26
Aşk Şiirleri -1- Karantina

Aşk Şiirleri -1- Karantina fileUykusuzluğun sorgusunda rüyadır aşk ki, Kendini yakarsın çarmıhta da, yine de acı dinmez. Bir solukta kesersin nefesini, ensende tuzlu yollar

  • Upload
    others

  • View
    11

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: Aşk Şiirleri -1- Karantina fileUykusuzluğun sorgusunda rüyadır aşk ki, Kendini yakarsın çarmıhta da, yine de acı dinmez. Bir solukta kesersin nefesini, ensende tuzlu yollar

Aşk Şiirleri -1- Karantina

Page 2: Aşk Şiirleri -1- Karantina fileUykusuzluğun sorgusunda rüyadır aşk ki, Kendini yakarsın çarmıhta da, yine de acı dinmez. Bir solukta kesersin nefesini, ensende tuzlu yollar

Yıldız Damlası Şiirler içtikçe güzelliği vurdumduymaz olmuş cehalet. Doyumsuz ego, hükmünü dünyaya kurabildin sonunda. Çıldırdım içimde, bu ne biçim düzen Tanrı aşkına... Kendi denizine vurur asasına da, şaşırır saçtan cennet. Taradıkça alnını, kuyu tadında doğum olur ki, Bir ölmek, bir doğmakla eş değerdir, diri olabilene. Uykusuzluğun sorgusunda rüyadır aşk ki, Kendini yakarsın çarmıhta da, yine de acı dinmez. Bir solukta kesersin nefesini, ensende tuzlu yollar. Kovaladıkça artarsın içinde, bölünmüş bir teslimiyet dersin. Hangi yöne savrulsan dinmez içindeki eylem. Bir uçtan bir uca bu dünya, akıyor gönüldeki kıyısıyla. Sarsan da sahillere, kâğıtlara eklesen kumlarımı. Ne güzeldi, güneşi çekmek, göz denen sonsuzlukta. Ne nefesti, tek hücresi dişi ve erkek olan bütünlükte. Tamamla beni, tamamlanamadığın her yaşamla. Sonsuzluk çatısından sızılır da ilhamlar, yine bir ben. Deniz bükülür dolunayda, yakamozdan bile kıskanırım seni. Işığı bile öpmedim, uğruna verilen yeminde. Al işte karanlık içinde bir taç ki, Kendime kral da diyemedim, senin içinde oldukça Korksaydım acıdan, mutlu olabilme varlığım olur muydu? Varlık olsaydım, yokluğunu hayallerim bulabilir miydi? Çek restini, Acı, mutluluk, varlık, hayal, Hepsi ruhumda seni bekler. İtince ölümü, herkesi çekmişim yalnızlığıma da, Başka bir var oluş olmuş, şekilsiz aynam. Baktıkça kaybolan insanlık değildi. Dedikleri kadar kötü yoktu. Can pazarı, sekince güneş yüreğimden sana, Sek sek oyunu gelir de, eteğinde salınır taşlar. Dizersin üst üste. Sonrasında ağır adım ilerlersin mutluluğa. Oyunun sonunda eskiyen ölüm, yenilenen aşk. Bir gelebilsen. Ah bir gelebilsen, Yeniden… Şiirlerimi öp, hatırım için. Kavuşma anının rakamlarını say, seni düşündüğüm için.

Page 3: Aşk Şiirleri -1- Karantina fileUykusuzluğun sorgusunda rüyadır aşk ki, Kendini yakarsın çarmıhta da, yine de acı dinmez. Bir solukta kesersin nefesini, ensende tuzlu yollar

Onlar ki, tutkuların güneşinden yansıyan bir renk. İçlerinde dudaklar, koşturuyor sevişen sonsuzluk. Öp beni, evrenden evrene sıçrarcasına. Belki o zaman büyürüz, Bir yıldızın dinmemiş damlasında.

Page 4: Aşk Şiirleri -1- Karantina fileUykusuzluğun sorgusunda rüyadır aşk ki, Kendini yakarsın çarmıhta da, yine de acı dinmez. Bir solukta kesersin nefesini, ensende tuzlu yollar

Ölümüne Şarkı derindi, namussuzdu dünya, Cepteki yıldızdı, sevgilinin adı. Vurulmuştu günlerin kapakçığı. Gözler hep aynı manzaraya karışınca, Aklım sahipleniyordu, dar buhranlı kadehi. Neden şairler içer, neden rakıdır, dermanları? Vurunca ülkeler nabızları, kan şehir doğurur. Her gece doğururken beni, farklı pişmanlıklar, Nereye sığabilir ki, erdemlisin ey aşk! Seni içtikçe canım alevlenen bir bahar. Sevdanın ortasından bir başlangıç doğar da şaşarsın. Zihnin gerçeği unutur, nerede olduğunu bilemezsin. Şuur var mıdır, sen onu çektiğin vakit? Sabah, hep aynı geceyi kovalar sanki. Onun ölümsüz gidişi yok mu, Bir türlü unutamazsın… Sahipsiz kediden beterim, sokağın kirli yanıyım, ben. Yüküm ağır, garip bir duygu hecesidir, sesim. Ben seçmedim, lakin şairler seçti, beni. Önüme koydular kalemi kâğıdı da, “Yaz yazabildiğin kadar.” dediler. Her şeyi yazıyorum, elbisem, ruhun senfonisi olmuş. Son nakarat hep aynı, kanamış yaşam, onun ismi. Yürekten de öte, aşkın son sözü belki. Doğuşundaki, gidişindeki, ölüşündeki. Ya da diğer dünyaların gelişindeki. Onun ismi: “Seni seviyorum.”. Tek var oluşunu, Ölümüne bekliyorum.

