58
1

Malila · 2020. 7. 23. · 10 Derman bulabilseydim, tutsaydı eğer dizim Bu târumâr meclisten uzağa gidecektim. Bütün şarkılar yarım, bütün besteler yetim, Ne pîr-i mugan

  • Upload
    others

  • View
    8

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

  • 1

  • 2

  • 3

    Malila

    Şiir

    Hicabi Karaçorlu

  • 4

  • 5

    Hicabi Karaçorlu. Şiirleri, Varlık, Hisar, Yeni Fırat Dergilerinde yayınlandı. İlk Şiir Kitabı (Acı Gül) 1967 yılında basıldı. 1973 yılında TBMM Cumhuriyetin

    Ellinci Yılı Şiir Yarışmasında, ikincilik ödülü ve şairlik beratı aldı. Fransızcadan şiir tercümeleri yaptı. Bilgisayar programcılığı üzerine çeviriler yaptı.

    “Edebiyatımız’da Portreler” isimli araştırma inceleme eseri ile “Modası Geçmiş Şiirler” adında bir şiir kitabı yayınlandı.

    Uzun yıllar şiir yazmadı. Modern şiiri, serbest şiiri, imgesel şiiri, şiirin gelenekten kopuşu, “şiirin yozlaşması” olarak gördü. Son yıllarda “Artunç İskender” “Behlül Nuri Demircan” “Laedri” “Bicahi Esgici” “Bahri Akçoral”

    “M. Cahid Hocaoğlu” imzası ile Ahenk Dergisinde şiirleri, araştırma inceleme yazıları, denemeleri ve çevirileri yayınladı. Şiirleri hem tema hem biçim

    olarak geleneksel şiiri devam ettiren hece ve aruzla yazılmış şiirlerdir. Bu kitap; Ahenk Dergisinde Artunç İskender İmzasıyla yayınlanan şiirlerinin

    derlemesidir.

  • 6

  • 7

    İçindekiler

    Malila ............................................................................................................. 9

    Efkâr ............................................................................................................ 11

    Akşam .......................................................................................................... 12

    Gülizar ......................................................................................................... 13

    Nerde........................................................................................................... 14

    Gelecek ........................................................................................................ 15

    Düğün .......................................................................................................... 16

    Bahar ........................................................................................................... 17

    Paydos ......................................................................................................... 18

    Ne Vardı? ..................................................................................................... 19

    Gönlümle Hasbıhal ...................................................................................... 21

    Masal Kuşu .................................................................................................. 22

    Sürgün ......................................................................................................... 23

    Kalmadı ........................................................................................................ 24

    İnkâr ............................................................................................................ 25

    Güney .......................................................................................................... 26

    Kervan ......................................................................................................... 27

    Kasımpatı ..................................................................................................... 28

    Saat .............................................................................................................. 29

    Nafile ........................................................................................................... 30

    Göçen Var .................................................................................................... 31

    çocuklar ....................................................................................................... 32

    Yalnız Ağaç ................................................................................................... 33

    Bahçe ........................................................................................................... 34

    Gülşen ......................................................................................................... 35

  • 8

    Ağıt .............................................................................................................. 36

    Kardelen ...................................................................................................... 37

    Bakış ............................................................................................................ 38

    Soğuk Sone .................................................................................................. 39

    Kar ............................................................................................................... 40

    Medet .......................................................................................................... 41

    Vuslat Denizi ................................................................................................ 42

    Yokoluş ........................................................................................................ 43

    Taneler ........................................................................................................ 44

    Bırakmadın .................................................................................................. 45

    Bir Demet Kır Çiçeği ..................................................................................... 46

    Sürgün Bahçe ............................................................................................... 47

    Hikâye .......................................................................................................... 48

    Zamane ........................................................................................................ 49

    Dilimiz .......................................................................................................... 50

    Hayal Kahramanları ..................................................................................... 52

    Boynu Bükük Gül ......................................................................................... 53

    Perde ........................................................................................................... 54

    Müebbed Sevda .......................................................................................... 55

    Bahane ........................................................................................................ 56

    Bir Sokak Bir Ev ............................................................................................ 57

    Görünmez Mazeretler ................................................................................. 58

  • 9

    Malila

    Hatıralar un-ufak, hatıralar heyula… Bunların zincirleri nerede ki Malila? Neden bırakmıyorlar böyle peşimi hâlâ? Sana hayır diyemem; peki, peki, Malila … Yasemen dudaklara peçe olmadı yıllar. Ne tellerde bir ahenk ne mızrabda mecâl var. Yarım yüzyıl nedir ki, uzasa tarih kadar Ne sultan olabildik ne haseki, Malila. Turunç guruba hayran mı hâlâ o mirador? Ne zaman kapanacak geçmişe bu koridor? Portakal sandığından yaptığım agrandisor Büyütmedi resmini ne çâre ki Malila… Pergolanın içinde bir havuz mu uyurdu? Senin adını bana ilkönce kim duyurdu? Ne renkteydi bakışın, peşimden koştu durdu? Hayat mı? Ona boşver; ya öteki? Malila …

  • 10

    Derman bulabilseydim, tutsaydı eğer dizim Bu târumâr meclisten uzağa gidecektim. Bütün şarkılar yarım, bütün besteler yetim, Ne pîr-i mugan kalmış, ne de sâki, Malila. Okul sıralarına oyulmuş bir armaydın; At kuyruğu her saçta sen hemen oradaydın. Sonsuzluk kadar uzak, şu nefes kadar yakın, Ne aslâ, ne daima, ne de belki Malila. Siyah-beyaz mı giyer karanlıkta her kâkül? Yenice paketinin kapağında majüskül Her çiçek kül renginde; ille gül, ille de gül. Zamanın karşısında aşk da ne ki Malila? Biliyorum Malila, senden kurtulmak yalan; Anlamsız ve cevapsız sorular, işte kalan. Sana hayır diyemem, peki, peki Malila; Hayat mı? ona boşver; ya öteki? Malila … Zamanın karşısında aşk da ne ki Malila?

