12
63 ARKEOLOJİ VE SANAT | 148: OCAK-NİSAN 2015 açığa çıkarılmamış oldukça büyük bir potansiyele ve arkeolojik geçmişe sahip oldu- ğunu ortaya koymuştur. Kınık Höyük’te son iki kazı sezonunda yapılan çalışmalar- da yerel bir tapınmayla ilişkili oldukları anlaşılan nesneler bulunmuştur. Bu veriler Altunhisar Vadisi’ndeki daha önce değerlendirilmemiş bazı stellerle ilişkilendirildi- ğinde, Kınık Höyük bugün yeni bir anlam kazanmaktadır. Kınık Höyük, Melendiz Dağları’nın eteğinde, Bor Ovası’nda, Altunhisar’ın yaklaşık 10 km güneyinde yer almaktadır (Res. 1). 63 Kınık Höyük ve çevresinde tapınma etkinlikleri konusunda ortaya çıkanlar Anna Lanaro – Andrea Trameri – Lorenzo d’Alfonso ISAW New York Üniversitesi, Pavia Üniversitesi G üney Kapadokya bölgesinde yer alan Kınık Höyük’te, 2011 yılından itibaren yeni bir arkeoloji projesi başlatılmıştır. Yapılan çalışmalar, bölgenin MÖ 2. ve 1. binyıla ait henüz Yerleşim yeri, su kaynakları- ca zengin olmasının yanı sıra, Kilikya Kapıları aracılığıyla tari- höncesi dönemlerden Ortaçağ’a kadar Akdeniz ve Anadolu’yu birbirine bağlayan yolların kav- şak noktasında yer almasıyla da oldukça önem taşımaktadır. Ören yeri, aşağı kentle birlikte 24 ha’lık bir alanı kaplamakla birlikte, yörede daha çok tanı- nan Kemerhisar/Tyana’nın kap- ladığı alanla karşılaştırıldığında, orta büyüklükte bir yerleşim- dir (Res. 2) (d’Alfonso ve Mora 2009: 649). Yüzey araştırmalarında ören yerinden ve yakınlarındaki alan- lardan yoğun biçimde toplanan çanak çömlek, bir yandan, bura- nın İlk Tunç Çağı’ndan Ortaçağ’a Res. 1: İç Anadolu’daki Demir Çağı buluntu yerleri haritası. Fig. 1: Mappa dell’Anatolia Centrale nell’Età del Ferro.

Kınık Höyük ve çevresinde tapınma etkinlikleri konusunda ortaya çıkanlar / Evidenze di pratiche cultuali a Kınık Höyük e dintorni

  • Upload
    nyu

  • View
    0

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

63

ARKEOLOJİ VE SANAT | 148: OCAK-NİSAN 2015

açığa çıkarılmamış oldukça büyük bir potansiyele ve arkeolojik geçmişe sahip oldu-

ğunu ortaya koymuştur. Kınık Höyük’te son iki kazı sezonunda yapılan çalışmalar-

da yerel bir tapınmayla ilişkili oldukları anlaşılan nesneler bulunmuştur. Bu veriler

Altunhisar Vadisi’ndeki daha önce değerlendirilmemiş bazı stellerle ilişkilendirildi-

ğinde, Kınık Höyük bugün yeni bir anlam kazanmaktadır. Kınık Höyük, Melendiz

Dağları’nın eteğinde, Bor Ovası’nda, Altunhisar’ın yaklaşık 10 km güneyinde yer

almaktadır (Res. 1).

63

Kınık Höyük ve çevresinde tapınma etkinliklerikonusunda ortaya çıkanlar

Anna Lanaro – Andrea Trameri – Lorenzo d’Alfonso

ISAW New York Üniversitesi, Pavia Üniversitesi

Güney Kapadokya bölgesinde yer alan Kınık Höyük’te, 2011 yılından itibaren yeni bir arkeoloji projesi başlatılmıştır. Yapılan çalışmalar, bölgenin MÖ 2. ve 1. binyıla ait henüz

Yerleşim yeri, su kaynakları-ca zengin olmasının yanı sıra, Kilikya Kapıları aracılığıyla tari-höncesi dönemlerden Ortaçağ’a kadar Akdeniz ve Anadolu’yu birbirine bağlayan yolların kav-şak noktasında yer almasıyla da oldukça önem taşımaktadır.

Ören yeri, aşağı kentle birlikte 24 ha’lık bir alanı kaplamakla birlikte, yörede daha çok tanı-nan Kemerhisar/Tyana’nın kap-ladığı alanla karşılaştırıldığında, orta büyüklükte bir yerleşim-dir (Res. 2) (d’Alfonso ve Mora 2009: 649).

