Upload
others
View
2
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
1111
Dl VE
(Trafik, Kader, Kaza, Tevekkül, İrade, Ahlak ve Kul Hakkı )
-1-
Sempozyum Yürütme Kurulu Başkanı ve Yayına Hazırlayan Prof. Dr. Fikret KARAMAN
İnönü Üniversitesi İlahiyat Fakültesi .
Malatya 2016
İSLAM CEZA HUKUKU'NDA TRAFİK KAZALARINDA TARAFLARIN SUÇ ORANININ
DİYET, KEFFARET, MİRASTAN MAHRUMİYET VE MADDİ-MANEVi ZARARI TAZMİNE ETKİSİ
Doç. Dr. Abdullah ÇOLAK
İnönü Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi
GİRİŞ
Dünyada teknolojik gelişmelere paralel olarak insanlığın emrine pek
çok taşıma vasıtaları girmiştir. Buna bağlı olarak çeşitli nedenlerle ulaşım
vasıtaları ile yapılan seyahatlerde maddi hasarlı kazalar yanında ölüm ve ya
ralanma ile s·onuçlanan kazalar da gittikçe artmaktadır.
Resmi verilere göre trafik kazalarında1 binlerce insanımız hayatını
kaybetmiş, sakat kalmış veya maddi zarara uğramıştır. 2005-2014 yılları
arası resmi verileri2 dikkate alındığında tablo iç açıcı gözükmemektedir.
ı 13/10/1983 tarih ve 2918 nolu Karayolları Trafik Kanununda (Madde: 3) Trafik, "Yayaların, hayvanların ve araçların karayolları üzerindeki hal ve hareketleridir.", trafik kazası ise, karayolu üzerinde hareket halinde olan bir veya birden fazla aracın karıştığı ölüm, yaralanma ve zararla sonuçlanmış olan olaydır" şeklinde tanımlanmaktadır
2 httn:/ /www.trafikgov.tr.
YILI KAZA ÖLÜ
YARALI SAYISI SAYISI SAYISI
2005 620.789 4.505 154.086 2006 728.755 4.633 169.080 2007 825.561 5.007 189.057 2008 ** 950.120 4.236 184.468 2009 ** 1.053.346 4.324 201.380 2010 ** 1.104.388 4.045 211.496 2011 ** 1.228.928 3.835 238.074 2012 ** 1.296.634 3.750 268.079 2013 ** 1.207.354 3.685 274.829 2014 ** 1.199.010 3.524 285.059
Toplam: 41544 Toplam: 2175618 (*) Emniyet Genel Müdürlüğü ve Jandarma Genel Komutanlığı sorumluluk bölgesinde mey
dana gelen trafik kaza bilgilerini kapsamaktadır.
446 1 DİN VE TRAFİK
Buna milyonlarca liralık maddi hasarlı ve kayıtlara geçmemiş ölü sayısı da
eklenince tablo daha vahim olacaktır.
Klasik İslam hukuku kaynaklarında fakihlerin, ulaşım araçlarından
kaynaklanan kazalara ilişkin hükümler kendi dönemlerindeki ulaşım araçla
rıyla ilgili örnekler üzerinden verilmiştir. Bunlar; binek hayvanları, gemi tür
leri, güreş gibi bazı spor türlerinde ortaya çıkan ölüm, yaralanma gibi husus
lardır. Bu geleneksel ulaşım araçların bir kısmının kullanımı günümüzde de
devam etmekle birlikte bunların yerini gittikçe yaygınlaşan otomobil, vapur,
tren ve uçak gibi kara, deniz, hava ve demir yolu ulaşım vasıtaları almıştır.
Biz bu araştırmamızda öncelikle trafik kazalarında suçun oluşumunda
dolayısıyla faile verilecek cezada etkili olan suçun manevi unsuru üzerinde
duracağız. Ölüm veya müessir fiille sonuçlanan kazalarda suçun oluşumun
daki kusur oranının mağdur veya yakınlarına ödenecek diyete ve özellikle
ölümle sonuçlanan kazalarda katile hangi durumlarda ölümüne sebep ol
duğu kişinin mirasından mahrumiyet, keffaret ve maddi-manevi zararı taz
min yaptırımı gerekeceğini ortaya koymaya çalışacağız.
Ayrıca trafik kazalarında kusur oranına göre karşı tarafa verilen
maddi zararın karşılanması yanında karşı tarafın aracında oluşan değer kay
bının da İslam hukuku açısından karşılanması hususu incelenecektir.
ı. Suçun: Manevi Unsuru Açısından Kusurluluk Oranı.
Bir fiilin suç olabilmesi için kanundaki tarife uygun, hukuka aykırı,
iradi bir fiille ve faile isnat edilebilen bir kusurla işlenmiş olması şarttır. Yani
bir şahsın fiilinden dolayı sorumlu tutulup cezalandırılabilmesi için fiilin ka
nundaki tarife uygun, hukuka aykırı olması yetmez, aynı zamanda bu hare
ketin ona isnat edilebilmesi için aranan temyiz kudreti ve hür iradeye sahip
mükellef biri olması gerekir.3
(**) 1 Nisan 2008 tarihinde uygulamaya konulan tarafların anlaşarak kendi aralarında tutanak tanzim ettiği maddi hasarlı trafik kaza sayılanda dahil edilmiştir.
3 Ü deh, Abdülkadir, et-Teşrlu'l-Cinfü'l-İs!aml Mukaranen bi'l-Kanfini'l-Vad'!, Beyrut 1994, L 392; Ebı1 Zehre, el-Cerime ve'l-Ukfibe fi'l-Fıkhi'l~İslaml, Daru'l-Fikri'l-Arab!, ts. s.427-428; Akşit, M.Cevat, İslam Ceza Hukuku ve İnsani Esaslan, ts. s.46; Behnesi, Ahmed Fethi, elMesfiliyyetü'l- Cinfüyye fi'l-Fıkhi'l-İs!am!, b.y., 1984, s.69.
POZİTİF HUKUK VE İSLAM HUKUKU AÇISINDAN TRAFİK SORUNLARI VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ 1 447
Türk Ceza Hukukunda buna kusurlu hareket etmeye ehil olma mana
sında isnat yeteneğine sahip olma tabiri kullanılmaktadır4. İslam Ceza Huku
kunda cezfö sorumluluk için failin hür ve idrak sahibi olması şart koşulmuş
tur. Böylece hayvanlar ve cansız varlıklar akıl ve irade fonksiyonlarından
mahrum oldukları için suç faili kabul edilmemişlerdir. Diğer taraftan çocuk
luk, akıl hastalığı ve ikrah gibi akıl ve iradeyi doğrudan etkileyen durumlarda
suçluluğu ortadan kaldıran sebepler olarak kabul edilmiş ve bu vasıflan ta
şıyanların bedeni yönden cezalandırılmayacakları esası ortaya konmuşturs.
"Akıl ve irade yeteneklerine sahip olan insanların fiillerinde irade-fiil ilişkisi esas alınarak iradenin hem fiile hem de sonuca yöneldiği - amden katil gibi- suçlara daha ağır cezalar öngörülürken, iradenin fiile yönelip sonuca yönelmediği -şibh-i amd yoluyla katil suçunda olduğu gibi- kastın aşılması ve taksirli suçlara daha hafif cezalar öngörülmektedir. Böylece sınırlandırılan sorumluluk sağlam bir temele oturtulmaktadır"6.
Orta çağda Fransız İhtilali'nden önceki zamanlarda mevcut kanunlarda
akıl hastaları, hayvanlar, hatta cansız varlıklar suçlardan sorumlu tutuluyor
lardı. İnsanlar yalnız kendi fiillerinden değil başkalarının fiillerinden de so
rumlu tutuluyorlardı. Çeşitli merhalelerden geçtikten sonra bugün cezfö so
rumluluğun sübjektifleştirilmesi sürecinin en ileri aşaması olarak kabul edi
len günümüz modern hukukundaki "kişilik yönünden sorumluluk" esası İslam
Hukukunda on dört asırdır savunula gelmiştir. Bu yönüyle suçta manevi un
surun (yani kasıt ve niyetin) aranmasına İslam Hukuku öncülük etmiştir de
nilebilir7.
4 Dönmezer, Sulhi-Erman, Sahir, Ceza Hukuku Dersleri, İstanbul 1958, s.311-312; Dönmezer-Erman, Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku, I, 155-160; Önder, Ceza Hukuku Dersleri, s.271. Gaziill, Ebı1 Hamid Muhammed b. Muhammed b. Muhammed, el-Mustasfü min İlmi'l-Usı11, (thk Muhammed Süleyman el-Eşkar), Beyrut 1997, 1, 158; Üdeh, et-Teşrlu'l-Cinfü'lİslaml, 1,393; Teklifin çocuk, akıl hastası ve mükrehten kaldırıldığını anlatan hadisler için bk Buhar!, Hudud, 22; Ebu Davud, Hudud, 17; Tirmizl, Hudud, 1; Nesal, Talak, 21; İbn Mace, Ta!ak, 15, 16; Darimi, Hudud, 1; Şevkanl, Muhammed b. Ali Muhammed, İrşadü'lFuhı11 ila Tahkiki İlmi'l-Usill, Beyrut 1992, s.32.
6 Dağcı, Şamil, İs!am Ceza Hukukunda Şahıslara Karşı Müessir Fiiller, Ankara 1996, s.20-21.
1 Üdeh, et-Teşrlu'l-Cinfü'l-İslaml, 1, 380-381, 394-395; Karaman, Hayreddin, Mukayeseli İslam Hukuku, İstanbul 1986-91, 1, 151; Ebu Gudde, Hasan, Ahkamu's- Sicn ve Muameletü's-Sücena fi'l-İslam, Kuveyt 1987, s.23; Cezai sorumluluk anlayışının tarihi gelişimi için bk Behnesl, Ahmed Fethi, el-Mes'uliyyetü'l-Cinfüyye, Beyrut 1991, s.21; Karadeniz, Özcan, Roma Hukuku, Ankara 197 4, s.276c277; İçel, Kayıhan-Donay, Süheyl, Ceza Hukuku, İstanbul. 1993, 1,138 v.d. İsrail Hukukunda, öküz bir kimseyi süser de öldürürse recmedi-
448 DİN VE TRAFİK
Ceza hukuku kuralında tanımlanan ve hukuka aykırılık teşkil eden
davranışın yapılmış olması, failini sorumlu tutmak için yeterli değildir. Dav
ranışın aynı zamanda ffill tarafından kusurlu bir şekilde gerçekleştirilmiş ol
ması gerekir. Failin kusurlu sayılabilmesi için, kusur yeteneğine (isnad yete
neği/ cezai ehliyet) sahip olması, bu yeteneği ortadan kaldıran veya azaltan
bir halin bulunmaması yanında, hukuka aykırı davranışı kendi iradesiyle
yapmış.olJ?1ası gerekir.
Bir insanın fiilinden sorumlu tutulabilmesi için yapılan fiilin yasak ol
ması, failin bu fiili yaptığı sırada idrak ve serbest irade sahibi olmasına bağ~
lıdır. Bu şartlardan birisi olmazsa sorumluluktan söz edilemezs. Sorumluluk
bazen, fail idrak ve irade sahibi olduğu halde, normalde yasak bir fiilin bir
başka nass veya kanun maddesi ile belirli özel durum ve şartlarda bazen suç
vasfının kaldırılıp mübah hale gelmesi ile ortadan kalkar ki bunlara "hukuka
uygunluk sebepleri" denilmektedir. Bunlar tamamen suçun maddi yönüyle
ilgili sebeplerdir. Bazen de sorumluluk, fiil yasak olmaya devam ettiği halde
failin şahsi (sübjektif) durumundan dolayı ortadan kalkar9. "Bir fiilin sorum
luluğunun bir şahsa yüklenebilmesi için failde bulunması gereken nitelikler"
olarak tanımlanan10 isnad imkanını büsbütün ortadan kaldıran sebeplere
"şahsf sorumsuzluk sebeplertııveya "isnad imkanını kaldıran sebepler"12 de
nir.
!erek (taşlanarak) öldürülür ve eti yenmez, hayvanlar ve insanlara zarar verdiğinin önceden bildiği halde engel olmayan sahibine idama varan ceza verilebilmektedir. Bk. Kitabı Mukaddes, Eski ve Yeni Ahit, İstanbul 1974, Eski Ahit, Çıkış, 21; İngilizler Mahkeme Teşkilatı Kanunu Qudicature) ilan edilinceye kadar, bir insan, bir duvar veya gemi sadmesiyle hayatını kaybedecek olsa, duvarı veya gemiyi cezalandırmak gerekiyordu. Bk. Özafşar, Mehmet Emin, Hadisi Yeniden Düşünmek, Ankara 1998, s.117-118; Alla! el-Fil.si, İslam Hukuk Felsefesi (Mekil.sıdu's-şerlati'l-İslil.miyye ve Mekarimuhil.), (çev. Soner Duman-Osman Güman), İstanbul 2014, s. 48.
8 Amir, Abdülaziz, Şerhu Ahkil.mi'I-.Amme li'l-Cerlme, Bingazi,1987, s.36 7; Cin Halil -Akgündüz Ahmet, Türk Hukuk Tarihi, Konya 1989, !, 259-260; Abdülmelik, Cünd1, el-Mevsı1atü'lCinil.iyye, Beyrut 1976, !, 484; Gözübüyük, s.195-196. Ü deh, et-Teşr1u'l-Cinil.i'l-İslil.m1, !, 523; Behnes1, el-Mes'ı11iyyetü'l-Cinil.iyye, s.213; Amir, elCertme, s.367.
10 Dönmezer-Erman, Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku, il, 157. 11 Abdülmelik, el-Mevsı1atü'l-Cinaiyye, I, 484; Amir ise "Cezil.l sorumluluğu düşüren şahsi se
bepler" ifadesini kullanır. el- Cerime, s.367. · 12 Dönmezer-Erman, Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku, II, 171; Cin-Akgündüz, Türk Hukuk Ta
rihi, il, 261.
