11
17. TÜRKİYEVATİKAN İLİŞKİLERİ Şahin KESKİN Dokuz Eylül Üniversitesi Avrupa Birliği Çalışmaları Yüksek Lisans Mezunu Sahipkıran Stratejik Araştırmalar Merkezi Uzmanı Adres: Selçuk Mahallesi, Şehit Sedat Çelik Sokak, Can Apt. Kat: 4 No: 23/B Niğde Merkez Telefon: +90 541 378 23 91 Email: [email protected] / [email protected] Web sitesi: http://akademiklisan.blogcu.com Özet: TürkiyeVatikan ilişkileri, geçmişi ve geleceğiyle oldukça karmaşık bir konudur. Uzun yıllar boyunca, ikili ilişkilerin kurulmaya çalışılması bazı faktörler nedeniyle duraksamış ve ilişkilerin kurulması konjonktüre bağlı olmuştur. Bu bağlamda, hiç şüphesiz Fransız Katolik himayeciliği, ikili ilişkilerin seyrini belirleyen en önemli tarihsel faktör olmuştur. İkili ilişkilerde bir diğer önemli faktör olan kişiler ise, ilişkilerin inşasında unutulmaması gereken diğer bir önemli boyut olmuştur. TürkiyeVatikan ilişkilerinin incelendiği bu çalışmada, tarihsel arka plan gündemde olduğu gibi, günümüz dünyasında yaşanan gelişmeler de önemli bir başlık olarak ele alınmıştır. Bu doğrultuda, çalışma, geçmiş ve geleceğe dair ıklamaları inceleyerek, ikili ilişkilerin geleceği hakkında bir değerlendirme yapma çabasındadır. Anahtar Kelimeler: Vatikan, TürkiyeVatikan ilişkileri, Katolik Kilisesi, Recep Tayyip Erdoğan, Türk Dış Politikası, Angelo Giuseppe Roncalli, 6. Paolo, 2. Jean Paul, 16. Benediktus, Papa Franciscus. 1. Giriş Türkiye ve Vatikan arasında ilişkilerin kurulması, tarihsel olarak 1960 dönemine denk gelir. Bu dönemden önce de, ikili ilişkilerin kurulmasına yönelik birçok girişim olmuştur. Bu konuda ilk girişim, hiç şüphesiz Osmanlı Devleti tarafından yapılmıştır. Bu anlamda, ikili ilişkilerin geçmişinin İstanbul’u fetheden Osmanlı Sultanı Fatih Sultan Mehmet’e kadar dayandığı söylenebilir. 1 Osmanlı İmparatorluğu (Devleti), içerdiği farklı din ve etnik kökenlerden oluşan birçok farklı millete yönelik olarak, zamanına kıyaslason derece hoşgörülü bir politika izlemeyi amaç edinmiştir ve böylelikle, toplar ve silahlar yerine hoşgörü ile kıtalararası yolculukta derin mesafeler elde etmiştir. Her ne kadar 1 “TürkiyeVatikan İlişkileri”, Türkiye Cumhuriyeti Dış İşleri Bakanlığı, Erişim Tarihi: 30.10.2015, Erişim Adresi: http://www.mfa.gov.tr/turkiyevatikansiyasiiliskileri.tr.mfa . aaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa aaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaasa aaaaaaaaaaaaaaaaaaa

Mavi Elma: Türkiye-Avrupa İlişkileri, \"Türkiye-Vatikan İlişkileri\"

  • Upload
    deu

  • View
    0

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

17. TÜRKİYE‐VATİKAN İLİŞKİLERİ 

Şahin KESKİN 

Dokuz Eylül Üniversitesi Avrupa Birliği Çalışmaları Yüksek Lisans Mezunu  Sahipkıran 

Stratejik Araştırmalar Merkezi Uzmanı                                                                                                         

Adres: Selçuk Mahallesi, Şehit Sedat Çelik Sokak, Can Apt. Kat: 4 No: 23/B Niğde Merkez                                        

Telefon: +90 541 378 23 91                                                                                                                                             

E‐mail: [email protected] / [email protected]                                                                           

Web sitesi: http://akademiklisan.blogcu.com 

Özet: Türkiye‐Vatikan  ilişkileri, geçmişi  ve geleceğiyle oldukça  karmaşık bir  konudur. 

Uzun yıllar boyunca, ikili ilişkilerin kurulmaya çalışılması bazı faktörler nedeniyle duraksamış 

ve  ilişkilerin  kurulması  konjonktüre  bağlı  olmuştur.  Bu  bağlamda,  hiç  şüphesiz  Fransız 

Katolik himayeciliği,  ikili  ilişkilerin seyrini belirleyen en önemli tarihsel faktör olmuştur.  İkili 

ilişkilerde bir diğer önemli faktör olan kişiler ise, ilişkilerin inşasında unutulmaması gereken 

diğer  bir  önemli  boyut  olmuştur.  Türkiye‐Vatikan  ilişkilerinin  incelendiği  bu  çalışmada, 

tarihsel  arka  plan  gündemde  olduğu  gibi,  günümüz  dünyasında  yaşanan  gelişmeler  de 

önemli  bir  başlık  olarak  ele  alınmıştır.  Bu  doğrultuda,  çalışma,  geçmiş  ve  geleceğe  dair 

açıklamaları  inceleyerek,  ikili  ilişkilerin  geleceği  hakkında  bir  değerlendirme  yapma 

çabasındadır. 

Anahtar  Kelimeler:  Vatikan,  Türkiye‐Vatikan  ilişkileri,  Katolik  Kilisesi,  Recep  Tayyip 

Erdoğan,  Türk  Dış  Politikası,  Angelo  Giuseppe  Roncalli,  6.  Paolo,  2.  Jean  Paul,  16. 

Benediktus, Papa Franciscus. 

