46
T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ EĞİTİM YÖNETİMİ TEFTİŞİ EKONOMİSİ VE PLANLAMASI TEZSİZ YÜKSEK LİSANS PROGRAMI EĞİTİM TARİHİMİZDE BİR REFORM “KÖY ENSTİTÜLERİ” DERS ÖDEVİ EĞİTİMDE REFORM Yrd. Doç. Dr. H.Hüseyin AKSOY Hazırlayan: Tülay ERGÜL 02630102 1

180.251.40.59/education.ankara.edu.tr/aksoy/ere/ergul2.doc · Web viewEnstitülerde yetişen çocuklar 1945 yılından sonra şu bakımlardan yılda dört defa yoklanırlardı: 1)

  • Upload
    others

  • View
    7

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: 180.251.40.59/education.ankara.edu.tr/aksoy/ere/ergul2.doc · Web viewEnstitülerde yetişen çocuklar 1945 yılından sonra şu bakımlardan yılda dört defa yoklanırlardı: 1)

T.C.ANKARA ÜNİVERSİTESİ

EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

EĞİTİM YÖNETİMİ TEFTİŞİ EKONOMİSİ VE PLANLAMASI TEZSİZ YÜKSEK LİSANS PROGRAMI

EĞİTİM TARİHİMİZDE BİR REFORM

“KÖY ENSTİTÜLERİ”

DERS ÖDEVİ

EĞİTİMDE REFORMYrd. Doç. Dr. H.Hüseyin AKSOY

Hazırlayan:Tülay ERGÜL

02630102

AnkaraOcak, 2004

1

Page 2: 180.251.40.59/education.ankara.edu.tr/aksoy/ere/ergul2.doc · Web viewEnstitülerde yetişen çocuklar 1945 yılından sonra şu bakımlardan yılda dört defa yoklanırlardı: 1)

İÇİNDEKİLER

Sayfa

I. KÖY ENSTİTÜLERİNİN KURULUŞ AMACI................................................1

II. ENSTİTÜLERİN KURUCULARI..................................................................4

A. Enstitülerin Temelini Atan Bakan: Saffet Arıkan.............................4B. Hasan-Ali Yücel Dönemi....................................................................5C. İsmail Hakkı Tonguç “Tonguç Baba”................................................6

III. ENSTİTÜLERİN KURULUŞU VE GELİŞİMİ..............................................8

IV. KÖY ENSTİTÜLERİNİN ÖZELLİKLERİ....................................................9

V. KÖY ENSTİTÜLERİNDE UYGULANAN EĞİTİMİN

ÖZELLİKLERİ.....10

VI. ENSTİTÜLERİN EĞİTİM İLKELERİ.......................................11

VII. KÖY ENSTİTÜLERİNDE UYGULANAN EĞİTİM

VE ÖĞRETİM

POLİTİKALARI..............................................................12

VIII. ENSTİTÜLERİN KURULUŞ YERLERİ..................................................13

2

Page 3: 180.251.40.59/education.ankara.edu.tr/aksoy/ere/ergul2.doc · Web viewEnstitülerde yetişen çocuklar 1945 yılından sonra şu bakımlardan yılda dört defa yoklanırlardı: 1)

IX. YÜKSEK KÖY ENSTİTÜSÜ....................................................................15

X. ENSTİTÜLERİN FİNANSMANI NASIL SAĞLANIYORDU?....................16

XI. KÖY ENSTİTÜLERİNİN KAPATILMASI.................................................17

XII. KÖY ENSTİTÜLERİNE NEDEN KARŞI ÇIKILDI?.................................18

XIII. KÖY ENSTİTÜSÜ UYGULAMASININ SONUÇLARI............................20

XIV. BUGÜNKÜ EĞİTİM DÜZEYİ İLE KÖY ENSTİTÜSÜ  EĞİTİMİNİN  KARŞILAŞTIRILMASI......................................................21

XV. KÖY ENSTİTÜLERİ KAPATILMASAYDI..............................................23

EKLER EK-1: T.C. Maarif Vekilliği Köy Enstitüsü Diploması................................26EK-2: T.C. M.E.B. Yüksek Köy Enstitüsü Diploması.................................27

3

Page 4: 180.251.40.59/education.ankara.edu.tr/aksoy/ere/ergul2.doc · Web viewEnstitülerde yetişen çocuklar 1945 yılından sonra şu bakımlardan yılda dört defa yoklanırlardı: 1)

I. KÖY ENSTİTÜLERİNİN KURULUŞ AMACI

Cumhuriyet kurulduğunda halkın yüzde sekseni köylerde yaşıyor ve ilkel

bir tarımla yaşamını sürdürmeye çalışıyordu. Tarıma elverişli toprakların

birçoğu işlenemiyor, kullanılanların da bir bölümü ağaların ellerinde

bulunuyordu. Köylülerin yüzde seksen beşi okuma yazma bile bilmiyordu.

Kişi başına yıllık gelir ortalaması 150 dolardı. Yeni devletin temel sorunu

halkın çoğunluğunu bu yoksulluk ve bilgisizlikten kurtararak gerçek

cumhuriyet vatandaşları yapmaktı. Cumhuriyetin temelleri ancak böyle

sağlamlaşacaktı. Ama 1935'e gelindiğinde bile, bu bir türlü başarılamamıştı.

Atatürkçü bir yazarımız, köyden kente göç ve gecekondulaşma konularında

6o'lı yıllarda şöyle yazıyordu: "...Kurtuluş Savaşı'nı onlar vermişlerdi. Sonra

haklarını ve hayatlarını bir devrim yönetimine emanet edip, köylerine

döndüler. Devrim gelecekti: Toprak düzeniyle, iş düzeniyle, eğitim düzeniyle,

adalet düzeniyle. Beklediler beklediler. Gelmedi. Gelmeyince onlar geldiler..."

(Kansu, 1966, aktaran: Tonguç,2001).

Yeni kurulan ve halka dayanması gereken cumhuriyetin yaşayabilmesi

halk çoğunluğunu oluşturan ancak Osmanlı zamanından beri her bakımdan

ihmal edilmiş olan köylünün kalkındırılmasına ve refah içinde yaşatılmasına

bağlıydı. Kısacası köylünün devlete temel yapılmasına bağlıydı.

Cumhuriyetin kurucusu Mustafa Kemal, köylü meselesini bütün çarpıcılığıyla

şu sözleriyle halkına anlatıyordu; "Yedi asırdan beri cihanın dört köşesine

sevk ederek kanlarını akıttığımız, kemiklerini yabancı topraklarda bıraktığımız

ve yedi asırdan beri emeklerini ellerinden alıp israf ettiğimiz ve buna mukabil

daima 'tahkir, terzil ile mukabele ettiğimiz ve bunca fedakarlıklarına,

ihsanlarına karşı nankörlük ve cebbarlıkla uşak seviyesine indirmek

istediğimiz bu asil sahibin huzurunda bugün saygıyla hakiki vaziyetimizi

alalım".

Cumhuriyet Hükümetleri ve onların temel aldıkları CHP konuya köklü bir

çözüm buldular. Çözümün adı "Köy Enstitüleri" idi. Köyleri okula

kavuşturmak, cehaletin yerine aydınlamanın gücünü egemen kılmak, köyde

eğitimi, köyün bünyesine uygun hale getirme projesinin, iddiasının adıydı Köy

Enstitüleri. Ülkenin genel yapısı da ele alındığında genç nüfusunu uzun süren

1

Page 5: 180.251.40.59/education.ankara.edu.tr/aksoy/ere/ergul2.doc · Web viewEnstitülerde yetişen çocuklar 1945 yılından sonra şu bakımlardan yılda dört defa yoklanırlardı: 1)

savaşlarda yitirmiş olan Cumhuriyet Yönetimi her şeye sıfırdan başlamak

zorundaydı. Bu uğurda hiçbir fedakarlıktan kaçınılmamalıydı. Cumhuriyetin

sağlam temeller üzerinde yükselebilmesinin ana dayanağını oluşturan eğitim

göz ardı edilemezdi ve edilmedi öncelikle 1935 yılından itibaren büyük bir

eğitim hamlesi başlatıldı daha sonra Enstitülerin temel politikaları belirlendi.

Buna göre;

1) Nüfusları az olan küçük köyler için orduda onbaşı, çavuş olmuş okur

yazar köylüleri kısa müddetli kurslara tabii tutarak kendi köylerinde

bilgisizlikle savaş için eğitmen olarak yetiştirmek.

2) Nüfusları 40'dan fazla öğrenci çıkarmaya elverişli köyler için de köyde

ilkokulu bitirmiş köylü çocuklarından, bu tip köylere yetecek kadar öğretmen

yetiştirmek.

3) Kısa zamanda ve çok sayıda yetiştirilecek bu eğitmen ve

öğretmenlere, bareme derecesine göre maaş vermeye mali durumu müsait

olmadığı ve hazır maaşın öğretmenin köylerde, bağ, bahçe kurmak, hayvan

besleyerek devamlı olarak kalmasına yaramadığı tecrübe ile anlaşıldığı için

bunların bir nevi sermaye vazifesini görecek ücret vermek; köylerde ev

yaptırmak, arazi tahsis etmek; cins tohum dağıtmak, ziraat aletleriyle koşum

ve gelir hayvanları sağlayarak onları tıpkı köylüler gibi müstahsil insanlar

haline getirmek, yardım sandıkları kurarak gerek çalışırken, gerek

çalışamayacak duruma geldiklerinde sıkıntıya düşmelerini engellemek.

