sabırsızlık şu örnekle çok net anlatılabilir…

Tohum toprağa girmiş; gezegen dönenceleşmiş, eğimi-açısı

pozisyonlaşmış, yakın ve uzak gezegenleri ile galaksiler sabır

emrinin detay özgün ışınlarını gezene göndermeye başlamışken ;

“aman, tohumum ne oldu?” diye sabırsızlık yapıp da onu

topraktan çıkarınca, artık sabırsızlığın sonucuna katlanılır, ayet

gereğince filizlenmek için zilleşen tohum, yeryüzü tanımıyla

çürümüştür…

Ambardaki tohum mu? O, zaten çoktan küflenmiştir…

Sabırsızlık yalnızca bu örnekte çok netti, genelde farkına, sonuca

ulaşamayınca varırız...

Zaten anladığımızda, zaman gömülü bir sesle "anlatılmıştı"

denir…

O ağır bedel ödenmeye başlanmıştı, ta ayetsellikten uzak

sabırsız çabayla…

(EKİM 2012 / TİFLİS)



62

fil ağırlığıyla güçlülük övgüsündeyse

onu ancak bataklıkta mağlup edersin

o bataklığa gelmez mi

bulunduğu yeri bataklık yap A25S2516

(AKLIMLA SOHBETLER)



63

bitti deme bu ancak yorum olur

zamanın örtüsü

tohumun üstündeki kar örtüsü gibidir

alta hem su hem ısı yani hayat

yukarıya ise korku ve açlık yani umutsuzluk verir B26K2616

(BİLMEZLİK KAYGISI)



64

toplama avla

seni avlayamazlar

ancak bedeni ruhsuz bırakırsan

etini toprağa bile vermezler R27V2721

(RUHUNLA VÜCUTSUZLANMAK)



65

PRANGA

BEDENLE RUHLAŞMAK

RUHLA SONSUZLAŞMAK

06A12Y2D



66

PRANGA

İnsanlık tarihinde birçok sürgün hadisesi yaşanmıştır…

Genelde, sürgünün sebebi, itaatsizlik ve isyan olmuştur…

İlk itaatsizlik- isyan Adem ve Havva'nın itaatsizliğidir.

Yaptırımın, ilki de bunun sonucu yaşanan sürgündür…

Bu sürgün, şimdiki ev hapsine çok benzer:

Ev, dünya; elektronik pranga ise vücuttur. Ama buradaki pranga

elektronik değil de biyolojiktir…

Vücut, ruha pranga olmuştur…

Sürgünü kabullenmeyen ruhlar, vücudu emanet olarak tanımlar

ve onunla yaşamaya alışamazlar, prangaya karşı alerjileri

dolayısı ile de ruha değer verirler…

Bazıları da, prangayı vücutlarının ayrılmaz bir parçası olarak

görürler ve onunla bütünleşirler; ancak önemsenmesi gereken

gerçek: Prangayı takanla, ruhun sahibi aynı merciidir.

Asıl'a dönüşe kadar bu emaneti taşımak emirlerdendir…



67

Tahliye ara yetkilisi dört büyük memurdan biridir.

Prangasını çıkarılanlara kültüre-inanca göre bir "dönüş-tahliye

töreni" yapılır.

Bir prangalının, bir başkasının prangasını sökmesi hem günah,

hem suç –gereği yok ama- hem de ayıptır…

Tahliyesine aniden karar verilenler ise memurlarında katılımı ile

Asıl'a özel olarak nakledilirler…

Prangayı, tahliyeden önce sökmek ağır yasaklardandır ve bu

yasağı çiğneyenin tahliye töreni yapılmaz…

Her prangalının prangası mutlaka çıkarılacak ve tahliye

edilecektir…

(MAYIS 2012 / CASA)



68

vücudunun bittiği yere bak

ve bitmediğini gör

onlar senden ayrılırken acı da vermezler

sen ayrılınca senin şahitliğini yaparlar

onlar tırnak ve saçlarındır B28R2816

(BEDENLE RUHLAŞMAK)



69

korkma çalış çabala

sana ölüm müjdesi verilmedi mi

ya ölmemekle tehdit edilseydin

ölümün garantisi altındasın R29S2917

(RUHLA SONSUZLAŞMAK)



70

…mesele;

Olmak yada olmamak değil.

…mesele;

O’ndan olmak ya da O’ndan olmamak.



71

DİJİTAL KIYAMET

ENGELSİZ KUCAKLAMALAR

TOHUM SESLERİ

AKLIMLA SOHBETLER

12A12Y3D



72

DİJİTAL KIYAMET

Kurnazlığı ile tanınan tilki, tüm yabani kürklüler gibi, pireler

tarafından parazitlenir. Pire sayısı tatlı kaşıntıdan öte bir etki

yapmadığı sürece tilki rahatsız olmaz; ağaca sürtünme, hafif

kaşınma ve toprağa örselenme ile bu parazit sayısını kontrol

altına almaya çalışır…

Pireler her ne kadar olayın farkında olsalar da daha çok kan

emmek, daha çok üremek için tepkilerinde maksadı aşmaya

başlayınca, tilki de tepkisini vermek durumunda kalır. Tilki

planladığı tepki öncesinde kaşınmayı enderleştirerek, pirelerin

kendilerini güvende hissetmesini sağlar.

Güvenli yaşam alanı ile, pireler de çoğaldıkça çoğalır…

Ve, tilki başka bir hayvana ait bırakılmış bir tüy-kürk parçasını

ağzına alarak derenin en durgun yerinden, çok yavaş bir

tempoda suya giriş yapar. Bu tempo o kadar düşüktür ki, tilkinin

tüm vücudunun suya girmesi bir saten daha fazla sürer.

Tilki bu yavaş tempo ile suya girdikçe pireler "... Nuh Tufanında

yüksek alanlara tırmanan insanlar gibi…" kürkün kuru kalan

kısımlarına doğru yavaş ve kaygısızca geçerler…" Tilki bu yavaş

suya giriş temposunu, su göbek kısmına dokunca daha da

yavaşlatır.



