Upload
others
View
4
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
INTERNATJONAL ULUSLARARASI SYMPOSIUM SEMPOZVUM
OECEMBER 14-16 14-16 ARAUK 2012 ANKARA 2012ANKARA
~~D VELI
Bu kitap 74-76 Ara/tk 2012 tarihinde Ankara'da, Ankara Büyükşehir Belediyesi ve TÜRKKAD Türk Kadmlart Kültür Derneği
istanbul Şubesi tarafindan ortaklaşa gerçekleştirilen uBayramtm Şimdi" başltklt Uluslararast Hao Bayrôm-1 Veli
sempozyumunda sunulan tebliğlerden TÜRKKAD istanbul Şubesi tarafindan hazJrlanmiştJr.
~rn3~ ~~ .. o /foı 1! ~VELI
HACI BAYRAM-I VELi'NiN HALiFESi EMiR SiKKiNi VE BAYRAMi MELAMiLiGiNiN OLUŞUM SÜRECi
Doç. Dr. Haşim Şahin Adapazarı Sakarya Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü
~ Bayramiye tarikatı, Hacı Bayram "" a: Veli'den itibaren Osmanlı Anadolusun-o ~ da bilhassa orta sınıfı temsil eden çiftçi
140
ve köylü tabakaları üzerinde geniş bir
nüfuz alanı bulmuştur. Tarikat, Hacı
Bayram Veli'den itibaren ana hatlarıyla
kuru zühde day~nan, cehennem kor
kusu ve cennet umudu ile nafile iba
detlere önem veren tasavvuf geleneğine ~ir tepki hüviyetiyle ortaya çıkmış;
daha ziyade ilahi c~z!Je ve aşka dayalı
ileri bir vahdet-i vücCıd neşvesine sahip
bir yapıya bü rünmüştür.220
Hacı Bayram Veli'nin vefatından sonra
önde gelen iki halifesi, Akşemseddin
ve Bıçakçı Ömer Dede adıyla daha yay
gın olarak bilinen Emir Sikkini meşrep
konusunda fikir ayrılığına düşmüşler
ve tarikat, Şemsiyye-i Bayramiyye ve
Melamiyye-i Bayramiyye şeklinde iki
kol üzerinden varlığını sürdürmüştür.
Şemsiyye-i Melamiyye, Akşemseddin
220 Ahmet Yaşar Ocak, Osma11lı Sıifiliğine Bakış/ar, İstanbul: Timaş Yayınları, 2011, s. 54.
tarafından kurulmuş olup, ilahi aşk
ve cezbeden ziyade zühd ve takvaya
dayalı, zamanın siyasi iktidarına daha
yakın bir görüntü sergilemiştir. Buna
mukabil Emir Sikkini'nin temsil ettiği
Bayrami Melamiliği ise aşk ve cezbeyi
daha ön plana çıkarmıştır.
Devre-i Vusta Melamiliği veya ikin
ci Devre Melamiliği gibi isimlerle de
adlandırılan bu ikinci kolun kurucu
su olarak kabul edilen Seyyid Ömer
Dede'nin hayatı hakkında ·kaynaklar
da yer alan bilgiler oldukça sınırlıdır.
Kendisinden bahseden kaynaklarda
ası l adının ne olduğu ve aslen nereli
olduğu konusunda bazı çel işkili ifade
ler yer alır. Hayatı hakkında bilgi veren
en eski kaynak olarak kabul edilen
Mir'atü'l-/şk'ta ismi Sultan· 'Amir Dede
şeklinde geçmekte ve halk arasında
Bıçakçı Emir Dede ismiyle tanındığı
belirtilerek faaliyetlerinden bahse
derken de bu isim kullanılmaktadır.221
221 Abdurrahman el-Askeri, Mir'atü'l-Işk, haz.
Mir'atü'l-lşk'tan kısa bir süre sonra ya
zılmış bir diğer kaynak olari Ketaib'de
ise, Emir Sikkini ismiyle bahis konusu
edilmektedir.222 Kendisinden Ömer
ismiyle ilk defa bahseden, hayatı
hakkında verdiği bilgiler sadece Hacı
Bayram-ı Veli'nin halifesi olmasından
ibaret oluşu ile sınırlı Taşköprüzade
olmuştur.223 ilerleyen dönemlerde ge
rek Taşköprüzade'nin eserine yazılan
zeyillerde ve gerekse Melamllik tari
hine dair eserlerde Ömer ismi kulla
nılmıştır. Ancak, en eski kaynaklarda
ömer isminin yer almamış olması, asıl
adının Ömer olup olmadıgı konusun
da şüphe uyandırmaktadır. Bu isim,
muhtemelen asıl adının yaygın olarak
bilinmemesi dolayısıyla halk arasında
yaygın olan ve Hz. Hüseyin soyundan
gelmesi dolayısıyla Seyyid anlamında
kullanılan Emir unvanının yanlış okun
masından veya telaffuz edilmesinden
kaynaklanmış olmalıdır. Bir diğer şüp
heli husus ise, kendisinin aslen nere
li olduğu konusudur. Mir'atü'l-lşk'ta
onun Göynük'te doğduğu ifade edilir
ken,224 Ketaib'den başlamak üzere daha
İsmail E. Erünsal, XV-XVI. Asır Bayrimi Melamiliği'nin Kaynaklanndan Abdurrahman ei-Askeri'nin Mir'atü'I-Işk'ı, Ankara 2003,201-202.
222 Mahmud b. Sllleyman Kefevi, Ketôib-i A 'lômi'I-Aiıyôr mill Fukalıli-i Meı)ıe
bi'n-Nu'môtı ei-Mu!ıtlir, Süleymaniye (Rei- sülküttab) Kıp., nr. 690, vr. 36la-b.
223 Taşköprüı<ide, eş-Şekli 'ik u 'n-Nıı 'môniyye fl U/emlii'd-Devleti'I-Osmliniyye, haz. A. Suplı.i Furat, İstanbul 1985, s. 77
224 ·Abdurrahman el-Askeri, 201.
• sonraki kaynaklarda Sursalı olduğu ko- ~
nusunda fikir beyan edilmiştir.