  • 11

    Efkâr

    Kafdağı kadar efkâr basmışsa sanki kurşun Duman ovaya iner tepeler şöyle dursun Perilerin sarayı cadılara kalmışsa Ne hedef daha yakın ne yollar daha kısa Zindanı kaplamışsa küfle karışık yosun Bırakın da bu mahkûm artık biraz uyusun Nilüfer nasıl kokar, nasıl akar durgun su Defter yapraklarından bir tutam gülkurusu Alıp geri getirse çekip giden yılları Küreyecek kim var ki yığılı duran karı Bir çift gürbüz tosun mu sabanımı çekecek Neye yarar ki artık açılsa bin bir çiçek Günışığı çekildi artık gecenin vakti Hani birisi gelip bir ışık yakacaktı Mademki bir mihman yok gelip seyran edecek Mademki çöreklenmiş her yere börtü böcek Kalkıp şöyle bakacak ne heves ne mecal var Ümit bile yok artık burda yalnız melal var Karlar boşa eridi nehir beyhude aktı Isıtacaktı sevmek böyle yakmayacaktı

  • 12

    Akşam

    Son güneş rengini içince deniz Kendini unuttu ateşe yandı Acıya bilinmez nasıl dayandı Dilim dilim oldu ipince deniz Ardından bulut da kana boyandı Kıskanmış gibiydi ateşi sudan Ezelden ebede tüten buhurdan Alevlendi birden sanki uyandı Dünya da yorgundu koşuşturmaktan Gecenin asude koynuna girdi Tükenmiş gibiydi tasası derdi Elinden gelseydi belki dönerdi Kanmış da hayatın bu boyutuna Uzanıp bir başka faslına erdi

  • 13

    Gülizar

    Ne zaman estiyse başımda bir deli rüzgâr Okşadın saçlarımı sen taradın Gülizar Avucun alnımdaydı ne zaman yansa başım Bütün güzellikleri sen boyadın Gülizar Senin gibi gül yoktu eşin benzerin yoktu Gülmekten sevinmekten sanki haberin yoktu Ne gülzar ne lâlezar bahçeler aramadın Benim gibi kaçak yol aramadın Gülizar Senin için gittim de dönemedim geriye Seni ağlatan hayat güldürmedi beni de Hoş görüşün sonsuzdu asla sormadın niye Yalnızca hep ağladın hep ağladın Gülizar Kıskaçlar ve açmazlar çevremi çevirince Senden imdat bekledim sende aradım çâre Ayağımla düştüğüm kuyulara da gene Saçından bir merdiven sen dayadın Gülizar Tenhalara saklandın gizledin gözyaşını Heves edip almadın dünyanın tek taşını Hep vermekti hayatın vermek ve çok ağlamak O inci gözyaşların en kıymetli yadigâr Benim de gözyaşlarım senin adın Gülizar

  • 14

    Nerde

    Ne deniz eski deniz ne gurup eski gurup Rengi camlara vuran eski bulutlar nerde Giden dönecek diye susan umutlar nerde Elini dizlerine başını taşa vurup Bülbül-i şeydâ ölmüş tir-i müjgân firarda Herkes mi ağyar oldu dost nerde ahbap nerde Vefayı sadakati çok yazan kitap nerde Sabâ gezinmez olmuş kemend-i zülf-i yârda Nerde hırçın rüzgârı yelkenleri dolduran Nerde berrak suları o âsude denizin Mavi yeşil ve duru sonsuzluk gibi derin Bütün güzellikleri yuttu mu yoksa zaman Derde derman yazanın gezdiği pazar nerde Nerde dönmeyenleri bir ömür bekleyenler Nerde bilinmez nerden nereye doğru eser Bilinmez iklimlere götüren rüzgâr nerde

  • 15

    Gelecek

    Hangi mahmur karanlık perdesi oldu nurun Hangi çıkmaz sokaklar elemlere hapsetti Soğuk damlalarını çiseleyen yağmurun Oysa kuru toprağın beklediği rahmetti Geçmişten kalan ne var anılmaya değecek Kimse bilmez gelecek ne çıkarır karşına Planlamak boşuna hayal kurmak boşuna Yazılı olan neyse odur başa gelecek Oysa kuşlara bir bak bıkmadan usanmadan Yeni doğan her günü karşılar şarkılarla Her seher tekrar doğar gibiler karanlıktan Dirilen tohum gibi topraktan her baharla

  • 16

    Düğün

    Yağız atlar koşmuştu bir yerinde bir düş'ün Sanki de bir fırtına sanki deli bir rüzgâr Kıvılcımlar saçtı da taşa vurunca nallar Bir toz bulutu kaldı bir de buruk bir hüzün Bu soğuk da geçecek buzlar da eriyecek Sızılar azalacak dizlerinden döktüğün Sabredebilirsen eğer gelecek o büyük gün O kurumuş dallara can suyu yürüyecek Gecikse de gam yeme ne sevin ne de öğün Seninle gelmeyecek ne sevinç ne de keder Kalan zamanı bari etme de gene heder Yaslı görmek istemez seni bekleyen düğün