1. Giriş 

Türkiye  ve  Vatikan  arasında  ilişkilerin  kurulması,  tarihsel  olarak  1960 

dönemine denk gelir. Bu dönemden önce de, ikili ilişkilerin kurulmasına yönelik 

birçok  girişim  olmuştur.  Bu  konuda  ilk  girişim,  hiç  şüphesiz  Osmanlı  Devleti 

tarafından  yapılmıştır.  Bu  anlamda,  ikili  ilişkilerin  geçmişinin  İstanbul’u 

fetheden Osmanlı Sultanı Fatih Sultan Mehmet’e kadar dayandığı söylenebilir.1 

Osmanlı İmparatorluğu (Devleti), içerdiği farklı din ve etnik kökenlerden oluşan 

birçok farklı millete yönelik olarak, ‐zamanına kıyasla‐ son derece hoşgörülü bir 

politika izlemeyi amaç edinmiştir ve böylelikle, toplar ve silahlar yerine hoşgörü 

ile  kıtalararası  yolculukta  derin  mesafeler  elde  etmiştir.  Her  ne  kadar 

1 “Türkiye‐Vatikan İlişkileri”, Türkiye Cumhuriyeti Dış İşleri Bakanlığı, Erişim Tarihi: 30.10.2015, Erişim Adresi: http://www.mfa.gov.tr/turkiye‐vatikan‐siyasi‐iliskileri.tr.mfa.  

aaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaasaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa

Sahin
Vurgu

428    Mavi Elma:Türkiye‐Avrupa İlişkileri 

Osmanlı’nın  bu  izlediği  politika  önemli  olarak  değerlendirilse  de,  tarihsel 

konjonktürde yer alan diğer bazı aktörler bu etkili girişimin önüne geçmiştir. Bu 

doğrultuda,  bahse  konu  olan  Fransız  Katolik  himayeciliği  unutulmayacak  bir 

tarihsel  veridir.  Fransızlar;  o  dönemlerde  hem  Batı,  hem  de  Doğu  Hıristiyan 

dünyasının sözcüsü olma yönünde önemli bir aktördü. Bu durum,  ilk başlarda 

Vatikan  heyetinin  Türkiye‐Vatikan  ilişkilerine  şüphe  ile  bakmasına  ve  daha 

sonrasında,  Lozan  Antlaşması  ile  Türkiye’nin  de  ikili  ilişkilerde  aynı  hissiyata 

dönmesine kaynaklık etmiştir.2 

İkili ilişkiler değerlendirildiğinde, dönüm noktası olarak İkinci Dünya Savaşı 

ve sonrası gösterilir. Bu döneme damgasını vuran Angelo Giuseppe Roncalli’nin 

Türkiye’ye  yönelik  sevgisi,  ikili  ilişkilere  dair  önemli  bir  veri  olarak  anlatılır. 

Roncalli’nin bu sevgisinin devamında Papalık görevine tayin edilmesi sayesinde, 

ikili  ilişkilerin  altın  dönemine  girmesi  kaçınılmaz  olmuştur.  1958‐1963 

döneminde  bu  görevi  yürüten  Roncalli  ve  bu  dönemde  liberal  bir  dönüşüm 

içerisinde  olan  Türk  hükümetlerinin  açılımları,  Türkiye‐Vatikan  diplomatik 

ilişkilerini  resmiyete  taşımıştır.  Karşılıklı  ziyaretler,  Fransız  Katolik 

himayeciliğinin yol açtığı  çekimserliği geride bırakarak, bağımsız  ikili  ilişkilerin 

tarihte yer almasını sağlamıştır. “Türk Papa” olarak da anılan Roncalli hakkında, 

Profesör  Rinaldo  Marmara,  Vatikan  Gizli  Arşiv  Belgeleri  Işığında  Türkiye  ile 

Vatikan  İlişkilere Doğru başlıklı çalışmasında  şunları söylemiştir: “Hiç  şüphesiz 

ki,  bu  ilişkilerin mimarı,  İstanbul’da  Papalık  Vekili  olarak  ikamet  etmiş  olan 

Monsieur  Roncalli  olmuştur.  İki  dünya  arasında  kardeşlik  ve  dostluk  bağları 

dokuyan Roncalli, daha sonra Papa 23. Jean (John) olarak seçildiğinde, Türkiye 

ve  Vatikan  arasındaki  dostluk  ilişkileri  de  gerçek  diplomatik  ilişkilere 

dönmüştür”.3  

Roncalli  gibi,  diğer  Papaların  da  ikili  ilişkilere  etkisi  büyüktür.  Bu 

doğrultuda,  1967  yılında  ilk  ziyaret  6.  Paolo  tarafından  gerçekleştirilmiştir. 

Elbette 6. Paolo, Roncalli gibi  ikili  ilişkiler  için  sadece olumlu veriler  sunmadı. 

Örneğin, Ayasofya’da  6.  Paolo’nun  diz  çökerek  dua  etmesi,  Türkiye  ve  İslam 

dünyasında o dönemde pek de hoş karşılanmadı.4 Bir diğer ziyaret olan 2. Jean 

Paul’un ziyareti de, bazı açılardan bir  ilk olarak değerlendirebilir. Papa 2. Jean 

Paul’un  rotası,  6.  Paolo’nun  İzmir  ve  İstanbul  ziyaretlerinden  farklı  olarak, 

2 Rinaldo Marmara (2012), Vatikan Gizli Arşiv Belgeleri Işığında Türkiye ile Vatikan Diplomatik İlişkilere Doğru, Bahçeşehir Üniversitesi Yayınları, İstanbul, s. 131. 

3 Rinaldo Marmara (2012), Vatikan Gizli Arşiv Belgeleri Işığında Türkiye ile Vatikan Diplomatik İlişkilere Doğru, Bahçeşehir Üniversitesi Yayınları, İstanbul, s. 1.  

4 Övgü Pınar (2015), “Papa’dan ‘Ermeni soykırımı’ Açıklaması”, BBC Türkçe, Erişim Tarihi: 30.10.2015, Erişim Adresi: http://www.bbc.com/turkce/haberler/2015/04/150412_papa_soykirim. 

