8
IL ULUSLARARASI SADRED SEMPOZYUMU . -- - SECOND INTERNATIONAL SYMPOSIUM ON SADREDDIN QUNAWI 6- 8 2011 KONYA 1A' /Jl\ ... , MEBKAM MERAM KONEVi MERKEZi MERAM MUNICIPALITY Q_llNA\YlkESEAROICENTER ---

226920 - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D226920/2014/2014_TEKA.pdf · ile birlikte ziyaretine giderek şeyhe inti.sap etmiş ve bir müddet hizmetinde bulunup icazet aldıktan sonra

  • Upload
    trantu

  • View
    216

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: 226920 - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D226920/2014/2014_TEKA.pdf · ile birlikte ziyaretine giderek şeyhe inti.sap etmiş ve bir müddet hizmetinde bulunup icazet aldıktan sonra

IL ULUSLARARASI SADRED DİN KONEVİ SEMPOZYUMU

. BiLDİRİLERi --

- SECOND INTERNATIONAL SYMPOSIUM ON SADREDDIN QUNAWI

6- 8 EKİM 2011 KONYA

1A' /Jl\ ... ,

MEBKAM MERAM BELEDİYESİ ~-

KONEVi ARAŞTIRMA MERKEZi

MERAM MUNICIPALITY Q_llNA\YlkESEAROICENTER

---

Page 2: 226920 - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D226920/2014/2014_TEKA.pdf · ile birlikte ziyaretine giderek şeyhe inti.sap etmiş ve bir müddet hizmetinde bulunup icazet aldıktan sonra

6 _ 8 Ekim 2011 tarihleri arasında Koiıya Bera Otel'de düzenlenen bildirilerden oluşmaktadır. Eserin tüm hakkı MEBKAM' a aittir.

MEBKAM Yayınları 8

IL Uluslararası Sadreddin Konevi Sempozyumu Bildirileri

Editör HasanYAŞAR

Kapak Tasarım Alper ÜNÜVAR

Grafik Tasarım ve Mizampaj . .. •.

:-.:.:.: ıneva .. ~· .. ~ .. ~ ..

www.neva-krc.com

0332 324 58 45

Tashih AhmetÇELİK

ISBN 978-605-389-127-7

:-·-~·-;:--·-:--·B-askı. .._.€ilt-:-··· --­İ · ~ ... 3:.~~r '~·:'-~r~ : ':"c~:·'Wi~,_ ; ı , .. ~· ··~ · -' .. .,.oıgun.ceıı~ .... , i

!--· ~· -- ---· ~~~J.~!;J'~Loom ......... -: i . . BüsanOSB.F.<;akıtıaJ!~ı!J~7~.ŞKı ! t ... ..... .. ··~-~ No::ı6/DKaratayj!<ONYA- ·- ··-·-, ~ T:~-332~3220 : ı Seıtifika No~82 3Z'.: .. ..... · .

L .... ·.~ .. , ------ ______ _;___·_:.'.'_ ~~~ -__; Baskı Yılı Mart2014

Page 3: 226920 - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D226920/2014/2014_TEKA.pdf · ile birlikte ziyaretine giderek şeyhe inti.sap etmiş ve bir müddet hizmetinde bulunup icazet aldıktan sonra

226

XV. YÜZTILIN İLKYARlSlNDA SADREDDiN KONEvi TEKKESiNDE BİRZEYNİ ŞEYH Do~. Dr. Ab durrezzak TEK

Sühreverdiyye.tarikahnın bir kolu olarak Zeynüddin Hill'ye (ö. 838/1435) Ilispet edilen Zeynllik, XV: asrın ilk yarısında Herat şehrinde ortaya çıkışının ardından gerek Hafi'nin kaleme aldığı eserleri, gerekse yetiştirdiği halifeleri vasıtasıyla Horasan, Hindistan, Ortadoğu, Kuzey Afrika, Anadolu ve Rumeli gibi geniş bir alana kısa sürede yayılıruş ve halkın yanı sıra birçok üst düzey alim ve yönetici tarafından kabul görmüş­tür. Bu kültürün Anadolu'da yayılmasırıda etkili olan şeyhlerden biri ise AbdüllatifKudsl'dir.

1. Kudsi'nin Konya'ya Gelmeden Önceki Seyehatleri

786/1384 senesi?de !<udüs'te_doğanAbdüllatif, kaynaklarda daha çok "Makdisi/Kudsi" Ilisbesiyle . anılır. Bununla birlikte "Ibn Garum'~ "Ibn ~enane:' ve "Zeynüd~" lakaplarıyla da zikredildiği anlaşılmak­tadır. ı Tam ismi, Abdüllatifb. Abdurrahman b. Ahmed b. Ali b. Garum el-Makdisi el-Ensari'dir. Nesebi baba tarafından Hazrec kabilesine, anne tarafından da Hz. Peygambere dayaıunaktadır. Annesinin adı, Fatma bt. Şerif'tir (ö. 832/1429).2

