Upload
deu
View
0
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
17. TÜRKİYE‐VATİKAN İLİŞKİLERİ
Şahin KESKİN
Dokuz Eylül Üniversitesi Avrupa Birliği Çalışmaları Yüksek Lisans Mezunu Sahipkıran
Stratejik Araştırmalar Merkezi Uzmanı
Adres: Selçuk Mahallesi, Şehit Sedat Çelik Sokak, Can Apt. Kat: 4 No: 23/B Niğde Merkez
Telefon: +90 541 378 23 91
E‐mail: [email protected] / [email protected]
Web sitesi: http://akademiklisan.blogcu.com
Özet: Türkiye‐Vatikan ilişkileri, geçmişi ve geleceğiyle oldukça karmaşık bir konudur.
Uzun yıllar boyunca, ikili ilişkilerin kurulmaya çalışılması bazı faktörler nedeniyle duraksamış
ve ilişkilerin kurulması konjonktüre bağlı olmuştur. Bu bağlamda, hiç şüphesiz Fransız
Katolik himayeciliği, ikili ilişkilerin seyrini belirleyen en önemli tarihsel faktör olmuştur. İkili
ilişkilerde bir diğer önemli faktör olan kişiler ise, ilişkilerin inşasında unutulmaması gereken
diğer bir önemli boyut olmuştur. Türkiye‐Vatikan ilişkilerinin incelendiği bu çalışmada,
tarihsel arka plan gündemde olduğu gibi, günümüz dünyasında yaşanan gelişmeler de
önemli bir başlık olarak ele alınmıştır. Bu doğrultuda, çalışma, geçmiş ve geleceğe dair
açıklamaları inceleyerek, ikili ilişkilerin geleceği hakkında bir değerlendirme yapma
çabasındadır.
Anahtar Kelimeler: Vatikan, Türkiye‐Vatikan ilişkileri, Katolik Kilisesi, Recep Tayyip
Erdoğan, Türk Dış Politikası, Angelo Giuseppe Roncalli, 6. Paolo, 2. Jean Paul, 16.
Benediktus, Papa Franciscus.
1. Giriş
Türkiye ve Vatikan arasında ilişkilerin kurulması, tarihsel olarak 1960
dönemine denk gelir. Bu dönemden önce de, ikili ilişkilerin kurulmasına yönelik
birçok girişim olmuştur. Bu konuda ilk girişim, hiç şüphesiz Osmanlı Devleti
tarafından yapılmıştır. Bu anlamda, ikili ilişkilerin geçmişinin İstanbul’u
fetheden Osmanlı Sultanı Fatih Sultan Mehmet’e kadar dayandığı söylenebilir.1
Osmanlı İmparatorluğu (Devleti), içerdiği farklı din ve etnik kökenlerden oluşan
birçok farklı millete yönelik olarak, ‐zamanına kıyasla‐ son derece hoşgörülü bir
politika izlemeyi amaç edinmiştir ve böylelikle, toplar ve silahlar yerine hoşgörü
ile kıtalararası yolculukta derin mesafeler elde etmiştir. Her ne kadar
1 “Türkiye‐Vatikan İlişkileri”, Türkiye Cumhuriyeti Dış İşleri Bakanlığı, Erişim Tarihi: 30.10.2015, Erişim Adresi: http://www.mfa.gov.tr/turkiye‐vatikan‐siyasi‐iliskileri.tr.mfa.
aaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaasaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa
428 Mavi Elma:Türkiye‐Avrupa İlişkileri
Osmanlı’nın bu izlediği politika önemli olarak değerlendirilse de, tarihsel
konjonktürde yer alan diğer bazı aktörler bu etkili girişimin önüne geçmiştir. Bu
doğrultuda, bahse konu olan Fransız Katolik himayeciliği unutulmayacak bir
tarihsel veridir. Fransızlar; o dönemlerde hem Batı, hem de Doğu Hıristiyan
dünyasının sözcüsü olma yönünde önemli bir aktördü. Bu durum, ilk başlarda
Vatikan heyetinin Türkiye‐Vatikan ilişkilerine şüphe ile bakmasına ve daha
sonrasında, Lozan Antlaşması ile Türkiye’nin de ikili ilişkilerde aynı hissiyata
dönmesine kaynaklık etmiştir.2
İkili ilişkiler değerlendirildiğinde, dönüm noktası olarak İkinci Dünya Savaşı
ve sonrası gösterilir. Bu döneme damgasını vuran Angelo Giuseppe Roncalli’nin
Türkiye’ye yönelik sevgisi, ikili ilişkilere dair önemli bir veri olarak anlatılır.