  • 17

    Bahar

    Pencereden içeri niye doldu ki bahar Unutulmuş bir hançer çıkıyor gibi kından Bergamut kokuları niye gelir yakından Uzanıp toplayacak çok seven biri mi var Dokunsan dökülecek kelebek kanadından Hangi çocuk sevinip peşi sıra koşacak Hangi mahmur direniş gözlerini açacak Geç kalmış vuslatların yorgun hatırasından Taneyle sap ayrıldı kalmadı gitti başak Başka baharları da sürüklese ardından Tutunamaz kaçarlar hepsi de bu yangından Artık o güzellikler geçmişte yaşayacak

  • 18

    Paydos

    Venedik modeli ince bir gondol Tek kürekle siya siya açılsa Bulamaz ki açık denize bir yol Güzergâhı belli menzili kısa Yorgunluk sarhoşu olunca kalem Defterlere sığmaz artık bu sitem Nasılsa anlamsız nasıl söylesem Demir de dayanmaz bu kadar pasa Tezene kırıksa ne söylesin saz Perdesi karışık akort da tutmaz Gündüzler yakıcı geceler ayaz Ne doldursan boş çatlamış tasa Ne gelen giden var ne de beklenen Gene de göz yolda acaba neden Kapılar üstüne kilitlenmeden Kendini koyverme boşuna yasa Özlenen o iklim şaşırmış yolu Zaten bütün yollar eşkıya dolu Bitirmek de çok zor artık okulu Artık çok az zaman kaldı paydosa

  • 19

    Ne Vardı?

    Maziden bir yaprak gelince yâd'a Bugünü hasretin hüznü mü sardı Sanki soruyordu o derin sadâ Orada özlenen bir yer mi vardı Çimen mi bahçe mi bostan mı gördük Koşma mı türkü mü destan mı gördük İnciten gülleri dosttan mı gördük Sormaya değecek günler mi vardı Gömülüp kaldıysak bir mezbeleye Mahkûm mu elimiz hepten geleye Sarsar da uyarır bir zelzeleye Derinden bir davet eder mi vardı Miras mı yedik de şöyle tavlandık Ava mı gittik ki böyle avlandık Boşa çabaladık boşa dolandık Sanki elimizde fener mi vardı

  • 20

    Sonsuz bir düşüştü sanki heyelan Ne duracağı var ne elde kalan Nerdeydi o gürbüz yağız küheylan Sırtında bir gümüş eğer mi vardı Bazan soruyorlar haniya mal mülk Haniya kaftanın yakasında kürk Boğaz tokluğuydu gailemiz ilk Elde bir muteber hüner mi vardı Tükenmiş gülleri kimse dermiyor O kadar uzak ki hayal ermiyor Dağ da vermiyor ah bir ses vermiyor Çözülüş dağılış heder mi vardı

  • 21

    Gönlümle Hasbıhal

    Şu kasvetten biraz çıksak diyorsun Çıkmak istemekle çıkılmıyor ki Etrafı seyretsek baksak diyorsun Bir tad almadıkça bakılmıyor ki Havalar ısınır gibi oldu az Badem çiçek açtı vurmazsa ayaz Çok kalmaz bu kışı kovalar o yaz İç buzlanma geri çekilmiyor ki Ne olur başbaşa kalsak diyorsun Felekten bir gece çalsak diyorsun Dünyadan biz de kâm alsak diyorsun Feleğin bileği bükülmüyor ki Beni hırpaladın yoruldum deme Çok kaynadım ama duruldum deme Bir köşe mi verdin kuruldum deme Çatal kazık yere çakılmıyor ki Sen benim dumanım sen benim kor'um Ne olur kurtulsam senden diyorum Bir ömür birikmiş katranlı kurum Sözde tövbelerle dökülmüyor ki

  • 22

    Masal Kuşu

    Bir masal kuşu gibi ufkumda kanat çırpma! Ne konma niyetin var, ne inme ihtimalin. Gitsin, silinsin artık perdelerden hayalin, Karşıma geçip böyle karanlıkta göz kırpma! Ne anlamı kaldı ki özlemenin, melâlin; Fırtınalar esmekten, sel taşmaktan usandı; Gönül kırılmaların her türlüsüne kandı, Bir soran da çıkmadı "ihtiyar, nedir halin?" Ne oldu, ne de pişti; kül, kömür oldu, yandı Ne közünü gören var ve ne de dumanını; İçini de bilen yok, ne renklere boyandı Elinle doldurduğun kadehin kalanını Sana bırakıyorum ister iç ister içme Ama böyle durmadan ufkumdan gelip geçme!

  • 23

    Sürgün

    Gözlerde doyulmamış uykuların kepengi Bakışlarda karanlık gecelerin rengi var Seslerde uğultulu mazinin ahengi var Acılar oğul vermiş arıların hevengi Bir yerden kovulmuşsan geri dönmek mümkün mü? O özlenen hayatın hatırası bulanık Kurulsun şu mahkeme çağrılsın savcı tanık Yoksa verilen hüküm sonsuza dek sürgün mü? Çok karanlık olmasın arkası o kapının Hiç değilse bir yerde minik bir kandil olsun Şu uykusuz gözler de orda uykuya doysun Hem yatak hem de yorgan topraktan olsun varsın

  • 24

    Kalmadı

    Tanır beni şiirin pazar yeri Bir kez bile gözyaşımı silmedi Derman olamadı çare bilmedi Dertlerime o elem çiçekleri Ne Ferhadın külüngüydü emelim Ne Mecnunun iksirini diledim Kerem gibi yanıp tütsem demedim Fuzuli'den bir yudum su gelmedi Kendisi tek sureti çok bir büyü Bendetmiş herkesi varsa bir gönlü Diri bilir kendini burda ölü Kimse gelip namazını kılmadı Vakit olsa belki başlardım baştan Mecal olsa kan çıkarırdım taştan Bir intikam alırdım ki yavaştan Kalmadı ah vakit mecal kalmadı

