194
İÇİNDEKİLER • İslam Ahlakının Birinci Kaynağı Olarak Kur'an • Kur'an'da islam Ahlak Esasları HEDEFLER • Bu üniteyi çalıştıktan sonra • Kur'an'ın muhtevası hakkında genel bilgiler edinecek • Kur'an'daki ahlak esaslarını kavrayabilecek • Kur'an ahlak esaslarının önemini ve gerekliliğini anlayabilecek • Kur'an ahlak esaslarıyla hayat arasındaki bağlantıyı kurabileceksiniz. ÜNİTE 1 KUR’AN VE KUR’AN’DA İSLAM AHLAK ESASLARI İSLAM AHLAK ESASLARI

AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

  • Upload
    others

  • View
    25

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

İÇİN

DEK

İLER

• İslam Ahlakının Birinci Kaynağı Olarak Kur'an

• Kur'an'da islam Ahlak Esasları

HED

EFLE

R • Bu üniteyi çalıştıktan sonra

• Kur'an'ın muhtevası hakkında genel bilgiler edinecek

• Kur'an'daki ahlak esaslarını kavrayabilecek

• Kur'an ahlak esaslarının önemini ve gerekliliğini anlayabilecek

• Kur'an ahlak esaslarıyla hayat arasındaki bağlantıyı kurabileceksiniz.

ÜNİTE

1

KUR’AN VE KUR’AN’DA İSLAM

AHLAK ESASLARI

İSLAM AHLAK ESASLARI

Page 2: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

Kur’an ve Kur’an’da İslam Ahlak Esasları

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 2

İnsanlığın elindeki tek

orijinal kitap: Kur'an-ı

Kerim

GİRİŞ

Dünyada kendi duygu, düşünce ve davranışlarıyla ilgili iyi ve kötü şeklinde

değer hükümleri veren yegâne varlık insandır. İnsanın iyiliğe olduğu gibi kötülüğe

de meyli vardır. Ancak İslam dini insandan, kötülüğe değil, iyiliğe meyletmesini

istemektedir. Bunun için ona, hep iyi olmasını tavsiye etmekte, ahlaki hayat adına

yararlı olanları geliştirmenin, zararlı olanları da ıslah etmenin yollarını

göstermektedir. Bu hedefi gerçekleştirirken İslam, öncelikle insanın Allah’a karşı

ahlaki davranışlarının içeriğini, asıl olanın doğru bir inanç ve temiz bir yaşayışla

Allah’ın rızasına ulaşmak olduğunu belirtmektedir. Arkasından da Allah’ın

yarattıklarını sevip onlara karşı şefkatli hareket etmenin gereği üzerinde durarak

insanın, toplumun diğer fertleriyle olan ilişkilerindeki ahlaki tutum ve davranışların

niteliklerini beyan etmektedir. Bütün bunlar göstermektedir ki, İslam dinamik bir

ahlak yapısına sahiptir. İslam ahlakının bu dinamik yapısı onun, sadece bir kitle

veya seçkinler ahlakı olmadığı; aksine maddi, zihnî ve pisikolojik bakımlardan her

seviyedeki insanın kaygılarını ve özlemlerini dikkate alan, ayrıca insana içinde

bulunduğu durumdan daha ideal olana doğru yükselme imkânı veren kapsamlı ve

uyumlu bir ahlak olduğunu ortaya koymaktadır. Sözünü ettiğimiz ahlaki yapının en

önemli temel taşı da hiç kuşkusuz Kur’an'dır. Çünkü Kur’an her konuda olduğu gibi

İslam ahlakının da birinci kaynağıdır.

İSLAM AHLAKININ BİRİNCİ KAYNAĞI OLARAK KUR'AN

Kur’an'ın Tanımı ve İçeriği

Kur’an, Hz. Peygamber’e(s.a.s) vahiy yoluyla indirilip Mushaflara yazılan, metni

tevatüren nakledilip okunmasıyla ibadet edilen mûciz bir kelamdır.

Vahiy zincirinin son halkasını oluşturan Kur’an, belli bir zamana ve belli bir

topluluğa ait olmayıp bütün insanlığı kucaklayıcı niteliktedir. Kur’an bir taraftan

muhatap kabul ettiği toplumun ihtiyaçlarına cevap verirken, diğer taraftan da o

toplumdan sonsuzluk âlemine uzanan hayat çizgisini, fert ve cemiyetin muhtaç

olduğu evrensel boyuta taşımıştır. Dolayısıyla o, önceki vahiy muhtevalarının bir

uzantısı olarak hem hâli düzenlemek hem de fert olarak insanı, ruh ve beden

ayrımına tabi tutmaksızın bir bütün olarak ele almak suretiyle istikbale yön vermek

için indirilmiştir. Bu yüzden o, ilk önce Allah’ın varlığı, birliği, nübüvvet ve ahiret

gibi temel itikadi konular üzerinde durarak Mekke'de bir alt yapı oluşturmuş;

Medine döneminde ise ibadetlere ve toplumsal pratiklere (hukuk-ahlak) geniş bir

yer vererek insanın hem Allah ile hem de insanla olan ilişkilerini düzenlemiştir.

MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Sticky Note
VAHİY MUSAF TEVATÜR OKUNMASIYLA İBADET MUCİZ
Page 3: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

Kur’an ve Kur’an’da İslam Ahlak Esasları

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 3

İnsan, ahlaki

sorumluluk taşıyan bir

varlıktır.

İşte bu genel görünümüyle Kur’an içerik bakımından, amaç ve araç konular

olmak üzere iki kısma ayrılmaktadır. Amaç konular itikadi, ahlaki ve amelî olarak üç

kısma ayrılabilir.

İtikadi konuları oluşturan ayetler, imanın temel ilkeleri, bunların insan ve

topluma sağladığı faydalar, inançsız kişilerin âkıbetleri gibi hususlardan söz ederler.

Ahlaki hükümleri içeren ayetlere gelince, bunlar da insanın ve toplumların

sahip olmaları gereken iyilikler ve güzelliklerle, sakınmaları gereken kötülükleri ve

çirkinlikleri ele almaktadırlar.

Amelî konuları inceleyen ayetler ise, kişinin namaz, oruç gibi yaratanına karşı

vazifeleriyle (ibâdât), kişinin başka kişilerle ve toplumla olan ilişkilerini (muâmelât)

düzenlerler. Bu gruba giren ayetlerde, bütün hukuk dallarına ait ilişkilere temas

edilmiş; özellikle aile hukuku, miras hukuku, borçlar hukuku, ceza hukuku, yargı-

lama hukuku, devletler hukuku ve mali hukuk ilişkileri üzerinde durulmuştur.

Ayrıca iktisadi hayatın düzenlenmesiyle ilgili önemli ilkelere de yer verilmiştir.

Araç konuları da yaratılış ve varlıklar, peygamberlere ve geçmiş topluluklara

ait haberler, Allah’ın varlığını ve birliğini düşünmeye ve kavramaya sevk eden

kevni/kozmolojik ayetler, Yahudilerin, Hıristiyanların, kâfir ve münafıkların iç

yüzlerini anlatan ayetler şeklinde dört ana grupta ele almak mümkündür.

Görüldüğü gibi çok zengin bir muhtevaya sahip olan Kur’an, içerdiği konular

itibariyle insanları tek olan Allah’a inanmaya, O’na hiçbir şekilde ortak koşmamaya

çağırmaktadır. Ayrıca Kur’an, indiği dönemin gerek bireysel ve gerekse toplumsal

olaylarla ilgili olarak ortaya çıkan problemlerini hallederken, daha sonraları bu tür

olayların çözümüne de ışık tutmaktadır. Bütün bunların yanında Kur’an, hidayet ve

dalalet ilişkisi üzerinde sıkça durarak insanları hidayete erdirmeyi hedeflemektedir.

Kur’an'ın Ahlaka Bakışı

Kur’an-ı Kerim ahlaki fiillerin kaynağının fıtrat olduğunu söyleyerek ve bu

nedenle insanın yaratıldığı fıtratı öz olarak kabul ederek, dinî ve ahlaki öğretilerin

bu öze yönelmesi gerektiğini vurgulamaktadır. Kur’an, insan fıtratını tasvir ederken

insanın, yaratılanlar içinde en güzel bir tabiatta yaratıldığını bildirmektedir:

Görüldüğü gibi söz konusu ayet de insan karakterinin, diğer varlıklar

arasındaki üstünlüğünü ortaya koymaktadır. Bu konumundan dolayıdır ki, Yüce

Allah emaneti (sorumluluğu) yüklenmek ve onu taşıyıp hayata geçirmek üzere

"Şüphesiz biz insanı en güzel biçimde yarattık." (Tîn/95:4)

MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Sticky Note
KURANI KERİMİN İÇERİĞİNDEN BAHSEDİLMEKTE
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Sticky Note
FARKLI DİLLERDE MEAL OKUYARAK HİDAYETE ERENLER ÇOKTUR
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
Page 4: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

Kur’an ve Kur’an’da İslam Ahlak Esasları

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 4

Kur'an ahlakı

evrenseldir.

En temel bir erdem:

Dürüstlük.

(Ahzâb/33:72) insanı yaratmıştır. İnsanın üstlendiği söz konusu emanetin başında

da ahlaki esaslara uygun davranma sorumluluğu gelmektedir.

Kur’an'ın konuyla ilgili sunmuş olduğu ahlaki esasların temel özelliklerini

şöyle sıralamak mümkündür:

"Kur’an'a göre insan, ahlaki sorumluluk taşıyan bir varlıktır."

"Ahlaki sorumluluklar bazı yaptırımlarla takviye edilmiştir. Bunlar ahlaki, kanuni

ve ilahî yaptırımlardır."

"Kur’an’da hayır ahlakı işlenmektedir. Yani Kur’an her zaman hikmeti, rahmeti

ve genel faydayı gözetmiştir."

"Kur’an, ahlakta mecburilik ve mutlaklığı birleştiren bir vazife ahlakı

sunmaktadır."

KUR’AN'DA İSLAM AHLAK ESASLARI

Kur’an içeriği itibariyle bireysel, toplumsal, iş, ticaret, yönetim, din ve

manevi konularla ilgili ahlaki esaslara yer vermektedir. Çünkü bunlar dinamik bir

hayatın vazgeçilmez unsurlarıdır. Kur’an'ın sözünü ettiğimiz bu esaslara yer

vermesi onun, hem birey hem de toplum açısından üstün bir ahlaki yapı

oluşturmasından kaynaklanmaktadır. Bu da hiç kuşkusuz Kur’an'ın en temel

amacıdır. Onun söz konusu amacını gerçekleştirmek için ahlaka bu kadar geniş bir

alan ayırması tabii karşılanmalıdır. Zira o, her şeyden önce insan hayatına yön

veren ilahî bir kitaptır.

Bireysel Ahlak Esasları

Doğruluk-Dürüstlük

Doğruluk ve dürüstlük Kur’an'ın en temel ahlaki erdemlerinden biridir.

Çünkü söz konusu erdem, insanın söz ve davranışlarıyla niyet ve inancında doğru,

dürüst ve iyilikten yana hareket etmesi demektir.

Doğruluk ve dürüstlük birey açısından ne kadar önemli ise toplum açısından

da o kadar önemlidir. Zira toplumları meydana getiren fertlerdir. Tabiatıyla

toplumların sağlıklı olabilmeleri fertlerin bu temel niteliğe sahip olmalarıyla

mümkündür. Aksi hâlde yalanlarıyla birbirlerini aldatan, niyet ve davranışları farklı,

Kur’an’ın ifadesiyle münafık yani çifte standartlı bireylerden oluşan bir toplum

ortaya çıkmış olacaktır. Bunun içindir ki, Kur’an bu konuya oldukça geniş bir yer

vererek meseleyi özlü bir şekilde şöyle formüle etmiştir:

MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Sticky Note
DOĞRULUK DÜRÜSTLÜK NANKÖRLÜK ETMEMEK HASETTEN ARINMAK
Page 5: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

Kur’an ve Kur’an’da İslam Ahlak Esasları

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 5

Doğruluk ve dürüstlük insan hayatının her safhasında yer alması gereken bir

niteliktir. Kişinin, ilişki içerisinde bulunduğu fert ve çevrelere karşı her türlü

davranışlarından, ticari ve siyasi aktivitelerinden tutunuz kamu görevlerine kadar

hayatın bütün alanları bu erdemle donatılmalıdır. Hem birey hem kamu açısından

çok önemli bir değer olması sebebiyledir ki, İslam ahlak literatüründe doğruluk ve

dürüstlük hep ön sıralarda yer almıştır. Şunu da belirtmek gerekir ki, İslam’ın

benimsediği doğruluk, sadece görüntüde değil, niyette, irâdede, karar vermede,

sözünde durmada, amelde, kısacası dinî ve manevi sahaların tamamında yer al-

malıdır. Aksi hâlde, tam bir doğruluk ve dürüstlükten söz etmek mümkün olmaz.

Alçak Gönüllülük

İnsanlara karşı mütevazı ve yumuşak davranmak kibir ve böbürlenmekten

kaçınmak anlamına gelen alçak gönüllülük, esasen insanın kendini zelil ve hakir

görmesi değil, başkalarına değer vermesi demektir. Bunun içindir ki, Kur’an'ın bir

ayetinde iyi kulların üstün niteliklerinden bahsedilirken en başta alçak gönüllülük

(tevazu) erdemine işaret edilmiştir. Çünkü alçak gönüllülük insanlar arasında

haksızlık yapılmasını, insanların birbirlerine karşı böbürlenmelerini önleyen en

temel ahlaki ilkelerden biridir. İlgili ayet şöyledir:

Görüldüğü gibi bu ayette, Yüce Allah, cahiliye zihniyetinin sergilediği kendini

beğenmişlik, küstahlık ve saldırganlık gibi kaba ve hoyrat ahlaki tutumlarına

karşılık, Müslümanların tevazu içerisinde hareket ettiklerini ifade etmektedir.

Demek ki, Müslümana yakışan din, dil, ırk, soy ve sop ayrımı yapmadan bütün

insanlara karşı alçak gönüllü davranmak; hatta kendisine karşı kötülük yapılsa bile

bu özelliğini hiçbir zaman kaybetmemektir.

Nankörlük Etmemek

Nankörlük, bir insanın gördüğü iyiliğin kadrini bilmemesi, kendisine yapılan

iyiliği veya eline geçen nimeti inkâr etmesi yahut nimeti verene karşı şükretmemesi

gibi manalara gelmektedir. Buna göre nankörlük insanların birbirlerine ya da

Allah'a karşı sergiledikleri olumsuz bir davranış demektir.

Kur’an’a göre insan çok nankör bir varlıktır.

“Emrolunduğun gibi dosdoğru ol...”(Hûd/11:112)

"Rahman'ın (has) kulları onlardır ki, yeryüzünde tevâzu ile yürürler ve kendini bilmez kimseler onlara laf attığında "Selam!" derler" (çekip giderler).” (Furkân/25: 63)

MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
Page 6: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

Kur’an ve Kur’an’da İslam Ahlak Esasları

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 6

Bunun için Kur’an, bu kötü sıfattan kurtulması için insandan, Allah’a, O’nun

nimetlerine şükretmesini ve nankörlükten uzak durmasını istemektedir.

O hâlde, Kur’an’ın kınamasına hedef olmamak için nankörlüğü bırakıp Allah’a

çokça şükretmek gerekmektedir. Esasen insan şükrü terk edip nankörlük etmekle,

kendisine zarar vermiş olmaktadır. Bundan dolayı insanın nankörlükten uzak

durması akıllıca bir iş olsa gerektir. Nitekim bu husus ayetlerde açık bir şekilde

şöyle beyan edilmiştir:

Hasetten Arınmak

Haset insanın bir başkasını, sağlık, zenginlik ve benzeri nimetlerden dolayı

kıskanıp, söz konusu nimetlerin ondan gitmesini istemesidir. Bu yönüyle haset

gıpta etmekten farklıdır. Çünkü gıpta etmek bir insanın, başkasında olan bir

nimetin kendisinde de bulunmasını temenni etmesidir. Hâlbuki haset, kişinin

madem bu nimet bende mevcut değil, o hâlde başkasında da olmasın, diye

düşünerek nimet sahibini kıskanmasıdır. Bu yüzdendir ki, Kur’an’da haset eden

kişiden Allah'a sığınmak gerektiğine işaret edilmiştir:

Haset insan tabiatındaki bencillik eğiliminden kaynaklandığı için hem sahibini

bir tür psikolojik bunalıma sokmakta, hem de haset edilene zarar vermektedir.

Çünkü haset düşüncede kaldığı müddetçe zararsız olsa da bu boyutun ötesine geçtiği

“Ve kıskandığı zaman kıskanç kişinin şerrinden (sabahın Rabbine sığınırım).”

(Felak/113:5)

“Şüphesiz insan, Rabbine karşı pek nankördür.”

(Âdiyât/100:6)

“...Bana şükredin; sakın bana nankörlük etmeyin.”

(Bakara/2:152)

“... Şükreden ancak kendisi için şükretmiş olur, nankörlük edene gelince, o da

bilsin ki, Rabbimin hiçbir şeye ihtiyacı yoktur, (O) çok kerem sahibidir.”

(Neml/27:40)

“...Eğer şükrederseniz, elbette size nimetimi artıracağım ve eğer nankörlük

ederseniz, azâbım çok şiddetlidir.” (İbrahim/14:7)

MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
Page 7: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

Kur’an ve Kur’an’da İslam Ahlak Esasları

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 7

Adalet, bir şeyi yerli

yerine koymaktır.

zaman haset edilen kişiye “göz değmesi/nazar” şeklinde isabet etmektedir. Nitekim

büyük Türk müfessiri Elmalılı Hamdi Yazır'a göre haset esnasında kişinin nefsi

öylesine kötü bir pozisyon almaktadır ki, onun his ile fırlattığı kötü bakışların

kıvılcımları, kıskanılan kişinin zayıf bir anına denk geldiğinde, onu yıldırım gibi

çarpmaktadır. (Bkz. Yazır, (Tsz): IX, 6403)

O hâlde hem kendi ruh sağlığı hem de başkalarına vereceği zarar açısından

insanın bu kötü sıfattan kendisini arındırması kaçınılmaz derecede önemlidir. Her

ne kadar fıtri bir özellik olsa da nefisle mücâdele sonucunda ondan kurtulmak her

zaman mümkündür.

Toplumsal Ahlak Esasları

Adil Olmak

Adalet bireysel ve sosyal yapıda dirlik ve düzenliği, hakkaniyet ve eşitlik

ilkelerine uygun yaşamayı sağlayan, hiçbir zaman başkalarının gelişigüzel istek ve

telkinlerinden etkilenmeyen istikrarlı bir doğruluk demektir. Bunun için adalet

yalnız ahlakın değil, hukukun da en temel kavramıdır. Çünkü “adalet bir şeyi yerli

yerine koymak”demektir. Bu sebepledir ki, adalet olmadığı zaman onun yerine

geçen davranış biçimi zulüm olarak adlandırılır. Bu da bir şeyi ait olduğu yere

koymamak yani haklıya hakkını vermemek veya bir kimsenin hakkını ihlal etmek

anlamına gelir. Kur’an bu anlamdaki zulmün her çeşidini şiddetle reddeder. Çünkü

ona göre asıl olan adalettir. Bu konudaki ayetlerden bazıları şöyledir:

Görüldüğü gibi Kur’an insandan, bütün işlerinde adaletli olmasını

istemektedir. Zira sağlıklı toplumların oluşmasında ve ayakta kalmasında adalet

önemli bir faktördür. Bunun içindir ki Kur’an adaleti, toplumların bekası için en

temel şart olarak görmektedir.

“... Söz söylediğiniz zaman yakınlarınız dahi olsa adaletli olun...” (En'âm

6/152)

“Muhakkak Allah adaleti ve iyiliği emreder...” (Nahl/16:90)

“De ki: Rabbim bana adaleti emretti...”(A'râf/7:29)

“...İnsanlar arasında hüküm verdiğiniz zaman adaletle hükmedin...”(Nisâ/4:58)

MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Sticky Note
-ADİL OLMAK -İYİLİĞİ EMREDİP KÖTÜLÜKTEN SAKINDIRMAK -GIYBET ETMEMEK -ÇEKİŞTİRMEMEK -EMNETE İHANET ETMEMEK -YALAN SÖYLEMEMEK -ÖNYARGILI OLMAMAK -VERİLEN SÖZÜ TUTMAK
Page 8: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

Kur’an ve Kur’an’da İslam Ahlak Esasları

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 8

İyiliği Emredip Kötülükten Sakındırmak

Bu ahlaki davranış tarzı, Kur’an’ın ele aldığı toplumsal tarafı ağır basan

önemli bir prensiptir. Çünkü bir toplumda huzur ve güvenin tesis edilmesi, bu

prensibin tatbikiyle mümkün görünmektedir. Bu yüzden vurdumduymazlığın ve

nemelazımcılığın kol gezdiği toplumlarda iyilik ve güzellik vasfını taşıyan her fiil,

yerini kötülüğe ve şerre bırakabilir. Bunun sonucunda da ihtilâflar çoğalır,

sapıklıklar yayılır, cehâlet her tarafı sarar, insanlık fesada uğrar ve zamanla dinî

hayat olumsuz yönde etkilenebilir. Bunun içindir ki Kur’an, söz konusu ahlaki

prensibe çok önem vererek Müslümanlardan bu temel ilkeyi göz ardı etmemelerini

istemiştir:

Emanete Riayet Etmek

İnsanın, toplumsal görev ve sorumluluklar bağlamında yerine getirmesi

gereken ahlaki davranışlarından biri de emanete riayet etmektir. Emanete riayet

etmek her şeyden önce hem bir insanlık görevi hem de mümin olmanın bir

gereğidir. Çünkü insanın emanet konusunda hassasiyet göstermesi, karşı tarafın

güven duygusunu pekiştirecek ve insanlar arasındaki ilişkilerin gelişip güçlenmesine

yardımcı olacaktır. Müslümanların bu evrensel ilkeye karşı gereken titizliği

göstermeleri durumunda da birbirine bağlı, birbirine güvenen, birbirini seven ve

sayan örnek bir toplum meydana gelecektir. Bundan dolayıdır ki Kur’an,

müminlerin bir vasfının da emanete riayet etmek olduğunu belirtmektedir. Nitekim

aşağıdaki Kur’an ayeti bu hususu net bir biçimde gözler önüne sermektedir:

Emanete riayetin zıddı, ona hıyanet etmek yani kendisine teslim edilen bir

emaneti sahibine vermemektir. Bu ise, Hz. Peygamber’in ifadesiyle münafık

olmanın bir alâmetidir. (Müslim, İman: 106-107) Çünkü bir kimsenin kendisine

bırakılan emanet konusunda güven sarsıcı bir davranış içerisine girmesi, onun

“Sizden hayra çağıran, iyiliği emredip kötülüğü men eden bir topluluk

bulunsun...”(Âl-i İmrân/3:104)

“Siz insanların iyiliği için ortaya çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. İyiliği emreder

kötülükten men edersiniz...”(Âl-i İmrân/3:110)

“Müminler, emanetlerini gözeten ve sözlerini yerine getirenlerdir.” (Mü'minûn

23/8)

MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Sticky Note
YAHUDİ ALİMLERİ İYİLİĞİ EMREDİĞ KÖTÜLÜKTEN SAKINDIRMADIKLARI İÇİN DİNLERİ TAHRİF OLMUŞTUR.
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
Page 9: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

Kur’an ve Kur’an’da İslam Ahlak Esasları

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 9

En temel güven unsuru,

verilen sözü tutmaktır.

dürüst olmadığını, sözüyle niyet ve tutumunun farklı olduğunu gösterir. Bu da,

nifaktan başka bir şey değildir.

İnsanlar arasındaki ilişkileri olumsuz yönde etkileyerek sağlıklı bir toplumun

oluşmasına engel teşkil ettiği için bütün ilahî kitaplar özellikle de Kur’an böyle bir

davranışı asla onaylamamış ve her fırsatta emanete riayet etmeyi emretmiştir.

Verilen Sözü Tutmak

Kur’an’ın ahlaki esaslar bağlamında bireylere yüklediği önemli bir görev de,

verilen söze sadık kalmaktır. Çünkü bu prensip fertler arasında güven sağlayarak

ilişkilerin normal bir şekilde yürümesine imkân verdiği için, toplumsal ilişkilerde

gözetilmesi gereken temel bir düzenleyicidir. Bundan dolayıdır ki Kur’an, Allah ile

ahitleşmiş olan insanı ahde vefa konusunda sorumlu olarak görmektedir. Buna

göre ister Allah’a ister insanlara karşı verilen sözlerde olsun her ahit/söz, ehliyet

şartlarını taşıyan insan için yerine getirilmesi gereken ahlaki bir yükümlülüktür.

Kur’an bu hususu şu ayette dile getirmektedir:

Kur’an ayrıca muhataplarından yaptıkları yeminlerin gereğini yerine getirmelerini

de istemektedir. Çünkü bu da sonuçta verilmiş bir söz demektir.

Görüldüğü gibi metin ve mealini zikrettiğimiz bu pasajlar en genel anlamıyla,

ilahi kelamın teşvik ve telkin ettiği her şeyi hayata geçirmek istediğini iddia eden,

ancak daha sonra bu kararlılığında zaaf gösteren her insanın ahlaki anlamda

sorumlu olduğunu ortaya koymaktadır. Çünkü söz vermek ferdin, kendi nefsini

gönüllü olarak taahhüt altına sokması demektir. Bu da bir tercih meselesi olduğuna

göre verilen sözün mutlaka yerine getirilmesi gerekmektedir. Bunun için Kur’an

yerine getirilmeyecek vaatlerden kaçınılmasını, şayet söz verilmişse -çok ciddi bir

mazeret olmadıkça- onun mutlaka yerine getirilmesini istemektedir.

“...Eğer birbirinize emanet bırakırsanız, kendisine emanet edilen kişi, emaneti

teslim etsin; Rabbi Allah’ın emrine saygısızlık etmesin...” (Bakara/ 2:283)

“Verdiğiniz her sözü yerine getirin. Çünkü verilen sözden dolayı (hesap

gününde) mutlaka sorguya çekileceksiniz.”(İsrâ/17:34)

“Allah sizi kasıtsız olarak yaptığınız yeminlerden dolayı sorumlu tutmaz. Ama

bilerek yaptığınız yeminlerden sorumlu tutar…” (Mâide/5:89)

MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
Page 10: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

Kur’an ve Kur’an’da İslam Ahlak Esasları

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 10

Her türlü kötülüğün

anası yalan

söylemektir.

Yalan Söylememek

Yalan, herhangi bir kimsenin gerçeğe aykırı olduğunu bile bile söylediği söz

demektir. Buna göre bir sözün yalan sayılabilmesi, onun gerçeğe aykırılığının

söylenen tarafından bilinmesi durumunda söz konusudur. Aksi hâlde yani gerçeğe

aykırılığı bilinmeden, gerçek olduğu zannıyla söylenen sözler yalan kategorisine

girmemektedir.

Kur’an, müminlerin yalandan uzak durmalarını istemektedir:

Görüldüğü gibi Kur’an yalanı yasaklamaktadır. Çünkü yalan kötülük ve

haksızlıkları, çirkinlik ve edepsizlikleri örtbas etmek için başvurulan bir yoldur.

Tabiatıyla bu da insanlık onuruyla bağdaşmamaktadır. Esasen insana yakışan doğru

sözlülüktür. Öyle ki kişi, ilişki içerisinde bulunduğu toplumun diğer bireylerine karşı

ticari ve siyasi aktivitelerinden kamu görevlerine kadar hayatın bütün alanlarında

bu erdemi prensip edinmelidir. Şayet insan bunun aksine hareket ederek yalanı

hayatının bir parçası hâline getirirse, o zaman kendi nefsi başta olmak üzere

toplumun diğer fertlerine de zarar vermiş olur. Zira yalan, İslam kültürüne göre

“ümmü’l-habâis“ yani bütün kötülüklerin anasıdır. Başlangıçta masum gibi görünse

de giderek insana kötülük işleme cesareti ve alışkanlığı vereceği için o, aslında her

türlü kötülük ve fenalığın kaynağıdır.

Önyargılı Davranmamak

Önyargılı davranmak, bir kişinin davranış motifleri hakkında temelsiz

kuşkulara yol açabilecek kanaate sahip olmak demektir ki, bu da İslami literatürde

“su-i zan“ terimiyle ifade edilmektedir. Bilindiği üzere zan, sözlükte ima ve işaretle

oluşan bilgi demektir. Ancak zanda bulunan kimsenin niyeti ve ulaştığı neticeler

açısından bakıldığı zaman onun iki özellik taşıdığı görülür. Birisi, insanlara iyi

duygularla yaklaşarak müspet bir algılama sonucunda elde edilen olumlu zandır ki,

buna neticesi bakımından hüsn-i zan (iyi zan) denilmektedir. Böyle bir zan, Kur’an

“… Yalan sözden kaçının.”(Hacc/22:30)

“Ey inananlar! Allah’tan korkun ve doğru söz söyleyin.”(Ahzâb/33:70)

“Ey inananlar! Yapmadığınız şeyi niçin söylüyorsunuz?”(Sâf/61:2)

MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
Page 11: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

Kur’an ve Kur’an’da İslam Ahlak Esasları

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 11

ve sünnetin tavsiyeleri arasında yer almaktadır. Diğeri de su-i zan (kötü zan) dır ki,

bu da aşağıdaki Kur’an ayetiyle yasaklanmıştır:

Kur’an yorumcularına göre burada söz konusu edilen zan, sahih bir emaresi

ve açık bir sebebi bulunmayan zandır. Esasen böylesi bir zan töhmete vesile

olmaktadır. Töhmet ise uzak durulması gereken bir haldir. Bu sebepledir ki, zandan

kaçınmak vacip, önyargılı hareket ise haram sayılmıştır. Çünkü zan ihtimalli bir

hüküm olduğu için gerçekle örtüşmesi mümkün değildir. Böyle olunca da yapılan

zan başkasının hakkına ait bir hususta, onun aleyhine hüküm vermek suretiyle iftira

etmek demektir.

Başkası hakkında kötü zanda bulunmaktan kaçınmak nasıl bireysel ahlaki bir

sorumluluk ise, insanların su-i zannına vesile olabilecek hareketlerden sakınmak da

aynı şekilde bir sorumluluktur. Çünkü başkaları aleyhinde insanların önyargıda

bulunmalarına sebebiyet vermek, onların günah işlemelerine imkân ve fırsat

tanımak demektir. Bu da hiç kuşkusuz suça iştirak anlamına gelmektedir. Hâlbuki

mümine yakışan hem su-i zandan kaçınmak hem de başkalarının su-i zanda

bulunmasına vesile teşkil edecek davranışlardan uzak durmaktır.

Gıybet Etmemek

Gıybet, bir kimsenin gıyabında hoşlanmayacağı bir şeyi söylemektir. Bu

tanım, Allah Resulü Hz. Muhammed‘in kendisine, “gıybet nedir?” şeklinde

yöneltilen bir soruya karşılık: “Kardeşini hoşlanmayacağı bir şeyle anmandır. Şayet

söylediğin şey onda yoksa, o zaman iftira etmiş olursun” (Müslim, Birr 20; Ebû

Davûd, Edeb, 35) tarzındaki cevabından anlaşılmaktadır. Buna göre bir kimse, ben

doğruyu söylüyorum, benim söylediklerimin hepsi gıybetini yaptığım insanda

mevcuttur, demekle gıybetin cezasından kurtulmuş olamaz. Çünkü gıybet mevcut

olanları gaipte söylemek anlamına geldiği için esasen olmayan şeyleri söylemek,

sözünü ettiğimiz hadisde de belirtildiği gibi iftira sayılmaktadır.

Kur’an, yukarıdaki ayette gıybetin aklen ve dinen çok kötü bir davranış biçimi

olduğunu ifade etmektedir. Çünkü gıybet, aleyhinde söylenen söze muttali

“Ey iman edenler! Zandan çokça sakının (veya yersiz zanda bulunmaktan

kaçının); çünkü zannın bir kısmı (da) günahtır.”Hucurât/49:12)

“(Ey iman edenler!)…Biriniz diğerinizi arkasından çekiştirmesin. Biriniz, ölmüş

kardeşinizin etini yemekten hoşlanır mı? (Bak) işte bundan (nasıl) tiksindiniz. O

hâlde Allah’tan korkun. Şüphesiz Allah tevbeyi çok kabul edendir, çok

esirgeyicidir.” (Hucurât /49:12)

MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Sticky Note
İTİKAFTA ZİYARET
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
Page 12: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

Kur’an ve Kur’an’da İslam Ahlak Esasları

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 12

olmaması ve kendisini savunacak durumda bulunmaması sebebiyle kişinin şeref ve

haysiyetine saldırı anlamına gelmektedir. Bu da insanın, ölü kardeşine saldırarak

onun etini yemesiyle eş değerdedir.

Müslümanların toplum içerisindeki itibarlarına, saygınlıklarına zarar veren

sosyal bir suç olması yanında gıybet, onu yapan kişiler açısından da cesaretsizlik,

korkaklık ve ahlaki zafiyet anlamına gelmektedir. Bu yüzden bütün İslam ahlakçıları

gıybeti bir hastalık olarak görmüşler ve İslam toplumunda ne bir Müslümanın

gıybet yapmasını ne de onun, yanında başka birinin gıybetinin yapılmasına izin

vermesini doğru bulmuşlardır. Böyle bir durumla karşı karşıya kalan müminin

yapması gereken hiç kuşkusuz, herhangi bir dinî mecburiyet olmadığı hâlde birinin

mevcut kusurlarının ortaya dökülmesinin günah olduğunu ve bu tür bir davranış

içerisine girenlere, Allah’tan korkarak gıybetten uzak kalmaları gerektiğini telkin

etmesidir. Çünkü gıybet etmek gibi gıybeti dinlemek de haramdır.

İnsanlarla Alay Etmekten ve Lakap Takmaktan Kaçınmak

Bir insanla alay etmek yahut ona lakap takmak, insanın kendini beğenmesi,

karşısındakini küçük ve kusurlu görmesi demektir. Bu yüzdendir ki aşağıdaki ayette

Yüce Allah erkeklerin ve kadınların birbirleriyle alay etmelerini, birbirlerini

ayıplamalarını ve onları kötü lakaplarla anmalarını yasaklamakta; bunları yapmanın

yoldan çıkma anlamına gelen fasıklıkla eş değerde olduğunu hatırlatmaktadır.

Sadece gülüp eğlenmek için bir kimse ile alay edilmiş olsa bile, yapılan işte

alaya alınan şahsın aşağılanması söz konusudur. Bu da hiç kuşkusuz insani ilişkileri

olumsuz yönde etkilemektedir. O nedenle insanlarla alay edenler, aşağılayıcı,

küçümseyici lakaplar takanlar yaptıkları işin ahlaki değerler başta olmak üzere

evrensel değerler bakımından da asla hoş bir durum olmadığını düşünmelidirler.

Nemîme ve Tecessüsten Uzak Durmak

Nemîme, insanlar arasında söz götürüp getirmek ve insanları arkalarından

çekiştirmektir. Müşâhede edilen bir olayın veya işitilen bir sözün kötülük ve fesat

“Ey müminler! Bir topluluk diğer bir topluluğu alaya almasın. Belki de onlar, kendilerinden daha iyidirler. Kadınlar da (diğer) kadınları alaya almasınlar. Belki de kendileriyle alay edilen kadınlar alay edenlerden daha faziletlidir. Kendi kendinizi ayıplamayın, birbirinizi kötü lakaplarla çağırmayın. İmandan sonra fasıklık ne kötü bir isimdir! Kim de tevbe etmezse işte onlar zalimlerdir." (Hucurât /49:11)

MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
Page 13: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

Kur’an ve Kur’an’da İslam Ahlak Esasları

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 13

Meşrû kazanç

kutsaldır.

maksadıyla başkalarına aktarılması sebebiyle Kur’an bu tür davranışları gayriahlaki

bularak şiddetle reddetmektedir. Bu hususla ilgili ayet şöyledir:

Tecessüs de insanların ayıplarını veya sırlarını araştırıp ortaya çıkarmak

demektir. Kur’an'a göre hiçbir insan bir başkasının gizli kalmasını istediği

davranışlarını öğrenip deşifre etme hak ve yetkisine sahip değildir. Bu yüzdendir ki

Kur’an tecessüsü de yasaklamıştır. Konuyla ilgili ayetler şöyledir:

Görüldüğü gibi hem nemîme hem de tecessüs Kur’an tarafından

yasaklanmıştır. Çünkü bu tür davranışlar, bir taraftan insanların arasını açarak

onları birbirine düşman etmekte, diğer taraftan da özel hayatın içerisinde yer alan

ve insanın başkaları tarafından bilinmesini istemediği hallerin araştırılıp ortaya

çıkarılmasına yol açmaktadır.

İş ve Ticaretle İlgili Ahlak Esasları

Yüce Allah Kur’an'da müminlere rızıklarını meşru yollardan kazanmalarını

emretmektedir:

Kur’an'a göre helal rızık elde etmenin meşru yolları çalışma, karşılıklı rızaya

dayanan ticaret, hibe, sadaka, miras vb. den ibarettir. Bu bakımdan tefecilik,

kumar, rüşvet, gasp, hırsızlık ve hıyanet gibi tüm hileli kazanç yolları

gayrimeşrudur. O nedenle bu tür yollarla kazanç sağlamak haram kılınmıştır.

Ayrıca insanları aldatarak, yalan beyanda bulunarak, haksız biçimde

etkileyerek ve insanların sıkıntılı anlarından yararlanarak mal elde etmek de haksız

“Alabildiğine yemin eden, aşağılık, daima kusur arayıp kınayan, durmadan

laf götürüp getirene sakın boyun eğme.” (Kalem /68:10-11)

“Hakkında bilgin bulunmayan şeyin ardına düşme. Çünkü kulak, göz ve

gönül, bunların hepsi ondan sorumludur." (İsrâ /17:36)

“…Birbirinizin suç ve ayıplarını araştırmayınız…” (Hucurât /49:12)

“Ey insanlar! Yeryüzünde bulunanların helal ve temiz olanlarından yeyin, şeytanın peşine düşmeyin; zira şeytan sizin açık bir düşmanınızdır." (Bakara/2:168)

MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Sticky Note
BORÇLUYA KOLAYLIK ÖLÇÜ VE TARTIDA DÜRÜST DAVRANMAK
Page 14: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

Kur’an ve Kur’an’da İslam Ahlak Esasları

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 14

kazanç olması sebebiyle dinen haram, ahlaken çok çirkin bir davranış olarak

nitelendirilmiştir. Bu da ayrıca dinî emirleri ve kul hakkının ihlali demek

olduğundan doğal olarak ahirette de ağır bir cezayı gerektirmektedir.

Ölçü ve Tartıda Dürüst Davranmak

Kur’an ticari hayatla ilgili bazı prensipler koymuştur. Bu prensiplerin başında

yapılacak alımsatımın mahiyet itibariyle helal kazanca yönelik bir faaliyet alanı

içerisinde yer alması gerekmektedir. Tabii ki, ticaretin meşru olması da ölçü ve

tartıda adaletin bulunmasına bağlıdır. Bu anlamdaki bir adalet de hiç kuşkusuz ölçü

ve tartıyı tam yapmaktan geçmektedir. Bunun içindir ki Kur’an aşağıdaki ayetlerde

bu hususa hassasiyetle eğilmektedir.

Bu iki Kur’an nassı bize gösteriyor ki, insanlar satın alırken mal ve hizmetler için gerçek değeri takdir etmeli, satarken de miktarda herhangi bir şekilde

eksiltme cihetine gitmemelidirler. Çünkü bu şekilde hareket etmek, bir yandan

ekonomik değerlerin geliştirilmesine, diğer yandan da toplumsal dokunun

pekişmesine katkı sağlayacaktır.

Ticari Hayatta Borçluya Kolaylık Göstermek

Kur’an, borç verirken herhangi bir ihtilafın ortaya çıkmaması için borcun

miktarının ve ne zaman ödeneceğinin iki şahit huzurunda yazılmasını şart

koşmaktadır. (Bkz. Bakara/2:282) Kur’an ayrıca borçlunun, ödeme zamanı gelen

borcunu ödeyememe gibi sıkıntı içerisine girmesi durumunda, alacaklıdan borçluya

kolaylık göstererek belli bir mühlet vermesini de istemekte, hatta alacağını sadaka

olarak kabul etmesinin daha hayırlı olacağını beyan etmektedir:

“Ölçtüğünüzde ölçüyü tastamam eksiksiz yapınız ve doğru bir ölçü ile tartınız.

Bu hem daha iyidir hem de neticesi bakımından daha güzeldir.” (İsrâ /17:35)

“İnsanlardan kendileri bir şey ölçüp aldıklarında tastamam almak isteyen; ama

onlara bir şeyi ölçüp ya da tartıp verdiklerinde eksilten o hilecilerin vay

hâline!”(Mutaffifîn /83:1-3)

“Eğer (borçlu) darlık içinde ise, eli genişleyinceye kadar ona mühlet vermek (gerekir). Eğer (gerçekleri) anlarsanız bunu sadakaya (veya zekâta) saymak sizing için daha hayırlıdır.” (Bakara /2:280)

MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
Page 15: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

Kur’an ve Kur’an’da İslam Ahlak Esasları

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 15

Emaneti ehline vermek

ahlaki bir değerdir.

Şayet alacaklı, böyle bir durumda mühlet verme yahut alacağından

vazgeçme yerine belli bir müddet için faiz uygulamaya kalkarsa, tabiatıyla borçluyu

daha çok sıkıntıya sokacak; belki de onun ticari hayatına son vermiş olacaktır.

Çünkü bazen faizle para alan kimselerin vade sonunda borçlarını ödeyememeleri,

borcun giderek artmasına yol açmakta; borcun katlanarak büyümesi de ödemeyi

hepten imkânsız hâle getirmektedir. Bu da borçlunun, fırsat bulduğunda hem

borcunu hem de faizini ödememesine zemin hazırlayacağı için toplumu, ahlaken

bozulmaya ve yozlaşmaya götürmektedir. İşte bu sebeple Yüce Yaratıcı Kur’an-ı

Kerim'de faizi haram kılmış ve sermayeyi müstakil bir kazanç vasıtası olmaktan

çıkarıp emek ile birlikte üretim ve yatırıma yöneltmeye teşvik etmiştir. Tabiatıyla

Müslümanların bu durumda yapmaları gereken şey, faizle değil karz-ı hasen yani

karşılıksız borç verip, ödeme vakti geldiğinde de alacaklıyı sıkıştırmamaktır. Zira

ahlaki olan bu şekilde davranmaktır.

Yönetimle İlgili Ahlak Esasları

Emaneti Ehline Vermek

Emaneti ehline vermek, bir hakkı hak sahibine ulaştırmak, herhangi bir

görevlendirmede layık olan kişiyi tercih etmek demektir. Çünkü emanet korunması

gereken maddi ve manevi bir değerdir. Kişinin kullanıp sahibine iade etmek üzere

aldığı eşya emanet olduğu gibi devletin hizmet makamları, ilim, din, antlaşmalar,

sözleşmeler, komşuluk hakları vb. de birer emanettir. İşte bu yüzden Kur’an

emanetin korunup muhataplarına teslimini emretmektedir. Bu husustaki ayet

şöyledir:

Bilindiği gibi tarih boyunca insanlar huzur ve mutluluğu iki şeyde

bulmuşlardır. Bunlardan birisi emanet diğeri de adalettir. Bu sebepledir ki,

emanetler ehline verildiği ve adalet ölçülerine riayet edildiği müddetçe toplumlar

huzur ve saadete erişmişler, hıyanetler ve haksızlıklar ise huzursuzlukların ve

kavgaların temel sebebleri olmuştur. Çünkü emanete ve adalete riayet edilmediği

takdirde, toplum bireyleri arasındaki güven unsuru ortadan kalkmakta, bunların

yerini haksızlık, zulüm, adam kayırma, liyakatsız insanlara görev verme gibi

ahlaksızlıklar almaktadır. İşte Kur’an’ın bu anlamda öngördüğü prensip, öncelikle

bireyi ve dolayısıyla da toplumu söz konusu hastalıklardan koruyarak, başta güven

unsuru olmak üzere sevgi, saygı, eşitlik, adalet, hak ve hukuk gibi kavramların

geçerli olduğu son derece sağlıklı ve dinamik bir toplum oluşturmaktır.

“Allah size, emanetleri ehline vermenizi emereder...”(Nisâ /4:58)

MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Sticky Note
-EMANETİ EHLİNE VERMEK -İNSANLARA EŞİT DAVRANMAK -AHLAKİ DEĞERLERE BAĞLI BİR TOPLUM OLUŞTURMAK
Page 16: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

Kur’an ve Kur’an’da İslam Ahlak Esasları

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 16

Herkese eşit davranmak

yöneticilerin şiarı

olmalıdır.

İnsanlara Eşit Davranmak

Eşitlik, İslam düşüncesinin dayandığı temel prensiplerden biridir. Bütün

semâvi dinlerin ortak paydasını oluştursa da, Kur’an’ın yer verdiği eşitlik anlayışı,

başka hiçbir dinde bu derece belirgin çizgilerle yer almamıştır. Zira Kur’an’a göre

her insan “nefs-i vâhide” den yani dış görünüşteki farklılıklarına rağmen hepsi tek

bir asıldan yaratılmıştır. (Nisâ 4/1) Bundan dolayı Kur’an bu beyanıyla herhangi bir

görmektedir.

Bu temel noktadan hareketle diyebiliriz ki, Kur’an’ın ilke olarak kabul ettiği

eşitlik, tabiatıyla halkı yönetenlerin de mutlaka hassasiyet göstermeleri gereken

önemli bir ahlak prensibidir. Çünkü otorite gücünü elinde bulunduranların

yönetilenlere karşı başlıca iki amacı gerçekleştirmek gibi bir sorumlulukları vardır.

Bunlardan biri, kanun önünde herkese eşit ve adil davranmak, diğeri de devlete ait

mevcut kaynakların tümünü insanların yararına kullanmaktır. Kanun önünde eşitlik

prensibi uygulanırken -ister Müslüman ister gayrimüslim olsun- temel hak ve

hürriyetler başta olmak üzere eğitim, sağlık, hukuk vb. konularda eşitlik prensibine

göre hareket etmek gerekmektedir. Bunun gibi kaynakların kullanımında da

insanların yararı, vazgeçilmez bir ilke olarak görülmelidir. Çünkü devletin sahip

olduğu maddi ve mali imkânlar aslında o ülke bireylerine aittir. Aşağıdaki ayet bunu

ifade etmektedir:

Ancak burada konu edinilen eşitlik, insanların kanun karşısında herhangi bir

ayrıma tabi tutulmamalarıdır. Bu da renk, dil, din, cinsiyet, siyasi düşünce ve felsefi

inanç sebebiyle insanlar arasında ayrım yapılmaması demektir. Tabii ki, kanun

önünde insanları eşit kabul etme prensibi, onların hukuk dışı statü ve

davranışlarında farklı olmalarına engel teşkil etmemelidir. Çünkü insanlar ilimde,

takvada, salih amelde vb. eşit değildirler. Nitekim Kur’an bu hususu şöyle ifade

etmektedir:

Buna göre şayet birey kendisine sunulan eşit imkân ve fırsatları yerli yerinde

ve iyi bir şekilde kullanarak bir formasyon kazanırsa, bu durumda söz konusu

"Hakikaten bu sizin ümmetiniz tek bir ümmettir. Ben de sizin Rabbinizim. Öyle

ise bana kulluk edin.” (Enbiyâ /21:92)

" Onların mallarında, muhtaç ve yoksullar için bir hak vardır." (Zâriyât/ 51:19)

“Allah kiminizi kiminizden derece derece üstün kılmıştır…”(En'âm/ 6:165)

MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
Page 17: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

Kur’an ve Kur’an’da İslam Ahlak Esasları

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 17

Allah korkusu her

şeyin başıdır.

eşitliği kendi lehinde bozabilir ki, bu da onun en tabii hakkıdır. Doğal olarak böyle

durumlarda da yöneticilerin, insanların bireysel yetenek ve donanımlarını dikkate

alıp değerlendirmeleri gerekir. Aslında bu, eşitliği bozmak değil, bilakis uygulamada

eşit davranmak demektir. Çünkü Kur’an’a göre bilenlerle bilmeyenler, çalışanlarla

çalışmayanlar ve yeteneklilerle yeteneksizler bir değildir. O hâlde başlangıçta

herkese sunulan eşit imkân ve fırsatların daha sonra bir değere dönüştürülmesi ve

bunun da bir şekilde karşılık görmesi, asla eşitliği bozucu bir unsur olarak

görülmemelidir.

Ahlaki Değerlere Bağlı Bir Toplum Oluşturmak

Ahlak bireyler için olduğu kadar toplumlar için de vazgeçilmez bir erdemdir.

Çünkü ahlaklı olmak, bütün yaratıklara karşı merhametli olmayı, sosyal ilişkilerde

dürüstlük ve güvenilirliği, karşılık beklemeden sevgi ve fedakârlığı, samimi

davranmayı, iyi niyetle hareket etmeyi, kötü arzu ve isteklerin bastırılmasını

gerektirmektedir. Bütün bunlar da Kur’an-ı Kerim’e göre insanın öncelikle inanç

sevgisini elde edip kötülüklerden uzak durmasıyla (Hucurât /49:7,14) ve kalbini

yani iç dünyasını Allah bilinci ile huzura kavuşturmasıyla (Ra'd /13:28) mümkün

olmaktadır. Bu yüksek erdem sayesinde ancak insan, çıkar kaygılarını bir kenara

atarak tüm niyet ve davranışlarının, Allah’ın rızasına uygun düşüp düşmediğini test

etmeye çalışabilir. Böyle bir ahlaki olgunluğa erişen insan da doğal olarak

kendisine, ailesine, milletine, dindaşlarına, insanlığa ve hatta bütün canlılara karşı

yerine getirmekle yükümlü olduğu vazifelerini eksiksiz yapmaya gayret eder.

Tabii ki, fertler üzerlerine düşen bireysel görevleri ifa ettikleri takdirde

maddi ve manevi bakımdan sağlıklı nesiller meydana gelir. Bu da hiç kuşkusuz

kıskançlıkları ve iç çatışmaları önleyerek, sosyal barışı temin edecek olan ailelerin,

aileler de aynı nitelikteki toplulukların ortaya çıkmasına vesile teşkil ederler. Bütün

bunların sonucunda da bireysel ahlak bakımından iman, ahlak ve bilgi gibi

erdemlerle donanımlı, medeni ahlak bağlamında insan hak ve özgürlüklerine

saygılı, iktisadi ahlak açısından gayrimeşru yollardan kazanç sağlamayan,

çalışanların haklarını gözeten, toplumun zararına herhangi bir tüketim ve

harcamada bulunmayan, israftan kaçınan, sağlığa zararlı olan şeylere harcama

yapmayan, fakir ve ihtiyaç sahiplerinin yardımına koşan ve infakta bulunan bir

insan profili ortaya çıkmış olur ki, işte Kur’an’ın hedeflediği birey ve toplum

modelinde bu üstün nitelikler yer almaktadır. Çünkü Kur’an’ın nihâi gayesi

yeryüzünde ahlaklı bir toplum oluşturarak, bu toplum sayesinde insanlığın temel

değerlerini korumaktır.

MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Sticky Note
DÜNYADAKİ EŞİTSİZLİK, ADALETSİZLİK ANLAMINA GELMEZ. ZAHİRDEKİ EŞİTSİZLİK GİBİ GÖRÜNSE DE DÜNYA UKBA BİR BÜTÜN DÜŞÜNÜLDÜĞÜNDE GENEL TOPLAMDA MUTLAK BİR ADALET VE DOLAYISIYLA DA EŞİTLİK VARDIR.
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
Page 18: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

Kur’an ve Kur’an’da İslam Ahlak Esasları

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 18

Dinî ve Manevi Ahlak Esasları

İman

İnsanın Allah’a karşı yükümlü tutulduğu ahlaki esasların başında, Kur’an’ın

odak kavramı olan iman gelmektedir. Çünkü Allah’a karşı yerine getirilmesi

gereken ahlaki süreç, iman olgusuyla başlar. İmanın zıddı olan küfür ise Allah’a eş

koşma ve inkâr anlamı taşıması sebebiyle en büyük ahlaksızlık demektir.

Kur’an’ın iman çağrısı yapan ayetlerinde de görüleceği üzere iman eyleminin

oluşumunda merkezî konu Allah’tır.

Bu nedenle Allah, insan için olmazsa olmaz derecede ahlaki bir sorumluluk

alanı oluşturur. Çünkü O, bütün âlemlerin yaratıcısı, sahibi, var edeni ve Rabbi’dir.

Hem kozmik varoluşun gerçek sahibi ve yöneteni hem de aşkınlık ve insani

varoluşun ontolojik olarak sahibi ve varlık kazandıranıdır.

Kur’an’a göre iman bir tasdik ameliyesidir. Bu da başta Allah inancı olmak

üzere inanılması gereken her şeyi kabul etmek demektir. Söz konusu anlamda

tasdik, imana yönelik ilk hareketi ifade eder ki, kulun yaratıcısına karşı yerine

getirmekle yükümlü tutulduğu ahlaki esasların başında da bu gelmektedir. Nitekim

bu husus -aşağıdaki ayetlerde de görüleceği gibi- kulun Yaratıcısına karşı yerine

getirmekle yükümlü kılındığı ahlaki bir davranış olarak ifade edilmektedir.

"Ey iman edenler! Allah’a ve elçisine iman edin!” (Nisâ /4:136)

"Allah’a ve elçilerine iman edin ve ‘O, üçtür’ demeyin.” Nisâ /4:171)

“Ey iman edenler! Allah’a, peygamberine indirdiği kitaba ve daha önce

indirdiği kitaba iman ediniz. Kim Allah’ı, meleklerini, kitaplarını,

peygamberlerini ve kıyâmet gününü inkâr ederse tam anlamıyla sapıtmıştır.”

(Nisâ /4:136)

“Asıl iyilik o kimsenin yaptığıdır ki, Allah’a, ahiret gününe, meleklere,

kitaplara, peygamberlere inanır…”(Bakara/ 2:177)

MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Sticky Note
İMAN İHLAS İHSAN TEVEKKÜL TAKVA
Page 19: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

Kur’an ve Kur’an’da İslam Ahlak Esasları

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 19

İhlâs: samimi bir

dindarlık.

İhlas

İhlas, insanın kendisini şirk, riya ve batıl inançlardan uzak tutarak, gönlünü

kötü duygulardan ve çıkar hesaplarından temizleyip her türlü iş ve amelinde

Allah’ın rızasını gözetmesi demektir.

Kur’an, ihlası birçok ayetinde aşağıdaki şekilde formüle etmiştir:

Büyük İslam bilgini Râğıb İsfahânî (ö. 502/1108) ihlası, Yahudilerin teşbih

iddialarından ve Hıristiyanların teslis inançlarından uzak durmak olarak

açıklamaktadır. (İsfahânî, (tsz.): 154) Bu da kulun öncelikle ve özellikle inancını ve

bunun tabii bir sonucu olarak da amelini şirk, riya (gösteriş) ve süm’a (duyurma)

gibi olumsuz unsurlardan arındırarak, her türlü yapıp etmelerinde Allah’ın rızasını

gözetmesi şeklinde anlaşılabilir. Çünkü ihlassız yani Allah rızası gözetilmeden

yapılan işler veya riya katılarak yapılan ibadetler bir nevi şirk sayılmaktadır. Bu da

tevhit inancını zedeleyen hatta onu yok eden temel bir unsur olarak görülmektedir.

O hâlde denilebilir ki, tevhit inancı ancak ihlas ile mümkündür. Fakihlerin,

ibadetlerde ihlası batıni şart olarak kabul etmelerinin arka planındaki espri de bu

olsa gerektir. Zira onlara göre abdestsiz kılınan namaz nasıl geçersiz ise, ihlassız

yapılan ibadetler de makbul değildir.

İhsan

İhsan, insanlara karşı iyilik etmek, her işi güzel ve sağlam yapmak ve her an

Allah'ı görüyormuş gibi yaşamak gibi anlamlara gelmektedir. Kelimenin bu son

anlamı Cibrîl hadisinde zikredilmektedir:

Böylece anlaşılıyor ki ihsan, insanın bir taraftan Allah’a diğer taraftan da

bütün insanlara, hatta tabiata karşı yaklaşımında kendi imkân ve kabiliyetine göre

kulluğun, özverinin ve erdemin en yüksek derecesinde hareket ederek varlıklara

karşı iyilik ve güzellikle yaklaşmasını ifade etmektedir. Buna göre bir insanın infakta

bulunması nasıl maddi anlamda iyilik ise, yakınlarıyla olan ilişkilerinde kırıcı

olmaması, onlara her konuda yardım elini uzatması, bir yoksulu, bir yetimi giydirip

barındırması, güler yüz ve tatlı sözle onlara karşı muamelede bulunup sevgi ile

başlarını okşaması, üzgün ve dertli birini teselli etmesi, hasta ve yaşlı kimseleri

ziyaret ederek onların dertlerine çözüm üretmesi, kısacası özünde iyilik bulunan

“İhsan senin Allah’ı görüyormuş gibi O’na ibâdet etmendir." (Buhârî, Tefsir: 31; Müslim, İmân: 57; et-Tirmizî, İmân: 4)

“…Hâlis bir dindarlıkla yalnız Allah’a bağlanarak…” (Bakara/ 2:139)

MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
Page 20: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

Kur’an ve Kur’an’da İslam Ahlak Esasları

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 20

Takva bir bilinçlilik

hâlidir.

her türlü eylemi gerçekleştirmesi de ahlaki ve manevi anlamda bir iyiliktir. Bütün

bunlar da zaten Kur’an'ın yapılmasını istediği, akıl ve vicdanın da güzel gördüğü

şeylerdir. Bu sebepledir ki her insan, toplum içerisinde yaşadığı sürece bu değerli

prensibi yerine getirme noktasında üstüne düşeni yapmalıdır. Çünkü birbirinin

yardımına koşmayan, hep kendi çıkar ve menfaatini düşünerek başkalarına sırt

çeviren bireylerden meydana gelen toplumlar, varlıklarını uzun süre devam

ettiremezler. Kur’an'ın bu konudaki yaklaşımı aşağıdaki şekildedir:

Takva

Takva, Allah'a saygısızlık etmekten sakınmak, din ve ahlakın sakıncalı

bulduğu tutum ve davranışlardan kaçınmak ve sorumluluk şuuru taşımak demektir.

Buna göre takva esasen bir bilinçlilik hâlini ifade etmektedir. Yani kul bu ahlaki

erdem sayesinde bir taraftan Allah'a karşı saygısızca davranmaktan çekinmekte;

diğer taraftan da her türlü tutum ve davranışında O'nun rızasını kazanmayı

düşünmektedir. Bu sebepledir ki, Yüce Allah Kur’an’da müminlerden, kendisine

saygı göstermelerini, itaat etmelerini ve sorumluluk bilinci taşımalarını istemiştir.

Bu manadaki pek çok ayetten birinde hem Hz. Peygamber’e hem de onun şahsında

ümmetine şöyle denilmiştir:

Kur’an’a göre Allah'a karşı sorumluluğun bilincinde hareket edip, O'na karşı

derin saygı duyan müminlerin hem dünyada hem de ahirette ödüllendirileceği

ifade edilmektedir:

“(Ey İman edenler!) … günahta ve düşmanlıkta yardımlaşmayın, iyilik ve takva

üzerinde yardımlaşın…” (Mâide/ 5:2)

“Allah’a ibadet edin ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana-babaya,

akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yakın

arkadaşa, yolcuya, ellerinizin altında bulunanlara (köle, cariye, hizmetçi vb.)

iyi davranın; Allah kendini beğenen ve daima böbürlenip duran kimseyi

sevmez.” (Nisâ /4:36)

“Ey Peygamber! Allah’a karşı sorumluluğunun bilincinde ol, kâfirlere ve

münafıklara boyun eğme. Elbette Allah her şeyi bilmekte ve yerli yerince

yapmaktadır.” (Ahzâb /33:1)

MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
Page 21: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

Kur’an ve Kur’an’da İslam Ahlak Esasları

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 21

Tevekkül, esbâba tevessülden

sonradır.

Tevekkül

Önemli ahlak ilkelerinden biri de Allah'a tevekkül etmektir. Tevekkül dinî bir

terim olarak bir taraftan meşru bir hedefe ulaşabilmek için gerekli tüm çabayı

gösterirken diğer taraftan da Allah’a dayanıp güvenmek ve işin sonunu O’na

bırakmak demektir.

Kur’an-ı Kerim’e göre tevekkül İslam akidesinin bir gereği ve Allah’a samimi

iman ve teslimiyetin zorunlu bir sonucudur. Bu manadaki ayetlerin bazıları

şöyledir:

Ancak ne yazık ki tevekkül, tarihi süreç içerisinde Kur’an’daki anlamını

kaybederek en fazla istismara uğrayan bir kavram olmuştur. Çünkü tevekkül

zamanla asıl anlamının dışına çekilerek oldukça yaygın bir biçimde, kişinin kendi

sorumluluğunu Allah’ın üzerine yıkmasının, tembelliğin meşrulaştırılmasının bir

aracı olarak kullanılmıştır. Oysa yukarıda da ifade etmeye çalıştığımız gibi tevekkül

Kur’an’da, insanın herhangi bir konuda kendi üzerine düşen bir sorumluluğu yerine

getirdikten sonra, dışarıdan gelebilecek engelleyici unsurların bertaraf edilmesi için

Allah’ı “vekil” kılması, O’na güvenmesi demektir. Yani tevekkül hiçbir zaman

uyuşukluk ve hareketsizliğin bir mazereti olmamalı, bütün güçlüklerine rağmen

işlerimizi başarmamıza yardım edeceğine inandığımız Kadir-i Mutlak’a olan samimi

güven ve imanın bir göstergesi olmalıdır.

“Ey iman edenler! Eğer sorumluluğun bilincinde olursanız O, size iyi ile kötüyü

ayırt edecek bir anlayış (kabiliyet) verir ve sizin kötülüklerinizi örter, sizi

bağışlar. Allah büyük lütuf sahibidir.” (Enfâl/ 8:29)

“… Kim Allah’a karşı sorumluluğunun bilincinde olursa, Allah ona bir çıkış yolu

ihsân eder. Ve ona beklemediği yerden rızık verir…” (Talâk /65:2-3)

“...Kim Allah’a tevekkül ederse O, ona kâfidir...” (Talâk /65:3)

“Allah kuluna kâfi değil midir?...”(Zümer /39:36)

“Gerçek şu ki: İman edip de yalnız Rablerine tevekkül edenler üzerinde onun

(şeytanın) bir hâkimiyeti yoktur.”(Nahl /16:99)

MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
Page 22: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

Kur’an ve Kur’an’da İslam Ahlak Esasları

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 22

Bir

eys

el E

tkin

lik

• Bu bölümde Kur’an’daki bireysel erdemlerden sadece dördü üzerinde durulmuştur. Kur’an’da bahsedilen öteki bireysel erdemleri araştırınız.

Öze

t

•İslami ilimlerin temel kaynağı olan Kur’an, hiç kuşkusuz ahlak ilminin de en önemli kaynağıdır. Kur’an-ı Kerim içerdiği diğer konular gibi ahlaki konuları da sistematik bir şekilde ele almamakla birlikte, eksiksiz bir ahlak sistemi oluşturacak zenginlik ve genişlikte kurallar koymaktadır. Bu kurallar da esasen ahlaklı bir toplum oluşturma amacı taşımaktadır. Bu yüzdendir ki, onda sadece bireysel ahlak esasları yer almamakta; toplumu ilgilendiren temel ahlaki ilkeler de bulunmaktadır. Sözünü ettiğimiz ahlak ilkeleri de özellikle toplumu oluşturan bireylerin birbirleriyle olan ilişkilerinde sözgelimi, iş hayatı başta olmak üzere ticari ve idari konularda kendini göstermektedir.

•Kur'an'ın öngördüğü ahlak sisteminde ayrıca insanın Allah ile olan ilişki düzeyini belirleyen ve söz konusu düzeyin ilahî irade istikametinde şekillenmesini sağlayan ahlak ilkeleri de yer almaktadır. Başta iman olmak üzere ihlas, ihsan, takva ve tevekkül gibi ahlaki esaslar bunlardan bazılarıdır. İnsanın dinî ve manevi bakımdan Allah katındaki değeri ya da değersizliği onun bu ilkelere bağlılığı ile ilgilidir.

•Bütün bunlar bize göstermektedir ki, Yüce Allah insanı sorumlu bir varlık olarak yaratmıştır. Onun söz konusu sorumluluğu da iki boyutludur: Biri, insanın içinde yaşadığı toplumun diğer fertleriyle yani yakın ve uzak çevresiyle; diğeri de kendisini yaratıp bolca nimet verdiği yaratanıyla ilgilidir. Kur'an'a göre sözünü ettiğimiz her iki sorumluluğun özünde ahlak yer almaktadır. Çünkü Kur'an her şeyden önce güzel ahlakı tesis etmek için inzal edilmiştir. Bunun içindir ki, Hz. Âişe bir soru üzerine Hz. Peygamber'in ahlakının "Kur'an ahlakı" olduğunu dile getirmiştir. (Müslim, Müsâfirûn, 139) Bu da göstermektedir ki, İslam'ın birinci temel kaynağı olan Kur'an, içerdiği hükümler itibariyle bazı hukuk düzenlemelere yer verse de esasen onun varlık amacı üstün bir ahlaki yapı oluşturmaktır.

MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
Page 23: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

Kur’an ve Kur’an’da İslam Ahlak Esasları

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 23

Değerlendirme

sorularını sistemde ilgili

ünite başlığı altında yer

alan “bölüm sonu testi”

bölümünde etkileşimli

olarak

cevaplayabilirsiniz.

DEĞERLENDİRME SORULARI 1. Aşağıdakilerden hangisi Kur’an'ın tanımında yer alan bir özellik değildir?

a) Allah tarafından vahyedilmesi

b) Mushaflara yazılmış olması

c) Tevatüren nakledilmesi

d) Okunmasıyla ibadet edilmesi

e) İlahî kelam olması

2. Aşağıdakilerden hangisi bireysel ahlak esaslarından biri değildir?

a) Yalan söylememek

b) Doğruluk

c) Alçak gönüllülük

d) Nankörlük etmemek

e) Haset etmemek

3. Aşağıdakilerden hangisi dinî ve manevi ahlak esaslarından biri değildir?

a) İhlas

b) İhsan

c) Takva

d) Tevekkül

e) Emaneti ehline vermek

4. Aşağıdakilerden hangisi, insanın gönlünü kötü duygulardan ve çıkar

hesaplarından temizleyip her türlü iş ve amelinde Allah’ın rızasını gözetmesi

anlamına gelmektedir?

a) İhlas

b) Takva

c) Tevbe

d) Doğruluk

e) Alçak gönüllülük

MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Sticky Note
TOPLUMSALDI
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Sticky Note
YÖNETİMLE İLGİLİ AHLAK ESASLARINDANDI
MehmetAli
Highlight
Page 24: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

Kur’an ve Kur’an’da İslam Ahlak Esasları

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 24

5. Aşağıdakilerden hangisi iyilik yapmak, yaptığı her işi güzel ve sağlam yapmak

ve her an Allah'ı görüyormuş gibi ibadet etmek gibi anlamlara gelmektedir?

a) İman

b) Tevekkül

c) İslam

d) İhsan

e) Tevbe

Cevap Anahtarı

1.e 2.a 3.e 4.d 5.d

YARARLANILAN ve BAŞVURULABİLECEK DİĞER

KAYNAKLAR

Akseki, Ahmet Hamdi. (1963). İslam Ahlakının Esasları. İstanbul.

Ateş, Süleyman.(2000). “İhlas”, DİA. İstanbul.

Çağrıcı, Mustafa. (2006). İslam Düşüncesinde Ahlak. İstanbul: Dem Yayınları Ensar

Neşriyat.

Çağrıcı, Mustafa. (1985). Anahatlarıyla İslam Ahlakı. İstanbul.

Demirci, Muhsin. (2005). Kur’an'da Toplumsal Düzen. İstanbul: Ensar Neşriyat.

Demirci, Muhsin. (2010). Kur’an'a Göre İnsan ve Sorumlulukları. İstanbul: Ensar

Neşriyat.

Gazzâlî, Ebû Hâmid Muhammed. (1334). İhyâuUlûmi'd-dîn. Kahire.

Izutsu, Toshihiko.(tsz). Kur’an’da Dini ve Ahlaki Kavramlar.İstanbul.

sfahânî, Ebu'l-kâsım Hüseyin b. Muhammed Râğıb. (1299). Kitabu’z-

zeriaİâmekimi’ş-şeria. Kahire.

İsfahânî, Ebu'l-kâsım Hüseyin b. Muhammed Râğıb. (tsz). el-

MüfredâtFîGarîbi'ur'ân. Tah. Muhammed SeyyidKeylânî. Beyrut.

Kandemir, M. Yaşar. (1980). Örneklerle İslam Ahlakı. İstanbul.

Kiraz, Celil. (2007). Kur’an'da Ahlak İlkeleri. Bursa: Emin Yayın.

Müslim, Ebu'l-Hüseyn Müslim b. Haccâc. (tsz). es-Sahih, Beyrut.

Râzi, Mefâtihu’l-gayb. (tsz). Beyrut.

MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Sticky Note
???
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
Page 25: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

Kur’an ve Kur’an’da İslam Ahlak Esasları

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 25

Yaran, Cafer Sadık. (2011). İslam Ahlak Felsefesine Giriş. İstanbul: Dem

YayınlEnsar Neşriyat.

Yazır, Muhammed Hamdi. (tsz). Hak Dini Kur’an Dili. İstanbul.

Page 26: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

İÇİN

DEK

İLER

• Ahlak ve Değer Kavramları

• İslam Ahlakının Kaynakları

• Ahlak - İman - İbadet İlişkisi

• Hadis Edebiyatı ve Ahlak

• Hadis Rivayetleri ve Ahlak

HED

EFLE

R

• Bu üniteyi çalıştıktan sonra

• Ahlak ve değer kavramları ile hadisler arasındaki ilişkiyi kavrayabilecek

• Üstün ahlaka ulaşmada hadislerin rehberliğinden istifade etmenin gerekliliğini algılayabilecek

• Hadis edebiyatında ahlak konusunun nasıl ele alındığını açıklayabilecek

• Hadis rivayetlerinin ahlakın tesis edilmesindeki rolünü değerlendirebileceksiniz.

ÜNİTE

2

HADİS VE AHLAK

İSLAM AHLAK ESASLARI

Page 27: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

Hadis ve Ahlak

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 2

“İslam güzel ahlaktır”

GİRİŞ

Hz. Peygamber’in söz, davranış ve takrirlerini yansıtan hadis rivayetlerinde,

din ile ahlak arasında ontolojik bir ilişkinin tesis edildiği görülmektedir. Bu noktaya

dikkat çekmek isteyen Hz. Peygambersas, kendisinin güzel ahlakı tamamlamak üzere

gönderildiğini vurgulamış (Muvatta, Hüsnü’l-Hulk: 8), hatta İslam’ı tanımlarken

“İslam güzel ahlaktır” ifadesini kullanmıştır. Dolayısıyla güzellik ya da güzel ahlakla

din arasında doğal bir ilişki kurulmuştur. İbn Ebi’d-Dünya tarafından ifade edilen

“Hiçbir güzel ahlak ve davranış yoktur ki, Allah onu din ile göndermiş olmasın” (İbn

Ebi’d-Dünya, 1989: 40) tespidi bu durumun ifadesi niteliğindedir.

Hadis ve ahlak arasındaki ilişkiyi değerlendireceğimiz bu ünitede, ‘ahlak’ın

hadislerle ilişkisi; diğer bir ifade ile ahlaka kaynaklık etmesi açısından hadis

rivayetleri konusu ele alınacaktır. Bu bağlamda ilk olarak ahlak kavramına ve İslam

ahlakının kaynaklarına temas edilecek, ahlak-iman, ahlak-ibadet ve ahlak-davranış

ilişkisine dikkat çekildikten sonra, hadis edebiyatında ‘ahlak’a vurgu yapan veya

ahlaka ilişkin müstakil çalışmaların yerinin ne olduğu tartışılacaktır. Daha sonra da

pratik anlamda hadis rivayetleri ile güzel ahlak arasındaki ilişkiye dikkat

çekilecektir.

AHLAK VE DEĞER KAVRAMLARI

Arapçadaki ‘hulk’ kelimesinin çoğulu olan ‘ahlak’; kelime olarak tabiat, huy

ve karakter manalarını ihtiva etmektedir (İbn Manzur, *trz.+: XI, 374). Terim olarak

ise ahlak; insanın fıtratındaki kötülük yönünün arındırılmasını, denetim altına

alınmasını ve iyilik yönünün geliştirilmesini, böylece bireyler arası ilişkilerde

insanların vicdanlarının önemini kabul ettiği erdemli ve faydalı davranışların

gerçekleştirilmesini temin eden değerlerin tümünü içermektedir(Yaran, 2010:9).

Bir kavram olarak “değer”in kıymetli bulduğumuz, üstün tuttuğumuz,

öneminden dolayı üzerine titrediğimiz somut ya da soyut her şeyi kapsadığını

düşündüğümüzde değerler bütünü olarak ahlaki kuralların önemi kendisini ortaya

koymaktadır. Bu durumda ahlak, iyiye de kötüye de yatkın olarak yaratılan ve her

konuda seçim özgürlüğü tanınan insanın asla dışına çıkamayacağı ve bigâne

kalamayacağı değerler dünyasını ifade etmektedir (Yaran, 2010: 12,309).

Akleden bir varlık olarak insanoğlu, diğer canlıların aksine; tasarlayan,

amaçlayan, plan yapan, seçim ve tercihlerde bulunan ve tüm bu tasarı, amaç, plan,

seçim ve tercihlere bağlı olarak eylemde bulunan bir varlıktır. Burada kullanılan

eylem, bir ilke, norm, inanç ve değere bağlı iradi davranışlara işaret etmektedir.

(Özlem, 2004: 13-14) Alternatif davranışlar arasında seçim yapabilme gücüne sahip

Page 28: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

Hadis ve Ahlak

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 3

“Ben ancak güzel ahlakı

tamamlamak üzere

gönderildim”

(Muvatta, Hüsnü’l-Hulk, 8)

olan insanın bir ilkeden ve değerden mahrum olarak ortaya konacak eylemlerinin,

hayatını “değersizleştireceği” ve de “anlamsızlaştıracağı” da bir hakikattir. (Turgut,

1980: 18) Ahlak sayesinde insan, davranışlarındaki güzel ve çirkini kavrarken fazilet

ve reziletleri de anlar, ahlaki faziletlerle süslenme ve kötülüklerden korunma

yollarını öğrenir (Kamil, 1330: 7).

‘Ahlak’ sadece iyi huylar ve kabiliyetler anlamına gelen bir kavramı değil

bilakis iyi ve kötü huyların tamamını kapsayan bir anlamı ifade etmektedir. Bu

nedenle kendisinde iyi huylar geliştirmiş olan kimseye ‘iyi ahlaklı’, kötü huylar

geliştirmiş olana da ‘kötü ahlaklı’ denilir. Nitekim aşağıdaki ayet-i Kerimelerde yüce

Allah’ın(c.c.) insanoğluna hem fücûrun hem de takvanın ilham edildiğini belirtmesi

de her iki yönden birinin geliştirilmesine müsait olduğunu ortaya koymaktadır.

Ancak bunlardan birinin geliştirilmesi diğerinin baskılanması anlamına gelmektedir.

İnsan kendi iradesiyle güzel ahlaki değerleri içselleştirmesi ve eyleme

dönüştürmesiyle ‘ahsen-i takvîm’ (en güzel niteliklere sahip) kategorisine

yerleşecektir; tam tersi bir durumda ise “esfel-i sâfilîn” (aşağıların da aşağısı) olarak

nitelenenlerin arasında yer edinecektir. Burada, insanın konumunu belirleyenin

ahlakı olduğunu vurgulamak gerekmektedir. “İslam, güzel ahlaktır” hadisi de bu

duruma açık bir şekilde atıfta bulunmaktadır.

Hadislerde ahlakın tasviri yapılırken, bir taraftan yerilen kötü ahlaka vurgu

yapılırken, öte yandan da özendirilen güzel ahlaka dikkatler çekilmektedir.

Yerilen / Kötü Ahlak

Dini literatürde, kötü huyları ifade etmesi için, suu’l-huluk, el-ahlak ez-

zemime, el-ahlak es-seyyie gibi ifadeler kullanılmaktadır. İnsan, dinin istediği

güzellikleri bir kenara bırakarak kendi nefsine tabi olduğunda çıkarcı, başkasının

hak ve hukuna saygı göstermeyen vb. huylara sahip bir portre oluşturacak,

dolayısıyla da kötü ahlaka sahip bir birey olarak nitelenecektir. Nitekim Kur’an-ı

Kerim’de arzularının esiri olanlar “hevasını tanrı edinen” (Furkan/25:43) kimseler

olarak vasıflandırmıştır.

Övülen / Güzel Ahlak

Hüsnü’l-huluk, mehâsinü’l-ahlak, mekârimü’l-ahlak, el-ahlak el-hasene, el-

ahlak el-hâmide tamlamalarıyla ifade edilen güzel ahlak, Hz. Peygamber

“Nefse ve onu düzgün bir biçimde şekillendirip ona kötülük duygusunu ve

takvasını (kötülükten sakınma yeteneğini) ilham edene andolsun ki, nefsini

arındıran kurtuluşa ermiştir.” (Şems/91:7-8-9)

Page 29: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

Hadis ve Ahlak

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 4

“Allah’ın rahmeti sayesinde sen onlara karşı yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı

yürekli olsaydın, onlar senin etrafından dağılıp giderlerdi. Artık sen onları affet.

Onlar için Allah’tan bağışlama dile. İş konusunda onlarla müşavere et. Bir kere

de karar verip azmettin mi, artık Allah’a tevekkül et, (ona dayanıp güven).

Şüphesiz Allah, tevekkül edenleri sever.” (Âl-i İmrân/ 3:159)

tarafından, kendisinin gönderiliş nedeni olarak belirtilmiştir. Hatta “güzel ahlak

dinin yarısıdır” ifadesiyle, güzel ahlakın önemine vurgu yapmıştır. Hayatın her

alanında inananlar için güzel bir örnek olarak gösterilen Hz. Peygamber’in ahlakı,

Kur’an olarak nitelenmiştir. (Müslim, Müsafirin, 139)

İSLAM AHLAKININ KAYNAKLARI

Yeryüzünde yaşayan ilk insan, aynı zamanda ilk peygamber olan Hz.

Âdem’dir. Rabbine kulluk etsin diye yaratılan insan, başıboş da bırakılmamıştır. (Bk.

Kıyamet/75:36) Bu kulluğun en önemli göstergesi ya da ifadesi, güzel ahlaktır.

Nitekim, Yüce Allah gönderdiği Peygamberlere, insanlara karşı hakkın şahidi olmak

gibi bir misyon yüklemiş, aynı beklentiyi müminlerin de diğer insanlara karşı hakkın

şahidi olması talebiyle sürdürmüştür. (Bk. Bakara/2:143) Bu beklentinin

karşılanması, öncelikle Hz. Peygamber gibi Kur’an’ı ahlaka çevirmeye, dolayısıyla

büyük bir ahlak üzere hayat süren bireyler olunmasına bağlıdır.

Bunun için, sınav alanı olarak nitelenen bu dünyada yapılması ve

yapılmaması gereken hususlar insana bildirilmiş, evrensel değerler üretilmiş,

güzellikler düşüncenin ve pratiğin merkezine alınmış ve onların korunması

hedeflenmiştir.

Bu bağlamda kullanılan en önemli kavramlar, maruf ve münker, iyi ve kötü,

hayır ve şer, sevap ve günah kavramlarıdır. Bu kavramlarla düşünmeyi, yargı ve

değer üretmeyi amaçlayan İslam dininin iki temel kaynağı bulunmaktadır.

Kur’an-ı Kerim

Yüce Allah’ın Peygamberine vahyettiği Kur’an-ı Kerim, ortaya koymuş olduğu

bütün kurallarıyla, ürettiği bütün değerleriyle, bütün insanlığa huzur, mutluluk ve

barış temin edecek, onların garantörü olarak görülen evrensel bir ahlak ikâme

etmeyi hedeflemiştir. Bunu yaparken önce kendi temsilcisi olarak görülen elçisini,

ahlak eksenine oturtmuş ve başarısının gerçek nedeninin de ahlaki davranışlar

olduğunu kendisine hatırlatmıştır:

“Sen büyük bir ahlak üzeresin.” (Kalem/ 68:4)

Page 30: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

Hadis ve Ahlak

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 5

“İyilikle kötülük bir olmaz. Sen (kötülüğü) en güzel bir şekilde önle. O zaman

seninle arasında düşmanlık bulunan kimse, sanki candan bir dost olur.”

(Fussilet/41:34)

Kur’an-ı Kerim elçisine, insanlarla ilişkideki stratejisini de öğretmiştir. Hatta

bu şekilde davrandığında sonucun farklı olacağına da dikkatleri çekmiştir:

İslami ahlakın en temel kaynağı olan Kur’an-ı Kerim, inananlara ahlakı

anlatırken ya da ahlaki değerleri işlerken, kendi pozisyonuna dikkatleri

çekmektedir.

“Ey insanlar, size Rabbinizden bir öğüt, gönüllerde olan dertlere bir şifa,

müminler için bir hidayet ve rahmet gelmiştir” (Yunus/10:57).

Ardından da müminlerin nasıl davranması gerektiğine atıfta bulunmaktadır:

“İşte bu Kur’an indirdiğimiz feyz kaynağı bir kitaptır. Artık buna tabi olun ve

kötülüklerden kaçının. Böylece esirgenmiş olursunuz” (En’am/6:155) ayeti de yine

Kur’an’ın İslam ahlakının en temel kaynağı oluşuna işaret etmektedir.

Kur’an-ı Kerim, kurmuş olduğu bu ilişki ağında, farklı ahlaki davranışlar

sergilemeyi mubah kılacak kategoriler belirlememiştir. Aksine bütün insanlara karşı

ahlaklı olmayı vurgulamıştır. Bu bağlamda Kur’an iyiliğin de kötülüğün de zerre

kadarının bile önemli olduğunu belirtir ve her ikisinin de muhakkak karşılığının

görüleceğini belirterek insanın eylemleri için uhrevi yaptırıma dayalı ahlaki bir

temel oluşturur.

Kur’an-ı Kerim pek çok fazileti ahlaki bir değer olarak vurgular. Bunlardan en

çok dikkat çekeni dürüstlük ve adalet gibi değerlerin, davranışlarda hâkim kılınması

ve diğer insanlarla ilişkilerimizde yardımseverlik ve infak duygularıyla hareket

edilmesidir:

“Kim zerre kadar iyilik yapmışsa onu görür. Kim de zerre kadar kötülük

yapmışsa onu görür.” (Zilzâl/99:7-8)

“Şüphesiz Allah, adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara yardım etmeyi emreder;

hayasızlığı, fenalığı ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt

veriyor.” (Nahl/16:90)

Page 31: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

Hadis ve Ahlak

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 6

Kur’an’daki ayetlerin her biri, insanın dünya ve ahiret saadetine kavuşmasını

temin edecek ahlaki değerleri hâkim kılmayı salık vermekle birlikte bazı erdemli

davranışları ihtiva eden İsrâ suresindeki şu ayet-i Kerimeler oldukça dikkat

çekicidir:

İkinci halka, inananlara yönelik düzenlemeler olarak dikkatimizi çekmektedir.

İnananların peygamberle ilişkisi, peygamber karşısındaki konumunun

belirlenmesi, bütün bunların kişisel inisiyatife bırakılmayıp inançla irtibatlandırılmış

olması önem arz etmektedir. Zira hem dinin ve hem de ahlakın ikinci derecede

kaynağı hadislerdir. Ancak daha önemlisi bütün bunları öğretecek, bu bağlamda

emirler verecek, düzenlemeler yapacak tek otorite Hz. Peygamber’dir.

Hz. Peygamber’in Hadis ve Sünneti

Kendisine peygamberlik verilmeden evvel de insanlar tarafından beğenilen

bir ahlaka sahip olan Hz. Peygamber’in toplum nezdindeki durumunu Hz.

Hatice’nin şu ifadeleri özetlemektedir:

Peygamberliğinden önce de, sonra da üstün ahlakın temsilcisi olan Hz.

Peygamber, dolayısıyla onun hadis ve sünneti, İslam ahlakının ikinci temel

kaynağını oluşturmuştur. Resulullahsas, vahiyle belirlenen öğretileri bizzat kendisi

tatbik etmiş, bu nedenle insanlar için örnek gösterilmiştir. Zira O, uygulamanın

nasıl olacağını gösterdiği gibi, istisnaların neler olabileceğini de gösterme yetki ve

“Rabbin, kendisinden başkasına asla ibadet etmemenizi, anaya-babaya iyi

davranmanızı kesin olarak emretti. Eğer onlardan biri, ya da her ikisi senin

yanında ihtiyarlık çağına ulaşırsa, sakın onlara “öf!” bile deme; onları azarlama;

onlara tatlı ve güzel söz söyle. Onlara merhamet ederek tevazu kanadını indir

ve de ki: “Rabbim! Tıpkı beni küçükken koruyup yetiştirdikleri gibi sen de onlara

acı.” (İsra/17:23)

“Sen akrabana bakarsın, işini görmekten aciz olanların yüklerini çekersin,

yoksula verir, hiçbir şeyi olmayana bağışta bulunursun, misafiri ağırlarsın, bir

felakete uğrayana yardım edersin” (Buhârî, Bed’u’l-Vahy: 1)

“Ölçtüğünüzde ölçmeyi tam yapın, doğru terazi ile tartın. Bu daha hayırlı,

sonuç bakımından daha güzeldir. Hakkında kesin bilgi sahibi olmadığın şeyin

peşine düşme. Çünkü kulak, göz ve kalp, bunların hepsi ondan sorumludur.

Yeryüzünde böbürlenerek yürüme. Çünkü sen yeri asla yaramazsın; boyca da

dağlara asla erişemezsin.” (İsra/17:35-36-37)

Page 32: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

Hadis ve Ahlak

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 7

sorumluluğuna sahiptir. Bu nedenle ayet-i kerime’de örnek diğer bir ifade ile

model olarak takdim edilmiştir:

Hz. Peygamber inananlar için örnek olarak gösterilmiş, ancak O’nunla

ilişkimiz farklı parametreler üzerine oturtulmuştur. Diğer bir ifade ile farklı

kategorilere yerleştirilebilecek olan söz ve beyanları bağlayıcılık açısından farklı

güce sahiptir. Burada ilişki biçimi ve şeklinin insanların arzu ve isteklerine

bırakılmamış olması, hatta sevap-günah ve imanla irtibatlandırılması, Müslümanlar

arasında ana hususlarda tarz farklılığını ortadan kaldırmaktadır. Söz konusu ilişki

ağını tespit edebilmek amacıyla Kur’an’a baktığımızda, üç farklı noktaya dikkat

çekildiğini görmekteyiz:

Hz. Peygamber’e İttiba Etmek:

Hz. Peygamber’le ümmeti arasındaki ilişki ortaya konulurken, ‘peşinden

gitmek’, ‘izini takip etmek’ anlamlarına gelen “ittiba” kelimesine özel vurgunun

yapılması oldukça dikkat çekicidir. Zira kurtuluşu/bağışlanması açısından inanan

insan için iman ettiği peygamberin getirdiği öğretiye tabi olması bir zorunluluktur.

Bu durum, Hz. Peygamber’in ifadeleriyle Kur’an-ı Kerim’de açıkça ortaya konulmuş

ve Allah’ın sevgisini kazanmanın yolu olarak takdim edilmiştir:

Mümin açısından Allah’ı sevmek ve O’nun bağışlamasını ümit etmek kadar

hayati öneme sahip olan başka bir şey olamaz. Zira hiçbir Müslüman, kendi yaptığı

ile kurtuluşa ereceğini düşünmemektedir. Bu durumda, O’nun sevgi ve mağfiretine

kavuşmanın yolu olarak takdim edilen, elçisine ittiba etmekten başka bir çıkar yol

görülmemektedir.

Hz. Peygamber’e İtaat Etmek:

Hz. Peygamber, toplumun sosyal, ekonomik ve siyasal her türlü problemiyle

yakından ilgilenen bir lider ve rehberdir. Hicretle birlikte, elçilik görevinin yanında

siyasi sorumluluğu da yüklenen Hz. Peygamber'e(s.a.s) itaat, imani bir zorunluluk

olarak takdim edilmektedir. Zira kendilerine itaat edilmesi, peygamberlerin

“Andolsun, Allah’ın Resulünde sizin için; Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı

uman, Allah’ı çok zikreden kimseler için güzel bir örnek vardır” (Ahzâb/33:21).

“De ki: ‘Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizi sevsin ve

günahlarınızı bağışlasın. Allah bağışlayan, esirgeyendir." (Âl-i İmrân/3:31)

Page 33: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

Hadis ve Ahlak

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 8

görevlerini yerine getirebilmeleri için ön şarttır. Bu nedenle Allah Teâlâ, elçi

göndermekle, onlara itaat edilmesi arasında doğrudan bir ilişki kurmaktadır:

Görüldüğü gibi, Kur’an-ı Kerim’de Resule itaat, açıkça emredilmektedir.

Ancak vurgunun sadece emirle bırakılmayıp, Resule itaatle Allah’a itaat arasında

doğrudan bir ilişkinin kurulmuş olması, konuya özel bir anlam yüklemektedir. Bu

uslübun biat konusunda “Sana biat edenler, gerçekte Allah’a biat

etmektedirler.”(Fetih/ 48:10) ifadesiyle de sürdürüldüğünü görmekteyiz. Zihinleri

bu şekilde bir eğitime tabi tutulan Müslümanlara, Resulün çok özel bir konuma

sahip olduğu öğretilmiştir.

Hz. Peygamber’i Örnek Almak:

Tarih boyunca elçi olarak görevlendirilen peygamberler, gönderildikleri

toplumun seçkin bir ferdi alarak o topluma örnek kılınmıştır. Tıpkı Hz. Musa’nın ve

Hz. İbrahim’in kavimlerine örnek kılındıkları gibi, Hz. Peygamber de, aynı gelenek

içerisinde kendi kavmine üsve-i hasene yani en güzel örnek kılınmıştır.

Ayet-i Kerimelerde açık bir şekilde görüldüğü üzere, gönderilen elçiye iman

etmek, insanların kendi tercihleridir. Ancak iman ettikten sonra O’na itaat ve ittiba

etmek, kişilerin inançlarıyla doğrudan ilişkisi olan bir vecibe, bir zorunluluk olarak

takdim edilmiştir.

“Biz hiçbir elçiyi, Allah'ın izniyle itaat edilmekten başka bir amaçla

göndermedik.” (Nisâ/4:64)

“Ey inananlar, Allah'a itaat edin, Elçi’ye ve sizden olan emir sahibine itaat edin.

Eğer herhangi bir şeyde anlaşmazlığa düşerseniz; -Allah'a ve ahiret gününe

inanıyorsanız- onu Allah'a ve Elçiye götürün. Bu, daha iyidir ve sonuç

bakımından daha da güzeldir.” (Nisâ/4:59).

“Hayır, Rabbin hakkı için onlar aralarında çıkan çekişmeli işlerde seni hakem

yapıp, sonra da senin verdiğin hükme, içlerinde bir burukluk duymadan, tam

anlamıyla teslim olmadıkça inanmış olmazlar.” (Nisâ/4:65)

“Kim Resul'e itaat ederse Allah'a itaat etmiş olur. Kim de yüz çevirirse (çevirsin),

biz seni onların üzerine bekçi göndermedik.” Nisâ/4:80.

“Andolsun Allah'ın Elçisi’nde sizin için, Allah'a ve ahiret gününe kavuşmaya

inanan ve Allah'ı çok anan kimseler için, (uyulacak) en güzel bir örnek vardır.”

(Ahzab/33:21)

Page 34: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

Hadis ve Ahlak

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 9

Ümmetlerine rehber olarak gönderilen bütün peygamberler, şu veya bu

nedenle kavimlerinden bazıları tarafından yanlış anlaşılmışlar ya da zihinlerde

olması gerekenden farklı bir yere oturtulmuşlardır. Aynı durum bizim

peygamberimiz için de geçerlidir. Zira teorikte örnek kılınan Hz. Peygamber'i,

pratikte örnek almamızı engelleyen birtakım etkenlerin bulunduğunu görmekteyiz.

Bunların en önemlisi Hz. Peygamber'i gereği gibi tanıyamamak ya da yanlış

algılamaktır. Bu durum sadece günümüze ait olan bir problem de değildir. Zira,

yanlış kavrama, Hz. Peygamber döneminde başlamış, sonraki dönemlerde, onu

efsaneleştirecek şekilde, daha da belirginleşerek süregelmiştir.

Hz. Peygamber(s.a.s) sonrası hadise verilen değeri de doğrudan etkileyen bu

duruma, kendi döneminden bir örnek vermek gerekirse şu rivayeti zikredebiliriz:

“Birkaç kişi Hz. Peygamber’in hanımlarının yanına gelerek Peygamber’in

ibadetlerini soruşturuyorlar. Kendilerine durum anlatılınca, yapılan ibadeti az

bularak “Biz nerede Resulullah nerede? O’nun geçmiş ve gelecek günahları

bağışlanmıştır” dediler.

Bunun üzerine onlardan biri: Ben ömrüm boyunca bütün gecelerimi namaz

kılarak geçireceğim; bir diğeri: ben bütün sene oruç tutacağım; öbürü de: ben

kadınlardan ayrılacağım, bir daha evlenmeyeceğim” der. Bu olay üzerine Hz.

Peygamber gelir ve şöyle şöyle söyleyen siz misiniz? diye sorar ve “Andolsun ki ben

sizden daha fazla Allah’tan korkarım ve sizden daha müttakiyim. Bununla beraber

ben oruç tutarım, iftar da ederim. Gece namaz kılarım ve uyurum. Kadınlarla da

evlenirim. Bilin ki, kim benim sünnetimden yüz çevirirse benden değildir.” (Buhârî,

Nikah: 68/1)

Söz konusu rivayette ashabdan olan bu insanlar, son derece samimi bir ruh

hâli içersinde Hz. Peygamber’in ibadetini, O’nun konumuyla kıyaslayarak bu

miktardaki ibadeti, kendi konumlarında olan bir insan için yetersiz bulmuşlardır.

İşte bu nedenle cennete girebilmek için sürekli namaz kılmayı veya sürekli oruç

tutmayı kendileri için bir zorunluluk hâline getirmişlerdir. Bu şartlarda, söz konusu

davranışın arzu edilmeyen bir fiil olduğunu belirten Hz. Peygamber(s.a.s), kendi

sünnetinin takip edilmesini istemiş; yani kendi örnekliğine dikkat çekmiştir. Bu

tavrıyla Hz. Peygamber, kendisinin bir model olduğunu ortaya koymuş ve bunun

Müslümanın hayatındaki önceliğini şu ifadeleriyle vurgulamıştır:

Örnek alınan, itaat ve ittiba edilen Hz. Peygamber'in(s.a.s), kendi ashabı

içerisindeki durumunu, istişare hususundaki ayetin gereğini yerine getirirken

“Sizden birisi ben kendisine, ebeveyninden, çocuğundan ve bütün insanlardan

daha sevgili olmadığım sürece iman etmiş olmaz.” (es-Suyutî, 1981: 586)

Page 35: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

Hadis ve Ahlak

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 10

“İman eden ve sâlih amel

işleyenler (güzel davranış

segileyenler) için güzel bir

gelecek ve mutluluk vardır.” (Ra’d/13:29).

ortaya koyduğu tavır ve ashabın bu konudaki yaklaşımı çok açık bir şekilde gözler

önüne sermektedir. Peygamberin, bir beşer olduğu, iradesini kullandığı; hatta

kendi görüşüyle bir işe karar verdiğinde sahabenin onunla fikir teatisinde

bulunduğu bilinen bir vakıadır. Zira “...iş hususunda onlara danış...” (Âl-i İmrân/

3:159) emrinin birinci derecede muhatabı o idi.

Sonuç olarak, yaşadığı dönemde Hz. Peygamber'e(s.a.s) karşı gösterilmekte

olan saygı, O’nun görüşlerine verilen değer, talimatlarına şartsız itaat bilinci,

Peygamberin fiili rehberliğinin bulunmadığı sonraki dönemlerde, sözlü, yazılı ya da

pratik hayatta fiilen yaşanan hadislerine karşı çok özel bir ihtimam gösterilmesine

neden olmuştur.

Hz. Peygamber’den nakledilen hadisler, hem kendi pozisyonunu ifade

etmekte ve hem de Müslümanların ahlaka bakışlarını, hayatlarında ahlakın yerini

ve davranışlarının ahlakiliğini belirlemektedir.

Ebû Hureyre’den(r.a.) rivayete göre, Resulullah(s.a.s) şöyle buyurmuştur: “Allah

satışında hoşgörülü, alışında hoşgörülü, ödemesinde hoşgörülü kimseleri sever.”

(Tirmizî, Buyu’: 75) İslam ahlakının altın ilkelerinden olarak vasıflandırılabilecek şu

hadisler de Hz. Peygamber’in sünnetinin ve hadislerin ahlaki değerleri kazanma

hususunda taşıdığı önemi ortaya koymaktadır:

İSLAM’DA İMAN-AMEL VE AHLAK BİRLİKTELİĞİ

İnanç esaslarını tereddütsüz kabul etmek ve inanılması gereken hususları

kalp ile tasdik edip dil ile ikrar etmek imanı; imanın gereği olarak ortaya çıkan

davranışlar ise salih ameli ve üstün ahlakı öne çıkaracaktır. İman ve salih amelin

beslediği, güzelleştirdiği ve olgunlaştırdığı kişilikten güzel ahlakın en değerli

örnekleri tezahür eder.

Yüce dinimiz imanın ardından salih amele ve üstün ahlaka ehemmiyet

göstermiş, suretten çok sîrete, kalıptan çok kalbe önem vermiştir. Bu manada, yüce

Allah’ın(c.c.) Resulullah’ı(s.a.s) överken, O’nu, yaptığı ibadet ve itaatlerin ötesinde

güzel ahlakıyla ön plana çıkarması dikkate şâyandır.

“Sizin en hayırlınız, ahlak bakımından en güzel olanlarınızdır” (Ebû Dâvud,

Sunne:15)

Sizden birisi kendisi için sevip istediğini mü'min kardeşi içinde sevip

temedikçe(kâmil anlamda) mü'min olamaz.'' (Buhârî, Îman: 7)

Page 36: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

Hadis ve Ahlak

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 11

İman, ibadet ve ahlak arasındaki ilişkiyi vurgulayan Hz. Peygamber,

dualarında Yüce Allah’tan ahlakının güzelleştirilmesini şu ifadeleriyle talep etmiştir:

Bu değerlendirmeler ışığında iman, amel ve ahlak birlikteliği açısından

üzerinde tefekkür edilmesi gereken şu ayeti zikretmeyi uygun buluyoruz:

İman - Ahlak İlişkisi

Hadis-i şeriflerde bireyin üstün ahlaka sahip olması, iman ve teslimiyetinin

bir sonucu olarak değerlendirilmiş ve kişinin imanının en dikkate değer sonucunun

güzel ahlak olduğu vurgulanmıştır.

Sahabeden Amr b. Abese Resulullah’a(s.a.s) "İman nedir" diye soru

yönelttiğinde Hz. Peygamber’in, "Sabırlı ve hoşgörülü olmaktır" cevabını vermesi

ve devamında "İmân(ın gerektirdiği hangi davranış) daha faziletlidir" diye

sorduğunda da Allah Resulü’nün(s.a.s) "Güzel ahlaktır" diye karşılık vermesi (Ahmed

b. Hanbel, IV,385), imanın salt inançtan ibâret bir kavram olmadığını, iman ve ahlak

arasında ontolojik bir bağın olduğunu göstermektedir.

Hz. Peygamber’den nakledilen diğer hadislerde de iman ve ahlak arasındaki

bu ilişkiye şahit olmak mümkündür. Peygamberimiz(s.a.s) iman ve ahlak ilişkisine şu

ifadeleriyle dikkatlerimizi çekmektedir:

“Allah’ım! Yaratılışımı güzel yaptığın gibi ahlakımı da güzel yap.” (Ahmed b.

Hanbel, I/403; VI/68, 155)

“…Allah’ım! Beni amellerin en iyisine ve ahlakın en iyisine ilet. Amel ve ahlakın

en iyisine ancak sen hidayet edebilirsin. Amellerin kötüsünden ve ahlakın

kötüsünden beni koru. Amel ve ahlakın kötüsünden ancak sen koruyabilirsin.”

(Nesâî, İftitâh: 16)

“Allah’ım! Ayrılıktan, iki yüzlülükten ve ahlakın kötüsünden sana sığınırım.”

(Nesâî, İstiâze: 21)

“İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmeniz değildir. Asıl iyilik, o kimsenin

yaptığıdır ki, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere inanır.

(Allah'ın rızasını gözeterek) yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara,

dilenenlere ve kölelere sevdiği maldan harcar, namaz kılar, zekât verir.

Antlaşma yaptığı zaman sözlerini yerine getirir. Sıkıntı, hastalık ve savaş

zamanlarında sabreder. İşte doğru olanlar, bu vasıfları taşıyanlardır. Müttakiler

ancak onlardır!” (Bakara/2:177).

Page 37: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

Hadis ve Ahlak

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 12

Bu hadis-i şerifler aynı zamanda imanın aksiyonel bir sonuca sebebiyet

vermesi gerektiğine, inanan kişinin imanının sadece kalbinde ve dilinde kalmayarak

yaşantısında ahlaki değerler eşliğinde belirleyici olmasının gerekliliğine işaret

etmektedir.

Amel - Ahlak İlişkisi

Yüce yaradana kulluk bilinci eşliğinde ibadet etmekle sorumlu olan

insanoğlunun (Zâriyât /51:56) gerçekleştirmekle mükellef olduğu namaz, oruç,

zekât ve hac gibi belirli kurallara uyarak yaptığı ibadetlerin temel amaçlarından

birisi; üstün ahlak ilkelerinin insanın yaşamında hayatiyet bulabilmesini temin

etmektir.

Örneğin, Kur’an-ı Kerim’de günde beş vakit olarak kılınan namazın, insanı

hayasızlıktan ve haramlardan koruduğu ve üstün ahlaka yönelttiği şu ayet-i kerime

ile bildirilmektedir:

Bir hadis-i şerifte ise Hz. Peygamber, namaz ibadetinin insanın ruh

dünyasında ve davranışlarında değişimi getirmesi gerektiğini şu ifadelerle

vurgulamaktadır:

Orucun farz olduğunu bildiren ayet-i Kerimede “Ey müminler!

(Kötülüklerden ve haramlardan) korunmanız için oruç tutmak, sizden öncekilere

farz kılındığı gibi size de farz kılındı.” (Bakara 2/18:3) ifadesiyle oruç tutmanın insan

davranışlarında meydana getireceği değişikliğe işaret edilirken Hz. Peygamber’in şu

hadislerinde de oruç ibadetinin üstün ahlaka ulaşmadaki etkisine işaret

edilmektedir:

İman yetmiş (veya altmış) küsur şubedir. En yükseği, "Allah'tan başka ilah

yoktur" demek; en aşağısı ise, yoldan, eziyet veren şeyleri gidermektir. Utanmak

da imânın bir şubesidir." (Müslim, Îmân: 58)

“Müminlerin iman bakımından en mükemmel olanları ahlakı en güzel

olanlarıdır”. (Tirmizî, Radâ: 11)

“Namazı dosdoğru kıl, çünkü namaz insanı fuhuş (her türlü çirkin, söz, fiil

ve davranışlardan) ve münkerden (haramlardan, dinin ve akl-ı selimin çirkin

gördüğü işlerden) men eder, alıkor.” (Ankebût/29:45)

“… Nice geceleri namaz kılanlar vardır ki onların namazdan nasipleri sadece

uykusuz kalmaktır.” (İbn Mâce, Sıyâm: 21)

Page 38: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

Hadis ve Ahlak

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 13

Resulullah’ın(s.a.s) ifadelerinden, oruç ibadetinde insanın edep ve ahlakının

güzelleştirilmesinin hedeflendiği açıkça anlaşılmaktadır. Bu hedef

gerçekleşmediğinde, yani oruç tutan insan kötü söz, eylem ve davranışlara devam

ettiğinde oruç ibadeti amacına ulaşamamış olacaktır. Nitekim Hz. Peygamber bu

durumu şu sözleriyle ortaya koymaktadır:

Kurban ibadetinde de ahlaki gaye bir ayette şöyle ifade edilmektedir:

Netice olarak şunu söyleyebiliriz ki, insanoğlu İslam'ın emir ve yasaklarına

uyduğu ve ibadetlerin gereğini yerine getirdiği nispette üstün ahlak sahibi olacak,

emir ve yasakları ihlâl ettiği nispette üstün ahlaktan uzaklaşacaktır.

HADİS EDEBİYATINDA AHLAK

Hadis edebiyatının hemen her bölümünde, hayatın her alanına ilişkin görgü

ve edeble ilgili rivayetlere rastlamak mümkündür. Zira din onlarla tamamlanmakta,

Tart

ışm

a •İbadetler ile üstün ahlak arasında bir ilişkinin olduğu gerçektir. Bununla birlikte ibadetlerini düzenli olarak yerine getir(e)meyen bir kişinin erdemli tavırlar sergilemesi ya da ibadetlerini yapan bir kimsenin üsün ahlaka sahip olmaması nasıl açıklanabilir? Konuyu hadisler eşliğinde gerekçeleri ile forumda tartışabilirsiniz.

•Düşüncelerinizi sistemde ilgili ünite başlığı altında yer alan “tartışma forumu” bölümünde paylaşabilirsiniz.

“Oruç kalkandır. Biriniz oruçlu iken çirkin, kötü ve kaba söz söylemesin, bağırıp

çağırmasın, kavga etmesin. Birisi kendisine söver ya da çatarsa ona ‘ben

oruçluyum’ desin” (Müslim, Sıyâm: 163; Buhârî, Savm: 9)

“Kim yalan sözü ve yalan ile iş yapmayı bırakmazsa Allah’ın onun yemesini ve

içmesini terk etmesine ihtiyacı yoktur” (Buhârî, Savm: 8; Ebû Dâvûd, Savm: 25)

"Nice oruç tutanlar vardır ki onların oruçtan nasipleri sadece aç (ve susuz)

kalmalarıdır.” (İbn Mace, Sıyam: 21)

“Onların ne etleri, ne de kanları hiç bir zaman Allah’a yükselip erişmez. O’na

yalnız takvanız ulaşır.” (Hac/22:37)

Page 39: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

Hadis ve Ahlak

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 14

dindarlık da onlara riayetle özdeşleştirilmektedir. Öte yandan edep ve ahlaka ilişkin

rivayetler sadece edep bölümlerinde değil, hadis eserlerin tümüne serpiştirilmiş bir

vaziyette yer almaktadır. Bu anlamda hadis edebiyatında ahlakı bir konu olarak ayrı

bir bölümde aramak ya da ahlak konusunu sadece belirli bölümlere has bir kavram

olarak vasıflandırmak doğru bir tutum olmayacaktır. Çünkü ahlak, muhaddis

musanniflerin zihin dünyasında sadece bu kavramlara ait bir olguya işaret

etmemekte; bilakis Hz. Peygamber’den nakledilen her hadis-i şerif “ahlak”

kavramının kapsam alanı içerisinde yer almaktadır. Bu nedenle de bütün bir hadis

edebiyatına, ahlakla ilgili temel ilkelerin bulunabileceği bir hazine olarak

yaklaşılması gerekmektedir. Ancak doğrudan ahlak konusunu içeren rivayetler

karşısında musanniflerin tutumunu ortaya koyabilmek adına bir tasnif yapmanın

gerekliliği de kaçınılmazdır. Bu nedenle öncelikle, temel hadis kaynaklarında

müelliflerin doğrudan ahlakla ilişkili rivayetleri konu edindikleri bâbları dikkate

alacak ardından hadis edebiyatı içerisinde tamamen ahlak konusuna hasredilen

eserlere değineceğiz.

Temel Hadis Kaynaklarında Ahlakla İlgili Bölümler

Temel hadis eserlerinde “Kitabu’l-Edeb”, “Kitabu’l-Birr ve ‘s-Sıla”, “Kitabu’z-

Zühd”, “Kitabu’l-İsti’zan” gibi başlıklarla tasnif edilen bölümlerin doğrudan ahlakla

ilişkili olduğu kabul edilmektedir.

“Kitâbu’l-Edeb”

Hadis kaynaklarının ahlaki tutumlarla ilişkili en yakın bölümünün edep başlığı

ile tasnif edilen bölümler olduğu ifade edilebilir. Ancak bu bölümlerde ahlakla

alakalı bütün rivayetler bir araya getirilmemiş, müelliflerin uygun gördükleri

konuları nakleden rivayetler bu başlık altında nakledilmiştir. Kütübü Sitte

kaynaklarında Kitâbu’l-Edeb bölümlerinde ortak olarak şu konuları içeren rivayetler

nakledilmiştir:

Oturuş şekli ve oturma kalkma adabı

Hapşırana esenlik dileme şekli ve ehemmiyeti

Çocuklara güzel isim vermenin önemi

Günlük konuşmalara ilişkin tavsiyeler vb. hususlara ilişkin rivayetlere yer

verilmiştir.

Müellifler genel olarak bu temel konular üzerinde durarak “Edeb” başlığını

vermeyi tercih ettikleri bölümleri oluştururken, her musannifin aynı başlık altında

farklı rivayetleri zikretmeyi tercih edebildiği de gözden uzak tutulmamalıdır.

Nitekim Tirmizî’nin giyim kuşam ve koku sürünme ile ilgili rivayetleri, diğer

Page 40: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

Hadis ve Ahlak

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 15

müellifler “libâs” ya da “zinet” gibi bölümlerde zikretmesine rağmen, edep

bahsinde ele alması bunun bir göstergesidir.

“Kitabu’l-Birr ve ‘s-Sıla”

İslam ahlakının en temel dinamiklerinden olan “birr” ve “sıla” kelimeleri

musannifler tarafından birlikte kullanılarak bölüm başlığı olarak takdir edilmiştir.

“Birr” kelimesi sözlükte iyilik yapmak, ihsânda bulunmak anlamına gelirken “sıla”

kelimesi ise bağlantı ve ilgi anlamlarına gelmektedir.

Birr kelimesinin temel hareket noktası değer verilmesi gereken her şeye

değer vermek iken, sıla kavramı ise en yakından başlayarak bütün müminlerle iyi

ilişkiler içinde olmayı ifade etmektedir. Bu anlamda “Kitabu’l-Birr ve’s-Sıla” başlıklı

bölümlerde anne-baba hakkına, komşu hakkına, akraba hukukuna işaret eden

rivayetler yer almakta bunların yanı sıra kişiler arası ilişkilerde her türlü hak ihlalini

kapsayan yalan, gıybet, haset vb. kötü hasletllerle ilgili rivayetlere de yer

verilmektedir.

“Kitabu’l-İsti’zan”

Kelime olarak izin istemek anlamına gelen “e-z-n” kökünden türemiş bir

masdar olarak isti’zan bölümlerinde, musannifler toplumsal ilişkilere ve sosyal

ahlak kurallarına işaret eden rivayetleri bir araya getirmişlerdir. Ebu Musa el-Eş’ari

tarafından nakledilen kapının üç defa çalınmasına rağmen açılmaması hâlinde geri

dönülmesini belirten rivayet (Müslim, Edeb 33-37) ekseninde kapsam alanı daha iyi

anlaşılan bu bölümlerde şu konulara yer verilmiştir:

Selamlaşma

Çeşitli mekânlara giriş ve çıkış adabı

Toplumsal kullanıma açık alanlarda uyulması gereken kurallar

Yazışmalarda uyulacak kurallar

Yolculuk ve konaklama esnasında uyulması gereken kurallar

Uyuma ve uyanma anında yapılması gerekenler

“Kitâbu’z-Zühd” ve “Kitabu’r-Rikāk”

Hadis kaynaklarında “zühd” ve “rikāk” başlıkları altında tasnif edilen

rivayetler de yine doğrudan ahlakı ilgilendiren rivayetlerin yer aldığı bölümler

olmuşlardır. Dünya nimetleri karşısında insanın takınması gereken tavrı tavsif eden

rivayetlerin ağırlıklı olarak nakledildiği bu bölümlerde dinin dünyaya bakışı,

tevekkül, sabır, tevazu, zenginlik ve fakirlik kavramları ile ilişkilendirilerek ortaya

konulmuştur.

Page 41: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

Hadis ve Ahlak

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 16

Ahlak Konulu Hadis Eserleri

Hadis eserlerinde doğrudan ahlak ile ilgili oluşturulan bölümlerin haricinde

müstakil olarak ahlak konusuna tahsis edilerek oluşturulan eserler de mevcuttur.

Hadis Edebiyatı’nda “Edeb”, “Mekârim”, “Fedâil” ve “Zühd” kitapları müstakil

olarak ahlak konusunu içeren eserlerdir.

“Edeb Kitapları”

İnsanın hangi durumlarda nasıl davranması gerektiği hususunda rehberlik

yapan Edeb kitaplarının en çok bilineni ve en önemli kaynağı Buhârî’nin

(ö.256/870) “Edebu’l-Müfred”’idir. Yine İbn Ebî Şeybe’nin (ö.235/849) “Kitâbü’l-

Edeb”’i de hadis edebiyatında edep bahsi altında önemli bir yere sahiptir.

Edeb kitaplarında içerik olarak kişisel ahlaki nitelikleri konu edinen yalan

söylememek, kibarlık, hayâ, cömertlik, cimrilik, küs durmama, iki yüzlülük vb.

konulara yer verilirken aynı zamanda kişinin çevresiyle iletişimini konu edinen

anne-babayla ilişkiler, akrabalık ilişkileri, yetimlerle ilişkiler, büyüklere saygı,

küçüklere sevgi, çocuk hakları, komşu hakları, izin isteme, hasta ziyareti vb.

bölümler yer almaktadır.

“Mekârim Kitapları”

Mekârim eserleri hadis literatüründe ahlak konusuna tahsis edilmiş önemli

kaynaklardandır. “Mekârimü’l-Ahlak” başlığıyla sunulan mekârim eserlerinin önde

gelenleri İbn Ebi’d-Dünyâ’nın (ö.281/894) ve Taberânî’nin (ö.281/894) Mekârimü’l-

Ahlak adlı eserleridir. Dürüstlük, cömertlik ve kardeşlik gibi değerlerin vurgulandığı

bu eserlerin konuları ana hatlarıyla şu kavramlar etrafında şekillenmektedir:

Utanma duygusu, dürüstlük, verilen sözü tutma, akrabalık ilişkileri, güvenirlilik,

komşu hakları, hediyeleşmek.

“Fedâil Kitapları”

Fedâil edebiyatının en önemli özelliği, fazilet ve erdemiyle üstün niteliklere

sahip davranış ya da kişileri konu edinmesi ve örneklik niteliği taşıyan güzel

davranışları bir arada sunmasıdır. Bu açıdan ilk sırada Hz. Peygamber tarafından

uygulanması tavsiye edilen davranışlar eserlerde yer almıştır.

Fedâil eserlerinin elimize ulaşan ilk örneği İbnü’s-Sünnî’nin (ö.364/974)

“Fedâilü’l-A’mâl”idir. Yine İbn Şâhîn’in (ö.385/995) “et-Terğîb fî-Fedâili’l-A’mâl ve

Sevâbü Zâlik” adlı eseri de genel olarak hadis edebiyatında fedâil eserlerinin en

eski örneklerindendir.

Page 42: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

Hadis ve Ahlak

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 17

Aile, peygamberi

ahlakın hâkim kılınması

gereken, toplumun en

önemli kurumudur.

“Fedâilu’l-A’mâl” başlığıyla sunulan bu eserlerde Kur’an okuma, ilim tahsil

etme, zikir, abdest, namaz, oruç, hac ve zekât gibi ibadetlerin faziletlerini ifade

eden rivayetlerin nakledilmesiyle birlikte kişisel ve sosyal hayata ahlaki niteliklerin

taşınması hususunda rehberlik edecek akıl, tevazu, hilm, kanâat, selamlaşmak,

gıybet etmemek gibi bahislere de yer verilmektedir.

“Zühd Kitapları”

Dünya hayatında kanaatkâr olmak, tevekkül sahibi olmak, haramlardan uzak

durmak ve kimsenin elindeki nimete göz dikmemek gibi ahlaki niteliklere işaret

eden zühd kavramı ekseninde oluşturulan bu eserlerde kişinin dünya hayatında

takınması gereken ahlaki tavrın ne olması gerektiğine ilişkin bilgiler sunulmaktadır.

Zühd eserlerinin en bilinen örneği Abdullah ibnü’l-Mübârek’in (ö.181/797)

“Kitâbü’z-Zühd ve’r-Rekâik” adlı eseridir. Yine Vekî İbnü’l-Cerrâh’ın (ö.197/813)

“Kitâbü’z-Zühd” adlı eseri de zühd literatürünün ilk dönemine ait önemli

örneklerdendir. İmâm Beyhakî’nin (ö.458/1065) “Kitâbü’z-Zühd”’ü de zühd

eserlerinin en bilinen örneklerindendir.

HADİS RİVAYETLERİNDE AHLAK

İnsanların yeryüzünde mutlu ve huzurlu yaşayabilmeleri için, öncelikle

birbirleri ile ilişkilerini sağlıklı bir zemine oturtmaları gerekir. Hz. Peygamber’in

ifade ve davranışlarını bizlere aktaran hadis rivayetleri de bu anlamda, beşerî

ilişkilerde üstün ahlaki değerlerin hâkim kılınmasına öncülük etmektedirler.

Ünitemizin bu bölümünde farklı noktalardan yaklaşarak hadislerin ahlaki ilkelere

hayatiyet kazandırma hususundaki işlevlerini ele alacağız.

Hadislerde Aile ve Ahlak İlişkisi

Dünya ve ahiret mutluluğunun sebebi ve kaynağı olarak vasıflandırılabilecek

aile kurumu, neslin devamı için bir vesile, kişiyi günah iş ve davranışlardan koruyan

bir engel ve kalkandır. Bu nedenle, Hz. Peygamber tarafından “aile” kurumuna

büyük önem verilmiş, aile kurmaya insanlar teşvik edildiği gibi ailede bütünlük ve

dirliğin korunmasını ve düzenli bir aile yaşantısını temin için tavsiyelerde

bulunulmuştur. Aile içi iletişim ahlakı olarak da vasıflandırılabilecek bu tavsiyelerle

Resulullah(s.a.s) üstün ahlaki niteliklere sahip bir toplum inşa etmeyi hedeflemiştir.

Page 43: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

Hadis ve Ahlak

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 18

Bu kapsamda Hz. Peygamber’den nakledilen şu hadisler çok anlamlıdır:

Hadis-i şeriflerde ailenin geçimini temin edebilmek için gayret göstermek,

erdemli bir davranış olarak sunulmuş Allah yolunda yapılan bir çalışma olarak

değerlendirmiştir:

Aileye harcanan her bir kuruş da Allah için verilmiş sadaka hükmündedir ve

eşler için sevap kaynağıdır. Hadis-i şeriflerde bu durum şöyle müjdelenir:

Evlilik kurumunun başarıyla yürütülmesi ve her iki tarafa da mutluluk ve

huzur getirebilmesi için eşlerin birbirine karşı hoşgörülü ve anlayışlı olması şarttır.

Aile içinde eşlerin birbirleriyle olan iletişiminde üstün ahlaka sahip olarak

birbirlerine değer vererek hareket etmeleri ise şu hadisler ile temin edilmektedir:

“Sizin en hayırlınız, ailesine karşı iyi olanınızdır. Ben, aileme karşı en iyi

olanınızım.” (İbn Mâce, Nikâh: 50)

“Kadınlar hakkında Allah’tan korkun. Çünkü onları Allah’ın emanıyla aldınız ve

Allah’ın sözüyle onları kendinize helal kıldınız.” (Müslim/ Hacc: 147)

“Küçük çocuklarının nafakasını kazanmak için çalışan kimse, Allah yolundadır.”

(Beyhâkî, VII/479)

"Bir adam sırf Allah rızasını umarak aile halkına infak ederse bu onun hesabına

sadakadır". (Buhârî, Nafakat: 1, Îmân: 41)

"Bir adamın hayra harcadığı dinarın en faziletli olanı, çoluk çocuğunun geçimi

için sarf ettiği dinar ile Allah yolunda kullanacağı atı için verdiği dinar ve Allah

rızası için (çarpışan) arkadaşlarına harcadığı dinardır". (Müslim, Zekât: 38)

"Hiçbir mü'min erkek, mü'min kadınına buğzetmesin; zira hoşlanmadığı huyları

varsa buna karşılık razı kalacağı huyları da vardır. (Müslim, Kitabu’r-Radâ: 61)

. "Mü'minlerin imanca en kâmil olanı, en güzel ahlaklı olanlarıdır. Hayırlı olanınız

da kadınlara karşı iyi davrananlarınızdır". (Tirmizî, Radâ: 11)

".. Kadınlara hayırla muamele etmenizi tavsiye ederim. ….. Şunu biliniz ki!

kadınlar üzerinde haklarınız olduğu gibi kadınlarınızın da sizin üzerinizde haklan

vardır. … ". (Tirmizî, Radâ': 11 )

Page 44: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

Hadis ve Ahlak

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 19

Rabbine ibâdet yolunda

serpilip büyüyen

gençler.. (Buhârî,

Muhâribîn, 4)

Netice olarak şunu ifade edebiliriz ki, hadis-i şeriflerde sağlıklı nesiller

yetiştirmeye vesile olan aile müessesesinin kurulması gerekli ve önemli bulunarak

karşılıklı sevgi ve saygı esasına dayanan, hak ve sorumluluklarının bilincinde mutlu

bir aile yuvasının oluşturulmasını hedeflemiştir. Gençleri evlenmeye ve aile

kurmaya davet eden Sevgili Peygamberimiz zikrettiğimiz hadislerde de görüldüğü

üzere bizlere her konuda olduğu gibi bu konuda da en güzel örnek olmuştur.

Hadislerde Gençlik ve Ahlak İlişkisi

İnsanoğlunun hayırda da, şerde de büyük mesafeler alabileceği gençlik

dönemi, insan ömrünün en verimli çağıdır. Enerjinin ve kabiliyetlerin doruk noktaya

ulaştığı bir zaman olması nedeniyle bu dönemde sahip olunacak üstün ahlaki

nitelikler çok daha önemlidir. Nitekim insanların gölgeden mahrum olacakları

kıyamet gününde, gölgelenebilecek yedi sınıf insanı belirtirken Resulullah’ın(s.a.s)

“…Rabbine ibadet yolunda serpilip büyüyen genç, …” (Buhârî, Muhâribîn: 4)

ifadeleriyle gençlik döneminde ibadetini aksatmayan ve kulluk bilinci içinde

hareket eden kimseleri de zikretmesi bunun bir göstergesidir.

Bir başka hadis-i şerifte ise “insanoğluna... gençliğini nerede (nasıl)

yıprattığı…” sorulmadan kıyamet gününde hesabının tamamlanmayacağının

belirtilmesi (Tirmizî, Sıfâtul-Kıyâme: 1) de gençlik döneminde insanları hayat bilinci

açısından üstün ahlaka sahip olmaya teşvik eder niteliktedir.

Bu anlamda hevasına uymayan ve erdemli davranışlar sergileyen gençler için

ise müjde vardır:

Gençlik döneminin bilinçli bir şekilde geçirilmesinin tavsiye edilmesiyle

birlikte bu dönemde diğer insanlara gösterilecek saygının da şu şekilde karşılık

bulacağı ifade edilmiştir:

“Kadın da kocasının evi ve çocukları üzerinde gözeticidir ve o da

bunlardan sorumludur.” (Buhârî, Cum'a: 11; Müslim, İmâret: 20)

"Allah, gayrimeşru şehvet peşinde olmayan genci pek beğenir." (Ahmed b.

Hanbel, IV/151)

"Bir genç yaşlı bir insana yaşlılığından dolayı ikramda bulunursa, yaşlandığı

zaman kendisine ikramda bulunacak bir kimseyi Allah ona musahhar kılar."

(Tirmizî, Birr: 75)

Page 45: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

Hadis ve Ahlak

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 20

“Bizi aldatan bizden

değildir.” (Müslim, Îmân 164,

Fiten 16)

Hadislerde İktisadi Davranışlar ve Ahlak İlişkisi

Bireyler iktisadi hayatlarında ahlaki prensiplere bağlı kaldıkları ve

davranışlarını bu çerçevede düzenledikleri takdirde; toplumsal hayattaki ekonomik

huzursuzluklar ve dengesizlikler ortadan kalkabilecek, sosyal barış tesis

edilebilecektir. Bu anlamda hadisler ahlaki müeyyideleri vurgulayarak insanları;

cimrilikten, müsriflikten, zengin-fakir ayrımından, dünya malına aşırı bağlılıktan

sakındırarak ve alışveriş ahlakını tesis ederek sosyal adaletin oluşturulmasını temin

etmektedirler.

Örneğin Kayle adında bir kadının, Resulullah(s.a.s) umre yaparken, yanına

gelerek “Ey Allah'ın Resulü! Ben, ticaret yapan bir kadınım. Bir şey satın almak

istediğim zaman ona vermek istediğim fiyatın altında teklif yaparak pazarlık

ederim. Sonra satın almak istediğim fiyata kadar çıkarım. Bir şey satmak

istediğimde de istediğim fiyatın üzerinde bir fiyat söylerim. Sonra pazarlık sırasında

istediğim fiyata kadar düşerim.” sözlerine karşılık Allah Resulü(s.a.s) “Ey Kayle! Böyle

yapma. İster verilsin isterse verilmesin almak istediğin fiyatı söyle" buyurmuştur.

(İbn Mâce, Kitabü’t-Ticârât: 29)

Bir başka hadiste ise Resulullâh(s.a.s) buğday satan bir tüccarın alt tarafa yaş

buğdayı üst tarafa ise kurusunu koymak suretiyle satış yaptığını tespit ettiğinde

“İnsanların görmesi için ıslak olanı üst tarafına koysaydın ya! Aldatan bizden

değildir." (Müslim, İman: 164) buyurması alış-verişte doğruluk prensibinin üstün

ahlakın bir göstergesi olarak hâkim kılınması gerektiğine delalet etmektedir.

Nitekim ölçü ve tartıya özellikle dikkat etmek hususunun hadis-i şeriflerde

emredilmiş olması ve doğru ölçü ve tartının bereket sebebi olduğunun bildirilmesi

(Buhârî, Buyû: 52) de bu prensibin bir gereğini ortaya koymaktadır. Ahlaki bir

nitelik olarak doğruluk prensibine bir başka hadis-i şerifte de malın fiyatının,

müşteriyi aldatarak, kasıtlı olarak artırılmaması gerektiği vurgusuyla şu ifadelerle

işaret edilmektedir:

Bir

eys

el E

tkin

lik

•Gençlik döneminde üstün ahlakı edinmenin gerekliliğini hadis-i şeriflerin rehberliğinde düşününüz.

Page 46: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

Hadis ve Ahlak

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 21

“İmânı en mükemmel

mümin, ahlakı en güzel

olan mümindir.”

İktisadi hayatın en temel kurallarından birisinin haksız kazanç sağlamamak

olduğu pek çok hadis-i şerifte vurgulanırken buna yol açabilecek her türlü davranış

hoş görülmemiş ve reddedilmiştir. Bu anlamda Resulullah’ın(s.a.s) veda hutbesinde

faizin haram olduğunu belirtirken, ilk yasaklamaya kendi yakınlarından başlaması

dikkat çekicidir. (Müslim, Hacc: 194) Yine haksız kazancın önüne geçebilmek amacı

eşliğinde Hz. Peygamber’in rüşvet alana da verene de lanet etmesi (Ebû Dâvud,

Kitâbü’l-Akdiye: 4) müminlerin ekonomik kazanç sağlayabilecekleri her durumda

üstün ahlak eşliğinde hareket etmesi gerektiğini göstermektedir.

İktisadi hayatta aşırı tüketim insanlar arası kaynak dağılımını bozduğu gibi,

aşırı tasarruf da yatırımları azaltacaktır. Bu nedenle hadis-i şeriflerde meşru sınırlar

içerisinde harcama yapmak teşvik edilmiştir ki, şu hadis de bu duruma delalet

etmektedir:

Hadislerde Bireysel İlişkiler ve Ahlak

Huzurlu bir toplumun inşâsında, sevgi ve saygı zemininde kişiler arası

sağlıklı bir iletişimin kurulması önem arz etmektedir. Sevginin ve saygının olmadığı

samimiyetten yoksun ilişkiler, menfaate dayalı günübirlik ilişkiler olacaktır. Söz

konusu zemin, toplumda fertlerin birbirlerine güven duymalarını, dayanışma

içerisinde olmalarını dolayısıyla güçlü bir yapı oluşturmalarını sağlayacaktır.

Nitekim, hadis-i şeriflerde de sağlıklı bir toplumsal yapının oluşabilmesi için bu

hususa dikkat çekilmiş, insani ilişkilerde üstün ahlakın hâkim kılınması esas olarak

kabul edilmiştir. Hz. Peygamber’den nakledilen şu hadisler de bunun bir

göstergesi konumundadır:

“(Bir malı satın almak istemediğiniz halde alıcıları kızıştırarak) malın fiyatını suni

olarak artırmayınız."(Ebû Dâvud, Kitâbu’l-Büyû: 44)

“Yiyiniz, içiniz, sadaka veriniz ve giyininiz. Ancak kibirlenmeyin ve israf

etmeyin. Şüphesiz Allah (c.c.) nimetinin eserini (görüntüsünü) kulunun

üzerinde görmek ister.” (Buhârî, Libâs: 1; İbn Mace, Libâs: 23.)

“Müslüman; insanların elinden ve dilinden emin olduğu kimsedir.” (Tirmizî,

Îmân: 12)

“İman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de (gerçek

anlamda) iman etmiş olamazsınız.” (Müslim, Îmân: 93)

Page 47: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

Hadis ve Ahlak

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 22

“Kişiye şer olarak

Müslüman kardeşini

hor görmesi yeter.”

(Ebu Dâvud, Edep: 35)

Pek çok hadiste Müslüman kimsenin Allah’a itâat ve ibadet görevinin yanı

sıra insâni ilişkilerinde dürüst, samimi, hoşgörülü, başkalarına yardım eden,

kimseye kötülük etmeyen, kendisine yapılan kötülüğü bağışlayan, başkalarına yük

olmamaya çalışan olgun kimse olarak tasvir edilmesi de bireysel ilişkilere hangi

ölçüde ehemmiyet verildiğini göstermektedir. Nitekim, Resulullah’ın(s.a.s) “hangi

amel daha üstündür?” diye kendisine soru soran kimseye “insanlara yemek

yedirmen ve tanıyıp tanımadığın herkese selam vermendir” (Buhârî, İman, 20) diye

cevap vermiş olması ve yine bir başka hadiste “Kişiye şer olarak Müslüman

kardeşini hor görmesi yeter.” (Ebu Dâvud, Edeb: 35) ifadesinin nakledilmesi de

bunun bir göstergesi niteliğindedir.

Bireysel ilişkilerde, karşısındaki kişiye güven vermenin en önemli

hususlardan biri olduğuna dikkat çekilen hadis-i şeriflerde karşısındaki insana

yapılan muameleyi kendine yapılıyormuş düşüncesiyle hareket edip sevinçleri ve

kederleri paylaşma yoluna gitmenin gerekliliğine işaret edilmiştir.

Allah Resulü(s.a.s) insani ilişkilerde yardımlaşmanın ve karşısındaki insanın

ihtiyacını gidermenin önemine “Din kardeşinin ihtiyacını karşılayanın, Allah da

ihtiyacını karşılar. Müslümandan bir sıkıntıyı giderenin Allah da kıyamet günündeki

sıkıntılarından birini giderir. Bir Müslümanın ayıbını örtenin, Allah da kıyamet

gününde ayıplarını örter.” (Müslim, Birr: 58) ifadeleriyle dikkat çekerken ahlak

eğitiminde, özellikle mahrumiyet oluşturacak ya da yok sayılmasına neden olacak

davranışlarda karşıdaki insanın inancının hiçbir şekilde etkin olamayacağına da

işaret edilmiştir. Nitekim koyun kesen Abdullah İbn Amr’ın Yahudi komşusunu

defalarca zikretmesi (Buhârî, Edebu’l Müfred: I/58) de buna bir delildir. Yine Hz.

Peygamber’in “Üç şey iyiye karşı da kötüye karşı da yapılır: Sıla-i rahim, ahde vefa

“Sizden biriniz kendisi için istediğini din kardeşi için de istemedikçe gerçek

mümin olamaz” (Buhârî, Îmân: 7)

“İyi Müslüman, diğer Müslümanların elinden ve dilinden emin olduğu

kimselerdir. Asıl muhacir ise Allah’ın yasaklarından kaçınandır.” (Buhârî, Îmân:

4)

“Gerçek mümin hem seven hem de sevilendir. Sevmeyen ve sevilmeyen

kimsede hayır yoktur.” (Buhârî, Edeb: 27)

“Vallâhi iman etmiş olamaz, vallahi iman etmiş olamaz, vallahi iman etmiş

olamaz. ‘Kim ey Allah’ın Resulü’ denildiğinde “şerrinden komşusu emin

olmayan kimse” buyurmuştur. (Müslim, Îmân: 73)

Page 48: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

Hadis ve Ahlak

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 23

ve emaneti eda etmek” ifadeleri de kişiler arası ilişkilerde müminin taşıması

gereken özellikleri göstermekte, muhatabın niteliğine bakılmadan sergilenmesi

gereken tutumu ortaya koymaktadır.

Hz. Peygamber’in yirmi üç yıl gibi kısa bir sürede, insanlık tarihinde eşine

rastlanılamayacak dönüşümü sağlamasının temel sırrı, alçak gönüllü ve yumuşak

huylu olmasıdır. Müminler söz konusu olduğunda, Firdevs’e varis olacakların

vasıfları zikredilirken, ibadetlerinde hassas olmalarının yanında, onların boş

sözlerden uzak durdukları, emanet ve ahitlerine bağlı kaldıkları vurgulanmaktadır.

(Müminûn/70:1-8) Bir başka ayet-i Kerimede ise, “Rahman’ın kulları yeryüzünde

tevazuyla yürürler ve cahil kimseler onlara musallat olduğunda da “Selam” deyip

geçerler” (Furkân/25:63) buyurularak olgun bir müminin, kendisine musallat bile

olsa, diğer insanlara karşı nasıl davranması gerektiği ifade edilmiştir. Nitekim hadis-

i şeriflerde de bu husus şu şekilde yer almaktadır:

Fıtraten yanlış yapmaya ve hata işlemeye meyyal olan insanoğlunun,

çevresindekilerle iletişiminde bazen sorunlar yaşaması söz konusu olabilmektedir.

Böylesi zamanlarda insanlara düşen önemli görevlerden bir tanesi de bu tür

sıkıntıları çözüme kavuşturmaya çalışmaktır. Yalanın her çeşidine şiddetle karşı

olan dinimizin, insanların arasını düzeltme gayreti esnasında bunu kabul edilebilir

bulması İslam ahlakında insani ilişkilere verilen önemin bir göstergesi

niteliğindedir. Bu hususla ilgili olarak Resulullah’tan(s.a.s) nakledilen şu hadisler

bireyler arası ilişkilerde prensipleri ortaya koymaktadır:

“Allah bana birbirinize tevazuyla muamele etmenizi, kimsenin kimseye karşı

övünmemesini ve bir kimsenin başkasına zulmetmemesini vahyetti.” (Müslim,

Cennet: 64)

“Allah refiktir (kullarına kolaylık diler.) Kullarının da her hususta yumuşaklıkla

muamele etmelerini ister.” (İbni Mace, Edep: 9)

“Allah refiktir, sözde ve işte nazikliği sever. Allah sertlik ve kabalığa hatta ondan

başkalarına vermediğini rifke (yumuşaklığa) verir.” (Müslim, Birr: 77)

“Sana rifk gerek çünkü rifk, bulunduğu şeyi güzelleştirir, uzaklaştığı şey ise

çirkinleştirir.” (Müslim, Birr: 78)

“İnsanların arasını bulmak için hayırlı haber götüren (veya hayırlı söz

söyleyen) kimse yalancı sayılmaz.” (Buhârî, Sulh: 2)

Page 49: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

Hadis ve Ahlak

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 24

Toplum bilinci oluşturabilmek adına kişiler arası ilişkilere önem veren Hz.

Peygamber insani ilişkilerde iletişim ahlakını tesis edecek ilkeleri belirtmiş,

aralarında hiçbir ayrım yapmaksızın, kişilerin birbirleriyle olan ilişkilerinin sağlam

prensiplere bağlanmasını istemiş ve bunun ölçülerini ortaya koymuştur. Bu

husustaki hadislerden bazıları şu şekildedir:

İslam âlimlerine göre ahlak, Hz. Peygamber’den gelen her şeyi

kapsamaktadır. Bu açıdan bakıldığında hadis edebiyatının ve hadis rivayetlerinin

tamamının ahlaka dair olduğu söylenebilir. Bununla birlikte bir konuyu belirli bir

yaklaşımla işlemenin getirdiği zorunluluk eşliğinde sunduğumuz örnekler üzerinden

şunu ifade edebiliriz ki üstün ahlaka erişmeyi hedefleyen kimseye yaraşan, bu

hasletlerin hepsini kendinde toplamaya gayret etmesi, kusuru olduysa da, en

azından bazılarını kendinde toplamak için çalışması ve kendisine verilen güzel

hasletlere sarılmasıdır.