Şahin KESKİN  429 

Ankara olmuştur. Papa 2.  Jean Paul’un, bu  ziyaret kapsamında 30 Kasım Aziz 

Andreas  Yortusu’na  katılması  da,  ikili  ilişkilerde  yeni  bir  ritüelin  işareti 

olmuştur.  Bu  işaret,  gelecek  Papaların  da  bu  ritüele  iştirakinde  referans 

olmuştur. Papa 2. Jean Paul, ikili ilişkilerde Mehmet Ali Ağca suikastı nedeniyle 

özel  bir  önemle  anılır.  Mehmet  Ali  Ağca’nın  Vatikan’daki  Aziz  Pietro 

Meydanı’nda  Papa’yı  vurarak  yaralaması,  ikili  ilişkilerde  farklı  okumaları  da 

beraberinde getirmiştir. Bu anlamda, 6. Paolo’nun Ayasofya’da diz çökerek dua 

etmesinin yarattığı hoşnutsuzluğun kat ve kat fazlasının, Mehmet Ali Ağca’nın 

yarattığı algı ile karşı tarafta güçlendiği ifade edilebilir.  

Bu farklı okumalar ve şüpheler, Papa ziyaretlerini 27 yıl aksatmıştır. 2. Jean 

Paul’un  ziyaretinden  tam  27  yıl  sonra  gerçekleşen  Papa  16.  Benediktus’un 

Türkiye ziyareti, İstanbul ve Ankara gibi önemli şehirleri kapsarken, daha önce 

bahsetmiş olduğumuz Aziz Andreas Yortusu’na da denk getirilmiştir. Papa 16. 

Benediktus,  6.  Paolo  gibi  olumsuz  bir  gelişme  ile  de  anılır.  Benediktus’un 

Türkiye  ziyareti  öncesinde  Almanya’da  Regensburg  Üniversitesi’nde  yaptığı 

İslam karşıtı bir konuşması, İslam Dünyası’nda büyük tepkilere yol açmıştır. Bu 

tepki  Papalık  tarafından  da  dikkatle  takip  edilmiş  olacak  ki,  birkaç  ay  sonra 

Türkiye ziyaret edilerek bu konuşmanın yanlış anlaşıldığı belirtilmiş ve İslam ve 

Hıristiyan  dünyası  arasında  oluşabilecek  duvarların  önüne  geçilmeye 

çalışılmıştır. Her  ne  kadar  doğrudan  İslam Dünyası’nı  ilgilendiren  bir  gelişme 

olmasa da, ilişkilerde Papa Franciscus’un 1915 Olayları (Ermeni Tehciri) ile ilgili 

yaptığı  son  açıklamalar  da,  Türkiye‐Vatikan  ilişkilerinde  farklı  yorumlara 

sebebiyet  vermiştir.  Papa  Franciscus’un,  “20.  yüzyılın  ilk  soykırımının 

Ermenilere  yapıldığını”5  söylemesi,  Ankara‐Vatikan  hattını  germiştir.  Bu 

açıklamaya  karşılık  olarak,  Türkiye  Cumhurbaşkanı  Recep  Tayyip  Erdoğan’ın 

“Sayın Papa’yı da bu tür yanlışlara herhalde bir daha düşmez diye kınıyorum ve 

uyarmak  istiyorum”6  şeklindeki  ifadesi,  Hıristiyan  Dünyası’nda  Erdoğan’a 

yönelik eleştirileri beraberinde getirmiştir. Bu gelişmeleri, Türkiye’nin Vatikan 

Büyükelçi Mehmet Paçacı’nın geri çağrılması takip etmiştir.7 

5 Övgü Pınar (2015), “Papa’dan ‘Ermeni soykırımı’ Açıklaması”, BBC Türkçe, Erişim Tarihi: 30.10.2015, Erişim Adresi: http://www.bbc.com/turkce/haberler/2015/04/150412_papa_soykirim. 

6 “Erdoğan'dan Papa’ya  ‘Soykırım’  İfadesi Yüzünden Kınama” (2015), BBC Türkçe, Erişim Tarihi: 31.10.2015, Erişim Adresi: http://www.bbc.com/turkce/haberler/2015/04/150414_erdogan_papa. 

7  “Papa  Soykırım  Dedi”  (2015),  HaberTürk,  Erişim  Tarihi:  31.10.2015,  Erişim  Adresi: http://www.haberturk.com/dunya/haber/1064902‐papa‐soykirim‐dedi.  Sayın  Paçacı,  kısa  bir  süre  önce görevine dönmüştür.  

430    Mavi Elma:Türkiye‐Avrupa İlişkileri 

2. Türkiye Vatikan İlişkileri: Tarihsel Arka Plan 

Fatih Sultan Mehmet döneminde Papalığın  İstanbul’da sürekli bir temsilci 

bulundurması imkânıyla başlayan ikili ilişkilerdeki tarihsel arka plan, 1962 yılına 

kadar belirsiz  ilişkileri  içermiştir.  Sultan Abdülmecit dönemi, bu  anlamda  ikili 

ilişkilerde  ilk dostane girişimleri  kapsar. Viyana Büyükelçisi  Şekib Bey’in 1847 

yılındaki Vatikan ziyaretinin, dostane  ilişkilerin kurulmasında önemli bir aşama 

olduğu söylenebilir.8 Bu girişimin perde arkasında, Sultan’ın Papa’yı  tebriği ve 

birçok  Katolik unsuru barındıran Osmanlı’nın Vatikan  ile  yakın  ilişkiler  kurma 

amacı  vardır.  Fakat  bu  girişim,  Fransa  tarafından  engellenmeye  çalışılmıştır. 

Ancak söylenebilir ki, Fransa’nın bu engelleme girişimi de başarısız olmuştur.9 

Öyle  ki,  Sidon  Piskoposu  Innocenzo  Ferrieri’nin  Türkiye’ye  bir  iade‐i  ziyareti 

dahi gerçekleşmiştir. 

Sultan  Abdülaziz  döneminin  ikili  ilişkiler  açısında  kısmi  bir  duraksama 

içerdiğini  söyleyebiliriz.  Bu  duraksamanın  nedeni  olarak,  Doğu  Katoliklerinin 

durumu  belirtilebilir.  Vatikan’ın  Katolik  Kiliseler  üzerine  otonomu  ile  ilgili 

düzenleme,  Doğu  Kiliseleri  arasında  ikiliğe  neden  olmuştur.10  Bu  yeni 

düzenleme  ile  birlikte, Vatikan  ve Doğu  Katolikleri  arasında  bazı  belirsizlikler 

gündeme gelmiştir. Hal böyle olunca, doğal olarak kiliselerin otonomuna ilişkin 

tartışmalar oluşmuştur. Osmanlı, bu durumu çözmek istese de, Roma’nın İtalya 

tarafından  istilası başka bir problemi meydana getirmiştir. Sultan Abdülaziz’in 

son dönemlerinde bazı pozitif hareketler de olmuş; fakat  ikili  ilişkilerdeki esas 

hareketlilik II. Abdülhamit dönemine kalmıştır.  

