Upload
cumhuriyet
View
0
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
ÜNİVERSİTESİ
I. ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ KONGRESİ I.INTERNATIONAL CONGRESS OF TURKISH
CULTURETürk Tasavvuf Kültürü ve Gelenekleri/Turkish Sufi Culture and
Tradition
BİLDİRİ KİTABI
13 -14 E k im 2 0 1 4 /1 3 -1 4 O c to b e r 2 0 1 4
ISBN: 978-605-63388-0-9
Eser Adı/ Name: I. Uluslararası Türk Kültürü Kongresi Bildirileri/ In ternationalCongress of Turkish Culture
Hazırlayan/ Editorial Board: Fatih İYİYOL
Yayımcı Adı / Publisher: Süleyman Şah Üniversitesi/ Süleyman Şah UniversityYayın Tarihi / Date: Ekim 2014
Matbaa Adı / Printed by: Servet Ofset Matbaa Şehri / Place of Publication: İstanbul
Basım Tarihi / Date of Publication: Ekim 2014 Kaçıncı Basım/ Edition: 1st / 1
Sayfa sayısı / Page number:Konu / I. Topic:
Konu Başlıkları / Subject Titles: Sufism Yayının D ili/ Language: Türkçe- English
I.Uluslararasi Türk Kültürü Kongresi/International Congress O f Turkish Culture
Tasavvuf Kültürünün Sözlü Kültüre Etkisi Bağlamında “Abdülkâdir Geylânî” ve “Yalan” Üzerine Ahlaki Bir Anlatı
Özlem DEMREN*
ÖzetAbdülkâdir Geylânî (1077-1166), Sufi tarikatlarından Kadirî
tarikatının kurucusudur ve 12. yüzyıl İslam tasavvuf ekollerinin önemli şahsiyetlerindendir. İslam tasavvufuna önemli katkıları nedeniyle, mutasavvıf olarak kendisine büyük saygı duyulmuş ve şahsında pek çok menkıbe oluşmuştur. Bilindiği gibi menkıbeler, sözlü kültür bağlamında oluşan ve aktarılan "Din büyüklerinin veya tarihe geçmiş ünlü kimselerin yaşamları ve olağanüstü davranışlarıyla ilgili hikâyelerdir". Menkıbeler, ahlaki değerleri yansıtmaları, öğretici ve öğüt verici olmaları nedeniyle, sözlü kültür bağlamında anlatılarak ve yazılarak nesilden nesile aktarılmışlardır ve insanları derinden etkilemişlerdir. Bildirimizin konusunu, Abdülkâdir Geylânî şahsında anlatılan, "yalandan korunmanın önemi" üzerine, öğüt niteliğindeki bir menkıbe oluşturmaktadır. Sözü edilen menkıbeye ve eş metinlerine, halkbilimsel alan araştırması yöntemiyle sözlü kaynaklardan ve yazılı kaynaklardan erişilmiştir. Bu bildiride, İslam tasavvuf kültürünün sözlü kültür üzerindeki etkisi çerçevesinde, bahsedilen menkıbenin günümüz sözlü kültür bağlamındaki yayılma dinamikleri irdelenecektir.
Anahtar KelimelerTasavvuf, sözlü kültür, menkıbe, Abdülkadir Geylani.
“Abdul-Qadir Gilani” and a Moralistic Narrative about “Lie” in the Context of the Effect of Sufism
Culture upon Oral Culture Abstract
Abdul-Qadir Gilani (1077-1166) is the founder of Qadiri Sufi order and the outstanding personality of 12th. century Islam sufism schools. Because his substantial contribution to Islam sufism, he is
* Yrd.Doç.Dr./ Cumhuriyet Üniversitesi / [email protected]@gmail.com
13-14 Ekim 2014/13-14 October 2014368
I.Uluslararasi Türk Kültürü Kongresi/International Congress O f Turkish Culture
respected greatly as mutasawwuf and many religious legends (menkıbe) are formed on his own personality. As is known, religious legends are raised and transmitted in oral cultural context, "They are stories about the lives and miraculous attitudes of religious leaders and historied, famed personalities”. Because the religious legends reflect moral values, also they are didactic and sermonizing, transmitted from one generation to another in oral cultural context and imppress the people profoundly. The topic of our paper will be a sermonizing religious legend about “the importance of being safeguarded against lie”, which is narrated on Abdul-Qadir Gilani’s own personality. It is reached the mentioned menkıbe and its variants from the oral and written written resources by the mediation of folkloric field work. In this paper, it will be explicated the spread dynamics of mentioned menkıbe in todays oral cultural context, in the frame of the effects of Islam Sufism culture upon oral culture.
KeywordsSufism, oral culture, religious legend (menkıbe), Abdul-Qadir Gilani.
Giriş
Abdülkâdir Geylânî (Doğum 1077/1078 ? - Ölüm 1165/1166 ?), Sufi
tarikatlarından Kadirî tarikatının kurucusudur ve 12. yüzyıl İslam tasavvuf ekollerinin
önemli şahsiyetlerindendir. İran’ın Geylan (Gilan, Cilan, Ceylan) şehrinde doğmuştur
(Özdamar, 2007:9; Küçük, 2011:150; Kara, 2013:229). Soyu, baba tarafından Hz.
Hasan’a, anne tarafından Hz. Hüseyin’e dayanır. Hz. Hasan soyundan gelenlere “Şerif’,
Hz. Hüseyin soyundan gelenlere “Seyyid” denir (Özdamar, 2007:9; Öngören,
2014:255). Abdülkâdir Geylânî hem Seyyid, hem de Şerif olarak, İslam tasavvufunda
soy yönünden önemli bir yere sahip olmuştur. Babası küçük yaşta öldüğü için,
annesinin ve dedesinin yanında büyümüştür (Uludağ, 1988:234). İlk eğitimini
Geylan’da tamamladıktan sonra ilmini ilerletmek amacıyla, kimi kaynaklara göre 15-16
yaşlarında (Özdamar, 2007:9), kimi kaynaklara göre ise 18 yaşına değince, annesinin de
rızasıyla bir kafileye katılarak, dönemin önemli ilim ve kültür merkezlerinden olan
Irak’ın Bağdat şehrine gitmiştir (Uludağ, 1988:234). Bağdat’ta dini ilimler konusunda
eğitim alan ve kendini geliştiren Abdülkâdir Geylânî, tasavvuf yoluna girmiş, aynı
zamanda medrese dersleri vermiştir (Öngören, 2014:255). Sohbetleri ve vaazları
insanlar üzerinde etkili ve tesirli olmuştur ve bu sohbet ve vaazlardan bir bölümü,
“Futûhu’l Gayb”/“Âlemlerin Kapısı”; “Füyûzat-ı Rabbaniye”/“İlimlerden Feyzler”;
“Fethu’r Rabbani”/“Âlemlerin Anahtarı”, vb. isimlerle kitaplaştırılmıştır (Küçük,
2011:150; Kara, 2013:229).
13-14 Ekim 2014/13-14 October 2014369
I.Uluslararasi Türk Kültürü Kongresi/International Congress O f Turkish Culture
Abdülkâdir Geylânî öncülüğünde, Bağdat’ta kurulan Kâdiriyye tarikatı,
İslam dünyasının en yaygın tarikatlarından biri olmuştur. Başta Irak olmak üzere
Afganistan, Pakistan, Doğu Afrika, Endülüs, Hindistan, Çin, Endonezya, Hicaz,
Anadolu, Balkanlar, Kuzey Kafkasya, Orta Asya ve Doğu Türkistan, gibi pek çok
bölgeye yayılmıştır (Kara, 2013:229; Öngören, 2014:256). Osmanlı dünyasında
Kadiriyye tarikatı, Eşrefoğlu Rumî aracılığıyla tanınmıştır; Tarikat ilk olarak
İsmail Rumî aracılığıyla İstanbul’a girmiştir (Küçük, 2011:150; Kara, 2013:229;
Öngören, 2014:256). “Merkez dergâhı” Bağdat şehrinde bulunan Kadiriyye
tarikatının (Kara, 2013:230), elliye yakın kolu vardır (Öngören, 2014:256). Bu
kollardan, özellikle Eşrefiyye, Rumiyye, Müştakiyye, Resmiyye, Halisiyye, gibi
kollar Anadolu’da yaygınlık kazanmıştır (Öngören, 2014:292). Abdülkâdir
Geylânî, Hz. Ali’ye dayanan soyu, hem de tasavvuf ilmi konusundaki kabiliyeti
ve ikna ediciliği ile Gavs-ı Âzam (Büyük Yardımcı) ve Seyyid (Önder)
ünvanlarını almıştır (bkz. Özdamar, 2007:9). Gavs-ı Âzam Seyyid Abdülkâdir
Geylânî’nin tasavvuf düşüncesi, “seha (cömertlik), rıza, sabır, gurbet, seyahat ve
fakr (yoksulluk)” üzerine kurulmuştur (Kara, 2013:230).