  • 25

    İnkâr

    Nice bir ahu gözler günü geldi yumuldu Kimse bilmez acaba bunlar ne canlar yaktı Ne bir duman görüldü ne de bir iz bıraktı Bilinen de yerinde öylece unutuldu Kimi çelik pazuydu kimi tunçdan bilekti Şimdi kaşığa bile hükmedecek takat yok Kimisine rahat yok kimine meşakkat yok Kimse bilmez tenhada adem ne çile çekti Acıda da hazda da aranan hakikat yok Madem bunların hepsi ama hepsi geçici Mademki her bir nefis o şerbeti içici Sonsuzun karşısında yok'un hükmü nedir ki Ah vah etmeye değmez madem burda rahat yok Gerçek hayattan başka gerçekten bir hayat yok

  • 26

    Güney

    Bilemezsin ne kadar çok koştum ve yoruldum Bir nefes çalmak için yazından baharından Çöl aştım dağ dolandım tipilerle yoğruldum Çıkıp sana geleyim kuraklık diyarından Bir yanda karla kaplı dağ dağa karışır ya Öte yanda köpükten tepeler yarışır ya Görünce ilham alıp küskünler barışır ya Dalgalarla öpüşen kumsal dudaklarından İç bayıltan ıtırın portakal çiçeklerin Baş döndüren kekiğin yayla suların serin Hasret gidersin artık bir ilham alıp derin Seher şebnemlerinin mahmur duvaklarından Şimdi kucağındayım gene de sana hasret Ne vuslatını gördüm ne de senden bir davet Bari bir koku gönder şu yağan kar'a nispet Mersin yapraklarından defneyapraklarından

  • 27

    Kervan

    Yokuş tırmanıyordu bir araba dizisi Hepsi en öndekine ayak uyduruyordu Yükü çok mu ağırdı sanki isteksiz gibi Arabanın birinde bir kadın ağlıyordu Kenardaki yolcular meraksız ve kayıtsız Kanıksanmış buradan bu kervanın geçişi Her kes kendi yolunda sadece bir ikisi Tanıdık var mı diye gözlüyor geçenleri Kimisi uzun olur hemen gelmez arkası Kimindeki araçlar geçer yana parlaya Kimisi de çok kısa hatta yalnız öndeki Üç beş kişi oturmuş arkadaki sıraya Bazan da bir otobüs belediye hizmeti Yokuşla arası yok acı acı inilder Sanki kendi diliyle yetmez mi bu çile der Gene de zor yoluna aheste devam eder Yokuş tırmanıyordu arabadan bir dizin Aynı hızla telaşsız terkeder gibi yurdu Bir kervan ki her zaman geçişi böyle hazin Arabanın birinde bir kadın ağlıyordu

  • 28

    Kasımpatı

    Affet beni kasımpatı ne de güzelmişsin sen Neden farketmemişim ki şimdiye kadar bunu Aslında biliyordum ya her çiçek güzel zaten Kimse söylemedi böyle çarpıcı olduğunu Yoksa bu ortam mı seni böyle öne çıkardı Yahut mekânın şu ağır kasvetli havası mı? Etrafın görüntüsü ne olursa olsun ama Gene de özellik sende sensin tek göz alıcı Narin duruşun eseri hangi narin parmağın Kim koydu seni bu kuru çalılar arasına Kimdir burda yatan mutlu altında bu toprağın Kim böyle saygı gösteren onun hatırasına

  • 29

    Saat

    Dalmışken hayalimde dalgaların seyrine Bir çift kanat çırpınır birden bulut yerine Gölge oyunları mı akşam karanlığında Yoksa efkâr mı esti uzaklardan derine Teselli ne arasın şu donduran rüzgârda Birileri bilmeden sanki bir şey arar da Ümitsizlik getirir zaman ufuklarıyla Aşinasız kalmak zor bu nihai diyarda Biçer ümitlerimi sonbahar her varıyla Ölgün kanatlarıyla hazan yapraklarıyla Hain saat kemirir geceyi ve gündüzü Aşınmaz dişlerinin sonsuz tik-taklarıyla

  • 30

    Nafile

    Dallarını kol gibi uzatır ağaç çiçek Yapraklar birer eldir avuç semaya dönük Tek verenden yalnızca isterler gerekeni Zikreder ve yalvarır yakarır hal dilleri Ve rahmet başlayınca üstlerine yağmaya Yaprak nasıl eğilir ve yol verir damlaya O damla döner gelir tüm gövdeye olur can Ve çiçekler açılır bir telaş bir heyecan İnsanoğlu bilemez gerçek ihtiyacını Hastalığı görmez ki arasın ilacını Faydasız emellerle ömür harcanır gider Vakit bittikten sonra boşa dövülür dizler Nafiledir varolan üst değerler kendinde Nasihatler nafile akıl fikir nafile Ot gelir saman gider bilmeden öğrenmeden Ve bir soru dilinde: "nerde hata yaptım ben?"