POZİTİF HUKUK VE İSLAM HUKUKU ·AÇISINDAN TRAFİK SORUNLARI VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ 1 449
Sübjektif mesuliyet bir taraftan isnad imkanını, diğer yandan da ku
surluluğu tazammun eder ve ancak bu iki şartın mevcudiyeti halinde sübjek
tif mesuliyete dayalı sorumluluktan söz etmek mümkün olur. Bazı sebepler
vardır ki isnad imkanının ortadan kalkmasını veya azalmasını, diğer bazı se
bepler ise failin daha çok veya daha az kusurlu sayılmasını gerektirebilir13,
İsnadyeteneğini ortadan kaldıran sebepler; yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, sar
hoşluk ve ikrahtır. Söz konusu haller suç olan fiili mübah kılmaz, sadece fai
lin cezai sorumluluğunu engeller, medeni sorumluluğa yani kul haklarına yö
nelik suçların mali sonuçlarından sorumluluğu devam ederı4.
A. Yaş Küçüklüğü
Yaş küçüklüğü sorumluluğa etki eden bir faktördür. İslam'da tam so
rumlulukergenlikyaşıyla başlar. Kur'an-ı Kerim'de "Sizden olan hür çocuklar
buluğ çağına ulaştlğı zaman kendilerinden ewelkilerin izin istediği gibi izin
istesinler'ıs ayeti buna işaret etmektedir16,
İnsanların hukuki netice doğuran fiilleri iki kısma ayrılır: Birincisi, fa
ilde aklın-varlığına bakılmaksızın neticenin sırf maddi fiile bağlı bulunduğu
"hukukf ftiller", başkasına ait bir malı itlaf gibi. Hukuki fiillerin neticelerinin
husulü için sadece failin - sağ doğması halinde tam bir şekle bürünen- vücilb
ehliyetine dayanırı7 • İkincisi, hukuki neticelerin husulü failin akıl ve anlayış
sahibi olmasına bağlı olan fiillerdir. Bu nevi fiillerin neticeleri, failin kasıt ve
iradesine bağlıdır. Akıl ve idrak olmayınca kasıt ve irade muteber değildirıs.
İslam Hukukunda yaş küçüklüğü, temyiz çağından önce, temyiz çağı ve
buluğ çağı olmak üzere üç devrede ele alınmıştır.
13 Dönmezer-Erman, Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku, Il, 171; Ceza Hukuku Dersleri, s.311-312.
14 Amir, el-Cerime, s.367; Üdeh, et-Teşrlu'l-Cinfü'l-İslami, 1, 468; Abdülmelik, el-Mevsı1atü'l-Cinaiyye, J, 484-485.
1s Nur, 24/59. 16 Akşit, İslam Ceza Hukuku ve İnsani Esasları, s.89. 11 Sava Paşa, İslam Hukuku Nazariyatı Hakkında Bir Etüd, (çev. Baha Arıkan), Ankara 1955-
1956, J, 165-166; Karaman, Mukayeseli İslam Hukuku, 1, 181; Uzunpostalcı, Hukuk ve İslam Hukuku, J, 137; Zerka, Mustafa Ahmed, el-Fıkhu'l-İslami fi Sevbihi'l-Cedid (el-Medhalü'l-Fıkhi'l-Am), Dımaşk 1967-1968, Il, 744.
1s Karaman, Mukayeseli İslam Hukuku, J, 181.
450 DİN VE TRAFİK
1. Temyiz Çağından Önce (Çocukluk Devresi)
Bu devre, çocuğun doğmasından temyiz çağına gelmesine kadar de
vam eder. Bu çağdaki çocuğa "sabiyy-i gayr-ı mümeyyiz" denir. Gayr-ı mü
meyyiz çocuğun temyiz kabiliyeti olmadığından "bedeni ceza ehliyeti" yok
turı9, hatta çocuğun bir yakını cinayet işlese -baliğ olmadığı için akileden sa
yılmamasından dolayı - veya kendisi bir adam öldürse diyet ödemeye katıl
maz, diye~ akilesi öder. Kendisine mirastan mahrumiyet cezası verilmezzo.
İmam Şafü, mirastan mahrumiyet cezasının doğrudan fiile bağlı bir ceza ol
duğunu ifade ederek, katil çocuk da olsa, mirastan mahrumiyet cezasına
mahkfim edileceği görüşündedir. Bazı hukukçular çocuğun da amden cina
yet işlerse diyet ve erşle sorumlu olduğunu ileri sürerlerzı. Çocuk başkası
nın malına zarar verip onu telef ettiği zaman bizzat kendisi malen sorumlu
olup, o malı tazmin eder. Çünkü çocukluk mali sorumluluğa engel değildir22.
2. Temyiz Çağı
Bu merhalede çocuk bütün neticelere derinliğine şamil olmasa da iyi
ile kötü, hayır ile şer, faydalı ile zararlıyı bir birinden ayıracak idrake sahip
demektir. İdrak buluğ ile kemale ulaşır23, Temyiz çağının belli bir yaşı ve be
lirtisi yoktur. Başlangıcı insandan insana değiştiği gibi fiillere göre de temyiz
kabiliyeti farklıdır. Tatbikatta kolay olsun diye fakihler normal durumlarda
19 Serahs!, Şemsü'l-Eimme Ebu Bekr Muhammed b ... Ahmed, el-Mebsfit, IX, 1B4; Buhar!, Alauddln Abdülaziz b. Alımed b. Muhammed, Keşfu'l-Esrar an Usfil-i Fahri'l-İslam el-Bezdevi, (thk. Muhammed el-Mu'tasımbillah el-Bağdadi) Beyrut, 1997, IV, 252; Sava Paşa, İslam Hukuku Nazariyatı Hakkında Bir Etüd, (Çev. Baha Arıkan, Ankara 1955-1956, I, 167; Zeydan, Abdülkerim, el-Veciz fi Usfili'l-Fıkh, b.y. ts., s.75; Karaman, Mukayeseli İslam Hukuku, I, 183-184; Amir, el-Cerime, s.390-391.
20 Şeyban!, Muhammed b. Hasen, el-Asi, Beyrut 1990, IV,593; Gazali, el-Mustasfü I, 158; Nevevl, Zekeriyya Muhyiddin b. Şeref, el-Mecmu' Şerhu'l-Mühezzeb, Beyrut ts., XIX, 159; Buhar!, Alaudd!n Abdülaziz b. Alımed b. Muhammed, Keşfu'l-Esrar an Usfil-i Fahri'l-İslam el-Bezdevl, (thk. Muhammed el-Mu'tasımbillah el-Bağdadi), Beyrut 1997, IV, 251; Bilmen, Ömer, Nasuhi, Hukukı İs!amiyye ve Istılahat-ı Fıkhiyye Kamusu, İstanbul. 1985, I,329; Çeker, Orhan, İslam Hukukunda Çocuk, Konya 1988, s.182; Atar, Fahrettin, Fıkıh Usulü, İstanbul 1988, s.148; Zühayll, Vehbe, Nazariyyetü'd-Daman, Dımaşk, 1982, s.314- 315.
21 Bu görüş için bk. Hallaf, Abdülvehhab, İlmu Usfili'l-Fıkh, b.y. ts., s.137; Karaman, Mukayeseli İslam Hukuku, I, 184; Zerka, Mustafa Ahmed, el-Fıkhu'l-islam! fi Sevbihi'l-Ced!d, (elMedhalü'l-Fıkhu'l-Am), Dımaşk 1967-68, 11,754.
22 Buhar!, Keşfu'l-Esrar, iV, 252, 450; Hallaf, Usı11, s.137; Zerka, el-Medhal, 11,754; Uzunpostalcı, Mustafa, Hukuk ve İslam Hukuku, Konya 1987, 1,139; Çeker, Çocuk, s.183; Behnes!, el-Mes'filiyyetü'l-Cinfüyye, s.271; Zühayll, Naz?riyyetü'd-Daman, s.265, 277.
23 İbn Rüşd, Ebu'l-Velld Muhammed b. Alımed el-Hafid el-Kurtub!, Bidayetü'l-Müctehid ve Nihayetü'l-Muktesıd, İstanbul 1985, il, 342; Karaman, Mukayeseli İslam Hukuku, I,184-185; Behnes!, el-Mes'filiyyetü'l-Cinfüyye s.271.
POZİTİF HUKUK VE İSLAM HUKUKU AÇISINDAN TRAFİK SORUNLARI VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ 1 451
yedi yaşın tamamlanmasını temyiz çağının başlangıcı olarak kabul etmişler
dir24. Temyiz çağındaki bir çocuk da emir ve yasakların muhatabı olmadığın
dan bedenen ceza çekmeye ehil değildir. 2s
Temyiz çağındaki bir çocuk fiili ile başkasının canına, malına zarar ve
recek olursa verdiği zararları tazminle sorumludur26. Haksız fiillerde tazmin
borcunun doğması için, İslam hukukunda, verilen zararın iradi olup olma
ması noktasından hareket edilmemiş, kusur sorumluluğu prensibi değil ob
jektif sorumluluk (netice sorumluluğu) prensibi benimsenmiştir. Diğer bir
ifade ile doğrudan haksız fiillerde kusur sorumluluğunun aranmayışı ilke
siyle hareket edilmiştir. Mecelle'de bu, "Mübaşir müteammid olmasa da
zô.min oluf'21 kaidesiyle ifade edilir. Çünkü burada haksız olarak zarara uğ
rayan tarafın mağduriyetini giderme amacı hakimdir ve bunun için de bulu
nabilen en uygun çözüm, haksız fiil doğrudan işleyen şahsın zimmetinin taz
minle sorumlu tutulmasıdır. Bu sebeple gayri mümeyyiz çocuğun hukuki
(medeni) sorumluluğu devam etmektedir2s.
Henüz araç kullanacak yaş ve ehliyete sahip olmayan gayri mümeyyiz
veya mümeyyiz bir çocuk bir araçla trafiğe çıksa ve doğrudan birinin ölüm
veya yaralanmasına neden olsa ceza ehliyeti tam olmadığından kasıtlı işle
diği düşünülmez ve diyete hükmedilir, diyeti de akilesi öder.
ti. 29 r .
3. Buluğ Çağı
Mümeyyiz olan insan buluğa erer ermez ceza ehliyeti tam hale gelmiş-
24 Uzunpostalcı, Hukuk ve İslam Hukuku, 1, 139; Çeker, Çocuk, s.23; Zerka, el-Medhal, II, 760. 2s Çeker, Çocuk, s.179-180; Aynca bk Kasan!, Alauddin Ebu Bekir b. Mes'ud (ö.587 /1191),
Bedföu's-Sanfö' fi Tertibi'-Şerfö', Beyrut 1974, VII, 63-64; Buhar!, Keşfu'l-Esrar, iV, 420; Amir, el-Cerime, s.392; Zühayll, Nazariyyetü'd-Daman, s.277, 283.
26 Buhar!, Keşfu'l-Esrar, iV, 252; Zühayll, Nazariyyetü'd-Daman, s.277; Atar, Fıkıh Usulü, s.148; Amir, el-Cerime, s.393.
21 Md. 92. 28 Buhar!, Keşfu'l-Esrar, iV, 252; Ali Haydar Ef. Dürerü'l-hükkam şerhu Mecelleti'l-Ahkam,
İstanbul 1330, 1, 194-195; Zühayll, Nazariyyetü'd-Daman, s.277; Atar, Fıkıh Usı1lü, s.148; Hallaf, Usul, s.138; Dönmez, İ.Kafi, "Amel", DİA, İstanbul 1991, III, 19; Mecelle, md. 916; Bardakoğlu, Ali, "Ehliyet'' DİA, İstanbul 1994, X, 538.
29 Çeker, Çocuk, s.31-32; Zerka, el-Medhal, II, 779.
452 DİNVETRAFİK
B. Akıl Hastalığı (Cünun)
Cünun, kişinin doğuştan veya sonradan ortaya çıkıp, aklını ve temyiz
kudretini yok eden durumdur3o. Suç kabul edilen bir fiili işlerken şuuru ve
hareket serbestisi kalkmış olan bir akıl hastası "üç kişiden kalem kaldmlmış
tır ... " hadisi gereği cezai sorumluktan kurtulur. Akıl hastalığı sürekli olan
(mecnun-ı mutbık) kimse devamlı, bazen deli bazen açık, aklı başında olan
(mecnun-ı_muvakkat) bir akıl hastası ise hasta olduğu sürece cezfü sorumlu
luğu gayr-ı mümeyyiz çocuğun sorumluluğu gibidir. Geçici akıl hastaları
hasta olmadıkları zaman sorumlulukları tamdır31• Ancak akıl hastalarının
vermiş oldukları maddi zararı tazmin sorumlukları vardır. Bir akıl hastası
adam öldürse kısas cezası uygulanmaz, öldürdüğü şahsın kan bedeli (diyeti)
ise akılesine ödettirilir32,
Akıl hastası bir kimse kendisine veya başkasına ait bir araçla kaza
yapsa veya aniden yola fırlaması sebebiyle bir başkasının kaçınması müm
kün olmayan kaza yapmasına sebep olsa ve sonuçta birileri ölse veya yara
lansa diyet ve diğer tazminatları akıl hastasının akilesi öder.
C. Sarhoşluk
Sarhoşluk, sıvı veya katı sarhoş edici bir maddenin alınması ile akıl ve
idrakin karışması veya yok olmasıdır33.
Sarhoşluğun kusur yeteneğine etkisi İslam ceza hukukunda iki kısma
ayrılarak incelenmektedir. İlki, sarhoşluğun bilmeden, zorunluluk halinde,
ikrah halinde ya da ilaç almak gibi nedenlerle meydana gelmesidir. İslam hu
kukçuları bu şekilde bir sarhoşluğun kusur yeteneğini ortadan kaldırdığı ve
3o Molla Hüsrev, Muhammed b. Feramuz Mir'atü'!-Usı11 Şerhu Mirkati'l-Vusı11 ila İlmi'l-Usı11, İst, ts. s.60; Tehanevi, Muhammed Ali (ö.1158/1745), Mevsfiatü Keşşafi Istılahati'lFünfin ve'l-Ulfim, Beyrut 1996, I, 597: Şa'ban, Zekiyyüddin, İslam Hukuk İlminin Esasları, (tere. İ.Kafi Dönmez), İstanbul 1990, s.252; Zeydan, Abdülkerim, el-Vedz fi Usfili'l-Fıkh, b.y. ts., s.79.