Abdülkâdir Geylânî ve “Yalan” Konulu Menkıbe
Abdülkâdir Geylânî, İslam tasavvufuna önemli katkıları nedeniyle
mutasavvıf olarak büyük saygı görmüş ve şahsında pek çok menkıbe oluşmuştur.
Denilebilir ki, menkıbeleri en yaygın olan sûfilerden biridir (Kara, 2013:229-230).
Bilindiği gibi menkıbeler, sözlü kültür bağlamında oluşan ve aktarılan; "Din
büyüklerinin veya tarihe geçmiş ünlü kimselerin yaşamları ve olağanüstü
davranışlarıyla ilgili hikâye”lerdir (TDK, 2014). “Menakıp, kelime manası
itibariyle; övülecek iş, hareket ve meziyetlerdir.” İslam’a dayanan dini içerikleri
ile dini-tasavvufi Türk edebiyatının önemli kaynakları arasında yer alan menakıb-
nâmeler, “tarikat kurucularının, mezhep imamlarının, diğer dinî ve millî kahraman
şahsiyetlerin biyografilerini, mücadelelerini, kerametlerini, olağan üstü hâllerini
anlama bilme isteği ile yazılan manzum ve mensur eserlerdir.” (Güzel, 2012:64).
Tasavvufla ilgili pek çok konu yanında “ferdî ahlak, toplum ahlakı” konularını da
içeren menkıbeler, içinde yaratıldığı ve aktarıldığı toplumun her kesimine hitap
etmeyi amaçlar (Güzel, 2012:46).
13-14 Ekim 2014/13-14 October 2014370
I.Uluslararasi Türk Kültürü Kongresi/International Congress O f Turkish Culture
Bildirimizin konusunu, Abdülkâdir Geylânî şahsında anlatılan, “yalandan
korunmanın önemi” üzerine, birey ve toplum ahlakını ilgilendiren, öğüt niteliğindeki bir
menkıbe oluşturmaktadır. Bu menkıbe, Abdülkâdir Geylânî’nin yaşam öyküsüyle
ilişkilidir; O’nun menkıbevi hayatına gönderme yapmaktadır ve eğitim amacıyla
Bağdat’a yaptığı yolculuk sırasında başından geçenler anlatılmaktadır. Menkıbenin,
büyüdüğü zaman ilim sahibi bir mutasavvıf olacak zatı muhteremin, genç yaşında ilim
ve ferdi ahlak konusunda gösterdiği hassasiyeti ve dürüstlüğü hatırlatan, iyi ahlak sahibi
olmayı özendiren bir anlatı olduğunu görüyoruz ki, bu menkıbede Abdulkâdir
Geylânî’nin Bağdat’a yolculuğu sırasında başından geçenler kendi ağzından şöyle
rivayet ediliyor:1
Seyyid Abdülkâdir-i Geylânî hazretleri, önce doğduğu yerde ilim öğrenmeye
başladı. Daha küçük yaşta iken, Kur’ân-ı kerîmi ezberledi. Daha sonra Bağdad’a gidip,
zamanın meşhûr âlimlerinden ilim tahsiline devam etti. Bağdad’a tahsil için gidişini
kendisi şöyle anlatmıştır: “Küçük idim, Arefe günü çift sürmek için tarlaya gittim. Bir
öküzün kuyruğundan tutunup, arkasından gidiyordum. Hayvan dile geldi ve dönüp
bana; “Sen bunun için yaratılmadın ve bununla emrolunmadın” dedi. Korktum geri
döndüm. Evimizin damına çıktım. Gözüme, hacılar gözüktü. Arafat’ta vakfeye
durmuşlardı. Anneme gidip, “Beni Allahü teâlânın yolunda bulundur, izin ver,
Bağdad’a gidip ilim öğreneyim. Sâlih zâtları ve evliyâyı ziyâret edeyim” dedim. Annem
sebebini sordu, gördüklerimi anlattım. Ağladı, kalkıp babamdan mîrâs kalan seksen
altının yarısını kardeşime ayırdı. Kalanını da bana verip, altınları elbisemin koltuğunun
altına dikti. Gitmeme izin verip, her ne olursa olsun doğruluk üzere olmamı söyleyip,
benden söz aldı. “Haydi Allah selâmet versin oğlum. Allahü teâlâ için senden ayrıldım.
Kıyâmete kadar bir daha yüzünü göremem” dedi. Ben de, küçük bir kâfile ile Bağda’da
gitmek üzere yola çıktım. Hemedan’ı geçince, altmış atlı eşkiya çıka geldi. Kâfilemizi
1 Bu anlatının çok benzer bir varyantı da, “Abdülkâdir Geylânî” (Özdamar, 2007:14-18) adlı kitapta kitabın yazarının ağzından, Abdülkâdir Geylânî’nin eğitim için Bağdat’a yolculuğu sırasında başından geçenlerin anlatılması şeklindedir.
13-14 Ekim 2014/13-14 October 2014371
I.Uluslararasi Türk Kültürü Kongresi/International Congress O f Turkish Culture
bastılar. Kervanı soydular, içlerinden biri benim yanıma geldi. “Ey fakir! Senin
hiçbir şeyin var mı?” dedi. Ben de yalan söylemek istemedim. “Kırk altınım var”
dedim. “Nerededir?” dedi. “Elbisemin koltuğunun altında dikilmiştir” dedim.
Alay ediyorum zannetti. Beni bırakıp gitti. Bir başkası geldi, o da sordu. Fakat, o
da bırakıp gitti, ikisi birden reîslerine gidip, bu durumu söylediler. Reîsleri beni
çağırttı. Bir yerde, kâfileden aldıkları malları taksim ediyorlardı. Yanına gittim.
“Altının var mı?” dedi. “Kırk altınım var” dedim. Elbisemin koltuk altını
sökmelerini söyledi. Söküp, altınları çıkardılar. “Neden bunu söyledin?” dediler.
“Annem, ne olursa olsun doğru söylememi tembih etti. Doğruluktan
ayrılmayacağıma söz verdim, ihânet edemem” dedim. Eşkiyanın reisi, bunu
duyunca ağlamaya başladı ve: “Bu kadar senedir ben, beni yaratıp, yetiştiren
Rabbime verdiğim söze ihânet ediyorum” dedi. Bu pişmanlığından sonra tövbe
edip, eşkiyalığı bıraktığını söyledi. Yanındakiler de, “İnsanları soymakta, yol
kesmede sen bizim reîsimiz idin, şimdi tövbe etmekte de bizim reisimiz ol”
dediler. Sonra, hepsi elimde tövbe ettiler. Kâfileden aldıkları malları sahiplerine
geri verdiler. İlk defa elimde tövbe edenler, bu altmış kişidir.” (İslam Âlimleri
Ansiklopedisi, 2014).
“Yalan” konulu çalışma çerçevesinde, halkbilimsel alan araştırması
yöntemiyle sözlü ve yazılı kaynaklardan derlenen menkıbe metninin eş metinleri
(varyant) tespit edilmiştir. Abdülkâdir Geylânî, mutasavvıf kişiliğiyle önemli bir
dini şahsiyet olarak görüldüğünden, kendisi hakkındaki anlatılarla kitap, gazete,
takvim, internet, vb. kaynaklarda karşılaşmak mümkün olmaktadır. Çalışmamız
çerçevesinde görüşülen kaynak kişiler de bu anlatıyı başkasından dinleyerek ya da
gazeteden, takvimden, internet ortamından, vb. okuyarak öğrendiklerini
belirtmişlerdir.
