Upload
others
View
8
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
tasavvuf· İlrrli ve Akademik Araştırma Dergisi
Ankara 2004
Yunus Emre'nin Bir İliibi si ve Dilbilim Açısından incelemesi
Adem ÇALIŞKAN
Dr., Ondokuz Mayıs ü. ilahiyat Fakültesi
ÖZet
[Adeın Çalışkan, "Yunus Emre'nin Biritahisi ve Dilbilim Açısından in
celenmesi", Tasavvuf İ/mf ve Akademik Araştırma Dergisi, Ankar;ı 2004, Yıl 5, S. 12, ss. 137-157]
Yunus Emre, Türk Edebiyatı'nda 13. yüzyı l Tasavvutl Türk Halk Ede
biyatı'nın en meşhur şairlerinden biridir. O, edebiyatıınızda, özellikle, "ilahf" türünde Tasavvufl Türk Halk Şi i ri'nin en güzel örneklerini vermiştir.
Yunus Em re ve eserleri hakkında şimdiye kadar pek çok çalışma yapılmış
tır. Biz de ''Yunus Emre'nin Bir ilahfs-i ve Dilbilim Açısından incelemesi"
adlı bu makalemizde, onun bir ilahisini ele aldık ve dilbilimsel yönteme
göre inceledik. Dilbilim ya da dilbilimsel yöntemde, bir metnin ne söyle
diğinden daha çok nası l söylendiği önemlidir. Fakat bu, metinde anlamın
önemli olmadığını söylemek değildir.
Sonuç olarak, incelediğimiz bu şiir veya ilahideki konu, "Allah'a ulaş
ma gayretinin insana verdiği mutluluk" ol:ıı-ak ifade edilebilir.
Giriş
Her müminin gönlünde taht kunnuş olan Yunus Emre, Türk dili ile eserler veren Tasavvufl Türk Halk Edebiyatı 'nın' ilk büyük şairlerinden olup, bir kısmı
milli vezin ve şekiliere bağlı manzumeleri/i!ahlleri ile geniş halk kirJelerine ses
lenen, çağlar öncesinden çağlar sonrasına , ra günümüze derin ve devamlı tesir bırakan en büyük mutasavvıf halk şairidir.
Yunus'un şiirlerinde her asırda çağının Heris ınde bir kültür bulunması ve XI-
ı Bu konuda gc::niş bilgi için bk. Ag:llı Sırrı Levend, "Halk vc::T;t~:ıvvufı lialk Edebiyaıı", Tüı'k Di
li, S. 207, [Ankaral l%8. ss . . 171-185; Abdurrahman Güzel , ''Tekke Şiiri" , Türk Dili, Türk Şiiı'i Oze/
S~vıstllf (Halk Ştir{), S. 445-4';0, Ocak-Hazirıın 1989, ss. 251-454; A.nılf., Dinf-Tasavvuji 7ilrk Ede
biyatı, Ankar.ı. trs., 680 s. ; Erman Arıun, Dinf-Tasavvı.ıfi Halk Edebiyatı, Ankara 2002, 291 s.
138 ıasawıif
n. asırdan beri hep yarınlara hitap ederek basit bir dervişlikten gönüller sultanlı ğına yükselmesi yadırganacak bir hadise değildir. Hatta o, günümüzde kültür sınırlan mız içinde ta nındığı gibi, milli sınırlarımızı aşarak tüm dünyaca da bilinen bir şair olmuştur. Şüphesiz onu bu seviyeye yükselten şey, gerek poetik görüşlerini ve gerekse manevi dünyasını üzerine bina ettiği dünya görüşü ile onu besleyen evrensel İslam inancıdır. Onun şiirleri Türk diliyle meydana getirilmiş en güçlü 'ilahi' örnekleri olduğu kadar, İsh1ml ve tasavvufi şiirin dünyaca tanınan evrensel içerikli parçalarıdır.
Günümüz edebiyat dünyasında edebi metinleri incelemede kullanılmakta olan pek çok yöntem vardır. Bunlardan bir kısmı kendi kültür ve edebiyat geleneklerimize, büyük bir kısmı da Batı kültür ve edebiyat gelenekleri ile edebiyat ve eleştiri akımiarına bağlıdır. Bugün, kendi kültür ve edebiyat geleneğimize iliş
kin olarak, 'haşiye'2 ve 'ta'llkat'' da dahil olmak üzere, 'metin şerh i" (şerh-i mütOn), 'metin tahlili ',; 'metin çözümlemesi', 'metin açıklaması ya da yorumu' ... gibi terimlerle ifade edilen metin inceleme yöntemleri yanında, Barı kültür ve ede-
2 Bu konuda bk. Komisyon, "Hiişiye", Türk Dili ~·e Edebiyatı Arısiklopedisi, İst. 1981, c. 4, s. 141; Tevfik Rüştü Topuzluoğlu, "Hilşiye" , TDV Islam Ansiklopedisi. isıanbul1997, c. 16, ss. 419-422.
3 Bu konuda bk. Komisyon, "Tali kat", Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi, isı. 1998, c. 8 , s. 215. 4 Bu konuda teorik bi lgiler için bk. Cerra de Vaux, "Şerh", İstanı AnsiklopediSi. istanbull971, c.
ll, s. 429; Ali Nihad Tarlan, "Metinler Şerhine Dair", Edebiyat Meseleleıi, istanbul 1981, ss. 191-204; Metin Akkuş, "Metin Şerhi Geleneği Tarlan Mektebinden Haluk İpekıen'e'', Yedi iklim, Sanat, Küllitr, Edebiyat Dergisi. c. 4, S. 32, Kasım 1992, .~s. 67-68; Tunca Konıantanıer, "Teori Zernininde Metin Şerhi Meselesi", Ege Ünivet'Sitesi Fen-Edeb~yal Fakültesi Türk niN ve Edebiyatı Araştırmaları Der
gisi, S. 8, 1994. s. 2: Ridvan Canım, "Metin Şerhi Geleneğimiz Çevresinde Tarlan ve İpekten'in Kaleminden FuzCıli'nin "Sana" Redilli Gaı~eli", Fuzatf Kitabı (SOO. Yıhnda t'uzGH Sempozyumu Bildiri leri), ist:ınbul 1996, ss. 129-140; Mine Mengi, "Metin Şerhi ve Tenkidi Üzerine Düşünceler", Dergiih,
Edebiyat, Sanat, Kiiltür Dergisi, c. 8, S. 93, K;ısım 1997, ss. 8-10; Komisyon, "Şerh", Türk Dili ve Ede
biyatı Arısiklopedisi, isıanbul1998, c. 8, s. 138; Emine Yeniterzi, "Metin Şerhiyle ilgili Görüşler", Sel
çuk Üniversitesi Türl.ıiyat Araşıırmaüm Enstitüsıl Türkiyat Aı·aştırnıaları Dergisi, S. 5. Konya 1999; Ömür Ceylan, "Türk Edebiy:ıtınd~ Şerh", Tasavvtffi Şiir Şerh/eri, İstanbul 2000, ss. 24-33; i. Hakkı Aksoyak, "Metin Şerhi ", Eski Türk Edebiyatı-El Kitabı, hzl. Mt~~tafa ben-Muhsin Macit-Osrnan HoraıaFiliz Kılıç-i. Hakkı Aksoyak, Ankar.ı 2002; Agah Sırrı {Lev~rıdl, "Dlv:in Edebiyatı, Kelimeler ve Remizler: Fuıull'de Tasannu' 1-ı V", Osmanlıca'dan aktan.ın: Ad~nı Çalı~kan, http:/lwww.dinbilimleri.com/dergi4/Adem caliskan Fuzul.hrm ! Dinbilimieri Oç Aylık Akademik Amştırnıa Dergisi, Yıl: ı,
S. 4, Ekiın-Kasım-Aralık 2001]; Metin şerhi alan ında yayımianmış çalışmalardan bazıları şunlardır:
Seyyid Muhammed Nür, Edebi ve TasavVU;{i Mısd Niy/lzf Dfvanı Şerbi. hz!. Mahmut Sadettin Bilginer, i:mınbull982, 288 s.; Ali Nihad Tarlan, Fuzıllf Diudnı Şer!J'i, 3 c. , Ankara 1985; Adeın Çalışkan,
Fuzttli'nin Su Ka.sidesi t ·'e Şerbi, Arıkara 1992. 166 s.; İskender Pal ;ı , Şi'r-i Kadlrn/,Şilr Şerbleri, isıanbul l 997, 140 s. ; Nın'ıet Atilla Şentürk, Neciitf Beğ 'in Sultan Beyazıt Methiyesi ~'e Bazı Gazelleri Hak
kmda No/lar, İstanbul 1995, 166 s.; Abdullah Çaylıoğlu, Niyazf-i Mısn Şerh/eri. İstanbul 1999, 239 s.; lskender Pala, Ve Gazel Yenideıı Şiir Şerh/eri, istanbul 2001. Metin şerhi ile ilgili olarak makale ve inceleme düzeyinde çeşitli şerh örnekleri olduğu gibi, üniversitelerimiLde lisansüstü tezler de yapıl
maktadır. Ancak, çalışmamızın sınırkırını aşmamak endişesiy le bunlara değinmiyoruz.
5 Bu konuda teorik bilgi için bk. Mehmet Kapları, "Metin Tahli li", Tüt'k Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi, istanbul 1986, c. 6, ss. 296-297.