Akli iliinleri tahsilirıin ardından devrirı m~şh-qr sllfilerinden Şeyh Ab dülaziz Gaznevi'ye intisap ede­rek tasavvufyoluna girdi. Yaklaşık on yıl hizmetinde buiunduğu şeybinden irşad için icazet aldığı kaynaklarda belirtilmektedir.3 -815/1412'deMağrib bölgesirıe gitti ve 817/1414 tarihinde hacniyetiyle Tunus'tan ayrıldı. Haccını edadan sonra tekrar Mağrib. bölgesine dönen Kudsi, Trablus, Tunus ve Tilirnsan'da meşayıhın önde gelenleriyle buluştu.4 820/ 1417'den sonra döndüğü memle~etinde, Horasan'dan hac niyetiyle yola çıkan ve 825/1422'de Kudüs'e uğrayan Zeynüddin Hafl ile tanışb. Oneeden adını duyduğu bu şeyhi evinde misa­fir ederek sohbetlerinden faydalandı ve birlikte hacca gibnek istedi. Ancak arınesinin rahatsızlığı sebeb\yle buna izin vermeyen Şeyh Hafi, hac dönüşü kendisini Horasan'a götürebileceğirıi söyledi. Şeyhiyle birnk­te Horasan'a giden Kudsi, mürşidiıp.n gözetiminde yeniden seyr ü silluk hayatına başladı. Daha sonra riya­zet ve mücahedesini tamamlamak amacıyla şeyhinin tavsiyesi üzerine Cam şehrin e giderek Ahmed Cami-i Nameki'nin kabrinin yanında erbaine girdi. Bu sırada iç dünyasındaki değişme ve gelişmeleri mürşidine mektuplarla düzenli olarak bildirdi ve bir müddet sonra da şeyhi tarafından irşad için icazet verildi.5 Bir nüs­hası Süleymaniye Kütüphanesi'nde bulunan Arapça icazetnamede Hafi, Abdüllatif Kudsi'nin dini ilimleri tahsil ettikten sonra bazı meşayihin hizmetinde bulunduğunu, daha sonra ise kendisine intisap edip birlikte Kudüs'ten Horasan'a gittiklerini, sillukunu tarnamlaması üzerine de memleketine dönerektevbe ettirme, "La ilahe illallah" zikrini telkin ve hırka giydirme konusunda izin verdiğini söylemekt~dir. Ayrıca şeriat ve tarikatın kurallarına uymasırıı, züh~ü tercih etmesini, irisanlara karşı ne son derece yumuşak ve ne de sert davranmamasını ve her şeyden yüz çevirerek sadece Allah'a tevekkül ebnesini tavsiye etmiştir.6

825/1422 senesinde Hafl'yle Kudüs'ten ayrılan Abdüllatif, Horasan ve civarında7 yaklaşık üç yıl kaldıktan sonra 828/142S'de kazetle doğduğu yere Kudüs'e döndü. Sehavi'nin kaydına göre, bir müddet Kudüs'te kaldıktan sonra Anadolu'ya gitmiştir. Anadolu'da bulunduğu süre zarfında, başta ileri geleri yöne­ticiler olmak üzere pek çok kimse1 sohbetini dinlemek içirı kendisini ziyaret etmiştir. Onu ziyaret etmek iste-

1 Bk. Muhammed b. Abdurrahman Şemsüddin Sehavi, ed-Dav'u'l-liımi' li-elıli'l-kami't-tdsi', Beyrut ts., c. IV. s. 327; İsamüddin Ah­med Taşköprizade, eş-Şekfıikıln-nıı'mimiyye fı ıılemaill-devleti'I-Osmaniyye (nşr. Ahmed Suphi Furat), İstanbu,l: İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi,.I985, Beyrut 1975, s. 26; İsmail Beliğ, Güldeste-i Riyaz-ı İrfıiıı ve Vefeyat-ı Danişverdn-z Nddiredfın, Bursa, 1302 (tıpkıbasun, A. Abdulka~oğlu, Ankara, 1998), s. 242; Abdurrezzak Tek, AbdıillatifKudsi Hayatı, Eserleri ve Gönlşleri, Bursa, 2007, s. 35-36. 2 Bk. Abdullatif Kudsi, Tıılıfetii'l-vahibi'l-mevalıib, Bursa Yazma ve Eski Basma Eserleri Kütüphanesi (BEEK), Orhan 651/2, vr. 61b; Mahmud Çelebi Lamü, Nefelıfıtıi'l-ıms Min Hazarati'l-Kııds Terciimesi, İstanbul: Marifet Yayınlan, s. 555; Taşköprüzade, eş-Şekiıik, s. 66; Mustafa Kara, Bursa'da Tarikatlar ve Tekkeler, Bursa, 2001, s. 243. 3 Sebavi, a.g.e., c. ıv. s. 327; Lamü, Nefelıat Tercümesi, s. 551; Taşköpnzade, eş-Şekaik, s. 66; Hoca Sadeddin, Tacii't-teviırih, İstanbul: Tabhane-i Amire, 1279, c. II, s. 434; Baldırzade Mehrned, Vefeyatnfıme: Ravza-i Evliyii, (haz. M. Hızlı-M. Yurtsever), Bursa, 2000, s. 184; Mehmed Şemseddin, Yadigfır·z Şemsi: Bursa Dergfılıları, (nşr. M. Kara-K Atlansoy), Bursa, 1997, s. 365. 4 Sehavi, ed-Dav'ıı'l-Lami', c. rv, s. 327. S Lamii, Nefelıiit Tercümesi, s. 551- 552; Taşköprizade, eş-Şekfıik, s. 66-67; Hoca Sadeddin, Tticii't-tevdrilı, c. II, s. 434; Mehmed b. Sa'di, Bursa Vefeyatı, (nşr. Kadir Atlansoy, "Edebiyat Tarihi Kaynağı Olarak Bursa Vefe)•atnaıneleri r» isimli makale içinde, Osmanlı Araş­tırmaları, XVITI, 1998) vr. 2b; Davudzade Mehrned b. Mustafa, Rical-i Zeyııiyye, BEEK, Genel854/3, vr. 79a; Bakırcı Raşid Mehmed, Ziibdetü'l-Vekayi', Millet Ktp., Ali Emici, Tarih nr. 89, vr. 71b-72a; İsmail Bellğ, Giildeste, s. 96; Mehmed Şemseddin, Yadigiir-ı Şemsi, s. 365. 6 Süleymaniye Ktp., Reşid Ef., nr. 1019, vr. 29a-3la. İcazetnamenin tam metni için ekler bölümüne bakınız. 7 Kudsi kaldığı bu süre zarfında bölgedeki ulemanın ileri gelenleriyle bir araya gelmiştir. Örneğin Herat'ta Cemal el-Vai.z, Celal el­Kabini ve Sadeddin Teftazani'nin oğluyla görüşmüştür. Sehavi, ed-Dav'u'I-Lami', c. ıv. s. 327.