Ömer Dede'nin doğum tarihi kesin
olarak bilinmemektedir. Kaynaklarda
kendisinin Seyyid olduğu ve buna
binaen "Emir" unvanıyla anıldığı ifade
edilmektedir. Bıçakçılık mesleğini be
nimsediği için, bıçakçı anlamına gelen
"Sikkini" unvanıyla da tanınmıştır. An
cak Hamzavi geleneğinde, onun "Sik
kini" unvanıyla anılması konusunda
farklı bir inanış mevcuttur. Bu gelene
ğe göre, Hacı Bayram Veli'nin, Sultan
ll. Murad'a, gerçekte kaç tane müridi
bulunduğunu bildirmek amacıyla,
müridierini güya kurban etmek için
topladığı ve bu toplantı esnasında hiç
çekinmeden sadece bir erkek ve bir
kadının Hacı Bayram'a tam teslimiyet
ile bıçağın altına boynunu uzatmayı
kabul ettiğine dair anlatılan meşhur
menkıbesinde sözü edilen şahıs Ömer
Dede'den başkası değildir. Kendisine
bu teslimiyetinden dolayı"Sik~ini/Bı
çakçı denilmiştir.225
Ömer Dede'nin ilk tasavvuf terbiyesini
Bursa'da bulunduğu yıllarda Şeyh Ha
mideddin Aksarayi'den aldığı rivayet
edilmektedir.226 Şeyh Hamideddin'in
225 Fazlutlah Rabimi Efendi, "Ah Teslimiyet", FaıJullalı Ralıimi Efetıdi'nin Perôketıde Evrlikı, NihatAzamat Özel Ktp., s. 47-48.
226 Taşköprüı<ide, s. 77; Abdurrahman Climi, Nefalılitti'l-Otıs (Evliyii Menkıbeleri), terc. Lliınii Çelebi, haz. Süleyman Uludag-Mustafa Kara, İstanbul 1995, s. 834; Hüseyin Enisi, Manôkib-i Akşemse'd-din, haz. A. llısan
ı.: a: o t-
141
• ~ ölümünden sonra, halifesi olan Hacı :.: a: o ı-
142
Bayram Veli'ye intisap etmiş, tasawufl
merhaleleri onun yanında tamamla-
mıştır. Hüseyin Vassaf, Ömer Dede'ni.n
silsilesini Akşemseddin'e ulaştırmakta
ve onun terbiyesind~ yetiştiğini öne
sürmekte ise de,227 bu bilgiye başka
hiçbir kaynakta rastlanmamaktadır.
Kaynaklar onun Hacı Bayram-ı Veli'nin
halifesi olduğu konusunda hemfıkir
dirler. Ömer Dede'nin Hacı Bayram-ı
Veli'den daha ziyade melamet neşve
sini aldığı ifade edilir. Zira gündelik ya
şantısında da oldukça cezbeli ve ateşli
bir karakter olduğu bilinmektedir.
Şeyhi Hacı Bayram-ı Veli'nin vefatın
dan sonra Göynük'e yerleşmiş olan
Ömer Dede'nin ismi bilhassa Hacı
Bayram-ı Veli'nin gerçek halifesinin
kim olduğu konusunda o dönemde
yaşandığı rivayet edilen tartışmalar
da ön plana çıkar. Akşemseddin'e dair
yazılmış olan menakıbnamede ve
daha sonraki dönemde yazılmış bazı
kaynaklarda Hacı Bayram-ı Veli'nin
birinci halifesinin Akşemseddin oldu
ğu şeklinde bilgiler yer alır.228 Melami
kaynaklarında ise, Akşemseddiıi'in
birinci halife olduğu kabul edilmekle
beraber, gerçek halifenin Ömer Dede
olduğunu ispata ve Hacı Bayram-ı
Vurd-Mustafa S. Kaçalin, A.lqemseddin, Hayatı ve Eserleri içinde, Istanbul 1994, s. 142.
227 Hüseyin Vassiif, Sejine-i Ev/iya, II, baz. Mehmet Alekuş-Ali Yılmaz, Istanbul 2006, s. 469.
228 Enisi, 140.
Veli'nin hayatta iken bu yönde bazı
işaretler verdiğine yönelik pek çok
menkıbe anlatılmaktadır. Bu konuyla
bağlantılı olarak, cezbeci ve vahdet-i
vücudçu bir anlayışı benimsemiş olan
Ömer Dede ile şeriata sıkı sıkıya bağlı
klasik zühdi tasawuf anlayışına men
sup Akşemseddin arasında geçtiği
rivayet edilen iki menkıbe bilhassa
vurgulanmaktadır. Bu iki menkıbe bir
anlamda, aynı tarikata mensup farklı
iki tasavvuf anlayışın ın ayrılışının te
melini de oluşturur.
Bunlardan ilki, Ketdib'de geçen ve
Hacı Bayram-ı Veli'nin ölmeden kısa
bir süre önce müridierini yanıbaşına
toplayarak, kendisinden sonra irşat
makamına kimi· tayin edeceği ve hali
fe olarak kimi göstereceği konusunda
ortaya koyduğu tavrı vurguladığına
inanılan menkıbedir. Menkıbede · an
latıldığına göre, Hacı Bayram-ı Veli'nin
ölümü yaklaşınca, kimi halife tayin
edeceğini öğrenmek isteyen müridieri
şeyhin etrafında toplanırl ar. Bu sırada
Emir Sikkini de odanın kapısının ya
nında ayakta durmaktadır. Hacı Bay
ram-ı Veli bir ara gözlerini açıp, "Emir,
su getir" diye seslenir. Müridierin he
men hepsi seyyidlerden oldukları için
herhangi birisi giderek suyu getirir.
Ancak Hacı Bayram-ı Veli getirilen bu
suyu içmeyerek önündeki meyve ta
bağına döker ve su getirilmesi emrini
yi neler. Bu kez diğer bir mürid su geti-
rir. Ancak Hacı Bayram-ı Veli yine aynı
hareketi tekrarlayarak üçün"cü defa su
ister. Akşemseddin, kapının yanında
duran Emir Sikkini'ye su getirmesi
ni söyler. Emir Sikkini suyu getirince,
Hacı Bayram-ı Veli bu kez getirilen
suyun birazını içerek, geri kalanını
Emir Sikkint'ye verir ve "iç ki, emniyet-i
kübraya nail olasın!" der. Bu emir üze
rine Emir Sikkini, bardaktaki artık suyu
içer.229 Bu menkıbe biraz değiştirilmek
ve başlangıçta iki defa suyu getiren
kişinin Akşemseddin olduğu belir
tilrnek suretiyle La'lizade Abdülbaki
tarafından da tekrar edilmiştir.230 Her
iki eserde de böyle bir kayda yer ve-
rilmek suretiyle, aslında Hacı Bayram-ı
• Akşemseddin'e vermiş olması da kuv- :::;. ::.:
vetle muhtemeldir.231 Nitekim, Enisi, cx: o
çok daha eski bir dönemde, Hacı Bay- ...
ram Veli'nin ölüm döşeğinde iken mü
ridlerini çağırıp, öldüğünde namazını
Akşemseddin'in kıldırmasını ve kendi
sini onun gasletmesini vasiyet ettiğine
dair bir rivayetten bahsetmektedir.232
·Burada da Akşemseddin'in halife tayin
edildiği vurgulanmak istenmektedir.