Roncalli’nin bu sevgisinin devamında Papalık görevine tayin edilmesi sayesinde,
ikili ilişkilerin altın dönemine girmesi kaçınılmaz olmuştur. 1958‐1963
döneminde bu görevi yürüten Roncalli ve bu dönemde liberal bir dönüşüm
içerisinde olan Türk hükümetlerinin açılımları, Türkiye‐Vatikan diplomatik
ilişkilerini resmiyete taşımıştır. Karşılıklı ziyaretler, Fransız Katolik
himayeciliğinin yol açtığı çekimserliği geride bırakarak, bağımsız ikili ilişkilerin
tarihte yer almasını sağlamıştır. “Türk Papa” olarak da anılan Roncalli hakkında,
Profesör Rinaldo Marmara, Vatikan Gizli Arşiv Belgeleri Işığında Türkiye ile
Vatikan İlişkilere Doğru başlıklı çalışmasında şunları söylemiştir: “Hiç şüphesiz
ki, bu ilişkilerin mimarı, İstanbul’da Papalık Vekili olarak ikamet etmiş olan
Monsieur Roncalli olmuştur. İki dünya arasında kardeşlik ve dostluk bağları
dokuyan Roncalli, daha sonra Papa 23. Jean (John) olarak seçildiğinde, Türkiye
ve Vatikan arasındaki dostluk ilişkileri de gerçek diplomatik ilişkilere
dönmüştür”.3
Roncalli gibi, diğer Papaların da ikili ilişkilere etkisi büyüktür. Bu
doğrultuda, 1967 yılında ilk ziyaret 6. Paolo tarafından gerçekleştirilmiştir.
Elbette 6. Paolo, Roncalli gibi ikili ilişkiler için sadece olumlu veriler sunmadı.
Örneğin, Ayasofya’da 6. Paolo’nun diz çökerek dua etmesi, Türkiye ve İslam
dünyasında o dönemde pek de hoş karşılanmadı.4 Bir diğer ziyaret olan 2. Jean
Paul’un ziyareti de, bazı açılardan bir ilk olarak değerlendirebilir. Papa 2. Jean
Paul’un rotası, 6. Paolo’nun İzmir ve İstanbul ziyaretlerinden farklı olarak,
2 Rinaldo Marmara (2012), Vatikan Gizli Arşiv Belgeleri Işığında Türkiye ile Vatikan Diplomatik İlişkilere Doğru, Bahçeşehir Üniversitesi Yayınları, İstanbul, s. 131.
3 Rinaldo Marmara (2012), Vatikan Gizli Arşiv Belgeleri Işığında Türkiye ile Vatikan Diplomatik İlişkilere Doğru, Bahçeşehir Üniversitesi Yayınları, İstanbul, s. 1.
4 Övgü Pınar (2015), “Papa’dan ‘Ermeni soykırımı’ Açıklaması”, BBC Türkçe, Erişim Tarihi: 30.10.2015, Erişim Adresi: http://www.bbc.com/turkce/haberler/2015/04/150412_papa_soykirim.
Şahin KESKİN 429
Ankara olmuştur. Papa 2. Jean Paul’un, bu ziyaret kapsamında 30 Kasım Aziz
Andreas Yortusu’na katılması da, ikili ilişkilerde yeni bir ritüelin işareti
olmuştur. Bu işaret, gelecek Papaların da bu ritüele iştirakinde referans
olmuştur. Papa 2. Jean Paul, ikili ilişkilerde Mehmet Ali Ağca suikastı nedeniyle
özel bir önemle anılır. Mehmet Ali Ağca’nın Vatikan’daki Aziz Pietro
Meydanı’nda Papa’yı vurarak yaralaması, ikili ilişkilerde farklı okumaları da
beraberinde getirmiştir. Bu anlamda, 6. Paolo’nun Ayasofya’da diz çökerek dua
etmesinin yarattığı hoşnutsuzluğun kat ve kat fazlasının, Mehmet Ali Ağca’nın
yarattığı algı ile karşı tarafta güçlendiği ifade edilebilir.
Bu farklı okumalar ve şüpheler, Papa ziyaretlerini 27 yıl aksatmıştır. 2. Jean
Paul’un ziyaretinden tam 27 yıl sonra gerçekleşen Papa 16. Benediktus’un
Türkiye ziyareti, İstanbul ve Ankara gibi önemli şehirleri kapsarken, daha önce
bahsetmiş olduğumuz Aziz Andreas Yortusu’na da denk getirilmiştir. Papa 16.
Benediktus, 6. Paolo gibi olumsuz bir gelişme ile de anılır. Benediktus’un
Türkiye ziyareti öncesinde Almanya’da Regensburg Üniversitesi’nde yaptığı
İslam karşıtı bir konuşması, İslam Dünyası’nda büyük tepkilere yol açmıştır. Bu
tepki Papalık tarafından da dikkatle takip edilmiş olacak ki, birkaç ay sonra
Türkiye ziyaret edilerek bu konuşmanın yanlış anlaşıldığı belirtilmiş ve İslam ve
Hıristiyan dünyası arasında oluşabilecek duvarların önüne geçilmeye
çalışılmıştır. Her ne kadar doğrudan İslam Dünyası’nı ilgilendiren bir gelişme
olmasa da, ilişkilerde Papa Franciscus’un 1915 Olayları (Ermeni Tehciri) ile ilgili
yaptığı son açıklamalar da, Türkiye‐Vatikan ilişkilerinde farklı yorumlara
sebebiyet vermiştir. Papa Franciscus’un, “20. yüzyılın ilk soykırımının
Ermenilere yapıldığını”5 söylemesi, Ankara‐Vatikan hattını germiştir. Bu
açıklamaya karşılık olarak, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın
“Sayın Papa’yı da bu tür yanlışlara herhalde bir daha düşmez diye kınıyorum ve
uyarmak istiyorum”6 şeklindeki ifadesi, Hıristiyan Dünyası’nda Erdoğan’a
yönelik eleştirileri beraberinde getirmiştir. Bu gelişmeleri, Türkiye’nin Vatikan
Büyükelçi Mehmet Paçacı’nın geri çağrılması takip etmiştir.7
5 Övgü Pınar (2015), “Papa’dan ‘Ermeni soykırımı’ Açıklaması”, BBC Türkçe, Erişim Tarihi: 30.10.2015, Erişim Adresi: http://www.bbc.com/turkce/haberler/2015/04/150412_papa_soykirim.