Böylece köye kök salabilecek diri öğretmenlere kavuşmak.

4) Sekiz ila on beş köyden birer bölge teşkil ederek her bölgeye

tecrübeli öğretmenlerden birer gezici başöğretmen, 8-10 gezici başöğretmen

bölgesini içine alan büyük bölgelere de birer ilköğretim müfettişi tayin ederek

köylerde ilköğretimi denetleme ve yönetme işini sağlam esaslara dayamak.

5) Köylerde çalışacak eğitmen ve öğretmenlere ilgili bakanlıklardan köy

kalkınmasını gerçekleştirmeye yönelik vasıta ve yardımlar sağlamak, ziraat

aletleri, cins tohum ve fidan, dokuma tezgahı, ecza dolabı, iş araçları gibi.

Bu politikalar o zaman bütün ilerici aydınların desteklediği, ütopik

olmayan ve köylüyü kurtaracak olan politikalardı. Oy hevesinden uzak,

kalkınmaya yönelik, ilerici aydınlanmanın köklü olarak yerleşmesini

sağlayacak adımlardı. Öyle ki, bütün milletin mutluluğunu Mustafa Kemal gibi

2

Page 6: 180.251.40.59/education.ankara.edu.tr/aksoy/ere/ergul2.doc · Web viewEnstitülerde yetişen çocuklar 1945 yılından sonra şu bakımlardan yılda dört defa yoklanırlardı: 1)

köylünün kalkınmasında bulan İnönü şöyle diyordu: "Önümüzdeki senelerde

nüfusumuzun çoğunu teşkil eden köylümüzün, gerek tahsil, gerek geçim

hususunda seviyesini yükseltmeyi başlıca hedef tutacağız. Bu hususta elde

edeceğimiz neticeler çok önem ve kıymet veriyoruz. Kati olarak inanıyoruz ki,

köylümüzün tahsilini ve maişetini daha yüksek bir dereceye vardırdığımız

gün, milletimizin her sahada kudreti, bugün güç tasavvur olunacak kadar

yüksek ve heybetli olacaktır" (Görür, 2003).

Hazırlıkları 1935’te başlatılıp 1937’de denemesine girişilen ve 1940’ta

yasallaşan Köy Enstitüsü sistemi; Cumhuriyet aydınlanmasının eğitim

alanındaki en özgün ve en çok ses getiren bir uygulamasıdır. 17 nisan

1940’ta kabul edilen, 3803 sayılı Köy Enstitüleri Kanunu’na göre “Köy

öğretmeni ve köye yarayan diğer meslek erbabını yetiştirmek üzere, ziraat

işlerine elverişli arazisi bulunan yerlerde Maarif Vekilliğince [MEB’ce] köy

enstitüleri açılır.” (m.1) Bu yasa hükmüne göre enstitülerin görevi sadece köy

öğretmeni yetiştirmekle sınırlı olmayıp öğretmenle birlikte sağlık görevlileri,

teknisyenler ve diğer meslek elemanları yetiştirmektir.

Yasanın yaptığı bu yalın tanımın gerisinde Köy Enstitülerinin kuruluşuna

temel olan çok önemli gerekçeler bulunmaktadır. 1935 yılına gelindiğinde

ülke nüfusunun yüzde 80’inin yaşadığı köylerde okul sayısı yok denilecek

kadar azdır. Bu okullara kentlerden bulunup gönderilen az sayıda öğretmen

de köylerde tutunamamakta ve başarılı olamamaktadır. Köy insanının eğitim

gereksinmesi sadece okur yazarlıkla sınırlı değildir; bulaşıcı hastalıklarla

savaşamamakta; üretimini ilkel yöntemlerle yapmaktadır. Kurtuluş Savaşı’nın

ağır yükünü çeken köylüler henüz demokrasiyi yaşatacak cumhuriyet yurttaşı

niteliğine kavuşamamıştır. Kısacası köylüler, uygar toplumun tüm

nimetlerinden yoksundurlar.

Asıl önemlisi, 1930-40’larda köye hizmet götürmek çok zordur.

Cumhuriyetle birlikte girişilen köye hizmet çabaları; ya köylünün beklentilerine

uymadığı ya da becerilemediği için yarım kalmıştır. Başarı için köylünün

dilinden anlayan yeni bir aydın tipine gereksinme vardır. Bu da köylünün

kendi içinden çıkarılabilecektir. İşin bu “püf” noktasını ilk yakalayan ve kendisi

3

Page 7: 180.251.40.59/education.ankara.edu.tr/aksoy/ere/ergul2.doc · Web viewEnstitülerde yetişen çocuklar 1945 yılından sonra şu bakımlardan yılda dört defa yoklanırlardı: 1)

de bir köylü çocuğu olan büyük eğitimcimiz İsmail Hakkı Tonguç’ tur (Altunya,

2002).

II. ENSTİTÜLERİN KURUCULARI

Köy Enstitülerinin temeli Atatürk' ün Cumhurbaşkanlığı döneminde

onun son Milli Eğitim Bakanı Saffet Arıkan' ın yönetiminde atıldı, ilkeleri,

yöntemleri saptandı. Arıkan nitelikleriyle bu göreve çok uygun bir kişiydi, tipik

bir Mustafa Kemal' ce seçimdi.

Köy Enstitülerinin kuruluşunda bir Atatürk - Arıkan ekseninden söz

etmek yanlış olmaz. Yeni dönemdeki İnönü - Yücel ekseninde de Köy

Enstitüleri atılımı gelişecek, genişleyecek, yaygınlaşacaktı.

A. Enstitülerin Temelini Atan Bakan: Saffet Arıkan

Arıkan, belli bir amaçla, doğrudan doğruya Atatürk tarafından 10

Haziran 1935' de Bakanlığa getirilmişti. Konu, Mustafa Kemal' in çok önem

verdiği, Devletin geleceği için yaşamsal saydığı ilköğretim sorunuydu. Atatürk

bu gibi durumlarda uyguladığı kendine özgü bir yöntemi; meslekten olmayan

güvendiği kişileri işbaşına getirmeyi bir kez daha gerçekleştirerek, bir askeri

Eğitim Bakanı yapmıştı.Atatürk' ün son Kültür (Milli Eğitim) Bakanı Saffet

Arıkan 27 Kasım 1947' de yaşamını yitirmiştir.

KIRBY' e göre Arıkan' ın göreve getirilmesindeki etkenler şunlar

olmalıydı:

1. Arıkan Bakanlığı siyasal açıdan atlama tahtası yapmayacak bir

kişiydi.

2. Bakanlıktaki hiziplerin ve politikacıların etkisine giremeyecek bir

kişiydi.

3. Eğitimde kişisel görüşleri olduğu gibi bir savı yoktu.

4. Önerileri dinlemesini, karar alıp hızla uygulamaya geçmesini, işi

yürütecekleri denetlemesini, çalıştırmasını bilen bir kişiydi.

5. Köycülük, Anadoluculuk, Irkçılık gibi ideolojileri Bakanlıktan uzak

tutacak bir otoriteydi (Tonguç, 2002).

4

Page 8: 180.251.40.59/education.ankara.edu.tr/aksoy/ere/ergul2.doc · Web viewEnstitülerde yetişen çocuklar 1945 yılından sonra şu bakımlardan yılda dört defa yoklanırlardı: 1)

Arıkan’ın 28 Aralık 1938’e kadar süren kültür bakanlığı başarılarla

doludur. Bunlar:

İsmail Hakkı Tonguç’ u ilköğretim genel müdürü yaparak başarı

yolundaki adımını atmıştır.

Yardımcılarıyla birlikte bir durum saptaması yapmışlar ve hazırlanan

raporları değerlendirmişlerdir.

“Eğitmen deneyi” başlı başına büyük bir eğitim başarısı olmuştur.

Bu dönemde okul binası yapımında önemli çalışmalar yapılmıştır.

Görev alan her öğretmen, köyde okul yoksa okul yapımına öncülük

yapmış ve imece yoluyla binlerce köy okula kavuşmuştur.

Saffet Arıkan’ın başarılı çalışmaları sürerken Atatürk’ün ölüm haberi

gelmiştir. Bu habere çok üzülen Arıkan bakanlıktan ayrılmıştır.

B. Hasan-Ali Yücel Dönemi

Atatürk’ün ölümünden sonra İsmet İnönü Cumhurbaşkanı olmuştur.

Başlayan yeni dönemde Hasan-Ali Yücel Milli Eğitim Bakanlığı’na atanmıştır.