Page 5: Aşk Şiirleri -1- Karantina fileUykusuzluğun sorgusunda rüyadır aşk ki, Kendini yakarsın çarmıhta da, yine de acı dinmez. Bir solukta kesersin nefesini, ensende tuzlu yollar

Şerefsiz Hayat Doğdum mu, yoksa öldüm mü, bilinmez. Yazıyorsam, Yaşamak herhalde borç kalmış, Tanrı’dan. Uğuldar da melekler, sis güneşime saplı. Kovaladıkça geceleri, hep aynı son. Kanım onun adını sayıklar, Sen ne güzelsin intihar. Unutulmak ne çare, ya da unutmak. Mümkün değil, seneler ezberim değildi, çünkü. Kadehin hevesi değildi, bağımızı oluşturan. İkimizi oluşturan tek bir nokta değil ki... Değildi işte, değildi. Çekince silahı, davransam tetiğe, Geri dönebilir miyim, hiçlik dediklerinden? Bu adam hep aynı şarkıda, farklı bilinçlerde olsa da. Tek notasına çakılmış, atar kendisini, Sebebi sevgili olan uçurumlara. Yarım yamalak bir hayat, komadasın ey şair! Tükeniyorsun, mumum görünmeyen eriyişinde. Günden güne, alevden kor bir var oluşa. Benzin döküyorlar üstüne üstlük. Gelen alıyor, giden saplıyor, dünya denen bıçağı. Taşıdıkça hayatın anlamını, Kaybolmuş Tanrı’sın sen de... Onlar bendim, emekleri kadar kaybettiler. Gerçekten kaybettiler, çünkü terk edildiler. Beklediler dönmesini, gecelerce, günlerce, Çölleri oluşturan susuzluk hasretiyle. Ölümü bile eskittiler. Ama kendilerini getiremediler. Dönemedi sevgili, vurdular on iki evrene. Kafasını her çeken âşıktı, o zamanlar. Aldılar, kandırdılar, sen ne şerefsizsin hayat! Sen şerefsiz, sen düzenbaz, Sen artık bensiz kalacak. Ah Tanrı’m, Yıktılar büstünü, yaktılar cenazesini bile. Olsun be hayat, o da benim gibiydi, en azından. Nefreti sonuna kadar sevgiyle kovalardı, Ve aşkla yanmaya alışıktı.

Page 6: Aşk Şiirleri -1- Karantina fileUykusuzluğun sorgusunda rüyadır aşk ki, Kendini yakarsın çarmıhta da, yine de acı dinmez. Bir solukta kesersin nefesini, ensende tuzlu yollar

Hayali Âşık Geçince köprüden, Her dayı, kapana kısılmış ayı. Tef çalıyor yalnızlık, sabaha var daha. Acı içinde şiir kusuyorum, ağlıyorum ölümsüzce. Bir türlü birikmiyor, yaşam dedikleri. Dört yanım duvar ki, Oda bile nazlıca kaçıyor, benden. Üstüm kaplamasız bir pencere, Neredesin ey kuşlar! Gelince travma dolu acılar, Zihnim körebeli bir konak, meleklerle iç içe. Kanatlarında toplamışım güneşi. Yetmiyor, sıcaklık yetmiyor, sevgili arar gönül. Derman var mı, Ateşi ıslatan kadehte? Cevabı var mı, Aklımı işgal eden sorusunun? Soruyorum sana, sendeki dirilişe. Umut var mı, Yaşama tutunmaya çalışan yorgansız uykularımda? Kavuşmak var mı, Kendimin hiç edilişinde? Sen var mısın, Kendimin yok oluşunda? Neredesin ey Tanrı’m? Varsan, Sondan yarat beni de, Bitsin, bitiremediklerim de. Saplanmış yüreğime, dünyanın merkezi de, Yiğit bakışlıyım, tutsak olduğum tene. Annem beni ellere vermedi ki, Babam bana: “Şair ol oğul.” demedi ki… Alacağın olsun, birliğiz sanıyordum. Yaslanmıştım sana, sevgili demiştim, ilahça. Kanımı yakan bir şırınga, adı ayrılık. Her gece düzenli bir vuruş, Altın mı çağ, yoksa ışık mı? İnsanlar küsecekler sana, unutacaklar adını. Var mısın, yok musun diyecekler. Ama ben unutmayacağım. Gerçeklerim yok olsa da acıdan,

Page 7: Aşk Şiirleri -1- Karantina fileUykusuzluğun sorgusunda rüyadır aşk ki, Kendini yakarsın çarmıhta da, yine de acı dinmez. Bir solukta kesersin nefesini, ensende tuzlu yollar

Hayali aşığın ben olacağım. Sonsuz Kavgalar Sanır mısın ki, aşkın direnişi tek hudutludur. Ölümsüzce yazılır mısralar ki, Aklın almaz, sahipsiz duyguları. Boşluğa dolar aklın da, Her gemi, alev kapanında kül eder, kaptanını. Aşk dolu deniz, saydam maddesiyle gözyaşının. Tut ucundan suyun da, Dönüşelim, ateşten baruta tekrar. Yeniden başlasın aşk dedikleri. Kalbim Anadolu’ dur, güneş ağladıkça bende. Sınırsızca sevmenin nedeni oldum, genç yaşımda. Sevgili ölünce, bütün baharlar tek renk, ilahça. Kanayınca ruhum, nasıl da akıyor, yalnız ve kalıpsız dünyalar. Var mıdır, onları dikecek terzi, Tanrı’dan başka? Acıysa göğsümü bağlamak, ip kopmuş bir yürek. Melodik intihar, çalıyor senfonisini, en içli yangınında. Alevi yola getirmiş, içindeki inançtan. Dön şair, ayrılık kopuyor, bağrındaki tebessümde. Ah sevgilim, gözlerim sarıp sarmalamış çarşafı. Çamurdan arınmaya doğru, barınan her leke. Ah sevgilim, üşüyorum, günahla örtünerek. Gel de tövbeye getirelim, Düştüğümüz en son ayrılığı. Çocukça oynadık ölümü de, İki yaşamı bir ettik, her defasında. Sevişeni yatak zannettik de, İsimler aradık, yorganın en son dikişinde. Ve sonsuz kavgalar ürettik, Nefret ve sevgi düğümünde.