Bu konuyla ilgili ikinci menkıbe ise,
kısmen değişiklik arzetmekle birlikte
Ömer Dede'den bahseden bütün kay
naklarda mevcuttur. Mir'ôtü'l-lşk'da,
bu olay daha Hacı Bayram'ın öldüğü
gece, müridierden bazılarının Emir
Dede'yi kızdırdıklarını ve onun da Veli'nin, daha ölmeden önce yerine dervişlik hırka ve tacda değildir degeçecek halifesini belirlediği ve Ömer
Dede'nin bu suyu içmesinin teslim-i
sırra işaret ettiği vurgulanmaya çalı
şılmıştır. Ancak, gerek Mir'atü'l-lşk'da
ve gerekse daha sonraki dönemlerde
Ömer Dede'den bahseden kaynaklar
da bu konuda herhangi bir bilgi yok
tur. M. SadıkVicdani Ketôib'den naklen
bu olayı zikrettikten sonra, böyle bir
men kı benin mevcudiyetini ve Melami
kaynaklarının bu konudaki tavrını
eleştirmiştir. Ona göre, Hacı Bayram-ı
Veli'nin halifeliği Ömer Dede'ye ver
miş olsa bile, aynı şekilde daha önce
229 Ketfıib, vr. 361a. 230 Lii'lizade Abdülbili, Me11iilab-ı Meliinıiy
ye-i Bayriimiyye, (Sergüzeşt), Süleymaniye (Hacı Mahmud Ef.) Ktp., nr. 2456, vr. 132a-b.
rnek suretiyle, aşçıların dört koyunu
pişirdikleri bir ateşin yanına giderek,
ani bir hareketle ateşe girip oturdu
ğu,"Ey ateş, serin ve esenlik ol" (Enbiya,
69) ayeti gereğince tae ve hırkanın
yandığı ancak Emir Dede'ye ve Hacı
Bayram tarafından kendisine hediye
edilen şala bir şey olmadığı şeklinde
anlatılmış,233 olayın geçtiği yer hak
kında herhangi bir bilgi verilmemiş,
Akşemseddin ile alakası da kurul
mamıştır. Ketôib'den itibaren, ondan
alıntı yapılan diğer kaynaklarda ise,
231 M. Sadık Vicdfuıi, Tomiir-t Tımik-ı Aliyye'dell Melômilik, Istanbul 1338-1340, s. 46-50.
232 Enisi, s. 140. 233 Abdurrahman el- Askeri, 20 ı.
143
• ~ olayın Hacı Bayram'ın ölümünden :.:: ~ biraz zaman geçtikten sonra, Göy-
.- nük'te meydana geldiği ve Akşem-
144
seddin ile Ömer Dede arasında geç
tiği ifade edilmiştir. Buna göre, Hacı
Bayram-ı Veli'nin ölümünden sonra
halifeleri olarak, Akşemseddin Bey
pazarı'nda, Ömer Dede ise Göynük'te
faaliyet göstermeye başlamışlardır.
Ancak, Lalizade'ye göre, Beypazarı'n
da halk ile arası açılan Akşemseddin
de bir süre sonra Göynük'e yerleşmiş
ve burada kurmuş olduğu tekkesin
de faaliyet göstermeye başlamıştır.
Sonuçta Bayramiye tarikatının iki
ye bölünmesiyle sonuçlanacak olay
Ketôib'de şu şekilde anlatılmaktadır:
Hacı Bayram'ın vefatından sonra bü
tün müritler, Şeyh Akşec:nseddin'e
tabi olup onun sohbet meclisine
katılırlar. Akşemseddin ve müridieri
her kuşluk ve akşam vakitleri zikir ve
sohbet meclisi düzenlemektedirler.
Emir Sikkini dışındaki bütün herkes
bu toplantılara katılmakta ve şeyhin
elini öpmektedirler. Emir Sikklni ise
meclisin bir kenarında oturur ve zi
kir halkasına girmez. Bu duruma canı
sıkılan Akşemseddin, Ömer Dede'nin
yanına giderek, "bu toplantılara senin
de katılman gerekir, yoksa senden
şeyhin tacını alırız" der. Emir, "ma
demki böyledir, yarınki Cuma günü
namazdan sonra bizim eve gelin. Size
hırka ve tacı teslim ederiz" der. Erte
si günü Emir, evinin avlusuna büyük
bir ateş yaktırır. Namazdan sonra Ak
şemseddin müridleriyle birlikte Emir
Sikklnl'nin evine gelir. Emir, sırtında
hırka başında tae olduğu halde ate
şe girer. Bir müddet sonra ateşten
çıkınca hırka ve tacın yandığı, fakat
kendisine bir şey olmadığı görülür.
Bu dönemden itibaren kendisi .ve
müridieri tae ve h ırkayı terkederler.234
Sarı Abdullah, La'lizade ve Müstakim
zade gibi Melami kaynakları tarafın
dan da ufak değişikliklerle nakledilen
bu menkıbe bir anlamda Bayrami
ye'nin Şemsiye ve Melamiye adıyla iki
kola ayrılmasını hikaye eder. Hatta,
Sarı Abdullah, Hacı Bayram Veli'nin
daha sağlığında iken, Ömer Dede ile
Akşemseddin . arasındaki çekişmeyi
ancak ateşin sonlandırabileceğine
dair bir söz söylediğini rivayet eder.235
Benzer şekilde, Akşemseddin'in,
Ömer Dede için, "ha lifelik yapma yet
kisi olmayan bir meczuptur"şeklinde
sözler sarfettiğine dair bazı rivayetler
de mevcuttur ki, bunları, ikiye ayrıl
mış olan tarTkatın bağlılarının kendi
mensup oldukları kolu ön plana çı
karmak amacıyla öne sürdükleri söz
ler olarak algılanmak mümkündür.
Nitekim yukarıda bahsedilen hırka ve
tae menkıbesi bir anlamda, Melaml
liğin adab ve erkanını da şekillendir-
234 Kefevi, vr. 36Ib. 235 San Abdullah, Semeriitü '1-Fuiid fi'I-Mebdei
ve'l-Meiid, Istanbul 1288, s. 241.
miştir. Zira, bu dönemden itibaren
gerek Ömer Dede'nin gerekse kendi
sinden sonra gelen halifelerinin hırka
ve tae gibi özel giysi ve sembollerle
ifadesini bulan tarikat anlayışını red
dettikleri, zikrin şekilciliğini ikinci
plana atarak "sohbet"in olgunlaştıncı
özelliğini ön plana çıkardıkları bilin
mektedir.236 Bu olay, bir anlamda vah
det-i vücüdçu anlayışın klasik zühdi
tasavvuf anlayışına bir tepkisi olarak
da değerlendirilebilir. Nitekim, daha
sonraki dönemlerde, Ömer Dede
Melametilik adı da verilen ilk devre
Melamiliği'nin devamı niteliğinde
olan Osmanlıdaki Melamiliğin tem
silcisi olarak kabul edilecektir.