Page 4: 226920 - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D226920/2014/2014_TEKA.pdf · ile birlikte ziyaretine giderek şeyhe inti.sap etmiş ve bir müddet hizmetinde bulunup icazet aldıktan sonra

XV. YÜZTILIN İLK YARlSINDASADREDDİN KONEVi TEKKESiNDE BI:R ZEYNt ŞEYH Doç. Dr. Abdurrezzak TEK

yenler arasında Sultan Il. Murad'ın da bulunduğunu kaydeden Sehavi, şeyhin sultanla buluşmaktan kaçındı­ğıru, gizlice geldiği halde sultanlayine de görüşmediğini ve Anadolu'da üç yıl kaldıktan sonra tekrar Kudüs'e döndüğünü belirtmektedir. Bu bilgiler, Kudsi'nin ileride bahsedilecek olan 851/1447 tarihindeki seyahati­nin dışında Anadolu'ya geldiğini ve muhtemelen Bursa üzerinden Edirne'ye kadar gittiğini göstermektedir.

Anadolu'ya olan ilk seyahatinin ardından doğduğu şehre dönen Kudsi, burada bir müddet ikamet ettikten sonra Kahire'ye giderek yerleşmiştir. 8 Kahire'de iken el-Melikü'z-Zahir Çakmak ( ö. 857/1453 )9 ile yakın dostluk kurmuş ve bir sohbeti. esnasında ona Memlük sultanı olacağını müjdeledi. Çakmak da sultan olduğunda Kudüs'te kendisi için bir zaviye tahsis edeceği sözünü verdi. Ancak Memlük tahtına geçmesine rağmen verdi _ği sözü yerine getirmedi. Bu tavra larılan Kudsi de insanlardan uzaklaşarak Babü'l-Kantara dı­şında Kamlı (Buğday) meydaru adı verilen bir yerdeki camide uzlete çekildi 10

Kahire'den hangi tarihte Şam'a geldiği bilinmemekle birlikte 851/1447 senesinde bir grup ihvanı ile birlikte Şam'da" bir mescitte12 halvette iken baZı zahir ulemarun kendilerini sürekli rahatsız etmeleri üzeri­ne13 ayru tarihte ( 851 Şevvalf Aralık 144 7) Anadolu'ya doğru ikinci kez yola çıktı. 14

2. Kudsi'nin Konya'ya Gelişi ve Sadreddin KoneVi Zaviyesine Yerleşmesi

Haddizatında Kud~i Şam'da iken Anadolu'ya gelmek gibi bir düşüncesinin bulunmadığı ve seyahate için de hazırlannın olmadığını belirtmektedir. Ancak halvette iken gaybten "Benim ve kendin için azıklan ve Rum'a git" diye ilahi bir emir işitir. Bu emir üzerine kısa sürede hazırlıklarını tamamlayarak Anadolu'ya doğ­ru yolculuğa çıkar. Zilkade 851 /Ocak . .l448'de Konya'ya ulaşan ve sırasıyla Mevlana Celaleddin Rumi, Sad­reddin Konevi ve Şemseddin Tebrizi'nin kabirierini ziyaret eden şeyh, bu ziyaretleri sırasında hissettiklerini şöyle dile getirmiştir: "Mevlana Celaleddin-i Belhi'nin türbesini ziyaret ettiğim zaman kendimi çıplak olarak gördüm. Sonra Şeyh Sadreddin Konevi'yi ziyaret ettim. Mübarek kabirierinin üstü ağaçtan çadır şeklinde yapılmış bir şebeke ile kapatılrnıştı .. Ziyaretimde beni eteğimden tutup bu şebekenin arkasındaki mezara doğru çekti. Bu esnada gaybten 'Yasln oku' diye bir ses işitince hemen Yasin suresini okudum. Daha sonra Şemseddin-i Tebrizi'nin kabrini ziyaret ettim. Benden üzerlerine namaz kılmanu istedi, ben de kıldım:•ıs Konevi'nin kendisini manevi alemde alıkoyması üzerine muhtemelen o dönemde münhal olan Sadreddin­Konevi Zaviyesi'ne.yeileŞen Kudsi, irşad faaliyetlerine burada devam etmeye başlamıştır.