Sultan Abdülaziz dönemine kıyasla,  II. Abdülhamit döneminin daha yoğun 

ve verimli geçtiği söylenebilir. Bu yoğun ve verimli dönemde, II. Abdülhamit’in 

kişisel  yaklaşımının  yanında,  iç  ve  dış  dinamikler  de  etkili  olmuştur.11  Bu 

dönemde, 1877‐1878 Osmanlı‐Rus Savaşı’nın (93 Harbi) gerçekleşmesi, Vatikan 

ve  Osmanlı’yı  ortak  düşmana  karşı  birlikte  hareket  etmeye  yönlendirmiştir. 

Sultan  II. Abdülhamit, Osmanlı’nın  içerisinde yer alan birçok Katolik unsura ve 

diğer  ülkelerde  yer  alan  Vatikan  temsilciliklerine  binaen,  ikili  ilişkilerde 

8 Ahmet Türkan (2015), “Turkey‐Vatican Relations from the Ottomans to the Republic”, International Journal of Humanities and Social Science, Cilt 5, Sayı: 5, s. 149. 

9 Richard Brennan (1877), “Pope Pius The Nineth: A Popular Life Of Our Holy Father”, Printers To The Holy Apostolic  See,  New  York,  Erişim  Tarihi:  30.10.2015,  Erişim  Adresi: https://archive.org/details/apopularlife00brenuoft. 

10 Marmara, s. 150. 

11 Marmara, s. 152. 

Şahin KESKİN  431 

temsilciliklerin  önemine  ışık  tutmuştur.  Fransa’nın  ise,  oluşan  bu  senaryoya 

yönelik  olarak,  İstanbul  Büyükelçisi  aracılığıyla  Osmanlı  ile  Vatikan  arasında 

kurulacak Büyükelçilik konusunun tekrar açılmaması yönünde bir geri bildirimi 

olmuştur. Bu, elbette Fransa’nın resmi görüşünü içermesi nedeniyle, Vatikan’ın 

da bu girişime kayıtsız kalmasına yol açmıştır. 

Birinci  Dünya  Savaşı  öncesi  ve  sonrasında,  ikili  ilişkilerin  büyük  ölçüde 

kararsız ve belirsiz seviyede olduğu söylenebilir. Bu kararsızlık ve belirsizlik  ile 

ilgili olarak temel neden, Fransa’nın ve Osmanlı’nın savaş öncesi ve sonrasında 

Vatikan’a  yönelik  tutumudur.  Vatikan’a  göre;  Osmanlı  ile  ikili  ilişkilerin 

resmiyete  kavuşturulması bir  gerekliliktir.  Fakat Vatikan,  geçmiş  belgelerinde 

olayla  ilgili  olarak,  Osmanlı’nın  savaş  sonrasında  nasıl  bir  tutum  izleyeceğini 

tartışmıştır.  Aynı  şekilde,  Fransa’nın  oluşturulabilecek  Büyükelçilik makamına 

yönelik  duruşu  belirgindir.  Fakat  Fransa’nın  savaştan  nasıl  bir  sonuç  ile 

ayrılacağı, hiç  şüphesiz  ki belirsizdir. Bu  anlamda, Vatikan  heyeti  “bekle‐gör” 

politikası  uygulayarak,  ikili  ilişkilerde  resmiyeti  erteleme  kararı  almıştır. 

Osmanlı  ise, daha önce hiç olmadığı  kadar Vatikan  ile  resmi  ilişkiler  kurmayı 

istiyordu. Bu isteğin perde arkasında, elbette politik bir karar vardı. 

Savaşın  bitişi  ve  Cumhuriyet’in  inşasıyla  birlikte,  Türk  heyeti  farklı  bir 

pozisyona  ulaştı.  Bilindiği  üzere,  Türkiye  Cumhuriyeti,  Osmanlı  Devleti’nden 

farklı olarak  laik bir sisteme sahipti. Fakat savaşın ardından oluşan diplomatik 

yalnızlık, Türkiye Cumhuriyeti’ni büyük aktörlere karşı temkinli olma ve denge 

siyaseti  izlemeye  yöneltti.  Musul  Sorunu,  dış  borçlar  ve  kapitülasyonların 

kaldırılması  gibi  konular,  Ankara  hükümetini  Fransa’ya  karşı  dikkatli  olması 

yönünde  politikleştirdi.  Aynı  dönemde  Vatikan,  temkinli  hareketi  geride 

bırakarak  ve  laik  Türkiye’nin  Katolik  dünyasına  yönelik  belirsizliğinin  farkında 

olarak,  resmi  ilişkilere  ivedi  bir  şekilde  başlanılmasını  gerekli  görüyordu. 

Türkiye’nin Fransa’yı karşısına almamak adına bu konuya  temkinli yaklaşması 

ise, bu dönemde ikili ilişkilerin başka bir bahara kaldığının işareti oldu. 

İki  ülke  arasında  resmi  ilişkilerin  kurulması,  “Türk  Papa”  olarak  anılan 

Roncalli’nin  gelişi  ile  gerçekleşti.  Türk  heyetinin  kısa  bir  sürede  gönlünü 

kazanmayı başaran Roncalli, ikili ilişkilerin resmi boyuta taşınacağının ilk işareti 

oldu.  Roncalli’nin  Papa  olmasının  yanında,  bu  dönemde  Türkiye’de  yaşanan 

bazı gelişmeleri de aktarmak gerekir. İlk olarak, bu dönemde Türkiye tek partili 

siyasi  sistemini geride bırakarak, çok partili demokratik bir  sisteme geçmiştir. 

Bu  geçiş  ile  birlikte,  siyasi  arenaya  yeni  bir  parti  ve  yeni  bir  idare  gelmiştir. 