73

Pireler kürk ıslandıkça kuru kalan yerlere doğru geçerler, ne de

olsa büyük resimden habersizlerdir…

Tilki, baş kısmı hariç tüm vücudu suyun içinde kalınca, derenin

akıntılı kısmına doğru yüzmeye başlar. Ve tilki, ta ki yalnızca

burnu kuru kalıncaya kadar tüm vücudunu suya sokunca, pireler

pek nemli olan ortamdan tilkinin ağzında tuttuğu cansız kürk

parçasına zıplamaya başlar.

Sonunda tilki, burnu dahil tüm vücudunu suya sokarken,

ağzındaki tüyü de dereye bırakır… Artık, pire için değil pireler için

kıyamet kopmuştur…

Tilki, karaya çıktığında çok uzun bir süre bir pire kolonisi

kürkünde oluşmaz ta ki av eylediği bir otçuldan yeni sakinler

kendi kürküne geçinceye kadar…

Tilki dünya, pireler biz-insanlar ve emdiğimiz kan dünyanın öz

kaynakları ve yüklendiğimiz cansız kürk dijital teknoloji olarak

örneklenince, bilgisayarlardan lavabo ihtiyacımızı giderebilirler

beklentisi ile her türlü bilgiyi-işi-şeyi dijitalize ettiğimizi de hesaba

katarsak, pek yakında ateşi-tekerleği tekrar keşfetmemiz

gerekeceği içten bile değil…

(ARALIK 2012 / DEMİRKÖY)



74

ruh kuş

vücut yılan

kuş yılandan ne hızlı

ne de güçlüdür

ama yol alırken engeli yoktur

hedefine giden yoldaki engelleri kaldır

ve hızını yap E30K3020

(ENGELSİZ KUCAKLAMALAR)



75

bazı olaylar olacağında

bazı şeyler oluşarak işaret verir

bu yağmur öncesi bulutlanma gibi açık değildir T31S3112

(TOHUM SESLERİ)



76

planlarını sondan başa doğru

uygulamanı baştan sona doğru yap

sona gittiğinde son da gitmiş olmasın

sonu bağla sabitle öyle başla A32S3216

(AKLIMLA SOHBETLER)



77

AŞK

KUZUYLA BAHARLANMAK

TOPLUMU FERDİLEŞTİRMEK

CAN TAŞIMALARI

01A13Y3D



78

AŞK

Aşk,

"eksiğini tanımlama, arama, bulma çabasında olma halidir …"

Tam olmayan hamdır. Ham olan huzursuzdur…

İnsan Adem'le eksiltilmiştir… Adem'in parçası, İnsan'ın

tamlayıcısı Havva'dır…

Yalnızca “Yaradan” tamdır, tüm yaratılanlar eksiktir…

Yaratılanlar, ancak çifti ile tamlanır-anlamlanır…

Gece, gündüz olmadan – varlık, yokluk olmadan; erkek, dişi

olmadan anlamsızdır…

Aşk, tamlığı arayıştır…

Aşkta cinsiyet yoktur, tamlanmak vardır.Cinsellik odaklı aşk, haz

verir.Tamlık odaklı aşk mutluluk getirir…

Aşk'ın sebebi olmaz, gözünün körlüğü ondandır, görmeğe ihtiyacı

yoktur…



79

Haz, koca beyaz kumaşın üzerindeki küçücük renkli

puantiyelerdir, kumaşa renk ve desen vererek albenisini artırır…

Zaman bu puantiyelerin rengini soldurdukça, kumaşın rengi daha

da hama beyazlanır.Yalnızca puantiyeden oluşan, tamlık

arayışları solgun renksizliğe götürür…

Aşk, tekrar huzura alınmaktır…

İki ayrı kutup olmadan, çekim olmaz…

Çift olmak, çoğalmak değildir; tek olmaktır, tamlanmaktır…

Aynı beklentiler içinde olanlar çift olurlar; ama tam olmazlar…

Tamlık için, eşinin eksiğini gidermek gerekir…

Onda olanı istemek değildir aşk, onda olmayanı, ona vermektir,

vererek Tam'a ermektir…

Yüzlerce aynı yöndeki tek ayakkabılar, asla iki ayrı-bir tam ayak

bulup da bir araya gelemezler.Yürüyemezler, yürütülemezler,

yürütemezler…

Aynılığın sırrı, ayrılıktan gelir, aynı olanlar iter, ayrı olanlar

çeker…

OCAK 2013 / SEFAKÖY)



80

vücut biyolojik

ruh psikolojik

biyolojik bağlarınla sıkılaşma

sürüden biri olursun

psikolojik bağlarınla sıkılaşma

dışlanırsın yalnızlaşırsın

sosyal bağlarınla sıkılaş

soğukta sürüyle sıcakta kendinle ol K33B3318

(KUZUYLA BAHARLANMAK)



81

sevgi paylaştıkça büyür

suç paylaştıkça küçülür

ama bu son küçülme

yayılarak çoğalmanın başlangıcıdır T34F3421

(TOPLUMU FERDİLEŞTİRMEK)



82

hayatının anlamsız olduğunu düşündüğün an

gerçeğe en yakın noktadır

yörünge dolayısı ile panik olur

ve gerçek içine girilir C35T3513

(CAN TAŞIMALARI)



83

DİN...

İTAATİN İBADETİ

FARKINDASIZLIK EKSİKLİKLERİ

TÜRBE ZİYARETLERİ

ZİHİN SORGUMALARI

02A13Y4D



84

DİN...

Din…

Şu yalan- tanımsız, denizde –dünyada tutunabilinecek tek su

üstü…

Bu su üstü, onu tutma gücüne paralel güç –güven verir…

Herkes sonuna kadar su üstünde kalabilir, farklı olan sonun

başlangıca yakınlığıdır…

Bu su üstü, kendisine tutunanlara, tutuş derecesine göre bir

tahta parçası, bir sal, bir sandal, bir gemi, bir transatlantik, dahası

bir kara parçası olur tam anlamıyla…

Akıl , bu denizde olsa olsa iyi yüzme kabiliyeti olur; ancak, hayat

yüzmekten ibaret, insan da balık değildir, çok net olan:

İnsan, halıktır…

Din; insana bunu hatırlatır: “İnsan, halıktır…”

Halık, halk edilmiştir…

Halıkın sahibi vardır…

Demişler ya: “… , mal sahibi , mülk sahibi ; hani bunun ilk

sahibi?”.