Page 8: Aşk Şiirleri -1- Karantina fileUykusuzluğun sorgusunda rüyadır aşk ki, Kendini yakarsın çarmıhta da, yine de acı dinmez. Bir solukta kesersin nefesini, ensende tuzlu yollar

Ayrılık Dersi Dalınca gözlerine, bakış keskin bir şiir olur. İçinden çıkamazsın, istediğin kelimeyle oyna. Ne yaparsan yap, hep aynı başlangıçta. Dert, günden önce başlıyor, şafaklar yalnızlık karanlığı. Şehirler ürettim, koynumda titrek mum izleri. Ayrılık erimiyor, eriyen yalnızca varlığın. Derin yokluk imhası, lokmamda eskiyen sevdalar. Süpürmek yaşamı, İçindeki ezberi silerek. Sabahın uyanışında iki kahvelik ömür. Biri başından, diğeri sonundan içiyor. Bakışlar höpürtülünce, daha da tatlı aşk. Dudak arasına sıkışan nemli dünya. Falımdasın, Sonunda kavuşma olan hüzünlü rüyada. Gece kaçarsa, sadece şahidin, yokluğun tokadı. Matlaşır kimliğin de, kafa kâğıdında, kalemsiz nöbetler. Sevgili hasta, başucunda perişan yaşam. Hemşirenin eteğinde şifa arıyor, komalı ömür. Bir uyansa, bir uyanabilse, kendi başlangıcından. Değnekle taburcu oldum, Kör ve topalım, sigortasız aşkımda. Hangi aralık çizilmişse sessiz gidişler. O ressam ki, ağlamakla boyar, gönül tahtasını. Sınıfın ortasında kavga eden hep aynı çocuk. Akşamdır diploması, dersini almıştır, ayrılıktan. Geceleri eğilir, dağın yuvasından fışkırırken. Yürüdükçe, dünya oldur, eksen eğikliğinde. Her aşkı, Yaşamdan bakıldığında daha da üstte.

Page 9: Aşk Şiirleri -1- Karantina fileUykusuzluğun sorgusunda rüyadır aşk ki, Kendini yakarsın çarmıhta da, yine de acı dinmez. Bir solukta kesersin nefesini, ensende tuzlu yollar

Gerçekçi Edebiyat Düşünce sevgili ölüme, Dar bir isyan bunun adı. Hiçlik ölümünün gövdesinde. Yok oluş, Tanrı’nın duasında. İntihar ederek emanet ettim kendimi sana. Sönük göz, iki lirik akıntılı sokak lambası. İşte benim arazi dolu odacıklarım. İşte benim gerçekçi edebiyatım. Sen çizince aklını, saydam bir kayboluşta, Bak bakalım, ne göreceksin, yoksunluktan başka? Var mıdır, eriyen gözlerinden başka? Aşk, ey sisteki aşk, Sen güneşi saplayanmışsın oysa. Damlarsa yağmuru sindirir, gözlerim. Tuzlu bir deniz ki, bakamazsın, varlığın yetmez. Sönebilir mi, pencerede yanan aşk? Kimler geçer de, Hiçbiri sen olamaz, örneklense de. Bir anlam arama, tek derdim şafaksız şiirler. Ne gecedir, ne gündüzdür onlar. Tektir kadehleri, bir vuruşluk şırınga. Adı eroinli sevda. Dirilişinde, Ruhunu kendisi etmiş bir rüya. Düşme peşime, nerede olduğum bilinmez. Şehri ıslatana kadar yanacaktır, bu aşk. Meydanlar dolacak, insanlar ağlayacak. Beyitler, anne ve çocuk tadında. Merhamet düşecek ki, insafa gelecek. Bir gören olursa şayet, Vicdanımı bana haber verecek.

Page 10: Aşk Şiirleri -1- Karantina fileUykusuzluğun sorgusunda rüyadır aşk ki, Kendini yakarsın çarmıhta da, yine de acı dinmez. Bir solukta kesersin nefesini, ensende tuzlu yollar

Gülün Dikeniydi Ayrılık Ağlayınca çiçeğe dönüşür, her insan. Susuzdur, uçsuz bucaksız bir melektir, içindeki özlem. Derin hasret tünelleri, kanatları ışıksız bir uçurtma. Ne kadar da asidir, avucundaki güneş. Kadın olmanın şartıdır, delikanlı olmak. Aşk dedikleri, Onun gözlerinin arasındaki Araf’ ta. Bekleyenle giden bir olunca, kavuşmak. Gidenle dönen ayrı kalınca, Noktalamak, şaheser olsa da. Çünkü her destan, Sonunda başlarmış insanda. Böyle yazmadık mı, tarihi? O bizken, biz kendimizdeyken. Olduk iki çocuk ve yaşlandıkça labirent eskittik. Pabuçlar virajlıydı, acılıydı, adımlarımız. Omzumuzda şaha kalkıyordu, dünyalar. Uçuyorduk göklere. Lakin gök, tenindeki nefeste. Bu yüzden soluksuzdu, her pişmanlığım. Bu yüzden suni teneffüstü, Her sevişim. Özledin içime çekişimi, sarmamı özledin. Biliyorum. Aslında bildiklerimi bilmiyorum, Bunun sebebi sensizlik. Yolu ise bensizlik. Çiçek suyla öpüştüğünde sevişmekti. Gül toprağı aradığında hayaldi. Sadece seninle ölmekti. Çünkü gerçeğin adı, Ayrılıktaki dikendi.