“Resulullahsav, sizlere nafile oruç, nafile namaz ve sadakadan daha faziletli ameli

bildireyim mi? diye sorduğunda orada bulunanlar “evet”, deyince

Peygamberimiz; “iki kişinin arasını düzeltmektir” buyurdu.” (Ebu Dâvud, Edeb:

58)

İbn Şihâb: “ İnsanların yalan söylemelerine şu üç yerin dışında müsaade

edildiğini duymadım. Bu üç yer: Savaşta düşmanı yanıltmak için, insanların

arasını düzeltmek için, karı kocanın aralarındaki sıkıntıyı gidermek için

birbirlerine karşı yalan söylemeleri.” (Müslim, Birr: 101)

“Müslümanın Müslüman üzerindeki hakkı beştir. Selamını almak,

hastalandığında ziyaret etmek, cenazesine iştirak etmek, davetine icabet etmek

ve aksırdığında hayır duada bulunmak.” (Buhârî, Cenâiz: 2)

“Allah katında insanların hayırlısı, selama önce başlayandır.” (Ebû Dâvud, Edeb:

133)

“Musafaha yapınız aranızdaki kin yok olsun, hediyeleşin ki birbirinizi sevesiniz

ve cimriliğiniz yok olsun.” (Mâlik, Hüsnü’l-Hulk: 16)

“Yemeklerin en şerlisi, zenginlerin çağrılıp fakirlerin terk edildiği yemeklerdir.

(Buhârî, Nikâh: 73)

Page 50: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

Hadis ve Ahlak

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 25

Öze

t •Bu ünitede hadis ve ahlak arasındaki ilişki ele alınmış ve özetle şu hususlara değinilmiştir:

• Hz. Peygamber’in söz, davranış ve takrirlerini yansıtan hadis rivayetlerinde, din ile ahlak arasında ontolojik bir bağ vardır. Zîra Resulullah (s.a.s.) güzel ahlakı tamamlamak üzere gönderilmiştir. Dolayısıyla güzellikle ve de güzel ahlâkla din arasında doğal bir ilişki bulunmaktadır

• İslam ahlakının iki temel kaynağından birisi olan hadis rivayetleri, müminin iman ve amel dünyasında da etken role sahip olması nedeniyle üstün ahlakın tesisinde önemli bir role sahiptir.

• Hadis edebiyatında ahlakı bir konu olarak ayrı bir bölümde aramak ya da ahlak konusunu sadece belirli bölümlere ve belirli rivayetlere has bir kavram olarak vasıflandırmak doğru bir tutum olmayacaktır. Çünkü ahlak, muhaddis musanniflerin zihin dünyasında sadece bu kavramlara ait bir olguya işaret etmemekte bilakis Hz. Peygamber’den nakledilen her hadis-i şerif “ahlak” kavramının kapsam alanı içerisinde yer almaktadır. Bu nedenle de bütün bir hadis edebiyatına ahlâkla ilgili temel ilkelerin bulunabileceği bir hazine olarak yaklaşılması gerekmektedir

• Hz. Peygamber'in ahlakı ile ahlaklanmayı hedefleyen kişiye yaraşan, hadislerde ifade bulan üstün ahlaki niteliklere sahip olabilmek için gayret etmesidir.

Page 51: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

Hadis ve Ahlak

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 26

Değerlendirme

sorularını sistemde ilgili

ünite başlığı altında yer

alan “bölüm sonu testi”

bölümünde etkileşimli

olarak

cevaplayabilirsiniz.

DEĞERLENDİRME SORULARI

1. Aşağıdakilerden hangisi hadis ve ahlak arasındaki ilişkiyi ifade

etmektedir?

a) Bazı hadisler insanın ahlaklı olmasını temin etmeyi hedefler.

b) Hadis eserlerinin “edeb” bölümleri ahlak ile ilişkilidir.

c) Hadis rivayetleri, kişinin ibadet dünyasını belirlediği ölçüde ahlak ile

ilişkilidir.

d) Hadis rivayetlerinin tümü ile ahlak arasında varoluşsal bir bağ vardır.

e) Hadis rivayetleri kişinin imanını kuvvetlendirdiği ölçüde ahlak ile

ilişkilidir.

2. Aşağıdakilerden hangisi Hz. Peygamber’in doğrudan “ahlak“ üzerine

söylediği hadis-i şeriflerden birisi değildir?

a) “Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim.”

b) “Kendisi için istediğini din kardeşi için de istemeyen kâmil mümin

olamaz.“

c) “Müminlerin iman yönünden en üstün olanı, ahlakça en üstün olanıdır.“

d) “Yer ve gökler adalet ile ayakta durmaktadır.“

e) “Allah’ım! Ayrılıktan, iki yüzlülükten ve ahlakın kötüsünden sana

sığınırım.”

3. “İyilikle kötülük asla bir olmaz. O hâlde sen kötülüğü en güzel şekilde

uzaklaştır. O zaman seninle aranda düşmanlık bulunan kimse candan,

sıcacık bir dost oluvermiştir. “ (Fussilet Suresi, 41/34)

Yukarıdaki ayette vurgulanmak istenen temel mesaj aşağıdaki hangi

hadis ile ortak niteliktedir?

a) “İman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirini sevmedikçe de iman

etmiş olamazsınız.”

b) “Allah katında insanların hayırlısı, selama önce başlayandır”.

c) “Yiyiniz, içiniz, sadaka veriniz ve giyininiz. Ancak kibirlenmeyin ve israf

etmeyin. Şüphesiz Allah (c.c.) nimetinin eserini (görüntüsünü) kulunun

üzerinde görmek ister.”

d) “Musafaha yapınız aranızdaki kin yok olsun, hediyeleşin ki birbirinizi

sevesiniz ve cimriliğiniz yok olsun.”

e) “Allah bana birbirinize tevazuyla muamele etmenizi, kimsenin kimseye

karşı övünmemesini ve bir kimsenin başkasına zulmetmemesini

vahyetti.”

4. - “… Nice geceleri namaz kılanlar vardır ki onların namazdan nasipleri

sadece uykusuz kalmaktır.” (İbn Mâce, Sıyam, 21)

Page 52: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

Hadis ve Ahlak

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 27

- “Kim yalan sözü ve yalan ile iş yapmayı bırakmazsa Allah’ın onun yemesini

ve içmesini terk etmesine ihtiyacı yoktur” (Buhârî, Savm, 8; Ebû Dâvûd,

Savm, 25)

Yukarıda zikredilen hadis-i şeriflerde vurgulanan ortak mesaj

aşağıdakilerden hangisidir?

a) Gece namazını kılanların çoğunluğu sadece uykusuz kalmış olurlar.

b) Allah’ın (c.c.) bizim tutacağımız oruca ihtiyacı yoktur.

c) Oruç tutmak sadece yemek ve içmekten uzak durmayı ifade etmez.

d) Oruç tutarken ve gece namazı kılarken Yüce Allah’ın ibadetlerimizi kabul

etmesi için daha çok gayret gösterilmelidir.

e) İbadetlerin temel gayelerinden birisi de kişilerin ahlaken

olgunlaşmalarını da temin etmektir. Aksi takdirde şeklen yapılan ama

davranışlarda insan rehberlik yapmayan ibadetler meyvesiz ağaca

benzeyecektir.

5. Aşağıdakilerden hangisi ahlak konulu hadis eserlerinden birisi değildir?

a) Buhârî - Edebu’l-Müfred

b) Hatîb Tebrîzî - Mişkâtu’l Mesâbîh

c) Taberânî - Mekârimü’l-Ahlak

d) Abdullah ibnü’l-Mübârek - Kitâbü’z-Zühd ve’r-Rekâik

e) İbn Şâhîn - et-Terğîb fî-Fedâili’l-A’mâl

Cevap Anahtarı:

1. d 2.d 3.e 4.e 5.b

Page 53: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

Hadis ve Ahlak

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 28

YARARLANILAN VE BAŞVURULABİLECEK DİĞER

KAYNAKLAR

Akseki, Ahmed Hamdi. (1979). Ahlak İlmi ve İslam Ahlakı: Ahlak Dersleri,sdl: Ali

Arslan Aydın. Ankara: Nur Yayınları.

Algül, Hüseyin. (1977). İslam Ahlak İlminin Dünü ve Bugünü. Nesil Mecmuası II/2.

İstanbul.

Aynî, Mehmed Ali. (1343). Ahlak Dersleri. İstanbul.

Balaban, Mustafa Rahmi. (1950). İlim-Ahlak-İman. Ankara.

_________. (1949). Tarih Boyunca Ahlak. İstanbul.

Beekun, Rafik Issa. (1997). Islamic Business Ethics. Virginia.

Bertran Alexis. (2001). Ahlak Felsefesi. çev. Salih Zeki, sdl. Hayrani Altıntaş, Ankara:

Akçağ Yayınları.

Bilmen, Ömer Nasuhi. (1927). Nazarî ve Amelî Ahlak-ı İslamiyye Dersleri. İstanbul.

Boutroux, Emile. (1940). Avrupa Medeniyyetinin Ahlak Kökleri. trc. Rahmi Balaban.

İzmir.

Buhari, Ebû Abdullah Muhammed b. İsmail. (1996). el-Edebü’l-Müfred. thk. Hâlid

Abdurrahman el-‘Akk. 1. Baskı, Beyrut.

Cevizci, Ahmet. (2002). Etiğe Giriş. İstanbul: Paradigma

Çağırıcı, Mustafa. (1985). Anahatlarıyla İslam Ahlakı. İstanbul: Ensar Neşriyat.

Çetin, Abdurrahman. (2007). Peygamberimizin Ahlakı, İstanbul: Ensar Neşriyat.

Draz, M. Abdullah. (2002). Kur’an Ahlakı. çev. Emrullah Yüksel - Ünver Günay.

İstanbul: İz Yayıncılık.

Erdem, Hüsameddin. (trz.). Ahlak Felsefesi. Konya: HÜ-ER Yayınları.

_________. (1994). Ahlaka Giriş, Konya.

_________. (1996). Son Dönem Osmanlı Düşüncesinde Ahlak. Konya: Sebat

Matbaacılık

Fındıkoğlu, Z. Fahri. (1944). Ahlak Tarihi. İstanbul.

Gregorie, François. (1971). Büyük Ahlak Doktinleri. trc. Süreyya Cemal. İstanbul.

Güler, İlhami. (2003). İman-Ahlak İlişkisi. Ankara: Ankara Okulu Yayınları.

İbn Ebü'd-Dünya. (1989). Mekarimü'l-Ahlak. Beyrût: Dâru'l-Kütübi'l-İlmiyye.

Page 54: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

Hadis ve Ahlak

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 29

İbn Hazm. (2005). Ahlak. çev: C. Erdemci - H. H. Bircan. Van: Bilge Adam Yayınları.

İbn Miskeveyh. (1983). Ahlakı Olgunlaştırma. çev. A. Şener, C. Tunç, İ. Kayaoğlu.

Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları.

Kamil, Mehmet. (1330). Ahlaki Şeriyye Dersleri. İstanbul.

Kandemir, Yaşar. (1986). Örneklerle İslam Ahlakı. İstanbul: Nesil Yayınları.

Kınalı Zâde, Alâud-Dîn Ali Çelebi. (trz.). Ahlakı-Alâî. sdl. Hüseyin Algül. İstanbul:

Tercüman 1001 Temel Eser Dizisi.

Kılıç, Recep. (1992). Ahlakın Temelleri. Ankara: Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları.

Koca, Suat. (2005). Erken Dönem Mekârim-i Ahlak Literatürünün Ahlak-Değer

İlişkisi Bakımından İncelenmesi, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, AÜSBE, Ankara.

Kutub, Muhammed. (1977). İslam Terbiye Metodu ve Ahlak Sistemi. trc. Ali Özek.

İstanbul.

Mustafa Rahmi. (1342). Ahlak. İstanbul.

Naim, Babanzade Ahmed. (1963). İslam Ahlakının Esasları. İstanbul.

Özlem, Doğan. (2004). Etik-Ahlak Felsefesi. İnkılâp Kitabevi. İstanbul.

Pazarlı, Osman. (1980). İslâm’da Ahlak. Remzi Kitabevi. 2. Baskı. İstanbul.

Şekerci, Osman. (t.r.z.). Kaynaklarımıza Göre İslam Terbiyesi. İstanbul.

Turgut, Ali. (1980). Kur’an-ı Kerim’e Göre Ahlak Esasları. İstanbul: Şamil Yayınevi

Ülken, Hilmi Ziya. (1946). Ahlak. İstanbul.

Ürkmez, Ahmet. (2010). Ahlak Ekseninde Hadis. Ankara: Diyanet Vakfı Yayınları.

Yaran, Cafer Sadık. (2010). Ahlak ve Etik. İstanbul: Rağbet Yayınları.

_________. (2005). İslam’da Ahlakın Şartı Kaç: Dört Temel İslâmî Erdem. İstanbul:

Elif Yayınları.

Yetmen, Fahrunnisa. (1958). Ahlakın Temeli Nefis Terbiyesidir. Ankara: Akın

Matbaası.

Page 55: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

İÇİN

DEK

İLER

• İslam'da Ahlakın Kaynağı ve Kapsamı

• Ahlaki Yükümlülük ve Yaptırım

• İnsanın Doğası ve Özgürlüğü

HED

EFLE

R

• Bu üniteyi çalıştıktan sonra;

• İslam'da ahlak ve İslam ahlakının önemini kavrayabilecek

• İslam'da ahlakının kaynağını ve kapsamını anlayabilecek

• İslam ahlakıyla bağlantılı olarak insanın doğası ve özgürlüğü konusunda bilgi sahibi olabileceksiniz

ÜNİTE

3

İSLAM’DA AHLAKIN KAYNAĞI

YAPTIRIMI VE İNSANIN DOĞASI

İSLAM AHLAK ESASLARI

Page 56: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

İslam’da Ahlakın Kaynağı, Yaptırımı ve İnsanın Doğası

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 2

Ahlaka ilişkin yapılan

tanım zenginliği temel

bir noktaya işaret eder:

Yaşamı Yönlendirmek

GİRİŞ

Ahlaka ilişkin yapılan tanım zenginliği temel bir noktaya işaret eder: Yaşamı

Yönlendirme. Eğer bu çıkarım doğruysa, iyi ve kötünün bilgisine, yöneleceği amaca

ve bunları gerçekleştirecek türden bilgi, güç ve iradeye sahip olmayan bir insan

yaşamı yönlendiremez (Pazarlı, 1972: 12).

Ahlak, son tahlilde, yaşamı yönlendirmeye yönelik ne yapmalıyım ile ne

yapmamalıyım sorularını cevaplayan bir disiplin olarak görülür. Bu hâliyle ahlak,

“yapılması ya da yapılmaması gereken kuralların izlenmesinden, ahlaki seçimlere

yardımcı olan veya onları engelleyen motiflerden, ahlaki kararlar alırken

eylemlerimizin sonuçlarının rolünden ve ahlaka uygun bir yaşam sürmekten söz

eder. Farklı ahlak düzenleri, insanlık doğasının farklı anlayışlarını, ahlakın yönü ve

temelini ve ahlaka uygun kararların biçimini, nasıl olmaları gerektiğini yansıtır.

Modern ahlak felsefesinde bölünme çizgileri her iki yanda da düzenlenmiş olarak

görülebilir” (Cook, 2004: 198).

İslam’da ahlaktan söz edilirken, bir yandan, öncelikle bir ‘Kur’an Ahlakı’na

dikkat çekilir, öte yandan, Kur’an Ahlakı’nın yanında bir de bu ahlakı örneklerle

zenginleştiren ve daha açık hale getiren ‘Hadis Ahlakı’ndan söz etmek gerekir.

Gerçekte dile getirilen bu iki ahlak türü, hem kaynak hem de yapı itibariyle İslam

Ahlakı’nı oluşturur.

İslam’da ahlaktan söz edilirken, İslam ahlakı ile ne kastedilir? Doğrusu,

“‘İslam Ahlakı’ terimi, İslamiyet’in sunmuş olduğu hayat tarzını anlamak için

kullanılır. İlahi kaynaklı diğer dinlerde olduğu gibi İslamiyet de; din olarak, insanlığa

bir hayat tarzı sunar. İnsanların nasıl yaşamaları gerektiğini, nasıl bir hayat

sürdürürlerse mutlu olacaklarını öğretir” (Kılıç, 5).

İslam‘da ahlaka yönelik kimi ayrışmalardan söz edilebilir:

Kaynağını Kur’an ve Hadis’ten alan İslam Ahlakı.

Kaynağını bir yandan Kur’an ve Hadis’ten diğer yandan Antikçağ ahlak

felsefesinden alan İslam Ahlak Felsefesi (Yaran, 43).

İslam ahlakı, birbirini tamamlayan öz ve yapılar hâlinde Kur’an Ahlakı ve

Hadis Ahlakı olarak ikiye ayrışır. Buna göre, “İslam ahlak düşüncesi Kur’an ve

Sünnet’le başlar. Bu iki kaynak dinî ve dünyevi hayatın genel çerçevesini çizmiş,

ameli kurallarını belirlemiş, böylece daha sonra fıkıhçı ve hadisçiler, kelâmcılar,

mutasavvıflar hatta filozoflar tarafından geliştirilecek olan ahlak anlayışlarının

temelini oluşturmuştur”(Çağrıcı, 1989: 1). İslam Ahlak Felsefesi ise bu süreçten

sonra başlar, dolayısıyla da Felsefi Ahlak, Fıkhi Ahlak, Tasavvufi Ahlak ve Kelami

Page 57: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

İslam’da Ahlakın Kaynağı, Yaptırımı ve İnsanın Doğası

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 3

İslam’da ahlakın

kaynağı teolojik bir öz

taşır.

Ahlak olmak üzere dört kategoriye ayrışır. Bununla birlikte, İslam’da ahlaka yönelik

öne çıkan pratik açıdan değer taşıyan önemli bir ayrışma daha vardır. Şöyle denilir:

İslam’da ahlak, ‘övülen ahlak’ ve ‘yerilen ahlak’ olarak iki kısma ayrışır. Ahlakın

övülen kısmında, adalet ve ihsân gibi iyi ve güzel; yerilen kısmında ise kin ve yalan

gibi kötü ve çirkin olan vardır(Pazarlı, 1972: 15).

İslam’da ahlak ve İslam ahlakı konusunda şu ana dek verdiğimiz bilgiler,

yalnızca ahlakın konusu ve kapsamı açısından değer taşımaz, aynı zamanda ahlakın

kaynağı, insanın doğası ve özgürlüğü açısından da açıklayıcı bir öneme sahiptir.

İSLAM’DA AHLAKIN KAYNAĞI VE KAPSAMI

İslam’da Ahlakın Kaynağı

İslam’da ahlakın kaynağı sorununu tartışmadan önce, hemen şunu ifade

edelim ki, “doğasının gereği olarak ilk insandan beri ahlak, ahlak sorunları, ahlaki

çözüm yolları ve ahlaki gelişim imkânı hep var olmuştur ve insan var olduğu sürece

de her zaman var olacaktır” (Yaran, 12). İşte bu sorunlardan biri de kuşkusuz,

ahlakın kaynağı sorunudur.

Ahlakın kaynağı sorunu bağlamında ortaya konulan teorik çerçeve üç ayrı

kaynağa işaret eder: Teoloji, Kozmoloji, Antropoloji. Ahlakın kaynağına ilişkin en

çok bilinen çerçeve bundan ibarettir. İslam’da ahlakın kaynağı teolojik bir öz içerir.

Bu nedenle ahlaka yönelik teolojik temellendirmeyi daha yakından tanımakta

fayda vardır.

Ahlaka teolojik temel arama konusu, başka bir deyişle “iyi ile kötü arasındaki

radikal ayrımı mutlağa bağlama teşebbüsü” insanlık tarihinde iki kategoriye ayrışır.

Bu bağlamda, “ilk tezahür Doğu ve Yunan antikitesinde görünmüştür. Bu, ilkesi

Çin’de Tao, Hindistan’da Rita, İran’da Urta… ve Yunanistan’da Dike olarak görünen

evrensel bir anlam sürekliliği öğretisidir.” İkinci çaba ise İsrail oğulları örneğinde

görülür. Daha sade bir ortamda kendini gösteren bu ikinci adım, oldukça net bir

biçimde, Tanrı’yı merkeze alır(Buber, 2000: 119, 123).

İslam’da ahlakın ilk kaynağı, her şeyden önce, Kur’an-ı Kerim’dir. Bu anlamda

Kur’an, bir yandan bütün dinî hükümlerin dayandığı, öte yandan ahlaki hükümlerin

çıkarıldığı temel bir kaynak niteliği taşır.

“Elif lâm ra. (Bu), Rablerinin izniyle insanları karanlıktan aydınlığa çıkarıp o güçlü ve övgüye layık olan (Allah)ın yoluna iletmen için sana indirdiğimiz kitaptır.” (İbrahim/14: 1)

Page 58: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

İslam’da Ahlakın Kaynağı, Yaptırımı ve İnsanın Doğası

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 4

Hz. Peygamber, model

alınacak bir ahlaka

sahiptir.

.

İslam ahlakı’nın ikinci kaynağı Hadis’tir. Başka bir deyişle, “Kur’an’dan sonra,

İslam ahlakının en büyük kaynağını, Hz. Peygamber’in hayatı, sözleri ve yaşayış

prensipleri teşkil etmektedir. Aynı zamanda bunlar, ameli ahlak alanında uyulması

gereken esasları meydana getirirler”(Erdem, 1996: 20).

Doğrusu, İslam ahlakı’na kaynaklık etme açısından Hadis’in önemi,

Peygamberimizin yaşantı, söz ve davranışlarıyla insanlar için ‘model’ olma

özelliğinden ileri gelir. Nitekim her peygamber gibi Peygamberimiz, önce insan,

sonra da Tanrı’nın insan için görevlendirdiği bir elçidir. Bu cümleden olarak Hz.

Peygamberi ‘model’ almanın kimi koşulları vardır. Bu bağlamda şu iki temel nokta

büyük önem taşır:

Kur’an-ı Kerim’i iyi öğrenmek. Çünkü Hz. Peygamber, hayatını, büyük ölçüde

yorumlayıcısı olacak şekilde Kur’an-ı Kerim’e göre yönlendirmiştir.

Hz. Peygamber’in olaylar karşısında takındığı tavrı iyi algılamak gerekir. Bu

algı, O’nun hayatını iyi öğrenmeye bağlıdır. O’nun hayatını gereği gibi

öğrenmek ise hadisleri iyi öğrenmekten geçer(Kılıç, 7- 9).

İslam’da ahlakı teolojik açıdan temellendirme bazı önemli noktaların öne

çıkarılmasına işaret eder. Bu cümleden olarak, ahlakı teolojik açıdan

temellendirme:

“Allahım, beni güzel yarattığın gibi, ahlakımı da güzelleştir.” (Ahmed b. Hanbel, II/403).

“Ben ahlaki güzellikleri tamamlamak için gönderildim.” (Ahmed b. Hanbel, II,

381)

“Andolsun Allah’ın Elçisi’nde sizin için Allah’a ve ahret gününe kavuşmaya inanan ve Allah’ı çok anan kimseler için, (uyulacak) en güzel bir örnek vardır.” (Ahzâb/33: 21).

“İşte o Kitap; kendisinde hiç şüphe yoktur; müttakiler için yol göstericidir.” (Bakara/2: 2)

“Ramazan ayı, insanlara yol gösteren, hidayeti, doğruyu ve yanlışı ayırt edip açıklayan Kur’ân’ın indirildiği aydır.” (Bakara/2: 185)

Page 59: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

İslam’da Ahlakın Kaynağı, Yaptırımı ve İnsanın Doğası

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 5

İslam’da ahlakın ilk

kaynağı Kur’an-ı Kerim,

İkinci kaynağı ise

Hadis’tir.

Yalnızca görece oluştan kurtuluşu ifade etmez; aynı zamanda, iyi olanın

yükselişini, kötü olanın ise alçalışını öngörür(Mevlânâ, 1991: Rubai No:

1239). Bu öngörüde, bireysel özgürlüğe de yer vardır.

Varlığı farklı ve bir de öteki boyutlarıyla görme olanağı sağlar. Bu noktanın

açığa kavuşmasında, acı çekmeyi neşelenmeye, üzülmeyi yenilenmeye iten

faktör olarak gören insanlar örnek olarak verilebilir(Mevlânâ, 1991: Rubai

No: 1277).

Ahlakın içkin boyutunu sorun olmaktan çıkarmayı öngörür. Ahlakın görece

oluşu, bu noktada aşılması gereken bir sorun olarak görülür. Nitekim

evrenseli yakalama arzusunda olan insan açısından ahlakta içkin boyut ve

görece oluş ahlakın en zayıf yönünü ya da yumuşak karnını ifade eder.

Ahlak açısından önem taşıyan güçlü benlik, tutarlı kişilik, kontrol edilebilir

davranış, davranış güzelliğinde görülen iyileşme, ahlaki kişiliğin iyileşmesi

türü söylemlere öncelik öder. Bu bağlamda, İslam ahlakının ikinci kaynağı

olarak, Hz. Peygamber’in söz ve davranış biçiminim yönlendirici etkisini iyi

görmek gerekir.

Öyle anlaşılıyor ki, İslam Ahlakı’nın temeli noktasında Kur’an ve Hadis’e atıfta

bulunmanın önemi şu şekilde ortaya konabilir: “Kur’an-ı Kerim’de insanlara ahlak

yolunu gösteren pek çok emirler vardır. Hadisler ise hayatın ve toplumun binlerce

sorunlarını karşılayacak kadar zengindir.”(Pazarlı, 1972: 18-19).

Sonuç olarak, İslam’da ahlakının temel kaynağının Kur’an ve Hadis olduğunu

söylemek, İslam ahlakını Tanrı-merkezli düşünmek demektir. Genelde bir ahlakı,

özelde ise İslam ahlakını Tanrı merkezli düşünmek, Tanrı’ya yönelik güç, bilgi, irade,

hikmet ve adalet gibi kimi nitelemeleri öne çıkarır.

İslam’da Ahlakın Kapsamı

İslam ahlakı, teorik ve pratik olarak, sonuç elde etmek için gerekli olanı

özünde barındır. Bu cümleden olarak, İslam’da ahlakın kapsamı; tanım, amaç, konu

ve sorunsal olarak bunların birbirleriyle olan bağlantılarını içerir. Bu cümleden

olarak, bize göre, İslam’da ahlakın kapsamı içinde öncelikle şu sorular yer alır:

Page 60: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

İslam’da Ahlakın Kaynağı, Yaptırımı ve İnsanın Doğası

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 6

İslam, insana ne tür bir hayat tarzı sunar?

İslam’ın insana sunduğu hayat tarzının nitelikleri nelerdir? Bu soruya

verilecek açıklayıcı bir cevap, İslam ahlakının kaynağı sorunu tartışılırken de ifade

edildiği gibi, “İslam’ın sunmuş olduğu hayat tarzının yani İslam Ahlakı’nın ne

olduğunu en kısa yoldan öğreneceğimiz ilk kaynak, Kur’an-ı Kerim’dir. İkinci kaynak

ise, hadis-i şerifler’dir”(Kılıç, 5).

İslam’da ahlakın erişim alanı için ön görülen sınır nedir?

Bu noktanın açılımı bağlamında öz olarak şöyle denilebilir: “İslam ahlakı,

zaman ve mekân kaydı olmaksızın bütün hayatı içine almaktadır. Merkezde insan

olmak üzere, insanın çevresindeki her şeyle olan münasebeti bu ahlak alanı içine

girer”(Erdem, 1996:22).

İslam’da ahlaklı olmaya niçin önem verilmiştir?

İslam Ahlakı’nın ahlaklı olmaya verdiği önem, insanın sahip olduğu özden

ileri gelmektedir. Zira insan, yalnızca akıl ve irade sahibi değil, aynı zamanda, egoist

ve birlikte yaşam arzusunda olan bir varlıktır.

İslam’da ahlakın evrensel içerikte oluşu ne ifade eder?

Bu noktanın açılımı, günümüz insanının ahlaki gereksinimi açısından

mutluluk ve adalete atıf yapmayı öngörür. Bu cümleden olarak, bir yandan, İslam

Ahlakı’nın ilahi buyrukla olan bağlantısı ‘adalet’ temelinde tanrısal bir çerçeveye

oturmuş görünür, öte yandan, teorik ve pratik ahlak alanında İslam’ın koyduğu

ilkeler, iyi anlaşılmak koşuluyla, bütün insanlığın mutluluğunu karşılayacak

genişlikte algılanır.

İslam’da ahlakın teorik ve pratik olanla bağlantısı nedir?

Genelde ahlak, özelde ise İslam ahlakı, hem teorik olarak en üst iyi üzerinde

düşünür, hem de pratik olarak ödevin yerine getirilmesini öngörür.

İslam’da ahlak ne tür ödev, yükümlülük ve yaptırım içerir?

Ahlaki ödev, yükümlülük ve yaptırımın yalnızca İslam ahlakında görülen üç

temel niteliği vardır:

İslam ahlakı, insana tanıdığı geniş özgürlükle, yaşamını zaman ve koşullara

uygun olarak düzenleme olanağı vermiştir.

Page 61: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

İslam’da Ahlakın Kaynağı, Yaptırımı ve İnsanın Doğası

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 7

Ortaya koyduğu ahlaki kurallarda anlaşılır bir yumuşaklık ve pratik bir

hoşgörüye sahiptir.

Ahlaki ödevleri sınırlandırır ve bir kategoriye tabi tutar(Draz, 1993: 27, 33,

41; Pazarlı, 1972: 114).

Bu niteliklerden ilki, genel olarak insan doğasıyla; ikincisi yaşamın somut

gerçekliğiyle; üçüncüsü ise fiilen kategorileşmeyle ilgilidir.

Öyle anlaşılıyor ki, İslam’da ahlak dinî ve felsefi bir değer taşır. Öngörülen bu

değer, İslam ahlakının; yalnızca tanım ve ayrışımında görülmez, aynı zamanda,

içeriğine yönelik iyi, kötü, erdem, özgürlük, yükümlülük, yaptırım, sorumluluk,

amaç, davranış, vb. gibi ahlaki kavramların tartışılmasında da görülür.

İSLAM’DA AHLAKİ YÜKÜMLÜLÜK VE YAPTIRIM

İslam’da Ahlaki Yükümlülük

Yükümlülüğün kaynağı nedir? Bir yükümlülük, insana, neden, şu ya da bu işi

yapmak zorunda olduğunu söyler? Doğrusu, yükümlülük, ahlak açısından ideal

olanı gerçekleştirme konusunda duyduğumuz bir tür istek ve eğilimdir. Bu istek ve

eğilimi gerçekleştirecek olan şey ise akıl ve istençtir. Burada hemen şunu ifade

edelim ki, “yükümlülük, bir öğütle bir zorunluluk arasında orta bir yerdedir.

Zorunluluktur, çünkü ona karşı direnilemez; bir öğüttür, çünkü biz onu tartışmak ve

hatta uygulamamak hakkına sahibiz.”(Pazarlı, 1972: 100-101).

Doğrusu, yükümlülüğün kaynağı sorunu, öteden beri ahlak filozoflarını

meşgul etmiş görünmektedir. Bu soruya yönelik dört ayrı cevabın verildiği dikkat

çekmektedir:

Yükümsüz ve Yaptırımsız Ahlak Modeli

Bu model, Fransız düşünür J. M. Guyau’a aittir. Ona göre, yükümlülüğün

temelinde bireysel güçlü bir içgüdü vardır. Sözü edilen bu içgüdü, yaşama engel

olan pürüzleri ortadan kaldırırken kendi ahlak yasasını da yapmış olur. Bu

cümleden olarak, Guyau’ya göre, ‘mecburum, öyleyse yapmalıyım’ yerine,

‘yapabilirim, öyleyse mecburum’ denilmelidir. Bununla birlikte, Guyau’da ahlaki

idealin bulunmaması, yükümsüz ve yaptırımsız ahlak modelinin en zayıf noktasını

oluşturur. Gerçekte, yükümlülük olmadan bir ahlak kuralı düşünmek olası

gözükmez ve yükümlülük, içgüdüsel bir baskı hâline geldiğinde, ahlaki özelliğini

kaybeder.

Page 62: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

İslam’da Ahlakın Kaynağı, Yaptırımı ve İnsanın Doğası

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 8

İslam’da ahlak

açısından, yükümlülük,

zorunluluk değildir.

Çünkü zorunluluk,

olmazlık edemeyen bir

şeyin özüdür

Yükümlülüğü Çağrışımdan Alan Ahlak Modeli

Bu model, büyük ölçüde, İngiliz filozofu S. Mill’in görüşlerini içerir. Bu model

için en temel ahlak yasası çağrışımdır. Birey, çağrışım yoluyla yaptığı bir davranış ile

bu davranışın meydana getirdiği sonucu zorunlu olarak birbirine bağlar. Böylece

etkin bir çağrışım ortaya çıkar ve sonuçta, bu çağrışıma bağlı olarak, yükümlülüğün

emredici doğası belirmiş olur. Bu modelin eleştiriye açık en önemli noktası, amaç

olarak ahlakın, çağrışımdan daha fazla bir şey olduğu gerçeğinde görülür.

Yükümlülüğü Pratik Akıldan Alan Ahlak Modeli

Bu model, Alman filozof I. Kant’a aittir. Bu modele göre, yükümlülüğün

kaynağı ne içgüdü, ne de çağrışımdır; aksine pratik akıldır. Kant’a göre, pratik akıl,

eylemlerimizi idare eder. Bu noktada pratik akıl, sözgelimi “davranışın genel bir ilke

olacak şekilde davran” türü maksimler ışığında ahlaki davranışları yönlendirir.

Bununla birlikte, Kant’ın öngördüğü ahlak modelinde yücelik ve ideal olsa da,

anılan modelde, bir yandan ahlakın duygusal yönünün, öte yandan yükümlülük

duygusunun ihmali önemli bir eksiklik olarak görülür.

Yükümlülüğü Tanrısal İradeden Alan Ahlak Modeli

Bu model, en özgün bir biçimde, İslam ahlakı tarafından temsil edilir.

İslam’da ahlak, bu anlamda, teolojik ve rasyonel bir öz taşır. Teolojiktir, çünkü

doğa-üstü bir kaynaktan beslenir; rasyoneldir; çünkü ön gördüğü ilkeler akıl ve akıl

yürütmelerle güçlenir. Bu nedenle denebilir ki, “İslam ahlakı, Kur’an ve Hadislerle

de sınırlı kalmamış, icma’ ve kıyas gibi metotlarla da kaidelerini geliştirmiş ve daha

da zenginleştirmiştir”(Erdem, 1996: 21). Bu yönden de İslam ahlakı, büyüyen ve

gelişen bir ahlaktır.

İslam’da ahlak açısından, yükümlülük, zorunluluk değildir. Çünkü zorunluluk,

olmazlık edemeyen bir şeyin özüdür; nitekim 2X2=4 eder denildiğinde, bu çarpımın

dört etmemesi olanaksızdır. Buna karşılık, yükümlülükte, seçim ve istem vardır.

İslam’da yükümlü insan, iç ve dış güçlerin zorlamasına rağmen, seçime ve isteme

bilincine sahiptir. Bu anlamda seçimde, seçme; istemde seçileni yapma gücü vardır.

Buna göre, yükümlülük söz konusu olunca, iki önemli husus öne çıkar:

İnsan, ahlak açısından, kimi şeyleri yapma konusunda kendisini zorunlu

hisseder;

Bu hissetme, kelimenin güçlü anlamında zorunluluk değil, bir

yükümlülüktür(Pazarlı, 1972: 101).

Page 63: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

İslam’da Ahlakın Kaynağı, Yaptırımı ve İnsanın Doğası

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 9

İslam ahlakı açısından, yükümlülük düşüncesi son derece gelişmiştir. Zira

yükümlülük olmasaydı, sorumluluk olmazdı; sorumluluk olmasaydı, adalet yerini

bulmazdı.

İslam’da ahlaka yönelik öngörülen yükümlülük:

Evrensel bir öz taşır. Bu şekilde ön görülen yükümlülük; hem içerik olarak

buyruk, hem de anılan buyruğa konu olma açısından erdem-erdemsizlik,

yakın-yabancı, zengin-fakir, dost-düşman ilişkileri açısından evrenseldir.

Egzistansiyal değil, düşünsel bir zorunluluktur. Bu anlamda ahlaki olan bir

yükümlülük, olması gerekli bir şey olarak, kendini istence kabul ettirir. Bu

bağlamda ortaya çıkan şey, bir gerçeklik hükmü değil, bir değer hükmüdür.

Analitik ve statik değil, sentetik ve dinamik bir görünüm arz eder. Çünkü

gerçeğe, ahlak açısından, ancak istemli ve özgür olan bir öznenin davranışıyla

yaklaşılmaktadır.

Ahlaki bir davranışı, bilinçsiz, istemsiz ya da amaçsız bir nedene

dayandırmaz. Bu bağlamda özne, davranışın yalnızca fiziksel boyutu üzerine

odaklanmaz, aynı zamanda, zorunlu yönünü de dikkate almak durumundadır

(Draz, 1993: 22-27).

Sonuç olarak, İslam’da yükümlülüğünü tanrısal güç, bilgi, irade, hikmet ve

adaletten alan bir ahlak anlayışı söz konusudur. Bu tür bir yükümlülük anlayışının,

sözü edilen tanrısal nitelemelerin yanında, evrensellik, sorumluluk, bilgi, bilinç,

istem, güç ve amaç gibi yüksek ahlaki değerlerle de bir bütünlük arz edeceği son

derece açıktır.

İslam’da Ahlaki Yaptırım ve Sorumluluk

Yükümlük, beraberinde iki temel kavramı getirir. Bunlardan biri yaptırım

diğeri ise sorumluluktur. Bu üç kavram arasında sıkı bir ahlaki bağ vardır. Biz, önce

yaptırım üzerinde durmak istiyoruz.

Yaptırım

Yaptırım, “tabilerinin tutumuna kanunun tepkisi” olarak tanımlanır(Draz,

1993:133). Bu cümleden olarak, “bir kanuna uymak veya muhalefet etmek

neticesinde o kanunun o kişiye yüklediği mükâfat veya cezanın tanımına o kanunun

yaptırımı denilir”(Erdem, 2009: 97). Daha açık bir ifadeyle yaptırım “insanı bir işi

yapmaya veya terk etmeye zorlayan kanun gücü anlamına gelmektedir”(Çağrıcı

2006: 156). Bu bağlamda, hukuksal, sosyal, dinî ve ahlaki birtakım yaptırımlar söz

konusudur.

Page 64: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

İslam’da Ahlakın Kaynağı, Yaptırımı ve İnsanın Doğası

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 10

Kur’an’ın öngördüğü

yaptırım, yalnızca

amacı yönünden değil,

aynı zamanda yöntemi

yönünden de

evrenseldir.

Genel olarak ifade etmek gerekirse, ahlaki bir yaptırım, koruyacağı kurala

göre ya bir araç ya da bir amaç işlevi görebilir. Bir araç işlevi görebilir; çünkü

mükâfat görme ümidi ve mücazat görme korkusu ile ahlaki yaptırıma saygı

sağlanır. Bir amaç işlevi görür; çünkü ahlaki yaptırım, erdem ile mutluluk arasında

denge kurmak ve adaleti gerçekleştirmek için ahlaki kurala eşlik eder(Pazarlı, 1972:

129).

Yaptırım konusunda, Kur’an’ın, Tevrat ve İncil ile karşılaştırılması hâlinde,

şu türden bir çarpıcı sonuç ortaya çıkar: Vaat edilen mutluluğu; Tevrat bu dünyanın

nimetlerine, İncil neredeyse bütünüyle cennete indirgerken, Kur’an, her iki anlayışı

kuşatmak ve uzlaştırmak amacındadır. Bu cümleden olarak Kur’an, doğrular için

olduğu kadar, suçlular için de tanrısal bir karşılığın var olduğunu kesin ve keskin bir

dil ile ifade eder. Böylece, Kur’an’ın öngördüğü yaptırım, yalnızca amacı yönünden

değil, aynı zamanda yöntemi yönünden de evrenseldir(Draz, 1993: 182, 221).

İslam’da ahlak açısından, bir yandan, bir davranışın yapılmasından duyulan

hoşnutluk ya da vicdan azabı, öte yandan Kur’an’da ibret alınması gereken örnekler

olarak anlatılan kıssalar birer yaptırım olarak görülür. Yine bu cümleden olarak,

insana en yakın olan bilinci ve vicdanı, İslam ahlakı açısından, bir şekilde insanı

denetleyen bir memur olarak işlev yüklenirler. Dahası; yine İslam ahlakı açısından,

tövbe, onarıcı ve önemli bir yaptırımdır ve tövbede istencin çok karmaşık bir

durumu ortaya çıkar. Tövbenin bireysel davranış açısından içerdiği yaptırım gücü,

kendini, ‘düzeltmek’ ve ‘iyi olanı yapmak’ gibi noktalarda daha güçlü hissettirir.

İslam’da ahlak açısından yaptırımlar karşısında insanların durumu üç şekilde

görülebilir:

Yaşam boyu işlediğimiz iyilik ve kötülükler, özgürlüğümüz, çabamız ve

amacımızın denetleyicisi ve motive edicisi olarak görülür.

İyiler, bu dünyada karşılaştıkları acı ve güçlüklerle, zaman zaman en küçük

hatalarını bile öderler. Kötüler ise yine bu dünyada yaptıkları iyiliklerin

karşılığından mahrum bırakılmazlar.

İyiler ile kötülerin ödül ve ceza gerektiren davranışları, ölüm ötesi hayatta

tam olarak karşılığını bulur(Draz, 1993: 192-193).

Sonuç olarak, İslam’da ahlaki yaptırım söz konusu olunca, vicdan, tövbe ve

kıssa; akıl, istem, istenç ve bilince sahip olan insanı denetleyici güçler olarak

görülür.

Page 65: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

İslam’da Ahlakın Kaynağı, Yaptırımı ve İnsanın Doğası

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 11

İslam’da ahlaki

sorumluluk koşulsuz

değildir.

Sorumluluk

Sorumluluk, istemli ve akıllı bir varlığın, eylemde bulunurken, yaptırımlara

konu olması şeklinde tanımlanır(Pazarlı, 1972: 121). Bu bağlamda daha başka

tanımlardan da söz edilebilir. Sözgelimi: “sebeplerini bilerek, isteyerek ve arzuyla

yaptığımız bir iş hakkında cevap vermekle sorumlu tutulmak” … “fiillerin hesabını

vermeye hazır olmak” … “vazifeden ayrılmayan şey”(Erdem, 2009, s. 88) vb.

İslam’da ahlak söz konusu olunca, ahlaki sorumluluğun olması için kimi

koşullar gerekir. Bunlar öz olarak şöyle ifade edilebilir:

Ahlaki kuralın varlığı,

Ahlaki kuralın bilinmesi,

Niyetin bulunması,

Bireyin özgür olması (Pazarlı, 1972: 123-124).

Ahlaki sorumluluğu belirleyen koşullar, herkes için, eşit derecede işlevsel

olmaz. Bu nedenle ahlaki sorumluluk, bireyin konumuna, zamana ve mekâna göre

değişir. Bu cümleden olarak, iyi ve kötü anlayışını bulandıran bir engel, bireysel

özgürlüğü ve ahlaki sorumluluğu da etkiler. Nitekim kendi kendimizin neden

olmadığı ileri sürülmek koşuluyla, bilmezlik, tutku, sarhoşluk, delilik ve zorlama

ahlaki sorumluluğu sınırlayan etkenler arasında sayılır.

İslam ahlakı açısından sorumluluğun özellikleri şu şekilde ortaya konabilir:

İslam ahlakı açısından sorumluluk kişiseldir. Bu nedenle, İslam ahlakında asli

günah yoktur ve insan, sergileyeceği bir davranış konusunda, herhangi bir

müdahale olmaksızın, onu yapmakta veya yapmamakta özgürdür.

İslam ahlakında, birey, önceden kuralı belirtilmeyen bir davranış nedeniyle

sorumlu tutulmaz. Bu cümleden olarak, “gerçekte Allah, ödevlerinden

habersiz olan toplumları helak etmeyi haksız bulduğu için, sorumluluklarını

başlatmadan önce insanlara öğretmeyi bizzat kendisine bir vazife

kılmaktadır”

İslam ahlakı açısından sorumluluk bize iki şey ilham eder: Bunlardan biri,

yapabilme duygusudur; bu güçtür. Diğeri ise boyun eğme duygusudur; bu ise

ödevdir(Draz, 1993: 72-87).

Sonuç olarak, İslam’da ahlak söz konusu olunca ahlaki yaptırım ve

sorumluluk sıradan ve gelişigüzel bir biçimde tasarımlanmış değildir. Bu çıkarım, bir

yandan yaptırım karşısında inanların bulunduğu konumun, öte yandan

Page 66: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

İslam’da Ahlakın Kaynağı, Yaptırımı ve İnsanın Doğası

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 12

sorumluluğu oluşturan niteliklerin dikkate alınması hâlinde oldukça net bir biçimde

anlaşılmaktadır.

İSLAM’DA İNSANIN DOĞASI VE ÖZGÜRLÜĞÜ

İslam’da İnsanın Doğası

Ahlaki koordinatların mutlaklığı, yalnızca Mutlakla kişisel bir ilişkiden

doğabilir. Öyleyse, genelde ahlak, özelde ise İslam’da ahlak açısından insanın

doğası ve özgürlüğü son derece önemlidir.

İslam ahlakı açısından, Kur’an-ı Kerim, insan doğasının bütünüyle kötü ve

onulmaz bir biçimde bozulmuş olduğunu kabul etmez. Aksine, bir yandan, insanın

en güzel şekilde yaratıldığını, öte yandan, güzel eylemlerde bulunmayanların

kararsız bir öze sahip olduklarını ifade eder.

Doğrusu, insan doğası açısından önem taşıyan bir husus, bir yandan insanın

kendiyle barışık olması, öte yandan ötekiyle özgürce yaşaması ise, bunu sağlayan

şey kuşkusuz ahlaktan ve ahlaklı olmaktan geçer. Yine bu cümleden olarak, eğer,

ahlak aynı zamanda “yaratılışın temel ilkesi ve düzeni” olarak görülebilirse, bu

ilkeyi ve ötekiyle özgürce yaşamayı insan doğasına yerleştiren varlık Tanrı’dır.

Gerek ahlakın gerekse ahlak felsefesinin temel sorunları, her şeyden önce

insan doğasının özellikleriyle ilgilidir. İnsan, ne mutlak anlamda özgür ne de tüm

yönleriyle kadere mahkûmdur. Aynı şekilde yaratılış itibariyle ne tamamen iyi ve

özgeci ne de tamamen kötü ve bencildir. Aksine insan, iyiye eğilimi biraz daha fazla

olmakla birlikte doğuştan hem iyiliğe hem de kötülüğe yatkın olarak, hem külli bir

kader çerçevesinde hem de yadsınamayacak özgürlük niteliklerine sahip olarak

dünyaya gelen bir varlıktır” (Yaran, 12). Bu nedenle, insanın, ahlak ve ahlaki olanla

bağlantısı yadsınamaz ve “insan; irade sahibi olduğu ve eylemlerini kendi

seçimleriyle yaptığı için ahlaki bir değerlendirmeye tabi tutulur ve ahlaklı veya

ahlaksız diye isimlendirilir”(Kılıç, 2).

Ahlak ve ahlaka dayalı bir yaşantı içinde “doğru davranış modeli”, “erdemlilik

düzeni”, “etik olanla mutlak arasındaki bağlantı”, “adil olanın tasdiki”, “adil

olmayanın üstesinden gelinme”, “kişisel dürüstlük” (Buber, 2000:119, 121, 124,

140) gibi değer, değerlendirme, tutum ve davranışlar söz konusu olunca, doğası

gereği, “insan gerçekliğin karşısında salt seyirci olarak durmaz. Yalnız seyretmekle

kalmaz, değerlendirir de; bu gerçekliği güzel ya da çirkin, iyi ya da kötü, acı ya da

tatlı, soylu ya da soysuz, kutlu ya da kutsuz … bulur.” (Bochenski, 2005: 61).

Page 67: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

İslam’da Ahlakın Kaynağı, Yaptırımı ve İnsanın Doğası

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 13

İslam’da tanrısal

iradenin varlığı, ahlak

açısından insanı

sorumsuz yapmaz.

Doğrusu; İslam’da ahlak söz konusu olunca, bir yandan, “yaratılmış varlıklar

arasında insanın özel ve şerefli bir yeri vardır” (Kılıç, 11). Öte yandan ahlak,

“doğrudan doğruya insanı konu olarak alır. İnsanı, bütün varlıkların en üstün ve

mükemmel bir yaratığı hâline getirmek ister.” (Pazarlı, 1972: 14).

İslam’da ahlakla bağlantılı olarak, “insanın ahlaken övülüp yerilmesinin

sebeplerini, insan tabiatında aramak gerekir” (Kılıç, 2). Bu türden bir çıkarımın

doğal sonucu olarak, “ahlakın konusu insanın fiil ve hareketleridir. Çünkü insan,

yaratıkların en seçkini olarak yaratılmış, akıl ve irade ile bütün canlıların en

mükemmeli ve üstünü olmak niteliğini kazanmıştır” (Pazarlı, 1972: 16). Bu nedenle

Kur’an, çeşitli biçimler altında iyilik ve kötülüğe ilişkin uygulamanın insan ruhunda

oluşturduğu etkiyi, iyi ahlakın güzellikleri ve kötü ahlakın çirkinlikleri ifadesiyle

ortaya koymuştur.

Sonuç olarak, İslam’da ahlaka yönelik tanrısal iradenin belirleyici oluşu

teolojik açıdan gerekli görülür. Ancak böylesi bir çıkarım, insanın özgür

olamayacağı anlamına gelmez. İslam ahlakında ahlaki bir çözüm konusunda,

bireysel özgürlük, tanrısal özgürlüğün yanındadır. Doğrusu, insan açısından, “ahlak,

özgürlüğün zorunlu sonucu olduğu için, her nerede özgürlük varsa, orada

kaçınılmaz olarak iyi ile kötü arasında seçim yapmak ve buna göre eylemde

bulunmak olan ahlak da vardır”(Yaran, 9).

Biraz sonra üzerinde duracağımız üzere, ahlaki alanda özgürlüğe yapılan

kesin vurgu, bireyin ahlaklı olma açısından benliğini pozitif gelişimin konusu

yapabileceğine olan inancı güçlendirmektedir.

İslam’da İnsanın Özgürlüğü

Din ve felsefe açısından insana özgü özgürlüğün, ‘zorlamanın yokluğu’,

‘tutuklu olmayan bir varlığın hâli’, ‘bir eylemde bulunma veya bulunmama gücü’

gibi farklı anlamlarda kullanıldığı görülür. Bununla birlikte, insana özgü özgürlük söz

konusu olunca, yapma ve isteme iki temel kavram olarak öne çıkar. Bu cümleden

olarak, bir açıdan, insanın istediğini yapması, yapma özgürlüğü istediğini istemesi

ise isteme özgürlüğü olarak görülür. Bir diğer açıdan ise, bir sorun olarak

özgürlüğün büyük ölçüde iki ayrı doktrini karşı karşıya getirdiği dikkat çeker:

Determinizm ve Endeterminizm. Determinizmi anlatmada güzel bir örnek, kuzular

ile kaplanlara yapılan atıftır. Bu doktrine göre, kuzu ve kaplan gibi, değişmeyen iyi

“Biz insanı en güzel biçimde yarattık.” (Tin/95: 4)

Page 68: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

İslam’da Ahlakın Kaynağı, Yaptırımı ve İnsanın Doğası

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 14

Bir seçim yapmak için

özgürsek,

yaptıklarımızdan

sorumluyuz.

Sorumluluk insana

insan olduğunu

hatırlatan önemli bir

duygudur.

insanlar ve kötü insanlar vardır ve insandan doğan bir eylem, üçgen örneğinde

olduğu gibi, mantıksal bir zorunlulukla açıklanır. Buna karşılık endeterminizme göre

amaçlı bir eyleme yönelik olarak taşıdığımız sorumluluk kesin bir şey olarak kabul

edilir ve ancak özgürlükle açıklanabilir. Bu sonuncu doktrine göre, pratik yaşamın

olağan koşulları içinde, istemek yapabilmektir.

İnsana özgü özgürlük konusunda, İslam düşüncesinde, üç farklı akımın ortaya

çıktığı görülmektedir:

Ehl-i Sünnet’in Görüşü: Bu akıma göre, iki karşıttan birinin bizim

tarafımızdan seçilebilmesi için, belirleyici bir nedenin bulunması gerekir. Bu neden

olmadığı sürece, seçilecek olan şey; proje hâlinde kalır ve asla davranışa

dökülemez.

Havarizmî ve Zemahşerî’nin Görüşü: Bu görüşe göre, iki karşıttan birini

seçmede belirleyici bir nedenin gereğinden daha çok tercihe değer bir nedenle

yetinmek öne çıkar.

Mu’tezile’nin Görüşü: Konuya bu görüş açısından bakıldığında, iki karşıttan

birini seçme konusunda özgür istencin dışında başka bir şeyin gerekmediği

öngörülür. Bu görüş yanlılarına göre, özgür istenç bir atılımdır; yabancı bir şey,

özgür istenci ne meyle zorlar, ne de ona bir şey katar.

Özgürlüğe ilişkin yukarıdaki yaklaşımlar dikkate alındığında, burada sözü

edilen özgürlük; ne insanın dilediği gibi eylemde bulunması, ne de nedenleri

olmayan salt bir seçim olarak görülür. Çünkü insana özgü mutlak özgürlük diye bir

şey söz konusu olamaz; nitekim aksi bir durum, her açıdan, ahlakın anlam ve

değerini ortadan kaldırır.

İslam ahlakı, Tanrı’yı, insan özgürlüğünü deyim yerindeyse ‘hiçe sayan’ bir

varlık olarak görmez. Nitekim Kur’an, insanın, kendi iç varlığını temizlemek ve

iyileştirmek veya karartmak ve fesada uğratmak şeklinde çift yönlü bir güce sahip

olduğunu ifade eder. Bu cümleden olarak, değer koyan bir varlık olarak Tanrı;

insanı, ahlaki olanı yaşayacak ve değerlendirebilecek güç, akıl ve bilgi ile donatmış

bir varlıktır. Dahası; Kur’an’ın bize öğrettiğine göre, insan, iyi ve kötü duygusunu

kabul etmiş bulunmaktadır. Yine bu cümleden olarak insan, İslam ahlakı açısından,

görüş keskinliği ile donatılmış ve ona, öncesinde, erdem ve erdemsizlik yolları

öğretilmiştir. Kur’an ışığında konuyu biraz daha açacak olursak, şöyle denilebilir.

İnsan:

Gelecekteki davranışlarını önceden kestiremez.

İç varlığını iyileştirme ve bozma konusunda bir güce sahiptir.

Page 69: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

İslam’da Ahlakın Kaynağı, Yaptırımı ve İnsanın Doğası

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 15

Kararlarına baskı yapacak yönlendiricilerinin güçsüzlüğünün bilincindedir.

İhtiras ve körü körüne taklide mahkûm olmadığı konusunda bilgilidir (Draz,

1993: 109-110).

Gerçi, çok sayıda faktör tarafından koşullandırılmış olmamız şüphe götürmez

bir gerçektir. Bununla birlikte, insana özgü özgürlük ile determinizm arasındaki

fark, determinizmin insan özgürlüğü ve seçimi için hiçbir alan bırakmamasıdır. Oysa

özgürlük, determinizme rağmen, yine de kendisine özgü bir alanın var olduğunu

ileri sürer. Bu cümleden olarak, özgürlük bağlamında, ahlak ile ilgili iki ayrı çıkarım

şu şekilde ortaya konabilir:

Bir seçim yapmak için özgürsek, yaptıklarımızdan sorumluyuz. Bu durumda,

suçlama ve şükretmeye ek olarak, sahip olduğumuz değerlere bağlı olarak

eylemde bulunuruz.

Eğer bir seçimde bulunmak için koşullanmışsak, yaptıklarımızda seçme

özgürlüğüne sahip değiliz demektir. Bu durumda, seçim ve değerden

esinlenerek yaptığımızı düşündüğümüz ahlaki eylemler konusunda

konuşmanın bir mantığı olduğunu söyleyemeyiz.

Sonuç olarak, gerçi kim olduğumuz, neye inandığımız, dünyayı nasıl

algıladığımız, ahlaki bir seçim yaparken bizi etkiler; ancak, insana özgü özgürlüğün

tanrısal iradenin erim alanı içinde özel bir yeri vardır. Bu nedenle İslam Ahlakı’nda

tanrısal bilgi, güç, irade, hikmet ve adalet olması gerekeni belirler ve insan, olması

gerekene ek kimi değerlendirmelerde bulunarak, belirlenen bu alan içinde özgürce

hareket eder.

Page 70: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

İslam’da Ahlakın Kaynağı, Yaptırımı ve İnsanın Doğası

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 16

Öze

t

•İslam’da ahlakının temel kaynağının Kur’an ve Hadis olduğunu söylemek, İslam ahlakını Tanrı-merkezli düşünmek demektir. Genelde bir ahlakı, özelde ise İslam ahlakını Tanrı merkezli düşünmek, Tanrı’ya yönelik güç, bilgi, irade, hikmet ve adalet gibi kimi nitelemeleri öne çıkarır.

•İslam’da ahlak dini ve felsefi bir değer taşır. Öngörülen bu değer, İslam ahlakının; yalnızca tanım ve ayrışımında görülmez, aynı zamanda, içeriğine yönelik iyi, kötü, erdem, özgürlük, yükümlülük, yaptırım, sorumluluk, amaç, davranış, vb. gibi ahlaki kavramların tartışılmasında da görülür.

•İslam’da yükümlülüğünü tanrısal güç, bilgi, irade , hikmet ve adaletten alan bir ahlak anlayışı söz konusudur. Bu tür bir yükümlülük anlayışının, sözü edilen tanrısal nitelemelerin yanında, evrensellik, sorumluluk, bilgi, bilinç, istem, güç ve amaç gibi yüksek ahlaki değerlerle de bir bütünlük arz edeceği son derece açıktır.

•İslam ahlakı açısından, ahlakı yaptırım ve sorumluluk sıradan ve gelişigüzel bir biçimde tasarımlanmış değildir. Bu çıkarım, bir yandan yaptırım karşısında inanların bulunduğu konumun, öte yandan sorumluluğu oluşturan niteliklerin dikkate alınması hâlinde oldukça net bir biçimde anlaşılmaktadır.

•İslam’da ahlaka yönelik tanrısal iradenin belirleyiciliği teolojik açıdan gerekli görülür. Ancak böylesi bir çıkarım, insanın özgür olamayacağı anlamına gelmez. İslam ahlakında ahlaki bir çözüm konusunda, bireysel özgürlük, tanrısal özgürlüğün yanında yer alır. Bu anlamda, ahlaki alanda özgürlüğe yapılan kesin vurgu, bireyin ahlaklı olma açısından benliğini pozitif gelişimin konusu yapabileceğine olan inancı güçlendirmektedir.

Page 71: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

İslam’da Ahlakın Kaynağı, Yaptırımı ve İnsanın Doğası

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 17

Tart

ışm

a • İslam'da ahlakın kaynağı, kapsamı, yaptırım, yükümlülük ve insan özgürlüğü konusunda öğrendiklerinizi düşüncelerinizi sistemde ilgili ünite başlığı altında yer alan “tartışma forumu” bölümünde paylaşabilirsiniz

Öd

ev

• İslam'da ahlakı, diğer dinlerin ahlak konusundaki görüşleriyle karşılaştırmalı bir biçimde tartışan 300 kelimelik bir ödev hazırlayınız ve bunu arkadaşlarınızla paylaşınız.

• Hazırladığınız ödevi sistemde ilgili ünite başlığı altında yer alan “ödev” bölümüne yükleyebilirsiniz.

Page 72: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

İslam’da Ahlakın Kaynağı, Yaptırımı ve İnsanın Doğası

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 18

Değerlendirme

sorularını sistemde

ilgili ünite başlığı

altında yer alan “bölüm

sonu testi” bölümünde

etkileşimli olarak

cevaplayabilirsiniz.

DEĞERLENDİRME SORULARI

1. İslam’da ahlakın temelinin İlk kaynağının Kur’an-ı Kerim olduğunu söylemek

hangi temellendirmeye işaret eder?

a) Kozmolojik temellendirme

b)Antropolojik temellendirme

c)Teolojik temellendirme

d) Emprik temellendirme

e) Hiçbiri

2. Ahlaki açıdan bir seçimde bulunurken en çok bizi ne etkiler?

a) Kim olduğumuz,

b) Neye inandığımız

c) Dünyayı nasıl algıladığımız

d) Ne tür bir iradeye sahip olduğumuz

e) Ne ölçüde bilgili olduğumuz

3. İslam ahlakı açısından sorumluluk bize ne yüklemez?

a) Özgür irade bilinci

b) Yapabilme gücü

c) Boyun eğme

d) Vicdan azabı

e) Asli günah duygusu

4. Ahlak felsefesi açısından iyi ile kötü arasındaki ayırımı Aşkın olana bağlama

girişimi ne ifade eder?

a) Özgür iradenin yansımasını

b) Ahlakta sorumluluğun önemi

c) Vicdan azabının gücünü

d) Ahlakı temellendirmeyi

e) Hiçbiri

Page 73: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

İslam’da Ahlakın Kaynağı, Yaptırımı ve İnsanın Doğası

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 19

5. Aşağıdaki hangisi İslam ahlakı açısından sorumluluğu gerekli kılar?

a) Ahlaki kuralın varlığı,

b) Ahlaki kuralın bilinmesi,

c) Niyetin bulunması,

d) Bireyin özgür olması

e) Hepsi

Cevap Anahtarı

1.c 2.d 3.e 4.d 5.e

YARARLANILAN VE BAŞVURULABİLECEK DİĞER

KAYNAKLAR

İbn Hanbel, Müsned, İstanbul, 1982.

Akseki, Ahmet Hamdi, Ahlak İlmi ve İslam Ahlakı: Ahlak Dersleri, Nur Yayınları,

Ankara, trs.

Babanzade Ahmet Naim, İslam Ahlakının Esasları, Notlarla Sadeleştiren: Recep

Kılıç, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara, 1995.

Buber, Martin, Tanrı Tutulması, çev.: Abdüllatif Tüzer, Lotus Yayınevi, Ankara,

2000.

Bochenski, J. M., Felsefece Düşünmenin Yolları, çev.: Kurtuluş Dinçer, Bilim ve

Sanat Yayınları, Ankara, 2005.

Bolay, Süleyman Hayri, Felsefeye Giriş, Akçağ Yayınları, Ankara, 2004.

Bulaç, Ali, Bilgi Neyi Bilmektir, Bakış Yayınları, İstanbul, 2003.

Cevizci, Ahmet, Etiğe Giriş, Paradigma Yayınları, İstanbul, 2002.

Comte-Sponville, André, Felsefeyi Takdimimdir, çev.: S. Seza Yılancıoğlu, Altın

Kitaplar, İstanbul, 2006.

Cook, David, Filozoflar ve İnanç, çev.: Leyla Güleç, Haberci, İstanbul, 2004.

Çağrıcı, Mustafa, “Ahlak”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, C, 2, İstanbul,

1989.

Page 74: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

İslam’da Ahlakın Kaynağı, Yaptırımı ve İnsanın Doğası

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 20

Çağrıcı, Mustafa, Anahatlarıyla İslam Ahlakı, Ensar Neşriyat, İstanbul, 2006.

Draz, M. A., Kur’an Ahlakı, çev.: Emrullah Yüksel – Ünver Günay, İz yayıncılık,

İstanbul, 1993.

Erdem, Hüsameddin, Ahlak Felsefesi, Hü-er Yayınları, Konya, 2009.

Erdem, Hüsameddin, Son Devir Osmanlı Düşüncesinde Ahlak, Sebat Ofset

Matbaacılık, Konya, 1996.

Heineman, Fritz, “Etik”, Günümüzde Felsefe Akımları, der. ve çev.: Doğan Özlem,

İnkılap Kitabevi, İstanbul, 1997.

Kılıç, Recep, Ayet ve Hadislerin Işığında İnsan ve Ahlak, Türkiye Diyanet Vakfı

Yayınları, Ankara, 1995.

Kılıç, Recep, Ahlakın Dini Temeli, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara, 1992.

Kur’an-ı Kerim, (Süleyman Ateş çevirisi)

Mevlana, Hz. Mevlana’nın Rubaileri. çev.: Şefik Can, C. II, Ankara: Kültür Bakanlığı

Yayınları, 1991.

Öner, Necati, İnsan Hürriyeti, Selçuk Yayınları, Ankara, 1982.

Pazarlı, Osman, İslamda Ahlak, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1972.

Muhammed Ali Sadat, İslam Ahlakı, çev.: Cemil Sönmez, Bilge Adamlar, Van, 2009.

Thompson, Mel, Kendi Kendinize Felsefe Öğrenin, çev.: Meliha Tekin, Pegasus

Yayınları, İstanbul, 2008.

Yaran, Cafer S., Ahlak ve Etik, Rağbet Yayınları, İstanbul, 2010

Yaran, Cafer S., İslam Ahlak Felsefesine Giriş, Değerler Eğitimi Merkezi Yayınları,

İstanbul, 2011.

Yasa, Metin, “Bir Modern Ahlak Sorunu Olarak Ekolojik Sorumluluk ve Doğal

Çevreyi Anlama ve Korumada İnsana Düşen Yükümlülük”, Selçuk Üniversitesi

İlahiyat Fakültesi’nin düzenlediği Modern Çağda Ahlak Sempozyumu (7-8 Mayıs),

Konya, 2010. (Sunulmuş ve yayına hazır bildiri).

Yasa, Metin, İbn Arabi’de Tanrı Merkezli Bütünü Anlamaya Yönelik Bir Metot

Olarak Paradoksal Konuşmak, Elis Yayınları, Ankara, 2007.

Page 75: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

İÇİN

DEK

İLER

• Dinî ahlaka göre İslam ahlak esasları

• Allah’a iman ve kulluk

• Allah ve Peygamber sevgisi

• Allah’ın nimetlerine karşı şükür ve kanaat

• Allah'a tevekkül ve kazaya rıza göstermek

• Korku ve ümitle Allah’a yalvarma ve bağlanma

HED

EFLE

R

• Bu üniteyi çalıştıktan sonra;

• Dinî ahlakın ne olduğunu kavrayabilecek

• Dinî ahlaka göre İslam ahlakının esaslarını anlayabilecek

• İslam’daki temel ahlak kurallarını değerlendirebileceksiniz.

ÜNİTE

4

DİNÎ AHLAK VE DİNÎ AHLAKA GÖRE İSLAM AHLAK ESASLARI

İSLAM AHLAK ESASLARI

Page 76: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

Dinî Ahlak ve Dinî Ahlaka Göre İslam Ahlak Esasları

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 2

GİRİŞ

Düşünce tarihinde ahlakın otonomluğu, dinden bağımsızlığı bazı düşünürler

tarafından tartışılmakla birlikte, ahlakın kaynağında dinin olduğu genel kabul

görmektedir. Ahlakın kaynağında dinin olduğu anlayışına, dinî ahlak adı

verilmektedir. Dinî ahlakta, ahlaki değer olan iyiyle kötünün tayini, ilahî otoriteye

bırakılmıştır.

DİNÎ AHLAKA GÖRE İSLAM AHLAK ESASLARI

İlâhiyatçı ahlak olarak da adlandırılan dinî ahlak, ahlaki ilkelerin tabiatüstü

bir güçten kaynaklandığını ifade etmektedir. Burada ahlaki ilkeler, Allah’ın ya da

O’nun seçmiş olduğu elçinin emirleri olarak karşımıza çıkmaktadır. Dinî ahlakta

ahlaki değer olan iyiyle kötünün tayini, ilahî otoriteye bırakılmıştır. Buna göre iyi

Allah’ın emrettiği, kötü ise yasakladığı şeydir. Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslam’ın

yasak ve emirleri ilahî otoriteye bağlı kılınmıştır. Bütün bu dinlerin sunmuş

oldukları emir ve yasaklar, genel olarak dinî ahlak kavramı altında ifade edilir. Biz

burada bu kısa bilgiyi verdikten sonra, İslam ahlakının esaslarına geçebiliriz.

İslam ahlakı ya da dinî ahlak, ahlakla ilgili her türlü bilginin kaynağında

öncelikle Kur’an olmak üzere, Kur’an ve Sünnete yer veren ve model alınacak en

ahlaklı insan örneği olarak da hiç kuşkusuz Hz. Peygamber’i gören bir İslam ahlak

anlayışı ya da kuramıdır. İslam ahlakı, bazı kaynaklarda gelenekçi ahlak ya da dinî

ahlak başlığı altında değerlendirilmiştir. Şunu özellikle vurgulamak gerekir ki, İslam

ahlakının gelenekçi ahlak başlığı altında değerlendirilmesinin nedeni, bu ahlakın

kaynağında Kur’an ve Sünnetin olmasıdır. Nitekim ahlaki konulara bakışta, İslam’ın

ilk devrindeki tavrı korunarak, o zaman olduğu gibi, Kitap ve Sünneti ahlakın temeli

ve mutlak kaynağı kabul eden, bu kaynakların ortaya koyduğu ahlakı, her türlü

beşerî ahlak görüşlerinin üstünde tutan çalışmalar karşımıza çıkmaktadır. Daha çok

hadisçiler ve fıkıhçılar tarafından tertip veya telif edilen bu tür eserlerde, Kur’an-ı

Kerîm ve hadislerde yer alan ahlak kaide ve kanunları tartışmasız bir şekilde

benimsenerek, işlenen konularla ilgili ayet ve hadislerden bolca örnekler verilir.