85

O ilk sahip, sahip olunanı, kendinden yaratmıştır; kendine

alacaktır; kendin edecektir…

İşte din, o alınışta; ana parçaya, adapte olunuş ihtimal katsayısını

yükseltir …

Denizin serininde, derecesini tamamlayamayan, tahta

parçasını(vücut) , gemiye(ruha) çeviremeyen, adaptasyonda-

buluşmada, eksiklik giderilinceye kadar; adaptasyonun

suyundan, toprağından, havasından, ateşinden geçirilecektir…

Denize atılışın maksadı budur; o sıvıda ıslanmak-boğulmak

değil…

Sürgünde (dünyada), legolu yaşamak esastır… Eğer legolu

yaşamıyorsanız, yap-bozdan ibaret olan huzur arayışında, arama

tekniğiniz sizi ömür boyu huzursuzluğa (sağlıksızlık-başarısızlık-

mutsuzluk doğurgan döngüsü) istikametleyecektir.

(ŞUBAT 2013 / BAĞDAT)



86

gazda, sıvıda, katıda yaşayanlardan

yalnızca sen yargıyla muhatap olacaksın

sen kopya değilsin ve

asıl olmanın bedelini hafifletmede

tek tutamağın

özgürlüğü istediğin günü hatırlamamandır I36I3614

(İTAATİN İBADETİ)



87

herkes yargılanacağının bilincindedir

ancak başımıza gelenlerden değil

başımıza gelenlere vereceğimiz tepkiden sorumlu olacağımızın

farkında değildir F37E3726

(FARKINDASIZLIK EKSİKLİKLERİ)



88

denge doğa üzerinedir

doğayı doğalayıcı doğalamıştır

ne kadar mazeretsizsin ki

doğalayıcı yargılayıcı yaratıcı aynı T38Z3816

(TÜRBE ZİYARETLERİ)



89

yılandan niye korkarsın

çünkü yönünü tahmin edebileceğin ayakları yoktur

hep gözünden tahmin yapmak zorundasın

zaten o gözü gördüğünde son yakındır

senin korktuğun yılan değil belirsizliktir Z39S3916

(ZİHİN SORGUMALARI)



90

…mesele;

Dindar olmak yada dindar olmamak değil.

…mesele;

Derviş olmak ya da derviş olmamak.



91

KİŞİSEL GELİŞİM

ZAMANA YERLEŞMEK

DAVRANIŞ ELEĞİ

ZİHİNDE SEYRETMEK

03A13Y3D



92

KİŞİSEL GELİŞİM

Asıl olan kişisel değil, toplumsal gelişimden de ileri evrensel

gelişimdir…

Kainat ışık ve ışınını zamanlamamışsa; toplum gelişmemişse;

kişisel gelişim, “ yedek parçasız mekanizmalar üretmek; iklimden

bağımsız bitki örtüsünden bahsetmek; operatörsüz bir SİM karta

sahip olmak; M.Ö.’ki bir dönemde çevre koruma derneği

kurmak,…” gibi varlığı faydaya dönüştürülemezlere benzer…

Kişisel gelişim; “bencillik” ise, zorla en fazla, ağaçtan, fidanlığa-

bencillikten daha tehlikeli olan “bizciliğe” iyileştirilebilir.

Oysa olması gereken – her çeşitten ağaçlı-ormandır yani

“hepimizcilikten” öte“herkescilik –herşeycilik”.

Kişisel gelişimde; kişiler, kendilerine emanet edilir:

“kendine iyi bak”…

Toplumsal gelişimde; kişiler, birbirine emanet edilir:

“falanca sana emanet”

Evrensel gelişimde; yaratılan, yaradana emanet edilir:

“ Allah’a emanet”

Velhasıl; kainat ışık ve ışınını zamanlamamışsa ; toplum

gelişmemişse; kişisel gelişim, bedenselde “ZOMBİ” olan yarı



93

tepkisel-ölçeksiz etkisel algısızlar gibi, ruhsalda “BENBİ” olacak

“yalnızca ben bilirim, ben özelimcileri” aramıza katmaya

başlayacaktır…

Böylece, aramıza benbi-peygamberler, benbi-şeyhler, benbi-

“saint”ler katılacaktır.

Oysa çok azımız bilir “PİÇLİKTEN” ziyade “HİÇ” olmanın

dayanılmaz hafifliğini…

(MART 2013 / BİLECİK)



94

doğruyu bil

ama yapman gerekeni yap

doğruyla gereken örtüşmüş o başka

doğru ham maden gibidir

gereken amaç için işlenmiş eşyadır

ve doğrunun zaman yer içerir şeklidir Z40Y4015

(ZAMANA YERLEŞMEK)



95

kavramlar kumaş

fikirler moda

icraatlar elbiseler gibidir

giyildiğinde kişiselleşmiştir

ve aksesuarlarla detaylandırılmalıdır

diğer giyim ve fiziksel özelliklerle türevlendirilmelidir D41E4113

(DAVRANIŞ ELEĞİ)



96

katı halinde ısrarcı olma

ısıyı görünce sıvılaşıp

daha da sıcağı görünce gazlaşabil ki

ortam kaygan olmasın Z42S4216

(ZİHİNDE SEYRETMEK)



97

ALLAHÀ GÜVENMEK

ALLAHA GÜVENMEK

DENGE ÖRÜNTÜSÜ

KENDİN OLMAK

MELEĞİMLE SOHBETLER

04A13Y4D



98

ALLAHÀ GÜVENMEK

İnanmak, sınavda olmaktır, güvenmek ise teslimiyettir, sınavı

vermiş, notu –takdiri bekliyor olmaktır…

Takdir, Allah’tandır…

Emredilen; güvenmektir, teslim olmaktır…

İnanmak kolaydır, inanmak temennidir, inanmak niyettir, inanmak

başlangıçtır; asıl olan, zor olan, ayna olan, yolunda olmak ise

güvenmektir…

Manevralardaki istikamet kaymalarına rağmen, başına gelenlere

rağmen, inancına göre fiiliyatta bulunmaktır; güvenmek…

İnandığı için, cömert olmak; övdüğü için paylaşmak; emrettiği

ölçüler içinde bedeni taşımaktır; güvenmek…

Karga kadar kaygısız olmaktır; güvenmek…

Gün ağarırken , “gaagggg, gaagg, …” diye seslenir karga:

“Ey, rızkımı garanti eden; gecende öldüm, gündüzünde dirildim,

sana inandım, sana dayandım velhasıl sana güvendim,” Rezzak”

adınla…”

Bu karga bilineni kadarıyla 300 yıl yaşar; biriktirmeden,

öldürmeden, ölmeden…

“güvendim” diyor, “teslim oldum” diyor…



99

Yaradan bir yana; hangimiz sırf bize güvenildi diye; başkaları için

kendimize yükler almayız ki?

