48
HALK İÇİN SAYI: 21 15 Mart 1997 100.000 TL (KDV Dahil) HAFTALIK SİYASI GAZETE Gazi Halkı Hesap Soruyor Yürüyor

 · 15 Mart 1997 İÇİNDEKİLER Gazi Anması 3-4 16 Mart :....4-5 Cuntacılar 6-7 Osmanlı'dan Bugüne Anayasalar 8-9 Demokratik Bir Anayasa İçin Mücadele Edelim 10-11 Newroz

  • Upload
    others

  • View
    7

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1:  · 15 Mart 1997 İÇİNDEKİLER Gazi Anması 3-4 16 Mart :....4-5 Cuntacılar 6-7 Osmanlı'dan Bugüne Anayasalar 8-9 Demokratik Bir Anayasa İçin Mücadele Edelim 10-11 Newroz

HALK İÇİN

SAYI: 21 15 Mart 1997 100.000 TL (KDV Dahil) HAFTALIK SİYASI GAZETE

Gazi HalkıHesap Soruyor

Yürüyor

Page 2:  · 15 Mart 1997 İÇİNDEKİLER Gazi Anması 3-4 16 Mart :....4-5 Cuntacılar 6-7 Osmanlı'dan Bugüne Anayasalar 8-9 Demokratik Bir Anayasa İçin Mücadele Edelim 10-11 Newroz

15 Mart 1997

İÇİNDEKİLERGazi Anması 3-416 Mart :....4-5Cuntacılar 6-7

Osmanlı'dan BugüneAnayasalar 8-9Demokratik Bir Anayasa İçin

Mücadele Edelim 10-11Newroz 12-13Devletten Katillerine Güvence....14Oportünist Çalışma Tarzı. 15-17Reformizm 18Söz'eYakışan.. 27

Gençlik 20-21Kürdistan'da Tek Yol Devrim....22Yoldaşlar Bizi Aşın 23

Gazi Anması 24-278 Mart 28-29Sürekli Aydınlık İçin l DakikaKaranlık 30-32Halk Sınıfı 33-35insan Haklan 36Cezaevleri 37İşçi-Memur 38-39Basın Emekçileri ve Anayasa 40

Anayasa Röportajları 41Kurtuluş'a Saldırılar 42Bu Tarih Bizim 43Al Gözüm Seyreyle 44

Isırgan 45Kültür-Sanat 46Yurtdışı 47

DEVRİMCİ HALKKURTULUŞ CEPHESİ

Basın BürosuTarih: 5 Mart 1997 Açıklama: 52

Kamuoyunu Yanlış veYalanlarla Yanıltma SuçunaOrtak Olan RadikalGazetesi'ne

HULUSİ SAYIN VEİSMAİL SELENÖLÜMÜ DEFALARCAHAKETMİŞTİ

Radikal Gazetesi'nin 28 Şubat 1997tarihli yayınında, Zihni ERDEM imzalı"Bitlis'in Ölümü İçin Şok İddia"başlıklı yazıda, Eşref BİTLİS veBahtiyar AYDIN'ın yanısıraDEVRİMCİ SOL tarafındankontrgerillacılık suçlan sabitgörüldüğünden dolayı cezalandırılmışolan Hulusi SAYIN ve İsmail SELEN'inde jandarma içindeki iç hesaplaşmanedeniyle öldürüldüğü yazıyor. Buyalandır. Dahası bilinçli birçarpıtmadır. Bu çarpıtma bir yanıylahalkın adaletinin uygulayıcısıhareketimiz üzerinde şaibe yaratmayı,diğer yandan da Kürt halkınadüşmanlıkları ayyuka çıkmış,"Kürdistan Kasabı" olarak halkınbelleğine yerleşmiş olan kontrgerilaşeflerini aklamayı hedeflemektedir.

Bu teselli halkdüşmanlarını hiç bir güçaklayamaz.Astsubay HüseyinOĞUZ'un TBMMSusurluk Komisyonu'ndaverdiği ifadede

uyuşturucu kaçakçılığı gibi işlerdeordunun ve devletin rolü konuşundubirçok isim ve olay geçmektedir: OysaHulusi SAYIN ve İsmail SELEN'incezalandırılmalarına ilişkin sadece"Birini astsubay vurdu, biliyorum"cümlesi geçiyor. Ve konu kapatılıyor.Kapatılıyor, çünkü, bu konudaçarpıtmalarına dayanakyapabilecekleri hiç birşeyleri yoktur.Ancak biz şundan çok eminiz;Hüseyin Oğuz'un bildiği bir şeyyoktur. Aksini iddia ediyorsa,söylediklerini kanıtlamak zorundadır.Bahsettiği astsubay kimdir,"biliyorum" dedikleri kimlerdir,nedir? Bunlara verebileceği tek bircevabı yoktur. O, ancak piyon olarakkullanıldığı devletin uyuşturucu veher tür pis işini ve amirlerinden aldığı,kamuoyunu yanıltmaya yönelikspekülatif kurgulan bilebilir.İşledikleri suçlarla halkın beleğindesilinmez biçimde yeretmiş olan halkdüşmanlan Hulusi SAYIN ve İsmailSELEN'in suçları; "KÜRT HALKINAVE ULUSAL GÜÇLERİNE KARŞIYÜRÜTÜLEN KARŞI-DEVRİMCİSAVAŞIN KURMAYLARINDANKÜRDİSTAN KASABI,KONTRGERİLLA ŞEFİ FAŞİSTGENERAL HULUSİ SAYIN'I

CEZALANDIRDIK" başlıklı DEVRİMCİSOL Silahlı Devrimci Birlikler imzalıbildiri ve "KÜRT HALKININDÜŞMANI İKİ KONTRGERİLLACIYICEZALANDIRDIK" başlıklı 24 Mayıs1991 tarihli DEVRİMCİ SOL HaberBülteni'nde tek tek sıralanmıştır. Veölümü binlerce kez hakeden bugenerallerin cezalandırılmaları açıkbir şekilde üstlenilmiştir. Bucezalandırma eylemlerinin yapıldığıgünlerde yayınlanmış olan DEVRiMCi •SOL'un bildirileri ektedir.İstihbaratçı Jandarma AstsubayHüseyin OĞUZ gibi bir halkdüşmanının, faşist kontrgerilladevletini aklama amacıyla kurulmuşolan TBMM SusurlukKomisyonu'ndaki "itirafları'nadayanarak yaptığımız haberiyayınlıyoruz" gibi gerekçeler sizisorumluluktan kurtaramaz. Başlık vealtbaşlıklarınız sadece bucezalandırmalarla ilgili. Oysa aynıbeyanatlarda devletin uyuşturucu vesilah kaçakçılığı yaptığı, katillik yaptığıayrıntılarıyla yeralıyordu. Bunlarıdeğil de devrimci hareketin üzerindeşaibe yaratma amaçlı arabaşlıklaryapmanız kamuoyunu yanlış veyalanlarla yanıltma sorumluluğunuzubüyütmektedir. Gerek, gazeteciliğinen basit temel kurallarının gereğiniyerine getirmek, gerekse de devletinpis işlerine, halkı aldatmasına aletolmamak için konu ile ilgili verdiğimizdoğru bilgileri yayınlamalısınız.

DEVRİMCİ HALKKURTULUŞ CEPHESİ

Sahibi veYazıişleri Müdürü:

Ayten ÖZTÜRKGenel Yayın Yönetmeni

Hamdi KAYISIYönetim ve Yazışma Adresi:Cemal Nadir Sok. Akşam Han.

No:13 (Bodrum Kat)Cağaloğlu/İstanbul

Baskı: Serler MatbaacılıkFiyatı: 100.000 TL.Almanya: 5 DM,Fransa: 15 FF,İsviçre: 5 SF,

Hollanda: 5 FL,İngiltere: £ 2,

Belçika: 100 BFAvusturya: 35 ÖS

Abone Koşulları:Yurtiçi: 6 aylık: 2.400.000 TL,

l yıllık: 4.800.000 TLYurtdışı: 6 aylık; 150 DM,

l yıllık: 275 DMHesap No: Gülay YÜCEL adınaT. İşbankası Cağaloğlu Şubesi

1095 0468046

Yurtdışı okurlarımıza...Gazetemizle iletişim kurmak için ZaferYolu'nda Kurtuluş Gazetesi'nin Almanya KölnBürosu'nun adresi ve telefonu aşağıdadır.Kalkarer Str. 2 50733 Köln.Tel: 0049 221760 76 80-

00492217607656

TEKZİP

Demokrasi Gazetesi Yayın Yönetmenliğine

Gazetenizin 7 Mart 1997 tarihli sayısında ikinci sayfada "Tarihte Bugün" köşesindeBedri Yağan'ın Devrimci Sol'un Silahlı Devrimci Birlikleri'nin kurucusu olduğuyazılmıştır. Yanlıştır. Bedri Yağan Silahlı Devrimci Birliklerin kurucusu değildir.

Hiçbir ilgisi de yoktur. Ayrıca ölümleri de 7 Mart değil 6 Mart'tır.

8 Mart 1997Devrimci Halk Kurtuluş Cephesi Avrupa Temsilciliği

ABONE FORMUAdımSoyadınıAdresim6 Aylıkl Yıllık

Not: Gülay YÜCEL adına, 1095 0468046 Nolu hesaba yatırdım. Dekontu ilişiktedir.

Abonelik formunu doldurduktanve parayı abone formundaki

yazılı hesaba yatırdıktan sonraAbone formunu ve parayatırıldığına dair banka

dekontunu; dayanışmak amacıylabize faksını açan Beta Grafik'in

(0212)512 89 49-512 3813numaralı faksına göndermenizi

rica ediyoruz.

INTERNET adresimiz;http: //www. kurtulus.comAçıklama

Yayını durdurulan Kurtuluş Gazetesi ile Dayanışmak amacıyla bu gazetenin; "Bu Tarih Bizim", "Kürdistan'da Tek Yol Devrim", "Birleşelim,Savaşalım, Kazanalım", "Yoldaşlar Bizi Aşın" adlı köşe yazılarını yayınlıyoruz.

16 MART'TA BEYAZIT TA OLALIM

Page 3:  · 15 Mart 1997 İÇİNDEKİLER Gazi Anması 3-4 16 Mart :....4-5 Cuntacılar 6-7 Osmanlı'dan Bugüne Anayasalar 8-9 Demokratik Bir Anayasa İçin Mücadele Edelim 10-11 Newroz

rt1997

Gazi'de Halk Bir Ağızdan Haykırdı;

inşaat halindeki birbinaya asılı büyük birpankarta yazılansloganlar Gazi halkınınadalet istemini, iki yıldırverilmeyen hesabını, vetaleplerini dilegetiriyordu;

GAZİ'NİN KATİLLERİİSTANBUL'DAYARGILANSIN!

TERÖR GAZİ'DE DEĞİLMECLİSTE ARANSIN!

GAZİ'DE DEVLETTERÖRÜNE SON!

GAZİ HALKI DEĞİLÇETELER YARGILANSIN!

TÜM İNANÇLARAÖZGÜRLÜK İSTİYORUZ!

ÖZGÜR BAĞIMSIZ VEDEMOKRATİK BİR ÜLKEİSTİYORUZ!

ADALET İSTİYORUZ!

ACI BİTTİ!ŞİMDİYALNIZCACOŞKU VEKABINASIĞMAYANÖFKEMİZ VAR!Gazi Katliamının üzerinden iki

yıl geçti... İki yıl önce Gazi'dekatliam yapan, Gazi'de veÜmraniye'de toplam yirmi ikiinsanımızı katleden mafyacı -kontrgerilla çeteleri hala ellerinikollarını sallayarak katliamyapmaya devam ettiler, ediyorlar.İstanbul'dan, Trabzon'a, Rize'yetekrar Trabzon'a il il dolaştırılanGazi Katliamı davasında çeteler,mahkemeler tarafındankorunmaya alınarak süreklihalktan kaçırıldılar. Dava uzatıldı.İki yıl boyunca ise İstanbul'untüm emekçi semtlerinde mafyacı-kontrgerilla devletinin terörüdaha da pervasızlaştı.

Neler değişti bu iki yıl içinde...Katliamları, baskıları, terörü

"kader" olmaktan çıkaran,öfkesini barikatlarda haykıranGazi halkı, - Halk Meclisi -oluşumuyla düzenin tümyaptırımlarını, dayatmalarını

reddettiler. Uzun çalışmalarınardından büyük bir coşkuylakurulan Gazi Halk Meclisi, Gazihalkı tarafından sahiplenilerekmeşruluğu ilan edildi. Mafyacıdevletin meclisinden hiçbir şeybeklemeyen Gazi'liler, sorunlarınakendi örgütlü yapılan içinde,kendi özgüçleriyle çözümüretirlerken, çalışmalarını sadecemahalleleri ile sınırlı görmeyiptüm toplumsal gelişmelerde, hakve özgürlük eylemlerinde emekçihalktan yana tavır alıp, duyarlıoldular.

Susurluk kazasıyla birliktedevrimcilerin yıllardır söylediği,ödedikleri ağır bedellere rağmenher yerde teşhir ettikleri gerçekleriortaya çıktı. Maraş'ın, Sivas'ın,Gazi'nin ve daha birçok katliamın,yıllardır faili meçhul olarakgösterilen cinayetlerin, kayıpların,işkencelerin, yolsuzluk, hırsızlık,ahlaksızlıkların sahipleriSusurluk'ta ortaya çıktı. Suçlu olandevletti. Devletin mafyacı -kontrgerillacı olan gerçekyüzüydü. Gazi katliamınınardından ellerini, kollarınısallayarak gezen ve kan dökmeyedevam eden faşist mafya çeteleri,çetenin diğer bir kurumu olanmahkemeler tarafından korundu.İl il gezdirilen katliam davasındamahkeme heyetleri katilleri

aklamak için her türlükanunsuzluğa, hileyebaşvururlarken, Gazi'de yakınlarıkatledilen, yaralanan ve katliamakarşı direnen şehit yakınları, Gazihalkı, provokatörlükle suçlanarakdava açıldı. Düzen silahsız,savunmasız halka ateş açanları ve22 kişiyi katledip, 300 kişiyiyaralayanları değil, saldırıyauğrayan halkı yargılamayaçalışıyordu. Susurluk kazasınınardından katilleri bir kez dahagören Gazi halkı, katliamın ikinciyıldönümü olan 12 Mart 1997'dedaha büyük bir öfkeyle "HesapSoralım", "Adalet İstiyoruz"diyerek hazırlandı anmaya.

12 Mart SabahıHazırlıkları CoşkuylaTamamlandıBüyük bir heyecan, coşku

kabına sığmayan bir öfke vardıtüm insanlarda... Saat sabahındokuzu. Cemevinin önü dolmayabaşladı bile. Küçük küçükayrıntılar bile halkın duygusunuele veriyor. Halk Meclislerindenyaşları ellinin üzerinde olaninsanlar yere çökmüş ellerindetaş, sopa, dövizlerini düzeltmeklemeşguller. Bir başkası resimlereçıta çakıyor. Gençler bağırış,çağırışların arasında pankartlarıdüzenliyorlar. Sağa sola koşturançocukların derdi başka yalvararakresimlere saldırıyorlar "Bentaşıyacağım", "yok o benim"kavgası bitmiyor. Arada türküler,marşlar çınlıyor; "GÜCÜMÜZVATANA SEVDAMIZDANDIR"Sabahın en görkemli yanını iseinşaat halindeki bir binaya GaziHalkı imzasıyla asılan kocamanbir pankart oluşturuyor. Üzerindealt alta "Gazi'nin Katilleriİstanbul'da Yargılansın! TerörGazi'de Değil Mecliste Aransın!Gazi'de Devlet Terörüne Son!Gazi Halkı Değil ÇetelerYargılansın! Tüm İnançlaraÖzgürlük İstiyoruz! ÖzgürBağımsız ve Demokratik Bir Ülkeİstiyoruz!", "Adalet İstiyoruz"sloganlarını yazan pankart Gazihalkının iki yıldır verilmeyenhesabını sıralıyor. Gazi halkıpankartıyla hesabını soruyor,adalet istiyor. Coşkulu hazırlıklartamamlanırken Gazi'yi akın akıngelen insanlar dolduruyor.

Devamı Sayfa 24'te

KATLİAMLARIN HESABINI SORALIM

Page 4:  · 15 Mart 1997 İÇİNDEKİLER Gazi Anması 3-4 16 Mart :....4-5 Cuntacılar 6-7 Osmanlı'dan Bugüne Anayasalar 8-9 Demokratik Bir Anayasa İçin Mücadele Edelim 10-11 Newroz

yiye, güzele, kendindenolmayan herşeye ve herkesedüşman faşizmin kanlı

yüzüdür 16 Mart.16 Mart Susurluk'taki devletin

kanlı geçmişidir. Ama kimse bunuyalnız "geçmiş" sanma yanılgısınadüşmemelidir. 16 Mart çeteleriniktidarı yıkılmadığı sürece yarınyaşanabilecek olandır.

16 Mart'ta Beyazıt Meydanı'nıkan gölüne çevirenlerin ayak izleri,dünün Çatlı'larına, MuhsinYazıcıoğlu'larına, Türkeş'ine, MİT veEmniyet binalarına, Partimerkezlerine Genelkurmay'a,TBMM'ye kadar uzanır.

Bu izler Susurluk'ta tümçıplaklığıyla açığa çıktı.

Bu izlerin peşini sürelim.Bu takipte, ayak izine

rastladığımız herkesten, herkurumdan hesap soralım.

17 Mart'ta, 1978'in 17 Mart'ındaBeyazıt Alanına bakan demir kapılaraçıldığında, üstte gerili DEV-GENÇpankartının altından geçen kitleninsayısı 50 binin üzerindeydi. 50 bingenç-yaşh, öfkeli, hesap sormakisteyen yürek, dalga dalga akıpzaptetmişlerdi Beyazıt Meydanını.

Kimlerdi bu 50 bini aşkın yürek?Ağabeylerine, ablalarına karşıgirişilen bu faşist saldırıyı duyanorta öğrenim gençliği okul

önlükleriyle gelmişlerdi...Fabrikalardan işçiler,gecekondulardan emekçilergelmişlerdi. Kamu emekçileri vardıiçlerinde. Analar, babalar,oğullarının-kızlarının yanındaydılar.

Beyazıt Meydanında faşizminkatlettiği yedi can, onbinlerinomuzları üstünde faşizme karşıbayraktı o an.

Onbinler olup faşizmin karşısınadikilmeliyiz yine.

78'in 17 Mart'ındaki onbinler buülkede yine. Ve bu onbinlere,faşizmin canını yaktığı, kendisine ya

da bir yakınına, işyeri arkadaşına,komşusuna, zulmettiği yüzbinlereklendi. Doğrudan ya da dolaylızulme uğrayan herkes, 97'nin 16Mart'ında Beyazıt'ta faşizminkarşısında omuz omuzaolabilmelidir.

Sorulacak hesap 16 Mart 1978'dedüşen yedi kişinin değil, kitlelerin,milyonlarca halkın hesabıdır.Onbinler, yüzbinler olup hesapsormalıyız.

Şimdi iki gerçek var önümüzde:Birincisi, hesap, yedi kişinin hesabıdeğil milyonların hesabıdır. Ve

Kanlı Yumruğu Havada Sıkılı Bağırıyordu:"FAŞİST KATİLLERDEN HESAP SORACAĞIZ!

16 Mart katliamına tanıkolan bir devrimcininanlatımından...

"Ortalıkta hiçbir olağanüstülükbelirtisi yoktu. Her zamanki gibi arayoldaki okullarda öğrenciler öğleyemeği olarak satılan kumanyalarınıalmışlar, Merkez Bina'dakiarkadaşlarını çıkışta karşılamak içinüçer-beşer yolda toplanmayabaşlamışlardı.

Ben de İşletme Fakültesi köşesinde"Sebil Büfesi" önündeki 5-6 kişilikgrubun içindeydim. Bir yandan faşistişgalin durumundan,mücadelemizden söz ediyor; öteyandan bir şeyler atıştırıyor, diğerarkadaşların gelmesini bekliyordum.

Merkez Bina'nın çıkış saatiyaklaşmıştı. Kısa bir süre sonra MerkezBina'ya doğru yürümeye başladık.

Tam o anda korkunç bir patlamaoldu. Bir-iki saniyelik kısa birsuskunluktan sonra patlama sesiningeldiği Merkez bina önüne doğrukoşmaya başladık. Yabancı Diller'igeçip, Jeofizik binası önüne gelmiştikki, bu kez ardarda patlayan namlularınsesi duyuldu. Olay yerini tam olarakgörememekle birlikte, bomba ve silahseslerinin ne anlama geldiğini tahminetmiştik. O anki duygularımı tamolarak anlatabilmem hiçbir zamanmümkün değil. Koşuyordum. Elimiuzatsam bu kahrolası tuzağıönleyebilecekmişim duygusuylakoşuyordum. Yanımdan ters yöndekaçmaya çalışan yüzleri, elbiseleri

kızıla boyanmış insan siluetlerigörüyordum. Meydana yaklaştıkça,ters yöne gitmeye çalışan insansiluetlerinin sendelediğini çoğunundizüstü çökmüş, oturmuş olduklarını,daha ileride de duvar diplerinde, çifttaraflı kaldırımda, dar yolda yerlerdeyattıklarını fark ediyordum.Görebildiğim herşeyin kızıla boyandığıbir yere gelmiştim. BeyazıtMeydanı'na bakan Eczacılık'ınönündeki küçük alanda, katliammeydanındaydım artık.

Biraz sonra, ders dönüşükarşılayacağımız arkadaşlarımızın birçoğu, kızlı-erkekli kan gölü içindeyerlerde yatıyor, kimi hala son birgayretle kalkmaya çalışırken, kimisibirbirine destek olmaya, acılarınıpaylaşmaya çalışıyorlardı. Şarapnel

ikincisi, bu hesap Beyazıt meydanınabombayı atan üç-beş faşistle değil,faşist düzenle bir hesaplaşmadır.Adalet isteyen, hesap sormak isteyenbu gerçeklerin ışığında hareketedecektir.

Bu gerçeklerin ortaya çıkardığısonuçlar da açıktır;

16 Mart'ın katilleri,kontrgerillanın mahkemelerindedeğil, ANCAK halkınmahkemelerinde yargılanır.

16 Mart'ın hesabı, 12 Eylül'ünAnayasası'yla, Faşizmin İtalya'sındanalınan Ceza Kanunuyla değil, ANCAKbir HALK ANAYASASI'yla sorulur.

16 Mart'ın hesabı, ANCAKSusurluk'taki devletin çöreklendiğiyerden alaşağı edilmesiyle sorulur.

içinde yaşadığımız gerçeğe, ve bugerçeğin ortaya çıkardığı sonuçlaragözlerimizi kapatamayız. Bunlarıyok saymak, 16 Mart katliamınagözlerini kapatmaktır.

16 Mart 1978 katliamının ortayaçıktığı süreç son derece öğreticidir.

Faşist saldırganlığın okul,mahalle ve fabrika işgallerindenkasaba ve kent işgallerine, tek teksaldırılardan, cinayetlerden, kitlekatliamlarına yönelmeye başladığısürecin bir yerde "başlangıç"noktasıdır 16 Mart.

Dün tüm provokasyon vesaldırılarına rağmen, kitleleri teslimalamayan faşizm, kitle katliamlarına

parçalarının vücutlarından etlerinikoparıp götürdüğü yerlerden,mermilerin sıcak tende açtığıyaralardan akan kanı durdurmakistercesine ellerini vücutlarınabastıran, tarifsiz acılar içindeki yüzlerebakmaktan kendimi alamazkentanıdık birini gördüm.

Sanki hiçbir acıduymuyormuşçasına, her zamankitebessümüyle boylu boyunca uzanmışyatan Hatice Özen'di gördüğüm.Üzerindeki kül rengi mantosu,ayağında pantolunu ile çokyorgunmuş da hemen oracıkta derinbir uykuya dalmış gibi başı hafifçeyana düşmüş, sırt üstü yatıyordu.Görünürde hiçbir yara-bere izi yoktu.Vücudunda doğal görünümünü bozantek şey, dudaklarının arasından sızankandı...

Bu görüntü karşısında bir anbilincimi yitirmiştim. Bir elindürtüklemesiyle kendime geldim veorada herkesle birlikte "KahrolsunFaşizm", "Faşist Katillerden Hesap

16 MART'TA BEYAZIT'TA OLALIM

Page 5:  · 15 Mart 1997 İÇİNDEKİLER Gazi Anması 3-4 16 Mart :....4-5 Cuntacılar 6-7 Osmanlı'dan Bugüne Anayasalar 8-9 Demokratik Bir Anayasa İçin Mücadele Edelim 10-11 Newroz

yönelmekte "tereddüt" etmemiştir.90'larda estirilen onca teröre

rağmen, halkı teslim alamayanlar,faili meçhulleri yaygınlaştırmaktan,kaybetme gibi bir yöntemebaşvurmaktan geri kalmamışlardır.

Bu iki sürecin gelişimi ve bu ikisürecin kendi içinde çıplak biçimdeortaya koyduğu faşizmin mantığı,faşizmin olduğu bir ülkede kimseninboş hayaller kurmasına yerolmadığını da çıplak bir biçimdeortaya koyuyor.

Faşizm halka karşı savaşdemektir. Faşizmin bütünpolitikaları, şu ya da bu biçimde

halkı teslim almaya, susturmayayöneliktir. Düzenin hiçbirdemokratikleşme manevrası bugerçeği değiştirmez.

Adalet isteyenler, özgürlükisteyenler, işte bu yüzdendir ki,faşizmle amansız bir kavgayatutuşmaya hazır olmalıdır. Bukavgayı göze alamayanlar, hiçbirhesabı soramazlar; özgürlükler onlariçin ancak hep bir lütuf olarak kalır.

Dünkü faşist katliamların,bugünkü faili meçhullerin,kaybetmelerin arkasında kim var?Bu sorunun cevabı kimden ne

beklenebileceğinin de cevabıdır.Tüm bunların arkasındaki isimler,ANAP'ından, DYP, CHP, MHP, BBP,RP'sine kadar tüm düzen partileridir.Ordudur. Tekelci burjuvazidir.

Bunlar 16 Mart katliamınınsorumlularıdır.

Bunlar, üniversitelerde dahageçen gün yaşanan faşist saldırınınsorumlularıdır.

Bunlar yerlerinde kaldıkça,katliamlar da, saldırılar dadurmayacaktır. Onlarıyargılayabilmek için, önce onlarıyerlerinden indireceğiz.

Onları halkın yasalarıyla, halkın

adaletiyle yargılayabilmek için,halkın iktidarını kurmakzorundayız.

Evet, adalet için, 17 Mart'taBeyazıt meydanında olacağız.

Adaleti tecelli ettirebilecek halkıniktidarı mücadelesinin içindeolacağız.

Halkın iktidarında sorulmadıktek bir hesabımız kalmayacak.

Hiçbir katil, hiçbir çete, hiçbirkontrgerillacı, hiçbir düzenpolitikacısı yakasını halkınadaletinden kurtaramayacak.

Dünün de, bugünün de hesabınısoracağız!*

"BİNDALLI YASEMEN OLUP YEŞERDİLER..."Gençliğin, yani bu halkın geleceğinin üzerine yağdırılan

bombalar, ve faşist katillerin namlularından çıkan mermiler,yedi Hukuk ve İktisat Fakültesi öğrencisini katletti.

Onu ağır olmak üzere kırka yakın öğrenciyi yaraladı.Kurşunların, bombaların onları hedef almasının

tek bir nedeni vardı;Çünkü onlar, devrimci, demokrat, yurtsever düşüncelere

sahiptiler. Ülkelerinin geleceğine karşı sorumluluk duyuyorlardı.Onlardan yedisini katlettiler.

Ama onlar tükenmedi. Hatice'ler, Cemil'ler, Murat'lar, Hamit'ler,Turanlar, Bakiler, Abdullah'lar tükenmedi.A.Turan ÖREN Hatice ÖZEN

Cemil SÖNMEZ Murat KURT Abdullah ŞİMŞEK Baki EKİZ Hami t AKIL

Soracağız" sloganlarını diğerleriolanca gücümle, nefretimlebağırdığımı farkettim.

Yanımdaki arkadaşla birlikte eğilipHatice'yi yerden kaldırmak istedik. İkiyanından koltuk altlarından şöyle birdoğrultmaya çalışınca da yüreğiminderinlerinde acı bir sarsıntı duydum.Hatice'nin iki omuzu önden birbirinedeğiyordu ve sanki göğüs ve sırt kafesihiç kemiksizmiş gibi boşalmıştı.Hafiflikti ellerimde hissettiğim...Parmaklarıma değen sıcak ıslaklığınyarattığı ürpertiyle birlikte vücudunudoğrultunca anladık ki sevgiliyoldaşımızın sırtı boydan boyayırtılmış, paltosunun arkası lime limeve kıpkırmızı olmuştu. Anlaşılanbomba tam arkasında ve omuzhizasında patlamıştı.

Slogan sesleri giderek yükseliyor,yaralıları taşıyanlar, çevreden yetişenarkadaşlar giderek çoğalıyordu. Buarada kendini kaybederek ağlayanlar,faşizme duyduğu laneti haykıranlar,kin ve nefretin doruğa ulaştığı noktada

şoka girip, birşey yapamamanınhıncıyla başını üniversitenin bahçeduvarına vuranlar vardı. Herkesbirşeyler yapmak istiyor,kendilerinden kopup gittiğinihissettikleri canları için sağa solakoşuşturuyor, bir kısmı yaralıları EsnafHastanesi'ne taşırken, bazdan daaraba arıyordu.

Diğer yandan onlarca polis, BeyazıtMeydanı'na inen tarafı tutmuş,faşistlerin yuvalandıkları yerlere birşeyolmasın diye galeyana gelmişinsanların önüne barikat olmayaçalışıyordu.

Bu anlatılması, ifade edilmesi güç,öfke ve duygu seli içerisinde bir-ikiarkadaş Hatice'yi Esnaf Hastanesi'nedoğru taşıyorduk. Yan yolda rastgelenbir taksiyi durdurup bu kez TıpFakültesi'ne doğru yola çıktık. Arkacamdan geriye doğru baktım,katliamdan arta kalan kan gölüiçindeki ayakkabı, kemer, saat, paltove ceketler arasında bir ciltli kitabınkanlı sayfaları da uçuşuyordu

ortalıkta. Aynı anda yan camdan •gözüme bir arkadaş ilişti. Belli ki EsnafHastanesine yaralı götürmüş, başkayaralıları taşımak için koşarak geridönüyordu. Kanlı yumruğu havadasıkılı bağırıyordu: "Faşist KatillerdenHesap Soracağız"

içinde bulunduğumuz araba hızlailerlemeye, sıkışmış trafikte canhıraşkorna sesleriyle kendine yol açmayaçalışıyordu. Arka koltuğa yatırdığımızHatice yoldaşın başı dizleriminüstünde sağa-sola yalpalarken bir aniçin dalıyor ve Hatice'yi düşünmeyebaşlıyorum.

DEV-GENÇ'te Merkez Binaya gidişhazırlıkları dönemindeki hali geliyoraklıma. Hayat dolu, sempatik vesevecen tavırlarıyla, 2 yıllık faşistişgalin insanlar üzerinde doğurduğu,en başta kendine güvensizliği yıkmakiçin nasıl çırpındığını hatırlıyorum.Birdenbire başka bir sahne, emekçikadınlara sınıf bilinci taşımaçalışmaları canlanıyor gözlerimde.Derneğe, Kadırga Yurdu'nun küçük

salonuna götürüyor, düşüncelerimduygularım beni... Hatice masanınbaşında, elinde "devlet" konusunailişkin seminer notları. Anlatıyor,hukuk öğrencilerine burjuvademokrasisini, faşizmi... Özveri,bağlılık, çalışkanlık, yüreklilikkarakteriydi onun. Süreğen birrahatsızlığı vardı. Bu yüzden tansiyonuhep düşüktü, ama yine de oturduğuSarıyer'den her sabah erken saatlerdekalkıp merkez binaya gelir, oradanBayrampaşa'ya DKD'ye (DevrimciKadınlar Derneği) giderdi. Dur durakbilmiyordu o...

Hastaneye kadar süren yolculuğa,onun kısa ama dopdolu yaşamını,özverili çalışmalarını, öğrenci gençlikve Devrimci Kadın Hareketi'nekatkılarını sığdırmaya çalışıyorum... Vede merkez binaya gitmeye başladıktansonraki hafta sonu, dernekteki, faşistişgali kıracağımız inancını tekrarlayancoşku dolu sesi çınlıyor kulaklarımda.Ve o ses iki damla yaş oluyor gözpınarlarımda ...*

KATLİAMLARIN HESABINI SORALIM

Page 6:  · 15 Mart 1997 İÇİNDEKİLER Gazi Anması 3-4 16 Mart :....4-5 Cuntacılar 6-7 Osmanlı'dan Bugüne Anayasalar 8-9 Demokratik Bir Anayasa İçin Mücadele Edelim 10-11 Newroz

MGK KararlarınıDestekleyenlerCuntacıdır

Toplantının ardından ilk açıklamalar geldi. Çiller durumdan oldukçamemnun «Okumadınız mı gayet iyi... Avrupa Birliği...» diyerek, topuErbakan'ın üzerine atarken, Erbakan da yine her zamanki «kıvrak»lığıyla«h erseyi n çok mükemmel şekilde ortaya konulduğunu, bölücü yıkıcıfaaliyetler üzerinde durulduğunu» söyleyerek renk vermemeye çalıştı.Hatta öyleki Erbakan'a göre basına sızdırılan MGK'nın ilk raporu hükümetideğil, muhalefet partilerini hedef alıyordu.

M üslüm Gündüz, AliKalkancı, tarikatlar,Taksim'e, Çankaya'ya

cami derken gündeme Sincan'dakiKudüs Gecesi geldi. Ardından tanklaryürüdü. Tankların neden yürüdüğünü7'den 70'e cümlealem biliyordu. Öncediplomatik "incelik" gösterildi.Tankları yürütenler "eğitimegidiyorduk" dediler. Hükümetinverilen mesajı görmemesidüşünülemezdi elbette ama "doğrusöylüyorlar, büyütülecek bir olay yok,eğitime gidiyorlarmış" denilerek işpişkinliğe vuruldu. Pişkinliğe vurulupbiz bildiğimizi yaparız havasısürdürülünce karşılığının gelmesi deuzun sürmedi. Bu sefer OrgeneralÇevik Bir, efendilerinin evinde,ABD'de diplomatik "inceliği" birkenara bırakarak, patronlarıtarafından çok beğenilenkonuşmasının ardından Refahlı

Abdullah Gül'ün yanında yürüyentanklar için "demokrasiye balans ayarıyaptık" diyordu.

Çevik Bir'in bu tavrı, ABD'nin birsüredir "Türkiye'nin laik bir ülkeolarak kalması gerektiği..."vb.şeklindeki açıklamalarında belirttiği"endişelerine" karşılık ABD'ye verilengüvenceydi. ABD'ye biz varken sizinendişelenmenize gerek yok, yoldançıkmak isteyenleri hizaya getirmesinibiliriz deniyordu. Çevik Bir yaptığıaçıklamaların kişisel görüşleriolmadığının, Genelkurmayın bilgisi veonayı dahilinde konuştuğunun altınıda çizerek bir gerçeği, devleti yönetenesas patronun MGK daha doğrusuordu olduğu gerçeğini tüm dünyayada açıkça ilan etmiş oluyordu.

Ama dünyaya ilan edilen bugerçek ne burjuva partilerini ne deburjuva medyayı hiç mi hiç rahatsızetmedi. Refah Partisi her zamanki

pişkinliğini sürdürdü. Tabanınıuyutmak için üçkağıtçılığına bulduğu"takıyye" kılıfının ardına sığınarak,yapılan açıklamaların bir muhatabı dakendisi değilmiş gibi davrandı. HattaÇevik Bir'in ABD'de yaptığıkonuşmasının dakikalarca alkışalmasının kendilerini çok memnunettiğini açıklayacak kadarikiyüzlüleştiler.

Hükümetin düşmesi ya da yeni birseçimle kendilerine de iktidarolanaklarından pay çıkarma peşindekoşan sözde burjuva muhalefetpartileri ve burjuva basınının yaptığıise ABD'deki alkışlara katılmak oldu.Ardından herkes merakla 28 Şubat'tayapılacak MGK toplantısınıbeklemeye başladı.

MGK KARARLARI VE BURJUVAPARTİLERİNİN SEFALETİMGK 28 Şubat'ta tarihinin en uzun

toplantısını yaptı. Üç aşağı beş yukarıiçeride nelerin tartışıldığı belliydi. Asılmerak edilen konu, generallerağırlıklarını "ne kadar şiddetle" ortayakoyacaklar ve Refahyol'un dahadoğrusu da Refah Partisi'inin bunakarşı tavrı ne olacaktı.

Toplantının ardından ilkaçıklamalar geldi. Çiller durumdanoldukça memnun "Okumadınız mıgayet iyi... 'Avrupa Birliği..." diyerek,topu Erbakan'ın üzerine atarken,Erbakan da yine her zamanki"kıvrak"lığıyla "herşeyin çokmükemmel şekilde ortayakonulduğunu, bölücü yıkıcı faaliyetlerüzerinde durulduğunu" söyleyerekrenk vermemeye çalıştı. Hatta öylekiErbakan'a göre basına sızdırılanMGK'nın ilk raporu hükümeti değil,muhalefet partilerini hedef alıyordu.

Ardından da yine bugüne kadarolmayan birşey daha yapılarak MGKtarafından hükümetten yerinegetirilmesi istenen kararlar açıklandı.Ama bu sefer alınan kararlar tavsiyeedilmiyor, uyulmadığında"yaptırımların" gündeme geleceğininaltı çiziliyordu.

Bu generallerin, "biz demokrasifalan tanımayız, en büyük güç,devleti asıl yöneten biziz, biz kararaldığımızda da siz uymakzorundasınız" demesinin en açıkifadesiydi. Yani bugüne kadar örtülüolarak sürdürülmeye çalışılan tümuygulamaların aslında demokrasicilikoyununun bir parçası olduğu ençıplak biçimiyle ortaya seriliyordu.

DYP'yi kontrgerillanın partisinedönüştüren Çiller'in generallere tavıralmak gibi bir düşüncesi zatenolamazdı. Yıldırım Aktuna'nın"MGK'nın almış olduğu kararınaltına tüm DYP'liler olarak imzaatarız" sözü başka birşeysöylenmesine zaten gerek bırakmıyor.Çiller, hakkındaki yolsuzluk dosyalarınedeniyle Refah'a kaptırdığıtasmasının ipini, şimdi budosyalardan kurtulmanın rahatlığıylasırtını MGK'ya dayayarak Erbakan'ınelinden kurtarmaya çalışıyor. Biryandan "dinsiyasallaştırılmamalıdır", "laikliğingüvencesi biziz" diyerek generalleridesteklediğini gösterip, orduyayaranmaya çalışırken, öte yandankendisine ordu ile Refah arasındadenge misyonu biçerek Refah Partisikarşısında güç kazanmaya çalışıyor.Halbuki daha düne kadar, yolsuzlukkomisyonlarında kendisini Refah'a"aklatmadan" önce Erbakan'la birlikteaçılışlara katılıp, başörtüsü takıpdualar eden, davranışlarıyla,sözleriyle ortağına yaranmak için dinsimsarlığı yapan, dini siyasete aleteden, hem de bunu çıkarları içingöstere göstere yapan kendisiydi.

Erbakan ise, MGK'nın alınacakönlemlere ilişkin açıkladığı ikincikarardan sonra bir süre bildiriye imzaatmayarak direniyormuş havası çizdi.Muhalefetten destek arayışına girdi.

6 MART'TA BEYAZIT'TA OLALIM

Page 7:  · 15 Mart 1997 İÇİNDEKİLER Gazi Anması 3-4 16 Mart :....4-5 Cuntacılar 6-7 Osmanlı'dan Bugüne Anayasalar 8-9 Demokratik Bir Anayasa İçin Mücadele Edelim 10-11 Newroz

Gördüki kimsenin ne MGK'ya, ne deMGK'nın kararlarına karşı çıkma gibibir niyeti yok, o da yelkenleri çabuksuya indirerek teslim oldu. Ortağıylaanlaşarak kararları meclistetartışmaya açmaya niyetlendiler,ancak "orduyu tartışmalarakarıştırmayın" uyarısıyla hemenbundan da çarkettiler. Hükümetkoltuğuna oturur oturmazkontrgerillanın hizmetine giren,Susurluk pisliğinin üstünü örtmekiçin elinden gelen gayreti gösterenRefah Partisi'nin bu direnişinin degöstermelik olduğu, ucuz"kahramanlık" oynadığı belliydi.

Bu oyunun diğer figüranları, tümdüzen partileri ve burjuva medya darollerini oynamaya devam ettiler.Kimse MGK'nın böyle bir gücü,yetkiyi kendisinde nasıl gördüğünüsormuyor, sorgulamıyor, alınankararların içeriğiyle, hangilerininuygulanabilir olup olmadığıylauğraşıyordu. Sincan'da yürüyentankları alkışlayanlardan da başkatürlü bir tavır çıkması zaten süprizolurdu.

Halbuki generallerin oltayakoyduğu tavır MGK'nın aldığıkararların uygulanabilir olupolmamasından çok daha ötede biröneme sahipti. Ortada kimseninevirip çevirerek saklayamayacağı birgerçek vardı. Generaller, biz karar alıruygulatırız, demokrasi mi? Bizim izinverdiğimiz kadar. Bu devletin patronubiziz diyorlardı. Ve arada çıkan bir ikiufak çatlak ses hariç RefahPartisi'nden DYP'sine, ANAP'ındanCHP'sine, DSP'sine kadar düzenpartilerinin hiçbiri karşı çıkmak biryana bu gerçeği dile getirmecesaretini bile gösteremedi.

Mesut Yılmaz "MGK bildirisi birsuç duyurusudur. Bu hükümet,bildiride belirtilen suçların failidir"diyerek MGK kararlarını savunurken,yine ANAP'tan Agah Oktay Güner,raporda "Türkiye'de rejimindemokrasi olduğu ve sorunlarınparlamentoda çözülmesi gerektiği"ifadesinin memnuniyet vericiolduğunu belirterek aslında MGK'nınortaya koyduğu tavrın anti-demokratik bir uygulama olduğu,meclisin iradesinin çiğnenmesianlamına geldiği gerçeğinin üzeriniörtüyordu.

Güya cuntalara en çok karşıgörünen sosyal-demokrat CHP veDSP'nin tavrı da ANAP'ınkindenfarklı olmadı, Baykal, "Bu birdemokrasi çarpıklaşmasıdır. Bunlardoğal değil, hükümet hükümetolmaktan çıkmıştır.... Görev TBMM'yedüşer. Meclis bu işi halledemezse,millet halleder' diyerek tek derdininhükümetin düşürülmesi olduğunuaçıkça ifade etti. Ortada bir"çarpıklaşma" elbette vardı. Ama bu"çarpıklaşma"yı öncelikle düzenpartilerinin burjuva demokrasisianlamında bile bir demokrasianlayışına sahip olamamalarında,

hükümete emir veren ve emirlerininyerine getirilmediğinde yaptırımagideceğini söyleyebilen, kendilerinimeclisin üzerinde bir güç olarakgören generallere sözlü olarak biletavır alamayacak kadaracizleşmelerinde aramak gerekir.

Halbuki kimisi geçen yıl yinedarbe söylentileri çıktığında tanklarınönüne dikilmekten, gövdesini siperetmekten bahsediyordu. Susurluktaortaya serilen pislikle birlikte hementüm muhalefet partileri ve burjuvamedya "temiz toplum", "temiz devlet","temiz siyaset" savunucusukesilmişti. Ama tüm bunların sahteolduğu, oynanan demokrasicilikoyununun bir parçası olduğu, halkıngözünü boyamaya çalıştıklarıSincan'da yürüyen tanklar ve MGKtoplantısından sonraki gelişmelerlebirlikte bir kere daha gözler önüneserilmiş oldu.

Yarın gerçekten bir açık darbe olsagörülüyor ki, düzen partilerinin hepsisessiz sedasız teslim olmaya hazırdır.Başka türlü olması da beklenemezzaten. Bugüne kadar hemen hepsihükümet koltuğuna oturdu. HepsiMGK'yla birlikte çalıştı. MGK'nınkontrgerilla politikalarına ortak oldu.MGK'nın aldığı güya "tavsiye"niteliğinde kararların hiçbirine itirazetmedi. Şimdi kim, hangi gerekçeyleitiraz edecekti? Anlaşılan o ki bütündüzen partileri bir 12 Eylül partisi,devlet partisi olmayı iyice içlerinesindirmişlerdi.

"Temiz toplum" isteyen düzenpartileri Susurluk'taki devlet kadarpisliğe bulaşmıştır. Bütün suçlarınaortaktır. Çürüme onları da sarmış vebütün bünyelerine işlemiştir. Onuniçin Susurluk'un hesabım soramazlar,onun için cuntalara, cuntacılara karşıduramazlar. Kişiliksiz ve inançsız,halka karşı güvensizdirler. Sefil vedüşkündürler. Onun için yürüyentanklar, MGK talimatlarıyla yönetilenmeclis onları rahatsız etmez.

CUMHURİYET GAZETESİ VE

MGK KARARLARINI SAVUNAN,

SESSİZ KALAN AYDINLAR NEYİ

SAVUNUYOR?

MGK kararlarına ilginç bir yorumve destek de Cumhuriyet 'Gazetesi'nden geldi. Sağ basınınMGK'nın uygulamalarını, MGK'yıhatta bir cuntayı desteklemelerininanlaşılabilir yanı vardır ama budesteğin sosyal-demokrat birçizgideki, hemen çoğu yazancuntaların şu veya bu biçimdegazabına uğramış bir gazetedengelmiş olması gerçekten ilginçti.

Cumhuriyet Gazetesi başyazısındaaynen şunu söylüyor: "Demokratikolmayan bir laik yönetimdüşünülebilir; ama laik olmayan birdemokratik düzen yoktur. Demek kiTürkiye gibi demokratik sancılariçinde yaşayan bir ülkede ilk işlaikliği korumaktır" Söylenen açık,deniyor ki, laikliğin elden gitme

tehlikesi var, demokratik bir ülkeolmasak da, MGK tarafındanyönetiliyor da olsak, şimdi demokrasisorununu falan bir kenara bırakalım,demokrasiden vazgeçelim laikliğikoruyalım. Sorunu böyle ele alınca,laikliği kim koruyabilir? Ordu mu?Tamam. Darbeci mi, cuntacı mı,Susurluk'un ucu ona mı dayanıyor?Önemli değil. Yeter ki laikliği korusun.

Birincisi, gerçekte ortada tarifedildiği gibi bir "şeriat" tehlikesiyoktur. İkincisi, diyelim ki var, bunoktada da "laiklik savunucusu"aydınlar halkı bir kenera bırakıyor,halka güvenmiyor, ışık söndürmeeylemi yapan milyonlar, sokaklarainen onbinler, yüzbinler bir andaunutuluyor. Bu tam da Susurluk'taortaya çıkan pisliğin kendisinebulaşmasını engellemeye çalışanordunun politikasının tuzağınadüşmektir.

İş bu noktaya, MGK kararlarınısavunma noktasına gelince, elbettebu savunmaya bir meşruluk dayaratmak gerekiyor. Bu meşrulukyaratma işine de önce MGK'nınmeşruluğu ortaya konularak, "MGK(Milli Güvenlik Kurulu) anayasal birkuruluş tur" denilerek başlanıyor.MGK kararlarını destekleyen düzenpartilerinin hemen tümü deaçıklamalarına böyle başlıyorlardı:"MGK anayasal bir kuruluştur,askerler de bu vatanın evlatlarıdır,elbette onlar da düşüncelerinibelirtecekler."

Cumhuriyet MGK'ya meşrulukyaratmaya devam ediyor: "Batı'dademokrasinin anayurdu sayılanülkelerde benzerleri bulunuyor.Hükümet, MGK'nın hem üstündedir,hem içindedir."Tam bir çarpıtma veoportünizm. Batı'da MGK türükuruluş var mıdır ayrı bir konu ama,en azından herkes şunu bilir ki,Cumhuriyet'in sözünü ettiğiülkelerde hükümeti ya da halkı tehditamacıyla tanklar caddelerdeyürütülmüyor, kararlar al ınıphükümete bunları uygulayacaksınız,uygulamazsanız yaptırımabaşvururum denmiyor. Üstü kapalıdarbe tehditleri yapılmıyor.

MGK'yı meşru göstermek için,"MGK Anayasal bir kuruluştur"demek tam bir demagoji, delisaçması. O anayasayı yapan kim,MGK'yı oraya anayasal kuruluş olarakkoyan kim? Ordu, Cuntacılar değilmi? Ordu cuntayı yapmış, kendiyaptığı anayasayada da kendine enetkili yeri oluşturmuştur. Bugünekadar "tu kaka" denilen Cunta veonun yaptığı faşist anayasa şimdikurtarıcı mı oldu?

Hükümetin MGK'nın üstündeolduğu iddiası ise tam bir çarpıtma.Olan biten, herkesin gözününönünde olup bitiyor, görmemek içinkör olmak gerekir. Sadece bugün içindeğil, hiçbir hükümet bugüne kadarMGK'nın üzerinde bir güce sahipolamadı. MGK'nın aldığı sözde

"tavsiye" kararlarının hangisi bu günekadar hangi hükümetten geri döndü?Bu anlamda da bugün de ortada nebir darbe vardır, ne de yeni birmüdahale. Yeni olan düne kadar buişleyiş biraz daha üstü kapalıyürütülüyordu, bugünse aleni olarakortaya serildi. Derinleşenyönetememe krizi, it dalaşınadönüşen oligarşi içi çelişkiler, iktidarkavgası oyunu daha aleni oynamayızorunlu kılıyor. Yani 12 Eylül'densonra seçimlerin ve meclisin arkasınasaklanan, yaptığı anayasada MGKadıyla kendine yasal bir kılıfoluşturan ve hiç gitmeyen Cunta,bugün kendisini daha açık olarakifade ediyor, gövdesini de ortayaçıkarıyor.

Bu nedenle, ister CumhuriyetGazetesi'nin ortaya koyduğu gibi"şeriata karşı laikliği korumak"gerekçesi ileri sürülerek, isterhükümeti düşürmek amacına hizmetedeceği düşünülerek, hangi gaye veamaçla olursa olsun MGK'nınkararlarını destekleyenler, onayverenler Cuntacıdır.

Demokratların, demokrasidenyana olan güçlerin tercihi suni olarakyaratılan bir laiklik-şeriatçekişmesinin tuzağına düşerek, laiklikadına demokrasiden vazgeçmek, 12Eylül sonrasında, devrimcilere,demokrasi güçlerine karşı kullanmakamacıyla "irtica"nın, "şeriat"ıngeliştirilmesine bizzat destek olangenerallere, darbecilere, karşı-devrimcilere güç vermek olamaz.Böyle bir tavır bilerek veyabilmeyerek Susurluk'taki devletin,kontrgerillanın kendini aklama,hesap sorulmasını engellemeçabasına ortak olmak demektir. *

Demokratların

laikl

güçlerin tercihiyaratılan bir laiklik-şeriat

çekişmesinin tuzağına düşerek,dına demokrasiden

eçmek, 12 Eylülrasında, devrimcilere,

emokrasi güçlerine karşıkullanmak amacıyla «irtica»nın,

«şeriat»ın geliştirilmesinebizzat destek olan generallere,darbecilere, karşı-devrimcilere

güç vermek olamaz. Böyle birtavır bilerek veya bilmeyerek

Susurluktaki devletin,kontrgerillanın kaymaklama,

hesap sorulmasını engellemeçabasına ortak olmak demektir.

KATLİAMLARIN HESABINI SORALIM

Page 8:  · 15 Mart 1997 İÇİNDEKİLER Gazi Anması 3-4 16 Mart :....4-5 Cuntacılar 6-7 Osmanlı'dan Bugüne Anayasalar 8-9 Demokratik Bir Anayasa İçin Mücadele Edelim 10-11 Newroz

Nasıl?Ne Zaman ?Kimin için ?

Avrupa'daburjuvadevrimleri işçi,köylü çeşitlikesimlerindesteğini alarakgeliştiği için,emekçileretanınan haklar daAvrupaAnayasalarındabelli bir yer tutar.

AncakOsmanlı'dakiAnayasacılıkhareketleri bunoktada farklıdır,bir halkhareketinedayanmaz, buanlamda halkayönelik hak veözgürlükler de buanlamda yokdenecek kadarazdır.

İlk bölümde Avrupa'daki Ana-yasacılık hareketlerinden veanayasalardan sözettik. Os-

manlı'daki hemen her gelişmeyi de"Batı"yla bağlantısı içinde ele almakadeta gelenek haline gelmiştir. Öyle kibu çoğu zaman Osmanlı'nın kendi içdinamiklerini yok sayıp tüm gelişme-leri sadece basit bir Batı özentisiyleaçıklamaya varmıştır. Osmanlı'dakianayasacılık hareketleri de kaçınılmazolarak Batı'dan etkilenmiştir; ancakortaya çıkışı da, gelişimi de oldukçafarklıdır. Çünkü Avrupa ülkelerindeanayasacılık hareketleri koşulları oluş-muş bir burjuva devrimine eşlik eder-ken, Osmanlı'da bu pek görülmez. Da-ha çok imparatorluğun restorasyonutalebi ve amacıyla birlikte gelişen biranayasacılık sözkonusudur.

Böyle olması da doğaldır; çünkü,Osmanlı imparatorluğunda kapitaliz-min gelişimi, Avrupa ülkelerindeki gibideğildir. Bu çerçevede, Avrupa'da ana-yasalar esas olarak burjuvazinin ikti-dar sorununun çözümünü sağlayıp busınıfın taleplerine cevap verirken, Os-manlı'da ise mevcut talanın azalma-sıyla gelirleri düşen sivil-asker bürok-rasi, merkezi yönetimin zayıflamasıylagüçlenen yeni derebeyleri ve eşraf veOsmanlı imparatorluğu içinde önemlikapitülasyonlar elde eden yabancı ka-pitalist şirketler (ya da başka ifadeyleazınlıkların oluşturduğu işbirlikçi bur-juvazi), "anayasa"lı bir sistem için enfazla baskı yapan kesimlerdir. Dolayı-sıyla Osmanlı'daki Anayasalar da asılolarak bunların taleplerinin karşılan-ması ve iktidarda pay sahibi olmalarıtemelinde şekillenmiştir.

Bir önemli farklılık da, Avrupa'daburjuva devrimleri işçi, köylü çeşitlikesimlerin desteğini alarak geliştiğiiçin, emekçilere tanınan haklar da Av-

rupa Anayasalarında belli bir yer tu-tar. Ancak Osmanlı'daki Anayasacılıkhareketleri bu noktada farklıdır, birhalk hareketine dayanmaz, bu anlam-da halka yönelik hak ve özgürlükler deyok denecek kadar azdır.

Gülhane Hatt-ıHümayunuOsmanlı'nın "Anayasalı" bir impa

ratorluğa dönüşmesinin ilk adımların-dan ve en kapsamlılarından biri Gül-hane Hatt-ı Hümayunu'dur. 3 Kasım1839 tarihli bu ferman Padişah Abdül-mecit tarafından yayınlanır. GülhaneHatt-ı Hümayunu ile, padişah uyruk-larının can ve mal güvenliğinin koru-nacağı, herkesin her türlü varlığını di-lediğince kullanabileceği, miras bıra-kabileceği, servetlere devletçe el ko-nulmasının yasaklanacağı kabul edil-miştir.

1858 Arazi Kanunu da bu gelişmeiçindeki önemli adımlardan biri sayı-labilir. Arazi Kanunu, özel mülkiyetedayalı hukuk sistemine geçişin bir adı-mı olmuştur. Bu kanunun çıkmasındaAvrupa kapitalizminin, ticaretin ser-bestleştirilmesi için yaptığı baskılar enönemli etkenlerden biridir ve neticedebağımlı kapitalist ilişkileri geliştirmeyehizmet edecektir.

"Hak" Değil, "Lütuf""Hatt-ı Hümayun" kelime anla-

mıyla Padişah Yazısı, Padişah Buyru-ğu demektir. Aslında bu adlandırmabile örneğin Gülhane Hatt-ı Hümayu-nu'nun niteliği hakkında bir fikir verir.Örneğin Gülhane Hatt-ı Hümayu-nu'nda geçen talepler doğrultusundapadişah üzerinde baskı yapanların,devlete, mevcut düzene temelden birkarşı çıkışları yoktur. Bu yüzden mev-

cut haklar da padişahın bir lütfüolarak sunulur ve hakların güven-cesi de padişahın kendisindenbaşkası değildir.

Bütün bu fermanların ortaközelliği, "can, ırz, namus ve malgüvenliği", "din farkı gözetilmek-sizin devlet otoritesi önünde eşit-lik" gibi maddelerin bile herhangibir yaptırıma bağlanmamış oluşu-dur. Her şey padişahın lütfuna ve"iyi niyetine" bırakılmıştır, yerinegetirilmediği takdirde "yapacak birşey yok" tur.

Osmanlı İmparatorluğu'ndakibu hareketlerin niteliğini iyi ayır-detmek gerekir. Bunların hiçbiribir halk hareketi niteliğinde değil-dir. Talepleri arasında da bu ne-denle, halkın talepleri yoktur. Os-manlı'daki bu yapıyı ve hareketle-rin niteliğini şu anlatım içinde bu-labiliriz.