adem çalışkan!yı.tnus emre'nin bir ilahisi z,oe dilbilim açısından incelenmesi 139
biyat geleneklerinin ürünü olarak kıtalar arası bir etkiyle dünya edebiyatını etkileyen 'Rus Biçiınciüği ve Praque Yapısalcılığı , Yeni Eleştiri, Chicago Arisroculuğu, Leavis'ci Eleştiri, Fenomenolojik Eleştiri, Marksist Eleştiri , Arketipçi Eleştiri, YoruınbUimi, Dilbilimsel Eleştiri, Fransız Yapısalcılığı, Yapısalcılık-ötesi, Göstergebilim, Olumsuz Yorumbilim, Psikanalitik Eleştiri, Alımlama Teorisi ve Okuyucu-Karşıtı Eleştiri, Althusser'd-ötesi Marksizm ve Feminist Eleştiri'6 . .. vb. pek çok edebiyat teorisi ve eleştiri yöntemi edebiyatımızda da kullanılmakt.adır. Batı edebiyat teorileri ve eleştiri yöntemlerini olduğu gibi iktihasdan ziyade, onları kendi kültür ve edebi gelenekierimize göre istendik bir değişim ve dönüştürüme tabi tutmak, hatta onlara imkanı dahilinde katkılarda bulunmak zorunJudur. Bugün belirginleşıneye başlayan bir gerçek de, şüphesiz, "İslam dünyasında insanlığın soıunlarına cevap üretebilecek uzun soluklu, ufuk ve çığır açıcı yeni bir medeniyet tasavvurunu icat edebilecek, İslam'ı da Batı'yı da çok iyi tanıyan, bir ayağını İsHlm'a muhkem bir şekilde basarak, diğer ayağı ile tüm dünyalara ve kültürlere uzanıp onlardan imajinalif şekillerde yararlanmasını bilebilen yepyeni bir öncü kuşağın ortaya çıktığının görülmesi ve bu öncü kuşağın sadece Müslüman toplumların değil, aynı zamanda, tüm dünyanın önünü ve ufkunu açacak esaslı, köklü ve çok yönlü bir entelektüel performans ortaya koyac-.ıklannın kavranmış olmasıdır."7 Sanat ve edebiyat sahası da bunun dışında değildir. Edebiyat alanında, uzmanlar tarafından bir yandan, mevcut dünya edebiyat ve gelenekleri ile hakim edebiyat teorileri ve eleştiri yöntemleri gözden geçirilmekte, diğer yandan, bunlara gerekli katkılar yapılmaya çalışılmakradır.8 Hepsinden önemlisi, geçmişi ta Asr- ı Saadet'e kadar geri giden İslami Edebiyat9 anlayışı ya da İsla-
6 Bu konuda geniş bilgi için bk. K. M. Newron /Ed.}, Twentieth-CentUiy Ulermy Theory, tondon, 1989, 281 s.; Berna Moran, Edebiyat Kuramiarı ve Eleştiri, istanbul 1994, 320 s. Yirminci yüzyıl ve günümüz Dünya Edebiyatı'nda etkin olan bu edebiyat teorileri ve eleştiri akımları Türk Ede
biyatı'nı da etkilemiştir. Rene Wellek, "Yirminci Yüzyıl Eleştirisinin Am Eğilimleri" adlı bir makale
sinde bu yüzyıl eleştiri eğilimlerini altı gruba ayırır: "Yeni eleştiri eğilimleri, elbette, öncesiz ve tama
men orijinal olmasa da, geçmişte kökleri vardır. Bununla beraber, bi ı kişi, hiç değilse, bu son yarım
yüzyılda yeni olan, altı umumi eğilimi: (1) Marksisı eleşti ri, (2) Psik;ınalüik eleştiri, (3) Linguistik ve
Sıilistik eleştiri, (4) Yeni Organistik Biçimcilik, (5) Kültürel ;ınıropoloji verilerine ve CariJung'un tah
minlerine başvuran mit eleştirisi, (6) Existansiyalizm vb. dünya görüşlerince telkin edilen yeni bir fel
sefi eleştiriye ulaşan şeyi ayırt edebilir." [Bkz., Rene Wellek, "The Main Trends ofTwentiethcCentury
Criticism", Co ncepts qf Criticisrn, New Have n and London 1969, şs. 345-346].
7 Yusuf Kaplan, ''Yeni Bir Medeniyet Tasavvuruna Doğru . .. (l)", Yeni Şafak, 27 Ocak 2003. s. l O.
8 Örnek olarak bu konuda bk. S. M. Syeed, ''Islaıni:ıation of Linguistics", Towm·d Islamizatton
of Dtsciplines. lııternaıional Islamic Pııblishing House OIPH), USA 1995, ss. 543·553; A. B. el-Tahir,
"The Contribution of Muslim Linguists to the Field of Linguistics", English and Islam: O·eative Erıco
unter, (Eds.Jalal Uddin Khan and Adrian Hale), Research Centre, International Islamic Üniversity of
Malaysia, 1996, ss. 403-415. 9 Bu konuda bk. Necip ei-Keylant, isiilmi Edebiyaıa Giriş, çev. Ali Nar, istanbul 1988, 157 s.; A.
Subhi l"urat, "İslami Edebiyat'a Doğru", isliimf Kültür, Sanat ve Edebiyat, Yıl: ı S. ı, .Mayıs 1988, ss.
7-11; Ahmed Muhammed Ali, ei-Edebü'l-lsliimiyyü Zarflre, Kahire 1991, 130 s.; Mustafa Miyasoğlu,
140 tasavvı4
mi Edebiyat teorisi"' ve eleştiri si" ile dünya edebiyat teorileri ve eleştirileri arenasına çıkılmasıdır.
Biz bu çalışmamızda, şimdiye kadar pek çok çalışmanın konusu olmuş Yunus Emre'nin' ı aşağıdaki ilahisini dilbilim açısından incelemeye gayret göstereceğiz .
"isteridürn. Allah 'ı buldumısa ne oldı Ağlarıdum dün ü gün güldümise neoldı
Erenler meydtmında yuvartanur top idüm Padişab çeugamnda kaldunıısa tıe oldı Erenler sohbetinde deste kızılsüt idüm
Açıldıtm ete geldüm saidımıısa ne o/dı
"isli mt Edebiyat Kavramı", Isliimf Edeb~yat, S. 22, Ekim-Ka~ıııı-Aı-;ılı k 1993, ss . 3··5; Abdurrahman
Re'fet el-Başa, " Batı'daki En önemli Edebi Akımlar ve bLim'ın Onlara Karşı Konumu" (1)" , çev. Adem Çalışkan-Metin Yasa, On dokuz Mayıs Oniwrsitesi ilabiyat Fakültesi Dergisi, S. 8, Samsun 1996, ss. 289-295; Rasi ın ÖLdenoren, "İslami Edebiyat Tanışmaları", Ruhun Malzemeleri, istanbul 1997. ss. 36-38; Haja Mohideen bin Molıamed Al i. "Malezya'da Tamil islami Edebiyatı", çev. Adeın Çalışkan ,
İsliimf Edebiyat, Devre: n, Say ı: 30, Temınuz-Ağu~tos-Eylül 1999. s~. 53-57; Muhammad ai-Ghazali , "islami Sanat ve Edebiyat Üzerine Düşünceler" , çev. Adem Çalışkan, Ondokuz Mayıs Ünil.)ersilesi
iffihtyat Fakaltesi [)ergisi, S. ll, Samsun 1999. ss. 335-347; Yakup Civelek, "Modern Arap Edebiyatı'nda i$laml Edebiyat'ın Yeri ve önemi", Yüzüncü Yıl OnilJei'Siteslilahiyat Fakültesi Dergisi, Yıl: 3, S. 3, Van 2000, ss. 85-99; Syed Ali Ashr.if, "Edebiyat Eğilimi ve Dini Değerler: islami Yaklaşım", çev. Adeın Çalışkan, http://www.dinbilimleri.com/dergi/cilr2/sayil /makale/edebiyat_eğirimi.h rın IDinbilimleri, Üç Aylık Akademik Araştımu:ı De17:1isi, Yıl: 2, S. 1, Oc;ık-Şubaı-Man 2002); jalal Uddin Khan, "İsHiınl Bir Bakış Açısı İle Edebiyar Okuma", çev. Adem Çalışkan , htq>://www.dinbilimleri.com/der
gi/cilr2/sayi4/makale1Jalal Lpdf [Dinbilimlari, Oç Aylık Akadamik Araşıımıa [)e17:1isi. Yıl: 2, S. 4. Ekim-Kasım-Aralık 2002) ... vb.
lO Bu konuda bk. Abdülbilsit Bt~dr. Mukaddime/ün li-Nazariyyeti'I-Eclebi'l-islam~ Cidde 1985, 152 s.; Muh:ınııned Ahmed Hamdun. Nabt:e Nazaı·~yyetin li'l-Edebi'I-İsliimf, Cidde J4o6 h./1986 m.;
imaetüddin Halil , Medha/ün i/d NazariyyeN'I-Edebi'I-İsliimf, Beyrut 1987, 244 s.; M. A. M. Shukri. "Bir islarn1 Edebiyar Teorisi'ne Doğru'', çev. Adem Çalışkan, Yolcu, Aylık Ki/.ltür-Edeb(yat-Sanat Der
RiSi, Yıl: l, S. 1, [Samsun) 15 Eylül 1995, ss. 55-64 ... vb. 1 ı Bu konuda bk. iınildüdd in Halil, Fi 'n-Nakdi' 'l-İsffimiyyi'l-Mu'/Jsır, Beyrur 1984, 211 s.; Abdur
mlıman Re'fet el- Başa, Nahve Mezhebin isklmiyyinfi'l-Edebi ı~e 'n -Nakd, Riyad 1985, 250 s.; Muhammed lkceb ei-Beyuml. ·•en-Nakdü'l-islilmiyyü min Veclıeıin islarniyye", Mece/Jetü'I-Edebi 'l -istdmf, c. ı , Adcd: 1., Receb 1 4 1 4/Ar.ılık 1993. s:;. 4-7; Abduh Zilyid. "Fi'n-Nakdi'l- i.slaml". e/-Edebi/. '1-İsliimf. c. 8, Aded: 31, 1422 h./2002 m., ss. 112 vd.
12 Yu mı.~ Eınre, Türk Edebiyatı'nda pek çok çalışmanın konusunu teşkil etmiştir. Gerek. onun biyogr.ıfısi ni ve gerekse eserlerinin nc~ri ni .konu edinen ça l ı~nıa lar hariç tutulacak olursa, metin şerhi açısından şiirlerine y:ıkla~an ç:ı lı~ınalar da vardı r. Bunlardan dikkaıi çeken birkaç çalışm:ı ~öylece sır.ılanahi lir : Aınil Çelebioğlu, "Yunus'un Şiirleriyle İ l gil i Şerlıler", Türk Edebiyatı, S. 193, [İstanbul] 1989: Selıçet Öede. Yılnus Emre'nin Eserlet·irıirı Tab/ili, Bursa 1990. 594 s.; Mustafa Tatçı , "Yunus
Emre Şerhleri ı. ll". Türk Kültünt. S. 329, 330, IAnk:ıra]. 1990; Pervin Çapan, "Yunus'un Yaşnamesi Ü:cerine Bir Tahlil", Fırat Oniıxm.-iıesi So~ yal Bilimler Derg isi, c . '5, S. 2, Elazığ 1991, ss. 181·196; Nec
la Pekokay-Enıine Sevim. Yunus Emre'nin Şahsiyeti ı>e Yuııus Emre Şeı·hleri, Ankara 1991. 224 ~ .:
Ömür Ceylan, ''B. Şerh Edilen Tasavvufi M:ınwmeler" , Tasavvufi Şii1· Şerbleri, ss. 76-79.
a<.lem ç:ılı~kan/yumıs emre 'rıirı bir ilahisi ve dilbilim açısından incelenmesi 141
Alimler müderTis/er medreseele buldı/ar Ben harabdt içinde buldumısa ne o/dı
/şit Yt:ınus'ı ·işit uş ytne delü olmış
Erenler ma'nisine ta/dumısa ne o/dı'n
İlahlniıı Dilbilim Açısından incelemesi
Her bir edebi metin değişik metotlarla ele alınıp incelenebilir. Her okur veya inceleınec i metne değişik açılardan bakabilir. ..