Güvenilene emanet edilir, emanete hıyanet edilmez…

Hiç yaradan, yarattığına hıyanet eder mi?

Hiç yaradan, güvenenini yarı yolda bırakır mı?

Ama o yol, O’nun yolu olmalı…

(NİSAN 2013 / DEREKÖY)



100

hükmetmek lazım

o halde yegane hükmedicinin emrettiğini yap

ona inan onu taklit et

onu taklitte başarılı olmamak yoktur A43G4314

(ALLAHA GÜVENMEK)



101

Neden ve sonuçta uyumlaşmalısın

örtüşme esnasında

biri maksadı aşar

ve taklitçini karşına alırsın D44O4413

(DENGE ÖRÜNTÜSÜ)



102

Asıl olan doğallıkta

mutlak gücü taklit et

taklit için

taklit etmek gerektiğine karar vermen yeterli K45O4511

(KENDİN OLMAK)



103

ona itaat senin senindendir

sen senin güçsüzlüğünü seni yaşayarak öğren ki

önemsizliğin seni itaate yönlendirsin 46M4618

(MELEĞİMLE SOHBETLER)



104

…mesele;

Allah’a inanmak ya da inanmamak değil.

…mesele;

Allah’a güvenmek ya da güvenmemek.



105

MADE İN ALLAH...

VADİDE DERELEŞMEK

KARINCA SÖYLEMLERİ

KALEMİMDEN DİNLETİLER

03A13Y3D



106

MADE İN ALLAH...

Bencillik, başarıyı getirebilir, ama bencillikten gelen başarı

yanında yalnızlık olmadan görülmemiştir…

Bizcilik, gücü getirebilir, ama bizcilikten gelen güç yanında

düşmanlık olmadan görülmemiştir…

Hepimizcilik, barışı getirebilir, ama hepimizcilikten gelen barış

yanında insancılık olmadan görülmemiştir…

En az iki ayağı olmadan hiçbir hareketli kütle ayakta duramaz, bu

ayak tamlığına rağmen yukarıdaki birlikteliklerin hepsi de bir

şekilde topladır…

Asıl olan herkesçiliktir, herşeyciliktir yani hepçiliktir…

Hep nedir? Hep tüm yaratılmışlardır. Zaten yaratılmamışlar

yoktur…

Hepçilik, dinginliği getirir ve dinginlik yanında tamlık olmadan

görülmemiştir…

Dinginliğin sonucu tamlıktır-tamamlanmışlıktır.

Dinginliğin gıdası teslimiyettir, teslim olunacak tek alternatifsiz

merci ise “Yaradan”-dır.

Dinginlik olmadan insan olunmaz.

İnsan varlığın dahilindedir.



107

Dingin hak yemez-yiyemez. Dingin ne kendinin, ne yaratılmışın

ne de “Yaradan”-ın hakkını yer… Zaten başka hak da yoktur…

Hak yemekten başka günah mı var, “Yaradan”-ın merhamet

şerbetinde erimeyecek?..

Sivrisineğin bile hakkı var, yenmemesi gereken…

Zira o da boşa yaratılmadı ki “Yaradan” yarattıysa…

Kul kim ki “Yaradan”-ın hakkını yesin olmaya ki kör

göremeyecek kadar sivrisineğin küçük hortumunda koskoca

“MADE in ALLAH” ibaresini…

( MAYIS 2013 / HALKALI)



108

dengeye inan

sıcak su soğur soğuk su ısınır

büyük balık küçük balığı yesin

yiyen büyük yenilen küçüktür V47D1647

(VADİDE DERELEŞMEK)



109

hiç kimse aptal değildir

olduğun gibi görün ve davran

samimi olanlar dışındakilerin

korkaklığını ve itaatini sağlarsın K48S4817

(KARINCA SÖYLEMLERİ)



110

suç işlersen devletle muhatap olur ceza alırsın

ayıp edersen toplumla muhatap olur dışlanırsın

günah işlersen muhatabın sendir

yaptırım sendendir çünkü o sendedir K49K4920

(KALEMİMDEN DİNLETİLER)



111

KAPLUMBAĞALAR VE TAVŞANLAR

DEVİNİMDE SEVİŞMEK

YOLUNDA OLMAK

AKILLA SOHBETLER

NEFİSLE TARTIŞMAK

06A13Y4D



112

KAPLUMBAĞALAR VE TAVŞANLAR

Hepimiz kaplumbağa ile tavşanın (yarış) hikayesini biliriz?