"Sömürgeciliğe ve saray çevresi-ne karşı, küçük-burjuvazinin ay-dın kesiminden, kapıkulu bürok-rasisinin alt tabakasında yeralankesimden tepki verenler olmuşsada, bunlar yüzyılların Osmanlı ge-leneğinden kopuk bağımsız bir dü-şünce sistemi geliştirememişler,burjuva anlamda reformlar içinmücadele ile yetinmişlerdir. Fakatburada önemli olan, burjuva dev-rimler çağında meşruti monarşiyisavunmaları değil, bu düşünceyi,emekçi halkı örgütleyerek pratiğe

geçirme yerine; yine kapıkulunun altkesimi içinde, saray içi darbelere, ken-dine güvensiz, tam bir kopuşu içerme-yen yöntemlere bel bağlama yanılgıla-rıdır. Mahalli mütegallibenin iktidargücünü artırdığı bu dönemde, Avrupakapitalizminin talanı ile eski imtiyaz-larını kaybeden, sömürgecilik dönemi-nin 'şaşaalı' günlerinin özlemini çekenkapıkulunun bir kesimi de, aydınlarısalt bu amaçla desteklemiştir...

Bu nedenlerle bu hareketler, burju-va demokratik talepler çerçevesindeköylü ve küçük-burjuva yığınlarını, iş-çileri harekete geçirebilecek bir güç ha-line, devrimci politik bir güç haline dö-nüşemediler." (Haklıyız Kazanacağız, s.215)

Ne Vardı? Ne isteniyordu?Osmanlı İmparatorluğu padişahın

yetkilerinin sınırsız ve mutlak olduğubir düzene sahipti. Bu, kitaplardamutlak monarşi olarak tanımlananbir sistemdi. İstenen ise padişahınbazı yetkilerinin sınırlandırılmasıydı;istenenin kitaplardaki tanımı da meş-ruti (anayasalı, koşullu) hükümdar-lık'tı.

Osmanlı'da toprağın mülkiyetidevletindir. Devlet ise padişah de-mektir, dolayısıyla tüm mülkün sahi-bi padişahtır. Ne var ki bu sistem, birnoktadan itibaren üretici güçlerin ge-lişiminin önünde mutlak bir engelhaline dönüşmüş; Osmanlı împara-torluğu'nun zayıflamasıyla da gelirle-rin giderlerin çok gerisinde kalmasıy-la hem de halk üzerindeki angarya vesömürü korkunç derecede arttırılmış,hem toprağı padişah adına işletenler-den saray'ın istedikleri artmıştı.

imparatorluk gelirlerinin azalmasıtabii ordunun üst yöneticilerinin eko-

nomik durumunu da ciddi anlamdasarsmıştı. Hem bu bürokrat zümre,hem de toprağa bizzat sahip olmakisteyen eşraf, imparatorluğun kurtu-luşunu batı tipi anayasaların benim-senmesinde görüyordu. Bunun anla-mı ise padişahın yetkilerinin sınırlan-dırılması, belli koşullara bağlanmasıidi, yani meşruti monarşi istiyorlardı.Osmanlıdaki anayasacılık hareketineMeşrutiyet hareketleri denilmesi buyüzdendir.

I. Meşrutiyet;Halk Yapmadı,Yapıldıktan Sonra daHalka SorulmadıMeşruti monarşi isteyenler saray-

da sayısız entrikayla bu taleplerini ka-bul ettirmeye çalışıyorlardı. "Yeni Os-manlılar" denilen ve bir anayasa ilanıiçin çalışan kesim, "devleti uçurumasürüklediğini" söyledikleri PadişahAbdülaziz'i tahtan indirip yerine V.Murat'ı geçirmişlerdi. Ama tahta ge-çen V. Murat da bir anayasa ilam ko-nusunda pek istekli davranmayınca,onu tahta çıkaranlar, bu defa onu in-dirmeye çalışırlar ve V. Murat'ın delir-mesiyle bu işi kolayca hallederler.Onun yerine tahta, meşrutiyeti kabuletme vaadi ile, 19 Ağustos 1876'da II.Abdülhamit çıkarıldı. Tahta çıkar çık-maz, anayasa taslağını hazırlamak,üzere, onaltısı mülkiye memurların-dan, onu "ulema-yı ilm-i hukuk"tan,ikisi de yüksek rütbeli askerlerden ol-mak üzere yirmisekiz kişilik bir ko-misyon kuruldu. Anayasa bu komis-yon tarafından hazırlanıp padişahasunuldu, o da uygun gördü!

Kanun-u Esasi 23 Aralık 1876'dailan edildi. Bu ilk anayasa, esas olarakBelçika ve Fransız anayasalarındanalınma maddelerle biçimlendirilmiş-ti. İlan edilişi de diğer yasa ve ter-manlarda olduğu gibi, padişahın kul-larına bir lütfü olarak gerçekleştiril-mişti.

Kanun-u Esasi veGöstermelikMeclislerin İlki1876 Anayasasıyla kurulan parla-

mento "Meclis-i Umumi" adını taşı-yordu ve Heyet-i Ayan ve Heyet-İ Me-busan adlı iki bölümden oluşuyordu.Ayan heyetinin üyeleri padişah tarafın-dan atanıyordu. Ayan üyeleri atanıncaömürleri boyunca ayan üyesi olarakkalıyordu. Heyet-i Mebusan ise sözdeseçimle halk tarafından seçilecektir.Niye sözde? Çünkü, halkın büyük bö-lümünün seçme hakkına sahip olma-dığı iki dereceli bir seçim sistemi öngö-rülmektedir. Dahası, 1876 Anayasa-sı'nda öngörülen bu sistem de uygu-lanmaz zaten, onun yerine Anayasa-dan birkaç ay önce çıkarılan "Talimat-ıMuvakkate" adlı yönetmelik gereğincegeçici bir usul uygulanır. Bu geçici usü-le göre, Heyet-i Mebusan'da yeralacakmebuslar, kentlerdeki ve kasabalardaki"idare meclisleri" üyelerinin ikinci seç-men sayılmasıyla bunlar tarafından se-çilmiştir. Yani halkın seçeceği meclisesasında çok küçük bir azınlık tarafın-dan seçilmiştir. Halk yine ilk elde, ilkfırsatta dışta bırakılmıştır.

16 MART'TA BEYAZIT'TA OLALIM

Page 9:  · 15 Mart 1997 İÇİNDEKİLER Gazi Anması 3-4 16 Mart :....4-5 Cuntacılar 6-7 Osmanlı'dan Bugüne Anayasalar 8-9 Demokratik Bir Anayasa İçin Mücadele Edelim 10-11 Newroz

15 Mart 1997

1876 Anayasası'yla kurulan sistem,bu iki meclisin varlığına rağmen esas-ta "parlamenter" bir rejim falan da de-ğildir. Çünkü iki meclisi feshetmekyetkisi de Padişah'tadır. Ve dahaönemlisi, her iki meclisin üyeleri deseçildiklerinde ilk iş olarak "padişahabağlılık" yemini etmekte, bu üyelerdengelecek yasa önerilerinin görüşülebil-mesi de yine padişahın bu önerileri"uygun" bulmasına bağlıdır. Yani pa-dişahın yetkileri kısıtlanmış gibi gö-rünse de her şey yine onun elindedir.Bakanları azletmek yine padişahınyetkisindedir.

"Genel Haklar"Gerçekte Genel de Değil1876 Kanun-u Esasi'sinde "Genel

Haklar" başlıklı bir bölüm de yeral-maktadır. "Yasalar önünde eşitlik, kişidokunulmazlığı, basının 'kanun çerçe-vesinde serbest' oluşu, ticaret serbestli-ği, dilekçe hakkı, eğitim özgürlüğü, ka-mu görevlerine girebilme hakkı, malgüvencesi, angarya ve işkence yasağı,verginin ancak kanunla alınması" gibiözgürlükler burada oldukça "cömert"sayılabilecek şekilde sıralanmıştır. An-cak öte yandan güvenlik teşkilatı vepadişahın kendisinin gözaltına alma,tutuklama, sürgün hatta ülke dışına çı-karma gibi yetkilerle donatıldığı, öteyandan halkın bu hakları kullanabile-cek ekonomik imkanlara asgari düzey-

de bile sahip olmadığı koşullarda bun-ların fazla bir hükmü olmamış, bumaddeler daha çok yabancı şirketlerinticaret özgürlüğünü sağlamlaştırıp,onların hukuki statülerinin güçlenme-sine yaramıştır.

"Bu Kadar MeşrutiyetYeter!"Fakat tüm bunların da ötesinde, bu

anayasanın güçlü bir halk hareketinedayanmayışının sonuçlan çok geçme-den kendini göstermiştir.

II. Abdülhamit bu meclisten gelenaslında çok da sert ve köktenci olma-yan eleştirilere dayanamamış ve çareyi1877 Haziran'ında meclisi feshetmek-te bulmuştur. Hemen ardından yenimeclis oluşturulmuş ve bu meclis de1878 Ocak'ında toplanmıştır. Ancak bumeclis de padişaha ve politikalarınaçeşitli eleştiriler yöneltince II. Abdül-hamit 13 Şubat 1878'de Meclis-i Umu-miye'yi süresiz olarak kapatmıştır. Buaynı zamanda I. Meşrutiyet dönemi-nin de bir anlamda sonudur.

II. Meşrutiyet Dönemive Yeniden AnayasalıDönemII. Meşrutiyet ise, ilkine göre biraz

daha farklı koşullarda ortaya çıkmıştır.Düzene karşı çok çeşitli açılardan da-ha geniş bir "muhalefet" sözkonusu-

dur. "ittihat ve Terakki" gibi çeşitli gizliörgütlenmeler oluşmuş, azınlıklar çer-çevesinde çeşidi hareketlenmeler or-taya çıkmış, yağma ve talandan yok-sun kalan ordunun talepleri çoğalmış-tır.

II. Meşrutiyet dönemi, işte bu ko-şullarda II. Abdülhamit tarafından da-na önce rafa kaldırılmış olan "Kanun-u Esasi'nin, aradan yaklaşık 30 yıl geç-tikten sonra 23 Temmuz 1908 tarihin-de yeni bir fermanla yürürlüğe konul-masıyla başlar. Kanun-u Esasi'nin ye-niden yürürlüğe konulmasıyla dahaönce padişah tarafından dağıtılmışolan Meclis-i Mebusan da yenidentoplantıya çağrılır.

1908 yılının Aralık ayında toplananMeclis-i Mebusan'da İttihat-Terakkiüyeleri oldukça önemli bir çoğunlukdurumundadırlar.

Toplanan Meclis-i Mebusan 1876Kanun-u Esasi'sine göre toplanmıştır.Bu yüzden yeni bir anayasa yapmakdurumunda değillerdir. Ancak, bu dö-nemde mevcut anayasada önemli de-ğişikler yapılır. Ve bu değişikliklerlekısmen parlamenter düzene daha ya-kın bir Meclis çıkar ortaya.

Bir kere padişaha tanınan fesihyetkileri oldukça daraltılır. İkinci ola-rak yasa önermek için "padişah tara-fından uygun görülmesi" şartı kaldırı-lır. Keza kurulacak hükümet, öncekianayasadan farklı olarak doğrudanMeclis'e karşı sorumlu tutulur. .

Meclis Önce "Tatil",Sonra "Fesih" Edilir!Yine de bütün bunlar 1800'lerin

sonunda Osmanlı'da parlamenter biryönetime geçildiğinin kanıtı değiller-dir. Bu dönemde genellikle perde ar-kası yönetici durumunda bulunan İtti-hat ve Terakki, dönem dönem yöne-timde etkisizleşir, ya da örneğin 23Ocak 1913'teki "Babıali Baskım" olarakbilinen hükümet darbeleriyle daha et-kili duruma gelir. İttihat ve Terakki yö-netimi imparatorluğu savaşa sürükler-ken, meclis'in hiç bir etkisi, yetkisiyoktur. Savaşa girilmesi, birkaç Almanişbirlikçisinin gizli plan ve kararlan so-nucu olur. Hükümet 2 Ağustos 1914'teAlmanya ile anlaşma imzalarken mec-lis'i tatile göndermiştir. Karar ve geliş-melerden hiç bir parlamenterin haberibile yoktur.

Meclis, savaşa girdikten bir süresonra tekrar toplanır, ama savaşın ka-deri, savaşa ilişkin kararlar yine onla-rın elinde değildir.

1918 yılı, Osmanlı imparatorluğu'-nun savaşta bozguna hızla yuvarlandı-ğı bir yıldır. Bozgun'un ilk faturasını İt-tihat ve Terakki öder. Devletin başındaise Padişah Vahdettin vardır. Vahdettin21 Aralık 1978'de Meclis-i Mebusan'ıfesheder.

—sürecek—

KlasikDemokrasinin

Temelİlkeleri veSorunları

Burjuva demokrasilerindeanayasaların içerdiği bazı maddeler,klasik demokrasinin temel nitelikleri

olarak sayılır. "Bu temel ilkelerdenbîrine uyulmadığı zaman, klasik

anlayışa uygun 'demokrasi'nin deortadan kalktığı" söylenir. Bunlar,

seçim ve temsil ilkesi, genel ve eşitoy, çoğunluğun yönetim hakkı,

azınlığın korunması ve çoğunluğunsınırlanması, bireysel temel hakların

devlete karşı korunması ve yasalarönünde eşitlik ilkesi diye sıralanır.

SEÇİM VE TEMSİL İLKESİBütün ülkelerde genellikle benimse-

nen tutum, halkın belli bir süre için bellisayıda temsilci seçmesi ve halk adınakararların bu temsilciler tarafından alın-ması biçimindedir. Buna da "temsili de-mokrasi" ya da "aracılı demokrasi" de-niyor.

Bazen, her ikisi arasında karma bi-çimlere rastlanmaktadır. Bu karma bi-

çimlerin en klasik örneği, Latince karşılı-ğıyla "referandum" diye de adlandırılan"halk oyu"dur. Temsilcilerin aldıklarıbir karar, oy verdikleri bir tasarı, geçerliolabilmek, yürürlüğe girebilmek için birde halkın oyuna sunuluyor. Bazen buna"Plebisit" adı da veriliyor.

Halk, temsilcilerden gelen herhangibir sorma olmaksızın, kendiliğinden ha-rekete geçip belli sayıda imza toplaya-rak, yasama organında oylanan tasarıya"hayır" diyebiliyorsa bu usule de "halkvetosu" deniyor. Bir de "halk girişimi" yada "halk inisiyatifi" var: bunda halk,belli sayıda imza toplayıp, yasama orga-nına bir yasa önerisi sunabiliyor; tabii,öneriyi görüşüp karara bağlamak yineyasama organına ait.

Bütün bunlar, yani halkın doğrudankatılımını mümkün kılan biçimler, teo-rik olarak sıralanmasına rağmen, engelişmiş burjuva demokrasilerinin bileitibar etmediği yöntemlerdir. Tersine,burjuva demokrasisi, halkın doğrudankatılımını sürekli olarak sınırlayıp, 4-5yılda bir oy vermeye indirgemiştir.

Burjuva demokrasilerinin tartışmakonularından biri de şudur: Seçilenler,kendilerini seçenlerin "vekil"i midirler,yoksa bütün ulus adına oy kullanan"temsilci" durumunda mıdırlar?"

Türkiye'de de 1961 Anayasa'sının 76.Maddesi "Türkiye Büyük Millet Meclisiüyeleri, seçildikleri bölgeyi veya kendile-rini seçenleri değil, bütün Milleti temsilederler" demektedir. Aslında bu suni birikilemdir. Halkın seçtiği vekillerin, bur-juva demokrasilerinde denetlenemez vegeri çağrılamaz, vekillikten azledilemezdurumda oluşunun sonucudur. Seçilenadeta kendini seçenlere karşı sorumsuzhale gelmektedir. Ancak bunun olduğu

koşullarda, örneğin halk demokrasile-rinde vekiller her iki sorumluluklarını dagözetir ve bu noktada kendilerini seçen-ler tarafından da denetlenir, onlarla sü-rekli görüş alışverişi içinde bulunurlar.

GENEL VE EŞİT OYHalk adına karar almak, seçim yoluy-

la iş başına gelen temsilcilere bırakılmışama, bu temsilcileri kimlerin seçeceğikonusu, uzun süre burjuva demokrasisi-nin temel sorunlarından biri olarak kal-mıştır. Bir bakıma burjuva demokrasisi-nin son yüzyıllarda geçirdiği temel evrimhep bu sorun çerçevesinde olmuş; bur-juvazinin ve arkasından işçi sınıfının uğ-raşları hep oy hakkını genişletmek ama-cına yönelmiştir. Egemen sınıflar da, buhakkın genişletilmesine karşı dolambaç-lı gerekçeler bularak direnmeye çalış-mışlardır. Bugün, artık, oyların genelliğive eşitliği yaygın olarak kabul edilmişdurumda. Ekonomik ve sosyal durumu,zenginlik ve öğrenim derecesi ne olursaolsun her vatandaşın oy sahibi olmasına"genel oy" ilkesi ve yine tüm bu ayrılık-lar gözönünde tutulmadan herkesin eşitağırlıkta bir tek oya sahip olmasına da"eşit oy" ilkesi deniyor.

Ne var ki, burjuvazinin genel ve eşitoy ilkesini teorik olarak kabul etmiş ol-ması da sorunu çözmüyor. Çünkü, oykullanacakların bu oyu hangi yönde kul-lanacakları iradesinin nasıl belirlendiği,bu "eşitlik" ilkelerinin geçerli olabilmesiaçısından önemlidir. Genel ve eşit oy il-kesinin pratikte uygulanabilmesi seçim-ler, propaganda ve parti örgütlenişi gibipek çok düzenlemeye bağlıdır ve bunlar-daki yasaklamalar, kısıtlamalar, büyükmali olanaklara sahip burjuva partileri-nin aslında hiç de eşit olmayan koşullar-

da propaganda yürütmeleri, bu eşitliğihalk aleyhine bozmaktadır.

YASALAR ÖNÜNDEEŞİTLİK İLKESİ20. yüzyıla gelinceye kadar, klasik de-

mokrasinin gelişmelerinin göze çarpanbir özelliği var: seçim ve temsil ilkesininyayılmasında, oy hakkının genişletilme-sinde, çoğunluğun sınırlandırılmasındave temel hakların korunmasında ekono-mik etken ihmal edilmekte, ekonomik ko-şulların bütün bu konuları nasıl etkilediğiüzerinde pek durulmamaktadır. Hatta de-nilebilir ki, burjuvazi ekonomik gücününrahatlığı içinde özgürlük sorununu dakendi koşullarına uydurmuştur. Nitekim,mülkiyet hakkı, 1789 tarihli İnsan ve Va-tandaş Hakları Evrensel Bildirisi'ndeki"doğal haklar" arasında "dokunulmaz" ve"kutsal" bir hak olarak ilan edilmiştir,hem de özgürlüğün güvencesi olarak.

Onun içindir ki, klasik demokrasideeşitlik ilkesi, ancak, "yasalar önünde eşit-lik" olarak ortaya çıkıyor. Yasalar, herkese,toplum içindeki durumu, toplumsal kö-keni ya da ekonomik gücü ne olursa ol-sun, aynı biçimde uygulanacaktır denili-yor.

Ama bilindiği gibi ekonomik bir eşit-lik olmadığı için de "yasalar önündekieşitlik"in hiçbir kıymeti harbiyesi kalmı-yor.

Yani, yasaların yapılışında, bir toplumiçindeki politik gücün kullanılmasındaekonomik eşitsizliklerin ve sınıf farkları-nın ne derece rol oynadığı klasik demok-rasinin pek üzerinde durduğu bir sorundeğildir. *

(Burjuva Demokrasisinin ve Anayasaları-nın Temel ilkeleri için yararlanılan kaynak:Mümtaz Soysal, Anayasaya Giriş)

KATLİAMLARIN HESABINI SORALIM

Page 10:  · 15 Mart 1997 İÇİNDEKİLER Gazi Anması 3-4 16 Mart :....4-5 Cuntacılar 6-7 Osmanlı'dan Bugüne Anayasalar 8-9 Demokratik Bir Anayasa İçin Mücadele Edelim 10-11 Newroz

Ne Burjuva PNe MGK Kararları, Ne Seçi

ayasa İçin

Bugün kitlelerin içinde olan, kitlelerin nabzını duyabilen herkesin tanık olduğu şey

kitlelerdeki somut bir hedef arayışıdır. Geniş halk kesimlerinde "1 Dakika Karanlık"

eylemini değişik biçimlerle sürdürme eğilimi ve isteği vardır. Çünkü henüz somut bir

sonuç yoktur ortada. Ancak hemen bu eğilimin beraberinde ortaya çıkan bir başka istek

ise, eylemlerin artık daha somut bir hedef çerçevesinde yürütülmesidir. Bu hedef,

kitlelerin Susurluk'tan bu yana gelişen süreçte açığa çıkan tüm talep ve özlemlerine

cevap verebilecek bir kapsamda olmalıdır.

Bu hedef, bugünkü koşullarda Demokratik bir Anayasa, bir Halk Anayasası olmalıdır.

B akın nasıl oyalamakistiyorlar bizi? SusurlukSoruşturma Komisyonu,

çetelerin başını dinlemedençalışmalarını tamamladığını açıklıyor.Bir tek Genelkurmay yetkilisinidinleyemiyor. Çiller'leri dinleyemiyor.Bu komisyondan ne çıkacak? Sorununcevabı ortadadır artık. Komisyon halkıoyalamak için kurulmuş ve oyalamagörevini aylardır sürdürdüğü"çalışmayla" yerine getirmiştir.

Bakın neye mahkum etmekistiyorlar bizi? Şeriat tehlikesi deyipMGK'ya, aman darbe olur deyipmevcut düzen partilerine mahkumetmeye çalışıyorlar.

Milyonların ışık söndürerek, hergece alanları doldurarak dilegetirdikleri talepleri ve özlemlerikendi burjuva hesaplarının, burjuvaçözümlerinin içine sığdırmayaçalışıyorlar.

Bizim özlemlerimiz vetaleplerimiz bu çözümlerin içinesığar mı?

DYP, RP gitsin, ANAP'lı, CHP'li,DSP'li bir hükümet gelsin diyorlar.Çözümlerinden biri bu. Çözümlerininbir diğeri MGK'nın, generallerindüzen partilerini "hizaya" sokması.Üçüncü yol, daha tali bir çözümolarak erken seçim diyorlar.

Bu tablonun öncelikle ortayakoyduğu şey düzenin içine düştüğüalternatifsizliktir. Oligarşi, neherhangi bir düzen partisini, ne deherhangi bir koalisyonu ya da farklıbir siyasal mekanizmayı kitlelerinkarşısına alternatif olarak, umutolarak çıkaramayacak durumdadır.Türkiye halkları, darbe, şeriat, MGK,düzen partileri, TÜSİAD programlarıalternatiflerinin hiçbirine mahkumdeğildir.

Halk olarak, aylardır çetelere karşıeylem yapan, adalet isteyenler olarakcevaplayacağımız soru bu

"alternatif "lerden herhangi birinintaleplerimize, özlemlerimize karşılıkverip veremeyeceğidir. Alternatifleriniçinde esasında denenmemişi yoktur.ANAP da, CHP de, DSP de son onyıldaki iktidar sorumluluğunuüstlenen ya da iktidarların temelpolitikalarını destekleyen partilerdir.Ortaya çıkan tablonun herşeyindensorumludurlar... Generallerinmüdahalesinin ise halkın özlem vetalepleriyle, Susurluk'ta açığa çıkanpisliğin temizlenmesiyle uzaktan

Burjuvazinin bile krizden çıkmak içinbir seçimden umudu yoktur. Halkaçısından ise, sandıktan yine ANAP'ı,CHP'si, DYP'si, MHP'si, DSP'si, RP'siylekan ve gözyaşının sorumlularıçıkacaktır.

Bugün kitlelerin içinde olan,kitlelerin nabzını duyabilen herkesintanık olduğu şey kitlelerdeki somutbir hedef arayışıdır. Geniş halkkesimlerinde "l Dakika Karanlık"eylemini değişik biçimlerle sürdürmeeğilimi ve isteği vardır. Çünkü henüz

yakından bir ilgisi yoktur.Generallerin müdahale vekararlarının şeriat tehlikesine karşı"laik demokratik düzeni" korumaylada ilgisi yoktur. MGK'nın müdahalesiit dalaşından çıkamayan, politikaüretemeyen burjuva partilerinindisipline edilerek halk kitlelerinindemokrasi, özgürlük taleplerininönünün kesilmesidir... Geriye kalakala bir tek seçimler kalıyor. Ancakseçimlerin de bugünkü parlamentoaritmetiğinden pek farklı bir sonuçvermeyeceği herkesin hemfikirolduğu ve bildiği birşeydir.

somut bir sonuç yoktur ortada. Ancakhemen bu eğilimin beraberindeortaya çıkan bir başka istek ise,eylemlerin artık daha somut bir hedefçerçevesinde yürütülmesidir. Buhedef kitlelerin Susurluk'tan bu yanagelişen süreçte açığa çıkan tüm talepve özlemlerine cevap verebilecek birkapsamda olmalıdır.

Bu hedef, bugünkü koşullardaDemokratik bir Anayasa, bir HalkAnayasası olmalıdır.

Geniş halk kesimleri devletehakim olan çeteler gerçeğini belliboyutlarıyla görmüştür ve çeteler

tarafından yönetilmekistememektedir; kitleler adaletistemektedir. Binlerce infazın,kayıbın, katliamın, faili meçhulünhesabını istemektedirler. Halka karşısavaşan bir ordu ve polis değil, halkınordusunu ve polisini istemektedirler.

Adlan bugün iyice deşifre olmuşkatillerin yargılanmasından,DGM'lerin kapatılmasına kadar çokçeşitli talepler ileri sürülebilir vebunlar için mücadele edilebilir. Ancakbu tek tek talepler halkın özlem vetaleplerini ne kucaklamaya, ne dedeğişik talepleri bütünleştirip halkhareketine kitlesel ve devrimci biryön vermeye yeterli d eğildi r.Demokratik bir anayasa talebi, gerektaleplerin bütününü kucaklamasıaçısından, gerekse de geniş halkkitlelerini bir hedef etrafındabirleştirebilmek açısından ihtiyacacevap verecek bir nitelik taşır.

Halkın çıkarlarını, taleplerini tümgenişliğiyle kucaklayıp toparlayacakbir hedef, halk hareketinintaleplerinin yumuşatılması ve düzeniçi kanallara çekilmesinin de önündeengel olacaktır. Bu da halk vedevrimciler açısından bugün sonderece önemli bir yandır.

Çünkü, burjuvazi ve diğer düzeniçi güçler de bu noktada boşdurmamaktadır. Hatırlanacağı gibi "lDakika Karanlık" eyleminin uzatılıpuzatılmamasının tartışıldığı günlerde,işçi konfederasyonları ve çeşitli"demokratik" kurumlar eylemlerin"hükümet düşünceye" kadarsürdürülmesi yolunda kararalmışlardı. Yine hatırlanacaktır, birsüre önce aynı güçler, ANAP'la aynıamaca hizmet edecek dev bir mitingyapma konusunda da anlaşmışlardı.Yapılmak istenen ortadadır; bütün birhalk hareketi, halkın bütün hesapsorma isteği ve talepleri ve budoğrultudaki eylemleri, yeni bir ,hükümet talebine indirgenmeyeçalışılıyor. Onların böyle yapmasıkuşkusuz ki doğal olanıdır; ancakburada önemli olan şudur; burjuvapartilerinin, düzen içi çeşitli güçlerinböyle bir manevrayı yapabilmektenispeten geniş bir zeminbulmalarının bir nedeni de devrimci,sol güçlerin halk hareketine net birhedef kazandıramamasıdır.

Devrimci, sol güçlerin bugünönündeki görev budur.

Bu görev yalnız güncel önemi ve

16 MART'TA BEYAZIT'TA OLALIM

Page 11:  · 15 Mart 1997 İÇİNDEKİLER Gazi Anması 3-4 16 Mart :....4-5 Cuntacılar 6-7 Osmanlı'dan Bugüne Anayasalar 8-9 Demokratik Bir Anayasa İçin Mücadele Edelim 10-11 Newroz

gereği olan bir görev değildir.Susurluk'tan bu yana gelişen

süreç, hiç tartışmasız devrimalternatifini ve devrimcileri öneçıkarmıştır.

Devrim alternatifini öneçıkarmıştır; çünkü düzenin hiçbirorganının, ne mahkemelerinin, nemeclisinin tüm bu çetelerinhakkından gelemeyeceği,yolsuzlukları, faili meçhulleriaydınlatamayacağı artık genel bir kanıhaline dönüşmeye başlamıştır.Düzenin hiçbir gücünün çözüm vaadvadedemediği tersine yaşanan tümsorunların kaynağında bizzat budüzenin, devletin olduğunun dahaberrak görülmeye başladığı süreç,doğal olarak bir düzen değişikliğitalebini gündeme getirmiştir. Butalebin çeşitli halk kesimleri nezdindene derece radikal, köklü bir haledönüştüğü ve dönüşeceği ise,önümüzdeki günlerde cevaplanacakbir sorudur ve sorunun cevabını daesas olarak devrimci güçlerin politikve örgütsel mücadele kapasiteleriyleverilecektir. Devrimcileri öneçıkarmıştır; çünkü, düzenin tümgüçlerinin ve görevlilerinin, "halkahizmet" lafını ağzından düşürmeyenpolitikacılarının; "vatan-millet" lafınıağzından düşürmeyen polis, orduşeflerinin, ceplerini doldurmaktanbaşka bir amaçlarının olmadığı,dahası bunu yapabilmek içinuyuşturucu ticareti dahil her yolabaşvurabilecek kadar aşağılıkkişiliklere sahip oldukları; vedüzenlerini sürdürebilmek için hertürlü katliamı, cinayeti işleyebilecek,her türlü komployu düzenleyebilecekniyette kişiler oldukları görülmüştür.Böyle bir ortamda, devrimcilerin, butür hiçbir şeye bulaşmamışolmalarıyla, hiçbir kişisel çıkargözetmeden mücadele etmeleriyle;halk için her fedakarlığı yapıpgerektiğinde kahramanca ölümükucaklayabilmeleriyle öneçıkmalarından daha doğal birşeyyoktur.

Devrimin koşullarının daha fazlaolgunlaştığı bir süreçte devrimcilerde doğal olarak, nesnel anlamda öneçıkmıştır. Devrimciler tüm politikgüçler arasında bu pisliklerebulaşmamış, halkın çıkarlarıyla,talepleriyle gerçektenbütünleşebilecek bir güç olarak biradım öne fırlamışlardır.

Ancak bu sürecin bir anlamda"nesnel" olan yanıdır. Mesele, bunauygun bir konum içinde olup, bunauygun bir pratik faaliyetinörgütleyicisi olabilmektedir.

Devrimcilerin halk hareketine netbir hedef kazandırmaları, işte bütünbunlardan dolayıdır ki güncelolmaktan çok ötede, tüm bir geleceğeilişkin, devrimciler açısından stratejikbir görevdir. Öne çıkarılacak hedefnedir sorusunun cevabı DEVRİM'dir.Ancak bu devrim hedefi, güncel,somut programlarla ete kemiğebüründürülmek durumundadır. Busomutluk DEMOKRATİK, BAĞIMSIZ

BİR ÜLKE şiarındadır. Bunuönümüzde hedef haline getirebilecekbir program ise BAĞIMSIZLIĞI,DEMOKRASiYi VE ULUSLARINHAKLARINI ESAS ALAN BİRANAYASA'da somutlanmalıdır.

DİSK gibi emekçi örgütlerinin,ANAP'lı bir hükümetin ya da örneğinbir erken seçimin hiçbir şeyiçözmeyeceğim, başta işçiler olmaküzere halkın hiçbir talebimkarşılamayacağını bilmemelerimümkün değildir. Çeşitli reformistpartilerin de bir erken seçimdenbugünkü siyaset sahnesinden pek defarklı bir tablo çıkarmayacağını,meclise girebilecek birkaç "devrimci"milletvekilinin esamesininokunmayacağını bilmemelerimümkün değildir. Ama işte onları daburjuva partileriyle aynı "alternatifte"birleştiren devrim korkusudur. Buçevrelerin burjuva partilerini disiplineedip belli reformları gündeme almayıamaçlayan MGK kararlarında"olumlu" yanlar bulmaları, bukararlarla aynı paralelde düşünüpdavranmaları da bu nedenledir.

Düzen geniş halk kitlelerini kendialternatiflerinden birineyedekleyebildiği ölçüde çeteleriniktidarı sürecek, halkın adalet isteği vediğer talepleri bu kanalda eritilecektir.

Düzenin alternatifleri ortadadır.ANAP'lı, DSP'li ve belki CHP'li, DYP'li"yeni" bir hükümet veya darbe ya daseçim.

Devrimciler de "ortaya son derecesomut, kapsamı, çerçevesi son dereceaçık bir alternatif koymaktadırlar."Bağımsız Demokratik Bir Ülke" içinbir Halk Anayasası. Egemen sınıflariçin değil, halk için yapılmış biranayasada bütün halk kesimleri kenditaleplerini bulacaklardır. Yaniönerilen alternatif, çetelerin,TÜSİAD'çıların, generallerinyönettiği değil, halkın kendisininiktidar olduğu, kendisinin yönettiğibir ülkedir.

Tüm devrimci, demokratik güçler,kitle örgütleri ve halk, içindebulunulan koşullar açısından, somutbir yanda yeralmak açısından bualternatiflerden hangisinin yanındaolacaklarına karar vereceklerdir.Çözümün mü, yoksa çözümsüzlüğünmü yanında olacağız? Verilecek karar,bunun kararıdır. Verilecek karar,sömürü ve zulüm düzeni devam etsinmi, etmesin mi karandır. Bu kararönümüzdeki süreci belirleyecek,biçimlendirecek kararların enönemlilerinden biri olacaktır.

Nasıl alacağını bilmeden "adaletistiyoruz" demenin hükmü yoktur.Nasıl olacağını bilmeden, yolunuaçmadan "devrim" demeninoligarşiyle halk arasındaki dengelerideğiştirmek açısından bir etkisiyoktur. Halkın hemen her kesimininortaya koyduğu gibi, "somut birhedef" lazım bize.

İşte ortaya somut bir hedefkonulmuştur; ne burjuva partileri, neMGK kararları, ne seçim; demokratikbir anayasa için mücadele edelim!*

YERLi VE YERSİZ KAYGILARÇetelere, Susurluk'taki Devlet'e karşı,

eksik gedik de olsa birleştik.Birleştik, yüzbinlik mitingler yaptık.

Birleştik, ışık söndürdük.Birleştik yürüdük. Birleştik, meydan-

ları doldurduk. Birleştikçe büyüyorduk.9 Mart'ı bitirme tarihi ilan edenler bu-

nu neyi düşünerek yaptılar acaba? Bu tari-hi ortaya atarken burjuva medyanın des-teğinin de bu bitirmenin arkasında olaca-ğını biliyorlardı.

Peki niye 8 Mart, ya da niye 15,18,19Mart değildi?

Niye 19 değil de 9 olduğunun cevabınıtahmin etmek zor değildir.

Bu eylem 12 Mart'a ve 16 Mart'a, yaniGazi ve İstanbul Üniversitesi katliamları-nın yıldönümüne denk gelmemeliydi.

Pekala bu kaygı kimin kaygısıydı?Işık söndürme eylemi 12 ve 16 Mart'a

denk gelseydi ne olurdu? Yanlış mı olurdu,kötü mü olurdu? Muhteva olarak tam dabirbirine denk düşen eylemler olmazlarmıydı? 12 Mart Gazi katliamı ve 16 Martistanbul Üniversitesi katliamı, ışık sön-dürme eyleminin hedefinde olan çetelerinişi değil miydi?

Işık söndürme eyleminin 12 ve 16Mart protestolarından güç alması, protes-toların ışık söndürme eyleminden güç al-ması ne yanlıştı, ne de uygunsuz. Ama yi-ne de birilerinin istemediği, tersine kork-tuğu bir şeydi.

Burjuvazinin böyle bir korkusu vardı.İçişleri Bakanlığı genelgeler yayınlıyor,yasadışı örgütlerin eylemlere sızmasınakarşı güvenlik güçlerini uyarıyor, AnkaraValiliği gibi kimi kurumlar, sokak gösteri-lerini yasaklıyordu.

Pekala, 9 Mart'ta bitsin diyen yurttaş-lar girişiminin, ve tabii esas olarak da ay-dınların ne kaygısı vardı, ne kaygıları ola-bilirdi? Bunun doğru cevabı için süreç bo-yunca kimin hangi kaygılar taşıdığına birbakmak yeter. Bu kaygılar yalnızca ışıksöndürme eylemi açısından değil, aslındagenel olarak halk hareketinin ve toplum-sal muhalefetin bütünü açısından üzerin-de durulması gereken kaygılardır.

Burjuvazinin kaygısı vardı ve bu kay-gı yerindeydi. Her ne kadar burjuva mu-halefeti Refahyol'u düşürme hesapları ya-pıyor, tekelci burjuvazi kendi reform pa-ketini kabul ettirmeye uğraşıyor ve bu ke-simler halkın tepkisini, taleplerini arkala-rına almaya çalışıyorlardıysa da, halk ha-reketindeki devrimci bir etki ve yönlendi-riciliği kabul edemezlerdi tabii ki; o tak-dirde aralarındaki tüm çelişki ve çatışma-lara rağmen, gerekirse muhalefet partileriRefahyol'la, TÜSİAD'çılar kaldırılmasınıönerdikleri MGK'yla da birleşiverirlerdi.Çünkü onların ortak ve asıl kaygılan dev-rimdi.

Böyle olduğu için, eylemin başındanitibaren provokasyon , tahrik , sızmademagojisini hiç bırakmadılar, devrimcietkiyi gördükçe bu yönlü çabalarım artır-dılar ve nihayet denetimlerindeki medya

ve diğer kurumlara tamam artık bitirindediler.

Aydınların kaygıları vardı; onlar yıl-lardır burjuvazinin terörizm demagoji-sinin tutsağı olmuş, provokasyon teorile-rine inanır olmuş, hareketlerini buna göreayarlıyorlardı. Devrimcilerin eylemlerdekivarlığından onlar da ürküyordu.

Reformizmin kaygıları vardı; hazır ki-mi burjuva kesimlerin ilgisine, övgüsünemazhar olmuşken, şimdi terörist dev-rimcilerle, radikal kesimlerle yanyanagörünmek çok uygun olmazdı; düzendenicazet alma süreçleri bakarsınız bundandolayı kesintiye uğrayabilirdi.

Tüm bu kaygıları nasıl değerlendir-mek gerekir?

Burjuvazinin kaygısına bir diyeceği-miz yoktur; kaygılan çok çok yerindedir.Kaygılarını ve korkularım büyütmek bi-zim görevimizdir.

Aydınların, demokratların, reformistyasal particilerin kaygılarına ise diyeceği-miz çok şey vardır. Herşeyden önce kaygı-ları yersizdir; kaygılan, burjuvazinin ideo-lojisinden, demagojilerinden ve yönlen-dirmelerinden kopamamamn, ve ikinciolarak, bu çeteler devletiyle açıkça karşıkarşıya gelme cesaret ve iradesini göstere-meyişin sonucudur.

Devrimcilerle birlikte olmaktan, yan-yana gelmekten korkmayın! bundan sizinve halkın hiç bir zararı olmaz. Tersine busizi de, halkı da daha güçlü kılar. Herkesbiliyor ki, l Dakika eyleminde meydan-ların doldurulmasında bu ülkenin sol,devrimci güçleri önemli bir pay sahibidir-ler.

Mesela, burjuvazinin terörist şu budiye demagoji yaptığı DHKC de bu halkınbağrından çıkmıştır, meşru bir halk hare-ketidir. Bilmelisiniz ki, bu meşruluğu red-detmek, halk hareketinin meşruluğunureddetmeye götürür sizi. Burjuvazinin ica-zetinin olmadığı yerde kılınızı kıpırdata-mazsınız, adım atamazsınız. Ne aydın ol-manın, ne demokrat olmanın, ne de par-lamenter anlamda halka karşı sorumlu-luğunuzu asla yerine getiremezsiniz. Nite-kim, geçmiş dönemler hatırlanırsa, tamda böyle olmuştur.

Korkularınızla, kaygılarınızla, ve belkikendi rahatınızın, düzenlerinizin bozul-maması gibi hesaplarla, devrimcilerle bir-likte olmaktan kaçtığınız sürece, bundanburjuvazi güç alır. Bundan çeteler güçalır.

Bu ülkede dağlarda, kentlerde bedelödeyenler olmazsa, bugün kullandığınızpek çok demokratik hakkın da kullanıla-mayacağını unutmamalısınız. Aydınların,demokratların, reformist, yasalcı da olsa-lar, devrimcilik, sosyalistlik iddiasını taşı-yanların, kontrgerilla iktidarına karşı çı-karları, gelecekleri devrimcilerle yanyanadurabilmekten geçmektedir. Bunu göre-meyenler, burjuvaziyle yanyana düşmek-ten, onların amaçlarına alet olmaktankurtulamazlar. *

KATLİAMLARIN HESABINI SORALIM

Page 12:  · 15 Mart 1997 İÇİNDEKİLER Gazi Anması 3-4 16 Mart :....4-5 Cuntacılar 6-7 Osmanlı'dan Bugüne Anayasalar 8-9 Demokratik Bir Anayasa İçin Mücadele Edelim 10-11 Newroz

YenigünDehakların SarayınınYıkıldığı Gündür

B in yıl önceki bir zaferin adımı Newroz, yoksa bin yıldanberi süren bir savaşın adı

mı? Dehak ve Kawa tarihinderinliklerinde mi kaldılar, yoksayaşıyorlar mı hala? Bakalım nesöylüyor efsane ve efsaneden bugünegelelim; bugünün Dehak'larına veKawa'larına...

Kral Dehak'ın saltanatı bin yılsürdü. Sarayı Dicle kenarındaydı.

Şeytan, omuzlarından öpünce her ikiomuzbaşında birer yılan oluştu.Yılanlar korkunç acı veriyorlardı ona.Şeytan yine kralın karşısına çıktı; amabu kez doktor kılığındaydı. Kendisineacı veren bu iki mahlukunsakinleşebilmesi için, günde ikigencin beyninin yedirilmesigerektiğini tavsiye etti ona. Ve her güniki genç öldürülüp, beyinleri kralDehak'a sunulmaya başlandı.

Hergün iki genci öldürüpbeyinlerini Dehak'ın yılanlarınayediren kasabı, nihayetim gençlereacıdı, her gün gençlerden sadecebirini boğazlayıp beynim hayvanbeyni ile karıştırarak Dehak'ınyılanlarına yedirirken, diğerinidağlarda saklanmak üzere salıverdi.Dağlara kaçan insanlar öyle çoğaldılarki, sonunda koskoca bir toplulukoldular. İşte bir gün, bu topluluktan

Kawa adında bir demirci, kalan tekoğlunun da öldürüleceğini duyunca,demirci önlüğünü bayrak yaparak -Dehak'a isyan etti. Gereken yalnızcabir ateş ve yalnızca bir öncüydü. İsyanalevi hemen tutuştu, büyüdü. HalkDemirci Kawa'nın önderliğindeDehak'ın sarayını bastı, Dehak'ıöldürüp, sarayı yerle bir ettiler.Böylece tüm insanlar kurtulmuş oldu.Bu zafer dağlarda ateş yakılarak ilanedildi. 21 Mart işte o gündür. Newrozişte o günden doğmuştur.

Yüzyıllardan bu yana her yıl Martayının 21'inde kutlanan vegelenekselleşen Newroz bayramınınefsanesi işte böyle.

Dehak, aslında binlerce yıllıkvahşice bir yönetiminkişiselleştirilmiş simgesel ismidir.Omuzlarında çıkan iki yılan vahşetinbüyüklüğünü anlatır. Sözkonusuyılanların insan beyni yiyereksakinleşmesi bin yıl yaşayanDehak'ın, yüzyıllar süren zulmünü vedüzenini yaşatmak için durmaksızıninsan kam akıttığını anlatır. Kawa isezulüm altında ezilen, inim ininiinletilen bu halkı temsil etmektedir.

Efsane Gerçektir.Hem de BinyıllardırSürüp Gelen Bir Gerçek.Bu yüzden de, bu efsaneyi örneğin

günümüz Türkiye'sine uyarlarsak pekde abartılı bir şey yapmış olmayız...

Efsane aslında bugünkü iktidarlarıanlatıyor. Dehak'ın zalimliği,baskılan, kanla beslenmesi aslındabugünkü iktidarların da ta kendisi.

.?. O zamanların Dehak'ları bugününÇiller'leri, Türkeş'leri, Demirel'leri,Çatlı'ları, Ağar'ları, İbrahim Şahinleri,Bucak'ları kısacası Susurluk'ta açığaçıkanlardır. Kawalar ise

Yıl Yıl NewrozO ligarşi bu yıl yine

Newroz'u"sahipleniyor".

Katliamlarla üstüneyürüyemediği Newroz'uniçeriğini boşaltmaya,çarpıtmaya öncelik veren birpolitika uyguluyor. Amaonyıllarca Newroz'u bu halkayasaklayan da aynıoligarşidir. Bırakın kutlamayı,sözlüklerden silmeyeçalışanlar aynıdır.

Onyıllar bir yana, yalnızcason bir kaç yılın Newroztarihi bile oligarşininikiyüzlülüğünü, halkdüşmanlığını, Newroz'adüşmanlığını göstermeyeyeter:

1991'de ANAP iktidarı,engellenemeyen Newrozkutlamalarını devletindenetimine almak için farklıbir yöntem uygulayarakNewroz kutlamalarınıserbest bıraktı. Ancak

Newroz'un bir Türk bayramıolduğu, Kürtlerle hiçbirilgisinin olmadığı gibidemagojik söylemlerle halkıkandırmaya çalıştı. Siyasiiktidarın resmiyetkazandırdığı Newroz onlarındediği gibi salonlarda değil,özgürlük ateşleri yakılarakkutlandı.

1992 Newroz'una halkkatliamlarla girdi. Bir günöncesinden Mardin'inDargeçit ilçesinin Karabayırköyünde arama yapmakisteyen devlet güçlerine karşıçıkan halkın üzerine ateşaçılması sonucu 18 kişikatledildi. Bu gelecekkatliamların ilk işaretiydi.

21 Mart'ta Cizre'de sakinbaşlayan kutlamakatlimalarla sürdü. Şehitlerinmezarlığında toplanankitleyle buluşmak içinKurtuluş ve CudiMahallesi'nden yürüyüşegeçen kitlenin yolu devlet

güçleri tarafından kesildi.Halk yola barikat kurupdirenişe geçti. Devletgüçlerinin ateş açmasısonucu iki kişi hayatınıkaybetti. Buna rağmen-dağılmayan halk arasokaklardan mezarlığaulaştıklarında sayılan 20 binibulmuştu. Buradan yürüyüşegeçen halka yaylım ateşiaçıldı. Ayrıca Kocapınar'danCizre'ye yürüyen kitleye ateşaçılması sonucu birçok kişihayatını kaybetti.

Şırnak... sabah erkensaatlerde kutlama içintoplanan halk devletgüçlerinin arama gerekçesiylekurdukları barikatlarlakarşılaştılar. Aramayıreddedip yürüyüşe geçtiler.Bir anda üzerlerine kurşunyağdı. 25 kişi hayatınıkaybederken, 76 kişiyaralandı. Şırnak'ta 22 ve 23Mart'ta da saldırılar sürdü.Roketatar ve otomatiktüfeklerle ateş açıldı. Birçokkişi yaşamını yitirdi.

İdil'de 10 bin kişilik birkitleyle kutlandı Newroz. İlçegiriş çıkışları tutuldu ancak

saldırı olmadı.Katliama tepki gösteren

Nusaybin halkından 10 canınkanı döküldü. Dehak'ınkatilleri Nusaybin'de deişbaşındaydı. Nusaybin'ebağlı Tınati Köyünde iseyürüyüşe geçen halka ateşaçılması sonucu iki kişi öldü.

Hakkari'de, katliamıprotesto gösterilerinde beşkişi öldü, 32 kişi yaralandı.

Newroz kutlamalarıKurdistan ve Türkiye'ninçeşitli illerinde yüzbinlercekişinin katılımıyla yapıldı.92'nin Newroz'unda devlet100'e yakın insanı katletti.Yüzlerce insan yaralandı.

1993 Newroz'undayaşananlar PKK'nin Newrozöncesi yaptığı uzlaşma-ateşkes çağrılarının Türkiyeoligarşisi nezdindekiyansımalarını göstermesiaçısından önemli gelişmeleresahne oldu. Devlet biryandan bakın terör yapanlarolmazsa devlet güçleri nasılhoşgörülüdür mesajınıvermeye çalışırken veKürdistan'da nisbeten dahaesnek davranırken diğeryandan da özellikle büyük

şehirlerde saldırmaktan,insanları kurşuna dizmekten,gösterilerde silahlarlatarayarak katliam yapmaktançekinmedi. Adana'da yapılangösterilerde 100'e yakın insanyaralandı. Bütün ülkegenelinde yapılankutlamalarda ise yüzlerceinsan gözaltına alındı,işkencelerden geçirildi.

1994 Newroz'u oligarşitarafından içi boşaltılmaya,anlamını çarpıtmaya yönelikçabalara rağmen, ülkenindört bir yanında kutlandı.Sokak aralarında,meydanlarda özgürlükateşleri yakıldı. Yinegözaltılar vardı. Ancak bazıyerlerde beklenen katılımsağlanamadı.

1995 Newroz'una ülkenindört bir yanında yakılanNewroz ateşleri etrafındaonbinlerce kişi toplandı.Devletin tüm çabalarınarağmen özü ve anlamısaptırılmak istenen resmiNevruz kutlamaları ise

halkın ilgi göstermemesiüzerine fiyaskoylasonuçlandı.

16 MART'TA BEYAZIT'TA OLALIM

Page 13:  · 15 Mart 1997 İÇİNDEKİLER Gazi Anması 3-4 16 Mart :....4-5 Cuntacılar 6-7 Osmanlı'dan Bugüne Anayasalar 8-9 Demokratik Bir Anayasa İçin Mücadele Edelim 10-11 Newroz

Kürdistan'dan, Toroslar'dan,Karadeniz'den, Ege'den, dağlardan vekentlerden halkların kurtuluşbayrağını dalgalandıran,şehitlikleriyle halkların elinde bayrakolanlardır.

Dehak yaşayabilmek için halkınınkanını döküyordu. Kanlabesleniyordu. Günümüzde de öyle.iktidarda daha fazla kalabilmek içindurmaksızın halkın kanını döküyorlar.Sokaklarda, evlerde,işkencehanelerde, cezaevlerinde,fabrikalarda, iş kazası denilencinayetlerde, halkımızın kanınıdöküyorlar. Bu halkın gençliğinikendileri için en büyük tehlike olarakgörüyor ve katlediyorlar.

Dehaklar, iktidarlarınınbaşarılarını kaç insan öldürdükleriyleölçenlerdir. Bakın hükümetlerinbilançolarına; bakın bu ülkeninBaşbakanlarının açıklamalarına;hükümetimiz büyük başarılarkazanmıştır; işte şu kadar "terörist"öldürdük diye konuşuyorlar mecliskürsülerinden. "Başarı"yı böyleölçüyorlar; çünkü halktan ne kadarfazla insan öldürürlerse o kadar fazlayaşayabileceklerini sanıyorlar.

Dehak'ın omuzlarındaki yılanlar,emperyalizmi ve işbirlikçisi tekelciburjuvaları anımsatıyor bize. Dahafazla kar elde etmek, daha çoksömürebilmek, topraklarımızüzerinde istedikleri haydutluğuyapmak için, onyıllardır gençinsanlarımızın kanını akıtıyorlar."Daha fazla kar", "daha fazla kan"diyorlar durmaksızın.

Dehak'ın Sarayını TarihinDerinliklerinde AramayaGerek Yoktur Bugün.İşte Ankara'nın göbeğindeki

meclis. İşte Sabancıların ikiz kuleleri,işte TÜSİAD'ın, işte Genelkurmay'ınışıkları sönmeyen karargahları.

Dehaklar Ankara'nın göbeğindesaltanat sürüyor. Dehak'ın sarayıorada. Halka karşı kararların alınıponaylandığı, ölüm mangalarının dahafazla infaz, daha fazla katliamgerçekleştirmeleri için yasalarınçıkarıldığı, dolandırıcılıktan, adamkayırmaya, rüşvet almaktan,mafyacılığa, adam öldürmeye, dintüccarlığına, kumarhane işletmeyekadar her türlü pisliğin yapıldığı yer.

Ve KAWA. Yüzyıllardır dökülenkanın, baskının, zulmün, sömürününhesabını sormak için bayraklaştırdığıdemirci önlüğüyle isyan ateşininkıvılcımı olan Kawa... Dehak'ıöldürerek hesap soran Kawa. Halklarıbu zalimlerden, zorbalardankurtararak, kurtuluş ateşini yakanKawa... Ve onunla özgürleşenhalklar...

Kawa da Uzakta, TarihinDerinliklerinde Değil,İçimizde, Yanıbaşımızda.Kawa bugün sokaklarda, evlerde,

işkencehanelerde, cezaevlerinde kanıdökülen, halkları kurtuluşa götürmekiçin hiçbir fekadarlıktan kaçınmayan,can alan, can veren devrimciler,yurtseverlerdir. O gün adı Kawa olankahramanın adı dün Mahir'di,

Deniz'di, İbo'ydu... bugün,Mahsun'dur, Sabo'dur, Sinan'dır,Zeynep'tir, Mazlum'dur, Kemal Pir'dir,İbrahim Erdoğan'dır, Bahattin, Tarık,Ali Rıza, Kemal'dir...

Dehaklara Karşıİsyanımız Sürmektedir.Her yıl kutladığımız Newroz bu

isyanın adıdır. Yüzyıllardan beri baskı,zulüm, zorbalık var ve yüzyıllardan beride bu baskılara karşı isyan... isyancılarve zorbalar hep savaş içinde oldular.Aralarında hep bir uzlaşmazlık varoldu.

Çünkü doğal olan buydu.Çünkü saraylar ve halk birbirine

düşmandır.Efsane böyle. Tarih böyle. Bugün

de gerçek böyle.Buna rağmen hala Dehak'la

Kawa'ları uzlaştırmaya çalışanlar,efsaneyi, tarihi ve gerçeği inkaredenlerdir... Onlar, yani Dehaklar veKawalar arasında uzlaşma sağlansınistiyorlar. Halkı Dehak'larlauzlaştırmaya çalışıyorlar. ÇağdaşDehak'ların halka yaptıkları zulmühiçe sayıp, halkı zalimlerlebirleştirmeye çalışıyorlar. MeselaŞerafettin Elçi'ler, mesela KemalBurkay'lar, ve cümle reformistler bu

görevi üstlenmiş, zalimlerin ekmeğineyağ sürüyorlar. Ne yazık ki, efsanedeonların rolünü oynayan, onlarıbenzetebileceğimiz kimse yok.Zalimlerin ve halkın en çıplak haliylekarşı karşıya geldiği bir yerde onlarayer yoktur zaten. Ve işte bu yüzden,tarihte son sözü, hiçbir zaman onlarsöylememiştir. Ve bugün de söyley-emeyeceklerdir.

Hayır! Halklar hiçbir zamanzalimlere boyun eğmeyecek, onlarlauzlaşmayacaklardır. Onlaryüzyıllardan beri Dehak'ların kimolduklarını iyi biliyorlar. Neleryaptıklarını unutmuyorlar. Onlarınumudu Dehak'larla uzlaşmada değil,Kawa'lardadır.

Devletin Newroz'u halklarıntarihinden ve bilincinden söküp atmakiçin katliamlar düzenlemesi de, sahipçıkma demagojileri yapması daboşunadır. Bin yıllık bilinci söküpatmaya katliamların da, demagojilerinde gücü yetmez. Halklar Newroz'unOrtadoğu halklarının zulme başkaldırıgünü olduğunu çok iyi biliyorlar.Newroz hemen tüm Ortadoğuhalklarının direniş ve isyan tarihininbir parçası olmuştur. Çünkü tümhalkların tarihinde Dehak'lar veKawa'lar vardır.

5 Mart 1997

Newroz İşte Bu YüzdenHalkların Kardeşliğidir, BirlikteSavaşıdır

Tarihin derinliklerinde halklarıbirleştiren bir öze sahiptir.Birlikteliktir, halkların Dehaklara karşısavaşının ortak adıdır. Yan yana daolsa, ayrı da olsa, kurtuluş özlemlerinipaylaşmaktır.

Türk ve Kürt halkı ve bu topraklanpaylaştığımız tüm milliyetlerdenhalklarımız, Newroz'u halklarınkardeşliği temelinde, isyanın vedirenişin bayramı, isyanı ve direnişibüyütmenin günü olarakkutlayacaklardır.

O gün Demirci Kawa'nın isyandabayraklaştırdığı demirci önlüğü,bugün halklarımızın orak-çekiçlibayrağıdır. Yüzyıllardır halklarımızınkurtuluşu, özgürlüğü için öne atılıpşehit düşen tüm Kawa'lara and olsunki, izinizi süren Kawa'lar Dehak'larınsaraylarını basıp, onların zulmüne,saltanatına son vereceklerdir.

İşte o gün Kürt, Türk tümhalkımızın Newroz'u olacaktır. İşte ogün halkımız için yeni bir günolacaktır. İşte o gün ülkemizin tümdağlarında ve sokaklarında bin yılöncesinin özgürlük ateşleriyakılacaktır yeniden. *

Savaşımız,Yeni HalepçelerOlmasın Diyedir

Bir şafak vaktiAnsızınÖlüm yağdı üzerlerineBebeler kundaktayken henüzAnalar kan uykulardayken

K anla yoğrulmuştur KürtHalkının tarihi. Katliamlar,soykırımlar o tarihin bir

parçası olmuştur. Bu soykırımlardanbiri de tam dokuz yıl önce Newroz'ukutlamaya hazırlanırken yakaladı Kürthalkını.