“Yalan” ile İlgili Menkıbenin Sözlü Varyantları
1. Üç yıl önce bir gazete kupüründe bir yazı okumuştum. Çok güzel bir
hikâye çok ta beğenerek okumuştum. Gerçekten yalan söylenmemesi gerektiği,
çok güzel bir şekilde vurgulanmış bu hikâyede. Abdulkâdir Geylânî annesiyle
birlikte yaşıyor. Annesi ile arasındaki bağlılık çok büyük. Birbirlerini çok
seviyorlar. Günlerden bir gün, Abdulkâdir Geylânî annesine okumak, ilim
öğrenmek için gitmesi gerektiğini söylüyor. Annesi başta bu duruma olumlu
13-14 Ekim 2014/13-14 October 2014372
I.Uluslararasi Türk Kültürü Kongresi/International Congress O f Turkish Culture
bakmıyor. Oğlunun yanından ayrılmasına dayanamayacağını düşünüyor. Sonra, gel
zaman git zaman, annesi de artık oğluna hak veriyor ve gitmesi yönünde ona yardımcı
oluyor. Abdulkâdir Geylânî artık evden, ailesinden ayrılarak ilim öğrenmek için yola
düşüyor. Annesi oğlunu göndermeden önce Abdulkâdir Geylânî hazretlerine bir söz
söylüyor. “Ne olursa olsun oğlum sakın yalan söyleme” diye bir öğütte bulunuyor. Daha
sonra Abdulkâdir’in yanına yolluk olarak seksen altın veriyor ve iç cebine koymasını,
lazım olduğunda kullanmasını söylüyor. Abdulkâdir Geylânî arabaya biniyor ve
yolculuk başlıyor. Yolun ilerleyen zamanlarında otobüsün önünü dağdan gelen
eşkıyalar kesiyor. Herkesi dışarıya çıkarıp tek tek herkesin neyi varsa neyi yoksa
almaya çalışıyorlar ve bunların arasında Abdulkâdir Geylânî hazretleri de var. Sıra ona
geliyor “Bize verecek neyin var neyin yok” diye soruyorlar. Abdulkâdir Geylânî o anda
direk “Benim de size verecek seksen altınım var” diyor. Hiç yalan söylemeden gerçeği
söylüyor ve eşkıyalar bu duruma çok şaşırıyorlar. “Yahu sen bunu direk niye söyledin
yalan söyleyebilirdin” diyorlar. Abdulkâdir Geylânî o anda, “Ben annemin öğütlerini
unutmadım, unutmayacağım da asla, hiçbir şey için yalan söyleme dedi annem, ben de
asla seksen altın için yalan söylemem” diyor. O anda eşkıyalar da bu durumu görünce
değişiyorlar. Bu yaptıkları için utanıyorlar. Çünkü kişi seksen altın için yalan söylemeyi
göze almıyorsa biz bu duruma daha nasıl katlanalım diye düşünerekten, onlar da yalan
söylemenin çok kötü bir durum olduğunu, onun için de kimsenin yalan söylememesi
gerektiği kanısına varıyorlar. K(1)
2. Abdulkâdir Geylânî Hazretleri zamanında, annesi onu peygamber efendimizi
görmeye gönderiyor ve annesi ona diyor ki: “Ne olursa olsun yalan söyleme” diyor.
Yolda giderken haramiler yolunu kesiyorlar. Haramiler herkesi soyuyorlar, bu
Abdulkâdir Geylânî küçük diye, işte bunun da altını yoktur, parası yoktur diye
bakmıyorlar. İşte bu haramilerin başı geliyor, “Sende altın var mı? diyor. “Evet” diyor.
“Annem burama dikmişti” diyor. “Sen neden doğruyu söyledin, yalan söylemedin?
diyor. “Söyleseydin, altınım yok deseydin, biz seni bırakırdık giderdin” diyor. “Benim
anneme verilmiş bir sözüm var” diyor, “Yalan söylemeyeceğim” diyor ve altınları
veriyor. Onun üzerine haramiler de Abdulkâdir Geylânî Hazretlerinden etkilenip
eşkıyalığı, haramiliği bırakıyorlar. Dine yöneliyorlar. K(2)
3. Seyid Abdulkâdir çocukluğunda ilime merak sarar ve bu durumu annesine söyleyerek
13-14 Ekim 2014/13-14 October 2014373
I.Uluslararasi Türk Kültürü Kongresi/International Congress O f Turkish Culture
Bağdata ilim öğrenmeye gitmeye karar verir. Yola çıkmadan önce annesi bir keseye 40
altın koyarak elbisesinin gizli bir yerine keseyi diker. Seyid Abdulkâdir yola çıkar, bir
süre yola devam ettikten sonra yolu haramiler keser ve kimin değerli eşyası varsa alırlar.
Sıra Abdulkâdir’e geldiğinde haramilerin başı olan kişi sorar: “Çocuk, senin paran var
mı? diye sorduğunda Abdulkâdir “40 altınım var” der. Bunun üzerine harami şaşırır;
“Çocuk sen bize altının olduğunu neden söyledin, zaten senin paranı bulamazdık” diye
cevap verir. Abdulkâdir “Yola çıkmadan önce annem yalan söylemememi istedi, ben de
altınlar için anneme verdiğim sözden dönemem” der. Neyse harami derin bir düşünceye
dalar, insafa gelir, çocuğun parasını almaz, diğer yolcuların da paralarını geri verirler.
Abdulkâdir yola devam eder, Bağdat’a varır kısa zamanda iyi bir eğitim alır ve başarılı
bir ilim adamı olur. K(3)
4. Abdulkâdir Geylânî hazretleri daha küçükken bulunduğu şehirden başka
bir şehre eğitim almak için gider. Giderken annesi ona birkaç altın verir ve hiç
yalan söylememesi gerektiğini anlatır. Abdulkadir Geylani kervanla yola çıkar.
Eşkıyalar yollarını keserler ve kervanı soyarlar. Bu arada biri Abdulkâdir
Geylânî’ye sorar, “Senin paran var mı? diye. O da “Var” der. Üstünü ararlar,
gerçekten üstünden birkaç altın çıkar. Bu durumu eşkıya başına anlatırlar, eşkıya
başı neden yalan söylemedin der. O da “Annem, ne olursa olsun yalan söyleme
dedi”. Eşkıya başı bundan çok etkilenir ve Müslüman olmaya karar verir. K(4)
5. Abdulkâdir Geylânî daha küçükken annesi onu eğitim için köyden
Bağdat’a gönderir. Gitmeden önce birkaç altın verir, bir de öğüt verir. “Ne olursa
olsun yalan söylemeyeceksin” der ve gönderir. Abdulkâdir Geylânî kervanla
yolda giderken, yolu eşkıyalar tarafından kesilir, bütün kervan soyulur. Eşkıya
başı, Abdulkâdir Geylânî’ye de sorar, “Sende para var mı?, Abdulkâdir Geylânî,
“Vardır”. Eşkıya başı bakar üstünde birkaç altın var, sorar “Sen yalan söyleseydin,
senden bu parayı almazdık”. Abdulkadir Geylani; “Benim annem, ne olursa olsun
hiç yalan söyleme” dedi. Eşkıya başı çok etkilenir ve Müslüman olur. K(5)
6. Zamanında, Abdulkâdir Geylânî Hazretleri, zamanında Peygamber
Efendimizi görmeye gitmek istiyor bu zat. Annesi onu gönderiyor Peygamber
Efendimizi görmeye ve annesi ona diyor ki; “Ne olursa olsun yalan söyleme”
diyor. Yolda giderken haramiler yolunu kesiyorlar. Haramiler herkesi soyuyorlar,
13-14 Ekim 2014/13-14 October 2014374
I.Uluslararasi Türk Kültürü Kongresi/International Congress O f Turkish Culture
bu Abdulkâdir Geylânî Hazretleri o zaman küçük çocuk diye işte, bunun da altını
yoktur, parası yoktur diye bakmıyorlar, aramıyorlar üstünü. İşte bu haramilerin başı
geliyor, “Sende altın var m? diyor, evet diyor. Abdulkâdir Geylânî Hazretleri, “Annem
burama dikmişti” diyor. “Sen neden doğruyu söyledin, yalan söylemedin? diyor
haramiler. “Söyleseydin, altınım yok deseydin biz seni bırakırdık, giderdin” diyorlar.