6 “Erdoğan'dan Papa’ya ‘Soykırım’ İfadesi Yüzünden Kınama” (2015), BBC Türkçe, Erişim Tarihi: 31.10.2015, Erişim Adresi: http://www.bbc.com/turkce/haberler/2015/04/150414_erdogan_papa.
7 “Papa Soykırım Dedi” (2015), HaberTürk, Erişim Tarihi: 31.10.2015, Erişim Adresi: http://www.haberturk.com/dunya/haber/1064902‐papa‐soykirim‐dedi. Sayın Paçacı, kısa bir süre önce görevine dönmüştür.
430 Mavi Elma:Türkiye‐Avrupa İlişkileri
2. Türkiye Vatikan İlişkileri: Tarihsel Arka Plan
Fatih Sultan Mehmet döneminde Papalığın İstanbul’da sürekli bir temsilci
bulundurması imkânıyla başlayan ikili ilişkilerdeki tarihsel arka plan, 1962 yılına
kadar belirsiz ilişkileri içermiştir. Sultan Abdülmecit dönemi, bu anlamda ikili
ilişkilerde ilk dostane girişimleri kapsar. Viyana Büyükelçisi Şekib Bey’in 1847
yılındaki Vatikan ziyaretinin, dostane ilişkilerin kurulmasında önemli bir aşama
olduğu söylenebilir.8 Bu girişimin perde arkasında, Sultan’ın Papa’yı tebriği ve
birçok Katolik unsuru barındıran Osmanlı’nın Vatikan ile yakın ilişkiler kurma
amacı vardır. Fakat bu girişim, Fransa tarafından engellenmeye çalışılmıştır.
Ancak söylenebilir ki, Fransa’nın bu engelleme girişimi de başarısız olmuştur.9
Öyle ki, Sidon Piskoposu Innocenzo Ferrieri’nin Türkiye’ye bir iade‐i ziyareti
dahi gerçekleşmiştir.
Sultan Abdülaziz döneminin ikili ilişkiler açısında kısmi bir duraksama
içerdiğini söyleyebiliriz. Bu duraksamanın nedeni olarak, Doğu Katoliklerinin
durumu belirtilebilir. Vatikan’ın Katolik Kiliseler üzerine otonomu ile ilgili
düzenleme, Doğu Kiliseleri arasında ikiliğe neden olmuştur.10 Bu yeni
düzenleme ile birlikte, Vatikan ve Doğu Katolikleri arasında bazı belirsizlikler
gündeme gelmiştir. Hal böyle olunca, doğal olarak kiliselerin otonomuna ilişkin
tartışmalar oluşmuştur. Osmanlı, bu durumu çözmek istese de, Roma’nın İtalya
tarafından istilası başka bir problemi meydana getirmiştir. Sultan Abdülaziz’in
son dönemlerinde bazı pozitif hareketler de olmuş; fakat ikili ilişkilerdeki esas
hareketlilik II. Abdülhamit dönemine kalmıştır.
Sultan Abdülaziz dönemine kıyasla, II. Abdülhamit döneminin daha yoğun
ve verimli geçtiği söylenebilir. Bu yoğun ve verimli dönemde, II. Abdülhamit’in
kişisel yaklaşımının yanında, iç ve dış dinamikler de etkili olmuştur.11 Bu
dönemde, 1877‐1878 Osmanlı‐Rus Savaşı’nın (93 Harbi) gerçekleşmesi, Vatikan
ve Osmanlı’yı ortak düşmana karşı birlikte hareket etmeye yönlendirmiştir.
Sultan II. Abdülhamit, Osmanlı’nın içerisinde yer alan birçok Katolik unsura ve
diğer ülkelerde yer alan Vatikan temsilciliklerine binaen, ikili ilişkilerde
8 Ahmet Türkan (2015), “Turkey‐Vatican Relations from the Ottomans to the Republic”, International Journal of Humanities and Social Science, Cilt 5, Sayı: 5, s. 149.
9 Richard Brennan (1877), “Pope Pius The Nineth: A Popular Life Of Our Holy Father”, Printers To The Holy Apostolic See, New York, Erişim Tarihi: 30.10.2015, Erişim Adresi: https://archive.org/details/apopularlife00brenuoft.
10 Marmara, s. 150.
11 Marmara, s. 152.
Şahin KESKİN 431
temsilciliklerin önemine ışık tutmuştur. Fransa’nın ise, oluşan bu senaryoya
yönelik olarak, İstanbul Büyükelçisi aracılığıyla Osmanlı ile Vatikan arasında
kurulacak Büyükelçilik konusunun tekrar açılmaması yönünde bir geri bildirimi
olmuştur. Bu, elbette Fransa’nın resmi görüşünü içermesi nedeniyle, Vatikan’ın
da bu girişime kayıtsız kalmasına yol açmıştır.