Zulmün uygulayıcısı Saddamdiktatörlüğüydü bu kez. Iran-Irak

savaşı sürerken Kurdistan YurtseverlerBirliği Peşmergeleri'nin Halepçe'yi elegeçirmesi üzerine Saddam'ın uçaklarıbu kez Iran mevzilerini değil, savaşlailgisi olmayan sivil Kürt yerleşimbölgelerini hedef seçti.

16 Mart 1988 tarihinde 25-30uçağın taşıdığı 100'e yakın kimyasalbomba Kürt halkının üzerineyağdırıldı. Halepçe, Derbendikan,Inap ve Ducayde Bölgeleri Saddam'ıngaz bombası yüklü uçakları tarafındanbombalanmaya başlandı. En büyükkatliamsa Halepçe'de olanıydı.Halepçe, siyonit, hardal ve ondan

fazla kimyasal gazla bombalandı. 5binin üzerinde genç-yaşlı, kadın-çocuk Kürt kimyasal bombalarlakatledildi. Herşey bir anda olupbitmişti sanki. Gaz bombalarınınHalepçe'yi bulut gibi saran dumanıkalktığında vahşet tüm çıplaklığıylaortaya çıktı. Caddeler, sokaklar,tarlalar, evler cesetlerle doluydu.

Ardından 70 bin nüfuslu Halepçeşehrinden on binlerce insan, evlerinive topraklarını terk ederek iran'asığındı. İran'ın sınır kentlerindekihastaneler, kimyasal silahkurbanlarıyla doldu taştı. Kimisi iseTürkiye sınırını aşıp buradakiakrabalarının yanına yerleşmeyeçalıştılar.

Sonra... Sonra etrafı tel örgülerçevrili kamplara yerleştirildiler.Çocuklar, yaşlılar hastalıktan, kadınlardoğum yaparken, bebeler doğarkenöldüler. Açlığa, susuzluğa, soğuğa,salgın hastalıklara, zehirlenmelerealıştılar...

Yapılan tam bir soykırım, yaşananvahşetti. Ama hiçbir ses çıkmadı gazbombalarının mucidi emperyalistefendilerden. Çünkü Saddam o günlazımdı onlara, iran'a karşısavaşıyordu. Üstelik yaptıklarıbombalar da denenerek pratikte etkisigörülmüştü.

Halklara karşı açılan tümsavaşların, soykırımların, katliamlarınsorumlusu emperyalizm veişbirlikçileridir. Kürt halkı Halepçe'deemperyalizmin bombaları veemperyalizmin onayıylakatledilmiştir. Unutmadık,unutmayacağız. Emperyalizmi veişbirlikçilerini bu topraklardan birdaha geri dönmemek üzere söküpatana kadar savaşacak ve kazanacağız.Halepçeleri bir dahayaşatmayacağız. *

KATLİAMLARIN HESABINI SORALIM

Page 14:  · 15 Mart 1997 İÇİNDEKİLER Gazi Anması 3-4 16 Mart :....4-5 Cuntacılar 6-7 Osmanlı'dan Bugüne Anayasalar 8-9 Demokratik Bir Anayasa İçin Mücadele Edelim 10-11 Newroz

Susurluk'taki DevlettenKatillerine Güvence

ylardır devletin Susurluk kaza-sıyla ortaya çıkan pislikleri ko-

nuşulup, tartışılıyor. Devletinbu pisliklerinin ortaya çıkmasıyla, halkıneskiye göre devlete olan güveninin sar-sıntı geçirdiği, azaldığı bilinen bir gerçek-tir. Devletin bu durumu farkederek aylaröncesinden harekete geçmesinin asıl ne-deni Susurluk'ta ortaya çıkan ve çıkmayadevam eden kontra faaliyetlerini örtbasetmek, durumu en az zararla atlatmakiken, bu durumu tam tersi bir yalanlaaçıklayarak herşeyi ortaya çıkaracaklarınıbelirttikleri de biliniyor. Geçen sürede debu daha iyi anlaşılır oldu. Söyledikleriningerçekle ilgisi yoktu. Çünkü yüzlerce "fai-li meçhul cinayet", kayıplar vb. ortaday-ken bunların sorumlularının kendilerin-ce ortaya çıkarılması demek, asıl suçluolan kendilerini ele vermek demekti. Buise mümkün değildi. Yaptıkları ve yapa-cakları şeylerin devletin kontra faaliyetle-rini ortaya çıkarmak amacında olmadığı-na onlarca örnek bir çırpıda verilebilir.Biz bunlardan sadece üçünü hatırlatalım.Örneğin, Susurluk'taki devletin gerçek-leştirdiği Gazi katliamında rol alan katil-ler, görüntülerde ve resimlerde çok nettanındıkları ve kendilerine emir veren entepedeki görevliye kadar herkes bilindiğihalde, bugün de görevlerinin(!) başında-lar, henüz yargılanmış değiller. Gazi dos-yası il il dolaşıyor. Gazi dosyasındaki enüst rütbeli komiser düzeyindedir. Döne-min İstanbul emniyet müdürü, yardımcı-ları, vali, içişleri bakanı gibi şahsiyetle-rinin hiçbiri göstermelik bile olsa yargı-lanmıyorlar. 16 Mart katliamının üzerin-den 19 yıl geçmesine, Susurluk'la birliktekatliam, tüm yönleriyle ortaya çıkmasınave o dönemde katliama tanık olanların vekamuoyunun takibine rağmen süreklioyalanıyor. Katliam sırasında üniversi-tede komiser olarak görev yapan ve katli-amda önemli rol oynayan Reşat Altay bu-güne kadar hep ödüllendirildi. Ve şimdide emniyet müdürü yapılarak Niğde'yeatandı. Gazeteci Metin Göktepe'nin tümkatillerinin isimleri belli olduğu haldehaklarında tutuklama karan verilmedi vedosya Gazi dosyası gibi illeri dolaştı. Bu-güne kadar ortaya çıkan devlet çeteleri-nin aklanmaları için verilen çabalar etkiliolmaya başladı. Bu çeteler içinde olmasıgereken üst düzey polis ve subaylar tabaşından işin içine sokulmadılar. Faşistdevletin ortaya çıkarılan tüm çete faali-yetlerinde en alt subayından generalinehatta, en üst polis şefine kadar herkesişin içindeyken çok bilinçli olarak bunlardışında tutulmuştur. Mafyacılar, itirafçı-lar ve bazen de sıradan birkaç korucu,özel tim elemanları adı geçen çete faali-yetlerinde gösterildi. Bazıları göstermelikyargılanmak üzere tutuklandı. Yapılanyargılamalar da çetelerin aklanmalarıdoğrultusunda sürüyor. Örneğin bu çete-lerden biri olan Kocaeli Çetesi'nin şu anakadarki kısmında yargılananlar beraat et-tirilmeye devam ediliyor. Ama daha daönemlisi, kontrgerillanın Türkiye'deki asılsorumluları olan Milli Güvenlik Kurulu,Genel Kurmay, MİT vb.'lerine dokunul-

muş değildir. Milli Güvenlik Kurulu'ndanGenelkurmaya, Başbakanlık'a kadar Su-surluk'un tüm sorumluları bu pisliklerikapatma konusunda tüm çabalarını sür-dürdüler.

Devleti AklamaÇabasındakiSusurluk KomisyonuRaporunu Yazmaya"Hazırlanıyor"Susurluk'tan sonra halkın yoğun tep-

kisi sonucu kurmak zorunda kaldıklarıMeclis Susurluk Araştırma Komisyonu,kurulduğundan beri kendisine verilen ta-limatlar doğrultusunda çalışmalarını sür-dürdü. Değişik partilere mensup millet-vekillerinden oluştuğu için zaman zamanaralarında çekişmeler olmakla birlikteesas görevleri olan devletin temize çıka-rılması doğrultusundaki çalışmalarındanherhangi bir sapma göstermeksizin çalış-malarını sürdürdüler. Bazen Komisyonungörüntüyü kurtarmak için yaptığı iddialıçıkışlar her zaman görünüşte kaldı. Or-duya mensup hiçbir yüksek rütbeli suba-yın ifadesini alamadılar ve orduyu ta ba-şından temize çıkardılar. "Siyasileri" aynışekilde bilinçli bir politikayla sorgulama-dılar. Son günlerde verilen ifadelerdedevlet çetesinde çokça ismi geçen Tansuve Özer Çiller çiftinin komisyonca ifade-lerinin alınacağı açıklanınca Çiller'lerinbüyük tepkisine yol açtı. Bunun üzerinehalkı "Adil Düzen" yalanlarıyla kandıranama iktidar koltuğuna oturunca söyle-diklerinin hepsini unutan ve koltuğu bı-rakmamak için her türlü ilkesizliği, çıkar-cılığı, düzenbazlığı ön plana çıkaran Re-fah'ın lideri Erbakan devreye girdi. Dahaönce de Çiller'i TOFAŞ, TEDAŞ ve Malvarlığı soruşturmasında temize çıkaranR. P. lideri Erbakan devreye girerek Çil-ler'leri kurtardı. Daha önce Çiller'lerinkomisyonda ifade vermesi doğrultusun-da oy kullanan komisyondaki Refahlıüyeler Erbakan'ın girişimi sonucu bu ta-vırlarından vazgeçtiler. Böylece komis-yon Çiller'lerin ifadesini almaktan vaz-geçti. Komisyon bununla da kalmadı, da-

ha önce açıkladığı Kürdistan'a gidip or-daki "faili meçhul"leri ve kayıpları araş-tırma işinden de kendilerine gelen tali-matlar sonucu vazgeçtiklerini açıkladılar.Böylece "her ihtimale karşı" bir yanlışlıkyapılmasına da "izin verilmemiş" oldu.Bilindiği gibi daha önce kurulan "MeclisFaili Meçhulleri Araştırma Komisyonu"bürokrasi ve askeri engellemelere karşınaleyhlerine olan birçok gerçeğe belgele-riyle birlikte yer verince sıkıntıya düş-müşlerdi, önce bu komisyon raporunukuşa çevirmiş sonra da rafa kaldırın ıslar-dı.

Böylece üç aylığına kurulan Susurlukkomisyonu aldığı ek süreyle sürdürdüğüçalışmalarının ifade alma aşamasını bi-tirdiklerini, görüşlerine başvurdukları in-

sanların yeterli olduğunu ve alınan bilgi-lerle "çok ses çıkaracak" bir rapor hazır-layacaklarını açıkladılar. "Böyle devlete,böyle komisyon gider" anlayışına denkdüşen Susurluk komisyonu esas amacıolan devleti aklama ama bunu yaparkende görünüşte "gerçekleri ortaya çıkarma"görevi gereğince raporunu yazma "aşa-masına" geldi.

Kontra Şefi ŞahinDevletle Pazarlık SonucuTeslim OlduSusurluk devletinin önemli kontra

şeflerinden eski Özel Harekat Daire Baş-kan Vekili İbrahim Şahin, İstanbul DGMtarafından hakkında verilen gıyabi tutuk-lama kararından 40 gün sonra teslim ol-du. 31 Ocak'ta hakkında verilen gıyabı tu-tuklama kararının ardından Şahin 40 günboyunca "kaçtı". Ve bu süre boyuncadevletle pazarlık sürdürdü. Faşist kontraşefi kendisini sağlama almadan teslim ol-mak istemiyordu. I. Şahin devletle sür-dürdüğü pazarlıkta suçlarının örtbasedilmesi ve birtakım güvencelerin veril-mesi sözünü aldıktan sonra teslim oldu.İ. Şahin'in daha önce gazete ve televiz-yonlara açıkladığı "Ailemin işlerini yolu-na koyduktan sonra teslim olacağım"sözleri devletle sürdürdüğü pazarlığınaçıklanmasıydı aslında. Gelinen aşama-da İ. Şahin'in devletle olan işlerini yoluna

koyduğu ve kendisini güvenceye aldığıortadır. İ. Şahin'le süren pazarlık konu-sunda bilgi sahibi olan içişleri Bakanı M.Akşener sık sık "İbrahim Şahin mutlakayakalanacaktır" açıklamalarını yaptı.Böylece halkın, devletin İ. Şahin'i yakala-mamasına ve İ. Şahin'in kendisine gös-terdiği tepkiyi etkisizleştirmek, halkı ra-hatlatmak istedi. Çünkü "her tarafta ara-nıyor" denilen Şahin'in denilenin aksineelini kolunu sallayarak Ankara'da ortalık-ta dolaştığı televizyonlarda halk tarafın-dan izlenmişti. Pazarlıklar sonucu teslimolan İ. Şahin adeta devlet protokoluylaDGM'ye götürüldü. İstanbul EmniyetMüdürü Ramazan Er kendi makam ara-basıyla Şahin'i DGM'ye eskortlarla götür-dü. Ramazan Er'in gösterdiği bu yakın il-gi "mesleki" dayanışma yada vefa borcu-nun bir sonucu değildi. Ama devletin budenli önem verdiği, pazarlıklar yaptığısuçlarının örtülmesi için güvenceler ve-rip anlaştığı bu faşist şefe, görevdeki R. Ergibi deneyimli bir kontra şefinin ilgi gös-termemesi beklenemez.

İbrahim Şahin'in teslim olmasındanbir gün sonra (12 Mart) haklarında gıyabitutuklama kararı bulunan iki eski özeltimci katil, Ziya Bandırmalıoğlu ve AyhanAkça da teslim oldular. Bu iki halk düş-manının durumu da İ. Şahin'den farklıdeğildir. Onlar da sürdürülen pazarlıklarve anlaşmaların bir sonucu olarak teslimolup tutuklandılar.

Siyasi iktidarın hedeflediği gibi birkaçkişiye dava açarak Susurluk'u kapatmakistediğini çok iyi biliyoruz. Yargılanacakbu halk düşmanı katillere gereken cezayıonlar vermeyecektir. Bu halk düşmanla-rına asıl cezayı halkın kendisi verecektir.Bu kontra çeteleri ancak halkın kendiadaletiyle vereceği ceza sonucu asıl ceza-larına çarptırılacaklardır, hakettikleri ge-reken cezayı bulacaklardır.

İ. Şahin'in de dahil olduğu DGM'dekidosya hakimin karşı çıkması sonucu şim-dilik ortada kaldı. İstanbul 6 No'lu DGM'-ye gelen dosyayı mahkeme başkam SedatKaragül "tevzide (dağıtımda) adaletsizlikyapılarak kura çekilmeden dosyanın doğ-rudan kendilerine gönderildiğini" belir-terek ve davayı kabul etmeyerek DGMAdalet Komisyonu'na gönderdi.

Kontra Devletin KatilleriİşbaşındaSusurluk'la birlikte gerçekleştirdikleri

çete faaliyetleri sonucu birçok pis işleriortaya çıkan faşist kontra şeflerindenKorkut Eken ve Drej Ali lakaplı Ali YasakAnkara'daki Merit Oteli'nde gizli gizli bu-luştu. Eski MİT'çi ve özel tim kurucula-rından Korkut Eken ile faşist mafya şefle-rinden Drej Ali'nin (Ali Yasak) AnkaraMerit Oteli'nde buluşması UBA muha-birlerince tespit edilince, Korkut Eken ar-ka kapıdan kaçtı. Ali Yasak ise korumala-rıyla birlikte muhabirlerin üzerine yürü-yüp zorla kasete el koymaya çalıştı. Ola-yın büyümesi üzerine gelen polisler, mu-habirler ve A. Yasak'ı önce gözaltına aldı,sonra serbest bıraktı.

Bilindiği gibi Susurluk sonrası kontrafaaliyetleri ortaya çıkan M. Ağar, S. Bu-cak, Korkut Eken, İ. Şahin'in, A. Yasakbaşta olmak üzere, gerek kendi araların-da gerekse de diğer kontra şefleriyle sıksık biraraya gelerek gizli görüşmeler yap-tıkları kamuoyuna daha önce de yansı-mışa. *

16 MARTTA BEYAZIT'TA OLALIM

Page 15:  · 15 Mart 1997 İÇİNDEKİLER Gazi Anması 3-4 16 Mart :....4-5 Cuntacılar 6-7 Osmanlı'dan Bugüne Anayasalar 8-9 Demokratik Bir Anayasa İçin Mücadele Edelim 10-11 Newroz

Oportünist TarzıMesela herhangi bir

eylemde pankartaçmamak, ona ölüm gibi

gelmektedir. O andayokolduğunu, silindiğini

düşünmektedir. Kitlehareketini geliştirmek,

kitlelere devriminmeşruluğunun nasıltaşınacağı ve benzeri

üzerinde kaygılan yokturonun. Tek kaygısı varolup

olmamadır. Kendisi yoksa,kendi imzası yoksa herşey"boştur" onun için. Yarın

kendi dışlarında devrimolsa ona da "küçük

burjuva iktidar" diyecek,kitlelerin devrimini

küçümseyeceklerdir.Eylemi örgütlemek,

öneriyi üretmek yerineeylem çalmak, öneri"uyarlamak" onun

kolayına gelmekte, enbaşta vurguladığımızdevrim anlayışından

dolayı da "komünist"olarak kendinde bu

"hakkı" görmektedir.Biz kendimize de, halka

da güveniyoruz. Herkes buzorlu kavgada hakettiğiyerde olacaktır, halk da

herkesi hakettiği yerekoyacaktır. Bundan

kuşkumuz yok. Kendimizegüvenimiz de tam.

Kendimizden,ideolojimizden,

kararlılığımızdan, sonunakadar diyebilenısrarımızdan da

kuşkumuz yok. Bundandolayıdır ki, işte bu

oportünizmle birlik içinyine de sonuna kadar

ısrarlı olacağız. Ondakidevrimci yanı ortaya

çıkarıp, onun üzerindenbirlikte yürümeye

çalışacağız.

En son, en yakın örnek Gazi'de ya-şandı.

Söz verdi ve yine sözünü tutmadı.Anmadan önce defalarca toplantılar

yapılmış, tartışılmış ve kararlar alınmış-tı.

"Tamam" dedikleri, imzaladıkları ka-rara uymadılar.

Oportünizm yine oportünistliğinigösterdi.

Artık ortak bir kararın uygulanması,verdikleri sözün tutulması şaşırtıcı ola-cak neredeyse! Artık, verdiği sözleri tut-mayarak, kendi imzasının olduğu ortakkararlara uymayarak ifade ediyor kendi-ni.

Böyle yapıldığında biliyorsunuz ki,orada oportünizm ve oportünistlik var.

Keşke yalnızca Gazi'yle sınırlı bir ör-nek olsaydı bu. Ya da keşke birkaç olayla.

Ama değil. Yine çok gerilere gitme-den, sadece şu son süreci gözden geçire-lim.

Tarihimizin en yaygın kitle katılımı-nın olduğu eylemlerden birini yaşadık.Bu eylemin de bir parçası olduğu Susur-luk'tan bu yanaki süreç de tarihimizinözgün ve önemli ve belki de "sonucu be-lirleyen" dönemlerinden biri olmayaadaydır.

Halk kitleleri alabildiğine yaygın birpolitik duyarlılık içine girmiş. Hemen"tüm siyasal güçler bu duyarlılıktan ya-rarlanmak, kendince bir yöne kanalizeetmek için harekete geçmiş. Kısacasıherkes birşeyler yapıyor ya da yapmayaçalışıyor... İşte bu tablo içinde oportü-nizm adeta sırıtan bir renk durumundakaldı. Süreci tam bir aymazlık, duyarsız-lık, görmezlikle karşıladı... Az biraz bir-şeyler görüp, birşeyler yapmaya başladı-ğı noktada da, sürecin niteliğini, halkhareketinin ihtiyaçlarını ve halkın talep-lerini, solun içinde bulunduğu durumugörmezden gelerek, insanı şaşırtan so-rumsuzluklarını, küçük hesaplarını, süb-jektivizmini devam ettirdi. İnsanlara"Başka zaman olsa neyse de şimdi de ol-maz ki!", "Yok canım bu kadar da basitdüşünmüş olamazlar" dedirten tavırlarsergilemeye devam etti.

Ama bu davranış ve düşünüş tarzıoportünizm için karakteristikti. Dolayı-sıyla, o, koşullar ne olursa olsun bundanvazgeçemiyordu.

Mahir Cayan, bir yazısında "Devrimteorisiyle, devrime giden yolda yapıla-cak çalışmaların biçimi arasında tambir uyumluluk vardır" diyordu.

Mahir oldukça yalın bir biçimde for-müle etmiş; oportünizmin çalışma tarzı-na bakıp nasıl bir devrim düşündüğünü,devrim modeline bakıp çalışma tarzınıgörüyor ve anlaşılmaz, inanılmaz, bukadar da olmaz denilebilecek şeylerinnasıl mümkün olabileceğinin açıklama-sını buluyoruz.

Oportünizm işin kolayındadır.O, devrimi, kitlelerin bir anda ayak-

lanacağı ve kendisinin de "komünist ön-

cü" olarak ayaklanan kitlelerin başınageçip iktidarı devralıvereceği bir olayolarak düşünüyor. Tabii teori farklı belki.Orada bu model derin ve uzun uzun teo-rik tahlillerle açıklanıyor. Ama mantıkbudur. Bu mantığı hayatın içinde, prati-ğin hemen her biçiminde görüyorsunuz.

Mesela oportünizm kitle hareketin-de ne yapar?

O en başta pankartıyla en öne geç-menin fırsatını arar. Fırsat bulduğundahemen kitlenin en önünde kendi pan-kartıyla bir kare resim çekmeyi ihmal et-mez, çünkü o "öncülüğünün" görüntülükanıtı olacaktır! Eğer dokunan olmazsaönde kalmaya devam eder...

Önde yürüyemedi mi? Hemen orta-larda bir yerlere girip yine de kalabalıkbir kitlenin önünde yürüme kompleksinitatmin eder.

Ama tatmin olmamışsa, oradan,pankartıyla arada bulunduğu yerden gü-zergah değiştirip kitleyi bölmeyi pekalagöze alır.

Şu ya da bu gerekçeyle illa bir konuş-ma yapmaya çalışır. "Kaybımız var, mut-laka konuşmalıyız" der. Kimsenin itirazetmeyeceği bir durumu gerekçe yapar.Gerçekte öyle birşey olup olmadığı daçoğu kez kuşkuludur. Ama önemli birgerekçedir ve bunu bir siyaset söylemek-tedir.

Her eylem öncesi kendini dayatmayaçalışır. Binlerin içindeki yerini ve haddi-ni bilmez. Olmadık dayatmalar çıkarırortaya. Karşısındakinin birlik konusun-da hep peygamber tavrı göstereceğinegüvenir... Bu kadar da olmaz dedin mi,olmadı böler. Bırakırsın, kendi başına40-50 kişiden fazlasını yürütemez, boyu-nun ölçüsünü ancak öyle görür.

Mesela, oportünizmin kitleye karşısorumluluk anlayışı nedir?

Kalabalık bir kitleyi bulduğunda, yü-rüyüş ya da miting ya da başka birşeyonun için farketmez, eylem sürerken na-sıl yaparım da en keskin olduğumu ka-

nıtlarım diye aranır durur, bir arabayıtekmeler, bir yerlere taş atar, o an kitle-nin esenliği, eylemin esenliği değil, ken-dini kanıtlama esastır onun için.

önceden ne yapılıp ne yapılmayaca-ğı konuşulmuştur. Ama bir bakarsınızbiri yüzünü gizleyerek kitleye yaklaşıyor.Sonra "illegal örgüt" imzalı bir tomarkuşlamayı kitlenin üzerine saçıp ortalık-tan kayboluyor. Kuşlamalar yerlerdeayak altında eziliyor. Belki birkaç kişimerak edip okuyor. Bunun adı kitleyi bi-linçlendirme faaliyeti; atılan kuşlamala-rın büyük bölümü ziyan olmuştur. Amaolsun reklam yapılmıştır ya. Orada ko-münistlerin de bulunduğu kitlelere "an-latılmıştır." Oysa böyle birşey yapmayıdüşünüyoruz da diyebilir önceden. Eğermitingi düzenleyenler içindeyse düşün-düğünü söyler, kabul edilir ya da edil-mez, çıkan karara uyar. Yok illa da yapa-cağım derse ve kabul edilmiyorsa, mi-tingten çekilir. Mitinge çağrılı olarak ka-tılıyorsa, zaten düzenleyenlerin kuralla-rına uyacaktır.

Ama o böyle davranamaz. Sonra dabildiğini okur. Mesela, ben medyaya na-sıl çıkarım diye düşünür. Bulduğu yönte-mi de ortak kararlar, eylemin disiplini neolursa olsun, uygular.

Sonra kitleye şu olmuş, bu olmuş,kitle şöyle düşünmüş, böyle etkilenmişonun umurunda değildir. Bozgunculu-ğunun siyasal sonuçlan da onu ilgilen-dirmez. O anda ya da bağlı olarak ondansonra gelişecek saldırıların nasıl göğüs-leneceği üzerine de kafa yormaz. Çünküo da onun sorunu değildir, nasıl olsa ogöğüslemeyecektir.

Eylemin politik muhtevasından, kitlebileşiminden genellikle bihaberdir ya dabunları bilse de umursamaz. O ortam,koşullar ne olursa olsun, her zamanki"komünistliğini" (yani doğrusu keskinli-ğini ve reklamcılığını) yapacaktır.

Mesela eşitlikçidir; ama işin reklambölümünde...

KATLİAMLARIN HESABINI SORALIM

Page 16:  · 15 Mart 1997 İÇİNDEKİLER Gazi Anması 3-4 16 Mart :....4-5 Cuntacılar 6-7 Osmanlı'dan Bugüne Anayasalar 8-9 Demokratik Bir Anayasa İçin Mücadele Edelim 10-11 Newroz

Kortej sıralamasında sorun çıkarır.Konuşmacıların belirlenmesinde, sürekonusunda, taşınacak pankart konusun-da mutlaka "eşitlik" ister. "Şu eşit olsun,bu eşit olsun" diye tutturur. Ama siz"Herkes şu iş için 20 görevli versin" dersi-niz, o zaman "yok" derler, "üç kişi vere-biliriz"... Onu da vermezler çoğu zaman.

Hem birlik olup, hem pratik tüm gö-revleri başkalarının sırtına yıkmayı da iyibilirler. Hatta size dövizlerini, pankartla-rını bile taşıttırmaya kalkışabilirler.

Herhangi bir eylemin hazırlığı içinbir masanın başına oturmuşsanız dayat-maları, kaprisleri bitmez. "Eşitlik" soru-nunu çözemezsiniz bir türlü. Baktınızolmuyor; Git başka yerde yap o zamandersin. Gitmez. Çağırmazsın, yine gelir.

Çıraklar, "geleneklerinin" öğretme-nini hiç aratmaz...

Bu işin kompedanı TDKP'dir. 80 ön-cesinden şu yafan zamanlara kadar, hiç-bir yürüyüş, hiçbir miting, hiçbir geceyoktur provoke etmediği. Şimdi fazla "il-legal" olmadıkları için bu sahnede gö-rünmüyorlar pek. Ama izleyicileri onlarıhiç aratmıyor doğrusu.

Oportünist, bu noktada başka hiçbirkonuda sahip olmadıkları kadar "sağ-lam" bir geleneğin izleyicisi ve uygulayı-cısıdır. Kitleyi gördüğü yerde nasıl öneçıkarım, nasıl sabote ederim diye dü-şünmeye başlar. Pekala nasıl saboteeder? Sabote etmenin unlarca yolunu,yöntemini bilir o. Eylemi geliştirmek, di.sipline etmek değil ama dağıtmak konu-sunda tecrübelidir. Bazen bir kuşlamay-la, bazen bir pankartla, bazen kürsü iş-galiyle becerir bu işi.

Yürüyüş disiplini belirlenmiştir. Uy-maz. Altına imza attığı kararlan etkisizhale getirmek için bin bir türlü durumyaratır.

Verdiği sözleri tutmaz. Kendi hesabı-nı yapar.

Mesela bütün "kitle teorisi" başka-larının kitlesi üzerinedir...

Kendi hesabı, esasında hep başkası-nın kitlesi üzerine yapılmış hesaplardır.

O öncüdür. "Devrimci demokratlar","popülistler" uğraşmış getirmiştir kitleyi,ama olsun, o öncüdür. Ya da daha başkapek sevdikleri kelimelerle, küçük-burju-valar, halkçılar kitleyi örgütleyip getire-cek, o da kitleye seslenecek, küçük-bur-juvaların getirdiği bu kitleyi bilinçlendi-recektir.

Der ki hazır kitle varken şunu yapa-lım. Oysa ne o kitlenin bilinç düzeyin-den, ne ruh halinden, ne de nelere hazırolup olmadığından haberdardır. Çünkükitle başkalarının kitlesidir. Bir zarar ge-lirse de başkalarına gelmiş olacaktır.

Başkalarının kitlesi varken önerdik-lerini, yaptıklarını kendi başına düzenle-diği bir eylemde yapmaz hiç. Çünkü her-hangi birşeyi yapacak kitleyi tek başınazaten toparlayamaz.

Hemen tümünün tarihlerinde, tekbaşlarına baştan sona üstlenip örgütle-dikleri tek bir kampanya yoktur mesela.20 25 yıllık tarihlerinde kendi başlarınayasal bir miting bile düzenleyememiştirkimisi. Ama başkalarının düzenlediğimitinglerde keskinlik yapmayı severler.Şöyle olmalı, böyle olmalı diye yüksekperdeden uçar ve üstelik mitingin dü-zenleyicilerine rağmen, o keskinlikleriy-le mitingi dağıtabilirler.

Madem başkalarının kuralları hoşu-na gitmiyor, kendin bir miting düzenle,

hangi karar hoşuna gidiyorsa onu uygu-la. Ama düzenlemez. Yani doğrusu, dü-zenleyemez. Tüm kitle çığırtkanlığınarağmen, propagandaya gelince atıp tut-masına rağmen o güce sahip olamamış-tır hiçbir zaman.

Olamaz da. Çünkü kitlelerden kork-maktadır. Meclis, yani taban örgütlü-lükleri önerileri karşısındaki tutumu bu-nun sonucudur. Kitlelerle birlikte kararalmaz. Kitlelere bir türlü güvenmez çün-kü. Onların kendi haklılığını göremeye-ceğini düşünür hep.

Evet, bakalım mesela, nasıl propa-ganda yapar?

Abartır, abartır, abartır... Propagan-dasının özü, özeti budur.

Sonra bolca talimat vardır propagan-dasında. Halka talimatlar yağdırır boyu-na.

Sonra keskinlik vardır. Onu pasiflikle,bunu reformistlikle eleştirip, kendi ko-münistliğini kanıtlamaya çalışır durma-dan.

Geniş bir kitle gösterisini planlarken,mesela Cephe çatışmadan mümkün ol-duğunca kaçınılsın mı dedi... Biz böyledeyince o kitleye "Cephe çatışmıyor" di-ye yayar. Bu da onun propaganda tarzı-dır zaten. Bunu derken ne dünü, ne bu-günü hatırlamaz. Hatırlatılmasmı dasevmez. Kendisi de mesela önceki l Ma-

Onun hiç durmadan tekrarladığı ba-zı sloganları vardır. "Genel Grev" gibimesela. Zaman, mekan demeden dur-madan tekrarlar bunu. Güncellik nere-dedir, somutta izlenmesi gereken taktikçizgi nedir, buna bu ülke somutu açısın-dan kafa yormaz. Taktik de en fazla Sta-lin'de geçen klasik ama somutumuzdankopuk kavramlarla anılır...

Ama bu anlamda yapılan önerilerede durmadan karşı çıkar. Kendisi birşeyyapmaz, ama karşı çıkar. Birşey öner-mez. Ama karşı çıkar. Çok sıkışırsa, ama-cı sadece önceki öneriyi etkisizleştirmekolan başka bir öneri üretir (yani doğrusuuydurur ya da bildik birşeyi öneri gibitekrarlar)

Meclis dersin... Hu der, hemen bur-nu reformizm kokusu alır.

Anayasa dersin, hemen onda da re-formist bir yan bulur.

"Muhalefet meclisi" dersin, o "mu-halefet" kelimesine takılıp "yok, iktidarolsun" der, ihtilal der, mücadele der.önerecek kelime mi yok! Tamam benbunu öneriyorum, hadi sen dediğin gibiyap dersin, yapmaz. Madem "MuhalefetMeclisi" reformist, sen "Devrim Mecli-si"ni örgütle biz gelip katılalım dersin,yapamaz. Böyle bir öneriyle ortaya çık-maya bile cesaret edemez.

"Herkes reformist, herkes "küçük

yıs'larda "üst aratmama" kararı alanlarve buna uymayanlar arasında olmasınarağmen; yıllarca bu tavrı Cephe'liler sür-dürürken seyretmiş olmasına rağmen,bir başka mitingle, üst aratmama mese-lesinin mitingi düzenleyenler tarafındanda özel bir sorun olmasının istenmediğiyerde, keskinlik yapar... Sonra da yıllar-dır l Mayıs'larda üst aratmama tavrınıkoymuş, üstelik bunu genellikle tek başı-na yapmış ve de gelenekselleştirip solamaletmiş olanları eleştirmeye (yani doğ-rusu karalamaya) kalkışır. Düşman sal-dırırsa nerede, nasıl olursa olsun çatışı-rız elbette. Ama her eylemde "çatışmaçıkartmak" diye bir yaklaşımımız ola-maz. Tabi o bunu anlamaz. Kitleye karşısorumluluk nedir bilmez. Kitleleri çatış-tırmanın, savaştırmanın ne demek oldu-ğunu da bilmez. Bizim herhangi bir de-mokratik alandaki kitlesel çatışmaları-mız, onun tüm tarihindekilerinden faz-ladır belki, ama yine de konuşur...

Propagandasının bir özelliği de bu-dur. Muhasebesiz, desteksiz, ölçüsüz ko-nuşur. Tarihi kimsenin bilmediğini var-sayar hep. Tarihi bilmeyen birkaç kişiyiolsun kandırırsam kardır diye düşünür.

Oportünizmin güncel taktik veprogramlan yoktur.

burjuva". Bir kendisi vardır. "Ben komü-nistim", "ben komünistim" diye yaşar.

Onun Marksizm-Leninizmden anla-dığı şablondur. O herhangi birşey gün-deme geldiğinde, getirildiğinde açar Le-nin'e bakar, uyuyor mu uymuyor mu,ona göre cevap verir. Eğer Lenin'de yok-sa, somut durummuş, şuymuş buymuşanlamaz o, Lenin'de olmayan Türkiye'dede olamaz!

Ayağı da, ülke ve halk gerçeğine bas-maz. Kafası Sovyet ve Arnavutluk devri-mindedir. Arada bir farklılık görmez. Butopraklar üzerinde bir yabancı gibi siya-set yapar.

Herşeyin Komünistçesi onlardadır...Şimdi moda: "Canım kitle önemli

mi, önemli olan duruş şeklidir" diyorlarhep.

"Komünist'ler nasıl duruyor, farklarıne acaba?

En iyi de komünistler "durduğu" için,binler içinde birkaç on kişi de olsalar,kendilerinde herşeyi, hatta o kitlelerioraya taşıyanlardan bile fazlasını yapmahakkı görüyorlar.

Peki madem o kadar iyi duruyorsunda niye kitleleri örgütleyemiyorsun? İştebunun cevabı yoktur.

Başkalarının üslubunu eleştirirler

"halkçı" diye. Bu eleştiriler komünistçenasıl yapılır, o bilinmez. Ama onlar farklıdurur, farklı konuşurlar!

Onyıllardır kitleyi örgütleyememiş-lerdir. Ne gecekondu halkıyla, ne genç-likle ve ne de dillerinden düşürmedikleriişçi sınıfıyla kitlesel bağlar kuramamış-lardır. Bunun niye böyle olduğunu, nasılolup da küçük-burjuvalar böyle kitlesel-leşirken, her alanda onların önündeolurken, kendilerinin "en komünist" ol-malarına rağmen geri kaldıklarını sorgu-lamaz. Çünkü muhasebeyi sevmez.

Belki tüm siyasi faaliyeti içinde tekyaptığı muhasebe işçi servislerinde kaçbildiri dağıttığı, önceki seçimlerle sonseçimler arasındaki oy farkıdır. Sevdiğive yaptığı bu tek muhasebe türünde iseaslında rakamlar yalnızca onun çapınıyansıtacak boyutlardadır. Türkiye çapın-da 20-30 bin bildiri onun gözünde çokbüyük rakamlardır. Bu ülkenin 70 mil-yon olduğunu, o küçük-burjuvalar de-diklerinin herhangi bir biriminin bu ra-kamların çok üstünde faaliyet yürütüp,onun da yetersiz bulunduğunu unutur.Ya da görmezden gelir. Çünkü gerçekleyüzyüze gelin ekten hoşlanmaz.

Mesela, soruna bir de "oportünizmve emek" açısından bakalım...

Onun kitlesi yok. Ama o kitlenin ön-cüsü yine de. O yap, et, hesap sor, asıl,yürü diye talimatlar yağdırır kitleye. Kit-lenin hesap sorması, yürümesi içinsepek bir programı, emeği yoktur. Ama kit-leler yürümeye başladığında da bununkendi çağrısıyla olduğunu sanacak kadar(yani doğrusu böyle gösterecek kadar)kendi gerçeğinden uzaktır.

Ekonomi politiğin teorisini bilir amaherşeyin emek ürünü olduğunu bilmez.Kitlelerin de soyut çağrılarla değil, ev ev,sokak sokak ve emek sarfederek örgütle-neceği gerçeğinden uzaktır. O onbinle-rin nasıl olup da o alanlara taşındığınıaslında aklı da almaz. Şaşırır. Kendisibirkaç yüz kişiyi toplayamıyordur çün-kü. Bu yüzden onların kendiliğindengeldiği yorumunu yapar. Dışında olduğuher eyleme de "kendiliğinden" damgasıyapıştırır zaten.

Esasında kitlelere bakış açısının sağ-lıklı olduğunu söylemek mümkün değil-dir. Onun kafasında "saygı" duyulacakkitle sınıf bilincini kazanmış, her biri ko-münistleşmiş işçi sınıfı kit leşidir. Bu ta-nıma uymayan kitleler -ki genellikle kit-leler bu tanımın dışında olur- onun gö-zünde adeta bir sürüdür. Herkes sürü,herkes bilinçsiz, bir tek o akıllı. Bir mitin-ge 20 kişi katılmışlardır, öyle anlatırlar ki,onbinlerce insan onların ağzından dökü-lene bakakalmış, çok büyük ilgi göster-miş, onların dediklerine "ne kadar doğrusöylüyorlar" diye kafa sallamış, hatta ba-zıları "sizin gibi düşünenler de var ha"deyip adreslerini bile vermişlerdir. Aslın -da sadece yulardır miting vs. anlatımla-rında geçen "adres verenler"in, "arak siz-denim", "artık sizin derginizden başkası-nı okumayacağım" diyenlerin sayısınıtoplasak epeyce edecektir ama, kitle ey-lemlerinde bu anlatımlardaki adres ve-renlerin toplamı kadar bir kitleyi bile bu-lamazsınız ne hikmetse.

Emeğin kadrini, gücünü bilmediği gi-bi kıymetini de bilmez. Emeğe de saygı-sızdır. Sen bu iş için şu kadar emek har-camışsın, o işin yalnızca ortaya çıkmasınıbeklemiş, önemli değildir, ortaya çıkanürün üzerinde eşit hak talep eder o.

16 MART'TA BEYAZIT'TA OLALIM

Page 17:  · 15 Mart 1997 İÇİNDEKİLER Gazi Anması 3-4 16 Mart :....4-5 Cuntacılar 6-7 Osmanlı'dan Bugüne Anayasalar 8-9 Demokratik Bir Anayasa İçin Mücadele Edelim 10-11 Newroz

Oportünizm ve birlik yanyana ola-mıyor işte; ya oportünistlikten vazgeçi-lecek, ya birlikten...

Susurluk süreci bütün bunların çoktaze bir örneği olmadı mı? Sen otur oturhiçbir şey yapma. Milletin yürüdüğünügörünce de gel öncülüğe soyun. Sonraderginde de komünistlerin nasıl her yer-de bu işe öncülük ettiklerini, kendi bil-mem ne örgütlülüklerinin inisiyatifindeolduğunu yaz çiz. Hani bu durumlarda"insaf", "pes" gibi kelimeler kullanılırya, sözkonusu olan oportünizm oluncaböyle tek tek olaylar için gerçekte busözcükler de anlamsızlaşıyor, çünküoportünist çalışma tarzının bütünü za-ten ancak bu kelimelerle ifade edilebile-cek bir seyir arzediyor.

Başkalarının önerilerini "kendi prog-ramım var" diye reddettin, birşey yap-madın. Bunun bir açıklaması olması ge-rekmez mi? Öneriler karşısında "Susur-luk gündemden düştü" dedin, o gündemayaktaydı ve tam sen düştü derken koş-maya başlamıştı. Bunun bir açıklaması,daha tam deyişle özeleştirisi gerekmezmi? Senin burun kıvırdığın örgütlenmebiçimleri, eylem biçimleri bu dönemde-ki halk hareketinin asıl gelişme biçimlerioldular: Bir değerlendirme yapman ge-rekmez mi?

Tabii, bize göre gerekir gerekmesinede, oportünizm bu, o gereksiz de görebi-lir. Çünkü gerekli görüp, gereğini yerinegetirirse, oportünist olmaktan çıkar. Ön-cülük iddiaları suya düşer o zaman.

Ama kaba propaganda durumu kur-tarmaya yetmiyor. Boş öncülük iddiala-rının suya olmasa da Susurluk sürecinedüştüğü kesin.

İşte bu noktada sorabiliriz: Oportü-nizm niye birlikten yana olmaz? Niyebirlik olduğunda hep sorun çıkarır?

Esasında şu ana kadar sıralananlarınhepsi bunun cevabıdır.

Çünkü varlık nedenini rekabetçilik-te, reklamcılıkta, abartıcılıkta görmekte-dir.

Mesela herhangi bir eylemde pan-kart açmamak, ona ölüm gibi gelmekte-dir. O anda yokolduğunu, silindiğini dü-şünmektedir. Kitle hareketini geliştir-mek, kitlelere devrimin meşruluğununnasıl taşınacağı ve benzeri üzerindekaygılan yoktur onun. Tek kaygısı varo-lup olmamadır. Kendisi yoksa, kendiimzası yoksa herşey "boştur" onun için.Yarın kendi dışlarında devrim olsa onada "küçük burjuva iktidar" diyecek, kit-lelerin devrimini küçümseyeceklerdir.

Eylemi örgütlemek, öneriyi üretmekyerine eylem çalmak, öneri "uyarlamak"onun kolayına gelmekte, en başta vur-guladığımız devrim anlayışından dolayıda "komünist" olarak kendinde bu"hakla" görmektedir.

Biz kendimize de, halka da güveni-yoruz. Herkes bu zorlu kavgada haketti-ği yerde olacaktır, halk da herkesi haket-tiği yere koyacaktır. Bundan kuşkumuzyok. Kendimize güvenimiz de tam. Ken-dimizden, ideolojimizden, kararlılığı-mızdan, sonuna kadar diyebilen ısrarı-mızdan da kuşkumuz yok. Bundan do-layıdır ki, işte bu oportünizmle birlikiçin yine de sonuna kadar ısrarlı olaca-ğız. Ondaki devrimci yanı ortaya çıka-rıp, onun üzerinden birlikte yürümeyeçalışacağız.

Ama elbette, mesela, bu saatten son-ra "eylemde birlik, ajitasyon propagan-

Halka Verilen Sözler TutulmalıG azi'de iki yıl önce yaşanan kat-

liamda şehit düşenleri anmak,halkın adalet isteğini haykır-

mak ve katliamcı devletten hesap sormakamacıyla yapılan anma, disiplini coşkusuve kitleselliği ile mart ayına görkemli birbaşlangıç oldu. Onbinlerce insan Gazi'de-ki İsmetpaşa Caddesini bir baştan bir başadoldurdu. Ve katliamlarla bir halkı sustur-manın mümkün olmadığını gösterdi. Su-surluk'tan sonra kanlı ve karanlık yüzleriortaya serilen çeteci, mafyacı devlet on-binlerin öfkesinin tek hedefiydi.

Anma etkinliklerini değerlendirirkenbütün bu olumlu yanlarının yanı sıra bazıolumsuzluklara da değinmek gerekiyor.En azından Mart, Nisan, Mayıs aylarınınyüklü gündemi böyle bir gerekliliği çıkarı-yor ortaya. Olumsuzlukların altını çizip,bunları aşmayı düşünmemiz gerekiyor.

Gazi anmasındaki olumsuzluklar der-ken, ne kastettiğimizi o gün anmada olupta halkın içinde dolaşanlar hemen hatırla-mıştır. Halkın biraz da şaşkınca şu sözleri-nin bir çok kişi duymuştur. Hani masketakılmayacaktı, hani zincir oluşturulma-yacaktı, hani her siyasi çevre kendi yasalkurumlarıyla gelecekti?

Verilen sözlere bir kısım siyasi gruplaruymamıştı. Ne için söz verildi, kime sözverildi? Olayı iyi kavramak için bu sorula-rın cevabından başlamak gerekiyor.

Şubat ayının sonları yaklaşırken 12Mart anması için ortada görülen tek hare-ketlilik, Gazi'de şehit düşen ailelerin ko-şuşturmasıydı. Gazetelere DKÖ'lere gidi-yorlar, Trabzon'a kaçırılmış dava dosyasınıanlatıyor, destek arıyorlardı.

Aynı günlerde Gazi Halk Meclisi sade-ce 12 Mart anması gündemli bir toplantıyaparak, anma konusunda görüşlerini be-lirledi. Halk Meclisinden çıkan kararlarşunlardı;

l-Anma yapmak herkesin en meşruhakkıdır.

2-Anmaya en geniş katılımı sağlamakiçin meclis tüm gücüyle çalışmalıdır.

3-Anmanın halkın çekincesiz ve ken-dini meşru hissedeceği bir biçimde katıl-ması için ortak bir disiplin oluşturulmalı-dır.

4-Başta şehit aileleri olmak üzere, ce-mevi yöneticileri ve muhtarlarla görüşüle-rek hemen en geniş bir toplantı düzenlen-melidir.

Bu kararlan takiben Gazi Halk Meclisihemen ikili görüşmelerini tamamladı vevardan mutabakat çerçevesinde tüm siya-si çevreleri, yöre derneklerini, alevi der-neklerini 4 Mart 1997 tarihinde Gazi Ce-mevi'nde toplantıya çağırdı.

Toplam 57 kurum temsilcisiyle birliktehalk meclisi üyeleri ve cemevi yöneticile-rinin de katıldığı yaklaşık 250 kişilik toplan-

tıda, özellikle anmanın amacı ve disiplinitartışıldı.

"Anma amacından sapmamalı" Bu sözüzerinde duruldu. Önce anmanın amacıortaya konuldu. Gerçek kimlikleri bile or-taya çıkan katillerden ve devletten hesapsorulacak, halkın temel talepleri en kitle-sel bir biçimde tüm Türkiye'ye duyurula-caktı.

Bu talepler "Gazi Halkı" imzalı ortakbir pankart okunacak basın açıklamasın-da da yer alacaktı.

Anmanın amacından sapması derkensöz alan konuşmacıların kastettikleri ikinokta vardı. l-Halkın talepleri, siyasi par-tiler arası gösteri yarışı gölgesinde kalma-sın, talepler öne çıksın

2- Medyanın olayı çarptırmasına ne-den olmamak için maske takılmayacak,zincir oluşturulmayacak, sağa sola yazıyazılmayacak, ateş yakılmayacak şeklindekurallar saptandı.

Ayrıca ve önemli bir tartışma konusuda cemevi yöneticileri, şehit aileleri ve HalkMeclisi üyelerinin ortak isteği, herkesinyasal kurumlarıyla anmaya gelmesiydi. Buistek, hem halkın kendini meşru hissede-ceği bir anmaya rahatça gelebilmesi, hemde halkın taleplerinin "illegal örgüt" ede-biyatının gerisinde kalmaması gerekçele-rine dayandırılıyordu. Toplantıya katılantüm siyasi çevreler ilk önce belirlenen Ku-ralları fazla tartışmadan kabul ettiler. An-cak "yasal kurumlar ile gelme" isteği konu-sunda Atılım, Alınteri ve Partizan Sesi çev-releri "biz zaten kendi yasal kurumlarımızadına konuşuyoruz ve bu kurumlar olarakgeleceğiz. Ama illegal pankartlar açılırsabiz karışamayız" diyerek cevap verdiler.Haklar ve özgürlükler Platformu temsilci-si "biz de yasal kurumumuz adına konu-şuyoruz. Ancak ekliyoruz bizim siyasi çev-remiz halkın isteklerini dikkate alan birpolitik tutuma sahiptir" deyince toplantı-da bu yönde bir adım atılmış olundu. Hiçkimse "Biz halkın isteklerini dikkate alma-yız. Bildiğimizi okuruz" demedi. Hiç kim-se "bu halkın isteği değil üç-beş kişinin is-teğidir" de diyemedi. Toplantı sonunda"12 Mart Anma Düzenleme Komitesi" is-miyle 30 kişilik bir komite oluşturularakanmanın hazırlıkları için görevlendirildi

Komite toplantılarında, kortej sırala-masından ortak sloganların belirlenmesi-ne kadar bir çok konu uzun tartışmalaraneden oldu. Sıralamada kimi siyasi çevre-ler kendilerini hangi kurumun toplantıyaçağırdığını unutarak Gazi Halk Meclisi'ninönlerde yer alma hakkına itiraz ettiler. Ga-zi Halk Meclisi'ni mahallede birçok siyasigörüşten binlerce insana ulaşmış yerel birinsiyatif olarak değilde, bir siyasi görüşünkitle örgütü gibi değerlendirdiler. Yine ay-

nı siyasetler önerilen ortak sloganlara, sırfHÖP temsilcisi önerdi diye karşı çıktılar.Karşı çıktıkları bu itiraz noktalarına ceva-bı Halk Meclisi üyeleri ve düzenleme ko-mitesinin diğer üyelerinden aldılar.

DMP temsilcisi toplantı arasında"CHP'lisi, ÖDP'lisiyle, ıvırıyla, zıvırıyla an-laşıyorsunuz, bizimle anlaşmıyorsunuz"derken HÖP'ün tavrınını ne kadar anladı-ğını ya da halk ile birlikte hareket etmeyene kadar uzak olduklarını ortaya koyuyor-du.

Onlar Okmeydanı'nda da l dakika ka-rartma eylemlerini yaparken gelip HÖP'e,"eylemi militanlaştırmak için" caddeye çı-kıp polisle çatışmaktan söz etmişlerdi.HÖP ise onlara davul, zurna ile halkı eyle-me katmaktan sözetmiş, sonunda da bin-lerce kişiyi sokaklarda yürütmüştü.

DMP'liler halk çalışması, kitle çalış-ması üzerine Okmeydanı sürecinden dersçıkarmak yerine, bir kez daha bizi "ıvır, zı-vır" ile birlikte olmakla eleştiriyorlardı.

Onların "ıvır, zıvır" dediği halk idi.Halkı böylesine hafife aldıklarını anma

gününde alınan karalara uymayarak gös-terdiler.

Maskelerini takan ve illegal pankart,açan "birilerinin" kortej oluşturmalarınıseyrettiler. Bunları uyaran düzenleme ko-mitesi üyelerine karşı ise, bu fiili durumuhararetle savundular. Alınan ortak kararauymamak biçimindeki fiili durumu savu-nurken, gerekçe olarak Haklar ve Özgür-lükler Platformu'nun sıralama disiplinineuymadığını gerekçe gösteriyorlardı.

Ama mevcut durum o kadar açıktı ki,hiç kimse, bu gerekçenin haklılığına inan-madı, örneğin bir kişi onlara "HÖP kortejiarkaya geçerse, kurallara uyacakmısınız"diye sorduğunda bu soruya cevap verme-diler. O kadar çok hazırlık yapılmıştı kiherhalde bu hazırlıklara kıyılamadı. Orta-daki fili durumun "ortak karara uymayanvar. o halde ben de uymam" biçimindeaçıklaması mümkün değildi. Çünkü ortakkarara uyulsada fiili durumu yaratanlarınbir başka gerekçe ile aynı işi yapacaklarınahiç şüphe yoktu.

Çünkü ince, eleyip sık dokuyan bir ba-kışla ortak kararlara uymayan başka tu-tumlar da görmek hiçde zor değildi.

HÖP kortej sıralamasında Halk Mecli-sinin arkasında yürüdü. Çünkü HÖP'ünkortejinde yer alabilecek bazı kişiler bukez Halk Meclisi pankartı arkasında diğergörüşlerden insanlarla birlikteydiler. VeHÖP'ün Meclis'in hemen ardından yürü-mesi en tabii durumdu.

Haklar ve özgürlükler Platformu an-ma etkinliklerinin disiplinine sonuna ka-dar bağlı kaldı. Toplantıda yeralan kişilerehiçbir zaman "ıvır zıvır" gözüyle bakmadı.Verdiği sözleri tuttu. *

dada serbestlik" gibi artık sorun yarat-maktan, eylemleri ve birliği sabote et-mekten başka bir işlevi olmadığı, ola-mayacağı açığa çıkmış şeylerle uğraşıla-maz. Bunların tanıştırılması bile artıksorun yaratmanın bir biçimi olmaktadır.

Mesela, bu saatten sonra, bir yürü-yüşte, bir mitingle, bir gecede belirlen-miş, karar altına alınmış disiplinin dışı-na çıkanlar, eylemin esenliğini, düzenli-liğini sabote edenler gözümüzde şaibeli

olacaktır.Halk hareketini geliştirme, kitle eyle-

mini geliştirme, devrimci birlikleri geliş-tirme konusunda herkes artık daha so-rumlu, daha istikrarlı davranmak duru-mundadır. Bizim esneklik sınırlarımız,halk hareketinin gelişimiyle belirlenir.Bu sorumsuzlukların, rekabetçiliklerinhalk hareketinin gelişimini engelleme-ye, kitleleri bölmeye başladığı nokta, es-nekliğin sona erdiği yerdir. Bu noktada o

zaman herhangi bir pankart, bir imza,bir slogan noktasında bile oportüniz-min bu sorumsuz, kaprisli dayatmaları-na prim vermek sözkonusu olmaz. Çün-kü hiçbir şey halk hareketinin, halkınsavaşının geliştirilmesinin önünde de-ğildir. Bütün meselemiz budur. Tümilişkiler de elbette buna göre biçimlen-melidir. Ancak halk hareketini gelişti-ren, halkı birleştiren ilişkiler devrimci veolması gerekendir. *

KATLİAMLARIN HESABINI SORALIM

Page 18:  · 15 Mart 1997 İÇİNDEKİLER Gazi Anması 3-4 16 Mart :....4-5 Cuntacılar 6-7 Osmanlı'dan Bugüne Anayasalar 8-9 Demokratik Bir Anayasa İçin Mücadele Edelim 10-11 Newroz

ReformizmKimden Kaçıyor,Kime Yanaşıyor?

Susurluk'a soldan ilk örgütlü tepki6 Kasım'da 1996 günü YÖK'ü protestoeden ve demokratik haklarını isteyengençlikten gelmişti. Gelenekselleşen 6Kasım Boykutu nedeniyle Beyazıt'taİstanbul Üniversitesi önünde yapılanortak eylem aynı zamanda Susurluk'taortaya çıkan pisliği de protestoyadönüştü.

O günden bugüne yani "ışıksöndürme" eyleminin sona erdiği 9Mart gününe kadar pek çok gösteri,eylem, miting yapıldı. İçlerinde küçükbir grupla ya da 300-500 kişiyleyapılanlar da vardı, KESK ve TÜRK-İŞmitinglerinde olduğu gibi 100 binleriaşan dev kitlelerle yapılanlar da. Sonbir ayda ise eylem alanı tümüylesokaklar oldu. Her gece onbinlersokaklara inmeye başladı.

DERNEKLER MASASI GİBİCephe ta en başından sürece etkili

müdahalede bulunabilmek, halkmuhalefetini burjuvazinin etkialanından çıkararak iktidara doğruyöneltmek için halk güçlerinibirleştirmek amacıyla girişimlerdebulundu. Görüş ve önerilerini çeşitlidemokratik kitle örgütleri düzeyinde,siyasetler düzeyinde iletti. Ortakhareket edebilmenin zeminlerinizorladı. Bu konuda hiçbir kaygı ya da

komplekse kapılmadan daSusurluk'taki devlete karşı olanherkesle ortak hareketedebileceğini, birlikoluşturabileceğini söyledi.Süreci kavrayamayan ve birşeyde yapmaya niyeti olmayanoportünizm, reformistlerlebirarada olunmaması gerektiğinide ileri sürerek baştan kendinisürecin dışında bıraktı.

Bu süreçte reformizmle birçok kez yanyana gelindi. Ortakharaket edebilmek için hemenher zeminde olabildiğince esnekdavranıldı. Ama bir kez dahagörüldü ki reformizmingüvenilirlik açısından sabıkasıoportünizmden hiç de aşağıdeğil. Mübarek sanki derneklermasası. Ortak eylem için biraraya gelinmesi gerekir. Yokefendim falanca isimle bizyanyana durmayız. Neden? Oyasal değil. Başka birşey olur, busefer HÖP'le yanyana durmayız.