Yüzey araştırmalarında ören yerinden ve yakınlarındaki alan-lardan yoğun biçimde toplanan çanak çömlek, bir yandan, bura-nın İlk Tunç Çağı’ndan Ortaçağ’a

Res. 1: İç Anadolu’daki Demir Çağı buluntu yerleri haritası.

Fig. 1: Mappa dell’Anatolia Centrale nell’Età del Ferro.

KINIK HÖYÜK | Anna Lanaro – Andrea Trameri – Lorenzo d’Alfonso

64

dek kesintisiz olarak yerleşim gördüğünü, öte yandan buradaki en yoğun yerleşi-min Son Tunç Çağı ile Demir Çağı arasında olduğunu ortaya koymuştur (d’Alfonso 2010). Bu veriler, kazı çalışmaları sırasında ele geçen çanak çömlek buluntularıyla da doğrulanmıştır (Son çalışmalar için bkz. d’Alfonso vd. 2014; Capardoni vd. 2014).

Höyüğün kuzey yamacında yer alan A açmasındaki çalışmalar, Son Tunç Çağı’na tarihlenen sur duvarlarının güçlendirilmesine ve bu alanda kazı yapılmasına yöne-

64

Res. 2: Kınık Höyük’ün genel haritası.

Fig. 2: Pianta generale di Kınık Höyük.

65

JOURNAL OF ARCHAEOLOGY & ART | 148: JANUARY-APRIL 2015

per la ricostruzione storico-archeologica della regione a cavallo tra II e I millennio a.C. Nel

corso delle ultime due campagne, evidenti tracce di un culto locale sono state portate alla

luce. Queste informazioni si aggiungono al precedente ritrovamento di alcune stele lungo

la Valle di Altunhisar, la quale assume oggi sulla base della sua diretta relazione con Kınık

Höyük un nuovo significato.

Il sito archeologico di Kınık Höyük si trova alle pendici dei Melendiz Dağları, nella piana di

Bor una decina di km a sud di Altunhisar (Fig. 1). La posizione del sito è dovuta alla ricchezza

d’acqua dell’area pedemontana, ma anche al controllo della rete di comunicazione che dalla

preistoria al Medioevo connetteva il Levante e l’Anatolia attraverso le Porte Cilicie.

Il sito raggiunge con la città bassa un’estensione di 24ha (Fig. 2), avendo quindi una dimen-

sione medio-grande paragonabile a quella di Kemerhisar/Tyana, il centro antico maggior-

mente noto della regione (d’Alfonso, Mora 2008: 649).

La raccolta intensiva di materiale ceramico superficiale sul sito e nell’area adiacente ha evi-

denziato sia un’occupazione ininterrotta dall’Antico Bronzo al Medioevo, sia una fase di

maggior occupazione tra il Tardo Bronzo e l’Età del Ferro (d’Alfonso 2010). Tali dati sono

stati confermati dai risultati emersi nel corso delle campagne di scavo (vd. da ultimo d’Alfon-

so, Gorrini, Mora 2014; Capardoni, Lanaro, Matessi 2014).

Sul cantiere A, lungo le pendici settentrionali del monticolo, si è concentrata una parte

cospicua delle attività di scavo e di consolidamento di un’imponente cinta muraria, la cui co-

struzione data all’età del Tardo Bronzo (Cinieri et al. 2014). L’indagine della stratigrafia intra

moenia a sudovest delle mura stesse (settore A1) ha permesso di esporre una piattaforma

terrazzata, probabilmente esterna, utilizzata per l’immagazzinamento di derrate alimen-

tari. Questo si evince dalla presenza di almeno cinque pythoi parzialmente interrati nella

piattaforma, che è definita a nord da un muro di mattoni crudi (A104) e ad est da un muro

di pietra a secco (A126, Fig. 3). La presenza di frammenti ceramici a vernice nera e rossa

giustifica una datazione di questo contesto al periodo ellenistico. Da qui proviene inoltre un

frammento di una figurina in terracotta rappresentante una divinità femminile ammantata

(KIN14A.1504.F23+F28, Fig. 4).