  • 31

    Göçen Var

    Mahallede göçen var kurulmuş beyaz çadır Ve beyaz sandalyeler dizilmiş sokak boyu "Hoş adamdı, iyiydi, pek mülayimdi huyu; Kimseyi incitmezdi, tanırdı gönül hatır" Evlatları koşuşmuş uzak uzak yerlerden Gözler kızarmış yaştan, kara gözlük takılmış Ne feryat var ne figan ne de ağıt yakılmış Sade mevlüt sadası duyuluyor her yerden Ev halkını sabaha kim uyaracak artık Camlardan taşmayacak artık aşır sesleri İmama müezzine vekâlet de yok artık Boş kalacak bu evde ev reisinin yeri Ne bodrumdan ustalık sesi gelecek artık Ne çekiç ne testere ne de kendi sesi var Ne kimse kendisine ne kendi kimseye yar Ne tövbe ne de dua edebilecek artık Oysa hayat ne güzel bu yaslı hava neden Kim getirdi buraya acaba bu tabutu Gülüşler yükseliyor şimdiden komşu evden Söyleyen olmadı mı "bu da geçecek yahu"

  • 32

    çocuklar

    çılgınca koşuşurdu sokaklarda çocuklar eksik olmazdı çizik dizlerden avuçlardan kumru nağmeleriydi saçakları dolaşan ve çocukça neşeli bağırışlar çığlıklar yeşil çayırlar vardı şehir çocuğu bilmez kendini salıvermek aşağıya bayırdan dere boyları vardı harman dövülen alan uzaktan gelen derdi burda yaşayan ölmez her şeyi nasıl hızla değiştiriyor zaman bu nasıl bir işkence bu ne türlü bir tuzak bari olmasaydı ya böylesi hatırlamak apansız geldi bu kış yaman bastırdı yaman şimdi bütün çocuklar okullarında tutsak televizyon seyreder sıkıntısı eksilmez hali büyükçe mahzun yüzü çocukça gülmez anne baba dizinden ve ilgisinden uzak

  • 33

    Yalnız Ağaç

    Dörtyüz küsur yaşında bir külliye devasa Kervansaray imaret arasta cami hamam Mektebi medresesi her şeyiyle tastamam Meydan okuyor sanki zamana yüzyıllara Caminin avlusunda bir ağaç yapayalnız Abdest alacak gibi şadırvana eğilmiş Gövdesi oylum oylum damar damar dağılmış Kökleri kendisini taşımaktan da aciz Bu nasıl bir dirençtir bu nasıl bir yalnızlık Tek başına dayanmak zamanın törpüsüne Yolun düşmeyecek mi yokoluş köprüsüne Bak gölgende dinlenen kervanlar da yok artık Hani sulu çarşıda bir garibimiz vardı Ev bark onu terketmiş çocuklarsa yasında İtibarsız bir hanın izbe bir odasında Sanatıyla başbaşa kıvrılır barınırdı Bu hayat size göre değil ki ey yalnızlar Ağaca bile bakın yakışmıyor yalnızlık Hüzün veren bu hali terk ediverin artık Her gönül acı çeker sevebildiği kadar

  • 34

    Bahçe

    Kuru taş duvarları komşulara bitişik Avludan bile küçük kup kuru bir bahçe Sundurma yok gök açık kapı yok sade eşik Ne pir-i muganı var ne saki ne muğbeçe Burda iki mevsim var ya çok soğuk ya sıcak Ne yastık ne yorgan var ne yumuşak bir kucak Ne bulut geçer burdan yağmurlar yağdıracak Ne de güneş doğar ki bitsin karanlık gece Geleni gideni yok ne misafir ne yolcu Sade duvar dibinde karanlık bir kör kuyu Bekleme artık yeter rahatlatan uykuyu Bekle şu kara talih atsın yüzünden peçe

  • 35

    Gülşen

    Gülşen diye bir şey duydu da gönül Kendine bir gülşen kurmaya durdu Haddini bilmedi budala gönül Hedefe yay’ını germeye durdu Diktiği tek fidan çiçek tutmadı Kuru dala bülbül konup ötmedi Gene de kıymadı söküp atmadı Elini dizine vurmaya durdu Dediler eşip de dikmekle bitmez Bakımsız toprağa ne eksen tutmaz En has fidan olsa bile hayretmez Yabani otları dermeye durdu Kazdı çapaladı söktü dikeni Engelleyemedi kendi biteni Dediler boşuna yorma sen seni Kendine sorular sormaya durdu Hayatın evveli sonu toprakmış Haddini bilmezin hakkı dayakmış Çorakmış demek ki zemin çorakmış Nedamet bağına girmeye durdu

  • 36

    Ağıt

    Küçük bir çocuktun bir akşam vakti Bir kuşun sırtına bindin de gittin O sihirli serap seni de çekti Sislerin içinde kaybolup yittin Dağlara tepeden baktın da öyle Denize benzettin bulutu bile Orda neler buldun ne olur söyle Hangi önemli işe yetiştin yettin Yolunu bekleyen biri mi vardı Kedersizliğin sırrı mı vardı Bırakıp gitmenin yeri mi vardı Geri kalanları acıya attın Orda rahat mısın gelmiyor sesin Bir gelen de yok ki bir haber versin Eminim burayı gören yerdesin Şerbeti bizlerden önce sen tattın Seneler yüzünü gizledi sildi Bize bir tek adın yadigâr kaldı Buraya gönderen geriye aldı Sen sadece emre itaat ettin Hatıran burada canlı yaşıyor Yerinde durmuyor sabır taşıyor Kavuşacağımız gün yaklaşıyor Umarım bana da bir yer ayırttın

  • 37

    Kardelen

    Bakma böyle soğuk duruşlarıma Hele şu buzullar çözülsün de gör Dar alanda volta vuruşlarıma Fakir bir gün yola düzülsün de gör Gözden ve gönülden uzak yabancı Kimseye hayrı yok hartlap ağacı Deme “hem sözleri hem yüzü acı” Şekerden şerbetler süzülsün de gör Saçacak madde yok ondan gelen yok Beğenip ünümü size salan yok Hayır yok demek ki kıymet bilen yok Hele bir kıymetim sezilsin de gör Etrafım boş diye zannetme viran Deme “olmasın da yanında duran Ne bir arayan var ne seni soran” Dur hele mezarım kazılsın da gör Zannetme toprağa her düşen ölür Kurumuş dallara bak ki can yürür Hercai menekşe kardelen olur Defterine güneş yazılsın da gör