Neden? Çünkü, falanca siyasetin yankuruluşu. Ne olursa olsun halkınmeşru bir örgütlenmesi değil mi?Demokratik alanda mücadele etmiyormu? Sen niye rahatsız oluyorsun ki?Düşman rahatsız olsun. Sonuç;yasallık arayışı. Sorun tek başına imzamı? Değil tabii. Çünkü, gerekirse ortaktek pankartla da yürürüz diyoruz.Peki kaygı niye? Sorun ne imza nepankart, sorun devrimcilerle birliktegörünmek. Bakıyor katılım geniş, ehdiyor bu durumda devrimcilerle yanyana olmam pek göze batmaz. Amabakıyor ki gelişme aksi yöndeCephelilerle yanyana durmakzorunda kalacak. Kaçmanın binbirtürlü yolunu arıyor, buluyor. Sonuç;sıkıyı gördü mü her an kaçmaya hazır,güvenilmez. Hep hesap kitap. Şöyleolursa bana ne zarar gelir, böyleolursa ne karını olur diyor. Yapılacakortak eylemi düşünmüyor. Öncedüşmanın tavrı ne olur onu hesapediyor. Meşruluğuna, yasallığına birhalel gelir mi onu düşünüyor. Sonuç;devrime de, devrimcilere de, devrimcideğerlere de tümüyle yabancılaşmış,yasalcılığa teslim olmuş.

İLLE DE "ERKEN GENEL SEÇİM"Ta başından beri bakalım. Burjuva

partilerinin düzenlediği mitinglere,

gösterilere bakalım. San sendikaların,devrimci-demokrat sendikacıların,demokratik kitle örgütlerinindüzenlediği mitinglere, gösterilerebakalım. Devrimci-demokratların,yasal sol partilerin düzenlediklerinebakalım. Hemen hepsinde halkındeğişik kesimleri değişik slogan vetaleplerle tepkilerini dile getirdiler.Kimileri "temiz toplum", "temizdevlet", "temiz siyaset" dedi, kimileri"Çetelerden Hesap Sorulsun" istedi,kimileri hükümeti istifaya çağırdı,kimileri "Susurlukta'ki DevlettirHesap Soralım", "Pisliği DevrimTemizler, Devrime Yürüyelim" dedi.Bunlara daha onlarca sloganı, talebiekleyebiliriz. Ama dikkat edin, bakın,devrimci yayın organlarına bakın,burjuva yayın organlarına bakın.Atılan, yazılan onlarca sloganıniçinde, dile getirilen onlarca talebiniçinde bir "seçim istiyoruz" talebiyoktur.

Evet, halkın böyle bir talebi, isteğiolmamıştır, ama bu "seçim"isteyenler, daha doğrusu "erken genelseçim" isteyenler olmadığı anlamınagelmiyor. Örneğin, burjuva muhalefetpartilerinden böyle bir talep ortayaçıkmıştır. Susurluk'la birliktehükümetin daha da yıprandığını ve"temiz toplum", "temiz siyaset"savunucusu kesilerek halkın gözündeprim yaptıklarını düşünen düzenpartileri özellikle de ANAP ve CHP butalebi gündeme sokmaya çalıştı. Amabu kendi seçmen tabanlarında biledestek bulmadı.

"Erken seçim" talepleri kendiseçmen tabanlarında dahi ilgibulamayan Mesut Yılmaz ve DenizBaykal'a destek ise reformizmdengeldi. "Aşkın ve Devrimin" Partisi ÖDP(Özgürlük ve Dayanışma Partisi)'deGenel Başkanları Ufuk Uras'ınağzından bulduğu her fırsatta "erkenseçim" talebini yineliyordu. Buyineleme hala ve her fırsattasürdürülüyor. Peki neden? Buna birazdüz bir mantıkla "reformist birpartinin, parlamenter mücadeleyiesas almış bir partinin, bundan dahadoğal ne talebi olur" diye cevapverilebilir. Yanlış mı? Değil tabii.Ancak içinde yaşanılan süreçgözönüne alındığında soruyaverilecek bu cevap yetersiz kalır.

Ufuk Uras ÖDP'in 1. Kuruluş

Yıldönümü'nde yaptığı konuşmadabir kez daha "erken genel seçim"talebini tekrarlıyor. Meclisin bugünyapacağı en hayırlı işin "adil vedemokratik bir erken genel seçiminyapılabilmesi" için karar almakolacağını bunun için de "toplumsalmuhalefet odaklarının seslerininMeclis'e yansımasına imkan verecek,nisbi temsile dayalı, barajsız bir seçimyasasının hızla hazırlanmasıgerektiğini" söylüyor. Ufuk Urastoplumsal muhalefet odaklarınınseslerinin Meclis'e yansımasını nedenistiyor? istiyor çünkü, mecliseyansımayan sesler tehlikeli seslerdir.Düzen dışına çıkma tehlikesitaşıyorlar demektir.

Susurluk öncesinde halkın burjuvapartilerine karşı güvensizliği giderekderinleşmekteydi. Susurluk kazasıylaortaya serilen pislikler ise, halkınburjuva partilerinin yanında devlete,parlamenter sisteme ve meclise olangüvensizliğini daha da büyüttü,pekiştirdi. Bu nedenledir ki Susurluğuprotesto eden yığınlar dile getirdiğionca talebin yanında "seçimleri"gündemlerine sokmamışlardır.Düzenden hoşnutsuz ve arayışiçindedirler. Bu durum güçlü bir sesolarak ortaya çıkmasa bile,devrimcilerle kitleleri birbirineyaklaştırmakta, doğru önderlik,yerinde ve zamanında müdahaleleryapılabildiğinde kitleleri düzensınırlan dışına çıkarmak, devrimekanalize edebilmek için büyük birolanak, avantaj sağlamaktadır.

Ancak, devrimcilerin lehinegelişen bu durum reformizm içintehlikedir. Çünkü, kitleler düzensınırları dışına çıktıkça, devrimeyöneldikçe reformizmin gelişme şansıda zayıflar. Reformizmin gelişebilmesiiçin halkın düzendenmemnuniyetsizliğinin artması,burjuva partilerinin umut olmaktançıkması elbette gereklidir. Ama buparlamenter sistemden, seçimlerdenhalkı koparacak düzeye devarmamalıdır ki reformist partilerdüzen içinde farklı alternatifler arayanhalk için çekim merkezi olabilsin. Aksitaktirde düzenden kopmuş,parlamentodan umudunu kesmişhalk için en güzel sözleri söyleyen, enparlak vaadleri yapan, düzenpartilerinden farklılığını göstermeyeçalışan bir reformist partinin de birçekiciliği yoktur.

İşte bu noktada bugün ÖDP halkıntalebi olmadığı halde, halkı sistemebağlamak, düzenden kopmamasınısağlamak için "erken genel seçim"isteklerini her fırsatta gündemesokmaya çalışmaktadır. Halkaçözümün seçimlerde, parlamentodaolduğunu söylemektedir. Bu noktadaburjuvaziyle aynı kavşabuluşmaktadır. Çünkü, seçimler,parlamenter sistem onun da varlıknedenidir. Onlar varsa ÖDP vardır.Mücadele anlayışı da, örgütlenmeside buna göre şekillenmiştir..

Bu nedenle kitlelerin düzendenkopmasını istemez. Düzendenkoparmaya çalışan devrimcileri de buyüzden sevmez. Devrimden de,devrimcilerden de uzak durmayaçalışır.*

16 MART'TA BEYAZIT'TA OLALIM

Page 19:  · 15 Mart 1997 İÇİNDEKİLER Gazi Anması 3-4 16 Mart :....4-5 Cuntacılar 6-7 Osmanlı'dan Bugüne Anayasalar 8-9 Demokratik Bir Anayasa İçin Mücadele Edelim 10-11 Newroz

sözYakışan

Bu haber Zaman gazetesinde, Türkiye gazetesinde, Aksiyondergisinde, İGAM'ın (İstanbul Güvenlik ve Adliye Muhabirleri)dergisinde yer alsaydı aynen böyle yer alırdı, birşey eklemelerinegerek kalmazdı, çünkü tam da Türkiye'de kontrgerillanın burjuvabasına dikte ettiği türden bir haberdi. Eğer oralarda yer almışolsaydı, kuşkusuz çok da yakışırdı.

"Peru ordusunun, MRTAbaskınını önceden bildiği haldeBaşkan'a bildirmediği söyleniyor..."

SÖZ'ün l Mart tarihli sayısındakiPeru haberinin üst başlığında busatırlar var. Altındaki büyük başlık isesoruyor:

'Paşalar'ın Fujimori'ye oyunumu?"

SÖZ, oldukça "önemli" birgazetecilik yapıyor; Peru'lugerillaların, MRTA'nın Japon elçiliğinebaskınıyla ilgili okurlarını"aydınlatıyor"! Biraz dahaaydınlanmak için başlığınıaktardığımız haberin devamına dabakalım:

"Fujimori geçtiğimiz hafta sonuyaptığı bir açıklamada 'yıkıcıfaaliyetleri önleme aygıtında enazından bir ihmalin SÖZ konusuolabileceğini, çünkü eylemingerçekleştirildiği 17 Aralık'tanhaftalarca önce (Milli istihbaratörgütü) SIN'in hazırladığı bir rapordaTupac Amaru Devrimci Hareketi'nin(MRTA) Lima'da eylemehazırlandığının saptanmış olduğunusöylemişti."

Türkiye'ye ne kadar benziyor değilmi? Devrimci bir eylem olduğunda,hemen MİT "biz biliyorduk, emniyetiuyarmıştık" der, ya da emniyet "bizistihbarat almıştık, onları uyarmıştık"açıklaması yapar. Dertleri,sorumluluğu üstlerinden atmaktır.

Mahir Kaynak gibiler de hemen buistihbaratın niye değerlendirilipeylemin neden önlenmediği üzerinekomplo teorileri yapar. Peru'da daMahir Kaynaklar var tabii ki! SÖZ'denizlemeye devam ediyoruz:

"ABD'de yayınlanan WashingtonTimes ve Arjantin'de yayınlananClarin gazetelerinde yeralanbaşyazılarda da elçilik işgalininönceden bilindiği varsayımı üzerindeduruluyor.

Clarin 17 Aralık resepsiyonundabütün polis şefleri hazır bulunduğuhalde hiç bir askeri yetkilinin doğumgünü kutlamasına gelmemiş olmasınadikkat çekiyor.

Perulu yorumcular da aynı kanıyıpaylaşıyor. Muhalif politikacılardanFernando Olivera, 'elçilik işgalindenen ağır darbeyi Fujimori, Montesinosve Hermoza üçlüsü aldı,' diyor."

SÖZ, tam kendine göre bir haberbulmuş. "Kendine göre" olduğu içinde emperyalizmin iletişimkanallarından süzülüp gelen buhabere bir tam sayfasını cömertçeayırmakta tereddüt etmemiş.

SÖZ'ün kafasına göre silahlı hereylemin mutlaka yanlış ve mutlaka dakaranlık olması gerekiyor. Aksi türdebir silahlı eylemin olabileceğineihtimal vermiyor SÖZ.

öyle ya, devrimciler, ulusalkurtuluşçular, böyle şeyleri "gizliservislerin" doğrudan ya da dolaylı

yardımı olmadan nasıl başarsınlar ki?SÖZ, Fujimori'nin, onunla iktidar

dalaşı içinde olan burjuva güçlerin,polis yetkililerinin spekülasyonlarıüzerine yapılan bir haberi aktararak,devrimci bir eylemi karalamayıgazetecilik yapmak mı sanıyor acaba?

Böyle bir "yanılgı" içinde olmalarıpek ihtimal dahilinde değil çünküSÖZ'cüler neyin gazetecilik, neyinhaber, neyin yorum, neyinbilgilendirme, neyin dezenformasyon,neyin çarpıtma olduğunu bilecekkadar bu işlerin içindedirler. Yoksaamaç gazetecilikten öte bir şey mi?Mesela bu yazı, komplocu teorilerineyeni bir örnek bulmanın sevinciylebakın, başka ülkelerde de silahlıeylemler gizli servislerin bilgisidahilinde oluyor, bu silahlımücadele, bu illegal örgütlenme kötübirşey, siz legal partilere -meselaÖDP'ye gelin demenin bir aracı mı?

Oysa SÖZ, çok uzağa gitmedensadece kendi yazarlarını şöyle birtaraşa, insanları katılmaya çağırdığı şuÖDP'nin yöneticilerinin geçmişinişöyle bir hatırlasa, hepsinin "illegal"örgütlerden geldiğini görecek, yanihepsi düne kadar gizli servislerinyönlendirmesi altında mıydı yoksa? Ozaman ÖDP'nin de, gizli servislerinbu insanları yönlendirmesiyle ortayaçıkıp çıkmadığını nereden bileceğiz?Halk düzenden kopma sürecindeykensosyalist, devrimci geçinip "seçim deseçim" demenin altında gizliservislerin olmadığını neredenbileceğiz? Bu gizli servisler silahlıeylemlerin arkasında oluyorlar daniye reformist eylemlerin arkasındaolmasınlar?

SÖZ, komplocu mantıktan,komplocu haberciliktenvazgeçmelidir. Çünkü bunun sonuyoktur. Sonu burjuvazininkomplolarına alet olmaktır. SÖZ kendigeçmişlerini de şaibe altındabıraktığının farkında değildir.

Haberden bir başka örnekledevam edelim: Sorumsuzluk odüzeydedir ki, sözde Peru MİT'indenMerino adlı birini tanıtma amacıylayazılmış aşağıdaki satırları da yine hiçkaygı duymadan olduğu gibisayfalarına koyuyor.

"Guzman yakalandıktan sonrasilahlı mücadelenin tatil edilmesigerektiğine ilişkin yazılı beyandabulunmuş ve dışarıdaki yandaşlarını

da silah bırakmaya çağırmıştı.İyi bir dinleyici olduğu bilinen

Merino'yla, konuşmayı seven doktoraöğrenciliğinden terk devrimci filozofGuzman arasındaki söyleşi ortakzevkleri olan müzik ve edebiyatkonusunda yoğunlaşmıştı. Adınıvermek istemeyen bir polis yetkilisi,'hücrede geçirdiği bir iki aydan sonraGuzman kendisini dinleyecek herkeslekonuşmayı ister olmuştu,' diyor."Merino da doğrudan doğruya siyasalkonulara girmek yerine Guzman'laolayla ilgisi olmayan kültürel konularıtartışmaya başladı. Sonrası malum."

Ya, görüyor musunuz. SÖZokurları Guzman'in bu işkenceci polistarafından nasıl çözüldüğünüböylelikle öğrenmiş oldular işte.

Aydınlık Yol önderi Guzman'ınböyle bir açıklama yapıp yapmadığıbilinmiyor ve Peru egemen sınıflarıısrarla tüm dünyaya bunu yayıyorlar.Ama Guzman tutsak edildiğinden buyana tam tecrit koşullarında tutuluyorve ne avukatıyla, ne yakınlarıylagörüştürülmüyor. Yaşayıp yaşamadığıbile belirsiz.

SÖZ tüm bunları yok sayıp, bunlarıkesin bilgilermiş gibi yazmakta,yansıtmakta bir sakınca görmüyor."SONRASI MALUM"muş. SÖZ yazarıda biliyor mu acaba sonrasını? Ona da"malum" olmuşsa, açıklasa da herkesbilse.

Biraz iyiniyetli düşünüp diyelimSÖZ bu haberleri "gazetecilik" olarakgörüp aktardı. Pekala SÖZ'ün objektifgazeteciliği nerede?

Nerede bu iddialar karşısındaMRTA'nın açıklamaları? NeredeAydınlık Yol'un açıklamaları? Amamesela bir Sabancı'nıncezalandırılmasında, ya da bir haininteslim olmasında, karşı-devrimcilerin,burjuva komplo teorisyenlerinincümle açıklama ve yorumlarınıyayınlayıp hemen burnunundibindeki DHKP-C'ninaçıklamalarına doğru dürüst yervermeyen SÖZ'ün ta Peru'dakidevrimcilerin açıklamalarınıyayınlamasını beklemek de zatenimkansız herhalde.

Ama yine de söylemek ve sormakdurumundayız: Karşı-devrimcileriniddialarını yaymak, ilerici, sosyalistbir gazetenin değil, karşı-devrimci biryayın organının işi olabilir ancak.SÖZ'cüler ne tür bir gazetecilikyaptıklarının farkındalar mı acaba?

Bu haber Zaman gazetesinde,Türkiye gazetesinde, Aksiyondergisinde, İGAM'ın (İstanbulGüvenlik ve Adliye Muhabirleri)dergisinde yer alsaydı aynen böyle yeralırdı, birşey eklemelerine gerekkalmazdı, çünkü tam da Türkiye'dekontrgerillanın burjuva basına dikteettiği türden bir haberdi. Eğeroralarda yer almış olsaydı, kuşkusuzçok da yakışırdı.

Pekala SÖZ'e bu haber yakışıyormu?

Biz yakıştıramıyorduk, ama demekki kendileri yakıştırıyor...

Belki de biz yanılıyorduk; haberebakıp şöyle dememiz gerekiyordu;"Bu haber SÖZ'e de çok yakışmış,açmış hani!" *

KATLİAMLARIN HESABINI SORALIM

Page 20:  · 15 Mart 1997 İÇİNDEKİLER Gazi Anması 3-4 16 Mart :....4-5 Cuntacılar 6-7 Osmanlı'dan Bugüne Anayasalar 8-9 Demokratik Bir Anayasa İçin Mücadele Edelim 10-11 Newroz

Faşist Saldırılara Karşı

Muğla'da Basın AçıklamasıMuğla Üniversitesi

öğrencileri son zamanlardaüniversitelerde artan faşistsaldıları protesto etmek için,Muğla Sınırsızlık Meydanı'ndabir basın açıklaması yaptı. 5Mart Çarşamba günü saat12.00'de yapılan basınaçıklamasında "MuğlaÜniversitesi ve Muğla KrediYurtlar Kurumu Yurdu'ndafaşistlerin sürekli saldırısı vardır.

Polis 'Sürekli Aydınlık İçin BirDakika Karanlık' eylemlerindebir öğrenciyi gözaltına alıp,işkence yaptıktan sonra paravererek ajanlık teklifindebulunmuştur. Manisa veİstanbul'da paralı eğitime karşıçıktıkları için gözaltına alınıpişkencelerden geçirilirken,onlarca yıl ceza alırken, faşistlersilahlarla, satırlarla okullardaellerini kollarını sallayarak

giriyor" denildi. Polis daha sonrabasın açıklamasını almak istedi.Açıklamayı vermek istemeyenöğrencilere polis saldırarak altıöğrenciyi gözaltına alırken"Baskılar Bizleri Yıldıramaz"

sloganlarını attılar. -Arkadaşlarının serbestbırakılmasını isteyen öğrencilerkarakol önünde beklerkengözaltına alınanlar 6 saat sonraserbest bırakıldı. *

Gençlik Hesap Soruyor"16 Martta, Gazi'de Halka Saldıran

Susurluk'taki Devlettir, Hesap Soralım"

izmir Edebiyat Fakültesiönünde 12 Mart Gazi ve 16 Martkatliamlarını protesto etmek vehesap sormak amacıyla 12 MartÇarşamba günü ÜniversiteliÖğrenciler Platformutarafından bir gösteri

düzenlendi. Fakülte önündetoplanan öğrenciler, yürüyüşegeçmeden önce bir basınaçıklaması yaptılar. Açıklamada"Bu devletin tarihi katliamlarladoludur. Mart ayı, tarihimizekatliamlar ayı olarak geçmişti.

16 Mart 1978'de Beyazıt'ta, 12Mart 1995 de Gazi'de halkasaldıran faşist devlet,Susurluk'ta suçüstüyakalanmıştır. Bu sistem, budevlet mafyanın kendisidir.Devletin herhangi bir parçasıdeğil kendisi çeteleşmiştir"denildi.

"Susmayacağız, 16 Mart,Gazi, Halepçe'yiUnutmayacağız", "FaşizmeKarşı Omuz Omuza", "FaşizmiDöktüğü Kanda Boğacağız"ÜÖP imzalı pankartlarla, basınaçıklamasından sonra 600öğrenci "Beyazıt'ın HesabıSorulacak", "Yaşasın HalklarınKardeşliği", sloganları eşliğindekampus içerisinde yürüyüşegeçti. Ziraat Fakültesi önünegelen öğrenciler, devrimşehitleri için yapılan saygıduruşundan sonra eylemibitirdiler. *

Sürekli Aydınlık Talebine Yurttan Atılma Cezası

"Sürekli Aydınlık İçin l Dakika Karanlık"eylemi evlerden sokaklara taşarken,değişik biçimlerde sürüyor. Öğrenci

gençlik de okullarda, yurtlarda eyleme katılıyor veçetelerden hesap soruyor.

Vezneciler Kız Öğrenci Yurdu'da eylemlerinyapıldığı yerlerden sadece biri. Yaklaşık ifa haftadırodalarının ışıklarını söndürerek, alkışlarla, sloganlarlaçeteleri protesto eden öğrencilere yurt idaresinintehditleri yükseliyor. Önce odaları tek tek dolaşılıp

eyleme katılmamaları söyleniyor, eylemedestek verenler uyarılıyor. Buna rağmenyine eylemler daha coşkulu ve kitleselsürünce eylemin elebaşısı olarak ilan edilen8 öğrenciye yurt idaresi tarafındansoruşturmalar açılıyor.

10 Mart Pazartesi günü Vezneciler KızÖğrenci Yurdu önünde yapılan basınaçıklamasıyla, yurt idaresinin tavrı protestoedildi. Öğrenciler, sürekli aydınlık talebininbaskılara rağmen sahiplenileceğini vemücadelelerinden vazgeçmeyeceklerinibelirttiler. "Barınma HakkımızEngellenemez", "Susma Sustukça Sıra SanaGelecek", "Çeteler Mecliste DevrimcilerHapiste" sloganlarıyla eylem sona erdi.*

Hapiste OlanYalnız Öğrenciler Mi?"Öğrenciler Hapiste, Çeteler Mecliste"... Bu slogan son

dönemlerdeki pek çok kitle gösterisinde duyuluyor.Manisalı öğrencilere, Ankara'da Meclis'te taleplerini

dile getiren öğrencilere verilen ve her türlü hukuki ölçü-nün ötesinde, doğrudan gençliği yıldırmayı hedefleyencezaların ardından böyle bir sloganın gündeme gelmesi,daha doğrusu ortaya çıkması elbette son derece normal.

Bir slogan olarak özünde yanlış bir yanı da yok. Susur-luk sorunu özelinde bir teşhir gücü var. Gençliğin ağzındada son derece etkili bir anlatım gücüne kavuşuyor. Ama yaötesinde?..

Diğer halk kesimleri açısından eksik bir anlatıma denkdüşmesi, sloganın bir diğer yanı.

Bu eksikliği ortaya iki soruyla koyabiliriz:Birincisi, öğrenciler niye hapisteler?ikincisi, hapiste olanlar yalnızca öğrenciler mi?Evet, birinci olarak onlar "yalnızca" öğrenci oldukları

için değil, hakkını arayan, haklan için mücadele eden dev-rimci, demokrat öğrenciler oldukları için hapistedirler. Veikincisi, devrimci demokrat oldukları için hapise atılanlarda yalnızca öğrenciler değil, gecekondulardan, işçilerden,yoksul köylülerden, memurlardan onbinlerce genç ve yaş-lımızdır.

İşte bu yüzden de bugün Susurluk nezdinde ortaya çı-kan çelişkinin tam anlatımı ancak örneğin DevrimcilerHapiste, Çeteler Mecliste olabilir.

Sloganın "Devrimciler Hapiste, Çeteler Mecliste" se-kinde atılması, sloganın asıl esprisine de çok daha uygunolmayacak mıdır? Bakalım.

"Öğrenciler Hapiste, Çeteler Mecliste" denilirken, açıkbir çelişki, bir terslik, öğrencilerin ve çetelerin olması ge-reken yerlerin dışında olması dile getirilmektedir. Bu açı-dan, çelişkinin tam karşılığı da sloganda "Öğrenciler" yeri-ne "Devrimciler'in kullanılmasıyla ifade edilmiş olacaktır.

Elbette slogan "öğrenciler" değil de "devrimciler" ola-rak atıldığında, çeşitli burjuva, demokrat çevrelerin buslogana katılımı, desteği olmayacaktır. Zaten sloganın öğ-renciler dışında çeşitli kesimlerde yayılmasının bir nedenide budur. Hayır bizim, her sloganda, her eylemde burju-vazinin, burjuva demokratların hoşgöreceği şeyler bulmagibi bir derdimiz olamaz.

Ne var ki soldaki reformist, icazetçi bakış açıları sürek-li bu tavrı benimsemektedir. Örneğin bir Metin Göktepeolayında, ısrarla onun devrimciliğinin gizlenip yalnız veyalnız "gazeteci" kimliğinin öne çıkarılması bu türdenyaklaşıma klasik bir örnektir. Ya da örneğin, "Tutsaklaraözgürlük" şiarı yerine "Af" talebinin tercih edilmesi deaynı nedenden kaynaklanmaktadır. Örnekleri çoğaltabili-riz; onbinlerce devrimci zindanlardayken yalnız ve yalnız"Düşünce Suçlularına Af" deyip, kitap, dergi, yazı gibi ne-denler dışında cezaevlerine atılan devrimcileri düzeninölçüleri içinde "suçlu" ilan etmek; yalnız ve yalnız "Dü-şünceye Özgürlük" deyip halkın direnme, savaşma, hesapsorma hakkım gayrı-meşru ilan etmek tavrı da bu icazetçimantığın ürünü olan yaklaşım ve sloganlardır.

Güncel anlamıyla, çeşitli alanların özgüllüğü açısın-dan dar-geniş, tasa vadeli-ya da uzun vadeli çok çeşitlislogan ve talepler olabilir. Ancak bunlardan hiçbiri özellik-le bugünkü somutluk içinde, halkın devrimci mücadelesi-nin meşruluğunu gölgeleyici ve iktidar sorununu yadsıyıcıolmamalıdır.

Evet, çeteler hapiste, devrimciler, halkın devrimci vemesleki örgütlerinin önderleri mecliste olması gerekirkendurum tersinedir. O halde görev, şiar, hedef bu tersliği dü-zeltmek, herkesi olması gereken yere koymaktır.

Devrimciler Hapiste, Çeteler Mecliste; Durum bu-dur. Görevimiz çeteleri hapise, halfan çıkarlarını karşılık-sız savunmalarıyla, halk için ölümü kahramanca kucakla-malarıyla halfan temsilcisi olabileceklerini çoktan fanat-lamış olan devrimcileri meclise göndermektir.

Ama tabii bu meclise de değil! Mevcut olanın dağıtıl-masıyla kurulacak olan yeni meclise!.. Çünkü zaten, çete-lerin meclisini dağıtamazsak, çete mensuplarım hapisegöndermemiz de mümkün olmaz! *

16 MARTTA BEYAZIT'TA OLALIM

Page 21:  · 15 Mart 1997 İÇİNDEKİLER Gazi Anması 3-4 16 Mart :....4-5 Cuntacılar 6-7 Osmanlı'dan Bugüne Anayasalar 8-9 Demokratik Bir Anayasa İçin Mücadele Edelim 10-11 Newroz

21 15 Mart 1997

Öğrencilere SaldırmaklaHalk MuhalefetiniSusturamazsınız"

İstanbul Üniversitesi'nden NurayDemirtaş ve Mimar Sinan Üniversite-si'nde memur olarak çalışan Cemal Al-tınsoy'la yaptığımız röportajı yayınlı-yoruz.

Üniversitelerdeki saldırının değerlen-dirmesini ve saldırının amacını anlatırmısınız?

Cemal ALTINSOY:Elbette olumlu karşılamıyorum. Bana

göre bu saldırılar Susurluk olayından sonraortaya çıkan devletin pisliklerinin bir şekil-de dışa vurumudur. Saldırıların arttırılma-sından amaç Susurluk gündemini kapat-mak, insanların kafasını bulandırıp olayıbaşka yönlere çekmektir. Gerçi sağ-sol ça-tışması diyorlar ama bunu kabul etmekmümükün değildir. Bu tek taraflı bir saldırı-dır. Sağcılar, solculara saldırıyorlar. Baha-neler uydurup olayı aydınlatıyoruz diyerekdarbeler yapmaktır asıl amaçları.

Nuray DEMİRTAŞ:Saldırının nedeni gerek 16 Mart katlia-

mının gerekse de ülkemizdeki diğer katli-

amların sorumlula-rının Susurluk'ta or-taya çıkmasıdır. Busaldırı da öğrencicephesine yapılanbir saldırıdır. Genç-liğe yapılan saldırı-lar, gençliği potan-siyel suçlu olarakgörmelerinden kay-naklı yapılan saldı-rılardır. Aynen köy-

Nuray DEMİRTAŞ lerde, şehirlerde ya-pılan saldırılar gibi.

Onlara göre genç olmak suçlu olmaya eşde-ğerdir. Gençliğe yapılan saldırılarla toplum-sal muhalefeti susturmaya çalışıyorlar. Busaldırılar sadece gençlikle sınırlı değildir.

12 Eylül öncesi olduğu gibi üniversite-lerde öğretim görevlilerine, dekanlara veorada çalışan memurlara saldırmayacakla-rının da garantisi yok. Bu açıdan kendi cep-hemizden bir birlik oluşturmak zorundayız.Öğrenciler öğretim üyeleri ve memurlarlabirlikte platform oluşturup ölümler olma-dan mücadele etmeliyiz.*

Hacettepe Üniversitesi'nde "l DakikaKaranlık" Eylemi

Kardeşliği" sloganları atıldı. Eylemde dinletiveren müzik grubunun coşkulu parçalaneşliğinde halaylar çekildi, marşlar söylendi.1.5 saat süren eylem öğrencilerin düzenliolarak Merkez Kampüs'ten ayrılmasıyla sonaerdi.*

Hacettepe Üniversitesi Merkez Kampüs'tedüzenlenen meşaleli eylem, öğrenci gençlikcephesinden çetelere duyulan tepkinin birifadesiydi.

Saat 20:00'de başlayan eyleme AnkaraÜniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakülkesiöğrencileri veHacettepeMerkezYurdu'ndanöğrenciler dekatıldı.Meşalelerinaydınlattığıalanda hep birağızdan"ÇetelerMecliste,ÖğrencilerHapiste","SusmaSustukça SıraSana Gelecek","YaşasınHalkların

KOCAELİ ÜNİVERSİTESİDevrimci-demokrat ve yurtsever öğrenciler tarafından saat 21:00'de yapılan

dakika karanlık eylemine 200'ün üzerinde öğrenci katıldı. "Susurluk Devlettir, HesapSoralım", "Çeteler Mecliste, Öğrenciler Hapiste", "Zindanlar Boşalsın, Çetelere YerKalsın", "Yaşasın Halkların Kardeşliği" sloganlarının atıldığı eylemde Türkçe ve Kürtçetürküler söylendi, halaylar çekildi. Okulda ilk defa "Sürekli Aydınlık İçin l DakikaKaranlık" eylemi düzenlenmesinden dolayı paniğe kapılan okul idaresi ve polis,öğrenciler üzerinde terör estirdi. Burjuva basın ise, "polis eylemi dağıttı" türündenyalan haber ve demogojilerle kamuoyunu yanıltmaya çalıştı.*

16 MaKatliamınınSorumlularıÇatlılardır...Gençlik, her yıl 16 Mart katliamının

sorumlularından hesap sormak için ve katliamıunutmamak, unutturmamak için birçoküniversitede, özellikle Beyazıt'ta anmalar,gösteriler, yürüyüşler yapmıştı. Bu eylemlerinkamuoyuna yansıması, 16 Mart katliamınınsadece üniversitelerde gençliğe yönelik bir saldırıolmasıydı. Her ne kadar devrimciler,demokratlar, bu saldırının gençlik nezdinde tümhalka yapıldığının bilincinde olsa da bu mesajhalk kitlelerine çok fazla ulaştırılamamıştır.Toplumsal muhalefetin birleştirilmesinoktasında çok başarılı olunduğu söylenemez.

Susurluk kazasından sonra bu yılki 16 Martçok farklı bir ortamda gelişiyor. Elbettedevrimciler açısından 1978'den bu güne kadarolan bütün 16 Mart'ların önemi son derecebüyük. Bu yıldönümünün farklı bir anlama sahipolmasının sebebi, devrimcilerin kenditaleplerinin aslında halkın talepleri, kendilerineyapılan saldırıların aslında halka yapılan saldırıolduğunu anlatması noktasında geniş birtoplumsal meşruluğa sahip olmasıdır.Devrimcilerin düzenin hiç bir pisliğinebulaşmadığının görülmesidir. Devrimciler herzamankinden daha meşru bir konumdadırlar.Geniş halk kesimleri sistemi, devleti sorgulardurumdadır. Yani halk arayış içerisindedir. Bizimyapmamız gereken devrimci hareketin alternatifolduğunu geniş kesimlere gösterebilmektir.

Her ülke devriminde bazı kilometre taşları,dönüm noktalan vardır. 16 Mart 1997, işçisi,öğrencisi, memuru, işsizi ile tüm halk güçlerinin,kontrgerilla devletinden hesap sorma bilinciylehareket ettiği ve toplumsal muhalefetinbirleştirildiği bir gün olmalıdır. Bunu yapabilmekiçin gördüğümüz her insana, 16 Mart katliamınıyapanların Çatlılar olduğunu, kontrgerilla devletiolduğunu anlatmak ve bulunduğumuz okulda 16Mart havası estirmek zorundayız.

TÖDEF/İYÖ-DER olarak bütün gençlikörgütleri, partiler, sendikalar ve demokratik kitleörgütlerine yapılan çağrılarla defalarcatoplantılar düzenledik. 16 Mart 1997'ninSusurluk'taki kontrgerilla devletinden hesapsorulması gereken bir güne dönüştürülmesinin,halk güçlerinin muhalefetinin birleştirilmesianlamında çok önemli olduğunu belirttik.

Bu da bizim birlik konusunda neden ısrarlı,özverili ve esnek olduğumuzun bir kanıtıydı.

Devlet son MGK toplantısıyla irticaya tavıralıyor görüntüsü adı altında devrimcilere veonun nezdinde tüm halka saldırı planları yapıyor.Bugün yapılması gereken gençliği ve halkkitlelerini "Hesap Sorma" çerçevesinde hareketegeçirmektir. Böylelikle devrim mücadelesindeönemli kilometre taşları aşılmış olacaktır.*

KATLİAMLARIN HESABINI SORALIM

Page 22:  · 15 Mart 1997 İÇİNDEKİLER Gazi Anması 3-4 16 Mart :....4-5 Cuntacılar 6-7 Osmanlı'dan Bugüne Anayasalar 8-9 Demokratik Bir Anayasa İçin Mücadele Edelim 10-11 Newroz

Kürdistan'daUygulanan ZulümleHalk Yıldırılmak isteniyorSon dönemlerde yoğun şekilde dayatılan koruculuk sistemiyle halk göçe zorlanıyor. Toprağını

terk etmek istemeyen Kürt halkına uygulanan baskı her geçen gün katmeri eşerek devam ediyor.Gün geçmiyor ki, Kürdistan'da göçe zorlama, kaçırılıp katletme, koruculuk baskısı uygulamalarıyaşanmasın.

Devletin koruculuğu kurumlaştırmak için yeni uygulamaya koyduğu pilot bölge yönteminde ilkil olarak Van seçildi. Van'da "Şimşek ismiyle özel eğitimli korucu timleri" oluşturuldu. Van'dabulunan aşiret reislerinin öncülüğünde kurulan bu korucu birlikleriyle bölgede halka uygulananbaskının sistemli hale getirilmesi amaçlanıyor.

İnsansızlaştırılan köylere korucular yerleştirilerek buralarda bulunan az sayıdaki aileler degöçe zorlanıyor. Koruculuğu kabul etmeyen köyler boşaltılıyor, ürünlerine, eşyalarına askerlerceel konulup, evler yakılıyor. Gözaltına alınan köylüler gözaltında olduğu kabul edilmeyip,katlediliyorlar. İnsanlar mayın tarlalarında dolaştırılıyor.

Bir halkı uyguladığı baskı ve sömürüyle teslim almaya çalışan oligarşinin mermileri çocuklarıda vuruyor. Halkın mücadelesinden korktuğundan kıpırdayan herşeyi tarayacak kadarsaldırganlığını devam ettiriyor.

Yaşanan acılarla hergün biraz daha ezilen Kürt halkı dayatılan onursuzluğa karşı yaşammücadelesini devam ettiriyor.

Kürt halkını katlederek yok etmek Kürdistan'da kaçırılıp kaybedilmeler,isteyen devlet Kürdistan'da çocukları da artık sayısı tespit edilemeyecek kadarkatlediyor. Urfa'nın Akçakale ilçesine fazla yaşanıyor. 27 Şubat'ta evinden

çıktıktan sonra yolda beyaz bir arabaylaüzerinde oyun oynayan iki çocukaskerler tarafından taranarakkatledildiler.

Suriye sınırına yakın ve Araplarınağırlıklı yaşadığı Akçakale köyündeköprü üzerinde oyun oynayan aynıisimli iki amca çocuğu 40 metremesafeden askerler tarafındantarandılar. 12 yaşındaki Musa Adsız ve13 yaşındaki Musa Adsız oyunoynadıkları sırada devriye gezenAkçakale Jandarma karakolu askerleritarafından taranarak katledildiler.Arabaların üzerlerine doğrugelmesinden korkarak köylerine doğrukoşmaya başlayan çocukları 40 metremesafeden tarayan askerler uzun sürekimseyi yaralı çocukların yanınayaklaştırmadılar. Vücutlarından çoksayıda kurşun çıkan çocuklar için devletPKK'li sandıkları için ateş ettikleriaçıklamasını yaptı. Olayın katliamboyutunu gizlemeye çalışarak "teslim ol"çağrısı yaptıklarını söylediler. MusaAdsız ve Musa Adsız'ın aileleri katliamlailgili olarak çocuklarının bilereköldürüldüğünü, çocukları askerinfarketmemesinin mümkün olmadığını,araçtaki projektörlerin çok daha uzakmesafeleri aydınlatabildiğim açıkladılar.

kaçırılan Fikri özgen ve farklı tarihlerdegözaltına alınan Halil Birlik, Kemal Bilgiç,Hazım Ünver, İbrahim Karatay ve SelimAcar isimli köylülerden yapılanbaşvurulara rağmen haber alınamıyor.

Diyarbakır'da gözaltına alınan 73yaşındaki Fikri Özgen'in arabayla kaçırılışıardından ailesinin Diyarbakır Emniyeti veDGM'sine yaptığı başvurulara olumsuzyanıt verilerek gözaltına alındığı kabuledilmedi. Kronik astım hastası olan FikriÖzgen'in yanı sıra diğer gözaltılarhakkında da yapılan başvurular yanıtsızbırakıldı.

Batman'ın Kozluk ilçesine bağlıköyleri basan asker ve özel timler,köyün erkeklerini, yanlarına alarakmayınlı tarlalarda saatler boyuncadolaştırdılar. Daha önce araziyeyerleştirilen mayınların yerlerinin tespitedilmesinde köylüleri kullanan devlet,mayın varsa askerin değil köylününölmesini istiyor. Halkın kobay olarakkullanılmasına daha önce gösterilentepkilere aldırış etmeyen devlet mayınlıtarlalarda köylüleri dolaştırmayıyeniden başlattı. Batman'ın Sosan ilçesiköyleri de JİTEM ve askerler tarafındanbasılarak köylüler iki saat arazidedolaştırıldılar.

Koruculuk dayatmasıyla göçezorlanan Batman'ın Eruh ilçesine bağlıEyne köyünde, köylülerin sadece köyden400 metre uzaklaşmalarına izin veren biruygulama başlatıldı.

Köyü basan asker Eyne köyünden 20kişiyi gözaltına alarak, evlerde aramayapıp köy halkının elektrikli aletlerine,silahlarına ve ürünlerine el koydu.Gözaltına alınanlar bir gün sonra serbestbırakıldılar. Köyü basıp halkı tehdit edenaskerler, köyün çevresinde belirledikleri400 metrelik alanın dışına çıkılmasınıyasakladılar. Daha önce de Eyneköylülerine köyü boşaltmaları için süreverilerek, boşalan yerlere korucularyerleştirilmek istendi. Başlatılan sınırlamauygulamasının ancak koruculuk kabuledildiğinde kaldırılacağı söylendi.

-Mardin'in Derek ilçesinde devletköylünün tarlasına gitmesine izinvermiyor. Bahçe ve tarlaların bakımınıyapamayan köylüler, bahçelerine gitmekistediklerinde korucu baskısıyla karşıkarşıya kalıyorlar. Köylüler tarladan çıkanürünlerden gerillaya verdikleri içintarlalarını sulamaları dahi yasakalandı.*

UMUT HEP İSYANLA VAROLDUKimi günler için büyük kavgalar verildi bu ülkede. Ve o kimi günler, kav-

ganın seyrinde hep önemli bir rol oynadı.l Mayıs'ların, Newrozların, 30 Mart'ların, 19 Şubat'ların, 6,18 Mayıs'ların

arifesinde düşman tüm kurumlarında "alarmlar" verip, sokaktaki asker, polissayısını artırdı. Düşman için korkulucak günlerdi o günler.

Devrimciler bu günler yaklaştığında, nasıl anacağız, nasıl kutlayacağızdiyerek günler, bazen haftalar öncesinden hazırlıklara başladılar.

Düşman askerini, polisini sokağa yığarken, propaganda mekanizmaları-nı da çalıştırdı. Kimini adeta "toplumsal bir korku"nun yaşandığı günleredönüştürmeye, kimini unutturmaya çalıştı, hiçbirini yapamıyorsa, sulandır-mak, içini boşaltmak çabası içinde oldu.

Solda da gel-gitler yaşandı bu konuda. Ya düşmanın terörünün etkisi al-tında, ya da süreçleri, koşullan doğru kavrayamamanın sonucunda; örneğinalanlara çıkmak gerekirken, o salonlara hapsolmayı savundu. Militan birhattın gerekli olduğu yerde geçiştirmeci, bürokratik biçimleri yeğledi, devle-tin icazetinde davranmayı "taktik" saydı; ya da kitleselliğin damgasını vur-ması gerektiği bir anda sübjektif hesaplarla keskinliklere yöneldi.

Ama sonuçta bu günler, kurtuluş savaşında, dünle yarın arasındaki bağıkuran, düşmanla aramızdaki en önemli mevzi savaşlarından biri olmaya de-vam etti.

*

Halk hareketi düz bir çizgide gelişmiyor. Gün geliyor Newrozlar Serhil-danlarla kutlanıyor. Gün geliyor l Mayıslarda alanlar yüzbinlerin ayak sesle-riyle sarsılıyor.... Ama gün olmuştur ki, on kişiyle sokağa çıkıp "yasadışı" birgösteri yapmak, bir tepede özgürlük ateşleri yakmak, l Mayıs'ları, Newroz'la-n tarihin kesintisizliği içinde bugüne taşıma misyonunu yüklenmişlerdir...

Newroz'u mütevazı bir ateşle kutlayan, bir gün bu ateşle tüm Kürdistan'-ın aydınlanacağı umuduyla çakmıştır kibriti... On kişiyle bir meydana çıkıpgösteri yapanlar, bir gün bu meydanlara onbinlerle, yüzbinlerle çıkabilecek-lerinin inancıyla attılar sloganlarını... Direnmekte, kavgada, halkın savaşımgeliştirmekte ısrarlı olunduğunda, hiçbir umut boşa çıkmıyor. İşte o ateşlerSerhıldanlara dönüştü. İşte o sloganlar, alanlarda yüzbinlerin sloganlarıylabuluştu.

*

Her yeni gün, yakılan köylerle, basılan evlerle, katledilen, gözaltına alı-nan insanlarımızla açıyoruz gözlerimizi. Her yeni gün, güneş, dağlarda ya dakentlerin sokaklarında katledilen bir gerilla cesedinin üzerine doğuyor.

Ve her yeni gün, asla dindirilemeyen, asla sindirilemeyen, boğulamayanumutlarla geliyor. "Taze mezarların üzerinden, yeni hayatlar filizleniyor."öfkeli sloganlara bir yeni ses ekleniyor. Adalet isteyenler, özgürlük için birşeyler yapanlar çoğalıyor.

Umudumuzun kaynağında ne var?Umudumuzun hiç bitmemesini, karartılamamasını sağlayan o kaynak,

Newroz'u bugüne getiren kaynaktır. Umudu yaşatan, yüzyıllardır süren is-yandır. Kavgadır, isyanın, direnişin olmadığı yerde umut da tükenmiş de-mektir. Ve tersine direniş varsa, umut da hep var demektir.

Newroz'la birlikte, "yeni bir günün doğuşu" umudu yüzyıllardır taşını-yor. Umut, isyanımızla, zılgıtlarımızla, renklerimizle ulaştı bugüne. Kürt hal-kının ulusal kimliğinin, umutlarının ifadesi oldu.

Ve şimdi devlet, Newroz'u Kürt halkından çalmaya, halkların özgürlüksavaşından koparmaya çalışırken, devlet kurumlarına yazdığı genelgede "ye-rel renklerin kullanılmasını" istiyor özellikle. Dün trafik lambalarını bileKürt bayrağının renkleriyle aynı diye değiştirmeye kalkanlar, şimdi o renkleribizden çalmaya kalkıyorlar. Aslında bu renkleri onlara kabul ettiren, onlarıbu renkleri kullanmak zorunda bırakan, elbetteki mücadelenin, ayağa kalkı-şın, isyanın, ulusal kimliği sahiplenişin kendisidir.

isyan sürecektir. Sürmek zorundadır. Umut oradadır. Yeni gün, oradadır.Yeni gün nasıl doğacak ve ondan ne bekliyoruz?Kurtuluşu bekliyoruz ondan. Ulusal kurtuluşu ve sömürü düzenlerinin

tümünden kurtuluşu bekliyoruz. O halde umudu büyütmek zorunlu-luğumuz var.

Newroz'u halklarımızın kardeşliğinin, birlikte mücadelesinin günü ya-pabildiğimiz oranda isyan da büyüyecektir. İsyanla birlikte umut da...

Newroz birleşip savaşmaktır. Newroz isteyip almaktır. Sarayları zalim-lerin başına yıkıp, özgürlüğü kazanmaktır. *

16 MART'TA BEYAZIT'TA OLALIM

Page 23:  · 15 Mart 1997 İÇİNDEKİLER Gazi Anması 3-4 16 Mart :....4-5 Cuntacılar 6-7 Osmanlı'dan Bugüne Anayasalar 8-9 Demokratik Bir Anayasa İçin Mücadele Edelim 10-11 Newroz

15 Mart 1

Hatice Özen(16 Mart 1978)

İstanbul Üniversitesiönünde faşistler

tarafından öğrencilereyapılan bombalı ve silahlısaldırıda 6 kişiyle birlikte

şehit düştü.

Abdullah Gözalan(18 Mart 1981)

18 Mart'da Bakırköy'depolisle girdiği çatışmada

katledildi. İstanbulKüçükköyde devrimci

mücadele içerisinde yeraldı.

İlhan Yılhan(19 Mart 1988)

Dev-Genç içindekiçalışmalarda yer aldı.

19 Mart'ta bir trafikkazası sonucundaaramızdan ayrıldı.

17 Mart 1992'de Malatya'da şehit düştüler.Hasan Erkuş 1972 Malatya Akçadağ İlçesi Gürkaynak Köyü doğumluydu.

Sabit Ertürk 1962'de İstanbul Gültepe'de doğdu, 78'lerde mücadeleye katıldı.Tuncay Geyik 1967'deSivas'ta doğdu. Gazi

mahallesinde mücadeledegörevler üstlendi. Şerafettin

Şirin 1961 Yugoslavyadoğumlu. 1968'de Bursa'yagöç etti. Mücadeleye LiseliDev-Genç içinde katıldı.

Mustafa Kemal İnan 1971'deMalatya'nın Akçadağilçesinin Gürkaynak

köyünde doğdu.Sabit Ertürk

Tuncay Geyik Şerafettin Şirin M. Kemal İnan

Mürsel Göleli Nazım Karaca Feride Karaca

(19 Mart 1994)19 Mart'ta Dersim Çemişgezek Araser Deresi mevkiinde

çıkan çatışmada şehit düştüler.

1970Kayseridoğumlu.İzmir'de ABDDışişleri BakanıJames Baker'ingelişini protestoeylemisırasında elindebombapatlaması

Kahraman Altun sonucu şehitdüştü.

(21 Mart1996)

Devrimcibir göreviyerinegetirirkenHatayYayladağYeşiltepeköyündekatledildi.

EN FEDAKAR VE EN MÜTEVAZI

Y. Devrim Aslan

Pandevusuna yetişecek,ama yolun ortasındabayılıp düşüyor. Çünkü

günlerdir koşturuyor, çünkügünlerdir doğru dürüst uyumuyor.Çünkü sağlığı oldukça bozukepeydir ve tedavi için de pek olanağıyok... Derneğe mutlaka gitmesilazım, dolmuşta bayılacak gibioluyor, çünkü tansiyonualabildiğine düşmüş... Omuzundabir kurşunla dolaşıyor, şimdilikyalnız zaman zaman ağrı yapıyor,ama daha önemli problemlere deyolaçması ihtimal dahilinde,amanın da aması var, ameliyat içinhaftalarca yatması gerekecek, oysahemen halledilmesi gerekenörgütsel işler var... Ayağı aksıyor, çokuzun vadeli bir tedavi gerekiyor,ama tedavi için ayrılacak o uzunzaman ona fazladan geliyor...

Böyle örnekleri hepimizbiliyoruz, tanık oluyoruz.

Tabii, herhangi bir sıyrığı, ya dasıkça rastlanabilecek bir baş ağrısınışu ya da b" 191 yapmamak,ertelemek için malzeme yapanlarada...

Hatice güzel örneklerden biriydi.Hatice Özen... Mart'ın ortasında

toprağa düşen yedi candan biri... 16Mart şehitlerini gösteren o yedişehit arasındaki mütevazi, tertemizbakışlarıyla hatırlar herkes onu.

O fotoğrafın ardında, militan,mücadeleci bir kişilik var.

Hatice, Devrimci KadınlarDerneği'nde (DKD'de) ve HukukFakültesi'nde mücadelenin önündeolanlardan, daha iyi tanımlamakgerekirse bu birimlerin önemlimilitanlarından biriydi. GerekHukuk'ta, gerekse de DKD'desorumluluklar üstlenmişti.

Evi Sarıyer'deydi. DKD,Bayrampaşa'da, okulu ise Beyazıt'ta.O Sarıyer, Bayrampaşa, okularasında koşturuyor, her birineyetişmeye çalışıyordu. Hem de çoğuzaman 6-7 civarında olantansiyonuyla. Sağlığı oldukçakötüydü. Ama o böyle birkoşturmaca içinde, evi ve mücadeleettiği alanlar arasındaki mesafelererağmen yakınmadı hiç, sağlıkdurumunu herhangi bir şeyyapmamanın gerekçesi halinegetirmedi.

Sızlanmayan, proleter birHatice.

Bugün devrimci kadınhareketinden sözediliyorsa ve yarında edilecekse, Hatice kendidöneminde bu hareketin de öndegelen militanlarından biridir.Çünkü, DKD, kadınlara yönelik butarz bir örgütlenmenin ülkemizdekiilklerindendir. Hatice de bu

örgütlenme içinde kadının nasılözgürleşeceğinin cevabını bulan, bucevabı tüm kadınlara taşımayaçalışan bir militan kadındır.

Tabii DKD'yi ve "sağlıksorunu"nu hatırlayınca Sabo'yuhatırlamamak imkansız. Sabo'ylaHatice DKD'de birlikte çalışmışlardı.Ve Sabo da sağlık açısından benzerdurumdaydı. Sabo cunta sonrasınınzor yıllarında, sokaklarda düşüpbayıldığı bir durumda sürdürmüştüilişkilerini. Sabo ve Hatice'nin ozamanki birliktelikleri ve bu Benzeryanlan, sağlam bir temelin atıldığı,sağlam bir geleneğin yaratıldığınıanlatıyor bize.

Konu sağlıktan açılınca, yine buhafta içinde şehit düşmelerininyıldönümü olan Malatyaşehitlerimizden Mustafa Kemalİnan'a ilişkin anlatımlardaki iki satırdikkatimizi çekiyor:

"Bacağında sürekli olan bir ağrıvardı. Ama ağrılarını dinlemez,'eğer hastalıklarımızı dinlersek,kafamız da hastalanır' diyordun."

Evet, işte benzer bir örnek veaynı gelenek... Mustafa'nınbenzetmesi gerçekten üzerindedüşünmeye değer. Elbette imkanvarsa, tedavisi mümkünhastalıklarla yaşamanın gereğiyoktur; keza yoldaşlarımızınrahatsızlıklarını dikkate almak,tedavileri için özen göstermekgereklidir; ama burada anlatılanbambaşka bir şeydir. Tüm buörneklerin bize anlattığı, hiç bir şeyimücadelenin, mücadele ve örgütselgörevlerimizin önünekoymamaktır.

Ve bu örneklerde görmemizgereken bir diğer yan şudur; buradasözünü ettiğimiz yoldaşlarımız,Sabo, Hatice ve Mustafa, bufedekarlıklarıyla birlikte aynızamanda mütevazilikleriyle anılanyoldaşlarımızdır. Karşılığında özelbir şey bekleyerek yapmamışlardırbu fedakarlığı, onu devrimcilikleri-nin bir parçası olarak görmüşlerdir,görev olarak değerlendirmişlerdir.İşte burada devrimci kişiliğin birbaşka yanı çıkıyor ortaya; yaptığınınkarşılığında özel bir şeybeklemeyen, sıra neferi olabilendevrimci tipi. Fedakar ve enmütevazi, en militan ve enmütevazi, en çok iş yapan ve amaen mütevazi davranabilen devrimcitipi... Her biri tek başına da birolumluluk, ama birlikte olanı engüzeli. İşte onlar bize bu "engüzeli'ni" sunan güzel insanlarımız.Böyle güzelliklere sahipkenyaşamımızda çirkinlikleri nasılbarındırabiliriz! *

KATLİAMLARIN HESABINI SORALIM

Page 24:  · 15 Mart 1997 İÇİNDEKİLER Gazi Anması 3-4 16 Mart :....4-5 Cuntacılar 6-7 Osmanlı'dan Bugüne Anayasalar 8-9 Demokratik Bir Anayasa İçin Mücadele Edelim 10-11 Newroz

15 Mart 1997

KORTEJLER OLUŞTUŞİMDİ YÜRÜMEZAMANI

aatler 11.00'i gösterirken biraraya gelen gruplar kortejleri-ni oluşturmaya başlıyorlar.

Devrimci - demokrat - yurtsever tümkurumlar, platformlar, partiler Gazi'de...Gazi'de yine özgürlük havası... Gazi HalkMeclisi, Şehitler Derneği, Pir Sultan Ab-dal, Hacı Bektaş-ı Veli vb. Alevi dernekle-ri, Cemevleri, Okmeydanı Halk MeclisiGirişimi, Haklar ve Özgürlükler Platfor-mu, Partizan Sesi, Özgür Gelecek, Atılım,Alınteri, Kızılbayrak, Kervan, Odak, He-def, Kaldıraç Direniş vd. gazete ve dergi-lerin, SİP, ÖDP, HADEP, EMEP gibi parti-lerin yanı sıra halktan devrimci demok-rat insanlar yerlerini alıyorlar.

Kortejin en önünde Gazi katliamındayaşamını yitiren şehitlerimizin ailelerivar. Sezgin Engin, Zeynep Poyraz, Fadi-me Bingöl, Hasan Puyan, Ali Yıldırım...Halil Kaya, Mehmet Gündüz, MümtazKaya, Dilek Sevinç, Fevzi Tunç, HasanGürgen, Reis Kopal, Hasan Sel, HasanErsürer, Dinçer Yılmaz, Genco Demir,İsmihan Yüksel, İsmail Baltacı, HakanÇabuk'un fotoğrafları ailelerin elinde enönlerde, yine barikat arkasında meydanokuyorlar. Şehit ailelerinin arkasındanAlevi dernekleri, devrimcilerin yanındaolduklarını, A l e v i - Sünni çatışma-sına izin vermeyeceklerini ve faşist saldı-rılara tavır aldıklarını bir kez daha ispat-lıyorlar Adalet İstiyoruz" pankartıyla.Hacı Bektaş-ı Veli Dergahı'nın İkitelli Şu-besi yine aynı sloganla yürürken, Pir Sul-tan'ın eşitliği, kardeşliği, paylaşmayı içe-ren, sömürüye karşı başkaldırıya çağırandeyişleri yankılanıyor. Alevi demekleri-nin arkasında pankartıyla Gazi halkınınemeği, üretimi, özgücü olan, birlik, bera-berlik, direniş ve dayanışma ruhunugösteren Gazi Halk Meclisi'nin kortejitüm coşkusuyla yerini alıyor. Enönde "Gazi Halk Meclisi" pankartı var.Arkasında yine meclise ait "BirliğimizGücümüzdür", "Gazi Katliamının Fail-leri Susurluk'taki Çetelerdir. Adalet İs-tiyoruz" pankartları. Gazi Halk Meclisi;"Adalet İstiyoruz", "Gazi'de Devlet Terö-rüne Son", "Gazi'nin Katili Susurluk'ta-ki Devlettir" dövizleri ve sloganlarıyladüzenin tükenen yargısına, anayasasına,meclisine karşı alternatif olmanın dina-mikliğiyle, onuruyla yürüyorlar. GaziHalk Meclisi'nin arkasına "Halkız Haklı-yız Kazanacağız", "Halk MeclislerindeBirleşelim", "Susurluk'taki DevlettirHesap Soralım" sloganlarıyla alkışlararasında giren "Okmeydanı Halk Mecli-si Girişimi" pankartı ve kitlesiyle yer al-dı. Meclislerden sonra yer alan Haklarve özgürlükler Platformu ise yine engörkemli en kitlesel kortej olarak gözdoldurdu. Disiplini, ilkeleri, değerleri,coşkusu, öfkesi ve inancıyla; işçi, işsiz,memur, emekli, öğrenci, esnaf, kadın,erkek, çocuk, yaşlı, genç tüm kesimler-den emekçilerin oluşturduğu halk kitle-si, Haklar ve Özgürlükler Platformu.Somut istemlerini sloganları, pankartla-rı, dövizleriyle bir kez daha haykırdılar.İkitelli, Yenibosna, Kartal, Alibeyköy, Ok-meydanı, Çağlayan, Nurtepe, Güzelte-pe'den ve istanbul'un diğer emekçisemtlerinden gruplar halinde, sloganlaratarak gelen insanlar platformun korte-jinde toparlandılar.