Yunus'un Tarihi Türkiye Türkçesi'nin ilk devresi olan Eski Anadolu Türkçesi
ile yazılmış olan bu iHihlsini, (a) Cümle, (h) Ses, (c) Anlam cihetleriyle ele alarak dilbilimsel yönteme göre incelemesini yapacağız. Ancak, edebiyat incelemesinde teorinin rolünün göz ardı edilemeyecek kadar büyük bir ö nemi olduğun
dan,,. dilbilimsel yöntem hakkında teorik temel noktaların ana hatlarıyla ortaya konması gerekmektedir. Rene Wellek'in "Yirminci yüzyıl eleştirisinin üçüncü eğilimi, Dilbilim (Linguistics) diye adlandırılabiUr. O, Mallamıe'nin meşhur "Şiir düşüncelerle değil, kelimelerle yazılır" sözünü kabul eder. Fakat farklı ülkelerdeki farklı yaklaşımlar arasında ayrımlar yapılmalıdır."" cümleleriyle atıfta bulunduğu Dilbilim, İsviçreli dilbilimci Ferdinand de Saussure 0857-1913)'\.in 'Ge
n el Dilbilim Dersleri'" adlı eserinde somut hale getirdiği bir yöntemclir. 17 Dilbilimin en kısa tanınu, ''dili ineeleyerı bilim, dilin bilimi" biçiminde yapılabilir. '~
Günümüzde büyük bir önem kazanan dilbilim, bu gelişmesini hiç şüphesiz Saussure'e borçludur. Pek çok disiplinle yakın ilişki içinde olan dilbilimin günümüzdeki en yaygın akımlarından biri yapısal dilbilimdir. ''Saussure hem bir dilbilim yöntemi oluşturmuş, hem de evrensel geçerlik taşıyan bir tür bilgi kuraını yaratmıştır. "19 Onun yaptığı ayrımlardan biri dil Uangue ı ve söz (pa role) biçimindedir. Dil, dil sistemine verilen adı , s6z ele elilin soınul kullanıınmı ifade eder. Bütün söz'lerin bir dil sistemine tabi olduğu gerçeğinden hareket edildiğinde, somut ve bireysel olan söz'ün ardında da onu belirleyen soyut ve toplumsal bir sistemin, yani ditin (yapının) var olduğu gerçeği ortaya çıkar. İşte, Dilbilimin amacı bu yapıyı ortaya çıkarmak için söz'ü incelemektir. Berna Moran'ın dediği
gibi, Bir sistem, öğelerin bir yığını değil , her şeyden önce turarlı bir bütündür.
13 Mustafa Tatçı. Vımus Emre Divanı-Tenkit/i Metin, Ankara 1990, c. Il , ss. 392-393.
14 Gregory S. Jay and David L. Miller (e<.ls), Ajier Sıran1w Texts: 7be Role oj Tbeory in the Study
of l.ilerature, Alabanıa 1985.
349.
15 Rene Wellek, "The Main Tren<.ls of Twentietlı-Centu ry Criticism", Corıcepts of Crilicı~~m. s.
16 Ferdin:.ınd c.Je Saussure, Genel Dilbilim fu·skri, çev. Fkrke V:ırdar, Ankara 1985, 272 s.
17 Bu konu<.l:ı bk. özc:.ın Başkan, Lengüistik Metodu. istanbul 1967.
18 Doğan Aksan, "Dilbilim''. Her Yönüyle Dil, Ana Çizgileriyle Dilbilim, Ankara 1995, s. 14.
19 Flerke Vardar. ··sunu~", Genel Dilbilim Dersleri(t'erdinand de S:ıussure), s. VIII.
142 rasawuf
Sistem soyut ve toplumsaldır; somut ve bireysel olan sözü denetler. Sistem saymacaclır, yani dış gerçeklikten bağımsızdır. Sistemde önemli olan, öğelerin tek başlarına kendi öz varlıkları değil , sistem içindeki işlevleridir. Başka bir deyişle sistemi meydana getiren, öğeler arasındaki bağınt.ılardır.20
a. Cümle Kuruluşu Yönünden Nesir gibi nazım da dile dayanır. Aralarında dili kullanış açısmdan farklar ol
sa da şair ve yazar duyf,rı.ı, düşünce, hayal ve arzularını ... vs. dile getirirken mensubu bulunduğu milletin dilini kullanır.
Dil, en güzel i~lenmiş şekilleriyle sesler, kelimeler, kelime gnıpları ve cümleler halinele metinlerde karşımızdadır. Şair ve yazarların onu özel biçimde kullanışiarı üslübu meydana getirir. Şairler eserlerinde nonnal cümle mantığı ve düzenini bozarak, şiire has bir üst-dil ve cümle kuruluşu meydana getirirler. Bu öyle bir dildir ki, düzeltilıneye kalkışılelığında metnin şiiıiyeti ortadan kalkar. Yu
nus'un ilahisi buna bir örneklik teşkil eder. İhlhlye cümle kuruluşu açısından bir bakılacak olursa, şu tür cümlelerden
oluştuğu görülür: ( a) Ba-.<;it cümle:
"İsteridürn Allah'ı"; "Ağlarıdurn dün ü gün"; "İşit": "Yfınus'ı işit .. . vb." (b) Birleşik cümle 1 Şartlı birleşik cümle:
"GüldDmise ne oldı"; "Ben harabat içinde bulduınJsa ne aldı ... vb." Aynı şekilde, metindeki cümlelerin yüklemlerine bir göz atacak olursak şu
dökümü görürüz: (a) Görülen geçmiş zaman: "(ne) aldı (6 kez tekrarlanmış), ... idüm (2 kez
tekrarlannuş) , açıldum , (ele) geldüm,2 ' buldılar."
(b) Görülen geçmiş zamanın. şartı: "Bulclumısa, güldümise, kalclumısa , sol-dumısa, bulclumısa, taldumısa . "
(c) Geniş zamanın bikayesi: "İsreridüm, ağlarıdum."
(ç) Öğrenilen geçmiş zaman. "(delü) almış . "
(d) Emir kipi: "İşit" (2 kez tekrarlanmıştır.) Fiil çekimlerinde dikkati çeken bir husus da, birinci ve üçüncü tekil şahısla
rın kullanılınasıclır. Ancak emir ikinci tekil şahıs (işit) ve görülen geçmiş zaman üçüncü çoğul şahıs (buldılar) bir istisna gibidir.
Cümleyi oluşturan kelime grupları da şair tarafından başarıyla kullanılınışnr:
(a) Ba,4lama grubu.: ·'Dün ü gün." (b) isim tamlaması: "Erenler ıneydanı, Padişah çevganı , Erenler sohbeti, ha
rab~h içi. erenler ma'nlsi.''
20 Bern:ı Moran, Edebiyat Kuramiarı vc Eleştiri, s. 174.
2 1 "Açıldum . (ele) geldüm" çekinıli fiilieri anlam cihetıyle ve fonksiyon bakırnından "sol-" fiiline
bağlanabilir ve "Açıldum(sa), lele) geldün1(se)" şeklindt! dt! alınabilir ...
:ıdem çalışkan/yunus emre'nin bir ilahisi ı'i? dilbilim açısından incelenmesi 143
(c) Sıfat tamlaması: "Yuvarlanur top, deste kJzıl gül." (ç) Fiilgrnbu: "Padişah çevganında kalmak, harabat içinde bulunmak ... vb." Yunus'un bu ilahisinde dikkati çeken bir nokta da yüklemin yerine göre
cümlelerin konumudur. Birinci beyit hariç, geri kalan 4 beyitre cümleler kurallıdır, yani yüklemler nesir cümlelerinde olduğu gibi cümlenin sonlannda kullarulmıştır. Ancak birinci beyitte yer alan "İsteridüın Allah' ı" ve "Ağlarıdum dün ü
gün" cümleleri devriktir... Tabii bunları da vurgultı okuyarak ve yüklemlerden sonra noktalama işaretlerinden biri olan (,) virgül koyarak kurall ı cümle konumuna dönüştürrnek de mümkündür.
Yunus'un bu ilahlsi, bir sehl-i mümteni ömeğidir. Cümleler, mısralar gayet
kolay söylenebilir izlenimi verdiği halde bir benzerini söylemek kolay değildir. Pek çok kişi böylesine akıcı mısraları işittiğinde , bir benzerini söyleme arzusuna kapılabilir. Ancak, bunun gerçekleşmediğini kısa sürede görür. O, Yunus Emre tarafından ilk söylendiği biçimiyle kurgulanmış bir sistemdir, bir metindir. Bu onun dile ne kadar hakim bir şair olduğunu ortaya koymaktadır. Dil bir sistemelir, kendine has ilkeleri vardır. Yunus'un bu ilahisi de dille meydana getirilmiş bir metindir. Bu metni meydana getiren dil öğeleri kendi ilkeleri bağlamında bir araya geldiğinde anlamlı bir bütün oluşturmaktadır. Yukarıdaki her bir dil öğesi, ana metni meydana getiren sistemin parçalarıdır. Bu parçalann her b iri, metni daha iyi anlamada yardımcı olurlar. işte dilbilim, diğer bir ifadeyle linguistics, metnin bu yapısını inceler. Burada örnek b ir metinden hareket edilerek aynı yöntem uygulanmıştır.
b. Ses (ve Ahenk) Yönünden İngilizce'de 'dokumak, örmek' ve 'uydunnak' anlamına gelen teks köküne
kadar geri giden22 'metin'kavramı , İslam medeniyetinin müşterek kültürel dil mirasının kalıntısı biçiminde Arapça kökenli bir kelime olarak dilimizde hala yaygın biçimele kullanılmaktadır. Metin23 bir bütündü1·. Bu bütünlüğü sağlayan unsurlar vardır. Bir metinin en küçük öğesi sesler, en büyük öğesi de cümlelerdir. Cümlelerin yanyana gel işindeki prensipleri ve elemanları incelemek metinclilbilimin24 işidir.
22 Bk. Harold Bloonı, ·' Poeıry, Revisionism and Repress ion", Twentieıh-Cenıury Lilerary Tbeo1y.
[Ed. KM. Newtonl, s. 209. 23 Bu bağlaında kaleme alınmış yazılardan ikisi için bk. Mustafa Aksan-Yeşim Aksan, "Metin
Kavramı ve Tanımları•· . Dilbilim Araştırma/an, Ankara 1991, ss. 90·105; Yavuz Demir, "Merin Kav· ' mını ve Metin Çözümlemesi Üzerine Bazı Dikbtlt:r'' . Ondokuz Mayıs (hıiwrsilesi Eğitim Fakültesi Det1]isi, S. 9, S;ıın~un 1994.
24 BiU1assa. t960'!ı yıllardan sonr:ı gelişmeye başlayan melindilbilim, sadeçe klasik anlayışın
<"ümle ile sınırianan yaklaşıınını değil, aynı zamaoda bunu aşan ve söylemin taşıyıcıları ol:ırak telakki ~dilebilecek olan bütün metni gözler önüne sunan bir yaklaşım tarzı olarak kabul edilir. O, eserlerin anlaşılması ve yorumbnmasında gerekli ipuçları sunarken, cümleden h:ıreket eder, kendini onunla sınırlı görmez, aksine bir bütün olar-.ı.k metnin ku ruluşunu ve oluşumunu incelerneyi hedefler.