3. Zaviyedeki Tasavvufi Eğitim ve ZaViyenin Ziyaretçileri

Abdüllati.fKudsi'nin Konya'ya geldiğini duyanAnadolu'daki bazı devlet ricili, ilim ve şeyhlerin ken­disiiii ziyaret etti~ görülmektedir. O dönmede Konya Karamanoğullannın idaresinde altında bulunmaktay­dı. Karamanoğlu Ihrahim Bey'in ( ö. 869/ 146~) şey he büyük bir saygı gösterip himaye ettiği bilinmektedir. Kudsi'yi ziyaret eden şeyhlerden biri, aslen· Iraalı olan Pir Muhammed Kudbüddin el-Huyi'dir. Kaynak­larda belirtilcliğine göre, Eğirdir'de (Isparta) meclıesede öğrencilere ders veren Piri Halife (ö. 864/1460), AbdüllatifKudsi'nin Konya'da olduğunu duyunca .Mutavvel okuttuğu öğrencisi Taceddin Ihrahim Karamam ile birlikte ziyaretine giderek şeyhe inti.sap etmiş ve bir müddet hizmetinde bulunup icazet aldıktan sonra

8 Sehavi, a.g.e., c. IY. s. 327. 9 Memlüklü sultanlan içinde çok iyi T'urkçe ve A{apça konuşmasıyla dikkat çeken el-Melikü'z-Zahir'in cesur, dindar, alim, kitap me­rakıyla tanınan, israfı sevmeyen, ilim adamlarıyla sohbet etmekten zevk alan ve onlara saygı gösteren bir sultan olduğu kaydedilmiştir. Bk. Asri Çubukçu, "Çakmak, ei-Melik"ii'z-zahir': DİA, c. vm, s. 192-193. 10 Sehavi, ed-Dav'u'l-lanıi', c. IV, s. 328. Bursa Yazma ve Eski Basma Eserler Kütüphanesi'nde yer alan bir kayda göre (Orhan 651/1, vr. 36b) Kudsi, Abdülkadir ve Ahmed isimli ilp oğluyla birlikte 3 Muharrem 846 yılında Muhammed b. Siracüddin Ömer b. Vecih lbn Muhammed eş-ŞişeniC!en tefsir, hadis, fıkıh, usul ve edebiyat başta olmak üzere zahiri ilimlerde icazet almıştır. Bu tarihte Şamöa olduğunu düşündüğümüz Kudsi, söz konusu icazeti de burada almış olmalıdır. ll BEEK, Orhan 651/1 bölümüne kayıtlı Muktasaru'l-nıııhtiic'ı da ihtiva eden kitabın ilk sayfalarında Kudsi'nin Şamöa 15 Muharrem 848 yılında iki oğlunu kaybettiği ve Beysan adı verilen yerde her ikisinin de aynı mezara defnedildiideri belirtilmiştir. İsimleri veril­memekle birlikte bunlar, Abdülkadir ve Ahmed isimli çocuklan olabilir. 12 Keşfii'l-i'tikad'in sonunda (s. 366) adı geçen ve el-İktibıis adlı eserlerini 851 tarihinde burada tamamladığını belirtmiştir. 13 Bk. AbdüllatifKudsi, Kedfi'l-l'tiktid, BEEK, Genel, nr.l479/5, s. 267- 269,278. 14 Kqfii'l i'tiktid adlı eserinde (s. 339- 340, kenardaki not) 851 senesinde Konya'ya ~diğini belirtmiştir. Ayrıca Bk. Lamü, Nefelıat Terciimesi, s. 550; Taşköprizade, eş-Şektiik, s. 67; Hoca Sadeddin, Tadi't-Tevtirih, c. II, i. 4's4. 15 Lamii, Nefehtit Tercümesi, s. 550; Taşköpnzade, eş-Şektiik, s. 67; Evliya Çelebi, Seyehatntime, İstanbul, 1966, II, 389; Mehmed Şemseddin, Yadigar-ı Şemsi, s. 365- 366.

227

Page 5: 226920 - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D226920/2014/2014_TEKA.pdf · ile birlikte ziyaretine giderek şeyhe inti.sap etmiş ve bir müddet hizmetinde bulunup icazet aldıktan sonra

228

XV. YÜZYlLıN İLK YARISINDA SADREDDiN KONEVi TEKKESİNDE BİR ZEYNİŞEYH Doç. Dr. Abdurrcıı.ak TEK

Kudsi'nin isteği üzeririe öğrencisi Yaceddin'i Konya'da bırakarak Eğirdir'e dönmüştür. 16 Taceddin Karamam ( ö.872/ ı467) seyr ü sülılkunu tamamladıktan sonra Kudsi'nin vefabildan sonra Bursa'daki tekkede postuişin olarak hizmetine devam etmiştir.

Öte yandan Edirne Debbağlar mahallesindeki Şeyh Şucaüddin Zaviyesi yakınındaki mescitte irşad görevini sürdüren Muslihüddin Halife1 müridierinden Mustafa b. Ahmed es-Sadri'yi Konya'ya göndererek Kudsi'ye biat etmesini tavsiye etmiştir. Sonraları Şeyh Vefa (ö. 896/ı49ı) ismiyle meşhur olan bu müridin tasavvufi terbiyesini KonevfZaviyesi'nde tamamladığı görülmektedir.