Gazi'de Halk Bir Ağızd

KATİLLER SUSSAP SOR

Gazi halkının, emeği,üretimi, özgücü olan,birlik beraberlik, direnişruhunu gösteren,katliamın ardındanardardına estirilendevlet terörüyleoligarşinin sindirdikdiye baktığı bir noktadayeniden ayağa kalkışı,haklarına, değerlerinesahip çıkmayıispatlayan Gazi HalkMeclisi; kadını, erkeğiyle12 Mart anmasında yeralırken onurluydu.Pankartları, dövizleri,sloganları ile etrafınacoşku veren Gazi HalkMeclisi düzenin tükenen,bataklığın içine gömülenyargısına, anayasasına,meclisine ve tümkurumlarına karşıalternatif olabilmenindinamikliğiyle halkagüven verdiler.

Tankları, Topları, Tüfekleri Olsada ZALİMLER KORKUYOR

Bir gün öncedentutulmuştu tüm emekçisemtlerinin ve Gazi'ningiriş çıkışları. Ve günlerönce başlayan gözaltılar 11Mart gecesi evlerin debasılmasıyla tamamlandı.Sabahın erken saatlerindeGazi sokaklarından geçenpanzerler, büyüklü küçüklüotobüsler, polis otoları vesivil işkenceciler, çevikkuvvet minibüsleri ve ağırsilahlarıyla göz korkutmayaçalışan özel timler savaşagelir gibi girdiler Gazi'ye.Tüm giriş - çıkışların, caddeönlerinin kesildiği Gazi'de

kişi başına on işkencecidüşüyordu tanımlamasıyanlış olmaz. Buna rağmenengellenemedi Gazi'ninöfkesi, coşkusu. Kitleyeyaklaşamadan uzaktanseyreden işkenceciler,helikopterlerle de havadangözetliyorlardı. Devletinkolluk kuvvetlerinin sankiseferberlik ilan edilmiş gibipanikle Gazi'ye dolması,yine olası birprovokasyonun, devletterörünün işaretini verse deinsanlar korkmuyorlardı.Cemevinin önüne gelenher insan "Mafya

çetelerinin bolluğunugördünüz mü?""Kontrgerilla korkudan tümgücünü toplamış"esprileriyle alayaalırlarken, Özel Timler'denbahseden 11 yaşlarında birçocuk; "Uzun uzun kurtbıyıklarıyla hayvangibiydiler. AynıKürdistan'da bizim köydekikontralara benziyorlardı"diyerek nefretiniyansıtıyordu.

Evet... Panzerler,otobüsler ile geldi faşistmafya çeteleri Gazi'ye...Ama bir köşede büzüşen

yine kendileriydi."Özgürlük, Eşitlik, Adaletistiyoruz" "HesapSoracağız", "KahrolsunMafyacı KontrgerillaDevleti" sloganlarıbeyinlerinde patladı.Analarımız uzaktankendilerine bakan bu çeteartığı tetikçilere nefretletükürürlerken "hele birgelin parçalarız" diyorlardı.Tankları topları da olsakorkuyordu çete sürüleri.Halkın öfkesi, kararlılığıkorkutuyordu onları. Artıkne demagojileri, ne ucuzvaadleri para etmiyordu.Susurluk kazası tümpisliklerini ortaya dökerkenonları çırpındıklarıbataklığın en dibinegömdü.*

16 MARTTA BEYAZIT'TA OLALIM

Page 25:  · 15 Mart 1997 İÇİNDEKİLER Gazi Anması 3-4 16 Mart :....4-5 Cuntacılar 6-7 Osmanlı'dan Bugüne Anayasalar 8-9 Demokratik Bir Anayasa İçin Mücadele Edelim 10-11 Newroz

an Haykırdı;

RLUK'TAALI

En önde taşınan Haklar ve Özgürlük-ler Platformu pankartının arkasında şe-hit, kayıp, tutsak analarımız yer almışdurumda. Yine beyaz başörtüleri, kızılbantlarla sarılı... Üzerlerinde şehitleri-mizin resimleri olan tişörtleri var. Elle-rinde evlatları... Türkiye Halklarının Kur-tuluş Savaşçıları, özgür vatan topraklarıiçin şehit düşen yiğitlerimiz, önderleri-,miz var. Niyazi, Sabo, Sinan önderlikediyor kitleye. Komutanlarımız; İbrahimErdoğan, Mete Nezihi Altınay, ölüm oru-cu şehitlerimiz, Buca'nın, Ümraniye'ninözgür tutsakları, Karadeniz'in, Sivas'ın,Dersim'in şahanları ve Gazi'nin bağrın-da yetiştirdiği, kondularından çıkardığıyiğit savaşçılarının hepsi anaların elle-rinde, yüreklerinde, bakışlarında... Kızıl-bantlılar kızıl karanfillerimizle coşkuluyürüyorlar...

"Anaların öfkesi Katilleri Boğacak","Evlatlarımızın Katili Susurluk'taki Dev-lettir", "Susurluk Devlettir Hesap Sora-lım" sloganları coşkuyla çınlıyor Gazi so-kaklarında ...

"ONURLU ÖZGÜRBİR YAŞAM İÇİN"Analarımızın arkasından, gelen Hak-

lar ve Özgürlükler Platformu'na ait "Pis-liği Devrim Temizler Devrime Yürüye-lim" pankartının arkasını ise mahalleler-den akın eden insanlar doldurdu. Tümemekçi semtlerden yaşlısı, genciyle ge-len insanlarımız hep bir ağızdan "HesapSoralım" şiarıyla "Bağımsız DemokratikUlusların Haklarını Esas Alan Anayasa"istemiyle ve kararlılığıyla yürüdüler.Gençlik, işçiler, memurlar "Bin Operas-yondan Biri Gazi Katliamı Hesabını So-racağız", "Ne MGK Kararları Ne SeçimNe Meclis. Demokratik Bir Anayasa İçinMücadele Edelim", "Zindanlar BoşalsınTutsaklara Özgürlük", "Çetelerin Yö-nettiği Değil Özgür Bağımsız Demokra-tik Bir Ülke İstiyoruz" "Bağımsızlığı

Demokrasiyi Ulusların Haklarını Esa-sAlan Bir Anayasa İstiyoruz" Haklar veÖzgürlükler Platformu imzalı pankartla-rın arasında ellerinde şehitlerimizin re-simleri, dövizleri ve hiç eksilmeyen"Halkız Haklıyız Kazanacağız", "Özgür-lük, Eşitlik, Adalet İstiyoruz", "TitreOligarşi Parti-Cephe Geliyor", "ÇetelerMecliste Devrimciler Hapiste", "Susur-

Halk Meclisleri Anma Hazırlıklarınıİki Hafta Önceden Başlattı

Gazi, Okmeydanı veAlibeköy'de Gazi katliamınınikinci yıldönümü için ikihafta önce çalışmalarınıbaşlatan Halk Meclisleri,halkı Gazi'ye çağıranbinlerce bildiri dağıttılar. 12Mart'a çağrı için düzenlenentoplantıların, iş bölümününyanısıra semt halkı ev ev,kapı kapı dolaşılarak Gazi'yeçağrıldı. Halka yaptığı,ikibine yakın çağrı metninitüm mahalleye dağıtan,meydanlara, sokak başlarınaasan Okmeydanı HalkMeclisi Girişimi "BinOperasyon'dan Biri GaziKatliamı Hesap Soralım" di-yordu. Gazi'de 4 Mart günü

Halk Meclisi'nin düzenlediğitoplantıya kurumlardantemsilciler çağrıldı. Elliyedikurumdan temsilcilerin ka-tıldığı 250 kişilik toplantıda

oluşturulan komite, 12 Martanması için programlar ha-zırladı. Yine 6 Mart günütüm Gazi'de dağıtılanbinlerce çağrı metninde

"Gün, bin operasyondan biriolan Gazi Katliamınıntertipcilerini açığa çıkarma,hesap sorma günüdür"denilerek Gazi halkındanşehitlerine, haklarına sahipçıkması istendi. 12 Mart'akadar gece gündüz çalışanHalk Meclisleri Gazianmasında birlikteliğincoşkusunu yaşadılar. 12 Martsabahı Gazi'de,Okmeydanı'nda, Alibeyköy,İkitelli gibi emekçisemtlerinin esnafları günboyu kepenk kapatarak,Gazi'yi sahiplenerek,mafyacı kontrgerilladevletine tavır aldılar. *

15 Mart 1997

luk Devlettir Hesap Soralım", "Gazi'ninKatili Susurluk'ta", "Gazi Halkı DeğilKatiller Yargılansın", "özgür Bağımsızve Demokratik Bir Ülke", "Gazi'nin He-sabı Sorulacak", "Pisliği Devrim Temiz-leyecek", "Kahrolsun MİT, CIA, Kont-rgerilla" sloganlarının yanı sıra, inançla,bağlılıkla kurtuluşun adını, önderini yi-ne sloganlarıyla selamladılar. Başındansonuna tüm kitleselliğiyle dikkat çekenemekçi halkın, Haklar ve ÖzgürlüklerPlatformu'nun korteji mafyacı - kontrge-rilla çetesine tükenişini gösteriyordu.Katliamın ardından, pervasızlaşan dev-let terörüyle; sindirildi gözüyle bakılanhalk gücünü bir kez daha ispatlıyordu.Platformun hemen ardından PartizanSesi, Atılım, Alınteri, Partizan, Kaldıraç,Kervan, Direniş, Kızılbayrak, Odak gibigazete ve dergilerin yanısıra HADEP, SİP,ÖDP, EMEP, Barış Partisi de kortejde yer-lerini almışlardı. Genelinin yirmi bin ki-şinin oluşturduğu halk kitlesinde en ön-de yürüyen şehit aileleri, Gazi Cemevive pankartsız yürüyen halk topluluğu üçbine yakın bir kalabalık oluşturdu. Ar-dından yeralan Alevi derneklerinin sayı-sı ise bin civarında oldu. Gazi Halk Mec-lisi ve Okmeydanı Halk Meclisi Girişi-mi, yaşlıları, ev hanımları ve çocukla-rıyla bin kişilik bir kortej olurken, sayısı7 bini aşan Haklar ve Özgürlükler Plat-formu korteji, kitleselliği, disiplini vecoşkusuyla öne çıktı. HADEP de 3 biniaşan kitleselliği ile göze çarparken, diğergruplar sayıları 100 ile 500 arasında de-ğişen kortejlerle yürüyüşe katıldılar.Yaklaşık 2 bine yakın insan ise kortejlerekatılmayıp, anmaya dışarıdan katıldı. Buarada bazı grupların Gazi'de eylemi ör-gütleyen -12 Mart Anma DüzenlemeKomitesi- nin aldığı kararlara uymayıpanlaşma dışı pankartlar açmaları, yüzle-rini maskelerle kapayıp, yine tertip ko-mitesinin kararları dışında taşlı, sopalıdolaşarak, zincir oluşturmaları komiteve halk tarafından tepkiyle karşılandı.

ADIMLARIMIZYERİ GÖĞÜ SARSIYORYürüyüşe geçmeden önce 12 Mart

Anma Düzenleme Komitesi adına oku-nan basın açıklamasında iki yıl önce ger-çekleşen katliam anlatılarak yaşananla-rın Alevi - Sünni çatışması değil, faşistçetelerin saldırılarının sonucu olduğubelirtildi. Mehmet Ağar'ın bin operasyo-nuna değinen komite bu bin operasyon-dan birinin de Gazi katliamı olduğunuvurguladı. Açıklamada il il dolaştırılanGazi davasında katillerin aklandığı söy-lenirken gerçek teröristlerin Susurluk'taortaya çıkan devlet olduğu vurgulanarakaçıklama şu sözlerle bitirildi;

"Bu kanlı iktidara en iyi cevap yineiki yıl önce Gazi Mahallesi'nde onbinlerolarak sokağa dökülerek verilmiştir. Yü-rek yürek, barikat barikat yakılan isyanateşleri bir anda tüm istanbul'u sarmışve halkın birliğini, öfkesini ve gücünügöstermiştir. Kışkırtmalara rağmen Ale-vi-Sünni, Kürt-Türk, Laz-Çerkez kardeş-liği bozulmamış, halk hep birlikte katli-amcıların üzerine yürümüş, Türkiye'yisarsmıştır.

Gücümüzü biliyoruz ve bu güçlehaykırıyoruz...

KATLİAMLARIN HESABINI SORALIM

Page 26:  · 15 Mart 1997 İÇİNDEKİLER Gazi Anması 3-4 16 Mart :....4-5 Cuntacılar 6-7 Osmanlı'dan Bugüne Anayasalar 8-9 Demokratik Bir Anayasa İçin Mücadele Edelim 10-11 Newroz

GAZININ KATİLLERİİSTANBUL'DA YARGILANSIN!TERÖR GAZİ'DE DEĞİLMECLİSTE ARANSIN!GAZİ'DE DEVLET TERÖRÜNESON!GAZİ HALKI DEĞİL ÇETELERYARGILANSIN!TÜM İNANÇLARA ÖZGÜRLÜKiSTiYORUZ!ÖZGÜR BAĞIMSIZ VEDEMOKRATiKBİR ÜLKE İSTİYORUZ!ADALET İSTİYORUZ!

Her zamanki gibikitleselliği, coşkusu, inana,bağlılığı, disiplini ve öfkesiyleGazi'nin en görkemli kortejinioluşturdu Haklar veÖzgürlükler Platformu. Şehit,tutsak, kayıp yakınları;analarımız ellerindeevlatlarının, kavgamızınönderleri olmuş şehitlerimizinresimlerini taşırlarken hiçsusmadılar. "Adaletİstiyoruz", "Hesap Soralım","Bağımsız Demokratik,Ulusların Haklarını TanıyanA n a y a s a İstiyoruz", "Eşitlik,Özgürlük İstiyoruz" şiarlarıylaişçisi, işsizi, memuru,öğrencisi, orta esnaft, yaşlısı,çocuğuyla tüm halkı birarayagetiren kortejdi Haklar veÖzgürlükler Platformu. Tümhalk, Cepheliler, umudun,kurtuluşun adını, yolunu, halkcephesini büyük bir coşkuylabir ağızdan bir yüreklehaykırdılar. Her şeyiylemeşruydu halkımız. Gücüne,örgütlülüğüne, değerlerinegüveniyordu. "Halkız HaklıyızKazanacağız", "Titre OligarşiGazi Halkı Geliyor", "Umudun

Gazi sokaklarından mezarlığa doğruyürüyen coşkulu halk sloganları, marşla-rı, türküleriyle kontrgerilla çetelerinemeydan okudu. Her adım, her slogan ikiyol önce kurulan barikatları, direnişi ya-şatıyordu. Analarımızın kortejindenyükselen "Onurumsun Susmam Oğul"ezgisinde Gazi'nin bağrında yetişen yiğitkomutanlarımız, Şerafettin Şirin, Ali

Rıza Karagöz, ibrahim Yalçın, Ali Özba-kır, Murat Gül, Maksut Polat yaşatılı-yor, yine kırlarda şehirlerde savaşı bü-yütüyorlardı. Böyle toprağa düşenlerdenözlenen bir hayat doğar... Gazi'nin kon-dularında yetişen, sokaklarında çatışan,savaşçılarımız Abdullah Gözalan, Mus-tafa Işık, Veysel Beysüren, Tuncay Geyik,Mehmet Devrim Eroğlu, Yüksel Güneysel

eni yetişen savaşçıların sıkılı yumruk-arı, coşkulu yüreklerinde girmişlerdi

korteje... "Milyon milyon geliyoruz"marşını hep bir ağızdan söyleyen Haklarve özgürlükler Platformu korteji, Sabo-arı, Niyazileri, Sinanları, şehirde, kırda,nti - faşist mücadelede, cezaevlerinde

kavgayı büyüten tüm şehitlerimizin hı-aktığı değerlere sarılmanın onurunu

yansıtıyordu. Coşkulu kortejler hep be-raber mezarlığı doğru yürüyüşe geçtiler.

Güzelliği SerperekGeliyoruzBir DahaYazılmayacak YazıyıBir Daha YaşanılmayacakOlanı Geride BırakarakTaşıyoruz YaşanılırZamanı

eydanı'ndan ÇıCoşkulu Kitle Allbeyköy'de Buluştu

KavgaKavga TürküsüAl Yüceltilere YükselmedeHaydi YürüyelimKardeşler Yolumuz UzunYoksul, emekçi, savaşçılar yetiştiren di-

rengen mahallelerden kondulardan dökü-len insanlar biraraya gelerek Gazi'ye aktı-lar. Mahallelerin genç savaşçıları, analarınyanında coşkularını harmanlayarak geldi-ler. Onlar "onurlu, özgür bir vatan için sa-vaşmak namus borcumuzdur" şiarını enyükseğe kaldıranlar, onlar konduların, ba-rikatların, emekçileri...

Okmeydanı'nda Petek Market'in önün-de toplanarak en önde Okmeydanı HalkMeclisi Girişimi pankartıyla yürüyen binkişi yoğun polis ablukasına rağmen Alibey-köy'e kadar sloganlarla geldiler. "Gazi'ninKatili Susurluk'taki Devlettir", "Gazi HalkıYalnız Değildir", "Halkız Haklıyız Kazana-cağız", "Gazi'nin Hesabını Soracağız" slo-ganlarıyla Alibeyköy cemevine gelen Ok-

meydanı halkım, Alibeyköy'de toplanancoşkulu kitle karşıladı. Alibeyköy'e sabahsaat 10.00'da otobüslerle gelen Çağlayan,Nurtepe, Güzeltepe, Ümraniye, Sarıgazi, lMayıs Mahallesi halkı cemevi önünde to-parlandılar. Otobüsten inen her mahalle"Halkız Haklıyız Kazanacağız", "Gazi'nin

Hesabını Soracağız" sloganlarıyla diğerleri-ni selamlarken cemevi önünde bekleyenkitle de yeni gelenleri aynı sloganlarla kar-şıladı. En son saat 11.00'de Okmeydanı hal-kının gelmesiyle cemevi önünde düzenlikortej oluşturan üçbin kişi yine sloganlareşliğinde yürüyüşe geçtiler. Alibeyköy'den

İlyas amca; Ümraniye l Mayıs Ma-hallesi'nden geldi Gazi'ye. O ÜmraniyeTİYAD'lı. 12 Mart 1995'te Gazi'de yakılanateşi Ümraniye'de canladıran ve 12 Martşehitlerimiz arasında yerini alan HasanPuyan'ın babası olmanın onuruyla res-mini taşıyor oğlunun. En önde şehit aile-leriyle yürüyor. Çok kısa açıklıyor gelişsebebini İlyas Amca; "Hesap Soruyo-rum... Katliamın üzerinden iki yıl geçti.Davayı il il kaçırıp, katilleri koruyorlar.Oysa katiller Susurluk'ta ortaya çıktı.Ben şimdi adalet istiyorum. Katliam da-vasının İstanbul'da görülmesini, katille-rin halkın önünde yargılanmasını istiyo-rum".

Adalet Yüksel, yine Ümraniye'de kat-ledilen elli yaşındaki İsmihan Ananın kı-zı, O'nun da sözleri aynı. "Adalet istiyo-ruz. Katiller mafya çeteleri cezalandırıl-sın. Bu gün Gazi'deyim, çünkü katliamınhesabını soruyorum. Devletin yüzü Su-surluk'ta ortaya çıktı, artık inkar ede-mezler, hesap versinler", öte yandan birtutsak anası elindeki dövizi uzatıyor."Katliamların Sorumlusu Susurluk'takiDevlettir Hesap Soralım". Melek AkkayaSarıyer - Derbent'ten kalkıp gelmiş. "El-bette geleceğim" diyor. "Oğlum tutsak,oğluma tüm tutsaklara özgürlük istiyo-rum, mahkemelerin bağımsız olmasınıistiyorum. Gerçek adaleti istiyorum. Çe-teler sokaklarda dolaşırken evlatlarımızzindanlarda çürütülüyor. Bu adalet ola-maz. Bugün Gazi'de hesap soruyorum,çünkü katiller aynı. Katliam yapan da,çocuklarımızı cezaevine koyan da devlet.Devlet hesap versin."

MEZARI BAŞINDAANMAGazi sokaklarından geçilerek gelinen

mezarlıkta şehitlerin mezarlarına karan-filler bırakıldı. Mezar başında ağıtlar ya-kan şehit anaları evlatlarına izlerinde ol-duklarının sözünü verdiler. Hep birlikteGazi ve Ümraniye'de yaşamını yitirentüm şehitlerimiz selamlandı. Mezar ba-şında konuşan aileler evlatlarının katil-

çıkan halk düzenli, disiplinli, görkemiylegeçtikleri yol boyunca alkışlanırken, araç-lar korna çalarak, farlarını yakıp söndüre-rek destek veriyorlardı.

"Gün Doğdu Hep Uyandık, SiperlereDayandık" marşını coşkuyla, tüm sesleriylesöyleyen gençlerin heyecanı, coşkusu, öf-kesi analara, çocuklara sıçrıyor geçtikleritüm semtlere yansıyordu. "Halk Meclisle-rinde Birleşelim", "Yaşasın Halkın Adale-ti", "Devrim Şehitleri ölümsüzdür" slo-ganlarının yanısıra atılan "Zindanlar Bo-şalsın Tutsaklara Özgürlük" sloganlarıylacezaevlerinde aynı coşkuyu yaşayan, pay-laşan özgür tutsaklar selamlandılar. En ön-de yürüyen "Okmeydanı Halk MeclisiGirişimi" pankartının yanında Gazi şehit-lerinden Ali Yıldırım'ın ailesi üzerlerindeAli'nin resmi olan tişörtleriyle yürüyorlar-dı. Şehit ve tutsak anaları ellerinde "özgürBağımsız Demokratik bir Ülke" dövizleriy-le yine önlerdeydiler. Bir buçuk saatlik biryürüyüşle Gazi'ye gelen kitlenin yolu Sude-posu girişinde polis tarafından kesildi. Sa-dece genel bir arama yapan polis barikatınıgeçen kitle sloganlarla cemevi önüne geldi-ğinde Gazi'de bekleyen binlerin alkışları vesloganlarıyla karşılandılar.*

16 MARTTA BEYAZIT'TA OLALIM

Page 27:  · 15 Mart 1997 İÇİNDEKİLER Gazi Anması 3-4 16 Mart :....4-5 Cuntacılar 6-7 Osmanlı'dan Bugüne Anayasalar 8-9 Demokratik Bir Anayasa İçin Mücadele Edelim 10-11 Newroz

Saatler sabah 09.00'ugösterirken, cemevi önündetoplanmaya başlayan tüminsanlarda büyük bir coşku ilebirlikte öfke, hesap sormaisteği vardı. Halk Meclisi'ndenyaşlan ellinin üzerinde olaninsanların bile hızlıhazırlıkları, dövizlerini,resimlerim düzenlemişlericoşku doluydu. Aynı zamandaÖfkeliydi insanlar çünkü; ikiyıl geçtiği haldecezalandırılmayan,mahkemeleri itil taşınarakkorunan faşist mafya çeteleriSusurluk'ta ortaya çıkmış,kaçacak kapılan kalmamıştı.Şimdi daha bilinçlihaykırıyordu Gazi halkı;"Katiller Susurluk'ta HesapVersinler". Şimdi istekleridaha somut, daha netti;"Adalet İstiyoruz", öğleneoğru Gazi'yi dolduran yirmiin insan bu şiarlarla mafyacıkontrgerilla devletinin

lerinin hala cezalandırılmadığını belirte-rek adalet istediler. Oğlunun resminin bu-lunduğu tişörtü ve kızılbandıyla Gazi şe-hitlerinin anıt mezarı başına gelen Saba-hat ana, Sezgini karanfillerle süslediktensonra dimdik durarak Gazi'nin yaşı en kü-çük olan şehidinin, cephenin yiğit evladı-nın anası olmanın onurunu yansıttı. Öteyandan kucağında ki küçük çocuğunu ha-vaya kaldıran halktan genç bir kadın "şe-hitlerimizin hesabım soracağız, bu çocuğubunun için büyütüyorum" diye bağırarakşehitlerimizin yerine yine savaşçıların ye-tiştiğini gösterdi. Mezarlıkta türküler vemarşlarla şehitleri selamlayan Grup Yo-rum, Mazlum Çimen, Kutup Yıldızı, Yeni-gün ve Yasemin'in ardından sanatçı Meh-met Özer de şehit ve tutsak ailelerine hita-ben şiir okudu. En son sloganlarla selam-lanan şehitlerin mezarından ayrılan aileler"Hesap Soracağız" sözünü verdiler.

DEVRİM ANDIVE CEPHELİLERMezarlıktan sonra Gazi'de dolaşarak

başlangıç noktasına geri dönen halk aynıcoşkuyla dağıldı. Dağılmadan önce disip-linini bozmadan biraraya gelen Cephelilermegafon eşliğinde devrim andını içerler-ken "bu uğurda ölüm nereden ve nasıl ge-lirse gelsin hoş geldi, sefa geldi" bölümü-nü kavgaya olan, zafere olan inançlarıyla,kararlılıklarıyla haykırdılar. Yürüyüş bo-yunca "Titre Oligarşi Parti Cephe Geli-yor", "Umudun Adı Halk Kurtuluş Cephe-si" "Yaşasın önderimiz Dursun Karataş""Yaşasın Devrimci Halk Kurtuluş PartiCephesi" sloganlarını oligarşinin beyi-ninde yankılatan Cepheliler içilen dev-rim andından sonra yönelen "KİM VU-RUYOR?" sorusuna yedibin ağızdan bü-yük bir coşkuyla "CEPHE!" yanıtını verir-lerken, Türkiye halklarının öncüsü olma-nın, Cepheli olmanın, halk için vurmanıngururunu, onurunu yaşattılar.

Gazi'den ayrılırken verilen söz seneyedaha güçlü daha kalabalık geleceğiz şek-lindeydi.*

Yurdun Çeşitli Yerlerinde GaziKatliamını Protesto Eylemleri

Ankara DemokrasiPlatformu: "Gazi'ninHesabını Soracağız"Gazi katliamının ikinci yıldönümün-

de Ankara Yüksel Caddesi'nde saat12.30'da Ankara Demokrasi Patformu ta-rafından bir basın açıklaması yapılarak,katliam protesto edildi.

Bugün Susurluk'ta tümüyle pisliğiortaya dökülen kontrgerillanın iki yılönce 12 Mart 1995 günü Gazi'de yarattı-ğı provokasyon sonrasında halkın dire-nişi karşısında gerçekleşen katliam, ül-kemizin birçok yerinde olduğu gibi An-kara'da da porotesto edildi. Ankara De-mokrasi Platformu (ADP)'nin çağrısıylagelen insanlar saat 12.30'da Yüksel Cad-desi'nde alkışlarla toplanmaya başladı-lar. Açıklamanın yapılacağı alana kitle-den önce gelen sivil polisler de hementelsizlerini, kameralarını çalıştırmayabaşlayarak kitlenin çevresinde yerlerinialdılar.

Saygı duruşundan sonra hep birağızdan "Devrim Şehitleri ölümsüzdür"sloganı atıldı. Daha sonra Ankara De-mokrasi Platformu adına Abdullah Ay-dın tarafından yapılan açıklamada, 2 yılönce Gazi Mahallesi'nde yapılan saldırıve daha sonra yaşanan direniş ve 17 ki-şinin katledildiği anlatıldı. Daha sonraprotestoların yayıldığı ve 15 Mart'ta da lMayıs Mahallesi'ndeki gösteride de 5 ki-şinin katledildiği söylenerek, bu saldırı-ları düzenleyenlerin hala bulunmadığıvurgulandı. Bugün Susurluk'la birliktebu saldırıların da aydınlandığı söylendi.Ve bugün 12 Mart darbesinin ve Gazi'-nin unutulmaması gerektiği belirtildi.Bugünleri unutmamanın halka karşı sa-vaş açmış olan, her tarafından pislikakan devletin halk nezdinde yargılan-ması demek olduğu ve çetelerin yargı-lanmasını istemenin de Gazi'de şehitolanlara karşı bir sorumluluğun gereğiolduğu söylendi.

Açıklama bitince "Gazi Faşizme Me-zar Olacak", "Gazi'nin Hesabını Soraca-ğız" sloganları atıldıktan sonra mega-fondan İstanbul'da Grup Yorum ele-manları Ufuk Lüker, Hakan Alak ve TavırDergisi çalışanı Aynur Cihan'ın 10 Martgecesi evleri basılarak gözaltına alındığıanons edilerek bu saldırı kınandı. Buaçıklamayı kitle "Türküler Susmaz Ha-laylar Sürer" sloganıyla karşıladı. Dahasonra ise "Çeteler Mecliste DevrimcilerHapiste" sloganı atıldıktan sonra tekrarbir açıklama yapılarak faşist saldırılarınilericilere, devrimcilere yönelerek yo-ğunlaştığı son dönemde Ankara'da daKeçiören'de bu saldırıların odaklaştığıbelirtilerek, geçen hafta Kalaba Halkevi'-nin kundaklanmasından sonra bu defada Keçiören HADEP İlçe binasının 11Mart gecesi kundaklandığı ve son olarakda Merkez Kapalı Cezaevi'nde bulunansiyasi tutsakların aileleriyle görüştürül-mediği açıklanarak, bu saldırılar kınan-dı.

Açıklama "Yaşasın Halkların Kardeş-

liği", "Keçiören Faşizme Mezar Olacak","Çeteler Halka Hesap Verecek" sloganla-rı atıldıktan sonra alkışlarla sona erdi. Buarada Grup EKİN tarafından yapılan İs-tanbul'da Grup YORUM ve Tavır Dergisiçalışanlarının gözaltına alınmasınınprotesto edildiği bir basın açıklaması dabasına dağıtıldı.

Kocaeli'de KitleselBasın AçıklamasıKocaeliKocaeli Fetiye Caddesinde Gazi kat-

liamının 2. yıldönümü nedeniyle 12Mart 1997 günü kitlesel bir basın açıkla-ması yapıldı.

Basın açıklamasında yoğun önlem-ler alan polis ile kitle arasında zamanzaman tartışmalar oldu. Gazi'nin hesa-bını soran ve katillerin yargı önüne çı-kartılmasını içeren açıklamada sık sık"Susma Sustukça Sıra Sana Gelecek","Gazi'nin Hesabını Soracağız" sloganlarıatıldı. Eylemden sonra, Polis baskısınarağmen Kocaeli'de gözaltına alınan Be-lediye-İş başkanı Remzi Polat ile ilgiliolarak Belediye-İş önünde basın açıkla-ması yapıldı.

Gazi'nin 2. Yıldönümü:HESABINI İSTİYORUZMersinDevletin 12 Mart 1995'te Gazi Ma-

hallesi'nde yaptığı katliam, 32 kurum vekuruluşun imza attığı bir basın açık-lamasıyla protesto edildi ve katliamınhesabı istendi.

Açıklama için Eğitim -Sen Mersin Şu-besi önünde toplanan yaklaşık 150 kişisaat 12:30 da sloganlarla yürüyüşe baş-ladı. "Çeteler Halka Hesap Verecek","Gazi Şehitleri ölümsüzdür", "FaşizmeKarşı Omuz Omuza", "Susma SustukçaSıra Sana Gelecek", sloganlarıyla Taşbina(Mersin B. Şehir Belediye Binası) önünekadar yürüyen halk orada bekleyen birgrupla birleşerek açıklamayı okudu. Yü-rüyüş boyunca katılanlarla birlikte kitle300 kişiye ulaştı. Açıklamada; "Gazi kat-liamının halkı suni çatışmalarla bölüpparçalamak ve sindirmek amaçlı" oldu-ğu belirtildi. Gazi halkının katillerinin deSusuruluk'ta açığa çıkan çeteler olduğuve ilden ile dolaştırılsa da sorumlularınsaklanamayacağını söylediler. Ayrıcatüm kurumlar katillerin hakettikleri ce-zayı alana kadar davanın takipçisi ola-caklarını söylediler.

Açıklamaya katılanlar da hesap so-rulması gerektiği bilinciyle, katliamaduydukları öfkeyi "Gazi'nin Hesabı So-rulacak", "Gazi Halkı Değil Çeteler Yargı-lansın" sloganlarıyla dile getirdiler. Açık-lamada ayrıca 12 Mart 1971 askeri muh-tırası da protesto edildi ve herkese bir-likte mücadele etme çağrısı yapıldı.Açıklama saat 13:05'te sloganlarla sonaerdi.*

Kartal Karlıktepeve Esentepe'deYazılamaLiseli Dev - Genç,Kartal Karlıktepe ve Esentepe'de

12 Mart Gazi katliamının Yıldönümüile ilgili: "Gazi'ye Barikata"

"12 Mart'ta Gazi'ye""Gazi'nin Hesabı Sorulacak""Gazi Şehitleri ölümsüzdür""Yaşasın Gazi Ayaklanması""Yaşasın Devrimci Halk Kurtuluş

Cephesi" sloganlarının yer aldığıyazılamalar yaptı.

İkitellideDHG'den KahveKonuşmaları12 Mart katliamının yıldönümü

nedeniyle Gazi mahallesindeyapılacak anmaya, ikitelli DevrimciHalk Güçleri kahve konuşmalarıyaparak, halkı katillerden hesapsormaya çağırdı.

11 Mart günü İkitelli Köyü'ndealtı kahvehanede yapılankonuşmalar, halkın yoğun ilgisiniçekti. Konuşmalar sonunda; "GaziKatliamının Hesabını SordukSoracağız", "Gazi Şehitleriölümsüzdür", "Yaşasın DevrimciHalk Kurtuluş Partisi Cephesi"sloganları atıldı.

"Gazi'yiUnutmadık,Unutturmayacağız"Gazi katliamının yıldönümü olan

12 Mart günü Malatya MeslekYüksekokulu öğrencileri bir anmadüzenledi.

Malatya Meslek Yüksek Okuluöğrencileri öğlen arasında yaptıklarıanmaya Gazi ve tüm şehitleri içinsaygı duruşuyla başladılar. DevletinGazi 'de yaptığı katliamı protestoederek, şehitleri marşlarla vesloganlarla andılar. "Gazi'yiUnutmadık, Unutturmayacağız",sloganlarını atan kitle en son"Katiller halkın adaletine hesapvermekten kurulmayacak" dedi.

"Gazi'nin KatiliSusurluk'takiDevlettir"Gazi katliamını protesto etmek

ve katillerden hesap sormakamacıyla istanbul'da Kadıköy veİkitelli'de, Antakya'da,Küçükdalyan'da yazılamalaryapılırken Balıkesir Gemlik'te deşehir merkezi ve OsmaniyeMahallesi'ne "Yaşasın GaziDirenişimiz DHKC" yazılı iki pankartasıldı.*

KATLİAMLARIN HESABINI SORALIM

Page 28:  · 15 Mart 1997 İÇİNDEKİLER Gazi Anması 3-4 16 Mart :....4-5 Cuntacılar 6-7 Osmanlı'dan Bugüne Anayasalar 8-9 Demokratik Bir Anayasa İçin Mücadele Edelim 10-11 Newroz

Günümüzde kadın olmak

demek, ucuz işgücü olmakla,ikinci sınıf insan muamelesi

görmekle, meta olmaklaeşdeğerdir. Düzen suskun,

~ ezilmiş, erkeğin gölgesinde veona muhtaç bir kadın tipi

yaratmaya çalışıyor. Oysa kadınbugüne kadar hem evinde

çocuğuna bakarken, hem detarlada çapa sallamış evini

geçindirmek için saçını süpürgeetmekten çekinmemiştir. Kadınınkurtuluşu kendi sorunlarına sahip

çıkmaktan geçer, düzeninyarattığı kadın tipini reddederek

örgütlü mücadele vermektengeçer. Dünya Emekçi Kadınlar

Günü tekstil işçisi kadınların 8saatlik işgücü talebiyle direnişe

geçmesinin ürünüdür. Mücadelebugün boyutlanmış, talepler

çoğalmıştır. Aynı zamanda eşit,özgür bir vatan için de

savaşmaktadır, kadınlarımızkendi kurtuluşlarının devrimde,

halkın kurtuluşunda olduğununbilinciyle. Emekçi Kadınlar günü

dünyanın birçok yerinde olduğugibi ülkemizde de kutlandı.

İstanbul'da, İzmir'de, Mersin'de,Ankara'da.... Onbinlerce insan

alanlara çıktı. Kadındergilerinden, siyasi partilere ve

platformlara kadar onlarcakuruluş katıldı kutlamalara.

Devrimci kadınlarımız,

analarımız, şehit düşen kadınyoldaşlarımızın resimleriyle,

kazıl bantlarla katıldılar, kadınınkurtuluşunu, bağımsızlığını

gösterircesine.

Dünya Emekçi KadınlarGünü Mitingle Kutlandı

Dünya Emekçi Kadınlar Günü 8Mart'ta Şişli Abide-i Hürriyet Meydanı'ndakutlandı. Sabah saatlerinden itibarenÇağlayan Kavşağı'na gelen insanlarkortejler oluşturmaya başlamıştı. TİYAD'lıailelerin de katıldığı mitingde çeşitli kadındergileri, kadın örgütlenmeleri, DİSK veKESK'e bağlı sendikalı kadınlar, öğrencikadınlar ile müzik grupları vardı.

Eylemde TİYAD'lı analar kızılbantlarıyla ve "Sömürüşüz Eşit Bir Dünyaİçin Savaşan Kadın özgürdür"pankartlarıyla yerlerini aldılar. Feministkadınlar, ÖDP'li, KESK'li kadınlar vebenzerleri erkekleri kortejlerine almazken,bazı kısımlarda kadın erkek beraberyürüdüler. Arama noktasında erkeklerin

kimliklerine bakarak neden eylemegeldiklerini soran polis Hüseyin Özyurt'ugözaltına aldı.

Abide-i Hürriyet Meydanı'na doğruçoğunluğunu kadınların oluşturduğu 20bin kişi 12:30'da yürüyüşe geçti. Eylemde"Devrimci Analarımız Kurtuluşun YolunuGösteriyor" dövizleri dikkat çekerken"Yaşasın Kadın Dayanışması", "AnalarBurada, Katiller Nerede", "Anaların ÖfkesiKatilleri Boğacak", "Zindanlar BoşalsmTutsaklara özgürlük", "Susma SustukçaSıra Sana Gelecek" sloganları atıldı.Mitingde Dünya Emekçi KadınlarGünü'ne feminist bakanlar sadece kadınolmakla sınırlayıp emekçi yönünüunutanlar davardı.

13:30'da kortejin tümü ancak alanagirebilirken eylem 15:30'a kadar sürdü.Yürüyüş boyunca söylenen şarkılar,türküler alanda da devam ederkenhalaylar çekildi. Kadınların artıkörgütleneceğini, sustukları zamanıngeçtiğini belirten konuşmalar yapıldı.*

Mersin'de Emekçi Kadınlar Günü Mitingi

M ersin'de 8 Mart "DünyaEmekçi Kadınlar Günü" çe-şitli demokratik kitle örgüt-

leri, sendikalar sosyalist basın ve MersinKadın Platformu'nun katılımıyla kalaba-lık bir şekilde miting havasında kutlandı.

8 Mart öncesi afişleme yapan, cezae-vindeki tutsaklara kart gönderen şehit ve

tutsak ailelerini ziyaret eden Mersin Ka-dın Platformu, 8 Mart günü istasyon Cad-desi üzerinde toplanarak Cumhuriyetalanına doğru yürüyüşe geçtiler. "AnayızHaklıyız Kazanacağız", "Anaların öfkesiKatilleri Boğacak" sloganlarıyla yürüyenHaklar Ve Özgürlükler Platformu kortejiayrıca Haklar ve Özgürlükler Platformu

zalı "Sabolardan Sibellerden aldığımızgelenek İdilllerle Sürüyor", "Susurluk'takiDevlettir Hesap Soralım", "Bağımsızlığı,

Demokrasiyi, Ulusların Haklarım EsasAlan Bir Anayasa istiyoruz" pankartlarınıtaşıyordu. Yürüyüşte ayrıca kadınlarıngerçek kimliklerini taşıyan kurtuluşları-nın yolunu gösteren Sabo'nun, Sibel'in,idil'in ve birçok kadın devrim şehitleri-mizin resimleriyle mafyacı kontrgerilladevleti ve faşist çetelerden hesap soransloganların yer aldığı dövizler taşındı.

Çevrede izleyen halkın alkışlarla des-tek verdiği yürüyüşe, polis hakaret ve sal-dırgan tavrını göstererek saldırı zemininihazırlamaya çalıştıysa da buna izin veril-medi.

Mitingde kadın mücadelesinin tarihive gelişimi, günümüzdeki durumunu an-latan konuşmalar yapıldı. MKM bünye-sinde çalışan müzik grubu da türküleriylealandaki kitleyi coşturdu...

Miting alanında polisin tüm engelle-me çalışmalarına rağmen Kürtçe bir ko-nuşma yapıldı. Miting Umuda Türkü gru-bunun bir dinletisiyle sona erdi.*

Tutsak AilelerindenTüm Emekçi Kadınlara:"İnsanca ve OnurluYaşam Hakkımız İçinMücadeleye!"Kadınlar yaşadığımız baskı ve zu-

lüm düzeninde her türlü baskıya vesömürüye maruz kalmakta. Bağımsız-lıkları kısıtlanmakta, ekonomik özgür-lükleri ellerinden alınmakta, çocuklarıgözlerinin önünde dövülmekte, ceza-evlerine tıkılmakta, işkencelerden ge-çirilmekte ve katledilmektedir.

TİYAD'lı aileler 8 Mart Emekçi Ka-dınlar günü bir açıklama yaptılar.Açıklamada "Halen sokaklarda, evler-de, dağlarda, işkencehanelerde evlat-larımızın kanı dökülürken bütün ka-dınlar bu zulme karşı birleşmedikçene kadınların ne de insanlığın kurtu-luşu gerçekleşmez. Evlatlarımız için,tüm emekçi sınıf için insanca ve onur-lu yaşam hakkı istiyoruz ve diyoruz ki'Biz emekçi kadınların - erkeklerinkurtuluşu insanın inşam sömürmedi-ği, aşağılamadığı, sınıfların olmadığıbir düzende gerçekleşecektir'.

Bugün acil görevimiz; yarın çocuk-larımızın güvence altında olduğu birdüzen için devrimci mücadele içindeörgütlenmek birleşmektir.

Bu inançla, 8 Mart Dünya EmekçiKadınlar gününü Kutluyoruz" diyerekzulüm düzenine karşı örgütlenmeninne kadar acil ve önemli olduğunu vur-guladılar.*

16 MART'TA BEYAZIT'TA OLALIM

Page 29:  · 15 Mart 1997 İÇİNDEKİLER Gazi Anması 3-4 16 Mart :....4-5 Cuntacılar 6-7 Osmanlı'dan Bugüne Anayasalar 8-9 Demokratik Bir Anayasa İçin Mücadele Edelim 10-11 Newroz

8 Mart Anadolu'da Da KutlandıKocaeli'de DünyaEmekçi Kadınlar GünüKutlamalarını PolisEngellemeye ÇalıştıEMEP HADEP, SİP, ÖDP, Eğitim-Sen,

Tüm Bel-Sen, SES, Haklar ve özgürlüklerPlatformu, Atılım, Kervan, Alınteri'ndenoluşan Kocaeli Emekçi Kadınlar •Platformu; 8 Mart Cumartesi günühalkevi önünde saat 11:00'de toplandı.Yürümek isteyen kitle polis tarafındanengellendi. Bunun üzerine "Susma

kişi katıldı. DLMK'lı ve LÖP'lü öğrencilerde eyleme destek verdiler. Dövizleraçıldı. Davul zurna eşliğinde halaylarçekildi. Halaylardan sonra kitle MalatyaEğitim-Sen binasına kadar sloganlarlayürüdü. Eğitim-Sen'e kadar yürüyen kitledaha sonra sessiz bir şekilde dağıldı.Yine Demokratik Kadın Platformu'nungirişimi ile 8 Mart günü Dilan DüğünSalonu'nda yapılmak istenen şenliğekeyfi bir şekilde izin verilmedi. Şenlik 15Mart'a ertelendi.

Haklar ve özgürlükler Platformu,Alınteri, Kızılbayrak, Partizan Sesi,okurları tek bir pankart altındayürüdüler. Yürüyüş saat 11:00'deHastahaneler Kavşağı'nda başladı.Yaklaşık 4 bin kişinin katıldığı mitingdenönce polis pankartları ve dövizleri aradı.Polis çoğu pankartı keyfi bir şekildeiçeriye sokmadı. Mitingde atılansloganlar kitleyi coşturdu; "Analarınöfkesi Katilleri Boğacak", "Halkız,Haklıyız, Kazanacağız" "YaşasınDevrimci Dayanışma", "Kadın-Erkek,Elele Mücadeleye" sesleri yükseliyordu.Miting Uğur Mumcu Meydanı'nda GrupYarın'ın söylediği parçalarla, halaylarçekilmesi ve marşlar söylenmesiylesürdü. Devrim şehitleri için bir dakikalıksaygı duruşuyla sona erdi.

Ankara'da CumartesiAnnelerininTilili Sesleri Yükseliyordu8 Mart Cumartesi Dünya Emekçi

Kadınlar Günü dolayısıyla Ankara YükselCaddesi'nde bir basın açıklaması yapıldı.

Açıklama saat 12:00'de AnkaraEmekçi Kadınlar Platformu tarafından

Sustukça Sıra Sana Gelecek"sloganlarıylayürüyüşe geçildi. Bine yakın kitle"Yaşasın 8 Mart Mücadelemiz"sloganlarıyla yürüyüşe devam etti. Sivilfaşistler devamlı kitlenin içerisinegirmeye çalıştı. Cumhuriyet parkındatoplanan kitle bir basın açıklaması yaptıve büromuza yapılan saldırılar protestoedilerek gözaltına alınançalışanlarımızın ve okurlarımızın derhalserbest bırakılması istendi.

Malatya'da 8 MartöğrencilerindeDesteğiyle KutlandıMalatya'da 8 Mart Dünya Emekçi

Kadınlar günü PTT önünde saat12:00'de, Demokratik KadınPlatformunun organize ettiği bir basınaçıklamasıyla başladı.

Basın açıklamasında "AnalarınÖfkesi, Katilleri Boğacak", "ÇetelerMecliste, Devrimciler Hapiste" sloganlarıatıldı. Basın açıklamasına yaklaşık 750

Adana da 8 MartDünya Emekçi KadınlarGünü Mitingi8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü

Adana'da 9 Mart Pazar günü-düzenlenenmitingle kutlandı. Mitingde demokratikkitle örgütleri ve partilerin yanısıra

yapıldı. Açıklamaya TİYAD'lı aileler deAyçe İdil Erkmen'in resimleriyle katıldı.

Sık sık "Zindanlar BoşalsınTutsaklara Özgürlük", "Anaların ÖfkesiKatilleri Boğacak" sloganlarının atıldığıbasın açıklamasında, Ankara EmekçiKadınlar Platformu'nun yaptığıaçıklamadan sonra, bağımsız kadıntiyatrosu bir sokak oyunu sergiledi.İtalya'da faşizm dönemindeki kadınlarınfaşizme karşı direnişini anlatan oyun ilgitopladı. Oynanan tiyatro oyununardından açıklama sona erdi.

8 Mart'ta EmekçilerKaranlığı AydınlatıyorEmekçi Kadınlar Platformu'nun

çağrısıyla Ankara'da bir çok demokratikkitle örgütü, sendikalar ve öğrenciörgütleri tarafından desteklenen eylemsaat 18.00'da Sakarya Caddesi'ndebaşladı. Sakarya Caddesi'nde toplanandörtyüze yakın emekçi önce ellerindegetirdikleri meşaleleri yaktılar.

Meşalelerin ışığı çevrede ablukaoluşturmuş olan karardığın bekçilerinekorku salıyordu. Halaylar çekildiardından alkışlarla kortejler oluşturuldu.Ve Yüksel Caddesi'ne doğru yürüyüşegeçildi. Yürüyüş boyunca "Analarınöfkesi Katilleri Boğacak" sloganıçevredeki izleyenlerce alkışlarladestekleniyordu.

Sakarya Caddesi'nde öncedenprogramlanan yere gelinince yürüyüşdurdu. Megafonla basın açıklamasıokundu. Daha sonra 7 Mart akşamıfaşistlerce Kalaba Halkevi'nin kun-daklanması protesto edildi. Ardındaneylem alkışlarla sona erdi.

8 Mart İzmir'deHADEP İ1 Binası'nınÖnünde Yapıldı8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar

Günü'nü kutlamak için HADEP İlBinası önünde saat 12.00'de toplanançeşitli DKÖ'ler, analar, işçi kadınlar veçevreden halk türküler eşliğindehalaylar çektiler.

Polis konak çevresinde insanları,çember içine aldı. Bu aradadüşünceleri, mücadelesi uğrunatutsak düşen, işkenceye uğrayan,katledilen tüm devrim şehitleri için ldakikalık saygı duruşunda bulunuldu.

"Susma Sustukça Sıra SanaGelecek", "Çeteler MeclisteDevrimciler Hapiste", "Anaların ÖfkesiKatilleri Boğacak", "Çeteler BiziYönetemez" gibi sloganların atıldığıyürüyüş basın açıklamasıyla sonaerdi.

8 Mart Dünya EmekçiKadınlar GünüVan'da KutlandıÜçyüz kişinin katıldığı geceye

HADEP, Yurtsever Gençlik veTÖDEF'li öğrenciler katıldı. Çeşitlimesajların okunduğu gecedeTÖDEF'li öğrenciler Nazım HikmetRan'ın "Tanya" adlı oyununuoynadılar.

Kürtçe ve Türkçe sloganlarınatıldığı gecede Newroz için çağrıyapıldı. Gece üç saat sürdü.

Ayçe İdil'lerinTakipçisi OlmalıyızAtatürk Stadyumu önünde 8 Mart

Dünya Emekçi Kadınlar Günü içintoplanan DKÖ'ler, Balıkesir MehmetçikCaddesi ve onu takip eden PlevneCaddesi'nde yürüyüş düzenledi.

Yürüyüş sırasında "Halkız HaklıyızKazanacağız", "Faşizme Karşı OmuzOmuza" sloganlarını atan toplulukyürüyüşün başlangıç yeri olan AtatürkStadyumu'na döndü.

Toplanan kitle, alanda birdakikkalık saygı duruşundabulunduktan sonra İHD üyesi birbayan söz alarak "Devrim mücadelesi,sınıfsız, sömürüşüz bir dünya amacıylaortaya çıktığı günden beri pek çokkadın kahramana tanıklık etti. Bizimkadınlarımız Rosa Luxemburg'ların,Clara Zetkin'lerin, Ayçe İdil'lerinmücadelesini incelemeli, her cumartesialınlarında kızıl bantlarıyla egemenlereTaksim'e gelerek analarımızı örnekalmalıdır" dedi. *

KATLİAMLARIN HESAP SORALIM

Page 30:  · 15 Mart 1997 İÇİNDEKİLER Gazi Anması 3-4 16 Mart :....4-5 Cuntacılar 6-7 Osmanlı'dan Bugüne Anayasalar 8-9 Demokratik Bir Anayasa İçin Mücadele Edelim 10-11 Newroz

15 Mart 197

"Sürekli Aydınlık İçin Bir DakikaKaranlık Eylemi" BoyuncaSokaklar Adalet İstemiyle Sarsıldı

İstanbul ve Anadolu'nun emekçimahallelerinde, meydanlarında,

okullarında, evlerinde, işyerlerindehalk mafyacı kontrgerilla devletine

karşı olan tepkisini dile getiriyor,hesap soruyor. Susurluk kazasının

ardından dört ay geçti. Önceleriçetelerden hesap sormak için

birbirinden bağımsız birçok eylemgerçekleşti. Hesap sorma ve adalet

talebi, halkın demokratiktalepleriyle birleşti. Bir iki evin ışık

söndürmesiyle başlayan SürekliAydınlık İçin Bir Dakika Karanlık

eylemine katılım her geçen gün arttıve artık eylem halkın ve

devrimcilerin inisiyatifindegelişmeye başladı. Gece saat 21.00'de

çoluk - çocuk, kadın - erkekdemeden sokaklara çıkan halk,"Çeteler Halka Hesap Verecek"

dedi. Şubat ayı sonuna kadar kieylem süreci mart ayında da kitlesel

gösterilerle devam etti, halkınmafyacı katillere olan öfkesi

sokaklara taştı.

NURTEPE"Bu Memleket Bizim Çetelere

Bırakmayacağız"6 Mart Perşembe: Nurtepe halkı,

hergün saat 21.00'de buluştukları SokulluCaddesi'ndeki parkta yine birarayageldiler. Nurtepeliler alkışlarla, ıslıklarlaparktaki yerlerini aldılar. "SusurlukDevlettir, Hesap Soralım", "FaşizmiDöktüğü Kanda Boğacağız", "SusmaSustukça Sıra Sana Gelecek" sloganlarınıhaykırdılar ve coşkuyla halaylar çektiler.Ellerindeki meşalelerle, gözaltındakaybedilen insanlarımızın fotoğraflarıyla,parktaki yerini almak için sloganlarlailerleyenler parkta toplandıklarındacoşkuyla karşılaştı. Şimdi çok dahakitleseldiler. Düzgün Tekinler, YusufEriştiler, Ayşenur Şimşekler, İsmailBahçeciler hepsi gelmişti hesap sormaya.Onları karanlık dehlizlerde kaybedendevlete inat yine kavganın en önündegülen gözleriyle coşkuyla haykırıyorlardı:"Susurluk'taki Devletten Hesap Soracağız".Parkın etrafında ellerindeki meşalelerledimdik duran gençlerimizse sanki nöbettutuyordu şehitlerimize. Sonra hep birliktehalaya durdular. Coşkuluydular,kararlıydılar, bir aydır hergünsokaklardaydılar. Ama kimseningözlerinde yorgunluk, bıkkınlık yoktu.Aksine hergün artan bir coşkuyla hesap

sormaya geliyorlardı. Ta ki evlatlarınıkaybeden, katleden, cezaevlerine doldurandevletten hesap sorana kadar dageleceklerdi. Hep birlikte söyledikleritürküler ve çektikleri halaylardan sonraSokullu Caddesi'ne doğru yürüyüşegeçtiler. Yürüyüş boyunca "YaşasınHalkların Kardeşliği", "Zindanlar BoşalsınÇetelere Yer Kalsın", "Gazi'nin KatiliSusurluk Devleti" sloganlarıyla DilanCafe'nin önüne kadar yürüdüler. Buradabir süre alkışlarla, ıslıklarla, sloganlarlaSusurluk'taki devleti protesto ettiktensonra ertesi gün tekrar biraraya gelmeküzere eylemi bitirdiler.

8 Mart Cumartesi: Eylemin songünlerinin yaklaşması ve aynı zamandaDünya Emekçi Kadınlar Günü olmasısebebiyle eyleme katılanların sayısı dahada artmıştı. Sokullu Caddesi'nde toplananNurtepe halkının şenliğin az sonrabaşlayacak olması nedeniyle heyecanıartmıştı. Aşağı sokaktan bir grupmeşalelerle, sloganlarla alana geldi.Gelenler alkışlar ve ıslıklarla karşılanırkenbir başka yönden, önde "Yaşasın 8 MartDünya Emekçi Kadınlar Günü"pankartıyla, "Susurluk Devlettir HesapSoralım Nurtepe Halkı" vb. dövizlerle,gözaltında k a y ı p l a r ı n ve devrimşehitlerinin resimleriyle, meşalelerle başka

bir grup alana girdi. Meşaleli gençlertopluluğun çevresinde yerlerini alırkensloganlar atılmaya başladı: "SusmaSustukça Sıra Sana Gelecek", "ÇetelerHalka Hesap Verecek", "Çeteler Mecliste,Devrimciler Hapiste".Alandaki bir kamyona ses düzenikurularak kamyon sahneye dönüştürüldü.Uzaktan Güzeltepe halkı görülüyordu.Şenliğe katılmak için pankartlarıyla,sloganlarıyla gelmişlerdi. Önce GrupDüşünce ve Eylemi türküler ve marşlarsöyledi, halaylar çekildi. Herkes kendince,kimi alkışla, kimi kapakları tencerelerevurarak tempo tutturmuştu. Grupözgürlük Türküsü çıktığında 2 bin kişi hepbir ağızdan Çav Bella'yı söyledi. Son olarakGrup Kutup Yıldızı türkülerini söyledi.Güzeltepe halkını uğurlamak için kortejleroluşturuldu. Pankartlarla, sloganlarlaNurtepe ve Güzeltepe mahallesinibirbirine bağlayan köprüye kadaryürüdüler. Yol boyunca çevredeki evlerde,dükkanlarda insanlar zafer işaretleriyle,alkışlarla eyleme destek verdiler. Nurtepehalkı Sokullu Caddesi üzerinde bir müddetkadar sloganlarla yürüdüler ve "Yarınakşam daha kitlesel olarak buradayız"diyerek dağıldılar.