Ortaya konulan fikirler dinî nasların yorumu doğrultusundadır. Bu çalışmalar, yeni

bir ahlak kuramı ortaya koymaktan ziyade, sıradan bir insanın ahlaki durumunu ve

kabiliyetlerini birinci derecede göz önüne almaktadırlar. Yine bunlar, İslam

ahlakının ameli hükümlerini ve bu hükümlerin dayandığı dinî ilkeleri içermektedir.

(Çağrıcı, 1991: 65) Buraya kadar verdiğimiz bilgiler gösteriyor ki, geleneksel ahlak

dediğimiz şey, İslam’ın temel kaynaklarını referans alarak oluşturulan ahlaktır. Bu

anlamda onu, İslam ahlakıyla aynı göstermek yanlış olmaz.

Page 77: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

Dinî Ahlak ve Dinî Ahlaka Göre İslam Ahlak Esasları

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 3

Ahlaki kötülüklerden korunmak, ahlaki faziletlerle bezenebilmek için Kitap ve

Sünnetten başka ilim ve feyiz kaynağına ihtiyaç duymamış olan Müslümanlar,

seçkin Ashap ile Tabiinden başka rehber ve modellere de önem vermemişlerdir.

(Ahmed Naim, 1995: XXX)

Şunu özellikle vurgulamak gerekir ki, İslam ahlakının Kitap ve Sünnet ile

temellendirilmiş olması, ahlaki alanda aklın önemini kesinlikle azaltmadığı gibi,

İslam dininde ahlaki görevlerle ilgili buyrukların oldukça çok olması da, yine İslam

ahlakına akli niteliğinden bir şey kaybettirmez. İnsanın, kendi dışındaki bir otorite

tarafından belirlenmiş olan bu ahlak buyruklarına itaat etmesi, yine ahlaki görev

tasavvurunu akıldan alması anlamına gelmektedir. Çünkü insanın Müslüman olup

iman etmesi, akli delillendirme sonucunda ortaya çıkmıştır. Bu anlamda dini kabul

eden Müslüman için ahlak buyruklarının dinden kaynaklanması, onların aynı

zamanda rasyonel temelli olduğunun da bir göstergesidir. Çünkü daha başlangıçta

dinin kabulü, akli istidlal ile gerçekleşmiştir. Bunları ifade ederken, ahlakın akıldan

kaynaklandığını söylemiyoruz. Söylediğimiz şey, Kur’an ve Sünnet kaynaklı ahlak

ilkelerinin akla uygunluğudur. (Ahmed Naim, 1995: XXX)

İslam’a inanmış bir insan, bu iman ile birlikte mantıken başka birtakım temel

ilkeleri de kabul etmiş olacaktır. Bu kabulün, birtakım bilgileri de beraberinde

getireceği bir gerçektir. Bu bilgilerin en önemlilerini şu şekilde sıralayabiliriz:

Akli delillendirme sonucunda İslam dinine inanmış olan her insan, aynı

zamanda iman ettiği Yüce Allah’ın kâinatın yaratıcısı olduğunu da bilir.

İnsani yaratılışın her türlü inceliklerini bilen Yüce Allah’ın, insan için gerekli

olan terbiyenin nasıl olması gerektiğini de insandan daha iyi bileceğini de

bilir.

Yaratılmış varlık dünyasından hiçbir şeye muhtaç olmayan Yüce Yaratıcının

emirlerinin daima iyilikle ilgili, yasaklarının da daima kötülükle ilgili olduğunu

bilir. (Ahmed Naim, 1995: XXXIII)

Bütün bu bilgiler ışığında denilebilir ki, Allah’ın peygamberler gönderip, onlar

aracılığıyla emir ve yasaklarını bildirmesi, akıl için bir kolaylaştırma olacak ve insanı

rahatlatma kabilinden bir yardım ve irşat anlamına gelecektir.

İslam ahlakı Asr-ı Saadet’te tedvin edilmiş bir durumda değildi. Kur’an ve

hadislerdeki ahlak ilkeleri Sahabe tarafından kendi anlayış ve yaşayışlarına göre

uygulanırdı. Eğer bir problem çıkarsa, bu problemler de Hz. Peygamber tarafından

çözülürdü. Hz. Peygamber’in vefatından sonra ise, Kur’an ve Sünnetten hareketle

İslam’ın ahlak esasları belli eserlerle ortaya konulmaya başlandı. Başta Kütüb-ü

Sitte olmak üzere hemen bütün hadis mecmualarının bazı bölümleri özellikle

ahlakla ilgili hadisleri içermektedir. Örneğin Sahih-i Buhâri’de “Kitâbu’l-edeb”,

Page 78: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

Dinî Ahlak ve Dinî Ahlaka Göre İslam Ahlak Esasları

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 4

Sahih-i Müslim’de “Kitâbu’l-birr” ve “Kitâbu’l-edeb” tamamen ahlaki hadisleri

içermektedir. Hadis mecmualarının bu bölümlerinde ahlaki hadisler “bab”lara

ayrılmış olup, bu hadisler üzerinde eser sahiplerinin herhangi bir şahsi yorum ve

açıklamasına rastlanmaz. Ancak daha sonraki kuşaklar, bu eserler üzerine birtakım

şerhler yaparak, yorum ve açıklamalara gitmişlerdir.

Fıkıh kitaplarına baktığımızda, bu kitaplar, Kur’an ve hadislerde geçen ahlaki

esasları bünyelerine alarak bir ahlak sistemi ortaya koyduklarını görürüz. Bu

kitaplarda, ibadet ve hukuka dair konular yanında, bunlarla yakın ilişkisi bulunan

bazı ameli ahlak konularına da yer verilmiştir. Nitekim “furû-u fıkh” alanındaki

kitaplarda yer alan temizlik, niyet ve ihlâs, anlaşmalarda ahde vefa, zekât ve

sadaka, beşerî münasebetlerde adalet ve ihsan gibi fazilet ve iyilikler; diğer yandan

içki, kumar, zina, faiz, ihtikâr, rüşvet, gasp gibi ahlaki fenalıklar; ailevi ve toplumsal

haklar ve sorumluluklar geniş bir şekilde işlenmektedir. (Çağrıcı, 1991: 65-66)

Biz burada, İslami ilimlerle uğraşan bazı âlimlerin Kur’an ve Sünnetten

hareketle ortaya koydukları İslam ahlak esaslarıyla ilgili yazmış oldukları bazı

eserlerden kısaca bahsetmenin yararlı olacağına inanıyoruz.

İmam-ı Buhârî (ö.256/870)’nin el- Edebü’l-müfred’i: Buhâri, bu eserinde

yalnızca ahlak ve adaba dair hadisleri ve haberleri bir araya getirmiştir. Bu eser,

geleneksel ya da dinî ahlakın ilk örneklerinden birisidir.

İmam Mâverdî (ö.450/1058)’nin Edebü’d-dünya ve’d-din’i: Bu eserinde

Mâverdi, kendi görüşlerini ayet ve hadislere dayandırmaya özellikle dikkat

etmekte, İslami espriye sadık kalmak şartıyla Arap edebiyatından şiir ve hikmetli

sözleri bolca nakletmektedir. Birinci bölümde, aklın mahiyeti ve değeri, nefsin kötü

isteklerine uymanın zararları konu edilmektedir. İkici bölümde işlenen konu ise,

ilim ahlakıdır. İlke olarak ilimlerin hepsinin değerli olduğu kanaatinde olan

Mâverdi, buna rağmen en değerli ilmin din ilmi olduğunu vurgulamaktadır. Onun

din ilminden kastı, insanın dinî, ahlaki ve hukuki yükümlülüklerini belirleyen

disiplinlerin bütünüdür. Üçüncü bölümde, İslam’da dinin edebi konu edilmektedir.

Burada dinî ve ahlaki yükümlülükler, ibadetlerin hikmetleri, insanı, görevlerini

yapmaktan alıkoyan olumsuz nedenler geniş bir şekilde incelenmektedir. Dördüncü

bölümün konusunu ise, İslam’da dünya edebi oluşturmaktadır. Burada insanın

sosyal bir varlık olduğu görüşünden hareketle, sosyal ahlak ele alınmakta ve sosyal

hayatı iyileştirmenin, mutlu bir dünya düzeni kurmanın ahlaki ve iktisadî şartları ele

alınmaktadır. Beşinci bölüme gelince, burada İslam’da nefsin edebi üzerinde

durulduğu görülmektedir. Bir tür ahlak pedagojisi olan bu bölümde, ahlaki eğitimin

zorunluluğu vurgulanmakta, belli başlı ahlaki erdemlerle, bunları kazanmanın

yolları; ahlaki erdemsizlikler ve bunlardan da uzak durmanın çareleri ortaya

konulmuştur.

Page 79: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

Dinî Ahlak ve Dinî Ahlaka Göre İslam Ahlak Esasları

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 5

İbn Hazm (ö.456/1064)’ın İlmu’l-ahlak’ı: İbn Hazm bu eserinde, erdem ve

erdemsizliklerin tanımlarını yapmakta, mutlu insanı kendisini erdemlere alıştıran,

mutsuz insanı ise erdemsizliklere bulaşmış ve bundan hoşlanmayan insan şeklinde

tanımlamaktadır. Ona göre, ahlaki güzellikler ve erdemlerle bezenmek isteyen bir

kimsenin Hz. Peygamber’in örnek ahlakını kendisine rehber edinmesi gerekir.

Çünkü Resulullah’ın ahlakı, Allah tarafından övülmüştür. O bütün hayırlarda en

önde olan insandır. Tüm erdemler en mükemmel şekliyle onda toplanmış olup, o

her türlü kusurdan arındırılmıştır.

Gazâlî (ö.505/1111)’nin Kimya-ı Saâdet’i: Gazâlî, bu eserinde, Allah’ı bilenin

kendisini bileceğini ve eylemlerini buna göre yapacağını vurgulamaktadır. Komşu,

akraba, ana-baba ve çocuk haklarının ayrıntılı olarak işlendiği bu kitabın “Helak

Ediciler” bölümünde, nefsin riyazeti çeşitli şekillerde ele alınmaktadır. Son bölüm

olan “Kurtarıcılar”da ise, büyük ve küçük günahlar ve tövbe konusu işlenmektedir.

M. Abdullah Draz (ö.1958)’ın Kur’an Ahlakı: Bu eserin birinci kısımda, ahlak

nazariyesi işlenmektedir. Ahlaki yükümlülüklerin kaynakları, ahlaki yükümlülüğün

özellikleri, ahlaki müeyyide, niyet ve ahlaki fiilin tabiatı, kötü niyetler, gayret vb.

konular tafsilatlı olarak ele alınmaktadır. İkinci kısımda ise, ferdi ahlak, aile ahlakı,

sosyal ahlak, devlet ahlakı ve dinî ahlak ortaya konulmaktadır.

Abdurrahman Azzam’ın Resul-i Ekrem’in Örnek Ahlakı ve Kahramanlığı: Bu

eserde, hak davasında sebat; şecaat ve cesaret; sözünde durma, az ile yetinme,

tevazu ve hoşgörü, ibadet, bağışlama, merhamet ve iyilikseverlik, siyaset ve

idaredeki üstün başarı ve vicdan hürriyeti ele alınmaktadır.

Babanzâde Ahmed Naim (ö.1934)’in İslam Ahlakının Esasları: Bu eserde,

güzel ahlakın İslam’daki önemi, iman ile güzel ahlak arasındaki yakın ilişkiyi

açıklayan dinî ve akli deliller, insan hürriyeti ve sorumluluğuna işaret eden ayet ve

hadisler, iyi ve kötü işin karşılığı gibi konular işlenmektedir.

Mustafa Çağrıcı’nın Ana hatlarıyla İslam Ahlakı: Bu eserde de, ahlakın tarifi

ve mahiyeti, İslam ve İslam ahlakı, İslam ahlakının doğuşu ve gelişmesi, İslam’ın

belli başlı ahlak problemlerine bakışı, İslam ahlakının ameli ve tatbikî cephesi gibi

konular ayrıntılı olarak işlenmektedir.

Macid Fahri’nin İslam Ahlak Teorileri: Bu eserde, Kur’ani ahlak ilkeleri çeşitli

başlıklar altında değerlendirilmekte, kelami ahlak ve felsefi ahlak örnekleriyle

ortaya konulmakta, kitabın son bölümünde ise, dinî ahlak, İslam düşünürlerinin

görüşlerinden hareketle çeşitli şekillerde ele alınmaktadır.

Hüsameddin Erdem’in Ahlak Felsefesi: Erdem, bu eserinde, ahlak ve ahlak

felsefesinin ne olduğuyla ilgili genel bilgiler ortaya koymakta, ahlak felsefesinin

problemlerini, ahlaki değerler, ahlaki yargı, ahlak fiilinin menşei, ahlaki vazifeler vb.

Page 80: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

Dinî Ahlak ve Dinî Ahlaka Göre İslam Ahlak Esasları

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 6

İmanın hakikati ve

özü, kalbin

tasdikidir.

başlıklar altında değerlendirmektedir. Uygulamalı ahlak adı altında da ferdi ahlakı,

toplumsal ahlakı ve devlet ahlakını ayrıntılı olarak işlemektedir.

Cafer Sadık Yaran’ın İslam’da Ahlakın Şartı Kaç: Bu eserde ise, çağdaş küresel

sorunlar ve ahlak, İslam ahlakındaki temel erdemler, temel erdemler açısından

İslam ahlakının türleri, temel İslami erdemlerin belirlenmesinin yararları ve yolları

işlenmektedir.

Burada zikrettiğimiz ve zikredemediğimiz İslam ahlakıyla ilgili tüm eserlere

baktığımızda, bunların İslam’ın ahlak esaslarını özetle şu başlıklar altında

değerlendirdiklerini görmek mümkündür: Allah’a iman ve kulluk, Allah ve

Resulü’nü sevmek, Allah’ın nimetlerine şükür ve kanaat, tevekkül ve kazaya rıza,

korku ve ümitle Allah’a yalvarma ve bağlanma. Şimdi bunları ayrıntılı olarak ele

almaya çalışalım:

ALLAH’A İMAN VE KULLUK

İman, Allah’ın tevhit ve sıfatlarını, bütün peygamberlerini ve bilhassa

Peygamber’imizinsav peygamberliğini ve getirdikleri hükümlerin hakikatini tasdikten

ibarettir. Buna göre imanın hakikati ve özü, kalbin tasdikidir.

Müslümanlığın birinci temeli, Allah’a imandır. Allah’ı bilmek ve O’na iman

etmek, her mükellef üzerine farzdır. Bu bilginin doğru yolu, sahih düşünmedir. Yani

bütün âlemi ibret gözüyle seyretme ve bunlarda cereyan eden terbiye ve tekâmül

nizamının cereyan şeklini tefekkür ederek, Allah’ın varlığını ve birliğini anlamak ve

tasdik etmektir. Çünkü kâinat ve onun her zerresinde cereyan eden her şey,

Allah’ın vahdaniyetini dile getirir.

Allah’ın varlığı ve birliği, âlemin her kısmında ve her zerrede bu derece açık

olarak okunduğu içindir ki, birçok âlim ve filozof, bunu ispat için delile lüzum

olmadığını, bunun apaçık ve her insanda fıtri olduğunu söylemişlerdir. Yani yüce bir

varlığa bağlanmak, inanmak, insanın yaratılışından, tabiatından doğan bir ihtiyaçtır.

Kâinattaki bütün varlıklardan üstün olmasına rağmen insan, kendisinde hissettiği

aczi, yüce, sonsuz ve kâmil bir varlığa bağlanmakla telafi etmektedir.

İnsan, Allah’ın varlığını anlamak, O’nu isimleriyle ve sıfatlarıyla tanımak ve o

suretle iman etmekle mükelleftir. Buna göre Allah’a iman etmek demek, O’na

mahsus ve vacip olan yüksek sıfatları, O’nun hakkında caiz veya mümteni olan

şeyleri bilip öylece tasdik etmek demektir. İnsanın üzerine farz olan da budur. Farz

olan bu görevi yerine getiren insan, yukarıda da ifade ettiğimiz gibi, kendi fıtratında

var olan inanma arzusunu doğru bir şekilde yerine getirmiş olur. Allah’a

inanmayanların, uydurdukları tanrılara, hurafelere, ideolojilere, sistemlere ve

Page 81: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

Dinî Ahlak ve Dinî Ahlaka Göre İslam Ahlak Esasları

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 7

şahıslara bağlı olmaları, onlara inanmaları, insanların bir şeye inanmak ihtiyacının

vazgeçilmez olduğunu açıkça göstermektedir. Bunun içindir ki, büyük İslam

ahlakçıları, Allah’a iman ve O’na kulluk üzerinde durmuşlar, Allah’a karşı

vazifelerimizi de, Allah’ı bilmek ve Allah’a ibadet diye iki kısma ayırmışlardır. Allah’ı

bilmek demek, Allah’ın zat ve sıfatlarını, büyüklük ve üstün kudretini bilmek, bütün

varlığı yaratan, onların rızkını veren, onları yaşatan ve öldürenin ancak Allah

olduğunu idrak etmektir. (Erdem, 2003: 129)

İnsan bu şekilde Allah’ın varlığına iman edince, Allah’a karşı sorumluluğunun

olduğunun da farkına varacaktır. Buna da kulluk bilinci denir. Kul olduğunun

bilincine varan insan, Allah’ın kendisinden istediği şeyi yerine getirecektir. Bu

anlamda insanın birinci görevi, öncelikle Allah’a itaat, sonra da sırasıyla

peygamberlere, anne-babaya, yöneticilere ve büyüklerimize itaattir. Dolayısıyla

Allah’ı tanıyıp O’nun emirlerini bilen bir insanın, ahlaksız bir hayat yaşaması

mümkün değildir. Çünkü her ahlak kanunu, bizi bir vazifeyle mükellef kılar. Bir

mükellefin bu vazifeden dolayı sorumlu tutulmaması halinde, ahlak kanunu bütün

gücünü ve önemini kaybedecektir. Allah’ı tanıyıp, emirlerini yerine getiren insan,

bundan dolayı kendisine mükâfat ve ceza verileceğini bildiği için düzenli bir hayat

yaşama gayreti içerisinde olacaktır.

İnsanlık tarihine baktığımızda, insan aklının kendisine sorumluluk

yüklemeyen ahlak anlayışlarını reddettiğini görebiliriz. Bunun içindir ki diğer bütün

ilahî dinler gibi İslam dini de bütün insanların sorumluluğa tabi olduklarını

belirtmiş, bu hususta peygamberleri de sorumluluktan beri kılmamıştır. İnsanın

Allah’a karşı vazifesinin olması, onun bir sorumluluk varlığı olduğu sonucunu

doğurur. (Çağrıcı, 1991: 138) Kur’an-ı Kerîm bu hususu şöyle ifade eder:

İnsan muhakkak ki, yapacağı bütün işlerinde inancının tesiri altındadır. İnanç

ve İslam’ın esası sayılan tevhit, insan hayatının bütün yönlerinin Allah’ın kudret

elinde olduğunu bilip, O’nu, bütün âlemin sahibi olarak tanımasıdır. Allah’a itaat ve

saygıdan kaçmak, O’nun zat ve sıfatlarına, hukuki tasarruflarına ortak koşmak ise

tam anlamıyla nankörlüktür. Kur’an, Allah’a iman ve itaat edenin kalbini hidayete

ve doğru yola ulaştıracağını ifade etmektedir. Nitekim Teğâbûn suresinde şöyle

buyurulmaktadır:

Siz boş yere yaratıldığınızı ve bizim huzurumuza dönmeyeceğinizi mi sandınız?”

(Mü’minûn/23:115).

“İnsanlar imtihana çekilmeden, iman ettik, demekle bırakılacaklarını mı

sandılar?” (Ankebût/29:2)

Page 82: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

Dinî Ahlak ve Dinî Ahlaka Göre İslam Ahlak Esasları

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 8

Bu ayette görüldüğü gibi, Allah’ın ilmi, iradesi ve takdiri olmadan insana

hiçbir musibet gelmeyecektir. Fakirlik, hastalık, ölüm ve üzüntü gibi sıkıntıların

Allah’ın takdiriyle olduğuna inanan kimse, bu kötülüklerden sarsılmadan kurtulur.

Çünkü onun kalbi, sabır ve metanetle ferahlamaktadır. Hac suresinde ise şöyle

buyurulmaktadır:

Allah’a karşı iman vazifemizden sonra gelen diğer vazifelerimiz de,

ibadetlerimizdir. Allah’a iman eden bir insan, kulluk bilinciyle O’nun kendisine

verdiği nimetlere şükreder ve O’na karşı ibadetlerini yerine getirir. Din ile ahlak

arasında sıkı bir ilişkinin bulunduğu bilinen bir gerçektir. Bu nedenle Allah’a karşı

bir ibadet ve şükür vazifesi olduğunu bilmeyen kişinin, ahlaki erdemler sergilemesi

oldukça zordur. Çünkü İslam inancına göre insan, Allah’a ibadet etmek amacıyla

yaratılmıştır. (Erdem, 2003: 129) Kur’an-ı Kerîm, bunu şu ayetle net bir şekilde

ortaya koymuş, insanın her işe kabiliyetli olmasıyla birlikte asıl maksadının, Hakk’a

ibadet etmek olduğunu beyan etmiştir:

Şunu ifade etmek gerekir ki, kulluk, yalnızca düşünce ve sözlerle ortaya

konulamaz. Bu yüzden Mevlânâ, ibadetlerin, insanın Allah’a inancı, sevgisi

konusunda birer şahit olduğunu dile getirmektedir.

Mevlânâ’ya göre sevgi, fikir ve manadan ibaret olsaydı, bize oruç ve namaz

lüzumlu olmazdı. Bu yüzden bağlılık ve sevgiden bir eser olsun diye dostlar

birbirine hediye verirler. O hediyeler, bağlılığın ve sevginin şahitleridir. İşte bütün

ibadetler, Allah’a itikat için birer şahit durumundadırlar. (Yeniterzi, 1997: 70)

İbadetlerin insanın iman ve takvası üzerindeki tesirleri büyüktür. Bu yüzden

İslam ahlakçıları, amelsiz itikadı ışıksız fenere benzetirler. Işık vermeyen bir fener

ise, faydasız olduğundan, makbul de değildir. Buna göre dinî emirlere uymayan bir

müminin değeri yoktur.

İbadetler, sevap ve mükâfatın dışında kalp ve vicdanın temizlenmesi

hususunda büyük yararlar sağlar. Bu yararların başında ise, insanın yasaklardan

uzaklaşması, kötülüklerden temizlenmesi ve korunması gelmektedir. Nitekim Hz.

“Bir de, kendilerine ilim verilenler, eziyetin dengi ile karşılık verir de, bundan

sonra kendisine yine bir tecavüz ve zulüm vaki olursa, emin olmalıdır ki, Allah

ona mutlaka yardım edecektir. Hakikaten Allah, çok bağışlayıcı ve mağfiret

edicidir.” (Hac/22: 54)

“Ben cinleri de insanları da ancak bana ibadet etsinler diye yarattım”

(Zâriyât/51:56)

“Allah’ın izni olmaksızın hiçbir musibet isabet etmez. Kim Allah’a inanırsa,

Allah onun kalbini doğruya götürür. Allah her şeyi bilendir.” (Teğâbûn/64:11)

Page 83: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

Dinî Ahlak ve Dinî Ahlaka Göre İslam Ahlak Esasları

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 9

Sevgi, hayatın aslı ve

özüdür.

Peygamber, namaz ve oruç ibadetinin, insanları kötülüklerden koruyacağını

belirtmektedir. (Erdem, 2003: 130) Kur’an-ı Kerîm, namazın, ahlakı yükseltmek ve

kalbi temizlemek noktasından taşıdığı değeri en mükemmel şekilde şöyle ortaya

koymaktadır:

Allah, kullarına yakın olduğunu, kendisine dua edenin duasını kabul

edeceğini ve doğruya ulaşmaları için kendisine inanıp güvenmelerini

emretmektedir.

Allah, kullarına umut aşılamakta, onları Allah’a sığınmaya davet etmektedir.

Hz. Peygamber, “Asıl ibadet duadır, Rabbiniz, Bana dua edin dileğinizi vereyim,

dedi” buyurmuştur. Hz. Peygamber’in duaları, İslam’da ibadetin anlamını ortaya

koyduğu gibi, İslami öğretilerdeki ahlak unsurunun güzelliğini de ortaya

koymaktadır.

Bütün ibadetler, Allah yolunda nefsi terbiye etmek için birer araçtır. Yaratan

ile yaratılanlar arasında sürekli bir ilişkinin var olduğunu göz önünde

bulundurduğumuzda, yaratılan varlıkların en üstünü olan insanın, Yaratana

ulaşmak için insanlığa hizmet etmesi de bir ibadet olarak sayılmıştır. Nitekim

Türkçede güzel bir söz vardır: “Halka hizmet, Hakk’a hizmettir.”

Mâverdî, Edebü’d-dünya ve’d-din adlı eserinde, insanın hayatını düzenleyen

üç şeyden bahsetmektedir. Bunlar: Beşerî ihtiyacı karşılayan madde, doğru yola

sevk olunduğunda itaat eden, günahtan men olunduğunda neticeyi kabul eden

itaatli nefis, kalplerin meylini üzerine toplayan, fenalıkları def eden sevgi. (Mâverdî,

1998: 221)

ALLAH VE PEYGAMBER SEVGİSİ

Sevgi, insana etki eden, acısını tatlıya, hastalığını şifaya, derdini devaya,

sıkıntısını nimete, kahrını rahmete dönüştüren bir duygudur. Her türlü kemale

erişmenin kaynağında sevginin olduğunu görmek mümkündür. Çünkü sevgi,

hayatın aslı ve özüdür. Sevgi hayatın ve varlığın aslı olduğuna göre, sevginin en ileri

noktası olan Allah ve Peygamber sevgisi, her şeyin üzerinde bir değere sahiptir.

Allah sevgisi kavramı, iki anlamı ifade etmektedir. Bunlardan birincisi, insanın

Allah’ı sevmesi; ikincisi ise, Allah’ın insanı sevmesidir. Kur’an’da her iki sevgiden de

söz edilmiştir. Bilindiği gibi Allah’ın güzel isimlerinden biri olan Vedûd ismi de her

“Sana vahyedilen kitabı oku ve namazı kıl. Muhakkak ki namaz, hayâsızlıktan ve

kötülükten alıkoyar. Allah’ı anmak, elbette en büyük ibadettir. Allah,

yaptıklarınızı bilir.” (Ankebût/29:45)

Page 84: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

Dinî Ahlak ve Dinî Ahlaka Göre İslam Ahlak Esasları

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 10

iki anlamı içermektedir. İnsanın Allah’ı sevmesi, iki şekilde tezahür etmektedir:

Allah’ı sevmek ve Allah için sevmek. Allah’ı sevmek, insanın Allah’ı, O’nun

Kur’an’da kendisini tanıttığı nitelikleriyle tanıması, O’na ve Peygamber’i vasıtasıyla

bildirdiği hak dine iman etmesi, emir ve yasaklarına uyması, kaza ve kaderine ve

O’ndan gelene razı olması, O’nun iradesi doğrultusunda hareket etmesidir.

(Karagöz, 2009: 12; Erdem, 2003: 131)

Kur’an’da, insanın Allah’ı sevmesinin göstergesi olarak Peygamber’e itaat

ifade edilmiştir. Nitekim Kur’an’da şöyle buyurulmaktadır:

Peygamber’e itaat, onun tebliğ ettiği İslam dinini kabul edip ilkelerini, hüküm

ve tavsiyelerini uygulamak, onu rehber, örnek ve önder edinmektir. Yukarıdaki

ayette ifade edildiği gibi Peygamber’e itaat, Allah sevgisinin ayrılmaz bir parçası

olarak zikredilmiş, dolayısıyla Peygamber’in gösterdiği yolu gönülden

benimsemeyen kişinin Allah’ı sevdiğini iddia edemeyeceği belirtilmiştir.

Allah sevgisinde, Peygamber’e uymak, yani onun sünnetine tabi olmak

olmazsa olmaz bir şarttır. Çünkü Allah sevgisi ve O’na itaat ile Peygamber’ine uyma

ve tebliğ ettiği dine teslim olma arasında sıkı bir bağ vardır. Peygamber’e uyan

doğru yolu bulur, güzel eylemlerde bulunur, ona uymayan kimsenin ise, Allah’ı

sevdiğini söylemesi, anlamsız bir ifadeden öteye geçemez. Allah ve Peygamber’in

emir ve yasaklarına uymamak, Allah sevgisiyle asla bağdaşmaz. Allah’ı seven,

Allah’ın emir ve yasaklarına uyar. Bu emir ve yasaklara uygun davranma, insanın

ahlaklı bir eylem ortaya koymasının nedenini oluşturmaktadır. (Karagöz, 2009: 14)

İnsanın Allah’ı sevmesi bir kulluk görevidir. Çünkü insanı yaratan, yaşatan ve

rızık veren O’dur. Nitekim insanda kendisine Allah’ın nimetlerini göstermesiyle

yoğun bir sevgi oluşmaktadır. Bunun içindir ki, sevgili Peygamber’imiz “Sizi

nimetleriyle rızıklandırdığı için Allah’ı seviniz” (Tirmizî, Menakıb: 33),

buyurmaktadır. Bütün ahlakçılar, sevgiyi, insan ruhunun ve kalbinin gıdası olarak

görmektedirler. Mâide suresinde şöyle buyrulmaktadır:

“De ki, eğer Allah’ı seviyorsanız, bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve

günahlarınızı bağışlasın. Çünkü Allah çok bağışlayandır, çok merhamet

edendir.” (Âl-i İmrân/3:31)

“Ey müminler! Sizden kim dininden dönerse, öyle bir toplum getirir ki O,

onları sever, onlar da O’nu severler; onlar müminlere karşı alçak gönüllü,

kâfirlere karşı onurlu ve zorludurlar. Allah yolunda çalışırlar. Hiçbir kınayıcının

kınamasından korkmazlar. İşte bu, Allah’ın bir lütfudur, onu dilediğine verir.

Allah, lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir.” (Mâide/5: 54)

Page 85: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

Dinî Ahlak ve Dinî Ahlaka Göre İslam Ahlak Esasları

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 11

Şükür; nimeti değil,

nimeti vereni görmektir.

Bu ayette görüldüğü gibi, seven insanların beş ahlaki özelliğinden söz

edilmektedir.

İman,

Müminlere karşı mütevazı olma,

Kâfirlere karşı izzet sahibi olma,

Allah yolunda çalışma,

İslam’ı yaşama konusunda hiçbir kınayıcının kınamasından korkmama. Allah’ı

seven insan, bunu söz, fiil ve davranışlarıyla ortaya koyar ve sergilediği bu ahlaki

tutumuyla örnek olarak insanlara Allah’ı sevdirmeye çalışır ve bunu yapmakla da

Allah’ın sevgisini kazanır. Allah için sevmeye gelince, bu da Allah sevgisinin bir

gereğidir. Allah’ı seven, Allah’ın sevdiklerini de sever. Varlıkları Allah için sever.

Allah’ın sevgisini ve hoşnutluğunu sağlayacak sözleri söyler, eylemleri yapar ve

davranışları sergiler. Sevdiklerini Allah için sevmek, kâmil bir imanın sonucudur.

(Karagöz, 2009: 15-25)

Aşağıdaki hadisler de bu hususa işaret etmektedir:

Eylemlerini Allah için sevmeye göre sergileyenlerin kötü eylemlerde

bulunması, ahlaksız bir hayat yaşaması söz konusu olamaz. Allah için seven,

Allah’ın yaratıklarına karşı hor ve hoşa gitmeyen eylemler sergilemez. Nitekim

Yunus Emre, bu durumu özetle şu şekilde ifade etmektedir:

ALLAH’IN NİMETLERİNE KARŞI ŞÜKÜR VE KANAAT

Şükür, insanın, nimeti kendisine vereni düşünüp, bu ihsanından dolayı o

nimeti verene hamd etmesi ve o nimeti kendisine verenin gösterdiği istikamette

kullanmasıdır. Yani Allah’ın nimetlerini bilip, karşılığında kulluk ve ibadet vazifesini

Yaratılanı hoş gördük, Yaratandan ötürü.

“Amellerin en faziletlisi, Allah için sevmek ve Allah için kızmaktır” (Ebû Dâvud,

Sünnet: 3)

“Allah için sevmek ve Allah için kızmak, imanın gereğidir.” (Buhârî, Îmân: 1)

“Kim Allah için sever, Allah için kızar, Allah için verir ve Allah için men ederse,

imanı kemâle ermiştir.” (Ebû Dâvud, Sünnet: 16)

Page 86: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

Dinî Ahlak ve Dinî Ahlaka Göre İslam Ahlak Esasları

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 12

yerine getirmesidir. Şiblî, şükrü şu ifadeleriyle çok güzel bir şekilde ortaya

koymaktadır: “Şükür nimeti değil, nimeti vereni görmektir.”

İslam ahlakçıları, şükrün üç çeşidinden söz etmişlerdir. Bunlar; kalp, dil ve

bedenle yapılan şükürdür. Kalp ile şükür, nimet verenin Allah olduğunu bilmek; dil

ile şükür, nimet sahibini itiraf ile hamd; beden ile şükür ise, bedeni Allah’ın

yasaklarından korumak ve Allah’ın buyruklarına uymaktır. (Erdem, 2003: 132)

Allah’ın vermiş olduğu nimetlere şükretmek, verilenlerin daha da artmasına

sebebiyet vermektedir. Nitekim Yüce Rabbimiz, insanların “Nimetlerine şükredip

nankörlük göstermemesini” (Bakara/2:152) istemekte ve bunu yaptıklarında da

nimetini arttıracağını (İbrahim/14:7) haber vermektedir.

Yukarıdaki ayette de ifade edildiği gibi, nimet, şükür ile çoğalıp varlığını

sürdürürken, nankörlükle de yok olup gitmektedir. Nankörlük, nimete

şükretmemek, iyiliği tenkit etmek, küçümsemek ve tersine yorumlamaktır.

Nankörlüğün en kötüsü, yapılan iyilikleri tamamen unutup, onlara karşı kötülük

yapmaktır. Böyle bir nankörlük duygusunun gelişmesinin nedeni ise, insanın

vicdani bir terbiyeden mahrum olmasıdır. Yüce Allah, nimetlerine karşı nankörlük

edenleri şu şekilde kınamaktadır:

Bir toplumda nankörlük yaygınlaşırsa, orada sevgi ve merhametten söz

edilemez. Çünkü Allah’ın vermiş olduğu nimetlere karşı nankörce davranan,

insanların da kendisine verdiği iyi şeylere nankörlük edecektir. Bu yüzden verilen

nimetlere şükretmek Allah katında değerli olduğu gibi, toplumsal düzen için de çok

olumlu sonuçlar doğuracak bir eylemdir. Örneğin, Allah’ın verdiği nimete şükreden

bir insan, nimetleri yaratılış amacına uygun olarak harcayacaktır. Kendisinde var

olan malın şükrünün zekâtını vermekle ve ihtiyaç sahiplerine yardım etmekle

yerine getirecektir. İlmi varsa, bunun şükrünü de, ilmiyle amel etmekle ve bu ilmi

başkalarına öğretip faydalı bir toplum yetiştirmekle sağlayacaktır. Sağlığının

şükrünü ise, hastaları arayıp sormakla ve şifa bulmaları için onlara yardımcı

olmakla ifa etmiş olacaktır. (Erdem, 2003: 132)

Kanaatle ilgili de şunları söylemek mümkündür. Bilindiği gibi Yüce Rabbimiz,

insanlara dünya ve ahirette hayır getirecek şeyleri emretmiştir. Bu yüzden bir

mümin için en kâmil vasıflardan biri kanaattir. Türkçede “tok gözlülük” diye ifade

edilen kanaat, insanın hissesine düşen rızka razı olması, mevcut olan ile yetinmesi,

olmayan şeye ise heveslenmemesidir.

“Allah iman edenleri esirger. Şu da muhakkak ki Allah, hain ve nankör olan

herkesi sevgisinden mahrum eder.” Hac/22: 38.

Page 87: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

Dinî Ahlak ve Dinî Ahlaka Göre İslam Ahlak Esasları

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 13

“Kanaati olmayanı

servet zengin etmez.”

Büyüklerimiz, kanaatin, tükenmek bilmeyen bir hazine olduğunu ifade

etmektedirler. Kanaatkâr olmayan bir toplumun huzur bulması mümkün değildir.

Çünkü Allah'ın verdiğine razı olmayan insanların kalpleri hırsla dolacak ve bu da o

insanları huzura kavuşturmayacaktır. Kalplerini hırs bağlamış insanlar, meşru

yollarla erişemedikleri menfaatlere, meşru olmayan yollarla ulaşma sevdasına

kapılacakları için gece ve gündüz huzursuz olacaklardır. Kanaat sahibi olmayan

insan, varlıklı da olsa fakir, kanaatkâr olan ise yoksul da olsa, göz ve gönül tokluğu

gibi bir zenginliğe sahiptir.

Peygamber’imiz şöyle buyurmuştur:

Elindekine kanaat eden insanlar, kendilerinden daha kötü durumda olan

insanları görünce, kendi hallerine şükreder ve o insanlara şefkat ve merhametle

yaklaşırlar. Bu yüzden şükür ve kanaatin yaygın olduğu bir toplumda, huzur ve

barış olacaktır. Bunun içindir ki Hz. Peygamber, bir hadis-i şeriflerinde şöyle

buyurmaktadır:

Müslüman olan, ahiretin ebedî felaketinden; kâfi miktarda malı bulunan,

dünya sefaletinden; kanaat sahibi olan ise, dilencilik rezaletinden kurtulmuş

demektir.

Hz. Peygamber’in hayatını kanaat prensibine uygun olarak düzenlediği

kaynaklarda sabittir. Kanaat, hiçbir zaman az çalışmak, tembellik etmek anlamında

değerlendirilemez. O, sadece Allah’ın insana takdir ettiğine razı olmaktır. Sa'd b.

Ebi Vakkâs’ın oğluna şöyle nasihat ettiği bildirilmektedir:

Bu ifadeler, bize, kanaatin ruhi ve ahlaki bir vasıf olduğunu göstermektedir.

“Zenginlik istediğin zaman, onunla beraber kanaat de iste. Çünkü kanaati

olmayanı servet zengin etmez.”

“Sizden kim nefsinden emin, bedeni sıhhatli ve günlük yiyeceği de mevcut ise,

sanki dünyalar onun olmuştur.” (Tirmizî, Zühd, 34)

“Zenginlik mal çokluğuyla değildir. Bilakis zenginlik göz tokluğuyladır” (Buhârî,

Rikak: 15)

“İslam hidayeti nasip edilen ve yeterli miktarda maişeti olup, buna kanaat

edene ne mutlu.” (Tirmizî, Zühd: 35)

Page 88: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

Dinî Ahlak ve Dinî Ahlaka Göre İslam Ahlak Esasları

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 14

Ders anlatım videosunu

izleyiniz

Tevekkül eden kişi,

tohumunu önce yere

atar, ondan sonra

tevekkül eder.

ALLAH’A TEVEKKÜL VE KAZAYA RIZA GÖSTERMEK

Tevekkül, sözlükte, güvenmek, dayanmak, işi başkasına havale etmek

anlamlarına gelmektedir. Terim olarak ise, hedefe ulaşmak için gerekli olan maddi

ve manevi sebeplerin hepsine başvurduktan ve yapacak bir şey kalmadıktan sonra

Allah’a dayanıp güvenmek ve ondan ötesini Allah’a bırakmak demektir. Tevekkül,

Müslümanların kadere olan inançlarının tabii bir sonucudur. (Erdem, 2003: 133)

Tevekkül eden kimse, Allah’a kayıtsız şartsız teslim olmuş, kaderine razı bir

kimsedir. Fakat ne kadere inanmak ne de tevekkül etmek, gerilik ve miskinlik

anlamına gelir. Kadere iman ve tevekkül, çalışmaya ve ilerlemeye mani değildir.

Çünkü inanan insan, olayların, ilahî düzenin ve kanunların çerçevesinde, neden-

sonuç ilişkisi içerisinde olup bittiğinin bilincindedir.

Müslüman, tohum ekilmeden ürün elde edilemeyeceğini, ilaç kullanmadan

tedavi olunamayacağını bilmektedir. Bunun için yapacağı işlerde gereken önlemleri

alır ve sonucunu Allah’a bırakır. Önlem almadan kader ne ise o olur şeklinde bir

anlayış içerisine girmek tevekkül değil, bir tembelliktir. Böyle bir şey, İslam’ın

anlayışıyla asla bağdaşmaz. Salih ameller işlenmedikçe, Allah’ın rızası kazanılamaz.

Bu yüzden tevekkül, çalışıp çabalamak ve çalışıp çabalarken Allah’ın bizimle

olduğunu hatırdan çıkarmamak ve sonucu Allah’a bırakmaktır. Nitekim Yüce Allah

müminlerin bir başka varlığa değil, yalnızca kendisine güvenmelerini emretmekte,

böylece tevekkül edene kendisinin yeteceğini bildirmektedir:

Buraya kadar verdiğimiz bilgilerden de anlaşılıyor ki, İslam’da tevekkülün

şartı, tabiat kanunlarının gereğini gözden uzak tutmamak, tuttuğu takdirde başına

gelen şeylerden kendini kınayıp günahını, hatasını kadere yüklememektir. Tabiat

kanunlarından gaflet etmek, onları hiçe saymak, ya Müslümanlığı bilmemekten ya

da acz ve miskinlikten kaynaklanmaktadır. Bunun örneğini, devesini mescidin

dışında başıboş salıvererek Peygamber’in huzuruna giren ve tevekkülün anlamını

bilmeyen bir kişiye, Peygamber’in şöyle buyurmasında görüyoruz.

Yine, Hz. Ömer “Siz necisiniz?” diye sorduğu boşta gezen Yemenlilerden “Biz

tevekkül edenlerdeniz” cevabını alınca, “Hayır, siz tevekkül eden değil yalancısınız.

Tevekkül eden kişi, tohumunu önce yere atar, ondan sonra tevekkül eder”

demiştir.

“Devenin ayağını bağla da ondan sonra tevekkül et.” (Tirmizî, Kıyâmet: 60)

“Kararını verdiğin zaman artık Allah’a dayanıp güven. Çünkü Allah, kendisine

dayanıp güvenenleri sever.” (Âl-i İmrân: 59)

59

)

Page 89: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

Dinî Ahlak ve Dinî Ahlaka Göre İslam Ahlak Esasları

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 15

Korku ve Ümitle ilgili

örnek videoyu izleyiniz

Allah’tan ancak âlimler korkar

Bu örnekler gösteriyor ki, İslam dini, körü körüne tevekkülü reddetmektedir.

Çünkü İslam tevekkülünde, başa gelen bir felaket karşısında sebat ve metanet

vardır. Bu da, kadere rıza şeklinde ifade edilir. Kadere rıza demek, “Allah tarafından

kullara ulaşan kazaya razı olmak”, yani dünya musibet ve felaketlerine, ilahî takdire

rıza göstermek ve teslimiyet, dinî vazifelerimizin bütünüdür. Bu yüzden tevekkül,

insanı ahlaken yücelten ve Allah’a yaklaştıran önemli bir unsur olarak karşımıza

çıkmaktadır. Çünkü takdire rıza göstermeyen isyan etmiş olur. Bu da tevekkülün

insanı günahlardan uzaklaştırdığını, neticesi boş, elim, vahim olan kederlerden

koruduğunu göstermektedir. (Erdem, 2003: 133-134)

Tevekkül ve kadere rıza, hayatın sıhhati, kalbin huzuru, müminin de açık

vasıflarındandır. Ancak yukarıda da ifade ettiğimiz gibi, bu tedbiri almayıp takdire

rıza göstermemek anlamına gelmemektedir. Örneğin, bir çiftçi, önce zamanında

tarlasını sürüp ekime hazırlayacak, tohumu atacak, sulayacak, zararlı bitkilerden

arındırıp ilaçlayacak, gerekirse gübresini de verecek, ondan sonra iyi ürün vermesi

için Allah’a güvenip dayanacak ve sonucu O’ndan bekleyecektir. Bu alınan

tedbirlerin sonunda, herhangi bir olumsuz durum ortaya çıksa bile, bu Allah’ın

takdiridir deyip sabredecektir. İşte bu yaklaşım, insandaki korkuyu ortadan

kaldırarak onu Allah’a yaklaştırmakta ve O’nun sevgisine yöneltmektedir.

Sonuç olarak diyebiliriz ki tevekkül, bir toplumun sağlıklı ve düzenli

işlemesinin teminatıdır.

KORKU VE ÜMİTLE ALLAH’A YALVARMA VE BAĞLANMA

Korku ve ümit, bir Müslümanın hem Allah’tan layıkıyla korkmasını hem de

O’ndan ümit kesmemesini ifade eden iki kavramdır. Yani inanan bir insan, Allah’ın

kendisini cezalandıracağından korktuğu gibi, O’nun kendisine mükâfat vereceğini

de ümit etmelidir. Yüce dinimizin öğrettiği ilahî esaslardan birisi, kulun Rabbi

huzurundaki durumu ve teslimiyet ölçüsüdür. Buna göre mümin, keremi ve

rahmeti sonsuz olan Yüce Yaratıcısına büyük bir muhabbet ve tazimle teslim

olacaktır. Ne kadar kusurlu ve günahkâr olsa da O’nun affından ümidini

kesmeyecektir. Bununla birlikte Allah’ın bu sonsuz rahmet ve affının yanında,

O’nun azabının da çok şiddetli olduğunu unutmayacak; O’ndan korkacak,

gazabından da emin olmayacaktır. Ümit etmesi ise, O’nun kendisine mükâfat

vereceği temennisi içerisinde olmasıdır. Bu da bize, müminin daima korku ve ümit

arasında bulunması gerektiğini göstermektedir. İnsan için bu hayat, gerçekte ümit

ve korkuyla dolu bir imtihan yeri olduğu için bu imtihandaki başarı, korku ve

ümidin tatlı ahengi içinde ortaya çıkacaktır. Çünkü fazla korkudan ümitsizlik,

korkusuz ümitten de gaflet doğar. Mümin, Rabbinin büyüklüğünü ve azabının

Page 90: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

Dinî Ahlak ve Dinî Ahlaka Göre İslam Ahlak Esasları

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 16

zorluğunu bilerek O’ndan korkar. Yani Allah’tan en çok korkan, O’nu en çok

bilendir. Bu sebeple Resul-i Ekremsav şöyle buyurmuştur:

Cenab-ı Hak da Fâtır suresinde şöyle buyurmuştur:

Yukarıdaki hadis ve ayet, bize göstermektedir ki, insandaki ilahî bilgi arttıkça

kalbe düşen korku da o nispette çoğalmaktadır. Fakat ümitle dengelenen Allah

korkusu insanı bunalımlara değil, isyandan uzak durmaya, geçmişi telafi için taat ve

ibadete, geleceğe hazırlanmaya sevk eder. (Yaran, 2005: 135-140) Bunun için

büyüklerimiz: “Herkes korktuğunda kaçar, yalnız Allah’tan korkan O’na yaklaşır”

demişlerdir.

Allah korkusu, toplum hayatında dengeleyici bir etkiye sahiptir. İnsan, Allah

korkusuyla kul hakkından, hırsızlıktan, dolandırıcılıktan, cana kıymaktan uzak

durur. Eline fırsat geçse bile vahşileşip suçlara yönelemez. Yaratıcısı tarafından her

an görüldüğü ve denetlendiğinin bilincinde olduğu için ahlaklı bir yaşam tarzı

sergiler.

Böyle bir insan herhangi bir güçlükle karşılaşınca, Allah’a yönelik bir ümit

içinde olduğu için O’nun rahmetini hissederek O’na yönelecek, durumunun

düzeltilmesini O’ndan isteyecektir.

“Kulları içinde Allah’tan ancak âlimler korkar.” (Fâtır/35: 28)

“Ben, içinizde Allah’tan en çok korkanınızım” (Buhârî, Nikâh: 116)

Page 91: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

Dinî Ahlak ve Dinî Ahlaka Göre İslam Ahlak Esasları

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 17

Öze

t •Dinî ahlak, ahlaki ilkelerin tabiatüstü bir güçten kaynaklandığını ifade etmektedir. Burada ahlaki ilkeler, Allah’ın ya da O’nun seçmiş olduğu elçinin emirleri olarak karşımıza çıkmaktadır. Dinî ahlakta ahlakî değer olan iyiyle kötünün tayini, ilâhî otoriteye bırakılmıştır.

•İslam ahlakıyla ilgili eserler, İslam’ın ahlak esaslarını özetle şu başlıklar altında değerlendirmektedirler. Bunlar; Allah’a iman ve kulluk, Allah ve Resulünü sevmek, Allah’ın nimetlerine şükür ve kanaat, tevekkül ve kazaya rıza, korku ve ümitle Allah’a yalvarma ve bağlanmadır.

•İnsan, yapacağı bütün işlerinde inancının tesiri altında olduğu için Allah’a iman ve kulluk, İslam ahlakının esaslarından ilkidir. İnanç ve İslam’ın esası sayılan tevhit, insan hayatının bütün yönlerinin Allah’ın kudret elinde olduğunu bilip, O’nu, bütün âlemin sahibi olarak tanımasıdır.

•Allah ve Resulünü sevmek ve onlara itaat etmek ise, İslam ahlakının bir diğer temel esasıdır. Allah ve Resulünü sevip itaat etmeyenin ortaya koyduğu eylemler, İslam ahlakının dışındadır.

•Allah’ın nimetlerine şükre gelince, Allah ve Resulünü sevip onlara itaat eden, kendisine verilen nimetlere de şükretmesi gerektiği için bu ahlak kuralı oldukça önemlidir.

•Tevekkül, Müslümanların kadere olan inançlarının tabii bir sonucu olduğu için, tevvekkül ve kazaya rıza, İslam ahlakının temel esaslarından bir diğeridir.

•Korku ve ümit, bir Müslümanın hem Allah’tan layıkıyla korkmasını hem de O’ndan ümit kesmemesini ifade eden iki kavram olmaları nedeniyle, İslam ahlakında çok önemli bir yere sahiptirler.

Page 92: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

Dinî Ahlak ve Dinî Ahlaka Göre İslam Ahlak Esasları

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 18

Değerlendirme

sorularını sistemde ilgili

ünite başlığı altında yer

alan “bölüm sonu testi”

bölümünde etkileşimli

olarak

cevaplayabilirsiniz.

DEĞERLENDİRME SORULARI

1. Ahlak ilkelerinin kaynağını ilahî otoriteye bağlı olarak gören ahlak anlayışına

ne ad verilir?

a) Seküler ahlak

b) Profan ahlak

c) Dinî ahlak

d) Mutluluk ahlakı

e) Ödev ahlakı

2. Sadece ahlak ve adaba dair hadisleri bir araya getiren kitap ve yazarı

aşağıdakilerden hangisidir?

a) Mustafa Çağrıcı, Anahatlarıyla İslâm Ahlakı

b) Cafer sadık Yaran, İslâm’da Ahlakın Şartı Kaç

c) Maverdî, Edebü’d-dünya ve’d-din

d) Gazâlî, İhyâ

e) Buharî, el- Edebü’l-müfred

3. İnsana Allah’a karşı sorumluluk bilinci veren İslâm ahlak esası aşağıdakilerden

hangisidir?

a) Tevekkül ve kazaya rıza

b) Allah ve Resulünü sevmek

c) Allah’ın nimetlerine şükür

Öd

ev

• İslam ahlakının temel esaslarını diğer dinlerde var olan ahlak ilkeleriyle karşılaştırınız?

• Hazırladığınız ödevi sistemde ilgili ünite başlığı altında yer alan “ödev” bölümüne yükleyebilirsiniz.

Page 93: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

Dinî Ahlak ve Dinî Ahlaka Göre İslam Ahlak Esasları

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 19

d) Allah’a iman ve kulluk

e) Hiçbiri

4. İnsanın hayatını düzenleyen üç şey şunlardır: Beşerî ihtiyacı karşılayan madde,

doğru yola sevk olunduğunda itaat eden, günahtan men olunduğunda neticeyi

kabul eden itaatli nefis, kalplerin meylini üzerine toplayan, fenalıkları def eden

sevgi. Bunlara aşağıdaki eserlerin hangisinde vurgu yapılmaktadır?

a) Mustafa Çağrıcı, Anahatlarıyla İslâm Ahlakı

b) Cafer sadık Yaran, İslâm’da Ahlakın Şartı Kaç

c) Maverdî, Edebü’d-dünya ve’d-din

d) Gazâlî, İhyâ

e) Buharî, el- Edebü’l-müfred

5. Tüm tedbirleri aldıktan sonra başa gelen bir felaket karşısında sebat ve

metanet göstermek, İslâm ahlakında hangi kavramla ifade edilmektedir?

a) Tedebbür

b) Tenevvür

c) Tefekkür

d) Tevekkül

e) Tezekkür

Cevap Anahtarı

1.c 2.e 3.d 4.c 5.d

Page 94: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

Dinî Ahlak ve Dinî Ahlaka Göre İslam Ahlak Esasları

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 20

YARARLANILAN VE BAŞVURULABİLECEK DİĞER

KAYNAKLAR

Akseki, Ahmed Hamdi, (1981), İslam; Fıtri, Tabii ve Umumi Bir Dindir, Ankara, Nur

Yayınları.

Ali, Emir, (2007), İslam’ın Özü, İslam ve Hristiyanlığın Mukayesesi, çev. Ömer Rıza

Doğrul, Ankara, İlahiyat Yayınları.

Ali Bin Emrullah- Muhammed Hadimi, (2009), İslam Ahlakı, İstanbul, Hakikat

Kitabevi.

Atay, Hüseyin, (1994), Kur’an’a Göre İslam’ın Temel Kuralları, İstanbul, Milli Eğitim

Bakanlığı Yayınları.

Aydın, Mehmet S., (1991), Tanrı-Ahlak İlişkisi, Ankara, Türkiye Diyanet Vakfı

Yayınları.

Çağrıcı, Mustafa, (1991), Anahatlarıyla İslam Ahlakı, İstanbul, Ensar Neşriyat.

______, (1989), İslam Düşüncesinde Ahlak, İstanbul, Marmara Üniversitesi İlahiyat

Fakültesi Yayınları.

Çamdibi, Hasan Mahmud, (1983), Şahsiyet Terbiyesi ve Gazali, İstanbul, Han

Yayınları.

Diyanet İşleri Başkanlığı, (2006), İlmihal, I- II, Ankara: Diyanet İşleri Başkanlığı.

Draz, Abdullah, (Tarihsiz), Din ve Allah İnancı, İstanbul, Bir Yayıncılık.

______, (1993), Kur’an Ahlakı, çev. Emrullah Yüksel, Ünver Günay, İstanbul, İz

Yayıncılık.

El-Behiy, Muhammed, (1995), İnanç ve Amelde Kur’anî Kavramlar, İstanbul, Yöneliş

Yayınları.

Erdem, Hüsameddin, (1978), Ahlak Felsefesi, Konya, Hü-Er Yayınları.

_______, (1996), Sondevir Osmanlı Düşüncesinde Ahlak, Konya, Sebat Matbaacılık.

_______, (1990), “Dini Ahlak ve İlahi Dinlerden Yahudilik, Hıristiyanlık ve

Müslümanlık’daki Bazı Ahlaki Meselelere Mukayeseli Bir Yaklaşım”, Selçuk

Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Sayı: 3.

Fahri Macid, (2004), İslam Ahlak Teorileri, İstanbul, Litera Yayıncılık.

Gazalî, (1981), Kimya-i Saâdet, çev. Ali Arslan, İstanbul, Arslan Yayınları.

Page 95: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

Dinî Ahlak ve Dinî Ahlaka Göre İslam Ahlak Esasları

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 21

_______, (1977), İhyâu Ulûmi’d-Din, cilt: 3, çev. Ahmed Serdaroğlu, İstanbul, Bedir

Yayınları.

______, (1975), İhyâu Ulûmi’d-Din, cilt: 4, çev. Ahmed Serdaroğlu, İstanbul, Bedir

Yayınları.

Güngör, Erol, (1995), Ahlak Psikolojisi ve Sosyal Ahlak, İstanbul, Ötüken Yayınları.

Kandemir, Yaşar, (2008), Örneklerle İslâm Ahlakı, İstanbul, Nesil Yayınları.

Karagöz, İsmail, (2009), Allah Sevgisi Allah Korkusu, Ankara, Türkiye Diyanet Vakfı

Yayınları.

Kaya, Yunus, (2009), Tasavvuf Nefsi Arıtma ve Donatma, İstanbul, Uzakülke

Yayınları.

Kılıç, Recep, (1992), Ahlakın Dini Temeli, Ankara, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları.

_____, (1995), Ayet ve Hadisler Işığında İnsan ve Ahlak, Ankara, Türkiye Diyanet

Vakfı Yayınları.

_____, (2004), Dini Anlamak Üzerine, İstanbul, Ötüken Yayınları.

Mâverdi, Ebu’l_Hasan, (1982), Edeb’üd-Dünya ve’d-Din, çev. Ali Akın, İstanbul,

Temel Neşriyat.

Naim, Bababzâde Ahmed, (1995), İslam Ahlakının Esasları, Ankara, Türkiye Diyanet

Vakfı Yayınları.

Öztürk, Hüseyin, (1990), Kınalızâde Ali Çelebi’de Aile Ahlakı, Ankara, Aile Araştırma

Kurumu Başkanlığı Yayınları.

Şekeroğlu, Sami, (2010,. Mâtürîdî’de Ahlak, Felsefi Bir Betimleme, Ankara, Ankara

Okulu Yayınları.

Yeniterzi, Emine, (1997), Mevlânâ Celâleddin Rûmî, Ankara, Türkiye Diyanet Vakfı

Yayınları.

Türkeri, Mehmet, (2004), “Bazı İslam Ahlak Kuramlarındaki Ortak Noktalar”, Dokuz

Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Sayı XIX.

Yakıt, İsmail, (2005), İslam’ı Anlamak, İstanbul, Ötüken Yayınları.

Yaran, Cafer Sadık, (2005), İslam’da Ahlak’ın Şartı Kaç, İstanbul, Elif Yayınları.

_____, (2010), Ahlak ve Etik, İstanbul, Rağbet Yayınları.

_____, (2011), İslam Ahlak Felsefesine Giriş, İstanbul, Dem Yayıncılık.

Yazgan, Mustafa, (1976), Semavi Dinlerde Ahlak, Ankara, Nur yayıncılık.

Page 96: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

Dinî Ahlak ve Dinî Ahlaka Göre İslam Ahlak Esasları

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 22

Yörükan, Yusuf Ziya, (1998), Müslümanlık ve Kur’an-ı Kerim’den Ayetlerle İslam

Esasları, Ankara, Kültür Bakanlığı Yayınları.

Page 97: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

HED

EFLE

R

• Bu üniteyi çalıştıktan sonra

• Nefsin 3 gücünü bilecek

• 4 temel erdem ve alt erdemlerini tanıyacak

• Ahlak terbiyesi ve tedavi yollarını öğrenecek

• Evrensel ahlaki ilkeleri değerlendirebileceksiniz.

İÇİN

DEK

İLER

• Felsefi Ahlak: Dönemleri, Temel Özellikleri ve Kaynakları

• Klasik Felsefi Ahlaka Göre İslam Ahlak Esasları

• Modern Felsefi Ahlaka Göre İslam Ahlak Esasları

ÜNİTE

5

FELSEFİ AHLAK VE FELSEFİ AHLAKA GÖRE İSLAM AHLAK

ESASLARI

İSLAM AHLAK ESASLARI

Page 98: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

Felsefi Ahlak ve Felsefi Ahlaka Göre İslam Ahlak Esasları

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 2

“Araştırmalarımızın amacı, üstün ahlakı elde

etmektir.” İbn Miskeveyh

GİRİŞ

İslam ahlakı, genel olarak şu üç ekole ayrılmaktadır: Geleneksel dinî Ahlak,

Felsefi Ahlak, Tasavvufi Ahlak. Bu bölümde felsefi ahlak üzerinde duracağız. Burada

“felsefi”den kasıt, elbette, Antikçağ felsefesi gibi İslam öncesi felsefelerin etkilerini

taşımakla birlikte esas itibarıyla “İslam felsefesi”ne veya İslam filozoflarına ait ahlak

anlayışıdır. Başka bir deyişle, “felsefi ahlak” tamlamasındaki “felsefi” terimi genel

anlamda felsefi olanı değil, özellikle İslam kültürü içerisinde Müslümanlarca yapılan

felsefe anlamında daha sınırlı bir manayı ifade etmektedir. Kısacası, bu bölümde,

Farabi, İbn Miskeveyh, Nasiruddin Tûsî, Kınalızâde Ali Efendi gibi klasik dönem

İslam filozoflarının ahlak konusundaki görüşlerini ele alacağız.

FELSEFİ AHLAK: DÖNEMLERİ, TEMEL ÖZELLİKLERİ VE

KAYNAKLARI

Felsefi ahlak, İslam medeniyetinin üçüncü büyük ahlak anlayışıdır. İslam

filozoflarının ahlakla ilgili eserlerinde ortaya konulan bu ahlakta, ahlaki ilkeler,

erdemler ve örnekler, İslam’ın dinî referansları ve şahsiyetlerinden alınabildiği

kadar Antik Yunan ve Roma felsefesinden de alınmaktadır. Bu felsefenin etkisi

sadece filozoflar arasında kalmamıştır. Gazâlî dâhil olmak üzere birçok Müslüman

ahlakçı, bu ahlak sisteminin açık etkilerini taşımaktadır.

Felsefi Ahlakın Dönemleri ve Temel Özellikleri

İslam felsefi ahlak teorilerini, klasik dönem felsefi ahlakı ve modern dönem

yahut Kant sonrası felsefi ahlak diye ikiye ayırmak daha doğru olsa gerek. Çünkü

ikisi arasında belirgin bir fark gözükmektedir. Klasik felsefi ahlak teorileri, farklı

Yunan felsefe okullarının etkisini taşır. İslam’da felsefi ahlakın en büyük yazarı

sayılan İbn Miskeveyh’in Tehzîbü’l-ahlâk’ı, Eflatuncu, Aristocu, Yeni Eflatuncu ve

Stoacı unsurların ustaca işlendiği bir ahlak sistemine temel teşkil eder. Onun

eserindeki siyasi boyut eksikliği, takipçileri olan Tûsî’nin, Devvânî’nin, Kınalızâde Ali

Efendi’nin eserlerinde ev ekonomisi ve siyaset ilmine dair geniş eklerle giderilir.

Klasik felsefi ahlakın ileride biraz daha geniş olarak açıklayacağımız temel

özelliklerinden bazıları şunlardır: Nefisin üç gücü (düşünme, öfke, arzu) vardır. Bu

üç güç ile bağlantılı olarak dört ana erdem vardır (hikmet, cesaret, iffet, adalet).

Erdemler, orta yolda veya aşırılıkların ortasında bulunur (ifrat ve tefrit,

reziletleri/erdemsizlikleri; itidal/ölçülülük ise faziletleri/erdemleri oluşturur).

İnsanlar irade hürriyetine sahiptir, fiillerinde hürdür ve yaptıklarından dolayı

sorumludur. Temel değerler evrenseldir; Tanrı, iyiyi, gerçek anlamda iyi olduğu için

Page 99: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

Felsefi Ahlak ve Felsefi Ahlaka Göre İslam Ahlak Esasları

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 3

Felsefe iki kısma ayrılır: Biri ilim, diğeri

eylemdir. Eylemsel felsefenin kısımlarının başında da ahlak/etik

gelir.

tüm insanlara buyurur. Toplumlar, siyasal yönetim biçimlerine göre cahil toplumlar

ve erdemli toplum olarak ayrılırlar. Ahlak ve siyaset birlikteliğinin amacı, erdemli

toplum ve ruhun ebedi saadetidir.

Modern yahut çağdaş felsefi ahlak diye ayırt edebileceğimiz ikinci dönem

İslam felsefi ahlakını asıl belirleyen ve öncekilerden ayıran ise belirgin bir Kant

etkisidir. Bu etki, M. Abdullah Draz'ın Kur’an Ahlakı adlı kitabında da, Ahmet Hamdi

Akseki'nin Ahlak İlmi ve İslam Ahlakı adlı kitabında da çok belirgin bir biçimde

görülür. Bu kitaplarda kullanılan terimler ya da ahlak dili de tasnifler ve tercihler de

Kant'ı ve deontolojik/ödev etiğini yansıtır.

Örneğin Akseki, ödev kavramını, bazı İslam ilimlerinde alışkın olduğumuz

şekilde, önce gelenler (mütekaddimin) ve sonrakilere (müteahhirin) göre diye ikiye

ayırarak tanımlamakta ve Kant’ı sonra gelenlerin en meşhuru olarak görmektedir.

Ona göre önce gelenler ödevi şöyle tarif ediyorlar: “Başkalarının bize yapmalarını

arzu ettiğimizi, bizim de onlara yapmamız; yapılmasını istemediğimizi, bizim de

onlara yapmamamız”(1979: 119). Sonra o, Kant’ın ödev tanımını ve ödev ölçütünü

açıklar ve onun ödev ilkesinin kaynağı ve dayanağının akıl olduğunu belirtir. Daha

sonra da İslam’ın ödev anlayışını irdelemeye başlar.

Akseki’ye göre, İslam’da, ödevin kaynağı dindir ve tanımı ise şudur: “Vazife,

dinin yapılmasını emrettiği hayırdır.” Ya da “Dinin emirlerine uymak, yasaklarından

uzaklaşmaktır” (1979: 120).” Akseki, ödevi dine dayalı olarak tanımlamanın, ödev

ilkesinin akli mahiyetinden bir şey kaybettirmediğini, zira bir Müslümanın tabi

olduğu dinin de sonuçta “aklın temel prensipleri”ne dayandığını savunur. Onun

kitabının neredeyse tamamı "Vazife/ödev" kavramı ve gereklerine göre

bölümlenmiştir. Bu yaklaşım etkisini günümüzde de sürdürmektedir.

Felsefi Ahlakın Temel Kaynakları

İslam’da felsefi ahlakın, bir yanda Kur’an ve Sünnet gibi İslami kaynakları

öbür yanda da Platon ve Aristoteles’in kitapları gibi felsefi kaynakları vardır. İslami

kaynaklar açısından örneğin İbn Miskeveyh kitabına, hamdele ve salvele ile başlar

ve kitabının yazılış amacını belirtirken hem metaetik hem de normatif etik

açısından çok yoğun içeriği olan şu ayetle devam eder:

“Nefse ve onu biçimlendirene, sonra da ona iyilik ve kötülük yapma

kabiliyetlerini verene andolsun ki, nefsini arıtan kurtuluşa ermiş, onu kötülükle

örten kimse de ziyana uğramıştır.” (Şems/91: 7-10)

Page 100: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

Felsefi Ahlak ve Felsefi Ahlaka Göre İslam Ahlak Esasları

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 4

Keza, NasiruddinTusi, örneğin adalet konusunu işlerken, Şeriat sahibi şöyle

demiştir diyerek bir hadise yer verir (2007: 128): “Göklerin ve yerin ayakta durması

adaletledir.”

Bu tür kitapların felsefe ve dîni bir arada kullanmalarına örnek olarak

Kınalızâde Ali Efendinin eserinden (t.y.: 138) seçilen şu paragraf gösterilebilir:

Adaletin korunması için toplumda üç şey lazımdır:

Namus-u Rabbani,

Hakim-i İnsani,

Dinar-ı Mizani.

Yunan filozofları bunların üçüne birden “Namus” derler. Filozoflar derle ki,

namus; ilk olarak şer-i ilahîdir. Bu en büyüktür. İkinci namus otoriter devlet başkanı

ve adaletli hâkimdir. Üçüncü namus paradır ki, ikinci namusun, yani adaletli

hâkimin fermanındadır. İkinci namusun hidayete ulaşabilmesi için birinciye uyması

gereklidir. Kur’an-ı Kerim’de bu manaya işaret vaki olmuştur. “… İnsanların adaleti

ayakta tutmaları için, beraberlerinde de kitabı ve mizanı indirdik. Bir de kendisinde

hem çetin bir sertlik, hem insanlar için menfaatler bulunan demiri indirdik.”

(Hadîd/75: 25).

Felsefi ahlakın felsefi kaynakları arasında en önemli ikisi, Platon’un Devlet

adlı eseri ile Aristoteles’in Nikomakhos’a Etik adlı eserleridir.

Platon’un Devlet adlı eserinin etkisi, özellikle nefisin üç gücüne dayalı insan

psikolojisi ve dört erdem temelli ahlak anlayışında görülür. Mahmut Kaya’nın

belirttiği üzere, “İslam toplumunda başta hadis ve kelâm âlimleri olmak üzere

muhafazakâr çevreler felsefeyi eleştirirken hedefleri materyalist-ateist felsefe ile

(dehriyye-ilhad) teorik felsefenin (nazari hikmet) dinle çelişen bazı problemlerdir.

Buna karşılık filozofların pratik felsefe (ameli hikmet), yani ahlak ve siyaset

alanlarında ortaya koyduğu görüşler genellikle bütün çevreler tarafından kabul

görmüştür” (1995: 316). Kaya, bunun örneklerini de vermekte ve bu etkinin sadece

filozoflarla sınırlı kalmayıp ötesine geçtiğini örnekleriyle belirtmektedir: “Mesela

Eflatun’un ahlak felsefesinde faziletin temeli sayılan hikmet, şecaat, iffet ve adalet

kavramlarının Gazzali başta olmak üzere Sünni çizgiyi takip eden bütün ahlakçıların

eserlerinde yer aldığı görülmektedir.” Felsefi ahlakta çok önemli bir yer teşkil eden

bu dört erdem teorisinin temellerinden biri, neredeyse onun kadar yaygın kabul

gören “nefisin üç gücü” teorisidir.