“Benim anneme verilmiş bir sözüm var” diyor Abdulkâdir Geylânî Hazretleri, “Yalan
söylemeyeceğim” diyor ve altınları veriyor haramilere. Onun üzerine haramiler de
Abdulkâdir Geylânî Hazretleri’nden etkilenip eşkiyalığı, haramiliği bu durum karşısında
orada bırakıyorlar ve dine yöneliyorlar. K(6)
7. Zamanın birinde, bir zat ilim öğrenmek için anasından izin almaya gitmiş.
Anası “İzin veririm, ama tek şartla” demiş. “Ne olursa olsun hiç bi zaman yalan
söylemeyeceksin”. “Tamam” demiş zat. 40 altınla ilim öğrenmeye yola çıkmış.
Eşkıyalar yolunu kesmiş. “Nereye gidiyorsun?, “İlim öğrenmeye”. Adın ne? filan.
“Yanında para var mı?”, “Var”. “Ne kadar?” “40 altın”. Eşkıya şaşırmış. “Gerçekten mi
40 altının var? demiş. “Evet” demiş. “O zaman neden söylüyorsun be adam” demiş. O
da, yola çıkarken annesine ne olursa olsun yalan söylemeyeceğine söz verdiğini
söylemiş. Bunu üzerine eşkıya etkilenmiş. Diğer arkadaşlarıyla beraber tövbe etmişler.
Allah yolunda gitmeye karar vermişler. Takvimde okumuştum hatırladığım bu kadar.
K(7)
8. Küçük bir çocuk bir kervanla elindeki emaneti bir yere götürüyormuş. Kervan
ilerlerken önlerini eşkiyalar kesmiş ve çocuğa sormuşlar nereden nereye gittiğini ve ne
götürdüğünü, çocukta doğruları söylemiş. Bir emanet götürdüğünü ve bunu ekmeğin
içinde taşıdığını söylemiş. Ona inanmamışlar çocuk doğruları söylediği için ekmeğinin
içinde sakladığı altınlarını kurtarmış. K(8)
9. Eşkıyalar bir kervanın önünü kesmişler. Herkesten “Ya malınız, ya canınız”
demiş. Herkes paramız yok demiş ve kimse cebindeki altınları vermek istememiş.
Eşkıyalar bunlardan paralarını zorla alırlar. Kervanda bir de küçük çocuk vardır. Sıra
ona geldiğinde kimse bir sormadan o cebindeki 2 altını çıkartıp onlara vermiş. Eşkıyalar
çocuğa “Neden yalan söylemedin? diye sorduğunda, “İki altının hesabını diğer tarafta
nasıl vereceğim, alın sizin olsun” demiş. Bundan etkilenen ve kendilerinden utanan
eşkıyalar eşkıyalığı bırakıp müslüman olmuşlardır. Dünyadaki hiçbir şey için yalan
söylenmemelidir. Çünkü bu dünyadakiler bu dünyada kalacak onun için yalan
13-14 Ekim 2014/13-14 October 2014375
I.Uluslararasi Türk Kültürü Kongresi/International Congress O f Turkish Culture
söylemeye gerek yok. K(9)
10. Şeriatın zamanında, çok eskilerde dul bir kadının bir oğlu varmış. Kadın
oğlunu Şam’a tahsile gönderecekmiş. Kadının kırk tane de altını varmış. Oğlunu
tek başına hiç bilmediği bir yere gönderecekmiş. Yardım edecek kimsesi de
yokmuş yanında. Altınları da kaybetmesin diye çocuğun koltuğunun altına
dikmiş. Lazım oldukça ordan alır diye düşünmüş. Oğlunu hazırlamış, Şam’a giden
bir kervana katmış. Kadın oğluna nasihatte bulunmuş: “Bak oğlum. Sana bir
nasihatim var. Başına ne gelirse gelsin asla yalan söylemeyeceksin. Bu sözümü
sakın unutma” demiş. Çocuk kervancılarla yola çıkıyor. Bir süre gittikten sonra
kervancıların önünü eşkıyalar kesiyor. Eşkıya başı ileride pusuda yatıyormuş.
Diğer adamları da kervandakilerin mallarını, paralarını topluyorlarmış. Herkesi
soymuşlar. Sıra çocuğa gelmiş. Eşkıya sormuş: “Sen kimsin? Anan baban yok mu
senin. Ne arıyorsun burada”. Kimsem yok. Ben yetimim. Annem felan şehirde,
Şam’a okumaya gidiyorum”. “Senin paran pulun var mı? “Var”. “Neyin var?”,
“40 altınım var”, “Nerede?”, “Koltuğumun altında dikili” demiş. Eşkıyalar da
şaşırmışlar. İnanamamışlar. Çocuğu alıp eşkıya başının yanına götürmüşler,
durumu anlatmışlar. Eşkıya başı şaşırmış. “Neden söyledin altının olduğunu.
Söylemesen yok desen kimse sende altın olduğunu bilmezdi. Sen deli misin de
açıklıyorsun” demiş. Çocuk “Ben anneme söz verdim yalan söylemeyeceğime
dahil. Ben yalan söyleyerek Allah’ın emrine nasıl karşı çıkarım, anneme verdiğim
sözü nasıl çiğnerim” deyince eşkıya başının aklı başına gelmiş. “Küçücük bir
çocuk bile Allah’ın emrini tutmak için, annesine verdiği sözü çiğnememek için
yalan söylemiyor. Biz ise herkesin malına canına kastediyoruz. Bizim işimiz iş
değil. Bu malları, altınları kimsen aldıysanız geri verin. Benden de vazgeçin ben
daha eşkıyalık yapmıyacam” demiş. K(10)
Sözlü Varyantların Epizotları
Anlatıların epizotları temel olarak beş kısımda incelenebilir. 1. Abdulkâdir
Geylânî’nin eğitim için Bağdat’a gitme kararı ve bunu annesine bildirmesi; 2.
Annenin öğüdü ve yolculuk için belli miktarda altın vermesi; 3. Geylaninin
yolculuğu ve eşkiyalarla karşılaşması; 4. Geylaninin eşkiyalarla diyaloğu; ve 5.
Eşkiyaların doğru yola yönelişi. Bu epizotlar genel olarak sözlü anlatının
varyantlarının hemen hepsinde karşımıza çıkmaktadır. Epizotlar çoğu anlatıda
13-14 Ekim 2014/13-14 October 2014376
I.Uluslararasi Türk Kültürü Kongresi/International Congress O f Turkish Culture
eksilmemiştir, bununla birlikte anlatılarda meydana gelen değişiklikleri epizotların
kendi içerisinde bulmak mümkündür; epizotlar, farklılaşma görülen bu birimlere göre
belirlenmiştir. Aşağıda, epizotlarda meydana gelen değişimi adım adım gözlemlemek
mümkündür:
1. Epizot: Abdulkâdir Geylânî’nin eğitim için Bağdat’a gitme kararı ve bunu
annesine bildirmesi;
“Küçük idim, Arefe günü çift sürmek için tarlaya gittim. Bir öküzün kuyruğundan
tutunup, arkasından gidiyordum. Hayvan dile geldi ve dönüp bana; “Sen bunun için
yaratılmadın ve bununla emrolunmadın” dedi. Korktum geri döndüm. Evimizin damına
çıktım. Gözüme, hacılar gözüktü. Arafat ’ta vakfeye durmuşlardı. Anneme gidip, “Beni
Allahü teâlânın yolunda bulundur, izin ver, Bağdad’a gidip ilim öğreneyim. Sâlih
zâtları ve evliyâyı ziyâret edeyim” dedim. Annem sebebini sordu, gördüklerimi anlattım.
...” (İslam Âlimleri Ansiklopedisi, 2014).