31 Mecelle, md. 944, 979-980; Hattab!, Ebu Süleyman Hamd b. Muhammed, Mealimü's-Sünen, Beyrut 1981, III, 309-310; Kasan!, Bedfüu's-sanfü', VII, 67; Ali Haydar Ef., Dürerü'lHükkam, III, 10-13, 69; Üdeh, et-Teşr'lu'l-Cinfü'l-İslami,I, 585; Zeydan, el-Veciz, s.79; Zerka, el-Medhal, II, 800; Karaman, Mukayeseli İslam Hukuku, I, 190; Amir, el-Cerime, s.402.
32 Kasan!, Bedfüu's-sanfü', VII, 67; Buhar!, Keşfu'l-Esrar, IV, 445; Zühayl'i, Nazariyyetü'd-Daman, s.265; Sava Paşa, İslam Hukuku Nazariyatı, II, 322; Karaman, Mukayeseli İslam Hukuku, I, 190; Döndüren, Hamdi, "Akıl Hastalığı" ŞİA, İstanbul 1990, I, 86.
33 Tehanevi, Istılahati'l-Fünfin ve'l-Ulfim, I, 960-961; Ebu Ceyb, Sa' dl, el-Kamfısü'l-Fıkh'l Lügaten ve Istılahan, b.y. 1988, s.176.
POZİTİF HUKUK VE İSLAM HUKUKU AÇISINDAN TRAFİK SORUNLARI VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ 1 453
belirtilen koşullardaki kişilerin cezat sorumluluğunun bulunmadığı husu
sunda görüş birliği içindedirler. Bu durumdaki kimseler cezat açıdan akıl
hastası ve gayr-ı mümeyyiz çocuk gibidir34. Ancak bu kimseler kul haklarını
ihlal eden davranışlarının hukuki sonuçlarına katlanırlar. İkincisi, bilerek ve
isteyerek sarhoş olmaktır. Bilerek ve isteyerek sarhoş olanların kusur yete
nekleri bakımından ise iki görüş ortaya çıkmıştır. İlki, Züfer (158/775), Ebu
Yusuf (182/798), Müzen1(246/877), Tahavl (321/933), Kerhi (340/951) ve
İbnu'l-Kayyim (751/1350) gibi bir kısım hukukçular sarhoşluğun hangi
yolla olursa olsun cezat sorumluluğu tamamen ortadan kaldıracağı kanaa
tindedir3s. Sarhoşun her iki halde de hukuki sorumluluğu devam etmekte
dir36. Böyle kimselerin had ve kısas suçları bakımından sorumluluklarının
bulunmadığını; onlara yalnızca sarhoş olmalarından ötürü içki içme cezası
nın ve işledikleri diğer suçlardan ötürü de uygun ta'zir cezalarının verilebi
leceğini savunmaktadır. Çünkü sarhoş olan kimseler sağlıklı bir iradeye sa
hip değildirler. İkinci bir görüş ise, haram yolla sarhoş olanların bütün suçlar
bakımından kusur yeteneklerinin devam ettiğini; ceza! ve hukuki sorumlu
luklarının tam olduğu yönündedir. Çünkü bilerek ve isteyerek sarhoş olan
lar, sarhoşluğun sonuçlarını öngörebilecek durumdadırlar. Üstelik hukuk
düzenince yasaklanmış bir davranış, ceza ve hukuki yaptırımlardan kur
tulma aracı yapılamaz. Cumhura göre işlediği suçtan dolayı bedenen so
rumlu tutulur, haksız yere birini öldürmüşse o da kısasen öldürülür37. Çünkü
"bir suç bir başka suçu meşru kılmaz."3B İsteyerek meydana gelen sarhoşlu
ğun, suçların cezasında hafifletici sebep kabul edilmesi de doğru değildir39.
34 Zeydan, el-Vec!z, s.103; Akşit, İslam Ceza Hukuku ve İnsani Esasları, s.91; Behnesi, el-Mes'ı'.lliyyetü'l-Cinfüyye, s.226; Amir, el-Cerime, s.441.
3s Karaman, Mukayeseli İs!am Hukuku, 1, 192; Behnesl, el-Mes'ı'.lliyyetü'l-Cinfüyye, s.226. 36 Üdeh, et-Teşrlu'l-Cinfü'l-İs!aml, 1,583-584. 37 Pezdevl, Ebu'l-Hasan Ali b. Muhammed b. Hüseyin b. Abdülkerim Fahru'l-İslam, Kenzü'l
Vüsul ila Ma'rifeti'l Usı'.ll, (Usı'.llü'l-Pezdevı"), (thk. Muhammed el-Mu'tasımbillah el-Bağdadi), Beyrut 1997, iV, 577; İbn Cüzeyy, Ebu'l-Kasım Muhammed b. Ahmed, el-Kavanlnü'lAhkami'ş-Şer'iyye ve Mesfülu'l-Fıkhiyye, Beyrut ts. s.226; Zeydan, el-Vec!z, s.104 -105; Amir, el-Cerime, s.441-442; Bac!, Vll, 71; Bilmen, lstılahat, III, 69. İbn Hazm,"Sarhoş iken birisini öldürmüşse aklı başında olmadığı için kısas gerekmez" der, el-Muhalla, X, 216;
3a Ebı'.l Zehre, Usı'.llü'l-Fıkh, s.323; el-Cerime, s.522-523; el-UkO.be, s.213; Zühayll, Nazariyyetü'd-Daman, s.277; Amir, el-Cerime, s.442. Krş. Dönmezer-Erman, Ceza Hukuku Dersleri, s.366.
39 Buhar!, Keşfu'l-Esrar, iV, 577; Ebı'.l Zehre, Usı'.llü'l-Fıkh, s.323; Fudaylat, Cebr Mahmud, SukO.tu'l-UkO.bat fi'l-Fıkhi'l-İslaml, Amman 1987, II, 207; Şa'ban, İs!am Hukuk İlminin Esasları, s.255.
454 1 DİN VE TRAFİK
Çünkü bizzat kendisi ma'sıyet olan bir fiil, bir başka suçun hafifletici sebebi
olamaz4o.
D. İkrah
İkrah, bir kimseyi tehdit ederek hukuken yapmakla mükellef olmadığı
ve yapmak istemediği bir işi yapmaya zorlamak demektir4ı. İki türlü ikrah
vardır: Mülci ve gayr-i müld. Öldürme, bir uzvun kesilmesi ve ölüm tehlikesi
içeren bir dövme ile korkutarak yapılan ikraha mülcf; hapis, bağlama, can
tehlikesi olmayan dövme gibi sadece keder ve üzüntü veren bir şeyle yapı
lana da gayr-i mü lef denir. M ülci ikrah ihtiyarı bozar ve rızayı ortadan kaldı
rır. Mülci olmayan ikrah ise rızayı ortadan kaldırır, fakat ihtiyarı bozmaz42.
İkrahın geçerli olması için zorlayanın (mücbirin) yapmakla tehdit et
tiği şeyi yapabilecek güçte olması43, zorlanan (mükreh)ın da zannı galibine
göre zorlama konusu husus yapılmadığı zaman tehlike gerçekleşecek olma
lıdır. Tehlikenin gerçekleşmesinin tayini şahsa göre değişir. Çünkü insanla
rın baskılar karşısındaki tahammül dereceleri farklıdır. Ayrıca ikraha konu
olan fiilin, yapılması yasak olan bir fiil olması gibi şartlar aranır«.
İkrah altında işlenen fiilleri üç grupta toplamak mümkündür. Birincisi;
adam öldürme, müessir fiiller ve öldürücü darbelerde ikrahın varlığı cezayı
ortadan kaldırmaz. Ancak Ebu Hanife, Muhammed b. Hasen eş-Şeyban! ve
Davüd-u Zahiri'ye göre bu, zorlanan hakkında kısasa manidir, onun yerine
zorlayan kısas edilir. Ebu Yusuf ortaya çıkacak şüpheden dolayı hem zorla
yan hem zorlanandan kısas düşer, diyet zorlayana ödettirilir, der4s. Malik,
40 Buhar!, Keşfu'l-Esrar, IV, 578. 41 Nesefi, Necmüddln Ebu Hafs, Tılbetü't-Talebe fi'l-Istılahati'l-Fıkhiyye, (thk. Halid Abdur
rahman El'ak,), Beyrut 1995, s.322; Tehanevl, Istılahil.ti'l-Fünun ve'l-Ulum, I, 249; Şa'ban, İslam Hukuk İlminin Esasları, s.255; Atar, Fıkıh Usulü, s. 154.
42 Kasan!, Bedfüu's-sanfü', VII, 175; Bilmen, Istılil.hat, I, 238; Kal'acı, Mevsuatü Fıkhı İbrahim en-Nehal, I-II, Beyrut 1986, I, 302; Şa'ban, İslam Hukuk İlminin Esasları, s.256.
43 Bu sebeple Ebu Hanife'ye göre sadece sultanın ikrahı geçerlidir. İmameyn ikrah ister sultandan ister bir başkasından gelsin geçerlidir derler. Kasan!, Bedfüu's-sanfü', VII, 176.
44 Kasan!, Bedfüu's-sanfü', VII, 176; Mevkı1fü.tl, Mehmed, Mevkı1fat (Mülteka'l-Ebhur şerhi), 1315, II, 164; Ebu Zehra, Usı11ü'l-Fıkh, Kahire, ts., s.334; Behnesl, el- Mes'uliyyetü'lCinfüyye, s.243-244; Çalış, Halit, İslil.m'da Kolaylaştırma İlkesi (Azimet-Ruhsat İlişkisi), İstanbul 2013, s.156.
45 Semerkandl, Ebu Bekr Alauddin Muhammed b. Ahmed, Tuhfetü'l-Fukahil., Dımaşk ts. III, 373-374; İbn Cüzeyy, el-Kavanln, s.226; Şa'ban, İslil.m Hukuk İlminin Esasları, s.258-259; Atar, Fıkıh Usı1lü, s.155; Zühayll, Nazariyyetü'd-Daman, s.267; Üdeh, et-Teşrlu'l-Cinfü'lİslil.ml, I, 568.
POZİTİF HUKUK VE İSLAM HUKUKU AÇISINDAN TRAFİK SORUNLARI VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ 1 455
Ahmed b. Hanbel, İbn Hazın, Züfer ve Şafii mezhebindeki kuvvetli görüşe
göre kısas zorlanana (mükrehe) uygulanır46. Kurtubi tefsirinde "Bilginler şu
hususta görüş birliği içindedirler: Başkasını öldürmeye zorlanan kimse, onu öl
dürme, hatta dövme ve benzeri bir yolla onun insanlık haysiyetine karşı saygı
sızlık etme hakkına sahip değildir. Kendi başına gelen belaya katlanması gere
kir, yoksa kendi canını kurtarma uğruna başkasının canını feda edemez"47 der.
Kur'an-ı Kerimde "Allah'ın muhterem kıldığı nefsi haksız yere öldürmeyin"4a
buyurularak konu yasaklanmıştır. Keza müslümanın haksız yere bir uzvunu
kesmek veya onu can kaybına yol açacak şekilde dövmek caiz değildir. "Er
kek mü'minlerle kadın mü'minlere işlemedikleri bir günah yüzünden eza eden
ler de muhakkak bir yalan ve apaçık bir günahyüklenmişlerdif'49 ayeti de ve
lev ikrah altında olsun haksız yere suçsuz bir insanı öldürme, yaralama ve
dövmenin yasaklığına işaret etmektedirso.
Mülci olmayan ikrah altında işlenen katil suçunda kısas veya diyetten
zorlananın kendisi sorumludur.
Trafik kazalarında meydana gelen ölüm ve yaralama suçlarından önce
İslam hukukunda ölüm ve yaralanma suçları ve bunlara öngörülen cezaların
kısaca tanıtımı meselenin anlaşılması açısından önemlidir.
il. İslam Hukukunda Kısas ve Diyeti Gerektiren Suçlar
İslam Hukuku eserlerinde "cinayet" de denilensı kısas ve diyeti gerek
tiren suçlar insan hayatına veya onun vücut bütünlüğüne karşı işlenmiş ya
sak fiiller olup cezaları hadlerde olduğu gibi naslarla belirlenmişrtrsz.
46 MevkUfüti, Mehmet, MevkUfüt, by., 1315, il, 166; Üdeh, et-Teşriu'l-Cinfö'l-İsh'l.mf, !, 568-569; Amir, el-Cerime, s.477; Karaman, İslamın Işığında Günün Meseleleri, İstanbul 1996, il, 288.
47 Kurtubi, Ebfı Abdullah Muhammed b.Ahmed Ebu Bekr, el-Cami' li Ahkiimi'l-Kur'an, Kahire 1967, x, 183.
48 En'am, 6/151. 49 Ahzab, 33/58. 50 Kasan!, Bedföu's-sanfö', VII, 176-177; Akşit, İsh'l.m Ceza Hukuku ve İnsani Esaslan, s.92. 51 Bk. Serahsi'nin Mebsut'unda ise bu suçlar "diyetler" başlığı altında ele alınmıştır. XXVI, 59;
İbn Rüşd, Bidayetü'l-müctehid, il, 230 v.d. Müellif bu eserinde zinayı iffete, hırsızlığı mülkiyete ... karşı cinayet olarak isimlendirir. Mevsıli, el-İhtiyar, V, 22 v.d.; Meydan!, Abdülğani el-Guneym!, el-Lübiib fi Şerhi'l-Kitiib, b.y., 1963, 111, 140 v.d.