Aşağıda daha ayrıntılı göreceğimiz bu dörtlü erdem tablosu, Platon’un

psikolojisi, yahut nefisin üç gücü (düşünme gücü, öfke gücü, arzu gücü) teorisine

dayanmaktadır. Bu psikoloji de, onun devlet ve toplum felsefesinden

Page 101: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

Felsefi Ahlak ve Felsefi Ahlaka Göre İslam Ahlak Esasları

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 5

kaynaklanmakta, yani yöneticiler, koruyucular ve işçilerden oluşan üç toplumsal

sınıflı küçük bir site devleti modeline dayanmaktadır; onun da temelinde bir Fenike

masalının en azından desteği bulunmaktadır. Platon’un Devlet’te anlattığına göre,

üç sınıftan oluşan bütün şehrin veya şehir devletinin “gerekli” ve “güzel” bir

“yalan”a, bir “Fenike masalı”na inandırılmaya çalışılması iyi olacaktır. Buna göre

Sokrates topluma şöyle diyeceğini anlatır: “Bu toplumun birer parçası olan sizler,

diyeceğim, birbirinizin kardeşisiniz. Ama sizi yaratan Tanrı, aranızdan önder olarak

yarattıklarının mayasına altın katmıştır. Onlar bunun için baş tacı olurlar. Yardımcı

*koruyucu, savaşçı, bekçi+ olarak yarattıklarının mayasına gümüş, çiftçiler ve öbür

işçilerin mayasına da demir ve tunç katmıştır”(Platon, 1992: 105).

Platon’a göre, bu ütopik site devletindeki en üst sınıf olan ve mayalarına

altın katılmış bulunan yönetici sınıf “bilgelik” erdemine sahip olacak, ikinci sınıfı

oluşturan ve mayasına gümüş katılmış olan koruyucular (askerler ve bekçiler)

“cesaret” erdemine sahip olacak, bu devletteki üçüncü ve en alt tabakadaki,

mayalarına demir ve tunç katılmış olan vatandaşlar sınıfını oluşturan işçi, köylü,

zanaatkâr sınıfı “ölçülü” veya iffetli olacak, son olarak, bu sınıflardan her birine

mensup kişinin yalnız kendi üzerine düşen işleri yapması ve buna razı olması ile de

bütün toplum “adalet” erdemine kavuşmuş olacaktır. Buradan hareketle Platon,

“toplumdaki yönetenler, savaşanlar ve para kazananlar gibi içimizde de üç bölüm”

vardır sonucuna ulaşarak, birey için de aynı erdemlerin geçerli olduğu sonucuna

ulaşır. Alasdair MacIntyre’ın dediği gibi, “Platon’un ahlakı ve Platon’un politikası

birbirine sımsıkı bağımlıdır”(2001: 59).

Platon’un eserleri yanında İslam ahlakını etkileyen en önemli Yunanca ahlak

metni, Aristo’nun, İshak b. Huneyn tarafından tercüme edilip Farabi (ö. 950), İbn

Rüşd ve diğerlerince şerh edilen Nikomakhos’a Etik’idir.

Birçok kişiye göre erdem etiğinin en önemli klasik kaynağı Aristoteles’in

Nikomakhos’a Etik adlı eseridir. Onun burada savunduğu ahlak, her şeyden önce,

bir amaca ulaşmayı arzulayan teleolojik/erekbilimsel bir ahlaktır. Zira o, kitabına şu

cümleyle başlar: “Her sanat ve her araştırmanın, aynı şekilde her eylemin ve

tercihin de bir iyiyi arzuladığı düşünülür; bu nedenle iyiyi ‘her şeyin arzuladığı şey’

diye yerinde dile getirdiler” (1998: 1). Yine de, ona göre, amaçlarda kimi farklılıklar

var gibi görünmektedir. Örneğin, tıbbın amacı sağlık, gemiciliğin gemi, askerlerin

zafer, ekonominin zenginliktir. Bununla birlikte “tüm yapılabilecek iyilerin en

ucundaki şey nedir?” diye sorulursa, Aristoteles, “hem sıradan kişiler hem de

seçkin insanlar”ın anlaşarak verdiklerini belirttiği cevaba katılır: Mutluluk. Bu

insanlarla birlikte o, “iyi yaşamayı ve iyi durumda olmayı da mutlu olmakla bir”

tutar. Akıl sahibi insana uygun düşen insani iyi de, “ruhun erdeme uygun etkinliği

olur – üstelik yaşamın sonuna kadar etkinliği. Çünkü bir tek kırlangıç baharı

Page 102: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

Felsefi Ahlak ve Felsefi Ahlaka Göre İslam Ahlak Esasları

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 6

getirmez, ne de bir tek gün; aynı şekilde bir tek gün ya da kısa bir süre insanı kutlu

ve mutlu kılmaz.” Kısacası ruh, istikrarlı bir biçimde erdeme uygun etkinliklerde

bulunursa, iyi olmayı başarmış olur; iyi olmayı uzun süreli bir yaşam biçimi hâline

getirmiş olmak da, herkesin amaçladığı mutluluğu yakalamış olmak demektir.

Aristoteles’e göre ruhta olup biten şeyler üç türlüdür:

Etkilenimler (veya duygulanımlar, duygular),

Olanaklar (veya yetenekler),

Huylar (ya da eğilimler).

Erdem, bunlardan ilk ikisi değil, sonuncusudur; yani erdem “insanın iyi

olmasını ve kendi işini iyi gerçekleştirmesini sağlayan huy olmalı”dır (1998: 129-

131). Fakat bu huy ile doğuştan getirilen özellikler kastedilmez. Aksine erdemlilikte,

tercihte bulunma gücü ve tercihini orta yoldan yana yapma seçimi çok önemlidir.

Onun ifadesiyle, “erdem, tercihlere ilişkin bir huy*dur+: Akıl tarafından ve aklı

başında insanın belirleyeceğiyle belirlenen, bizle ilgili olarak orta olanda bulunma

huyudur”(1998: 32).

Aristoteles’e göre, yemenin aşırı çoğu da aşırı azı da sağlığı bozduğu, dengeli

yemenin ise sağlığı meydana getirdiği, artırdığı ve koruduğu gibi; erdem konusunda

da her iki yöndeki aşırılıktan kaçınıp, orta yoldaki duygulanımlar ve etkinlikler

izlenmelidir. Örneğin aşırı korkaklık veya aşırı cüretlilik değil, yiğitlik erdemdir; ya

da benzer şekilde, aşırı haz düşkünlüğü ya da aşırı duygusuzluk değil, ölçülülük

erdemdir. Ölçülülükten kasıt da matematiksel ortayı bulmak değil, “bize göre orta

olanı” bulmayı ve ona uygun davranmayı hedef edinmektir. Çünkü herbirimizin

kişisel özellikleri de davranışımızı sergileyeceğimiz toplumsal koşullar da az çok

değişiklik arz eder. Bu durum da göz önüne alınarak “gerektiği zaman, gereken

şeylere, gereken kişilere karşı, gerektiği için, gerektiği gibi bunları yapmak orta

olandır ve en iyidir, bu da erdeme özgüdür.” Dolayısıyla kısaca belirtildiğinde,

Aristotelses’in anlayışında erdem, “aşırılığı yanlış olan, eksikliği yerilen, ortası

övülen ve isabetli olan etkilenimlerle ve eylemlerle ilgili” olan huylardır. “Övülmek

ve isabetli olmak da erdeme özgü” ayrımlardır; ayrıca erdemleri gerçekleştirmek

bizim elimizdedir ve neyin erdem olduğunu bilmede de “sağ akıl” en büyük

yardımcımızdır(1998: 31-32, 52, 113, 129).

Aristoteles’e göre, “biri düşünce erdemi, diğeri ise karakter erdemi olmak

üzere iki tür erdem vardır.” Düşünce erdeminin örnekleri, bilgelik, doğru yargılama,

aklı başındalık gibi erdemlerdir. Cömertlik ve ölçülülük gibi nitelikleri de karakter

erdemlerine örnek olarak gösterir. Bunlardan düşünce erdemi daha çok eğitimle

oluşur ve gelişir; karakter erdemi ise alışkanlıkla edinilir. Sıklıkla vurguladığı “orta

olma” özelliği daha ziyade karakter erdemleriyle ilgilidir. Her ikisi açısında da

Page 103: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

Felsefi Ahlak ve Felsefi Ahlaka Göre İslam Ahlak Esasları

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 7

bakıldığında erdemler, “ne doğal olarak ne de doğaya aykırı olarak edinilir; onları

edinebilecek bir doğal yapımız vardır, alışkanlıkla da onları tam olarak geliştiririz.”

Örneğin, adil şeyler yapa yapa adil insan, ölçülü davrana davrana ölçülü, yiğitçe

davrana davrana da yiğit insanlar oluruz (1998: 23-24).

Aristotelses’in düşünce erdemleri dediği erdemler ise, “aklı başındalık”,

“bilgelik”, “doğru yargılama” gibi özelliklerdir. Bir varlık için en asil ve en hoş olan

şey, doğal olarak o varlığa özgü olan şeydir. İnsanı insan yapan da akıldır. O hâlde

insan için en asil, en erdemli ve en mutlu edici yaşam, “akla göre yaşam”dır.

Karakter erdemine uygun yaşam bundan sonra gelir. Ona göre pratik bilgelik,

herhangi bir durumda neyi yapmanın doğru olacağını görme yeteneğidir. Bir insan,

ahlaki bir davranış gerektiren herhangi bir durumda, “pratik olarak bilge ve erdemli

insanın” neyi seçer olduğunu belirlemek ve ona uygun olanı yapmak

durumundadır. Bu yaklaşımıyla Aristoteles, ilahi buyruk kuramı yanlılarının ya da

Kant’ın ahlak kuramına benzemeksizin, önceden belirlenmiş teorik kurallardan

ziyade, aydınlanmış bir vicdana çok daha fazla önem atfetmektedir.

Nikhomakhos’a Etik adlı kitabında Aristoteles, düşünce erdemlerini daha

üstün bulduğunu belirtse de daha ziyade karakter erdemleri üzerinde durur. Önce

birkaç sayfa içinde özetlediği ondan fazla karakter erdemini daha sonra kitabın

tamamında ayrıntılı bir biçimde inceler ve hepsinin iki aşırı uçtaki erdemsizliklerin

ortasında bulunan övülmüş erdemler olduğunu göstermeye çalışır. Erdemleri ikiye

ayırmakla Platon’a göre bir adım daha ileri gitmiş olan Aristoteles, onların kendi

içlerindeki tasnifinde Platon kadar sade ve sistematik gözükmemektedir. Sadece

karakter erdemlerinin sayısı bile onu geçmektedir ve bunların bazılarının uç

noktalarındaki erdemsizliklerin bazılarının da kendilerinin özel bir adı olmadığını

kendisi de belirtir.

Birinci olarak ele aldığı erdem “yiğitlik”tir; ve bu, “korkular ve cüretlerle ilgili

orta olma”dır. İkincisi, “hazlar ve acılar konusunda orta olma” olan “ölçülülük”tür.

Üçüncüsü “para alma ile para verme konusunda orta olma” olan “cömertlik”tir.

Dördüncüsü, para ilgili bir başka orta tutum dediği “ihtişam”dır. Beşincisi, “onur ile

onursuzluk konusunda orta olma” saydığı “yüce gönüllülük”tür. Altıncısı, “daha

küçük onurla ilgili bir özellik”tir ama özel bir adı yoktur. Yedincisi, “öfke konusunda

orta olma” durumudur; aslında adı yoksa da o buna “sakinlik” demeyi uygun görür.

Bunların yanında, birbirine benzemekle birlikte farklı yönleri de bulunan, “insanlar

arasındaki ilişkilerdeki konuşmalar ve eylemlerle ilgili” olan ve çoğunun özel adı

bulunmayan üç orta erdem daha olduğunu belirtir. Bunlar dikkate alınarak

söylendiğinde, sekizincisi, “samimiyet”; dokuzuncusu, “şakacılık”; onuncusu ise,

“dostluk”tur. Bunlara ilaveten, iki tane de “başa gelenlerle ve etkilenimlerle ilgili

ortalar vardır”. Bunları da katarak söylediğimizde, on birinci erdem, “utanmayı

Page 104: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

Felsefi Ahlak ve Felsefi Ahlaka Göre İslam Ahlak Esasları

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 8

bilme”, on ikincisi de, kıskançlık ile hasetin ortası saydığı “infial”dir (1998: 34-36).

On üçüncü olarak da, “erdemlerin en önemlisi” olduğu ifade edilen “adalet”

erdemi üzerinde durulur.

Platon, Aristoteles ve benzerlerinin eserleri yanında, doğal olarak İslam’da

felsefi ahlakın asıl kaynakları, İslam tarihi boyunca Müslüman filozoflar ve

ahlakçılarca oluşturulan ahlak ve ahlak felsefesi ile ilgili eserlerdir.

Ahlaka eserlerinde geniş yer veren ilk büyük İslam filozoflarından biri

Farabi’dir. O, müstakil bir ahlak felsefesi kitabı yazmamakla birlikte, Kitabu’t-tenbih

ala sebili’s-sa‘âde, es-Siyâsetü’l-medeniyye, İhsâu’l-ulûm, el-Medinetü’l-fâzılâ gibi

eserlerinde erdemli devlet ve onun hazırlayıcısı olarak ahlak konuları üzerinde

ayrıntılı olarak durmuştur. İhvan-ı Safa’nın Risâleler’inden birçoğunda ahlaka

değinilmektedir ve bunlardan biri özellikle ahlakla ilgilidir. İbn Sina’nın eserlerinde

de ahlaka yer yer değinilmekte, İlmü’l-ahlâk adlı da bir risalesi bulunmaktadır.

İslam ahlak felsefesinde en dikkat çekici ve üretken ahlak filozofu İbn

Miskeveyh ve ünlü eseri Tehzîbü’l-ahlâk’tır. Onun ahlaka dair başka eserleri de

olmakla birlikte bu eser İslam ahlak felsefesinin en tanınan ve yararlanılan

klasiklerinden biridir. Bir diğer önemli çalışma, Nasiruddin et-Tusi’nin Ahlak-ı

Nasıri’sidir. Bu son iki kitap daha sonra yazılan birçok ahlak kitabını etkilemiştir.

Bunlardan biri de Osmanlı ahlakçısı Kınalızâde Ali Efendi’nin Ahlak-ı Alai’sidir.

Bunların yanında sonraki dönem üzerinde en fazla etkili olan kitaplardan biri de hiç

kuşkusuz Gazâlî’nin İhyâ’sıdır. Daha sonraki eserler temelde bu eserlerden

yararlanırlar. 20. yüzyıldaki ahlak felsefesi eserlerinde Kant’ın etkisi de açıkça

görülür. Bunlar arasında Ahmet Hamdi Akseki’nin Ahlak İlmi ve İslam Ahlakı adlı

eseri ile Abdullah Draz’ın Kur’an Ahlakı adlı eserleri sayılabilir. Aşağıda daha ziyade,

İbn Miskeveyh, Tusi ve Kınalızâde gibi filozof ve ahlakçıların görüşleri özetle

tanıtılmaya çalışılacaktır.

KLASİK FELSEFİ AHLAKA GÖRE İSLAM AHLAK ESASLARI

Felsefi ahlak kitapları genellikle nefis ya da ruhun özellikleri ve özellikle de

üç temel gücünün anlatılmasıyla başlar ve bunlardan hareketle dört temel erdem

konusuna geçilir. Felsefi ahlakçılara göre, nefis (veya ruh) bedenden bağımsız bir

cevherdir. Nefisin fazileti de, bazı insanların zannettiği gibi bedeni hazlarda değil,

insanı insan kılan ve öteki canlılardan ayıran düşünme gücünün iyi kullanılması ve

geliştirilmesindedir.

Page 105: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

Felsefi Ahlak ve Felsefi Ahlaka Göre İslam Ahlak Esasları

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 9

Nefisin Üç Gücü

Felsefi ahlakçılara göre, nefisin üç gücü vardır:

Düşünme (nutk) gücü: Bu, düşünme, akledilir şeyleri algılama, iyi ve kötü fiilleri

ayırt etme ve olayların gerçek nedenleri hakkında akıl yürütme gücüdür.

Öfke (gazap) gücü: Bu, tehlikeler karşısında gözü peklik ve atılganlık ile her çeşit

zararı def etme ve her şekilde otorite ve üstünlük kurmayı, şeref kazanmayı

arzu etme gücü olarak tanımlanır.

Arzu (şehvet) gücü: Bu da faydalı olduğu düşünülen şeyleri arzu etme, başka bir

deyişle, yeme-içme, cinsellik ve benzeri zevk verici bedeni arzuların

gerçekleşmesini isteme gücüdür.

Bu üç gücün en aşağısı, arzu gücüdür ve buna bazen hayvani nefis de denir.

Öfke gücü orta düzeyde görülür; en üstün görülen de düşünme gücü veya düşünen

nefistir. İnsan, bu güçlerin en üstünü olan düşünen nefise sahip olduğu için insan

olmuş, bu sayede hayvanlardan ayrılmış ve meleklere benzemiştir. İnsanların

şereflileri, düşünen nefis güçleri daha kuvvetli olanlar, bu gücün yönlendirmelerine

göre hayatlarını idare edenlerdir. Bunun yerine, öteki iki gücünden birinin

kendisine hâkim olduğu insanlar, bu hâkimiyetin gücü nispetinde, olgun ve kâmil

insan olma derecesinden aşağı doğru düşerler.

Bazıları bu üç gücü, yanındaki köpeğiyle ata binip ava giden bir insana

benzetirler. Burada, at arzu gücü, köpek öfke gücü, avcı da düşünme gücüne

benzetilir. Avcı konumundaki insan, atın ot peşinde koşmasına veya köpeğin yersiz

saldırganlıklarına engel olur ve onları gerektiği gibi kullanırsa, amacında başarılı

olur; bunun yerine, kendisi onlardan birine uyarsa, asıl hedefine hiçbir zaman

ulaşamaz. Dolayısıyla, insani ve ahlaki kemâle yükselmek isteyenler, arzu ve öfke

güçlerini daima düşünme gücünün kontrolü altında kullanmalı, en fazla düşünme

gücünün yönlendirmelerine itibar etmelidirler (İbn Miskeveyh, 1983: 22, 54; Tûsî,

2007: 36; Kınalızâde, t.y.: 61).

Felsefi ahlakçılar, bu şekilde nefisin üç gücü hakkında bilgi verdikten sonra,

bu psikoloji anlayışına göre şekillenen erdemler ve erdemsizlikler tablosuna

geçerler. Bu güçlerle bağlantılı olan dört temel erdem anlayışı bu ahlak sistemi

açısından özel bir önem arzeder.

Dört Temel Erdem

Üç güçten en önemlisi olan düşünme gücü ölçülü bir biçimde işlevde

bulunduğunda hikmet/bilgelik erdemi ortaya çıkar. Arzu gücü ölçülü olup,

arzularına aşırı düşkün olmayıp, bu konularda düşünme gücünün uyarılarına itaat

ettiği zaman iffet erdemi ortaya çıkar. Öfke gücü ölçülü olup, yerli yersiz kızmaz ve

Page 106: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

Felsefi Ahlak ve Felsefi Ahlaka Göre İslam Ahlak Esasları

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 10

öfkelenmezse ve düşünme gücünün buyruklarına boyun eğerse, cesaret/yiğitlik

erdemi ortaya çıkar. Bu üç güç ve bu üç erdem arasında ölçülülük ve denge

kurulabilirse bundan da adalet erdemi doğar. Böylece dört temel erdem kişide

gerçekleşmiş olur: Hikmet, iffet, cesaret ve adalet. Bu dört erdemin/faziletin zıtları

da dört temel erdemsizliği/rezileti oluşturur. Bunlar da bilgisizlik, açgözlülük,

korkaklık ve haksızlıktır. Ayrıca, bilinmesi gereken genel özelliklerden biri de aşağı

yukarı bütün erdemlerin orta yol olarak kabul edilmesi, bütün erdemsizliklerin de

ifrat veya tefrit şeklinde orta yoldan sapma ve aşırılıklara kayma olarak

görülmesidir. Her fazilet, kötülüklerin ortasındadır ve fazilet kendine has olan

yerden saparsa, aşırı uçlardaki kötülüklerden birine yaklaşılmış olur.

Temel erdemleri biraz daha irdelemekte yarar vardır. Zira felsefi ahlakçılara,

örneğin Tusi’ye göre, (2007: 90), “önceki ve sonraki bütün filozofların, erdemlerin

cinslerinin hikmet, yiğitlik, iffet ve adalet olmak üzere dört olduğu üzerinde icma ve

ittifak etmeleri” onların öneminin göstergesidir.

Hikmet: Bilgelik veya hikmet, düşünme gücünün fazileti olup; nefis, hikmet

erdemi sayesinde, fiillerden hangisinin yapılması ve hangisinin yapılmaması

gerektiğini bilir. Hikmet, düşünme gücünü gereksiz yerde ve gereksiz biçimde

kullanmak anlamına gelen sefihlik veya cerbeze ile onu gerektiği yerde gerektiği

ölçüde kullanamamak anlamına gelen aptallık arasında orta bir yoldur. Burada

erdemsizlik olarak sayılan aptallık, düşünme gücünü kullanmanın yaratılışça eksik

olması değil, bilerek ve isteyerek ihmal ve iptal edilmesidir.

İbn Miskeveyh’in tasnifine göre, hikmet kapsamına giren faziletler, zekâ,

hatırlama, akletme, çabuk anlama, anlama gücü, zihin açıklığı ve kolay öğrenmedir.

İffet: İffet, şehvet duygusuyla ilgili bir fazilettir. Bu faziletin bir insanda

gerçekleşmesi, onun bedensel arzularını aklına göre yönetmesine sebep olur.

Böylece insan, arzularının kölesi olmaktan kurtulur; hem daha özgür hem de daha

erdemli bir hayat yaşar. İffetin de iki aşırı uçtaki kötülüklerin rasında yer aldığı

varsayılır. Bunlar, zevk sefa düşkünlüğü ve bu uğurda gerekli olan sınırın dışına

çıkmak anlamında açgözlülük ile bedenin zorunlu ihtiyaçlarını oluşturan doğal

zevklere karşı aşırı ilgisiz kalma anlamındaki gevşekliktir.

İffetin kapsamına giren ikinci derece faziletler; utanma, sükûnet, sabır,

cömertlik, hür olmak, kanaat, yumuşak huyluluk, düzenlilik, iyi hâl, barışseverlik,

ağırbaşlılık ve kötülüklerden sakınmadır.

Cesaret: Cesaret, nefisin öfkeye ilişkin faziletidir. Cesaret, korkulması

gerekmeyen şeyler karşısında bile gösterilen korkaklık ile hiç gerekmeyen

durumlarda bile köpürme ve saldırganlık arasında bir orta hâldir. Bu erdeme sahip

Page 107: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

Felsefi Ahlak ve Felsefi Ahlaka Göre İslam Ahlak Esasları

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 11

olan kişi, ne zaman öfkeleneceğini, ne zaman öfkesine hâkim olup sabretmesi

gerektiğini bilir.

Cesaret, şecaat ya da yiğitliğin kapsamına giren faziletler; nefis büyüklüğü,

gözü peklik, büyük himmet sahibi olmak, sebat, sabır, yumuşaklık, sükûnet,

yüreklilik ve sıkıntıya katlanmadır.

Adalet: Felsefi ahlakçılara göre, adalet, yukarıda zikredilen üç temel fazilet

olan hikmet, iffet ve cesaretin bir arada bulunmasıyla ortaya çıkar. Adalet, nefisin

üç gücünün birbiriyle barış içinde olması ve nefisin diğer iki gücünün, düşünme

gücünün buyruklarına boyun eğmesiyle olur. Adalet, haksızlık etme ile haksızlığa

uğrama arasında yer alır. Adalet erdemine sahip olan insan, önce kendi nefisine

karşı sonra da başkalarına karşı hakkaniyetli ve insaflı davranır.

Adalet şu üç yerde bulunur:

Malların ve şereflerin dağıtımında

Alım-satım ve değişim gibi karşılıklı olarak yapılan işlerde

Haksızlık ve tecavüz bulunan şeylerde.

Adil kimse, eşit olmayan şeyler karşısında eşitliği sağlayan kimsedir.

İnsanların iyilik yapanlara olan sevgisi adil kimselere olan sevgisinden daha fazladır;

ama âlemin düzeni, iyilik yapmaktan ziyade adalete dayanır.

Adaletin kapsamına giren faziletler ise, dostluk, ülfet, yakınlarla ilişkiyi

sürdürmek, ödüllendirme, iyi muamele, bir şeyi güzelce yerine getirmek, sevgi,

dindarlık, kin gütmemek, kötülüğe iyilikle karşılık vermek, lütufkâr olmak,

insanlıktan ayrılmamak, düşmanlıkları terk etmek, kötü söz nakletmemek,

doğruların davranışlarından söz etmek, zararlı sözleri terk etmek, açgözlülük

etmemek, Allah’a yönelmek, yemin etmemek, ve benzeri erdemlerdir (İbn

Miskeveyh, 1983: 24-34, 102; Tûsî, 2007: 89-97; Kınalızâde, t.y.: 94-123).

Felsefi ahlakta temel erdemler dört olduğu gibi, temel erdemler de bazen

tam bunların zıddı olan bir başka dörtlü olur, bazen de bu temel erdemler ortada

sayılıp bunların ifrat ve tefrit uçlarını oluşturan sekiz erdemsizlik üzerinde durulur.

Erdemsizlikler erdemlerin ilk akla gelen zıtları olarak düşünüldüğünde dört tane

olur ve bunlar, hikmetin/bilgeliğin zıddı olarak cehalet, cesaretin zıddı olarak

korkaklık, iffetin zıddı olarak haz düşkünlüğü ve adaletin zıddı olarak zulümdür.

Erdemleri orta yolda davranışlar sayıp fazlalık yönünde sınırı aşmaktan ibaret ifrat

ile azlık yönünde aşırılık olan tefrit hâlleri dikkate alındığında ortaya çıkan sekiz

erdemsizlik de şunlardır: Hikmetin karşı kutuplarında yer alan kurnazlık ve aptallık,

cesaretin karşı kutuplarında yer alan cüretkârlık ve korkaklık, iffetin karşı

Page 108: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

Felsefi Ahlak ve Felsefi Ahlaka Göre İslam Ahlak Esasları

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 12

kutuplarında yer alan hazlara düşkünlük ve isteksizlik ve adaletin karşısında yer

alan zulüm ve zulme boyun eğmedir(Tûsî, 2007: 98-102; Kınalızâde, t.y.: 123 vd.).

Burada çok kısaca da olsa şunun belirtilmesinde yarar olabilir ki, İslam

filozoflarında görülen dört temel erdem tablosu, oldukça sade ve sistemli bir tablo

olmakla ve gerçekten çok güzel erdemleri bir araya toplamış bulunmakla birlikte,

binlerce yıl sonra apayrı coğrafyalarda yaşayan bambaşka uygarlıklar ve dinler

içinde de geçerli sayılacak kadar aşkın bir tablo, tarihsel-toplumsal-kültürel

etkilerden bağımsız bir liste de değildir. Bununla birlikte bu erdemler tablosunun

detayını tartışmak ve ayrıntılı değerlendirmesini yapmak bu kitaptaki amaçlardan

biri değildir (Bu konuda değerlendirme ve öneriler için bkz. Yaran, 2005). Ayrıca

belirtilmesi ve üzerinde durulması gerekir ki, felsefi ahlakta en fazla dört erdem

üzerinde durulmakla birlikte, bunlara ilave başka bazı erdemlere de yer verildiği bir

gerçektir. Örneğin sevgi konusu üzerinde fazlasıyla durulan erdemlerden biridir ve

dolayısıyla bizim de onu kısaca irdelememizde yarar vardır.

Sevgi ve Dostluk

Adalet erdeminden sonra sevgi konusuna geçen İbn Miskeveyh’e göre, sevgi

erdemi sadece bireysel bir tutum ve erdem değil, aynı zamanda toplumsal yönü

olan bir erdemdir ve hatta o vatandaşların ulaşabilecekleri amaçların en

üstünüdür. Bütün varlıkların düzeni ve durumlarının iyilik içinde olması sevgiye

bağlıdır. Sevgi olsaydı belki adalete bile gerek kalmadı; insanlar sevgi şerefine

ulaşamadıkları için adalet uygulamaları zorunlu hâle gelmiştir. Bir toplum hâlinde

yaşayan insanlar birbirlerini severlerse, aralarında anlaşmazlık çıkmaz ve çıkar gibi

olsa da seven insanlar birbirlerine karşı zaten adaletli davranırlar. Çünkü gerçek bir

dost, kendisi için istediğini dostu için de ister. Birbirini seven kişiler arasında adalet

olduğu gibi, güven, dayanışma ve yardımlaşma da olur. Akıllı yöneticiler,

vatandaşlar arasında sevgiyi yerleştirmek için her türlü gayreti göstermeli ve

sevginin azalmasına karşı da her türlü önlemi almalıdır.

Sevginin birçok türleri ve sebepleri vardır:

Çabuk oluşan ve çabuk kaybolan sevgi

Çabuk oluşan ve yavaş kaybolan sevgi

Yavaş oluşan ve çabuk kaybolan sevgi

Yavaş oluşan ve yavaş kaybolan sevgi

İnsanların yaşam amaçları ve sevgileri arasında ilişki vardır. İnsanları yaşam

amaçları dörttür: Zevk, iyilik, menfaat ve bu üçünün toplamının oluşturduğu şey.

Sebebi zevk olan sevgi, çabuk değişen bir şeydir. Sebebi iyilik olan sevgi, çabuk

Page 109: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

Felsefi Ahlak ve Felsefi Ahlaka Göre İslam Ahlak Esasları

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 13

oluşur ve yavaş kaybolur. Sebebi menfaat olan sevgi, yavaş oluşur ve çabuk

kaybolur. Bunların birleşmesinden meydana gelen sevgide varsa, bu sevgi yavaş

oluşur ve yavaş kaybolur.

Sevginin özel türlerinden biri, meveddet veya dostluktur. Dostluk, sevginin

genelliğine oranla daha az sayıda insan arasında olur. Aşk da bir başka sevgi

türüdür ve dostluktan da daha sınırlı sayıda, iki kişi arasında olur ve sevginin aşırı

bir hâlidir. Dostluğun en iyi türü, sebebi iyilik olan dostluktur. İyilik, öz itibarıyla

değişmeyeceği için, iyilik nedeniyle dost olanların dostluğu da değişmez ve sürekli

olur. İbn Miskebeyh, dostluk konusunda Aristo’nun şöyle dediğini aktarır:

Elbette dost edinmenin ve dostluğu sürdürmenin çeşitli ahlaki şartları vardır

ve iyi dostların bunlara riayet etmesi gerekir. Kınalızâde Ali Efendi (s. 114), Abbasi

halifelerinden Me’mun’un dostu üç kısma ayırdığını belirtir:

Gıda gibi dost: İnsan bundan müstağni kalamaz; her zaman bu tür dosta

muhtaçtır.

İlaç gibi dost: Bunlara bazen ihtiyaç olur, bazen lüzum görülmez.

Hastalık gibi dost: Yakınlık ve dostluğundan hiçbir fayda görülmeyen, bundan

dolayı dostluğu da istenmeyen, fakat hastalık gibi olduğu için istese de

istemese de ara sıra insana musallat olan dost.

İyi dostlarla ülfet etmenin zıddı uzlet, insanlardan nefret ve hiç kimse ile

görüşmemeye varan inzivadır ki, İslam felsefi ahlakına göre bu insana uygun bir

davranış değildir.

Erdemler, fıtratla da az çok ilişkili olmakla birlikte, esas itibarıyla ailede ve

okulda alınan eğitim ve kişinin kendi gayret ve çabalarıyla bağlantılı hususlardır.

Bundan dolayı, ahlak konusu, felsefi ahlakçılarca, aynı zamanda bir terbiye ve

gerektiğinde tedavi işidir.

Ahlak Terbiyesi ve Tedavisi

Felsefi ahlakçılar, erdem konusunda olduğu gibi erdem eğitimi konusunda

da nefisin üç gücü teorisine dayanırlar. Üç güç eksenli eğitim anlayışına göre,

doğuştan itibaren gelişen güçlerin tabii sırası ne ise, düzeltilme çabalarında ve

eğitimlerinde de aynı sıra izlenmelidir. Buna göre, bizde ortaya çıkan ilk güç, yeme

içme gücünün adı olan arzu gücüdür. Daha sonra öfke gücünün ortaya çıktığı, son

“İnsan iyi durumda da kötü durumda da dosta muhtaçtır. Kötü durumda iken

dostlarının yardımına, iyi durumda iken de onların yakınlığına ve iyilikte

bulunacak kimselere muhtaçtır.” (İbn Miskeveyh, 1983: 120-140)

Page 110: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

Felsefi Ahlak ve Felsefi Ahlaka Göre İslam Ahlak Esasları

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 14

olarak da düşünme gücünün geliştiği kabul edilir. O hâlde, ahlak eğitiminde de

önce arzu gücünün gerekleri terbiye edilmeli, sonra öfke gücü eğitilmeli, en

sonunda da düşünme ve ayırt etme gücü eğitilmelidir. Bu kapsamda çocuklara

öncelikle yemek yeme, giyinme, oturup kalma kuralları öğretilmeli, sonra

arkadaşlarıyla iyi geçinmesi ve gereksiz öfkelenmemesi belletilmeli, daha sonra da

mantık ve benzeri ilim dallarının öğretimi gibi yöntemlerle düşünme gücünün

gelişmesi sağlanmalıdır (İbn Miskeveyh, 1983: 40, 57-72).

Felsefi ahlakçılar ahlaki erdemsizlikleri “nefisin hastalıkları” olarak

değerlendirir ve kısmen tıbbi yöntemleri taklit ederek tedavi etme yolları önerirler.

Örneğin, önce teşhisin sonra tedavinin geleceğini, yine aynı şekilde, önce sağlığı

korumanın sonra hastalığı iyileştirmenin amaç edinilmesi gerektiğini belirtirler.

Buna göre, ahlak sağlığını korumak için, öncelikle iyilerle beraber olma, kötülerden

uzak durmak gerekir; çünkü kötülük bulaşıcı hastalık gibidir. Çocuklar ve gençler

başta olmak üzere, yetişkinler dâhil tüm insanlar kötülerden uzak durmaya özen

göstermelidir. İyilerle dostlukta da, asık suratlı, somurtkan vb. olmamakla birlikte,

düşük düzeyli şakalar ve fıkralara dostluğu geliştirmek adına da olsa asla tenezzül

edilmemelidir.

Ahlakın geliştirilmesi ve korunması için iyilerle beraberlik yanında iyi bir

ahlak eğitimi ve disiplinli bir ahlak yaşantısına önem verilmelidir.

İnsan için zaruri ve yararlı güçler olan öfke gücü ve arzu gücünün

ihtiyaçlarına cevap verirken dikkatli olmalı ve ahlaki sınırların dışına çıkmamaya

özen göstermelidir. Çünkü Allah bize bu iki gücü onlara hizmet edelim ve onların

kölesi olalım diye değil, gerektiğinde meşru ölçüler içinde kullanalım diye vermiştir.

Nefisanî güçler aşırılığa meyledip insanı ahlaksızlıklara sürüklediğinde,

bunların zararı üzerinde düşünülmeli, bu konudaki bilgiler tazelenmeli ve bundan

vazgeçip tövbe etme yoluna girilmelidir. Eğer bunlar fayda etmiyorsa, insan kendini

kınayabilmeli ve hatta kendisine caydırıcı cezalar verebilmelidir.

İyilik konusunda da kötülük konusunda da alışkanlıkların çok etkili olduğu

unutulmamalı; iyilikleri yapmak ve kötülüklere yaklaşmamak alışkanlık hâline

getirilmelidir.

Kendi kendimize zaman zaman muhasebeler yapmalı, iyi ve kötü

yönlerimiz üzerinde düşünülmeli, bu konularda dostlarımızdan fikir alıp,

düşmanlarımızın eleştirilerinden dersler çıkarıp kendimizi tanımalı ve ona göre

kendimizi kötü yönlerimizden arındırıp, iyi yönlerimizi daha da geliştirmeliyiz (İbn

Miskeveyh, 1983: 156 vd.).

Page 111: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

Felsefi Ahlak ve Felsefi Ahlaka Göre İslam Ahlak Esasları

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 15

MODERN FELSEFİ AHLAKA GÖRE İSLAM AHLAK

ESASLARI

Batı ahlak felsefesi genellikle üç büyük kuram sayılan Erdem Etiği, Ödev Etiği

ve Faydacı Etik olarak tasnif edilir. Yukarıda gördüğümüz üzere klasik İslam ahlak

felsefesi, Platon ve Aristoteles'ten gelen erdem etiğinin etkilerini yansıtır. Daha

önce değindiğimiz gibi, 'İslam ahlak felsefesi" ifadesinin tarihsel olarak ikiye

ayrılması ve belki "klasik (dönem) İslam ahlak felsefesi" ve "modern (dönem) İslam

ahlak felsefesi" denilmesi daha uygun olur. Bu kırılmayı sağlayan da Kant'tır (ö.

1804). Aşağıda kısaca göreceğimiz üzere, Kant-sonrası Müslüman ahlakçıların artık

erdem kavramından ziyade vazife, ödev, ilke, yasa, emir, yükümlülük vb. Kant'çı

kavramlar ve konuları daha fazla öne çıkardıkları görülmektedir. Bu dönemde

vurgulanan temel ilkelere kısaca değinmekte yarar vardır.

Modern Dönemde Erdemden İlkeye Yöneliş

Erdemler, insanların sahip olduğu ahlaken övülen nitelikler iken; ilkeler,

temel davranış kurallarını belirten önermelerdir. İlke, belki biraz ilk kavramı ile de

bağlantılı görülebilir; o, bir kurallar dizininin ilk başta gelen bir veya birkaç ana

ögelsi, en genel kapsamlı özüdür.

Daha önce de belirttiğimiz gibi, Kant sonrası İslam ahlakçılarının birçoğunda,

yer yer onu eleştirmekle birlikte, Kant etkisi açıkça görülür. Kant etkisini yansıtan

modern dönem İslam ahlakçılarından biri Ahmet Hamdi Akseki'dir.

Akseki'nin kendi ifadeleriyle, "ahlaki meslekler içinde en mükemmel ve ulvi

olan meslek, en salim ve isabetli ahlaki nazariye, esasını, 'Vazife’de, diğer bir

deyimle; 'Vicdani Sorumluluk’da bulan ve vazife esasını yalnız akıl üzerine kuran

akılcıların mesleğidir. Bunu en mükemmel tefsir eden kişi ve bu mesleğin en büyük

temsilcisi Kant'tır”(1979: 55).

Ana İlke: Kendin İçin İstediğini Kardeşin İçin de İstemek

Akseki, "Dini Nasslardan Çıkarılan Ahlak Kanunu ile Kant'ın Meşhur Kaidesi

Arasında Bir Mukayese" başlığı altında, Kant'ın birinci kategorik imperatifini ("Öyle

hareket et ki, iradenin tabi olduğu fiiller (genel) kaide, yani itaat ettiğin kanun, bir

genel kanun prensibi suretinde olsun") dikkate alır ve İslam'da onun benzeri veya

daha iyisinin olup olmadığını araştırır. Bu bağlamda, yani İslam ahlakındaki külli

genel kanunun ifadesi olarak o, arka arkaya üç hadis verir:

Page 112: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

Felsefi Ahlak ve Felsefi Ahlaka Göre İslam Ahlak Esasları

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 16

Akseki'nin yorumuna göre, "biz Müslümanlar, bu hadis-i şeriflerden açık

olarak anlarız ki; hırsızlık haramdır, hile haramdır, emanete hıyanet haramdır;

adam öldürmek haramdır. Çünkü bunları işleyen insan, bu fiilini insanların

öğrenmelerini arzu etmez." Ona göre bu hadisler topluca düşünüldüğünde şöyle

bir külli ve genel kanun çıkmaktadır: "Halk tarafından sana yapılmasını istediğin

şeyi sen de onlara yap, başkaları tarafından sana yapılmasını istemediğin şeyle

halkı rahatsız etme"(1979: 59-63).

Akseki'ye göre, bu hadislerdeki İslami kaideler ise Kant'ın yalnız akıldan

çıkarmış olduğu ahlak kanununa tercih edilir. Çünkü Kant'ın ahlak kanunu "öyle bir

şekilde hareket et ki" emriyle başlaması nedeniyle yalnız fillerimizle sınırlı olup,

kalbimizdeki niyet ve maksatlarımızı ihmal etmektedir. Hâlbuki İslam'a göre,

insanın ahlaki değeri, görünen fiillerinden çok niyetleri ile ilgilidir. Ayrıca, Akseki'ye

göre, Kant'ın meşhur kaidesi, hadislerden çıkan kanunun cüzünden ibarettir, yani

onların ifade ettiği mana genelliğine yükselemez (1979: 122-24).

Abdullah Draz da Akseki gibi bazı yönlerini eleştirmekle birlikte İslam

ahlakını Kant'ı dikkate alarak ve büyük ölçüde Kant terminolojisiyle ele alan

modern dönem ahlakçılarımızdandır. Draz'ın burada değindiği hadisler, bir kısmı

Akseki'nin de değindiğini gördüğümüz hadislerdir:

Kendisine iyi ve kötünün tarifi sorulduğunda Hz. Peygamber şöyle buyurur:

"Seni şüpheye düşürecek şeyden sakın. Zihnini bulandırmayacak şeyi seç;

doğruluk sükûnettir, yalan şüphedir." (Buhârî, Kitâbü'l-Büyu: 3).

"Helal ve haram açıklanmıştır. Fakat onların arasında şüpheli durumlar vardır.

Şüpheden kaçınan kimse imanını ve şerefini kurtarır." (Buhârî, Kitâbü'l-İman:

39)

"Senden sadır olduğunu halkın görmesini istemediğin şeyi yalnız iken de kendi

başına iken de yapma"

"İyilik ve hayır güzel ahlaktır; günah ise kalbinde yerleşip de insanların

bilmesini istemediğin, yani herkesten gizlediğin şeydir."

"Birr, yani hayır ve iyilik, kalbin mutmain olduğu şeydir. Kötülük de nefsini

tahrik edip azdıran şeydir. Buna aykırı fetva verseler de aldırma."

Page 113: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

Felsefi Ahlak ve Felsefi Ahlaka Göre İslam Ahlak Esasları

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 17

"Kendine yapılmasını istemediğini sen de başkasına yapma;

kendine yapılmasını istediğini, sen de başkasına yap!"

Draz, bunların dışında, çok açıkça olmasa da bu anlamda kullanmış olduğu

düşünülebilecek olan bir ayet ve bir hadisten daha bahsetmektedir; onları da

görmekte yarar vardır. Draz'ın ifadesiyle, Kur’an-ı Kerim'de "Kendinizin gözlerinizi

yummadıkça kabul edemeyeceğiniz adi şeyleri, başkasına vermeye kalkışmayın"

(Bakara/2: 267) diye vurgulanmaktadır. İslam Peygamberi de şöyle buyurmaktadır.

Dolayısıyla, "egoizmin bu genel tatbikinden, müşterek vicdan, daha önce

ödevin karşılıklı olma ve evrenselliği prensibini çıkarmıştır" (Draz, 2002: 83).

Draz, Kant'ın formülünün, İncil'de de benzeri bulunan yukarıdaki son hadis

ve benzerlerinden mülhem sayılabileceğini ima etmektedir. Yukarıdaki ayetin

sadece bir şey verip vermeme değil, belki biraz daha geniş çerçevede düşünülen

anlamı, Batı literatüründe Altın Kural da denilen ifadenin negatif (yapma) tarafını,

zikredilen bu hadis de pozitif (yap) tarafını dile getirmektedir. Bunlar birlikte

düşünüldüğünde şöyle bir ilke ortaya çıkardı: "Kendine yapılmasını istemediğini sen

de başkasına yapma; kendine yapılmasını istediğini, sen de başkasına yap!"

Bu formül, hakikaten Kant'ın formülünün kendisine bir hayli benzediği bir

formüldür. Kant'ın yaptığı bunu dinî bağlarından koparıp sekülerleştirmek, biraz

daha teknik ve soyut terimlerle ifade etmek ve "kendi" veya kişi yahut ben

merkezli referans çerçevesini olabildiğince genişletip, tüm insanları kapsayacak

şekilde genişletmeye çalışmasıdır.

Sonuç

İslam’da felsefi ahlakın temel kaynakları Kur’an ve Sünnet’le birlikte Platon

ve Aristoteles gibi Antikçağ filozoflarının da eserleridir. Bu kaynaklardan

yararlanılarak oluşturulmuş olan İbn Miskeveyh’inTehzîbü’l-ahlâk gibi eserleri de

daha sonra gelen ahlakçıların dayandığı klasikler arasında yer alırlar. Felsefi ahlakı,

klasik dönem ve modern dönem diye ikiye ayırmak mümkündür. Zira klasik

dönemde kendisinden en çok yararlanılan filozof Platon ve Aristoteles iken modern

dönemde Kant ön plana çıkmıştır. Klasik dönemin anahtar kavramı erdem iken,

modern dönemde ilke ve ödev gibi kavramlar daha merkezi konuma getirilmiştir.

"Hiçbiriniz, kendisi için sevdiğini kardeşi için de sevmedikçe iman etmiş

sayılmaz." (Buhârî, Kitâbü'l-Îmân: 6)

"Kalbine sor, vicdanına danış, insanlar o hususta sana ne derlerse desinler,

sana neyi teklif ederlerse etsinler, iyi, ondan ruhun huzur duyduğu, kalbin

onunla dinlendiği şeydir. Kötü, ruhu kaygılandıran ve kalbi titreten şeydir."

(Müslim, Kitabü'l-Birr: 5)

Page 114: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

Felsefi Ahlak ve Felsefi Ahlaka Göre İslam Ahlak Esasları

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 18

Klasik dönemdeki felsefi ahlak, temel erdemler listesi açısından en sade

yapıya sahip olan ahlak geleneğimizdir. Bu gelenek M.Ö. 5. yüzyılda yaşamış Yunan

filozofu Platon’un dörtlü erdem tasnifine bağlı kalmıştır. Buna göre dört temel

erdem vardır ve bunlar, hikmet, cesaret, iffet ve adalettir. Platon ve dolayısıyla

İslam filozofları bunları, nefisin üç gücü dedikleri, düşünce gücü, öfke güzü ve arzu

gücü teorisine dayandırmaktadırlar.

Davranışlarda orta yolu temsil eden dört temel erdemin karşıt kutuplarından

yahut ifrat ve tefritlerinden oluşan sekiz tane de temel erdemsizlik vardır.

Modern dönem felsefi ahlakı Kant’ın kategorik buyruğuna benzeyen ilkeler

üzerinde durmuştur. En fazla vurgulanan ilke, bazı ayet ve hadislerle ilgisi

kurulabilen “kendin için istediğini başkası için de istemek, kendin için istemediğini

başkası için de istememektir.”

Page 115: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

Felsefi Ahlak ve Felsefi Ahlaka Göre İslam Ahlak Esasları

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 19

Öze

t •İslam'da felsefi ahlak, İslam filozoflarının Kur'an ve Sünnet yanında Antikçağ filozoflarının eserlerinden de yararlanarak oluşturdukları ahlak ekolüne denir.

•İslam felsefi ahlakı, erdem ve mutluluk ahlakıdır. Bu ahlaka, İslam ahlak esasları açısından bakıldığında, nefsin üç gücü denilen düşünme gücü, öfke gücü ve arzu gücü anlayışının çok önemli olduğu görülür.

•Nefsin üç gücüne dayalı dört temel erdem olduğu anlayışı çok önemlidir. Bu dört temel erdem, hikmet, cesaret, iffet ve adalettir.

•Dört erdemin zıttı olan dört erdemsizlik veya ifrat ve tefrit aşırılıkları olan sekiz erdemsizlik vardır.

•Modern dönemde Kant etkisiyle erdem konusundan ziyade ilke, hak ve ödev gibi konular ön plana çıkmıştır.

•En genel ilkelerden biri, kendin için istediğini kardeşin için de isteme ilkesidir.

Öd

ev

• Günüm insanı ve/veya toplumu için en değerli gördüğünüz ahlaki erdem veya ilke konusunda bir makale yazınız.

• Hazırladığınız ödevi sistemde ilgili ünite başlığı altında yer alan “ödev” bölümüne yükleyebilirsiniz.

Page 116: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

Felsefi Ahlak ve Felsefi Ahlaka Göre İslam Ahlak Esasları

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 20

Değerlendirme

sorularını sistemde ilgili

ünite başlığı altında yer

alan “bölüm sonu testi”

bölümünde etkileşimli

olarak

cevaplayabilirsiniz.

DEĞERLENDİRME SORULARI

1. Aşağıdakilerden hangisi İslam ahlak ekollerinden/geleneklerinden biri

değildir?

a) Dini ahlak

b) Felsefi ahlak

c) İlmi ahlak

d) Tasavvufi ahlak

e) Hiçbiri

2. Hangisi nefisin üç gücünden biri değildir?

a) Düşünme

b) Duygu

c) Öfke

d) Arzu

e) Hiçbiri

3. Hangisi dört temel erdemden biri değildir?

a) Merhamet

b) Adalet

c) Cesaret

d) İffet

e) Adalet

4. Modern dönem Müslüman ahlakçıların en fazla vurguladıkları genel ilke

hangisidir?

a) Davranışların evrenselleştirilebilmesi

b) Eylemlerin faydalı olması

c) Kendin için istediğini başkası için de istemek

d) Özgürlük ve demokrasi

e) Barış ve hoşgörü

Page 117: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

Felsefi Ahlak ve Felsefi Ahlaka Göre İslam Ahlak Esasları

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 21

5. Varlığı kendinden olmayan ve varlığı da yokluğu da düşünülebilen varlık

kategorisi aşağıdakilerden hangisidir?

a) Abduh, Cabiri

b) Arkoun, İkbal

c) Akseki, Akif

d) Draz, Fazlurrahman

e) Akseki, Draz

Cevap Anahtarı

1.c 2.b 3.a 4.c 5.e

YARARLANILAN VE BAŞVURULABİLECEK DİĞER

KAYNAKLAR

Akseki, A. H. (1979). Ahlak İlmi ve İslam Ahlakı: Ahlak Dersleri. Sadeleştiren: Ali

Arslan Aydın. Ankara: Nur Yayınları.

Aristoteles. (1998). Nikomakhos’a Etik. çev. Saffet Babür. Ankara: Ayraç Yayınevi.

Aydın, M. (1989). “İslam Felsefesi”. Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi.

İstanbul.

Çağrıcı, M. (2000). İslam Düşüncesinde Ahlak. İstanbul: Birleşik Yayıncılık.

Draz, A. (2002). Kur’an Ahlakı. çev. E. Yüksel ve Ü. Günay. İstanbul: İz.

Fahri, M. (2004). İslam Ahlak Teorileri. çev. Muammer İskenderoğlu ve Atilla Arkan.

İstanbul: Litera Yayıncılık.

Gazali. (t.y.). İhyâu ‘Ulûmi’d-Din. çev. Ahmed Serdaroğlu. İstanbul: Bedir Yayınevi.

İbnMiskeveyh. (1983). Ahlakı Olgunlaştırm. çev. A. Şener, C. Tunç. ve İ. Kayaoğlu.

Ankara.

Kant, I. (2002). Ahlak Metafiziğinin Temellendirilmesi. çev. I. Kuçuradi. Ankara.

Kaya, M. (1995). “Felsefe”, Türkiye Diyanet Vakfi İslam Ansiklopedisi. İstanbul:

Diyanet Vakfı Neşriyat.

Page 118: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

Felsefi Ahlak ve Felsefi Ahlaka Göre İslam Ahlak Esasları

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 22

Kınalızade (Kınalızade Ali Efendi). (t.y.). Ahlak: Ahlak-ı Alai. çev. H. Algül. İstanbul.

MacIntyre, A. (2001). Ethik’in Kısa Tarihi. çev. H. Hünler ve S. Z. Hünler. İstanbul:

Paradigma.

Platon (Eflatun). (1992). Devlet. çev. S. Eyüboğlu ve M. A. Cimcoz. İstanbul: Remzi

Kitabevi.

Tusi, N. (2007). Ahlak-ı Nasıri. çev. A. Gafarov ve Z. Şükürov. İstanbul: Litera.

Yaran, C. S. (2005). İslam’da Ahlakın Şartı Kaç? İstanbul: Elif Yayıncılık.

Yaran, C. S. (2010). Ahlak ve Etik, İstanbul: Rağbet Yayıncılık.

Yaran, C. S. (2011). İslam Ahlak Felsefesine Giriş. İstanbul: Dem Yayınları.

Page 119: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

İÇİN

DEK

İLER

• Giriş

• Tasavvufi Ahlik

• Tasavvufi Ahlikın Mahiyeti

• Tasavvufi Ahlikın Özellikleri

• Tasavvuf Kaynaklarında Ahlaki Hâller ve Makāmlar

• Tasavvufi Ahlaka Göre İslam Ahlak Esasları

HED

EFLE

R

• Bu üniteyi çalıştıktan sonra

• Tasavvufun tanımı ve mahiyeti hakkında bilgi edinecek,

• Nitelikli ahlakidavranışların önemini kavrayacak,

• Tasavvufi ahlakın temel esas ve dayanaklarını öğrenecek,

• Tasavvufi ahlakı, diğer ahlak ekolleri ve bu ekollerin ahlak anlayışlarıyla mukayese edebileceksiniz.

ÜNİTE

6

TASAVVUFİ AHLAK VE

TASAVVUFİ AHLAKA GÖRE

İSLAM AHLAK ESASLARI

İSLAM AHLAK

ESASLARI

Page 120: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

Tasavvufi Ahlak ve Tasavvufi Ahlaka Göre İslam Esasları

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 2

İnsan, gerçek kimliğini ancak, huyu, seciyesi ve tabiatıyla ortaya koyar.

Güzel ahlak, zorlamayla, kanun ve

ceza yoluyla değil, fertlerin vicdanî sorumluluk ve gayretleriyle gerçekleşir.

GİRİŞ

Önceki ünitelerde de değinildiği gibi, ahlakçılar insan davranışlarıyla ilgili

olan ahlakı, genel olarak, ruhta (nefiste) köklü bir şekilde yerleşip kendisinden fiil

ve davranışların, tekrar tekrar düşünmeye, zorlamaya ihtiyaç duymadan, kolaylıkla

meydana gelmesi ve istikrar kazanması olarak tanımlamışlardır.

Bu tanımlamada dikkat çeken husulardan biri; fiillerin iradi olması ve

zorlama olmaksızın meydana gelmesidir. Diğeri de; ahlakın ruhta yerleşmesi ve

onun bir vasfı olmasıdır ki, bu hem ahlakın bir kalp fiili olduğunu hem de iyilik

yapmanın insanda şuur hâline dönüşmesi gerektiğini göstermektedir.

“İyilik” ve “kötülük” ruhtaki vasfın adıdır. İnsan hem iyi hem de kötü

vasıflarla donatılmış olarak dünyaya gelir. Eğer ruhtaki vasıflar iyi olursa iyi, kötü

olursa kötü ahlak ortaya çıkar. Ahlakın iyi veya kötü oluşu ise, ahlaki davranışı

meydana getiren sebebe ve yöneldiği gayeye göre değişmektedir. Bu nedenle

mutasavvıflar, insan davranışlarının zahiri değil, niyete dayalı deruni ve batıni

boyutunun ahlakiliği belirlediğini söylerler.

İslam filozofları ahlakı bir ruh sağlığı, ruhani tababet ilmi olarak

değerlendirmiştir. Aynı yaklaşımı benimseyen Gazali (ö.505/1111)’ye göre kötü

huylar kalplerin ve nefislerin hastalıklarıdır. Bedeni hastalıklar maddi hayatı sona

erdirirken, kalbî hastalıklar ebedî hayatı mahveder. Şu hâlde bedeni rahatsızlıklar

için gösterilen ihtimamdan daha fazlası kalp hastalıkları için gösterilmelidir (Gazali,

III, 60).

İnsan, ahlak ilmi sayesinde, ruhunu kötü huylardan, rezilet hastalığından

kurtararak; ruhun sıhhati demek olan iyi huylar ve faziletlerle bezemek suretiyle

ebedî olan ahiret hayatını kurtarma ve kazanma imkânı bulur. Bu nedenle İslam

ahlakçıları, mutlak ve aşkın bir “hayır” inancında ısrar etmekte ve ‘en yüksek

saadet’in, ölümden sonra, ahirette gerçekleşeceğine inanmaktadırlar(Çağrıcı, 1991:

20, 62). Mutasavvıfların ahlak teorilerini belirleyen temel unsurlardan başında da

bu ahiret saadeti ve dolayısıyla Allah’a yakınlaşma arzusu gelmektedir.

İşte tasavvufi ahlakın hareket noktasını bu içe bakış, hedefini ise ilahî inayete

mazhar olma oluşturmaktadır.

Ahlak iledir kemâl-i âdem

Ahlak iledir nizâm-ı âlem

Page 121: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

Tasavvufi Ahlak ve Tasavvufi Ahlaka Göre İslam Esasları

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 3

Ahlak bir ruh sağlığı

ilmidir.

Takva:

Sorumluluk Bilinci

TASAVVUFİ AHLAK

Daha önceki ünitelerde de işlendiği gibi İslam ahlakı, anlayış bakımından

genel olarak “Geleneksel Dinî Ahlak ”, “Felsefi Ahlak ” ve “Tasavvufi Ahlak” olmak

üzere üç grupta değerlendirilmektedir. Bunlardan tasavvufi ahlak, diğer iki ahlak

anlayışını da içine alan ancak müstakil olarak zikredilebilecek kendine has yetkinliği

olan bir ahlak anlayışını temsil etmektedir.

Tasavvufi Ahlakın Mahiyeti

Kur’an-ı Kerim’de iyi bir Müslümanda bulunması gereken ahlaki niteliklerin

tamamı “takva” kavramı ile ifade edilmiştir:

Hz. Peygamber de şöyle buyurmuştur:

Ebû Hureyre'nin naklettiğine göre yine Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:

“Birbirinize hased etmeyin. Kendiniz almak istemediğiniz hâlde diğerini zarara

sokmak için bir malı methedip fiyatını artırma yarışına kalkışmayın. Birbirinize

buğzetmeyin. Birbirinize yüz çevirip arka dönmeyin. Sizden bazınız diğer bazınızın

alışverişi üzerine alışverişe girişmesin. Ey Allah'ın kulları! Birbirinizle kardeşler

olunuz. Müslüman Müslümanın kardeşidir. Müslüman Müslüman'a zulmetmez.

Yardıma muhtaç olduğu zaman da onu yalnız ve yardımcısız bırakmaz. Onu hor ve

hakir görmez. Takva işte budur. ‘Resulullah (s.a.s) "takva işte budur.’ sözünü üç

defâ tekrarlamış ve her seferinde de eli ile göğsüne işaret etmiştir.” (Müslim, Birr,

32; Tirmizî, Birr, 18; Ahmed b. Hanbel, II, 325)

Hz. Peygamber bu ifadeleriyle takvanın mana alanının genişliğini belirtmiş,

onun kalbe dayanan manevi bir duygu ve sorumluluk bilinci olduğunu ifâde

etmiştir.

Kulun Allah’a karşı sorumluluğunu ifade eden “takva”, yukarıdaki hadiste de

ifade edildiği gibi; Allah’a derin saygı duymak ve sorumlulukları hususunda titiz

davranmak suretiyle insanın kendisini her türlü kötülükten koruması ve güven

altına alması manasına gelir. Bu noktada imanın Allah’a inanmak ve güvenmek

“Allah'a karşı takva sahibi olmanızı tavsiye ederim.” (Ebu Dâvud, Sünen, 5; Tirmizî, İlim, 16; Ahmed b. Hanbel, II, 325)

“Allah katında derecesi en üstün olanınız, en çok takva sahibi olanınızdır.” (Hucurat/49: 13).

Page 122: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

Tasavvufi Ahlak ve Tasavvufi Ahlaka Göre İslam Esasları

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 4

Ruhanî ve ilahî âlemin

binlerce tecellisini

taşıyan tasavvufi

faaliyet, özü itibariyle,

dile getirilmekten

uzaktır.

anlamına geldiğini ve Kur’an’da çoğu kez iman ve takva kavramlarının birbiri

ardınca zikredildiğini hatırlamak gerekir(Konur, 2009: 35).

Takva sahiplerine “muttaki” denilse de İslam topluluklarında açık şekilde

bunların kimler olduğu üzerinde durulmamıştır. Müslümanlar arasında mümin veya

Müslüman olmanın dışında somut sosyal zümreleşmeler ilk olarak ahlaki özellikteki

kavramlar yerine Hz. Peygamber’e yakınlıkla belirlenmiştir. Ahlaki nitelik taşıyan ve

zamanla belli bir zümreye ait vasıf olarak karşımıza çıkan ilk kavram “züht” gibi

görünmektedir. Yani İslam toplulukları arasındaki değişim ve dönüşümün dinî,

siyasi ve sosyal birtakım gerekçelerinin de devreye girmesiyle iyi bir müslümanda

bulunması gereken ana ahlaki niteliklerden olan “takva” yerine “züht” kavramı

kullanılmaya başlanmış, inanç, ibadet, ahlak ve adaba dair özelliklerin hemen hepsi

bu kavramla ifade edilmiştir. Daha sonra her mezheb ve meşrebin kendince

yorumlayıp sahip çıkmasıyla birlikte bir bakıma “züht” ve “zahit” kavramı da

yıpranmış ve yerine yeni bir kavram olan “tasavvuf” geçmiştir. Bundan böyle iyi bir

müslümandan beklenen hasletler “tasavvuf” adı altında ifade edilmeye başlanmış

bu hasleti taşıyanlara da “sufi” denilmiştir(Konur, 2009: 15-18).

İslam tasavvufu tarihi süreçte çeşitli merhalelerden geçerek değişik

görünümlere sahip olmuş, bu merhale ve manzaralara uygun olarak müteaddit

kavram ve tanımlar edinmiştir. Bu tanımların farklılığı, tasavvufun nazari ve akli bir

ilim değil, aksine tecrübî bir ilim olmasından; asırlar boyu, dinî yaşama zevkinin

farklı mizaç ve meşrepler tarafından değişik şekilde duyulup hissedilmesinden

kaynaklanmakta olup, her biri onun değişik bir yönüne işaret eder.

Tasavvuf üzerinde yapılan tarifler özellikle İslam tasavvufu açısından

genellikle şu üç noktada birleşmektedir:

İlahî emir ve yasaklara teslimiyet ve kulluk

Allah ve Resulünün ahlakı ile ahlaklanmak

Allah’tan başka her şeyden (Masivallâh) kalben uzak olmak (Bk. Eraydın,

2001:40).

Bu üç özelliğin dile getirildiği tasavvuf tanımlarından ikisi şöyledir:

“Muhammed b. Hafîf; Tasavvuf, kalbi beşerîliğe saplanıp kalmaktan arıtmak,

bedenî hazlardan ayrılmak, beşerî sıfatları silmek, benlik davasından kaçınmak,

illahî sıfatlarla bezenmek, hakikat bilgisine bağlanmak, bütün insanlara iyiliği

tavsiye etmek, Allah’ın Resulüne tam uymaktır.”(Sülemî, 1998: 346)

Page 123: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

Tasavvufi Ahlak ve Tasavvufi Ahlaka Göre İslam Esasları

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 5

Makāmların en yücesi; kötü bir huyu iyi bir

huya dönüştürmektir.

Tasavvuf İslam’a dayalı

bir ahlakiyattır.

Tasavvuf, hakikat yani Hakk’a ulaşma yolunun nazari yanını, dervişlik de

ameli cephesini ifade ettiği için mutasavvıflar, tasavvufi yaşamda, ibadet ve zikrin

yanında ahlaki faaliyet ve faziletlerin de önemli olduğunu belirtmiş, ahlakı güzel

olmayanın hakikati bulamayacağını ifade etmişlerdir.

Mesela ilk sufilerden Hasan-ı Basrî, takva ehlinin; “doğru sözlülük”, “ahde

vefa”, “sıla-i rahim (akraba ziyareti)”, “yoksullara merhamet”, “gurur ve kibirden

arınmışlık”, “insanlarla iyi geçinme”, “güzel huy” gibi ahlaki faziletlerle

tanınabileceğini belirtmiştir.

Birçok mutasavvıf, daha tasavvuf teriminin tarifinde onun ahlakla ilişkişini

göstermeye çalışmış ve tasavvufu “hüsnü'l-huluk” (ahlak güzelliği) veya “el-

ahlaku'r-radiye”(razı olunan, sevilen ahlak) şeklinde de tarif etmişlerdir(Çağırıcı,

1989: II, 7).

Mutasavvıfların doğrudan ahlaki olguya vurgu yaptıkları tasavvuf

tariflerinden bazıları şöyledir:

Tasavvufun en sağlam kriteri “güzel huy”dur. El-Kettânî’nin tanımında da

ifade ettiği gibi güzel huy bakımından önde bulunan tasavvufta da ileride sayılır.

Tasavvufi hâller, makāmlar ve beşer üstü tasarruflar güzel ahlak ile beraber

olmadıkları sürece hiçbir kıymet ifade etmezler.

Yine yukarıda verilen tariflerden de anlaşıldığı üzere tasavvuf için asıl olan ve

ihtilafın söz konusu olmadığı bir gerçek varsa o da, İslam’a dayalı bir ahlakiyat

olduğudur. O hâlde tasavvuf esasında ahlak demektir(Taftazânî, 1986: 223).

Ebu Bekir Kettanî (ö. 322/933): “Tasavvuf ahlaktır. Ahlaki açıdan senden üstün

olan safa ve manevi temizlik açısından da üstündür.”

Ebu Muhammed Murtaiş (ö. 328/939): "Tasavvuf güzel ahlaktır."

Ebu Muhammed Cerirî (ö. 311/923): “Tasavvuf bütün kötü huyları terk etmek

ve bütün güzel ve ulvi olan huylarla bezenmektir.”

Ahmed b. Muhammed el-Âdemî (329/939): “Ben ve Cüneyd, tasavvufun, insanın iç dünyasında gizli tabiatın temizliği ve zahire akseden güzelliği olduğu hususunda anlaştık”.

Ebû’l-Kâsım en-Nasrâbâzî; “Tasavvuf, Kitap ve Sünnet’e tam bağlanmak, bid’at

ve zevkleri terk etmek, güzel ahlakla bezenmek, dostlarla hoş sohbet edip,

kendilerine hizmette bulunmaktır.”( Sülemî, 1998:365)

Page 124: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

Tasavvufi Ahlak ve Tasavvufi Ahlaka Göre İslam Esasları

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 6

Tasavvufi Ahlakın Özellikleri

Tasavvuf, ahlaktan daha genel bir kavram olmakla birlikte daima ahlakı da

içerisinde barındırmıştır. Ahlakın olduğu her yerde tasavvuf olmayabilir. Ancak

tasavvufun olduğu her yerde mutlaka ahlak vardır. Tasavvufi faaliyetler ahlakı

doğurmadığı veya ahlaki bir sonuca götürmediği takdirde bizzat tasavvuf ehli

tarafından sorgulanmıştır (Konur, 2009: 21).

Ahlakın tasavvufun olmazsa olmaz bir parçası olduğunu söyleyen

mutasavvıflar, ahlaki faaliyetlerin tasavvufi hayat açısından en az ibadet

bağlamında değerlendirilen faaliyetler kadar önem taşıdığını ısrarla dile

getirmişlerdir.

Ebu Hüseyn en-Nurî (ö.295/907) de tasavvufu tarif ederken bu hususa dikkat

çekmiş ve şöyle demiştir:

İbn Arabî de (ö. 638/1239) bu hususu dile getiriken “ubudiyet ahlakı” tabirini

kullanmış ve tasavvufu “Ubudiyet ahlakıyla süslenme” olarak tanımlamıştır.

Tasavvuf, insana ve ahlaka büyük önem vermesi, ahlakın pratik yönünü ve

özellikle manevi veçhesini belki en fazla önemseyen anlayış olması yanında İslam

kültürü ve geleneği içerisinde sistematik bir ahlaki üst dilin oluşturulmasında da

önemli rol oynamıştır. Tasavvufun ahlak ile en çok irtibatlı ilim dalı olduğu ve bu

düşünce yapısının Müslüman toplumların zihniyetini, yaşam tarzını, hayata

bakışını, davranış kalıplarını, hatta gündelik dilini de birinci derecede etkilediği

bilinen bir gerçektir (Konur, 2009: 34, 20).

İslam düşüncesinde ahlakın müstakil bir ilim hâline gelmesi oldukça geç

dönemlere rastlamasına rağmen, ahlak konuları, tasavvuf bünyesinde daima var

olagelmiştir. Bu nedenle ahlakın tasavvufla olan ilişkisi diğer ilimlerle olduğundan

daha fazladır. Bunun yanında İslam tarihinde ve dünyasında tasavvufun ahlaki

açıdan oynadığı rol bizzat ahlak ilminin oynadığı rolden daha eski ve etkindir

(Konur, 2009: 19).