Sözlü Kaynaklardan Epizotlar;
1. “Abdulkâdir Geylânî annesiyle birlikte yaşıyor. Annesi ile arasındaki bağlılık
çok büyük. Birbirlerini çok seviyorlar. Günlerden bir gün, Abdulkâdir Geylânî annesine
okumak, ilim öğrenmek için gitmesi gerektiğini söylüyor. Annesi başta bu duruma
olumlu bakmıyor. Oğlunun yanından ayrılmasına dayanamayacağını düşünüyor. Sonra,
gel zaman git zaman, annesi de artık oğluna hak veriyor ve gitmesi yönünde ona
yardımcı oluyor.” K(1)
2. “Abdulkâdir Geylânî Hazretleri zamanında, annesi onu peygamber efendimizi
görmeye gönderiyor.” K(2)
3. “Seyid Abdulkâdir çocukluğunda ilime merak sarar ve bu durumu annesine
söyleyerek Bağdata ilim öğrenmeye gitmeye karar verir.” K(3)
4. “Abdulkâdir Geylânî hazretleri daha küçükken bulunduğu şehirden başka bir
şehre eğitim almak için gider.” K(4)
5. “Abdulkâdir Geylânî daha küçükken annesi onu eğitim için köyden Bağdat’a
gönderir.” K(5)
6. “Zamanında, Abdulkâdir Geylânî Hazretleri, zamanında Peygamber Efendimizi
görmeye gitmek istiyor bu zat. Annesi onu gönderiyor Peygamber Efendimizi
görmeye...” K(6)
7. “Zamanın birinde, bir zat ilim öğrenmek için anasından izin almaya gitmiş.”
13-14 Ekim 2014/13-14 October 2014377
I.Uluslararasi Türk Kültürü Kongresi/International Congress O f Turkish Culture
K(7)8. Anlatıda bu epizot yok. K(8)
9. Anlatıda bu epizot yok. K(9)
10. “Şeriatın zamanında, çok eskilerde dul bir kadının bir oğlu varmış.
Kadın oğlunu Şam’a tahsile gönderecekmiş.” K(10)
İnceleme;
Ne yazılı kaynaktan alınan metinde, ne de sözlü varyantlarda Abdulkâdir
Geylânî’nin yaşadığı şehir belirtilmemiştir. Ama biz tarihi bilgilere dayanarak,
doğduğu ve ilk eğitimini aldığı şehrin Geylan olduğunu biliyoruz. Bununla
birlikte Geylânî’nin eğitim almak için gitmek istediği şehir, hem tarihi
kaynaklarda, hem de anlatının sözlü ve yazılı varyantlarında Bağdat olarak
geçmektedir. 5. anlatıda bulunduğu şehir “köy” olarak belirtilirken; 4. anlatıda
gitmek istediği şehir “başka bir şehir” denilerek belirsiz verilmiştir. Tarihi
kaynaklardan, Geylânî’nin babasının öldüğünü ve annesiyle ve dedesiyle
yaşadığını biliyoruz. Nitekim metnin hem yazılı, hem de sözlü varyantlarında
Geylânî Bağdat’a gitmek için annesinden izin alıyor ve ondan destek görüyor.
Geylânî’nin Bağdat’a gitme amacı, hem tarihi kaynaklarda, hem de menkıbenin
sözlü ve yazılı varyantlarında eğitim olarak belirtiliyor; fakat 2. ve 6. anlatılarda
amaç, “Peygamber efendimizi görmek” şeklinde farklılaşmaktadır. Geylânî’nin
aklına eğitim fikrinin nasıl düştüğü sözlü varyantlarda belirsizken, yazılı varyantta
yaşadığı bir olay sonucu kalbine ilham geldiği belirtiliyor. Tarihi kaynaklara göre
Geylânî’nin Bağdat’a yolculuğu sırasında 15-18 yaşları arasında olduğunu
biliyoruz; fakat yazılı kaynaktan ve sözlü kaynaklardan alınan metinlerde
Geylânî’nin Bağdat’a eğitim için yola çıktığında kaç yaşında olduğu tam olarak
belirtilmemiştir.
7. ve 10. anlatılarda, anlatının kahramanı Geylânî olarak değil, belirsiz bir
kişi, “bir zat” şeklinde verilmiştir; 10. anlatıda bu belirsiz şahsın eğitim amacıyla
gideceği yer de Bağdat değil, “Şam” olarak belirtilmiştir. Yani 7. ve 10.
anlatılarda, Geylânî’yle ilgili menkıbenin epizotları var, fakat epizot içinde verilen
bilgilerde Geylânî menkıbesinden uzaklaşma ve buna bağlı olarak verilen
bilgilerde belirsizleşme ve farklılaşma var. 8. ve 9. anlatılarda ise, bu epizot
tamamen ortadan kalkmıştır ve anlatılar doğrudan 3. epizottan başlamıştır.
13-14 Ekim 2014/13-14 October 2014378
I.Uluslararasi Türk Kültürü Kongresi/International Congress O f Turkish Culture
2. Epizot: Annenin öğüdü ve yolculuk için belli miktarda altın/para vermesi;
Ağladı, kalkıp babamdan mîrâs kalan seksen altının yarısını kardeşime ayırdı.
Kalanını da bana verip, altınları elbisemin koltuğunun altına dikti. Gitmeme izin verip,
her ne olursa olsun doğruluk üzere olmamı söyleyip, benden söz aldı. “Haydi Allah
selâmet versin oğlum. Allahü teâlâ için senden ayrıldım. Kıyâmete kadar bir daha
yüzünü göremem” dedi. (İslam Âlimleri Ansiklopedisi, 2014).
Sözlü Kaynaklardan Epizotlar;
1. “Abdulkâdir Geylânî artık evden, ailesinden ayrılarak ilim öğrenmek için yola
düşüyor. Annesi oğlunu göndermeden önce Abdulkâdir Geylânî hazretlerine bir söz
söylüyor. “Ne olursa olsun oğlum sakın yalan söyleme” diye bir öğütte bulunuyor. Daha
sonra Abdulkâdir’in yanına yolluk olarak seksen altın veriyor ve iç cebine koymasını,
lazım olduğunda kullanmasını söylüyor.” K(1)
2. “ ... ve annesi ona diyor ki: “Ne olursa olsun yalan söyleme” diyor.” K(2)
3. “Yola çıkmadan önce annesi bir keseye 40 altın koyarak elbisesinin gizli bir
yerine keseyi diker.” K(3)
4. “Giderken annesi ona birkaç altın verir ve hiç yalan söylememesi gerektiğini
anlatır.” K(4)
5. “Gitmeden önce birkaç altın verir, bir de öğüt verir. “Ne olursa olsun yalan
söylemeyeceksin” der ve gönderir.” K(5)
6. “ . ve annesi ona diyor ki; “Ne olursa olsun yalan söyleme” diyor.” K(6)
7. “Anası “İzin veririm, ama tek şartla” demiş. “Ne olursa olsun hiç bi zaman
yalan söylemeyeceksin”. “Tamam” demiş zat. 40 altınla ilim öğrenmeye yola çıkmış.”
K(7)
8. Anlatıda bu epizot yok. K(8)
9. Anlatıda bu epizot yok. K(9)
10. Kadının kırk tane de altını varmış. Oğlunu tek başına hiç bilmediği bir yere
gönderecekmiş. Yardım edecek kimsesi de yokmuş yanında. Altınları da kaybetmesin
diye çocuğun koltuğunun altına dikmiş. Lazım oldukça ordan alır diye düşünmüş.
Oğlunu hazırlamış, Şam’a giden bir kervana katmış. Kadın oğluna nasihatte bulunmuş:
“Bak oğlum. Sana bir nasihatim var. Başına ne gelirse gelsin asla yalan
söylemeyeceksin. Bu sözümü sakın unutma” demiş. K(10)
13-14 Ekim 2014/13-14 October 2014379
I.Uluslararasi Türk Kültürü Kongresi/International Congress O f Turkish Culture
İnceleme;
Yazılı kaynaktan alınan metinde, Geylânî’nin annesi üzülse de oğlunun
Bağdat’a gitmesine razı geliyor ve ona babasından miras kalan seksen altının
yarısını (diğer yarısını kardeşine ayırıyor) veriyor. Sözlü varyantlarda, 1. anlatıda,
annesi seksen altının tamamını Geylânî’ye veriyor; bu, 3. anlatıda kırk altın; 4. ve
5. anlatılarda birkaç altın olarak belirtilmiş. 2. ve 6. anlatılarda annenin altın
verdiği belirtilmemiş, ama diğer anlatılarda olduğu gibi Geylânî’ye yalandan
korunması için öğüt verdiği ve söz aldığı belirtilmiş.
7. ve 10. anlatılardaki belirsiz “zat”, kırk altın ve yalandan korunmak üzere
annesinden bir öğütle yola çıkıyor; fakat 7. anlatıda, zatın kırk altını kimden aldığı
belirtilmemiştir. 8. ve 9. anlatılarda ise, bu epizot tamamen ortadan kalkmıştır;
anlatılar doğrudan 3. epizottan başlamıştır.