9 Mart Pazar: Nurtepe'nin SokulluCaddesi üzerinde, Susurluk'ta ortaya çıkandevletin gerçek yüzünü gören halk, hesapsormak için oradaydı. Nurtepe veGüzeltepe Emekçi Halkı imzalı pankarttayürüyüşe geçen halk her adımda daha dakitleselleşiyordu. "Anaların Öfkesi KatilleriBoğacak", "Susma Sustukça Sıra SanaGelecek", "Kahrolsun MIT, CIA,Kontrgerilla" sloganlarını atan halk zinciroluşturarak uygun adımlarla yürüdü.Kortejin yanında ve önünde yürüyenmeşaleler dikkati çekiyordu.

Güzeltepe alanında toplanan halka"Yaşasın Devrimci Dayanışma" yazılıpankartıyla Nurtepe'den gelen kortejalanda görüldüğünde tekrar "YaşasınDevrimci Dayanışma" sloganı atıldı.Burada birleşen halk Güzeltepe Antiktiyatro alanına doğru yürüyüşe geçti.Yürüyüş boyunca türküler, marşlarsöylendi. Alana halk, "Çeteler Halka HesapVerecek", "Nurtepe Faşizme Mezar Olacak"sloganlarıyla girdi. Alanda ise Grupözgürlük Türküsü halkı türküleriylecoşturdu.

Polisin panzerleriyle birliktegerçekleştirdiği yoğun kuşatmasınarağmen, binin üzerinde bir kitle eyleme

16 MART'TA BEYAZIT'TA OLALIM

Page 31:  · 15 Mart 1997 İÇİNDEKİLER Gazi Anması 3-4 16 Mart :....4-5 Cuntacılar 6-7 Osmanlı'dan Bugüne Anayasalar 8-9 Demokratik Bir Anayasa İçin Mücadele Edelim 10-11 Newroz

katıklı. Çeşitli türkülerle coşan halksloganlar atarak devletten hesapsoruyordu. "Çeteler Halka Hesap Verecek""Susma Sustukça Sıra Sana Gelecek"sloganları halkın dilinden düşmüyordu.Devrim şehitleri için yapılan saygıduruşundan sonra devrim andı içildi.

12 Mart Gazi direnişini anmak içinGazi'de yapılacak eyleme çağrıdabulunuldu. Halk Gazi'yle yumruklaşarak"Gazi Faşizme Mezar Olacak" sloganınıatti. 16 Mart 1978 İstanbul ÜnivesitesiEczacılık Fakültesi'nin önünde yapılankatliamı protesto etmek için 16 Mart'tayapılacak olan basın açıklaması halkaduyuruldu ve destek istendi. "ÇetelerMecliste, Devrimciler Hapiste" sloganıylaöğrencilerin yanında olduğunu gösterenNurtepe ve Güzeltepe halkı kortej halindealandan ayrıldı.

Nurtepe ve Güzeltepe halkı, kortejhalinde alkışlarla, "Yaşasın DevrimciDayanışma" sloganlarıyla birbiriniuğurladı. Nurtepe halkı yürüyüşe başladığıSokullu Caddesi'ne gelerek eylemi bitirdi.

OKMEYDANIGün gün daha fazla insanın adalet

özlemlerini dile getirmek için çıktığıOkmeydanı sokakları Sürekli Aydınlık İçinBir Dakika Karanlık eylemleri boyuncaTürkiye'nin kalbinin attığı yerdi.Okmeydanı 9 Mart'ta "BağımsızDemokratik Anayasa" talebiyle sarsıldı.

6 Mart Perşembe: Saat 21.00'de biraraya gelen kitle, Okmeydanı Halk MeclisiGirişimi pankartım açarak yürüyüşe geçti.

Yaklaşık bir saat boyunca yürüyenhalk, "Gazi'nin Katili Susurluk'takiDevlettir", "Halkımız Saflara HesapSormaya", "Yaşasın Halkların Kardeşliği","Halkız, Haklıyız Kazanacağız", "SusmaSustukça Sıra Sana Gelecek" sloganlarınıhaykırarak tekrar Anadolu Kahvesi önünegeldi. Türkülerle, halaylar çekerek, halktarafından yoğun ilgi gören eylem buradanoktalandı.

8 Mart Cumartesi: Her zamankitoplanma yeri olan Şark Kahvehahesi'ninönünde toplanan ikiyüz kişi önde"Okmeydanı Halk Meclisi Girişimi"pankartla yürümeye başladılar. "ÇetelerMecliste Devrimciler Hapiste", "ZindanlarBoşalsın Tutsaklara Özgürlük''sloganlarıyla sokak aralarından yürüyüşegeçtiler. Bir saatlik yürüyüş sırasındaeylemin son günü olan 9 Mart içinyapılacak plan şenliğe çağrılar yapıldı.Önde bir ana, kapı kapı gezerek 12 Mart

Gazi katliamının yıldönümü olmasıdolayısıyla Gazi halkıyla dayanışmak içinçağrı yaptı.

Yürüyerek başlangıç yeri olan ŞarkKahvehanesinin önüne gelen halksloganlarla, halaylarla, türkülerle, coşkuylaeylemi bitirdiler.

9 Mart Pazar: Otuz yedi gün sürenSürekli Aydınlık İçin Bir Dakika Karanlıkeylemi Okmeydanı'nda binlerin katıldığıbir şenlikle noktalandı. Yılların birikmişöfkesini üzerinde taşıyan emekçi halk kinve öfkeyle dolu sloganlarım haykırarakinletti sokakları. Haklar ve özgürlüklerPlatformu öncülüğünde yapılan 38 günlükeylemde ilk önce on kişi çıktı sokaklara,sonra yüz oldu, gün gün hesap soranemekçi halk binlerle hesap sorduçetelerden. Mahalle mahalle, semt semt,şehir şehir, yayıldı adalet istemleri.

Öfkeyle, kinle dolmuş halk.Okmeydanı'nda olduğu gibi hesapsormaya devam etti. Halkın hesap sormabilincinin açığa çıktığı ve on binlerdeifadesini bulan Sürekli Aydınlık İçin BirDakika Karanlık eylemi 9 Mart günüOkmeydanı'nda Haklar ve ÖzgürlüklerPlatformu'nun düzenlediği şenliklebitirildi. Saatlerin 20:30 olmasıyla AnadoluKahvesi'nin önünde toplanmaya başlayaninsanlar 21:00'de "Okmeydanı Halkı","Okmeydanı Halk Meclisi Girişimi"pankartlarını açarak başladılar eyleme."Ne MGK Ne Meclis, Ne Seçim;Demokratik Bir Anayasa İçin MücadeleEdelim", "Yaşasın Halkın Adaleti' "GenelGreve Gidelim Hesap Soralım", "HayatıDurduralım Hesap Soralım" gibi dövizlerinbulunduğu kitle şenliğin olduğu yeredoğru yürüyüşe geçti. Haklar veözgürlükler Platformu'nun öncülüğüyleörgütlenen şenliğe çeşitli sanatçılarıntürküleriyle başlanırken kitle de gittikçekalabalıklaşıyordu. 3000 kişiye yakıninsanın katıldığı şenlik de coşkulu halaylareşliğinde sık sık "Bağımsız DemokratikAnayasa", "Yaşasın Halkın Adaleti", "HalkızHaklıyız Kazanacağız","Türkeş'in İtleriYıldıramaz Bizleri", "Kahrolsun MİT, CIA-Kontrgerilla", "Türküler Susmaz HalaylarSürer", "Anaların öfkesi Katilleri Boğacak","Gazi'nin Hesabını Soracağız" sloganlarıatlıyordu. Bin operasyondan biri olan 12Mart Gazi Katliamı üzerine konuşmalarınyapıldığı şenlikte, tüm insanlar hep birağızdan "Hep birlikte Gazi'de olacak mıyız?sorusuna "Olacağız" cevabını verdi.Tutsak yakını olan Yayla Ana da söz alarak"Evlatlarım, kolay mı bizimle uğraşmak?Bizim yumruklarımız onları yıkacak.

Hepimiz birlik olursak bizi kimseyenemez"diyerek tüm emekçilere 12Mart'ta Gazi'de olma çağrısı yaptı. Şair AliRıza Yordan da şiirleriyle katıldı şenliğe.Halkın sanatçıları Grup Yorum'un dabulunduğu şenlikte analar semahdönmeye başladılar. Her kültürden hermezhepten insanların bulunduğu şenlikteinsanlar omuz omuza halaylar çektiler.Gençler ise Grup Yorum'un "Gazi Marşı"ile birlikte sol yumruklan havada,ayaklarını yere vurarak yürüdüler. SürekliAydınlık İçin Bir Dakika Karanlık eylemleri"boyunca Türkiye'nin kalbinin attığı yerdiOkmeydanı. Şenlikte yapılankonuşmalarda daha büyük eylemlerle,kontrgerilla devletinden hesap sorulacağıvurgulandı. Okmeydanı halkı içinçetelerden hesap sormanın yalnızca biryönüydü ışık söndürme eylemi.Saat 21:00'de başlayan şenlik 23:00'e kadardevam etti. Bunun son olmadığını,bitmediğini söyleyen Okmeydanı halkıçarşamba günü Gazi'de "Gazi'nin Hesabını

Kazanacağız" sloganını yumruğu havadaatıyordu.

ÜMRANİYE4 Mart Salı: Kazım Karabekir

mahallesinde, Sürekli Aydınlık İçin BirDakika Karanlık eylemi devrim şehitleriiçin yapılan bir dakikalık saygı duruşuylabaşladı. Halk meşalelerle yürüyüşegeçerken, yürüyüş boyunca "ÇetelerMecliste, Devrimciler Hapiste", "ZindanlarBoşalsın Çetelere Yer Kalsın", "ZindanlarBoşalsın Tutsaklara Özgürlük" sloganlarıatıldı. Türküler söyleyerek halaylar çekenhalk daha sonra dağıldı.

ESENTEPEDerince'de 14 Şubat'tan itibaren

kesintisiz süren eylemler, çetelere veŞevket Kazan'ın Bir Dakika Karanlık eylemiiçin yaptığı "mum söndü" benzetmesinekarşı coşku ve öfkeyle düzenleniyor.

Soracağız" diyorlardı. Saat 23:00'de dağılaninsanlar sokaklarda marşlar söyleyerekayrıldılar.

KOCAMUSTAFAPAŞA6 Mart Perşembe: Halk yavaş yavaş

yine son durakta parkta toplanmayabaşladı. Mumlar yakıldı ve saat tam21.00'de alkışlar mumlar söndürüldü."Susma Sustukça Sıra SanaGelecek" diyerek yürümeye başlayan 60kişilik gruba polis de eşlik etti.

Caddeden geçerken arabalarınkornaları sloganlara katılıyordu.

Ellerinde meşaleler ve mumlarla"Yaşasın Halkların Kardeşliği" diyerekyürüyordu Kocamustafapaşalılar. Küçükbir kız çocuğu, "yaşım küçük ama ben devarım" dercesine "Halkız Haklıyız

6 Mart Perşembe: Yaklaşık 500 kişininkatıldığı eylemde sık sık "Halkız HaklıyızKazanacağız" "Susurluk'taki Devlettir,Hesap Soralım", "Çeteler Bizi Yönetemez","Çeteler Mecliste Devrimciler Hapiste","Çeteler Mezera Halk iktidara" sloganlarıatıldı. Marşlar söylenip, halaylar çekilerekeylem sona erdi.

BAKIRKÖY (ÖzgürlükMeydanı)9 Mart Pazar: Kırka yakın sanatçı,

yazar, bilim ve kültür emekçisi,"Ülkemizdeki sömürünün en vahşi öğeleribaskı, işkence, gözaltında kayıplardır.İşlenen bu cinayetlere ve kontrgerilladevletine karşı şimdi daha fazla mücadeleetmek gerekir" diyerek, saat 12:30'da

16 MART'TA BEYAZIT'TA OLALIM

Page 32:  · 15 Mart 1997 İÇİNDEKİLER Gazi Anması 3-4 16 Mart :....4-5 Cuntacılar 6-7 Osmanlı'dan Bugüne Anayasalar 8-9 Demokratik Bir Anayasa İçin Mücadele Edelim 10-11 Newroz

32 8 Mart 1977Bakırköy özgürlük Meydanı'ndatoplandılar. Alkışlar ve Grup Yorum'untürküleriyle başlayan eyleme katlımsürekli olarak artıyordu. "Çeteler MeclisteDevrimciler Hapiste", "Çeteler HalkaHesap Verecek" sloganları atılırken"Bugün, elektrik düğmelerine, mumlara,meşalelere uzanan ellerin yann şaltereuzanacağının bilincindeyiz. Bu yüzdensokaktayız ve gecekondu, yoksulmahalleliler, işçiler, kadınlar ve gençlikomuz omuza. Bu meydan, bütünmeydanlar adının anlamını kazansın diye,şaltere uzanacak elle sanatı ve bilimibuluşturmak istiyoruz" denildi.

"Karanlığa, sömürüye ve zulme karşıışık ol" diyerek başlayan açıklamada AyşeGülen Halk Sahnesi "Başını DeğilKuyruğunu Veren Kertenkele" adlı oyunusahnelerken oyunu izleyen halk hep birağızdan Pablo Neruda'nın "Bir Cezaistiyorum" şiirini tekrarladı. Çeşitligrupların söylediği türküler eşliğindehalaylar çekildi.

AVCILAR9 Mart Pazar : "Sürekli Aydınlık İçin Bir

Dakika Karanlık" eylemi, 9 Mart'a kadaruzatılırken, son gece olması dolayısıylaBakırköy'den Esenyurt'a kadar olan

yaptılar. Saat 20:15'te Avcılar girişindenalkışlarla, sloganlarla, meşalelerle AtatürkParkı'na doğru yürüyüş başladı.

Parkta toplanan 5 bin insan şenliğinbaşlamasını sabırsızlıkla bekliyordu.Program Ferhat Tunç'un, Metin Göktepeiçin yaptığı şarkıyı söylemesiyle başladı.Konuşmacı Orhan Aydın, halkıninisiyatifinde gelişen eylemlilik sürecini veeylemlerin çeteler yargılanıncaya kadardeğişik biçimlerde süreceğini belirtip,İbrahim Kaypakkaya'lara, DenizGezmiş'lere, Mahir Çayan'lara, UlaşBardakçılara ve nicelerine selam olsunderken, 7'den 70'e herkes "DevrimŞehitleri ölümsüzdür" diye haykırıyordu.Meşaleler halkın etrafında yerlerini aldılar."Halkız Haklıyız Kazanacağız" sloganlarıatılıyordu ve çevre evlerdekiler,pencerelerden, balkonlardan katılıyordueyleme.

Mazlum Çimen, Yasemin, Yavuz Bingölsırayla sahneye çıktılar. Halka park dargelmeye başlamıştı ve birçok insan parkındışından programı izliyordu. 5 bini aşkıninsan sol yumruklarını havaya kaldırarak"Çav Bella"yı söylemeye başladılar. Dahasonra Ferhat Tunç; " devrimci tutsaklaryalnız olmadıklarını bilsinler" diyerektürkülerini söylemeye başladı.

Saatler 22:00'ye gelirken Orhan Aydın,çetelere ve düzene karşı yapılaneylemlerin, değişik biçimlerde süreceğinibelirterek şenliğin sona erdiğini bildirdi.Ancak insanlar dağılırken bir süre dahasloganlarla yürümeye devam ettiler.

KADIKÖY"Temiz Bir Türkiye İçinHep Birlikte MücadeleEdelim"

9 Mart Pazar: "Sürekli Aydınlık İçin BirDakika Karanlık" eylemi 38. günündebitirilirken Kadıköy'ün çeşitli yerlerindeyapılan eylemlerden biri de 9 Mart günüGöztepe Parkı'nda toplanan yaklaşık 250kişinin toplanmasıyla başladı. Kalabalıkkitle parktan ellerinde mumlarla Bağdat

caddesi üzerinden Kadıköy iskeleMeydanı'na kadar yürüdüler ve Kadıköy

İskele Meydanı'nda eylem bitirildi.

BAĞCILAR6 Mart Perşembe: Bağcılar halkı yine

evlatlarının katillerinden hesap sormakiçin sokaktaydı. Saatlerin 20:45 olmasıylaara sokaklarda toplanan insanlar FırınDurağı'na doğru sloganlarla yürüyüşegeçtiler. Saatin 21:00 olmasına 10 saniyevarken geriye doğru sayan yaklaşık 250 kişi"Halkız Haklıyız Kazanacağız", "SusmaSustukça Sıra Sana Gelecek" sloganlarınıatalar.

Fırın Durağı'nın ardından postaneyekadar "Kahrolsun MİT, CIA Kontrgerilla"sloganlarını atan kitle tekrar FırınDurağı'na gelerek, devrim şehitleri için birdakikalık saygı duruşunda bulunduktansonra, eylem sona erdi.

İKİTELLİ8 Mart Cumartesi: Saat 21:00'de

toplanmaya başlandı. Kitlenin bir bölümühalaylar çekmeye türküler söylemeyebaşlarken bir bölümü de Vakfın önündenmarşlar söyleyerek geldi. Yaklaşık 150kişinin bulunduğu eylemde Alınteriokurları ve Haklar ve özgürlüklerPlatformu, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlargünü ile ilgili bir metin okudular. "HalkızHaklıyız Kazanacağız", "Yaşasın HalkınAdaleti", "Kahrolsun MİT, CIA,Kontrgerilla" sloganlarının atıldığı eylemdeGrup Rüzgarla Gelen tarafından bir dinletiverildi.

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günüile ilgili şiirlerin okunduğu eylem marşlarsöylenerek sona erdi.

ALİBEYKÖY9 Mart Pazar: Saya Yokuşu'nda bini

aşkın insan toplandı. Davul eşliğindetürküler söylenerek bir yandan da halaylarçekildi. Bu arada insanlar slogan vemeşalalerle "Susurluk'taki Devlettir HesapSoralım", "Susma Sustukça Sıra SanaGelecek", "Çeteler Mecliste DevrimcilerHapiste", "Yaşasın Halkların Kardeşliği","Halkız Haklıyız Kazanacağız" sloganlarıatılarak yürüyüşe geçildi. YürüyüşteAlibeyköy Halkı imzalı "Mafya, Çete, AşiretHalka Hesap Verecek" yazılı bir de pankartaçıldı. Halk 12 Mart'ta Gazi'de buluşmaküzere dağıldı.

ANADOLU...ANTAKYAHarbiye beldesinde Haklar ve

özgürlükler Platformu'nun düzenlediği"Sürekli Aydınlık İçin Bir Dakika Karanlık"

eylemi mart ayında da devam ediyor.

5 Mart Çarşamba: BelediyeCaddesi'nde saat 20:30'da başlayan eylemkonuşmalarla ve şiirlerle devam etti.Eylemde "Kazan istifa", "Çeteler MeclisteDevrimciler Hapiste", "Halkız HaklıyızKazanacağız" yazılı dövizler açıldı. "ÇetelerHalka Hesap Verecek", "Susma SustukçaSıra Sana Gelecek" sloganları sık sıkatılırken, eylem sonunda jandarma 3 kişiyigözaltına almak istedi. Halkın "Bu eylemibiz yapıyoruz, halk yapıyor" diyerekdirenmesi üzerine gözaltılar engellendi.

6 Mart Perşembe: BelediyeCaddesi'nde toplanan Harbiye halkıkonuşmalarla ve şiirlerle eyleme başladı.Dövizler açılarak, "Çeteler Halka HesapVerecek", "Devrimciler Değil ÇetelerYargılansın", "Kazan İstifa" sloganları atıldı.Eylem bitimde jandarma geldi.

8 Mart Cumartesi: "Sürekli Aydınlıkİçin l Dakika Karanlık" eylemi 20:30'dabaşladı. Dünya Emekçi Kadınlar Günü'yleilgili konuşmalar yapıldı. Birçok dövizaçılırken "Katiller Halka Hesap Verecek","Halkız Haklıyız Kazancağız", "SusurlukDevlettir Hesap Soralım" sloganları atıldı.Grup Yorum'dan marşlar söylendi vehalaylar çekilerek eylem bitirildi.

9 Mart Pazar: Saat 20:30'da BelediyeCaddesi'nde toplanan insanlar, eylemeellerindeki mumlan söndürerek başladı.Halfan hesap sorma isteğini yansıtandövizler açılırken "Çeteler MeclisteDevrimciler Hapiste", "Katillerden HesapSoracağız", "Mahir, Hüseyin, UlaşKurtuluşa Kadar Savaş" vb. sloganlar atıldı.

Halfan coşkusu çekilen halaylarlaartarken, şiirlerle eylem devam etti. AyrıcaGazi katliamıyla ilgili konuşmalar yapıldı."Gazinin Hesabı Sorulacak", "Gazi ŞehitleriÖlümsüzdür" sloganlarının atılmasınınardından, devrim şehitleri için yapılan birdakikalık saygı duruşuyla eylem sona erdi.

GAZİANTEP7 Mart Cuma: Antep'in emekçi

semtlerinden Düztepe Mahallesi'ndeeylem 20.40'da başladı. Sloganlarla vehalaylarla eylem devam ederken, sivilpolisler dalga geçmeye başladı. "SusmaSustukça Sıra Sana Gelecek" sloganıylahalk cevap verince polis kitleye saldırdı.Adlarını öğrenemediğimiz 6 kişi gözaltınaalındı. Gözaltına alınanlar DüztepeKarakolu'na götürüldü. Soyadınıöğrenemediğimiz Vedat isimli birini evinegiderken polis gözaltına almak istedi,ancak karşılaştığı direniş sonucu gözaltına

almaktan vazgeçtiler.

9 Mart Pazar: Kırkayak Parkı'nda20.45'te halk toplanmaya başladı. "SusmaSustukça Sıra Sana Gelecek", "ÇetelerMecliste Devrimciler Hapiste" sloganlarıatıldı. Polisin halka savurduğu tehditlersonuç vermedi. Türkülerle, halaylarlaeylem sona erdi.

ANKARAGüven Park'ta KarardıklarMumlarla Aydınlatıldı

9 Mart Pazar. Güven Park'ta toplanan800 kişi, alkışlarla, düdüklerle "ÇetelerHalka Hesap Verecek", "Zindanlar BoşalsınÇetelere Yer Kalasın", "Anaların öfkesiKatilleri Boğacak", "Zindanlar BoşalsınTutsaklara Özgürlük", "Faşizme KarşıOmuz Omuza" sloganlarıyla karardığıprotesto ettiler. Halk, türküler söyleyiphalaylar çekerek coşkusunu gösterirkenmumlar yakıldı.

Sloganlar atıldı ve eyleme katılanlarkontrgerilla devletini, mumlan söndürerekkarardığa gömdü. Halk düdüklerle,tencere-tavalan birbirlerine vurarak hesapsoruyordu. Sloganlarla eylem bitirildi.

BANDIRMA

8 Mart Cumartesi: HalkımızSusurluk'ta gözler önüne serilen devletingerçek yüzünden hesap sormak için ÖDPönünde toplanmaya başladı. "SusmaSustukça Sıra Sana Gelecek", "ÇetelerHalka Hesap Verecek" sloganlarıyla halkdevletten hesap soruyordu.

10 Mart Pazartesi: Bandırma Pir SultanAbdal Canlar Derneği önünde toplananhalk "Yaşasın Halkın Adaleti", "HalkızHaklıyız Kazanacağız" sloganlarıyladevletten hesap sordu. Eylem coşkuylasona erdi.

11 Mart Salı: Bandırma Pir SultanAbdal Canlar Derneği önünde Haklar veözgürlükler Platformu ile Atılımokurlarının çağrısı üzerine toplanan halk,Cumartesi Pazarı'na doğru yürüyüşe geçti.Yürüyüş sırasında "Yaşasın HalklarınKardeşliği", "Halkız Haklıyız Kazanacağız"sloganları atıldı. Halk caddede toplananHADEP'lilerle birleşerek ÇınarlıMahallesi'ne kadar yürüdü ve sloganlarlaeylem bitirildi.

MERSİN(MUT)

9 Mart Pazar: Milyonlarca ateş böceğibir ay boyunca yandı söndü. Ve sonudaışık göründü.

Mersin'in Mut ilçesinde yaklaşık üçyüzelli kişinin katılımıyla, gerçekleştirilen"Sürekli Aydınlık İçin Bir Dakika Karanlık"eyleminde, halk "Biz varız, bizler mafyacıçeteler tarafından yönetilmek istemiyoruz"dedi.

Atatürk Anıtı önünde toplananinsanlar saat 21.00'i gösterirken ışıklarsöndüğünde daha da güçlü bir şekilde"Halkız Haklıyız Kazanacağız" sloganıatıldı. Eylem boyunca "Halkın ÖfkesiKatilleri Boğacak", "Susma Sustukça SıraSana Gelecek", "Ankara, Ankara ÇeteleriSaklama" sloganlarıyla halk coşkusunugösterdi. *

16 MART'TA BEYAZIT'TA OLALIM

Page 33:  · 15 Mart 1997 İÇİNDEKİLER Gazi Anması 3-4 16 Mart :....4-5 Cuntacılar 6-7 Osmanlı'dan Bugüne Anayasalar 8-9 Demokratik Bir Anayasa İçin Mücadele Edelim 10-11 Newroz

"Kitlelerin gözünde

demokratik faaliyet

ve bu faaliyet içinde

bulunan

kadrolarımız,

insanlarımız kitleler

açısından, devrimci

hareketimizi

değerlendirmede en

önemli ip uçları

olabilmektedir. Yani

halkımız,

insanlarımızı

izlemekte,

gözlemekte,

incelemekte ve

'notunu'

vermektedir... Bazen

çok basit ama düzen

ilişkilerinden, yaşam

tarzından, düzen

insanlarının

üslubundan vb...

farklı yanımız

kitlelerin 'bizden'

olmasında,

taraftarımız

olmasında önemli bir

etken olabilmektedir.

Bu noktada, hem

dost hem de düşman

gözünde

değerlendirmede

olduğumuz

unutulmamalıdır.

Geçen haftaki eğitimçalışmamızdan sonra mahalledekiçalışmamızı daha programlı, dahadisiplinli yürütmeye başladık. İştengeldikten sonra artık hemen hiç boşvaktimiz kalmıyor. Yürüyüşten sonramutlaka gruplar halinde ayrı ayrı enaz bir aileyi ziyarete gidiyoruz.Hergün birden fazla aileyi ziyaretetmeyi de düşünmüştük ama bu pekmümkün olmuyor. Umduğumuzdanfazla ilgi görüyoruz. Bir aileye gidipsohbet başladığında saatlercesürüyor. Ne onlar ne de biz sohbetiyarım bırakmak istemiyoruz. SözSusurluktan açıldı mı arkası gelmekbilmiyor. Sohbet gece yarılarına kadarsürüyor. Düzenin pisliklerinden,burjuva partilerinin sahtekarlığından,kayıplara, infazlara, devrimcilerinneyin mücadelesini verdiklerindenhalk meclislerine, bağımsız vedemokratik bir ülke ve anayasamücadelesine kadar birçok şeyitartışıyoruz. Bazılarının haladüzenden, düzen partilerinden zayıfda olsa beklentileri olmasına rağmen,büyük çoğunluğunun beklentilerinin,özlemlerinin, umutlarının bizden çokda farklı olmadığını görüyoruz.Beklentilerin, umutların sonunda hepsömürüşüz, haksızlığın, adaletsizliğinolmadığı, kardeşçe, barış içindeyaşanan bir dünya özlemi var. Amaböyle bir dünya nasıl yaratılacak iştesorun orada. Bunun yolunuyöntemim göstermek de bizim

görevimiz. Daha fazla aileyle,insanlarla tartışma ortamını nasılyaratırız diye konuşurken Selim Abiyine bir yol gösterdi.

-Bir yerine birkaç aile ile birden degörüşebiliriz. Eğer tanıdığımız bir aileise önceden söyleriz, o dakomşularından, tanıdıklarındanbirkaç aileyi toplar veya böyle bir şeyiyapabildiğimiz ölçüde kendimizbirkaç aileyle konuşarak organizeedebiliriz. Hem biz vakittenkazanmış, bir kerede çok daha fazlainsanla görüşmüş, sohbet etmişoluruz hem de zaten eylem içindeartan dostluk, dayanışma havasını,bilincini güçlendirmiş oluruz. Hattaher akşam her sokakta çok daha fazlasayıda insanla geniş toplantıları dahedeflemeliyiz. Bu aynı zamanda birsonraki eylemi daha iyi organizeetmemize, katılımı artırmamıza dayardımcı olur. Ama herşeyden önceşunu aklımızdan çıkarmamalıyız.Böyle bir süreçten halkı örgütleyerekçıkmalıyız. Eğer halkı örgütlü haledönüşterecek kurumlaşmayıyaralamazsak biraz boşa küreksallamış oluruz. Bu nedenle halkmeclislerini de hep gündemdetutmalı, tartışmalı, tartıştırmalıyız.Kaç derstir demokratik mücadele,bunun önemi üzerine tartışıyoruz,ama burada tartıştığımız teoriyi veyadaha doğrusu verdiğimiz demokratikmücadeleyi halkın örgütlü gücünedönüştüremiyorsak, cepheyibüyütemiyorsak enerjimizin çoğunuboşa harcamışız demektir. Şimdi artıkdersimize geçelim. Evet, demokratikkurumlarda nasıl çalışmamızgerekiyor, iç işleyiş, çalışma tarzımıznasıl olmalı? Demokratik kurumlardeyince sadece yasal olarak kurulanDKÖ'leri düşünmüyoruz elbette.Mesela bizim burada yürüttüğümüzfaaliyet de bir kurumlaşmadır. BirHalk Sınıfı olarak, burada sadeceteorik eğitim çalışması yapmıyoruz.

Demokratik mücadele içinde yeralıyoruz, bu mücadele içinde halkıörgütlemeye uğraşıyoruz. Demokratikbir kurum gibi çalışıyoruz. Yasal birkonumumuz yok, ama öte yandanöyle "gizli", "yasadışı" da değiliz.Bazen çalışma yürüttüğümüz,örgütlemeye çalıştığımız kimikesimler bugün için böyle biryapılanmanın olduğunu bilmiyor.Ama bazen de en başta bunuanlatıyoruz. Anlatmak istediğim şu:İster yasal olarak kurulmuş DKÖ'lerdeolsun, ister yasallığı olmayan halkınmeşru, açık örgütlenmelerinde,kurumlarında çalışıyor olalım,devrimciler çalışmalarından verimlibir sonuç almak istiyorlarsa bukurumların hepsinde devrimci birçalışma tarzım, devrimci bir yaşambiçimini, örgütsel işleyişi oturtmakzorundadırlar. Konuyu bu açıdan daele almaya çalışalım.

-Bu konuda ben birkaç başlıkçıkardım Selim Abi, dedi Sinan.İsterseniz ben anlatayım. SelimAbi'nin dikkat çektiği noktalarınbirkaç açıdan önemi büyük. Meselabirinden başlayalım. Demokratikmücadele, dolayısıyla da bu alanda

içinde çalışma yürüttükleri kurumlarkitlelerin, halkın devrimcilerledoğrudan ilişkiye girdikleri,devrimcileri, Devrimci Hareketiyakından gördükleri, tanıdıklarıyerlerdir. Özetle şöyle diyebiliriz:

Kurumlanınız DevrimciHareketin Aynasıdır.Demokratik mücadele içinde ya

biz kurumlar vasıtasıyla halka gideronlarla yüzyüze geliriz veya bir vesileile onlar bu kurumlara ulaşırlar. Amasonuçta halkın geniş kesimleri bizi bukurumlar aracılığıyla yürüttüğümüzfaaliyet içinde tanır. Tabii tanırderken, esas olarak tanıdıkları da biryerde Devrimci Hareket'in kendisidir.

KATLİAMLARIN HESABINI SORALIM

Page 34:  · 15 Mart 1997 İÇİNDEKİLER Gazi Anması 3-4 16 Mart :....4-5 Cuntacılar 6-7 Osmanlı'dan Bugüne Anayasalar 8-9 Demokratik Bir Anayasa İçin Mücadele Edelim 10-11 Newroz

Parti'dir, Cephe'dir. İşte bu nedenleher kurum ister yasal olarak kurulmuşolsun, ister yasal olmayan meşrukurumlar olsun kendisini buciddiyetle ele almak durumundadır.Çünkü o, sıradan bir kurum, dernek,sendika ya da komite değildir. Aynızamanda Devrimci Hareketi temsiletmektedir. Nasıl ki halk devrimcilerlekarşılaştığı onları sadece söylediklerisözlerle, yaptıkları ajitasyon vepropaganda ile değerlendirmezse,kurumlara bakış açısı da farklıdeğildir. Kurumlar da bir yanıylaiçinde çalışan insanlarla temsiledildiğine göre buralarda çalışandevrimciler de elbetteki belliniteliklere sahip olmalıdırlar.Özellikle bu noktaya ilişkin KurtuluşGazetesi'nin çıkarmış olduğu"Demokratik Mücadele Nedir?"Broşürü'nden aldığım bazı bölümleriokuyorum:

"Kitlelerin gözünde demokratikfaaliyet ve bu faaliyet içinde bulunankadrolarımız, insanlarımız kitleleraçısından, devrimci hareketimizideğerlendirmede en önemli ip uçlarıolabilmektedir. Yani halicimiz,insanlarımızı izlemekte, gözlemekte,incelemekte ve 'notunu' vermektedir...Bazen çok. basit ama düzenilişkilerinden, yaşam tarzından,düzen insanlarının üslubundan vb...farklı yanımız kitlelerin 'bizden"olmasında, taraftarımız olmasındaönemli bir etken olabilmektedir. Bunoktada, hem dost hem de düşmangözünde değerlendirmede olduğumuzunutulmamalıdır.

Üslup, giyim kuşam, paylaşım,kolektif üretim, özü sözü bir olmak,adaletli olmak, mütevazılık, önceyapmak sonra konuşmak, halka saygıve sevgi göstermek, cesur, atak, önderve örnek olmak, küçümsememek,söylenen söze değer vermek, öğreten veöğrenen olmak, inançlı olmak veinanç taşımak... vb. özellikleri bu

açıdan örnek verebiliriz. Kuşkusuz buliste çoğaltılabilir. Ama anlatmakistediğimiz oturuş, kalkış, üslup,yaklaşım tarzı vb. ile demokratikmücadelede bir kültür oluşturmakzorunda olduğumuzdur... Kitlelerçoğu zaman bizim sosyalizmanlayışımıza, devrim yolunu nasılçizdiğimize bakarak değil, asıl olarakdüzende arayıp bulamadıkları hemenher türlü şeyi, birini, birkaçını ya dahepsini bizde buldukları içinsaflarımıza gelirler. Onlar için soyutlaflar, gevezelikler fazla anlamlıdeğildir. Kitleler soyut sosyalizmedebiyatıyla değil, savunduğumuzanlayışın somutunu bugün ne kadaryaşadığımızla, ne kadarınıyapabildiğimizle hareket eder, güvenduyar ve nihayet saf tutar."

-Kurumlar açısından bunlaraşunları da ekleyebiliriz, diyerekdevam etti Selim Abi. Örneğin,kendinizi halktan bir insanın yerinekoyun, herhangi bir demokratikkuruma gittiğinizde -bu gazete, dergibürosu da olabilir, kültür merkezi,dernek ya da bir sendika da olabilir-nelere dikkat edersiniz veya okurumun sizin üzerinizde olumlu yada olumsuz iz bırakan yanlan nelerolur? Mesela ben kendimi halktan biriyerine koyup düşünüyorum. Diyelimki, herhangi bir nedenle bukurumlardan birine gidiyorum veyatelefonla arıyorum ama cevap verenyok, kapalı. İşçisi, memuru iş başıyapmış, öğrenciler okuluna gitmişama bu kurum hala kapalı... Veyadiyelim birilerini buldun, bu seferderdini anlatacak, muhatap olacakkimseyi bulamıyorsun. Bunlar birkere baştan halkın gözünde "kırıknot" almak demektir. Sonragittiğimde orada Çalışanların beninasıl karşıladığına bakarım, ilgi,güleryüz görmek isterim.Oradakilerin yaşam biçimi,çalışmalarındaki ciddiyet, disiplin

dikkatimi çeker. Örneğin, çay kahveikram eden, yemek yerken buyureden yoksa sen istediğin kadar,sosyalizmden, dostluktan,dayanışmadan, kolektiflikten demvur, o zaman ben de en azındaniçimden bana hikaye anlatma derim.Ortalık dağınık, etraf yeterince temiz,tertipli değilse, disiplinli çalışmaüzerine anlatılanlar beni ne kadaretkiler? Veya örneğin, yine deminSinan'ın okuduğu alıntıda olduğu gibioturup, kalkmada, giyim kuşamtarzında, konuşmada, üslupta halkıngelenek ve göreneklerine ters düşenbir şekilleniş varsa veya tümüyleolmasa bile o kurumda çalışanlarınbazılarında bu tür eğilimler gözeçarpıyorsa burjuva kültürü üzerine,çarpık, yoz kültürünün halkı nasıletkilediği, ilişkileri nasıl dejenereettiği üzerine çekilecek bir söylevkarşısında önce siz kendinize birbakın diye düşünmez miyim? Veyakimin ne iş yaptığı belli değilse,herkes birbirine birşeylerbuyuruyorsa, ortalıkta boşu boşunabir karmaşa, curcuna yaşanıyorsa yada tersine herkes bir köşeye, odayaçekilmiş ne gelip gidenle, ne debirbirleriyle ilgilenmiyorlarsa buadamlar burada ne iş yapıyorlar,burada bulunmalarının amacı neacaba diye düşünürüm. İşte tüm buayrıntı gibi gözüken konular üzerindede ciddi olarak durmak gerekiyor.

Yani devrimcilerin çalıştığı birkuruma ilk defa gelen bir insan dahi,oranın dış görünüşünden,biçiminden, tertip ve düzenindeninsan ilişkilerine, gösterilen ilgi, tavırve davranışlardan, çalışmaciddiyetine kadar gördükleriyle,canlılık ve sıcaklığıyla sıradan birkurumdan farklı olduğunu hissede-bilmelidir. Eğer böyle değilse,yukarıda verdiğim örnekler veya buörneklerden bazdan o kurumdayaşanıyorsa, orada disiplinli,

programlı bir çalışmanınyürütülmediğini anlamak için uzunsüre gözlemlemek de gerekmez. Yanikısacası şudur ki;

Programlı, Disiplinli BirÇalışma YürütmeliyizBir kere şunu biliyoruz.

Devrimciler demokratik alanda daçalışsalar, yeraltında, farklı illegalalanlarda da çalışsalar hepsindeaslolan devrimci bir işleyişi vedevrimci bir yaşamı hakim kılmaktır.

öte yandan kurumlaşma demek,eğer bu yasal bir kurumsa yönetimiçin gerekli insanları bulup, yasalişlemleri yerine getirerek, bir yerbulup kapısına tabela asmak demekdeğildir. Kurumlaşma çalışma yapılanalanda ne yapılıp yapılmayacağınıbilmek, sorunlara, alana vakıf olmak,sürekli bir faaliyeti yürütebilmek, bufaaliyeti yürütmek için o alanınihtiyaçlarına göre kurum içinde degerekli örgütlenmeleri sağlamak,örneğin, çok sayıda komiteler,komisyonlar vb. kurmak, bunlaraişlerlik kazandırmak demektir.Kurumu yöneticileriyle, üyeleriylebelli sorumlulukları paylaşan, aktif,canlı bir organizmayadönüştürebilmektir. Yani kolektif birçalışma tarzını hayata geçirmek,gerekli görev bölüşümlerini yapmakve bu görevlerin yerine getirilmesinisağlamak gerekir. Her görev,yüklenilen her sorumluluk ciddiyetleele alınmalı, bir zorunluluk, işiyapınca sona ermiş bir ödev gibideğil, yürütülen faaliyeti bütünleyenbir parça olarak görülmeli, yaratıcılıkkatılarak zenginleştirilmeli,geliştirilmelidir.

Önümüzde faaliyetimiziyönlendirecek olan günlük, haftalık,aylık hatta yıllık programlanınız,hedeflerimiz olmalıdır. Günü birlikçalışmayla, günlük gelişmelere görefaaliyetleri biçimlendirerek verimli,

16 MARTTA BEYAZIT'TA OLALIM

Page 35:  · 15 Mart 1997 İÇİNDEKİLER Gazi Anması 3-4 16 Mart :....4-5 Cuntacılar 6-7 Osmanlı'dan Bugüne Anayasalar 8-9 Demokratik Bir Anayasa İçin Mücadele Edelim 10-11 Newroz

sonuç alıcı bir faaliyet yürütemeyiz.Bu durumda mücadeleyiyönlendiren, gelişmelere müdahaleeden değil, gelişmelerin, olaylarınpeşinden sürüklenen bir durumadüşeriz. Bu duruma düşmekistemiyorsak, kimin ne iş yapacağım,hangi görevleri üstleneceğini,gelişmelere nasıl müdahaleedeceğimizi, örgütlenmede,mücadelede, eylemlerimizde hangiaraç ve yöntemleri kullanacağımızıönceden tesbit etmemiz,programlamamız gerekir. Yoksa

. karanlıkta el yordamıyla ilerlemeyeçalışmış oluruz.

Elbette tek başına programçıkarmak, hatta bunu gününe saatinekadar detaylandırmak kağıt üzerindekaldıktan sonra bir anlam ifadeetmez. Çıkardığımız programınhayata geçmesi için ısrarlı, sabırlı vedisiplinli bir çalışmayı da örgütlemekzorundayız. Bu noktada çalışmadadisiplinli davranmak ön şarttır.Üstlenilen görevler zamanında,öngörüldüğü biçimde yerinegetiriliyor mu, takip edilmek,denetlenmek, aksayan yanlar varsazamanında müdahale edilipdüzeltilmek durumundadır. Okonuda da yöneticiler eğitici, öğretici,yol gösterici olmalılar.

Her zaman çıkardığımız programistediğimiz biçimde hayatageçemeyebilir. Bu yanıyla da idealizeetmememiz gerekir. Önümüze farklısorunlar çıkabilir, ani gelişmelerolabilir. O noktada yapacağımız işprogramı iptal etmek değil, öncelikliolarak yapacaklarımızı belirlemekolmalıdır. Yani birkaç işi hatta çokdaha fazlasını bir arada yapabilme,örgütleyebilme becerisini de göstere-bilmeliyiz, örneğin, bir yandan birkampanya hazırlığı yaparken biryandan kurumun günlük işleyişi,işleri yürümeli, diğer yandan belki birimza toplama faaliyetini, eğitimçalışmalarını, değişik toplantıları,belki bir basın açıklamasını veyagösteriyi aynı günler içinde örgütley-ebilmeliyiz. Ama bunları aynı andabirden yapabilmek de elbettekiöncesinden programlı, disiplinli,kolektif bir çalışmayı hayatageçirebilmemize bağlıdır.

Peki demokratik kurumlarımızınişlevlerini yerine getirebilmeleri içinbunlar yeterli mi?

Sorunun cevabı böyle birçalışmanın zaten içinde olanÖmer'den geldi.

Yürüttüğümüz Faaliyetle,Pratikle deHalkın Güvenini Kazanmalıyız-Kurumlarımız yürüttükleri

demokratik faaliyetleriyle,pratikleriyle, demokrasi mücadelesiiçinde aldıkları yer ile, demokratikalandaki mücadelenin devrimcimücadeleye hizmet etmesi gerektiği,kitleleri örgütlemesi, cepheyiörgütlemesi ve yaygınlaştırmasıgerektiği perspektifini unutmadanhalkın güvenini kazanabilmelidirler.Yani gazete, dergi mi çıkarıyoruz, eniyisini biz yapmalıyız. Biçimiyle,içeriğiyle, yazısı, yorumuyla,

sürekliliği, dağıtımıyla amacımız hepdaha iyisini yapabilmek, daha genişkesimlere götürebilmek olmalıdır.Sizin sıradan gördüğünüz insanlarbile neleri eleştirebiliyorlar, birgörseniz. Kültür-sanat faaliyeti miyürütüyoruz yine öyle. En iyisini, engüzelini yaratmak, halka ulaştırmak,halkı da bu faaliyet içine katmak içinuğraşmalıyız. Sendikada mıçalışıyoruz. Sınıf sendikacılığıperspektifiyle en iyi sendikacılığı bizyapmalıyız. Dernek ve diğerdemokratik kurumlardakifaaliyetlerimiz de öyle. Hemdemokratik kurumların kuruluşamacı doğrultusundaki faaliyetleriyle,hem de bu kurumların geneldemokrasi mücadelesi içinde yeraldığı faaliyetlerle en iyi örnekleri bizyaratmalıyız. Farklılığımızı ortayakoyabilmeliyiz ki bu örgütlenmelerihalk için bir çekim merkezi halinegetirebilelim. Halkın güvenini veilgisini kazanabilelim.

örneğin, ülkemizde hemenhergün düşmanın değişik biçimlerdehalka saldırısı yaşanıyor. Zam, zulüm,işkence halkın günlük yaşamının birparçası haline getirildi. Düşmanişçilere, memurlara, öğrencilere,tutsaklara, devrimci-demokratlara,yurtseverlere saldırıyor. Hak gaspları,infazlar, kayıplar, katliamlar oluyor.Bunlardan hangisi gerçekleşirse

min, kurumlar bunlaragecikmeden tavır alabilecek refleksigösterebilmeliler. Bunlara sessizkalma, tepki göstermeme, kanıksamademokratik bir kurumun niteliği ilebağdaşmadığı gibi halkın gözünde birsaygınlığı, güvenilirliği ve ciddiyeti deolmaz... Bırakın devrimciliği, budemokratlar için bile biryükümlülüktür.

Oysa bakıyoruz bazen bir katliamyaşanıyor, çoğu kurumdan ses bileçıkmıyor. Günübirlik mücadele içindebile atlanmayacak olan en azındanbir basın açıklaması yapmak bileakıllarına gelmiyor. Veya bir yerdeişçilere saldırı oluyor ama bakıyorsundiğer kurumlar bir yana, işçisendikalarından bile bir tepki yok.Odalarından dışarı çıkmak zahmetinigösteremiyorlar. Veya bir toplantıoluyor devrimci-demokrat nitelikliolduğunu söyleyen bir sürü kurumkatılıyor. Toplantı sonunda altında birsürü imzayla bir eyleme çağrıyapılıyor. Sonra bir bakıyorsun çağrıyıyapan kurumların çoğu temsilcidüzeyinde bile eylem günü ortadayok. Şimdi böyle kurumlara kimgüvenir, kim peşinden gelir?

Veya bakıyoruz, bir olay olmuşgüçlü bir protesto, tepki göstermekgerekiyor, ancak ortaya çıka, çıka bizde bir şey yaptık türünden basınaçıklamalarından başka bir şeyçıkmıyor. O da hani şöyle büyük birkitleyle gösteri biçiminedönüştürülerek yapılsa neyse. Kimisiyazılı olarak basına fakslamaklayetiniyor.

Sorun aslında düşmanı kınama,teşhir etme olayı olarak da elealınamaz. Demokratik mücadeledeesas amaç, düşmanın saldırılarınınönünü kesecek, halkın demokrasi

mücadelesinde yeni mevziler eldeetmesini sağlayacak, kalıcı sonuçlaryaratacak bir mücadele hattını örgüt-leyebilmektir, örneğin, tutsakanalarının, yakınlarının yıllar sürenmücadelesinden sonrameşruluklarını düşmana bile kabulettirmelerini, yine memursendikalarının kuruluşunu, bununiçin verilen mücadeleleri bu açıdanolumlu örnekler olarak sayabiliriz.

Başka bir örnek, diyelim bir imzakampanyası başlattık, kitleden imzatopluyoruz. İmzaları şuralaragöndereceğiz diyoruz. Sonra aradanbir müddet geçiyor iş savsaklanmayabaşlanıyor sonra da hepten vazgeçilipunutuluyor. Ama imza toplanılankitleye ne bir açıklama, ne deimzaların sonucunun ne olduğunailişkin bir bilgilendirme var. Amabunun kitlede imza toplayanlara karşınasıl bir güvensizlik yaratacağıdüşünülmüyor veya ciddiyealınmıyor. Ondan sonra tabii imzatoplamaların da bir anlamı kalmıyor.Çünkü insanlar versem ne olacakvermesem ne olacak diye düşünüyor,bunları da toplarlar belki çöpe atarlardiyor.

Devrimcilerin kurumlan,kurumlarında yürüttükleri çalışmalarböyle olamaz, olmamalıdır. Halka,halkın sorunlarına sahip çıktığınıgöstermeli, düzen kurumlarındanfarklılığını pratiğiyle de ortayakoymalıdır.

-Bunun için de öncelikle;

Devrimci Çalışma Tarzını,Devrimci Yaşam BiçiminiİçselleştirmeliyizDiyoruz ki, demokratik

mücadelenin özü, kitleleri eğitmek,sistem dışına çıkarmak, örgütlü halegetirmektir; yani başka bir ifadeylehalkı devrimcileştirmektir. Ve yinediyoruz ki, "devrimci hareketimiz,düzenin sadece siyasal anlamdaalternatifi değildir. Biz aynı zamandainsan ilişkilerimizle, paylaşımtarzımız, kolektif anlayışımızla dadüzenin alternatifiyiz. Dolayısıyla,Devrimci Hareketimizin örgütlü, iradifaaliyet sürdürdüğü tüm alan, birimve bölgelerimizde hücre hücre bumoral değerleri, gelenekleri, ilkeleri,kolektivizmi, paylaşımı vb. yaşatmalı,kitle faaliyetini bu tür alternatifleri-mizle donatabilmeliyiz."

Peki, bu saydıklarımızı nasılyapacağız? Bunun yolu önceliklekendi kurumlarımızda demokratikmücadeleye bakış açımızı, örgütselişleyişimizi, devrimci yaşambiçimimizi, çalışma tarzımızı builkeler, kurallar çerçevesinde yerliyerine oturtabilmekten geçer.

-Bu hafta da dersimizi buradabitirelim. Haftaya dersimizibütünüyle pratik uygulamanınhazırlığına ayıralım. Yani mahallehalkıyla yapmayı düşündüğümüz birgösteriyi veya herhangi bir eyleminasıl örgütleriz, hangi araçlarıkullanabiliriz, bize neler lazımolabilir, buna biraz kafa yorup,hazırlık yapın, onun üzerindedersimizi tartışarak sürdürürüz.*

Devrimci Çalışma

Tarzım,

Devrimci Yaşam Biçimini

İçselleştirmeliyiz

Diyoruz ki, demokratik

mücadelenin özü, kitleleri

eğitmek, sistem dışına

çıkarmak, örgütlü hale

getirmektir; yani başka bir

ifadeyle halkı

devrimcileştirmektir. Ve

yine diyoruz ki, "devrimci

hareketimiz, düzenin

sadece siyasal anlamda

alternatifi değildir. Biz aynı

zamanda insan

ilişkilerimizle, paylaşım

tarzımız, kolektif

anlayışımızla da düzenin

alternatifiyiz. Dolayısıyla,

Devrimci Hareketimizin

örgütlü, iradi faaliyetsürdürdüğü tüm alan, birim

ve bölgelerimizde hücre

hücre bu moral değerleri,

gelenekleri, ilkeleri,

kolektivizmi, paylaşımı vb.

yaşatmalı, kitle faaliyetini

bu tür alternatiflerimizle

donatabilmeliyiz."

Peki, bu saydıklarımızı

nasıl yapacağız? Bunun yolu

öncelikle kendi

kurumlarımızda demokratik

mücadeleye bakış açımızı,

örgütsel işleyişimizi,

devrimci yaşam biçimimizi,

çalışma tarzımızı bu ilkeler,

kurallar çerçevesinde yerli

yerine oturtabilmekten

geçer.

-Bu hafta da dersimizi

burada bitirelim. Haftaya

dersimizi bütünüyle pratik

uygulamanın hazırlığına

ayıralım. Yani mahalle

halkıyla yapmayı

düşündüğümüz bir gösteriyi

veya herhangi bir eylemi

nasıl örgütleriz, hangi

araçları kullanabiliriz, bize

neler lazım olabilir, buna

biraz kafa yorup, hazırlık

yapın, onun üzerinde

dersimizi tartışarak

sürdürürüz.

KATLİAMLARIN HESABINI SORALIM

Page 36:  · 15 Mart 1997 İÇİNDEKİLER Gazi Anması 3-4 16 Mart :....4-5 Cuntacılar 6-7 Osmanlı'dan Bugüne Anayasalar 8-9 Demokratik Bir Anayasa İçin Mücadele Edelim 10-11 Newroz

36 1S Mart 1997

Saldırılar ve Özgür TutsağınDirenişi SürüyorD evrimci

tutsaklarayapılan saldırılar

çıkarıldıklarımahkemelerde desürüyor. Bunun sonörneği 10 Mart günüİstanbul DGM'deyapılan saldırıydı.

DHKP-C davasındanyargılanan 22 tutsağınaileleri sabahın erkensaatlerinde BeşiktaşDGM'nin önündebeklemeye başladılar.Saat 10:00'da başlayacakolan mahkemeyetutsaklar 12:00'degetirildiği için geçbaşladı.

Sabahın erkensaatlerinden itibarenDGM'de bekleyen ailelertutsakları zafer işaretleri,

"Devrimci

TutsaklarOnurumuzdur","Zindanlar BoşalsınTutsaklara Özgürlük"sloganlarıylakarşıladılar.

İçeriye alınan erkektutsaklara normal aramayapıldıktan sonra tekbayan olan ÖzlemPakkan'a iç aramasıyapılmak istendi. ÖzlemPakkan izin vermeyincebayan polisler zorlatuvalete sokaraksaldırdılar. Bununüzerine erkek tutsaklar"Bayan arkadaşımızayapılan saldırınınhesabını soracağız"diyerek polislere yanıtverdiler.

12:30'da başlayan veitirafçıların da katılacağımahkemede ilk önce

itirafçılar dinlendi.Mahkemede daha sonraikisi tutuksuz 24 kişi'ninyargılanmasınabaşlandı. 11 kişinintahliye edildiğimahkeme akşam20.00'de sona erdi.

Mahkemeden sonrakoridorda tutsaklara jop,dipçik ve tekme tokatlasaldıran jandarmayatutsaklar "insanlıkOnuru işkenceyiYenecek" sloganıylayanıt verdiler.

Tutsaklar ringaracına bindirilirkenaileler ıslık ve alkışlarla"Devrimci TutsaklarOnurumuzdur"sloganını attılar.

Bu sıradajandarmanın tutsaklarasaldırısını görüntülemek

isteyen basınmensuplarına da askerengel oldu.

Saat 24:00'degetirildikleri SakaryaCezaevi'ne götürülentutsaklara girişteaskerler tekrar saldırdı.Tutsaklar saldırı üzerinering aracındaninmeyeceklerinisöylediler.

Arama yaptırmadanaraçtan inen tutsaklarsaldırıya uğradıklarınıbayan tutsaklarasloganlarla duyurdular.Daha sonra maltatutsaklar tarafındanişgal edildi.

6:15'te maltada ortakyapılan tahliye törenininardından tutsaklarkoğuşlarına geridöndüler. *

Doğanşehir Cezaevi'nde Baskılar SürüyorMalatya Doğanşehir

Cezaevi'nde tutsaklarayönelik baskılar artaraksürüyor.

Son iki haftadırcezaevinde idaretarafından koğuşlarakadar girilerek

tutsaklara hakaretler vetehditler yapılmakta.Cezaevine SosyalistDergi ve gazeteleralınmamakta. Ayrıcasoyadı tutmayanlaryalanlan ilegörüştürülmemektedir.

DoğanşehirCezaevi'ndeki baskılarailişkin DHKP-Ctutsaklarından MustafaÇolak ve PKKtutsaklarından NihatKarakay'ın yaptıklarıortak açıklamada

cezaevine yönelikbaskıların devam etmesidurumunda direnişegeçeceklerinibelirtilerek tümkamuoyunu kendilerinedestek vermeyeçağırdılar.*

Buca Cezaevi'ndeSaldırı HazırlığıBuca Cezaevi'nde 24 Şubat günü

özgürlük eyleminin açığaçıkmasından sonra cezaeviidaresinin yarattığı gerginliktırmandırılıyor.

9 Mart günü cezaevi idaresitutsakların yiyeceklerini talan etmişyakacaklarını vermemiştir. Ailegörüşlerine de izin vermeyen idaretutsakları aç ve soğukta bırakmakistiyor. Cezaevi idaresinin buprovokatif tutumu karşısındatutsaklar sayım vermiyorlar.Tutsaklar eylemi, cezaevi idaresisaldırgan tutumundan vazgeçenekadar sürdürecekler.

TİYAD'lı aileler 12 Mart günüBuca Cezaevi'ndeki gerginlik içinbir basın açıklaması yapa. Açıklama"Buca, Ümraniye ve Diyarbakırcezaevlerinde onlarca tutsağıkatleden devlet kana doymuyor.Diğer taraftan başbakan yardımcısıTansu Çiller "işkence ya bitecek, yabitecek" ünlü deyimleriyle haltahalen kandırabileceğini zannediyor.Bu devletin insanlık adına bizevereceği hiç birşey kalmamıştır.Adaleti ancak kendi gücümüzlesağlayacağız" şeklindeydi. *

Malatya'da Tutsak AilelerineKorucu BaskısıMalatya Doğanşehir'e bağlı Suçatı Köyü'nde halka

zulmeden koruculardan Gözenek Köyü korucuları Ramazan veŞahin Günay 9 Mart günü tutsak ailesi Hanım Topal'ı tehditederek, traktörüne hasar verdiler.