Birinci Dünya Savaşı öncesi ve sonrasında, ikili ilişkilerin büyük ölçüde
kararsız ve belirsiz seviyede olduğu söylenebilir. Bu kararsızlık ve belirsizlik ile
ilgili olarak temel neden, Fransa’nın ve Osmanlı’nın savaş öncesi ve sonrasında
Vatikan’a yönelik tutumudur. Vatikan’a göre; Osmanlı ile ikili ilişkilerin
resmiyete kavuşturulması bir gerekliliktir. Fakat Vatikan, geçmiş belgelerinde
olayla ilgili olarak, Osmanlı’nın savaş sonrasında nasıl bir tutum izleyeceğini
tartışmıştır. Aynı şekilde, Fransa’nın oluşturulabilecek Büyükelçilik makamına
yönelik duruşu belirgindir. Fakat Fransa’nın savaştan nasıl bir sonuç ile
ayrılacağı, hiç şüphesiz ki belirsizdir. Bu anlamda, Vatikan heyeti “bekle‐gör”
politikası uygulayarak, ikili ilişkilerde resmiyeti erteleme kararı almıştır.
Osmanlı ise, daha önce hiç olmadığı kadar Vatikan ile resmi ilişkiler kurmayı
istiyordu. Bu isteğin perde arkasında, elbette politik bir karar vardı.
Savaşın bitişi ve Cumhuriyet’in inşasıyla birlikte, Türk heyeti farklı bir
pozisyona ulaştı. Bilindiği üzere, Türkiye Cumhuriyeti, Osmanlı Devleti’nden
farklı olarak laik bir sisteme sahipti. Fakat savaşın ardından oluşan diplomatik
yalnızlık, Türkiye Cumhuriyeti’ni büyük aktörlere karşı temkinli olma ve denge
siyaseti izlemeye yöneltti. Musul Sorunu, dış borçlar ve kapitülasyonların
kaldırılması gibi konular, Ankara hükümetini Fransa’ya karşı dikkatli olması
yönünde politikleştirdi. Aynı dönemde Vatikan, temkinli hareketi geride
bırakarak ve laik Türkiye’nin Katolik dünyasına yönelik belirsizliğinin farkında
olarak, resmi ilişkilere ivedi bir şekilde başlanılmasını gerekli görüyordu.
Türkiye’nin Fransa’yı karşısına almamak adına bu konuya temkinli yaklaşması
ise, bu dönemde ikili ilişkilerin başka bir bahara kaldığının işareti oldu.
İki ülke arasında resmi ilişkilerin kurulması, “Türk Papa” olarak anılan
Roncalli’nin gelişi ile gerçekleşti. Türk heyetinin kısa bir sürede gönlünü
kazanmayı başaran Roncalli, ikili ilişkilerin resmi boyuta taşınacağının ilk işareti
oldu. Roncalli’nin Papa olmasının yanında, bu dönemde Türkiye’de yaşanan
bazı gelişmeleri de aktarmak gerekir. İlk olarak, bu dönemde Türkiye tek partili
siyasi sistemini geride bırakarak, çok partili demokratik bir sisteme geçmiştir.
Bu geçiş ile birlikte, siyasi arenaya yeni bir parti ve yeni bir idare gelmiştir.
Demokrat Parti’nin iki önemli aktörü olan Adnan Menderes ve Celal Bayar’ın
Vatikan’da Papa’yı makamında ziyaret ettiği bilinir. Başbakan Adnan
432 Mavi Elma:Türkiye‐Avrupa İlişkileri
Menderes’in bu ziyareti, Başbakanlık seviyesinde bir “ilk” olarak anılır. 10 Şubat
1960 tarihinde Vatikan Büyükelçisi olarak göreve başlayan Nurettin Vergin ile
de, resmi ilişkiler nihayet başlar. Böylelikle, uzun ve problemli süreçler geride
bırakılarak, ikili ilişkiler resmi boyuta taşınır.12
3. İlişkileri Etkileyen Faktörler
Türkiye‐Vatikan ilişkileri, diğer ikili ilişkilerin yanı sıra, farklı gelişmeler ile
de resmiyete ulaşmıştır. İlk olarak, Vatikan’ın statüsü, diğer ülkelere göre
farklıdır. Yüzölçümü olarak dünyanın en küçük ülkesi olan Vatikan ile ilişkiler
yürütmek, İslami kimliği bulunan bir Batı bloğu ülkesi (Türkiye) için çok zor
olmuştur. Bu anlamda, ikili ilişkileri etkileyen faktörlerin belirtilmesi, geçmiş ve
gelecek açısından ilişkilerin nasıl bir öneme sahip olduğunu daha anlaşılır
kılacaktır. Bu doğrultuda, ilişkileri etkileyen faktörleri şu şekilde sıralayabiliriz:
Kişiler, Söylemler ve Konjonktür.