52 Kasan!, Bedföu's-sanfö', vıı, 233-234; İbn Nüceym, el-Eşbah, s.145; Bilmen, Istılahat, 111, 27-29; Fudaylat, SukUtu'l-UkUbat,I, 43.
456 DİN VE TRAFİK
Kişilere karşı işlenip kısas ve diyeti gerektiren suçlar da hayata ( cinaye
ale'n-nefs) ve vücut bütünlüğüne karşı yaralama ( cinaye alama düne'n-nefs)
yahut kullanılmaz hale getirme (ta'nl) olmak üzere iki kısma ayrılır.
Öldürme şahsın hayat hakkını ihlale yönelik bir suç olup manevi un
suru dikkate alınarak genel kabullere göre; amd (kasten), hata (taksir) veya
şibh-i amd (kastın aşılması suretiyle öldürme suçu) şeklinde ortaya çıkars3.
Cumhur tarafından yapılan bu taksime Hanefiler bir de hataya benzer katil
ve tesebbüben katli ilave ederlers4.
Yaralamalara gelince bunlar şahıslara karşı işlenen ve ölümle netice
lenmeyen yaralama (cerh), bir organı kesme veya tamamen koparma, organ
ların fonksiyonlarını izale etme gibi her türlü cismani zararı kapsadığı gibi
akli ve ruhi meleke ve fonksiyonlarda bozulmaya sebep olma gibi vücut bü
tünlüğünü ve sağlığını bozan her türlü haksız tecavüzleri de kapsar. Kısaca
ifade etmek gerekirse ölüme yol açmayan müessir fiil "başkası tarafından in.:
san cismine karşı işlenen ve ölümle sonuçlanmayan her türlü haksız teca
vüz" olarak tanımlanabilirss.
Vücut dokunulmazlığına yönelik (müessir fiiller) suçlar da Hanefi ve
Malikilere göre yaralama (cinayet fima düne'n-nefs) olup bunlar da kasten
veya taksirle yaralama olmak üzere ikiye ayrılır. Hanefiler katil suçunda
şibh-i amdi (kastın aşılmasını) kabul ederken müessir fiillerde kabul etmez
ler. Hanbell ve Şafü'lerde ise müessir fiillerin amden, hataen veya kastın aşıl
ması şeklinde işlenebileceğini kabul ederlers6.
Teammüden öldürme ve yaralamas1 ile hataen öldürme suçları Kitap
ve Sünnetle sabittirss. Hadislerden bazısı şöyledir: "Bir mü'mini öldürmek
dünyanın zevalinden daha büyük bir günahtır"s9, "Allah'a ve benim
s3 Cumhurun kabul ettiği bu taksime İmam Malik karşı çıkmış ve şibh-i amdi, amden katil içinde mütalaa etmiştir. Bk Sehnun, b. Abdisselam Said et-Tenm1hi el-Müdevvenetü'lKübra, Mısır, ts. VI, 306; İbn Cüzeyy, el-Kavanin, s.226.
54 Maverdl, Ali b. Muhammed b. Habib, el-Ahkamu's-Sultaniyye ve'l-Vilayetü'd-Diniyye, Kahire 1966, s.231; Ebu Ya'Ia, Muhammed b. Hüseyin b. Ferra, el-Ahkamu's-Sultaniyye, (thk M. Hamid el-Fıkl), Beyrut 1983, s.272; Kasan!, Bedföu's-sanfö', VII, 233.
55 Dağcı, Müessir Fiiller, s.41-42. 56 Dağcı, Müessir Fiiller, s.62,70. 57 Bakara, 2/178-179,194; Nisa, 4/93; Mföde, 5/45; İsra, 17 /33. 58 Nisa, 492; Hataen öldürme ve yaralamalarda ödenmesi gereken diyeti ve dolayısıyla suç
lan anlatan hadislerden bazıları için bk İbn Mace, Diyat, 6; Nesfil, Kasame, 32-33. 59 Nesfil, Tahrim, 2.
POZİTİF HUKUK VE İSLAM HUKUKU AÇISINDAN TRAFİK SORUNLARI VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ 1 457
onun Resulü olduğuma şehadet eden bir kimsenin kam ancak üç şeyden biri
ile helal olur; zina eden seyyib [evli], cana karşz can ve dinini terk edip cema
atten aynlan"6o, Kastı aşan öldürme ve yaralama suçları yine nasla sabittir6ı.
Trafik Kazalarında Suçluya Verilecek Cezalar
İslam Hukukunda cezalar fertlerin ıslahı, toplumun himayesi ve düze
nin korunması için konulmuştur. Allah'ın bütün hükümleri insanların men
faati içindir. İslam' da ceza bir amaç değil, insanların zararlı davranışlarını
önlemek suretiyle fert ve toplum menfaatlerini korumak için araçtır62.
Öncelikle şunu ifade edelim ki ceza diğer tedbirler yanında suçlarla
mücadelenin bir parçasıdır. Her suça karşılık uygulanacak cezanın önceden
kanunda belirlenmiş olması ve suç işlemeye kalkışanların cezaya çarptırıl
maları korkusu birçok kimseyi suç işlemekten alıkoyar63, Cezalandırma kor
kusu tabii bir duygudur ve insanlar üzerinde caydırıcı bir etkisi vardır.
Kur'an-ı Kerim' de "Ey akzl sahipleri! Kısasta sizin için hayat vardzr''64 buyu
rulmaktadır. Kısasta caydırıcı olması nedeniyle hayat vardır. Çünkü haksız
yere birisini öldüren kişi, işin sonunu düşündüğünde onu öldürdüğü zaman
kendisinin de öldürüleceğini bilirse niyetinden vazgeçer. Dolayısıyla kısas
ölüm nedenini yok etme yoluyla ikisi içinde hayat olur.6s Etkili cezalandırma
sistemi olan, suç işleyenin mutlaka cezalandırılacağına inanılan bir top
lumda suç işleme oranı, bunların işlemediği veya işletilemediği toplumlara
oranla çok düşük olacaktır66,
Cezaların genel önleyiciliğinden dolayı fıkıh kitaplarında cezalar " ~i
·~ _;::-13 j 3 J-AJI ~ c:'.ı_,..; suçun işlenmesinden önce suçu işlemeye bir engel;
60 Buhar!, Diyat, 6; Müslim, Kasame, 25-26; Ebu Davud, Hudud, 1; Tirmizl, Hudud, ıs ve diğer ilgili hadisler.
61 Kasas 28/15 vd. Geniş bilgi için bk. Çolak, Abdullah, İslam Hukuku (Ceza ve Borçlar) Malatya 2015, s. 64.
62 Çalışkan, İbrahim, "İslam Hukukunda Ceza Kavramı ve Hadd Cezaları", AÜİFD, sy. XXXI, s.368; Şekerci, Ta'zir Suçları ve Cezaları, s.135. Krş. Güriz, Hukuk Felsefesi, s.169, 270.
63 Dağcı, Müessir Fiiller, s.33. 64 Bakara 2/179. 65 Serahsl, Mebsfit, XXVI, 60. 66 İbn A.şur, M. Tahir İslam Hukuk Felsefesi (çev.Vecdi Akyüz -Mehmet Erdoğan) 1988,
s.326-327; Ebu Zehre, el-Cerime, s.462; el-Ukfibe, s.19; Üdeh, et-Teşrlu'l-Cinfü'l-İs!amf, I, 610; Zühaylf, Muhammed, en-Nazariyyatü'l -Fıkhiyye, Dımaşk 1993, s.21; Erem, Türk Ceza Hukuku, II,158; Toroslu, Ceza Hukuku, s.4; Soyaslan, Kriminoloji Dersleri, s.54.
458 1 DİN VE TRAFİK
suçun irtikabından sonra ise, o suçun tekrar işlenmesini önleyen bir tedbir
dir" şeklinde ifade edilmiştir67.
İslam Ceza Hukukunda hukuki himayenin konusunu ağırlıklı olarak
fert ve toplum hayatı için son derece önemli olan zaruri maslahatlar oluştur
maktadır. Karşılığında cezai müeyyideler konularak himaye altına alınan bu
maslahatlar, bütün ilahi dinlerde korunmuş olup; din, can, akıl, nesil ve malın
korunmasından ibarettir6a. Bunlar evrensel insan haklarıdır.
Ölüm yaralanma ve maddi hasarlı trafik kazaları bütün ilahi dinlerde
korunmuş olan; din, can, akıl, nesil ve malın korunması ile doğrudan veya
dolaylı olarak ilgilidir. Çünkü pek çok dini mükellefiyetin yerine getirilme
sinde kişini sağlıklı ve aklı başında olması gerekir. Kimi trafik kazalarında
kendi ve başkalarının can, mal ve nesil güvenliği tehlikeye girmektedir. Aile
nin geçimi sağlayan veya sağlayacağı ümit edilen birileri ölüm veya kötürüm
kalarak hayattan koparılmakta, neslini devam ettiremeyecek sakatlanma..:
!arla baş başa kalmaktadır.
Suçun manevi unsuruna etki eden sebepler de cezanın takdirinde
önemli etkiye sahiptir. Günümüzde umumiyetle kabul edilen hukuki bir
kfüde gereğince, failin, fiilinin meydana getirdiği neticeden kasten sorumlu
olması için, onun bu fiili ifü etmek istemiş olması yeterli değildir. Ayrıca fiil
den husüle gelmiş neticeyi de bizzat istemiş olması gerekir. Akıl ve irade ye
teneklerine sahip olan insanların fiillerinde irade-fiil ilişkisi esas alınarak
iradenin hem fiile hem de sonuca yöneldiği suçlara daha ağır cezalar öngö
rülürken, iradenin fiile yönelip sonuca yönelmediği taksirli suçlara daha ha
fif cezalar öngörülmektedir69. Failin fiilinin hataen gerçekleşmesi duru
munda tedbirsizliği ve dikkatsizliği oranında sorumlu tutulmakta, böylece
kasıt ve kastın aşılmasına göre daha hafif ceza gerekmektedir7o.
67 Damad, Mecmau'l-Enhur,l,584; İbn Abidin, Haşiyetü Reddi'l-Muhtar, IV, 3; Behnesl, elMevsuatü'l-Cinfüyye, IV,75; Düreynl, Muhammed Fethi, Buhusün Mukarene fi'l-Fıkhi'lİslaml ve Usulih, Beyrut 1994, Il,109-110; Ebu Gudde, Ahkamu's- Sicn, s.22.
68 Şatıbl, a.g.e. Il,10; Ebu Zehra, el-Ukube, s.34-37; Dağcı, Müessir Fiiller, s. 28; Uludağ, a.g.e. s.42.
69 Üdeh, et-Teşrlu'l-Cinfü'l-İslaml, I,403-407; Dağcı, Müessir Fiiller, s.20-21; Akdemir, Salih, "İslam Hukuku ve Mukayeseli Hukukta Kastın Aşılması Meselesi Üzerine Bir Tedkik ", İslami Araştırmalar, sy, II, Ekim, 1986, s.23.
7o Üde, et-Teşrlu'l-Cinfü'l-İslaml, !, 86; Zerka, el-Medhal, il, 993.
POZİTİF HUKUK VE İSLAM HUKUKU AÇISINDAN TRAFİK SORUNLARI VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ 1 459
Suçun kasıtlı, kastı aşan veya kusurla işlenmiş olması durumunda
farklı cezalar öngörülmektedir.
Ölüm, yaralanma veya maddi hasarlı kazalar şu ihtimallerden biri ile
meydana gelir:
a. Kasıtlı çarpışma veya birine çarpma
b. Her iki sürücüden veya birinden kaynaklanan kusurdan dolayı mey
dana gelen kaza
c. Tarafların dışında üçüncü kişi veya kişilerin kasıt veya hatasından
kaynaklanan kaza
2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 84. maddesi trafik kazla
rında sürücü kusurlarının tespiti ve asli kusur sayılan halleri düzenlemekte
dir.11
A. Kısas
Amden katil veya yaralama suçlarının asli ceza kısas olup bir kimsenin
ceza ehliyeti.olan bir kimse tarafından hiçbir hukuki gerekçe olmaksızın bir
n Trafik kazalarında sürücü kusurlarının tespiti ve asli kusur sayılan haller: Madde 84 - Araç sürücüleri trafik kazalarında; a) Kırmızı ışıklı trafik işaretinde veya yetkili memurun dur işaretinde geçme, b) Taşıt giremez trafik işareti bulunan karayoluna veya bölünmüş karayolunda karşı yönden gelen trafiğin kullandığı şerit, rampa ve bağlantı yollarına girme, c) İkiden fazla şeritli taşıt yollarında, karşı yönden gelen trafiğin kullandığı şerit veya yol bölümüne girme, d) Arkadan çarpma, e) Geçme yasağı olan yerlerde geçme, f) Doğrultu değiştirme manevralarını yanlış yapma, g) Şeride tecavüz etme, h) Kavşaklarda geçiş önceliğine uymama, i) Kaplamanın dar olduğu yerlerde geçiş önceliğine uymama, j) Manevraları düzenleyen genel şartlara uymama, k) Yerleşim birimleri dışındaki karayolunun taşıt yolu üzerinde, zorunlu haller dışında park etme veya duraklama ve her durumda gerekli tedbirleri almama, l) Park için ayrılmış yerlerde veya taşıt yolu dışında kurallara uygun olarak park edilmiş araçlara çarpma, Hallerinde asli kusurlu sayılırlar. Ancak, kazada bu hareketlerden herhangi biri, kazaya karışan araç sürücülerinden birden fazlası tarafından yapılmış veya kaza bu hareketler dışında kurallarla, yasaklamalara, kısıtlamalara ve talimatlara uyulmaması nedenlerinden doğmuşsa, karayolunu kullananlar için kusur oranı yönetmelikte belirtilen esaslara göre tespit edilir.