ömer Dede'nin bundan sonraki ya
.şamı · hakkında kaynaklarda pek bil
gi yoktur. Onun, 880/1475 tarihinde
öldüğü rivayet edilmektedir. Mezarı
Göynük'tedir. Kendisinden sonra kut
biyet makamına halifesi Bünyamin-i
Ayaşi geçmiştir. Bünyamin-i Ayaşl'den
başka Muk'ad Hızır Dede isimli bir
şahsiyetin de kendisinin derslerine
devam ettiği bilinmektedir.237
Ömer Dede, kuruluşu bu şekilde bir
menkıbeye dayandırılan Bayrami
Melamiliği'nin ilk kutbu olarak kabul
edilir. Melamilerin kullandıkları "ku-
236 Ali Bol at, Bir Tasavvuf Okulu Olarak Melômelilik, İnsan Kitap, İstanbul, 2003, s. 251.
237 }{ocazade Ahmed Hilmi, Ziyôret-i Evliyô, haz. Selami Şimşek, İstanbul 2005, s. 84.
tup" kavramı diğer tarikatlardaki ku- ~ !:.::
rucu şeyhlere verilen "pir" unvanından c: o daha kapsamlı bir içeriğe sahip olup, ı-
bir anlamda mistik organizasyonun
idaresini üstlenen manevi otoriteyi
temsil eden kişiler için kullanılır.238 Bu
anlamda, Ömer Dede'nin önderliğin-
de kurulmuş olan Bayramiyye-i Mela
miyye tasavvuf hareketi içinde muha-
lif bir görüntü sergilemekle birlikte,
hiyerarşik bir yapılanmaya dönüşrnek
suretiyle tarikat niteliği de kazanmış-
tır. Ahmet Yaşar Ocak'a göre, Bay
ramlyye-i Melamlyye, Bıçakçı Ömer
Dede'nin önderliği doğrultusunda,
ilahi aşk ve cezbeyi sülükun esası ka
bul eden klasik Horasan Melametili-
ği'nin bir anlamda devamı olarak tarih
sahnesine çıkmıştır. Bu tarikat daha
ziyade siyasal zümrelerden zarar gö
ren iki zümreye, çiftçi ve esnaf züm
resine hitap etmiştir. Ona göre, Ömer
Dede'nin bu şekilde davranmasını ve
müridierinin de tae ve hırkayı terket
melerini tarikat sembollerine ehem
miyet vermeyiş, mal ve mevki düşkün
lüğünü ve klasik zühdi tasavvuf anlayı
şını reddediş olarak yorumlamak, eksik
bir teşhis olup, burada, klasik tarikat
erkan ve sembollerine ve görüntüye
önem vermemenin ötesinde, bu tür
ayıncı ve bir bakıma kimlik belirleyici
sembollerin, kendi apayrı dünya ve
din görüşleri ve tasavvuf anlayışlarının
238 Bolal, s. 25 ı. 145
• ~ dışarıdan kolayca tespit edilebileceği ı.:
~ endişesiyle, bu tehlikeden kaçıp, sem-
.... bolsüz, tekkesiz, özel kılık kıyafetsiz,
gösterişli ayin ve zikir meclisleri ol
. maksızın daha rahat hareket edebilme
ve fikirlerini yayabilme çabasını olarak
da değerlendirilmelidir.239
146
Bünyamin Ayaşi'nin hayatı hakkında kaynaklarda pek fazla bilgi yoktur.
Acem seyyahları gibi başına keçe sarıp
halk arasında kendini belli etmemeye
çalıştığı rivayet edilmektedir. Bün
yamin Ayaş! faaliyetlerini Ankara ve
civarında sürdürmüştür. Osmanlı yö
netimi ile Bayrami Melamileri arasın
daki, kökenierinin belki de Hacı Bay
ram Veli ile ll. 'Murad arasındaki teftiş olayına kadar uzanması muhtemel
olan ilişkiler Bünyamin-i Ay~'şi'nin kut
biyet döneminden itibaren gergin bir
seyir izlemeye ba~lamış ve ilerleyen
dönemde de aynı şekilde devam et
miştir. Bu gerginliğin tırmanmasında
Melamilerin kutblarını her türlü siyasi
yapılanmarıın üzerinde görmelerinin
etkili olduğu muhakkaktır.240
Bünyamin Ayaşi'nin vefatından sonra
kutbiyet makamına Pir Ali Aksarayi
239 Ahmet Yaşar Ocak, Osmanlı Topl11nıtmda Zmdıklar ve Müllıidler (15.-17. yüzyıllar), Istanbul: Tarih Vakfı Yurt Yayınlan, 1997, s. 252-254.
240 Bayrami Melamilerinin kutbiyet telakkileri hakkında bk. Halil İnalcı.k, Osmanlı İmparatOrlllğll Klasik Çağ (1300-1600), terc. Ruşen Sezer, İstanbul, Yapı Kredi Yayınlan, 2003; Ocak, Zııııdıklar ve Mülhidler, s. 258-268.
geçmiştir. Ayaşi'nin Pir Ali'nin hari
cinde Bolulu Süleyman Efendi, Aziz
Ruşen Efendi ve Sivaslı Osman Efendi
isimlerini taşıyan üç halifesinin daha
varlığından söz edilir.241
Pir Ali Aksarayi, Bayrami Melamili
ği'nin gerçek kurucusu olarak kabul
edilir. Onun yaşadığı dönemde sade
ce Melamiler tarafından değil hemen
herkes tarafından kutb olarak kabul
edildiği ifade edilmektedir.
Kaynakça
Adurrahman el-Askeri, Mir'atü'l-lşk, haz .. !smail E. Erünsal, XV-XVI. Asır Bayrami
Melamiliği'nin Kaynaklarından Abdurrahman ei-Askeri'nin Mir'atü'l-lşk'ı, An
kara 2003.
Abdurrahman Cami, Nefahôtü'I-Üns (Evliya Menkıbeleri), terc. Lamii Çelebi, haz. Süleyman Uludağ-Mustafa Kara, tstan
bul1995.
Azamat, Nihat;//. Murad Devri Kültür Ha
yatı, Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, Basılmamış Doktora Tezi, lstanbul1996.
Bayramoğlu, Fuat; Hacı Bayram-ı Veli, Yaşamt-Soyu-Vakfl, ı, Ankara 1983.
Bolat, Ali; Bir Tasawuf. Okulu Olarak Melcimeti/ik, Istanbul 2003.
Bursa lı Mehmed Tahir, Hacı Bayram Veli, lstanbul1329.
Cebecioğlu, Ethem; Hacı Bayram Veli,
241 Öngören, Osmalllılar'da Tasavvıif: Anadolll'da Sfiji/er, Devlet ve Ulemii (XVI. Yüzyıl), istanbul 2000, s. 169.