Büyük dedesi Aşık Paşa'ya nispetle "Aşıkpaşazade" lakabıyla anılan Derviş Aluned Aşıki1 Abdüllatif Kudsi'nin önde gelen hal.ifelerindendir. 17 Kudsi'ye1 Konya'da Sadreddin Konevi Zaviyesi'nde irşad faaliyetini sürdürdüğü sırada intisap ettiği düşünülen Aşıkpaşazade'nin icazetini1 Konya'da mı yoksa Bursa'da mı aldığı belirtilmemiştir. 18 Adı geçen zaviyede1 Şeyh Kudsi ile Şeyh Cüneyd arasındaki tartışma sırasında yanlarında bulunduğu bilinmektedir.

Aşru şekilde Şeyh Musannifek adıyla tanın~ Alaeddin Ali'nin (ö. 87S/ı470) tasavvufi eğitimini Kudsi'nin yarund;:ı. tamamladığı kuvvetle muhtemeldir. Tasavvufun yanı sıra1 tefsir1 hadis1 fıkıh1 kelam1 man­tık1 gramer gibi birçok sahada Arapça ve Farsça önemli eserler_ kaleme alan şeyh1 dönemin sultanı Fatih Sultan Mehmed ve sadrazarnı Mahmud Paşa tarafından takdir görmüştür. Farsça tefsiri el-Muhamt?udiyye fi Tefslri'l­Kuran'ı Fatih'in talebi üzerine telif etmiş1vezirler içinnasihatler içeren Farsça Tuhfetü'l-Mahmudiyye'yi de adı geçen sadrazam için yazmıştır. 19

4. Şeyh Cüneyd'le T~bşması \

Şeyh Cüneyd'in büyük dedesi Safeviyye tarikatının kurucusu Safiyyüddin ErdebiJi'dir. Babası İbrahim'in vefabildan sonra yerine amcası Cafer posta oturur. Şeyh Cüneyd kuruluşu itibariyle sünni bir karakter taşıyan Safeviliğin Şiileşmesi yönünde etkili olup bu manada etrafında toplanan müridieri yle devlet kurma sevdasına kap ılır. Hem bu sevdası hem de fikirleri sebebiyle amcasıyla arası açılır.20

Bu nedenle Karakoyunlu hükümdan Cihan Şah (ı437-1468) tarafından ko.vulan .Şeyh Cüneyd Anadolu'ya gelerek II. Murad'tan (ı 42ı-ı 444) tekke kurmak için arazi istedi. Aradığı desteği bulamayınca Karaman beyliğinin başkenti Kohya'ya gitti. Aşıkpaşazade'nin ifadesine göre1 Konya'ya geldiğinde Şeyh Cüneyd1 (ö. 864/ı460) Hızır Bey'in öğrencisi ve sonradan Fatih'in de hocası olan Hayreddin Efendi ile buluştu. Zaviyenin şeyhi olan Kudsi1 Ehl-i sünnet inancına aykırı fikirlerini ve kanaatlerini bildiğinden onunla görüşmedi ve tekkeyi misafire bırakıp bir süre evinde kaldı. Hayrettın Efendi'nin irtibatıyla tekkede bir araya gelen bu iki şeyh özellikle İbnü'l-Arabi ve Sadreddin Konevi'nin eserleri ekseninde sohbet etmeye başlarlar. Ancak Şeyh Cüneyd, kendi mezhep ve inancı doğrultusunda Kur'an'ı tezyif eder bir tarzda müfrit Şiilerin sahabe hakkındaki kanaatlerini savunarak bir tartışma açar. O sırada Kudsi'nin yanında bulunan Aşıkpaşazade aralarında yaşanan diyalogu şöyle aktarmaktadır:

Cüneyd: Ata ya as h ab mı evladır yoksa eviadı mı?

Kudsi: Sual ettiğin makamda ashab evladır. Zira ashab1 ICelam-ı Kadim'de "muhacirin ve'l-ensar" diye anılmıştır. Ve dahi mezahib-i erbaa (dört mezhep) ashabtan alınmıştır1 evlattan değil.

Cüneyd: O ayetler ashab hakkındanazil olduğu vakit sen orda mı idin?

Kudsi: Sen bu itikatla kafir oldun. Bu itikatla sana uyanlar dahi kafir olur.

16 Lamii, Nefelılit Tercümesi, s. 555-556; Taşköprizade, eş-Şekfıik, s. 113; Hoca Sadeddin, 'Jacü't-tevt'irih, c. Il, s. 460-461; Meh-med b. Sa'di, Bıırsa Vefeyfitı, vr. 3a; İsmail Beliğ, Gii/deste, s. 97-98; Mehmed Şemseddin, Yfidigıir-ı Şemsi, s. 367 17 Taşköprrzade, eş-Şekflik, s. 346; özcan, Abdülkadir, "AşıJ..'Paşaıade~ DiA, c. IV, s. 6-7. 18 Taşköprizade, eş-Şekıiik, s. 346; Öngören, Zeyniler, s. 126-127. 19 Taşköpriz<ide, eş-Şekflik, s. 164-165; Hoca Sadeddin, Tıicii't-tevıiri/ı, c. Il, s. 493-494. 20 Tahsin Yazıcı, "Cüneyd-i Safevi'; DiA. c. Vll!, s. 123-124.

Page 6: 226920 - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D226920/2014/2014_TEKA.pdf · ile birlikte ziyaretine giderek şeyhe inti.sap etmiş ve bir müddet hizmetinde bulunup icazet aldıktan sonra

'·.