Page 11: Aşk Şiirleri -1- Karantina fileUykusuzluğun sorgusunda rüyadır aşk ki, Kendini yakarsın çarmıhta da, yine de acı dinmez. Bir solukta kesersin nefesini, ensende tuzlu yollar

Ölümüne Sevdalar …başlıyor… Ve başladı gece. On iki yüreğin tek heceli buhranıdır, alevli gözlerim. Sen ki, sarhoş bir Tanrıça inleyişi, ruhun dar bir elbise. Sonuna kadar dikişinim, dipteki en son kumaşında. Yaz beni gözlerinden, magmayı hacimleştiren alevine ki, O, sevmeye yemin etmiş bir sondur, bendeki pişmanlık için. İhanet güneşine bodoslama dalarsın da, her kadın ikidir, teklikte. Biri diğerinin devamı, boylu boyunca yorgan düşü. Ah ayılabilsem, bir omuz sunacağım acına. Bir dostluk daha düşecek de, Kabuksuz yaraları emeceksin, içimdeki beyaz zehirle. Böyle ölmedik mi, ant içerken, susuz sevişmelerde. Yatağı çekerken dudağa, Tebessüm eden, sessiz kalan, hep oydu, yalnız insandı. Şair delirirdi, aklı eserdi, sayfaların arasına da, Kaçanla gelen sadece zihin örtüsüydü, uykusuz evrende. Yıldız namluda deli, Sen bende diri, Noktasında bile sürekli. Kaçılmıyor ki gecenden, bir sabah olayım. Merhabanın öpüşmeye dönüştüğü vakitte ayık değildik. Daha başından sarhoş, Daha baştan ıslattık, içimizdekini. Günahın en hakiki toprağıydı, o. Çünkü sadece hak edene verilirdi. Kanımız kurusa da, gözlerimiz vardı, Yaşamı, birbirine şerefle eken. Biz birbirimize yakışıyorduk. Çünkü aynı nefret üzerindendi, Sevgiye zift dökmemiz. Asfalt kanayınca yolumda, ben bahar. Seyahatim düş olunca, Sen bir yaz içimde, tepeleme bir akbaba. Kurak ve çölüm, susuz bedenlerim. Okşayarak kopar beni, Ya da harca içindeki öfkeyle. Gülümdeki en son yaprakta. Onarım olmasın dalımda… Çünkü utanç değildi, Ölüme ant içen sevda.

Page 12: Aşk Şiirleri -1- Karantina fileUykusuzluğun sorgusunda rüyadır aşk ki, Kendini yakarsın çarmıhta da, yine de acı dinmez. Bir solukta kesersin nefesini, ensende tuzlu yollar

İsmineydi Yeminler Değişken dünya, rüya saçlarına ekilmiş bulut olsa da, Bahar koklasam, yağmur seni taşırken, yüreğime. Belki ıslanmadan pas geçerim, ölümü. Ölüm dedikleri, iki gram gülümseme ne de olsa. Dönüşürsün taşıdığın hiçlik kadar, aşk ayrılığında. Zaman beklenmedik bir geçit ki, Yıllar silerken aklını, sevdan içinde katranlı zift. Dökmüştür kendisini, kurşun beyninde maden parçası. Sıfırı atabilir misin, zihninden ki? Böyle geçmedik mi, geri dönüşümüzde? Her unutan, hatırlayan bir oyun özünde. Gerçeğimde son çemberiydi, ölen şehirler. Ruhumun dar menzilinde bir şafak arıyordu, dipsiz gecelerim de, Sen bana küsüyordun, mendilin yaralı melek. Sen ne biçimsin, rüyalı uçurtma. Kanadında albeniler, dolaşır da, içim eğri bir düğünde, Gelemedim, idam koğuşundan. Vuruyordum yatakla aşkı da, olabildiğine derin. Kimyası varsa yüreğin, formüller benzemiştir, acıya. Kır beni, zincirimde mesken tutan bir gemi. Halatı kopmuş dalga, adının martı olduğu sevişme. Nasıl da ağlıyor, üstümüzden salınırken. Ah bir suyu bulabilse. Ah bir ateşi çıkartabilse. Doğacaktır, zalim dünya. Anadan doğma çırılçıplak. Tertemiz, saflık kokan bir Tanrı belki. Oltasında balıksa ölüm vadileri. İnerim külden misinaya da, Çekerim, yankılı yılları. Kaçıncı yemi koydum bilinmez. Kaçıncı suyu akıttım, gözlerimden ki, Her batık, İsmine yeminli.

Page 13: Aşk Şiirleri -1- Karantina fileUykusuzluğun sorgusunda rüyadır aşk ki, Kendini yakarsın çarmıhta da, yine de acı dinmez. Bir solukta kesersin nefesini, ensende tuzlu yollar

Merhaba Dedikleri Sebebi gözlerindeki sonsuzluk, sebebi sen. Bilinmez bir acı ki, başka kadeh dokunamaz. Gece çökmüş de teninden, melekler söyleşi içinde. Bahara kadar aklımda duman, zihnim alacaklı kendinden. Dönüyor dünya da, derin bir mahzenmiş aşk dedikleri. Söyle sevgini de, utancım çalınsın, kendisinden. Yok, yok işte, başka bir var oluş. Gözlerimi çaldılar, onlar bilemedi ekinlerini. Düşmüşsem yalnızlığa, derin bir oyuktur, yaşamak. Yoktur, böyle bir sevmek. Kırk iki bin derecelik güneşin yüzüydü, ellerimiz. Birbirine dokunan külden mevsimler. Ya da çelişiyordu, gidenle gelen. Aynı kadının doğasında gezinmek, kan taparcasına. Sarhoş bir aklın kutbunda iki deli. Birbirinin hecesi ve kutsallığı, güneş ölçeksiz. Sen değil miydin, Bendeki her kazınış. İnadını yaşatan bir ömür varken, sebepsiz. İntihar destesinde karma dualar, yangınlı. Hangi aralık sarsam seni, Hep bir şüpheli ve alacaklı. Çaldılar yüreğimi, enginlikte konaksız. Sensin işte, Döndüğüm hacların içindeki çırpınış. Kavuş kendine, bir sohbet kondur, benliğine. “Bu adam kimdir?” de, ansınlar beni, benden. Dünyanın bilmediği bir yermiş, Yeniden merhaba dedikleri.