Istanbul 1994.
Fazlullah Rahimi Efendi, "Ah Teslimiyet'~ Fazlu/lah Rahlmi Efendi'nin Perakende
Evrôkl, Nihat Azamat Özel Ktp., s. 47-48.
Mehmed Mecdi, Tercüme-i Şakô'ik, is- ~
tanbul1269. ~
Mehmed Nazmi, Hediyyet'l-lhvôn (Os-manlllarda Tasavvufi Hayat -Halvetilik
Örneği-), haz. Osman Türer, istanbul Gölpınarlı, Abdülbaki; Melômilik ve Melamller, istanbul1931.
2005·
Hocazade Ahmed Hilmi, Ziyaret-i Evliyô,
haz. Selam i Şimşek, istanbul 2005.
Hüseyin Enisi, Manakib-i Akşemse'd-din,
haz. A. lhsan Yurd-Mustafa S. Kaçalin, Akşemseddin, Hayatı ve Eserleri içinde, lstanbul1994.
Vassaf, Hüseyin, Sefine-i Ev~iyô, ll, haz. Mehmet Akkuş-Aii Yılmaz, istanbul
2006.
Işın, Ekrem; "Melamilik'~ Dünden Bugüne Istanbul Ansiklopedisi (DBİA), istanbul 1994, s. 381.
!nalcık, Halil; Osman/1 imparatorluğu,
KlasikÇağ (1300-1600), çev. Ruşen Sezer, ·Istanbul 2003.
l(emaleddin ei-Hariri, Tibyônu Vesa'ilü'l-f-laka'ik, Fatih (ibrahim Ef.) Ktp., nr. 430, vr. 173b.
M. Sadık Vicdani, Tomar-1 Turuk-I Aliyye~den Melamilik, lstanbul1338-1340.
Müstakimzade Süleyman Sadeddin, Risale-i Melam/yye-1 Şuttôriyye, iü (TY)
Ktp., nr. 3357, vr. 4b-5a.
Nev'izade Atayi, Hada'iku'I-Hakô'ik fiTekmileti'ş-Şaka'ik, haz. Abdülkadir Özcan, istanbul1989.
Ocak, Ahmet Yaşar; Osmanli Toplumun
da Zmd1kfar ve Mülhidler (1 S. -17. YüzyiiIar), istanbul1997.
; Osman/1 SCıfiliğine Bak1şlar, Istanbul: Tim aş Yayınları, 2011.
Öngören, Reşat; Osmanfllar'cJ.a Tasavvuf: Anadolu'da SCıfiler, Devlet ve U lema (XVI. Yüzyii), Istanbul 2000.
Sarı Abdullah, Semerôtü'I-Fuad fi'I-Mebdel ve'I-Mead, lstanbul1288.
Şahin, Haşim; "Ömer Dede Sikkini': TDV islam Ansiklopedisi, 34, Istanbul 2007, s. 55-56.
La'lizade Abdülbaki, Menak1b-J Melamlyye-i Bayrômiyye, (Sergüzeşt), Süleymaniye (Hac1 Mahmud Ef.) Ktp., nr. 2456, vr. 132a-133b. ;"Pir Ali Aksarayi'~ TDVislômAn
Mahmud b. Süleyman Kefevi, Ketiiib-i siklopedisi, 34, istanbul2007, s. 273-274. A'lômi'I-Ahyôr min Fukaha-i Mezhe
bi'n-Nu'man ei-Muhtar, Süleymaniye (Reisülküttab) Ktp., nr. 690, vr. 361a-b.
Meh~ed Ali Ayni, HaCI Bayrôm-1 Veli, istanbÜI 1343.
Taşköprizade, eş-Şekô'iku'n-Nu'môniyjte
fi Ulemai'd-Devleti'I-Osmaniyye, haz. A.
Suphi Furat, lstanbul1985.
'::ı ı-
147
Hac1 Bayram-1 Veli's Khalif Emir Sikkini and the Formation of the Meta mi B ra nch of Bayram i Order
. Assoc. Dr. Haşim Şahin Turkiye, Adapazarı, Sakarya University, Faculty of Science and Letters, Department of History
~ Having found an extensive space founded the branches of Şemsiyye-i -' \!) the Bayramiyye order penetrated z w
480
into the. layers of the farmers and
villagers that particularly represented
the middle class in Anatolia in the
period of Ottoman Empire after Hacı
Bayram-ı Veli. This' order had in fact
emerged from the reaction to the
sufi tradition where derwishes ~refer ascetiçism and usually practice extra
prayers on a regular basis with the
expectation of he.aven and the fear of
hell whereas Bayramis have a belief
that is mainly based on bivine appeal
and love witli exhilaration fueled
by wahdat al-wujud.1
After the death of Hacı Bayram Veli, his
two faremost disciples Akşemseddin
and Emir Sikkini, or as he is much
more widely known, Bıçakçı Ömer
Dede, established their own and
Ahmet Yaşar Ocak, Osmanlı Sufiliğine Bakış/ar. İstanbul: Tim aş Yayıni an, 20 I 1, p. 54.
Bayramiyye and Melamiyye-i
Bayramiyye respectively due to
the difference in their dispositions.
The former has been founded by
Akşemseddin and was based on
asceticism rather than Divine appeal
and love, and seemed much closer to
the political power at the time whilst
the latter, which was represente<;l
by Emir Sikkini, on the contrary
preferred the other way round.
Given that the chronicles of
Ottoman history after the period
of Hacı Bayram Veli have very
limited information about this
second branch, namely Melamiyye-i
Bayramiyye, which is also
regarded as Devre-i
Melamiliği meaning first
V usta
period
melamism or Ikinci Devre
Melamiliği meaning second period
melamism that was founded
by Bıçakçı Ömer Dede, we have
hardly any knowledge about it. These
sources have also some contradictory
information about Ömer Dede's
actual name and his birth-place.
In Mir'atü'/-Jşkwhich is acknowledged
as the oldest source that gives
information about him he is recorded
as Sultan Amir Dede but because
he was in fact called Bıçakçı Emir Dede by the people all the same, he
is consequently mentioned by
this very name in the chronicles.2
In Ketaip, another chronicle shortly
written after, he is registered in the
name of Emir SikkinP What we learn
from Taşköprüzade, the author who
has first mentioned him w ith the name
of Ömer, is limited to the only fact
that he was ad iseipte of Hacı Bayram-ı
Veli.4 ln the course of the following
periods either in the appendixes
to the book ofTaşköprüzade and
in · separate works on the history
of Melamism, Ömer was the sole
shared name. Nevertheless, the
fact that this name's never being
2 Abdurrahman el-Aske.ıi, Mir 'ota '1-Işk. baz.: İsmail E. Erünsal, XV-XVI. Asır Bayrô.mi Melanıiliği'nin Kaynaklarındon Abdurrahman ei-Askeri'nin Mir 'ô.lı1'1-Işk'ı, Ankara 2003, 201-202 . .