Bu hikaye…

Bilmemiz gereken gerçek…

"Dünya ve insan özel tarihindeki bu tip yarışlarda her zaman

kaplumbağalar tavşanları geçmiştir…"

Zıplamakla olmuyor, istikrarla oluyor…

Aklına, bedenine güvenmekle olmuyor, teslimiyetle oluyor…

Kısa vadeli sevinçle-hazla olmuyor, bütüne egemen dinginlikle

oluyor…

Zıplamak hayattan korkaklıktandır, "Yaradan-a" güvensizliktendir,

aceleciliktendir…

Yürümek hayatla barışıklıktandır, "yaradan-a" güvendendir,

sabırdandır…

Hızlı olacaksın, ama hızı hazmedeceksin; ortalama hız

makbuldür, anlık olanı değil…



113

Anlık hız dinlenmeyi, dinlenmek rahatlığı, rahatlık gelişmemeyi

çağırır; zaten üçlü bir araya geldiğinde kambere gerek yoktur;

"çal-oynasın- vur patlasın" moduna girilir…

Kaplumbağa gibi olmak gerek; düşman edinmemek, cezp

edilmemek gerek… Git yoluna diyebilmek gerek, beden diliyle

"benden sana yem olmaz, fayda gelmez hele hele zarar asla"

Kaplumbağalar her zaman, tavşanları geçmiştir…

Çünkü yarış ancak kendinle olursa bir anlam taşır… Kendiyle

yarışanın zamanı boldur, çünkü yarış hayatın ta kendisidir:

Nefsine hakim olmak… Nefsiyle mücadele etmek…

Zaten eşit şartlarda olmayan yarışta haksızlık olduğu gibi; eşit

şart da ancak kendinle- kendin yarışınca oluşur…

Bugünün dününe eşitse; kutsal döngünün dışında kalmışsın

demektir…

Oysa alem atomundan galaksisine hep devinmekte…

Bu devinim tavşan değil, kaplumbağa olmayı gerektirir…

(HAZİRAN 2013 / NUSAYBİN)



114

zaman durmaz

ama süre biter D50D5017

(DEVİNİMDE SEVİŞMEK)



115

yolcu ancak güzergahı belirler

her olay istikametini kendisi çizer Y51O5112

(YOLUNDA OLMAK)



116

başarılı olmak

başarılacak işe girmekle olur

başarılıyım diye işe girişmekle değil A52S5215

(AKILLA SOHBETLER)



117

menfaat kar olmak sendendir

menfaatin için dürüst ol

menfaatin için kendin ol

manevra sürecindeki paniğe kapılma

büyük resmin önemini unutma N53T5316

(NEFİSLE TARTIŞMAK)



118

…mesele;

Yaşamak ya da yaşamamak değil.

…mesele;

Devinmek ya da devinmemek.



119

KENDİN OLMAK

KENDİNİ TAKLİTLEMEK

GÜCE KATIKLANMAK

TOHUMLA SEVİŞMEK

07A13Y3D



120

KENDİN OLMAK

Mademki insan “sorumludur…”.

Mademki insan “yargılanacaktır…”.

Mademki insan “Halifedir…”

O halde insan “Kendisi” olmalıdır.

Yoksa “ mutlu”, dolayısı ile de “umutlu” olamayacaktır…

“Umut” biterse her şey biter…

O halde insan “Kendisi” olmalıdır.

Sağlıklı olunabilir… , Ama zinde olmak kendin olmakla

mümkündür.

Neşeli olunabilir… , Ama mutlu olmak kendin olmakla

mümkündür.

Kazançlı olunabilir…, Ama başarılı olmak kendin olmakla

mümkündür.

Birinciler, kendinden vazgeçilerek de elde edilebilir, ama

ikincilerin, özelleşip elde tutulması ise ancak kendin olmakla



121

mümkündür…

Kendin, kendini beslemelidir, kendinin tek besini sevgidir…

Kendin kendini üretmelidir, ürün sevgidir…

Sevmeyen kendin olamaz…

Sevmek için sebep aranmaz…

Kendin olmak yeterlidir…

(TEMMUZ 2013 / NAHCİVAN)



122

sürü farklının ardından gelir

taklitçi olduğunu unutma

yoksa sen de inanırsın

ve kendinin dışına çıkarsın

işte durman gereken son çizgi K54T1854

(KENDİNİ TAKLİTLEMEK)



123

hayattaki tek silahın kendinsin

o kadar güçlü ol ki

diğer etkilerin katsayısı sıfırlansın G55K5515

(GÜCE KATIKLANMAK)



124

gör büyük resmi

ve onu resmedendeni

itaat eden algılayamadığın fonlamayı

o da resmedendendir T56S5615

(TOHUMLA SEVİŞMEK)



125

RIZK

NEFSİ HAPİSLEMEK

AVLA RUHLANMAK

PRANGAYA PARANGA

08A13Y3D



126

RIZK

Rızk , canlı ve cansız varlıkların kainatla bütünleşmeleri

sürecinde kendileştirip tekrar kainata aktardığı atomik

varlıklardır…

Bu varlıklar rızk tanımı ile katı, sıvı, gaz moleküler yapılarında

alınır ve yinelenmemiş yeni varlıklar olarak, tekrardan rızk olmak

üzere ana katıya (toprak), ana sıvıya (okyanus) ve ana gaza

(atmosfer) sonuçta boşluğa-uzaya (hiçlik) bırakılır…

Rızık, "Yaradanın" garantisi altındadır…

Var olan yok, yok olan yok…

Yoktan var olmuş olanlar var, vardan yok olmuş olacaklar var…

Sonuçta insana emredilen rızkını tanımlanmış kurallar

çerçevesinde aramaktır, ama bulmak değildir.

Bulmak, onun çabasına takdir edilmiş sonuçtur.

Çünkü bulmak çalışmakla olmaz nasiple olur, bulup da

kendileştirmek de nasiple olmaz kısmetle olur…

Bize emredilen kazanmak değil, çalışmaktır…



127

"Çalışıyorum da ne oluyor , kazancım yok." demek , büyük resim

algısından kısmetsiz olmaktır…

Huzurlu ( sağlıklı +mutlu+başarılı) olarak sonu olan sürgün

hayatını sürdürebilmek en büyük nasip, sevmek en büyük

kısmettir…

Yoksa rızkın peşinde olma adı altında nasibin ötesini ummak,

biriktirmek hırsında ısrar etmek “Yaradanın kısmet tek yetkiliğini

ve rızk garantörlüğünü “ inkar etmektir, dolayısı ile hamallıktır…

Hamallar başkaları için taşırlar…

(AĞUSTOS 2013 / MASLAK)



128

Nefis güçlü mü

güçlü olanı

sırtına al ve taşı

o kadar uzun süre taşı ki

kasları yürümeyi unutsun

ve sen onu yere indirmekle tehdit etme

o da farkında sen de farkındasın

artık kimin kime muhtaç olduğunun

önemli olan

onun senin farkında olduğunun farkında olmamasıdır N57H5715

(NEFSİ HAPİSLEMEK)