XV. YÜZ'YILIN lLKYARISINDASADREDDlN KONEVİ TEIQ<ESİNDE BİR ZEYNİ ŞEYH Doç. Dr. Ab durrezzak TEK

Bu tartışmadan sonra Şeyh Abdüllatif, · Karaman hükümdan İbrahim Bey'e mektup yazarak Cüneyd'in bir sufi değil şeriati bozmak ve "evlad-ı resullük" davası ile devlet kurmak arnacında olduğunu, bu nedenle yakalanması gerektiğini bildirdi. Durumdan haberdar olan Cüneyd, adamlarıyla birlikte Halep'e kaçınayı başardı. Bir müddet burada kaldıktan sonra MevlanaAbdülbekri ve Zeynüddin Hafi'nin halifelerin­denAbdülkerirn Halife, Mısır sultanı el-Melikü'z-zahir Çakmak'a haber gönderip "Senin vilayetinde deccal zuhur etti" dediler. Sultan Çakmak'ın asker göndermesi üzerine yapılan savaşta yenilmesine rağmen Cüneyd tekrar kaçınayı başardıY ·

S. Hurôfi ve İbahilerle Mücadelesi

XIV ve XV. yüzyıllarda Horasan, İsfahan, Tebriz, Mısır ve Anadolu HurUfi ve İbahiliğin yayıldığı başlıca merkezlerdir. Bu dönemde ·özellikle Ebi-i sünnet ilimlerinin zındık oldukları gerekçesiyle Hurüfi ve İbahilere karşı devlet adamlarını uyardıklarını ve bunun neticesinde söz konusu grupların çeşitli baskı, kovuşturma ve bazen de katliarna maruz kaldıkları bilinmektedir.22 Aynı şekilde Abdüllatif Kudsi'nin de Konya'da iken karşılaştığı bazı Hurüfi ve İbahilerin faaliyetleri hakkında bilgi verdiği ve onlara karşı müslü­manları uyardığı görülmektedir.

Bu isimlerden il.kl Şeyh Bedreddin'nin bağhlarından kabul edilen Erdebil Türklerinden Muham­·med Şirin' dir. İsfehani rusbesiyle de anılan bu kişi, Kudsi'nin ifadesiyle tasavvufi eserlerden elde ettiği bil­gileri.felsefenin temelleri üzerine kuri;Uak suretiyle hak yoldan saprruştır. Bir ara tasavvufa girmek amacıyla Zeynüddin Hafi'nin şey hi Abdurrahman eş-Şirsi'ye gitmişse de şeyhin kitaplarını Nil nehrine atarak kendi­sine bütünüyle bağlanmasını istemesi üzerine kabul etmeyerek bu yoldan tamamen ayrılmıştır.23

. Anadolu'da İbahiyye yolunu tutarak ~l:Cıhiyyet iddiasında bulunanlardan bir diğeti de Akbıyık olarak tanınan bir mülhiddir. Kudsi, teı:rilz~ğe dikkat etmediğini, kadınlarla bir arada bulunup işret alemleri düzen­lediğini haber verdiği Alebıyık'ın ®mlerden, tüccarlardan ve yönetici sınıfindan bazı kişileri hediye ve ik­rarnlarla kandıi:arak taraftar edindiğini; ibahilikte aşırıya giderek halka bütün işlerinde hatta namaz kılarken ve cima' ederken dahi .kendi suretini,.hayallerinde canlandırarak gözlerinin önüne getirmelerini emrettiğin1 belirtmektedir.24

· Bir başka isim de Şeyh Kudsi'nin hakkında geniş bilgi verdiği Fakili D ed e adındaki mülhiddir. Buna göre, ka bir hayatını, yeniden dirilmeyi ve ahiret ahvalini inkar eden bu kişi, uykusunu ve yiyeceğini azaltma­ya, .uzleti tercih edip müreffeh yaşamdan uzaklaşmaya ve bu şekilde sUfi ·görüntüsü vermeye başlayınca zın­dıklar, bidatçiler ve mülhidler etrafında toplanmış; kendisi ve yandaşlan, mescitlerin kapılarını kapatmaya, namaz kılanlara düşm~. etmeye, müslümanlan oruç, namaz, hac ve zekat gibi ibadetlerden alı koymaya başlanuştır. Bu kişi, ibadetlerin gerekli olmadığını söylerken de sığınılacak ve dayanılacak tek merciin kendisi olduğunu iddia etmiştir. Hayatının geri kalanında tevbe edip etmediğini bilmediğini söyleyen Kudsi, müslü­manların, ölümüyle onun şerrioden kurtulduğunu belirtmiştir.