3 Mahmud b. Süleyman Kefevi, Ketô.ib-i A 'lô.mi'I-Aiıyar min Fııkalıô.-i Mezlıebi'n-~Nu'nıan el-Mulıtôr. Süleymaniye (Reisülküttab) Ktp., nr. 690, vr. 36la-b.
4 Taşköpriiz3de, eş-Şekıi'ilaı'n-Nu'mô.niyye fi Ult?mô.i 'd-Devleti '1-0smiiniyye, haz.: A. Suphi Fiırat, İstanbull985, 77.
• registered in the older chronicles ;!; -caused ambiguity over whether ~
or not his real name was Ömer. So ~
we gather this name must have
been mispronounced in place of
Emir meaning dignified person due
to his descending from Venerable
Hüseyin (The Holy Prophet's beloved
grandson). Another vague point is where his actual birth-place was. On
the one hand he is reported to have
been born in Göynük according
to Mir'atü'l-/şk5, on the other, in some
different sources that got written la ter
on beginning with Ketaib he is said to
have been born in Bursa.
Ömer Dede's birth-date is not clear
either. Some chronicles maintain that
as he is claimed to have been the
direct descendant of the Holy Prophet
he was called "Emir'~ A knife-maker
by profession he was nicknamed
"Sikkini'~ Nevertheless according to
Hamzavi tradition there is another
reason for this nickname. One day
in order to find out how many real
derwishes he had and let the Sultan
know the number Hacı Bayram
Veli makes up his mind to test his
derwishes' loyalty. So he gathers all
his derwishes and tells them in the
pursuit of their Sheikh's way each one
5 Abdurrahman el-Askeri, 20 ı. 481
• ~ must be ready to sacrifice his life and
~ his head and so invites them into a z "' tent to be sacrificed individually. Not
surprisingly only one man and one
woman have. the nerve to show up
and enter inside the tent. That hero
was actually no one else other than
Ömer Dede. That is why he was calle.d
"Sikkini;'the knife-maker.6
Ömer Dede is rumared to have been
given his first spiritual education
by Sheik Hamideddin Aksarayi when
figure compared to his sheikh in line
with. his cheerful and passionate
character by nature.
Having settled in Göynük after his
sheikh's passing, Ömer Dede's name
was to be frequently mentioned
due to the rumared discussions
about who would be the real caliph of Hacı Bayram-ı Veli. In the
biography of Akşemseddin and same
sources that were written later on,
Akşemseddin is reported to be the
he was in Bursa? After the death of first caliph of Hacı Bayram-ı Veli.9 In
Hamideddin Aksarayi he attached the chronicles compiled by Melamis,
482
to his caliph Hacı Bayram Veli and
completed hi!? spiritual studies
under his new sheikh. Although
Hüseyin Vassaf has related. Öme·r
Dede's pedigree to Akşemseddin
and claimed he was educated under
him8, there is no evi"cience for this in
any of the chronicles. Sources are
unanimous of him as be ing the ca li ph . . of Hacı Bayram-ı Veli. He is reported to
have been a much more exhilarated
6
7
8
Faz.luUah Rahinı1 Efendi, "Ah Tes.limiyet", Fazlu/la/ı Ralıimi Efendi'nin Periikende Evriikı. Nihat Azamat Öze.! Ktp., s. 47-48. Taşköprozade, s. 77; Abdurrahman Ca.mi, Nefalıiitü 'l-Üns (Evliya Menkıbeleri), terc.: L3mil Çe.lebi, haz.: Süleyman Uludağ
Mustafa Kara, istanbul 1995, 834; Hüseyin Enis i, Maniikib-i Akşemse 'd-din, haz.: A. İhsan Yurd-Mustafa S. Kaçalin, Akşemseddin, Hayatı ve Eserleri içinde, İstanbul 1994, 142. Hüseyin Vassaf, Sefine-i Evliyii, II, haz.: Mehmet Alekuş-Ali Yılmaz, İstanbul 2006, 469.
however, many events are narrated to
the effect that Ömer Dede is proved
to be the genuine khalif where same
signals paraHel to this were given
by Hacı Bayram-ı Veli when he was
alive, albeit Akşemseddin being
accepted as the first caliph on
paper. In this regard two anecdotes
about Ömer Dede, who belongs to
the school of thought arguing that
wahdat -al-wujud is acknowledged
as the indispensable philosophy
in Sufism and Akşemseddin who is
devoted to sharia and an advocate
and champion of asceticism, are
particularly recounted. In a sense, this
of course constitutes the foundation
of the difference between the two
9 Enisi, 140.
• sufistic viewpoints belonging to the
very same order.
a slight modification to the effect ~
that it was actually Akşemseddin ;:;;
The first anecdote that is narrated
in Ketôib is as follows:
z who brought water twice before the w
A short while before his passing
away Hacı Bayram-ı Veli gathers his
derwishes and tells them he will
pick out his caliph among them who
will be representing him after his
death. His students gather around
last one, is repeated by Ui'lizade
Abdülbaki.11 In fact, both narratives
share the very same truth that Hacı
Bayram-ı Veli had already picked out
his caliph and conspicuously pointed
·out the fa ct that he had handed over
the confidential caliphate to Ömer
Dede, by making him d ri nk up the rest
him, wondering who m he will pick; of the water he left. However, neither
meanwhile Emir Sikkini is standing by in Mir'atü'l-lşk nor in the other sources
the door to his room. At some point, about ömer Dede which were
Hacı Bayram-ı Veli opens his eyes and
ca lls out: "Emir! B ring me so me water!"
As each derwish was a seyyid, meaning
Emir, one of them went and brought
the Sheikh some water. However, he
produced afterwards is there related
information available. Having related
this through Ketaib, M. Sadık Vıcdani
has criticized both this occasion itself
and the attitude of Melami sources
does not drink the water and pours towards this matter. According to
it down the fruit plate and repeats him,justas Hacı Bayram-ıVeligavethe
· his order: "Bring me some water caliphate to ömer Dede, it is highly
!"This time another derwish brings tikely that he gave the caliphate to
the sheikh some water whereupon Akşemseddin before as well.12 As
the sheikh reiterates what he does a matter of fact Eni si reters to a far
before and gives the same order for older rumor that when the sheikh
the third time. So Akşemseddin tells was in his death-bed he is reported to
Emir Sikkini to bring water. When have called his derwishes and willed
Emir Sikkini brings the Sheik water he Akşemseddin wash him after his
drinks some and giyes the rest back
to Emir saying: "Drink it up to attain
total safety!" and so he drinks a little
bit of the water.10 This story, with
10 . Ketôib, vr. 361a.
ll U'üzade Abdülbili, Menôkıb-ı Melômfyye-i Bayrômiyye, (Sergüzeşt), Süleymaniye (Hacı Mahmud Ef.) Ktp., m. 2456, vr. 132a-b.