144 ICISCIVllt!/
Bakış açılanna göre değişik tanımlan ile karşımıza çıkan bir metne, metinlik
özelliğini kazandıran bazı unsurlar v<ırd ır. Bunlar, "ses ve ahenk unsurları (ölçü, kafiye, redif, aliterasyon, asonans), gönderiın (reference), değişritim (substituti
on), eksilti (elJipsis), sözlüksel bağdaşıklık <lexical cohesion), bağlaçlar (con
junctions), söz ve mana san<ıtlan .. . vb."dir.ı'
Bizim burada inceleyeceğimiz Yunus·un bu manzumesi, hece vezninin
7+ 7=14'1ü kalıbıyla oluşturulmuş, kafi ye örgüsü açısından "aa ba ca da ea" dizilişi yle malum gazel tarzında b ir ilahldir.
25 Bu ayrım büyük öl~·üde, M. A. K. Halliday veR. Hasan, Cohesion in. Englisb, New York 1987, s. 2'dekinc dayanmaktadır. Onl:ır, is~er nazım isterse mensur olsun, bir eserdeki cümleleri n birbirleri
ile i lişkisi bağlamında ~u beşli ayrımı ileri sürmüşlerdi r: 1. Gönderim. 2. Değiştirim, 3. Eksilıi, 4. Söz·
lüksel bağdaşıklık (a. Sözlüksel tekrar, b. Birliktel i lik-eş diıim lilik), S. Bağtaçlar (a. Zamansal diıillş,
b. Ekleyici bağlaçlar. c. Çelil;!tiric i bağla<;lar, d. Nedensellik/Selıeh-sonuç bağlaçları.)
T.Göıui<!l'im (Reference): Bir ıııt:tnt', cümleler ara.sınd:ı i li~k ikr kur:ır.ık metin olmak niteliğini
kazandıran öğelerden biri olup, Berke VanJar, bir eserinde::, bunu "bir göstergeyi, bir göndergeye
IY.ığlama" ol:ıwk t:ıruıııhır [Bk., Berke Vard<ır, Açıklcmwlı Dilbilim Terimleri Sözlüğü, İstanbul1988,
s. 1101. Bu gi.inderiın, bir metinde bi lhassa zamirler, :sonra ~ıfaılar ve sıfat t;ıınlamaları, yine isim ve
isim tamlamalan ile ~erçekleşir.
2. D'tqiştirinı (Sulıstitution l: Anlam düzeyindeki ilişkiye i~aret eden gönderimin ak.sine gramer
düzeyindeki ilişkiye işaret eden dcğil)cirimi Herke Vardar, aynı eserinde söyle tanımlar: "1. Anbtını
ya da içerik düzleminde bir öğenin yerine bir başka öğe koyarak bu değişikliğin öbür düzlemde de herhangi bir değişikliğe yol açıp açmad ıi(ını sınama işlemi; aynı dizide yer alan öğelerden birinin
yerine di:dmsel düzlemde bir ba~kasını koyma. 2. Özellikle üretici dönüşümsel dilbilgisinde. silinen
bir kunıcu yerine bir başka kurucu getirme." [Bk. Berke Vard;ır, aRe., s. 73.1 3 . Eksitti < Ellipsis'l: Dilbilimsel bir kavram olarak, "Olağan koşullardaki biçimine oranla kimi
öğeleri eksik ol::ın ama anlamayı aksatmayan dizırn·· fBk., lkrke Vard:ır. age., s. 9Sl ya da "Bir cüm
lenin anlam bütünlüğüne ~ırar vernıek~izi n bir kelimesini bilerek veya farkına varmadan eksik
bırakıııaktır." (B k. Gürsel Aytaç, Çapdcış Türk Romanlem Ozerirıe incelemeler, Ankara 1990, s. 4821 4. Sözlüksel Bağdaşıklık(lı=xical Cohesion): Bir metnin olu~umunda sözlük birimlerinin 'bağın·
rı' :ıçısından etkinliği ni lıotıra getiren bu kovram iki biçimde gerçekleşir: (a) Sözlüksel TekrarfLexical
Repetiıion): Nazım ve nesirdeki yinelemeler olarak anlamak mümkündür. Kl:lsik edebiyaumızdaki
tekrlr sanatını lıatırlaınak gerekir. (b) Birlikrelilik-Eşdizinılilik (Collocation): Temelde aynı kavr.ım
alanında yer alan bazı sö~cükler metinde bir awda kullanılmaya daha uygundur IBk., Roger Fowler,
Linguistics Cl'iıidsnı. Oxford 1980, s . 641. Metnin ol~ışuşumu esnasında kendiliğinden gerçekleşen
eşdizımliliği Herke Vardar şöyle tanımlar: ''Eş di~imlili.k, iki ya da daha çok sayıda dil biriminin genel
likle aynı dizimde yer almasıdır. Bu kavram, södükbilime dağıl ı mı;al ölçütlerin uygulanmasından
kaynaklanır ve biriınierin :ın bm yönünün di:dnı içi ktıllan ınılarıyla yakınd;ın ilişkili olduğu görüşOne
dayanır." IHk. Berke Vard:ır, age .. s. 9SI. Şiirde kullanılan edebi sanaılardan tenasüb sanatının örnek·
leri bu kısma dahil edilebilir.
5. Bağlcıç/at'(Conjunctions): B:ı:ıı dilbilimdler ı.ar:,ıfınd:ın genel ol:.mık 'edatl:ır' , h:.ııt:ı 'bağlama·
işlevleri dikkate alınarak 'b;ığlam;ı edat lan' kaıegori~inde ı.::lc:: alınan kelime ıürleridir. Gramer kit<1p
lannd;ı f;ırklı biçimlerde ıa~nife tabi tı.ıtu lnıuşl ardır. Ancak, Halliday ve Hasan'ın metındilbilimle ilgili
ol:ımk üç tip bıığl:ıçwn söı eııikltrl görulür: la) lJklej'ici Bcığlaçkır(Addiıive Conjuncıions), (b) Çdişriıici Btığlaçlar (Adversative Conjuncıions), tc) Nedensellik/Sebeb-Soııııç Bcıii,kH;lan. (Causal Con
juncıions) ... [Bk. Roger ı·owler, t.l8e., ss. 66-67].
:ıdeın çalışkan/yunus emı·e'tıilı bir ilahisi ve dilbi/tm açısmdan Incelenmesi 145
Eski Anadolu Türkçesi'nin özelliklerini bu metinden tespit etmek mümkün
dür. Örneğin:
(a) Büyük ses uyuımı kuralı, yani kalınlık-incelik uyumu ün!Jierde geçerli
olup ihlalini görmüyoruz: Örnek: Buldumısa, kızıl , isteridüm ... vb. (b) Küçük ses uyumu kuralı , yani düzlük - yuvarlaklık uyumu yoktur. ihlal
edilmiştir. Örnek: İsteridüm 1 isteridim, (ne) oldı 1 (ne) oldu ... vb. (c) Göriilen geçmiş zaman eki, üçüncü tekil şa hı.slarcla daima dar ve düz ( ··dı)
şeklindeyken , birinci tekil şahıslarda "-m" tesiriyle yuv;,ı rl aktır. Örnek: i-dü-m, açıl-du-m ... vb.
(Ç) Öğrenilen geçmiş zaman eki d:ır ve clüzdür. Örnek: ol-mış .
(d) Kelime başında bazı sen ünsüzler bulunmaktadır. Örnek: ''tal-" gi.bi. [Not:
Bu fiil tı harfi ile yazılıp transkribe ediliyor. Günümüzde u harfini 'cl' şeklinde
transkribe edenler de var olduğu düşünülürse, bunun bir teknik sonın olduğu kabul edilebilir.)
· (e) Bazı kelimeler (delü, uş) günümüzde bazı ekler alarak ve ünllileri değişe
rek yaşamaktacltr: clelü 1 deli, uş , uş-da 1 işte .. . gibi. Şiirde tekrarlar belirli bir ahenk yaratmaktadır: (ne oldı, işit) kelimeleri veya
fiilierinin tekran buna örneklik teşkil eder.
Yine manzurnede bazı ünlü ve ünsüzlerin tekran güzel asonans ve aliterasyon örnekleri meydana getirir:
·'Alim/er müderrisler medreseele buldı/ar
İşit Yı?nus'ı. işituş yine delü olmış"
Ünlülerin bir dökümü konuya biraz açıklık kazandıracaktır. Yunus'un bu ilfihlsinde, A ünlüsü 26, E ünlüsü 38, I ünlüsü 21. t iinlüsü 17. U ünlüsü 14, Ü ün
lüsü 12, O ünlüsü 10 kez tekrarlanmıştır. Ayrıca. ünsüzlerin de bir dökümü yapılacak olsa belli ünsüzlerin diğerlerine
nazaran daha sık kullanıldığı görülecektir. Örneğin, D ünsüzü 31, L ünsüzü 29,
M ünsüzü 16, S ünsüzü 12 veR ünsüzü 15 kez tekrarlanır.
Yine eklerle ilgili de olsa, bir ses özelliği olarak sıfat-fiil eki "- ur" görüi<lüğü
gibi yuvarlak ünlülüdür. Örnek: Yuvarlan-urtop. Görüldüğü gibi, Yunus'un bu ilahisinde metnin oluşumunu sağlayan ses ve
ahenk son derece önemlidir. Dilbilimsel açıdan bakıldığında, dilin en küçük öğesi sesler ve bunların meydana getirmiş olduğu ahenk metnin oluşumunda
önemli bir yere sahiptir. Bu ses ve ahenk öğeleri kendi başlarına değil, bütün
içindeki işlevleri ve birbiriyle olan ilişkileri ile önemlidirler. Edebi metinlere linguistics yöntemi gibi diğer inceleme yöntemleri ile de yaklaşılarak edebiyat tari-
146 tasavvuf
himize yeni bakış açıları kazandırılabilir. Bugün bu doğrultuda ciddi gayret ve çalışmalann olduğunu bilmekteyiz.
c. Anlam Yönünden
Yunus'un bu Wihlsi anlam yönünden incelenirken, (a) beyltle~in nesre çevirisi, (b) varsa, izahı gereken kelimeler ve (c) açıklama gibi bir sıra takip edilecektir.
ca. Birinci Beyit
"Allah 'ı istiyordum, bulduysam ne oldu? Gece ve gündüz ağlıyordum, gül-dümsene oldu?"
Dün ü gün: Gece ve gündüz; sürekli, müıemacliyen .
• Açıklama
Beyine, zahirde, yani yüzey anlam o larak, MevHi'sını arayanın bulabileceği,
sürekli ağiayanın da bir gün gülebileceği dile getirilmektedir. Ancak bunun altında yatan mana daha derindir.