L’area ad est del muro A126 era coperta, almeno parzialmente, vista la presenza di un foco-

lare associato a numerose buche di palo. Addossata al lato ovest del muro A126, all’interno

65

Evidenze di pratiche cultuali a Kınık Höyük e dintorni

Anna Lanaro – Andrea Trameri – Lorenzo d’Alfonso

ISAW Università di New York, Università di Pavia

Dal 2011 ha preso avvio un nuovo progetto archeologico in Cappado-cia meridionale presso il sito di Kınık Höyük (Niğde). I recenti scavi hanno confermato il grande potenziale del sito finora inesplorato

KINIK HÖYÜK | Anna Lanaro – Andrea Trameri – Lorenzo d’Alfonso

6666

lik olmuştur (Cinieri vd. 2014). Sur duvarlarının güneybatısındaki A1 açmasında yapılan tabakalanma çalışmalarında, yiyecek koymak için kullanıldığı düşünülen bir seki açığa çıkarılmıştır.

Kuzeyde kerpiç bir duvar (A104) ve doğuda harçsız taş duvarla (A126) belirlenmiş bu seki düzlüğünde beş büyük küp bulunmuştur.

Burada ele geçen siyah ve kırmızı astarlı kap parçaları, bu alanın Hellenistik Dönem’e ait olduğunu göstermektedir.

Ayrıca, giyinik bir tanrıçayı simgeleyen, piş-miş topraktan yapılmış bir heykelciğin par-çası da burada bulunmuştur (KIN14A.1504.F23+F28, Res. 4).

A126 numaralı duvarın doğusundaki alanın tümüyle olmasa da kapalı olduğu anlaşıl-maktadır. A126 sayılı duvarın batı yanına dayanan bir bölmede, duvara yaklaşık 30 cm uzaklıkta koşut giden, yine aynı duvara kerpiçle kapatılmış toprak dolgu aracılığıy-la bağlı bir dizi taştan oluşan bir döşeme bulunmuştur. Döşeme, odanın batı duvarı-na yaslanan taştan bir paye olarak yorum-lanmıştır.

Döşemenin içinde, tabanında ve tüm A126 numaralı duvar boyunca 189 adet tunç sikke bulunmuştur.

2013 yılında bulunan sikkeler üzerinde Niğde Müzesi’nden M. Tektaş tarafından

Res. 3: A1 çalışma noktasında, toprağa gömülü küplerin bulunduğu sekili düzlük.

Fig. 3: Operazione A1: piattaforma terrazzata con pythoi in situ.

Res. 4: Pişmiş topraktan yapılmış, giyinik bir tan-rıça heykelciği parçası.

Fig. 4: Frammento di divinità femminile amman-tata in terracotta.

67

KINIK HÖYÜK | Anna Lanaro – Andrea Trameri – Lorenzo d’Alfonso

del vano, si trova un’installazione composta da un filare in pietra che corre parallelo a A126

a ca 30cm di distanza da esso e si lega al muro A126 attraverso un riempimento di terra, sigil-

lato da mattoni crudi. L’installazione andrà interpretata come una panca in pietra addossata

al muro occidentale del vano. All’interno dell’installazione, alla sua base (Fig. 5) e lungo

tutto il muro A126 sono state rinvenute 189 monete di bronzo, principalmente suddivise in

quattro depositi (Fig. 6). Analisi preliminari condotte da M. Tektaş (Museo di Niğde) sulle

Res. 6: A1 çalışma noktasındaki sikke koyma yerlerinden birinde bulunan paralar.

Fig. 6: Monete rinvenute in uno dei depositi di A1.

Res. 5: A1 çalışma noktasında, A126 sayılı duvara dayalı döşemenin temelindeki sikke koyma yeri.

Fig. 5: Deposito di monete alla base dell’installazione addossata al muro A126 in A1.

KINIK HÖYÜK | Anna Lanaro – Andrea Trameri – Lorenzo d’Alfonso

68

yapılan bir çalışmada, sikkelerin bazılarının Tarsus, Eusebia (Kayseri) ve Aigai

(Yumurtalık) gibi yerleşimlerde basılmış oldukları anlaşılmıştır (d’Alfonso, Highcock

vd. 2014).

Bu sikkelerin buraya gelişi güzel konmadıkları, olasılıkla A126 numaralı duvar

boyunca bulunan oturma yerleri ve yapının işleviyle bağlantılı olduğu anlaşılmak-

tadır. Burada büyük küplerin yer aldığı bir alan ve bir tanrı heykelciğinin bulunma-

Res. 7: A1 çalışma noktasında, kurban ve tapınma ektinliklerinden kalma atıklardan oluşmuş yığıntı alanının haritası.

Fig. 7: Pianta dell’area di deposito costituita da scarti di attività sacrificali e cultuali in A1.