1897’de İstanbul’da doğan Yücel, Edebiyat fakültesi felsefe bölümünü

bitirmiş; İzmir Öğretmen Okulu’nda, İstanbul Kuleli Askeri Lisesi’nde, Erkek

Lisesi’nde, Galatasaray Lisesi’nde edebiyat ve felsefe öğretmenliği

yapmıştır.1926-1932 arasında bakanlık müfettişliği ile yurt dışı öğrenci

müfettişliği yapmıştır. 1933’de Gazi Eğitim Enstitüsü Müdürlüğü, 1933-

1934’te Orta Öğretim Genel Müdürlüğü yapmıştır. 28 Aralık 1938’de

bakanlığa atanan Yücel’in bu görevi 1946’ya kadar sürmüştür. Bakanlık

dönemi devrim niteliğinde olağanüstü başarılarla doludur:

1. Kadrosunu geliştirip genişletmiş, ayrılmak isteyen İsmail Hakkı

Tonguç’u İlköğretim Genel Müdürlüğüne atamıştır. İyi bildiği örgütü,

çeşitli gezilerle daha iyi tanımıştır. Önce yayın kongresini, ardından da

ilk “Milli Eğitim Şurası”nı toplamış, yayın ve eğitim sorunlarını

saptamıştır.

5

Page 9: 180.251.40.59/education.ankara.edu.tr/aksoy/ere/ergul2.doc · Web viewEnstitülerde yetişen çocuklar 1945 yılından sonra şu bakımlardan yılda dört defa yoklanırlardı: 1)

2. Eğitmen yetiştirmeye yönelik atılımları genişleterek sürdürmüş, bu

çalışmalara hız vermiştir.

3. 17 Nisan 1940 tarihinde Köy Enstitüleri Yasası’nı çıkararak 1948’e

kadar 21 köy enstitüsünün ve yüksek köy enstitüsünün kuruluşuna

öncülük etmiştir.

4. İsmail Hakkı Tonguç’la el ele vererek ilköğretim seferberliğini

başlatmıştır. 1946’dan sonraki engellemelerle karşılaşılmasaydı, 1955’e

kadar ülkemizin öğretmen gereksinimi karşılanacaktı.

İkinci Dünya Savaşı’nda ve sonrasında başlatılan karalamalar sonunda

köy enstitülerinin programları değiştirilmiş, Yücel’in etkinlikleri engellenmiştir.

5 Ağustos 1946’da bakanlıktan ayrılan H.Ali Yücel, 1950 yılında siyasal

yaşamı bırakmış, 1961’de de aramızdan ayrılmıştır. H.Ali Yücel,eğitim

tarihimizde gelmiş geçmiş en büyük milli eğitim bakanı olarak gerçek yerini

almıştır.

1946’ da H.Ali Yücel’in bakanlıktan ayrılmasıyla yerine Reşat Şemsettin

Sirer getirilmiştir. R. Şemsettin Sirer’in bakanlığıyla köy enstitüleri biçim

değiştirmiş, 1951’de başlayan Demokrat Parti dönemiyle bir deneme-sınama

karmaşası başlamıştır. Dinsel etkiler artmış, laiklik karşıtı görüşlere sürekli

ödün verilmiştir. Bu dönemde demokrasi adına verilen ilk kurban Köy

Enstitüleri olmuştur (Bayram, 1999)

C. İsmail Hakkı Tonguç “Tonguç Baba”

Büyük güçlüklerle öğrenim olanağı bulan Tonguç, Köy Enstitüsü

Sisteminin hem kuramcısı, hem de kurucusudur.

Tonguç’a göre “köylüye birşey öğretebilmek için, ondan birçok şey

öğrenmeli”ydik (1938). Şöyle diyor:

“Kanımızı ve iliklerimizi isteyerek köyün içine akıtmadıkça, kırk bin

köyün kenarına münevver insanın mezar taşı dikilmedikçe, bu köyün sırlarını

anlayamayız. Köy[lüy]ü anlayabilmek, ... duyabilmek için onunla kucak

kucağa, nefes nefese gelmek lâzımdır. Onun içtiği suyu içmek, yediği bulguru

6

Page 10: 180.251.40.59/education.ankara.edu.tr/aksoy/ere/ergul2.doc · Web viewEnstitülerde yetişen çocuklar 1945 yılından sonra şu bakımlardan yılda dört defa yoklanırlardı: 1)

yemek, yaktığı tezeğin ifade ettiği sırları sezebilmek ve yaptığı işleri

yapabilmek gerekir. Bizim köyün ne olduğunu evvelâ büyük âlimler, artistler

değil kahramanlar anlayacaklar, sonra âlimlere ve sanatkârlara

anlatacaklardır. Türk köyü, daha belki yirmi beş yıl âlim değil, kahraman

isteyecektir. Bataklığı kurutmak, sıtmalıya kinin rejimi yaptırmak, trahomlunun

gözüne ilâç damlatmak, okul binasını yapmak, yaralının yarasını sarmak,

gebeye çocuğunu doğurtmak, pulluğun nasıl kullanılacağını veya tamir

edileceğini öğretmek, bozuk köprüyü yapmak, ıslah edilmiş tohumu tarlaya

saçmak, fidan dikerek onu büyütmek ve step köylüsünün ‘dal’ diye

adlandırdığı ağacı hakikaten ağaç hâline getirmek; ulemanın işi değil,

kahraman teknisyenler ordusunun işidir... O [köylü] bu kahramanları içinden

yetiştirmeğe mahkûm. Bütün felâketlere katlanarak, ıstırabı zehir yutar gibi

yutarak çalışan ve başlarının üstünde şereflerle örülü birer taç taşıyan bu

kahramanlar köyü dile getirecekler[dir]... O zaman yeni sesler duyacağız. Bu

seslerden ürkmeden onları dinlemek lâzımdır. Köyden yeni renk ve seda

getirenleri saygı ile karşılamak gerekir. Hakiki köyü ve memleketi o zaman

anlayacağız...”

Yine Tonguç’a göre:

“Köy meselesi bazılarının zannettikleri gibi, mihaniki surette ‘köy kalkınması’

değil, manalı ve şuurlu bir şekilde ‘köyün içten canlandırılması’dır. Köylü

insanı öylesine canlandırılmalı ve şuurlandırılmalı ki, onu hiçbir kuvvet yalnız

kendi hesabına ve insafsızca istismar edemesin. Ona esir ve uşak

muamelesi yapamasın. Köylüler, şuursuz ve bedava çalışan birer iş hayvanı

haline gelmesinler. Onlar da her vatandaş gibi her zaman haklarına

kavuşabilsinler. Köy meselesi, köyde eğitim problemleri de içinde olmak

üzere bu demektir.” (1939)

Görüldüğü gibi, kimi iddiaların aksine Tonguç, iş başına, yeterli

kuramsal bilgi donanımına ve siyasal bilince sahip olarak gelmiştir.

Tonguç, köylünün kurtuluşunu, onun kendi gücünde görmektedir:

7

Page 11: 180.251.40.59/education.ankara.edu.tr/aksoy/ere/ergul2.doc · Web viewEnstitülerde yetişen çocuklar 1945 yılından sonra şu bakımlardan yılda dört defa yoklanırlardı: 1)

“Köylüyü, köyden başlayarak, ta Kamutay’a (TBMM’ye) varıncaya

kadar, devletin bütün şubelerinin idaresine, onda bugünkü vasıflarından

başka bir şart aramaksızın iştirak ettirmek, bu suretle devlet işlerini,

realiteden kuvvet alan elemanlarla besleyerek memleketin hakikî bünyesine

uygun bir şekle getirmek... Köylü vatandaşlarda... cumhuriyet vatandaşlığı

şuurunu, aksiyon haline gelebilecek şekilde uyandırmak... lâzımdır”

(Altunya,2002).

III. ENSTİTÜLERİN KURULUŞU VE GELİŞİMİ

O zaman dönemin tek partisi [devlet partisi] olan Cumhuriyet Halk

Partisi, 1935’te topladığı Büyük Kurultay’ında, devlet eliyle başlatılan “plânlı

endüstrileşme” hareketine koşut bir “plânlı” olarak “köyü kalkındırma” hareketi

başlatma kararı da aldı. yeni bakan Arıkan, eğitimcilere (özellikle Cevat

Dursunoğlu’na) danışarak Tonguç’u İlköğretim Genel Müdürlüğüne getirdi.

Tonguç, önce ciddî bir köy incelemesi yaptı; rakamları ve eski yapılanları

değerlendirdi; 20 yıllık bir plân taslağı hazırladı. Bu plâna göre 1954 yılında

öğretmen, koruyucu sağlık hizmeti, tarım teknisyeni ulaşmamış köy

kalmayacaktı. Bunu başarmak hiç de kolay değildi. Herşeyden önce, açılacak

enstitülere okur-yazar köy çocuğu/öğrenci bulmak büyük bir sorundu.

Tonguç, klâsik eğitimcilerin direnişlerine karşın, ilk olarak, askerliğini

yapmış okur-yazar gençlerden seçtiği bir grubu “Eğitmen” sanıyla köylerde

“geçici öğretmen” olarak görevlendirmek üzere, 1936 yılında Eskişehir’in

Çifteler Çiftliği’nde dört aylık bir kurs açtı. Ankara köylerinde görevlendirilen

ilk 84 eğitmen başarılıydı. Eğitmen kursları ülkenin başka yerlerinde de

açılarak çoğaltıldı. Eğitmen adayları, açılacak Köy Enstitülerinin ilk binalarını

da yapmışlardı. Kendi köylerine giden eğitmenler, topladıkları çocukları üç yıl

okutup mezun ederek yenilerini alıyorlardı. Eğitmenleri “gezici

başöğretmenler” iş başında da yetiştiriyorlardı. Eğitmenler ayrıca, köyde

çıkan sağlık sorunlarını kaymakamlığa iletmek ve köylüye modern tarım

tekniklerini öğretmek, akşam okulları ile yetişkinlere de okuma-yazma, hesap

ve yurttaşlık öğretmekle de yükümlüydüler.