460 1 DİN VE TRAFİK
insanı, kesici, yaralayıcı silah gibi bir aletle kasten öldürmesi veya yaralama
sıdır.n
İslam' da hiçbir hukuki gerekçe olmaksızın bir insanın öldürülmesi ya
saklanmış, failinin ebedi cehennemde kalacağı bildirilmiştir.73 Bu sebeple bir
kimseyi kasten öldüren kimseye kısas cezası öngörülmüştür.74 İslam hukuk
çularının kısas tarifi ise şöyledir: "kasten yaralama, sakat bırakma ve öl
dürme olaylarında suçlunun, işlediği fiile denk bir ceza ile cezalandırılması
dır"1s. İlgili olduğu hak açısından kısas "ferdin hakkı olarak yerine getiril
mesi gereken muayyen cezadır" şeklinde de tarif edilmiştir76.
Belirli şartları bulundurması durumunda, kasten adam öldürme ve ya
ralama suçlarında asll cezasının kısas olduğu Kitab77, Sünnet7B ve icma ile
sabittir79• Malikiler ve Zahiriler şibh-i amdi, amd kabul ederler. Dolayısıyla
şibh-i amdde de asli ceza onlara göre kısastırs0•
Amden katilde kısasın gerekmesi için maktulün aldığı yara sonucu he
men ölmesi şart değildir. Eğer ölüm o yaralanmadan dolayı ortaya çıkmışsa,
zahiren bu sebebi ortadan kaldıracak bir neden ortaya çıkmamışsa kısas
yine gerekir. sı
Trafik kazası neticesinde ölüm ve yaralanma gibi cismani bir zarar ol
malıdır. Ölüm ve yaralanma ile trafik kazası arasında kasten işlendiğini gös
teren illiyet bağı olmalıdır.
n Üdeh, et-Teşrlu'l-Cinfü'l-İslaml, II, 10. 73 Nisa, 4/93. Diğer ayetler için bk Bakara, 2/178-179; Mil.ide, 5/45; En'am, 6/151; İsra,
17 /31, 33; Furkan, 25/68. 74 Bk. Bakara, 2/178-179; Mil.ide, 5/45; En'am, 6/151; İsra, 17 /31, 33; Furkan, 25/68. 1s Zerka, el-Medhal,II, 613; Bardakoğlu, "Ceza", vır, 473. 76 Kasan!, Bedfüu's-sanfü', vır, 33. n Bakara, 2/178-179; Mil.ide, 5/45; İsra, 17 /33. 70 "Kim amden öldürülürse o(nun katilinin cezası) kısastır". Nesil.!, Kasame, 31; İbn Mace,
Diyat, 8. Kısası anlatan diğer hadisler için bk Wensınck, el-Mu'cemu'l-müfehras, V, 394-395, 480.
79 Mevsıll, el-İhtiyar,V, 23; Üdeh, et-Teşrlu'l-Cinfü'l-İslil.ml, r, 667-668. 0o Sehnun, Müdevvene, vı, 306; İbn Hazın, Ebu Muhammed Ali b. Ahmed, el-Muhalla bi'l
asar, Beyrut, ts., X, 214; İbn Cüzeyy, el-Kavanln, s.226; Fahir!, el-İştiraku'l-Cinfil fi'l-Fıkhi'lİslil.ml, s.158; Mv.F., XXVIII, 25-26.
81 Bilmen, Ö.Nasuhl, Hukukı İslamiyye ve rstılahatı Fıkhiyye Kamusu, III, 69.
POZİTİF HUKUK VE İSLAM HUKUKU AÇISINDAN TRAFİK SORUNLAR! VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ 1 461
Bir kimse kasıtlı olarak birinin üzerine aracını sürer ve onun ölümüne
veya yaralanmasına neden olursa faile kısas cezası uygulanır. İki sürücü ka
sıtlı çarpışmış ve her ikisi de ölmüşlerse mahal ortadan kalktığından kısas
da kalkar.
B. Diyet
Diyet İslam ceza hukukunun ana konularından birini teşkil eder. Ölüm,
yaralama ve sakatlığa yol açan saldın, müessir fiil ve kusurlu davranışların
İslam hukukundaki genel adı "cinayet" olup insanın hayatına ve vücut bütün
lüğüne karşı işlenen suçlar, suçun dengi bir ceza ile karşılık görecekse kısas,
suçun karşılığında belli bir tazminat ödenecekse diyet ana başlığı altında ele
alınır. Sadece insanın değil zarar gören diğer canlıların ve eşyanın da huku
ken koruma altında olması, hukuka aykırı şekilde meydana gelen mali ve be
deni her zararın imkan ölçüsünde giderilmesi İslam hukukunun genel amaç
ları içindedir.02
Klasik kaynaklarda diyet çok yerde, cinayetlerde mağdura ödenen
mali karşılığı ifade eden genel bir kavram görünümünde olmakla birlikte
öteden beri kaynaklarda adam öldürmede ödenen bedele diyet, ölümle so
nuçlanmayan belli yaralama ve sakat bırakmalarda ödenen ve miktarı belir
lenmiş olan bedele erş, erşin dışında kalan ve miktarı yetkili mercilerce tak
dir edilecek olan cinayet bedeline de hükümet-i adi denilerek ikili veya üçlü
bir ayırım yapma temayülü de mevcuttur. Daha çok Hanefi kaynaklarında
görülen bu temayül, kısastaki ikili ayırıma paralel olarak diyeti de öldür
mede diyet ve organın diyeti şeklinde ikili ve teknik bir ayırım çerçevesinde
incelemekte olduğundan daha isabetli görünmektedir. Bu durumda birinci
bölüm daha dar ve teknik anlamıyla diyeti, ikinci bölüm ise yukarıdaki üçlü
ayırım içinde erş ve hükfımet-i adli kapsamaktadır. Ancak yaralama ve sakat
bırakmaların mall ceza ve bedelini takdirde de yine, belli oran ve kıyaslama
larla da olsa nefsin diyeti esas alınmakta olduğundan diyetle ilgili genel ilke
ve tartışmalar erş ve hükfımet-i adl için de geçerlidir.83
02 Bardakoğlu, Ali, "Diyet" DİA, İstanbul 1994, 9/475. 03 Serahsf, Mebsut, XXVI, 59; İbn Kudame, Muğnf, VIII, 44; Üdeh, et-Teşriu'l-cinfü, II, 206-
207, Bardakoğlu, Ali, "Diyet" DİA, İstanbul 1994, 9/475; Behnesl, Mevsuatü'l-cinfüyye, il, 138.
462 DİN VE TRAFİK
Diyet, can bedeli olan malın adıdır. İslam'da hataen ve şibh-i amd
(kastı aşan) yoluyla işlenen öldürme suçlarında meşruiyeti naslarla sabit aslf
ceza, teammüden katil ve yaralama suçlarında ise kısası uygulama imkanı
yoksa veya mağdurun kendisi yahut velisi caniyi affetmişses4, bedelf ceza di
yettirss. Hanefilerin beşli tasnifine göre hataya benzer katil ve tesebbüben
katilde de aslf ceza diyettirB6.
Diyet, hem ceza hem de tazminat manası taşıyan bir ödemedirB7. Diyet
miktarı, Hz. Peygamberden rivayet edilen hadislerle Hulefüyi Raşid!n'in söz
ve uygulamalarında ayrıntılı olarak geçerss. Hanefilere göre diyet şu mallar·
ile bunların değerlerinden birisi üzerinden ödenir. Yaş ve vasıfları belli yüz
deve, bin miskal (4250 gr.) altın, on bin dirhem (29700 gr.)gümüş, iki yüz
adet sığır, iki yüz kat elbise ... s9 Bu konuda Ebu'l-Velld el-Bad ( 494 /1100)'nin
"Bana göre cezanın uygulanacağı beldede hangi mal revaçta ise diyet onun
. üzerinden hesaplanır" sözü tercihe şayandır9°.
Cinayetin kasten veya hataen işlenmesine bağlı olarak diyetin ağırlaş
tırılıp hafifletilmesi, İslam hukukçularının çoğunluğuna göre sadece diyetin
deveden verilmesi halinde söz konusudur. Azınlıkta kalan bazı alimler ise
kasıt ve kasıt benzerinde develerin değerindeki artış oranının altın ve gü
müşe de yansıtılması ve onlarda da ağırlaştırmaya gidilmesinin gerektiği ka
naatindedir. Develerin cins ve vasfında değişiklik yapılırken cezada ağırlaş-
84 Bk. Bakara 2/178. Hanefiler buna "bedelu's-sulh" derler. 85 Şafü, Ebfı Abdillah Muhammed b.İdris el-Ümm, Beyrut 1993, Vl, 144-145; Mevsıli, el-İh
tiyar,V, 23; İbn Hacer, Ahmed b. Ali el-Askalanl, Fethu'l-Barl bi Şerh-i Sahihi'l-Buharl, Dımaşk 1997, XII, 255-256; Üdeh, et-Teşr!u'l-Cinfü'l-İs!aml, I, 667-668; Zühayl!, en-Nazariyyatü'l-Fıkhiyye, s.44; Dımeşk!, Sadreddin Ebu Abdillah Muhammed b. Abdurrahman, Rahmetü'l-Ümme Fi'htilafi'l-Eimme, Beyrut 1987, s.267.
05 Damad, Abdurrahman b. Muhammed, Mecmau'l-Enhur, b.y., 1313, II, 617-618; Ü deh, etTeşr!u'l-Cinfü'l-İslami, !, 670; Mv. F., XXVIII, 266.
87 Karaman, Mukayeseli İslam Hukuku, II, 474; Bardakoğlu, "Ceza", DİA, VII, 473; Seyyid Sabık, Fıkhu's-Sünne, Beyrut 1996, III, 37; Ali el-Hafif, ed-Daman fi'l-fıkhi'i-İs!aml, Kahire 2000, s. 310.
0° Bk. Ebu Davfid, Diyat, 18, 20; Şevkanl, Neylü'l-Evtar, VII, 76-86. 89 Kasan!, Bedfü'u's-sanfü', VII, 24, 252; Karaman, Mukayeseli İslam Hukuku, II, 475; Dı
meşk!, Rahmetü'l-Ümme fi İhti!afi'l-Eimme, s.267- 268. 90 Halifi, Nasır Ali Nasır, ez-Zurfıfu'l-Müşeddide ve'l-Muhaffife fi Ukfibati't-Ta'zir fi'l-Fıkhi'l
İslaml, Kahire 1992, s.59.
POZİTİF HUKUK VE İSLAM HUKUKU AÇISINDAN TRAFİK SORUNLARI VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ 1 463
tırıcı-hafifletici sebep ilkesinden hareket edildiği kabul edilirse diğer mallar
dan verilecek diyetlerde de benzeri bir uygulamaya gidilmesi makul gözük
mektedir.9ı
1. Ölüm Hadiselerinde Diyet
a. Kasten Öldürmede Kısastan Diyete Dönüşmesi Kasten öldürmede kısastan diyete dönülmüşse fakihlerin çoğ1..lnlu
ğuna göre katil diyeti kendi malından öder ve diyeti ödemede vade tanınmaz.
Hanefiler'e göre kasdt cinayetlerde ödenen, diyetten çok sulh bedeli olduğun
dan bunun diyet miktarını aşmaması kaydıyla konu tamamen sulh şartlarına
bağlıdır, miktarı taraflar belirlerler.92
b. Kasta Benzeyen (Şibh-i amd) Öldürmede Diyet Modern hukukçuların "ölüme müeddi yaralama" ismini verdikleri93
şibh-i amd suçu Hz. Peygamber'in ifadesi ile "kasıtlıya benzer hatalı öldürme"
suçunun cezası yine Peygamber (s.a.v.) tarafından "kırkı hamile olmak üzere
yüz deve" olarak tayin edilmiştir94• Şibh-i amd taksirle karışık kasıttan iba
rettir. Yani istenen fiil yönünden kasıt, istenenin ötesindeki sonuç yönünden
taksir söz koriusudur9s.
c. Hataen Öldürmede Diyet Kur'an-ı Kerim'de hataen adam öldürme ile ilgili ayette ise diyetten
açıkça söz edilir ve yanlışlıkla bir müminin öldürülmesi halinde belirli ceza
lar dahilinde öldürülenin ailesine ödenmek üzere diyet verilmesi ve bir köle
azat edilmesinden bahsedilir. Bununla birlikte Kur'an' da diyetin miktarı ve
ödenme şekliyle ilgili bir ayrıntıya yer verilmez.96
Bir insanı kasıt ve düşmanlık olmaksızın öldürmek olarak tarif edilen
hataen katil suçunun cezası Kur'an' da şöyle anlatılmaktadır:" ı:.ıi ~~ .)lS' Lôj ::ı J"' ~;::; ~ .. oJI ;::; JI " ::ı J. .. ,,, .,,. .,,. "" .,,. ::ı .. "" "' .. ,,. "!:; .,,. " ... ::ı 1~~01:11.ı.ill 1\~4:i~-G··4;,;', ~l;.b:..L:..•' ı~;; ·"\;.b:.;/IL:..•' t!;;~ .T - ~ ,, '-5" ~ _,j , ,y , . .) ..r..~ -- ,y <..) (.;-" j ~ ,y c..r--
~y 9-> .).;~ ~j; _,;.j ~ ~J.Ç. ij ~ 0lS' ı:.ı~: Yanlışlıkla olması dışında bir
91 Bardakoğlu, Ali, "Diyet" DİA, İstanbul 1994, 9/476. 9z Serahsl, Mebsı1t, XXVI, 60; Ali el-Hafif, ed-Daman fi'l-fıkhi'i-İslamf, s. 307. 93 Üdeh, et-Teşrlu'l-Cinfü'l-İslfıml, Il, 10, 94-95. 94 Ebu Davüd, Diyat, 17; Tirmizl, Diyat, 1; İbn Hanbel, Müsned, III, 410; Darekutni, Sünen,
III, 103; Hattabi', IV, 25; Semerkandf, Tııhfetü'l-Fukaha, III, 124, 126. 95 Şafü, el-Ümm, VI, 13-14; Serahsl, Mebsut, XXVI, 65; Mevsıli, el-İhtiyar,V, 24-25. Krş. To
roslu, Ceza Hukuku, s.114. 96 Bardakoğlu, Ali, "Diyet" DİA, İstanbul 1994, 9/474.