69

KINIK HÖYÜK | Anna Lanaro – Andrea Trameri – Lorenzo d’Alfonso

monete rivenute nel 2013 hanno permesso di identificare alcuni conii provenienti da Tarso,

Eusebia (Kayseri) e Aigai: essi indicano una datazione di massima compresa tra il II e il I seco-

lo a.C. (d’Alfonso L., Highcock N. et al. 2014). E´ chiaro che la deposizione di queste monete

non è casuale, ma probabilmente connessa alla panca lungo il muro A126 e più in generale

alla funzione dell’edificio in cui sono state rinvenute. La corte con pythoi e il ritrovamento

di una figurina di divinità fanno supporre che non si trattasse di un ambiente privato, ma

piuttosto di un’area connessa ad attività cultuali. Ciò sembra confermato dai ritrovamenti

nell’area scavata immediatamente a nord del vano e della piattaforma.

Qui, infatti, nel quadrato 17.04 (Fig. 7), sono stati rinvenuti una serie di suoli caratterizzati

da abbondanti depositi cenerosi appartenenti all’epoca antico ellenistica e tarda acheme-

nide (IV-III secolo a.C.). I pavimenti sono associati a due mura (A169 e A127) che, malgrado

il pessimo stato di conservazione, sembrano delimitare l’angolo NE di una stanza. Indagan-

do tali pavimenti, si sono portati alla luce numerosi frammenti di figurine in terracotta:

Res. 10: Pişmiş topraktan yapılmış, giyinik bir kadın heykelciği parçası.

Fig. 10: Frammento di statuetta femminile ammantata.

Res. 9: Pişmiş topraktan yapılmış kuş başları.

Fig. 9 : Teste di uccelli in terracotta.

Res. 8: Pişmiş topraktan yapılmış ayaklı kuş heykelciği.

Fig. 8: Figurina di uccello in terracotta su piedistallo.

KINIK HÖYÜK | Anna Lanaro – Andrea Trameri – Lorenzo d’Alfonso

70

sı, buranın daha çok tapınma etkinlikleriyle ilişkili bir alan olabileceğini düşündür-mektedir. Bu düşünce, odanın ve sekinin hemen kuzeyinde kazılan alandan elde edilmiş bulgularla da doğrulanmaktadır.

Burada, 17.04 karelajında, Erken Hellenistik ve Geç Akamenid Dönem’den kalma (MÖ 4-3. yüzyıl) bol külle kendini gösteren bir dizi taban bulunmuştur.

Döşemeler, korunma durumları çok kötü olmakla birlikte, bir odanın kuzeybatı köşesine sınır oluşturuyor gibi görünen iki duvarla (A169 ve A127) bağlantılıdır. Söz konusu döşemelerde araştırma yürütülürken, pişmiş topraktan yapılmış birçok heykelcik parçası açığa çıkarılmıştır: Taban üstünde duran, kanatları inik kuş figür-leri (Res. 8-9), Erken Hellenistik Dönem’de, MÖ 3. yüzyılın ilk yarısında yapıldığı kabul edilen, giyinik, başında taç, kulağında disk biçimli salkım küpe bulunan bir kadın heykelciği (Res. 10), hurma yaprağı biçimli saçak süsü parçası (Res. 11, d’Al-fonso vd. 2014: 570-571).

Prof. Dr. Crabtree (NYU) tarafından yapılan araştırmalar, parçalanmış durumdaki bu buluntuların, ortalama 1-2 yaşlarındaki küçükbaş hayvanlara ait (koyun-keçi) kemik kalıntılarıyla birlikte bulunduğunu göstermiştir.

Sonuç olarak bu tabanların kurban ve tapınma etkinliklerinden kalan atıklar ola-bileceği düşünülmektedir.

Hitit ve Yeni Hitit dönemlerinde Anadolu’da, çoğu kez tanrıçalarla bağlantılı kuş heykelcikleri gibi (Müller-Karpe 2006: 218-220), kadın heykelciklerinin bulunması, bu birikmiş artıklarla ilişkili tapınma etkinliklerinin bir tanrıçaya adanmış olabile-ceğini düşündürmektedir.

Tapınma etkinlikleriyle ilgili buluntular, höyüğün çevresindeki yerlerde de ortaya çıkmıştır.

Kınık Höyük’e göre kuzeyde bulunan Altunhisar Vadisi, birçok sivri tepesiyle ve insanı etkileyici biçimde oluşmuş kayalıklarıyla, yalnızca Ortaçağ’a dek Güney ve Kuzey Kapadokya arasında önemli bir ulaşım yolu olmakla kalmamış, aynı

zamanda büyük bir olasılıkla Kınık Höyük’te oturan toplulukla bağlan-tılı olduğu ileri sürülebilecek ayrı-calıklı bir tapınma ve ölü gömme merkezi de olmuştur (Res. 12).