8

Page 12: 180.251.40.59/education.ankara.edu.tr/aksoy/ere/ergul2.doc · Web viewEnstitülerde yetişen çocuklar 1945 yılından sonra şu bakımlardan yılda dört defa yoklanırlardı: 1)

İkinci bir önemli adım olarak, 1937-38 öğretim yılında Eskişehir/Çifteler

ve İzmir/Kızılçullu’da, “deneme” olarak iki “Köy Öğretmen Okulu” açıldı.

1940’a kadar açılan bu tip 4 okul, yasa çıkınca “Köy Enstitüsü” adını aldı ve

değişik bölgelerde yeni Köy Enstitüleri açıldı. Enstitüsü sayısı 1945’te 20’ye,

1948’de 21’e çıkarıldı. Enstitüler, bölge esasına göre kurulmuştu. Her

Enstitünün sorumlu olduğu 3-4 il vardı. Enstitüler, bu illerin köylerinde

eğitmenlerin yetiştirdiği öğrencilerden seçerek öğrenci alıyor, bunlar

enstitülerde ilkokulu tamamlayarak Enstitü öğrencisi oluyorlardı. Enstitü

öğrencileri, üçüncü sınıftan sonra “öğretmenlik” ve “sağlık” kollarına

ayrılıyordu. “Köy Sağlık Memuru” ve “Köy Ebesi” yetiştiren Sağlık Kollarının

öğrencisi daha azdı. Enstitü girişimi evrimini tamamlayamadığı için

öğretmenlik ve sağlık bölümünden başka bölüm açılamadı (Altunya,2002).

IV. KÖY ENSTİTÜLERİNİN ÖZELLİKLERİ

Bu kurumların kendi bünyelerinden gelme başlıca özellikleri şunlardır;

1) Enstitüler modern bir köy gibi kurulmuştur. Eskiden kalma binalardan

faydalanan bir iki enstitü istisna edilecek olursa diğerlerinin projeleri her şeyi

tamam, ideal bir köy örneğindedir. Öğrenciler bu kurumlarda temiz ve güzel

yolları, elektriği, bağ ve bahçeleri, korulukları, oyun ve spor alanları, posta ve

telefon tesisleri, radyosu, sinema ve tiyatrosu, yüzme havuzu bulunan;

rasyonel esaslara göre iş görülen bir köyde cereyan eden hayatı yaşayarak

öğrenirlerdi.

2) Enstitülerde çalışan öğretmenler, memurlar, usta öğrenciler kendileri

için yapılan evlerde ailelerine mensup kimselerle beraber otururlardı.

Örencilerle beraber enstitü mensuplarının sayısı 800-1.200 arasındadır.

Kısacası her enstitü nüfusu oldukça kalabalık bir köy demektir. Bu topluluğun

kendine mahsus çeşitli ihtiyaçları, istekleri ve ihtirasları vardır. Topluluk

kendine özgü bir hava yaratır.

3) Köylerin içine veya kenarına kurulmuş enstitüler, bitişik bulundukları

köyle mukadderat birliğine katılan kurumlardır. Köylünün başına gelen bir

felaketin acılarını enstitü mensupları onlarla beraber hisseder, dert ortağı

olurlar, köyün sevincine onlar da katılırlardı.

4) Enstitüler, 4274 sayılı kanunun hükümlerine göre hem mezunlarına,

9

Page 13: 180.251.40.59/education.ankara.edu.tr/aksoy/ere/ergul2.doc · Web viewEnstitülerde yetişen çocuklar 1945 yılından sonra şu bakımlardan yılda dört defa yoklanırlardı: 1)

hem de köylülere ellerindeki bütün vasıtalarla yardım etmeye mecburlardı. Bu

görevi layıkıyla yapabilmeleri için ellerinde çeşitli ve bol vasıtalar

bulundurmakzorundaydılar.

5) Köy Enstitüleri hayattan uzaklaşan, gerçek hayata arkalarını

çevirerek, kendi içlerine kapanarak manastır yaşayışı gibi bir hayata sahne

olan kurumlar değildirler. Onlar gerçekle her fırsatta temas eden, onun

icaplarına göre tedbir alarak ileri ve medeni bir yaşayışa çığır açmaya

çalışan, öğrencilerine de bunun yollarını öğreten kurumlardır .

V. KÖY ENSTİTÜLERİNDE UYGULANAN EĞİTİMİN ÖZELLİKLERİ

1953 yılına kadar Köy Enstitülerinin öğretim süresi ilkokul üzerine 5

yıldır. Öğrencilere yazları en çok 45 gün izin verilirdi. 1946’ya kadar

uygulanan Enstitü programlarında öğretmenlik bölümünün haftalık ders yükü

44 saattir. Bunun yarısı genel kültür ve meslek derslerine, dörtte biri iş ve

dörtte biri de tarım etkinliklerine ayrılıyordu. Her “Enstitülü”nün öğretmenlik

diplomasında bir “İş” (demircilik, yapıcılık, ev işleri gibi), bir de “Tarım”

(meyvecilik, kümes hayvancılığı gibi)“ek” branş olarak belirtiliyordu.

Enstitülerde tarım ve iş derslerinin içeriği, o yörede geçerli tarım türü ve

zanaatlara göre, ilgili enstitü öğretmenler kurulunca belirlenirdi. Bu ders ve

etkinlikler mevsimlere göre düzenlenir, enstitünün tüm işleri öğretmen ve usta

öğreticilerin rehberliğinde öğrenciler tarafından yapılırdı. Yeni kurulan

enstitülere, önce kurulanlar tarafından “yardım ekipleri” gönderilirdi. Böylece

dayanışma, kültürel etkileşim, gezi-gözlem gibi olanaklar sağlanırdı. Tüm

etkinliklerde köy yaşamıyla bağlantı kurulur, köyde modern yaşamın

kurulmasında işe yarayacak bilgi ve beceriler kazandırılırdı.

Köy Enstitüsü programı, çok yönlü eğitimi benimsemişti. Genel kültür ve

beceriler yanında edebiyat, resim, müzik ve spor gibi etkinlikler, her

öğrencinin doğal hakkı sayılıyordu. Her sabah güne cimnastik ya da halk

oyunları ile başlanırdı. Eğitim yaşamının tümüne sanat, hareket ve yaratıcılık

egemendi. Her öğrencinin bir müzik aleti (genellikle mandolin) çalması

zorunlu idi. Halk kültürünün tüm malzemesi enstitülere taşınıp işleniyordu.

10

Page 14: 180.251.40.59/education.ankara.edu.tr/aksoy/ere/ergul2.doc · Web viewEnstitülerde yetişen çocuklar 1945 yılından sonra şu bakımlardan yılda dört defa yoklanırlardı: 1)

Enstitülerde her hafta bir eğlenti düzenlenir, bu etkinliğe yönetici ve

öğretmenler de katılırdı. Bu eğlenti programları piyes, müzik, gösteri, halk

oyunu, orta oyunu vb. etkinliklerden oluşurdu. Bu etkinlikleri, çevredeki

köylüler ve öğrenci velilerinden konuk olanlar da izlerlerdi.

Köy Enstitülerinde uygulanan eğitim ve öğretim yöntemi, “öğrenciyi

merkeze” koymuş ve onun etkin kılınmasını temel almıştı. Ekip çalışmaları ve

bireysel etkinlikler, öğrenci kişiliğinin geliştirilmesi açısından vazgeçilmez

koşuldu. Tonguç’un geliştirdiği ve Köy Enstitüsü Sistemi’nde benimsenen “İş

Okulu” anlayışı, el becerileri ile sınırlı bir yaklaşım olmayıp öğrenciyi etkin ve

yaratıcı kılacak tüm etkinlikleri kapsardı. Serbest okuma, müzik, beden

eğitimi vb. çalışmalar da iş okulunun unsurlarıydı. Bu sistem, kuramsal bilgi

ile uygulamayı iç içe yürütüyordu. Enstitülerde, bulunabilen teknolojinin

yoğun olarak kullanılması esastı.

VI. ENSTİTÜLERİN EĞİTİM İLKELERİ

Enstitülerde öğrenciler kendi işlerini kendileri görürler onların şahsi

hizmetleri için hizmetliler çalıştırılmazdı. Kuruma ait bütün işler nöbetçi

öğretmen ve öğrenciler tarafından görülür ve yürütülürdü.

Bu işleri ve işe katılan kümeleri idare etmek üzere çocuklar kendi aralarında

temsilciler seçerlerdi. Hafta sonları bütün öğrenciler bir araya toplanarak

nöbetle iş görenlerin, temsilcilerin yaptıkları işlerin başarı ile yapılıp

yapılmadığını konuşurlardı.