12 M. Sadık Vicdfuıi, Tomör-ı Turiık-ı Aliyye 'den Mel6mflik, İstanbu11338-1340, p.46-50.
483
• :ı: death and lead the funeral prayers.13 vı
~ So here we have an evidence that \!)
z w
484
indicates Akşemseddin's designation.
The second anecdote, on the other
hand, exists ' in all the chronicles
mentioning Ömer Dede, al beit being
partly modified. In Mir'atü'/-Jşk this
occasion is narrated as follows:
On the very night that Hacı Bayram-ı
Veli passed away some derwishes
irritated Emir Dede and he talked
them down saying: "To be a derwish
one needn't wear a coat anda turban"
and off he goes to the fire-place
where the cooks were grilling four
sheep and wit~ an out of the blue
movement he sits over th~ fire i~ ·,
accordance with the verse "O" fire ! Be
cool and peaceful!" (Enbiya, 69); the
fire does him and ~he shawl given
him by sheikh no harm while the coat
and the turban are burned14• Butthe
whereabouts is . not . mentioned
and it is not personally related to
Akşemseddin either. According to the
quotations taken from Ketdib in other
chronicles that were written through
the period from Ketaib onwards, this
story is reported to have taken place
in Göynük some time after Hacı
Bayram-ı Veli's passing as between
ı 3 Eni si, p. ı 40. ı4 Abdurrahman el- Askeri, 20 1.
Akşemseddin and ömer Dede. Both
caliphs are said to have started
serving in Beypazarı and Göynük
respectively after their sheikh.
However, according to Lalizade,
having been at loggerheads with the
people of Beypazarı Akşemseddin
relocated to Göynük and settled
there thus restarting his services in
the tekke he founded there. At the
end of the day, the process of the
Bayramiyye order's being split into
two brancfıes is narrated in Kettıib as
follows: After Hacı Bayram's death
his derwishes attach to Akşemseddin
and participate in his discourse
gatherings. They keep on arranging
chanting and conversation gatherings
both. in mid-mornings and evenings.
Everybody except for Emir Sikkini
take part in these sessions and kisses
the sheik's hand. Emir Sikkini sits
by and does not join the chanting
circle. Getting annoyed with this,
Akşemseddin goes up to ömer Dede
and tells him: "You need to take
part in these gatherings or else we'll
take the Sheikh's turban back from
you" to which Emir replies: "If you say
so, the n com e to my house tomorrow
after the Friday Prayer and 1 will give
you the coat and turban back". The
following day, Emir lights a big fire in
the courtyard of his house. After the
• prayer Akşemseddin comes to the
house along with his derwishes. Emir,
in the coat and turban, walks into th_e
fire. After a while he gets out of the
of Melamism, in a sense. Because it ;;;
is a very well-known fact that from -..J \!)
this period on both Ömer Dede and ~
his followers after him have denied
fire safe and sound with only a burnt the order concept that embodies
coat and turban. From then on Emir
Sikkini and his followers stop wearing
coat and turban altogether.15 Being
retold by some Melami chroniclers
such as Sarı Abdullah, La'lizade
and Müstakimzade with slight
modifications, this story in a sense
narrates the process of the Bayramiyye
order split into the two branches
of Şemsiyye-i Bayramiyye and
some special clothing such as coats,
turbans, ete. and some symbols
and ignored the formalismin chanting
and replaced thE!rrı by the discourse
culture and it's maturing character.17
This may be evaluated as a reaction
of wahdat al-wujud concept to the
classical perception of asceticism.
In fact in the following times Ömer
Dede was to be acknowledged as the
Melamiyye-i Bayramiyye. As a matter representativeof Ottoman Melamism
of fa ct, Sarı Abdullah reports that which is regarded as a follow-up to
wh.ile he was alive Hacı Bayram Veli the earlier First Period Melamism that
pointed out the harsh rivalry between is alsonamed as Melametism.
the two and claimed that nothing There is hardly any information about
.. other than fire could have stopped the last period of Ömer Dede's life in it.16 Similarly, there are rumers of
Akşemseddin talking of Ömer Dede the sources. He is said to have died
in 880/1475. His tomb is in Göynük. and saying "he is a madman without The top spiritual post --"kutub"-- he
the authority to become the cal i ph:' fulfilled was taken over by his These sorts of absurd allegations are
caliph Bünyamin-i Ayaşi. Aside from undoubtedly fabrications of some called Bünyamin-i Ayaşi, a person bigoted so-ca ll ed ord er follower who
wish to put forward their branches.
lndeed, the above-mentioned story
hgs formed the manners and rules
15 Kefevi, vr. 361b. 16 _San Abdullah, Semeratıi'l-Futid .fi'l-Mebdei
ve '1-Metid, İstanbul 1288, 24 ı.
Muk'ad Hızır Dede is reported to have
followed the sheikh's lessons as well.18
17 Ali Bolal, Bir Tasawuf Okıı/u Olarak Meltimetilik, İstanbul, İstanbul: Insan IGtap, 2003, p. 25 ı.
1 8 Hocazade Ahmed Hilmi, Ziyaret-i Evliya, haz.: Selami Şimşek, istanbul 2005, p. 84.
48S
• ;:; Ömer Dede is acknowledged to posts and classical ascetic perception -~ be the first qutb of the Bayram i of sufism. Beyond ignorance of ord er
~ Melamism Ord er whose foundation manners, symbols and images, the re
486
is based on such a story. In terms of is also the apprehension felt that
the Melami Ord er, the uqutb" concept this sort of separatist symbols' be ing
is much more inclusive than the upir"
title given to the founder sheikhs
in other orders and is used for
those who represent the spiritual
authority and in a sense undertake
to run the mystic organization.19 In
this sense Bayramiyye-i Melamiyye
branch gained an order status by
turning into hierarchical structure,
notwithstanding it display of an
opposing posture against the sufistic \
movement. According to Ahmet
easily identifiable from the outside,
making it essential to opt for a more
permissive environment where it
is highly likely to perform freely
and penetrate into virgin territories
without getting involved in much
formalism such as symbols, convents,
specific garments, ostentatious
chanting gatherings.20
There is not much information
about Bünyamin Ayaş i in the
chronicles. He is rumared to have
disguised himself by wearing a felt Yaşar Ocak, Bayramiyye-i Me~amiyye
Order under the directian of Bıçakçı headgear like Persian travelers. He
Ömer Dede, made it's debut as fulfilled his duties in and aroı.ind the successor of Classical Khorasan
Melametism ~bat had adopted the
Divine Love and Fasdnation as the
backbone of the spiritual journey. This
ord er particuiarly appealed to farmers
and villagers who had suffered from
Ankara. The relations between the
Ottoman administration and the
Bayrami Melamis that probably may
date back to the supervision incident
about Hacı Bayram Veli and Sultan
ll. Murad, started getting strained politically influential circles. He thinks after Bünyamin-i Ayaşi had taken the fact that Ömer Dede's behavior
and his followers' renouncing of
coats and turbans cannot possibly
be interpreted as just an ignoring
of order symbols, and the refusal of
indulgence in getting possessions and
19 Bolat, p. 251.
over and kept on in the same way
afterwards. This must have sternmed
from the fact that the Metamis
20 Ahmet Yaşar Ocak, Osmanlı Toplumunda Zındıklar ve Mülhidler (15.-17. Yüzyıllar), İstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yayınlan, 1997, pp. 252-254.