Page 14: Aşk Şiirleri -1- Karantina fileUykusuzluğun sorgusunda rüyadır aşk ki, Kendini yakarsın çarmıhta da, yine de acı dinmez. Bir solukta kesersin nefesini, ensende tuzlu yollar

Milimetrik Dans Şuursuzca yol almak, dünya milimetrik bir dans. Acıysa servet, zenginim, en hakiki yoldan. Emek sancı, doğuyor Anadolu, bahtımda keder. Zikretmek güneşi, eylemek sonbaharı ardında. Yaz mevsiminin şöleni, ikimizin düğününde. Ne güzeldi, ilk an, ilk temas, gözden ruha. Cenneti yaşamak, direnç dolu bir toplama kampında. Her pusu cehennemmiş, aramıza giren yılanlar. Keşke bir nakil olsa, kuzey kutuplarından. Ateş sönse de, rahatlasam anıdan geleceğe. Bir nefes ötede duran yeminler senmişsin, sevgilim. Dağıttıkça kendimi, bulabildiğim en özgür hayal. Gerçeği yola getirmek, sevişince insanlık. Bütün doğalar aynı kadını söylüyordu, Onun hacmi bendim, Hatırlamıştım en son sonsuzlukta. Anlamalısın, hayat tek taraftan umut dağıtmaz. Ölüm olunca, her sis, saklandığı kadar içe dönüktür. Tıpkı gözlerde bekleyen derin kavuşma. İkimizin arasına düşen sınırsız rüyalar. Ben sende, sen bendeyken, akarmış geceler. Ne çabuk geçiyor zaman, sen yanımdayken. Soluklar sayılabilir mi, âşıkların vakitlerinde? Ne gece kaldı, ne de onu taşıyacak bir gün. İkisi de bir etti, Sen gittiğin an. O an ki, ana oğul yemini gibi kucak kucağa. Söylenen hep aynı şarkı, adı yalnızlık. Başladığı anda hep aynı tekrar. Aynı koğuşun üzerine oynayan özgürlük. Ve aynı darağacında, Kalemini kıran şairler.

Page 15: Aşk Şiirleri -1- Karantina fileUykusuzluğun sorgusunda rüyadır aşk ki, Kendini yakarsın çarmıhta da, yine de acı dinmez. Bir solukta kesersin nefesini, ensende tuzlu yollar

Aşk Sofrası Son bulmaz içimdeki kavga da, sonuna kadar içli bir hane. Yılsız bir yaşam, zaman yok ki, yaşam nerede? Kalmadı içimde sabır tuzu ki, Gözlerimi kör edeyim, umut basarak. Değirmende dövülmüş yüreğim ki, Baştan sona düşmüşüm, sofrandaki yemeğe. Al eline çatalı bıçağı da, bak bana. Gözlerimi dilimlerken acılarınla, say kaçıncı zamandayız? Ekince acı biberi, sanır mısın ki sulanır gözler? Sanma, zaten her biri bir pınardır ki, dipsiz kuyu. Düşmüşüm içine de, patlıyor şiir üstüne şiir. Oh be ne güzel, Sofrada ölümüne aşkla savaşmak. Barışmak için ne yaşam, ne ölüm yeter. Sonsuzluk aklında duman, Ben desen nefesi yarı kapalı bir gözenek. Bulabilen var mıdır, seviştiğinde? Öpmeyi unuttum işte, dudaklarım sisler içinde! Güneş bile çare olmaz, üşüyen kişiliğime. Bir o yana, bir bu yana saçılıyor, dengeler. Bir tarafta boş, diğer yanda dolu. İçinden sakiler alıyor beni de, Acı denen sihir, umuda boşaltılıyor. Ne eksilen var, ne de artan. Öyle bir noktayım ki tabağında… Dalgın dalgın karıştırdıkça sayarsın isimlerimizi. Kim bilir, kaç kişilik yaşattık, Gezindiğimiz sınırsızlıkta. Şehir mi kaldı, Her biri çöl kadar ufaldı, içimizde! Kumdu onların adı… Savunduğumuz en son kaleydi. Adımız kavrulunca tencerede, Kapağımızın adı, Kendi içinde doğmaktı…

Page 16: Aşk Şiirleri -1- Karantina fileUykusuzluğun sorgusunda rüyadır aşk ki, Kendini yakarsın çarmıhta da, yine de acı dinmez. Bir solukta kesersin nefesini, ensende tuzlu yollar