21 Aşıkpaşazade Derviş Ahmed, Aşıkpaşazade Tari!ıi (nşr., Ali Bey), İstanbul 1332, s. 264-266; Mustafa Kara, '~Abdüllatif el-Kudsi': DlA, c. I, s. 257. . 24 Abdillbai Gölpınarlı, Huriljilik Metinleri Kataloğu, Ankara, 1989, s. 17-26; Aksu, "Huni.filik': D lA, c. XVlll, s. 408-412; "Fazlullah-ı HurUfi': DlA, c. XII. s. 277-279. 23 Kudsi, Hüseyin Ahlati'nin aynı şekilde intisap için gelen Simavna Kadısı Oğlu\:lan kitaplarını Nil nehrine atmasını istediğini ve onun buna uyarak Ahlati'ye intisap ettiğini kıi.ydetmektedir. (Bk., Keşfü'l-i'tiktid, s. 340.) · 24 Kudsfnin gördüğünü düşündüğümüz bu zatuı Hüseyin Ahlati'nin mi, yoksa Şeyh Bedreddin'in mi müridi olduğu belirtilmemiştir. Bk., Keşfü'l-i'tikiıd, s.340. Ayru sayfa kenarında kendisinde şöyle bahsedilmektedir: "Başı daima açıktır; siyah elbise giyer, sokaklarda ipsanlar arasında yalın ayak dolaşır. Hayvanlar gibi pislik içinde yaşar; sapıklık ve ihlad denizine batmış gibidir. Yakın dostlanyla yalnız ~aldığmda çirkin sözler konuşur, herkese söver, pis yerlerde oturur, mezbelelerde ve çöplüklerde yatıp kalkar. Kadınlarla bir arada bulunur, onlarla sarmaş dolaş olur ve sabah akşam oynaşırlar. İbahilerin ve mülhidlerin en büyüklerindendir. Batıl mezheplere tabi olmuştur. Aptalların, cahillerin, idarecilerin, alimlerin, tüccarların ve kadınların aklını çelmiş, bazılarını hediyelerle, bazılarını ikramlarla, bazılarını da dünya ile kandımuştır. Halka, bütün işlerinde hatta namaz kılarken, oruç tutarken, cima' ederken ve abdest bozarken dahi kendi süretini hayallerinde canliındırarak murakabe etmelerini emretfiüştir. Bu durum onu, ullıhiyet ile peygamberler­den ve vellierden daha üstün olduğu iddiasma itmiştir. Allah'tan onun tevbesini kab~~!J:llesini aksi halde pis rUhunu almasını niyaz ederiz:'

229 .

Page 7: 226920 - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D226920/2014/2014_TEKA.pdf · ile birlikte ziyaretine giderek şeyhe inti.sap etmiş ve bir müddet hizmetinde bulunup icazet aldıktan sonra

XV. YÜZ'YILIN İLK YARISINDASADREDDİN KONEVI TEKKESİNDE BİR ZEYNl ŞEYH Doç. Dr. Ab darrettak TEK

AbdüllatifKudsi'nin, Sadreddin Konevi Zaviye'sinde bir taraftan müridierinin tasavvufi terbiyesiyle 30 uğraşırken diğer taraftan sık sık zaviyeye gelerek müri9lerini ve halkı ilhada sürüklemek isteyen bu kişilerle

çetin bir mücadele içinde olduğunu görmekteyiz. Ozellikle Muhammed Şirin isimli -mülhid, tasavvufi eğitimini henüz tamamlamış olan Şeyh Vefa ve Mevlana Cemaleddin Borasam'yi hak yoldan saptırarak kendi tarafına çekmek istemiş, Şeyh Vefa'yı etkileyememişse de Mevlana Cemaleddin'i iThada düşürmeyi başarrruşbr. Kudsi'nin verdiği bilgiye göre Muhammed Şirin, Şeyh Vefa'yı etkileyemeyince yaklaşık iki yüz kişiden oluşan grubuyla z~viyeye gelerek öldürmek istemiş ancak o esnada namaz kılan Şeyh Vefa'nın heybetinden saldırmaya cesaret ederneyerek gerisin geriye hezimetle dönmüştür. 25

6. Konevi ZaYiyesi'nde Bir İcazet Töreni

Konya'da bulunduğu süre içinde birçokmürid yetiştiren Şeyh Kudsi, bunlardan seyr ü sülıiklannı ta­mamlamış olanl~ına icazet vererek halkı irşad için kendi memleketlerine göndermiştir. Bu dönrnede şeyhin zaviyede gerçekleştirdiği icazet töreni eşliğinde halifelik verdiği müridierinden biri de Cemaleddin Ahmed b. Mevlana Celaleddin el-Belhi el-Horas~'dir. Ancak daha sorıra Cemaleddin Ahmed, Şeyh Bedreddin'in müridierinden Muhammed Şirin'nin batıl fikirlerine kapılarak ibaha ve ilhada sürüklenmiş ve kazetini Kudsi'ye iade ederek tarikat yolundan dönmüştür. Kudsi bizzat yakından ilgilen.diği bu müridi hakkırida, Keşfü'l-hikad adlı eserinde şu bilgileri vermel_ctedir: "Simavna Kadısı Oğlu'na ilk tabi olan, E~debil şehrinde­ki Türklerden Muhammed Şirin adlı kişidir. Isfeha.ni adıyla bilinen ve Konya'da yaşayan bu adam, sılretleri ve manaları bildiği.r.ı.i iddia ediyordu. Cemaleddin Ahmed b. ~evlana Celaleddin'e hizmet eden İsfeh~, onun sağlam akiıru çelmiş ve onu ib~a ve ilhada s~rüklemişti. ülkenin ileri gelenlerinden pek çok kimsenin yanısıra avamdan cehalet, fısk ve ilhad sahipleri, Isfeham'ye tabi olmuşlardı. 85l 'de K?nya'ya geldiğimde, Celaleddin kendini bana teslim etti ve halvete girdi. Halvette safiaşıp tenevvür edince Isfeham'nin ona be­nirnsettiği bütün batıl inançların hakikatı kendisine göründü ve kendisine sunulan atıl, işe yaramaz rükün ve mebarulerin boş olduğupu anladı. Ben bütün bunları Mevlana Cemaleddin'e tarif ettim ye şu hususu kesin olarak ona ifade ettim ki, her kim böyle batıl şeylere inarursa helak olur. Sorıra dikkatini şu konuya çek­tim: Bir takım manalar kendilerine açılsa bile mülhid, bidatçi ve kafirler mülk aleminde kalırlari melekU.ta yükselemezler. Hatta onların rıihları ve kalbleri, sılretler aleminden kurtulup manalar aler.nine uJaşamaz. Ben durmadan onu uyarıyor, nasihatlerde bulunuyor ve batınma himmet, kalb ve gönlürole teveccüh edj.yordum. Sonunda rfıhu ve kalbi, sılretler aleminden kurtulup manalar alemine ulaştı, hakikatler ve ibretler onun için ortaya çıktı, yüce halleri müşahede etti, ledürırıi ilimler kendisine aktı ve tarikatta bir mahalle ulaşb. Fakat onun ulaştığı bu makam, sıddik ve refik-i sıddikler tarafından bilinen altıncı mertebe değildi. Bundan sorıra ona, ll O beyitten oluşan, övgü, tarif ve beyanlarla dolu muazzam ve manzum bir icazet verdim. Bu icazet, türbede (muhtemelen Sadreddin Konevi türbesi] herkesin huzılrunda okundu ve orada bulunanların hepsi bunu işitti.