Hak aşığı olanlar devamlı Allah'ı isterler ve buna ulaşmak için gayret gösterirler. Diğer beyltierde olduğu gibi bu beyitre de Yunus'un Allah'a ulaşma çabasının mutluluğu seziliyor. Hak aşıkları gece gündüz ağlarlar. Ağlamalarının sebebi Allah"an ayrı oluşları, ona layık kul olamamalandır. Vuslata erdiklerinde ise gülerler, sevinirler. Bu ayrılış ruhlar aleminden dünyaya gelişle başlamış , ölüm vasıtasıyla dönüşe kadar devam edecektir. Latif ruha mesken olarak, eı, kemik, kas ve kandan müteşekkil olan vücut tahsis edi l miştir. Bu latif ruhu taşıyan mu
tasavvıf ve imanlı kişiler asıl vatan olan 'bezın-i elest'i ister ve arzularlar. Onlar, Hz. Peygamber'in "inneküın len-terev rabbeküm hatta temGtu" [Siz, ölmedikçe Rabbinizi göremeyeceksinizlu. hadisiyle bilgilenmişlerdir ve ancak ahirette Allah'ıo cemalini seyredeceklerdir. Ayrıca bu bağlamda onlar, Allah Resölü'nün "İnneküm se-teravne rabbeküın kema teravne haze'l-kamer" [Muhakkak siz, şu ayı gördüğünüz gibi Rabbinizi gö-receksiniz] n şeklindeki hadls-i şeriflerini düstur edinmişlerdir.
26 İbrahim Cana n, Kütiib-i Silte Muhtasarı Tercüme ve Şerh i. Anka ca 1992, c. 13. s. 298. isıarnı
Edebiyat tarihine bir bakıldığında. onun ana kaynakl::ınnuı Kur'an ve Sünnet olduğu açıkça. görülür.
Bundan ötürüdur ki başlangıçta. Ar.ıpça, ilerleyen asırlarlkt brsça, Türkçe ve diğer dillerde verilen
edebi eserlerde sanatkarlar bu iki kaymıktan }'ararlannıı~ ve il h;ım almışl:ırdır. Yunus Emre de pek
çok İslam şairi gibi Divan'ında bu iki kaynakt<ın değişik biçimlerde istifade ell11 iŞtir. Bu b;ığl:ımda
kaleme alınmış iki yazı için bk. Adem Ç:ılışkan, "Yunus Emre Divanı'nda Hadis-i Şeritler", Millf Kül· tüt: [Yunus Enıre özel Sayısı!, S. 80, Ocak 1991, ss. ı<>6-108; A.mlf., "Yunus Emre Oivanı'nda Hı:.
Peygıll11ber'in Hadis-i Şerlfleri". Diyarıet, Üç Aylık ilmf Dergi, c. 28, S. 3. Temmuz-Ağustos-Eylül
1992. ss. 119-125.
27 Ömer Ziyaeddin Dağıstani. Zübdetü '/-BubiidTercümesi, İstanbul 1977, c. 1·2, s . 96, had. no:
191. Rü'yetullah konusunda benzeri içerikli bir hadis için aync:ı bk. İbrahim Can:ın, age., c. 14, ss. 378-384, had. no: 5072.
adem çalışkan/yunus emre'nfn bir ildhisi w dilbilim açısından incelenmesi 147
Bu beyitte tasa~ıftaki makamlardan fena fi'llah'ızg geçip bekii bi'l/ah')!J makamına ulaşmış bir insanın neşesini görüyoruz. Şairin beytin ilk mısraında dile getirdikleri bunu açıkça ortaya koyar gibidir. Beyitteki "Allah 'ı istiyordum" cümlesi fena fi 'llah evresini, "bulduysam ne oldu " da bekd bi 'llah evresini ya da makarnını idrak etmiş bir insarun neşesini yansıtmaktadır, denilebilir. Beyine geçen 'ağlamak' ve 'gülmek' bu evreleri ya da makamları yaşayan insanın dış dünyaya yansıyan tavrını ortaya koyar. Şairane bir dille, 'gülmek', mutluluğun ve elde edilen manevi makamın verdiği bir neşenin ifadesidir.
Ayrıca, "ne oldu?" sorusuyla bir İstifham sanatı yapılarak, Yunus'un kibarca kendine ta'n edenlere cevap verdiği görülmektedir. O devirde elbette Yunus gibilere karşı olanlar vardı. İşte Yunus Emre, bunlara sözle çatıyor.
Yine, "dün" ve "gün" gibi anlam bakımından birbirine zıt anlamlı kelimeleri kullanan şair Tezad sanatı da yapmış. "Ağlamak" ve "gülmek" fiilierinde de aynı sanat söz konusudur.
cb. İkinci Beyit "Ermiş kişilerin meydanında (arasında) yuvartanan (bir) top (gibi) idim.
Padişah çevganmda kaldırnsa ne oldu?" Erenler: Allah'a, Mutlak Hakikat'a ermiş kişiler. Çevgan: At ile oynanan bir oyunda 1 Çevgan oyununda oyuncunun topa vur
duğu ucu eğri sopa-golf sopası. [Tasavvufta ise, 'Allah'ın ezeldeki takdiri' anlamındadır.)
• Açıklama Yunus Emre, bilindiği gibi, XIII. yüzyılda yaşamış mutasavvıf bir tekke şairi
dir. Kendinden önce, mazisi islam'ın ilk asrına kadar geri giden Hak aşığı nice ermişler, nice insan- ı kamiller vardı. Bunlar vasıtasıyla tasavvı.ıfi anlayış ve gelenek, değişik coğrafyalardaki İslam top1wnlan arasında asırlarca yaşanıp Yunus'a kadar gelmiş, Anadolu'da MevHlna, Sulran Veled vb. gibi pek çok mutasavvıf sayesinde, zamanla bazı değişikliklere uğramış olsa da özdeki birliğini koruyarak günümüze kadar yayılıp gelmiştir.
Yunus bu insan-ı karnillerin arasında zengin bir manevi dünyaya girmiştir. Yunus bunu bir teşbih ile ifade etmektedir. Örnek olarak Çevgan oyunu gösteriliyor. Yunus ermişler içinde bir top gibi yuvarlanırcasma dolaştığını, Allah'ın
28 Feniijt'llab (AIIah'ta fftnl olma): Kulun, beşeri vasıflıırından ve aşağı arzulardan sıyrılıp iliihl
vasıflarla donanmasıd ır. Bekii halinin varlığıyla fena sona erer, buna fenanın son buluşu anlamında
fena 'u'l-fena adı verilir. [Bk. Kelabazl, Doğıış Devrinde Tastıwuf rTa ·arruj). hzl. Süleyman Uludağ,
isıanbul1979, s. 283; Abdulkerim Kuşeyı1, Kuşeyrf RLW/('si, hıl. Süleyman Uludağ, isranbul1981, ss. 196--198; Selçuk E"ıydın , Tasauvuf ve Tarikat/ar, ist:ınbu l 19Hl, s. 105; Mustafa Kara, Tasaıwu( ı.oe
Tarikatlar Tcn'ihi, isıanbul 1990, s.165; Süleyman Uludağ, Tasawuf Terimleri Sözlüğü, istanbul
1991, s. 1761. 29 Bekii bi'llab (Allah'tı baki o lma): Allah ile var olmak. Bu derece fena fi'lli\lmın sonraki ıner
tebedir. Bekii'nın son noktasına da bek:iü'l-bek:i denir ... [Bk. Süleyman Uludağ, age., s. 91].
148 ıasawuf
ezeldeki takdiri neticesinde kendisinin böyle bir manevi dünyaya girdiğini söylemektedir.
Buradaki 'Padişah' , Allah anlamında kullanılmıştır. Kendisini bir çevgan topu kabul eden, ona benzeten Yunus, Padişahlar Padişah ı olan Allah'ın mecazen çevganında kalmıştır. Bu demektir ki Yunus 'vuslat'a erdi. Önceki beyitteki duyguların burada da devam ettiği görülmektedir.
Erenler, ermiş kişiler, veliler tekketerde toplanırlar. Tekkclerde genişçe bir ıneyclanda toplanarak usül ve erkana göre h•ıreker edilir, din! konuşmalar ve
sohbetler yapılır. Yunus da bu meydanlarda top gibi sağa sola koşuşturduğunu, buradan elde ettiği feyizle vuslata erdiğini ifade etmektedir.
"Top gibi yuvarlanmak" veya "yuvarlanan top olmak" ifadeleri, bu yolda çe
kilen her türlü eziyet ve sıkıntıyı, yani rasavvufi lisanla söylersek, 'çile'yi sembolize eder. Zaten diğer insanlar gibi Yunus da Allah'ın takdiriyle ruhlar aleminden dünyaya gelmiştir. Bu hal, Padişah çevganmda kalmak o larak ifade edilmiştir. Çünkü bunlar hep Yaradan'ın takdiriyle olmaktadır. Top nasıl hareketini engelleyen her türlü pürüzden arınmış bir şekilde yusyuvarlak ise, buna kendisini benzeten Yunus da vuslat yolunda engel olan nefsin tüm pürüzlerinden anrunıştır.
Bu beyitte de yine "ne oldu?" ifadesinde bir İstitl1am sanatı vardır. Öte yandan, ;.ıralarıncla anlam ilişkisi bulunan "erenler meyctanı , yuvarlanur top, Paclişah , çevgan" gibi bahsi geçen bir oyuola ilgili kdin1e ve kavramların bir arada kullanılmasıyla bir Tenasübsanaıı yapılmıştır.
cc. Üçüncü Beyit ''Eren/erin sohbetinde deste kızıl gül (gibi) idim. Açı/dım, ele geldim, sol-
durnsa ne oldu?"
Kızıl gül: Kırmızı gül.
• Açıklama Yunus Emre, bu beytinde bir takım teşbihlerle duygu ve düşüncelerini ifade
etme yoluna baş vtırmakradır. Tasavvufta, bir t.ekkede, bir şeyhten ders almayın
ca mutasavvıf olunamaz ya da en azından böyle bir ·anlayış yaygındır. Tekkeler insan-ı kamil dediğimiz erenleri yetiştirir. Yunus Emre bu kişileıin sohbetlerinde bulunmuştur. Nitekim o, Mevlana'nın bir sohbetinde bulunduğunu bir şiirinde dile getirir.10 Bu sohbetler, onun yapısının ve manevi dünyasının değişmesini
sağlamıştır.
30 Must;lf;ı Tatçı'nın da ifade eniği gibi, Yunus, döıt ayrı beyitte Mevlana Hazreılerinden bah
seder. Bugünkü bilgileriıniıe göre, Mevlana vef.ıı ettiğinde Yunus henüz otuz üç yaşında olmalıdır.