considered their sheikhs to be above Araştırmaları Enstitüsü, B,asılmamış
all kinds of political structures.21 Doktora Tezi, istanbul1996.
After his death Bünyamin Ayaşi was Bayramoğlu, Fuat; HaCI Bayram-1 Ve/~
replaced by his caliph Pir Ali Aksarayi. YaşamJ-Soyu-Vakfl, ı, Ankara 1983.
Bünyamin Ayaşi is rumored to have
three caliphs, namely Süleyman
Efendi of Bolu, Aziz Ruşen Efendi
Bol at, Ali; Bir Tasavvuf Okulu Olarak
Melametilik, istanbul 2003.
and Osman Efendi of Sivas as well . Bursa lı Mehmed Tahir, Hact Bayram
as Pir Ali Aksarayi. Ve/~ istanbul1329.
Pir Ali Aksarayi is acknowledged
as the genuine founder of Bayram i
Cebecioğlu, Ethem; HaCI Bayram Ve/~
istanbul1994.
Melamism. In his time he is regarded Fazlullah Rahimi Efendi, "Ah
• :ı: V> --' \.7 z w
as the "qutb" not only by Melamis Teslimiyet'~ Fazlullah Rahimi Efendi'nin but by all circles as well.
BIBLIOGRAPHY
Adurrahman el-Askeri, Mir'atü'l-
lşk, haz.: ismail E. Erünsai,XV-
XV/. As1r Bayrami Melamiliği'nin
Kaynaklarmdan Abdurrahman el
Asker/'nin Mir'atü'l-lşk'I, Ankara 2003.
Abdurrahman Cami, Nefahôtü'I-Üns
(Evliya Menktbeleri), te.rc.: Lamii Çelebi,
haz.: Süleyman Uludağ-Mustafa Kara,
istanbul1995.
Azamat, Nihat;//. Murad Devri Kültür
Hayati, Marmara ÜniversitesiTürkiyat
21 , For more infoımation on Bayrami Melami's ideas of qutbiyya see: Halil İnalcık, Osmanlı İmparatorluğu Klasik Çağ (1300-1600), terc.: Ruşen Sezer, İstanbul: Yapı Kredi Yayınlan, _2003; Ocak, Zındıklar ve Mülhidler. pp. 258- · 268.
Perakende Evrak!, Nihat Azamat Özel
Ktp., s. 47-48.
Göl pınarlı, Abdülbaki; Melamilik ve
Melamiler, istanbul1931.
Hocazade Ahmed Hilmi, Ziyaret-i
Evliya, haz.: Selami Şimşek, istanbul
2005.
Hüseyin En isi, Manakib-i Akşemse'd
din, haz.: A. ihsan Vurd-Mustafa S.
Kaçalin, Akşemseddin, Hayati ve
Eserleri içinde, istanbul1994.
Hüseyin Vassaf, S efine-i Evliya, ll, haz.:
Mehmet Akkuş-Aii Yılmaz, istanbul
2006.
Işın, Ekrem; "Melamilik~ Dünden
Bugüne istanbul Ansiklopedisi (DBiA),
istanbul1994, s. 381.
487
• ~ inalcık, Halil; Osmanli imparatorluğu,
~ Klasik Çağ (1 300-7 600), çev.: Ruşen
~ Sezer, istanbul 2003.
488
Kemaleddin ei-Hariri, Tibyanu
Vesa'ilü'/-Haka'ik, Fatih. (ibrahim Ef.)
Ktp., nr. 430, vr. 173b.
La'lizade Abdülbaki, Menaktb-t
Melamiyye-i Bayramiyye, (Sergüzeşt),
Süleymaniye (Hacı Mahmud Ef.) Ktp.,
nr. 2456, vr. 132a-133b.
Mahmud b. Süleyman Kefevi, Ketaib-i
A'lami'I-Ahyar min Fukahô-i Mezhebi'n
Nu'man ei-Muhtcir, Süleymaniye
(Reisülküttab) Ktp., nr. 690, vr.361 a-b.
Mehmed Ali Ayni, Hact Bayram-I Ven
istanbul1343. \
Mehmed Mecdi, Tercüme-i Şaka'ik,
istanbul1269.
Mehmed Nazmi, Hediyyet'l-lhvôn
(Osmanltfarda Tasawufi Hayat
Halvetilik Örneği-), haz.: Osman Türer,
istanbul 2005.
M. Sadık Vicdan i, Tomar-t TurOk-t
Aliyye'den Me/am/lik, istanbul1338-
1340.
M üstakimzade Süleyman Sadeddin,
Risale-i Melômiyye-i Şuttciriyye, iü (TY)
Ktp., nr. 3357, vr. 4b-5a.
Nevizade Atayi, Hada'iku'I-Hakci'ik fi
Tekmileti~-Şaka'ik, haz.: Abdülkadir
Özcan, istanbul1989.
Ocak, Ahmet Yaşar; Osman lt
Toplumunda Zmdtklar ve Mülhid/er
(1 5.-1 7. Yüzytffar), istanbul1997.
Osmanft Sufi/iğine Baktşfar, Istanbul:
Timaş Yayınları, 2011.
öngören, Reşat; Osmanliiar'da
Tasawuf: Anadolu'da Sufi/er, Devlet ve
Ulema (XVI. Yüzytf), istanbul 2000.
Sarı Abdullah, Semeratü'I-Fuad fi'/
Mebdei ve'/-Mecid, istanbul1288.
Şahin, Haşim;"Ömer Dede Sikkini'~
TDV Islam Ansiklopedisi, 34, istanbul
2007, s. 55-56.
"Pir Ali Aksarayi'~ TDV Islam
Ansiklopedisi, 3~, istanbul 2007, s.
273-274.
Taşköprüzade, eş-Şeka'iku'n
Nu'môniyye fi Ulemai'd-Dev/eti'I
Osmôniyye, haz.: A. Su ph i Furat,
istanbul1985.