  • 38

    Bakış

    Dirlik ve düzenin alt yapısında Disiplin itaat hiza görünür Her görev muntazam bitmiş olsa da Bazen ödül bazen ceza görünür Doğru görmek için bakıştır esas Hayat bazen sevinç kimi zaman yas Tezatlar içinden ahenktir halâs Yoksa kavga çıkar niza görünür Uyuşum kurulmaz denge olmadan Her çiçek güzeldir ama solmadan Vakit çıkagelip vade dolmadan Hayat yaşamaya seza görünür Bir çağıran olur bazen uzaktan Yağmur damlıyorsa bir de ufaktan Çıkmak kolay olmaz sıcak yataktan Eda ertelenir kaza görünür Biten gün yarını verir de haber Ayrılık sevinçle gelir beraber Belli ki olacak neyse mukadder Gene de beklemek eza görünür

  • 39

    Soğuk Sone

    Haziran temmuz geçti ağustos eylül geçti Şimdi hüküm sırası zemheridedir artık Denizlerde fırtına bütün gemiler batık Gazel tuttu bahçeyi gül geçti bülbül geçti Zaten taştandı ya üstelik soğuk yastık Her şey soğuk aslında hem döşek hem de yorgan Battaniye bükülür olur aynen bir urgan Acep bunun için mi göğün kaşları çatık Ne var ki arada bir aç yüzünü buluttan Bir sıcak gülümseme kalmadı mı derinde Hiç değilse bir ışık gelecekten umuttan Çok geçmeden olacak her şey yerli yerinde Acaba o günlere yetişir mi bu fakir Başka hiç bir şey değil aslında gönül geçti

  • 40

    Kar

    Bir gün sabah uyandık Hava ayaz mı ayaz Perdeleri kaldırdık Her yer olmuş bembeyaz Anne anne koş gel bak İnanmıyacak duyan Her yeri sanki örtmüş Kalın beyaz bir yorgan Bir yandan gökten yere Pamukçuklar iniyor Düşüyor da yerlere Üst üste birikiyor Annem bana anlattı Böyle kar tanelermiş Yağmurun damlaları Bazen beyaz giyermiş Tıpkı yağmura benzer Eriyince su olur Onu da toprak içer Tabiat hayat bulur

  • 41

    Medet

    - mübtelâ-yı gam'a sor ki geceler kaç saat- intikam mı alıyor şimdi acaba böyle gaflette kalmış seher ya da şahitli fecir ? tercih edilen uyku bedeni terkederse ne şu köhnemiş beden ne duygular dinlenir yeraltı mahlûkatı çıkmış dehlizlerinden testere dişleriyle damarları parçalar akar birikmiş kanlar yollar boyu derinden ve acı en tepede kendisine yer arar cezanın vakti mi bu böyle zor mu olacak ? ve bunun sonu yok mu daha çok mu sürecek ? şikâyet değilse de yardım istemek suç mu ? aman dilemek suç mu şifa beklemek suç mu ? yoksa vakti geçti mi son pişmanlık mı bu ? her durum ve her halde el aman medet ya Hu !

  • 42

    Vuslat Denizi

    Bir gün sonu gelecek bu bitmez arayışın Yolunu bulacağım içimdeki denizin Okyanus kadar büyük dağ gölü gibi sakin Ne yazın fazla sıcak ne de buz gibi kışın Kavgasız kargaşasız asude tatlı serin Dalga zirvelerinden her şey uçarak akar Hep hedef yönündedir yelken dolduran rüzgâr Ve suları her zaman berrak her zaman derin Bulutlar ağaçları okşar da teker teker Yamaçlardan dökülen yeşil orman denizi Sahile ulaşınca suyu alnından öper Orda ne beklemenin ne hasretin yok izi Her yeri kavuşmadır her yeri ayrı vuslat Ümit ve sabır lâzım sonra da biraz takat

  • 43

    Yokoluş

    Bir zirveydi aşıldı inişe döndü yokuş Bundan sonra hiçbir şey geriye dönmeyecek Vurulmuş bir kuş gibi artık her şey inecek Bir tek merhale kaldı düşman için yokoluş Sevinçler baki kalsın elemin her türlüsü Eylem ve hafızadan ebedi silinecek O büyük gün nasılsa elbet bir gün gelecek Elbette çözülecek bu akıl ermez büyü Nasıl geri dönmezse namludan çıkan kurşun Nasıl geri almazsa meme verdiği sütü Karanlık tellalları kargalar artık susun Susun ki bu fakire biraz da sükûn lazım Hazırlanmak adına artık biraz uyusun Herşeyi kudretinde tutanadır niyazım

  • 44

    Taneler

    “Karşıya kar taneler oturmuş nar taneler Ölürse çoklar ölsün ölmesin bir taneler” Ninem beni severken bu türküyü söylermiş Meğer o eski günler ne de güzel günlermiş Ekmek pişer tandırda süt verenler ahırda Ev ürünü yumurta tereyağda pişermiş Yemeğini aile asmanın gölgesinde Kışın soğuk günlerde kürsü başında yermiş Kışlık meyve zahire yazdan konur kilere Kara kavurma bir de küplere yerleşirmiş Ne elektrik ne pil ama hayat zor değil Sokak çeşmesi sebil ihtiyaca yetermiş Herkes tutar sırrını merak etmez derini İnsanlar birbirini hakikaten dinlermiş O günler gitti gelmez kadrini kimse bilmez İnsanlar fazla gülmez çok gözyaşı dökermiş