Demokrat Parti’nin  iki önemli aktörü olan Adnan Menderes ve Celal Bayar’ın 

Vatikan’da  Papa’yı  makamında  ziyaret  ettiği  bilinir.  Başbakan  Adnan 

432    Mavi Elma:Türkiye‐Avrupa İlişkileri 

Menderes’in bu ziyareti, Başbakanlık seviyesinde bir “ilk” olarak anılır. 10 Şubat 

1960  tarihinde Vatikan Büyükelçisi olarak göreve başlayan Nurettin Vergin  ile 

de, resmi  ilişkiler nihayet başlar. Böylelikle, uzun ve problemli süreçler geride 

bırakılarak, ikili ilişkiler resmi boyuta taşınır.12 

3. İlişkileri Etkileyen Faktörler 

Türkiye‐Vatikan  ilişkileri, diğer  ikili  ilişkilerin yanı  sıra,  farklı gelişmeler  ile 

de  resmiyete  ulaşmıştır.  İlk  olarak,  Vatikan’ın  statüsü,  diğer  ülkelere  göre 

farklıdır. Yüzölçümü olarak dünyanın en  küçük ülkesi olan Vatikan  ile  ilişkiler 

yürütmek,  İslami  kimliği  bulunan  bir  Batı  bloğu  ülkesi  (Türkiye)  için  çok  zor 

olmuştur. Bu anlamda, ikili ilişkileri etkileyen faktörlerin belirtilmesi, geçmiş ve 

gelecek  açısından  ilişkilerin  nasıl  bir  öneme  sahip  olduğunu  daha  anlaşılır 

kılacaktır. Bu doğrultuda,  ilişkileri etkileyen  faktörleri  şu  şekilde sıralayabiliriz: 

Kişiler, Söylemler ve Konjonktür. 

3.1. Kişiler 

Türkiye‐Vatikan  ilişkileri  incelenirken,  kişilerin  varlığı daha önemli bir  yer 

tutmuştur.  Bu  anlamda,  akıllara  ilk  gelen  isim  “Türk  Papa”  olarak  da  anılan 

Roncalli  olur.  Roncalli,  ikili  ilişkilerin  deyim  yerinde  ise  “meşalesini  yakan” 

isimdir. Osmanlı tarihi açısından önemli kişiler  incelendiğinde  ise; Fatih Sultan 

Mehmet, Sultan Abdülaziz, Sultan Abdülmecit ve Sultan  II. Abdülhamit örnek 

olarak  verilebilir. Bu  kişiler  arasında, hiç  şüphesiz  Sultan  II. Abdülhamit daha 

etkin  olmuştur.  Bu  isimler  dışında,  “Söylemler”  bölümünde  aktaracağımız 

Nurettin Paşa’nın da farklı bir etkisi vardır.  

Türkiye Cumhuriyeti tarihi açısından bakıldığında  ise; Adnan Menderes ve 

Celal Bayar kilit  isimleri oluşturur. Bu, hiç  şüphesiz Mustafa Kemal Atatürk ve 

İsmet  İnönü’nün  varlığını  yok  saymaz.  Bilindiği  üzere,  Türkiye’nin  savaştan 

çıkmış ve zayıf olduğu Cumhuriyet’in  ilk yılları, bir tür “denge siyaseti” üzerine 

inşa edilmiştir. Türkiye’nin sınırlarını koruma bilinci ile bu dönemde savunmacı 

politikalar  izlemesinin, Türkiye‐Vatikan  ilişkilerinin kurulmasını Demokrat Parti 

dönemine  kadar  geciktirdiği  belirtilebilir.  Tekrar  konumuza  dönecek  olursak, 

Adnan Menderes ve Celal Bayar heyetlerinin Vatikan ziyaretleri, unutulmaması 

gereken bir öneme sahiptir. Bu ziyaretler, en nihayetinde ikili ilişkilerde olumlu 

algılamalar ve okumaların oluşmasına kaynaklık etmiştir. Resmi kişiler dışında, 

ikili  ilişkileri etkileyen bazı  isimler de vardır. Bu  isimlerin başında, hiç şüphesiz 

12 Marmara, s. 159.  

Şahin KESKİN  433 

ülkücü militan Mehmet Ali Ağca  gelir.  İlişkileri  adeta  sabote  etmeyi  başaran 

Ağca, konu ile ilgili olarak Papa’yı Neden Vurdum? adında bir kitap da yazmıştır. 

Vatikan  tarihinde de,  ikili  ilişkilerde anılan birkaç önemli  ismi aktarmamız 

mümkündür. Roncalli’ye ek olarak, Papa 6. Paolo, Papa 2. Jean Paul, Papa 16. 

Benediktus ve Papa Franciscus isimleri söylenebilir. Yukarıda bahsettiğimiz gibi, 

Papa  6.  Paolo,  16.  Benediktus  ve  Papa  Franciscus’un  ikili  ilişkilerde  olumsuz 

etkileri olduğu bilinir. 

3.2. Söylemler 

Her  ikili  ilişkilerde görüleceği gibi, Türkiye‐Vatikan  ilişkilerini de söylemler 

belirlemekte ve etkilemektedir. İlk olarak, Türkiye’nin Katolik bir ülke olmaması 

ve çok yoğun Müslüman nüfus içermesi, ikili ilişkiler açısından farklı yorumlara 

neden olur. Bu doğrultuda, birkaç örnek ile konuya açıklık getirebiliriz. 1. Ordu 

Komutanı olan General Nurettin Paşa’nın  İzmit’te kalabalık bir kitleye yönelik 

bir demeci, vakti zamanında Vatikan’ın dikkatinden kaçmamıştır: “Düşmanların 

bize, dinimize, vatanımıza, ulusumuza karşı gerçekleştirdikleri saldırıları ve cani 

niyetleri  asla  unutmayın.  Vatandaşımız  sayarak  asırlardır  bağrımıza  basıp 

beslediğimiz  elemanların  zehirli  ve  nankör  yılanlar  olduğunu  hatırlayın  ve 

gerçekleştirdikleri  ihanetleri  ve  işledikleri  suçları  asla  unutmayın.”13  Bu 

açıklama  ile  ilgili  olarak,  Başpiskopos  Ernesto  Filippi’nin  şu  endişelerini 

belirtebiliriz:  “Vuku  bulabilecek  karşı  saldırılara  dair  çok  sayıda  emare  var; 

bunların  arasında  Müslüman  kitleleri  nefrete  ve  intikama  kışkırtan  siyaset 

adamlarının konuşmaları göze çarpıyor.”14 

Bir  diğer  söylem  örneği  olarak,  16.  Benediktus’un  Almanya’da  bir 

üniversitede  verdiği  İslam  karşıtı  demeç  geniş  yer  tutar.  16.  Benediktus’un, 