Bilinen Sonsuzluk Ah o nesnesi olmayan ayrılık, nasıl da yakarsın kalıplarımı. Hacimsiz alevlenmelerimin mutlak özgürlüğüydü, gözlerindeki güneş. Kül desen ince bir yeryüzü kondurur, düşmüşüm kuzeydeki ilmine. Ant olsun ki güneyim, Kılıçtan daha keskindir. Yokluğundaki doğu ve batı. Her yönde barut, koklasan yüreğimi ateş. Daraldıkça patlar hücreler ki, Küçük olan gerçek, Büyümüş hayali ruha doğru. Bıçakta aşk beşiği sallanır, bir hiçtir yaşam. Bütün depremlerdeki enkazların toplandığı devadır, annelik. Al beni kollarına sevgilim de, Sayalım yıl denen meyhanelerini. Ben ayrılığı içmişim hasret kadehinde. Yine içelim, mezelerde üşüyen güneşleri. Onlar şairlerin dalıdır, kahırların ıslandığı gecelerde. Bugün dünya ile güzelleşiyorum, Şerefinize yıldızlar, aklımı kestim de geldim. Devrilen büstümüzün hudutlarında bir ülke ki, Say içimdeki şarkıları, ruh frekanstan doğar çünkü. İçsen de bahtını, testiyi harcayana kadar kader. Bak nasıl da düştü, ayrılık denen sularda. O vakitler ki, her anıyla, her düşüyle kovalamaca. Var mı gerçeğin ziyarete uğradığı bir mekân? Olgun şiirler kondurdum, acı şairliğimi sevdiğinde. Oysa her kül, aşkını yaşayan bir çocuk. Büyüdükçe adımları, dünyayı unutup da tamamlar, tahsilini. Hiçbir diploma anlatamaz, yaşamını ve sevdiklerini. Hiçbir zaman olmadı ki, En olanın içinde bile. Olmuyor sevgilim. Aşk kendisini yüklemiş, acı üşürken. Isınmak için bir şiddet sun ki, Cinneti yaşasın, susamış kaderin. Her okyanusun hayali daha da genişler, Çöl ile seviştikçe.

Page 17: Aşk Şiirleri -1- Karantina fileUykusuzluğun sorgusunda rüyadır aşk ki, Kendini yakarsın çarmıhta da, yine de acı dinmez. Bir solukta kesersin nefesini, ensende tuzlu yollar

Ortağınım Aşk Ölünce güzeldi, miras yiyen olgunluk. Yaşlı şehirde rüyayı uyandıran hep aynı kelime, adı ayrılık. Dalınca gözlere, milat olmuş Tanrı ki, avuçsuz bir kıyı. Kader çizgileri elde, fal desen dostluk denen gözyaşı. Sen değil miydin, susuzca seven? Bir dikişte öldük, Birbirimizi yaşatma pahasına. Bu nasıl ayrılıktır ki, Her gömülüşünde tekrar doğan! Kopmuşsa gece, sabahı düğümler de şiirler, Koşarım gecenin ritmine, karşılıksız dualarımla. Yarı kapanır bir gözde dinlenir, sevişme sohbetleri. Yatağın başında konaklar da kör hayat, Her yanaştığı an, gözleri büsbütün açılır. Kes kurdeleyi de, Anıtımızın ucu, ölümsüzlük olsun. Sonsuzluğu bükmek, ellerimizdeki kâğıtlarda. Her desen bir dünya ediyor, Yüreklerin arasına sıkışan kederde. Origaminin annelik ve babalık toplamıymış, Çocukluğunu acıların makasıyla kesmek. İşte yürek kanı böyle dağıtıyor, Bedeni doğuran geometriden, Evreni kuran aşka kadar. Sınırsız bir katlamayla, Sensizliğin bölünüşünü birleştirerek. Tut beni, kanımdaki son şiire kadar. Morarınca daha da beyaza dönüşüyor, kavgalar. Adisyonu yak da, hesabımız galibiyette kalsın. Bahşiş denen acı, ne kadar da üstün umuttan. Nasıl da satın alıyor, ayrılık dediklerini. Özgür olanın son maaşıymış, Kefenin cebini infaz eden veda faturası. Say beni, aklının kumarında. Sonsuzluğu dağıt, Kurpiyeri olduğumuz yazgılarda. Yanmış bir mezarın ruletinde dönüyor aşk da, Şiirler, kırmızı ve siyah içinde sabitliyor gelinliğini. Oyna işte… Üstüme oyna çeyizini.

Page 18: Aşk Şiirleri -1- Karantina fileUykusuzluğun sorgusunda rüyadır aşk ki, Kendini yakarsın çarmıhta da, yine de acı dinmez. Bir solukta kesersin nefesini, ensende tuzlu yollar

Kaçarsam namert, çekilirsem onursuz olsun, Ömrümün son bahsi. Hayatı hiçe sayan bir ölüm riski içindeydi şair de, Tüm şiirleriyle satın aldı, Kumarhanede batan yıllarını. Silahı alıp da kafama sıktım, işte. İflas ettikçe yeniden doğmaktı, bunun adı. Bunun adı, Kaybetmene ortak olmaktı.

Page 19: Aşk Şiirleri -1- Karantina fileUykusuzluğun sorgusunda rüyadır aşk ki, Kendini yakarsın çarmıhta da, yine de acı dinmez. Bir solukta kesersin nefesini, ensende tuzlu yollar

Güneşimsin Derin yaralar, sarhoşmuş aynada duran yüzüm. Hiç ayılmamak nedir ki, ayrılık içki olunca? Ben kuzeyde, sen ise güneyde. İki beden, tek ruh olunca, Birçok dünya yaratılır. Hele ki, sevgi de varsa, Nice yaşamlar doğar, ölsen bile. Gün günah olsa bile, Işıklı yüzü, mumum damlamasına dönüşür. Seni biriktiren tabak olayım. Benimle yaşa, benimle eri. Birçok kadın görüyorum, şu aralar. Yaşıyorum, cinsel yıkıntılarda erkekliği. Fahişeliğine, kahpeliğine, ahlaksızlığına kapılmışım, yaşamın. Bu yüzden sıvası yoktur, yaramın. Tedavisi yoktur, yaşadığım yalnızlığın. Bir kere yazılmışsın, yatağıma. Bir kere düşmüşsün, gözlerime. Seni unutmak mümkün mü? Bu yüzden, bulacaksın deme bana. Karşına iyisi çıkar, deme. Bu sözlerin beni daha da öldürüyor. Bana yaşam hakkı tanıyan sözler söyle. Bir şarkı söyle, içinde özgürlüğümüz olsun. Anasın, merhametsin, güneşimsin. Sen bana çile çektiren tek kadınsın. Gerisi yalanmış, gerisi oyunmuş. Bu yüzden hayalim uykuda. Acılarım varlığın için nöbette. Her gece onlarla seni beklemek. Sabahın gelmesi için dua etmek. Gel artık güneşim. Gel huzurum. Gel, imkânsızlığım. Varlığınla, düşlerinle, ebediyetle, Sadece gerçeğe.