3. Epizot: Geylânî’nin yolculuğu ve eşkiyalarla karşılaşması;
Ben de, küçük bir kâfile ile Bağda’da gitmek üzere yola çıktım. Hemedan ’ı
geçince, altmış atlı eşkiya çıka geldi. Kâflemizi bastılar. Kervanı soydular,...
(İslam Âlimleri Ansiklopedisi, 2014).
Sözlü Kaynaklardan Epizotlar;
1. “Abdulkâdir Geylânî arabaya biniyor ve yolculuk başlıyor. Yolun
ilerleyen zamanlarında otobüsün önünü dağdan gelen eşkıyalar kesiyor. Herkesi
dışarıya çıkarıp tek tek herkesin neyi varsa neyi yoksa almaya çalışıyorlar.” K(1).
2. “Yolda giderken haramiler yolunu kesiyorlar. Haramiler herkesi
soyuyorlar, bu Abdulkâdir Geylânî küçük diye, işte bunun da altını yoktur, parası
yoktur diye bakmıyorlar.” K(2)
3. “Seyid Abdulkâdir yola çıkar, bir süre yola devam ettikten sonra yolu
haramiler keser ve kimin değerli eşyası varsa alırlar.” K(3)
4. “Abdulkadir Geylani kervanla yola çıkar. Eşkıyalar yollarını keserler ve
kervanı soyarlar.” K(4)
5. “Abdulkâdir Geylânî kervanla yolda giderken, yolu eşkıyalar tarafından
kesilir, bütün kervan soyulur.” K(5)
6. “Yolda giderken haramiler yolunu kesiyorlar.” K(6)
7. “Eşkıyalar yolunu kesmiş.” K(7)
13-14 Ekim 2014/13-14 October 2014380
I.Uluslararasi Türk Kültürü Kongresi/International Congress O f Turkish Culture
8. “Küçük bir çocuk bir kervanla elindeki emaneti bir yere götürüyormuş. Kervan
ilerlerken önlerini eşkiyalar kesmiş ...” K(8)
9. “Eşkıyalar bir kervanın önünü kesmişler. Herkesten “Ya malınız, ya canınız”
demiş.” K(9)
10. “Çocuk kervancılarla yola çıkıyor. Bir süre gittikten sonra kervancıların önünü
eşkıyalar kesiyor. Eşkıya başı ileride pusuda yatıyormuş. Diğer adamları da
kervandakilerin mallarını, paralarını topluyorlarmış. Herkesi soymuşlar.” K(10)
İnceleme;
Yazılı kaynaktan alınan metinde, Bağdat’a yolculuk sırasında Hamedan mevkini
geçince, kervanı bastıklarından bahsedilirken, sözlü kaynaklardan alınan metinlerde,
Hamedan mevki belirtilmemekle birlikte; 1. metinde diğerlerinden farklı olarak
Geylânî’nin otobüsle yolculuk ettiği belirtilmiştir. 2. anlatıda da diğerlerinden farklı
olarak, diğer herkesi soyarken, Geylânî’nin küçük bir çocuk olduğunu, parasının
olamayacağını düşünerek eşkiyaların/haramilerin ona dokunmadığı belirtilmiştir.
7., 8., 9. ve 10. anlatılarda ise, tüm bu olayları yaşayan kişi Geylânî olarak değil,
herhangi bir çocuk olarak belirtilmiştir. 8. anlatıdaki bu çocuğun yolculuk amacı ise
eğitim değil, elindeki emaneti bir yere ulaştırmak olarak belirtilmiştir.
4. Epizot: Geylânî’nin eşkıyalarla diyaloğu;
içlerinden biri benim yanıma geldi. “Ey fakir! Senin hiçbir şeyin var mı?”
dedi. Ben de yalan söylemek istemedim. “Kırk altınım var” dedim. “Nerededir?” dedi.
“Elbisemin koltuğunun altında dikilmiştir ” dedim. Alay ediyorum zannetti. Beni bırakıp
gitti. Bir başkası geldi, o da sordu. Fakat, o da bırakıp gitti, ikisi birden reîslerine gidip,
bu durumu söylediler. Reîsleri beni çağırttı. Bir yerde, kâfileden aldıkları malları
taksim ediyorlardı. Yanına gittim. “Altının var mı?” dedi. “Kırk altınım var” dedim.
Elbisemin koltuk altını sökmelerini söyledi. Söküp, altınları çıkardılar. “Neden bunu
söyledin?” dediler. “Annem, ne olursa olsun doğru söylememi tembih etti. Doğruluktan
ayrılmayacağıma söz verdim, ihânet edemem” dedim. Eşkiyanın reîsi, bunu duyunca
ağlamaya başladı. (İslam Âlimleri Ansiklopedisi, 2014).
Sözlü Kaynaklardan Epizotlar;
1. “ ... ve bunların arasında Abdulkâdir Geylânî hazretleri de var. Sıra ona geliyor
“Bize verecek neyin var neyin yok” diye soruyorlar. Abdulkâdir Geylânî o anda direk
13-14 Ekim 2014/13-14 October 2014381
I.Uluslararasi Türk Kültürü Kongresi/International Congress O f Turkish Culture
“Benim de size verecek seksen altınım var” diyor. Hiç yalan söylemeden gerçeği
söylüyor ve eşkıyalar bu duruma çok şaşırıyorlar. “Yahu sen bunu direk niye
söyledin yalan söyleyebilirdin” diyorlar. Abdulkâdir Geylânî o anda, “Ben
annemin öğütlerini unutmadım, unutmayacağım da asla, hiçbir şey için yalan
söyleme dedi annem, ben de asla seksen altın için yalan söylemem” diyor.” K(1).
2. “İşte bu haramilerin başı geliyor, “Sende altın var mı? diyor. “Evet”
diyor. “Annem burama dikmişti” diyor. “Sen neden doğruyu söyledin, yalan
söylemedin? diyor. “Söyleseydin, altınım yok deseydin, biz seni bırakırdık
giderdin” diyor. “Benim anneme verilmiş bir sözüm var” diyor, “Yalan
söylemeyeceğim” diyor ve altınları veriyor.” K(2)
3. “Sıra Abdulkâdir’e geldiğinde haramilerin başı olan kişi sorar: “Çocuk,
senin paran var mı? diye sorduğunda Abdulkâdir “40 altınım var” der. Bunun
üzerine harami şaşırır; “Çocuk sen bize altının olduğunu neden söyledin, zaten
senin paranı bulamazdık” diye cevap verir. Abdulkâdir “Yola çıkmadan önce
annem yalan söylemememi istedi, ben de altınlar için anneme verdiğim sözden
dönemem” der.” K(3)
4. “Bu arada biri Abdulkâdir Geylânî’ye sorar, “Senin paran var mı? diye. O
da “Var” der. Üstünü ararlar, gerçekten üstünden birkaç altın çıkar. Bu durumu
eşkıya başına anlatırlar, eşkıya başı neden yalan söylemedin der. O da “Annem,
ne olursa olsun yalan söyleme dedi.” K(4)
5. “Eşkıya başı, Abdulkâdir Geylânî’ye de sorar, “Sende para var mı?,
Abdulkâdir Geylânî, “Vardır”. Eşkıya başı bakar üstünde birkaç altın var, sorar
“Sen yalan söyleseydin, senden bu parayı almazdık”. Abdulkadir Geylani;
“Benim annem, ne olursa olsun hiç yalan söyleme” dedi.” K(5)
6. “Haramiler herkesi soyuyorlar, bu Abdulkâdir Geylânî Hazretleri o
zaman küçük çocuk diye işte, bunun da altını yoktur, parası yoktur diye
bakmıyorlar, aramıyorlar üstünü. İşte bu haramilerin başı geliyor, “Sende altın var
m? diyor, evet diyor. Abdulkâdir Geylânî Hazretleri, “Annem burama dikmişti”
diyor. “Sen neden doğruyu söyledin, yalan söylemedin? diyor haramiler.