464 1 DİN VE TRAFİK
mü'minin bir mü'mini öldürmeğe hakkı olamaz. Yanlışlıkla bir mü'mini öldü
ren kimsenin mü'min bir köle azad etmesi ve ölenin ailesine teslim edilecek bir
diyet vermesi gereklidir ... "97
Şibh-i amd ve hata ile ölüme sebebiyet veren kimsenin diyeti cumhura
göre akıl esi (aynı divan ehli, aynı aşiretten olanlar, aynı mahallede oturanlar
ve aynı mesleği icra edenler ... ) öder. Aslında böyle bir uygulama hem yar
dımlaşma bem toplumun kendisi için otokontrol mekanizmasıdır.9s
Maktule diyet ödenmesi şariin emridir. Çünkü bu yolla canlar heder
olmaktan kurtulmuş olur. Ancak hataen öldüren, mazurdur, fakat bu, mak
tulün canının hürmetini yok etmez. Öyleyse diyetin ödenmesi gerekir. Diyet
çok büyük bir ödeme külfetidir. Onun tamamını öldürene yüklemek, onu bi
tirmek demektir. Bu yüzden din, muhtaç birisinin nafakasını yakınlık dere
cesine göre akrabasına yüklediği gibi, öldürenin tüm varlığının yok olma
ması için diyeti de akileye yüklemiştir. Akıle kavramı zamanla genişletilerek
belli meslek grupları, askeri birlik ve sosyal organizasyonlar da bilhassa Ha
nefiler' ce birer akıle sayılmaya başlanmış, katilin ve akılenin diyeti ödeye
mez durumda olması halinde diyetin devlet hazinesinden ödenmesi imkanı
getirilmiştir. Devlet hazinesinin bu aşamada devreye sokulması, devletin en
büyük akıle olduğu fikrine dayandığı gibi maktulün kanının heder olmayıp
diyetin her hfilükarda ödenmesi gayesine de yöneliktir. Hazinenin, diyetten
ibtidaen sorumlu olan şahsa veya şahıslara rücu hakkı saklıdır. Beytülmalin
bulunmadığı durumlarda ise diyeti suçlunun kendisi ödemek zorundadır.99
Uygulanma imkanı bulunduğu takdirde -ki değişen cemiyet şartları
çerçevesinde İslam! ilkelere ters düşmeyen bir takım sosyal sigorta ve yar
dımlaşma kurumları, sendikalar vb. kuruluşlar vasıtasıyla bu mümkündür.ıoo
97 Nisa, 4/92. 98 Serahsl, Mebsut, XXVI, 66; Beşer, Faruk, İsliimda Sosyal Güvenlik, Ankara 1987, s. 133-
139. 99 Beşer, İslamda Sosyal Güvenlik, s. 133-134; Bardakoğlu, Ali, "Diyet" DİA, İstanbul 1994,
9/477; Aktan, Hamza, "Akı.le", DİA, İstanbul 19ff9, II, 248. ıoo Beşer, İslamda Sosyal Güvenlik, s. 142-143; Aktan, Hamza, "Akı.le", DİA, İstanbul 1989, II,
249.
POZİTİF HUKUK VE İSLAM HUKUKU AÇISINDAN TRAFİK SORUNLARI VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ 1 465
d. Tesebbüben Katlin Hükmü Yalnız tam diyetten ibarettir. Şu kadar var ki, bu katle müeddi olan (fiil,
haklı olarak işlenmiş veya araya başkasının fiili girmiş olursa, o zan:ıan mü
tesebbib üzerine diyet de gerekmez. Bir kimsenin kendi evinde kazdığı ku
yuya bir şahsın gelip düşmesi veyahut bir kimsenin kamuya ait bir yolda
izinsiz olarak kazdığı kuyuya bir diğer şahıs bir başka şahsı tutup atsa bu
durumda olduğu gibi.101 Çünkü mübaşir ile müsebbip içtima edince hüküm
mübaşire izafe edilir.
Tesebbüben katli Şafüler hataen katil hükmünde görürler.102
Diyetlerin ödeme şekline gelince: Tam diyet üç taksitte üç senede
ödenir. Müşterek öldürmelerde de durum aynıdır. Uzuvlardan dolayı ödene
cek diyet, tam diyetin üçte birinden (1/3' den) az ise birinci senenin sonunda,
üçte birinden çok ve üçte ikisinden az ise, üçte biri ilk senenin sonunda ge
riye kalan ikinci senenin sonunda ödenir. Tam diyetin üçte ikisinden fazla
ise bu fazlalık miktar üçüncü senenin sonunda ödenir.103
e. Anne Karnındaki Cenine Karşı İşlenen Cinayet ve Cezası
Henüz ana karnındaki yavruya "cenin" denir. İnsanın yaşama hakkı,
erkek spermi ile kadın yumurtasının birleştiği ve döllenmenin başladığı an
dan itibaren Allah tarafından verilmiş temel bir hak olup artık bu safhadan
itibaren anne baba da dahil hiçbir kimsenin bu hakka müdahale etmesine
izin verilmemiştir. Çünkü cenin yaşama hakkını anne babasından değil, doğ
rudan yaratandan alır. Anne babanın başlangıçta çocuk sahibi olup olma
makta iradeleri ve seçme hakları varsa da, gebeliği önleyici tedbir ve yön
temleri kullanmalarına dinen izin verilmişse de, artık gebelik teşekkül ettik
ten sonra doğacak çocuğun hayatına son verme hakları yoktur1o4. İslam'da
insan hayatının dokunulmazlığı sağ doğmak şartıyla ana rahmine düştüğü
andan itibaren başlar. Ana rahmi hayatından başlayarak ölünceye kadar ha
yatının her safhasında her türlü özene, korunmaya, geliştirilmeye hak sahi
bidir, buna karşılık her türlü zarardan, zararlı şeylerden korunmaya da
101 Bilmen, Istılahiit, III, 58. 102 Bilmen, Istılahiit, III, 62. 103 Bilmen, Istılahiit, III, 52. 104 Apaydın, "Haramlar ve Helaller", il, 13 7; Koca, İslam İbadet Esasları, s. 419.
466 1 DİN VE TRAFİK
hakkı vardır.ıos Ceninin ehliyeti nakıs olan vücub ehliyetiıo6 cenin sağ doğar
doğmaz ehliyeti kamil vücub ehliyeti haline gelir.101
Hayata gözlerini açmış insanın yaşama hakkına saygılı olmak gerektiği
gibi, anne karnındaki henüz cenin döneminde bulunan canlının da yaşama
hakkına saygılı olunmalıdır. isıam alimleri insan öldürmenin, öldürülenin
yaşına bakılmaksızın yasak olup, öldürenin büyük günah işlemiş olacağı hu
susunda ittifak etmişlerdir. Buna göre küçük bir çocuğun öldürülmesi ile
yaşlı birinin öldürülmesi, hukuk nazarında eşittir.
Ceninin varlığını tehdit edebilecek her türlü müdahaleyi yasaklayan
İslam fıkhı, annenin isteyerek veya istemeyerek maruz kalacağı olumsuzdu
rumlardan ceninin zarar görmesini engellemek amacıyla bazı düzenleme
lerde bulunmuştur. Bunlar anne rahmindeki cenine müdahalenin/düşürtül
mesinin yasaklanması, gebe bir kadının oruç tutmamasına ruhsat verilmesi,
infazı halinde ceninin zarar göreceği bazı cezaların doğum sonrasına erte.:
· lenmesi, hamilenin istisnai durumlar hariç hamile iken evlenmesinin yasak
lanması ve nafakanın kadının hamileliğine göre farklılık göstermesi durum
larıdır. Bu düzenlemeler neticede ceninin şahıs varlığını korumayı amaçla
maktadırlarıos.
Kur'an'da çocuk düşürmeyle ilgili özel bir hüküm bulunmaz. Ancak
ayetıo9 ve hadislerde yer alan genel prensipler ve özel hükümler anne kar
nındaki ceninin dinen meşru sayılan haklı bir gerekçe olmadan düşürülme
sine ve gebeliğe son verilmesine müsaade etmez.
Hz. Peygamber'in kasten çocuk düşürmeyi cinayet olarak adlandırıp
bunu işleyen veya sebep olanın maddi tazminat ödemesine hükmetmesi, n
zık, kader ve tevekkülle ilgili dini telkin ve emirler bir anlamda anne karnın-
1os Erdoğan, "İbaha-yı Asliyye ve Hürmet-i Ademiyye" s.17; Şa'ban, İslam Hukuk İlminin Esaslan, s.25.
106 Vücfib ehliyeti/hak ehliyeti, Türk Medeni Kanunu'nda ( md:8), "medeni haklardan istifade ehliyeti" olarak tanımlanmaktadır.
107 Erdoğan, "İbaha-yı Asliyye ve Hürmet-i Ademiyye" s.17; Şa'ban, İslam Hukuk İlminin Esasları, s.25.
109 Dirik, "İslam Fıkhında Ceninin Yaşama Hakkını Koruyan Düzenlemeler", s. 46. 109 En'am 6/ 151: " ... t1~;J ~jj ;-_;.:, ~~! ~ r-5"•':/jl ip':/:, ... Fakirlik korkusuyla çocuklannızı
öldürmeyin; biz sizin de onların da rızkını veririz.". Benze ayetler için bk Tekvir 81/8-9; En'am 6/140.
POZİTİF HUKUK VE İSLAM HUKUKU AÇISINDAN TRAFİK SORUNLARI VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ 1 46 7
daki çocuğun hayat hakkını da güvence altına almaya matuf emir ve tedbir
lerdir. İnsanın cenin halinde iken dahi, yani döllenme-doğum arasındaki saf
hasından itibaren -belirli kurallar çerçevesinde- vücub (hak) ehliyetine sa
hip olmasının anlamı budurııo. Bu itibarla İslam hukukunda, tıbbi ve dini bir
zaruret bulunmadıkça anne karnındaki çocuğun düşürülmesi ve aldırılması
-anne baba tarafından yapılmış veya yaptırılmış olsa bile- cinayet (suç) ola
rak adlandırılıp haram sayılmıştırııı.
Cenin dışarıdan müdahale ile düşürülmüşse önce sağ doğduğu sonra
öldü kabul edilir, buna takdiri ölüm denir. Dışarıdan müdahale ile çocuk dü
şürme üç şekilde meydana gelir.
a. Darbe ile çocuğun düşmesine sebep olunmuştur. Trafikte araçla ha
mile kadına çarpma ve bunun sonucunda kadının cenini düşürmesi gibi.
b. İlaç vererek veya ilaç alarak çocuğu düşürme. Bunu yapanın ceninin
anne veya babası olmasının hükme etkisi yoktur.
c. Sözlü ve farklı yöntemlerle kadının üzülmesi veya korkması sonucu
çocuğunu_düşürmesi şeklinde olur. Örneğin trafikte kullanılması yasak aşırı
sesli ve ani ürperti doğuran kornanın çalınması sonucu kadın korkudan ço
cuğunu düşürse şoförün çocuğun varislerine gurre ödemesi gerekir.
Cenine karşı bir cinayet işlenmesi halinde gurre tabir edilen bir ceza
tazminat ödenir. Gurrenin miktarının, sünnetteki tatbikat örneğinden ıız
yola çıkarak tam diyetin yirmide biri; beş deve, -altın ve gümüşün o asırdaki
değerine göre- 50 dinar yaklaşık 212,5 gr. altın veya 1785 gr. (Hanefiler'e
göre 1487,5 gr.=500 dirhem) gümüş olduğu görülmektedir. Gurre tazminatı,
ceninin mirası kabul edilir ve miras hükümlerine göre onun varisleri ara
sında paylaştırılır. İslam hukukunda öldürme fiili mirastan mahrumiyet se-
ııo Ceninin hak ehliyetinin başlangıcı açısından anne karnında oluşmuş embriyo ile yapay yolla, laboratuar ortamında oluşturulmuş ve anne rahmine yerleştirilmiş embriyo arasında fark yoktur. Her iki durumda da cenin tam ve sağ doğmakla kişilik kazanır ve geçmişe dönük olarak hak ehliyetini kazanır. Cenin hak kaybına uğramaması için laboratuvar ortamındaki (tüp bebek) embriyo anne rahmine ne kadar süre sonra yerleştirilirse yerleştirilsin yumurta ile spermin tüpteki yaklaşık yirmi dört saatlik süreni ardından embriyonun teşekkülüyle hak ehliyetinin başladığını kabul etmek daha doğru olacaktır. Dirik, Mehmet, "İslam Hukuku'nda Ceninin Mal Varlığı Hakları", İslam Hukuku Araştırmaları Dergisi, sy. 20, 2012, s. 215.
111 Bk. Zuhayll,Vehbe, Fetava muasıra, Dımaşk 2003, s. 55-56; Bilmen, Istılfıhat, III, 148. 112 Ebil Davüd, Dıyat 19; Tirmiz!, Dıyat ıs.
468 1 DİN VE TRAFİK
bebi kabul edildiği için ceninin düşmesine sebep olan kişi aynı zamanda va
risi ise, mirastan pay alamaz. Düşürülen cenin birden fazla ise, her biri için
ayrı gurre tazminatı gerekir.m
Düşürülen ceninden dolayı gurre ödenmesi için;
a. Ceninin ölü olarak düşmesi, cinsiyet farkının gurreye etkisi yok-
tur.ıı4
b. Organlarının kısmen de olsa belirmiş (müstebinü'l-hilka)olması ge
rekir. Aksi halde bilirkişi/ adli tıp raporuna göre hükumetü'l-adl denilen
takdiri bir tazminat ödenir
c. Bu sırada annenin hayatta bulunması şarttır. Cenin sağ olarak doğar
da sonradan ölürse gurre değil tam diyet ödenir.