Yunus bu büyük velinin n;1ı:ınyla ihya olmuştur:
Mevlana Hudlivendigar bize rıazar kılalt Anun görklü nttza.rı g6nlümıi.z aym:ısıdır /64/413391
Yunus Emrt! Mevlana'nın zikir meclblerinde bulunmu~LLır:
Mevldıw sohbetinde siizıla 'işret o/dı
Arif ma'nfye taldı çürı bilediir.ferişde /301/ 7/308/
adeın çalışkaniyunus emre'nin bir ilahiSi ı;e dilbilim açısmdan incelenmesi 149
Yunus bu sohbetlere yeni başladığı zaınanl<ırda kenclisinin "deste kızıl gül" yani zambak (gonca) gül olduğunu, başka bir ifadeyle ınecazen ınanevi ve batıni ilimlerde bir şey bilmediğini ifade etmektedir. Bu sohbetler sayesinde gül gibi açılmış, ele gelmiş. Nasıl o gül, çevresindekilere görünüş ve kokusuyla neşe ve zevk veriyorsa, Yunus da medizen, bu sohbetlerin kendine kazandırdığı feyiz ve bilgiyi çevresine yaydığını ifade ediyor. Deste kızıl gül nasıl ellerde dolaşıyorsa, o da ilden ile dolaŞan bir derviş olup çıkmıştır ... Sonuçta ise, Yunus solduğunu ifade etmektedir. Tasavvufta açılmamış gül 'vahdetlbirlik' kabul edildi
ği halde, açılmış gül 'kesret/çoklıtk' olarak kabul edili r. Asıl olan kesretten geçerek vahdete/birliğe ulaşmaktır. Bu da kesret'in rerkiyle olur. Gülün solması medizen kesrenen sıyrılmayi sembolize ederken vahdetin de kapısını açar. Yunus, bizzat bu aşamalardan geçerek soJduğunu ifade ettiğine göre, onun dünya alakalarından , yani masivildan kurtulararak vahderi bulduğu söylenebilir. Aynı zamanda şunu da ifade etmek gerekir ki, dünya da gül kadar ömrü olan insanın solmuş gül gibi son demlerinde beti benzi soluk olur.
Yunus Emre ile aynı yüzyılda ya'şayan Mevlana bu merhaleleri,
"Omrümün mahsulü üç sözdar hernan Ham idim, pişclim ve yandmı, el-aman "1
'
beyriyle veciz bir şekilde ifade etmiştir. İki ınutasavvıf şairin aynı ınerhaleleri,
benzer mecazlarla ifade ettikleri görülüyor. Bu misaller, insan hayatının üç dö
nemini güzelce açıklar:
Mevl:ina, ulvl sırları dile getiren, ölü gönülleri dirilten, zamanın en büyük nıiirşididir. Böyle ol-makla birlikte, bu büyük velinin rakipleri de vardır:
>'un us eydür Mevlana. epsem otur yirüıule Bu sohbete döymeyen sonra scwaşgan olur /58/7176/ Mevlana ile ilgili bir b~1şka beyitte, dünyan ın fanl oluşu di le getirilir IBk. Mustafa T:ırçı, Yunus
Emre Divarıı-irıceleme, Ankara 1990, c. ı, ss. 339-4001.
Fiikih Abmed Ktllbi'd-dfn Sultim Seyyid Necmıl 'd-dilr
Mevl&ııii Celtuü'd-dfn ol kulb-ı cihan kanı /'396/741396/. 'Köşeli parantez içindeki birinci rakam şiir numarası. ikincisi beyit numarası, üçüncüsü !Mustafa
Tatçı , YutıtlS Em re Divanı-Tenkilli Metin, c. ll'deki) ~aırfa sayısını göstermektedir. 31 B. Für(ızanfer. Mevlana Celiileddin, çev. Peridun Nafiz Uzluk, İstanbuJ 1986. s. XVII. Erniin
Anuın.: Sığınma ve emiln dileme. (Tas.) Cenab-ı Hakk':ı veya Hz. Peygamber' e veya bir vetiye sığın
mak ve imdfıd için söylenir. "Emaıı (Aman) Allah ", "Aman ya J<esiilallab" gibi. Ebced hesabıyle
Muhammed ile Ernan kelimelerinin sayı değeri aynıdı r. ikisinin de 92'dir: Emiin liifzı senin ism-i şerflinle müsiivfdir
Anınçan iişıAım ziir-ı emiindıı- yil Resatailah IBk. Süleyman Uludağ, TasalJVI{/ h>ıimleri S6z
lüğü, s. 1571.
150 tasavvuf
Gonca gül Açılmış gül Solmuş gül
Hamlık hali Pişme devresi Yanma devresi
Çocukluk Gençlik - olgunluk İhtiyarl ık
Sabilik Vahdet - kesret mücadelesi Vahdet'in galibiyeti
.... Nefısle mücadele Nefsin yenilmesi
Yunus, vahdet ile kesret mücadelesi şeklinde tezahür eden nefsiyle imtihan
olmuş, erenler sohbetindeki bilgi ve güçle onu emri altına almıştır. Kesret'ten
kurtulunca da ilahi aşkrn ateşiyle yanıp solmuştur. Maddi güzellikler yok olup
gitm iş, yerine manevi güzellikler yerleşmiştir. Bu hal ise insan-ı kamil mertebe
sidir. Beyine, "ne oldu?" ifadesinele bir İstijbam sanatı yine var. Aynca, gül ile ilgi
li olarak "deste kızıl gül, açılmak , ele gelmek, solnıak' tamlama ve fiilleri arala
nndaki anlam ilgileri göz önünde bulundurularak bir arada kullanıldığından bir
Tenasüb sanatı da yapılmıştır.
eç. Dördüncü Beyit "Alimler, rrıüden·is/er (Allah 'ı) medresede (ilim yoluyla) buldular. Ben (de)
barahat içinde (tekkede) buldurnsa ne oldu?"
Alim: Bilen, bilgin.
Müderris: Ders veren, ders okutan; medrese dersi okutan; profesör.
Medrese: Ders yapılan yer; eskiden bugünün üniversitesi konumundaki eği-
tim ve öğretim kurumu. Hariibat: Harabeler, viraneler; meyhaneler, içki içiten ve eğlenilen yerler. Ta
savvufta: (ınec.) Tekke, tekkeler.
• Açıklama Mutasavvıflar iki türlü ilim tanırlar: (a) ilm-i :ci h ir (veya şeriat ilmi), (b) İlın-i
batın (veya hakikat ilmi.) Bunlardan birincisine mensup olanlara 'alim', ikincisine mensup olanlara ise
'arif' denir. Zahir ilminin elele edilmesi için vasıta 'akıl ' ve 'nakil'; Batın ilminin
(hakikat ilminin 1 irfanın)ki ise 'gönül' ve 'ilhaın'dır.
Medreseler zahir ilminin teşkiline ve yayılınasına çalışır. Asıl batın veya hakikat ilmini ise tekkelerdeki mürşid ve şeyhler ilham yoluyla verirler. Görüldüğü
gibi, amaçları aynı , fakat metotları farklıdı r. Bu konuda , pek çok insanın bilerek
veya b ilmeyerek zaman zam<ın yaptığı gibi, metot farklılıkları vurgulanıp, amaç
birlikteliği gölgelenmernelidir. Tasavvuf dil inde şeriat ilmineaşina olanlara 'kal ehli' ve hakikat ilmineaşina
o lanlara da 'hal ehli' denir. Bu iki ilmin gerçeğe, Mutlak Hakfkata ulaşmak için uyguladıkları metodla r farklıdır. Şöyle ki, alimler ve müdenisler analizden sen
teze yani tümevarım metodunu; arifler ise sentezden analize yani tümdengeliın
metodunu U}'gularlar. Şerim ilmi ile hakikat ilmi birbirine tezad teşkil eden iki
adem çalışkan/yunus emre'nin bir ilahisi ve dilbilim açısından incelenmesi 151
ayrı ilim değildir. Bazı çevre ve kimseler iki ayrı ilim gibi göstennektedirler ki tamamen yanlıştır. Şeriat ilminden yoksun bir hakikat ilmi söz konusu edilemez. Gayeleri aynı olan bu iki ilimden hakikat ilminin yolu , önce şeriat ilminden ge
çer. Değişmez bir tespit olarak şunu söylemek mümkündür: Hakikat ilmi olmaksızın şeriat ilmi olur, fakat şeriat ilmi olmaksızın hakikat ilmi olamaz. Çünkü hakikat ilmi , şeriat ilmi öğrenildikten sonra alınan ikinci merhaledir.
Mürninler ve mutasavvıt1arca bilinmesi gereken tek hakikat, 'Allah bilgisi' dir. Gaye Allah'ı bilmek, tanımak, Rab olarak kabul etmek, sevmek, sonra emir ve
nehiylerini yerine getirmektir. Kısaca , İslam olmaktır.
Yunus Emre, şeriat ile tarikarın birbirine karşı olmadığını, ikisinin de Allall'a
varan yol olduğunu ifade ediyor. Aksini söyleyeniere cevabı ise "ne oldu?" site
midir. Bu duygulan dile getiren Yunus, başka bir beytinde şöyle der:
Şeriat tartkat yoldur ı;arana
Hakikat mm"ifet andan içern [290/812951 . ıı
Beyitre , "müderris" ve "medrese" kelimeleri, Arapça aynı kökten türedikleri
için bir İştikak sanatı vardır. Ayrıca, "alim, müderris, medrese, har.1bat" kelimeleri aralarındaki anlam Jliş
kileri göz önünde bulundurularak bir arada kullanıldığından bir Tenas·üb sanatı
meydana getirilmiştir.
cd. Beşinci Beyit
"İşit, Yunus'u işit! işte yine deli olmuş, erenler bilgisine dalmış ise ne oldu?" Eren: Ermiş kişi, veli. Delü: Deli, aklidengesi yerinde olmayan. Tasavvufta: (mec.) İH'ihl aşkın tesi
rine kapılmış, mecnun, Allah dostu.
• Açıklama Daha önceki beyitlerde erenlerin sohbetinde bulunduğunu söyleyen Yunus
32 Bk. Mustafa Tatçı. Yunus Emre Divcını-Tankitli Metin, c. ll, s. 295. Yunus, tasavvuftaki dört makamı, yani şeriat, tarikat, marifet ve hakikat rnak;ımlarını şu beyiıleriyle değerlendirir:
Evvel kapu şertat emr ü nehyi bildüriir
Yu ya güntıblarnnı ber bir Kur'iirı hecesi ikincisi tanleat kulluga bil bağiaya Yolı toğru. varanı ymiıgaya hocası
Oçüncisi ma 'r!fet can gönül göztrı açaı·
Bak ma 'nt sarayına 'Arşa degin yilcesl Döı·dıınctsi hakfkat ere eksük bcıkmaya Bayram oltı gündüzi Kadfr ola gicesi
Bu şerf'm güç olur ıarfkat yokuş olur Ma'rifeı sarplık durur hakikatdür yücesi {35113-71351/[Bk. Mustafa Tatçı, age., c. ll, s. 351).
ı S 2 ııısawuf
Emre, onlar sayesinde açılıp gül olup ele geldiğini , solduğunu ve harabarta 1 tek
kede ınana alemine girdiğini açıklamaktaydı. Burada Yunus Emre, ''Erenler ma'nlsine talduın" cüınlesiyle, erenlerin bilgi
sini ve öğrettiklerini karine yoluyla bir deryaya , kendisini de bu deryaya dalan bir dalgıca teşbib etmiş oluyor. [''Taldum" fiili, beytin nesre çevirisinde görülece
ği gibi, "delü olınış" birleşik fiilinin çekimi ile paralellik sağlamak amacıyla "clalmış" biçiminde çekimlenınesi anlam açısından daha uygun görülmüştür.]