“Söyleseydin, altınım yok deseydin biz seni bırakırdık, giderdin” diyorlar. “Benim
anneme verilmiş bir sözüm var” diyor Abdulkâdir Geylânî Hazretleri, “Yalan
söylemeyeceğim” diyor ve altınları veriyor haramilere.” K(6)
13-14 Ekim 2014/13-14 October 2014382
I.Uluslararasi Türk Kültürü Kongresi/International Congress O f Turkish Culture
7. “Nereye gidiyorsun?, “İlim öğrenmeye”. Adın ne? filan. “Yanında para var
mı?”, “Var”. “Ne kadar?” “40 altın”. Eşkıya şaşırmış. “Gerçekten mi 40 altının var?
demiş. “Evet” demiş. “O zaman neden söylüyorsun be adam” demiş. O da, yola
çıkarken annesine ne olursa olsun yalan söylemeyeceğine söz verdiğini söylemiş.” K(7)
8. “ ... ve çocuğa sormuşlar nereden nereye gittiğini ve ne götürdüğünü, çocukta
doğruları söylemiş. Bir emanet götürdüğünü ve bunu ekmeğin içinde taşıdığını
söylemiş. Ona inanmamışlar çocuk doğruları söylediği için ekmeğinin içinde sakladığı
altınlarını kurtarmış.” K(8)
9. “Herkes paramız yok demiş ve kimse cebindeki altınları vermek istememiş.
Eşkıyalar bunlardan paralarını zorla alırlar. Kervanda bir de küçük çocuk vardır. Sıra
ona geldiğinde kimse bir sormadan o cebindeki 2 altını çıkartıp onlara vermiş. Eşkıyalar
çocuğa “Neden yalan söylemedin? diye sorduğunda, “İki altının hesabını diğer tarafta
nasıl vereceğim, alın sizin olsun” demiş.” K(9)
10. “Sıra çocuğa gelmiş. Eşkıya sormuş: “Sen kimsin? Anan baban yok mu senin.
Ne arıyorsun burada”. Kimsem yok. Ben yetimim. Annem felan şehirde, Şam’a
okumaya gidiyorum”. “Senin paran pulun var mı? “Var”. “Neyin var?”, “40 altınım
var”, “Nerede?”, “Koltuğumun altında dikili” demiş. Eşkıyalar da şaşırmışlar.
İnanamamışlar. Çocuğu alıp eşkıya başının yanına götürmüşler, durumu anlatmışlar.
Eşkıya başı şaşırmış. “Neden söyledin altının olduğunu. Söylemesen yok desen kimse
sende altın olduğunu bilmezdi. Sen deli misin de açıklıyorsun” demiş. Çocuk “Ben
anneme söz verdim yalan söylemeyeceğime dahil. Ben yalan söyleyerek Allah’ın
emrine nasıl karşı çıkarım, anneme verdiğim sözü nasıl çiğnerim” deyince eşkıya
başının aklı başına gelmiş. “Küçücük bir çocuk bile Allah’ın emrini tutmak için,
annesine verdiği sözü çiğnememek için yalan söylemiyor. Biz ise herkesin malına
canına kastediyoruz. Bizim işimiz iş değil. Bu malları, altınları kimsen aldıysanız geri
verin.” K(10)
İnceleme;
Yazılı kaynaktan alınan metinde olduğu gibi, sözlü varyantlarda da, Geylânî’nin
eşkıyalarla diyaloğunda yalan söylememesi ve elindeki altınları onlara vermesi,
eşkıyaları şaşırtmıştır ve eşkıyaların kendi davranışlarını sorgulamasına sebep olmuştur.
9. anlatıda herhangi bir diyalog olmadan, küçük çocuk altınlarını çıkarıp hırsızlara
13-14 Ekim 2014/13-14 October 2014383
I.Uluslararasi Türk Kültürü Kongresi/International Congress O f Turkish Culture
vermiş ve eşkıyaları bu şekilde şaşırtmıştır. 8. anlatıda da, çocuk doğruyu
söylediği için ekmeğinin içindeki 2 altınını kurtarmıştır ve sözlü anlatı burada
sonlanmıştır; anlatıda başkaca bir sonuç belirtilmemiştir. 8. anlatıda çocuğun
yalandan sakınmasının sebebi belirtilmemişken, 9. anlatıda çocuğun, öteki
dünyada verilecek hesaptan korktuğu belirtilmiştir; bu anlatılar dışındaki diğer
tüm anlatılarda yalandan kaçınmanın sebebi anneye verilen söz olarak
bildirilmiştir; 10. anlatıda ise, hem anneye verilen sözden, hem de Allahın
emirlerine karşı gelmemekten korkulduğundan bahsedilmiştir.
5. Epizot: Eşkiyaların doğru yola yönelişi (ahlaki değerleri hatırlama ve
pişman olma);
... ve: “Bu kadar senedir ben, beni yaratıp, yetiştiren Rabbime verdiğim
söze ihânet ediyorum ” dedi. Bu pişmanlığından sonra tövbe edip, eşkiyalığı
bıraktığım söyledi. Yanındakiler de, “İnsanları soymakta, yol kesmede sen bizim
reîsimiz idin, şimdi tövbe etmekte de bizim reîsimiz o l” dediler. Sonra, hepsi
elimde tövbe ettiler. Kâfileden aldıkları malları sahiplerine geri verdiler. İlk defa
elimde tövbe edenler, bu altmış kişidir.” (İslam Âlimleri Ansiklopedisi, 2014).
Sözlü Kaynaklardan Epizotlar;
1. “O anda eşkıyalar da bu durumu görünce değişiyorlar. Bu yaptıkları için
utanıyorlar. Çünkü kişi seksen altın için yalan söylemeyi göze almıyorsa biz bu
duruma daha nasıl katlanalım diye düşünerekten, onlar da yalan söylemenin çok
kötü bir durum olduğunu, onun için de kimsenin yalan söylememesi gerektiği
kanısına varıyorlar.” K(1).
2. “Onun üzerine haramiler de Abdulkâdir Geylânî Hazretlerinden etkilenip
eşkıyalığı, haramiliği bırakıyorlar. Dine yöneliyorlar.” K(2)
3. “Neyse harami derin bir düşünceye dalar, insafa gelir, çocuğun parasını almaz,
diğer yolcuların da paralarını geri verirler. Abdulkâdir yola devam eder, Bağdat’a varır
kısa zamanda iyi bir eğitim alır ve başarılı bir ilim adamı olur.” K(3)
4. “Eşkıya başı bundan çok etkilenir ve Müslüman olmaya karar verir.” K(4)
13-14 Ekim 2014/13-14 October 2014384
I.Uluslararasi Türk Kültürü Kongresi/International Congress O f Turkish Culture
5. “Eşkıya başı çok etkilenir ve Müslüman olur.” K(5)
6. “Onun üzerine haramiler de Abdulkâdir Geylânî Hazretleri’nden etkilenip eşkiyalığı,
haramiliği bu durum karşısında orada bırakıyorlar ve dine yöneliyorlar.” K(6)
7. “Bunu üzerine eşkıya etkilenmiş. Diğer arkadaşlarıyla beraber tövbe etmişler.
Allah yolunda gitmeye karar vermişler.” K(7)
8. Anlatıda bu epizot yok. K(8)
9. “Bundan etkilenen ve kendilerinden utanan eşkıyalar eşkıyalığı bırakıp
müslüman olmuşlardır. Dünyadaki hiçbir şey için yalan söylenmemelidir. Çünkü bu
dünyadakiler bu dünyada kalacak onun için yalan söylemeye gerek yok.” K(9)
10. “Benden de vazgeçin ben daha eşkıyalık yapmıyacam” demiş.” K(10)
İnceleme:
Yazılı kaynaktan alınan metinde, eşkıyaların pişmanlık ve tövbe ardından
eşkıyalığı bıraktıkları ve Geylânî aracılığıyla tövbe eden ilk atmış kişinin bu eşkıyalar
olduğu belirtilmiştir. Burada hem eşkıyaların sayısı hakkında fikir verilmiş, hem de
ileride Geylânî aracılığıyla tövbe edecek kişilerin olacağı rivayet edilmiştir. Tövbe
etmelerinden ve başka bir ön bilgi belirtilmediğinden dolayı, eşkıyaların Müslüman
oldukları farz edilmiştir. Sözlü varyantlarda, 3. anlatıda eşkıya başı, 10. anlatıda bütün
eşkıyalar, yaptıkları eşkıyalıktan vazgeçerler; 4. ve 5. anlatılarda, eşkıya başı
Geylânî’den etkilenip Müslüman olur; 9. anlatıda bütün eşkıyaların Müslüman oldukları
belirtilmiştir; yani İslam dinine girme durumu söz konusudur; 2., 6. ve 7. anlatılarda,
pişman olan eşkıyaların yaptıklarından vazgeçip, dine yöneldikleri belirtilmiştir; burada
eşkıyaların zaten Müslüman olduğu, sadece Allah yoluna girme kararı aldıkları farz
edilebilir. 1. anlatıda eşkıyaların, yalandan korunmanın önemiyle ilgili ders çıkardıkları
rivayet edilmiştir; 10. anlatıda ise, anlatıcı, öteki dünya fikrini hatırlatarak yalandan
13-14 Ekim 2014/13-14 October 2014385
I.Uluslararasi Türk Kültürü Kongresi/International Congress O f Turkish Culture
korunmanın gerekliliği üzerine kendisi bir öğüt vermiştir.