3.1. Kişiler
Türkiye‐Vatikan ilişkileri incelenirken, kişilerin varlığı daha önemli bir yer
tutmuştur. Bu anlamda, akıllara ilk gelen isim “Türk Papa” olarak da anılan
Roncalli olur. Roncalli, ikili ilişkilerin deyim yerinde ise “meşalesini yakan”
isimdir. Osmanlı tarihi açısından önemli kişiler incelendiğinde ise; Fatih Sultan
Mehmet, Sultan Abdülaziz, Sultan Abdülmecit ve Sultan II. Abdülhamit örnek
olarak verilebilir. Bu kişiler arasında, hiç şüphesiz Sultan II. Abdülhamit daha
etkin olmuştur. Bu isimler dışında, “Söylemler” bölümünde aktaracağımız
Nurettin Paşa’nın da farklı bir etkisi vardır.
Türkiye Cumhuriyeti tarihi açısından bakıldığında ise; Adnan Menderes ve
Celal Bayar kilit isimleri oluşturur. Bu, hiç şüphesiz Mustafa Kemal Atatürk ve
İsmet İnönü’nün varlığını yok saymaz. Bilindiği üzere, Türkiye’nin savaştan
çıkmış ve zayıf olduğu Cumhuriyet’in ilk yılları, bir tür “denge siyaseti” üzerine
inşa edilmiştir. Türkiye’nin sınırlarını koruma bilinci ile bu dönemde savunmacı
politikalar izlemesinin, Türkiye‐Vatikan ilişkilerinin kurulmasını Demokrat Parti
dönemine kadar geciktirdiği belirtilebilir. Tekrar konumuza dönecek olursak,
Adnan Menderes ve Celal Bayar heyetlerinin Vatikan ziyaretleri, unutulmaması
gereken bir öneme sahiptir. Bu ziyaretler, en nihayetinde ikili ilişkilerde olumlu
algılamalar ve okumaların oluşmasına kaynaklık etmiştir. Resmi kişiler dışında,
ikili ilişkileri etkileyen bazı isimler de vardır. Bu isimlerin başında, hiç şüphesiz
12 Marmara, s. 159.
Şahin KESKİN 433
ülkücü militan Mehmet Ali Ağca gelir. İlişkileri adeta sabote etmeyi başaran
Ağca, konu ile ilgili olarak Papa’yı Neden Vurdum? adında bir kitap da yazmıştır.
Vatikan tarihinde de, ikili ilişkilerde anılan birkaç önemli ismi aktarmamız
mümkündür. Roncalli’ye ek olarak, Papa 6. Paolo, Papa 2. Jean Paul, Papa 16.
Benediktus ve Papa Franciscus isimleri söylenebilir. Yukarıda bahsettiğimiz gibi,
Papa 6. Paolo, 16. Benediktus ve Papa Franciscus’un ikili ilişkilerde olumsuz
etkileri olduğu bilinir.
3.2. Söylemler
Her ikili ilişkilerde görüleceği gibi, Türkiye‐Vatikan ilişkilerini de söylemler
belirlemekte ve etkilemektedir. İlk olarak, Türkiye’nin Katolik bir ülke olmaması
ve çok yoğun Müslüman nüfus içermesi, ikili ilişkiler açısından farklı yorumlara
neden olur. Bu doğrultuda, birkaç örnek ile konuya açıklık getirebiliriz. 1. Ordu
Komutanı olan General Nurettin Paşa’nın İzmit’te kalabalık bir kitleye yönelik
bir demeci, vakti zamanında Vatikan’ın dikkatinden kaçmamıştır: “Düşmanların
bize, dinimize, vatanımıza, ulusumuza karşı gerçekleştirdikleri saldırıları ve cani
niyetleri asla unutmayın. Vatandaşımız sayarak asırlardır bağrımıza basıp
beslediğimiz elemanların zehirli ve nankör yılanlar olduğunu hatırlayın ve
gerçekleştirdikleri ihanetleri ve işledikleri suçları asla unutmayın.”13 Bu
açıklama ile ilgili olarak, Başpiskopos Ernesto Filippi’nin şu endişelerini
belirtebiliriz: “Vuku bulabilecek karşı saldırılara dair çok sayıda emare var;
bunların arasında Müslüman kitleleri nefrete ve intikama kışkırtan siyaset
adamlarının konuşmaları göze çarpıyor.”14
Bir diğer söylem örneği olarak, 16. Benediktus’un Almanya’da bir
üniversitede verdiği İslam karşıtı demeç geniş yer tutar. 16. Benediktus’un,
“Muhammed vaaz ettiği inancı kılıçla yayma emrinden başka hangi yeniliği
getirmiştir; sadece şer ve insanlık dışı şeyler” şeklinde ifadeler kullanması15 ve
Kardinal Peter Turkson’un Sinodo’da 7 dakikalık İslam karşıtı bir video
izlettirmesi16, İslam Dünyası’nı Vatikan’a karşı harekete geçirmiştir. Her ne
kadar Papalık makamından yanlış anlaşılmalar olduğu belirtilse de, radikal
İslamcı olarak tarif edilen bazı yayın organlarında, Vatikan tarafından İslam’a
13 Marmara, s. 122.
14 Marmara, s. 126.
15 “Papa 16’ıncı Benedikt ‘üzgünüm’ dedi” (2006), NTV, Erişim Tarihi: 1.11.2015, Erişim Adresi: http://arsiv.ntv.com.tr/news/385195.asp.