  • 45

    Bırakmadın

    Diyardan diyara sürgün ettin de Peşinden gelecek yol bırakmadın Vurdun kapıları çıkıp gittin de Arkandan sallanan kol bırakmadın Kasırga gibiydin estin savurdun Kaldırıp kaldırıp yerlere vurdun Ne nefes aldırdın ne bir an durdun Sökmedik kırmadık dal bırakmadın Sen susan olmasan ben de hep yanan Belki de kalmazdım böyle perişan Ne bir iz bırakdın ne de bir nişan Havaya savurdun kül bırakmadın Ne mekânın belli ne yerin yurdun Ne bildin halimi ne de bir sordun Çöl rüzgârı oldun yaktın kavurdun Dikene çevirdin gül bırakmadın Ne seni anladım ne de uyandım Kurduğum hayale kendim de kandım Söylesem halimi anlarsın sandım Önünde dökecek dil bırakmadın Hayalin peşinde çürüdü ömrüm Kurtuluş olur mu acaba ölüm Elimi kolumu ettin kötürüm Ayakta duracak hâl bırakmadın

  • 46

    Bir Demet Kır Çiçeği

    Eksilmez bu dünyanın ne dervişi ne beği Hepsi de gizli tutar içindeki dileği Bir de açığa vurmaz derinlerde beslenen İçerde saklı duran şeytan ile meleği Gurebanın ümidi yokluğuna denk gelir Yüzüne hüzünlerden kederlerden renk gelir Tek gidecek buradan çünkü bura tek gelir Unutmaz bekler durur o mukadder gerçeği Takatin varsa yürü bir gün bulunmaz olur Avuçlarında kalan belki bir niyaz olur Varlığına güvenme elbet o da az olur Yalnızca yazan bilir o meçhul geleceği Gene de ye'se düşme yan ey gönül yan diye Yalnız musibet inmez gökten yere hediye Harap hanen dönüşür bir yüce kâşâneye Bak ki kapına gelmiş bir demet kır çiçeği

  • 47

    Sürgün Bahçe

    Beyazlanma başlarsa soğumuş tepelerde Kapılara dayanır nerdeyse o zalim kar Mevsim kışa dönünce elden gelecek ne var Elbet çıkagelecek görünecek her yerde İçerden geliyorsa bu habis soğukluklar Ne kadar işe yarar kışlıkları çıkarmak Buna ne mangal işler ve kibrit ne de çakmak Bekle ki gelsin artık o inanılmaz bahar Sabahın güzelliği renk vermiyorsa güne Sıra çoktan gelmiştir uzaklara sürgüne Belki de sürgün burda hadi bırakın bitsin Hani akan su durmaz gezerdi diyar diyar Tıkamasın arkları artık kuru yapraklar Bozulmasın bu bahçe ya gürlesin ya gitsin

  • 48

    Hikâye

    Bir acele ile çıktın yürüdün Yetiştin mi bari bekleyenine Sorduğuma bakma sanki bana ne Sanki ortadaki bir toy bir düğün Seni sordu durdu şu çalmaz saat Başka da bir işe yaramaz zaten Ancak soru sorar dünden bugünden Sevgi doğurmuyor saygı itaat Yelkensiz gemiye safra bahane Her türlü harita olsa ne çare Günü gelince gör toyu düğünü Elbet dibe vurur kalmaz yekpare Mesele ne koşmak ne de acele Farklı hedef mi var herkes ecele Bir mesele varsa farkında olmak Bir varmış bir yokmuş biter hikâye

  • 49

    Zamane

    "Beğen"e indirgenmiş saygı takdir teşekkür Kısa cümleciklerle sohbet o da hep hırgür Söylenenler anlamsız babil kulesi gibi Laf kalabalıkları kartopu gibi büyür Dost arayan kalmamış varsa yoksa takipçi Görünüş şatafatlı balon gibi boş içi Haddini bilmek gitmiş kof övünmeler kalmış Yalan dolan numara çelebi olmuş keçi Hikâyeciler öldü yenisi gelmez yarın Taşı da yok ne yazık bu kaybolmuş mezarın Hayran kitlelerinin mizah mezesi olmuş Acı hikâyeleri vuslatsız sevdaların

  • 50

    Dilimiz

    İmar ederken dâim yurdumuz ilimizi Ecdadım nakış nakış işlemiş dilimizi Kimseler karışmazmış dilimiz töremize Zorlanmaz gidermişiz obamız evimize Sonradan birileri peydah olmuş aniden Demişler “durun biraz bir şey var yanlış giden!” Meğer ne cahilmişiz bilmezmişiz bunları Ne çare kaptırmışız fark etmeden yuları! “Bilmezsiniz siz kendi dilinizi nedense Sizi tembeller sizi yatarsınız elense Elin adamı gelmiş doldurmuş dilinizi Kendi kelâmlarıyla ve bükmüş belinizi” “Durun” dedilerse de kendileri durmamış Mecburî bir devirim beklemeden başlamış Birileri durmadan “sözcük” ler saçmış halka “Eskileri tutmayın kullanmayın sakın ha!” Sanki kara bir delik eskileri yutuyor İnsanlar gökten yağan “sözcük” leri tutuyor Nasıl tutmasınlar ki bu emir büyük yerden Ardında da sopa var hangi boyda istersen