Değerlendirme ve Sonuç
Yukarıda varyantları değerlendirilen söz konusu menkıbe Abdülkâdir
Geylânî’nin hayat hikayesinin bir parçasıdır. Bir din büyüğüne ait olduğu ve
ahlaki bir öğüt içerdiği için ortak kültürel bellekte yer edinmiştir. Menkıbe,
Geylânî’nin yaşam biçiminin şekillenişi, hayata bakış açısı, ahlaki değer yargıları
hakkında bilgi veren bir anlatıdır. Menkıbenin en can alıcı kısmı, Geylânî’nin
annesine verdiği söz ile eşkıyalara yalan söylememesi ve eşkıyalarda olumlu
davranış değişikliğine sebep olmasıdır; menkıbeyi şekillendiren bu “yalandan
korunma” fikridir.
Bu bildiride, bir menkıbe metninin varyantlarından yola çıkılarak, anlatı
metni üzerinde meydana gelen değişim ve dönüşümler tespit edilmeye
çalışılmıştır. Söz konusu menkıbe aracılığıyla yapılan tespitler şöyledir:
Menkıbenin sözlü varyantlarında anlatıcıların genel hatlarıyla epizotları
hatırladıkları, hatırlayamadıkları epizotları atlayıp diğer epizottan anlatıya devam
ettikleri ya da anlatıyı sonlandırdıkları görülmüştür. Bazı varyantlarda ilk iki
epizotun (8. ve 9.) olmadığı; 8. anlatıda da son epizotun bulunmadığı görülmüştür.
Ayrıca, epizotlar hatırlansa bile, anlatıcıların epizotlar içerisindeki ayrıntıları
verirken hatırlayamadıkları yerlerde kendilerine göre, anlatı mantığından dışarı
taşmayacak şekilde anlatıyı yönlendirdikleri, içeriği çeşitlendirdikleri
gözlemlenmiştir.
1. anlatıdan 10. anlatıya doğru gidildiğinde de, genel anlamda varyantlar
arasında, anlatının belirli bir menkıbe metninden, belirsiz bir kısa hikayeye doğru
değişim gösterdiği tespit edilmiştir. Anlatının kahramanı Geylânî, son dört
anlatıda (7., 8., 9., 10.) kimliği “belirsiz bir zata” ya da “küçük bir çocuğa”
dönüşmüştür. Bazı varyantlarda yolculuk amacı, eğitim dışında, “peygamberi
görmek” (ki Geylânî Hz Muhammed döneminde yaşamamıştır) ya da “bir emaneti
götürmek” şeklinde farklılaşmıştır. Bağdat’a yolculuk, “Şam’a” yolculuk olarak
değişiklik göstermiştir. Yolculuk, kervana katılmak şeklinde yapılırken, o
dönemde olmayacak şekilde “otobüs” yolculuk aracı olarak bir anlatıya girmiştir.
Menkıbenin kahramanının yalandan korunma sebebi, annesine verdiği söz iken,
“öteki dünya korkusu” biçiminde farklılaşarak bir varyanta eklenmiştir.
13-14 Ekim 2014/13-14 October 2014386
I.Uluslararasi Türk Kültürü Kongresi/International Congress O f Turkish Culture
Eşkıyaların doğru yola girişi, bazı varyantlarda “soydukları insanlara mallarını geri
verme” şeklinde anlatılırken, bazılarında “Müslüman olma”, “tövbe etme”, vb. şekilde
çeşitlenerek anlatılmıştır.
Bu bildiride, dini bir şahsiyet hakkında anlatılan bir menkıbe metninin yazılı ve
sözlü varyantlarına ulaşılmış ve bu varyantlar incelenmiştir. Bir anlatı metninin
icrasında metin boyutunda ne gibi değişikliklerin meydana geldiği tespit edilmeye ve bir
menkıbe metninin değişim, dönüşüm yolculuğu hakkında fikir verilmeye çalışılmıştır.
Kaynakça
Güzel, Abdurrahman (2012), Dinî-Tasavvufî Türk Edebiyatı El Kitabı, Ankara:
Akçağ Yayınları.
İslam Âlimleri Ansiklopedisi, (2014), Ehli Sünnet Büyükleri - Seyyid Abdülkâdir-
i Geylânî, Erişim: 09.09.2014, http://www.ehlisunnetbuyukleri.com/Evliyalar-
IslamAlimleri-Detay-SEYYID ABDULKADIR I GEYLANI- 1440.aspx
Kara, Mustafa (2013), Tasavvuf ve Tarikatlar Tarihi, İstanbul: Dergah Yayınları.
Küçük, Hülya (2011), Anahatlarıyla Tasavvuf Tarihine Giriş, İstanbul: Ensar
Yayınları.
Öngören, Reşat (2014), Başlıca Tarikatlar, Tasavvuf El Kitabı (Ed. Kadir
Özköse), Ankara: Grafiker Yayınları, s.253-272.
Özdamar, Mustafa (2007), Abdülkâdir Geylânî, İstanbul: Kırkkandil Yayınları.
TDK (2014), Menkıbe, Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlük, Erişim:
07.09.2014,
http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com gts&arama=gts&guid=TDK.GTS.540ef3
600d2a10.97135528
Uludağ, Süleyman (1988), Abdülkâdir-i Geylânî, Türk Diyanet Vakfı İslam
Ansiklopedisi, cilt: 1, s.234-239, Erişim: 08.09.2014,
http://www.islamansiklopedisi.info/
Kaynak Kişiler
K(1) Songül Tekin, Yaşı 22, Adana Doğumlu, Üniversite Öğrencisi, Derleme:
Gülbahar Erkadam, Sivas, 2013.
K(2) Ahmet Topal, Yaşı 52, Sivas Doğumlu, Lise Mezunu, Esnaf, Derleme:
Ekrem Kılıç, Sivas, 2013.
K(3) Mahmut Yıldız, Yaşı 34, Sivas Doğumlu, Lise Mezunu, Esnaf, Derleme: Ali
13-14 Ekim 2014/13-14 October 2014387
I.Uluslararasi Türk Kültürü Kongresi/International Congress O f Turkish Culture
Gölcük, Sivas, 2013.
K(4) Ahmet Güç, Yaşı 25, Siirt Doğumlu, Üniversite Mezunu, İşsiz,
Derleme: Ahmet Tuncer, Sivas, 2013.
K(5) Fatma Tuncer, Yaşı 48, Elazığ Doğumlu, Ortaokul Mezunu, Ev
Hanımı, Derleme: Ahmet Tuncer, Sivas, 2013.
K(6) Feriza Akbulut, Yaşı 48, Sivas Doğumlu, İlkokul Mezunu, Ev Hanımı,
Derleme: Esin Erol, Sivas, 2013.
K(7) Yusuf Halil, Yaşı 22, Sakarya Doğumlu, Üniversite Öğrencisi,
Derleme: Muhammed Uçman, Sivas, 2013.
K(8) Serpil Çağlar, Yaşı 24, Sivas Doğumlu, Üniversite Öğrencisi,
Derleme: Candan Kahramanoğlu, Sivas, 2013.
K(9) Kerim Özkınalı, Yaşı 50, Amasya Doğumlu, Lise Mezunu, Tüccar,
Derleme: Serdar Koç, Sivas, 2013.
K(10) Güllüşan Bahcivan, Yaşı 78, Sivas Doğumlu, Okul Eğitimi Yok, Ev
Hanımı, Derleme: Esengül Bahcivan, Sivas, 2013.
13-14 Ekim 2014/13-14 October 2014388