Erenler, akli ve nakl! ilimiere vakıf oldukları gibi, bir ele 'hakikat ilmi'ni bilir
ler. Buna daha önce 'Allah'ı tanıma bilgisi' (irfan) deıniştik. B'u ilim, zerrelerden kürelere kadar her şeyde akseden, tecelli eden Allah 'ın sıfatia rını tanımayı, eserden ınüessire giderek O'nu ta nımayı öğretir ve konu edinir. Bu ilmin sınırlarını
tayin etmek mümkün değildir. Bu öyle bir ilimdir ki, aklın içinde ve dışında kı
lan tiiın hususlan içine alır. Bu genişlik ve büyüklük yönüyle Yunus, bunu bir deryaya/okyanusa benzetiyor.
Hak aşıkları maddi varl ıklarıyb dünyada yaşıyeriarsa da düşünce ve kalp yo
luyla manevi iklimlerde dolnşırlar. Diğer kişiler bunları 'deli' zannederler. Halk arasında delilere bazı isimler verildiği ve onların bazı kategori! ere ayrıldığını gör
mek mümkündür. Mesela, deli, zır deli, .zır zır deli ya d;ı rahmiini deli, şeytani de
li .. . vb. gibi. Burada, Yunus'un ralımani deli grubunda yer aldı_ğı görülüyor. Çünkü o ilahi aşka , Allah sevgisine müştakrır, onun s:.ı rhoşudı..ır. Bu ise deliliğin en
iyisidir. Hatra bazı eserlerde beytin ilk mısraı " İşir Yunı..ıs ' ı işit yine deli oldı hoş"
şeklindedir ki, bu deliliğin hoş bir delilik olduğunu izah eder.
Yunus'un ' işit1' ihtarları , onun öğretim metodunu da ortaya koyar. Dinleyerek
öğrenme, direkt öğrenmedir ve önemlidir.
Hak ve Allah diyenlere, dindar olanlara 'akl! dengesi bozuk anlamında' deli
diyenlere Yunus'un cevabı hazır, "Erenler ma'ni'sine ta ldumısa ne oldı"dır. Günümüzde de Allah diyenlere, zaman zaman 'akli dengesi bozuk, deli, meczup .. . vb.' yakıştırınası hala yapılmaktadır ...
Beyitte kendisinin başkalannca dinlenilmesini isteyen Yunus, kendinden sanki bir başkasıymış gibi bahsederek bir Tecrf.d sanatı ; ayrıca, diğer beyirierde
olduğu gibi "ne o ldı" ifadesindr:: de bir İstijbam sanarı ·yapmıştır.
Sonuç
Her bir edebi ıneün kendi içerisinde kurgulanmış bir sistemdir. Edebi metin
ler dille meydana getirilirler. Edebi ınetinlerin oluşumları kadar ineelenmeleri de önemlidir. Onlan inceleme hususunda pek çok yaklaşım tarzı ve yöntem mev
cunur. Yunus Emr<"'nin konu edilen ilahisi dilbilimsel yönden ele alınmış, ancak iınkanı ölçüsünde katkılarda bulunulmaya çalışılmıştır. Şöyle ki, bir metnin dill)ilımsel yönden incelenmesinele esas olan şey, metnin 'ne' söylediğinden daha
adı::nı çal ışkan/yunus emre'nin bir i/abisi ve dilbi/ün açısından incelen mesi 153
çok, onun ' nasıl' söylendiğidir. Bu, bir bakıma, merni oluşturan kelime ve ibare
terin, kısaca yapısının incelenmesidir. Ancak hu demek değildir ki metnin ani<ım yönü üzerinde durulmaz. Yunus'un bu ilahisinde olduğu gibi, dini ve rasavvutl
içerikli metinlerde 'nasıl söylendiği kadar ne söylendiği de' önemlidir. Bundan dolayı, dilbilimsel yaklaşım tarzımızcla hem nasıl söylendiği hem de ne söylen
diği üzerinde durulmuştur. Şüphesiz böyle bir yaklaşım, çoğu Batı kaynaklı metin inceleme yöntemlerinin kendi edebi gelenekierimize uyarianınasında önemli bir rol oynayacaktır.
Sonuç olarak ifdcle etmek gerekirse, genel olarak bu şiirele konuyu, "Allah'a
ulaşma gayretinin insana verdiği mutluluk"; anafikri ele, "mutasavvıf ve Hak ~ı
ğı olan mü min kişiler daima Allah'a ulaşma ve onı.ı hoşnut etme yollarını aramış
lardır" biçiminde tespit etmek mümkündür. ' Ayrıca temayı, "vuslat tahassürü";
şekli, "hecenin 7+7=14'lü kalıbıyla yazı lmış gazel tarzında ilahi" ve türü de "di
daktik ve lirik özellikleri bünyesinde taşıyan manzume" diye belirlenebilir.
Şüphesiz, her metin bakana göre dillenir. Bakış açılarına göre değişik unsu r
ları ihtiva eder. Mazinin derinliklerindeki değer ifade eden sanatkarları ve edebi
eserlerini değişik açılardan inceleyerek onları anlaşılır kılmak ve günümüze taşınabilecek özleri bulup çıkam1ak şüphesiz araştırınacı ların görevidir. Böyle bir
amaçla yola çıkılarak kaleme alınan bu makalede arzu edileni gerçekleştirebil
mişsek kendimizi bahtiyar addeder, Yunus ve onun gibilere minnet borcurnuzu
ödeme konusunda gayret gösterenler kafilesinde bulunmuş olmayı onur vesile
si sayarız.
Ahstract [Adeın Çalışkan, "A Philological Inquiry into One of Yunus Eınre's
Hymns", Tm·avVU;( !Imf ve Akademik Araştırma Dergisi, Ankara 2004, Yıl 5, S. 12, pp. 137-157]
Yunus Eınre is one of the most faınous thirteemh century poets of Tur
kish Mysticaf-Folk Literattıre. He coınposed the best patterns of Turkish
Mysticai-Folk Poetry in the gen re of hyınn (ilahi). There have been already
done a number of studies on his artistic career and works. In this article, I
will exaınine his hyınns i n finguistic method. In linguistic method, the way
an idea or theme was expressed is ınore iınponant than what is said. But
that is not to say that the meaning has no inıporw ııce at all.
In conclusion, one can su ınınarize d1e theıne of this poet or hyınn asa
happiness achieved with the divine union.
1S4 ıasavvuf
BİBLİYOGRAFY A
AKKUŞ, Metin, "Metin Şerhi Geleneği Tarlan Mektebinden Haluk İpekten~e". Yedi ik
lim, Sanat, Kültür, Edebiyat Dergisi, c. 4, S. 32, Kasım 1992, ss. 67-68.
AKSAN, Doğan, Her Yönüyle Dil, Ana Çizgileriyle Dilbilim, Türk Dil Kurumu Yayın
ları, Ankara 1995, 568 s.
AKSAN, Mus tafa-AKSAN, Yeşim, "Metin Kavramı ve Tanımlan", Dilbilim Araştırma
lan, Ankara 1991, ss. 90-105.
AKSOY AK, İ. Hakkı , "Metin Şerhi", Eski Türk Edebiyatı-El Kitabı, [Hzl. Mustafa tsen
Muhsin Macit-Osman Horata-Filiz Kılıç-İ. Hakkı Aksoyakl, 1. bs. , Grafiker Yayınları, An
kara 2002.
ALİ, Ahmed Muhammed, el-Edebü'l-İ~lamiyyü Zarnre, Daru's-Sahve, Kahi re 1991, 130 s.
ALİ, Haja Mohideen bin Mohamed, "Malezya' da Tamil İslami Edebiyau", (Çev. Adem
Çalışkan), istamf Edebiyat, Devre: Il , S. 30, Temmuz-Ağustos-Eylül 1999, ss. 53-57.
ARTUN, Erman, Dinf-Tasavvı~fi Halk Edebiyatı, Akçağ Yayınları, Ankara 2002, 291 s. ASHRAF, Syed Ali, "Edebiyat Eğitimi ve Dini Değerler: İslami Yaklaşım'', (Çev. Adem
Çalışkan), http:/ /www.dinbilimleri.com/dergi/cilt2/sayi1/makale/edebiyat_eğitimi.htm
(Dtnbilimlert, Üç Aylık Akademik Araştırma Dergisi, Yıl: 2, S. 1, Ocak-Şubat-Mart 20021.
AYTAÇ, Gürsel, Çağdaş Türk Romanları Üzerine incel&meler, Gündoğan Yayınları,
Ankara 1990.
el-BAŞA, Abdurrahman Re'fet, "Barı' daki En Önemli Edebi Akımlar ve İslam'ın Onla
ra Karşı Ko numu" (!)", (Çev. Adem Çalışkan-Metin Yasa}, Ondokuz Mayıs Üniversitesi
llabtyat Fakültesi Dergisi, S. 8, Samsun 19%, ss. 289-295.
_ _ __ , Nabve Mezhebin fslamtyyinfi 'l-Edebi ve'n -Nakd, Metabi 'u Camiari'I-imam
Muhammed b. Su'Gdi 'l-İslanıiyye, Riyad 1985, 250 s. BAŞKAN, özcan, Lengüistik Metodu, İstanbul 1967.
BEDR, Abdülbas it, Mukaddimetan li-Nazarlyyeti'l-Edebi'l-lslamf, Daru'I-Menare,
Cidde 1985, 152 s.
el-BEYÜMI, Muhammed Receb, "en-Nakdü'l-İslamiyyü min Vechetin İslamiyye", Me
celtetü'l-Edebi 'l-İslamf, c. 1, Aded: ı, Receb 1 414/Aralık 1993, ss. 4-7.
CANAN, İbrahim, Kütüb~i Sitte Muhtasarı Tercüme ve Şerht, c. 13-14, Akçağ Yaymla
rı, Ankara 1992.
CANlM, Rıdvan , "Metin Şerh i Geleneğimiz Çevresinde Tarlan ve İpekten'in Kalemin
den FuzGII'nin "Sana" Redilli G:ızeli", Fuzulf Kitabı(500. Yılında Fuzuli Sempozyumu Bil
dirileri), İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür İşleri Daire Başkanlığı Yayınları, İstanbul
1996, ss. 129-140.
CEYLAN, Ömür, "Türk Edebiyarında Şerh", Tasavvufi Ştir şe,·hleri, Kitabevi, İstanbul
2000, ss. 24-33.
CİVELEK, Yakup. ''Modern Arap Edebiyarı'nda İsHiml Edebiyat'ın Yeri ve Önemi", Yüzüncü Yıl Üniversitesi ilahiyat Fakültesi Dergisi, Yıl: 3, S. ~. Van 2000, ss. 85-99.