Şer'i şerifin, yüce ve doğru yolun gerektirdiği şekilde halini zabdetmesi, yolunu koruması ve gönlüne kulak vermesi hususundaki gayretini, düşmanı olan şeytan kıskandı, hizlandan oluşan askerlerini, büsran ordularını, baği ve tuğyan ehlini topladı ve ona saldırdı. Bunların şeyhleri ve reisieri İsfeham idi. Şeytanın askerleri bir araya gelmiş, aniaşmış ve uzlaşmışlardı. Bu Rabbam ilim, dirıin taşıyıcısı olan Şeyh Mevlana Cemaleddin el-Belhl el-Horasaru'ye vesvese yoluyla saldırdılar. Onu minnete dtiçar etmeye, sapbrmaya, azdırmaya, fitneye, bizlana düşürmeye ve zelli kılmaya çalıştılar. Ve sonunda o da onların fitnesine düştü. İcazetimi bana geri verdi; benim iradem altında ve benim vasıtarnla müşahede ettiği marifetleri, hakikatleri, halleri ve dakayiki inkar etti. Sültik ve tahkik ettikten sorıra yoldan dönmüş oldu. Müşahede ettiği şeyleri Mesnevl ile karşılaşbrdı. Böylece ibaha, ilhad ve zendaka yoluna girdi. Zühd ve takva yolu ona burhan ve delille apaçık göründökten sorıra kendisi yoldan saptığı gibi, büyük-küçük herkesi saptırdı:'26

Görüldüğü üzere 851/1448 Konya'sında yaşanan bütün bu olaylar, o döpemin dini ve sosyal haya­tın yapısı ve bu alanlarda meydana gelen çatışmalar hakkında bilgi vermesinin yanı sıra Sadreddin Konevi Zaviyesi'nin şehrin tasavvufi kültür üzerindeki etkisini göstermesi açısından önemlidir. Tekkeye Konevi'nin

25 Bk. Kudsi, Keifii'l-i'tikôd, s. 339-340; Tek, Abdüllatif Kudsi, s. 64. 26 Kudsi, Keşfii'l-i'tikiid, s. 339 (sayfa kenan). Adı geçen eserini, risalenin sonunda 851/1447<1e Şam'da tamamladığını söyleyen Kudsi bu bilgiyi, daha sonra Konya'da iken belirtilen sayfanın kenarına yazmış olmalıdır.

Page 8: 226920 - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D226920/2014/2014_TEKA.pdf · ile birlikte ziyaretine giderek şeyhe inti.sap etmiş ve bir müddet hizmetinde bulunup icazet aldıktan sonra

XV. YÜZ'YILIN İLK YARISINDASADREDDİN KONEvi TEKKESİNDE BİR ZEYNl ŞEYH Doç. Dr.AbdurrezzakTEK

manevi izni ile yerleşen Abdüllatif Kudsi, üç yıl boyunca sürdürdüğü b~adaki şeyhli~ ardından arzula­dığı irşad ortamını bulamadığı düşüncesiyle Bursa'ya gitmek istemiştir. Karamanoğlu Ihrahim Bey şeybin Konya'dan aynl.masına razı olmayınca, Kudsi şehirden ayrılışırun ilahi izinle olduğunu belirtmiş ve 855/1451 tarihinde aralarında Şeyh Vefa'nın da bulunduğu bir gurup müridiyle Bursa'ya gitmiştir.

Bursa'ya vardığında Cami-i Kebir'in (Ulu Cami) yakınında bir eve yerleşen şeyh, Ramazan ayının sonuna kadar ulema ve sulehadan müteşekkil bir toplulukla halvete girmiştir. 855 Zilhicce ayının başında hastalanan Kudsi, yaklaşık üç ay kadar süren hastalığının ardından 1 Rebiulevvel856 Perşembe günü (22 Mart 1452) gurub vaktinde vefat etmiştir. Kab ri, bağlı bulunduğu tarikatın ismiyle anılan Zeyniler semtinde bir türbe içindedir.

- --

231 .