Şafii ve Hanbeli fakihleri gurre ile birlikte kefaret ödenmesini de ge
rekli görürler. Bu hükümler de İslam'ın insan hayatına verdiği değerin açık
bir göstergesidir.ııs
Maktulün katilin fer'i olması durumunda; yani evladı veya torunu ol
ması durumunda diyet, keffaret ve mirastan mahrumiyetle ve ta' zir ile ceza
landırılır ancak kısas gerekmez. Çünkü hadiste ".~ Y; .:İJlj ;~-q" buyurulmuş
tur.116 Fakat anne babasını veya dede ve ninesini öldürene yukarıdaki diyet,
irsten mahrumiyet ve kısas gerekir.m
DEGERLENDİRME
Hanefilere göre hata, kusurdan tamamen hali olmadığı için saygı ten
zih (keramet) sebebi olmaz, yani tamamıyla meşru bir gerekçe ve sebep teş
kil etmez. Nitekim hata, belli oranda ceza için sebep olmaya uygundur; suç
(cinayet) olmaksızın ceza olmayacağına göre hatada da bir nevi suç var de
mektirııs.
113 Kasan!, Bedfü', vır, 322; Bilmen, Istılahiit, III, 149; Apaydın, "Haramlar ve Helaller", Il, 139. 114 Kasan!, Bedfü', vır, 322. ııs Bilmen, Istıliihiit, Ill, 149; Apaydın, "Haramlar ve Helaller", ır, 139. 116 Bilmen, Istıliihiit, III, 64. m Bilmen, Ist1lahiit, III, 64. 11a Apaydın, "Hata", DİA, XVI, 438.
POZİTİF HUKUK VE İSLAM HUKUKU AÇISINDAN TRAFİK SORUNLARI VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ 1 469
Fakihler hatanın uhrevi sorumluluğu kaldıracağında müttefiktirler.
Çünkü Hz. Peygamber'in "Ümmetimden hata, nisyan ve zor karşzsındayaptık
larz şeyler kaldzrzldz, yani affedildi"119 buyurmuştur. Bu hadis, Kur'an'da
mü'minlere öğretilen " ... Rabbimiz. unutur veya hata edersek bizi sorumlu
tutma!"ızoşeklindeki duanın izahı mahiyetindedir.
Dünyevi hükümler açısından hata, taksir olarak değerlendirilen dik
katsizlik, ihtiyatsızlık ve tedbirsizlikten kaynaklandığı için meydana gelme
sinde insanın irade ve ihtiyarının etkili olduğu kazanılmış (müktesep) ehli
yet arızaları arasında yer alır. Usulcülerin çoğunluğuna göre muhtl (hata
eden) unutan ve uyuyan gibi mükellef değildir. Mükellef olmadığı noktasın
dan hareketle tıpkı çocuk, mecnun, uyuyan gibi muhtlnin de kural olarak tam
bir cezai sorumluluğu bulunmaz. Hata yoluyla işlenen had veya kısas suçla
rından dolayı fail cezalandırılmayacağında ittifak olmakla birlikte hataen iş
lenen fiilin yol açtığı itlaf sebebiyle sorumlu tutulmaktadır. Çünkü cezai so
rumluluk kişinin hukuka aykırı kastından doğarken mali sorumluluk mağ
durun haklarının korunması ilkesinden, daha doğrusu telef edilen hakkın
dokunulmazlığından kaynaklanmaktadırızı.
Hataen öldürme fiillinde, failin fiili ile mağdurun fiili iştirak etmişse,
ceza mağdurun hissesi oranında indirilir. Sebebi suçun meydana gelmesinde
mağdurun da katkısının bulunmasıdır. Nitekim on kişi hurma ağacını söker
lerken ağaç işçilerden birinin üzerine devrilerek ölümüne sebep olur; durum
Hz. Ali'ye intikal eder, o da ölen şahsın diyetinin 9 /10 'unu hayatta kalanlara
ödetir, 1/10 'ini ise mağdurun hissesi olarak diyetten düşerızz.
Üç kişinin birlikte kazmakta oldukları kuyu, Üzerlerine yıkılarak biri
sinin ölümüne neden olsa bunun diyeti üçe bölünür 2/3'sini hayatta kalan
diğerleri -mevcut ise akileleriyle beraber- öderler. 1/3'lük hissesi de kendi
sine isabet ettiği için sakıt olur. ı23
Yoldan geçip giden bir kimsenin taşımakta olduğu kılıç, taş veya ağaç
parçası elinden düşerek bir şahsın ölümüne sebep olsa diyet, keffaret, miras
119 İbn Mace, Talak, 16; Süyfü:l, hadisin sahih olduğunu söyler. el-Camiu's-Sağlr, I, 204, H. No: 1720.
120 Bakara, 2/286. 121 Apaydın, "Hara", DİA, XVI, 439. 122 Kasan!, a.g.e. VI, 278. 123 Bilmen, Istılahat, III, 113.
470 1 DİNVETRAFİK
ve vasiyetten mahrumiyet cezası gerekir. Çünkü bu bir hatadır, mübaşeret
yoluyla meydana gelmiştir.124
Ölüm, yaralanma ve maddi hasarlı trafik kazalarında bunların mey
dana gelmesinde mağdurun da katkısı varsa bu gibi durumlarda mağdura
veya yakınlarına ödenecek diyetten ve maddi zararın tazmininde mağdurun
hissesi oranında indirim yapılır.
Örneğin kamyon gibi bir vasıta ile yük taşıyan kimse gerekli önlemi
almasına rağmen taşıdığı şeylerden bir şey seyir halinde iken bir başka ara
cın veya şahsın üzerine düşüp, ölüm veya yaralanmasına neden olsa karşı
taraf diyet, erş veya bilirkişinin tespit edeceği bir tazminatı ödemek duru
mundadır.
B. Müessir Fiillerde Diyet
1. Aınden yaralama ve kesmenin hükmü: Miktarda müsavat ve mü
maselet kabil olduğu takdirde kısastır. Olmadığı takdirde diyet veya
hükumeti adildir.ı2s
2. Hataen cerh veya kat'ın hükmü: Mecruhun uzvu tamamen kesil
miş veya tamamen kullanılamaz hale gelmişse diyettir. Böyle olmayıp da
uzva za'f arız olmuş veya uzuvda ayıp sayılacak bir eser /iz kalmışsa
hükfimeti adildir.
3. Hata hükmünde olan cerh ve kat'ın hükmü de böyledir.
Vücutta ikincisi olmayan bir uzuv veya kuvveden dolayı tam diyet ge
rekir. Mesela burun, dil ve penis kat'ı nedeniyle, akıl, işitme, görme, tatma,
koklamanın her birinin izalesi nedeniyle gereken erşin miktarı tam diyettir.
Göz, kulak ve eller gibi vücutta çift olan uzuvlardan her birinin erşi,
yarım diyettir. Diğer organlar vücuttaki bulundukları sayıya göre tam diyet
ten hissesine tekabül eden miktar erş olarak ödenir126,
124 Bilmen, Istılahat, III, 114. 12s Bilmen, Istı!ahiit, III, 59. 126 Ebu Yusuf, Yakı1b b. İbrahim, Kitabu'l-Harac, Kahire 1397, s.157-158; Semerkandl, Tuh
fetü'l-fukaha, III, 138; Mevsıll, el-İhtiyar, il, 39-40; İbn Cüzeyy, el-Kavanln, s.230.
POZİTİF HUKUK VE İSLAM HUKUKU AÇISINDAN TRAFİK SORUNLARI VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ 1 4 71
Bu anlatılanlar işlenen cinayette, mağdurun cinayete maruz kalan uz
vunun işlevini tamamen yitirmesi ve tam bir erşin gerektiği durumlarla ilgi
lidir. Ancak cinayete maruz kalan uzuv her zaman sağlam ve sıhhatli bir uzuv
olmayabilir, bu durumda verilen zararın oranına göre bilirkişi raporu ile erşi
tespit edilecektir.121
4. Tesebbüben cerh ve kat'ın hükmüne gelince bu da hataen vuku
bulan cerh ve kat'ın hükmü gibidir. Şu kadar var ki, kat' ve cerhe müeddi olan
fiil, haklı olarak işlenmiş yahut mütesebbibin fiille kat' veya cerh hadisesi
arasına başka bir ihtiyari fiil girmişse o zaman mütesebbibe bir şey lazım
gelmez. Bir şahsın kendi hanesinde kazdığı kuyuya birisinin gelip kendi ken
dine düşerek yaralanması veyahut bir kimsenin kamuya ait bir yolda izinsiz
olarak yığdığı keresteler üzerine birisini bir başkası atarak yaralanmasına
neden olması gibi.12s
Yaralanmalar sonuçta ölümle neticelenirse; eğer amden işlenmişse kı
sas, amden değilse tam diyet gerekir. Çünkü sonuçta ölüm o yaralanmanın
neticesinde ortaya çıkmıştır.129
Bir kimse hem kendisinin hem de başka bir şahsın yaralaması sebe
biyle ölecek olsa karşı tarafın yarım diyet ödemesi gerekir. Çünkü ölüm iki
yaralamanın sonucudur; hangisinin fiilinden kaynaklandığında şüphe var
dır. Bu sebeple diğer şahsa kısas gerekmez. 130
Bir kimse yetkililerden izinsiz olarak kamuya ait bir yola çukur kaza
cak olsa ve bununla ilgili gerekli uyan önlemlerini almadan o halde çukuru
açık bırakacak olsa meydana gelecek trafik kazasındaki ölüm, yaralanma ve
maddi hasardan sorumlu olur. Çünkü "mütesebbib müteammid olmadıkça
zamin olmaz."131 Mütesebbibin verdiği zarardan sorumlu olması iki şartla
mümkümdür: birincisi, mütesebbib müteammid, yani bu eylemi kasıtlı yap
mış olması, ikincisi, mütesebbib müteaddi bulunmalıdır. Bu olayda kasıt
yoksa da-yetkililerden izin almadan kazdığı için- teaddi vardır.132
121 Mevsıl!, İhtiyar, V, 39-40; Üdeh, et-Teşrlu'l-cina!, !, 671. 12a Bilmen, Istıliihiit, III, 59. 129 Bilmen, Istılahat, III, 59. 130 Bilmen, Istıliihat, III, 6 7-68. 131 Mecelle, md. 93. 132 Bk.Ali Haydar Ef. Dürerü'l-hükkam, !, 195-196.
472 DİNVETRAFİK
Bir kimse trafikte bütün kurallara uygun şekilde seyrederken bir
başka aracın kendisine çarpması sonucu araç kontrolden çıkıp birinin ölüm
veya yaralanmasına neden olsa diyet veya diğer tazminatları ödeme sorum
luluğu bu kazayı yapmasına neden olan diğer şahsın olur.
Bir kimse bir araçla yük taşırken taşıdığı şeylerin araç seyir halinde
iken düşmemesi için önlem alma zorunluluğu vardır. Buna rağmen önlem
almayarak trafikte seyrederken araç üzerinde taşınan şeylerden bir parça
düşecek ve yol kenarında durmakta olan bir yayanın ölümüne veya yaralan
masına neden olsa yahut arkasındaki aracın üzerine düşerek ölüm, yara
lanma ve maddi hasarlı kazaya sebep olsa verdiği zararı tazminle sorumlu
olur.
HI. Keffaret
Keffaretlerin hukuki temeli naslara dayanm~adır. Bir ayette " J:._;.;ij'
~ ~ iiıı ~lSj ;iıı c:,.; ~j ~8 sl.yµ fi: 1i ~ ~ ~ ~~ 0.J: ... kim bir mü'mini yanlışlıkla öldürürse mü'min bir köleyi azad etmesi buna gücü yet
mezse iki ay ara vermeksizin oruç tutması ... "m gerektiği anlatılır.
Keffaret, bir ceza olmaktan çok iyi niyetli, fakat hatalı müslümanın gü
nahtan arınması ve bu sayede kölelerin hürriyetlerine kavuşturulması, sos
yal dayanışmanın gerçekleştirilmesi gibi çok maksatlı ibadet olma ve uhrevi
yönü ağır basan bedeni ve mali bir mükellefiyettir. Keffaret, sadece ilahi hu
kuklara mahsus bir müeyyide olup, böyle bir müeyyide ile sadece mü'minler
sorumludurı34. Ancak keffareti gerektiren sebepleri de göz önünde bulundu
rarak bu sebeplerin suç olmasından dolayı buna "İbadet ile ceza arası bir fi
ildir" denilmiştirı3s. Keffaretlerin, diğer cezalarda olduğu gibi hakimler tara
fından icra edilmemesi, yapılması gerekenin -mahkeme denetiminde olma
yıp- şahsın kendisine bırakılması onun ceza değil dini müeyyide yönünü or
taya koymaktadır.
133 Nisa, 4/92. 134 Buhar!, Keşfu'l-Esrar, IV, 254-256; Bardakoğlµ, "Ceza", VII, 474; Zühayll, en-Naza
riyyatü'l- Fıkhiyye, s.70. 13s Buhar!, Keşfu'l-Esrar, II,648, iV, 254-255; Ayni, el-Binaye, III, 326; Yazır, Hak Dini Kur'an
Dili, II, 1419, III, 1802; Bilmen, Istı!ahat, III, 19; Zühayll, en-Nazariyyatü'l-Fıkhiyye, s.70.
POZİTİF HUKUK VE İSLAM HUKUKU AÇISINDAN TRAFİK SORUNLARI VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ 1 4 73
Katil keffareti: Bir kimse masum bir şahsı hataen katlederse ayette
belirtilen diğer cezalar yanında bir de keffaret ödemesi gerektiğinde alimle
rin ittifakı vardır136.