Enstitülerde yetişen çocuklar 1945 yılından sonra şu bakımlardan yılda

dört defa yoklanırlardı:

1) Öğrencinin verilen işlere karşı ilgisi,

2) Üzerine aldığı işe bağlılığı,

3) Kendiliğinden iş görme ve yaratma gücü,

4) Aletve eşya bakımı,

5) Tertip, düzen ve güzellik sevgisi,

6) Yeniliği ve ileriliği benimsemesi,

7) Kız ve erkek arkadaşlarına davranışı, geçimliliği,

8) Cesareti, engellerden yılmamazlığı,

11

Page 15: 180.251.40.59/education.ankara.edu.tr/aksoy/ere/ergul2.doc · Web viewEnstitülerde yetişen çocuklar 1945 yılından sonra şu bakımlardan yılda dört defa yoklanırlardı: 1)

9) Özgeciliği,

10) Temizlik durumu ve vücuduna bakımı.

Çocukları ders bakımından her ay, karakter bakımından yılda dört defa

yoklayarak sonuçlarını günü gününe onlara duyurmak usulü izlendiği için

enstitü öğrencileri menfi durumlarını düzeltmek öğretmenler de harcadıkları

emeğin verimini hesaplayabilmek imkanına sahip oluyorlardı.

VII. KÖY ENSTİTÜLERİNDE UYGULANAN EĞİTİM VE ÖĞRETİM POLİTİKALARI

Enstitülerin temel taşını modern pedagojinin ortaya koyduğu yaratıcı iş

teşkil eder. Enstitüler, öğretmenlerle öğrencilerin alın teriyle kurulmuşlardır.

Derslerin çoğu iş başında ve içinde; inşaat alanında, tarlada, bahçede, ağaç

gölgesinde; taş ve ya kireç ocağında, tuğla harmanında verilirdi. Yapıcılık ve

yaratıcılık her şeyin başında, ön planda yer alırdı; barınmak için gereken

binaları ve tesisat eşyasını hazırlamak ihtiyacı, eğitim ve öğretimle ilgili bütün

çalışmalara yön tayin ederdi. Ayrıca bu enstitülere gelen öğrenciler

yüzyılların verdiği cahillik duygusu yüzünden en temel bilgilerden bile

yoksundular. Bunun için öğretmenlerin önüne çıkan ders konuları öğrencilere

basit bilgileri, vücut temizliğini, yemek yemesini, giyinmeyi insan gibi

yaşamanın şartlarını ve usullerini öğretmekti. Çocukların başlarını

temizlemekten işe başlayarak, onlara medeni insanlar gibi yaşamanın

şartlarını öğrettiler. Köy enstitülerinin kuruluş yıllarında ezbere veya

nazariyelere göre müfredat programları hazırlanmaya kalkışılmadı; öğretim

programına girecek konuların neler olacağı denemelerle tespit edilmeye

çalışıldı. 1943'te bu deneme ve incelemelere dayanılarak program hazırlandı.

İşte bu programa göre Köy Enstitülerinde gösterilen dersler üç gruba ayrılır:

1) Kültür dersleri : Türkçe, tarih, coğrafya, yurttaşlık bilgisi, matematik,

fizik, kimya, yabancı dil, el yazısı, resim-iş, beden eğitimi, müzik, askerlik, ev

idaresi ve çocuk bakımı, öğretmenlik bilgisi, zirai işletme ekonomisi,

kooperatifçilik.

2) Ziraat ders ve çalışmaları: Tarla ziraatı, bahçe ziraatı, sanayi

bitkileri ziraatı, zootekni, kümes hayvancılığı, arıcılık, ipek böcekçiliği,

balıkçılık ve su ürünleri.

12

Page 16: 180.251.40.59/education.ankara.edu.tr/aksoy/ere/ergul2.doc · Web viewEnstitülerde yetişen çocuklar 1945 yılından sonra şu bakımlardan yılda dört defa yoklanırlardı: 1)

3) Teknik dersler ve çalışmalar: Köy demirciliği,dülgerliği ve

yapımcılığı; kızlar için köy ev ve el sanatları.

Bu kurumlarda çalışma zamanının %50'si kültür derslerine, %25'i ziraat

derslerine ve çalışmalarına, %25'i de teknik derslere ve çalışmalara

ayrılmıştır.

Enstitülerde uygulanmayan bilgilere yüz verilmemiş, öğrenciler onun

aldatıcı etkilerinden korunmaya çalışılmıştır. Her enstitünün bir uygulama

okulu vardır. Öğretmen adaylarına bu okullarda ve yakın çevredeki diğer köy

okullarında meslek dersleriyle ilgili tatbikat yaptırılırdı. Uygulama okulunun

dersliğinde, işliğinde, bahçesinde ve oyun alanında çalışan ilkokul öğrencileri

türlü bakımlardan inceletilir; Öğretmen adaylarının onlarla yakından

ilgilenmeleri sağlanırdı. Öğretmen adaylarına uygulama okulu olmayan bir

eğitim kurumunun beyinsiz ve kalpsiz bir yaratıktan farklı olmadığı

gösterilmeye çalışılırdı "(Görür, 2003).

VIII. ENSTİTÜLERİN KURULUŞ YERLERİ

Köy Enstitüleri’nin tarım özellikleri olan bir bölgenin merkezinde bir yerde

bulunması, su olması, işe yarayacak yapı ve arazi olması, az çok taşıt

araçlarının olması isteniyordu.

Ülke doğal, tutumsal özelliklerine göre 3-5 illik kesimlere ayrıldı.

Enstitüler bu kesimlerin inceleme, araştırma, yöneltme merkezleri olarak,

uygun köylerin yakınında kurulmaya başlandı. Daha sonra, her enstitü

kesiminin elverişli yerinde 5-10 köyün ortalarında bölge okulları açılmaya

başlandı, bunlar ilkokul sonrası teknik eğitimi gerçekleştiren birer küçük

enstitü olacaktı. Köy okulları bölge okullarına, bölge okulları da enstitülere

bağlı olacaktı ( Başaran, 1999).

Ülkemizde kurulan Köy Enstitüleri’ nin kuruluş yerleri ve isimleri Şekil - 1’

de (haritada) gösterilmiştir.

Harita incelendiğinde Enstitülere coğrafya yer adlarının verildiği görülür.

Bu duruma da “Vatan Boyutu” denir ( Başaran, 1999).

13

Page 17: 180.251.40.59/education.ankara.edu.tr/aksoy/ere/ergul2.doc · Web viewEnstitülerde yetişen çocuklar 1945 yılından sonra şu bakımlardan yılda dört defa yoklanırlardı: 1)

14

Page 18: 180.251.40.59/education.ankara.edu.tr/aksoy/ere/ergul2.doc · Web viewEnstitülerde yetişen çocuklar 1945 yılından sonra şu bakımlardan yılda dört defa yoklanırlardı: 1)

IX. YÜKSEK KÖY ENSTİTÜSÜ

Köy Enstitülerinin en önemli sorunlarından biri de kendi yönetici ve

öğretmen kadrosunu oluşturamamaktı. Hizmete uygun yüksek okul,

ilköğretmen okulu ve her türlü orta dereceli meslek okulları mezunları

öğretmen olarak atandığı gibi, hiç okur-yazar olmayan kişilerden, enstitülere

yararlı olabilecek becerisi bulunanlar da “usta öğretici” olarak atanıyorlardı.

Kuşkusuz kadro sorunu sür-git böyle çözümlenemezdi. Bu sorunu kökten

çözmek, köy eğitimi ile ilgili diğer personeli yetiştirmek ve bir “Köy

İncelemeleri Merkezi” olmak üzere, Hasanoğlan Köy Enstitüsü’nde bir de

“Yüksek Köy Enstitüsü” açıldı (Altunya, 2002).

24 Temmuz 1943’te yayımlanan yönetmelik Yüksek Köy Enstitüsü’nün

amaçlarını şöyle saptıyordu (Başaran,1999):

A) 1. Köy Enstitüleri’ne yönetmelikte yazılı erkek ve kız öğretmenleri,

2. Enstitü çıkışlıların çalışacakları bölgeler için Gezici Öğretmen,

Başöğretmen, Bölge İlköğretim Müfettişi,

3. Gerekli kurslara tabi tutarak, Köy Enstitüleri’nde çalışmakta olan

öğretmenleri yetiştirmek.

B) Köy incelemelerine merkez teşkil etmek üzere, köy okullarını,

Enstitüleri ilgilendiren türlü konularda gereken araştırmaları yapmak,

bunları ilgililerin yararlanabileceği şekilde yaymak.

C) Yüksek Köy Enstitüsü öğretmenlerine, derslerine ait kitapları 2 yıl

içinde yazdırtmak.

1942-1943 öğrenim yılında Çifteler ve Kızılçullu Köy Enstitüleri’ni

bitirenler buraya alındı. Bundan sonraki yıllarda Enstitüleri bitirenlerden

Öğretmen Kurulları’nca aday gösterilenler, sınavla alınmaya başlandı.