“Muhammed  vaaz  ettiği  inancı  kılıçla  yayma  emrinden  başka  hangi  yeniliği 

getirmiştir; sadece şer ve  insanlık dışı şeyler” şeklinde  ifadeler kullanması15 ve 

Kardinal  Peter  Turkson’un  Sinodo’da  7  dakikalık  İslam  karşıtı  bir  video 

izlettirmesi16,  İslam  Dünyası’nı  Vatikan’a  karşı  harekete  geçirmiştir.  Her  ne 

kadar  Papalık  makamından  yanlış  anlaşılmalar  olduğu  belirtilse  de,  radikal 

İslamcı olarak  tarif edilen bazı  yayın organlarında, Vatikan  tarafından  İslam’a 

13 Marmara, s. 122. 

14 Marmara, s. 126.  

15  “Papa  16’ıncı  Benedikt  ‘üzgünüm’  dedi”  (2006),  NTV,  Erişim  Tarihi:  1.11.2015,  Erişim  Adresi: http://arsiv.ntv.com.tr/news/385195.asp.  

16 Reha  Erus  (2012),  “Kardinal'den  İslam  karşıtı  gaf”,  NTV,  Erişim  Tarihi:  1.11.2015,  Erişim  Adresi: http://arsiv.ntv.com.tr/news/385195.asp.  

434    Mavi Elma:Türkiye‐Avrupa İlişkileri 

karşı  Haçlı  zihniyeti  ile  hareket  edildiği  yönünde  değerlendirmeler  bazı 

değerlendirmeler yapılmıştır.17 

Söylem  ile  ilgili son örnek  ise, Papa Franciscus’un Sözde Ermeni Soykırımı 

ile  ilgili  açıklamalarıdır.  Papa’nın  soykırımı  tanıması  ve  bu  yönde  adımlar 

atılması şeklindeki demeci, Türkiye’nin tepkisine yol açtı. Bu açıklama, dönemin 

Dış  İşleri Bakanı’nın “kabul edilemez”, Başbakanı’nın “Papa’ya yakışmadı” gibi 

en üst makamlarca kınanmasına yol açmıştır.18 

3.3. Konjonktür 

Türkiye‐Vatikan  ilişkilerinin  neden  1960  yılına  kadar  resmi  boyuta 

ulaşmadığı  sorusuna  verilebilecek  en  etkili  cevap  olarak,  “konjonktür” 

gösterilebilir. Tarihte, İslam ve Hıristiyan dünyasının defalarca rakip olarak karşı 

karşıya  gelmesinin,  elbette  resmi  ilişkilerin  oluşmamasında  başlıca  bir  etken 

olduğu bilinir.  Fransa’nın Katolik himayeciliği  ise,  ikili  ilişkilerde  akla gelen  ilk 

engeldir.  Fransa’nın  güçlü  ve  söz  sahibi  olduğu  dönemlerde,  ikili  ilişkiler 

gayriresmi boyutta  ilerlemiştir. Dünya Savaşları,  ikili  ilişkilerin belirsizliğine yol 

açarken, Fransa’nın savaşlardan nasıl bir sonuçla ayrılacağı ve Katolik dünyaya 

yönelik ilgisinin ne ölçüde devam edeceği de bilinmezliğini korumuştur. 

1877‐1878 Osmanlı‐Rus Savaşı, konjonktür açısından önemli bir dönemeç 

olmuştur. Rusların Hıristiyan nüfusu Ortodokslaştırma çabaları, Katolik Dünyası 

açısından  kabul  edilir bir durum değildi. Buna bağlı olarak, Osmanlı  ile  yakın 

ilişkiler  kurmak  ve  bir  anlamda  ortak  düşmana  karşı  harekete  geçmek 

gerekiyordu.  Fakat  bu  yakınlık, Osmanlı’nın  Birinci  Dünya  Savaşı’na  Almanya 

safında girişi nedeniyle şüpheleri ve kaygıları da beraberinde getirmiştir.  

Birinci  Dünya  Savaşı  sonrası  ve  Lozan  Antlaşması  ile  birlikte,  Fransa’nın 

Katolik himayeciliği zayıflamıştır. Katı laik çizgideki Fransa, ağırlıklı olarak ulusal 

politikalar ile ilgilenmeye başlamıştır. Aynı zamanda, bu dönemlerde Fransa’nın 

Vatikan’a  yönelik  zararı  da  görülmüştür.  Bu  bilincin  farkında  olan  Vatikan, 

Fransa’nın  tepkisinden çekindiği dönemleri geride bırakarak, Türkiye  ile  resmi 

ilişkileri  başlatmak  istemiştir.  Türkiye  ise,  kuruluşunun  ilk  yıllarından  itibaren 

Fransa ile ikili ilişkilerine daha büyük önem vermiştir. Bu durumda, dış borçlar, 

Musul Sorunu ve Hatay Sorunu gibi faktörler de etkili olmuştur.  

17Reha  Erus  (2012),  “Kardinal'den  İslam  karşıtı  gaf”,  NTV,  Erişim  Tarihi:  1.11.2015,  Erişim  Adresi: http://arsiv.ntv.com.tr/news/385195.asp. 

18  “Papa  ‘soykırım’  sözünü  kullandı,  Türkiye  Vatikan  Büyükelçisi  Mehmet  Paçacı'yı  geri  çağırdı”  (2015), Hürriyet,  Erişim  Tarihi:  01.11.2015,  Erişim  Adresi:  http://www.hurriyet.com.tr/papa‐soykirim‐sozunu‐kullandi‐turkiye‐vatikan‐buyukelcisi‐mehmet‐pacaciyi‐geri‐cagirdi‐28719416.  