Kasten işlenen bir cinayette keffaretin gerekip gerekmeyeceği husu
sunda hukukçular ihtilaf etmişlerdir. İmam Şafii, hataen katil suçunda
keffaretin gerekeceğini gösteren ibare da'! bi'd-delô.le yoluyla amden katil su
çunu da kapsar, dolayısıyla "hataen katilde keffaret gerekirse kasten adam
öldürme suçlarında evleviyetle keffaret gerekir"derı31. Ahmed b. Hanbel de
Şafii ile aynı görüştedir. Ancak kendi fıkıh ekolünde meşhur olan görüş, ge
rekmeyeceği yönündedirı3s. Malikiler amden katilde keffaretin vacip değil
mendub olduğu görüşündedirlerı39.
Hanefiler amden katilde keffaretin gerekmeyeceği kanaatindedirı4o.
Onlara göre keffaret ibadet manasına günahları örten bir fiildir, kasten adam
öldürme suçu ise kendisinde keffaretin olmadığı hadisle14ı beyan edilen bü
yük günahlar (kebfür)dandır. Ayrıca Kur'an142 kasten adam öldürmenin ahi
rette uzun süre cehennem azabı ile cezalandırılacağını açıklıyor. Keffaret,
miktarı nasla belirlenmiş müeyyidelerdendir ve bir başka şeye kıyasla tes
piti mümkün değildir143. Kur'an' da şartın cevabı olarak gelen " ... Onun cezası
cehennemdir' ifadesi aynı zamanda dô.l bi'l-işô.re yolu ile belirlenmiş cezanın
suçun tam karşılığı olduğuna delfüet eder. Bu da dô.l bi'd-delô.le'ye tercih edi
lir, görüşünün ifadesidir. Keffareti bu cezaya ilave etmek nassa ziyade olur
ki bu da nesih demek olup caiz değildir144.
136 Cezlrl, Abdurrahman, Kitabü'l-Fıkh Ale'l-Mezahibu'l-Erbaa, İstanbul 1986, V, 394; Dımeşkl, Rahmatü'l-Ümme Fi'htilafi'l-Eimme, s.279.
137 Şafii, Ahkamu'l-Kur'an, !, 287; İbn Rüşd, Bidayetü'l-müctehid, II, 348; İbn Cüzeyy, elKavanin, s.228; Ceziıi, Mezahibü'l-erbaa, V, 395; Şa'ban, İs!am Hukuk İlminin Esasları, s. 344.
138 Behut:l, Mansur b. Yunus İdris, Keşşafü'l-Kına' an Metni'l-İkna', Beyrut 1982, iV, 65; Cezlrl, Mezahibü'l-erbaa, V, 395; Üdeh, et-Teşrlu'l-Cinfü'l-İslaml, II, 172.
139 İbn Rüşd, Bidayetü'l-müctehid, II, 348; Hallf'i, ez-Zurüfu'l-Müşeddide ve'l-Muhaffife, s.64. 140 Pezdevl, Usı11, II, 648-649. 141 İbn Hanbel, Müsned, II, 362. 142 Nisa, 4/93. 143 Cessas, Ebu Bekr Ahmed b. Ali er-Razi, Usı11ü'l-Fıkh, b.y., 1994, IV, 105; Sabun!, Ravfüu'l
Beyan, ı, 500. 144 Cessas, Ebu Bekr Ahmed b. Ali er-Razi, Beyrut 1993, II, 345-346; Mevsıll, el-İhtiyar, V, 24;
Damad, Mecmau'l-Enhur, II, 616.
474 1 DİNVETRAFİK
Hanefilere göre amden ve tesebbüben katil hariç diğer öldürme şekil
lerinde katile keffaret gerekirı4s. Diğer üç mezhep imamına göre tesebbüben
katilde de katile keffaret gerekir146,
Katil keffareti ayetteı47 açıklandığı üzere bizzat katilin mü'min bir köle
azad etmesi, bu mümkün olmazsa fasılasız iki (kameri) ay oruç tutmasıdırı4s.
iV. ~irastan Mahrumiyet
Varis olacağı bir kişiyi öldürenin mirastan mahrum edileceğinde alim
ler ittifak etmişleridir. Ancak ek bir ceza olan mirastan mahrumiyetin hangi
katil suçlarına verileceğinde ihtilaf etmişlerdir149,
Hanefilere göre tesebbüben katil hariç diğer bütün öldürme çeşitle
rinde öldürme iki yakın arasında yani maktG.lün muris ve katilin de ona varis
olabileceği bir durumda vuku bulacak olursa miras almaya manidir. Fakat
tesebbüben katilde müsebbip gerçekten katil olmadığı için varis mirastan
mahrum edilemez. Ayrıca çocuk ve akıl hastası gibi ceza! ehliyetten yoksun
birinin işlediği cinayet, hukuka uygunluk sebeplerinin bulunduğu (meşru
müdafaa gibi) ortamlarda işlenen cinayetler mirasa mani değildir.ıso
Görevin ifasında, görev sınırları aşılmadığı sürece sonuçtan sorumlu
tutulmazısı. TCK 'da "kanunun bir hükmünü ... icra suretiyle ... işlenen.fiilden
dolayı faile ceza verilmez"ısı denilmektedir. Varis durumundaki ceza ihfaz
memuru olduğu için bir yakınının idam cezasını infaz etse mirastan· mahru
miyet cezası verilmez. Kanun hükmünü ifa eden şahsın fiili hukuka uygun
dur. Çünkü yasa koyucunun hem bir fiili yap demesi hem de yapıldığında
ceza vermesi kendisiyle çelişkiye düşmesi demektirıs3.
145 Serahsl, Mebsut, XXVI, 66; Mevsıll, el-İhtiyar, V, 25-26; Damad, Mecmau'l-Enhur, II, 617-618; Mevkufütl, Mevkufüt, II, 243; Dımeşkl, Rahmatü'l-Ümme Fi'hti!afi'l-Eimme, s.279.
ı46 Mevsıll, el-İhtiyar, V, 26; Cezlri, Mezahibü'l-erbaa, V, 396; Dımeşkl, Rahmatü'l-Ümme Fi'hti!afi'l-Eimme, s.279.
141 Nisa, 4/92. 148 Cessas, Ahkamu'l-Kur'an, II, 346; Yazır, Hak Dini Kur'an Dili, II, 1421-1422. 149 Uzunpostalcı, Hukuk ve İslam Hukuku, il, 101. ıso Bilmen, Istılahat, V, 224-225. ısı Cin-Akgündüz, Türk Hukuk Tarihi, I, 260-261. ısı TCK md. 49 /1. ıs3 Toroslu, Ceza Hukuku, s.66-67; Tosun, Suç Hukuku, s.176; Ali Haydar Ef. Teshllü'I-ferfüz,
((Sadeleştiren ve notlar ekleyen: Orhan Çeker), Konya, ts., s. 28-29.
POZİTİF HUKUK VE İSLAM HUKUKU AÇISINDAN TRAFİK SORUNLARI VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ 1 475
Şafülere göre öldürme şekillerinin hepsi mirastan mahrumiyeti gerek
tirir. Çünkü ceza doğrudan icra edilen yasak fiille alakalıdır. Ahmed b. Han
bel'in de bu görüşte olduğu nakledilmiştir. Diğer Hanbeli fukahasına göre de
hangi şekilde olursa olsun, diyet veya keffüreti gerektiren katil suçları mi
rasa da manidir.
Malikiler öldürme kasıtlı olursa yani düşmanlıkla ve amden işlenirse,
bu çeşit öldürme ister doğrudan (mübaşereten) ister sebebiyet verme şek
linde olsun miras almaya manidir. Fakat kasıtsız olursa yani hataen olursa
veya kasıtlı olur, düşmanlıkla olmamışsa mirasa mani değildir154.
Murisini öldüren katilin mirastan mahrum edilmesinin hukuki daya
nağı Hz. Peygamber'in "Kardeşini amden öldüren onun mirasına varis ola
maz"ıss, "Katil varis olamaz"ıs6 veya "Katil hiçbir şeye varis olamaz"ıs1 gibi
hadisleridir.
Trafik suçlarında varisi, murisini öldürdüğünden dolayı mirastan
mahrumiyet cezası ile cezalandırmak için kasıt ve kusur önemli kriterlerdir.
Ancak bazen kusur olmakla birlikte kasıt yoksa bu durum irsa mani değildir.
Örneği aynı araçta varisle muris (oğlu ile baba gibi) birlikte seyahat ediyor
lar ve şoför koltuğunda oturan varisin trafikte bir anlık dalgınlığı veya hatası
sonucu kaza meydana gelse ve muris ölse şoför hayatta kalsa şoför olan varis
mirastan mahrum olmaz. Çünkü aynı kazada kendisinin de ölme riski olacağı
için böyle bir eylemde irse mani durum yok kabul edilir. Ancak farklı araç
larda olsalar ve hata yoluyla iki araç birbiriyle çarpışsa veya bir araç sonra
dan murisi olduğu öğrenilen birisine çarpıp ölmesine sebep olsa bu durum
Hanefi, Şafii ve Hanbelilere göre irse manidir. Mfilikilere göre ise düşman
lıkla olmadığı sürece irse mani değildir.
Hata mecrasında katle gelince gayri ihtiyari meydana gelen öldürme
dir. Otomobili veya başka bir araçla yük taşıyan birinin; aracın bagaj kapağı
nın açılması, aracın kasasındaki brandanın açılması sonucu yola savrulan bir
154 Buhar!, Keşfu'l-Esrar, IV, 252-253, 450; Uzunpostalcı, Hukuk ve İsliim Hukuku, Il, 103; Ka-raman, Mukayeseli İslam Hukuku, l, 369.
155 Darimi, Ferfüz, 41. 156 İbn Mace, Ferfüz, 8, Diyat, 14 (de "Katile miras yoktur" şeklindedir); Tirmizl, Ferfüz, 17. 151 Ebu Davı1d, Diyat, 18; Darimi, Ferfüz, 41; İbn Hanbel, Müsned, I, 49; Hattabl, Mea.Iümü's-
sünen, IV, 29.
476 DİNVETRAFİK
nesnenin çarpması sonucu bir başka aracın şoförünü ki bu kimse aynı za
manda ölümüne neden olanın murisi ise kendisine mirastan mahrumiyet ce
zası verilir.
Katilin maktule varis olmamasında durum yukarıdaki anlatılan gibi
dir. Fakat katil maktulden önce ölse, maktul ona varis olur. Şöyle ki kaza so
nucu varis, murisinin ağır yaralanmasına neden olsa birkaç gün yoğun ba
kımda tedavisi devam ederken önce katil sonra maktül ölse maktül katile va
ris olur.ısa
Ayrıca şunu da ifade edelim ki, muris öldüğünde varisi hayatta olduğu
- velev bir dakika olsun -kesin olarak bilinmelidir. Aksi halde biri diğerine
varis olamaz. Aynı kazada ölen baba-oğuldan hangisinin önce öldüğü tespit
edilememişse biri diğerine varis olamaz. Çünkü miras bir haktır ve "hak da
ancak kesin delille sabit olur."
V. Maddi ve Manevi Zararın Tazmini
İslam hukukunda hükümler, Hz. Peygamber'in ").rô "l J .J.rô "l: Zarar
verme de zarar görme de yoktur''159 hadisi ve "Zarar izale olunur''16o kaidesi
gereği mükelleflerin zararı için değil maslahatı için meşru kılınmıştır. Haklı
bir sebep dışında bir kimsenin doğrudan veya dolaylı olarak bir başkasına
verdiği zararı mümkünse aynıyla değilse bedeli ile tazmin etmesi genel bir
prensiptir.
Cezalarda amaç intikam, suçluyu tahkir veya onun insanlık onurunu
ayaklar altına almak değil, suçluyu yakalayarak toplumu onun kötülüklerin
den korumak ve onu ıslahtır161. Diğer taraftan mağdurun uğradığı maddi ve
manevi zararı tamir ve telafi etmekle de mağdur razı edilmiş olur. Çünkü in
san tabiatında kendisine kasten tecavüzde bulunan kişiye karşı bir öfke duy
gusu vardır. Bu duygu kendisini intikam almaya sürükler, intikam ise hiçbir
zaman adil olamaz. İntikam ile sağduyulu hareket bir arada yürümez. İşte
15s Ali Haydar Ef. Teshllü'l-feril.iz, s. 29. 159 İbn Hanbel, Müsned, I, 313. 160 Mecelle, md.20. 161 İbn Aşur, İsJam Hukuk Felsefesi, s.326; Ebfı Zehre, el-Ukfıbe, s.15; Düreynl, Buhfisün Mu
karene fi'l-Fıkhi'l-İs!aml ve Usfilih, II, 110; Ebu Gudde, Hasan, Ahkamu's-Sicn ve Muameletü's-Sücena fi'l-İslam, Kuveyt 1987, s.22; bk. Enbiya, 21/107; Kaf, 50/45; Gaşiye, 88/22. Krş. Erem, Türk Ceza Hukuku, II, 161-162.
POZİTİF HUKUK VE İSLAM HUKUKU AÇISINDAN TRAFİK SORUNLARI VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ 477
mağdurun da gönlünü rahatlatacak, içindeki kini söndürecek ceza ile aynı
zamanda hem suçlu hak ettiğinden fazla bir cezalandırmaya muhatap olmak
tan korunacak hem mağdurun adalet ölçüsünde zararı karşılanacak ve böy
lece haklı iken suçlu konumuna düşmesi önlenmiŞ olacaktır162,
Trafik kazalarında ölüm ve yaralanma dışında maddi hasarlı kazalarda
borçlar hukuku hükümleri gereği kusur oranına göre karşı tarafa verilen za
rarın tazmin edilmesi gerekir. Ancak burada dikkat edilmesi gereken şey, bir
kimsenin kusurundan dolayı karşı tarafın aracına verilen zararın sadece gö
rünen kısmı telafi edilmekte, çoğu zaman o aracın değer kaybı hesaba katıl
mamaktadır. Oysa zarar sadece maddi hasarla sınırlı değildir. Ayrıca o aracın
bilirkişilerce tespit edilerek değer kaybının da karşılanması gerekir.
162 İbn Aşur, İslam Hukuk Felsefesi, s.327-328; Dağcı, Müessir Fiiller, s.34.