129

toplamak vücut ve nefsin talebi

bak benekli kaplana

avlar ve et olarak yer

bak çizgili ata

toplar ve ot olarak yer

toplayıcı olursan yalnızca ot yersin

avla

hem otun hem etin gücünü barındırırsın

avcı ruhunda A58R5813

(AVLA RUHLANMAK)



130

amaç brüt kendinden netine ulaşmak

net olan içeride

ancak açık bir kapının

anahtarını kopyalayabilirsin

zaten kapı açıkken fonksiyonu yoktur

o açıkken niye anahtar yaptığın dikkat çekmez P59P5915

(PRANGAYA PARANGA)



131

ÇAĞ HASTALIKLARI

YALNIZLIK HİSLERİ

MUTLAKTA YAKAMOZLANMAK

09A13Y2D



132

ÇAĞ HASTALIKLARI

Her çağın konumlandığı bir zaman-mekan vardır.

Bu zaman-mekan galaksilerin yakından uzağa aldığı etkileşme

dolayısıyla tepkileşme pozisyondur.

Bu pozisyon yokluktan-varlığa, varlıktan-yokluğa akmaktadır.

İşte bu pozisyon çağı oluşturur.

Her çağın baskın bir karakteri vardır.

Bu karaktere medeniyet denir.

Bu karakter kızamık, kabakulak gibi pozitif hastalıktır.

- Yalnızca bu tip hastalıklar, testi geçemeyenleri boşluğa aldığı

zamanlar göreceli negatiflikte algılanabilir, sonuçta doğa sosyoloji

gibi algı üzerine değil gerçek üzerine kuruludur.-

Medeniyet insanın, insanlığın değil bu pozisyon döngüsünün

ürünüdür.

Fertler, topluluklar hatta milletler sonuçta insanlık mutlaka çağın

karakterine uyum sağlar.



133

Bu hastalığa yakalanmamak, ileri de o toplumun bağışıksızlıktan

dolayı daha zor iyileşme süreçli ve zamansız hastalıklara

yakalanmasına sebebiyet verir.

Örneğin, belli bir çağın “milliyetçilik” hastalığına yakalanmayan

toplumlar, diğer toplumlar ferdiyetçiliğe geçerken, atladıkları

(atlatıldıkları) bu süreci yaşamamışlıktan dolayı büyük acılar

çekerler, çekmektedirler.

Çağ hastalıklarının yaptırımları ciddi debide sert akıntılardır.

Akıntıya karşı koymak, çırpınmaktır, yorgunluk, panik dolayısı ile

de yok oluşla da sonuçlanabilir.

Oysa akıntıya paralel yüzmek, gereğinde küçük açılarla

istikamete yönelmek pozitif gerekçeli bir tercih hatta gerekliliktir.

Çağ hastalıkları, hayatın kendisidir, hayat mikro gerekleri ile

zamanında yaşanmalıdır, atlamalar ergin yaşta çocukça, olgun

sezonda ham davranışlara sebebiyet verir.

Sonuçta normal-anormal davranış yoktur, yanlış yer ve-veya

zamanda yapılan davranış vardır…

(EYLÜL 2013/ BULGARİA)



134

kıyasa önem ver

ama kıyastaki detaya girersen

aynılık hatası yaparsın

kıyaslamaktan maksat

muhakemelenmiş tecrübenin

süratle değerlendirilmesidir Y60Y6016

(YALNIZLIK HİSLERİ)



135

mutlak değeri bilir misin

orada olursan

hiç negatiflik korkun olmaz M61Y6121

(MUTLAKTA YAKAMOZLANMAK)



136

…mesele;

Taklit etmek ya da etmemek değil.

…mesele;

Taklit edilmek ya da edilmemek.



137

HAK YEMEK...

DENGEDE MUHAKEMELEMEK

DEVİNİMDE ÇEMBERLENMEK

10A13Y2D



138

HAK YEMEK...

Konumuzla ilgili bilinen üç hak vardır…

Kendi hakkın, başkasının hakkı, Allah'ın hakkı…

Kendi hakkını yiyen; nefsine zulmetmiş olur.

Başkasının hakkını yiyen, günah işlemiş olur.

Allah'ın hakkını yiyen farzı terk etmiş olur.

En hafifi üçüncüsü, en ağırı ikincisi, en anlaşılmazı ise birincisidir.

İman etmeden Allah'ın hakkı yenemez, çünkü iman etmeyen

küfür içinde olduğundan muhatap alınmaz.

Kendi hakkını yiyen, ruhuyla bedeni, aklı ile fikri arasında

çelişkiler dolayısı ile yeterince acınacak zulüm altındadır.

İki hakkı basitçe geçtikten sonra, en ağır yaptırımlı azgınlık olan -

başkasının hakkı- üzerinde duralım:

Devletin yasaklarını çiğnersen, hakkını yersen (tespit edilirse)

suç işlemiş olursun, (yakalanırsan) cezasına katlanırsın.

(Yeterince güçlü ve-veya ahlaksız isen), toplumun hakkını yersen



139

ayıp etmiş olursun, bireyler tarafından (güçleri yeterse ve-veya

samimi olacak kadar güçlülerse) dışlanırsın.

Başkasının -tekilin, tümelin (insanın, hayvanın,bitkinin;canlının-

cansızın)- hakkını yersen, mutlaka (yazıcılarca tespit ve not

edilir) günah işlersin, (tabi ki de gücü yeter) Allah'ın huzurunda,

hak sahibine hesap vermeye (mutlakla) davet edilirsin.

Hakkını yesinler, ama asla hak yeme, bunun hesabı o kadar

ağırdır ki bu dünyadaki oluşum onu barındıramadığından, bu

hesap sonsuz hayatın beşiği olan ahrete bırakılmıştır.