16 Reha Erus (2012), “Kardinal'den İslam karşıtı gaf”, NTV, Erişim Tarihi: 1.11.2015, Erişim Adresi: http://arsiv.ntv.com.tr/news/385195.asp.
434 Mavi Elma:Türkiye‐Avrupa İlişkileri
karşı Haçlı zihniyeti ile hareket edildiği yönünde değerlendirmeler bazı
değerlendirmeler yapılmıştır.17
Söylem ile ilgili son örnek ise, Papa Franciscus’un Sözde Ermeni Soykırımı
ile ilgili açıklamalarıdır. Papa’nın soykırımı tanıması ve bu yönde adımlar
atılması şeklindeki demeci, Türkiye’nin tepkisine yol açtı. Bu açıklama, dönemin
Dış İşleri Bakanı’nın “kabul edilemez”, Başbakanı’nın “Papa’ya yakışmadı” gibi
en üst makamlarca kınanmasına yol açmıştır.18
3.3. Konjonktür
Türkiye‐Vatikan ilişkilerinin neden 1960 yılına kadar resmi boyuta
ulaşmadığı sorusuna verilebilecek en etkili cevap olarak, “konjonktür”
gösterilebilir. Tarihte, İslam ve Hıristiyan dünyasının defalarca rakip olarak karşı
karşıya gelmesinin, elbette resmi ilişkilerin oluşmamasında başlıca bir etken
olduğu bilinir. Fransa’nın Katolik himayeciliği ise, ikili ilişkilerde akla gelen ilk
engeldir. Fransa’nın güçlü ve söz sahibi olduğu dönemlerde, ikili ilişkiler
gayriresmi boyutta ilerlemiştir. Dünya Savaşları, ikili ilişkilerin belirsizliğine yol
açarken, Fransa’nın savaşlardan nasıl bir sonuçla ayrılacağı ve Katolik dünyaya
yönelik ilgisinin ne ölçüde devam edeceği de bilinmezliğini korumuştur.
1877‐1878 Osmanlı‐Rus Savaşı, konjonktür açısından önemli bir dönemeç
olmuştur. Rusların Hıristiyan nüfusu Ortodokslaştırma çabaları, Katolik Dünyası
açısından kabul edilir bir durum değildi. Buna bağlı olarak, Osmanlı ile yakın
ilişkiler kurmak ve bir anlamda ortak düşmana karşı harekete geçmek
gerekiyordu. Fakat bu yakınlık, Osmanlı’nın Birinci Dünya Savaşı’na Almanya
safında girişi nedeniyle şüpheleri ve kaygıları da beraberinde getirmiştir.
Birinci Dünya Savaşı sonrası ve Lozan Antlaşması ile birlikte, Fransa’nın
Katolik himayeciliği zayıflamıştır. Katı laik çizgideki Fransa, ağırlıklı olarak ulusal
politikalar ile ilgilenmeye başlamıştır. Aynı zamanda, bu dönemlerde Fransa’nın
Vatikan’a yönelik zararı da görülmüştür. Bu bilincin farkında olan Vatikan,
Fransa’nın tepkisinden çekindiği dönemleri geride bırakarak, Türkiye ile resmi
ilişkileri başlatmak istemiştir. Türkiye ise, kuruluşunun ilk yıllarından itibaren
Fransa ile ikili ilişkilerine daha büyük önem vermiştir. Bu durumda, dış borçlar,
Musul Sorunu ve Hatay Sorunu gibi faktörler de etkili olmuştur.
17Reha Erus (2012), “Kardinal'den İslam karşıtı gaf”, NTV, Erişim Tarihi: 1.11.2015, Erişim Adresi: http://arsiv.ntv.com.tr/news/385195.asp.
18 “Papa ‘soykırım’ sözünü kullandı, Türkiye Vatikan Büyükelçisi Mehmet Paçacı'yı geri çağırdı” (2015), Hürriyet, Erişim Tarihi: 01.11.2015, Erişim Adresi: http://www.hurriyet.com.tr/papa‐soykirim‐sozunu‐kullandi‐turkiye‐vatikan‐buyukelcisi‐mehmet‐pacaciyi‐geri‐cagirdi‐28719416.
Şahin KESKİN 435
Kısacası, konjonktürün etkinliğinin ikili ilişkileri uzun bir zaman olumsuz
etkilediği bilinmektedir. Ermeni Sorunu’na yönelik olarak Vatikan’ın tutumu,
günümüzde de iki ilişkilerdeki en etkili (olumsuz anlamda) konudur. Kaldı ki, bu,
sadece Vatikan’ın tutumunu da içermemektedir. Avrupa Parlamentosu’nda bu
konuda bir yasa tasarısının kabulü, Türkiye’nin bu konudaki yalnızlığını
göstermektedir. Yine de, Rusya’nın son dönemde Batı’ya meydan okuyarak
yükselişi ve Ukrayna, Suriye gibi krizlerde etkin oluşu, Batı Dünyası için
Türkiye’nin önemini göstermektedir. Bu doğrultuda, Ermeni Sorunu gibi olaylar
(aradan bir asır geçtiği de düşünülürse), yakın gelecekte sadece yılın bir
döneminde tartışılan bir medya konusu olarak da kalabilir. Bu konuda
konjonktürün nasıl işleyeceği halen büyük bir muammadır. Türkiye‐Vatikan
ilişkilerinin, bu konjonktürde (Rusya tehlikesi) Roncalli döneminde olduğu altın
dönemine ulaşması umulabilir.