Gözenek Köyü korucularından Ramazan ve Şahin GünaySuçatı Köyü'ne getirilerek Hanım Topal'dan traktörünüistediler. Hanım Topal'ın traktörünü vermeyeceğini belirtmesiüzerine çılgına dönen korucular traktöre vurmaya başladılar.Çevredekilerin müdahalesine de aldırmayan korucular traktörehasar veriler. Korucuların baskısı üzerine açıklama yapanHanım Topal başına gelebilecek her şeyden Gözenek Köyükorucularının, köy muhtarının ve karakolun sorumlu olacağınıbelirtti. *

"Beşikçiye Özgürlük"insan Hakları Derneği 7 Şubat Cuma günü "ismail

Beşikçi'ye ve Düşünceye Özgürlük Kampanyası" çerçevesindeAnkara Merkez Kapalı Cezaevi önünde bir basın açıklamasıyaptı.

İHD Ankara Başkanı Yıldız Timurkan'ın saat 11.00'de metniokumasıyla basın açıklaması başladı. Açıklamada;"Düşüncenin suç sayılması ve düşünenlerin hapsedilmesiTürkiye'den en önemli hak ihlallerinden birini oluştumaktadır.21. yeniyüzyıla doğru ilerlerken binlerce insan siyasidüşüncelerinden dolayı hapsedilmektedir." denildi. Ayrıcaismail Beşikçi ve onunla birlikte aynı kaderi paylaşan düşüncemahkumlarının serbest bırakılması istendi.*

İskenderun'dakiÖzgürlükEylemiHer TutsağınHakkıdır• •Ü

lkemizde asıl olarak 12Eylül ile şekillenensiyasi tutsaklık

bugünlere, yarattığı gelenekleriylegeldi. Kan can pahası olsa dabugün bu geleneğin her karışı yinedevrimci tutsaklar tarafındansahiplenerek yaşama geçiriliyor.

Kuşkusuz bu geleneklerden biride Özgürlük eylemleridir.Tutsaklar her fırsatta bu haklarınıkullanmakta tereddütgöstermiyorlar. Bunun en sonörneğini İskenderun Cezaevi'ndebulunan devrimci tutsaklargösterdi.

Zindanlar oligarşinin tutsaklarıyoketmek, yıldırmak, bitirmek amacıylakullandığı bir savaş aracıdır. Faşizm herzaman bir "öğütme" makinası halinegetirmek istediği cezaevlerinden; baskı,zulm, işkence politikalarını eksik etmemiştir.Özgürlük en doğal, en meşru hakkıdırtutsakların. Özgürlük eylemleri ise 12 Eylülfaşizmini dahi dize getirmiş, devrimciiradenin, gücün, yaratıcılığın üstünlüğünükanıtlamış geleneklerimizden birisidir.Özgürlük eylemine girişmek,gerçekleştirmek her özgür tutsağınkullanacağı hakkıdır.

Cezaevlerindeki devrimciler bu doğalhaklarını kullanmakta tereddüt etmiyorlar.En son 7 Mart 1997'de İskenderunCezaevi'ndeki 28 özgürlük eylemi girişiminibaşarıyla gerçekleştirdi. Kazılan tünelinyaklaşık elli metre olduğu belirtilirken firareden tutuklulardan yedisinin firar sırasındafarkedilip yakalandığı, bir tanesinin de geridönüp teslim olduğu öğrenildi. Firarıgerçekleştiren MLKP ve PKK'li tutsaklarıngerçekleştirdiği özgürlük eyleminde yirmitutsak bulunamıyor. Tünelin ve firarın ortayaçıkmasının ardından panikleyen cezaeviidaresi ve Adalet Bakanlığı cezaevindekitutsaklara karşı saldırıya geçtiler. Görüşlerinyaptırılmadığı ve içeriye hiçbir şeyinalınmadığı İskenderun Cezaevi'nde durumgergin. Cezaevi önünde kaygılı bekleyişegeçen tutsak yakınları, DKÖ'lerden devletistiyorlar. Firarın ardından iskenderun özelTip Cezaevi'nde birinci müdürü, ikincimüdürlerden beş kişi ve iki idarememurunun açığa alınarak tahkikatınsonucunun beklenildiği öğrenildi. Hatay,Antep ve Adana'da bütün yollar kesilerekaranan tutsakların firarından ötürü şüphelibahanesiyle pek çok insanın gözaltınaalındığı öğrenildi.*

16 MART'TA BEYAZIT'TA OLALIM

Page 37:  · 15 Mart 1997 İÇİNDEKİLER Gazi Anması 3-4 16 Mart :....4-5 Cuntacılar 6-7 Osmanlı'dan Bugüne Anayasalar 8-9 Demokratik Bir Anayasa İçin Mücadele Edelim 10-11 Newroz

Devlet Bize Çiçek Değil,Çocuklarımızı Versin

. haftasını doldurduGalatasaray Lisesi'ninönündeki eylem. Herkes

birbirini tanıdığı için önce hal hatırsormalar başlıyor. Bir ana ellerindekaranfillerle geliyor eylem yerine,"devlet bize çiçek veriyor, biz çiçekdeğil evlatlarımızı istiyoruz" diyor veekliyor, "çocuklarımızı kaybeden,katleden çeteleri sanki büyük birmarifetmiş gibi televizyonlardagösterip onlarla gurur duyuyorlar"diyerek devlete olan kinini belirtiyor.

Herkes biraraya geldikten sonraeylem başlıyor. Bugün Dünya EmekçiKadınlar Günü olması dolayısıylaGalatasaray Lisesi'nin önü çokkalabalık. Herkes mesajlar okuyarakanaların yanında olduklarını söylüyor.Emniyetin aracı yine orada. Analar"Kaybedenler sizlersiniz" deyipsırtlarını dönerek oturuyorlar.Yazarlar Derneği de analara destekvermek için orada. PEN Başkanıellerindeki karanfilleri analaradağıtırken, bütün Filistinkadınlarından sevgilerini desteklerinigetirdiklerini belirtiyor.

Oturma eyleminin bugünkükonukları Kürdistan'da jandarmatarafından katledilen, kaybedilen

insanlar.Yapılan açıklamada Diyarbakır

Lice nüfusuna kayıtlı Mahmut ÖnararTevfik Kusun, Diyarbakır Eğil ilçesinüfusuna kayıtlı Atilla Korkmaz'ındevlet tarafından kaçırıldığı ve dahasonra cesetlerinin bulunduğu,Ramazan Tekin, Şirin Bayram,Ramazan Yazıcı, Mahmut Mordenizve eşi Fahriye Mordeniz, Hıdır Öztürk,Hakki Kaya ve Selahattin

Gümürcü'den de hala haberalınmadığı belirtildi.

Özellikle savaşın sürdürüldüğübölgelerden olan Güneydoğu'daki bukatliamlara karşı sessizkalınmamasını belirten aileler, buinsanlık dışı suca ortak olmamalarıiçin herkesi mücadeleye çağırdı.

"Susma Sustukça Sıra SanaGelecek", "Anaların öfkesi KatilleriBoğacak" sloganlarıyla eylem bitirildi.

"Siyasi Kimliğimiz Veİnsanlık OnurumuzaYönelen Her TürlüSaldırıya KarşıKararlılıkla Tavır Alacığız"Konya ve Buca'da ki özgürlük

eylemlerinden sonra kontrgerilladevletinin cezaevlerine yönelik katliamplanlan sürüyor. Ölüm Orucu ve SüresizAçlık Grevi direnişleriyle kazanılananlaşmaya uyulmayarak, cezaevlerindekihak gaspları ve baskılar artarak sürüyor.

Uşak Cezaevi'nde bayan tutsaklaraiki defa saldırıldı. Yine Konya ve Bucacezaevlerinde özgürlük eylemlerigirişimleri bahane edilerek Buca'dakitutsaklara karşı saldın zeminlerihazırlanmaya çalışıldı. Eri son ÇanakkaleCezaevi'nde kalan devrimci tutsakların30 Eylül, 4 Ekim barikatlarıylakazandıkları hakları içine sindiremeyensavcılık ve cezaevi idaresi basmaprovokatif haberler vererek tutsaklarıhedef gösteriyor.

26 Şubat 97 tarihli gazetelerdeBaşsavcı Ahmet Koçyiğit'in verdiğidemeçte Çanakkale Cezaevi'nde tüneliddiasıyla arama yapıldığı haberi ise birsaldırının habercisi. ÇanakkaleCezaevi'nde DHKP-C, TKP(ML),TKEP/Leninist, Devrimci Yol, TİKB,TKP/ML, MLKP, TDKP, TKEP davasıtutsaklarının yaptıkları ortak açıklamada,"Siyasi kimliğimize ve insanlıkonurumuza yönelik her türlü saldırıyakarşı kararlılıkla tavır koyacağımızıbelirtiyor ve duyarlı tüm kesimleri buprovokasyonlara ve saldın girişimlerinekarşı duyarlı olmaya ve bunları boşaçıkarmaya çağırıyoruz" denildi*

l Mayıs DavasıTutsaklarına DGM'de Saldırı

Çetelerin cezaevinemakam arabalarıylagötürüldüğüülkemizde, onuruadaleti savunandevrimci tutsaklarmahkemede hakimemriyle dövülüyorlar.

l Mayıs davasındantutuklu bulunandevrimci tutsaklar, 12Mart Çarşamba günüçıktıkları 6 No'luDGM'de, Gazikatliamınınyıldönümü üzerine bir

konuşma yapmakisteyince jandarma vepolisler hakiminönünde tutsaklaraacizce saldırdı.Ailelerin yoğun tepkisiile karşılaşan polisleraileleri de tartakladılar.

Aileler polislerinyüzüne "ibrahimŞahin olsa makamarabasıyla cezaevinegötürürsünüz, bizimoğullarımız eroinsatmadı, hırsızlıkyapmadı diyesaldırıyorlar,evlatlarımızı çetelerevermeyeceğiz."sözleriyle kin venefretlerini haykırdılar.Zorla DGM'dençıkarılan aileler"Evlatlarımızı görenekadar buradangitmeyeceğiz" diyerekDGM önündealkışlarla ve "insanlık,Onuru işkenceyiYenecek", "DevrimciTutsaklarOnurumuzdur"sloganlarıyla saldırıyıprotesto ettiler.

Bu arada ailelerdışarda beklerkenmahkeme, tutsaklarolmadan yapıldı.Yapılan mahkemede 4kişi tahliye oldu.Tahliye olanlarınisimleri şöyle: SerkanYüksel, Gazi Ergin,Cihan Ercan ve BülentRençber. *

Bir Kayıp DaKulp'tan

İnsan HaklarıDerneği'nde 11Mart günü,Diyarbakır'ınKulp ilçesidoğumlu, şu andakayıp Fikri Özgeniçin bir basınaçıklamasıyapıldı.

Fikri Özgen'in27 Şubat 1997tarihindeDiyarbakır İli BeşNisanMahallesi'ndebulunan evinden

çıktıktan sonra 4 sivil polis tarafından kaçırıldığıbelirtildi. 73 yaşındaki Fikri Özgen'in en sonDiyarbakır JİTEM'de tutulduğunu, astım hastasıolduğunu ve tanıkların da onu JİTEM'de gördüğünübelirten İHD Başkan Yardımcısı Mahmut Şeker, bütünyetkili makamlara başvurulduğunu fakat bir sonuçalınamadığını söyledi.

Kayıpların yüzde 90'nının Kürdistan'da ve Kürtolduğunu belirten Şeker, insan hakları ihlallerinindevam ettiğini, 73 yaşındaki bir insanınkaybedilmesinin çözüm olmayacağını belirtti.*

KATLİAMLARIN HESABINI SORALIM

Page 38:  · 15 Mart 1997 İÇİNDEKİLER Gazi Anması 3-4 16 Mart :....4-5 Cuntacılar 6-7 Osmanlı'dan Bugüne Anayasalar 8-9 Demokratik Bir Anayasa İçin Mücadele Edelim 10-11 Newroz

Sendikacılardan Panel

"ANAYASA VE DEMOKRATİK HAKLAR"

A dana Genel-İş Sendikasıtarafından, 8 Mart günü"Anayasa ve Demokratik

Haklar" konulu bir panel düzenlendi.Panele Liman-İş Başkanı Hasan

Biber, Genel-İş örgütlenme Daire

Başkanı Erol Ekici, insan HaklanDerneğinden Süleyman Kılıç, ÇağdaşHukukçular Derneği'nden AvukatMustafa Çinkılıç ve Genel-İş 6. BölgeŞube Başkanı Mustafa Acar katıldı.

"işveren kendi Anayasasınıhazırlar da işçiler hazırlayamaz mı?"sorusunun da tartışıldığı panelde birkonuşma yapan Genel-İş SendikasıÖrgütlenme Daire Başkanı Erol Ekici"Ülkede rahatsızlığı olan her kişininarayışına yanıt verecek birdüzenlemeye ihtiyaç vardır. Anayasadeğişikliği bugün başlayıp yarınsonlandırılacak bir olay olmamalıdır.Eğer TÜSİAD, demokratikleşme adınakamuoyuna bir takım şeylersunuyorsa bunun altında yatan,sömürüyü özgürleştirmektir." dedi.

Liman-İş sendikası Genel başkanı

Hasan Biber "Yaşamın tümgüzelliklerine en fazla katkıyı işçisının yapıyor. Yarattığı değerlerinpaylaşılmasında da daha çok sözsahibi olması gereken işçi sınıfıolmalıdır." dedi.

İHD'den Süleyman Kılıç"Türkiye'de uygulanan Anayasasürgün anayasasıdır. Bu Anayasa'da"Kürt halkı yok sayılmaktadır. Halkakarşı bir savaş açılmıştır. Bu savaştabataklığa sürüklenen yineburjuvazidir".

Panel sonunda bir konuşma daAvukat Mustafa Çinkılıç yaptı"Türkiye'de anti - demokratik biruygulama var. Bu da halka karşı silahlıgüçlerle yapılmaktadır." diyerekgörüşlerini dile getirdi.*

istanbul Tuzla organize sanayide çalışan AygünDeri işçileri, sendikaya üye olmak için 77 gündürdirenişte; süren direnişle ilgili işçilerden önderAkdoğan ile konu hakkında görüştük.

- Direniş sürecini ve gelişen olayları anlatırmısınız?

- işyerimizde sendikal faaliyet başladıktan sonra,işverenle aramızda sorun başladı. İşveren her zamanişyerine sendika sokmayacağını söylüyordu. Bölgedeörgütlü, işveren karşısında daha güçlü olacağınıdüşünerek sendikal faaliyetlere başladık.

- Sendikal faaliyetlerden sonra süreç nasıl gelişti?

- Sendikaya üye olduktan sonra, işveren KamilAygündüz'ün bize karşı baskıları iyice arttı. Örgütlügücümüzü bölmeye ve örgütlü bulunduğumuzsendikayı karalamaya çalıştı. Her türlü baskısı sonuçvermeyince "ekonomik krizdeyim elimde iş yok"yalanıyla üretime ara verdiğini açıkladı. Buradakisermayesi ile Balıkesir Gönen'de fason üretimebaşladı. Biz de hemen bir direniş örgütleyerekhakkımızı ancak direnerek kazanabileceğimizi,sömürü çarkını ancak böyle direnişledurdurabileceğimizi karara bağladık ve haklarımızıalana kadar direnişi sürdürmeye karar verdik. *

"SÜRGÜNLER BİZLERİ

15 Mart 1997

DERİ-İŞ SENDİKASIİLE İŞVERENARASINDAANLAŞMADeri-İş Sendikası ile Türkiye Deri-

İş Sanayi işverenleri Sendikasıarasında, 12 Şubat gününden berisürdürülen, işyerini ve 3 bin işçiyikapsayan l Mart'tan, 28 Şubat 99' akadar iki yıllık süreci kapsayan topluiş sözleşmesi görüşmeleri 10 Martgünü yaplıan toplantı anlaşma ilesonuçlandı.

l Mart Tarihinden itibarenuygulamaya konulacak sözleşmeyegöre aşağıdaki haklar sağlandı.

- Taban ücret (yevmiye) 850 binliraya çıkarılmıştır.

- Birinci yıl yevmiyeleri Brüt lmilyon 430 bin lira (aylıklara bürüt 42milyon 900 bin) zam yapılmıştır.Ortalama yevmiye brüt 9 yüz bin idi.Buna göre yevmiyelere 1. yıl %154oranında zam yapmıştır.

. - 3. yıl yevmiyelere brüt l milyon730 bin (aylıklara brüt 54 milyon 100bin) lira zam yapılmıştır. Buna göreyevmiyelere 2 yıl % 73 oranında zamyapılmıştır.

SENDİKA ÜYESİDİYE GÖZALTIİzmir, Serçeköy İlkokulu'nda

görev yapan Eğitim-Sen Aydın ŞubeSekreteri, Hatice Duman'ın gözaltınaalındığı bildirildi.

Konuyla ilgili olarak bir açıklamayapan Eğitim-Sen Aydın Şubesi,Hatice Dilman'ın sendikal çalışmalarınedeniyle gözaltına alındığı ve tehditedildiği belirtildi. Dilman daha sonramahkemeye çıkarılmadan serbestbırakıldı.

Eğitim-Sen yaptığı açıklamasonunda, üyelerine yönelik saldırılarakarşı halkı duyarlı olmaya çağırdı.*

YILDIRAMAZ"

Kamu Emekçileri, "Hak verilmezAlınır" şiarı ile insanca bir yaşammücadelesi veriyorlar. Tüm baskı veengellemelere rağmen kendiözgüvenleriyle kurduklarısendikalarında örgütleniyorlar.

Kamu Emekçileri'nin örgütlümücadeleleri her zaman engellenmeyeçalışılmıştır. Bu gerek siyasiiktidarlarca, gerekse çalıştıklarıişyerlerinde gerici faşist idareciler

tarafından yapılmaktadır. Yükselenmücadele önünde her zaman bir setoluşturulmaya çalışılmışsa da bukararlı mücadele karşısında kazananyine Kamu Emekçileri olmuştur.

Sürgünler, işten atmalar, cezalar heryükselen mücadele, kazanılan hakkarşısında kamu emekçilerine karşıuygulanmak istenen bir silah halinegelmiştir. Bunun son örneğiistanbul'da Tüm Maliye-Sen adıaltında örgütlü bulunan kamuemekçilerine yönelik sürgün cezaları,istanbul Vatan Caddesi üzerindebulunan maliyede çalışan Tüm Maliye-Sen üye ve yöneticilerinden istanbulMaliye-Sen l No'lu Şube YöneticisiAydın Filiz ve işyeri temsilcilerindenYılmaz Yılgın, Leyle Kazbek yaptıklarıaçıklamada "istanbul'un çeşitliyerlerine sürüldük. Daha öncedesendikal çalışmalar yüzünden 3 Ekim1996 günü, işyeri temsilcisi Erkan Eren,Gaziosmanpaşa Mal Müdürlüğü'nesürgün edilmişti. Kamu emekçileri

üzerindeki baskıları ve artan sürgünleriprotesto etmek amacıyla Tüm Maliye-Sen l No'lu Şubesi 11 Mart günü VatanCaddesi üzerinde bulunan maliyekompleksinde çalışanların yemekteolduğu öğlen saatinde, yemekhanedebir basın açıklaması yaptı. Yapılanbasın açıklamasında "Bizler maliyeçalışanları olarak, demokratik, sosyalve ekonomik haklarımızın korunmasıve yeni hakların kazanılması için TümMaliye-Sen'i kurduk. Yedi yıllık sendikamücadelemiz sürecinde, üyelerimiztehdit edildi, işten atıldı, keyfi birşekilde sürgün edildi. Hukuk tanımazidarecilerin tutumu, baskı vesürgünleri bizi yıldıramadı,yıldıramayacak. Yine haklı ve meşrumücadelemize devam edeceğiz"dedi.

Basın açıklamasında sık sık"Sürgünler Bizleri Yıldıramaz", "YaşasınÖrgütlü Mücadelemiz", "SusmaSustukça Sıra Sana Gelecek" sloganlarıatıldı. Açıklama sırasında yemek yiyendiğer çalışanlar da alkışlarla

arkadaşlarına destek verdiler.Basın açıklaması sonunda idare

tarafından çağrılan sivil polisler,yanlarında maliyede görevli bulunangüvenlik memurlarıyla birlikte, basınaçıklamasına katılanları tesbit ettiler.

Sürgün edilen Maliye-Sen İstanbull No'lu Şube Yöneticisi Aydın Filiz ilegörüştük;

- Bu süreçte neden sürgün oldu?- Maliyenin kamu çalışanlarına

karşı, sendikal önderlik taşıyan kadroinsanları, birimlerin yoğun olduğu veçalışmaların mevcut olduğu yerlerden,kitlelerden yoksun askeri saymanlıkgibi örgütlenmeyi daralttığı yerleresürgün ediyor. Bu tür sürgünlerledevrimci sendikaları dağıtıp yerlerinegerici faşist sendikaları yerleştirmeyeçalışılıyor. Bu tür baskı ve sürgünlerbizleri yıldıramayacaktır. Her zamanmücadelemiz sürecektir. Bu sistemliuygulamalara karşı biz de örgütlügücümüzü kullanmalıyız.*

16 MARTTA BEYAZIT'TA OLALIM

Page 39:  · 15 Mart 1997 İÇİNDEKİLER Gazi Anması 3-4 16 Mart :....4-5 Cuntacılar 6-7 Osmanlı'dan Bugüne Anayasalar 8-9 Demokratik Bir Anayasa İçin Mücadele Edelim 10-11 Newroz

GeleceğimizinKarartılmasınaİzin

R efahyol hükümetinin işçilereve emekçilere karşı başlattığıözelleştirme saldırısı bütün

hızıyla sürüyor. Yerel yönetimlerdekazandıkları her belediyede iş başınagelir gelmez işçi kıyımına başvurarakişçi, emekçi düşmanı yüzlerini açığavuran RP'liler, muhalefetteykensöyledikleri, "stratejik iş kollarındakiözelleştirmelere karşıyız" deyişlerini, birkenara atarak hızla limanların,havayollarının, tersanelerin,telekomünikasyon sistemlerinin ve enson olarakda enerji sektöründeki termiksantrallerin ve bunlara bağlı olanmadenlerin özelleştirileceğini açıkladı.

16 Kasım 1996 tarihli ResmiGazete'de Enerji ve Tabii KaynaklarBakanlığı tarafından ülkemizin enerjiihtiyacının büyük bir bölümünü üreten12 termik santralin işletme hakkının 20yıllığına devrine ilişkin ihale ilanıyayımlanmıştı. Yine 24 Kasım 1996tarihli Resmi Gazete'de Türkiye ElektrikDağıtım A.Ş (TEDAŞ)'a bağlı dağıtım .hizmetlerininde işletme hakkınındevredileceği yayımlandı.

Refahyol hükümeti, 20 yıllığına, özelsermayeye peşkeş çekmeye çalıştığı 12 -santralin devri için l milyon 660 bindolar değer biçmiştir. Oysa TürkiyeElektrik A.Ş (TEAŞ)'ninözelleştirilmeye çalışılan 12 santraldenyalnızca 1996 yılı karı 758 miyon 451 bindolardır. Yine TEAŞ'ın aynı santralleriçin yapmayı planladığı yatırım miktarı 2milyon dolardır.

Özelleştirme sonucu tekellere peşkeşçekilmeye çalışılan 12 santralin 20 yıldaişletmesinden elde edilecek tahmini karise 15 milyar 169 milyon 38 bin dolardır.

Refahyol hükümetinin tekniksantralleri özelleştirme girişimi, özellikleMÜSİAD'ın iştahını kabartmış, islamisermaye özelleştirme çalışmalarındanpay kapmak için girişimlerinihızlandırmıştır.

Ülkemizde, 1980'li yıllarda başlayanözelleştirme çalışmalarının amacıtekellere verimli işyerlerinin peşkeşçekilmesini beraberinde getirmiştir.

1980'li yıllardan itibarenözelleştirmeyi, kamuoyunabenimsetmek için harcanan paralarbugüne kadar yapılan özelleştirmelerintamamına eşit bir değerdedir. DünyaBankası'nın, bizim gibi yeni sömürgeülkelere dayattığı özelleştirmepolitikalarının arkasında yatan gerçek"yapısal uyum programlan"

çerçevesinde uluslararasısermayenin egemenlik alanlarınıgenişletme çabalarıdır.

Başta enerji ve iletişim alanı olmaküzere, özelleştirmenin vatanı olaningiltere'de özelleştirme ile amaçlananhiçbir hedef gerçekleşmemiş aksine,bütçe açığı tarihinin en yüksek düzeyineçıkmıştır. Şu anda ingiltere sanayisi, sonelli yılın en büyük durgunluğunuyaşamaktadır. Dünya Bankası'nındayatması sonucu uygulananözelleştirme politikaları ile işsizlikartmakta, işten çıkarmalar, teşvikedilmektedir. Dünyada uygulanan 15yıllık deneyim göstermektedir kiözelleştirme sadece işsizlikgetirmektedir. Yine özelleştirme ilesendikalı işçi sayısı düşmekte, sendikalörgütlülükler büyük darbeler almaktadır.

Yine özelleştirme ile eğitim, sağlık,sosyal güvenlik alanlarında yapılmasıgereken kamu hizmetleri kısıtlanmakta,askeri harcamalar ise arttırılarak olasıbir toplumsal alt üst oluş için devletkendini militarize etmektedir.

Aktaş Örneği:Enerji sektörüne ilişkin ilk devir

(özelleştirme) sözleşmesi istanbulAnadolu Yakası'nda olmuş ve bölgedekielektirik dağıtım hizmetleri mülkiyeti ilebirlikte AKTAŞ Elektirik DağıtımŞirketi'ne verilmiştir.

Devir işlemlerindeki usulsüzlüklerve kamuya ait bir işletmenin üretilenhizmetlerden yararlananların aleyhinebir şekilde devir edilmesine karşı açılandavada mahkeme yürütmeyi durdurmakaran vermişti. Ancak mahkemekararına rağmen devir gerçekleşmiş,devlet kendi yasalarına uymamıştır.Anadolu yakasında elektrik dağıtımınınAKTAŞ'a verilmesi ile birlikte sorunlarda başlamış, voltajlarda sürekli iniş veçıkışlar sebebiyle binlerce evde bulunantelevizyon, buzdolabı, çamaşırmakinesi, elektrik süpürgesi vb.elektrikle çalışan ev aletlerindebozulmalar meydana gelmiş. Halkınyaptığı şikayetler kulak arkası edilmiştir.Yine dağıtımın AKTAŞ'a verilmesi ile

Elektrik enerjisi temel bir maldır. Üretildiği andatüketilmesi zorunludur. Bu nedenledir ki üretim, iletim vedağıtım süreçleri ancak etkin bir merkezi planlamayızorunlu kılmaktadır. Sağlıklı bir bakım - onarım ve yeniüretim alanları için merkezi planlar şarttır. Özelleştirme ileayrı ayrı işletmelere satılacak santrallerde, merkezi birplanlama gerçekleştirilemediği için özelleştirmeninsonuçlan işçiler açısından işsizlik olurken, halk içinsekaranlığa gömülmek olacaktır

Elektrik enerjisinindoğası gereği merkeziplanlama şarttır

Elektrik enerjisi temel bir maldır.Üretildiği anda tüketilmesi zorunludur.Bu nedenledir ki üretim, iletim vedağıtım süreçleri ancak etkin birmerkezi planlamayı zorunlu kılmaktadır.Sağlıklı bir bakım - onarım ve yeniüretim alanları için merkezi planlamaşarttır. Özelleştirme ile ayrı ayrıişletmelere satılacak santrallerde,merkezi bir planlamagerçekleştirilemeyeceği içinözelleştirilmenin sonuçları işçileraçısından işsizlik olurken, halk içinsekaranlığa gömülmek olacaktır.

birlikte, halk elektriği çok daha pahalıtüketmeye başlamış, AKTAŞ'ınyapmadığı bakım, onarım hizmetleriniabonelerin faturalarına ekleyerek haksızkazanç elde etmesine göz yummuştur.Ayrıca devir işlemi gerçekleşirgerçekleşmez, işyerindeki yetişmişteknik personel işten çıkarılarak büyükbir işçi kıyımı yaşanmıştır.

Bugünde, enerji işkolunda çalışanyaklaşık 40 bin işçi aynı kaderle karşıkarşıyadır. Özelleştirme sonucu,aileleriyle birlikte yaklaşık 200 bin kişiaçlığa ve işsizliğe terk edilmekle karşıkarşıyadır.

Özelleştirilmeye çalışılan santrallerve madenlerde çalışan işçiler veemekçiler özelleştirmeyi engellemekamacıyla, işyerlerini işgal ederek,santralleri incelemeye gelen heyetleriişyerlerine sokmamak için barikatlar

kurarak direniyorlar.Enerji ve maden işkolundaki

özelleştirme girişimlerine karşımücadele eden işçi ve emekçileridesteklemek, karartılmaya çalışılangeleceğimize sahip çıkmak, açlığa veişsizliğe dur demektir.

TES-İŞ Adana'da"Özelleştirmeye Hayır"Mitingi YapacakEnerji işkolunda örgütlü bulunan

TES-İŞ Sendikası'nın Adana'da bulunanşubeleri Termik Santrallerinözelleştirilmesine karşı, 15 Mart'taAdana'da "özelleştirmeye hayır" mitingiyapma karan aldılar.

Refahyol hükümetinin Kamu İktisadiTeşekkülleri'ni özelleştirmeçerçevesinde aldığı 12 termik santralinözelleştirilmesi amacıyla işyerlerinekurdukları barikatlarla, alıcı firmalarıengelleyen enerji işçileri, özelleştirmeyekarşı direniş eylemlerini sürdürmektekararlılar.

TES-İŞ Sendikası Adana l No'lu ŞubeBaşkanı Mustafa Şahin, TES-İŞ'inAdana'daki şube başkanları ve TÜRK-İŞ'e bağlı diğer sendikaların şubebaşkanlarıyla birlikte, Adana'da mitingyapma karan aldıklarını belirterek."Stratejik öneme sahip, enerjiişkollarının özeleştirilmesine karşı, buhafta bir miting düzenleyeceğiz.Amacımız, işyerimizin sermayeyepeşkeş çekilmesini engellemek,özelleştirmeyi durdurmaktır" dedi.

TES-İŞ'in Adana şubelerinindüzenleyeceği mitinge, TÜRK-İŞ GenelBaşkanı Bayram Meral ve TES-İŞSendikası Genel Başkanı MustafaÖzonur da katılacak. TES-İŞ SendikasıAdana l No'lu şube başkanı MustafaŞahin, TEDAŞ'ın zarar ettiğinisöyleyenlerin stratejik öneme sahipişkollarını, siyasilerin kendiyandaşlarına peşkeş çekme amacındaolduklarını belirtti. Mustafa Şahin, 15Mart'ta yapacakları mitingin saat10.00'da başlayacağını ve tüm AdanaHalkını mitinglerine davet ettikleriniaçıkladı. Mustafa Şahin, mitinge TES-İŞ'e bağlı Kahramanmaraş, Gaziantep,Hatay, Mersin ve Osmaniye'dekitemsilciliklerinde katılacağını, ayrıcaKayseri, Konya, Elazığ, Malatya veAydın'daki şubelerin de katılacağınıaçıkladı.*

KATLİAMLARIN HESABINI SORALIM

Page 40:  · 15 Mart 1997 İÇİNDEKİLER Gazi Anması 3-4 16 Mart :....4-5 Cuntacılar 6-7 Osmanlı'dan Bugüne Anayasalar 8-9 Demokratik Bir Anayasa İçin Mücadele Edelim 10-11 Newroz

BASIN EMEKÇİLERİ VE"Bağımsızlığı, Demokrasiyi, Ulusların

Haklarını Esas Alan" ANAYASASusurluk kazası sonrası devletin

gerçek yüzü tüm halk kesimleritarafından açıkça görülür hale geldi.Halkın her kesiminden kontrgerilladevletine karşı tepkiler her geçen günartarak sürdü. "Sürekli Aydınlık İçin BirDakika Karanlık" kampanyası içerisindeemekçiler hesap soran, adalet isteyensloganlarını haykırdılar. Ve bu süreçtehalkın birliğinin önemi bir kez dahasomut olarak ortaya çıktı. Bu birliğinsağlanması ise somut bir program,ortak talepler etrafında şekillenebilir.İşte bugün bunun zemini "Bağımsızlığı,Demokrasiyi ve Ulusların HaklarınıEsas Alan" bir alternatif anayasaetrafında oluşturulabilir. Halkın herkesiminin kendi taleplerini dilegetireceği ve bunun mücadelesinivereceği bu platform hiçbir kesimidışlamadan oluşturulabilir.

Basın emekçilerinin de bu anayasakampanyası içerisindeki yerini almasıiçin yeterince sebebi vardır. Herşeydenönce düşünce ve ifade özgürlüğününönündeki en baştagelen engel 1982Anayasası ve onun getirdiği diğer kanunve maddelerdir. Çıkış temeliözgürlüklerin kısıtlanması üzerineoturan 82 Anayasası, getirdiği yasaklarzinciri sayesinde basın emekçilerininsoluk dahi almalarına izin vermemekte,herşeye rağmen düşüncelerini ifadeeden yazar, gazeteci ve aydınlancezaevlerine koymaktadır. Yüzlerceyıllık hapis cezası almış yazarlar vegazetelerin yazıişleri müdürlerihepimizin bilgisi dahilindedir. Yineyazdığı yazılardan dolayı halencezaevinde olan İsmail Beşikçiler, IşıkYurtçular vd. hepsi de 82 Anayasası'nıngetirdiği yasaklamaların ürünü olan"ceza" maddeleri sonucu tutsakedilmiştir.

Daha önceki anayasada da yer alankısıtlamaların ürünü olan ve düşünceve ifade özgürlüğünün önündekiengellerden, 141 ve 142. MaddelerTurgut Özal dönemindedemokratikleşme manevralarıylakaldırılmış ancak yerine getirilen"Terörle Mücadele Yasası" öncekilerdendaha katmerli bir baskıyı beraberindegetirmiştir. Bu yasa yüzünden adetakalem oynatmak suç haline gelmiştir. 82Anayasasının temel özelliklerinden biride, yürütmeye ileri derecede yetkilerverilmesidir. Bu anayasa sayesindeyürütme, gücünü sadece kanunlardandeğil aynı zamanda anayasadan alanbir erk haline gelmiştir. Yürütme, kanunhükmünde kararname çıkarma yetkisibaşta olmak üzere, geniş bir alanda,yasa vb. genel ve objektif kurallarkoyabilme yetkisiyle donatılmıştır(Madde 8 ile). İşte bunun sonucusansür yasaları çıkarılmış, gazetesayfalarında belli yazıların siyah

zeminlerde çıkmasıyla tarihe geçmiştir,kimi yazılar daha matbaada ikenyasaklanmış ve "yasaklanmıştır"dipnotlarıyla baskılar yayınlamakzorunda kalınmıştır. Yine yürütmeyeverilen olağanüstü yetkiler yüzündendergilerin yayınlan keyfi gerekçelerledurdurulmuş, kapatmalar olağan halegetirilmiş ve biz basın emekçilerinekanıksatılmaya çalışılmıştır. Elbette her

baskıcı yasaklamacı anayasa karşısındanasıl bir alternatifi savunacağımız,başka bir ifade ile artık herkesinkarşısında olduğunu belirttiği buanayasaya karşı nasıl bir mücadeleyürüteceğimizdir. Biz basın emekçileriolarak sadece mevcut olanıeleştirmekten öte ona alternatif birçalışma içerisinde de yer alabilmeliyiz.İşte bu konuda atılan bir adım duruyor

koşulda gerçekleri yazmaktan geridurmayan, onurun namusun vegeleceğin temsilcisi olan sosyalist basınbu sansür yasaları ve baskılar karşısındageri adım atmamış ve her türlü bedeliödemekteki tereddütsüzlüğünügöstermiştir. Ancak bugün gelinenaşamada düşünceye ve düşünceninifade edilmesine getirilen sınırlamalarsadece sosyalist basına yönelik değildir;aynı zamanda burjuva basında çalışıpda halkının sorunlarını yazan tümgazeteci ve yazarları kapsamıştır.Bunun en son örneği "DüşünceyeÖzgürlük" kitabına açılan davalardır.

82 Anayasası tarihte eşi görülmemiş(faşist italyan anayasası dışında) biraymazlıkla istisnasız tüm özgürlüklerigenel olarak kısıtlamayı içeren birmadde koymuştur (madde 13/3),bununla da yetinmeyerek her hak veözgürlük için kısıtlayıcı maddelerkonmuştur. Neredeyse tüm özgürlükleriiçeren maddelerin başlangıcındaözgürlükten bahsetmiş arkasında "ama,fakat" vb. ifadeler ile başlayandevamında bunu kullanmanın yollarıtekrardan tıkanmıştır. Ve genelsınırlamalar maddesi mevcut tek "batıdemokrasisi" anayasası olma özelliğinikazanmıştır.

Mevcut anayasanın ve onungetirdiği "anayasal düzenin" geneldetüm halk kesimlerine özelde ise basınemekçilerine getirdiği kısıtlama vebaskılara daha fazla örnek vermekmümkündür. Şimdi sorunumuz bu

önümüzde; Haklar ve ÖzgürlüklerPlatformu'nun başlattığı "Bağımsızlığı,Demokrasiyi ve Ulusların HaklarınıEsas Alan Anayasa" kampanyası. Halkınher kesiminin kendi talepleri etrafındakatılabileceği bu kampanya bizi deyakından ilgilendirmekte, dahası bizede önemli sorumluluklar düşmektedir.Toplumsal muhalefetin önemli birparçası olarak hareket edelim ve bukampanyaya kendi taleplerimizlekatılalım. Şimdi bu alternatifanayasanın temel taleplerine birbakalım:

Bağımsızlık. Ülkesini seven,emperyalizme karşı olan, vatanınınözgür olmasını isteyen, onurlu namuslutüm basın emekçilerinin, aydın veyazarların taraf olacağı bir taleptir.Bağımlılık ilişkilerininözkaynaklarımızı, değerlerimizi nasılsömürdüğü herkes tarafındanbilinmektedir. Böyle bir talebe sahipçıkmak vatanımızın özgürleşmemücadelesine sahip çıkmaktır,geleceğimize sahip çıkmaktır.

Demokrasi. Bu konuda en çokyazan, çizen, birşeyler söyleyen basınemekçileridir. Bir avuç azınlık içindemokrasi olan bugünkü sisteme karşıezilen çoğunluğun demokrasi hakkınıistemek, onurlu aydın geleneğinin birgereği olmasından öte tüm basınemekçileri için de bir ihtiyaçtır. Çünkükalemini satan bir avuç soysuz dışındabasın emekçileri demokrasi diye birkavramı yaşamamakta hatta olmasının

bedelini aldıkları cezalar vedüşüncelerim yazamama gibikısıtlamalarla ödemektedirler. Bunedenle gerçek demokrasiye, halk içindemokrasiye sahip çıkmak ve istemeken başta bizim hakkımızdır.

Ulusal Haklar. Çok uluslu bir ülkedeyaşıyoruz. Egemen sınıflar ne dersedesin topraklarımızda Kürt halta birgerçekliktir. Ve verdiği mücadele ilekendisini egemen sınıflara dayatmıştır.Kimi küçük burjuva aydın yazarların bukonuda şovenist politikaların etkisindehareket ettiği bilinen bir gerçektir. Oysaaydın olmanın gerekliliği, yine uluslarınhaklarına sahip çıkmak, onları sonunakadar savunmaktan geçmektedir. Kürthalkının ulusal, kültürel değerlerinesahip çıkalım. Onların taleplerini kenditaleplerimiz olarak kabul edelim.İlericiliğin bir gereği olan uluslarınkendi Kaderlerini Tayin Etme Hakkınınsavunucusu olma onurunu taşıyalım.Bu konudaki burjuvazinin yönlendir-melerinden, şovenist politikalardanbeyinlerimizi arındıralım.

Evet. İşte talepler. Bunun yanındakendi taleplerimizi dile getirelim vegeliştirilecek toplumsal muhalefetiniçerisinde yer alalım;

* Düşünceye ve ifade edilmesinekoşulsuz özgürlük,

* Cezaevlerinde düşüncelerinden vedüşüncelerinin gerektirdiği eylemlerdendolayı tutsak olanlara özgürlük,

* Basın emekçilerine karşı saldırılarımeşrulaştıran yasa ve yetkilerinkaldırılmasını, saldıranların şiddetlecezalandırılmasını,

* Patrondan yana olan basın ve işyasalarının kaldırılmasını ve basınemekçilerinden yana yeni yasalarınyapılmasını,

* Basın tekellerinin dağıtılmasını,* Basın emekçileri için iş güvencesi

İSTEYELİMTüm bu talepler daha da

çoğaltılabilir. Bunların kazanılması vebunlar etrafında diğer halk kesimleriylebirlikte bir birliğin oluşturulması bizeçok uzak değildir. Eğer istersek bunukazanacağımız kesindir.Gazetelerimizde alternatif anayasakonusunda yazalım tartışalım,kurumlarımızda, dernek vesendikalarımızda gündemimize alıp bukampanyaya katılmanın yollarınıgenişletelim. Sadece haberini yapmakla,yazı yazmakla kalmayıp, bu çalışmalariçerisinde fiili olarak da sokaklardaolmanın yollarını yaratalım. Fotoğrafmakinalarımızla, kalemlerimizle,sloganlarımızla ve taleplerimizleyaşanılacak bir gelecek yaratmamücadelesinin parçası olalım.*

16 MARTTA BEYAZIT'TA OLALIM

Page 41:  · 15 Mart 1997 İÇİNDEKİLER Gazi Anması 3-4 16 Mart :....4-5 Cuntacılar 6-7 Osmanlı'dan Bugüne Anayasalar 8-9 Demokratik Bir Anayasa İçin Mücadele Edelim 10-11 Newroz

"Bağımsızlığı, Demokrasiyi ve Ulusal HaklarıEsas Alan Bir Anayasayı Kendimiz Yapalım"

Bu güne kadar yapılan Anayasaların hiç biri halkımıztarafından yapılmadı. Yapılan Anayasalar halkımıza dayatılarakzorla kabul ettirilmeye çalışıldı. Yaptıkları Anayasalarıhalkımıza dayatanların gerçek yüzleri Susurluk'ta tümçıplaklığıyla açığa çıktı.

Susurluk'ta açığa çıkan, halklarımıza zorla dayatılanAnayasa'ları yapanlardır, devlettir. Susurluk'ta açığa çıkan,

şitlik, demokrasiduydukları öfkeyi haykırdılar.

Şimdi sıra bu öfkemizi özgürlük, eşitalebimizi katliamlar, kayıplar, işkencelerle boğmakisteyenlerin karşısına bağımsızlığı, demokrasiyi, ulusal haklarıesas alan kendi Anayasamızı dikmekte.

Haklar ve Özgürlükler Platformu'nun önerdiği "Bağımsız,Demokratik, Ulusal Hakları Esas Alan Bir Anayasa" kampanyası

devletten hesap sorulmasını isteyen onbinler özgürlük, eşitlik, ile ilgili olarak; Doç. Haluk Gerger ve HADEP Parti Meclisi Üyesidemokrasi talebiyle sokakları doldurdular, kontrgerilla devletine Azizziz Doğanla yaptığımız röportajları yayımlıyoruz.

1982 CuntaAnayasasını sa-vunabilen kim-se kalmadı. Vebir kesim yenia n a y a s a d a nb a h s e d i y o r .Haklar ve Öz-gürlükler Plat-formu ise ba-ğımsızılığı, de-mokrasiyi veulusal hakları

esas olan bir anayasa kampanyası başlattı.Sizin böyle bir anayasa konusundaki dü-şüncelerinizi öğrenebilir miyiz?

-Anayasalar, bir sosyo-ekonomik for-masyonun tarihsel miras, gelişim ve biriki-min ürünüdürler öncelikle. Elbette sistema-tik yapının çıkar ve ihtiyaçlarına göre belir-lenirler, ideolojik/felsefi kökene sahiptirlerve bu arada toplumdaki güç ilişki ve denge-lerini de yansıtırlar. Bu açılardan bakıldı-ğından, sistem dışı muhalefet için, düzeneanayasa düşünmek, bir güç ilişkisinin katı-lım ve müzakere sürecine bağlı değilse, ol-dukça zordur; kendisini onların, yani ege-menlerin yerine koymayı gerektirir bir ölçü-

de. Onlar adına bir toplumsal uzlaşıyı yap-mak, doğrudan kendi anayasamızı hazırla-maktan çok daha problemlidir hiç kuşku-suz.

ikinci bir sorun, bir anayasa tartışması-na emekçi yığınların çekilmesiyle, onlarınkatta ve katılımlarının sağlanmasıyla ilgili-dir. Emekçi çoğunluğun büyük bir bölü-münce, düzenin onlara dayattığı koşullarındoğrudan bir yansıması olarak, anayasalarve onlarla ilgili tartışmalar, kendilerineuzak, soğuk ve soyut görünürler. İlginin ol-madığı yerde bilgi, bilgi olmadığında ilgi veher ikisinin bulunmadığı durumlardaysa dakatılım olmaz. Aslında Devlet ve Düzenleolan anlık ve tarihsel, yani ilerde kesinlikledeğişecek ama aynı derecede de yaşamsalilişkilerin temel anlaşma metni en çok güç-süz konumdaki yığınları ilgilendirir ama bubilinci oluşturmak da elbette kolay bir işdeğildir. Yığınların psikolojik setleri ve ka-yıtsızlığıyla karşılaşma riski olabilir bu türgirişimlerin.

Yine de, işçi ve emekçiler adına siyasetyapanların ve öncülük iddiasında bulunan-ların, yaşamda boşluk bırakmamaları zo-runluğu olduğundan böyle pratikler kaçı-nılmazdır, hayatın dayattığı görevdir. Boş-lukları en iyi biçimde emekçiler adına değilde, onlarla birlikte doldurmak ancak müm-kün ve gerekli olduğuna göre de elden gelenyapılmalıdır tabii.

Böyle bir anayasanın kapsamı ve ta-lepleri sizce hangi çerçeveye kadar genişle-tilmeli.?

- Bizim taleplerimiz bellidir: Emeğinhalklarımızın ve kültürel kimliklerin tümhaklarının ve eşitliğinin bağımsız, katılımcıbir hukuk devleti çerçevesi içinde güvence-lerle gözetilmesine dayanan bir hukuksalyapı çıkış noktamızdır. Burada kullanılanher kavramın içi doldurulmalı, gerekçesiiyice kavranmalıdır. Bağımsızlık, demokrasiile emperyalist bağımlılık arasındaki bünye-sel karşıtlığı vurgular. Katılım, üretenlerinyönetemediği durumlarda, hiç olmazsa, ya-

şama etkin müdahalesinin mekanizmala-rını öngörür. Hukuk ideoloji dışı ve müm-kün olduğunca egemen manipülasyona di-renç kazandırılmış bir iç dinamize kavuştu-rulmuş toplumsal dayanağı bulunarak güç-lendirilmiş bir ortak bilincin hak anlayışı-nın kurumsallaşmasıdır. Elbette tüm bunlardoğası gereği defolu bir sosyal formasyon(kapitalizm) içinde ancak sınırlı ve karşı sal-dırılara her an açık bir biçimde gerçekleşe-bilir.

Resmi ideolojisi olmayan; "milli birlikve beraberlik"i değil, sınıfsal ve etnik/kültü-rel farklılıkların kabulü temelinde birlikteyaşamayı öngören; devleti kutsamayan, sı-nıfsal özünü ve zor aygıtların etkinliğini tör-pülemeyi hedefleyen; halkların eşitliğine,kendilerini yönetme, yazgılarına sahip ola-bilme hakkına ve gönüllü kardeşliğine da-yanan; insancıl, barışçıl, evrensel insanlıkdeğer ve kazanmalarına saygılı; devlet/ikti-dar ile özgürlükler arasındaki dengeyi yeni-den kuracak, emeğe saygılı, toplumsal da-yanışma ve paylaşmaya öncelik veren; sos-yal güvencelerle mücehhez; bireyi ve toplu-mu, egemenlerin örgütlü silahlı gücü devle-te karşı koruyan bir insan haklan temelindeinşa edilmiş yeni ilke ve kurumlan içerenbir anayasal çerçeve, yani toplumsal anlaş-ma kabulümüzdür.

Teşekkürler.

HADEP PM Üyesi

Aziz DOĞAN1982 Cunta Anayasasını sa-

vunabilen kimse kalmadı. Ve birkesim yeni anayasadan bahse-diyor. Haklar ve Özgürlükler Plat-formu ise bağımsızlığı, demokra-siyi ve ulusal haklan esas olan biranayasa kampanyası başlattı. Si-zin böyle bir anayasa konusun-daki düşüncelerinizi öğrenebilirmiyiz?

-Geri kalmış ülkelerde Askerifaşist yönetimlerin çözüldüğü As-ya ve Avrupa, demokratik re-jimler Dünya sahnesinde öne çı-karken Doğu bloku ülkeleri bilealtı yılda sorunlarını çözerekönemli başarılar elde etmişlerdir.Ekonomik ve siyasal olarak Tür-kiye'nin gerisinde olan ülkeler Af-rika'dan, Asya'ya kadar Türki-ye'nin ilerisindedir. Bu da bizegösterir ki Türkiye Dünya coğraf-yası içerisinde, Siyasal boyutuy-la, İnsan Hakları boyutuyla, Hu-kuk devleti boyutuyla halkın ihti-yaçlarına cevap verecek düzeydedeğildir. Buna engel olan da1982 Anayasasıdır.

Böyle bir anayasanın kap-samı ve talepleri sizce hangi çer-çeveye kadar genişletilmeli?

-Bugün işvereninden, emek-çisine, işçisinden, sivil toplum ör-gütlerine kadar halkın yüzdedoksanı sistemin gidişatından(Resmi ideolojide, rahatsızlığınıdile getiriyorsa, bu anayasa dev-let ve toplum demokratikleşmesiiçin halka tartışmayı açarak yeni-den yapılmalıdır. Burada anaya-sanın hangi maddeleri ülkeninsorunlarını çözmede engeldir tar-tışmasının yerine, yeniden elealınmalıdır. Çünkü 1995 yılındayeniden bazı düzenlemeler yapıl-dıysa da Anayasa'nın 77. mad-desi tartışmaya açıldığında inanı-yorum bu maddelerin yüzde dok-

sanı tartışılır. Zaten tartışılır halegelmiştir. TÜSİAD, TOBB, Sendi-kalar, Adnan Kahveci'nin Kürt ra-poru vb. buna örnektir. Bu da bi-ze kamuoyu açısından da elealındığında komple bir değişiklikönerisidir. Sistemin tıkanan önü-nün açılması mümkün değildir.

Bunun için, ulusal, siyasal,devrimci-demokrat, halkın irade-sini öne çıkartan, halktan yana.değişimci, yenilikçi, emekten vebarıştan yana olan evrensel de-ğerleri esas alan, ülke sorunlarınıçözebilecek halkın iktidarı temelalınmalıdır.

Ulusal ve devletler üstü ku-rumlar ve sivil toplum örgütlerininetkinliğinin arttırılması, buna pa-relel olarak yerel parlamento veyöneticilere geçmelidir. Uluslara-rası kurumlar ulusal kurumlarıdoğrudan etkilemektedir. Ulusla-rarası anlaşmaları ve değerleridikkate almayan Türkiye, dünyainsanlığı ve kamuoyunca gelinenaşamada dayatılmakta ve teşhiredilmektedir.

Ne hikmetse Türkiye'de res-mi ideoloji bir bölünme içerisinekapılarak politika yapmaktadır.Ama gelinen aşamada böyle birsorun olmadığı kamuoyu tarafın-dan anlaşılmıştır. Aslında buradaortaya çıkan demokrasiyi, de-mokratikleşmeyi içlerine sindire-miyorlar. Ülkenin on dört yıldır is-mi olmayan bir savaşı yaşaması,bu savaşın sonucu içeride ve dı-şarıda siyasi, ekonomik ve askeriolarak bir tıkanmayı yaşaması vesonuçları ülkeye pahalıya mal ol-muştur. Rant paylaşımı, yolsuz-luklar ve çeteleşme hakim olur-ken bunun üzerine gidemeyen birhükümet ve ustaca her gün gün-dem değiştirerek, esas sorunlargeri plana bırakılmak isteniyor.

Yine bunun için demokrasi-nin bir yaşam biçimi olarak dev-let ve toplum yapısına yerleştiril-mesi ve demokrasiden korkul-

maması gerekiyor. Bunu şununiçin belirtiyoruz, çünkü sistemdemokrasiden ürküyor ve korku-yor.

Yine bu ülkenin birincil soru-nu olan Kürt sorununda, demok-rasinin gereği çözüm getirilmesi,red, inkar, asimilasyon ve zor po-litikalarında ısrar edilmesi, soru-nun çözümsüzlüğe terkedilmesi,devletin kitlelerin özgürlük ve de-mokrasi taleplerini göze alama-ması, baskı yolunun seçilmesisorunları daha da karmaşık birhale getirmiştir.

Çağdaş, çoğulcu bir demok-rasinin önündeki tüm engellerinaşılması, ırkçı, şoven, tutucu vefaşist güçlerin (totaliter) etkisiz-leştirilmesi, değişim yollarınınaçılmasıyla, demokrasi ve deği-şimden yana olan yığınların istemve özlemlerini yansıtan güçleri bi-raraya getiren demokrasi cephe-si oluşturulmalıdır.

Yine Kürt sorununun adil,barışçıl çözümünde, uluslararasıhukuku, ulus hukuku üstü göre-rek, hukuk devleti olmanın temelkuralları esas ölçü olmalıdır.Çağdaş, katılımcı, insan hakları-na dayalı, demokratik çözüm ka-nalları açılarak değişim önündekiengeller kaldırılmalıdır.

Yine demokratik toplum vedevlet için, hukuk devleti olmanıntemel kuralları Anayasanın, yasa-ların evrensel nitelik kazanan, te-mel hukuk kurallarına, demokra-tik ilkelere uygun olması ve ulu-sun, insan hak ve özgürlükleriningüvencesi olmasıdır. Demokrasi-ye aykırı kurum ve kuruluşlar kal-dırılmalı, insan hak ve özgürlük-lerinin üzerindeki kısıtlamalar kal-dırılmalıdır.

Kitlelerin örgütlenmesini, ka-tılımcılığını engelleyen ulusal, si-yasal engelin olmaması, halkınkendi kaderi üzerinde söz sahibiolması gerekir. Yine düşünce suçolmaktan çıkmalı, basın özgür

olmalıdır. Her türlü politik örgüt-lenmenin önünde engel olma-malıdır.

Yine bağımsız yargı, hukuk-sal sistem, çağdaş, ilerici de-mokrasiye, yani halkların istemle-rine uygun olmalıdır.

Daha somut ele alırsak, Kürtsorununun adil, demokratik vebarışçıl çözümünün önündeki en-gellerin kaldırılmasıyla, demokra-siye işlerlik kazandıracak, yenibir anayasa bütün toplum ke-simlerine, toplum güçlerinin ser-bestçe tartışmaya katıldığı, de-mokratik ve özgür bir ortamdasağlanmalıdır.

Halkın devletin hizmetindedeğil, devletin halkın hizmetinigören, sivil toplum anayasasınınhazırlanması gerekiyor.

Yine parlamento bütün top-lumsal kesimlerin, halkların,grupların ihtiyaçlarına ve sorun-larına cevap veren, çözümünüretildiği platformlar olmalıdır.

Siyasi partiler kanunu kaldı-rılmalı, seçim sistemi yenidenyapılmalıdır.

Yerel yönetimler üzerindekimerkezi yönetimin vesayeti kal-dırılmalı, merkezi idare küçültül-melidir. Yerel yönetimler beledi-ye, il ve ilçe meclisleri, yerel par-lamentolar statüsüne kavuşturul-malıdır. Vali, Emniyet Müdürü,Kaymakamlar halkın idaresiyle,seçimle iş başına gelmeli. Aynıyöntem üniversiteler için de ge-çerli olmalıdır.

Sonuç olarak bu ülkede biranayasa değişimine ihtiyacın ol-duğuna, toplumun yüzde dok-sanı hemfikirse , sermayedenemeğe, emekten işçisiyle, köylü-süyle, mazlumuyla bu ülkeyi ya-şanır bir hale getirmek istiyorsak,bu değişimin daha hızlı gerçek-leşmesi için, demokrasi cephe-sinde birleşelim ve barış için yü-rüyelim. *

KATLİAMLARIN HESABINI SORALIM

Page 42:  · 15 Mart 1997 İÇİNDEKİLER Gazi Anması 3-4 16 Mart :....4-5 Cuntacılar 6-7 Osmanlı'dan Bugüne Anayasalar 8-9 Demokratik Bir Anayasa İçin Mücadele Edelim 10-11 Newroz

15 Mart 1977

Kavganın Onurlu SesiniGözaltılarla Boğamazsınız

Mafyacı, uyuşturucu tüccarı kontrgerilladevletinin kiralık katilleri, halkımızın adalettaleplerini dile getiren gazetemizçalışanlarına ve halkımızın değerlerinitürküleştiren sanatçılara karşı gözaltıterörünü sürdürüyor.