İslamın ahlaka ilişkin içeriğini ve tavrını sürekli göz önünde bulundurmaya

özen gösteren mutasavvıflar ahlakın güzelleştirilmesi ve olgunlaştırılmasının

Allah’ın emirlerine uyup yasaklarından sakınmakla gerçekleşebileceğini, herhangi

bir davranışın ahlaki olup olmadığının Allah için yapılıp yapılmadığı ile ortaya

çıkacağını söylemişlerdir.

“Tasavvuf ne birtakım merasimler ne de bir bilgi yığınıdır; aksine tasavvuf

yalnızca ahlaktır.”(Sülemî, 1998: 167)

Page 125: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

Tasavvufi Ahlak ve Tasavvufi Ahlaka Göre İslam Esasları

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 7

Mutasavvıflara göre tasavvufi ahlak, sadece bir fikrî disiplin ve iyi huyları

tanıtan nazari ve mücerret bilgi değil, manevi tecrübelere dayanan bir hâl ve

yaşam tarzıdır. Bu ahlak anlayışında bilgi amele tabidir ve ondan doğar. Şu hâlde

önemli olan ahlaki davranışın ne olduğunu bilmek değil onu uygulamaktır.

Mutasavvıflara göre sufi, mücahede ve riyazet ile temiz hâle getirdiği kalbi,

ruhu ve vicdanı ile ahlaka uygun olan ve olmayan hareketlerin neler olduğunu bilir

ve bu ahlak bilgisine göre hareket eder. Dolayısıyla ahlaki mükemmellik çalışmayla

elde edilen bilgi vasıtasıyla değil, yaşayarak ve zevken elde edilebilir.

Yine ahlak ilmi, ahlaki fiillerin içinden çıkar ve ona dayanırsa bir değer ifade

eder. Aksi hâlde ahlak diye ortaya atılan şeyler bir bilgi olmaktan öteye gidemez.

Sûfiler şahsen yaşadıkları ve doğruluğunu manevi bir tecrübe ile öğrendikleri

müşahhas ve tatbikî bir ahlak anlayışından bahsetmiş ve tasavvufu "ameli ahlak"

olarak adlandırmışlardır. İslam dünyasında da genellikle ahlak, ameli olarak

anlaşılmış ve bu da daha çok tasavvufun ilgi alanı içinde mütalaa edilmiştir.

Mutasavvıflar ilk dönemlerden itibaren tasavvufi ahlakla ilgili eserlerinde,

kalbî fiiller (âmâlu’l-kulûb) alarak adlandırılan “tevbe”, “takva”, “verâ”, “ihlâs”,

“muhabbet” gibi dinî-ahlaki erdemler üzerinde durmuş, ahlakın, Allah’ın emirleri

doğrultusunda yönlendirilmesi durumunda güzel huyların tezahür edeceğini, bu

yönlendirmenin de ilk önce kalbî amellerden başlanarak gerçekleştirilebileceğini

söylemişlerdir.

Tasavvuf Kaynaklarında Ahlaki Hâller ve Makamlar

Tasavvufu Kur’an ve Sünnet doğrultusunda yaşayanlar olduğu gibi, tasavvuf

düşüncesi üzerine eser yazan sufiler de vardır ki, yazılan bu eserler incelendiğinde

görülecektir ki hemen hepsi, tasavvufi ahlakın, yukarıda ana hatları ile işaret

ettiğimiz temel özelliklerini muhafaza eder niteliktedirler.

Kaynağını Kur’an ve Sünnet'ten alan bir ahlakın, duygulara, düşünceye,

bedeni fillere ve sulûkla alakalı davranışlara sirayetini sağlamak amacıyla yazılan ilk

eserlerde daha ziyade ahlakı, dünya arzularına sırt çevirmek suretiyle

gerçekleştirmeyi öğütleyen, zühte dair rivayetler öne çıkarılmış, bu rivayetleri bir

araya getiren eserler kaleme alınmıştır. Söz konusu eserler, tasavvufi ahlakın da ilk

kaynaklarını teşkil etmişlerdir.

Zâhir-bâtın ilişkisine vurgu yapan tasavvufi ahlak, çoğu maddi ve dünyevi

olan günlük hayatın büyük kısmına, bu yolla manevi bir boyut katmıştır. Yine

tasavvufi ahlakta bedensel hareketler insanı Allah'a götüren ruhi değerler olarak

kabul edildiğinden ahlaki her davranışı taklit yolu ile yerleştirmek esas alınmış, bu

Page 126: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

Tasavvufi Ahlak ve Tasavvufi Ahlaka Göre İslam Esasları

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 8

ahlak anlayışı tarikatlar yolu ile müesseseleşmeyi zorunlu hâle getirmiştir. Sonuçta

messeseleşmiş yapı içinde Şeyh-mürid ilişkisi ile bu ahlaka süreklilik

kazandırılmıştır. Bu ilişki “Âdab” adlı eserlerin vücuda getirilmesine sebep olmuştur

(Görmez, 2003: 580).

Tasavvufi ahlakın mühim bir kaynağını da maneviyat ve hüviyetleri herkese

malum olan Abdullah Ensârî, Gazali, Sâdi-i Şirâzî, Feridüddin-i Attâr, Mevlânâ

Celâleddin-i Rûmî, Mevlânâ Abdurahman-ı Câmî gibi kemalat sahibi bazı müstesna

zatların Pendnâme, Nasihatnâme, Mi’yâr, Menakıpnâme adını verdikleri öğütleri ve

yaşayış tarzları oluşturmuştur (Ayni, 1993: 11-12). Başkalarına örnek teşkil edecek

kadar güzel olan ahlaki davranışları içeren bu eserlerde sûfilerin anlayışlarını ideal

misaller şeklinde ortaya konulmuştur.

İlk dönem sufilerinden bazıları da insanın ruh dünyasını keşfe yönelerek,

nefisi incelemiş ve insanı helake götüren kötü duyguları tespit edip bunlardan nasıl

arınılacağından bahseden eserler kaleme almışlardır. Hâris el-Muhâsibî(ö.

243/857), er-Riâye lî Hukûkillâh; Tûsî, el-Luma’; Ebu Talib el-Mekkî (ö.386/996),

Kûtu’l-Kulûb; Kelabâzî, et-Taarruf; Hucvirî, Keşfü’l-Mahcûb; Kuşeyrî, er-Risâle;

Gazali, İhyâ; Suhreverdî, Avârif’inde bu konuları Kur’an ve Sünnet perspektifinde

işlemişlerdir.

Muhâsibî “er-Riâye”sindeinsan haklarını da içine alan "hukukullah'a riayet

şeklindeki üstün ahlakı, insana yaraşır yegâne hayat tarzı olarak sunmuştur. Eserde

tasavvufi ahlakın esasları özetle şöyle ifade edilmiştir: Bütün iyiliklerin arkasındaki

niyet, takva yani Allah’a derin saygı ve itaat düşüncesi olmalıdır. Zahirî amellere

yönelmenin yanında ruhun sefaletini hazırlayan kötü eğilimlerden, bencil

kaygılardan sıyrılmak ve maddi bir çıkar gözetmeksizin, yalnız Allah’ın rızasını talep

etmelidir. İnsan kendi kendisi ile hesaplaşmalı (muhasebe) ve kendi kendini kontrol

etmelidir (murakabe) (Çağrıcı, 1991: 70).

Serrâc (ö.378/988), Luma´da tasavvufi ahlaka dair makāmları beş olarak

tespit etmiştir: “Tevbe, Verâ´, Züht, Fakr, Sabr.” Serrâc, bu beş esas mevcut olunca,

diğer bütün ahlaki değerlerin de mevcut olacağını belirtmiştir.

Ebu Talib Mekkî, Kûtu´l-kulûb´da, ahiret ilimleri ile dünya nimetleri arasında

bir ayrım yapmayı önermiş ve kurtuluşa erdirecek tam bir ahlaki hayatın, tasavvufi

hayat olduğunu belirtmiştir. Mekkî, ahiret ilmi ya da “ilm-i yakîn” için hazırlık

olarak kabul ettiği ve yakin makāmları adını verdiği tasavvufi-ahlaki faziletleri şöyle

sıralamıştır: “Tevbe, sabır, şükür, reca, havf, züht, tevekkül, rıza ve muhabbet.”

Kelabâzî, et-Taarruf adlı eserinde sufilerin yaşadıkları hâl ve makāmları;

“Tevbe, züht, sabır, fakr, tevazu, havf, takva, ihlâs, şükür, tevekkül, rıza, yakin, zikir,

üns, kurb, ittisal ve muhabbet” şeklinde sıralamış ve bunları on yedi bölümde

incelemiştir.

Page 127: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

Tasavvufi Ahlak ve Tasavvufi Ahlaka Göre İslam Esasları

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 9

Suhreverdî ise Avârif’inde sufilerin başlıca ahlaki erdemlerini şöyle

sıralamıştır: “Muhasebe-murakabe, tevbe, züht, tevazu, sabır, edep, muhabbet,

ihlâs, doğruluk, diğergamlık.”

Ve nihayet bütün bu mühim tasavvufi şahsiyetlerden sonra Gazali

İhyâ’sında, tasavvuf yolunun bütün âdâb, erkân ve ıstılahlarını bir kere daha

gözden geçirmiş, alim ve sufilerin kabulüne uygun olanları tespit, tenkiti

gerekenleri tenkit edip, birbirinden ayrı görünen hususları buluşturup

kaynaştırmıştır.

Gazali, İhyâ’sında tasavvufi ahlakın âdâb, erkân ve ıstılahlarını; “İbâdât” ,

“Âdât”, “Mühlikât” ve “Münciyât” olmak dört ana bölüm başlığı altında

incelemiştir.

Birinci Bölüm’de; itikad, ibadet ve muamelat ile bunların dinî ahlaki içtimai

hikmetlerine yer vermiştir.

İkinci Bölümde; muamelat ahlakı, dosluk ve muaşeret adabı, Hz.

Peygamber’in ahlakı ve yaşayışı gibi konuları ele almıştır.

Gazali 'nin asıl tasavvufi çehresini ve ahlaki fikirlerini yansıttığı bölüm

Üçüncü Bölüm’dür. Gazali bu Bölüm’de kalp, akıl, nefis ve ruh hakkındaki fikirlerini

ve ince tahlillerini sunduktan sonra nefis terbiyesi ve temizliği konusunu işlemiştir.

Daha sonra “arzuların dizginlenmesi”, “dilin kötü sözlerden korunması”, “dünya ve

mal hırsı”, “makam-mevki hırsı”, “riyâ”, “kibir” ve “kendini beğenme” (ucb) gibi

konulara değinmiştir. Gazali nefisin bu tutkuları konusunda son derece değerli ve

ince psikolojik tahliller yaparak bu tutkuIarı yenmenin çarelerini de göstermiştir.

Gazali, Dördüncü Bölüm’ü belli-başlı ahlaki-tasavvufi faziletlere ayırmıştır. Bu

Bölüm’de, tasavvufi ahlakın temel kavramları olan “tevbe”, “sabır”, “şükür”, “havf

ve reca”, “fakr ve züht”, “sevgi”, “niyet”, “ihlâs”, “doğruluk”, “murakabe ve

muhasebe”, “tefekkür” gibi konularda oldukça geniş felsefi ve psikolojik tahliller

yapmıştır.

TASAVVUFİ AHLAKA GÖRE İSLAM AHLAK ESASLARI

Yukarıda zikrettiğimiz klasik tasavvufi kaynaklar ve benzerlerinde tasavvufi

ahlakın mahiyet ve özellikleri ortaya konulmuş ve İslam ahlak esaslarının tasavvufi

çerçevesi çizilmiştir. Bu çerçevede yer alan esasları ana başlıklar altında görmeye

çalışalım.

İnsanda her birisi bir bilinç düzeyine uygun olarak yaratılan nefis ve ruh

mertebelerine yönelik tezkiye ve tasfiyeye önem vermek.

Page 128: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

Tasavvufi Ahlak ve Tasavvufi Ahlaka Göre İslam Esasları

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 10

Latîfe: İnsan vücuduna

yerleştirilmiş manevi, nuranî cevher, Kur'an

kaynaklı, insanın duyuüstü

melekelerinden her biridir.

Tasavvuf ehline göre hem dinin ve hem de aklın reddettiği bütün kötü

huyların ve çirkin davranışların kaynağı nefistir. İnsan nefisindeki kötü huy ve

sıfatların etkilerinin izalesi ancak dinî-ahlaki tezkiye ve tasfiyeye uygun riyazet ve

mücahede yöntemleri kullanılarak sağlanabilir.

Mutasavvıflar, nefisin isteklerine karşı koymayı bütün ibadetlerin başı ve

ahlaki çabaların en değerlisi olarak görmüşlerdir. Onlara göre nefisin terakki

edebilmesi için, nefis-i emmâre, levvâme, mülheme, mutmainne, râziye, marziyye,

kamile şeklinde sıralanan nefis mertebelerinin ve vücûdunun müştemil bulunduğu

ruhani latîfeler denilen Kalp, Ruh, Sır, Hafi, Ahfa, Nefis-i nâtıka ve tüm beden’den

oluşan yedi latife(Letâif-i Seb’a)nin; zikir, fikir ve tefekkürle tasfiye ve terbiye

görmesi lazımdır.

Sufi psikolojisinde nefis, ruhun asıl âlemine yükselmesinin yollarını tıkayan,

ancak faydalı alete dönüştürülebilecek bir latifedir.

Ruhun en alt düzeyi olan “nefis-i emare”, içimizdeki negatif güçlerin hepsinin

koleksiyonundan ibarettir.

Ruhun en üst düzeyi olan “nefis-i natıka”, İlahî gerçekliği hiçbir bozulmaya

uğratmadan yansıtan nefis mertebesidir.

Tasavvufi düşünce geleneğinde nefis yedi perdeli olarak vasıflanmıştır.

Sufiler bu yedi perdeli nefisi terbiyede iki yol denerler:

Nefisi tahrik eden sınırsız isteklerinden uzak tutmak ve bedendeki etki gücünü

zayıflatmak.

Nefisin tavırlarından her birini, birer ilahi isimle terbiye etmek.

Nefisin Dereceleri Nefisin Terbiye Edileceği İlahî İsim

Vücuttaki Yeri

1- Nefis-i emmâre Lâ ilâhe illallâh Sadr

2- Nefis-i levvame Allah (c.c) Kalp

5- Nefis-i mülheme Hû Ruh

4- Nefis-i mutmaine Hakk Sır

5- Nefis-i râziye Hayy Sırru’s-sır

6- Nefis-i marziyye Kayyum Hafi

7- Nefis-i kamile Kahhar Ahfa

Page 129: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

Tasavvufi Ahlak ve Tasavvufi Ahlaka Göre İslam Esasları

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 11

Erdemli kişi, nefsinden ümit ve beklentilerini

sona erdirendir.

Riyâzât, nefsin ve tenin arzularını terk ederek, ya da en aza indirerek

ibadetle meşgul olmaktır. Mücahede,

nefsanî ve şeytanî güçlerle mücadele

etmektir.

Akıl: atıyla avlanan bir avcı

Şehvet: Atı,

Gazap: köpeği gibidir.

Avcı işinin ehli, at ve köpeği

de eğitimli ise avcı başarılı

olur.

Nefis terbiyesinin amacı kalbi kötü duygulardan temizleyerek hâl ve

hareketleri ahlaki bakımdan güzelleştirmektir. Tevbe, fakr, züht, sabır, şükür vb.

hâl, makām ve ahlaki yöntemler ruh olgunluğuna erişme yolunda birer araçtır.

Nefis terbiyesi yoluyla iyi ve güzel karakter kazanan davranışlar, tasavvufi ahlakın

tezahürleri hâline gelir.

İslam bize, davet ettiği ahlaki olgunluğun yolunu çizmiş ve kötü huylardan

temizlenme ve onların zıddı olan iyi huylarla bezenme konusunda nefisle mücadele

etmemizi emretmiştir. Hz. Peygamber de nefisle mücadeleyi büyük cihat, silahlı

olarak düşmanla mücadeleyi ise küçük cihat olarak değerlendirmiştir (el-Aclûnî,

1408/1988: I, 511).

Nefisin kötü sıfatlarından arınan kimsenin kurtuluşa ereceği Kur’an'ın haber

verdiği gerçeklerdendir.

Hz. Peygamber de şöyle buyurur:

İslam nefisle savaşa çağırırken bütün gücüyle iyi bir cemiyet hayatının

oluşmasını hedef almaktadır. Çünkü fert iyi olduğu vakit cemiyet iyi olacak, fert

bozulunca cemiyet de bozulacaktır. Fakat riyazet ve mücahede bizatihi nefisin

kendisine karşı değil, ona arız olan ahlaki hastalıklara yönelik olmalıdır. Nefisin

terbiyesine yönelik bu davranış biçiminin bedene zarar veren riyazet yöntemleriyle

bir ilgisi yoktur. İnsanın ahlak sahibi olması, nefisini öldürmesine ve yok etmesine

değil, eğitmesine ve kontrol altında tutmasına bağlıdır.

Kötülüğü ve iyiliği seçebilme ve yapabilme imkân ve ihtimalinin olmadığı

yerde ahlakilikten bahsedilemez. Zira ahlaki durum, insanın kötü ile iyi arasında,

özgür iradesiyle seçim yapabildiği durumlarda ortaya çıkar. Bu nedenle nefis ve

nefisani arzuların bulunmaması değil, bulunduğu hâlde kontrol edilmesi; meşru

sınırlar içinde tutularak iyi, doğru ve güzele yönlendirilmesi daha anlamlı ve

önemlidir(Konur, 2009: 45).

Şu hâlde nefisle mücadele bir nevi iradeyi hür kılma, insanın ahlaki

mükemmelliğe ulaşmasını önleyen bedeni ve dünyevi tutkuların bağımlılığından

kurtulma mücadelesi, tasavvufi ahlak da bu çetin ve zorlu mücadelenin meyvesidir.

"En büyük düşmanın iki yanın arasındaki nefsindir" (Beyhakî, Zühd: 343)

“Nefsini kötülüklerden arındıran kurtuluşa ermiştir. Onu kötülüklere gömen de

ziyan etmiştir.” (Şems/91: 9-10)

Page 130: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

Tasavvufi Ahlak ve Tasavvufi Ahlaka Göre İslam Esasları

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 12

Nefsini zilletle tanıyan, Rabbini izzetle tanır.

Nefis öyle bir alandır ki, kişi onu kendi hâkimiyeti altında tuttuğu sürece iki

âlemde de kurtuluşa erecektir. Onu kontrol altına almak da, ancak isteklerini

reddetmek ve ona başkaldırmakla başlar. Nefisin sınır tanımayan arzu ve ihtirasları

yerine getirildiği zaman, insani kimlik ve erdemler insanlardan uzaklaşır. Ancak

ölçülü ve dengeli bir şekilde nefisin muhasebesi ve murakabesi yapıldığı sürece de,

erdemler ve faziletler insanda tecessüm eder ve onun özü olur (Muhâsibî, 1998:

406).

Riyazet ve mücahedenin baştan sona kadar nefise muhalefet etmekten

ibaret olduğunu, nefisi tanımadan yapılacak riyazet ve mücahedenin kişiye faydası

olmayacağını söyleyen sufiler, riyazet ve mücahedenin marifete yönelik rolünü

ifade etmek üzere “Nefisini tanıyan Rabbini tanır” sözünü sıkça kullanmışlardır.

Sufilere göre Allah’ı bilme (marifet) için öncelikle nefisi tanımak, sonrasında

da nefise karşı girişilecek mücahede ile ahlakın güzelleştirilmesini gerekmektedir.

Ancak Allah’ın yardımı olmadan mücahedenin meydana gelmesi ve mücahede

olmadan ilahî lutfun yetişmesi mümkün değildir. Akıl ve din mizanı doğrultusunda

çaba şarttır, fakat sonuç yine de Allah’ın takdirine bağlıdır.

İnsandaki kötü sıfatların ıslah ve terbiyesi için kullanılan mücahede ve riyâzât

metotları genellikle Kur’an ve sünnet verilerine dayandırılmış ve ferdî eğitim, ahlaki

yükseliş bu yolla sağlanmaya çalışılmıştır.

Ahlaki bir özelliği, Allah’a ait ilahi bir vasfın beşer düzeyinde tezahürü olarak

görüp, “Allah’ın ahlakıyla ahlaklanma” düsturunu Hz. Peygamber’in “üsve-i

hasene” şeklinde ifade edilen örnek/model kişiliği doğrultusunda yaşamak.

İslam bir tevhit/birlik dinidir. Tevhit sadece Allah’ın birliğini ifade etmekle

kalmaz, aynı zamanda, her şeyin onunla irtibatlı ve ilişkili olduğunu ifade eder.

Kur’an’a göre her şeyin merkezinde Allah vardır. Bu açıdan bakıldığında, insanla

ilgili ahlaki bir özellik, Allah’a ait ilahi bir vasfın beşer düzeyinde tezahürü olarak

görülür. Bu durum Hz. Peygamber’e atfedilen, “Allah’ın ahlakıyla ahlaklanma”

ifadesi ile dile getirilmiştir(Konur, 2009: 26-27).

Kur’an’a göre Allah, insana karşı ahlaki tarzda hareket eder. Bu onun ahlaki

nitelikler olan “adalet” ve “ihsân”ının gereğidir. İnsanın da bu oluşa ahlaki tarzda

mukabelede bulunması gerekir.

Kur’an’ın tanıttığı Allah’ın, ahlakla ilgili vechesine dair kavramlar “rahmet” ve

“gazab” olmak üzere birbirine zıt görünen iki ana kavram altında ele alınabilir.

Böylece Rabbine bakan insan, onun hoşnutluğundan veya hoşnutsuzluğundan

hareketle, hem hangi tutum ve davranışların ahlaki olduğunu hem de hangi

durumda nasıl bir ahlaki tutum takınması gerektiğini bilir (Konur, 2009: 29).

Page 131: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

Tasavvufi Ahlak ve Tasavvufi Ahlaka Göre İslam Esasları

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 13

“Tasavvuf, sistemi ve muhtevası itibariyle

Kur’anî ve Muhammedî’dir.”

KISSADAN HİSSE

Hz. ibrahim çok misafir ağırlamakla şöhret bulmuştur. Anlatıldığına

göre, onun sofrasından misafir eksik olmazmış. Bir seferinde üç gün geçtiği

hâlde evinin kapısını çalan olmamış, sonunda kapısına bir adam gelmiş ve ona

misafir olmak istediğini bildirmiş. Hz. İbrahim ona kim olduğunu sorunca,

Mecusilik dinine mensup olduğunu söylemiş. Bunun üzerine Hz. İbrahim,

müslüman olursan seni ağırlarım, demiş. Bu şartı kabul etmeyen adam oradan

ayrılmış.

Bunun üzerine Cenâb-ı Hak, Hz. İbrahim’e şöyle hitap etmiş: "Ey

İbrahim! Küfrüne rağmen elli senedir biz onu doyuruyoruz. Dinini değiştirmesini

istemeden, bir lokma da sen yedirsen ne olurdu?"

Cenâb-ı Hakk'ın bu ikazı ve itabı üzerine Hz. İbrahim hemen peşinden

gidip Mecusi'ye yetişmiş ve özür dileyerek onu ağırlamıştır. Hz. İbrahim'deki bu

değişikliğin sebebini öğrenen Mecusi ise, "0 ne iyi Rab ki, düşmanı için dostunu

azarlıyor.”demiş ve müslüman olmuştur. (Hucvirî, 457)

Allah’ın rahmet ve gazabı diğer bir ifadeyle cemâl ve celâli, adaletinin (iyiliği

emreden, kötülüğü nehyeden vasfının) bir gereğidir. Dolayısıyla Allah’ın cemâl ve

celâl sıfatlarıyla muttasıf olması, tasavvufun ahlak anlayışına da yansımış, bu

sıfatların tecellilerine mazhar olabilme yani onun sıfatlarıyla sıfatlanma, ahlakıyla

ahlaklanma, tasavvuf erbabının başlıca uğraş alanını oluşturmuştur.

Allah’ın ahlakının örnek ve model oluşu beşerî münasebetler için de

geçerlidir. Allah’a karşı dinî-ahlaki tutumun ilahî ahlakın bir yansıması olduğunu

düşünen ve Allah’ı örnek alan kişi, başkalarına karşı adil ve dürüst davranmalıdır.

Çünkü Allah her zaman adalet ve doğruluk üzeredir. İnsan hiç kimseye

zulmetmelidir çünkü Allah kimseye zulmetmez (Izutsu, 1997: 39, Konur, 2009: 36).

Şüphe yok ki Allah her nefise bir iyilik, kötülük, kâr ve zarar duygusu

vermiştir. Şu var ki insan, akıbet itibariyle hangi şeyin iyi hangisinin kötü olduğunu

her zaman ve her hususta aklıyla bilemez. Özellikle ferdî ömrün kifayet etmeyeceği

derecede uzun tecrübelere bağlı olan şeyleri, tebliğ ve temsil edici olmadıkça

bilemez (Öztürk, 1989: 152).

İlahî vahye muhatab olduğu kabul edilen bütün peygamberlerin ana

görevleri, insanların ahlaki hayatlarını düzeltmek ve onlara doğru yolu göstermek

olmuştur. İslam peygamberinin de bundan başka bir gönderiliş gayesi yoktur.

Nitekim kendisi de gönderiliş gayesinin “Mekârim-i ahlakı tamamlamak” olduğunu

söylemiştir. Burada sorulması gereken husus, İslam peygamberinin tamamlamaya

geldiği ahlakın neliği sorunudur. Hakîm Tirmizî bu hadisi ele alırken, söz konusu

Page 132: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

Tasavvufi Ahlak ve Tasavvufi Ahlaka Göre İslam Esasları

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 14

ahlakın bütün peygamberlerde varolduğunu, İslam peygamberinin bu ahlakı

tamamlamak için geldiğini söyler. Öyleyse bütün peygamberlerde var olan bu

ahlakın temel ilkelerini tespit etmenin kriterleri nelerdir? (Görmez, 2003: 577).

Bunun izini sürmek için müracaat edeceğimiz temel kaynak Kur’an’dır. Ahlak,

en genel manasıyla Kur’an’la temsil edilir. Bir anlamda Kur’an, ahlakın evrensel

kaynağıdır. Peygamber Efendimiz de bunun en güzel örneğini temsil etmiş, yaşamı

boyunca hep Kur’an’ın belirlediği çizgide davranışlarını sürdürmüştür.

Kur’an'daki esasları hayatına uygulayarak bir bakıma yaşayan Kur’an hâline

gelen Hz. Peygamber'in ahlakı hakkında Hz. Aişe'nin şu sözü oldukça dikkat

çekicidir : “O'nun ahlakı Kur’an'dı.”(Müslim, Misafirin: 139).

Tasavvuf, İslamın ruh hayatı ve İslam peygamberinin şahsında temsil ettiği

manevi otoritenin, müesseseleşmiş ve günümüze kadar yaygınlaşarak gelmiş şekli

olarak değerlendirilir. Burada manevi otoriteden kasdedilen Hz. Peygamber’in

“üsve-i hasene” şeklinde ifade edilen örnek/model kişiliğidir (Yılmaz, 1994: 19).

Kur’an-ı Kerim’de Hz. Peygamber bu bağlamda şöyle tavsif edilmiştir:

Hz. Peygamber ise, nübüvvetin esasının “güzel ahlak” temeline dayalı bir

sistem inşa etmek olduğunu ifade etmiştir.

Hz. Peygamber ahlakını yaşadığı toplumdan almadığı gibi, kendi nefisinin

mahsulü de olmadığını ve Allah Teala’nın terbiyesiyle/ahlakıyla ahlaklandığını şu

ifadeleriyle dile getirmiştir:

Sufilere göre insanın beşerî ve süfli hayattan saf ruhi hayata yükselmesi yani

ruhunu kemale erdirmesi; tezkiye, terbiye, tehzîb ve eğitim işi olup, başta Hz.

Peygamber olmak üzere tasavvufi ahlakta model kabul edilen insanların örnekliği

yoluyla elde edilir.

Kuluyum cân durdukça ol hikmetli Kur’ân’ın

Toprağının tozuyum Muhammed-i Muhtarın

Mevlânâ

"Ben ancak güzel ahlakı tamamlamak üzere gönderildim." (Mâlik, Hüsnü’l-

Hulk: 8.)

“Şanım hakkı için Rasululllah’da size ‘örneğin en güzeli’ vardır.” (Ahzâb/33:21)

“Rabbim beni terbiye etti ve terbiyemi çok güzel yaptı”(Dârimî, Fezâilü’l-Kur’ân: 3187).

Page 133: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

Tasavvufi Ahlak ve Tasavvufi Ahlaka Göre İslam Esasları

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 15

Kötü huyları kalpten atıp ahlakını güzelleştirmek isteyen kişinin kendisine

rehberlik edecek manevi yetkinliğe sahip birisine ihtiyacı olduğunu söyleyen Gazali,

kişinin tıpkı bedeninde bir hastalık oluştuğunda hemen onu tedavi edecek bir

doktor aramaya koyulduğu gibi kötü duygu ve davranışlarının farkına vardığında da

kendisine manevi bir rehber araması gerektiğini belirtir (Gazali, III, 80, 93; II, 305).

Ahlaki arınma ve faziletler kazanmayı, ruhun kemale ermesinin zorunlu şartı

olarak gören mutasavvıflar, tasavvufi ahlak eğitimini de nefisi kötü duygulardan ve

hayvani eğilimlerden kurtarma, zahir ve batını tenvir istikametinde sürekli bir

mücahede hâli olarak değerlendirmişlerdir.

Tasavvufun hâl ilmi oluşu, hâllerin de bulaşıcılığı/sirayeti sözkonusu olduğu

için ahlak eğitiminde de nazari bilgilerden çok uygulamaya ve bir örnek şahsiyete

(üsve-i hasene) ihtiyaç duyulmuştur. Çünkü ahlak, örnek şahsiyetin müşahede ve

etki alanı içinde belli bir tezkiye ve tehzîb ile yerleşir. İyilerle beraber olmak iyiliği,

kötülerle beraberlik kötülüğü sirayet ettirir.

Mesela insan cimri olmamak ve cömert olmak için “cimrilik” ve cömertliğin”

ne olduklarını bilmek ister. Bunun için kitap okumak şart değildir. Başkalarının iyi

veya kötü örnek teşkil eden davranışlarına bakmak, iyileri olduğu gibi, kötüleri ise

ters yönde taklit etmek kâfidir (Konur, 2009: 43).

Hz. İsa’ya “seni kim terbiye etti?” diye sorulmuş, o da şöyle cevap vermiştir:

“Cehaletin sahibini ne kadar kötü bir durumda bıraktığını gördüm ve böylece

cahillikten uzaklaştım.” Gazali ’ye göre insan başkalarında gördüğü kusurların

kendisinde olduğunu fark ettiğinde onları terk etse eğitimcilere ihtiyaç kalmazdı

(Gazali, III, 80: Reis, 2011: 107).

Kuşeyrî de isteklerin zıddına hareket etmeyi, açlık, susuzluk ve uykusuzluk

gibi kişiyi güçsüz ve takatsiz bırakan mücahede çeşitlerinden daha etkili ve

mükemmel bir tedavi yolu olarak görmektedir ( Kuşeyrî, I, 306-330).

Ahlaki-manevi gelişimi, dinamik, hiyerarşik ve birbirini tamamlayan bir

hâller ve makāmlar süreci olarak yaşamak.

Nefisin kuvvetlerinin insanı hak çizgisinden sapmaya zorlayacak boyutunun

eğitimi, mutasavvıflarca Kur’an ve Sünnet’ten alınan hükümlerle sistemleştirilmiş

ve bu suretle bir eğitim sistemi geliştirilmiştir. "Seyr u sülûk" adı verilen bu sistem

aynı zamanda, ruhi ve ahlaki yükselişin de adıdır.

Seyr u sülukun işaret kristalleri de diyebileceğimiz hususlar tasavvuf

literatüründe genellikle makāmât olarak ifade edilmiştir. Birer kalbî fiil olarak da

değerlendirilen bu ruhani seyrin makāmları sufilerce tasnif ve çeşitlilik açısından

farklılık gösterse de usûl-ı aşere (on usûl/makām) diye meşhur olmuştur.

Page 134: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

Tasavvufi Ahlak ve Tasavvufi Ahlaka Göre İslam Esasları

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 16

Çeşitli devirlerde yaşayan sufiler tarafından tespit edilen bu makām ve

mertebeler saliklerin konaklama ve nefes alma merkezleri olarak değerlendirilmiş

ve genelde şu şekilde sıralanmıştır: Tevbe, Züht, Tevekkül, Kanaat, Uzlet, Zikir,

Teveccüh, Sabır, Muhasebe, Rıza (Bk. Tasavvufta On Esas, 2010: 22).

Usûl-ı Aşere

Tevbe: “Kulun kendi iradesiyle Allah’a yönelmesi.”

Hata işledikten sonra pişman olup vazgeçmek, bir daha yapmamaya azmedip, karar vermektir.

Züht: “Eşyaya dair isteklerin bütünüyle yok olmasıdır.”

Dünyaya gönül bağlamamak, dünya malına kul köle olmamak

Tevekkül:

“Allah’ın katında olanlara güvenme, insanların elindekinden ümidi kesme.”

Meşru sebeplere yapışarak, bütün işleri Hakk'a ısmarlamaktır.

Kanaat: “Nefisin alışık olduğu şeylerin bulunmaması durumunda sükût etmek”

Hırs sahibi olmamak ve kazancından dolayı üzüntü hissi duymamak

Uzlet: “Halkla beraber yaşamaktan yüz çevirmek.”

Dinî, ahlakı bozan kimselerden ve her şeyden sakınmak, uzak durmak.

Zikir: “Allahtan gayrı her şeyi unutarak sadece O’nu anmak”

Kendini gafletten kurtarmak yani Allah Teala’yı anmak, hatırlamaktır.

Teveccüh: “Allah’tan başka her hangi bir varlığa çağıran her şeyden yüz çevirerek tüm benliği ile O’na yönelmek.”

Bütün arzu ve isteklerinden sıyrılarak Allah’ü Teala’ya yönelmektir.

Sabır: “Bela ve sıkıntı anlarında sızlanmayı terk etmek.”

Haramdan sakınıp nefisin kötü arzularını yapmamaktır.

Murakabe / Muhasebe: “Hakkın her hâlde kendisini denetlediği ve kalbinde bulunan şeylere muttali olduğunu bilmesi.”

Nefisini hesaba çekmek

Rıza: “Allah’ın her türlü fiil ve takdiri karşısında kalbin sürûru ve O’ndan razı olması.”

Allah’ü Teala’dan gelen her şeyden hoşnut olmak, boyun eğmektir.

Page 135: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

Tasavvufi Ahlak ve Tasavvufi Ahlaka Göre İslam Esasları

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 17

Etkileşimli Alıştırmalar

İslam ahlakçılarının

genel olarak “Faziletler”

olarak isimlendirdikleri

iyi huylar sûfîler

tarafından münciyât,

makāmatu’ş- şerife,

hüsnü’l-huluk,

mehâsinü’l-ahlak,

mekârimü’l-ahlak, el-

ahlaku’l-hasene, el-

ahlaku’l-

hamîde, gibi terimlerle

karşılanmıştır.

Reziletler yani kötü

huylar ise mühlikât,

sıfatu’l-mezmume,

emrazu’l-kalb, sûü’l-

huluk, ahlaku’z-

zemîme, ahlaku’s-

seyyie gibi tabirlerle

ifade edilmiştir.

Takva, tevekkül, şükür gibi kişinin Allah ile ilgili münasebetlerinden doğan

çok daha özel anlamdaki dinî içerikli ahlaki davranışlarından ziyade kişisel

karakterde ve toplumsal ilişkilerde ortaya çıkması arzu edilen İslam ahlakı

erdemlerini dikkate aldığımızda Kur’an'da en çok sayıda ayette tekrar edilme

itibarıyla bu erdemlerin sırasıyla, “sabır”, “doğruluk ve dürüstlük ” , “affedicilik”,

“yardımseverlik”, “iyilikseverlik”, “ahde vefa”, “adalet”, “barışseverlik”, “basiret”,

“iffet”, “emanete riayet”, “helal kazanç”, “merhamet”, “hoşgörü”, “tevazu”,

“kardeşlik”, “orta yol veya itidal”, “ağırbaşlılık” ve cömertlik olduğu

görülmektedir(Yaran, 2011: 46).

İyi Huylar / Faziletler ve Kötü Huylar / Reziletler

İnsanın nefisini olgunlaştırması, kalbini arındırması ve ruhunu huzur ve

saadete kavuşturması için yapması ve kaçınması gereken hâl ve davranışlar, İslam

ahlakçıları tarafından “faziletler” ve “reziletler” ana başlıkları altında ele alınmıştır.

Onların sistematik bir teori oluştururken üzerinde durdukları bu hâl ve davranışlar

mutasavvıflar tarafından birbirini tamamlayan bir “hâller” ve “makāmlar" süreci

olarak değerlendirilmiştir.

Hâller daha çok insanın iç dünyası, makāmlar ise davranışlarıyla ilgili ahlaki

kavramların üst başlığı olarak değerlendirilmiş ve bunlarla daha çok fazilet

sayılabilecek olumlu durumlar kastedilmiştir.

Alış

tırm

alar

• Öğrendiklerinizi etkileşimli alıştırmalarla pekiştirebiirsiniz

Bir

eys

el E

tkin

lik

• İç dünyamızda var olan iyi ve kötü duygularımız üzerine düşününüz.

Page 136: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

Tasavvufi Ahlak ve Tasavvufi Ahlaka Göre İslam Esasları

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 18

Gazali ’ye göre iyi huylar (münciyât) ve kötü huylar (mühlikât) iyi ve kötü

karekteri oluşturur. Kötü huyların bertaraf edilmesiyle ilgili metodlar, riyazet

kapsamında yer alır. Kötü huylar günahların kaynağıdır, kişiyi Allahtan uzaklaştırır,

dünya ve ahiret hayatında ızdırap ve hüsrana sebep olur. Bu nedenle de “mühlikât”

olarak isimlendirilir. Kötü huyların kalpten atılması “tathîru’l-kalb” veya

“tezkiyetü’n-nefis” olarak da isimlendirilmiştir.

Tasavvuf daha çok İslam ahlakının ameli/pratik yönünü temsil ettiği için

tasavvuf literatüründe yapılması ve kaçınılması gereken pek çok hâl ve davranıştan

bahsedilmiştir. Bunlardan şu şekilde bir sıralayabiliriz:

Kötü ahlaklar İyi ahlak

Bedensel arzular/şehevat:

a- Mide şehveti: haram yeme-içme arzusu b- Cinsî şehvet: meşru olmayan cinsi arzu

Tevbe

Sabır

Sözlü kötülükler:

Lüzumsuz, boş konuşma isteği: yalan, gıybet, nemime (koğuculuk) İnsanlarla alay etmek, küfürlü konuşmak

Şükür Gazap, öfke, kızgınlık Havf-Reca

Haset, (kıskançlık, çekememezlik) Züht

Dünya sevgisi Tevekkül

Cimrilik Rıza

Mevki edinme Muhabbet

Riya/gösteriş Kanaat

Kibir İhlâs/samimiyet

Gurur Muhasebe-murakabe

Ucb (kendini beğenme) Tefekkür

Kin Tevazu (Alçakgönüllülük)

İsraf Edeb

Hırs, tama Sıdk/Doğruluk

Şöhret arzusu Îsâr /Diğergamlık

Sür çıkar ağyârı dilden tâ tecellî ede Hakk

Pâdişâh konmaz saraya hâne mamûr olmadan

Şemseddin-i Sivasî

Page 137: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

Tasavvufi Ahlak ve Tasavvufi Ahlaka Göre İslam Esasları

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 19

“Zühd, insanın

sonsuzluğuna yardımcı

olmayan her şeyin

terkidir.”

Tasavvuf ehline göre, günahlar ve kötü ahlak kalbe hâkim olduğunda dünya

sevgisi ve zevkleri kalp üzerinde bir perde oluşturur, kalbin nuru gider ve bu durum

marifete engel olur. Dünya sevgisi, şöhret, hırs, tamah, gibi kötü ahlakla dolu olan

bir kalp Allah’a yol bulmaz. Marifet nurlarının kalbi kalplaması, bu arzuların

terbiyesine, yani nefisin tezkiyesine bağlıdır. Kalp tasfiye, nefis ise tezkiye denilen

temizlenme ya da arınma sürecinden geçmeden, marifetin ve ilahi sevginin

merkezi olamaz.

Ahlaki davranışlar da iyi ile kötüyü fark edip bilerek ve isteyerek iyi olanı

tercih etmekle ortaya çıkar. Bu açıdan tasavvufi ahlak eğitiminde kalbin önmeli yeri

vardır. Kalbin kendisinden beklenen görevi hakkıyla yerine getirebilmesi için temiz

ve sağlıklı olması gerekir. Aksi hâlde insan gerçeği göremez, ahlaki tutum ve

davranış sergileyemez. Gönlü arındırmak ve mamur hâle getirmek için sarfedilen

çabaların insanı ahlaki davranışlara sevk etmesi gerekir. Eğer bu gerçekleşmiyorsa

maksat hâsıl olmamış demektir(Konur, 2009: 51, 53).

Toplumsal hayata ve dünyevi nimetlere nispeten ilgisiz (züht, vb.) kalabilmek, en azından bunların gönlünde yer etmesine izin vermemeye çalışmak.

İbn Hâldun, tasavvuf yolunun esaslarından bahsederken şunları sıralar:

“Devamlı olarak ibadet etmek, her şeyden alakayı kesip Allah'a yönelmek.

Dünyanın süs ve zinetinden yüz çevirmek, çoğunluğun önem verdiği zevk, mal ve

makāma rağbet etmemek, ibadet için halktan ayrılıp halveti seçmek.” (Taftazânî,

1986: 227).

Bu bir anlamda dünyaya karşı tavır koyma, ma-sivadan yüz çevirip Allah’a

yönelme demek olan zühtün ifadesidir. Tasavvufun Allah sevgisine engel olan

dünya alakasını kalpten çıkarıp, gönlü Allah’a yöneltme özelliğine dikkat çeken bazı

mutasavvıflar onu tanımlarken bu bağlamda tanımlama yoluna da gitmişlerdir.

Nitekim kronolojik esasa göre ilk tasavvuf tarifi yapan Marûf el-Kerhî ’nin tanımı bu

anlayışı yansıtmaktadır: “Tasavvuf hakikatleri almak, insanların elindekinden ümid

kesmektir.” (Yılmaz, 1994: 31).

Bir

eys

el E

tkin

lik

• Sizi iyiliğe ve kötülüğe sevk eden nedenler üzerinde düşününüz.

Page 138: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

Tasavvufi Ahlak ve Tasavvufi Ahlaka Göre İslam Esasları

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 20

İrade, insanın iç ve dış duyulardan, tabiattan ve cemiyetten aldığı tesirleri karşılayan,

ardından öznel ve şahsi karara dönüşen ve

nihayet hareket olarak dışa vuran bir kudret,

Allah’a kadar yükselmek isteyen içsel,

mistik bir kuvvettir.

Süfyan es-Sevrî: “Züht aba giymek ve kuru ekmek yemekten ziyade, emeli

ihmaldir.” der. Fudayl b. İyaz da: “Gerçek züht Allah’ın hükmüne ram olmaktan

ibarettir.”der. Züht Allah ile olmayı önleyen her türlü Masiva ve kıyl u kalden uzak

durmak, kalpte onlara yer vermemektir. Kısaca züht; emelleri ihmal, amellere

sarılmaktır. Sufilere göre nimet peşinde koşmak züht değildir. Peşinde koşup esiri

olmadan gelen servet ve zenginliği Allah’ın rahmet ve nimeti olarak bilmeli ve

Rezzâk-ı âleme gereği gibi şükretmelidir(Yılmaz, 1994: 190).

Yine züht bir şeylere sahip olmanın terki değil, “dünyaya rağbet ve hırsın

terkidir. Yani züht konusunda önemli olan insanın bir şeylere sahip olmaması değil

bir şeylerin insana sahip olmamasıdır. Demek oluyor ki zühtün gayesi yoksulluğu

gerçekleştirmek değil, insanın iç kuvvetlerini mahveden hırsı temizlemektir. Çünkü

İslamiyet gerçek zühtü mal azlığı, yoksulluk olarak görmez. Züht, Allah’tan gafil

olmamaktır(Öztürk, 1989: 213-215).

Tasavvuf ahlakının ayırıcı vasfı, onun bir “cür'et ahlakı" değil, kelimenin tam

anlamıyla bir feragat ahlakı oluşudur. İslam dünyasında bu şekildeki bir feragat

ahlakını yaşayanlar daha Hz. Peygamber zamanında mevcuttu. Tarikat silsilelerinin

bir sahabiye kadar götürülmesi geleneği de bunu gösterir. Esasen, bizzat Hz.

Peygamber başta oImak üzere birçok sahabi, ölçülü bir züht hayatı yaşamış,

dünyanın geçici zevklerine itibar ve itibar etmemişlerdir(Çağrıcı, 1991: 70).

Ayetlerde de genellikle dünya hayatı ve ona meylin yerilerek ahiret hayatının

öğülmesinin sebebi, insanda fıtri olan dünya sevgisini frenlemek ve ona kulluk

şuurunun kaybolmasını sağlamaktır.

Tasavvufi ahlakın gereçekleştirmeyi amaçladığı ruhi olgunluğa götüren bir

vasıta olan züht bu yönüyle Hz. Peygamber’in hadislerinde de övülmüştür. Züht ve

zahitlik hakkında söylenen sözün özünü ve en güzelini, Hz. Peygamber söylemiştir:

Sahabelerden biri gelip Hz. Peygamber’e, “Ey Allah’ın Resulü, bana öyle bir

amel göster ki, onu işlediğim zaman beni hem Hakk, hem de halk sevsin.” Hz.

Peygamber şöyle buyurmuş:

“Dünyaya karşı zahit ol ki insanlar tarafından sevilesin. İnsanların

ellerindekilere karşı zahit ol ki, onlar tarafından sevilesin.” (İbn Mâce, Züht: 1:

Hâkim en-Nisâbûrî, IV, 313)

“Dünyada zahidlik, ne helali haram etmek ne de malı mülkü terk etmektedir. Dünyada zahidlik, ancak Allah’ın elinde olana, kendi elindekinden daha fazla güvenmen; başına bir musibet geldiği zaman, musibet başında olduğu müddetçe, onun ecir ve mükâfatından son derece ümitli olmandır.” (Ahmed b. Hanbel, II, 36).

Page 139: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

Tasavvufi Ahlak ve Tasavvufi Ahlaka Göre İslam Esasları

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 21

İnsan: Zahirine sahip, batını sahipli, görünüşte hür, gerçekte köledir.”

Ebû Süleyman Daranî

“Ubudiyyetin kemâli

hürriyettedir.”

İnsan hürriyetini daha ziyade, nefisanî arzu ve içgüdülerin baskısından azade

kalabilmek olarak yorumlamak.

Tasavvufi ahlakta nefise karşı verilmesi öngörülen savaş, bir nevi iradeyi hür

kılma, insanın ahlaki mükemmelliğe ulaşmasını ve Allah'a yakınlaşmasını önleyen

bedeni ve dünyevi tutkuların bağımlılığından kurtulma mücadelesidir. Bu açıdan

tasavvuf ahlakında hürriyetin büyük bir değeri vardır.

Ahlak, özgürlüğün zorunlu sonucu olduğu için, her nerede özgürlük varsa,

orada kaçınılmaz olarak iyi ile kötü arasında seçim yapmak ve buna göre eylemde

bulunmak olan ahlak da vardır. Dolayısıyla, tarihsel açıdan bakıldığında, özgür olan

ilk insandan beri ahlaki iyi ve kötüye ilişkin seçimler, bu seçimlerin dayandığı

değerler ve bu değerleri bireysel hayatlarında uygulamaya geçirip toplumsal

hayatlarında üstün kılmaya çalışan ve onları yeni kuşaklara aktarmayı görev bilen

iyi insanlar hep var olmuştur(Yaran, 2011: 13).

Mutasavvıflar, insanın şuurunu meşgul eden Allah’tan başka her şeyin

hürriyeti kısıtladığı ilkesinden hareketle cennet nimetlerini arzulamayı bile gerçek

hürriyete aykırı görmüşlerdir. Kuşeyrî’ye göre hürriyet, kulun üzerinde Allah’tan

başka hiçbir şeyin etkili olmamasıdır. Gerçek hürriyet tam kulluktadır. İbrahim

ethem ise hürriyeti ölmeden önce dünyadan çıkmak şeklinde açıklamıştır.

Tasavvuftaki fakr makāmı hürriyeti de kapsar. Çünkü fakr, insanın hiçbir şeye sahip

olmamasından öte hiçbir şeyin insana sahip olamaması demektir. Buna göre

hürriyet tasavvufi ahlakın hareket noktası değil gayesidir(Çağrıcı, 1989: 8).

Hürriyetle ubudiyet birbirini tamamlarlar. Bunların birinde ilerleyen ötekinde

de yücelir. Mademki hürriyet kendimizi bulmak, diğer bir tabirle ma-sivadan

kurtulmaktır, bizi ma-sivadan kurtaran her şey ve faaliyet hürriyetimizi genişletir.

İşte bunun için hürriyet ubudiyetin son haddidir(Öztürk, 1989: 110-111).

Ubudiyyette zirveye çıkan benlik asli hâli olan ezeli saflığına en ileri seviyede

yaklaşmış, hatta belki de onu elde etmiştir. Bu, Masivadan kurtulmak demektir.

Ruh Masivadan kurtulduğunda mutlak hürriyetin sahibi olan yaratıcı, bütün kudret

ve tasarrufuyla, saflaşan benlikte tecelli etmeye başlar. İşte bu en ileri hürriyet

hâlidir.

Makine gibi, davranışları tamamen tespit ve tayin edilmiş bir varlıktan hayır

doğmaz. Bu itibarla hürriyet hayır için ilk şarttır. Hürriyet asli varlığımız olan Allah’a

ulaşmamızı engelleyen, bizi özümüze yabancılaştıran her şeyden -Masiva-

kurtulmaktır. Meselenin özü, içinde ubudiyet sırrını gerçekleştirene, dışında

hürriyet verilir(Öztürk, 1989: 108, 114).

Page 140: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

Tasavvufi Ahlak ve Tasavvufi Ahlaka Göre İslam Esasları

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 22

Kendini bilmek;

Rahmânî ve şeytanî

olanı ayırmaktır.

Sevgi ve hoşgörüyü hem ahlaki erdemlerin hem de uhrevi müeyyidelerin

başında görmek.

Sufilere göre insanın ahlaklı olmasının başlıca nedeni, bu dünya ve ötesinde

ziyana uğramayıp aksine ebedî saadete kavuşma, bir başkası da her türlü fayda

kaygısından uzak olarak Allah tarafından sevilme ve razı olunma gibi yüksek ve

aşkın bir inanç ve umuttur (Yaran, 2011: 14).

Bir tek kardeşlik vardır. Bu, bütün insanlığı kucaklayan kardeşliktir.

Yeryüzünde sadece bir tek ve müşterek hayat vardır. Hayatın ayrılığı yaInızca

görünüştedir. İnsan, önce aile, sonra millet (ümmet), sonra da bütün insanlıkta

başkaları ile birlik hâlindedir. Sufi kendi milletinden başka milletlere hor bakanları

küçümser. Çünkü insan, başka milletten olanlarla insanlıkta müşterektir.

Bir tek ahlak kanunu vardır. Bu, ben'i inkâr etmekle filizlenen ve ihsân ile

çiçeklenen cihanşümul sevgi kanunudur. Ortada birçok ahlak ilkeleri varsa da,

hepsinin özü esası bir tek şeydir: Sevgi. Bu sevgi, arzunun, sabrın, tahammülün

hoşgörünün, hâsılı bütün faziletlerin kaynağıdır. Cömertlik, müsamaha ve ihsân

sevgiden doğar; bütün fenalıklar sevgi eksikliğinden, ileri gelir. Sevgi gözün ışığıdır.

Göz yüzeydekileri görür; oysa sevgi, derinlikleri görür. Tam olarak tutuşmamış ateş

ancak duman çıkarır; fakat tam tutuştuğunda alev ve ışık saçar. Seven kalp ile

sevmeyen kalp de böyledir.

Övülmeye değer bir tek şey vardır: Bu, kalbi yerin derinliklerinden alarak

göklerin yüceliğine eriştiren güzelliktir. İnsan, güzeli seven güzel bir ruh ile bezenen

varlıktır, sevgi, maddeyi sevmekle başlar, manayı sevmekle kemal bulur. Görüneni,

sevmekle başlar; görünmeyeni sevmekle tamamlanır (Çağrıcı, 1991: 70).

Tasavvufi ahlak, Yunus Emre, Mevlânâ, Hacı Bektâş-ı Velî felsefelerinde

olduğu gibi tabiat, insan ve Tanrı sevgisi temelinde uygulamaları içermektedir.

Bu anlayıştan hareketle söz konusu tasavvufi şahsiyetler, barış ve hoşgörü

temelinde uygulamalarla, sadece mensubu olduğu zümrelere değil, bütün insanlığa

açılarak sevgi dağıtmayı hedeflemiştir. Fakat bunu gerçekleştirirken bireyin

öncelikle pratik tecrübelerle “kendini bilmesi ve tanıması”ndan yola çıkarak,

toplumsal olgunluğa yönelik ilkeleri inşa etmeye çalışmışlar, faziletli bir toplum için

kamil insan modeli inşa etme peşinde olmuşlardır. Bunu gerçekleştirmek için

başvurdukları referans noktası tasavvufi ahlak olmuştur.

Hacı Bektâş-ı Velî, Makālât’ında hakîkatin makāmlarından ikincisi olarak

“yetmiş iki milleti ayıplamama”yı zikrederken, Allâh’ın lütfu, ihsânı, bağışlayıcılığı,

cömertliği gibi konuları işlediği Besmele Tefsiri’nde de, Hz. Peygamberin insanlara

rahmet peygamberi olarak gönderildiğine vurgu yapmakta ve insanlar arasındaki

ilişkilerin bu rahmet teması üzerine oturtulması gereğine dikkat çekerek, tevâzu,

Page 141: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

Tasavvufi Ahlak ve Tasavvufi Ahlaka Göre İslam Esasları

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 23

merhamet, kulluk, rıza ve teslimiyet içinde olanlara Allâh’ın rahmetinin ulaşacağını

söylemektedir.

İslamiyet, insanı değerlendirirken, onun Allah ile iç münasebetinden çok,

kamu ile münasebetlerine bakmaktadır. Hz. Peygamber bu hususta şöyle

buyurmuştur:

İnsan imar edilmeli, güzelleştirilmeli, mutlu kılınmalıdır ki dünya, özlenen

kıvam ve düzene, dirlik ve esenliğe ulaşabilsin. Bundan dolayı İslam, insanların

saadeti için çalışanları sadece kendini kurtarmaya çalışanlardan üstün tutmaktadır.

Ahlaki faziletlerin ileri örneklerinden olan sadakat, vefa, merhamet vs. gibi

özelliklerin en mükemmellerini hayvanlarda görüyoruz. Fakat bunların hiçbirine

ahlaki damgası vuramayız. Arı bal yapar, köpek kendisini besleyene bağlılık

gösterir. Bu davranışlar onların hayat şartlarına, varlık özelliklerine aittir. Aksi

davranışta bulunamazlar. O hâlde, aksini yapma gücündeki insandan zuhur

ettiklerinde ahlaki davranış adını alan bu belirtiler, hayvan için bir fazilet değildir.

(Öztürk, 1989: 92, 112)

Mutasavvıflar, insanlarla ilişkilerinde merhamet olgusundan hareket

etmekte ve hoşgörü erdemini; affedici, sevgi dolu olma hâli olarak

açıklamaktadırlar. Bu, Yunus Emre’nin ifadesiyle “yaratılanı Yaratan’dan ötürü

sevme” erdemidir.

Kısacası şahsi, ailevi ve millî benliği, hatta ümmet benliğini aşarak bütün

insanlığı kucaklayan bir sevgi zenginliğine ulaşmak; nefisin kötü arzularını

olabildiğince dizginlemek; ihtiyaçları en aza indirmek; dünyanın ruhu alçaltan

yönlerine değer vermemek, züht, riyazet, feragat, fedakârlık; her türlü sıkıntılar ve

ıztıraplar karşısında tam bir tevekkül ve rıza ile Allah’ın mutlak iradesine teslim

olmak, gerçeğin bilgisine (ma'rifete), ancak tam bir kalp ve ruh tasfiyesi ve güzelliği

ile ulaşacağına inanmak, tasavvufi ahlakın temel özelliklerindendir. (Çağrıcı, 1991:

70)

Taabbudî (ibadetlerle alakalı) faaliyetler kadar ahlaki faaliyet ve faziletleri

de önemli görmek.

Tasavvuf batınağırlıklı bir ibadet yolu olması ve şer'i hükümleri de ruhi

yanları üzerindeki tesirleri ve vicdanda ortaya çıkan derinlikleri itibariyle ele

almasından dolayı başka mesleklere göre biraz daha ledünni, engin ve zor anlaşılır

olsa da, çıkış noktası ve hedefi açısından, Kitap ve Sünnet kaynaklı İslami yolların

hiçbirine münafi değildir. (Öztürk, 1989: 11) Münafi olmak şöyle dursun diğer

“İnsanların en hayırlısı insanlara en faydalı olandır.”(et-Taberânî, IV, 58.)

Page 142: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

Tasavvufi Ahlak ve Tasavvufi Ahlaka Göre İslam Esasları

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 24

bütün şer'i ilimler gibi tasavvuf da Kitap, Sünnet ve özellikle de ilim, marifet, yakin,

ihlâs ve ihsân şuuru gibi hakikatler üzerinde durmuştur.

Mutasavvıflara göre hakikat ve bâtın, gerçek sufi için ibadet ve başka

iyiliklerde gözetilmesi gereken ahlaki özdür. Bu sebeple başlıca tasavvufi

kaynaklarda ibadetlerin zahiri veya fıkhî şart ve rükünleri yanında niyet, ihlâs, huşu,

takva gibi kalbî fiillere ve ibadetlerin ahlak üzerinde göstermesi beklenen müsbet

tesirlere geniş yer verilmiş, ayet ve hadisler incelenirken bir emri yerine getirmenin

veya getirmemenin, yasaklanmış bir şeyi yapmanın veya yapmamanın fayda ve

zarar yönünden ruh üzerinde meydana getirdiği tesiri tecrübî ve tatbikî bir şekilde

göstermeye çalışmışlardır.

Onlara göre İslam ahlakı dinin esasıdır. Faraza şer'î yani itikadi veya fıkhî

hükümler, ahlaki esastan mahrum bulunsalar, ruhsuz bir ceset veya içi boş bir

heykelden başka bir şey olmazlardı. Dindârlık ise özü olmaksızın dinin sadece şekli

unsurlarına sıkıca tutunmak değildir. Din şahsi ihtiyaçları temin için bir vasıta da

değildir. Dindarlık şuurlu bir şekilde dinî anlamak ve onunla amel etmektir; ibadet

hayatı ile içtimai hayat arasında bağlantı kurabilmektir. Dinin anlaşılmasında,

üzerinde önemle durulması gereken hususlardan biri dinin özü itibariyle kul ile

Allah, kul ile nefisi, kendisi ile ailesi ve nihayet kendisi ile bütün insanlar arasındaki

ahlak esaslarından ibaret oluşudur. Kur’an-ı Kerim'de ve Hz. Peygamber’in

hadislerinde çok sayıda ahlaki esas bulunmakta bu esaslarla Müslümanlar

imanlarını kemale erdirmek üzere züht, sabır, tevekküI, rıza, muhabbet, vera ve

daha pek çok fiilleri benimsemeye ve işlemeye çağırılmaktadır.

Allah'a ve O'nun birliğine inanmakla hırs, ümitsizlik, korku, mala tapmak,

insanın insanı istismar etmesi gibi kötü huylar birbirine aykırı şeylerdir. Aynı şekilde

Halık’ı bırakıp halka dayanmak, yetimi veya zayıfı ezmek, kalbi katı olmak, emanete

hıyanet etmek de imanla bağdaşmayan şeylerdir. İnsan bu gibi kötü huyları

kendinden atmadıkça İmanı kamil ve sıhhatli olmayacaktır. (Taftazânî, 1986: 224)

Bu doğrultuda bakıldığında Hz. Peygamber'in şu hadislerindeki mana

derinliğinin daha iyi kavranacaktır:

“Müminlerin imanca en mükemmel olanı ahlakça en güzel olanıdır.” (Buharî,

İman: 1; Darimî, Sünnet, 14)

“Kendisine güvenilmeyenin imanı yoktur.” (Ahmet b. Hanbel, III, 135)

“..Sizden biriniz kendisi sevip istediği bir şeyi kardeşi için de istemedikçe, iman etmiş olmaz.”(Buhârî, Îmân: 7; Müslim, Îmân: 71)

Page 143: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

Tasavvufi Ahlak ve Tasavvufi Ahlaka Göre İslam Esasları

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 25

Dinin özü ahlaktır.

Aynı şekilde, bilinmelidir ki İslam’ın ibadet ve muamelatla ilgili bütün

hükümleri ahlaki bir esasa dayanmadığı müddetçe bir kıymet ve fayda ifade

etmezler, Allah katında makbul olmazlar.

Tasavvufi ahlak sisteminin etkisindeki Müslümanların ilke ve davranışlarının

temelinde büyük ölçüde İslami unsurlar yer almaktadır. Çünkü İbn Ebî’d-Dünya’nın

da ifade ettiği gibi;

Mesela, İslam’da namazın nefis temizliğine, kalp inceliğine, insanın heybet,

huşu, müşahede, murakabe, Allah'a münacat ve O'nunla ünsiyet gibi faziletlerle

bezenmesine matuf bir ibadet olduğu görülür. Bunlarsız namaz içi boş bir kalıp

sayılır.

Zekât da nefisin temizlenmesi ve kalbin tezkiyesi içindir; İslam'ın davet ettiği

sosyal adaletin bir unsurudur.

Orucun iki gayesi olduğu görülür. Birincisi: Nefisi aldatmak ve kemal

mertebelerinde derece kat etmek üzere imkân ölçüsünde iradeyi kontrol etmektir.

Böylece bu dünya hayatında insan olmanın manası gerçekleşmiş olur. İkincisi: Fert

olarak ahlaken yükseldikten sonra, beşerî ve içtimai planda ilerleme kaydetmektir.

İnsan fertleri arasında müsâvâtın bir sembolü olan hac da özü itibariyle

Allah'a yakınlaşma ve O'na tam kullukta bulunmadır.

İslam’ın muameIat'a dair hükümleri de aynı şekilde, bir Müslümanın

başkalarıyla muameleleri sırasında uymasını gerektiren belirli ahlaki kaideler ihtiva

eder(Taftazânî, 1986: 225-226).

Bu arada şunu da belirtmek gerekir ki tasavvuf, asla dinî, itikadi, ameli ve

ahlaki yükümlülüklere karşı kayıtsız kalmayı hoş karşılamaz. Sufinin Kur’an ve

Sünnet hakkında sağlam bir bilgisi olması gerekir. Bununla ilgili olarak İmâm-ı

Şa’rânî şöyle diyor:

“Bir müminde şu iki haslet bir araya gelmez: Cimrilik ve kötü huy.”(Tirmizî, Birr: 41)

“Sizden biriniz beni ana babasından, çocuğundan ve bütün İnsanlardan daha

çok sevmedikçe İman etmiş sayılmazsınız.”(Buharî, Îmân: 8)

“Hiçbir güzel ahlak ve güzel iş yoktur ki, Allah onu din ile ilişkilendirmiş

olmasın!” (İbn Ebî’d–Dünyâ, 1999: 40)

Page 144: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

Tasavvufi Ahlak ve Tasavvufi Ahlaka Göre İslam Esasları

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 26

Bütün bunlar gösteriyor ki, dinin özü ahlaktır. İslam tasavvufu da dinî bir ilim

olarak ahlak ve süluk cihetine önem verdiği için onu İslamın ruhiyatı olarak da

tanımlamak mümkündür.

Öze

t

•İslam ahlakiyatı olarak da tanımlanabilen tasavvuf, temel kaynakları olan Kur'an ve Sünnet çerçevesinde ahlaki erdemleri somut ahlaki esaslara dönüştüren tecrübi bir ilimdir.

•Kur’an-ı Kerim'de tevbe, sabır, şükür, dünyaya karşı tavır alma, riyazet, tefekkür, muhabbet tevekkül, zikir vb. tasavvufi açıdan yorumlanmaya müsait ahlaki esasları içeren pek çok ayet bulunmaktadır. Tasavvufi eğitim metodunu içinde saklayan naslar olarak algılanan bu tür ayetler, mutasavvıfların hayatını derinden etkilemiş ve tarih boyunca eğitim metodlarını biçimlendirmiştir. Sünnet cephesinde de durum Kur’ân’da olduğundan farklı değildir.

•Tasavvuf ehline göre kitaplarda mevcud ilimlerin çoğunun tahsili kolay, ahlak ilminin tahsili zordur. Çünkü ahlak, insanla nefsi arasında vuku bulan ve onu doğru yola sevk edebilmek için yapılan çetin ve zorlu bir mücadelenin meyvesidir. Güzel davranışlar için iyi bir ahlaki formasyon kazanmak hayatı baştan sona dolduran bir ahlaki çabayı gerekli kılar. İnsan kötü arzuların baskısı karşısında gerçek hürriyeti de ancak bu yolla kazanır. Ancak bu mücadele ve mücahede, daima dinî kuralların disiplin ve düzeni içinde olmalıdır.

•Ahlaki esasların dindeki ehemmiyetini dikkate alan mutasavvıflar, konusu ve amacı itibariyle diğer İslami ilimlere nibeten ahlakla daha fazla ilgilenmiş sonuçta şu kanaate ulaşmışlardır: "Hangi ilim ki Allah marifeti ile beraber değildir, ondan bir fayda gelmez ve onun bir faydası yoktur."

•Tasavvuf ehline göre güzel ahlak, Allah'ı bilme (marifet) ve O'na doğru yol alabilmeyi temin eden en önemli faktördür. Dolayısıyla tasavvufî ahlakta, ahlakı güzelleştirmenin amaç ve neticesi marifet olarak karşımıza çıkmaktadır.

“Tasavvuf, evliya zümresinin Ku’ran ve hadis gereğince yaptıkları amel sonunda, parlayan kalplerine yerleşen bir ilimdir. Tasavvuf kulun şeriatin hükümleri ile amel etmesinin semeresidir.” (İmâm-ı Şa’rânî, 1968: I,21)

Page 145: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

Tasavvufi Ahlak ve Tasavvufi Ahlaka Göre İslam Esasları

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 27

Öze

t

•Konusu Allah, kainat ve insan olan tasavvufun, bu varlık boyutlarıyla ilgili olarak ele aldığı temel ilke ahlak olduğu için insanın hedefi, "Allah'ın ahlakıyla ahlâklanmak" olarak belirlenmiştir. Bu konuda en güzel örnek ise Hz. Peygamberdir. Çünkü o, ahlakî güzellikleri tamamlamak üzere gönderilmiş ve Rabbi tarafından terbiye edilmiş, terbiyesi de en güzel şekilde yapılmıştır.

•Tasavvufi terbiye ve ahlak eğitimi daha çok nefis terbiyesine ve kalp tasfiyesine bağlıdır. Kalp temizliği ve iyi niyet esasına dayanmayan hiç bir davranış, kişiyi ahlak mükemmelliğine ve gayelerin en yücesi olan marifetullâh mutluluğuna ulaştıramaz.

•İnsanın fıtratındaki kötülük yönünü arındırması ve iyilik yönünü geliştirilerek hem kendisi hem de diğer insanlarla barışık yaşaması ve nihayet Allah'ın hoşnutluğunu kazanma yolunda attığı tüm adımlar insanı ahlaki olarak yücelten ve mutlu kılan adımlardır. Ahlakîlik sürecini tamamlayan bu adımlar, iyi ve kötüyü tanıyıp bilinçli olarak iyiye yönelme azmi ve kararlılığı ile başlar ve sürekli gelişerek devam eder. İşte tasavvufi ahlaka süreklilik ve dinamizm kazandıran da bu yöneliştir.

•Tasavvui ahlakın esası: nefsi terbiye, ruhu tasfiye etmek, ibadet ve taate devamla, kulluk şuurunu derinleştirmek ve ruhani yönü geliştirilerek dünyanın heveslerimize bakan fani yüzüne değil ebediliğe açılan yüzüne bakmaktır. Bu, yaratılışın bir gereği olduğu kadar ahiret mutluluğunun da ön şartıdır. Elverir ki dünyanın imkan ve ikballeri bizi esir almasın.

•Tasavvufi ahlakın belirlemiş olduğu temel hedef; insanın ulvi yanlarının inkişaf ettirilmesi, imanın zevken duyulup yaşanmasıdır. Bu ise, erdem ve faziletleri "Allah'ın ahlakı ile ahlaklanınız" düsturu doğrultusunda somut ahlakî davranışlara yansıtmakla elde edilir.

Öd

ev

• Tasavvufi ahlakın esaslarına yönelik pratik uygulama örneklerinden birini 200 kelimeyi aşmayacak şekilde yazınız ve hazırladığınız belgeyi göndermek için yandaki ödev gönderme linkini kullanınız.