Öğrenciler yeteneklerine göre Yüksek Bölüm’ de şu kollara ayrılıyordu:

15

Page 19: 180.251.40.59/education.ankara.edu.tr/aksoy/ere/ergul2.doc · Web viewEnstitülerde yetişen çocuklar 1945 yılından sonra şu bakımlardan yılda dört defa yoklanırlardı: 1)

1. Güzel Sanatlar Kolu (Kız ve Erkek öğrenciler için)

2. Yapıcılık Kolu (Erkekler)

3. Maden İşleri Kolu (Erkekler)

4. Hayvan Bakımı Kolu (Erkekler)

5. Kümes Hayvancılığı Kolu (Kızlar)

6. Tarla ve Bahçe Ziraatı Kolu (Erkekler)

7. Ev ve El Sanatları Kolu (Kızlar)

8. Zirai İşletme Ekonomisi Kolu (Kız ve Erkek öğrenciler için)

Her “kol”dakiler, kol dersleri yanında, aşağıdaki dersleri de izler:

1. Devrim Tarihi ve Türkiye Cumhuriyeti Rejimi

2. Öğretmenlik Bilgisi:

a)Toplumbilim, b) İş Eğitbilimi, c) Çocuk, İş Ruhbilimi, d) Öğretim

Metodu ve Ders Uygulamaları, e) Eğitim ve İş Eğitimi Tarihi

3. Türkçe: a) Yazma, b) Okuma ve Anlatma,

4. Yabancı Dil (İngilizce - Fransızca - Almanca)

5. Askerlik

X. ENSTİTÜLERİN FİNANSMANI NASIL SAĞLANIYORDU?

3238 sayılı kanuna dayanılarak açılmış bulunan eğitmen kurslarının

ihtiyaçlarını karşılamak üzere Maarif Vekilinin isteği üzerine devlete ait

bulunan tarla, çiftlik, bağ, bahçe vs. arazinin İcra Vekilleri Heyetince tahsis

edilmesi öngörülmüştü. Kanun ayrıca Köy Öğretmen Okullarının

ihtiyaçlarında kullanılmak üzere Maarif Vekaleti bütçesinden 20 bin liraya

kadar bir döner sermaye verilmesini, köy öğretmen okulları ve eğitmen

kurslarında Ziraat Vekaletine ait demirbaş eşyanın da Maarif Vekaletine

16

Page 20: 180.251.40.59/education.ankara.edu.tr/aksoy/ere/ergul2.doc · Web viewEnstitülerde yetişen çocuklar 1945 yılından sonra şu bakımlardan yılda dört defa yoklanırlardı: 1)

devredilmesini, bu okulların döner sermayelerine bu eşyaların demirbaş

kaydedilmelerini kararlaştırmıştı. Köy ilkokullarındaki öğretmenleri teşvik için

de bu öğretmenlere kıdem ve ikramiye verilmesi karara bağlandı.

Köy Enstitüsünde gerekli olan tüketim maddelerini hem daha ucuza

almak hem de zaman kaybını önlemek için enstitü yönetimi serbest pazarlık

yolu ile alıyordu. Küçük alımlar ihale kanununun dışında yapılıyordu.

Öğrenciler o yıllarda kendi çevre temizliklerini yapmayı, okulun bakım ve

onarımına katkıda bulunmayı, okulda revir ve döner sermaye düzenini

kurmayı başarmışlardır.

Köy Enstitüleri giderlerini en aza indirmek için bir çok gereksinimini

kendisi üreterek karşılıyordu. Binaların yapımından yiyecek ve giyeceklerin

üretimine kadar birçok şey okuldaki öğretmen, usta öğretici ve öğrencilerin el

emeği idi.

Marangozluk ve demircilik işlerinde komşu köylerin gereksinimleri de

karşılanırdı. Çoğu kez parasız ya da maliyetin altında bir miktar alınırdı. Bu

durum çevrede enstitüye büyük ilgi ve saygınlık sağlardı.

O yılların savaş yılları olması nedeniyle yokluğun, kıtlığın, karaborsanın

olduğu bir dönemde çok az bir para ile köy enstitülerinin kuruluşunu

tamamlaması, paranın çok akıllıca kullanıldığını göstermektedir (Türkkaan,

1996).

Köy Okulları ve Enstitüleri Teşkilat Kanunu, enstitülerde tüketim ve

üretim kooperatifleri kurulmasını öngörmektedir. Öğrencilerce çalıştırılan bu

kooperatifler, enstitülerin ve çevre köylerin gereksinimlerini karşılayıcı

boyutlara ulaşmıştır (Oğuzkan, 1995).

XI. KÖY ENSTİTÜLERİNİN KAPATILMASI

1946 seçimlerinin ardından CHP yine iktidarda idi ama Kurtuluş

Savaşı’ndan gelen devrimci kanat bir tarafa itilerek, yerini sağ kanat aldı.

17

Page 21: 180.251.40.59/education.ankara.edu.tr/aksoy/ere/ergul2.doc · Web viewEnstitülerde yetişen çocuklar 1945 yılından sonra şu bakımlardan yılda dört defa yoklanırlardı: 1)

Meclis Başkanı Kazım Karabekir, Başbakan Recep Peker, Milli Eğitim Bakanı

ise Reşat Şemsettin Sirer’di.

Yeni hükümet başkanı Recep Peker “Enstitüleri millileştireceğiz”, Reşat

Şemsettin Sirer ise “ Enstitüleri islah edeceğiz” diyordu. Yeni hükümetin bu

görüşleri, 14.04.1946’da Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü’ne gelerek, Köy

Enstitüleri’nin kuruluş yıldönümünde kutlama programına katılan İsmet

İnönü’yü de baskı altına almış olacak ki, İsmet İnönü O tarihten sonra bir

daha Hasanoğlan’a gidememiştir.

İsmail Hakkı Tonguç ise seçimlerden sonra yeni bakanla

çalışamayacağını anlamış, genel müdürlükten ayrılmış, Talim Terbiye Kurulu

üyeliğine getirilmiştir. 07.08.1946’da genel müdürlükten ayrılmak isteyen

İ.H.Tonguç’a Bakan R.Şemsettin Sirer “senin ve senin gibilerin çoluk

çocuklarıyla beraber bellerinizi kıracağım” tehdidini savurmuştur .

Köy Enstitüleri 1947’de sadece 3 dönem mezun verdikten sonra Bakan

Reşat Şemsettin Sirer tarafından “sol fikirlerin yayılmasını önlemek” için

kapatıldı. Enstitülerde çalışmakta olan yüksek bölüm mezunları toptan askere

çağırıldılar sonra da köy öğretmenliklerine ve gezici başöğretmenliklere

atandılar. Enstitülerin yöneticileri değiştirildi, öğrenciler sınıfta bırakılarak 2

yıllık durumuna düşürüldüler ve okuldan uzaklaştırıldılar. 1946’dan önce

öğretmen olanlar “yetiştirme” bahanesi ile beyin yıkama kursundan

geçirildiler. 09.04.1947 tarihli yönetmelikle öğrencilerin ders dışı faaliyetleri

sınırlandı, yönetime katılmaları engellendi. 09.05.1947 tarihli genelge ile kız

ve erkek öğrenciler ayrıldı. 20.05.1947 tarihli genelge ile serbest okumalar

güdüme alındı, zararlı sayılan kitaplar yakıldı ve 1950 sonrasında Enstitüler

klasik öğretmen okuluna dönüştürüldü (Başaran, 1999).

XII. KÖY ENSTİTÜLERİNE NEDEN KARŞI ÇIKILDI?

a) Siyasal nedenler: 3803 sayılı Köy Enstitüleri Yasası Mecliste kabul

edilmişti ama 151 milletvekili oylamaya katılmamıştı. Daha da dikkat çekici

olanı şuydu: Aynı gün, 17 Nisan 1940 günü, Köy Enstitüleri Yasası’ndan

önce 2 tasarı daha oylanıp kabul edilmişti. Bu iki tasarının oylamasına katılıp

18

Page 22: 180.251.40.59/education.ankara.edu.tr/aksoy/ere/ergul2.doc · Web viewEnstitülerde yetişen çocuklar 1945 yılından sonra şu bakımlardan yılda dört defa yoklanırlardı: 1)

olumlu oy veren milletvekili sayısı 316 idi. Köy Enstitüleri Yasası oylamasında

bu sayı 278’e düştü. Oylamada bulunmayanlar arasında Demokrat Parti

kurucuları Celal Bayar, Adnan Menderes, Fuat Köprülü gibi etkili

milletvekillerinin de olduğu bilinmelidir.

b) Toplumsal nedenler: Köye yeni okulun girmesiyle çıkarı

bozulacaklar vardı. Bazı köylerde bir ağa, bir bey, bir din adamı, bir tarikat

lideri köy yaşamını etkiliyor, çıkarının korunması için yenileşmeye, gelişmeye

karşı geliyordu. Köye gelecek öğretmen bunların çıkarlarına engel olabilirdi.

c) Ekonomik nedenler: Özellikle bazı bölgelerde köy hatta köyler

sahibi toprak ağaları vardı. Bu köylerde oturanlar da sanki o ağaların

mülküydü; kötü koşullarda çalışıyorlar, emeklerinin tam karşılığını

alamıyorlardı. Bunlar aydınlanırsa başlarına gelmiş olanı yazgı kabul

etmezler, razı olmazlardı; değişik isteklerde bulunabilirlerdi. Bu istekler toprak

ağalarının işine gelmezdi.