Yayın hayatımıza başladığımız gündenbu yana, sürekli baskılara, saldırılara maruzkaldık, kalıyoruz. Her sayımız toplatılırken,bürolarımız sürekli basılıyor,muhabirlerimiz işkencelerden geçiriliyor,tutuklanıyor, yıllarca hapis ve paracezalarına çarptırılıyor. Bizler, devrimci

basın emekçileri halka ve halkın yanındaolanlara karşı saldıran mafyacı kontrgerilladevletinin tüm pisliklerini teşhir etme,gerçek yüzlerini açığa vurma ve halkınmücadelesini, adaletini anlatmasorumluluğunu taşıyoruz. Bundan dolayıdırki egemenlerin, kontrgerilla, çete

artıklarının hedefiyiz.5 Mart günü, bugün

bizim de misyonununtakipçisi olduğumuzEmperyalizme veOligarşiye KarşıMücadele GazetesiYazıişleri Müdürü CaferÇakmak ve okurumuzYalçın Özcan, Avcılar'danHakta Taşdemir,Kocamustafapaşa'dan,Özkan Köylüoğluevlerinden tartaklanarak

gözaltına alındılar. Muhabirimiz GülayYücel 7 Mart günü öğleden sonra gözaltınaalındı. Muhabirimiz ve Haziran Yayınevisahibi Nihat Özcan siyasi polislercegözaltına alındı.

Bizler Kurtuluş Gazetesi olarakçalışanlarımızın ve okurlarımızın gözaltınaalınmasını protesto etmek için 10 Martgünü Türkiye Gazeteciler Cemiyeti önündebir basın açıklaması yaptık. Gazetemizçalışanlarının ve gözaltına alınanokurlarımızın ailelerinin katıldığıaçıklamada gazetemiz ve çalışanlarımızüzerindeki saldırılar protesto edildi."Kavganın Onurlu Sesi Susturulamaz"pankartı ve çok sayıda dövizin açıldığıaçıklamamız "Kavganın Onurlu SesiSusturulamaz, Devrimci BasınSusturulamaz" "Kurtuluş HalkınKurtuluşudur" sloganlarıyla bitirildi. *

Kocaeli'de Gözaltı Terörü Sürüyor

K ocaeli'de bulunan büromuzunçalışanları ve okurları 8 Martgecesi evlerinden siyasi polis

tarafından gözaltına alındılar. Şerefsizliküzerine şerefsizlik yapan Susurlukçetesinin ayak elamanları olan polislergazetemizin okuru olan Fadime Çağdaş'ı4 Mart Salı günü saat 12:30'da sivilpolisler tarafından dağa kaçırarak cinseltacizde bulunmuştur. MuhabirimizSincar Demir 7 Mart günü büro çıkışı .gözaltına alınırken, gözaltına alınanokurlarımız Bülent Özkan, MunzurGökduman, Birkan Koçak, Altaner Bilgin,Atasoy Bilgin, Mustafa Şerit, BurhanDemirpehlivan, Bahtu Nur ve soyadınıöğrenemediğimiz Hasan'ınhayatlarından ve sağlıklarından endişeeden aileler "Bugün, devlet kaçakçıları,vurguncuları ve çeteleri kendi içindebarındırıp sahiplenirken, ilerici,demokrat, yurtsever ve devrimcileri,insanca yaşamak isteyenleri gözaltınaalıyor, işkencelerden geçiriyor,cezaevlerine koyuyor, katlediyor ya dakaybediyor" diyerek, çocukları serbestbırakılıncaya kadar süresiz açlık grevinebaşladılar. 9 Mart Pazar günü KocaeliHADEP'te başlayan açlık grevinedemokratik kitle örgütleri destekverirken, KURTULUŞ, PARTİZAN SESİ,ATILIM, ALINTERİ, KERVAN gazeteleritemsilci ve okurları da açlık grevinebaşladı.

Gözaltına alınanların sayısı onbeşeulaşırken gözaltı süreleri de yedi gün

uzatıldı.Süresiz Açlık Grevi'ne destek veren

Belediye - İş Başkanı Remzi Polat 11 Martakşamı saat 19.00'da evinden gözaltınaalındı.

Gazetemizin Adana temsilciliği 8Mart Cumartesi günü iki kez basıldı. İlkbaştanda muhabirimiz Mehmet Kargılar'ıgözaltına alan polisler kitaplara vegazetelere el koydular. Aynı gün yinebasılan gazetemizin Adanatemsilciliğinde bu kez de Kültür veSanatta Halktan Yana Tavır Dergisi Adanatemsilcisi Ayfer Yıldız gözaltına alındı. 8Mart akşamı büroyu kapatanmuhabirimiz Hüseyin Şimşek dışarıdabekleyen polislerce zorla arabayabindirildi ve tehdit edildi. MuhabirlerimizMehmet Kargılar ve Hüseyin Şimşekserbest bırakılırken, Ayfer Yıldız halengözaltında tutuluyor. Ayrıca 10 Mart günüde Antep büromuzu basan polis içeridekigazete ve dergilere el koydu.

12.03.1997'de Antakya büromuzdançıkan Serdal Aksakal ve Sabahattin Sabonadlı okurlarımız sokak ortasındadurdurularak gözaltına alındılar.

Okurlarımız karakola götürülerekkaba dayak ve psikolojik baskıya maruzbırakıldılar. Hakaret ve küfürler yağdırılanokurlarımız büromuza uğramamaları içintehdit edildi. Ayrıca işbirliği teklif edenpolisler, "işbirliği yapmazsanız infazederiz" tehdidini savurdu. SabahattinSabon'un pasaportuna polisler elkoydu.*

Gazetemize ve GrupYorum'a YönelikBaskılara Tepkiler

Bizler özelleştirmeye karşı çıkan işçilerin, sendikal hakisteyen memurların, demokratik ve parasız eğitim isteyenöğrencilerin ve bunlar için gözaltına alınanların, faşizminzindanlarındaki tutsakların yanındayız.

KOCAELİ, ALINTERİ, KURTULUŞ,PARTİZAN SESİ, ATILIM,

KERVAN GAZETELERİ

*Biz Belediye-İş Sendikası olarak polisin keyfigözaltılarını şiddetle kınıyoruz. Ailelerin başlattıkları açlıkgrevini destekliyoruz. Gözaltında tutulan devrimci-demokrat insanların bir an önce serbest bırakılmasınıistiyoruz.

KOCAELİ Belediye-İş SendikasıYönetim Kurulu Adına Remzi Polat

*Kurtuluş okuru dostlarımızı gözaltına alanlarbilmelidirler ki baskılar ülkemiz emekçilerini,devrimcilerini ve sosyalistlerini yıldırmayacaktır. Kendinesosyalistim, ilericiyim, demokratım, devrimciyim diyenherkesi gözaltındaki dostlarımıza sahip çıkmayaçağırıyoruz.

KOCAELİ (SİP) SOSYALİST İKTİDAR PARTİSİ

*8 Mart gecesi hiçbir gerekçe gösterilmeden evlerindengözaltına alınan gençlerimizin, halen savcılığa çıkarılmayıpgözaltında tutulmasından kaygı duyuyoruz.

Yapılan bu saldırılara karşı emekçi halkımız birleşipkarşılık verecektir. Kamuoyunu duyarlı olmaya çağırıyoruz.

EMEĞİN PARTİSİ KOCAELİ İL ÖRGÜTÜ

*Başımıza çöreklenmiş çetelerin pisliklerinin bir bir

açığa çıktığı şu günlerde hayata geçirilen bu saldın, GrupYorum nezdinde tüm halka, tüm halk muhalefetinedir. Bizhalktan yana sanat üzerindeki baskılara derhal sonverilmesini ve arkadaşlarımızın serbest bırakılmasınıistiyoruz.HAKAN, UFUK VE AYNUR DERHAL SERBEST BIRAKILSIN!HALKTAN YANA SANATÜZERiNDEKi BASKILARA SON!TÜRKÜLERİMİZ KAZANACAK!

GRUP YORUM

*Adana, Kocaeli ve İstanbul'da Kurtuluş Gazetesi'ne vediğer basına yönelik gözaltılar, özgür basını susturmak,devletin çeteci yüzünü gizlemek içindir.

Halk için sanat icra edenlerin gözaltına alınmasıfaşistliktir. Başta sanatçılar olmak üzere gözaltınaalınanların serbest bırakılmasını istiyoruz.

Mehmet Karagöz DİSK GENEL-İŞ2. Bölge Şube Başkanı

*Grup Yorum'a yapılan saldırı devletin kendi çaresizliğiiçerisindeki korkularını ortaya koyan bir tavırdır.

HALKTAN YANA SANAT SUSTURULAMAZ!GRUP EKİN

*Yayın hayatına başladığı 10 yıldan bu yana her yayınıtoplatılan, para cezalarıyla ard arda kapatmalar getirilen,çalışanların defalarca gözaltına alındığı,işkencehanelerden geçirilen, yıllarca hapis cezalarınınverildiği KURTULUŞ Gazetesi halkın gazetesidir.

Nihat Özcan ve tüm Kurtuluş muhabirleri serbestbırakılmalıdır. Demokratik kitle örgütlerini, duyarlıtasardan, sosyalist basına ve derneklere yapılan saldırılarakarşı birlikte tavır almaya çağırıyoruz.

TİYAD'LI AİLELER

*Kurtuluş Mahir'lerden başlayan direnme-teslimolmama ve her koşulda halkın, haklının yanında olmaanlayışının takipçisiydi.

İşte bundandı. Korkuyorlar sesimizden. Son gözaltılarda bunun içindi. Susturamayacaklar! Kavgamızın onurlu

sesi hiç susmayacak! Hepinizi tüm coşkumuzlakucaklıyoruz.

Devrimci Halk Kurtuluş Cephesi Tutsakları AdınaŞenol TANRIYAPISI

*12 Mart'ın, 16 Mart'ın sorumluları saldırılarına biryenisini daha ekledi. Bu ülkenin gençleri olaraksuçlulardan hesap soracağımızı bir kez daha haykırıyoruz,gözaltıları protesto ediyoruz

KAVGANIN ONURLU SESİ KURTULUŞSUSTURULAMAZ!

TÜRKÜLER SUSMAZ HALAYLAR SÜRER!LİSELİ GENÇLİK DERGİSİ

ZAFER YOLUNDA DEVRiMCi GENÇLiK DERGiSi

*Yıllardır haklının yanında saf tuttuğu için hapiscezalarına çarptırılan Cafer Çakmak, şimdi de İstanbulEmniyet Müdürlüğü'nde işkence görmektedir. Devrimcibasın işkenceyle, hapis cezalarıyla susturalamaz.

Susurluk'taki devlet Cafer Çakmak'ın üzerindeki kirliellerini çekmelidir.

İDİL KÜLTÜR MERKEZİ, OKMEYDANI HALKKÜLTÜR MERKEZİ, AYŞE GÜLEN HALK SAHNESİ,

KÜLTÜR VE SANATTA HALKTAN YANA TAVIRDERGİSİ, FOSEM

*Kurtuluş Gazetesi üzerindeki baskılan tanıyor,protesto ediyor ve bu süreçte her zaman yanınızdaolacağımızı bilmenizi istiyoruz.

HADEP İl Yönetim Kurulu Basın Yayın KuruluSözcüsü Latif Kaya

*Kurtuluş Gazetesi muhabirlerine yapılan saklındansonra şimdi de Grup Yorum elemanlarından Ufuk Lüker,Hakan Alak ve Tavır Dergisi Çalışanı Aynur Cihan evleribasılarak gözaltına alınmışlardır. Platformumuza yapılansaldırılar yeni değil tam tersi hiç kesilmemiştir.

Grup Yorum elemanları özgür bırakılmalıdır. Özgürlükmücadelesi engellenemez. Özgürlük Türküleri Susmaz,Halaylar Sürer!

HAKLAR VE ÖZGÜRLÜKLER PLATFORMU

16 MART'TA BEYAZIT'TA OLALIM

Page 43:  · 15 Mart 1997 İÇİNDEKİLER Gazi Anması 3-4 16 Mart :....4-5 Cuntacılar 6-7 Osmanlı'dan Bugüne Anayasalar 8-9 Demokratik Bir Anayasa İçin Mücadele Edelim 10-11 Newroz

BU TARİHBİZİM

20 MART "FAŞİZME İHTAR" EYLEMİ

DEVRİMCİ SOL NEWROZ'UKANA BULAYANLARDAN HESAP SORDU

20-25 Mart 1992Oligarşi, 1992 Newroz'unu Cizre'de,

Şırnak'ta, Nusaybin'de, Yüksekova'daakıttığı kanla boğmaya çalıştı. 100'e yakınKürt yoksulu katledildi. 1992'de Newrozkutlamaları sırasında Kürt halkınınüzerine kurşun yağdıranlardan DevrimciSol peşpeşe gerçekleştirdiği eylemlerlehesap sordu.

20 Mart 1992'de İzmir TerörleMücadele Şubesi'ne bağlı bir sivil ekipotosu taranarak içinde bulanan birbaşkomiser ve bir polis cezalandırıldı.

22 Mart'ta İstanbul'da Karaköy veÖrnektepe karakolları, İzmir'de ikikarakol, Adana'da bir karakol DevrimciSol tarafından bombalandı.

23 Mart'da Bursa Ufuk ve Uludağ

karakolları bombalandı.İstanbul Yenibosna'da polis ekibine

yönelik bir eylem gerçekleştirildi.istanbul'da Çarşamba Polis

Karakoluna roketatarla eylemdüzenlendi.

24 Mart'ta İstanbul Zincirlikuyu'daMİT servis otobüsü hedef alınarak ikiMİT mensubu cezalandırıldı.

25 Mart'ta Ankara'nın Tuzluçayırsemtlerinde bir kahvehanede TerörleMücadele Şubesi'nde görev yapan birpolis cezalandırılırken üç polis deyaralandı.

Ve yine aynı tarihte Adana EmniyetMüdür Yardımcısı'nın ekip otosunayönelik eylemde makam şoförü öldü,Müdür Yardımcısı ağır yaralandı. *

20 Mart 197816 Mart 1978'de yedi devrimci demok-

rat öğrencinin faşistler tarafından katledil-mesine, ilk andan itibaren öğrenci gençli-ğin gösterdiği tepki kısa sürede halkın de-ğişik kesimlerine yayıldı. DİSK de katliamkarşısında tavırsız kalmayarak, sert tepkigösterdi. Ertesi gün yaptığı bir açıklamadafaşist saldırı ve katliamları protesto için 2saatlik iş bırakacağını açıkladı. DİSK'inçağrısını TÖB-DER, TMMOB, Türk Tabib-ler Birliği, TÜTED, TÜMAS, İstanbul Baro-su başta olmak üzere çok sayıda demokra-tik kitle örgütü de destekledi.

Ve 20 Mart'ta saat 08.00-10.00 arasındaTürkiye'nin dört bir yanında çarklar dur-du. Makineler sustu. Birçok ilde elektrik,su kesildi, trafik kilitlendi, radyo sustu,

okullarda ders verilmedi, avukatlar mahke-melere girmedi. Türk-İş'e bağlı ve bağım-sız çok sayıda sendika üyesi de Faşizme ih-tar eylemine katıldı. Yaklaşık l milyon do-layında insanın katıldığı ve adeta bir genelgreve dönüşen bu eylem o güne kadarkiemekçi katılımı açısından en büyük eylemolmuştu.

DİSK'in bu eylemini, sağcı basın "ihti-lal Provası", Türk-İş "işçiler üzerinde oyna-nan oyun" olarak değerlendirirken, CHPBaşkanı ve Başbakan Bülent Ecevit,DİSK'in genel direniş karan üzerine eylemiyasadışı ilan ederek, eyleme katılan işçileriişten atmakla tehdit etmişti. Ama bu tehditl milyon emekçinin öfkesi karşısında sök-medi, l milyon insan "Faşizme ihtar" eyle-mine katıldı. *

FERİKÖY ÖĞRENCi YURDUİŞGAL EDİLDİ

Mart 198888'li yıllarda öğrenci gençliğin faali-

yetlerinden rahatsız olan oligarşi bir yan-dan üniversitelerde en ufak bir gösteriyebile katılan öğrenciler hakkında soruştur-malar başlatarak okuldan atmaya çalışı-yor, bir yandan da öğrenci yurtlarındandevrimci demokrat öğrencileri atarakyurtlarda kışla düzenini egemen kılmakistiyordu.

Öğrenci gençlik bu politikalara karşısessiz kalmadı. M.Ü BYYO Öğrenci Der-neği Yönetim Kurulu Üyesi bir öğrencininpolis istemiyle yurt idaresince sorgusuzyargısız atılması karşısında yurtta kalandevrimci demokrat öğrenciler yurdun birodasına barikat kurarak direnişe geçtiler.Öğrenciler polis-yurt idaresi işbirliğini teş-hir ederken, keyfi olarak alınan yurttan at-ma kararının geri alınmasını talep ediyor-lardı.

işgal sürerken dışarda da öğrencilerdirenişe destek verdiler. İşgalciler camla-ra "Polis İdare işbirliğine Son", "AtılmalarGeri Alınana Kadar Direnişimiz Sürecek"dövizlerini asarken, dışarıdaki öğrencilerortak bir açıklama yaparak taleplere des-

.polis saldırıya geçti. İşgalci öğrenciler vediğer öğrencilerden 7 kişi gözaltına alındı.

Bu direniş, öğrenci gençliğin müca-dele biçimlerini geliştirip, zenginleştiren,ders çıkarılması gereken bir eylem olma-sıyla önemli bir direnişti. *

ULUDAĞ VE HACETTEPE'DEJANDARMA SALDIRISI20 Mart 1996Uludağ Üniversitesi'nde haraçları

protesto eden yaklaşık 500 öğrenci jan-darmanın saldırısına uğradı, öğrenciler busaldırıya taşlarla karşılık vererek çatıştı.

Uludağ Üniversitesi öğrencileri Gö-rükle Kampüsü'ndeki Mediko Sosyal Te-sisleri önünde toplanarak paralı eğitimiprotesto ettiler. Sloganlarla rektörlüğedoğru yürüyüşe geçtiler. Bu sırada jan-darma kalaslar ve coplarla öğrencilerinüzerine saldırarak öğrencileri gözaltına al-dı. Saldırıda 7 öğrenci yaralandı. Jandar-ma saldırısından kurtulabilen öğrencileryemekhaneye girip kapıya barikat kura-rak direnişlerine orada devam ettiler. Sal-dırılarda yaklaşık 167 öğrenci gözaltınaalındı.

Hacettepe Üniversitesi'nde ise haraç-ları ödemediği için kayıtları yapılmayan11 öğrenci Beytepe Kampüsü'ndeki rek-törlük binasını "Okuma Hakkımız Engelle-mez" yazılı pankart asarak işgal ettiler. İş-gal yaklaşık 5 saat sürdü.

öğrencilere destek vermek amacıyla100 kişilik bir öğrenci grubu da rektörlükbinası önünde toplandı. İşgalciler kayıtla-rın yapılması ve jandarmanın saldırma-ması koşuluyla işgali sona erdirdiler an-cak jandarma tarafından gözaltına alındı-lar. *

PARİS KOMÜNÜ İLAN EDİLDİ

16 Mart 187116 Mart 1871'de ilan edilen

Paris Komünü ilk proleteryadevleti olarak anılır.

18 Mart-28 Mayıs 1871 ta-rihleri arası 71 gün süren ParisKomünü Fransız proleteryası-nın uzun ve kanlı mücadeleleri-nin bir ürünü olarak ortaya çık-tı. Komün tarihsel olarak 1848'e

dayanır. 1848'de Fransız Prole-taryası iktidara yürümüş, fakatyenilmişti. Yenilginin temel ne-deni örgütsüzlük ve siyasal ön-derliğin bulunmayışıydı.

iktidarda III. Napolyon var-dı. Durumu sarsıntıda olan veyaklaşan bir devrimden korkanbir imparatorluk, Prusya'ya kar-şı açılacak bir savaşla durumu-

nu düzeltebileceğini hesap edi-yordu. Ancak bu savaşta (1870Fransa-Prusya Savaşı) Fransayenildi. Ordunun yenilgisi Parishalkının Öfkeyle sokağa dökül-mesi için bir vesile oldu. Parishalkı yurdun savunulmasını veCumhuriyetin kurulmasını isti-yordu. Kitlelerin yükselen baskı-sı sonucunda Cumhuriyet ilanedilmek zorunda kalındı.

Bu arada Fransız burjuvazisiPrusya'ya teslimiyet belgesiniimzaladı. Paris halkı burjuvaThiers hükümetinin bu korkak-lığını öfkeyle karşıladı. Şubat1871'de "Ulusal Muhafız MerkezKomitesi" kurularak, Paris'inPrusya'ya karşı savunulmasınakarar veren halk, ordunun elin-deki toplan almak isteyince içsavaş da başlamış oldu.

18 Mart 1871'de Ulusal Mu-hafız Merkez Komitesi önderli-ğinde Paris halkı hükümet bina-

sı üzerine yürüdü. Thiers hükü-meti halkın karşısında çareyikaçmakta buldu. İktidar halkınelindeydi artık. Hemen Komünseçimleri yapıldı. Yeni kurulandevletin ilk işleri olarak; Polisörgütü dağıtıldı. Silahlı işçilerParis'in ve Komün'ün güvenliği-ni sağlamakla görevlendirildi.Ordunun yerini de Ulusal Mu-hafızlar aldı. Komün ünlü karar-namesini açıkladı. Buna göre:

- Herkese okuma-yazma yü-kümlülüğü getirildi.

- Kadınlara eşit haklar sağ-landı.

- Tüm ulusal borçlar erte-lendi ve sahipleri kaçmış olanburjuvaların mülklerine el ko-nularak bunlar yoksullara veril-di.

- İşletmelerde para cezalarıkaldırıldı.

- Burjuvaların terk ettiği iş-letmelere devlet adına el konu-

larak buralar ulusal işletmelerilan edildi. El emeğinin ücretle-rini yeniden belirleyen bir ücretsistemi getirildi.

Ne var ki, bu arada elini ko-lunu sallayarak Versay'a çekilenburjuva hükümetine karşı, ka-rarlı bir tutum içinde olunama-ması, Paris Komünü'nün yenil-gisini hazırlayan nedenlerdenbiri oldu. Versay burjuva hükü-meti Prusya ile işbirliğine gire-rek kuvvetleriyle Paris Komü-nü'ne saldırdı. Savaş bir haftasürdü. Paris Komünü'nü yara-tan Paris proletaryası ve halkgüçleri, Komün'ü korumak içincanla başla savaştılar. Ancak birhafta süren kanlı çarpışmalarsonucunda, üstün karşı devrim-ci güçler karşısında Komün sa-vaşçıları yenildiler. Binlerce Pa-ris'li emekçi kurşuna dizilerekkatledildi. Binlercesi hapsedildi,sürgüne yollandı. *

KATLİAMLARIN HESABINI SORALIM

Page 44:  · 15 Mart 1997 İÇİNDEKİLER Gazi Anması 3-4 16 Mart :....4-5 Cuntacılar 6-7 Osmanlı'dan Bugüne Anayasalar 8-9 Demokratik Bir Anayasa İçin Mücadele Edelim 10-11 Newroz

seyreyle

HAFTANIN ŞAŞI BAKIŞI"Demokratik olmayan bir laik yönetim düşünülebilir; ama laik olmayan bir

demokratik düzen yoktur. Demek ki, Türkiye gibi demokratik sancılar içindeyaşanan bir ülkede ilk iş laikliği korumaktır."

(2 Mart Tarihli Cumhuriyet'in Başyazı'sından)

ANA-YASA

GEÇİCİ HÜKÜMLERMADDE 1:BAZI TUTUKLULARINİSTİHDAMI HAKKINDAA-) HALKIMIZA KARŞI ZULÜM

UYGULANMASI POLİTİKALARINDANCUMHURBAŞKANI, BAŞBAKAN, BAKANOLARAK SORUMLU OLANTUTUKLULARDAN;

ERBAKAN; CEZAEVİ MUTFAĞINDAGÖREVLENDİRİLECEK, KADAYIF VEMERCÜMEK YAPMASI; MUTFAK KAZANIETRAFINDA GULU GULU DANSI YAPMASIYASAKLANACAKTIR.

ECEVİT; CEZAEVİNİN KUŞ BESLEMEBÖLÜMÜNDE, BARIŞ SiMGESi OLARAKBiLiNEN GÜVERCİNLERİ ONYILLARCAALDATMASININ BEDELİNİ ÖMRÜBOYUNCA ONLARA HİZMET EDEREKÖDEYECEKTİR

TÜRKEŞ; RUH EĞİTİMİNİNSAĞLANMASI İÇİN ÖMRÜ BOYUNCANEFRET ETTİĞİ GÜVERCİNLERLEYANYANA YAŞAMASI SAĞLANACAK, KURTBÖLÜMÜNE GİRMESİ YASAKLANACAKTIR.

ŞEVKET KAZAN; CEZAEVİ MUMİMALATHANESİNDE ÇALIŞTIRILACAKTIR.

TANSU ÇİLLER; CEZAEVİNİN YABANCIUYRUKLULAR KOĞUŞUNA KONULACAK,TÜRKÇE KONUŞMASI, VE HER DİLDENANA-BACI KELİMELERİNİ KULLANMASIYASAKLANACAKTIR

DEMİREL; CEZAEVİ AHIRINDAYILLARCA SIRTINDAN İNMEDİĞİKIRATLARIN BAKIMIYLAGÖREVLENDİRİLECEK, ATA BİNMESİYASAKLANACAKTIR

MESUT YILMAZ; KOVANLARINBAKIMIYLA GÖREVLENDiRiLECEK,ARILARIN HESAP SORMAK İÇİNTUTUKLUYU SOKMA İHTİMALİNE KARŞIHERHANGİ BİR TEDBİR ALINMAYACAKTIR

KENAN EVREN; EĞER ASILMAZSABESLENECEK, ANCAK BULUNDUĞUKOĞUŞA BOYA, FIRÇA, TUAL VE POSTALVERiLMESi YASAKLANACAKTIR

B-) BU TUTUKLULARIN CEZAEVİKOŞULLARI HAKKINDA -ZAMANINDAOZAN HASAN HÜSEYİN'İN CEZAEVLERİNİİYİ YAPIN BEYLER, YARIN SİZLERKALACAKSINIZ ŞEKLiNDEKi ÖĞÜDÜNÜDİKKATE ALMADIKLARI İÇİN- HERHANGİBİR ŞİKAYET HAKLARI OLMAYACAKTIR

C-) BU TUTUKLULARIN KENDİARALARINDA BİR KOĞUŞ BAŞKANISEÇEMEYECEKLERİ GÖZÖNÜNDEBULUNDURULARAK, KOĞUŞ BAŞKANICEZAEVİ İDARESİ TARAFINDAN ATANACAK,SÖZKONUSU TUTUKLULARIN KOALiSYONYA DA DARBE YAPMALARIENGELLENECEKTİR *

ToplumsalOlaylardaRekor ArtışEmniyet Genel Müdürü Alaattin

Yüksel son on yıllık sürede polisiyeolay sayısının yaklaşık 7 kat artışla90 binden, 658 bine yükseldiğiniaçıkladı.

Buna göre, Türkiye'de günde1800, saatte 75, dakikada ise birdenfazla polisiye olay meydana geliyor.

Polisin görev alanına girensuçlarla ilgili bilgi veren EmniyetGenel Müdürü Alaaddin Yüksel,Türkiye'de gerek suç sayısında,gerekse suç türlerinde artış eğilimiyaşandığını bildirdi. Yüksel, 1987yılında polis takibini gerektiren olaysayısı 90 bin iken, bu sayının 1996yılında 7 katın üzerinde artışla 658bine yükseldiğini belirtti.

Yüksel'in verdiği bilgiye göre,Türkiye genelinde 1988 yılında 564narkotik olay meydana gelirken, busayı 1996 yılında 4 katın üzerindebir atışla 2 bin 572 olarakgerçekleşti. Mali olay sayısı ise1988'de 667 iken 1996 yılındayaklaşık 11 katlık artış ile 7 bin 467oldu.

En Büyük Artış ToplumsalOlaylarda: 12 kat...*

... Ziverbey'le Susurluk arasında sadece kişiler farklıdır... Olay aynıdır,sistem aynıdır, örneğin şimdi suçlanan Çatlı yerine, yine kullanılan vekendilerine ülkücü-milliyetçi denilen insanlar vardı. Ağar yerine Şükrü Balcıvardı, Korkut Eken yerine Hiram Abas vardı, Tümgeneral Veli Küçük yerineFaik Türün vardı... Çete yine aynı sistemle kurulmuş ve yine çıkarlar eldeediyordu.

Talat Turhan

SENDİKALILAR VESENDİKASIZLARTürkiye'de çalışan toplam işçi sayısının 4 milyon 111 bin 200,sendikalı işçi sayısının ise, 2 milyon 713 bin 839 olduğu belirtildi.İşçi sayısı artıyor, sendikalı işçi sayısı düşüyor!Temmuz 1996'da 4 milyon 51 bin 295 olan toplam çalışan işçi sayısı, Ocak

1997'de 59 bin 905 artarak, 4 milyon 111 bin 200'e yükseldiAynı süre içinde Türk-İş'in üye sayısı iki bin 986 azalma ile 2 milyon 14 bin

452'den 2 milyon 11 bin 466'a düşerken, aynı dönemde DİSK'in üye sayısı da bin161 eksilme ile 313 bin 46'dan 311 bin 885'e indi.

Temiz medya sendikal örgütlülükleri de temizlemiş !En fazla sendikalı işçi 374 bin 42 işçi ile metal işkolunda bulunurken, bunu

290 bin 556 işçi ile genel işçiler, 215 bin 707 işçi ile inşaat işkolu izliyor.Araştırmaya göre, en az sendikalı işçi ise, 8 bin 424 işçi ile Basın-Yayın, 7 bin

863 işçi ile ardiye, 5 bin 925 işçi ile gemi ve 4 bin 491 işçi ile gazetecilikişkollarında bulunuyor.*

KÖRLÜK

Rahmi Koç; Türkiye'yi şu andaistikrarlı görmüyoruz. Önümüzügöremiyoruz.

B

asındanGözünüzü KAR bürümüştür

ondandır.

NEDEN ACABA?Polis takibini gerektiren olaylar arasında rekorun, toplumsal olaylarda

olduğu belirlendi. 1988 yılında miting, gösteri, yürüyüş, grev gibi olaylarınçoğunluğunu oluşturduğu toplumsal olay sayısı 606 iken, bu sayının geçenyıl 12 kat artış ile 7537'e yükseldiği görüldü. Bir başka ifadeyle Türkiye'degünde yaklaşık 21 toplumsal olay meydana geliyor.

(3-4 Mart Tarihli Gazetelerden)

R Kontrgerillacıyı Unutmayanlar daU Unutulmaz.M UNUTMAYIN!

AÇLIKAçlık Koç'u korkutuyorKoç Topluluğunun stratejisti

Arıkan, televizyon ve gazetelerde yer alanaçlık ve yoksulluk manzaralarınınkendilerinin ürküttüğünü söyledi veTürkiye'nin bugün en büyük sorunuistihdam ve gelir seviyesinin düşüklüğüdürdedi.

(28 Şubat 1997, Milliyet)Koç açlıktan mı, yoksa açlardan mı

korkuyor acaba?

TÜSİADALTINDAN SOPATÜSİAD Refah'ı istemiyor

Dernek yetkilileri Refahyol'danduydukları rahatsızlıkları önceki günDemirel ve Baykal'a, dün de Yılmaz'ailletti, darbeye fırsat bırakmadanalternatif bir hükümet kurulmasınıistedi.

TÜSİAD mı şaşırdı, yoksa TÜSİADbirilerini şaşırtmaya mı çalışıyor?

Önce Refah'lı bir hükümete karşıçıktılar.

Sonra Refah'ın hükümette yer almasıgerektiğini savunmaya başladılar.

Bir paket hazırlayıp, MGK'nınkaldırılmasını istediler.

Ama geçen hafta bir de baktık ki,MGK kararlarının en hararetlisavunucusu kesildiler.

Ve şimdi de, burjuva muhalefetpartileriyle görüşüp, yeni bir hükümetkurun yoksa darbe olur diye MGKsözcülüğünü üstleniyorlar.

Ordu sopayı aba altından değil de,TÜSİAD ağzından gösteriyor anlaşılan!

16 MARTTA BEYAZIT'TA OLALIM

Page 45:  · 15 Mart 1997 İÇİNDEKİLER Gazi Anması 3-4 16 Mart :....4-5 Cuntacılar 6-7 Osmanlı'dan Bugüne Anayasalar 8-9 Demokratik Bir Anayasa İçin Mücadele Edelim 10-11 Newroz

ÖZEL HABERTürkiye'nin gündemine Susurluk girdi gireli gazetecilik literatüründe de

bazı başlıklar çokça kullanılmaya başlandı."Ele Geçirdik", "Açıklıyoruz"gibi...

Eee!.. Madem ki herkes ele geçiriyor, açıklıyor... Bizim eksiğimiz neymiş? diyesorduk kendi kendimize... Ve aldık kalemi elimize... Pardon!... Düştük yollara.

Araştırmacı gazeteciliğin gerektirdiği üzere birçok engeli aşarak olay yaratacakbir konuşmanın bant kaydına ulaştık. Hani İSKİ skandalinin kahramanı Er-

gün Göknel'in cezaevindeki ilk fotoğrafı misali... Şu anda cezaevinde bulunanİbrahim Şahin, Ayhan Akça ve Ziya Bandırmalıoğlu aralarında neler

konuşuyorlardı...

AÇIKLIYORUZ!CEZAEVİNDEKİ ÇETECİLERİN KONUŞMALARINI

İÇEREN BANT KAYDINI ELE GEÇİRDİKİ.Ş: Vay koçlar!... Hiç gelmiyceksiniz sandım... Sıkıntıdan patlıyorum bu-

rada».AA: Olur mu hiç İbrahim Abi... Şeni yalnız bırakır mıyız... Bak geldik işte.İ.Ş: Hop dur bakalım. Ne o İbrahim abi falan... Komtanım diyeceksiniz

yine bana...AA: Yahu allahaşkına yapma İbrahim. Geçmişte kaldı onlar... Komtanım

felan. Bak işte burda başbayız. Kardeş kardeş...

İ.Ş: Hüoop... İbrahim ahim... pardon Komtanım doğru söylüyor... Kom-tan her yerde Komtan.

AA: Tamam, tamam.J.Ş: Yahu çocuklar arkadaşlardan siparişlerim vardı. Cep telefonumun

şarj aletini getirmeyi unutmuştum. Dün bitti. Tansu Hanım'ı arayamadım,ayıp oldu...

Z.B: Getirdik onları abi... Hem bak daha neler getirdik... Birer tane Baret-ta... biraz mermi... ha, bir de yarım kilo beyaz...

A.A: Abi bee...Komtanım be... Bu beyaz işleri buralarda iyiymiş diyorlar.İ.Ş: Tabi oğlum. Biz boşuna komtanım demeyi bırakma demiyoz sana...

işimiz iş... Buralarda acayip piyasası var bu işin... Dün bazı arkadaşlar geldi"abimizsin" dediler... Anlıycanız çeteyi dağıtmıyoruz. Sadece mekan değişti.

Z.B: Eşeği altın kafese koymuşlar eşek yine eşek.İ.Ş: Ne diyon lan sen! Atasözünü hem yanlış söylüyon hem de yanlış yerde

kullanıyon. Değiştiriyorum "Çeteciyi cezaevine koymuşlar oh ne iyi oldu de-miş" olacak.

AA: Abi be.. Komtanım be, yine de canım sıkılır benim burada. Tünelkazıp kaçalım.

İ.Ş: Ne tüneli yahu cezaevi müdürünün makam arabası emrimize ama-de.. İstediğiniz zaman söyleyin Boğaz'a yemeğe gidelim.

Z.B: Her şey iyi güzel de cezaevlerine bir sürü devrimci göndermiştik.Şimdi onlarla karşılaşmayalım...

İ.Ş: Hemen pimpiriklenme lan. Onlar Sağmalcılar'da. Burası Metris...A.A: Olsun abi. Tünel kazıp gelirler buraya...Z.B: Gelirler valla.İ.B: Kesin!... Kesin!... Cep telefonum çalıyor... Sessiz olun biraz. Alo...

Buyrun başbayanım... Sayenizde... Sağolun... İyiyiz biz... Çocuklar da iyi...Tamam geliriz arada bir.... İş mi... Tabiy ki her zaman... Arayın yeter...Oradayız hemen... Ha unutmadan şu yasaları ne zaman ayarlıyorsunuz...Arada bir tamam da sürekli çıkmak isteriz biz burdan... Tabi... Tabi... İyigünler.... Saygılar...

Duydunuz mu?.. Arayan başbayandı... Eğer diyor, iktidarda kalırsak enkısa sürede dışarıdasınız diyor... Yasaları ayarlayacakmış...

Z.B: Ya ayarlayamazsa?... Ya unutursa bizi buralarda?... Ühü... Unutma biziTansu Abla...

İ.Ş: Kes lan zırlamayın. Belki Mehmet (Ağar) abimiz de gelir.A.A: Evet evet o da gelsin... Bu işlere bizi bulaştıran o.... o da gelsin... Sedat

Abi'de gelsin, hepsi gelsin...

Kaset burada bitiyor... Kimbilir belki devamını da "ele geçiriveririz"Tabi bu berbat sohbetden sıkılmadıysanız yayınlarız tabii.

KATLİAMLARIN HESABINI SORALIM

Page 46:  · 15 Mart 1997 İÇİNDEKİLER Gazi Anması 3-4 16 Mart :....4-5 Cuntacılar 6-7 Osmanlı'dan Bugüne Anayasalar 8-9 Demokratik Bir Anayasa İçin Mücadele Edelim 10-11 Newroz

15 Mart 1997

İkitelli'deGrup Yorum KonseriAnka Müzikevi'nin organize ettiği

Grup Yorum konseri, 8 Mart günüDoğanay Düğün Salonu'ndagerçekleştirildi. Saat 20:00'da başlayankonsere yaklaşık 500 kişi katıldı. GrupYorum, türkülerine başlamadan öncesahneyi Zülfü Beyhan ve öğrencilerialdı. Kendi bestelerinden oluşantürkülerini seslendiren Beyhan'ınardından Grup Yorum, 12 Eylülöncesinin sevilen türkülerinden biri

olan ve "Sıyrılıp Gelen" ile"Marşlarımız" kasetlerinde yer alan"Hayat" adlı türkü ile konserinebaşladı. "Dersim'de Doğan Güneş","Sahan Kanatlılar", "Dağlara Gel" gibisevilen türkülerini seslendiren GrupYorum, repertuvarında Arapça veKürtçe türkülere de yer verdi.İzleyicilerin oldukça coşkulu olduğugözlenen konser, söylenen türküler veçekilen halaylarla son buldu. *

SANAT REHBERİİDİL KÜLTÜR MERKEZİ21,29 MART'97IŞIKLAR SÖNMESİNBERHAN ŞİMŞEK-TARIK TARCAN-TUNCEL KURTİZYÖN. REİS ÇELİKMÜZİK: MAZLUM ÇİMEN23 MART PAZAR GÜNÜ 16.00'DA YAPILACAK GÖSTERİM SONRASI,

REİS ÇELİK VE BERHAN ŞİMŞEK'İN KATILACAĞI BİR SÖYLEŞİDÜZENLENECEKTİR

SEANSLARHAFTA İÇİ: 15:00-19:00 HAFTA SONU: 13:00-16:00-19:00

Yönetmenliğini Neil Jordon'un yaptığı "özgürlüğün Bedeli" adlı film;Beyoğlu Emek, Bakırköy Avşar, Kadıköy Süreyya sinemalarında izlenebilir.

16 Mart Pazar günü saat 14:00'de Yüz Çiçek Açsın Kültür Merkezi'ndeKAS (Kamyon Atölye Sanatçıları) Şenliği izlenebilir. Şenliğe; özgürlükTürküsü, Ayşe Gülen Halk Sahnesi, Dia gösterimiyle Ressam İrfan Ertel, Şairibrahim Karaca, Öykücü Hayati Azim'in yanısıra birçok şair ve müzisyenkatılacak.

İDİL KÜLTÜR MERKEZİ'NDE;15 Mart Cumartesi günü saat 15:00'te Aydın Bulut'un hazırladığı kısa

metrajlı film "Gazi Belgeseli"16 Mart Pazar saat ll:30'da çocuklar için Çizgi film "Afacan Dennis"

izlenebilir.21 -29 Mart tarihleri arası Yönetmenliğini Reis Çelik'in yaptığı

başrollerinde Berhan Şimşek ve Tarık Tarcan'ın oynadığı "Işıklar Sönmesin"adlı film izlenebilir.

Seanslar;Hafta içi:15:00-19:00Hafta Sonu: 13:00-16:00-19:0022 Mart Cumartesi iki seans halinde Grup Yorum KonseriSeanslar: 16:00-19:00Saat 14:30'da da Grup Yorum "Marşlarımız" kasetini imzalıyor.23 Mart Pazar saat ll:00'de çocuklar için Gökyüzü Tiyatrosu'nun

hazırlayıp sunduğu "Palyaço Hastalanınca" adlı tiyatro oyunu, saat 16:00'daYönetmen Reis Çelik ve Sinema oyuncusu Berhan Şimşek'in konuşmacıolarak katıldığı "Işıklar Sönmesin" adlı filmin konu alındığı söyleşiizlenebilir.

DEREBOYU CAD. NO: 110/55 ORTAKÖY

TEL/FAX: 260 05 07-2613219

Yine Saldırdılar11.3.97 Salı gecesi saat 02.30

sıralarında Grup Yorumelemanlarından, Hakan Alak, UfukLüker ve Kültür ve Sanatta HalktanYana Tavır Dergisi çalışanı AynurCihan, İstanbul Siyasi Şubesi'ne bağlısilahlı timler ve sivil polislerce evleribasılarak gözaltına alındılar.11.03.1997 Sah günü Tavır HaberMerkezi ve Grup Yorum yazılı açıklamayaparak gözaltıyı protesto ettiler.

Yapılan açıklamada; "MGKRaporlarıyla, komplolarla, işkencelerlesusturmak istedikleri sesimizi, bir kezdaha boğmaya çalışıyorlar. Defalarcagözaltına alındık, işkence gördük,tutsak düştük. İstediler ki,halklarımızın kurtuluş umuduolmasın, büyümesin. 12 yıldır Anadoluhalklarının sesi, soluğu, kıskançlıklasakındığı umudu olduk. Ve bu düzenin

sahipleri, hep susturmak istedilersesimizi.

Ülkemizi karanlığa boğmakisteyenlerin, başımıza çöreklenmişçeteleriyle, pisliklerin bir bir açığaçıktığı şu günlerde hayata geçirilen busaldırı, Grup Yorum nezdinde tümhalka, tüm halk muhalefetinedir.Susturulmak istenen, halkın sesidir;

Biz, halktan yana sanat üzerindekibaskılara derhal son verilmesini vearkadaşlarımızın serbest bırakılmasınıistiyoruz" denildi.

12 Mart Çarşamba günü savcılığaçıkarılmadan saat 18:00 civarlarında,Ufuk Lüker ve Aynur Cihan serbestbırakılırken, Hakan Alak, halagözaltında tutuluyor. Hakan Alak içinistanbul Siyasi Şubesi'nce savcılıktan 4gün gözetim süresi alındı.*

22 mart cumartesi

kültür merkezinde

1. seans: 16.00

11. seans: 19.00

Kurtuluş Gazetesimuhabirlerine yapılansaldırıdan sonra şimdi deGrup Yorum elemanlarındanUfuk Lüker, Hakan Alak veTavır Dergisi Çalışanı AynurCihan evleri basılarakgözaltına alınmışlardır.Platformumuza yapılansaldırılar yeni değil tam tersihiç kesilmemiştir.

Grup Yorum elemanlarıözgür bırakılmalıdır. Özgürlükmücadelesi engellenemez.Özgürlük Türküleri, SusmazHalaylar Sürer!HAKLAR VE ÖZGÜRLÜKLERPLATFORMU

*Başımıza çöreklenmiş çetelerinpisliklerinin bir bir açığa çıktığı şu günlerde

hayata geçirilen bu saldın, Grup Yorumnezdinde tüm halka, tüm halk

muhalefetinedir. Biz halktan yana sanatüzerindeki baskılara derhal son verilmesini

ver arkadaşlarımızın serbest bırakılmasınıistiyoruz.

HAKAN, UFUK VE AYNUR DERHALSERBEST BIRAKILSIN! HALKTAN YANASANAT ÜZERİNDEKİ BASKILARA SON!

TÜRKÜLERİMİZ KAZANACAK.GRUP YORUM

Grup Yorum'a yapılan devletin kendiçaresizliği içerisindeki korkularını ortaya

koyan bir tavırdır.HALKTAN YANA SANAT

SUSTURULAMAZ GRUP EKİN

KATLİAMLARIN HESABINI SORALIM

Page 47:  · 15 Mart 1997 İÇİNDEKİLER Gazi Anması 3-4 16 Mart :....4-5 Cuntacılar 6-7 Osmanlı'dan Bugüne Anayasalar 8-9 Demokratik Bir Anayasa İçin Mücadele Edelim 10-11 Newroz

Türkiye'deki "Susurluk'taki Devlettir,Hesap Soralım" KampanyasıAvrupa'da Yankılanmaya Devam Ediyor

Stuttgart'ta 28 Şubat günü19.30'dan 20.00'ye kadar sü-ren gösteride Türkçe-Alman-

ca "Susurluktaki Devlettir Hesap Sora-lım", "Zindanlar Boşalsın Çetelere YerKalsın", "Bizi Çeteler Yönetemez","Pisliği Devrim Temizler, Devrime Yü-rüyelim" dövizleri taşındı. Mumların ya-kıldığı ve çok sayıda Almanca bildirile-rin dağıtıldığı eylem bir hafta boyuncadevam etti.

6,7,8 Mart günleri Susurluk'la bir-likte gün ışığına çıkan mafyacı-faşistkontrgerilla devletini protesto etmekiçin Ulm Devrimci Halk güçlerinin or-ganize ettiği gösteriler sürüyor. Göste-rilerde Türkçe- Almanca "SusurluktakiDevlettir Hesap Soralım", "ZindanlarBoşalsın Çetelere Yer Kalsın", "BiziÇeteler Yönetemez" "Çetelerden He-sap Soralım", "Katil Kazan istifa", "Su-surluk, Rejim, Mafya, Kontrgerilla","Pisliği Devrim Temizler, Devrime Yü-rüyelim" vb. dövizler taşındı. Alkışlarve halaylarla Susurluk'u anlatan bildiri-ler dağıtıldı.

Köln'de de eylem bir haftayı aşkınbir süredir, kentin en işlek yeri olanDom kilisesinin önünde devam ediyor.

Hannover Station meydanında 1haftadır süren "Sürekli Aydınlık için 1Dakika Karanlık" eyleme esnaf, yurt-sever, devrimci ve demokratların katılı-mıyla devam ediyor. 7 Mart gecesimeydana toplanan kitle pankart asaraksloganlar atarak eyleme başladı. Poliseylemin yasadışı olduğunu gerekçegöstererek eyleme saldırdı. Bir kişiyigözaltına aldı. Polisin eylemi dağıtmaçabalarına rağmen eylemi sahipleneninsanlar sonraki gecelerde meydanatoplanarak mumlar yakılarak, halaylarçekilerek, sloganlar atılarak eylemedevam edildi.

"Sürekli Aydınlık İçin Bir DakikaKaranlık" eylemleri Berlin'de de meşa-

Ulm'da Faşist SaldırılaraKarşı Miting

Faşist saldırılar 1 Mart günü 100'e yakını ULMDevrimci Halk Güçleri okuru olan toplam 200 kişininkatıldığı bir mitingle protesto edildi. Saldırıların Susur-luk'taki devlet destekli olduğu, faşist hareketin geneltarihi, devlet içerisindeki konumlanışı ve Avrupa'da çe-şitli tarihlerdeki faşist saldın ve katliamların anlatıldığımiting faşizme öfke duyan sloganlarla sona erdi.

Bu arada 1 Mart günü de Ulm'da "Kayıp AnalarıylaDayanışma Eylemi" yapıldı. ULM Devrim Halk Güçleriile Serxwebun, Atılım ve Partizan Sesi okurlarının bir-likte organize ettiği eyleme 200'e yakın kişi katıldı. Tümkayıpların ve cezaevi şehitlerinin resimlerinin taşındığı,Türkçe ve Almanca dövizlerin olduğu eylem Türkçe veAlmanca "Susma Sustukça Sıra Sana Gelecek", "Ana-ların Öfkesi Katilleri Boğacak", "Kahrolsun Faşizm, Ya-şasın Enternasyonalist Dayanışma sloganlarıyla sonaerdi. *

leler ve ateşlerle sürüyor.Bielefeld'de de 6 Mart günü DHKC

ve MLKP taraftarlarının katılımıyla baş-latılan ve saat 18.30-20.00 arası ger-çekleştirilen eylemde Susurluk'taki ka-til devlet protesto edildi. Eylemde çoksayıda Almanca ve Türkçe bildiriler da-ğıtılırken, Almanca-Türkçe pankartlaraçılıp dövizler asıldı. Yine her iki dilde"Zindanlar Boşalsın Çetelere Yer Kal-sın', "Susurluk Devlettir Hesap Sora-lım" sloganları atıldı. Eylemin son günüolan 12 Mart'ta Gazi katliamının da yıl-dönümü olması nedeniyle, Gazi dekatledilenler ve tüm devrim şehitleriiçin bir anma yapıldı. Kürt yurtseverle-rinin de çocuk folklor grubu ile desteksundukları eylem "Yaşasın DevrimciDayanışma" sloganı ile sona erdi.

28 Şubat'ta başlayan "Sürekli Ay-dınlık için Bir Dakika Karanlık" eylemiRotterdam Merkez istasyonu önündeher akşam saat 19.30-20.30 arası ger-çekleştiriliyor. Ayrıca eylem Den Haagşehrinde yine aynı saatlerde gerçeleş-tiriliyor. Diğer yandan Arnhem şehrinde9 Şubat günü aynı içerikte bir açık ha-va toplantısı yapıldı 150 kişinin katıldığıtoplantıda, sloganlarla ve halk oyunlarıeşliğinde, yakılan mumlarla ve meşale-lerle Türkiye'deki kontrgerillacı -mafya-cı devlet protesto edildi. *

Köln'de ve Frankfurt'tak Vizesine Karşı Yürüyüş

Çeşitli uluslardan yaklaşık 1500 kişi 9 Mart'tabir araya gelerek çocuklar için uygulamaya geç-mesi planlanan Avrupa Birliği üyesi olmayan ülke-lerin vatandaşlarının çocuklarına konacak vizeyiprotesto etti. Özgür Halklar Komitesi yaklaşık 250kişiyle yürüyüşe katıldı. Özgür Halklar Komitesi'ninkorteji önde yürüyen çocuklar ve çeşitli yöreleri-mizden halkoyunları kıyafetleri giyinen dansçılar ileen renkli ve disiplinli kortejdi.

Alman ve Türkiyeli örgütlerin organize ettiğiyürüyüş saat 11.00'de başladı. Şehrin alışverişmerkezinde yapılan yürüyüş, çeşitli konuşmalar veHalk Kültürevi'nin Halk Dansları grubunun sergile-diği oyunlarla son buldu.

Polisin organizatörlerle yaptığı, bir sorun çıktı-ğında polisin kesinlikle müdahale etmemesi, anın-da organizatörlere veya görevlilere bildirmesi söz-leşmesine rağmen yürüyüş alanından telefon et-

mek amacıyla uzaklaşan bir Alman bayan gazeteci zor kullanılarak gözaltına alındı ve sa-atler sonra serbest bırakıldı.

Frankfurt'ta da 27 Şubat günü yapılan "Vizeye Hayır" yürüyüşüne yaklaşık 1500 kişikatıldı. Özgür Halklar Frankfurt imzalı ve "Çetelere ve vizelere hayır" yazılı bir pankartlakatılan kitle yürüyüş boyunca "çocuklarımıza değil çetelere vize", "yaşasın uluslararasıdayanışma" vb. sloganlar attı. Yürüyüş yapılan bir konuşma ile sona erdi. Yürüyüşte da-ğıtılan açıklamada "Halkımızdan Değil Çetelerden Vize isteyin, Çetelere ve Vizelere Ha-yır, Faşizme ve Irkçılığa Karşı Birleşelim, Savaşalım ve Kazanalım" deniliyordu. *

Avrupa'da 8 Mart DünyaEmekçi Kadınlar Günü KutlandıAlmanya: Ulm'da 8 Mart günü Anadolu

Halk Kültür Derneği'nde gerçekleştirilenkutlama yerine "8 Mart Dünya Emekçi Ka-dınlar Günü'ne Hoş Geldiniz" yazılı bir pan-kart asıldı. Pankartın etrafını Parti-Cephe'lişehit kadın savaşçıların resimleri karanfiller-le süslendi. Şehit kadın savaşçıların şahsın-da tüm devrim şehitleri için 1 dakikalık say-gı duruşunun ardından günün anlam veönemini belirten konuşmalar yapıldı. Kadınsavaşçıların hayatları ve mücadelelerindenkesitlerin okunduğu kutlamada, katılanlarda 8 Mart'la ilgili düşüncelerini belirttiler.Kavga türküleriyle semah gösterisi ve lazoyununun ardından "Sibel Yalçın" konulubir tiyatronun sergilenmesiyle kutlama sonaerdi.

Köln'de de 8 Mart Dünya Emekçi Kadın-lar günü Anadolu Halk Kültür Derneği'ndekutlandı. Saygı duruşu ile başlayan kutlama-da günün anlam ve önemini anlatan konuş-

malar yapıldı. Ve arkasından Şehit kadınla-rın direnişlerini anlatan yazılar okundu. Şi-irlerle, türkülerle ve folklor ekibinin gösteri-leriyle devam eden kutlamada, herkesin ha-laylara katılımıyla sona eren Dünya EmekçiKadınlar gününden sonra kitleyle birlikte"Sürekli Aydınlık İçin Bir Dakika Karanlık"eylemine gidildi.

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar GünüDortmund'da coşkuyla kutlandı.

ingiltere: DHKP-C, MLKP ve TKP işçininSesi taraftarlarının ortak oganizesiyle yapı-lan 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar günü 8Mart gecesi kutlandı. Gecede "SUSURLUK'-TAKİ DEVLETTİR HESAP SORALIM" "YAŞA-SIN 8 MART DÜNYA EMEKÇİ KADINLARGÜNÜ", "YAŞASIN DEVRİMCİ DAYANIŞMA"pankartları asılıydı. 500 civarında katılımınolduğu gecenin ortak açılış konuşmasında,Clara Zetkin'lerden, Sandino'nun Kızlarına,Plaza Del Mayo analarından, Sabo'lara, Si-

bel'lere, İdil'lere kadınlarımızın kurtuluşkavgasında kanla yazdığı tarihe değinildi.GIK-DER'in halkoyunları ekibinin gösteri-sinden sonra Türkiye'de başlatılan "SürekliAydınlık İçin Bir Dakika Karanlık" eyleminedestek amacıyla saat 19.00 (Türkiye saatiyle21.00)'de ışık söndürme eylemiyle birliktecoşkulu bir şekilde "Susma Sustukça Sıra Sa-na Gelecek", "Kadın Erkek Elele DevrimciMücadeleye", "Susurluk'taki Devlettir HesapSoralım", "Anaların öfkesi Katilleri Boğacak"sloganlarıyla 10 gündür Londra'da yapılaneylem 8 Mart'a taşındı. IRA tutsağı Rose MeAliskey'in annesi Bernatte Mc Aliskey'inyaptığı konuşmada herkesi İrlandalı siyasitutsaklarla dayanışmaya çağırdı. Konuşmakitle tarafından "Yaşasın Halkların Kardeşli-ği" sloganlarıyla karşılandı. ArdındanDHKC-DHG çeşitli mesajlar okundu. Coş-kulu sloganlar eşliğinde DHKP-C şehidiKahraman Altun'un annesi Kahraman'ın öl-

mediğini savaşın içinde olduğunu belirtenkonuşmasının ardından İTIB'den bir ozanRuhi Su'nun türküleriyle geceye renk kattı.Grup Nisan'ın yurdun dört bir yanındansöylediği türkü ve marşlarla coşku doruğaçıktı. Grup Nisan ve Londra Halk Sahnesielemanlarının tişörtlerinin üzerlerinde Ayçeİdil Erkmen ve Ayşe Gülen'in resmi ve "Dev-rimci Mücadelede Sanatçılar" yazısı vardı.

HKM saz grubunun verdiği saz dinleti-sinden sonra GIK-DER'in toplumun çeşitlikesimlerinden kadın tiplemelerini anlatanskecinin ardından sona erdi.

Hollanda: 8 Mart Dünya Emekçi Kadın-lar Günü Rotterdam'da yaklaşık 150 kişininkatılımıyla kutlandı. Saygı duruşuyla gününanlam ve önemini içeren konuşmayla başla-yan kutlamada dia gösterimi, müzik dinleti-si, çocuk korosu ve folkloru, skeç ve 96 ölümorucu şehidi Ayçe İdil Erkmen'le ilgili bir ya-zı da okundu.

Özgür tutsakların ilaç ihtiyaçlarında kul-lanılmak üzere hediyeli bir çekilişin de ya-pıldığı kutlama davul zurna eşliğindeki ha-laylardan sonra, sürekli aydınlık için bir da-kikalık karanlık eylemine katılmak üzere so-na erdi.*

KATLİAMLARIN HESABINI SORALIM

Page 48:  · 15 Mart 1997 İÇİNDEKİLER Gazi Anması 3-4 16 Mart :....4-5 Cuntacılar 6-7 Osmanlı'dan Bugüne Anayasalar 8-9 Demokratik Bir Anayasa İçin Mücadele Edelim 10-11 Newroz