Şahin KESKİN  435 

Kısacası,  konjonktürün  etkinliğinin  ikili  ilişkileri  uzun  bir  zaman  olumsuz 

etkilediği  bilinmektedir.  Ermeni  Sorunu’na  yönelik  olarak  Vatikan’ın  tutumu, 

günümüzde de iki ilişkilerdeki en etkili (olumsuz anlamda) konudur. Kaldı ki, bu, 

sadece Vatikan’ın tutumunu da  içermemektedir. Avrupa Parlamentosu’nda bu 

konuda  bir  yasa  tasarısının  kabulü,  Türkiye’nin  bu  konudaki  yalnızlığını 

göstermektedir.  Yine  de,  Rusya’nın  son  dönemde  Batı’ya meydan  okuyarak 

yükselişi  ve  Ukrayna,  Suriye  gibi  krizlerde  etkin  oluşu,  Batı  Dünyası  için 

Türkiye’nin önemini göstermektedir. Bu doğrultuda, Ermeni Sorunu gibi olaylar 

(aradan  bir  asır  geçtiği  de  düşünülürse),  yakın  gelecekte  sadece  yılın  bir 

döneminde  tartışılan  bir  medya  konusu  olarak  da  kalabilir.  Bu  konuda 

konjonktürün  nasıl  işleyeceği  halen  büyük  bir  muammadır.  Türkiye‐Vatikan 

ilişkilerinin, bu konjonktürde (Rusya tehlikesi) Roncalli döneminde olduğu altın 

dönemine ulaşması umulabilir. 

4. Sonuç 

Fatih  Sultan Mehmet  ile  başlayan  Türkiye‐Vatikan  ilişkileri,  çok  karmaşık 

bir süreci anlatır. Bu karmaşıklık, Doğu’daki Katoliklerin durumu ve Fransa’nın 

Katolik  himayeciliği  ile  yakından  ilişkilidir.  Birinci  Dünya  Savaşı  ile  Osmanlı 

bünyesinde  yer  alan  Katoliklerin  durumunun  belirsizliği,  Vatikan’ın  ikili 

ilişkilerin  kurulmasını  bir  gereklilik  olarak  algılamasına  neden  olmuştur. 

Fransa’nın Katolik himayeciliğinin Birinci Dünya Savaşı  ile azalmasının da,  ikili 

ilişkilerin  daha  olumlu  bir  şekilde  tartışılmasında  ve  resmi  ilişkilerin 

kurulmasının gerekliliği üzerine bilincin oluşmasındaki pozitif rolü yadsınamaz. 

Türkiye’nin Cumhuriyet’in ilk yıllarında yürüttüğü denge siyaseti ise, Vatikan’ın 

Birinci Dünya Savaşı dönemi siyaseti gibi olmuştur.  

İkili  ilişkilerin mimarı  olarak  görebileceğimiz  Roncalli,  Türkiye  sevgisi  ile 

Türkiye‐Vatikan ilişkilerinin resmi bir boyuta ulaşmasında büyük rol oynamıştır. 

Aynı  dönemde  Türkiye’nin  çok  partili  siyasal  hayata  geçişi  ve  Demokrat 

Parti’nin  liberal açılımları, birbirlerini destekleyen gelişmeler olmuştur. Adnan 

Menderes ve Celal Bayar’ın resmi ziyaretler  ile önem verdiklerini gösterdikleri 

bu  ilişkiler,  1960  yılında  resmiyete  kavuştu.  Şüphesiz  ki,  ikili  ilişkiler  sadece 

kişilerin ne  istedikleri  ile  ilgili değildir. Bu  tarz makro politik  ilişkiler, sistemsel 

faktörlerle de yakından  ilgilidir.  Lakin yine de, önemli konumda bulunan bazı 

kişiler,  söylemleri  ile  ikili  ilişkilerin  seyrini belirlemiş; bu  söylemlerin  etkisiyle 

kimi  zamanlarda  ikili  ilişkiler  tıkanıklığa  girmiş,  kimi  zamanlardaysa  altın 

dönemlerini  yaşamıştır.  Bu  anlamda,  söylemler,  iki  ilişkilerde  dikkatlerden 

kaçmayacak  kadar  önemli  olarak  görülebilir.  Tarafların  birbirlerini  nasıl 

436    Mavi Elma:Türkiye‐Avrupa İlişkileri 

tanımladığının,  en  önemli  yorumlama  alanı  olduğu  da  söylenebilir.  Bu 

doğrultuda,  Vatikan’ın  Türkiye’ye  yönelik  açıklamaları  bir  anlamda  İslam 

Dünyası’nı  da  ilgilendirirken,  Türkiye’nin  açıklamaları  da Hıristiyan Dünyası’nı 

ilgilendirmektedir.  Örneğin,  Sözde  Ermeni  Sorunu  ile  ilgili  olarak  Vatikan’ın 

düşüncesi, Türkiye’yi harekete geçirmiş ve ülkenin Cumhurbaşkanı’nın  (Recep 

Tayyip Erdoğan) Papa’yı kınaması, Hıristiyan Dünyasında hoş karşılanmamıştır. 

Bu  anlamda,  Hıristiyan  Dünyası  da  Papa’dan  bir  din  adamı  gibi 

değerlendirmeler beklemektedir.19  

İkili ilişkilerin günümüzde istikrarlı durumda olduğu söylenebilir. Fakat ikili 

ilişkilerin  seyri, mevcut  sorunlara yönelik  tarafların nasıl  tavır  takınacakları  ile 

de yakından ilgilidir. Suriye iç savaşına bağlı olarak gelişen mülteci probleminin 

şimdilerde Türkiye ve Avrupa’da en yoğun gündem maddesi olması, Papa’nın 

(Franciscus)  Türkiye’ye  yönelik  değerlendirmelerini  de  etkilemektedir.  Bu 

doğrultuda,  geçtiğimiz  aylarda  Papa’nın  Batı’yı  eleştirerek  Türkiye’nin 

mültecilere  yönelik  tutumunu  takdir  etmesi,  ikili  ilişkilerin  seyrinde  bir 

tazelenme  sağlayabilir.20  Papa’nın  geçtiğimiz  aylarda  Ankara’da  düzenlenen 

terör  saldırısında hayatını kaybedenler  için dua etmesi de, Türkiye  tarafından 

hoş karşılanan bir gelişmedir.21 

Sonuç olarak, ikili ilişkiler, bundan sonra da kişiler ve söylemler aracılığı ile 

ilerleyecek  gibi  gözüküyor.  Bu  anlamda,  ikili  ilişkilerin  geleceğini  belirleyecek 

kişilerin  söylemlerinde  mevcut  konjonktürde  oturmuş  olduğu  belirtilebilir. 