4. Sonuç
Fatih Sultan Mehmet ile başlayan Türkiye‐Vatikan ilişkileri, çok karmaşık
bir süreci anlatır. Bu karmaşıklık, Doğu’daki Katoliklerin durumu ve Fransa’nın
Katolik himayeciliği ile yakından ilişkilidir. Birinci Dünya Savaşı ile Osmanlı
bünyesinde yer alan Katoliklerin durumunun belirsizliği, Vatikan’ın ikili
ilişkilerin kurulmasını bir gereklilik olarak algılamasına neden olmuştur.
Fransa’nın Katolik himayeciliğinin Birinci Dünya Savaşı ile azalmasının da, ikili
ilişkilerin daha olumlu bir şekilde tartışılmasında ve resmi ilişkilerin
kurulmasının gerekliliği üzerine bilincin oluşmasındaki pozitif rolü yadsınamaz.
Türkiye’nin Cumhuriyet’in ilk yıllarında yürüttüğü denge siyaseti ise, Vatikan’ın
Birinci Dünya Savaşı dönemi siyaseti gibi olmuştur.
İkili ilişkilerin mimarı olarak görebileceğimiz Roncalli, Türkiye sevgisi ile
Türkiye‐Vatikan ilişkilerinin resmi bir boyuta ulaşmasında büyük rol oynamıştır.
Aynı dönemde Türkiye’nin çok partili siyasal hayata geçişi ve Demokrat
Parti’nin liberal açılımları, birbirlerini destekleyen gelişmeler olmuştur. Adnan
Menderes ve Celal Bayar’ın resmi ziyaretler ile önem verdiklerini gösterdikleri
bu ilişkiler, 1960 yılında resmiyete kavuştu. Şüphesiz ki, ikili ilişkiler sadece
kişilerin ne istedikleri ile ilgili değildir. Bu tarz makro politik ilişkiler, sistemsel
faktörlerle de yakından ilgilidir. Lakin yine de, önemli konumda bulunan bazı
kişiler, söylemleri ile ikili ilişkilerin seyrini belirlemiş; bu söylemlerin etkisiyle
kimi zamanlarda ikili ilişkiler tıkanıklığa girmiş, kimi zamanlardaysa altın
dönemlerini yaşamıştır. Bu anlamda, söylemler, iki ilişkilerde dikkatlerden
kaçmayacak kadar önemli olarak görülebilir. Tarafların birbirlerini nasıl
436 Mavi Elma:Türkiye‐Avrupa İlişkileri
tanımladığının, en önemli yorumlama alanı olduğu da söylenebilir. Bu
doğrultuda, Vatikan’ın Türkiye’ye yönelik açıklamaları bir anlamda İslam
Dünyası’nı da ilgilendirirken, Türkiye’nin açıklamaları da Hıristiyan Dünyası’nı
ilgilendirmektedir. Örneğin, Sözde Ermeni Sorunu ile ilgili olarak Vatikan’ın
düşüncesi, Türkiye’yi harekete geçirmiş ve ülkenin Cumhurbaşkanı’nın (Recep
Tayyip Erdoğan) Papa’yı kınaması, Hıristiyan Dünyasında hoş karşılanmamıştır.
Bu anlamda, Hıristiyan Dünyası da Papa’dan bir din adamı gibi
değerlendirmeler beklemektedir.19
İkili ilişkilerin günümüzde istikrarlı durumda olduğu söylenebilir. Fakat ikili
ilişkilerin seyri, mevcut sorunlara yönelik tarafların nasıl tavır takınacakları ile
de yakından ilgilidir. Suriye iç savaşına bağlı olarak gelişen mülteci probleminin
şimdilerde Türkiye ve Avrupa’da en yoğun gündem maddesi olması, Papa’nın
(Franciscus) Türkiye’ye yönelik değerlendirmelerini de etkilemektedir. Bu
doğrultuda, geçtiğimiz aylarda Papa’nın Batı’yı eleştirerek Türkiye’nin
mültecilere yönelik tutumunu takdir etmesi, ikili ilişkilerin seyrinde bir
tazelenme sağlayabilir.20 Papa’nın geçtiğimiz aylarda Ankara’da düzenlenen
terör saldırısında hayatını kaybedenler için dua etmesi de, Türkiye tarafından
hoş karşılanan bir gelişmedir.21
Sonuç olarak, ikili ilişkiler, bundan sonra da kişiler ve söylemler aracılığı ile
ilerleyecek gibi gözüküyor. Bu anlamda, ikili ilişkilerin geleceğini belirleyecek
kişilerin söylemlerinde mevcut konjonktürde oturmuş olduğu belirtilebilir.