Page 20: Aşk Şiirleri -1- Karantina fileUykusuzluğun sorgusunda rüyadır aşk ki, Kendini yakarsın çarmıhta da, yine de acı dinmez. Bir solukta kesersin nefesini, ensende tuzlu yollar

Sevmektir Baba Ah babam, ağlasam da ayaklarına düşse sevgim. Bir şafak olsam da, mertlik yeniden yazılsa, soyadımıza. Minik bebek büyüdüğünde ölmüş, aşktan da, Kalmamış içinde kendisi… Ah be babam, Ne çok severim seni. Aşktan da öte, candan da. Sanır mısın ki, aklım, mantığım yerinde. Ziyan olmuş bir yaşam ki, bulamıyorum içimde. Nerede olduğumu bilmeden, sonsuzluğun bir köşesinde. Gözümü açsam yalan, kapasam düzenbazlık. Nasıl bir dünyadır baba! Ağlamakla ödeyebilsem hakkını, Bir damla ki, yıldızla gelir, şefkatine, dostluğuna. Halim perişan… Çivi içinde bir yara daha batıyor, vuruyor amansızca. Düşsem de içine, sarsan avuçlarının içinde. Batıyorum baba, güneş çekiliyor, ensemden. Karanlık…her şey…sonsuz bir acı sanki. İçimdeki gerçekten bir buhar. Aşk desen bulut, görünüp de kaybolan. Bulamıyorum kendimi, Bir hatırlatsan baba… Oynadığımız oyunlar vardı, bir dönem. Kapalı yüreklerde birbirini arayan derin sevgiler. Beşiğin içinde bir beşik ki, o sendin. Tepeden tırnağa gözlerime bakardın, Hayata yeni açılmış bir umut şeklinde. Ne kaldı baba, birbirimizi unuttuk mu yoksa? Hayır baba, gidemezsin ruhumdan… O kadar derindenmiş ki, bu sevgi, bu yazgı. Seni geçememek, geçmek istememek, içimde yaşatmak. Bütün şarkıların ruhuyla sevmek seni. Yazamıyorum baba, ne yazsam basit kalıyor. Kelimeler ağlıyor, harfler öpüyor ellerinden. Daha da ezelde baba, ilk andı içimizde. Kimsenin bilemediği o ilk öpüşün vardı ya, İşte oydu hayat, Bütün gücümde…

Page 21: Aşk Şiirleri -1- Karantina fileUykusuzluğun sorgusunda rüyadır aşk ki, Kendini yakarsın çarmıhta da, yine de acı dinmez. Bir solukta kesersin nefesini, ensende tuzlu yollar

Sevgili Aşk! Gülün yeryüzüne inişinin alfabesinde tutku dolu kadınsın.ah sendeki gerçek kadın! Hani güzelliği yürekleştiren, ya da sevmenin sonucunda güzelleşen hecesiz ölüm. Hangimiz ölümü şiir edebildik ki… Belki dağlar ağlıyordur, aşığın engellerine! Belki de engelimiz, çok sevdiğimiz içindi. Ağlama Aşk! Sen kadının içinde erkekçe yaşanan sevgilisin. Gözümü açıp kapayışımız, senin kadınlığından erkeğe doğru olan devinim. Çünkü gül yaprağından gebe kalır. Gül, dikeniyle çocuklaşır. İnsanın çocukluğu da acılarında değil midir? Koparma Venüs! İçindeki anneliği karabasan bir anı yüzünden soldurtma. Sayıkla Aşk! Gerçeğinin içindeki ekmek kırıntısında gönlümün sofrasına gel. Ufkumun güneşi senin karanlığını içine çekerek aydınlatsın. Bakarsın ışıklar içinde sevmeye umut oluruz. Biz aydınlandıkça, aşk kendi kaybettiklerinden gerçeğine doğru kanat çırpar. İşte o zaman, her yanışı mazimizdeki pencereyi yağmurun ağırlığıyla açacaktır.

Page 22: Aşk Şiirleri -1- Karantina fileUykusuzluğun sorgusunda rüyadır aşk ki, Kendini yakarsın çarmıhta da, yine de acı dinmez. Bir solukta kesersin nefesini, ensende tuzlu yollar

Ölmezmiş Ah annem. Gözyaşlarımla ödeyemediğim annem. Sulanan yıldızlarda, yağmurun bendinde bir limandı, Gemisi şaha kalkmış meleksi yüzün. Yeri ve yurdu, Sadece kendisineydi, İmkansız analık… Sen yok musun, Sevgililerin en yücesi..! Aşk ölmüş, Tanrı ölmüş… Kimseler yok, odamda kafası bozuk yastık. Vuruyor, bükülüyor geceler. Kağıt gibi, ip gibi ruhuma dolanan, Aynı yok oluşun halkası. Hani birbirine bağlamak, Sevmekle nefreti. Sonrasında çözülememek, Yıllar ömrü tüketirken. Kaçış yok, sorgu yok… Ölen ve dünyaya gelen içimizden oldukça… Sen üzülme, sen ağlama şehit… Tanrı’yı yudumla, şairin koynunda var bir delilik. Güneş, nabzında sayarken aşkı, Ne güzel, aynı vatanda bütün olmak. O diyarda, o şah eserin alevinde, Mimar olan kül oldukça… Tanrı’ya uzanmak, Şafak üzerine titredikçe… Kanadından umudu çırp şehit, En büyük özgürlük, Damarındaki kana şahit… Genzimde, sevmek denen koku. O tat, o biçimli rüyaya daldıkça, Şaraplar acıyla devrilirken, Üzüm ağacının dalında büyüyor, aşk. Yeniden doğmak gelir de, Sevmek bir an olur, İçime kök salmış fidanlarda. Şehir zıplatırken yüreğimi, Küçük ellerinle tutmuşsan şafağımı, Gün ışığında, avuçlarımız terli bir özlem. Seni giyinmek, hasret bedenden kaçtığında. Seni özlemek, kaçanlar bize saldırdığında. Biz hiç gömülmedik ki…