d) Yönetsel nedenler: Yeni sistem sadece Milli Eğitim Bakanlığında

çalışanlara değil, başka bakanlıklardaki ilgililere de (özellikle bucak müdürü,

kaymakam, valilere de) ek görevler veriyordu. Bu yeni görevler hem hızlı,

hem çok sıkı çalışmayı gerektiriyordu. Böyle çalışma, ona ayak

uyduramayanların işine gelmiyordu; çalışmak yerine olumsuz eleştiri

yeğleniyordu. Bir de köy enstitülerinde yetişenlerin demokratik davranışları

tartışma yaratabiliyordu.

e) Eğitsel nedenler: Köy enstitülerinde eğitime yüklenen yeni

görevlerin bütününe veya bölümlerine karşı olanlar vardı. Üretim için iş

eğitimini, çok sesliliği uygun görmüyorlardı; klasik eğitim düzeninde

değişikliğe yanaşmıyorlardı

Yukarıda belirtilen nedenlerden başka, karşı olanların işlerini

kolaylaştıracak, sistemin başarılı olmasını zorlaştıracak bazı olumsuz

koşullar da vardı. İstenirse bu koşullar öne sürülerek işler aksatılabilir,

geciktirilebilirdi. Bu olumsuz koşulların bazıları şunlardı:

19

Page 23: 180.251.40.59/education.ankara.edu.tr/aksoy/ere/ergul2.doc · Web viewEnstitülerde yetişen çocuklar 1945 yılından sonra şu bakımlardan yılda dört defa yoklanırlardı: 1)

1. Savaş yıllarıydı, devlet bütçesinden eğitime yeterli kaynak

ayrılamıyordu.

2. Ne köylerde okul vardı, ne de enstitülerin kurulacağı yerlerde uygun

ve yeterli bina. Ama bunlar acele gerekliydi.

3. Halk alışkanlıklarına, geleneklerine çok bağlıydı. Bunlardan

değişmesi gerekenler sorun yaratabilirdi.

4. Sorunun sürüncemede kalmadan, kısa sürede çözüme

kavuşturulması isteniyordu ama, zaman kısıtlıydı.

5. Enstitülerde çalışacak yeterli sayı ve nitelikte elemen bulmak zordu,

bulunamıyordu (Oğuzkan, 1995).

XIII. KÖY ENSTİTÜSÜ UYGULAMASININ SONUÇLARI

Köy Enstitüleri, cumhuriyet devrimini köye taşımış, yüzyıllardır uyutulan

köylüyü özgürleştirmek ve halkın çıkarlarını savunan, her durumda halkın

yanında olan, devrimci, halkçı, laik ve bilimsel düşünen insanlar yetiştirmek

amacında olan eğitim kurumlarıdır ve ülkemizin de önde gelen birçok bilim ve

edebiyat insanı bu kurumlarda yetişmiştir (Dilber, 2000).

Daha başlangıç noktasında kalan bu eğitim modelinin başarısı, 1946’ya

kadar köylerdeki öğretmen açığını kapatan 16400 kadın ve erkek öğretmen

ile 7300 sağlık memuru ve 8756 eğitmen yetiştirmiş olmasıdır. Mezunlar

arasında Mehmet Başaran, Talip Apaydın, Fakir Baykurt ve Mahmut Makal

gibi yazarlar da bulunmaktadır. Şiir, hikaye ve romanlarında köy sorunlarını

işleyen bu yazarlar, sosyal, kültürel ve siyasal etkinlikler de göstererek köy

insanının dünyası için bilinç yaratmışlardır. Köy Enstitüleri sisteminin eğitime

en büyük katkısı, o güne kadar yalnızca eğitim kitaplarında görülen, fakat

geleneksel eğitimin etkisiyle, okula ve sınıflara giremeyen eğitim ilke ve

yöntemlerini, doğanın içinde hayata geçirmek olmuştur. Bunların somut birer

örneğini vermiştir. Buralarda binlerce öğretmen adayı, bunları bizzat

yaşayarak öğrenmişler ve gittikleri okullara da bunları taşımışlardır (Çıkar,

1998).

20

Page 24: 180.251.40.59/education.ankara.edu.tr/aksoy/ere/ergul2.doc · Web viewEnstitülerde yetişen çocuklar 1945 yılından sonra şu bakımlardan yılda dört defa yoklanırlardı: 1)

Halk türkülerinin, halk oyunlarının öğrenilmesi, yaygınlaştırılması köy

enstitüleri yoluyla gerçekleşmiştir. Ülkenin 21 ayrı kesiminde ve kırsal

yerlerde kurulmuş olması, öğrencilerini köyden almasının da etkisiyle her

yörenin türküleri, oyunları, diğer kültür etkinliklerinin tüm yurda yayılmasını

Trakya oyunlarının Erzurum’a, Erzurum türkülerinin Antalya’ya mal edilmesini

sağlamıştır. Kentler ve kentsoylu aydınlar halk sanatları ile ilk kez böyle

karşılaşmışlardır. Ayrıca o yıllarda halk masalları, halk söylenceleri, türküler

derlenmiştir. Köy enstitüleri pek çok alanda ilki başlatan ve yaşatan

kurumlardır; bunun en güzel örneklerinden biri “Hafta Sonu Toplantıları” bir

diğeri “Serbest Okuma Saatleri”dir (Apaydın,1995).

Köy Enstitüsü hareketi; kendi ülkemizin beyin gücü, yaratıcılığı ve

yurtseverliği örgütlenerek, toplumun en yoksul çocuklarının kendi emekleriyle

ücretsiz öğrenim görebileceklerini, kıt olanaklarla da çağdaş eğitimin olabileceğini,

demokrasinin sözle değil yaşanarak öğrenilebileceğini kanıtlamıştır (Altunya, 2002).

  XIV. BUGÜNKÜ EĞİTİM DÜZEYİ İLE KÖY ENSTİTÜSÜ  EĞİTİMİNİN  KARŞILAŞTIRILMASI

1.      Amaçlar yönünden: Ulusal eğitimin bilinen üç temel amacı vardır;

insan yetenekleri ve kişiliğini tam geliştirmek ,yurttaş yetiştirmek, mesleksel

becerileri kazandırmak. Bu genel amaçları tek tek ele alırsak; Köy

Enstitülerinin, kişilerin tüm yeteneklerini eksiksiz geliştirmeyi, kişide özgür ve

yaşamla uyumlu bir kişilik geliştirmeyi hedeflediğini görürüz. Sonraki

dönemler değerlendirildiğinde, insanın yeteneklerini ve kişiliğini tahrip eden,

yarış yoluyla ezberciliğe dayanan, korkak bireyler yetiştiren bir eğitim

uygulandığını görürüz.  Yine bu süreçte, eğitimde Cumhuriyetin temel

değerlerinin adım adım aşındırıldığı, ulusal eğitim yerine dışa bağımlılığı

özendiren unsurların eğitime girdiği görülür.

    2. Eğitim hakkı yönünden: Köy Enstitüleri, eğitimin temel bir insan

hakkı olduğu, insan kişiliğinin özgürce gelişebileceği demokratik değerlerin

eğitimle gelişeceği kabulüyle kuruldu. Yapılan plana göre 1955’e kadar tüm

köyler, okul, öğretmen, sağlık memuru ve ebeye kavuşacaktı. Ancak bu plan

21

Page 25: 180.251.40.59/education.ankara.edu.tr/aksoy/ere/ergul2.doc · Web viewEnstitülerde yetişen çocuklar 1945 yılından sonra şu bakımlardan yılda dört defa yoklanırlardı: 1)

1946’dan sonra uygulanmadı. Bugün hala okulsuz köyler var.

3.      Eğitimin yönetimi yönünden: Köy Enstitüsü sistemi, merkezden

demokratik liderlik yönetimi gözetiminde geniş bir yetki devrine dayanır.

Ancak bugünkü eğitim kendine güvensiz ve üretkenlikten yoksun taşra

yöneticilerinin elinde sürüncemede kalmıştır.

4.      Sistem yönünden: 1940’larda genel ve mesleki eğitimle halk

eğitimi akılcı bir sisteme oturmuştu. Mesleki ve teknik eğitim orta ve yüksek

kısmıyla bir bütündü. Köy enstitüleri dejenere edilince öğretmen okulu

sistemi de bozuldu.

5.      Öğrenci hizmetleri yönünden: 1940’lı yıllarda köylerden toplanan

çocukların büyük bir kısmı hastalıklı ve ortaçağa özgü alışkanlıklarla

geliyordu. Enstitüler, çok zor koşullarda bu görüntünün içinde saklı duran

cevheri ortaya çıkardı. Bugün vatandaş gerçek bir eğitim özlemi içinde

ancak bunu nasıl ve kimden elde edebileceğini bilmiyor. Bakanlık örgütünde

çocuklara sahip çıkacak birim yok. Çocuklar okullarda oynayamıyor,

gülemiyor, eğlenemiyor, üretemiyor.