Fakat bu sabit durumun, gelecekte iyi ya da kötüye gidebileceğini kestirmek
şimdiden mümkün değildir. Güvenlik tehditlerinin arttığı şu günlerde, ikili
ilişkilerin daha yakın olmasının gerektiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Bu
doğrultuda, Batı ve Vatikan, geçmişteki Osmanlı‐Rus savaşlarında olduğu gibi
bugün de Türkiye’yi yakın görmeli ve birlikte hareket etmelidirler. Çünkü
Türkiye, yoğun Müslüman nüfusuna karşın bir Batı bloğu ülkesidir ve Avrupa
Birliği’ne tam üye olmak hedefindedir. Üstelik Batı’nın yanında olan bir Türkiye,
Batı’nın karşısında olan bir Türkiye’ye kıyasla çok daha az tehlikelidir.
19“İtalya'dan Türkiye'ye Papa cevabı” (2015), Hürriyet, Erişim Tarihi: 02.11.2015, Erişim Adresi: http://www.hurriyet.com.tr/italyadan‐turkiyeye‐papa‐cevabi‐28727106.
20“Papa Batı'yı eleştirdi, Türkiye'yi övdü” (2015), Sabah, Erişim Tarihi: 02.11.2015, Erişim Adresi: http://www.sabah.com.tr/dunya/2015/09/18/papa‐batiyi‐elestirdi‐turkiyeyi‐ovdu.
21“Papa Franciscus, Türkiye için dua etti” (2015), TRTTürk, Erişim Tarihi: 02.11.2015, Erişim Adresi: http://www.trtturk.com/haber/papa‐franciscus‐turkiye‐icin‐dua‐etti‐155207.html.
Şahin KESKİN 437
KAYNAKÇA Brennan, Richard (1877), “Pope Pius The Nineth: A Popular Life Of Our Holy Father”,
Printers To The Holy Apostolic See, New York, Erişim Tarihi: 30.10.2015, Erişim Adresi: https://archive.org/details/apopularlife00brenuoft.
“Erdoğan’dan Papa’ya ‘Soykırım’ İfadesi Yüzünden Kınama” (2015), BBC Türkçe, Erişim Tarihi: 30.10.2015, http://www.bbc.com/turkce/haberler/2015/04/150414_erdogan_papa.
Erus, Reha (2012), “Kardinal’den İslam Karşıtı Gaf”, Hürriyet, Erişim Tarihi: 31.10.2015, Erişim Adresi: http://www.hurriyet.com.tr/kardinalden-islam-karsiti-gaf-21706541.
“İtalya’dan Türkiye’ye Papa Cevabı” (2015), Hürriyet, Erişim Tarihi: 31.10.2015, Erişim Adresi: http://www.hurriyet.com.tr/italyadan-turkiyeye-papa-cevabi-28727106.
Marmara, Rinaldo (2012), Vatikan Gizli Arşiv Belgeleri Işığında Türkiye ile Vatikan Diplomatik İlişkilere Doğru, Bahçeşehir Üniversitesi Yayınları, İstanbul.
“Papa 16’ıncı Benedikt ‘Üzgünüm’ Dedi” (2006), NTV, Erişim Tarihi: 31.10.2015, Erişim Adresi: http://arsiv.ntv.com.tr/news/385195.asp.
“Papa Batı’yı Eleştirdi, Türkiye’yi Övdü” (2015), Sabah, Erişim Tarihi: 30.10.2015, Erişim Adresi: http://www.sabah.com.tr/dunya/2015/09/18/papa-batiyi-elestirdi-turkiyeyi-ovdu.
“Papa Franciscus, Türkiye İçin Dua Etti” (2015), TRT Türk, Erişim Tarihi: 30.10.2015, Erişim Adresi: http://www.trtturk.com/haber/papa-franciscus-turkiye-icin-dua-etti-155207.html.
“Papa Soykırım Dedi” (2015), HaberTürk, Erişim Tarihi: 31.10.2015, Erişim Adresi: http://www.haberturk.com/dunya/haber/1064902-papa-soykirim-dedi.
“Papa ‘Soykırım’ Sözünü Kullandı, Türkiye Vatikan Büyükelçisi Mehmet Paçacı’yı Geri Çağırdı” (2015), Hürriyet, Erişim Tarihi: 31.10.2015, Erişim Adresi: http://www.hurriyet.com.tr/papa-soykirim-sozunu-kullandi-turkiye-vatikan-buyukelcisi-mehmet-pacaciyi-geri-cagirdi-28719416.
Pınar, Övgü (2015), “Papa’dan "Ermeni soykırımı" açıklaması”, BBC Türkçe, Erişim Tarihi: 31.10.2015, Erişim Adresi: http://www.bbc.com/turkce/haberler/2015/04/150412_papa_soykirim.
“Türkiye‐Vatikan İlişkileri”, Türkiye Cumhuriyeti Dış İşleri Bakanlığı, Erişim Tarihi: 30.10.2015, Erişim Adresi: http://www.mfa.gov.tr/turkiye-vatikan-siyasi-iliskileri.tr.mfa.
Türkan, Ahmet (2015), “Turkey‐Vatican Relations from the Ottomans to the Republic”, International Journal of Humanities and Social Science, Cilt 5, Sayı: 5.