• Hazırladığınız ödevi sistemde ilgili ünite başlığı altında yer alan “ödev” bölümüne yükleyebilirsiniz.

Page 146: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

Tasavvufi Ahlak ve Tasavvufi Ahlaka Göre İslam Esasları

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 28

Değerlendirme

sorularını sistemde ilgili

ünite başlığı altında yer

alan “bölüm sonu testi”

bölümünde etkileşimli

olarak

cevaplayabilirsiniz.

DEĞERLENDİRME SORULARI

1. Tasavvufta“fenâmakāmı”na kavuşmak için lazım olan “on şey”

aşağıdakilerden hangisiyle ifade edilmiştir?

a) Makâmât-ı aşere

b) Üsve-i hasene

c) Makām-ı Mahmûd

d) Etvâr-ı Seb‘a

e) Letâif-i sitte

2. Aşağıdaki mutasavvıflardan hangisi eserinde “yetmiş iki milleti ayıplamama”

tasavvufi makamlardan biri olarak değerlendirmiştir?

a) Hasan-ı Basrî

b) Rabatu’l-Adeviyye

c) Abdulkadir Geylânî

d) Hacı Bektaş-ı Veli

e) Erzurumlu İbrahim Hakkı

3.Tevbe, Tevekkül, Rıza, Teveccüh ve Muhasebe makamlarından hangisi Seyr u

sülûkdafenâ mertebesine daha yakın olan makamdır?

a) Tevekkül

b) Rıza

c) Teveccüh

d) Tevbe

e) Muhasebe

4.Kronolojik esasa göre ilk tasavvuf tarifi yapan Marûf el-Kerhî (ö.200/815)’nin;

“Tasavvuf hakikatleri almak, insanların elindekinden ümit kesmektir.” Şeklindeki

tanımı aşağıdaki kavramlardan hangisine karşılık gelmektedir?

a) Tevekkül

b) Şükür

c) Sabır

d) Züht

e) İnziva

Page 147: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

Tasavvufi Ahlak ve Tasavvufi Ahlaka Göre İslam Esasları

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 29

5. Ruhun en üst düzeyi olan ve İlahî gerçekliği hiçbir bozulmaya uğratmadan

yansıtan nefis mertebesi aşağıdakilerden hangisidir?

a) Nefis-i emmâre

b) Nefis-i natıka

c) Nefis-i mutmanne

d) Nefis-i levvame

e) Nefis-i mülheme

Cevap Anahtarı

1.a 2.d 3.b 4.d 5.b

YARARLANILAN VE BAŞVURULABİLECEK DİĞER

KAYNAKLAR

Afifi, Ebu’l-Ala. (1996). Tasavvuf, İslam’da Manevi Devrim. İstanbul: Risale

Yayınları.

Ahmed b. Hanbel. (1988). Kitabü’z-Züht. Beyrut.

Ateş, Süleyman. (1992). İslam Tasavvufu. İstanbul: Yeni Ufuklar Neştiyat.

Aydın, Mehmet. (1989). “Ahlak”, DİA. II, 10-14.

Ayni, Mehmet Ali. (1993). Türk Ahlâkçıları, İstanbul: Kitabevi.

Cebeci, Lütfullah (1985). Kur’an'a Göre Takva. Ankara.

Cebecioğlu, Ethem. (1997). Tasavvuf Terimleri ve Deyimleri Sözlüğü. Ankara:

Rehber Yayınları.

Çağrıcı, Mustafa. (1991).Anahatlarıyla İslam Ahlâkı. İstanbul: Ensar Neşriyat.

Çağrıcı, Mustafa. (2006). İslam Düşüncesinde Ahlak. İstanbul: Dem Yayınları Ensar

Neşriyat.

Çağrıcı, Mustafa.(1996). “Gazzâlî”, DİA, XIII, İstanbul.

Dârimî (1992). Sünen I-II, İstanbul: ÇağrıYayınları.

Demirci, Muhsin. (2010). Kur’an'a Göre İnsan ve Sorumlulukları. İstanbul: Ensar

Neşriyat.

Draz, Abdullah. (1993). Kur’an Ahlakı. çev. Emrullah Yüksel, Ünver Günay. İstanbul:

İz Yayıncılık.

Page 148: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

Tasavvufi Ahlak ve Tasavvufi Ahlaka Göre İslam Esasları

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 30

EbûTâlib el-Mekkî, 1888). Kûtu’l-Kulûb. Mısır: Matbaatu’l-Meymeniyye.

el-Aclûnî. (1408/1988). Kesfü’l-Hafâ I. Beyrut.

el-Buhârî (1992). el-Câmi‘u’s-Sahîh I-VIII. İstanbul: Çağrı Yayınları.

Eraydın, Selçuk (2001). Tasavvuf ve Tarîkatlar. İstanbul: İFAV Yayınları

Erdem, Hüsameddin. (2002). Ahlâk Felsefesi. Konya: Hü-Er Yayınları.

et-Taberânî. (1995). el-Mu‘cemü’l-Evsat IV. Kahire.

Fahri, Macid. (2004). İslam Ahlak Teorileri.İstanbul: Litera Yayıncılık.

Gazzâlî. (1977). İhyâuUlûmi’d-Din, cilt: 3, çev. Ahmed Serdaroğlu. İstanbul: Bedir

Yayınları.

Gazzâlî. (1981). Kimya-i Saâdet, çev. Ali Arslan. İstanbul: Arslan Yayınları.

Görmez, Mehmet. (2003). “Ahlâk ve Hadîs”, İslâm'ın Anlaşılmasında Sünnetin Yeri

ve Değeri, Kutlu Doğum Sempozyumu. Ankara: TDV Yayınları.

Güngör, Erol. (1995). Ahlak Psikolojisi ve Sosyal Ahlak. İstanbul: Ötüken Yayınları.

Hâkim en-Nisâbûrî (1334-1342), el-Müstedrek IV. Haydarâbâd.

Hârisel-Muhâsibî. (1998). er-Riâye, Çev. Ş. Filiz, H. Küçük. İstanbul.

Hucvirî.(1982). Keşfü’l-Mahcûb. Haz. Süleyman Uludağ. İstanbul: Dergâh Yayınları.

İbnEbî’d-Dünyâ. (1999).Mekârimu’l-Ahlak. (Tah. Yasin Muhammed Sevvâs. Beyrut:

Dâr-ı Sâdır.

İbnMâce (1992). Sünen. II. İstanbul.

İbnMiskeveyh (1398/1978). Tehzîbü’l- Ahlâk ve Tathîru’l-A’râk. Tahkîk: İbnü’l-

Hatîb. el-Matbaatü’l-Asriyye.

İmam Malik b. Enes. (2004). MuvattaI-VIII, Beyrut.

İmâm-ı Şa’rânî. (1968). Tabakatu’l-Kübrâ. I-IV. Çev. Abdulkadir Akçiçek. İstanbul:

Toker Yayınları.

İsmail Ankaravî. (1996). Minhacu’l-Fukara, Fakirlerin Yolu. Haz. Saadettin Ekici.

İstanbul: İnsan Yayınları.

İzutsu, Toshihiko. (1997). Kuran'da Dini ve Ahlâkî Kavramlar. Çev. Selahattin Ayaz.

İstanbul: Pınar Yayınları.

Kandemir, M. Yaşar. (1980). Örneklerle İslam Ahlakı. İstanbul.

Kaya, Yunus. (2009). Tasavvuf, Nefisi Arıtma ve Donatma. İstanbul: Uzakülke, s.17-

18.

Page 149: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

Tasavvufi Ahlak ve Tasavvufi Ahlaka Göre İslam Esasları

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 31

Kelâbâzî. (1992).et-Taarruflî Mezhebi ehl’t-Tasavvuf ((Doğuş Devrinde Tasavvuf).

Haz. Süleyman Uludağ. İstanbul: Dergah Yayınları.

Kılıç, Recep. (1992). Ahlakın Dini Temeli. Ankara: Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları.

Kılıç, Recep. (1995). Ayet ve Hadisler Işığında İnsan ve Ahlak. Ankara: Türkiye

Diyanet Vakfı Yayınları.

Kiraz, Celil. (2007). Kur’an'da Ahlak İlkeleri. Bursa: Emin Yayın.

Kuşeyrî. (1978). Kuşeyri Risâlesi. Haz. Süleyman Uludağ. İstanbul: Dergâh Yayınları.

Massignon, Luis. (2006). Doğuş Devrinde İslam Tasavvufu. Çev. M. Ali Ayni. Yay.

Haz. O. Türer-Cengiz Gündoğdu. İstanbul: Ataç Yayınları.

Müslim, Ebu'l-Hüseyn Müslim b. Haccâc. (tsz). es-Sahih, Beyrut.

BababzâdeAhmed Naim. (1995). İslam Ahlâkının Esasları. Ankara: Türkiye Diyanet

Vakfı Yayınları.

Okur, Himmet. (2009). Tasavvuf Ahlâkı ve İlahî Ahlâk, İnsana Yolculuk. İstanbul: H

Yayınları.

Öztürk, Y. Nuri. (1989). Kurân-ı Kerim ve Sünnete Göre Tasavvuf (İslâmdaRuhi

Hayat). İstanbul: İFAV Yayınları.

Reis, Bedriye. (2011). Gazali’de -Marifet İlişkisi. İstanbul: Emin Yayınları.

Suhreverdî (1989). Avârifu’l-Meârif (Tasavvufun Esasları). Haz. H.Kamil Yılmaz-İrfan

Gündüz. İstanbul: Erkam Yayınları.

Sülemî, EbûAbdirrahmân(1998). Tabakâtu’s-SufiyyeI, Daru’l-Kütübi’l-İlm, Beyrut.

Tasavvuf Klasikleri. (2010). Ed. Ethem Cebecioğlu. İstanbul: Erkam Matbaacılık.

Tasavvufta On Esas -Usûlü’l-Aşere Şerhleri- (2010) Haz. Süleyman Gökbulut,

İstanbul: İnsan Yayınları,

Tûsî, EbûNasrSerrâc. (19966). El-Luma‘ (İslam Tasavvufu). Haz. H. Kamil Yılmaz.

İstanbul: Altınoluk Yayınları.

Yaran, Cafer Sadık. (2010). Ahlak ve Etik. İstanbul: Rağbet Yayınları.

Yaran, Cafer Sadık. (2005). İslam’da Ahlâk’ın Şartı Kaç, İstanbul: Elif Yayınları.

Yaran, Cafer Sadık. (2011). İslam Ahlâk Felsefesine Giriş. İstanbul: Dem Yayınları.

Yılmaz, H. Kamil. (1994). Anahatlarıyla Tasavvuf ve Tarikatlar. İstanbul: Ensar

Neşriyat.

Page 150: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

İÇİN

DEK

İLER

• Giriş

• İslam Ahlak Anlayışları ve Temel Erdemler

• Temel Erdemlerin Belirlenmesinin Yolları

• Temel Erdemler

HED

EFLE

R

• Bu üniteyi çalıştıktan sonra

• İslam ahlak tarihinde erdemler konusuna nasıl yaklaşıldığını bilebilecek

• İslam ahlakında temel erdemlerin hangi metotlarla belirlenmesi gerektiğini kavrayabilecek

• Temel erdemlerin neler olduğunu bilebilecek.

ÜNİTE

7

İSLAM AHLAKINDA TEMEL

ERDEMLER

İSLAM AHLAK ESASLARI

Page 151: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

İslam Ahlakında Temel Erdemler

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 2

Çağımızın en önemli

sorunları ahlaki

sorunlardır.

GİRİŞ

Çağımızın en önemli sorunları ahlaki sorunlardır. Bu hem İslam dünyasında

ve Türkiye’de, hem de Batı dünyasında böyledir. Küresel ölçekteki ahlaki sorunların

temelinde kültürel ahlaki sorunlar, kültürel ahlaki sorunların temelinde de kişisel

ahlaki sorunlar vardır. Bu durum da temel ahlaki erdemlerin belirlenerek kolayca

kavranabilir ve karakter hâline dönüştürülebilir bir şekilde ortaya konmasını

zorunlu hâle getirmektedir.

Buna ilaveten İslam ahlakındaki temel erdemlerin belirlenmesinin ve

sistematik bir şekilde ortaya konmasının çeşitli faydaları da vardır. Bunları;

Ahlaki eğitim-öğretim ve yaşamı kolaylaştırması,

Müslümanların farklı mezhep, tarikat ve cemaatleri ile dindarlık anlayışları ve

yaşam şekilleri arasındaki ortak noktaların, birlik ve beraberliğin artması,

Küresel ahlak arayışları ve karşılaştırmalarına belirgin bir şekilde cevap verme

imkânının ortaya çıkması,

Ahlaklı yaşamı kolaylaştırması ve sonuçta da erdemsizliğin azalarak erdemliliğin

artması şeklinde ifade edebiliriz.

Böyle olmasına rağmen İslam’ın ahlak esasları, kolayca bellenebilecek ve her

zaman hatırda tutulup her tikel olay karşısında vicdani yargıda ölçüt

oluşturabilecek ve hatta kişiye o yönde sarsılmaz alışkanlıklar kazandırabilecek

sadelik, netlik ve belirginlik içinde değildir.

İslam dininde imanın şartları ile İslam’ın şartlarının son derece sade,

sistematik ve belirgin bir şekilde ortaya konmuş olmasına rağmen İslam ahlakında

temel erdemler konusunda belirsizlik vardır. İslam’a göre Müslüman bir bireyin

sahip olması gereken birinci ve ikinci derecedeki erdemlerin neler olduğu net bir

şekilde tespit edilerek ortaya konmuş değildir. Bu durum, İslam düşünürlerinin

bireysel erdemler konusunda, şu veya bu sebepten dolayı, bu tür bir

belirginleştirme, sadeleştirme ve sistemleştirme yoluna gitmemiş olmalarından

kaynaklanmaktadır (Yaran, 2005: 64, 97-107).

İslam ahlakında temel erdemlerin neler olduğunu veya olması gerektiğini

belirtmeden önce İslam ahlak tarihinde erdemler konusuna nasıl yaklaşılmış

olduğunu, İslam ahlak anlayışlarından hareketle, ortaya koyacağız.

Page 152: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

İslam Ahlakında Temel Erdemler

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 3

İslam ahlakı Kur’an ve O’nun ışığında oluşmuş

Sünnet’le başlar.

Ahlak anlayışları; geleneksel, tasavvufi ve

felsefi ahlak diye üçe ayrılır.

Ahlak, Hz. Peygamber

ile sahabenin hayatında

şekillenmiştir.

İSLAM AHLAK ANLAYIŞLARI VE TEMEL ERDEMLER

İslam ahlakı, asıl kaynağı olan Kur’an ve onun ışığında oluşmuş Sünnet’le

başlar. Bu iki kaynak dinî ve dünyevi hayatın genel çerçevesini çizmiş, ameli

kurallarını belirlemiştir. Dolayısıyla da İslam’ın ilk yüzyılında ahlak tamamen dinî

ilke ve kurallara dayanmaktaydı. Hatta ahlak ile din iki ayrı şey olarak değil, ahlaki

emirler, itikat ve ibadete dair emirler gibi bizzat Allah’ın emirleri olarak kabul edilir

ve hiçbir tartışmaya ihtiyaç duyulmaksızın benimsenir ve uygulanırdı.

Ancak daha sonraları, Resulullah’ın ve onun terbiyesinde yetişmiş olan

sahabenin Müslümanların arasından ayrılması, siyasi yayılmanın getirdiği bol

imkânlar, iktidar mücadeleleri ve liyakatsiz yöneticilerin yaptığı zulümler gibi sosyal

sebepler ile İslam kültürünün başta Antik Yunan ve Helenistik Devir Felsefesi ile

Fars/İran Kültür ve Felsefesi olmak üzere çeşitli yabancı kültür ve düşüncelerle

karşılaşması ve onlardan etkilenmesi gibi fikri sebepler sonucunda ortaya çıkan

problemler, II. yüzyılın başlarından itibaren, İslam dünyasında farklı ahlak

anlayışlarının ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bu ahlak anlayışlarını üç grupta

ifade edebiliriz: Geleneksel ahlak, tasavvufi ahlak, felsefi ahlak.

Macid Fahri ise ahlak teorilerini; nassî ahlak, kelâmî teoriler, felsefi teoriler

ve dinî teoriler olmak üzere dört kısma ayırmıştır. Ancak biz geleneksel veya dinî

ahlak, tasavvufi ahlak ve felsefi ahlak şeklindeki üçlü tasnifi dikkate alacağız

(Çağrıcı, 1989: 8-9; 1991: 57-64; Fahri, 2004: 23-25).

Geleneksel Ahlak

Geleneksel ahlak, Kur’an-Kerim ile Hz. Peygamber’in sünnetini ahlakın asli ve

mutlak kaynağı olarak kabul etmekle birlikte Antik Yunan ve Helenistik Devir

Felsefesi’nden de etkilenmiş olan ahlak anlayışıdır. Bu anlayışa göre ahlak Hz.

Peygamber ile sahabenin hayatlarında şekillenmiştir. Dolayısıyla da Kur’an ve

Hadislerdeki ahlaki kaide ve kanunlar tartışmasız olarak kabul edilir. Bu yöndeki

çalışmalarının başlangıcını Hadislerin tasnif dönemine kadar geri götürmek

mümkündür.

Buhârî (ö. 256/870)’nin el-Edebü’l-müfred, Abdullah b. Mübârek (ö.

181/707)’in Kitâbu’z-züht ve’r-rakaik ve Maverdî (ö. 450/1058)’nin Edebu’d-dünya

ve’d-din, Gazali’nin Kimyâ-yı Saâdet isimli eserleri gibi geleneksel ahlak anlayışı

içerisinde değerlendirilen eserlerde çeşitli ahlaki erdemlerden bahsedilmiş olmakla

birlikte, “İslam ahlakında temel erdemler/faziletler nelerdir?” şeklindeki bir soruya

verilebilecek sistematik bir cevap yoktur. Ahlaki erdemlerin listesi yazardan yazara

değişmekte ve pek çok erdem herhangi bir önem sırasına konulmadan arka arkaya

Page 153: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

İslam Ahlakında Temel Erdemler

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 4

sıralanmaktadır. Dolayısıyla da erdemlerin sayısı bazı eserlerde 20 iken, başka bir

eserde 30, 40 veya 50 olabilmektedir. Yine bir eserde 5. sırada ifade edilen bir

erdem başka bir eserde 10 veya 15. sırada yer alabilmektedir (Çağrıcı, 1991: 65-69;

Fahri, 2004: 25, 29-51; Yaran, 2011: 27-28).

Bu nokta geleneksel ahlak kitaplarındaki erdem listelerinden bazı örnekler

vermek yararlı olabilir. Abdullah Draz Kur’an Ahlakı isimli eserinin “Ferdi Ahlak”

bölümünün “Emirler” kısmında şu erdemlerden bahsetmektedir:

Mâverdî ise, Edeb’üd-Dünya ve’d-Din isimli eserinde şu erdemlerden

bahsetmektedir:

Bu durum, Cumhuriyet Dönemi düşünürlerinden Ahmet Hamdi Akseki

(1887-1951)’nin Ahlak İlmi ve İslam Ahlakı isimli eserinde de aynen devam

etmektedir. Akseki, eserinin “Faziletler ve Reziletler” isimli dördüncü bölümünde

15 fazilete yer vermiştir:

Örnekleme yaparak belirlemiş olduğumuz kitaplarda da görüldüğü üzere,

geleneksel ahlak anlayışında, birçok erdemden bahsedilmekle birlikte, erdemler

konusu sistematik olarak ele alınmamış, herhangi bir sınıflandırma yapılmamış ve

belirli bir önem sırası da gözetilmemiştir. Ayrıca erdemlerin neler olduğu

konusunda da bu ahlak anlayışını temsil eden eserler arasında bir birliktelik yoktur.

Tasavvufi Ahlak

İslam medeniyetinin ikinci büyük ahlak anlayışı olan tasavvufi ahlak, Kur’an

ve Hadise dayanmakla birlikte ahlakta tasavvufi yorum ve yaşayışa da önem veren

“Genel olarak öğretim, ahlaki öğretim, ahlaki gayret, ruhun safiyeti, doğruluk,

iffet, edep, bakışlarını haramdan sakındırmak, hayâ ve heveslerine hâkimiyet,

gıdâî ve cinsî arzulardan periyodik olarak sakınma, öfke ve hâkimiyet, samimiyet,

yumuşaklık, tevazu, hükümlerde ihtiyat, kötü zandan çekinme, sebat ve sabır, iyi

örneklere uygunluk, itidal, güzel işler, iyilikte yarışma, güzel öğütleri dinlemesini

ve sebat etmesini bilmek, temiz niyetlilik.” (Draz, 1993: 371-376)

“Sebat ve metanet; nefse hâkim olmak; şecaat/cesaret; tevazu ve vakar; izzet-i

nefs; hilm; sabır; edep; hayâ; emanete riayet; sıdk; sır saklamak; yüksek

himmet; iffet; cömertlik.”(Akseki, 1991: 165-180)

“Kibir ve gururdan sakınmak; güzel ahlak; hayâ; yumuşak huyluluk; doğruluk; söz

ve sükût; sabır; istişare; sır saklamak; mürüvvet; iffet; nezahet ve

sıyanet.”(Maverdî, 1988: 338-500)

Page 154: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

İslam Ahlakında Temel Erdemler

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 5

Kur’an ve Sünnet’e

dayanmakla birlikte

tasavvufi yaşayışa da

önem veren ahlak

anlayışı şekillenmiştir.

İslam filozofları,

hikmet, şecaat, iffet ve

adalet diye dört temel

erdem kabul

etmişlerdir.

bir ahlak anlayışıdır. İnsanın eylemlerinin eksik veya kusurlu olup olmadığını

anlamak için murakabe ve nefis muhasebesini gerekli görmektedir. Tasavvufi

ahlakın ayırıcı özelliği bir “ferâgat ahlakı” olmasıdır. Tasavvufi ahlakta, insanın

ahlaki mükemmelliğe ulaşmasını ve Allah’a yakınlaşmasını önleyen bedeni ve

dünyevi tutkuların bağımlılığından kurtulma mücadelesi vardır. Mutasavvıflar,

insanın şuurunu meşgul eden Allah’tan başka her şeyin hürriyeti kısıtladığı

ilkesinden hareketle Cennet nimetlerini arzulamayı bile hürriyete aykırı

görmüşlerdir (Çağrıcı, 1991: 70-73).

Tasavvufi ahlak anlayışında farklı erdemlerden bahsedilmektedir. İlk İslam

sufilerinden ve tasavvuf düşüncesi hakkında ilk eser yazanlardan biri olan Haris el-

Muhâsibî (ö. 243/857) sekiz bölümden oluşan er-Riâye(Kalb Hayatı) isimli eserinde

sırasıyla; “riya, arkadaşlar, nefsi tanıma, fiillerinin kötülüğüne ve arzularına

çağırmasına karşı uyanık olmak, böbürlenmek, kibir, aldanma, gaflet, haset,

müridin yola getirilmesi, hâlleri ve hidayetinden sonra fitneden sakındırılması”

konularını ele almıştır (Muhasibi, 1998: 289-587).

Ebû Tâlib el-Mekkî (ö. 386/1006), İslam tasavvufunun en önemli

klasiklerinden ve tasavvuf ahlakının en değerli kaynaklarından olan Kûtü’l-Kulûb

(Kalplerin Azığı) isimli eserinde tasavvufi-ahlaki faziletleri şöyle ifade etmektedir:

Tevbe, sabır, şükür, recâ, havf, züht, tevekkül, rızâ ve muhabbet (Mekkî, 2003: II,

183-513; III, 13-254).

Gazali İhyâu ulûmid-din isimli eserinin belli başlı ahlaki-tasavvufi faziletlere

ayrılmış olan “rub’u’l-münciyât” başlıklı IV. cildinde: tevbe, sabır ve şükür, havf ve

recâ, fakr ve züht, tevhid ve tevekkül, muhabbet, şevk, üns ve rıza, niyet, ihlâs ve

sıdk, murakabe ve muhasebe, tefekkür, ölüm şuuru ve ölümden sonrasını

düşünme şeklinde on erdemden bahsetmektedir. (Gazâli, 1985: IV)

Söz konusu kitaplarda görüldüğü üzere, tasavvufi ahlak anlayışında da aynen

geleneksel ahlak anlayışında olduğu gibi, temel erdemler konusunda bir birliktelik

ve sistematize edilmiş herhangi bir durum yoktur.

Felsefi Ahlak

Felsefi ahlak başlığı altında İslam filozoflarının ahlakla ilgili görüşleri ele

alınmaktadır. İslam filozofları, genel felsefenin temel problemlerinden biri olan

ahlak konusunu felsefi sistemleri içerisinde ele almışlar ve bu alanda çeşitli eserler

yazmışlardır. Her ne kadar onlar, Kitap ve Sünnet’e dayanan İslam ahlakı

karşısında, ondan farklı yeni bir ahlak anlayışı geliştirmek gerektiğini

düşünmemişlerse de, ortaya koydukları ahlak görüşü büyük oranda aklın verilerine

dayanmaktadır. Eserlerinde nassa ya hiç değinmezler ya da çok az yer verirler.

Page 155: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

İslam Ahlakında Temel Erdemler

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 6

İslam filozofları

erdemleri, nefsin

natıka, şehevî ve gadabî

kuvvetleriyle

ilişkilendirmişlerdir.

İslam ahlak felsefesi, Arapların “edep” dedikleri iyi terbiye ve nezaket gibi

konulardan farklı nazari ve metotlu bir çalışma olup, nasihat ve tavsiyeler

kabilinden yapılmış olan çalışmalarla bir tutulamaz.

İslam filozofları, erdem anlayışlarında özellikle tasniflerinin İslam ahlak

telakkisiyle uyuşmasıdır. Antik Yunan filozoflarının ahlaki terimlerle ilgili tarif ve

tasniflerini benimseyen İslam filozofları, temeli Kur’an ve Sünnet’e dayanan İslam

ahlakını söz konusu tarif ve tasniflerden faydalanarak sistemli bir şekilde

açıklamaya çalışmışlardır. Ancak İslam filozofları ahlak sahasında sadece Antik

Yunan ve Helenistik Devir Felsefesi’nden değil, Fars ve Hint düşüncesinden de

etkilenmişlerdir. (Çağrıcı, 1991: 80-90; 1989: 8-9; Erdem, 1996: 25-27; Kandemir,

1993:53; Pazarlı, 1980: 54-58.)

İslam dünyasında “hikmet, şecaat, iffet ve adalet” şeklinde dört temel fazilet

kabul etme noktasında bir ittifak olmasına rağmen kapsamlarına giren faziletlerin

sayısı filozoftan filozofa değişiklik göstermektedir.

Örneğin Farabi erdemleri, fikri erdemler ve ahlaki erdemler olmak üzere iki

ana guruba ayırmıştır. Hikmet, akıl, basiret, zekâ ve sağlıklı düşünme gibi nefsin

zihni kapasitesine ait meziyetleri fikri erdemler; iffet, şecaat, cömertlik ve adalet

gibi nefsin eğilimlerine ilişkin meziyetleri de ahlaki erdemler olarak ifade etmiştir.

(Çağrıcı, 1989: 86-87)

İbn Miskeveyh (ö. 421/1030), faziletleri nefsin üç gücüyle ilişkilendirmekte

ve dört temel fazilet kabul etmektedir: “hikmet, şecaat, iffet ve adalet”. Dört temel

erdem kabul etmeye ve bu erdemleri nefsin üç kuvvetiyle (el-kuvvetü’n-nâtıka, el-

kuvvetü’l-gadabiyye, el-kuvvetü’ş-şeheviyye) ilişkilendirmeye varıncaya kadar

birçok noktada Antik Yunan filozofları Platon ile Aristoteles’ten etkilenmişlerdir.

“Düşünen nefsin davranışı ılımlı olup özünün sınırları dışına çıkmadığı …

zaman, hikmetle birlikte bilgi fazileti onda doğar. Behimi nefsin davranışı ılımlı

olup düşünen nefse boyun eğdiği, onun buyruklarına karşı gelmediği zaman,

onda iffet fazileti ve ardında da cömertlik fazileti meydana gelir. Öfke gücüyle

ilgili nefsin davranışı ölçülü ve ılımlı olup, o düşünen nefsin buyruklarına

boyun eğerse, onda yumuşaklık fazileti ve bunun ardından da yiğitlik fazileti

ortaya çıkar. Sonra bu üç faziletten ölçülülükleri, ılımlılıkları ve birbirleriyle

olan dengeli ilişkileri dolayısıyla mükemmellik ve bütünlük fazileti meydana

gelir. İşte bu da adalet faziletidir. Bu sebeple filozoflar faziletlerin dört

olduğunda birleşmişlerdir. Bunlar da, hikmet, iffet, şecaat ve adalettir.”(İbn

Miskeveyh, 1983: 23-24.)

Page 156: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

İslam Ahlakında Temel Erdemler

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 7

Ders anlatım videosunu

izleyiniz

Gazali de insandaki bilgi gücü, öfke gücü ve arzu gücü şeklindeki üç

kuvvetten “hikmet”, “şecaat” ve “iffet” şeklindeki üç erdemin, onların ahenginden

de “adalet” diye dördüncü bir erdemin ortaya çıktığını belirtmektedir.

Nasîruddin et-Tusî ise Ahlak-ı Nâsırî isimli eserinde nefsin düşünme kuvveti,

gazabi kuvveti ve şehvani kuvvetlerine karşılık olarak “hikmet”, “yiğitlik” ve “iffet”

erdemlerinin meydana geldiğini, bu erdemlerin kendi aralarında uyumlu

olmasından da dördüncü bir erdem olarak “adalet” erdeminin ortaya çıktığını

belirtmektedir. (Tûsî, 2007: 89-90.)

Acaba gerçekten İslam ahlakında temel erdemler, Antik Yunan filozofları

Platon ve Aristoteles tarafından geliştirilmiş ve İslam filozofları tarafından da

benimsenmiş olan “hikmet, şecaat/yiğitlik, iffet ve adalet” erdemleri midir? Bu

erdemler ne kadar İslamidirler?

Söz konusu erdemler, sade, sistemli ve hatırda tutulması kolay olmalarına ve

bir de, İslam’da imanın şartının altı, İslam’ın şartının beş olduğu dikkate alındığında

dört temel erdem kabul etmenin İslam dininin birbirleriyle irtibatlı bölümleri olan

iman-ibadet-ahlak şeklindeki sıralamaya sayısal açıdan uygun ve uyumlu olmasına

rağmen İslam ahlakının, olmazsa olmaz erdemleri olarak sunulabilecek İslami

erdemler değillerdir. İslam’a özgü ayırt edici erdemler olarak kabul edilebilemezler.

Farklı coğrafyalarda yaşayan birbirinden farklı uygarlık ve dinler için de geçerli

sayılabilecek derecede, tarihsel, toplumsal ve kültürel etkilerden bağımsız aşkın bir

tablo değillerdir. Bu erdemler, hem sayısal açıdan, hem de içerik olarak İslam

düşünce ve ahlakı ile uygunlukları sorgulanmaksızın Antik Yunan filozofu Platon’un,

daha sonraları kendisinin bile vazgeçmiş olduğu üçlü ütopik toplum/devlet

görüşüne dayanan üçlü nefs teorisinden alınmışlar, ondan hareketle

oluşturulmuşlardır. Ayrıca onlar çok çeşitli erdemler arasından seçilerek alınmış

erdemler de değillerdir. Dolayısıyla da felsefi ahlak anlayışında ortaya konmuş olan

dört temel erdemin temeli İslami olmadığı gibi, evrensel denilebilecek genel insan

doğası ve fıtratı üzerine yapılmış bir bilimsel araştırma ve felsefi düşünce de

değillerdir. İslam filozofları tarafından kabul edilmiş olmalarına rağmen, İslam

ahlakının temel erdemleri olarak kabul edilemezler (Yaran, 2005: 83-85, 94; 2011:

37-41).

Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz ki, tarihi süreç içerisinde İslam dünyasında

ortaya çıkmış olan geleneksel, tasavvufi ve felsefi ahlak anlayışlarının her üçü de

“İslam ahlakında temel erdemler nelerdir?” sorusuna, imanın şartı ve İslam’ın şartı

örneklerinde olduğu gibi, sade, sistematik, bütün Müslümanların ortak olarak

kabul edebilecekleri derecede kapsayıcı ve İslam’ın ana kaynaklarından hareketle

oluşturulmuş bir cevap vermemişler veya verememişlerdir. Dolayısıyla da İslam

Page 157: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

İslam Ahlakında Temel Erdemler

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 8

Kur’an-ı Kerim’de en

fazla sabır, doğruluk,

affedicilik ve

yardımseverlik

erdemleri yer

almaktadır.

ahlakında temel erdemlerin neler olduğunun belirlenmesi hâlâ bir problem olarak

önümüzde durmaktadır.

TEMEL ERDEMLERİN BELİRLENMESİNİN YOLLARI

Macit Fahri, İslam Ahlak Teorileri isimli eserinde şöyle söylemektedir:

Dolayısıyla da birtakım metotlar geliştirilerek İslam ahlakında temel

erdemlerin neler olduğunun belirlenmesi gerekmektedir. Erdemlerin nasıl

belirleneceği noktasında net bir metot ortaya konduğunda işin önemli bir kısmı

halledilmiş olacaktır. İslam ahlakındaki temel erdemlerin belirlenmesi noktasında

özellikle iki yol dikkat çekmektedir:

Kur’an-ı Kerim’de yer alan erdemlerin sayısal çokluğunu dikkate almak ve

oradan hareketle bir belirlenimde bulunmak.

Kur’an’daki doğrudan erdemlerle ilgili bir veya birkaç ayetten hareket ederek

belirlenimde bulunmak.

Her iki yolun da olumlu veya olumsuz sonuçlar ortaya çıkaracağı kesindir.

Bu yollardan biriyle veya her ikisiyle temel ahlaki erdemleri belirlerken

dikkate alınması ve göz önünde bulundurulması gereken birtakım kriterler vardır.

Bu kriterler nelerdir? Bu noktada özellikle üç önemli husus ön plana çıkmaktadır:

Belirlenecek olan erdemler sahih hadisler ve İslam ahlak geleneği ile birlikte

esas itibariyle Kur’an-ı Kerim’den hareketle belirlenmelidirler. İlk kaynak ve

hareket noktası İslam dininin temel kaynağı olan Kur’an olmalıdır.

Kültürel ve mezhepsel farklılıklara takılmadan bütün Müslümanlara

önerilebilecek şekilde “kapsayıcı” olmalıdırlar.

Eğitimsel kolaylık sağlaması açısından - imanın ve İslam’ın şartında olduğu gibi-

“sade” olmalıdırlar (Yaran, 2005: 109).

“Müslüman’ın ahlaki, dinî ve sosyal hayatının merkezinde yer alan Kur’an, her

ne kadar İslami prensiplerin tümünü içerse de tam anlamıyla bir ahlak teorisi

sunmaz. Dolayısıyla bu prensiplerin nasıl açığa çıkarılması gerektiği İslam ahlak

araştırmacıları için bir önem arz eder.” Aynı şekilde, “okuyucu sahih hadis

kitaplarında yeterli ve sistematik bir adalet ve ahlaki sorumluluk teorisinin

açıkça ortaya konduğu varsayımına kapılmamalıdır.” (Fahri, 2004: 17)

Page 158: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

İslam Ahlakında Temel Erdemler

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 9

Kur’an-ı Kerim’de zikredilen erdemlerin sayısal çokluğu noktasında Kur’an

Mealleri arasında farklılıklar vardır. Birinin verdiği sayı diğerini tutmamaktadır.

Bunun için biz de, Elmalı Hamdi Yazır, Hasan Basri Çantay, Ömer Özsoy ve İlhami

Güler, Yaşar Nuri Öztürk, A. Fikri Yavuz, Hüseyin Atay, Ahmet Davutoğlu, Ali Özek,

İsmail Mutlu ve Nevzat Yüksel’in Kur’an-ı Kerim Meali gibi on tane Kur’an-ı Kerim

Mealinde yer alan erdemlerin rakamsal ortalamasın almayı tercih ettik. Ancak bu

noktada takva, tevekkül, şükür gibi bireyin Allah ile ilişkisiyle ilgili olan ve bu

ilişkiden ortaya çıkan erdemlerden ziyade insanlar arası ilişkilerle ilgili olan ve

toplumsal ilişkilerde ortaya çıkması arzulanan erdemleri dikkate aldık. Buna göre

Kur’an-ı Kerim’de en fazla yer alan on temel erdem şunlardan oluşmaktadır: Sabır,

doğruluk/dürüstlük, affedicilik, yardımseverlik, iyilikseverlik, ahde vefa, adalet,

barışseverlik, basiret ve iffet (Yaran, 2005: 111-113).

Bu erdemleri dört sayısıyla sınırlandırarak dört temel erdem şeklinde ifade

edecek olursak, İslam ahlakında temel erdemler; sabır, doğruluk/dürüstlük,

affedicilik ve yardımseverlik olmaktadır.

Daha önce belirtmiş olduğumuz üzere İslam ahlakındaki temel erdemleri

belirlemenin yollarından birisi de Kur’an-ı Kerim’deki ahlakla ilgili ayetlerin

herhangi birinden veya bir kaçından hareket etmektir. İstatistiki ortalamalar

önemli olmakla birlikte, İslami ilkelerin belirlenmesinde sayısal vurgunun belirleyici

bir kriter olmamasından ve bir de iman ve ibadet esaslarının Kur’an-ı Kerim’de çok

fazla yer almalarına göre değil de bir veya birkaç ayetten hareketle belirlenmiş

olmalarından dolayı, İslam ahlakında temel erdemlerin neler olduğunu ahlakla ilgili

ayetlerden hareketle belirlemenin daha doğru olduğunu söyleyebiliriz. Bu noktada

özellikle Leyl Suresi’nin 4-10, Bakara Suresi’nin 177, Asr Suresi 1-3, Maide

Suresi’nin 54-56, Mücadele Suresi’nin 26 ve Nahl Suresi’nin 90. ayetleri ileri

sürülmektedir.

Ömer Nasuhi Bilmen, bütün faziletlerin “hikmet, adalet, semahat ve taharet”

şeklindeki dört temel faziletten kaynaklandığını belirttikten sonra Kur’an-ı

Kerim’deki Nahl Suresi’nin 90. ayetinin bu faziletleri içerdiğini ifade etmektedir:

“Bütün faziletlerin menbaı, hikmet, adalet, semahat, taharetten ibarettir. Bu

dört fazilete “fezaili asliye” denir. Nahl Suresi 90. ayeti kerimesi bu dört fazileti

camidir. Şöyle ki; Bu ayeti celilede emir buyurulan adil ve ihsân, adalet ve

semahat faziletinden ibarettir. Fahşadan, bağiyden nehi de; iffet ve taharet

faziletini muntazammındır. Tezekkür ve tenessuh gayesi de hikmet ve marifet

faziletini natıkdır. Ne beliğ, ne mu’ciz bir beyanı kur’ani.” (Bilmen, 1964: 29)

Page 159: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

İslam Ahlakında Temel Erdemler

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 10

İslam ahlakında temel

erdemler; adalet,

yardımseverlik, iffet ve

merhamettir.

Cafer Sadık Yaran da, müstakil bir şekilde sadece ahlaki erdem ve

erdemsizliklerden bahsetmesi, ifade ettiği erdem ve erdemsizliklerin kuşatıcı, sade

ve genel geçer olması ve bir de Halife Ömer b. Abdülaziz (ö. 101) döneminden

itibaren cuma günü hutbelerde özellikle okunuyor olması gibi nedenlerden dolayı,

aynen Bilmen gibi, İslam ahlakında temel erdemlerin Nahl Suresi’nin 90. ayetinden

hareketle belirlenebileceğini ifade etmektedir (Yaran, 2011: 47). Bu ayette Allah

Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

Görüldüğü üzere ayette, adalet, iyilik yapmak ve yakınlara bakmak gibi üç

erdem; hayâsızlık, kötülük yapmamak ve haddi aşmak gibi üç de erdemsizlik yer

almaktadır. Erdem ve erdemsizlikler son derece açık, sade, kapsayıcı ve

sistematiktir.

Yaran, altı olan bu ilkeden; “iyilik yapmak” ve “kötülük yapmamak”

şeklindeki ilkeleri, ahlakın en temel ve en genel iki kavramı olmaları dolayısıyla

diğerleri ile birlikte dikkate almakta; “hayâsızlık” ve “haddi aşma” erdemsizliklerini

de karşıtları olan erdemlerle ifade etmek suretiyle İslam ahlakının dört temel

erdemini şu şekilde belirlemektedir: “Adalet”, “yakınlara bakmak”, “haya” ve

“haddini bilme”. Daha sonra bu erdemleri, çeviri farklılıklarını dikkate almak ve

okuyuculara serbest bir yorum yapma imkânı vermek için Müslümanların

anlayabilecekleri bir şekilde son derece sade bir dille şu şekilde ifade etmektedir:

“Adalet”, “muavenet/yardımseverlik/yakınlara bakma”, “iffet/hayâsızlık”,

“merhamet/haddi aşma”.

Bu noktada şunu da ifade etmeliyim ki, İslam ahlakındaki erdemler sadece

bu dört erdemden ibaret değildir. Bunların dışında başka erdemler de vardır. Ancak

ifade etmiş olduğumuz bu dört erdem İslam ahlakının “temel” veya “asli”

erdemleridir (Yaran, 2005: 119-120; 2011, 47-48).

TEMEL ERDEMLER

Adalet

“Adalet” kelimesi sözlüklerde, davranış ve hükümde doğru olmak, hakka

göre hüküm vermek, herkese verilmesi lazım olanı vermek, eşit olmak, eşit kılmak

gibi anlamlara gelmektedir. Kur’an-ı Kerim ve Hadislerde ise “adalet” kelimesi,

genellikle düzen, denge, denklik, eşitlik, gerçeğe uygun hükmetme, doğru yolu

“Allah şüphesiz adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara bakmayı emreder; hayasızlığı,

fenalığı ve haddi aşmayı yasaklar. Tutasınız diye size öğüt verir.” (Nahl/16:90)

Page 160: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

İslam Ahlakında Temel Erdemler

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 11

Adalet, hak sahibine

hakkını tam olarak

vermektir.

izleme, takvaya yönelme ve tarafsızlık gibi anlamlarda kullanılmıştır (Çağrıcı, 1988:

341-343).

“Adalet” kavramı, en geniş anlamıyla, hak sahibine hakkını tam olarak

vermektir. Ferdî ve sosyal yapıda dirlik ve düzeni, hakkaniyet ve eşitlik ilkelerine

uygun yaşamayı sağlayan ahlaki bir erdemdir. Yetki sahibinin elinden geldiğince

adaletle davranmasının ve hak sahibine hakkını tam olarak vermesinin kötülükleri

önleyeceği, huzurlu ve güvenli bir ortamın oluşmasına katkıda bulunacağı apaçık

ortadadır.

Kur’an-ı Kerim’e göre “adalet” erdeminin ölçüsü veya dayanağı

hakkaniyettir. Hidayete hak sayesinde ulaşılacabileceği gibi adalet de hakka

uymakla sağlanır.

Düşünce tarihine baktığımızda adaletin bütün dinler ve ahlak filozofları

tarafından temel erdemlerin başında sayılmış olduğunu görmekteyiz. İslam

düşünürleri, adaleti öteki temel erdemlerin uyumlu bir sonucu olarak kabul

etmişlerdir. Platon’dan itibaren devam eden ve İslam ahlakçıları tarafından bazı

değişikliklerle benimsenen görüşe göre, insan nefsinin düşünme/bilgi, öfke ve

şehvet gücü şeklindeki üç temel gücünden hikmet, şecaat ve iffet diye üç fazilet

doğar. Bu üç faziletin gerçekleşmesiyle de hepsini içine alan dördüncü bir fazilet

ortaya çıkar ki, bu “adalet”tir. İslam ahlak literatüründe, ilk üç faziletten her biri

zaman zaman farklı terimlerle ifade edildiği hâlde, dördüncü fazilet daima adalet

olarak isimlendirilmiştir.

İslam düşünce tarihinde ahlak düşünürü olarak bilinen İbn Miskeveyh,

Tehzibü’l-ahlak isimli eserinde nefsin üç gücüne karşılık gelen üç erdemi

belirttikten sonra şöyle söylemektedir:

İbn Miskeveyh’e göre gerçekten adaletli kişi, ahlaki güçlerini, davranışlarını

ve diğer bütün durumlarını dengede tutan ve her durumda başka bir amaç

“Musa kavminden bir topluluk da var ki Hakk’a götürürler ve onunla adalet

yaparlar.” (A’raf/ 7:159)

“Yarattıklarımızdan öyle bir ümmet var ki Hakk’a iletirler ve hak ile adalet

yaparlar.” (A’raf/ 7:181)

“Sonra bu üç faziletten ölçülülükleri, ılımlılıkları ve birbirleriyle olan dengeli

ilişkileri dolayısıyla mükemmellik ve bütünlük fazileti meydana gelir. İşte bu da

adalet faziletidir.” (İbn Miskeveyh, 1983: 23)

Page 161: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

İslam Ahlakında Temel Erdemler

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 12

Kur’an’da somut ve

soyut yardımlaşmadan

bahsedilmektedir.

gütmeksizin, yalnızca ve doğrudan doğruya “adalet” erdemini amaçlayan kişidir.

“Adalet” bütün aşırılıkların ortası ve bütün erdemlerin en tam olana ve adeta odak

noktasıdır.

Gazali de, İhyâ isimli eserinde, aynen İbn Miskeveyh gibi, nefsin üç gücünden

“hikmet”, “şecaat” ve “iffet” şeklindeki üç erdemin ortaya çıktığını, onların kendi

aralarındaki ahenk dolayısıyla da dördüncü bir erdem olan “adalet”in meydana

geldiğini belirtmektedir (Gazali, 1985: III, 47 ).

“Adalet” erdeminin kapsamına giren birçok alt erdem vardır ve bunlar

değişik isimler altında ifade edilmiştir: Doğruluk, vefa, ülfet, yakınlarla ilişkiyi

sürdürmek, ödüllendirme, iyi muamele, bir şeyi güzelce yerine getirmek, dindarlık,

kin gütmemek, kötülüğe iyilikle karşılık vermek, lütufkâr olmak, itidal, ölçülülük,

ılımlılık, dengelilik, orta yolda olmak, hakkaniyet, emanete riayet, sözünde durmak,

hükümlerde ihtiyatlılık ve tarafsızlık, şahitlikte gerçeği söylemek, güvenilirlik,

kararlılık, cesaretlilik, şefkat (İbn Miskeveyh, 1983: 29-30; Yaran, 2005: 122-124).

Muavenet / Yardımseverlik

“Muavenet” veya “yardımseverlik”, başkalarının yardımına muhtaç olan

insanlar için sahip olunması gereken toplumsal erdemlerden biridir.

Yardımseverlikten maksat, sadece ekonomik ve parasal açıdan yardım etmek

değildir. Yardım akla gelebilecek her konuda olabileceğinden dolayı yardımseverlik,

geniş kapsamlı bir erdemdir. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de, hem;

ayetinde olduğu gibi soyut değerler alanında yardımlaşmadan bahsedilmektedir,

hem de;

ayetinde olduğu gibi sahip olunan maldan vermek gibi somut yardımlaşmadan

bahsedildiğini görmekteyiz. Bu noktada şunu da belirtmeliyim ki, Kur’an somut

yardımlaşma alanlarını sadece parasal türden yardımlarla sınırlandırmamıştır,

yardım alanını daha geniş kapsamlı tutmuştur.

“Yardımseverlik”, mutlak bir güce sahip olmayan ve ne kadar servet veya güç

sahibi olursa birgün mutlaka başkalarının yardımına muhtaç olacak insanlar için

sahip olunması gereken toplumsal erdemlerin başında gelmektedir.

“Ey inananlar … iyilikte ve fenalıktan sakınmakta yardımlaşın”(Mâide/5:2)

“Sevdiğiniz şeylerden sarf etmedikçe iyiliğe erişemezsiniz. Her ne sarf

ederseniz, şüphesiz Allah onu bilir.” (Âl-i İmrân/3:92)

Page 162: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

İslam Ahlakında Temel Erdemler

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 13

İffet, bedeni hazlara ve

nefsanî aşırılıklara ilgi

duymaktan kurtarılmış

bir ruhi yapıya sahip

olmaktır.

“Yardımseverlik” erdeminin de birçok yan ve alt erdemleri vardır:

İyilikseverlik, ihsân, infak, ikram, helal kazanç, hayırda yarış, dostluk, kardeşlik,

yakınlarla ilgilenme, iyiliği emr ve kötülükten nehy, birlik ve beraberlik,

misafirperverlik, cömertlik ve kanaatkârlık (Yaran, 2005: 124-126; 2011:51-52).

İffet / Özdenetim

“İffet” kelimesi sözlüklerde, haramdan uzak durmak, helal ve güzel olmayan

söz ve davranışlardan sakınmak, kendimizi zaptetmek, bir şeyi yapmaktan

çekinmek, perhiz etmek, mutedil olmak, namuslu olmak, nezih ve temiz olmak,

terbiyeli ve lekesiz olmak gibi anlamlara gelmektedir.

Ahlak felsefesi eserlerinde ise “iffet”, yeme içme ve cinsi arzu konusunda

ölçülü olmak, bedeni hazlara ve nefsani aşırılıklara ilgi duymaktan kurtarılmış bir

ruhi yapıya sahip olmak, aşırı istekleri bastırıp dinin ve aklın buyruğu altına sokmak

suretiyle kazanılan bir erdem olarak tanımlanmıştır. Ayrıca insanın elini, dilini,

gözünü, kulağını ve genel olarak bütün bedenini ahlaka aykırı davranışlardan uzak

tutması da “iffet” olarak ifade edilmektedir (Yaran, 2005: s. 126; 2011, 53).

Böyle olmasına rağmen “iffet” erdemi, hem düşünce tarihinde, hem de

günümüzde şehvet duygusuyla, namusla ve cinsel konularla ilgili bir erdem olarak

ele alınmıştır.

İbn Miskeveyh “iffet”in şehvet duygusuyla ilgili bir fazilet olduğunu ve şehevi

arzuları akla göre yönetmemek dolayısıyla ortaya çıktığını belirtmektedir. Bu

yönetim ve denetimi yapabilme gücü ve erdemine sahip olan insan, tutkularına

boyun eğmekten kurtulur, şehvetinin kölesi olmaz ve şehvet arzusu ve şehvet

pazarlayıcıları karşısında özgür olur (İbn Miskeveyh, 1983: 25).

Gazali de, aynen İbn Miskeveyh gibi, “iffet”i dört temel erdemden birisi

olarak kabul etmekte, şehevi arzularla ilişkilendirmekte ve arzuların baskısına

dayanma noktasında gösterilen ruhi sabır olarak tarif etmektedir (Gazali, 1985: III,

54-55, 79-107, 284).

Bütün bunlara rağmen “iffet” erdeminin sadece cinsel konularla sınırlı bir

erdem olmadığı da bilinmelidir. Çünkü, Kur’an-ı Kerim’de, “iffet” kelimesi yer

almamasına rağmen aynı kökten türemiş olan isim ve fiillerin dört ayette yer

aldığını ve “iffet” erdeminin sadece cinsel konularla sınırlandırılmamış olduğunu

görmekteyiz. Söz konusu ayetlerden iki tanesi (Bakara, 273, Nisa, 6) mal, mülk ve

yeme içme konularında ölçülü ve kanaatkâr olmayı, diğer ikisi de (Nur, 33,60)

cinsel istekler noktasında ölçülü olmayı ifade etmektedir. Kur’an’da, “kimsesiz olan

Page 163: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

İslam Ahlakında Temel Erdemler

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 14

çocuğun malından yememek” de “iffet olarak ifade edilmiştir (Nisa 4/6). (Çağrıcı,

2000: XXI, 506-507)

Hadislerde ise, hem iffet kelimesi, hem de aynı kökten başka kelimeler

geçmektedir. Örneğin, şeklinde dua eden Hz. Peygamber, Bakara suresinin 273.

ayetini delil göstererek yardıma en layık olan kimselerin iffetlerini korumaya

çalışan yoksullar olduğunu bildirmiştir:

Diğer bir hadiste ise şöyle buyurmuştur:

İslam düşünürlerinden Fârâbi’ye göre iffetli kişi, yeme, içme ve cinsel

konularda yasanın gerektirdiği kadarıyla yetinip bundan fazlasına istek duymazken

nefsine baskı yapan kimse, uygulamada yasanın gerektirdiğiyle yetinmekle birlikte

içinde daima daha fazlasına istek duyar.

İslam ahlakçıları, insanın aşırı zevklerden uzak durmasının iffet ve erdem

sayılabilmesi için bu tutumun bizzat kendi bilinçli tercihine dayanması ve güçlü bir

iradi çaba ile gerçekleştirilmesi gerektiğini belirtmektedirler. Psikolojik veya

bedensel bir zafiyetten, acizlik, korkaklık ve bilgisizlikten yahut başka bir engelden

dolayı zevklerini terk eden kişi erdemli sayılmaz. Aynı şekilde ileride daha fazlasını

elde etmek için mevcut bir zevkten feragak etmek de erdem sayılmaz.

İslam düşünürleri, aynen diğer erdemler gibi, “iffet” erdeminin de öncelikle

ruhi bir meleke hâline getirilmesi gerektiğini kabul ettikleri için insanın yeme, içme,

cinsi arzularını disiplin altına alarak ruhunu bu yönde terbiye etmesinin

zorunluluğu üzerinde önemle durmuşlardır. Örneğin Gazali, İhyâ’u Ulûmi’d-din

isimli eserinin 40 ana konusundan birini insanın manevi ve ahlaki hayatını yıkıma

götüren tehlikelerin en büyüğü olarak gördüğü “mide şehveti” ile “cinsi şehvet”e

ayırmıştır. Rağıp el-Isfahânî’de “iffet” erdemini, kanaat, züht, gönül zenginliği,

cömertlik gibi erdemlerin esası olarak görür ve iffetten yoksun olmanın bütün

güzelliklerden mahrum kalmak demek olduğunu belirtir.

Ahlak kitaplarında iffetin bir tür özgürlük kaynağı olduğu belirtilmektedir.

Çünkü özgür olmak isteyen kişinin öncelikle tutkularının baskısından kurtulması

gerekir. Rağıb el-İsfehânî, en alçaltıcı köleliğin şehvet köleliği olduğunu; İbn

“Ya rabbi! Senden hidayet, takva ve iffet diliyorum.” (Ahme b. Hanbel, I,389, 439)

“Allah yoksul olmasına rağmen iffetini korumaya çalışan mümin kulunu sever.”

(İbn Mâce, Zühd: 5)

Page 164: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

İslam Ahlakında Temel Erdemler

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 15

Merhamet, acıma

duygusunun etkisiyle

yapılan iyilik ve

lütuftur.

Miskeveyh ise, iffet erdemini kazanmış kişinin tutkularına kul olmaktan kurtulup

özgürleşeceğini belirtmektedir.

Ahlak kitaplarında “iffet” erdeminin kapsamına giren birçok başka erdem

vardır: Utanma/hayâ, sükûnet, hür olma, yumuşak huyluluk, müsamaha, sabır,

cömertlik, işleri güzellikle ölçüp tartma, güler yüzlü ve tatlı dilli olma, kolaylaştırıcı

olma, düzenlilik, güzel görünüş, kanaat, ağırbaşlılık, kötülüklerden sakınma,

günahtan çekinme, kibarlık ve nezaket (İbn Miskeveyh, 1983: 26-27; Çağrıcı, 2000:

XXI, 506-507; Yaran, 2005: 128).

Merhamet

“Merhamet” kelimesi sözlüklerde, acımak, şefkat göstermek, acıma

duygusunun etkisiyle yapılan iyilik ve lütuf gibi anlamlara gelmektedir. Hem

Allah’ın bütün yaratılmışlara yönelik lütuf ve ihsânını, hem de insanları

hemcinslerinin ve diğer varlıklarının sıkıntıları karşısında duyarlı olmaya ve yardım

etmeye sevk eden acıma duygusunu ifade etmektedir.

Kaynaklarda “merhamet/rahmet” kavramına insanlara nispet edildiğinde

duygusal bir anlam yüklenirken Allah’a nispet edildiğinde O’nun fiilî sıfatı olarak

kabul edilmesi, dolayısıyla Allah hakkında duygusal manada değil O’nun

yarattıklarına in’am ve ihsânı, af ve mağfireti olarak anlaşılması gerektiğine dikkat

çekilmekte, buna gerekçe olarak da duyguların değişkenliği ve bu yönüyle beşerî

birer kusur sayılması gösterilmektedir.

Esasında “şefkat” ve “merhamet” gibi duygular Allah’ın insanların içine

koyduğu birer iyilik aracı olup asıl amaç muhtaç ve çaresizlere yardım edip

sıkıntılarını gidermektir. Bu açıdan bakıldığında bir kimseye acıyan kişi, eğer bu

acımanın verdiği elemden kendisini kurtarmak ve rahatlamak için ona yardım

ederse merhamette kemâle ulaşmış sayılmaz. Çünkü merhamette kemâl, kişinin

kendisini değil, muhtaç ve çaresiz olanı rahata kavuşturmayı amaçlamasıdır.

Görüldüğü üzere hemen hemen bütün tariflerinde acıma, yufka yüreklilik,

ilgi ve şefkat, elem duyma gibi kavramlarla psikolojik yönüne vurgu yapılan

“merhamet” insanlar arasındaki duygu birliğinin, dayanışma ve paylaşmanın başta

gelen amillerinden birisidir.

İslami kaynaklarda “merhamet” kavramı genellikle “rahmet” kelimesiyle

ifade edilmektedir. Ancak Türkçede “merhamet” kelimesi hem Allah’a, hem de

insanlara nispet edilirken “rahmet” sıfatı sadece Allah’a nispet edilmektedir.

Kaynaklarda Allah’ın rahman ve rahim isimleri açıklanırken evrendeki bütün oluşlar

gibi insanlardaki merhamet duygusununda Allah’ın insanlığa lütfu olduğu belirtilir.

Page 165: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

İslam Ahlakında Temel Erdemler

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 16

Kur’an-ı Kerim’de “merhamet” kelimesi bir ayette geçerken (Beled/90:17)

“rahmet” kelimesi 117 farklı ayette geçmektedir. Ayrıca 260 ayette de Allah’ın

rahman ve rahîm isimleriyle aynı kökten gelen çeşitli fiil ve isimler yer almaktadır.

Bazı ayetlerde (Tevbe/9:128; Feth/48:29; Hadîd/57:27; İsrâ/17:24) merhamet

kavramı insanlar arasındaki acıma duygusunu ve bu duygudan kaynaklanan iyiliği

ifade etmektedir. Hadislerde de rahmet ve merhamet hem Allah’ın kullarına lütuf

ve ihsânı, hem de insanların birbirlerine ve diğer canlılara karşı şefkat, ilgi ve

yardımları için kullanılmaktadır.

Gazali bir kimseye gerçek anlamda merhametli denilebilmesi, dolayısıyla

acıma duygusunun ahlaki bir değer taşıması için onun acıdığı kişinin ihtiyacını gücü

ölçüsünde karşılaması, bunu da hür iradesiyle yapması gerektiğini belirtmektedir.

Diğer erdemlerde olduğu gibi “merhamet” erdemiyle ilgili de birçok yan ve

alt erdem vardır: Affedicilik, sevgi, şefkat, sabır, sebat, tevazu, insaf, barışseverlik,

yumuşak huyluluk, öfkeye hâkimiyet ve hoşgörü (Çağrıcı, 2004: XXIX, 184-185;

Yaran, 2005: 131).

Page 166: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

İslam Ahlakında Temel Erdemler

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 17

Öze

t •İslam dünyasında, Hz. Peygamber’in vefatından sonra ortaya çıkan fikri ve sosyal sebepler dolayısıyla geleneksel ahlak anlayışı, tasavvufi ahlak anlayışı ve felsefi ahlak anlayışı olmak üzere üç farklı ahlak anlayışı ortaya çıkmıştır. Bu ahlak anlayışları “İslam ahlakında temel erdemler nelerdir?” sorusuna, imanın şartı ve İslam’ın şartı örneklerinde olduğu gibi, sade, sistematik, bütün Müslümanların ortak olarak kabul edebilecekleri derecede kapsayıcı ve İslam’ın ana kaynaklarından hareketle oluşturulmuş bir cevap vermemişlerdir.

•İslam ahlakındaki temel erdemlerin belirlenmesi noktasında özellikle iki yol dikkat çekmektedir. Birincisi, Kur’an-ı Kerim’de yer alan erdemlerin sayısal çokluğundan hareketle bir belirlenimde bulunmak. İkincisi ise, Kur’an’daki doğrudan erdemlerle ilgili bir veya birkaç ayetten hareket ederek belirlenimde bulunmak.

•Bu yollardan herhangi biriyle veya ikisiyle birlikte temel ahlaki erdemleri belirlerken; sahih hadisler ve İslam ahlak geleneği ile birlikte esas itibariyle Kur’an-ı Kerim’den hareket etmek; kültürel ve mezhepsel farklılıklara takılmadan bütün Müslümanlara önerilebilecek şekilde “kapsayıcı” olmak ve bir de imanın ve İslam’ın şartında olduğu gibi “sade” olmak gibi bir takım kriterlere dikkat edilmelidir.

•İslami ilkelerin belirlenmesinde sayısal vurgunun belirleyici bir kriter olmamasından ve bir de iman ve ibadet esaslarının Kur’an-ı Kerim’de çok fazla yer almalarına göre değil de bir veya birkaç ayetten hareketle belirlenmiş olmalarından dolayı, İslam ahlakında temel erdemlerin neler olduğunu ahlakla ilgili ayetlerden hareketle belirlenmelidir. Cuma günü hutbede okunan Nahl Suresi’nin 90. ayetinden hareketle İslam ahlakındaki dört temel erdemi; adalet, muavenet/yardımseverlik/yakınlara bakma, iffet/hayâsızlık ve merhamet/haddi aşma şeklinde ifade edebiliriz.

Page 167: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

İslam Ahlakında Temel Erdemler

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 18

Değerlendirme

sorularını sistemde ilgili

ünite başlığı altında yer

alan “bölüm sonu testi”

bölümünde etkileşimli

olarak

cevaplayabilirsiniz.

DEĞERLENDİRME SORULARI

1. Aşağıdakilerden hangisi İslâm ahlakında temel erdemlerin belirlenmesinin faydalarından değildir?

a) Ahlaki eğitim-öğretim ve yaşamı kolaylaştırması

b) Müslümanlar arasındaki birlik ve beraberliğin artması

c) Ahlaklı yaşamı kolaylaştırması

d) İslâm ahlakının diğer ahlak anlayışlarından üstün olduğunun ortaya konması

2. Kur’an ve Sünneti ahlakın asli ve mutlak kaynağı olarak kabul etmekle birlikte Antik Yunan ve Helenistik Devir Felsefesi’nden de etkilenmiş olan ahlak anlayışı aşağıdakilerden hangisidir?

a) Tasavvufi ahlak

b) Felsefi ahlak

c) Geleneksel ahlak

d) Kelami ahlak

3. “Feragat ahlakı” olarak isimlendirilen ahlak anlayışı aşağıdakilerden hangisidir?

a) Dinî ahlak

b) Felsefi ahlak

c) Geleneksel ahlak

d) Tasavvufi ahlak

Öd

ev

• Erdemler arasında en önemli bulduğunuz bir erdemi, başkalarına da sevdirecek şekilde, ayetler ve hadislerden de yararlanarak kısa bir kompozisyon metni hâlinde yazınız.

• Hazırladığınız ödevi sistemde ilgili ünite başlığı altında yer alan “ödev” bölümüne yükleyebilirsiniz.

Page 168: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

İslam Ahlakında Temel Erdemler

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 19

4. Aşağıdakilerden hangisi Kur’an-ı Kerim’de en fazla yer alan dört temel erdemden biri değildir?

a) Sabır

b) Doğruluk

c) Affedicilik

d) Hikmet

5. Bedeni hazlara ve nefsani aşırılıklara ilgi duymaktan kurtarılmış bir ruhi yapıya sahip olmak anlamına gelen erdem hangisidir?

a) Şecaat

b) İffet

c) Merhamet

d) Adalet

Cevap Anahtarı

1.d 2.c 3.d 4.d 5.b

Page 169: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

İslam Ahlakında Temel Erdemler

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 20

YARARLANILAN VE BAŞVURULABİLECEK DİĞER

KAYNAKLAR

Akseki, Ahmet Hamdi. (1991). Ahlak ilmi ve İslâm Ahlakı: Ahlak Dersleri, sad. Ali

Arslan Aydın, Ankara, Nur Yayınları.

Aristoteles, (1951). The Nicomachean Ethics, A Commentary by th Late H. H.

Joachim, Oxford.

Aydın, Mehmet. (1989). “Ahlak-İslâm Felsefesi”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm

Ansiklopedisi, İstanbul, II.

Bilmen, Ömer Nasuhi. (1964). Yüksek İslâm Ahlakı, İstanbul, Bilmen Yayınevi.

Cara de Vaux. (1997). “Ahlak”, md., İslâm Ansiklopedisi, Milli Eğitim Bakanlığı

Yayınları, I.

Çağrıcı, Mustafa. (1982). Gazali’ye Göre İslâm Ahlakı, İstanbul, Ensar Neşriyat.

Çağrıcı, Mustafa. (1988). “Adalet”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi,

İstanbul, I.

Çağrıcı, Mustafa. (1989). “Ahlak”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi,

İstanbul, II.

Çağrıcı, Mustafa. (1989). İslâm Düşüncesinde Ahlak, İstanbul, İFAV.

Çağrıcı, Mustafa. (1991). Anahatlarıyla İslâm Ahlakı, , İstanbul, Ensar Neşriyat.

Çağrıcı, Mustafa. (2000). “İffet”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, İstanbul,

XXI.

Çağrıcı, Mustafa. (2004). “Merhamet”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi,

İstanbul, XXIX

Draz, M. A. (1993). Kur’an Ahlakı, Çev. Emrullah Yüksel, Ünver Günay, , İstanbul, İz

Yayıncılık.

el-Muhâsibî. (1998). er-Ri’aye, çev. Şahin Filiz, , İstanbul, İnsan Yayınları.

Erdem, Hüsameddin. (1996). Son Devir Osmanlı Düşüncesinde Ahlak, Konya, Sebat Ofset Matbaacılık.

Et-Tusî, Nasîruddin. (2007). Ahlak-ı Nâsırî, çev. Anar Gafarov, Zaur Şükürov,

İstanbul, Litera Yayıncılık.

Fahri, Macid. (2004). İslâm Ahlak Teorileri, Çev. Muammer İskenderoğlu, Atilla

Arıkan, , İstanbul, Litera Yayıncılık.

Page 170: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

İslam Ahlakında Temel Erdemler

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 21

Gazali, (1985). İhyâu ulûmi’d-dîn, çev. Ahmet Serdaroğlu, İstanbul, Bedir Yayınevi.

Gazali, (1999). Kûtü’l-Kulûb/Kalplerin Azığı, çev. Muharrem Tan, İstanbul, İz

Yayıncılık, I-IV.

Gazali, (ts). Mîzânü’l-amel, Kahire, Mektebetü’l-Cündi.

İbn Miskeveyh, (1983). Ahlakı Olgunlaştırma, çev. A. Şener, C. Tunç, İ Kayaoğlu, ,

Ankara, Kültür Bakanlığı Yayınları.

Kandemir, Yaşar. (1993). Örneklerle İslâm Ahlakı, İstanbul, Nesil Yayınları.

Maverdi. (1988). Edeb’üd-Dünya ve’d-Din: Beyrut, Daru’l-haya’ul-ulum.

Mekkî, Ebû Tâlib, (2003), Kûtu’l-kulûb/Kalplerin Azığı, Çev. Dilaver Selvi, İstanbul,

Semerkand Yayınları.

Pazarlı, Osman. (1980). İslâm’da Ahlak, İstanbul, Remzi Kitabevi.

Platon. (1985). Devlet, Çev. Sabahattin Eyüboğlu, M. A. Cimcoz, İstanbul, Remzi

Kitabevi, , IV.

Sunar, Cavit. (1980). İbn Miskeveyh ve Yunan’da ve İslâm’da Ahlak Görüşleri, Ankara, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yayınları.

Tusî, Nasîruddin. (2007), Ahlak-ı Nâsırî, çev. Anar Gafarov, Zaur Şükürov, Litera

Yayıncılık, İstanbul 2007.

Yaran, Cafer Sadık. (2005). İslâm’da Ahlak’ın Şartı Kaç, İstanbul. Elif Yayınları.

Yaran, Cafer Sadık. (2011). İslâm Ahlak Felsefesine Giriş, İstanbul. Değerler Eğitim

Merkezi Yayınları.

Page 171: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

İÇİN

DEK

İLER

• Temel Erdemsizlikler

• Allah' a Ortak Koşmak

• Zulüm

• Fenalık ve Taşkınlık

• Emanete Hıyanet Etmek

• Aldatma ve Yalan

• İsraf ve Cimrilik

• İftira ve Gıybet

• Kibir ve Haset

• Nifak ve Fitne

• Alay ve Hakaret

HED

EFLE

R • Bu üniteyi çalıştıktan sonra

• İslam ahlakındaki temel erdemsizliklerin neler olduğunu öğrenebilecek

• Temel erdemsizliklerden kaçınmanın önemini kavrayabilecek

• Temel erdemsizliklerin birey ve toplum hayatında ortaya çıkardığı problemleri anlayabileceksiniz.