Fakat bu  sabit durumun,  gelecekte  iyi  ya da  kötüye  gidebileceğini  kestirmek 

şimdiden  mümkün  değildir.  Güvenlik  tehditlerinin  arttığı  şu  günlerde,  ikili 

ilişkilerin  daha  yakın  olmasının  gerektiğini  rahatlıkla  söyleyebiliriz.  Bu 

doğrultuda, Batı  ve Vatikan, geçmişteki Osmanlı‐Rus  savaşlarında olduğu gibi 

bugün  de  Türkiye’yi  yakın  görmeli  ve  birlikte  hareket  etmelidirler.  Çünkü 

Türkiye,  yoğun Müslüman nüfusuna  karşın bir Batı bloğu ülkesidir  ve Avrupa 

Birliği’ne tam üye olmak hedefindedir. Üstelik Batı’nın yanında olan bir Türkiye, 

Batı’nın karşısında olan bir Türkiye’ye kıyasla çok daha az tehlikelidir.  

19“İtalya'dan  Türkiye'ye  Papa  cevabı”  (2015),  Hürriyet,  Erişim  Tarihi:  02.11.2015,  Erişim  Adresi: http://www.hurriyet.com.tr/italyadan‐turkiyeye‐papa‐cevabi‐28727106.  

20“Papa  Batı'yı  eleştirdi,  Türkiye'yi  övdü”  (2015),  Sabah,  Erişim  Tarihi:  02.11.2015,  Erişim  Adresi: http://www.sabah.com.tr/dunya/2015/09/18/papa‐batiyi‐elestirdi‐turkiyeyi‐ovdu.  

21“Papa  Franciscus,  Türkiye  için  dua  etti”  (2015),  TRTTürk,  Erişim  Tarihi:  02.11.2015,  Erişim  Adresi: http://www.trtturk.com/haber/papa‐franciscus‐turkiye‐icin‐dua‐etti‐155207.html.  

Şahin KESKİN  437 

KAYNAKÇA Brennan, Richard  (1877), “Pope Pius The Nineth: A Popular Life Of Our Holy Father”, 

Printers To The Holy Apostolic See, New York, Erişim Tarihi: 30.10.2015, Erişim Adresi: https://archive.org/details/apopularlife00brenuoft. 

“Erdoğan’dan Papa’ya ‘Soykırım’ İfadesi Yüzünden Kınama” (2015), BBC Türkçe, Erişim Tarihi:  30.10.2015, http://www.bbc.com/turkce/haberler/2015/04/150414_erdogan_papa.

Erus, Reha (2012), “Kardinal’den İslam Karşıtı Gaf”, Hürriyet, Erişim Tarihi: 31.10.2015, Erişim  Adresi:  http://www.hurriyet.com.tr/kardinalden-islam-karsiti-gaf-21706541.

“İtalya’dan Türkiye’ye Papa Cevabı”  (2015), Hürriyet, Erişim Tarihi: 31.10.2015, Erişim Adresi: http://www.hurriyet.com.tr/italyadan-turkiyeye-papa-cevabi-28727106.

Marmara,  Rinaldo  (2012),  Vatikan  Gizli  Arşiv  Belgeleri  Işığında  Türkiye  ile  Vatikan Diplomatik İlişkilere Doğru, Bahçeşehir Üniversitesi Yayınları, İstanbul. 

“Papa 16’ıncı Benedikt ‘Üzgünüm’ Dedi” (2006), NTV, Erişim Tarihi: 31.10.2015, Erişim Adresi: http://arsiv.ntv.com.tr/news/385195.asp. 

“Papa Batı’yı Eleştirdi, Türkiye’yi Övdü” (2015), Sabah, Erişim Tarihi: 30.10.2015, Erişim Adresi:  http://www.sabah.com.tr/dunya/2015/09/18/papa-batiyi-elestirdi-turkiyeyi-ovdu.

“Papa  Franciscus,  Türkiye  İçin Dua  Etti”  (2015),  TRT  Türk,  Erişim  Tarihi:  30.10.2015, Erişim  Adresi:  http://www.trtturk.com/haber/papa-franciscus-turkiye-icin-dua-etti-155207.html. 

“Papa  Soykırım  Dedi”  (2015),  HaberTürk,  Erişim  Tarihi:  31.10.2015,  Erişim  Adresi: http://www.haberturk.com/dunya/haber/1064902-papa-soykirim-dedi. 

“Papa  ‘Soykırım’  Sözünü Kullandı, Türkiye Vatikan Büyükelçisi Mehmet Paçacı’yı Geri Çağırdı”  (2015),  Hürriyet,  Erişim  Tarihi:  31.10.2015,  Erişim  Adresi: http://www.hurriyet.com.tr/papa-soykirim-sozunu-kullandi-turkiye-vatikan-buyukelcisi-mehmet-pacaciyi-geri-cagirdi-28719416. 

Pınar,  Övgü  (2015),  “Papa’dan  "Ermeni  soykırımı"  açıklaması”,  BBC  Türkçe,  Erişim Tarihi:  31.10.2015,  Erişim  Adresi: http://www.bbc.com/turkce/haberler/2015/04/150412_papa_soykirim.

“Türkiye‐Vatikan  İlişkileri”,  Türkiye  Cumhuriyeti  Dış  İşleri  Bakanlığı,  Erişim  Tarihi: 30.10.2015,  Erişim  Adresi:  http://www.mfa.gov.tr/turkiye-vatikan-siyasi-iliskileri.tr.mfa.  

Türkan, Ahmet (2015), “Turkey‐Vatican Relations from the Ottomans to the Republic”, International Journal of Humanities and Social Science, Cilt 5, Sayı: 5.