Kul hakkı ile oraya gidilmez, almazlar, araflarlar…

(EKİM 2013/ TARBLUSGARP)



140

mademki

nefsinle mücadeledeyim diyenlerden oldun

toplama avla

ama toplayıcıların çoğalmasına müsaade et

doğalayıcıyı taklit et

o kışın yılanı uyutur fareyi kopiler

yazın yılanı salar fareyi topraklar D62M6220

(DENGEDE MUHAKEMELEMEK)



141

toplam yaradılışın temelinde bir döngü hakimdir

bizler aynı yerden geçtiğimizi düşünebiliriz

ancak üst çember yerinde durmaz

çemberci bizim konumumuza değil

çemberin devinimine önem verir D63K6315

(DEVİNİMDE ÇEMBERLENMEK)



142

…mesele;

Haklı ya da haksız olmak değil.

…mesele;

Hak yemek ya da yememektir.



143

HUZUR & MORAL

SOLUNCANSAL BÖLÜNME

ZAMANA SÜREÇLEME

11A13Y2D



144

HUZUR & MORAL

Huzur…

Huzur, kendin olabilecek tarzda bir hayat sürdürebilmektir…

Ama ki günümüz hayatı hayatlar etkileşiminden oluşmaktadır…

Bugünkü anlamda huzur - ki bu tanım resetlenebilirlik özelliğini

kaybetmiş, aslından uzaklaşmış bir tanımdır-:

Sağlık, mutluluk, başarı kenarlı sürdürülebilir dengeli üçgeninin

sabit açısallıkta hacimsel toplamıdır.

Bu üçgenin açılarını eşit tutmak mümkün değildir. Ama bu açılar,

bazı kenarları yok edecek şekilde zorlanırsa, işte o zaman huzur

kaybolur.

Hatta dairesel yaşam ile açıların dik ortayı olan moral de

sıfırlanır.

Sonuçta moral, yarınından emin olmak, en zayıf kabulü ile yarını

görebilecek kadar asgari verilere bulunmaktır.

Moral yoksa, açısallık da yoktur.

Moral, “kendi elinde olmayan gelişmelerin varlığına inanmak, sert



145

dalgaya karşı koymak yerine dalganın bir parçası olabilecek

kadar hayata tutunabilme ihtimaline sahip olma” tanımlanırsa,

hiçbir zaman kaybedilmez. Aksi takdirde –yaratılmış- değil, -

yaratan- olma iddiası söz konusu olabilir ki bu varlık yanılgısının

acımasız sonucu olan tepkiye duyarlı, etkiye yetisiz yokluluğa

yolculuğun başlangıcıdır.

Huzurun temeli moral, moralin esası bir bütünün parçası olduğu

gerçeği ile şükürlü yarınından-Yaradanından- emin olmak, sahipli

olduğuna kanaat etmektir.

Aksi durumlar “belayı çağırır, belaya davetiye çıkarır”, teslim

olunmadıkça dalgalar vurmaya başlar, oysa dalganın bir parçası

olunduğunda ne kendini inkar edersin ne de yaratılışla

boğuşursun.

Ama ki çoğumuz yaratılışla boğuşmakta, kendimizi ikrar edeceğiz

diye inkâr etmekteyiz.

Aslında kendimiz; O-ndanız, O-nunuz, O-ndayız, O-nunlayız, O-

nayız, O-yuz

(KASIM 2013 / HALKALI)



146

zaman geneldir

süreç özgüldür

ve oluşun vazgeçilmezidir

önemli olan

o süreci doğru zamana bindirmektir Z64S6415

(ZAMANA SÜREÇLEME)



147

üzüntü ve sevinç aslında mıknatısın iki kutbu gibidir

ve bu mıknatısın özelliğidir

bilinen üzüntü ve sevinci birbirinden ayırırsanız

her biri tekrar iki kutbu sevinç ve hüznü oluşturur

siz yalnızca kütleyi küçültmüş olursunuz

sayıyı artırmışsınızdır S65I6519

(SOLUNCANSAL BÖLÜNME)



148

…mesele;

Huzurlu ya da huzursuz olmak değil.

…mesele;

Kendin olmak ya da olmamaktır.



149

FORMATLI YAŞAMAK...

ZEKARİYA SOFRASINDA

AŞK YÜKLENMEK

12A13Y2D



150

FORMATLI YAŞAMAK...

İnsan, insan kadardır…

Algı gücü, algı yorumlaması, algıya tepkisi insancadır…

İnsan, bu insancalığının farkında olmadığında aklı ile büyülenir,

hatta aklına taparca olur…

Oysa akıl tedbirler şablonunu belirlemekten daha ileri değildir,

akıl kıyas ile tecrübeler bileşeninin muhakemesel ürünüdür.

Tecrübeler de yalnızca insanın değil, insanlığın da birikimi ile

oluşmuştur: Bu toplam birikim atasözlerinden, deyimlerden,

destanlardan, filmlere, romanlara, denemelere, veciz sözlere,

yaşanmış tüm hayatlara kadar geniş bir yelpazede dağınıktır.

Bu zengin dağınıklığın pınarı kutsal kitaplardır.

İşte insan, pınarından, imkan bulamamışsa akardan bazı

şablonlar oluşturarak hayatını formatlamalıdır, tüm hayatını

formatlayamıyorsa da gözlenebilir hayatına bu formatı mutlaka

atmalıdır. Gözlenebilir format alanları devlet, izlenebilir olanı

toplum, gizlenemez olanı ise din sorgulamasıdır.

Devlet gözler, suç görürse ceza verir; toplum izler, kendine

uymazsa dışlar, din ise bildikli içseldir, harama girince günahlar.



151

İnsan, bu üçgen sınır içinde formatlı yaşamalıdır.

İnsan havadır, devlet ateştir, devlet mesafeli olmayanı yakar;

devletin karşısında olmak insan ferdiyetçiliği aleyhinedir,

muhatapsızlıktadır, ona çarpmamak lazım.

Toplum sudur, sel olmadığı sürece sosyal gerekliliktir içinde

olunmalı, onu havalandırmalıdır.

Din topraktır, sadık yardır bu havaya; ama bir gün gelir, içine alır,

sarar sarmalar.