ÇALlŞKAN, Adeın, Fuzıllf'nin Su Kasidesi ve Şerhi, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınla
rı , Ankara 1992, 166 s. ____ , "Yunus Emre Divanı'nda Hadls-i Şerifler", lvfillf Kültür, (Yunus Ernre Özel
Sayısı], S. 80, Ocak 1991, ss. 106-108.
adem çalışkan/yun11s emre'nin bir i/abisi ve dilbilim açısırıdan incelenmesi 155
ÇALTŞK.AN, Adem, "Yunus Emre Divanı'nda Hz. Peygamber'in Hadis-i Şerlfleri", Dtyaneı, Üç Aylık İbnf Dergi, c. 28, S. 3. Temmuz-Ağustos-Eylül 1992, ss. 119-125.
ÇAP AN, Pervin, "Yunus'un Yaşnamesi Üzerine Bir Tahlil", Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, c. 5, S. 2, Elazığ 1991, ss. 181-196.
ÇAYLIOGLU, Abdullah, Niyazf-i Mısri Şerh/eri, İnsan Yayınları, İstanbul 1999,239 s.
ÇELEBİOGLU, Amil, "Yunus'un Şiirleriyle İlgili Şerhler", Türk Edebiyatı, S. 193, [İstanbul] 1989.
DAGISTANi, Ömer Ziyaeddin, Zübdetü'l-BuhfH Tercümesi, c. 1-2, Salah Bilici K.ita
bevi, İstanbul 1977.
DEDE, Behçet, Yunus Emre'nin Eserlerinin Tahlili, Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilim
ler Enstitüsü, Yayımlanmaınış Doktora Tezi, Bursa 1990, 594 s .
DEMİR, Yavuz, "Metin Kavramı ve Metin Çözümlemesi Üzerine Bazı Dikkatler", On-dokuz Mayıs Oniversiıesi Eğitim Fakültesi Dergisi, S. 9, Samsun 1994.
ERA YDlN, Selçuk, Tasavvt.{f ve Tarikat/ar, Marifet Yayınları, İstanbull981 .
FOWl.ER, Roger, Linguistt'cs Cn'ticism, Oxford Universty Press, Oxford 1986.
FURAT, A. Subhi, ".isHiıni Edebiyat'a Doğru", İs/amf Kültür, Sanat ve Edebiyat, Yıl: ı S. 1, Mayıs 1988, ss. 7 -11.
FÜRÜZANFER, B., Mevlana Celaleddin, çev. Feridun Nafız Uzluk, Şark islam Klasik-·
leri, Milli Eğiriın Basımevi, İstanbul1986.
al-GiiAZAU, Muhammad, "İslami Sanat ve Edebiyat Üzerine Düşünceler", çev. Adem
Çalışkan, Ondokuz Mayıs Üniversitesi ilahiyat Fakültesi Dergisi, S. 11, Samsun 1999, ss.
335-347. GÜZEL, Abdumıhman, "Tekke Şiiri", Türk Dili, Türk ŞiiriOzel Sayısı lll (Halk Şiiri),
S. 445-450, Ocak-Haziran 1989, ss. 251-454.
_ _ __ , Dinf-Tasavvufi Türk Edebiyatı, Akçağ Yayınları, Ankara trs ., 680 s.
HALİL, İmadüddin , Fi'ıı -Nakdi'l-islamiyyi'l-Mu'fisır, 3.tab', Mü'essesetü'r-Risale, Bey
rut 1984, 211 s . _ _ __ , Medhalı'in ila Nazariyyeti 'l-F.debi'l~Jslamf, Mü'essesetü'r-Risale, Beyrut
1987, 244 s.
HALLJDAY, M .. A. K. and HASAN, R., Cobesirm iıı English, NewYork 1987.
HAMDÜN, Muhammed Ahmed, Nahve Nazar·~yyetin li 'l-Edebi 'l-lslcımf, 1. bs., Daru'l
Me nhel, Ciciele 1406 h./1986 m. )AY, Gregory S. and M1Ll.ER, David L. (eds), Afler Strange Texıs: 17Je Role of Theory
in the Study ofliıeraıure, Alabama 1985.
KAPLAN, Me hmet, "Metin Tahlili", Türk Di# ve Edebiyatı Ansiklopedisi, c. 6, Detgah
Yayınları, İstanbul 1986, ss. 296-297.
KAPLAN, Yusuf, "Yeni Bir MedeniyetTasawuruna Doğru ... (1)" , Yeni Şafak, 27 Ocak
2003, s. 10.
KARA, Mustafa, Tasavvufve Tarikat/ar· Tarihi, Dergah Yayınları, istanbul1990, 387 s. KELABAZİ, Doğuş Devlinde Tasavvuf(Ta'arruj), hzl. Süleyman Uludağ, Dergah Ya
yınları , İstanbul 1979. ei-KEYLANI, Necip, İslamf Edebiyafa Giriş, çev. Ali Nar, Risale Yayınları, İstanbul
1988, 157 s . KHAN, Jalal Uddin, " İslami Bir Bakış Açısı İle Edebiyat Okuma",' çev. Adem Çalışkan,
156 wsaı:vı4
h np:/ / www .dinbilimleri.com/dergi/cilt2/sayi4/ınakale/Jal::ıll.pdf (Diııbilimleri, üç Aylık Ak.ademik Araştırma Dergisi, Yıl : 2, S. 4, Ekim-Kasım-Aralık 2002].
KOMiSYON, "Haşiye'' , Türk Dili ve Edeb~yatı Ansiklopedisi, c. 4, Dergah Yayınları, is
tanbul1981,s.141.
KOMİSYON, "Tiilikiit'', "Şerh ", Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi, c. 8, Dergiih Ya
yınları, İstanbul 1998, s. 215, 138.
KONTANTAMER, Tunca, "Teori Zemininde Metin Şerhi Meselesi", Ege Üniversitesi
Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Araştımıaları Dergisi, S. 8, [İzmir! 1994, s . 2.
KUŞEYRi, Abdülkerim, Kıışeyı'i Risalesi, hzl. Süleyman Uludağ, Dergah Yayınları, İstanbul 1981 .
[LEVEND], Agah Sırrı, "Dlviin Edebiyatı, Kelimeler ve Remizler: Fuzull'de Tasannu' IIV", Osmanlıca'dan aktaran: Adeın Çalışkan , h np:! / www.dinbilimleri.com/ dergi4/ Adem
caliskan FuzıJI.htrn (Din bilimleri Üç Aylık Akademik Araştırma Dergisi, Yıl: 1, S. 4, Ekim
Kasını -Aralık 2001).
LEVEND, Agah Sı rrı , "Halk ve Tasavvufi Halk Eclebiyan", Türk Dili, S. 207, (Ankara)
l9~, ss. 171-185.
l'vmNGİ, Mine, "Metin Şerhive Tenkidi Üzerine Düşünceler", Dergab, Edebiyat, Sa
nal, Kültür Dergisi, c. 8 , S. 93, Kasım 1997, ss. 8-10.
MİYASOGLU, Mustafa, ''İslimi Edebiyat Kavramı", Islami Edebiyat, S. 22, Ekiın-Kasım-Aralık 1993, ss . 3-5.
MORAN, Berna, Edeb~yat Kuramiarı ve Eleştiri, 9. bs., Cem Yayınevi, İstanhul 1994,
320 s. NE\'IV'TON, K. M. [Ed.), Tıvemieth-Centııry Literary Theory, MacMilbn Education Ltd.,
London 1989, 281 s.
NÜR, S~yyid Muhammed, Edebf ve Tcısavvu:fi Mısrf Niyazf Dfvanı Şerhi, (hzl. Mah
mut Sadettin Bilginer), Esma Yayınları, İsranbul 1982, 288 s.
ÖZDENÖREN, Rasim, "İslami Edebiyat Taıtışmaları", Ruhun Malzemeleri, iz Yayıncı-lık, İstanbul ı997, ss.· 36-38.
PALA, İskender Pala, Şi' r-i Kadinı 1 Şiir Şerh/eri, Ötüken Yayınları, İstanbul ı 997, ı 40 s .
- ---• Ve Gazel Yeniden Şiir Şerh/eri, Öti.iken Yayınları . İstanbul 2001.
PEKOLCA Y, Necb-SEVİM, Emine, Yunus Emre'nin. Şabsiyeti ve Yunus Emre Şerh/e-
ri, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara 1991 , 224 s. SAUSSURE, Perdinand de, Genel Dilbilim Der:ileri, çev. Berke Vardar, Birey ve Top
lum Yayınları , Ankara 1985, 272 s.
SHUKRI, M. A. M., "Bir İslami Edebiy:ıt Teorisi'ne Doğnı", çev. Adem Çalışkan, Yolcu,
Aylık Kültür-Edebiyat-Sanat Dergisi, Yıl : ı, S. 1, (Samsun) ıs Eylül 1995, ss. 55-64.
ŞENTÜRK, Ahmet Atilla, Necati Beğ 'iıı Sultan Beyazıt Metbiyesi ve Bazı Gazelleri
Hakkında Notlaı~ Endenın Kitabevi, İstanbul 1995. 166 s .
TARLAN, Ali Nihad, Fuziilf Divam Şerbi, 3 c., Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları,
Ankara 1985.
_ _ __ , "Metinler Şerhine Dair", Edebiyat Meseleleri, Ötüke n Yayınları, İstanbul
1981, ss. 191-204.
TATÇI, Mustafa , Yıınus Emre Diuarıı-İncelenıe, c. ı. Kültür Bak. Yay., Ankara 1990.
adenı çalıskan/yunus emre'niıı bır iliiblst ve dilbilim açısından incelenmesi 157
TATÇI, Mustafa, 'l''ımıts Emre Divanı-Tenkit/i Metin, c. ll, Kültür Bakanlığı Yayınları ,
Ankara 1990.
____ ,"Yunus Ernre Şerhleri 1. ll", Türk Kiiltürıi, S. 329, 330, [Ankara], 1990.
TOPUZLUOGUJ, Tevfik Rüştü , "Hi\şiye'' , TDV isiilm Ansik/opedisi, c. 16. İstanbu l
. 1997, ss. 419-422. ULUDAG, Süleyman, Tasawıif Terinıleri Sözlüğü, ı. bs., Marifel Yayınları, istanbul
1991. VARDAR, Berke, Açık/umalı Dilbilim Terimleri Sözlüğü, ABC Kitabevi, istanbul1988.
VAUX, Cerra de, "Şerh", MEB İslc~m Ansiklopedisi, c. ll, Milli Eğitim Basımevi , İstan
bul ı 971, s. 429.
WELLEK, Rene, Catıcept.s of Criticism, Ya le Universicy Press, New H:ıven and London
1969,408 s. YENİTERZİ , Emine, "Metin Şerh i yle İlgili Görüşler". Selçuk Üniversitesi Türkiyat Ara~
tırma/arı Enstitüsü 7itrkiyat Araştımıaları Dergisi, S. S, Konya 1999.
ZAYiD, Abduh, "Fi'n-Nakdi' l-İslanıl", e/-Edebü'l-islamf, c. 8, Aded: 31, H. 1422/ın. 2002, s. 112 vd.