Page 23: Aşk Şiirleri -1- Karantina fileUykusuzluğun sorgusunda rüyadır aşk ki, Kendini yakarsın çarmıhta da, yine de acı dinmez. Bir solukta kesersin nefesini, ensende tuzlu yollar

Biz hiç ölmedik ki… Anladım, anladım… Gerçekten bir kere daha. Aşk ölse de… Tanrı da ölse içimizde. Ölmezmiş Mevlana… O bizden, O ruhumuzdan, O, Sadece O’dan…

Page 24: Aşk Şiirleri -1- Karantina fileUykusuzluğun sorgusunda rüyadır aşk ki, Kendini yakarsın çarmıhta da, yine de acı dinmez. Bir solukta kesersin nefesini, ensende tuzlu yollar

Yalnızsın Ayrılık Vakti Nereye kadar sürebilir yalnızlık? İnsan, merhamet süpürürken acısında, Yıldızlar dolar, ellerinde umut faraşı. Yol uzakta, yerin yurdun dar. Omzunda kimleri bıraktın, kimler var oldu? Hepsi geçiyor, kanayan göz sofrasında. Tuz bastığın düşlere dek. Acı tatlı, her türlü günün. Geceyi özetle şiire çeviren, Yalın bir uykusuzluk. Sen bu değilsin ki… Güneş baharında öldükçe dirilen. Aynı zamanda mahkum olduğun yok oluş. Hiç içinde bir sonsuzluk. Bunun adı derin bir yalnızlık. Tutma kendini, sabır selameti toplar. Bağrında kavuşma gülleri. Dikenleriyle öptüğün sevgili söylemleri. Onun dudaklarında, onun sözcüklerinde. Kıyasıya bir kovalamaca. Ölümle burun buruna. Bunun adı ayrılık, Kalabalıktan yalnızlığa…

Page 25: Aşk Şiirleri -1- Karantina fileUykusuzluğun sorgusunda rüyadır aşk ki, Kendini yakarsın çarmıhta da, yine de acı dinmez. Bir solukta kesersin nefesini, ensende tuzlu yollar

Eros Tutanağı Umut yoktu, kapımı aşmıştım, Tanrı’lar köprüsünden. İnmişti Zeus, elleri kırbaçlı Hera. Budur cezasının azılı kadını, içinde ihanet. Ruhunun olgun vicdanı, uyan merhamet! Sen tutuklu, sen bir ceza, bana asırlardan kalma. Yanıyorsam, engin ve uçsuzdur, dünya fenerleri. Bekliyorum, aynı denizin tebessümünde. Gidiyorum, aynı öfkenin çılgınlığında. Seviyorsam, bir kere değil ki… Yanarmış, ya da sönermiş bahtın çıkmazında. Hep aynı filmi sarıyor, kafasında elbisesiz yaşam. Çıplak bir kokain, kara bir delik, ceketinde. Şarabın bir yüzü soğuk, diğer yanı ıslak. Nemli bir güneş, gözlerinden süzülen. Yaksa da, kendisi kadar, verebildikleri. Dönüyor Amsterdam, dönüyor dünya. Eksenim silik bir kabuğun tutanağı. Onun adı içimde, tenimdeki şeffaf diziliş. Yok işte, yoktur böylesine sevgi. Gideniyle geleni birmiş, Aynı aynanın kırılan bütünlüğünde. Aynı geminin yüzebilen keşfinde.

Page 26: Aşk Şiirleri -1- Karantina fileUykusuzluğun sorgusunda rüyadır aşk ki, Kendini yakarsın çarmıhta da, yine de acı dinmez. Bir solukta kesersin nefesini, ensende tuzlu yollar

Anmasınlar Bizi Yorgunmuş. Ceketi de kendisi gibi hiç. Hiç içinde her şey ya da. Böyle yazmadı, sonsuz aşkı, Kendi kabuğunda deli iken. Yalnızca insanlar ağlamaz ki… Tünelin ucunda, yeniden başlayan yıllar. Sanmayın ki, sevgili biter, bitebilir. Konmuyor başkası, izin yok ki, yürekten. Sevince bir kere. Ölünce bir kere, uğruna. Böyle değil miydi, Sizi en çok gömen. Diri bir cereyanda, Bedeninizi ruhunuzdan çalan. Yaşamak, ah yaşamak, neredesin sen? Kavgalar, ocakta pişen bir acı. Yalnızlık tabakası, tencere ve kapak birleşimi. Yanık bir ten kokusu. Rüzgârına salınmışken şehir. Peşinde bir mum esnekliğinde. Dibinde bir kül niteliğinde. Yor beni, gözlerine çekerek. Kapla beni, hiç olmamışım gibi. Acıysa sanat, yoktur bunun tükenişi. Her ezel, başlamazken bitermiş. Her sonsuzluk bitmezken başlarmış. Oyuncakmış ayrılık uçurtmaları. Ne güzel deniz, atlıyorum martılarımla, Bodoslama kayboluşumdan. Ah sevgilim, bedava dünya bu. Beleş bir argo, ucuna da konmuş kadın. Kiminin sevgilisi, kiminin mezesi. Nasır içinde sevgiyle, Nereye gidersin? Nereye taşırsın, İçinde iki kişi varken? Nerede ölebilirsin, Onun damlasına bile kıyamazken? Yağmur üşüyecek, ellerinde külken.