  • 51

    Yanlış aşı yapılmış meyve ağacı gibi Dil kurumuş yozlaşmış görünmez olmuş dibi Nesiller birbirini anlayamaz olunca Edebiyat ve fikir yatmış boylu boyunca Geçmişle bağlar kopmuş unutulmuş eserler Bileni fark edeni almış derin kederler Ne çare derman olmaz keder derin acıya Meğerki mazlum halka devlet baba acıya Nasıl acıyacak ki zulmü eden kendisi Suçun farkında olsa böyle açık işler mi? Uzun sözün kısası bu yıkım böyle gider Durdurmaya ne bizim ne onun gücü yeter Umurunda da değil sözde ahenk kalmamış Şarkılarda terennüm türküde renk kalmamış Ne şiir ne de şair var artık ortalıkta Koskoca edebiyat koyu bir karanlıkta Yollarda kala kala birkaç sevdalı kalır Onların da dilinde hep şikâyet hep kahır Sesleri figanları gelse rüzgârla gelir Varak-ı mihr ü vefa kimse bilmez ki nedir

  • 52

    Hayal Kahramanları

    Masallardan çıktınız romanlara geçtiniz Sonra da filimleri dizileri seçtiniz Biz sizi seçemedik ama vaz geçemedik Üstümüze sadece siz yıldızlar saçtınız Yolumuz hedefimiz sizden ödünç alındı Değer yargılarımız sizinkine yakındı Sizden ilham alındı sizinle biçimlendi Hayat elbisemizi bizlere siz biçtiniz Gerçekleşmese bile sizden aldıklarımız Onlar için yaşadık onlara doğru koştuk Hayallerle gerçeğin arasındaki boşluk Yıldıramadı bizi destek veren güçtünüz Sapsanız da gitgide eskiyen değerlerden Zamandı farklı olan yalnız siz değildiniz Biz size gücenmedik sizden yüz çevirmedik Hayal dünyalarını bizlere siz açtınız

  • 53

    Boynu Bükük Gül

    Hangi hoyrat el seni dalından çekti aldı Her halde senin kalbin geldiğin yerde kaldı Ayrılığın acısı sarmış da endamını Bu halini görenin gönlü melâle daldı Bir gölün sahilinden alınır da bir kamış Bir ustanın elinde ondan bir ney çıkarmış O da geldiği yeri daima özler durur O hasretle her zaman feryad eder ağlarmış Biz de belâ dedik de geldik bezm-i elestten Mâsivaya dalmışız cüda kalmışız dosttan Bu sebepten bizim de büküktür hep boynumuz Figandan gayrı sadâ çıkmaz sâz-ı şikestten

  • 54

    Perde

    Aniden bir fırtına gelir dolar odaya Pencereleri çarpar ve kapıları vurur Beraber getirdiği çisil çisil bir yağmur Döner çok beklemeden şarıl şarıl sağnağa Toprağın sesi çıkmaz ne de itiraz eder Zaten karşı çıkamaz verilen hiçbir şeye Bizi de yutar bir gün daha yok mudur diye Minik seller giderek büyür ve akar gider Bazan mutfaktan gelir iştah açan kokular Bazan aşina bir ses müphem kelimelerle Sanki tekrarlar durur daha inmedi perde Aldığın her nefesin durma tadını çıkar Dile gelir gizlenmiş perde nakışlarında Ne tadı var ki heyhat alınan nefeslerin Belki hakkını vermek ama sığ ama derin Nasılsa o imkân da tükenecek yakında

  • 55

    Müebbed Sevda

    Mutlu olurdum belki dünyama girmeseydin Bu kadar uzun süre karşımda durmasaydın Bu bulutlar peş peşe böyle çekip gitmezdi Giderken onları da alıp götürmeseydin Sular böyle akmazdı az biraz dinlenirdi Önlerine koyduğum seti devirmeseydin Acıdan ve kederden haberim olamazdı Hepsini teker teker önüme sermeseydin Bu karanlık hücrede bunları yazamazdım Etrafıma demirden bu ağı germeseydin Sakın yanlış anlama sende değil bütün suç Müebbeden hükmünü peşinen vermeseydin

  • 56

    Bahane

    Bir şarkı çalıyordu “seninle düştüm dile” Tezgâhta çay dolduran biçâre ağlıyordu Ağlıyordu onunla şarkının güftesi de Nota melodi tempo terane ağlıyordu Dışarda hava soğuk yağmur çiselemede Bulutlar kararmıştı kasavet yağıyordu Bir fukara evinin izbe bir köşesinde Kimbilir acep neden bir kadın ağlıyordu Gidenlerin hasreti kalanlardan ziyade Eski mamur saraylar karanlık ve virane Dökülmüş mey-ü sahba şikest olmuş peymâne Sevenleri ayıran bahane ağlıyordu

  • 57

    Bir Sokak Bir Ev

    Küçük bir Ege şehri taş döşeli bir sokak Orta yerde bir çınar etraf yaprak kozalak Çivit boyalı evler hepsi avlu içinde Dışları ve içleri hep tertemiz hep ak pak Bir hayat iki oda bir de kiler avluda Bir kenarda su çeker emme basma tulumba Çiçekler fışkırıyor duvarlardan dışarı Kimi sarı hercai kimisi mor haşarı Evlerden biri var ki benim için çok farklı Annem bu evde doğmuş geçmişim burda saklı Ne çare ellerimde hemen hemen bir şey yok Kırık dökük bulanık hatıralardan gayrı Ağlamak istiyorum hatırlasam ne zaman O sokağı o evi bir sebep bulamadan Geçmişe bağlılık mı takılıp da kalmak mı Çocuklaşmak mı yoksa köhne ihtiyarlıktan

  • 58

    Görünmez Mazeretler

    Sebep hayranlık değil senden vazgeçmiyorsam Elime tırpan alıp çitleri biçmiyorsam Elbet sebepleri var bunca vesile varken Günde bir kere bile gönlüne düşmüyorsam Minik bir örümcektir duvardan iner gelir O incecik ipine sessizce biner gelir Dertlerin de görünmez mazeretleri var ki Her biri bir sebebin ardına siner gelir