6.      Eğitimde kaynak sağlama yönünden: Cumhuriyet yönetimi, para,

okul, öğretmenin olmadığı, halkın çoğunun da eğitime talep olmadığı bir

yıkıntı devraldı. Önemli bir şey vardı. İnançlı ve bilinçli bir kadro, az sayıda

yurtsever, bilgili ve bilinçli kişilerden oluşan bu kadro sayesinde kısa

zamanda kaynak ve talep yaratıldı. Yeni eğitim kurumları açıldı. Bunlar nasıl

başarıldı? Elbette vergi ve bütçe olanakları kullanıldı. Emek ve fon gelirleri

yaratıldı. Günümüzde eğitim sorununun çözümsüzlüğünü kaynaksızlığa

bağlayanlar, ya aymaz ya da yalan söylüyorlar. Özel dershaneler, vakıflar,

bağışçı zihniyetler sürekli kaynak yutuyor. Yılda 50-60 milyon ders kitabı

çöpe atılıyor. Alınan vergiler amacına ulaştırılmıyor. Daha sayabiliriz.

Çözümsüzlüğün nedeni inançsızlık ve akılsızlıktır.

7.      Öğretmen eğitimi yönünden: 1908-1970 arasında varlık gösteren

öğretmen okulları, dünya ölçeğinde kaliteliydi. 1970 sonrası değişen,

öğretmen yetiştiren kurum anlayışında “mektupla öğretimle” bile öğretmenler

22

Page 26: 180.251.40.59/education.ankara.edu.tr/aksoy/ere/ergul2.doc · Web viewEnstitülerde yetişen çocuklar 1945 yılından sonra şu bakımlardan yılda dört defa yoklanırlardı: 1)

yetiştirildi. Bugün 65 eğitim fakültesine rağmen; MEB resmi açıklamalara

göre 433 bölüm ve programdan sınıf öğretmeni alınmış. Plansızlık yüzünden

de öğretmen açığı yıldan yıla büyüyor.

8.      Programlar yönünden: Köy enstitülerinde genel  kültür, tarım ve

teknik becerileri, sanatsal etkinlikler ve pedagojik formasyon yönünden

dengeli bir eğitim yapıldığı görülür. Uygulamada öğrenci etkinliği temeldir.

Öğretmenler konunun niteliğine ve yetişeceği mesleklere göre hem bireysel

hem küme etkinliklerine göre eğitilir. Günümüzde serbest kitap okuma ve

evrensel kültürle ilişki kalkmış gibidir. Program ölü bilgiyle yüklü hale

gelmiştir. Deneme, gezi, gözlem, yaratıcılık kalkmıştır. Çocuklar artık test

çözüp sınava hazırlanmaktan başka etkinliğe olanak bulamamaktadırlar.

Sonuç olarak; Türkiye belliğini yoklarsa, orada eğitim sorununu çözmede

yararlanılacak pek çok güzel örnek bulacaktır. Yeter ki buna niyet edebilsin

ve bunu başaracak yetenekte bir kadroyu görevlendirsin

(http://www.add.org.tr).

XV. KÖY ENSTİTÜLERİ KAPATILMASAYDI...

Köy Enstitüleri yaşasaydı, eğitimle birlikte ülkemizin birçok sorunu

sağlıklı bir çözüme kavuşmuş olurdu. Demokrasi bilinci yerleşir ve eğitim,

sağlık, toprak sorunu diye bir şey kalmazdı. Hemen her köy sağlık

memuruna, köye gerekli teknik elemana, okula kavuşurdu. Üretim çeşitlenir

ve kırsal alanlarda da üretim değerlendirilebilirdi. Daha erken bir zamanda 8

yıllık zorunlu eğitime geçilmiş olurdu.

Eğitimdeki eşitsizlikler ortadan kalkar, herkese fırsat ve olanak eşitliği

sağlanırdı. Böylelikle üniversiteye giriş sınavlarına bile gerek kalmazdı.

Toplum çevre konusunda daha bilinçli olacağından; doğa kirlenmesi

sorunu yaşanmazdı. Öğrenciler de okullarını ağaçlandırır ve çevreyi

korurlardı.

23

Page 27: 180.251.40.59/education.ankara.edu.tr/aksoy/ere/ergul2.doc · Web viewEnstitülerde yetişen çocuklar 1945 yılından sonra şu bakımlardan yılda dört defa yoklanırlardı: 1)

Toplumda işsizlik sorunu bu kadar yaşanmaz, dolayısıyla toplumdaki

suç oranı azalırdı.

Üretkenlik ve yaratıcılık beraberinde teknolojik gelişmeyi de

sağlayacağından ekonomimiz sürekli çöküntü yaşamaz, dolayısıyla

emperyalizme şimdiki gibi yenik düşmezdik.

Halkın yaratıcılık gücü de daha gelişmiş olacağından, bilim ve sanat

alanında daha çok aşamalar kaydedilebilirdi.

Okullara öğrenciler “bağış” yerine kendi emekleriyle katkı sağlarlardı.

Öğrenciler daha çok kitap okur, zamanlarını yaratıcılıklarını geliştirmek

için harcarlar, daha az “test” çözerlerdi.

Öğrenciler okula severek gelirler, okul onlar için özlenen bir yuva olurdu.

Öğrenciler sadece verilen komutla işleyen bir makine gibi olmaz;

kendileri araştırır, bulur ve tartışırlardı.

Öğrenciler boş zamanlarını kaset dinleyerek değil, bir müzik aleti

çalarak; takım fanatikliği ile değil, spor yaparak değerlendirirlerdi.

Elbette ki bilgisayarlar da eğitim sistemine çoktan girmiş olur ve tüm

eğitim teknolojileri, derslerde etkin bir şekilde kullanılıyor olurdu.

Ve en önemlisi daha nitelikli öğretmenler yetişeceğinden, toplumumuz

şimdikinden çok daha farklı bir yerde olurdu. Ayrıca eğitim almak ya da iş

bulmak için insanlar bu derece köyden kente göç etmek zorunda

kalmayacaklardı.

KAYNAKÇA

24

Page 28: 180.251.40.59/education.ankara.edu.tr/aksoy/ere/ergul2.doc · Web viewEnstitülerde yetişen çocuklar 1945 yılından sonra şu bakımlardan yılda dört defa yoklanırlardı: 1)

1. Altunya, N. (2002). Köy enstitüleri. Bilim ve Aklın Aydınlığında Eğitim Dergisi, 26.

2. Altunya, N. (2002). Köy enstitüsü sisteminin düşünsel temelleri. Ankara: Uygun Yayınevi.

3. Apaydın, T. (1995). Bilgiden bilince eğitim. Ankara: EĞİT-DER

Yayınları.

4. Başaran, M. (1999). Devrimci eğitim köy enstitüleri. İstanbul:

Papirüs Yayınevi.

5. Bayram, F. (1999). Eğitmenler “öğrenmeyi öğretme ustaları”. Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları.

6. Çıkar, M. (1998). Hasan Ali Yücel ve Türk kültür reformu. Ankara:

İş Bankası Kültür Yayınları.

7. Dilber, B. (2000). Özlemle anıyoruz. Öğretmen Dünyası, 244,14.

8. Görür, M. (2003).Bir aydınlanma devrimi uygulaması:köy enstitüleri.

Kasım20,2003,Web:www.chp.org.tr/ankara/cankaya/genc/enst.htm9. Oğuzkan, A.F. (1995). İ. Hakkı Tonguç yaşamı ve hizmetleri.

Ankara: Türk Eğitim Derneği Yayınları.

10. Tonguç, E. (2001). Köy enstitülerinin amacı. Kasım 16, 2003, Web: http://koyenstituleri.de/uye/bin_pl/berichte.pl

11. Tonguç, E. (2002). Saffet Arıkan köy enstitülerinin temelini atan

bakan.Kasım29,2003,Web:http://www.koyenstituleri.org/ke_t/sa_o_k.html

12. Türkkaan, İ. (1996). Cumhuriyet döneminde milli eğitim bakanı olarak Hasan Ali Yücel. Yayınlanmamış yüksek lisans tezi. Ankara

Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara.

13. Atatürkçü Düşünce Derneği Alanya Şubesi. (2003). Bugünkü eğitim

düzeyi ile köy enstitüsü eğitiminin  karşılaştırılması. Kasım 13, 2003,

Web: http://www.add.org.tr

25

Page 29: 180.251.40.59/education.ankara.edu.tr/aksoy/ere/ergul2.doc · Web viewEnstitülerde yetişen çocuklar 1945 yılından sonra şu bakımlardan yılda dört defa yoklanırlardı: 1)

EKLER

EK-1: T.C. Maarif Vekilliği Köy Enstitüsü Diploması

EK-2: T.C. M.E.B. Yüksek Köy Enstitüsü Diploması

26

Page 30: 180.251.40.59/education.ankara.edu.tr/aksoy/ere/ergul2.doc · Web viewEnstitülerde yetişen çocuklar 1945 yılından sonra şu bakımlardan yılda dört defa yoklanırlardı: 1)

27

Page 31: 180.251.40.59/education.ankara.edu.tr/aksoy/ere/ergul2.doc · Web viewEnstitülerde yetişen çocuklar 1945 yılından sonra şu bakımlardan yılda dört defa yoklanırlardı: 1)

26

Page 32: 180.251.40.59/education.ankara.edu.tr/aksoy/ere/ergul2.doc · Web viewEnstitülerde yetişen çocuklar 1945 yılından sonra şu bakımlardan yılda dört defa yoklanırlardı: 1)

27