ÜNİTE

8

İSLAM AHLAKINDA TEMEL

ERDEMSİZLİKLER

İSLAM AHLAK ESASLARI

Page 172: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

İslam Ahlakında Temel Erdemsizlikler

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 2

Bireyin mutluluk ve

refahını artıran

davranışlar, toplumun

refah ve mutluluğunu

da artıracaktır.

Riya;

gizli bir şirktir

GİRİŞ

İslam dini, insanların dünyada mutlu ve sorunsuz yaşayabilmeleri için

birtakım kurallar ortaya koymuştur. Bu kuralların dışında hareket etmek, kişinin

bireysel ve toplumsal hayatında ciddi problemlere sebebiyet vermektedir. İşte

İslam ahlakında hoş görülmeyen bu kural dışı eylemler, erdemsizlikler olarak

isimlendirilmiştir.

TEMEL ERDEMSİZLİKLER

İslam dini, birey ve toplum olarak insanların dünya ve ahiret saadetlerini

sağlamayı amaç edinmektedir. Bu nedenle İslam toplumu oluşturan bireyler olarak

her birimizi, toplumun bir bütün olarak mutluluğunu en üst düzeye çıkaracak

davranışlarda bulunmaya davet etmekte, onun refah ve mutluluğunu azaltacak

veya tahrip edecek davranışlardan ise sakınmaya çağırmaktadır. Çünkü toplumun

mutluluk ve refahını artıran davranışlar neyse, bireyin mutluluk ve refahı da aynı

davranışlarla artacaktır. Bunun tersi de aynı oranda geçerlidir. Bu yüzden İslam,

bireye ve topluma zarar verecek, onların saadetini bozacak davranışları

yasaklamıştır. Bu davranışlar, İslam ahlakında reziletler/erdemsizlikler olarak

görülmektedir. Bizim burada, İslam ahlakında erdemsizlik olarak isimlendirilen

bütün kötü huyları tek tek ele almamız mümkün değildir. Çünkü İslam ahlakıyla

ilgili kitaplara baktığımızda, bunların bir hayli çok olduğunu görmekteyiz. Bu

nedenle konuyu, sınırlandırıp, Kur’an’ın birçok ayetini göz önünde bulundurarak,

özellikle de Nahl/16:90’da tavsiye edilen davranışların karşıtlarını ve Peygamber

Efendimizin Veda Hutbesi’nde yasaklamış olduğu temel erdemsizlikleri

ayrıntılarıyla ele almaya çalışacağız. Bu temel erdemsizlikler; sırasıyla Allah’a ortak

koşmak, zulüm, fenalık ve taşkınlık, emanete hıyanet etmek, aldatma ve yalan,

israf ve cimrilik, iftira ve gıybet, kibir ve haset, nifak ve fitne, alay ve hakarettir.

Şimdi bunları sırasıyla incelemeye çalışalım.

Allah’a Ortak Koşmak

Psikoloji bilimi, insanın, kendi yararını düşünen bir varlık olduğunu ortaya

koymaktadır. Bu kendi yararını düşünme, insanın çocukluk evresinde daha çok

kendini göstermektedir. Örneğin çocuğun, etrafındaki varlıklara kendisini merkeze

alarak yaklaştığı bilinen bir gerçektir. Bu yaklaşım sonucunda ortaya çıkan ilgi,

çevresindeki varlıkların çocuğun isteklerini karşılaması ve çocuğun da bunlara karşı

eğilim ve isteğinin çokluğuyla orantılıdır. Şunu ifade etmek gerekir ki çocuk, buluğ

çağına erinceye kadar anne-babasının kendisini dünyaya getirdiklerini, onun için

birçok zorluğa katlandıklarını asla takdir edemez. Onda, baba ve annesinin taşıdığı

babalık ve annelik bilinci henüz oluşmamıştır. Buluğ çağına erdikten sonra ise,

Page 173: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

İslam Ahlakında Temel Erdemsizlikler

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 3

babalık ve anneliği takdir ederek sevmeye koyulmaktadır. Artık onun bu sevgisi,

kişisel yararla ilgili bir sevgi değildir. Bu kişisel yarar duygusunun, çocukluk

safhasından sonraki diğer gelişim merhaleleri içinde ihtiyarlık ya da ihtiyarlık

öncesine kadar insana eşlik ettiği belirtilmektedir(el-Behiy,1995: 80-81).

Bu durum, ibadet yönünden de kişinin tutum ve davranışlarına

yansımaktadır. İnsanın herhangi bir varlığa ibadet etmesi, ona saygı duymasından

ve onu, üstün haslet ve özellikleriyle mabud olarak tanıyıp noksanlardan münezzeh

kılmasından ileri gelmektedir. Kişisel yarar ve bencillik, hayatının diğer gelişim

safhalarında da insana eşlik ettiğine göre; insan, belirli bir varlık üzerinde saygı ve

ibadetini toplamakla kalmaz, görüş ve kişisel yararlarına göre birini bırakıp diğerine

tapabilir. Örneğin, önceden tapınmaya başladığı, belli varlığın şimdi kendisinin

bencil isteklerini karşılayamadığını görünce hemen başka bir varlığa ibadete

koyulur. Tapınmaya başladığı yeni varlığın, kişisel ihtiyaçlarını karşılama hususunda

güç ve imkân üstünlüğü taşıdığına inanır. İşte şahsi yarar ve bencilliklerin kendisine

egemen olduğu kimsenin yaptığı ibadet, değişen ve farklılık taşıyan ibadettir. Böyle

bir kimsenin kişisel yararlarını gerçekleştiren mabudları bazen insan, bazen

insandan daha aşağı hayvan veya cansız bir varlık olabilmektedir. Şunu da

belirtmek gerekir ki insan, bu varlıklara yaptığı ibadet ve saygıyla bir yarar

sağlayamamaktadır. Çünkü şahsi yarar ve bencilliğe sıkı bağlılığı, ona insanüstü

başka varlıkları araştırma, saygı gösterme ve ibadet etme imkânı bırakmamaktadır.

Şahsi yarar ve bencilliklerini beden, şehvet, yeryüzü nimetleri ve maddî çıkarlarla

ilgili doğal istekler oluşturmaktadır. Sanki bir çocuk gibi, anne-babasını kendine ait

isteklerini karşıladıkları için sevse de onlardaki babalık ve anneliğin ifade ettiği

anlamları düşünememekte, baba ve anne oluşun gerisindeki manayı

kavrayamamaktadır. İşte Allah’a ortak koşan insan, kişisel gelişimindeki

durumundan dolayı, görünen varlıkların üstünde, kendisini gözlerin göremediği,

latif ve habir olan, sıfatları tüm üstün hasletleri taşıyan ve bütün varlıkların

yaratıcısı olan Allah’a ibadet ve ihtirama yönelmeyen kişidir. Bu sıfatlar, ibadet

ederek insanca yaşama seviyesine yükselmek ve ahlaki erdemlere sahip olmak

isteyen herkesin yaklaşması gereken sıfatlardır (el-Behiy, 1995:82).

Görülüyor ki Allah’a ortak koşmak, insanı bencilliğe sürüklemekte ve İslam

ahlakındaki temel erdemlerden uzaklaştırmaktadır. Allah’a ortak koşma, ibadeti ve

sonsuz saygıyı Allah’ın dışında, O’nun yarattığı varlıklara yöneltmekten ibarettir.

İnsanların Allah’a kulluk etmeleri, onur ve şahsiyetlerini kırmak için değil, Allah’ın

kendilerini yaratmasına karşılık şükran borçlarını eda etmek içindir. Onurlu ve

şerefli hür bir insan, kendisine verilen nimete karşılık veren ve en azından şükran

borcunu eda eden insandır. Bu da, ahlak bakımından temel bir erdemdir. İnsan,

Allah’ın verdiği nimetlerin karşılığını verebilmesi için, kendisinden sadece Allah’a

başkasını ortak etmemek şartıyla kulluk etmesi, O’na bağlanması istenmiştir(Atay,

1994:35). Hz. Peygamber, birçok hadisinde Müslümanlar için en çok korktuğu

Page 174: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

İslam Ahlakında Temel Erdemsizlikler

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 4

şeyin şirk olduğunu vurgulamaktadır. Bu hadislerden birisinde Efendimiz şöyle

buyurmaktadır:

Bu hadiste ibadete ortak etmek kesinlikle yasaklanmaktadır. Çünkü bu

riyadır. Riya da, gizli bir şirktir. Örneğin, Allah’a, kendisine göre çok yakın ve sevgili

sandığı biri vasıtasıyla veya onun yanında ve huzurunda olarak onu aklında tutarak

ibadet etmek de, hoş bir davranış değildir. Bunun yanında Allah’tan başka herhangi

bir kimseye Allah’a gösterilen saygının benzerini göstermek de şirktir. Nitekim Hz.

Ali ‘nin şöyle bir sözü vardır:

"Riyakâr insanın iki alameti vardır. O yalnızken amelde gevşektir, insanlar

yanında ise faaldir. Bir amelden dolayı övülürse onu yapar, övülmezse yapmaz."

Herhangi birinin sözünü Allah’ın sözü gibi tutmak ve O’nun yerine koymak da

Allah’a ortak koşmaktır. Bu konuyla ilgili Kur’an’da şöyle buyrulmaktadır:

Allah’a ortak koşanın hedefi, sırf bencil kişisel yararlarını gerçekleştirmektir.

Artık o kimsenin mabudu tek değildir, birinden diğerine geçebildiği varlıklar kadar

çoktur. Allah’a şirk koşan, aynı zamanda insan hayatındaki üstün ahlaki ilkeleri de

tanımayandır. Onun Allah’ı inkâr etmesi, bu yüksek erdemleri tanımadığının

kanıtıdır. Nasıl ikiyüzlülük ve fırsatçılık için iman etmişse, şimdi de sırf çıkar ve

bencilliği yüzünden inanmaktadır. Kendiliğinden inanmamaktadır, çünkü döneklik

ve ihanet, onun kötü huyu olmuştur. Kişisel yararını gerçekleştirecek bir yol buldu

mu hemen döneklik ve ihanetten birine kayıvermektedir(el-Behiy, 1995: 82-83).

Kur’an-ı Kerim’deki birçok ayet bir temel erdemsizlik olan Allah’a ortak koşmayı

şiddetle yasaklamakta ve bunun büyük bir günah olduğunu belirtmektedir. Hz.

Peygamber’in birçok hadisinde de bu konu işlenmektedir. Efendimiz, Veda

Hutbesi’nde de Allah’a ortak koşmayı dört sakıncalı şeylerden ilki olarak

zikretmektedir.

“Aziz ve celil olan Allah buyuruyor ki: Kim ki, benim için bir amel yapar da o

amele benden başkasını ortak kılarsa, o amelin tümü ortak kıldığı kimsenindir.

Ben ondan beriyim ve ortağa ihtiyacım olmamakta tekim” (İbn-i Mâce, Zühd:

4192)

“Çoğu Allah’a ancak ortak koşarak inanır ve inancına şirk karıştırır da farkında

olmaz.” Yûsuf/12:106.

“Allah kendisine ortak koşmayı affetmez. Bundan başkasını dilediği kimse için

bağışlar. Allah’a ortak koşan kimse, büyük bir günah ile iftira etmiş olur”

Nisâ/4:48.

Page 175: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

İslam Ahlakında Temel Erdemsizlikler

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 5

Zulüm, toplumdaki

dirlik ve düzeni ortadan

kaldıran bir eylemdir.

Zulüm

Adaletin zıddı olan zulüm, bir şeyi yerli yerine koymamak, hak edenin hakkını

vermemek şeklinde tanımlanmaktadır. Bir başka ifadeyle zulüm, hak yemek, eziyet,

işkence ve baskı kullanmak, adaletsizlik yapmak, haddi aşmak, söz ve fiilde aşırı

gitmek anlamına gelmektedir. Bu anlamda zulmetmek, her türlü kötülük ve

haksızlık yapmayı, başkasının maddÎ ve manevi hakkına tecavüz etmeyi içine

almaktadır. Bir kimsenin hakkı olan vazifeyi ve işi hak etmeyene ve ehil olmayana

vermek, hakkı olanın hakkına tecavüz ve ona zulümdür. Nerede olursa olsun bu,

Allah’ın bir kanunudur. Başkasının hakkını kendine alan veya başkasına veren zalim

olur. Bu haksızlık toplumu ilgilendiriyorsa, hem zulüm hem de hıyanet olur.

Zulüm, toplumdaki dirlik ve düzeni ortadan kaldıran bir eylem olduğu için

İslam ahlakında temel bir erdemsizlik olarak görülmekte ve bundan kaçınılması

emredilmektedir. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de zulümden kaçınmakla ilgili çokça ayet

bulunmaktadır. Bunlardan birkaçı şöyledir:

Zulüm denilince daha çok akla insanların birbirlerine karşı sergiledikleri

yanlış, kötü ve zararlı davranışlar gelmektedir. Bu yüzden Hz. Peygamber, zulmün

dinen de kötü ve zararlı olduğuna işaret etmiş, mazlumun bedduasının

alınmamasına dikkat çekmiştir:

Veda Hutbesi’nde de zulümden sakınmayı emreden Hz. Peygamber, bu

bağlamda Müslümanın vasfını şöyle tanımlamaktadır:

Büyüklerimiz, zalimlerin zulmünün karanlık bir kuyu olduğunu, dünyanın

küfürle abad olsa da, zulümle abad olamayacağını söylemişlerdir.

“Mazlumun bedduasını almaktan kork. Çünkü onunla Allah arasında perde

yoktur." (Buhârî, Zekât: 1, 41)

“Müslüman, diğer Müslümanların elinden ve dilinden emin olduğu kimsedir”

(Müslim, Kitâbu’l-Îmân: 41).

“Zulmedenler, bilgisiz olarak kötü arzularına uydular. Allah’ın saptırdığını kim

hidayete erdirir? Onlar için herhangi bir yardımcı yoktur.” (Rûm/30:29)

“O zulmedenler, azabı gördüklerinde, artık onlardan azap hafifletilmez, onlara

mühlet de verilmez.” (Nahl/16:85)

Page 176: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

İslam Ahlakında Temel Erdemsizlikler

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 6

Mevlânâ da, Mesnevî’sinde zulmün bireysel ve toplumsal yönüne işaret

ifadeleri kullanmaktadır:

Zulüm, bireysel ve toplumsal huzurun bozulmasında, insanların şeref ve

onurlarının zarar görmesinde en büyük etkendir. Yine zulüm, bir toplumda birlik ve

beraberliğin, dirlik ve düzenin, sevgi, saygı ve sadakatin, barış ve hoşgörünün

önündeki en büyük engeldir. Tarihte birçok ülke ve medeniyetin sırf zulümleri

yüzünden yıkılıp yok olduğu bilinen bir gerçektir. İbn Haldun hususla ilgili olarak

şunları söylemektedir:

Maverdî de bu ifadeleri destekler mahiyette şunları belirtmektedir:

Ahlakçılara göre, zulüm, insanı dinen, aklen ve hikmeten gayet kötü ve çirkin

olan yasaklara sevk ettiği için ahlakın en kötülerindendir. Zalim, her fenalığı, ihanet

ve hainliği, alçaklık ve cinayeti işler. Herkesin hukukuna tecavüz edebilir.

İslam dinine göre, Müslüman olsun veya olmasın hiç kimseye ayrıcalıklı

davranılmaz. Her durumda adalet ilkesine bağlı kalınır. Nitekim adaletin

uygulanması ve zulümden kaçınılması konusunda şu hâdise oldukça anlamlıdır. Hz.

Peygamber zamanında Mahzum oğulları kabilesinden bir kadın hırsızlık yapar.

Kabile üyeleri bu kadını affetmesi için Hz. Peygamber’le kimin konuşabileceğini

araştırır. Fakat bu konuyu ona söylemeye kimse cesaret edemez. Sonunda Üsame

bin Zeyd, Peygamber’den kadını affetmesini ister. Bunun üzerine Resûlullah şunları

söyler:

“İçindeki zalim nefse altolan kişi, delilikten her mazluma düşman olur.”

“Zulüm can sırlarında örtülüyken zalim, tutar da insanların önüne serer onu.”

Mevlânâ, 1983:160-161).

“Medeniyetlerin yok oluşundaki en büyük nedenlerden biri, halka aşırı

görevler yüklemek ve onları emeklerinin karşılığını vermeksizin çalıştırmak,

zulüm ve fesat konusunda bundan daha büyük olanı ise, insanların mallarını

ellerinden almaktır.”(İbn Haldun, 1930:240)

“Yeryüzünü fesada uğratmada ve insanların vicdanlarını bozmada zulümden

daha süratli bir şey yoktur. Zulüm, fıtratı bozulmuş, gönlü kirlenmiş, vicdanı

kararmış insanların bir niteliğidir.”(Mâverdî, 1978:115)

“İsrailoğulları, aralarından makam ve mevki sahibi kişiler hırsızlık yaparsa

onlara dokunmazlardı. Ama zayıf ve kimsesiz kişiler hırsızlık yaptıklarında

onların ellerini keserlerdi. Eğer hırsızlık yapan bu kadın Mahzum oğullarından

değil de kendi kızım Fatıma bile olsaydı onun da elini keserdim.” (Buhârî,

Hudûd: 11, 12, 14)

Page 177: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

İslam Ahlakında Temel Erdemsizlikler

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 7

Fenalık ve Taşkınlık

konusuyla ilgili

animasyonu izleyiniz

Diyebiliriz ki ister fert ister toplum hâlinde olsun zulüm, girilen her türlü

beşerî ilişkide kaçınılması gereken temel ahlaki bir erdemsizliktir. Gerek ferdin

mutluluğu gerekse toplumun huzuru, zulümden kaçınmakla mümkündür. Çünkü

bir toplumda işler yapılması gerektiği şekilde yapılmaz, ehline teslim edilmez ve

hak edenin hakkı verilmezse, o toplumda dirlik ve düzenden bahsetmek mümkün

olmaz. Böylesi toplumlarda; haksızlık, zulüm ve anarşi ortaya çıkar(Kılıç, 1995:48).

Bu konuda şu hadis-i şerif oldukça anlamlıdır:

Ünlü şairimiz Namık Kemal, zulmün devlet ve toplum için ne kadar kötü bir

şey olduğunu şu dizleriyle dile getirmektedir:

Kabiliyetsiz kişilere yapamayacakları görevlerin verilmesi, hak ve hukukun

gözetilmemesi demektir. Hak ve hukukun gözetilmediği, adaletin sağlanmadığı

toplumda güven ve itimadın kalmayacağı bilinen bir gerçektir. Böyle bir toplumda

sosyal barıştan söz edilemez. Toplumdaki sosyal barış, zulümden kaçınıp adalete

sığınmakla sağlanabilir. Toplumdaki sosyal barışın garantisi, adalettir. Bunun için

her insanın her türlü beşerî ilişkide adaleti gözetip zulümden kaçınması birinci

dereceden ahlaki bir yükümlülüktür(Kılıç, 1995:47-49).

Fenalık ve Taşkınlık

Fenalık ve taşkınlık başlığı altında Kur’an-ı Kerim’de geçen fuhuş ve münker

kavramlarının açılımını yapacağız.

Cenâb-ı Hak Nahl suresinde şöyle buyurmaktadır:

Bu ve başka ayetlerde geçen “fuhuş” ve “münker” kavramları, zina etmeyi,

adam öldürmeyi ve hırsızlığı ihtiva etmektedir. Fuhuş ve münker kavramları, içtimai

suçları ifade etmektedir. Dolayısıyla sonuçları işleyeni aşan ve yaşadığı topluma

sıçrayan suçlar münker olmaktadır. Bu bakımdan Kur’an’da “münker”, toplumun

sakınması gereken bir kötülük olarak zikredilmektedir:

“İşler ehil olmayanlara verildiği zaman, kıyameti bekleyiniz”(Buhârî, İlim: 2,

Rikāk: 35)

Bulunmazsa adalet milletin efradı beyninde

Geçer bir gün zemine arşa çıksa paye-i devlet

“Şüphesiz Allah, adaleti, iyiliği, akrabaya yardım etmeyi emreder. Çirkin işleri

(fuhuş), fenalık ve azgınlığı (münker) da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size

öğüt verir.” (Nahl/16:90)

Page 178: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

İslam Ahlakında Temel Erdemsizlikler

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 8

Ayetinde de fuhuş kelimesi ile münker birlikte zikredilmiş, fuhuştan zina

suçu, münkerden de öldürme ve hırsızlığı içine alan genel suçlar kastedilmiştir.

Zina, öldürme ve hırsızlık, sosyal nitelikli suçlar ve erdemsizliklerdir. Bu

suçlar tek bir fert tarafından işlense de ferdi aşmaktadır. Zina iki kişi arasında

işlenen bir fiil olsa da ırza, nesle ve sorumluluğa yönelik bir suç olduğu için sonucu

her iki şahsı da aşmaktadır. Örneğin bu iki kişiden çocuk olmakta çocuğun ise

gerçek yönüyle veya bizzat toplumda babası tanınmamaktadır. Çocuğun babasının

tanınmamış olması, gözetmek ve korumak durumunda olduğu çocuğa karşı

sorumluluğun belirlenmemesine neden olmaktadır. Böylece çocuk, toplumda baba

gözetiminin ve belli bir sorumluluğun dışında büyümektedir. Bu yüzden çocukta

topluma karşı nefret duyguları oluşmaya başlar. Kendisiyle birlikte dünyaya gelen

başkalarına karşı duyguları değişir. Çünkü başkaları dünyaya gayri meşru olarak

değil, meşru yollarla gelmişler, uzun gelişim devreleri içinde tanınan babalarının

gözetim ve desteğini görmüşlerdir. İşte babasını tanımayan çocuğun taşıdığı bu

değişik duygu, itilmişlik ve kakılmışlık duygusudur. Bu andan itibaren şimdiye kadar

sağlıklı bilinen toplum, sosyal bir hastalığa yakalanmıştır ki bu hastalık, itilip kakılan

çocuğun hastalığıdır. İşte bu toplumdaki sağlıksız sonuçlardan dolayı İslam

ahlakçıları iffeti iyi ahlakın esası ve faziletin kaynağı saymışlardır. Onlar, iffet ve

hayâyı herkes için şerefli bir elbise olarak görmektedirler.

Kur’an-ı Kerim, iffet ve hayâyı aile için şart koşmuş, iffetli kalmak için gözleri

haramdan sakınmayı ve zinadan kaçınmayı, evlenerek iffeti korumayı emretmiştir.

Konuşmalarda ölçülü olmak, kötü sözlerden kaçınmak da, iffet ve hayânın devamı

sayılır.

Fuhuş, umumi olarak bütün kötülük ve edepsizlikleri içine almaktadır. Akıl ve

hikmete uygun olmayan, dine ve insanlığa aykırı olan, bütün nahoş fiil ve hâlleri

işleyerek maddi ve manevi, dünyevi ve uhrevi şeylerin kötü ve hoş olmayanını

benimsemektir. Fuhuş, toplumda karışıklık meydana getirmekte, aile birliğini

bozmakta, insanların maddi ve manevi şahsiyetlerini güvensizliğe ve düzensizliğe

sürüklemektedir. O, toplumun manevi temelinin yanında maddi dayanağını da

ortadan kaldırarak insanı köksüz, sahipsiz, yol ortasında bırakmaktadır.

İnsanoğlunun bir aileye dayanması, milleti huzurlu kılacağı gibi, anaya ve babaya

sahip olması da ona toplum içinde güç ve kuvvet vererek şahsiyet

kazandırmaktadır. Fuhuşta, medeniyetin esası olan ilahi, vicdani ve medeni kanuna

“Siz, iyiye çağıran, marufu emreden ve münkerden men eden bir ümmet olun.”

(Âl-i İmrân/3:104).

“Ey inananlar! Şeytana ayak uydurmayın. Kim şeytanın ardına takılırsa bilsin ki;

o fuhşu ve münkeri emreder.”( Nûr/24:21)

Page 179: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

İslam Ahlakında Temel Erdemsizlikler

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 9

aykırılık ve ters düşmek vardır. Bu kötülük, namusa, ahlak ve maneviyata zarar

verdiği için ahlakçılar tarafından insan haysiyetine, maddi ve manevi bir saldırı

olarak nitelendirilmiştir. Erkek ve kadınıyla, aile ve toplumuyla sağlıklı ve düzenli

bir toplumun kurulması, ancak iffet ve hayânın geliştirilip yaşatılması, fuhuş ve

zinanın yok edilmesiyle mümkündür.

Adam öldürme de, bir ferdin ve milletin hayatına tecavüz suçudur. Hayatına,

öldürmekle kıyılan kişi, aslında öldürenlerden ayrı birisi değildir. Öldürmenin

yıkımı, toplumun bütün fertlerinin yıkımı demektir. Bu suç yayılınca, toplum bir

bütün hâlinde yıkımla tehdit edilmiş olmakta, düşmanlığın yerleşmesine,

fırsatçılıkla başkalarının malını ele geçirmeye zemin hazırlamaktadır. Kur’an-ı

Kerimin şöyle buyrulmaktadır:

Adam öldürme, toplumdan huzuru kaldırır ve artık kimin ne zaman

öldürüleceği hesabı ve endişesi içinde zehirli bir hayat sürüp gider. Bunun için, iyi

Müslüman, adam öldürmeyi asla düşünemez ve başkasını da buna teşvik etmekten

sakınır.

Hırsızlık suçuna gelince, bu da bir yönüyle fert malına, diğer yönüyle de

çaldığı maldaki insanların menfaatine saldırıdır. İslam’ın malla ilgili görüşü şudur:

İslam mülkü özel bir mülk olarak belirlemişse, bunu başkalarının da menfaatinin

bulunduğu sosyal vazifesini yerine getirmek şartına bağlamıştır. Nahl suresinde bu

husus şu şekilde beyan edilmektedir:

Hırsız hırsızlık suçunu işlediği an, mal sahibini de, malı olmayan başkalarını

da mahrum etmektedir. Üstelik malı olmayanlar, olanın mülkünden çıkar

sağlamaktadırlar. Burada hırsızlık, içtimai nitelik taşımaktadır.

Buraya kadar anlattığımız üç suçun toplum üzerindeki etkisinden dolayı,

Kur’an bunları kınamış, işlenmemesini istemiş; bunu fuhuş, münker veya sırf

münker ifadeleriyle açıklamıştır. Fuhuş sadece kötülenen bir iş değil, kötülüğün

ulaştığı en son seviyedir. Münkeri yalnızca sağlıklı akıl ve beden reddedebilir.

Münkerin kötülüğü kimseye gizli olmadığından, ışık-karanlık, gece-gündüz farklılığı

kadar açıktır(el-Behiy,1995:253-255).

“Kim bir kimseyi öldürürse bütün insanları öldürmüş gibi olur.” (Mâide/5:32)

“Allah rızık verirken kiminizi diğerlerine üstün tutmuştur. Üstün kılınanlar,

emirleri altında bulunanların rızıklarını vermiyorlar. Oysa onda hepsi eşittir.

Allah’ın nimetini bile bile inkâr mı ediyorlar?” (Nahl:16/71)

Page 180: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

İslam Ahlakında Temel Erdemsizlikler

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 10

Emanete riayet, sağlam

bir toplumun

dayanabileceği, hayra

götürücü en güçlü

temellerden birisidir.

Emanete Hıyanet Etmek

Emanete hıyanet etmek, güvenilir insan olmamanın, insanın doğru ve adil

olmamasının doğal bir sonucudur. İslam dini, koymuş olduğu ahlak ilkeleriyle

Müslümanın her konuda güvenilebilen insan olabilmesini sağlamak istemektedir.

Hz. Peygamber Müslümanın güven sahibi olmasıyla ilgili olarak şöyle

buyurmaktadır:

Emanete riayet, insandaki en yüksek ahlaki sıfatlardan birisidir. Bunun tersi

ise, en büyük erdemsizliktir. Emanete riayet, sağlam bir toplumun dayanabileceği,

hayra götürücü en güçlü temellerden birisidir. Çünkü kendisine bir şey emanet

edilemeyen kimsenin imanından da şüphe edilir. Emanet ve din, iki cihan

saadetinin mucibi açık ve gizli her şeyi bileni razı etmenin sebebidir. Allah’ın bütün

hikmetleri, kullarına birer emanettir ve onlara hiçbir zaman hainlik yakışmaz.

Emanet ve ahitlere riayet, Müslümanın vasıflarındandır. Emanete hainlik etmek ise,

ahde ve emanete sadık kalmayıp ihanet ederek zulüm yapmak anlamına

gelmektedir. Bu yüzden hainler, insanların en şerlileridir(Erdem, 2003:172). Çünkü

Allah’a karşı verdikleri sözlerden, vaatlerden dönmüşlerdir. Onların azapları da

şiddetli olacaktır. Nitekim Cenab-ı Hak, Bakara suresinde bu hususu şu şekilde

beyan etmektedir:

Hıyanet, çoğunlukla çekemeyen, hırslı ve kindar kimseler arasında meydana

gelmektedir. Hıyanetin açık olanından korunmak mümkün olsa da, kapalı

hıyanetten korunmak oldukça zordur. Hainler hiçbir zaman mutlu olamaz ve refah,

rahat yüzü göremezler(Erdem, 2003:172). Hangi şekliyle olursa olsun hainlik,

dinimizce yasaklanmış ve haram kılınmıştır. Cenab-ı Hak sorumluluğun yerine

getirilmesiyle alakalı olarak şu beyanda bulunmaktadır:

Hz. Peygamber de güven, itimadın önemine dikkat çekmekte ve şunları

söylemektedir:

“Müslüman, Müslümanların elinden ve dilinden güvende oldukları kimsedir”

(Müslim, Kitâbu’l-Îmân: 41)

“Onlar öyle sapıklar ki, kesin söz verdikten sonra sözlerinden dönerler. Allah’ın,

ziyaret edilip hal ve hatırının sorulmasını istediği kimseleri ziyaretten

vazgeçerler ve yeryüzünde fitne ve fesat çıkarırlar. İşte onlar gerçekten zarara

uğrayanlardır.”(Bakara/2: 27)

“Verdiğiniz sözü yerine getirin. Çünkü verilen söz sorumluluğu

gerektirir.”(İsrâ/17:34)

Page 181: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

İslam Ahlakında Temel Erdemsizlikler

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 11

Şunu ifade etmek gerekir ki emanete hıyanet eden, Allah’a ve Peygamber’e

hıyanet etmiş olur. Bu yüzden emanete hıyanet, en temel erdemsizliklerden bir

olarak değerlendirilir. Kişiye, geri alınmak üzere verilen para, mal ve eşya emanet

olduğu gibi, görevi kötüye kullanmayıp, onu hakkıyla yapmak da bir emanettir. İşe

gereği gibi riayet etmemek, görevi ehil olmayana vermek birçok kötülüklere sebep

olan bir hıyanettir(Atay, 1994:33). Toplumda her görev, insana bir emanet olarak

verildiği için insan görevinin karşılığı olan hizmetini yapmak zorundadır. Örneğin

devlet memurları, işini ihmal eder veya tembellik yaparsa, hak etmediği parayı

aldığı için bir tür hırsızlık yapmış olur. Hırsız, hırsızlığıyla bir kişiyi zarara sokarken,

devlet memuru görevini ihmal etmekle bütün halkı zarara sokmakta, karşılığı

olarak aldığı parayla da halkın malını çalmış olmaktadır. Bu da toplumun işine ve

malına hainlik yapmak, toplumun düzen ve huzurunu sarsmak anlamına

gelmektedir(Erdem, 2003:172). Toplumun huzursuzluklarının temelinde büyük

ölçüde emanete yeterince riayet etmemek erdemsizliği yattığı için İslam bunu

yasaklamaktadır.

Aldatma ve Yalan

Aldatma ve yalancılık; doğruluğun aksine söz söylemek, olmuş bir olayı

olmamış, olmamış bir olayı da olmuş gibi göstermektir.

Aldatma ve yalan, en büyük kötülüklerden birisidir. Bunun böyle olduğunu

yalancı ve aldatanın kendisi de bilmektedir. Çünkü aldatan ve yalan söyleyen insan,

kendisine aldatıcı ve yalancı denilmesinden hoşlanmaz ve bundan rahatsızlık duyar.

Aldatma ve yalan, çevresinde insanı güvenilmeyen bir konuma düşürmektedir.

Çünkü aldatan ve yalan söyleyenlerin çoğu, haset ve cimri insanlardır. Bu tür

insanlara da hiç kimse haklı olarak güvenmemektedir. Doğru sözlü olmak ne kadar

insani ve ahlaki bir özellik ise, aldatma ve yalancılık da o kadar gayriinsani ve

gayriahlaki bir durumdur. Aldatma ve yalanın gayriinsani oluşu ve ahlaki kötülüğü,

insanlar arasındaki ilişkileri temelinden sarsmasıdır(Kılıç, 1995:126-127). “Doğru

söylemek farzdır” demek, aldatma, yalan, iftira, söz götürmek de haramdır

demektir. Bu şekilde doğruluk, adalet, emanet farzlarını içine alır ve hile

yapmamak, sahtekârlık etmemek, süte su katmamak, çürük mal satmamak, sözünü

“Bir Müslümana ihanet eden, zarar veren yahut hile yapan kişi bizden değildir”

(Müslim, Kitâbu’l-Îmân: 101-102)

“Bana altı konuda garanti verirseniz, ben de size cenneti garanti ederim.

Birincisi, konuşunca doğru konuşmak; ikincisi, söz verdiğinde sözünde durmak;

üçüncüsü, emanet edilen bir şeyi iade etmek; dördüncüsü, namuslu olmak;

beşincisi, gözleri haramdan korumak; altıncısı, ellere hâkim olmaktır.” (Ahmed

b. Hanbel, V, 323)

Page 182: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

İslam Ahlakında Temel Erdemsizlikler

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 12

Aldatmak ve yalan, bütün şerlerin anası ve

kaynağıdır.

Aldatma ve Yalan ile

ilgili örnek videoyu

izleyiniz

ve ahdini yerine getirmek manalarına da gelir. Müslümanlık bunları dinin farzları

arasına almıştır(Yörükan, 1998:126). Peygamberimiz buyuruyor ki,

İşte İslam, bu gibi kötülükleri men eder. Kalpte doğruluk; içi başka dışı başka

olmamak, riya yapmamak, aldatmamak, aldanmamak, kimseyi kötü zannetmemek,

hak ettiğini almak gibi şeylerdir. Bir insan komşusuna gösteriş olsun diye fazla

namaz kılarsa en büyük günahı işlemiş olur(Yörükan, 1998:126). Kur’an, bu tür

davranış sergileyenlerin azapla karşı karşıya kalacaklarını ifade etmektedir:

Ahlakçılar, aldatma ve yalanı ruh hastalıklarından birisi olarak gördükleri için

bu konular üzerinde çokça durmuşlardır. Aldatma ve yalan, bütün şerlerin anası ve

kaynağı, bütün ruhi hastalıkların çıktığı yer, insani ve medeni musibetlerin sebebi

olarak gösterilmektedir. Bu nedenle aldatma ve yalan, ahlaki araştırmaların

başlangıç ve hareket noktasını teşkil eder. Hemen her kötülüğün altında yalan ve

itimatsızlık yatmaktadır. Bunun için de, aldatmakla inanmamak, aynı şey olarak

görülmüştür(Erdem, 2003:112-113). Bundan dolayı Cenab-ı Hak, Hac suresi 30.

ayette yalan söylemekten kaçınmayı emretmekte; Nahl suresi 116. ayette ise,

yalanın hakikatleri ters yüz ettiğini; Âl-i İmrân suresinin 61. ayetinde de, bunun

lanet ve azabın artmasına sebep olduğunu beyan etmektedir.

Aldatmak ve yalan konuşmak, beşeri ilişkileri köklü bir şekilde

zedelemektedir. İnsanlar arasında iyi ilişkiler kurabilmenin zorunlu şartı, insanların

birbirlerine güven duymalarıdır. İşte aldatma ve yalan, insanlar arasındaki bu güven

ortamının oluşmasına engel teşkil etmektedir. Karşılıklı olarak birbirlerine

güvenmeyen insanların, sağlıklı ilişkiler kurabilmesi mümkün değildir. Bu yüzden

toplumu meydana getiren fertler arasında sağlıklı ve samimi ilişkiler kurma

imkânını ortadan kaldıran aldatma ve yalancılık, İslam ahlakında kesin bir dille

yasaklanmıştır.

“Kul yalan söylemeye ve yalan söyleme niyetini taşımaya devam edince bir an

gelir ki, kalbinde önce siyah bir nokta belirir. Sonra bu nokta büyür ve kalbinin

tamamı simsiyah olur. Sonunda Allah nezdinde yalancılar arasına kaydedilir”

(Muvatta, Kelâm: 18)

“Bunlar Allah’a inandık derler, fakat inanmış değillerdir. Kalpleri kararmıştır.

Kendilerine bu toprakta fesat çıkarmayın denilince, biz ıslah etmeye çalışıyoruz

derler. Bunlar hidayeti, dalalete satmışlardır, fakat kazançları kendilerine fayda

vermeyecek ve kurtulamayacaklardır.”(Bakara/2: 9,10,11,13)

“Yalan uyduranlar, Allah’ın ayetlerine inanmayanlardır. Yalancılar da onlardır.”

(Nahl/16: 105)

Page 183: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

İslam Ahlakında Temel Erdemsizlikler

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 13

Yalanı en büyük günahlardan biri olarak kabul eden Peygamberimiz de şöyle

buyurmaktadır:

Yalan, insanın kurabileceği her türlü beşerî ilişkiyi olumsuz yönde etkilediği

için özenle kurulmuş manevi çevreye zarar vermektedir. Güvenilen, fikirlerine

itibar edilen insan olma özelliğini kaybettirdiği için şaka olsun diye de yalan

söylemek asla iyi karşılanmamaktadır(Kılıç, 1995:126-128). Nitekim Hz. Peygamber

de bir hadisinde şöyle buyurmaktadır.

İsraf ve Cimrilik

Kur’an’da israf, Allah’ı inkâr ederek normal ölçüden çıkmak, Allah’ın dinine

karşı gelerek meydan okumayı sürdürmek manasına geldiği gibi, harcamada

ölçüsüz davranmak anlamına da gelmektedir. Birinci anlamıyla israf, imana karşı

koyarken şiddet göstermek ve Allah’ı inkârda ileri gitmek demektir. Bununla ilgili

Kur’an’da birçok ayet bulunmaktadır. Biz israfın bu anlamını Yunus suresi 83. ayeti

Kerimesiyle belirttikten sonra, diğer anlamı üzerinde duracak ve bunun nasıl bir

temel erdemsizlik olduğunu ortaya koymaya çalışacağız. Kur’an-ı Kerim’de şöyle

buyrulmaktadır:

Bu ayette görüldüğü gibi Mısır’a hicret edip orayı yurt edinen İsrail

oğullarından Musa’ya inananların az olmasının nedeni, Firavun’un azgınlığından ve

hükmündeki katılığından korkmalarıdır. Firavun’un taşkınlığı, onu müsriflerden,

yani Allah ve risaletine karşı gelmekte ileri gidenlerden olmaya dönüştürmüştür(el-

Behiy, 1995:265).

“Resulullah, ‘Size günahların en büyüğünü haber vereyim mi?’ diye sorunca, biz

de ‘Haber ver, ya Resulullah’ dedik. Bunun üzerine Hz. Peygamber şöyle dedi:

‘Günahların en büyüğü; Allah’a ortak koşmak, anne-babaya asi olmaktır’.

Buraya kadar söylediklerini yaslanmış bir şekilde söylemiş olan Hz. Peygamber

oturdu ve şöyle devam etti: ‘Özellikle yalan konuşmaya, yalan yere şahitlik

etmeye dikkat ediniz.’ Yalancılık ve yalancı şahitlik yapmaktan sakınmak

üzerinde o kadar ısrarla durdu ki hiç kesmeyeceğini sandık.” (Müslim, Kitâbu’l-

Îmân: 87)

“Yazıklar olsun o kimseye ki, insanları güldürmek için konuşur ve yalan söyler;

yazık, yazıklar olsun ona” (Tirmizî, Kitâbu’z-Zühd: 2315)

“Firavun ve erkânının kendilerine fenalık yapmasından korktukları için,

toplumunun az bir kesimi dışında kimse Musa’ya inanmamıştı. Çünkü Firavun

yeryüzünde hâkimdi. O gerçekten müsriflerdendi.” (Yunus/10:83)

Page 184: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

İslam Ahlakında Temel Erdemsizlikler

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 14

İsraf, sefahati, fakirlik ve sefaleti artırır ve

sonuçta toplumu yıkar.

İsraf daha çok, kişinin sahip olmuş olduğu malı ölçüsüz bir şekilde saçıp

savurması anlamında kullanılmaktadır.

buyurulmaktadır. Buradaki israf, harcamada ölçüsüzlük anlamınadır. Bunun

delili ise, “Sarf ettikleri zaman” ifadesine, “Cimrilik etmezler” ve “Dengeli bir yol

tutarlar” cümlesinin bitişmesidir. Benzer şekilde Araf suresinde şöyle

buyrulmaktadır:

Burada, süslenme, yeme ve içme tabirleri kullanıldığı için israf, ölçüsüzlük

anlamına gelmektedir(el-Behiy, 1995:267).

İsraf, İslam ahlakında yasaklanmış kötü huylardandır. Lüks hayata düşkünlük

müsrifliktir. Kötü ve pis bir hayat yaşamak ise sefihliktir. Kişi malını yerine ve

ihtiyacına göre sarf etmeli, sefahat yerlerinde harcamamalıdır. Nitekim Kur’an-ı

Kerim’de şöyle buyrulmaktadır:

Sefih, cahil, akılsız ve tedbirsiz demektir. Malını lüzumundan fazla harcar,

yiyeceğini ve içeceğini lüzumundan fazla yer, içer ve yedirir; bu, kişinin irade

yokluğudur. Böyle bir davranış şekli, ruhî hastalık ve hafif meşreplik olarak da

vasıflandırılır. İsrafa alışan kimse, parayı ve malı verirken layık olanla olmayanı ayırt

edemez olur; o, insanın ruhunu kötü bir tabiat olarak kaplar, görüşlerinde hafiflik,

iradesinde kusur ve yanlışlıklar baş gösterir(Yörükan, 1998:154; Erdem, 2003:128).

Ahlakçılar, israfın sefahati artırıp toplumu yıktığını, fakirlik ve sefaleti, en

sonunda da iflası davet ettiğini, bunun da esaret ve zilleti doğurduğunu ileri

sürmektedirler. Çünkü malı rastgele kullanmak, geçimsizlik doğurup aile düzenini

de yıkmaktadır. Bu hastalık topluma sirayet edince toplumu sarsmakta, malı ve

gücü yok etmektedir(Erdem, 2003:128). Örneğin bunun topluma iki yönden zararı

bulunmaktadır. Birincisi, israf sonucunda fiyatlar artar. İkincisi de, başkalarının

onlardan kâfi miktarda yararlanamamaları ortaya çıkar. Başkasına zarar vermek

haram olduğu gibi, kendisine zarar vermek de haram ve temel bir erdemsizliktir.

İsrafın zıddı ise cimriliktir. Nefis tezkiyesinde insan ahlakını menfi yönde

etkileyen ve kötü bir huy olan cimrilik, dinen veya mürüvvet icabı mal verilmesi

gereken yerden sakınmaya denir. Kendinin ve evinin ihtiyaçlarını yerine

“Onlar, sarf ettikleri zaman ne israf ederler, ne de cimrilik; ikisi arasında dengeli

bir yol tutarlar.” (Furkân/25:67)

“Ey insanlar! Her mescide güzel elbiselerinizi giyinerek gidin; yiyin için fakat

israf etmeyin. Çünkü Allah müsrifleri sevmez.” (A‘raf/7: 31)

“Mallarınızı sefihlere vermeyin.” (Nisâ /4: 5).

Page 185: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

İslam Ahlakında Temel Erdemsizlikler

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 15

getirmemek, para biriktireceğim diye çocuklarına ve ailesine, kendine yaraşan

şekilde bakmamak cimriliktir(Erdem, 2003:128; Yörükan, 1998:154). Cimri insanlar,

malı çok sevdikleri için, onu çoğaltıp ellerinin altında bulundurmayı gaye

edinmişlerdir. Onlar, maldaki dinî emirleri ve milli vazifeleri yerine getirmekten

kaçınarak, varislerine bir anlamda hazinedarlık yapmaktadırlar. Cimrilik Kur’an-ı

Kerim’de de yerilmiş ve şeytan işlerinden sayılmıştır:

Mal, mülk, para vb. şeyler bir şeyi elde etmek için vasıtadır. Hâlbuki cimri,

para ve malı gaye edinmektedir. Bundan dolayı da cimrilik insanı aç gözlülüğe

götürmekte, sahibine zillet ve utanç getirmektedir. Eğer insan kendisini ve ailesini,

mal ve mülkü, parası olduğu hâlde mahrumiyetler içinde yaşatıyorsa, bu insan da

haristir. Böyle bir insan kendine ve ailesine zulmetmektedir. İnsanın serveti ne

kadar olursa olsun, onda fakirin payı da bulunmaktadır. Bunu gerekli yerlere

vermemek, temel bir erdemsizlik olan cimriliktir(Erdem, 2003:128).

İftira ve Gıybet

İftira etmek, bir insanı yapmadığı bir kötülükle suçlamaktır. Bu nedenle iftira,

insana yapılabilecek en büyük haksızlıklardan birisi olarak kabul edilmektedir. Bu

yalanın bir çeşididir.

Yalan insanın kendi iş ve sözleriyle ilgiliyken, iftira başkasıyla ilgilidir. İftirada

büyük bir kötülük vardır. Çünkü bu kötü huy, düşmanlık meydana getirerek

kötülüğün insanlar arasında yayılmasına sebep olmaktadır. Kötülüğü, çirkinliği,

ahlaksızlığı yaymak büyük günahlardandır. Suçsuz ve günahsız insanlar, iftira ile

toplum önünde kötü ve suçlu insan durumuna düşmekte, aile ve arkadaşlarına

karşı zor durumda kalmakta ve hiçbir haksızlık veya kötülük yapmadıkları hâlde

yapmış gibi işlem görmektedirler. Temel bir erdemsizlik olan ve kolayca atılan

iftira, özene bezene kurulan aile yuvalarının yıkılmasına, arkadaşlık bağlarının

kopmasına neden olmaktadır. Bu yüzden iftira, hem tek tek insanlara hem de

topluma karşı yapılabilecek en büyük kötülüktür. Çünkü iftira eden insan, sadece

başkalarına zarar vermekle kalmayıp en büyük zararı farkına varmadan kendine

yapmaktadır. İftira ettiği ortaya çıkan bir insanın, toplum tarafından soyutlanıp

yalnızlığa itilmesi bunun bir göstergesidir. Çünkü kimse böyle bir insanla samimi bir

dostluk kurmaya cesaret edemez(Atay, 1994:29; Kılıç,1995129-130). Kur’an-ı

Kerim’de de iftira, insanın manevi çevresine zarar veren ahlaki kötülüklerden biri

olarak zikredilmiştir:

“Allah’ın, kereminden kendilerine verdiklerini cimrilik gösterenler, sanmasınlar

ki o, kendileri için hayırlıdır; tersine bu onlar için pek fenadır. Cimrilik ettikleri

şey, kıyamet gününde boyunlarına dolanacaktır.” (Âl-i İmrân/3: 180).

Page 186: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

İslam Ahlakında Temel Erdemsizlikler

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 16

İftira ve Gıybet, büyük kötülüklerdir.

Kibir ve Haset

konusuyla ilgili video

izleyiniz

“Hatasız dost arayan dostsuz kalır.”

Uzak durulması gereken ahlaki kötülüklerden bir diğeri de insanları

arkalarından çekiştirmek olan gıybettir. Gıybet insanın hoşlanmadığı bir şekilde

anılması, yerilmesi ve kötülenmesidir. İlmi tenkit ile ve kötüleme kastı olmadan

yanlışı söylemek bunun dışında tutulmalıdır(Atay, 1994:30).

Şunu ifade etmek gerekir ki arkadan konuşulan şeylerin doğru olması,

konuşan insanı haklı göstermez. Zaten bir insan hakkında yalan şeyleri konuşmak o

insana iftira etmek demektir. İnsanları arkalarından çekiştirmek de, ahlaki bir

kötülüktür. Böyle bir tavır insanlar arasındaki güveni sarsmaktadır. Güven

ortamının sarsılması ise, hem fert olarak insanın hem de toplumun huzurunu

bozmakta, yardımlaşma ve kardeşlik duygularını zedelemektedir(Kılıç, 1995:131).

Hatasız insanın olduğu düşünülemez. Mevlana’nın dediği gibi “Hatasız dost arayan

dostsuz kalır.” Her insanın birtakım hatalarının olabileceğini kabul etmek gerekir.

Bu konuda ahlaki olan tavır, başkalarının hatalarını aramak yerine, kendi hatalarını

düzeltmenin yollarını bulmaktır. Kur’an-ı Kerim’de konu ile ilgili olarak şöyle

buyrulmaktadır:

Kibir ve Haset

İnsanlar arasındaki ilişkileri olumsuz yönde etkileyen temel

erdemsizliklerden bir diğeri de, kibir ve hasettir. Kibrin İslam ahlakında temel bir

erdemsizlik olmasının, Allah’ın kibirli olanları sevmemesinin arka planındaki nedeni

şuna bağlamak mümkündür: İnsanın kibirli olması, kendisine verilmiş olan birtakım

yetileri ve nimetleri iyi değerlendirememesinden, etrafındaki olay ve olguları yanlış

anlamlandırmasından kaynaklanmaktadır. Kibirlenmek, insanın sahip olduğu

değerlerin gerçek sahibini bilmemesinden, kısaca kendisini tanımamasından

kaynaklanmaktadır. İslam’da her şeyin gerçek sahibi Yüce Allah’tır. Allah’ın her

şeyin sahibi olması, hem her şeyin yaratıcı olduğu gerçeğini hem de dünyadaki

düzenin bütünüyle O’nun kontrolü altında olduğu gerçeğini ifade etmektedir. Böyle

bir inanç sistemine sahip olan insanın kibirlenmesi, her şeyden önce inancında

samimi olmaması demektir(Kılıç, 1995:134-135).

“Mümin erkeklerle mümin kadınlara yapmadıkları bir şeyden dolayı eziyet

edenler, şüphesiz bir iftira ve apaçık bir günah yüklenmişlerdir.”

(Ahzab/33: 58)

“Ey inananlar! Zannın birçoğundan kaçının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır.

İnsanların günahlarını araştırmayın. Birbirinizi çekiştirmeyin. Sizden biriniz, hiç

ölü kardeşinin etini yemek ister mi? Bundan tiksinirsiniz. O halde Allah’tan

korkun. Şüphesiz Allah, tövbeleri kabul edendir.” (Hucurât/49:12)

Page 187: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

İslam Ahlakında Temel Erdemsizlikler

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 17

Nifak ve Fitne kardeşlik bağlarına ciddi zararlar

verir.

Kur’an-ı Kerim’de kibirle alakalı olarak Cenâb-ı Hak şöyle buyurmaktadır:

Hz. Peygamber de bir hadis-i şeriflerinde kibrin ne kadar kötü bir şey

olduğunu şu şekilde ifade etmektedir:

İslam ahlakında temel bir erdemsizlik olan haset ise, kıskançlık demektir. Bu

kötü huy, insanın kendinde olmayan özelliklere sahip olanları çekememesi

demektir. Ahlakçılara göre haset, cehalet ile tamahın bir araya gelmesiyle oluşan

kötü bir huy olup bir tür ruh hastalığıdır. Kalbe ıstırap veren kötü bir davranıştır.

İnsanı hırsa, tamaha, yalana, hata, zulüm ve cinayete sevk eden sebeplerin en

tehlikeli ve tesirlilerindendir. Bazı ahlakçılar, “Allah’ın bazılarına diğerlerinden fazla

verdiği şeyleri temenni etmeyin.” (Nisa/32:54) ayetine dayanarak hasedi, Allah’ın

fiiline bir çeşit itiraz olarak kabul etmektedirler. Dünyada vicdani bir azap olarak

nitelendirilen haset, cehalet ve hırsın birleşmesi olarak ortaya çıkar(Erdem,

2003:126). Kendinde olmayan şeylere sahip olanları kıskanan insan, başka her türlü

kötülüğü yapabilecek bir karaktere sahip demektir. İnsanın sahip olmadığı

güzelliklere sahip olanları kıskanması yerine, o insanlar gibi olmaya çalışmanın adı

hasedin zıddı olan gıptadır. Gıpta, insanı ahlaken olgunlaştırırken haset, insanı

ahlaken küçültmektedir. Bu yüzden İslam dini, koymuş olduğu ahlaki ilkelerle

insanlar arasında sevgi ve saygıya dayalı bir kardeşlik ortamı oluşturmak

istemektedir(Kılıç, 1995:138-139). Haset ve kıskançlık ise, insanlar arasında

kurulması gereken kardeşlik bağlarını zedelediği için dinimiz tarafından şiddetle

yasaklanmıştır. Peygamberimiz, bu konuyla ilgili olarak şöyle buyurmaktadır:

Nifak ve Fitne

İslam ahlakının hoş karşılamadığı temel erdemsizliklerden bir diğeri de, nifak

ve fitnedir. Bu iki kötü huy, kardeşlik bağlarına çokça zarar vermektedir. Nifak, iki

yüzlülük anlamına gelmektedir. Bunun da din dilindeki karşılığı münafıklıktır.

Münafık olan insan, konuştuğunda yalan söyler, verdiği sözde durmaz ve emanete

hıyanetlik eder. Bunlar ise, toplumdaki güven ortamının sarsılmasına, kardeşlik

ilişkilerinin ise bozulmasına sebebiyet verir(Kılıç, 1995:140-141). Toplumdaki huzur

“Kibirlenerek insanlardan yüzünü çevirme. Yeryüzünde böbürlenerek yürüme.

Çünkü Allah, kendini beğenmiş kibirli kimseleri asla sevmez.” (Lokman/31:18)

“Kalbinde zerre kadar iman bulunan kimse ateşe girmez. Kalbinde zerre kadar

kibir bulunan da, cennete giremez.”(Müslim, Kitâbu’l-Îmân: 148)

“Birbirinize hiddetlenmeyin, birbirinize haset edip kıskanmayın, birbirinize arka

çevirmeyin. Ey Allah’ın kulları, kardeş olun.”(Buhârî, Edebu’l-Mufred: 398)

Page 188: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

İslam Ahlakında Temel Erdemsizlikler

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 18

Alay ve Hakaret ile ilgili

örnek videoyu izleyiniz

ve mutluluk, insanlar arasındaki güven duygusundan kaynaklanmaktadır. Verdikleri

sözlerde durmayan, iki yüzlü davranıp nifak çıkaran insanların çok olduğu bir

toplumda birlik ve beraberlikten söz edilemediği gibi, mutluluk ve refahtan da söz

edilemez.

Peygamberimizin dualarından biri şöyledir:

Diğer bir temel erdemsizlik olan fitne ise; ayrılık, karışıklık, kargaşa anlamına

gelmekte olup sıkıntıya, belaya ve düşmanlığa sebep olan şeyleri ihtiva etmektedir.

İnsanları sıkıntıya, belaya düşürmek, karışıklığa sebep olmak, fitne çıkarmak

demektir. Fitne çıkarmak ise Kur’an-ı Kerim’de adam öldürmekten daha kötü bir

davranış olarak zikredilmiştir:

Hz. Peygamber de bir hadisi şerifte şunu ifade etmektedir:

Bu kötü huy, insanların ve toplumların huzurunu kaçırıp anlaşmazlık ve

kavga ürettiği için İslam dinî tarafından şiddetle reddedilmiştir. Fitne, toplumda

tedavisi zor sonuçlar ortaya çıkardığı için bundan kaçınılması gerekir.

Alay ve Hakaret

İnsanlarla alay edip onlara hakaret etmek de, İslam ahlakının men ettiği

temel erdemsizliklerdendir. Alay ve hakaret, insanın manevi çevresine büyük

zararlar vermektedir. İnsan toplumsal bir varlık olduğu için, kendisinin içinde

yaşadığı toplumda başkalarıyla iyi ilişkiler kurmak zorundadır. İnsanlarla alay edip

onlara hakaret eden kişi, çevresiyle sağlıklı bir ilişki oluşturamaz. Bunun içindir ki

Yüce Allah, şöyle buyurmuştur:

“Allah’ım ayrılık ve nifaktan, ikiyüzlülük ve kötü ahlaktan sana sığınırım.” (Neseî,

Kitâbu’l-İstiaze: 21)

“Fitne çıkarmak, adam öldürmekten daha kötüdür.” (Bakara/2: 191)

“Kıyametten hemen önce karanlık gecenin parçaları gibi fitneler vardır. Kişi o

fitnelerde mümin olarak sabaha erer, akşama kâfir olur; mümin olarak akşama

erer, sabaha kafir çıkar. O fitnede oturan, ayakta durandan hayırlıdır. Yürüyen

koşandan hayırlıdır. Öyleyse yaylarınızı kırın, kirişlerinizi parçalayın, kılıçlarınızı

da taşa vurun. Sizden birinin evine girerlerse Hz. Adem’in iki oğlundan hayırlısı

olun” (Ebû Dâvud, Fiten: 4259, 4262)

Page 189: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

İslam Ahlakında Temel Erdemsizlikler

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 19

Yukarıdaki ayette istihza ve eğlenmek haram kılındığı gibi, insanların birbirini

kötülemesi ve kötü lakaplar vermesi de haram kılınmıştır. İnsanları isimleriyle

çağırmak gerekir. Onlara lakaplar takarak çağırmak, onları hakir görmek anlamına

gelmektedir. İslam dini, insanın yaptığı suçtan dolayı gerekli cezaya çarptırılmasını

kabul ettiği hâlde, böyle bir ceza verilen kimseye bile hakaret edilmesini doğru

bulmamaktadır. Suçlu olmak, hakaret edilmeye izin verilmesine sebep olamaz.

İslam’ın bu ilkesi de insana verilen değeri göstermektedir. İnsan suçlu da olsa,

ölüme de mahkum edilse, cezası ona hakaret edilmeden uygulanacaktır(Atay,

1994:33).

Cenab-ı Hak, kötü söz ve hakaretle ilgili olarak şunları buyurmaktadır:

“Ey iman edenler! İçinizden bir kimse başka bir kimse ile alay etmesin. Belki,

kendileriyle alay edilenler, alay edenlerden hayırlıdır. Kadınlar da diğer

kadınlarla alay etmesinler. Belki berikiler ötekilerden hayırlıdırlar. Birbirinizde

ayıplar aramayın. Birbirinizi kötü lakaplarla çağırmayın, iman ettikten sonra

kötü bir ad sahibi olmak ne çirkin şeydir. Her kim tövbe etmezse, zalim

kimselerdir.” (Hucurât/49:11)

“Allah çirkin ve incitici sözlerin açıklanmasını sevmez. Zulme uğrayanlar hariç.

Allah her şeyi duyucu ve bilicidir. İyiliği açık veya gizli yapar, fenalığı

affederseniz, şüphe yok ki Allah, affedicidir ve hakkıyla kudretlidir.”

(Nisa/4:148-149)

“Sakın yetimi üzme! Yoksula gelince sakın onu azarlama! Rabbinin nimetine

gelince, O’nu minnet ve şükranla an.” (Duha/93: 9-11)

Page 190: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

İslam Ahlakında Temel Erdemsizlikler

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 20

Öze

t •İslam ahlakında temel erdemsizliklerin başında Allah’a ortak koşmak gelmektedir. Bu erdemsizlik, kişinin bencilliğini göstermekte ve bu erdemsizliği sergileyen kişinin onur ve haysiyetini yok ettiğini ortaya koymaktadır.

•Zulüm, kaçınılması gereken temel erdemsizliklerden bir diğeridir. Zulüm, toplumdaki dirlik ve düzeni ortadan kaldıran bir eylem olduğu için İslam ahlakında temel bir erdemsizlik olarak görülmekte ve bundan kaçınılması emredilmektedir.

•Fenalık ve taşkınlık erdemsizliği, zina, adam öldürme ve hırsızlığı ihtiva etmektedir. Bu üç erdemsizliğin toplum üzerindeki olumsuz etkisinden dolayı, Kur’an bunları kınamış, işlenmemesini istemiştir.

•Emanete hıyanet etmek ise, güvenilir insan olmamanın, insanın doğru ve adil olmamasının doğal bir sonucu olduğu için İslam dini, koymuş olduğu ahlak ilkeleriyle Müslüman insanın her konuda güvenilebilen insan olabilmesini sağlamak istemekte, emanete hıyanet etmeyi şiddetle yasaklanmaktadır.

•Aldatma ve yalancılık, İslam ahlakında doğruluğun aksine söz söylemek, olmuş bir olayı olmamış, olmamış bir olayı da olmuş gibi göstermek olduğu için temel bir erdemsizlik diye görülmekte, yalanın ve aldatmanın her türlüsü yasaklanmaktadır.

•İsraf ve cimrilik, iftira ve gıybet, kibir ve haset, nifak ve fitne, alay ve hakaret, İslam ahlakında çokça yerilen kötü huylar olduğu için bunlar da temel erdemsizlikler olarak belirlenen diğer şeylerdir.

Page 191: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

İslam Ahlakında Temel Erdemsizlikler

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 21

Değerlendirme

sorularını sistemde ilgili

ünite başlığı altında yer

alan “bölüm sonu testi”

bölümünde etkileşimli

olarak

cevaplayabilirsiniz.

DEĞERLENDİRME SORULARI

1.Sonuçları işleyeni aşan ve yaşadığı topluma sıçrayan suçlar hangi kavramla

ifade edilmektedir?

a)Yalan

b)İftira

c)Gıybet

d)Münker

e)Alay

2.İbadeti ve sonsuz saygıyı Allah’ın dışında, O’nun yarattığı varlıklara intikal

ettirmek diye nitelendirilen temel erdemsizlik aşağıdakilerden hangisidir?

a)Nifak

b)Alay ve hakaret

c)Zulüm

d)Allah’a ortak koşmak

e)Kibir ve haset

3.Kur’an’da, genel olarak zina, adam öldürme ve hırsızlık gibi suçları ihtiva eden

temel kavram aşağıdakilerden hangisidir?

a)Fuhuş

b)Münker

c)Zulüm

Öd

ev

• İslam’daki temel erdemsizlikleri, diğer kültürlerdeki erdemsizliklerle karşılaştırarak, ortak noktaları belirtiniz.

• Hazırladığınız ödevi sistemde ilgili ünite başlığı altında yer alan “ödev” bölümüne yükleyebilirsiniz.

Page 192: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

İslam Ahlakında Temel Erdemsizlikler

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 22

d)Adalet

e)Müsrif

4.Allah’ın dinine karşı gelerek meydan okumayı sürdürmek anlamına da gelen

temel erdemsizlik aşağıdakilerden hangisidir?

a)Cimrilik

b)Zulüm

c)Kibir

d)Aldatma

e)İsraf

5. İnsanın kendinde olmayan özelliklere sahip olanları çekememesi hangi temel

erdemsizlik başlığı altında incelenir?

a)Zulüm

b)Hakaret

c)Alay

d)Haset

e)Hiçbiri

Cevap Anahtarı

1.d 2.d 3.b 4.e 5.d

Page 193: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

İslam Ahlakında Temel Erdemsizlikler

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 23

YARARLANILAN VE BAŞVURULABİLECEK DİĞER

KAYNAKLAR

Akseki, Ahmed Hamdi, (1981), İslam; Fıtri, Tabii ve Umumi Bir Dindir, Ankara, Nur

Yayınları.

Ali, Emir, (2007), İslam’ın Özü, İslam ve Hristiyanlığın Mukayesesi, çev. Ömer Rıza

Doğrul, Ankara, İlahiyat Yayınları.

Ali Bin Emrullah- Muhammed Hadimi, (2009), İslam Ahlakı, İstanbul, Hakikat

Kitabevi.

Atay, Hüseyin, (1994), Kur’an’a Göre İslam’ın Temel Kuralları, İstanbul, Milli Eğitim

Bakanlığı Yayınları.

Aydın, Mehmet S., (1991), Tanrı-Ahlak İlişkisi, Ankara, Türkiye Diyanet Vakfı

Yayınları.

Çağrıcı, Mustafa, (1991), Anahatlarıyla İslam Ahlakı, İstanbul, Ensar Neşriyat.

______, (1989), İslam Düşüncesinde Ahlâk, İstanbul, Marmara Üniversitesi İlahiyat

Fakültesi Yayınları.

Çamdibi, Hasan Mahmud, (1983), Şahsiyet Terbiyesi ve Gazali, İstanbul, Han

Yayınları.

Diyanet İşleri Başkanlığı, (2006), İlmihal, I- II, Ankara: Diyanet İşleri Başkanlığı.

Draz, Abdullah, (Tarihsiz), Din ve Allah İnancı, İstanbul, Bir Yayıncılık.

______, (1993), Kur’an Ahlakı, çev. Emrullah Yüksel, Ünver Günay, İstanbul, İz

Yayıncılık.

El-Behiy, Muhammed, (1995), İnanç ve Amelde Kur’anî Kavramlar, İstanbul, Yöneliş

Yayınları.

Erdem, Hüsameddin, (1978), Ahlâk Felsefesi, Konya, Hü-Er Yayınları.

_______, (1996), Sondevir Osmanlı Düşüncesinde Ahlak, Konya, Sebat Matbaacılık.

_______, (1990), “Dini Ahlak ve İlahi Dinlerden Yahudilik, Hıristiyanlık ve

Müslümanlık’daki Bazı Ahlaki Meselelere Mukayeseli Bir Yaklaşım”, Selçuk

Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Sayı: 3.

Fahri Macid, (2004), İslam Ahlak Teorileri, İstanbul, Litera Yayıncılık.

Gazalî, (1981), Kimya-i Saâdet, çev. Ali Arslan, İstanbul, Arslan Yayınları.

_______, (1977), İhyâu Ulûmi’d-Din, cilt: 3, çev. Ahmed Serdaroğlu, İstanbul, Bedir

Yayınları.

Page 194: AHLAK ESASLARI - kaabalive.netkaabalive.net/indirDiger/İlahiyatOnlisansBirinciSınıfBirinciDonem... · Kur [an ve Kur [an [da İslam Ahlak Esasları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim

İslam Ahlakında Temel Erdemsizlikler

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 24

______, (1975), İhyâu Ulûmi’d-Din, cilt: 4, çev. Ahmed Serdaroğlu, İstanbul, Bedir

Yayınları.

Güngör, Erol, (1995), Ahlak Psikolojisi ve Sosyal Ahlak, İstanbul, Ötüken Yayınları.

İbn Haldun, Mukaddime, (1930) Kahire, Ezher Matbaası.

Kandemir, Yaşar, (2008), Örneklerle İslâm Ahlâkı, İstanbul, Nesil Yayınları.

Karagöz, İsmail, (2009), Allah Sevgisi Allah Korkusu, Ankara, Türkiye Diyanet Vakfı

Yayınları.

Kaya, Yunus, (2009), Tasavvuf Nefsi Arıtma ve Donatma, İstanbul, Uzakülke

Yayınları.

Kılıç, Recep, (1992), Ahlakın Dini Temeli, Ankara, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları.

_____, (1995), Ayet ve Hadisler Işığında İnsan ve Ahlak, Ankara, Türkiye Diyanet

Vakfı Yayınları.

_____, (2004), Dini Anlamak Üzerine, İstanbul, Ötüken Yayınları.

Mâverdi, Ebu’l_Hasan, (1982), Edeb’üd-Dünya ve’d-Din, çev. Ali Akın, İstanbul,

Temel Neşriyat.

Naim, Bababzâde Ahmed, (1995), İslam Ahlâkının Esasları, Ankara, Türkiye Diyanet

Vakfı Yayınları.

Öztürk, Hüseyin, (1990), Kınalızâde Ali Çelebi’de Aile Ahlakı, Ankara, Aile Araştırma

Kurumu Başkanlığı Yayınları.

Şekeroğlu, Sami, (2010,. Mâtürîdî’de Ahlak, Felsefi Bir Betimleme, Ankara, Ankara

Okulu Yayınları.

Yeniterzi, Emine, (1997), Mevlânâ Celâleddin Rûmî, Ankara, Türkiye Diyanet Vakfı

Yayınları.

Türkeri, Mehmet, (2004), “Bazı İslam Ahlak Kuramlarındaki Ortak Noktalar”, Dokuz

Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Sayı XIX.

Yakıt, İsmail, (2005), İslam’ı Anlamak, İstanbul, Ötüken Yayınları.

Yaran, Cafer Sadık, (2005), İslam’da Ahlâk’ın Şartı Kaç, İstanbul, Elif Yayınları.

_____, (2010), Ahlak ve Etik, İstanbul, Rağbet Yayınları.

_____, (2011), İslam Ahlak Felsefesine Giriş, İstanbul, Dem Yayıncılık.

Yazgan, Mustafa, (1976), Semavi Dinlerde Ahlak, Ankara, Nur yayıncılık.

Yörükan, Yusuf Ziya, (1998), Müslümanlık ve Kur’an-ı Kerim’den Ayetlerle İslam

Esasları, Ankara, Kültür Bakanlığı Yayınları.