Devlet ateşi buharlaştırır, toplum suyu kendine katar, din toprağı

ürünleşir; insan havası ile…

İşte akıl bu üçgen içinde yaşam alanı aramalı hacim esnek hava

özelliği ile…

(ARALIK 2013 / EYÜP)



152

eti yemez diye onu koyuna emanet etme

etin peşindeki ancak bekçiyi yer doyar

diye düşünmek ileri akıllıca görünürse de

etin peşindekilere koyun yetiştiremezsin

emanetle emanetçi muhakemeli bağlantılı olmalı ki

emanetin tehditçilerinin tarzından bildikli olsun Z66S6618

(ZEKARİYA SOFRASINDA)



153

nefsine çoban ol

sürüdekiler menfaatçi oldukları için kınanmaz

bu özellikleri çobanın menfaatinedir

menfaatçiliği ayıpla

ama onu var olacak besle

onda da seni kendinleyenlerdendir A67Y6712

(AŞK YÜKLENMEK)



154

ruhuna sırdaş olursan

sana aleminden ham bilgi getirir

ama ham bilgi aktarmakla değil

kullanmakla taşıyıcı olur B68H6813

(BİLGİDE HAMLIK)



155

ÖZLEM

KENDİNİ SINAVLAMAK

KENDİNE ASILLANMAK

ÇELİŞKİDE ÇARESİZLİK

03A14Y3DE



156

ÖZLEM

Özleyen "Yaradılan", …

Özlenen "Yaradan"-dır…

Özlem, tamdan parça olmaktandır…

Ayrılık, ilk patlamada -savrulma- azat olmuştur…

Kavuşma, son patlamada -kıyamet- kabul olacaktır…

Kavuşmaya kadar, özlem " Sarı Çiçekle, Tebriz-i Şems" ile

giderilmeye çalışılacaktır…

Kavuşmaya özlem; yatılacak, kalkılacakla olmuyor, secde ile

oluyor, Sen "Rabbimsin", ben "Kulunum” demekle oluyor…

Özlem nasıl giderilir?

Özlem nerde giderilir?

Özlem ne zaman giderilir?

Bir karıncanın yürüyüşünü, bir yunusçuğun uçuşunu, bir sazanın

yüzüşünü izlemekle…

"O" vardır o yürüyüşte, o uçuşta, o yüzüşte…



157

Ondandır ki, asıl dini tv programlar "belgesellerdir"…

Okuduklarını aktaran din adamlarının anlatımlarını yayınlayan

programlar değil…

(MART 2014 / KOZAKLI)



158

beklenen yargıda

vücut hesaba katılacak mı

koyun ot yediği

kurt otu beklediği için yargılanabilir mi 69K6917

(KENDİNİ SINAVLAMAK)



159

ortak tanım nedir bilir misin

isimle soyla unvanla olmayandır

bunlar dar çerçevede çerçevelerler

ortak tanım

tanımlayıcının yaptığıdır

o da ruh ve bedenin uyuşum tanımıdır

ve hücrelerindedir

o tanımla en geniş ortamda bile tanımlanırsın

ona DNA derler K70A7017

(KENDİNE ASILLANMAK)



160

mücadelenin sebebi insan vücududur

vücudu ortadan kaldır

mücadele biter

erdemin kaynağı insan ruhudur

ruhu ortadan kaldır

erdem biter

erdem karın doyurmaz ama

karın doymayınca erdeme sıra gelmez C71C7119

(ÇELİŞKİDE ÇARESİZLİK)



161

KADER OKUMAK

ATEŞLE RESETLENMEK

RENKLERLE SOHBETLER

NEFSİNLE KENDİLEŞMEK

04A14Y3D



162

KADER OKUMAK

Kader okunur mu? Kader okunabilir mi? Tabi ki okunur…

Kader alenidir…

Çünkü olmuşçadır, bitmişçedir, bilinircedir…

Peki…

Nasılca okunur, bilinir kader?

Falla mı, gözle mi, ayın bakış yönüyle mi?

Evet, hepsiyle ve daha niceleriyle…

Sonuçta kader bütüncedir…

Peki, kaderi okumak mümkün mü?

Kaderi (tanımlı, birine özel, "the" takılı olan kaderi) okumak

mümkün mü?

İşte burada durmak lazım…

Bu anca yoruma girer…



163

Okyanus "kader" içinde, damla olan "kaderi" okumak, samanlıkta

iğne aramak değil daha da beteri, okyanusta damlayı aramak

gibicedir…

İşte genelde özeli aramak, tanımlamaktan sonsuz mikron daha

zordur, olumlu ihtimalsizdir kaderi okumak…

Eee, bunun da erbabı vardır elbette…

Zamandan kopuk yerden, yerden öteler…

Elbette ki şablon kaderi okumak ezbercedir…

Ama şablon kaderi, genel kaderin içine adapte edince,

"doğrunun- yer & zaman- deviniminde "gereği" olması gibi, tümün

tekilcesi olur "the kader"…

Kader okuyanlar "bildikli", kaderi okumaya çalışanlar "bilgiçlerdir".

Aralarındaki fark?

"Ay tutulması" ile "aya tutulanlar" arasında olduğu kadarcadır…

(NİSAN 2014 / ARMUTLU)



164

sabır beklemek değil

sabır pasif iradedir

patlamayı yapan sürenin kısa tutulmasıdır

yoksa yanma özelliği değil A72R7217

(ATEŞLE RESETLENMEK)



165

rakibini tanı

rutin dışı davran

rutin dışına normal davran

hedefine hedef olma R73S7318

(RENKLERLE SOHBETLER)



166

nefsini yılanlaştırma

elinde bir taş var

yılan çok küçük ezebilirsin

elinde aynı taş var

aynı yılan irileşmiş

belki ezebilirsin

elinde yine aynı taş var

aynı yılan erginleşmiş

taş aynı yılan aynı zaman değişik

artık o taşı at

hem de rast gele at

ve kaç

o taş yılan küçükken arkadaştı N74K7419

(NEFSİNLE KENDİLEŞMEK)



167

SON SÖZ

Mademki insan “sorumludur…”

Mademki insan yargılanacaktır…”

Mademki insan “Halifedir…”

Mademki “İnsansın”

O halde “Kendin” ol...

Documents

AKIL SAHİPLERİNE · yakışırlıkta bir süreci yönetmek, eve dönmek ve kaldığı yerden devam edebilmektir… Sürgünde “ başımıza gelenlerden değil, başımıza gelenlere