Bizans Dönemi’ne dek yerleşim yeri olmuş bu vadide (d’Alfonso 2010), birbirinden birkaç kilometre aralık-larla dikilmiş bir dizi adak dikilitaş, kuşkusuz bir tapınma işlevi de olan bir yolu göstermektedir.

Bu yolun en yüksek noktasında, Tavşantepe Geçidi’nin üzerine, MÖ 2. ve 1. binyıl arasında, adını söz konusu geçitten alan bir dikilitaş dikilmiştir (TAVŞANTEPE 1, Res. 13).

Res. 11: Alınlık süsü parçası.

Fig. 11: Frammento di acroterio.

71

KINIK HÖYÜK | Anna Lanaro – Andrea Trameri – Lorenzo d’Alfonso

riproduzioni di uccelli stanti su piedistallo con ali chiuse (Fig. 8-9), una statuetta femminile

ammantata e adornata con un diadema e un orecchino a disco con pendente, assegnata al

periodo ellenistico antico, prima metà del III sec. a.C. (Fig. 10), un frammento di un acroterio

con un motivo a palmetta (Fig. 11; d’Alfonso, Gorrini, Mora 2014: 570-571). Questi artefatti

frammentari sono stati trovati in associazione con abbondanti resti d’ossa esclusivamente di

esemplari ovini (pecore e capre) di 1-2 anni d’età come le analisi condotte dalla prof.ssa P.

Crabtree (NYU) hanno potuto rivelare. In conclusione, questi suoli costituirebbero depositi

di scarto di attività sacrificali e cultuali. La presenza di statuine femminili così come figurine

di volatili che nell’Anatolia ittita e neo-ittita sono spesso connesse a divinità femminili (Mül-

ler-Karpe 2006: 218-20) suggerisce che le attività di culto a cui questi depositi sono collegati

dovessero essere dedicate ad una divinità femminile.

Evidenze di attività di culto provengono anche dal territorio circostante al sito. La Valle di

Altunhisar, situata direttamente a nord rispetto a Kınık Höyük, con i suoi numerosi picchi e

suggestive formazioni rocciose, non solo ha fornito fino all’epoca medievale un’importante

asse di collegamento tra la Cappadocia meridionale e settentrionale, ma è stata sede privi-

legiata di pratiche cultuali e funerarie da ricondurre con ogni probabilità alla comunità di

Kınık Höyük (Fig. 12). In questa valle, che rimase disabitata fino ad età bizantina (d’Alfonso

2010), una serie di stele votive, poste a distanza regolare di qualche km l’una dall’altra,

segnalano una via che aveva senza dubbio anche una funzione cultuale. Nel punto più alto

di questa via, all’altezza del passo di Tavşantepe fu eretta tra la fine del II e l’inizio del I

Res. 12: Altunhisar Vadisi ve adak dikilitaşları.

Fig. 11: Valle di Altunhisar e le sue stele votive.

KINIK HÖYÜK | Anna Lanaro – Andrea Trameri – Lorenzo d’Alfonso

72

Res. 13: Tavşantepe dikilitaşı, çizim A. Lanaro.

Fig. 13: Stele di Tavşantepe, disegno di A. Lanaro.

73

KINIK HÖYÜK | Anna Lanaro – Andrea Trameri – Lorenzo d’Alfonso

millennio a.C. la stele che prende il nome dal passo (TAVŞANTEPE 1, Fig. 13). Essa doveva rappresentare la meta di pellegrinaggi da parte della comunità di Kınık Höyük che, come comunemente attestato nell’Anatolia preclassica, considerava le aree montane luogo sacro e particolarmente propizio per pratiche cultuali (Ökse 2011).

Sulla stele di TAVŞANTEPE 1 è ritratta una dea caratterizzata da elementi vegetali; essa costituisce l’unica testimonianza proveniente dalla Cappadocia meridionale di un culto pre-classico legato ad una divinità femminile. In questa figura sono probabilmente confluite l’immagine di una dea locale del raccolto e quelle di maggiori divinità ittite come Hebat e Kubaba (Lanaro 2015). In epoca romana, la Tyche di Tyana attestata su moneta (Fig. 14), seguendo uno schema offerto dalla Tyche di Antiochia, mostra come attributi spighe di gra-no e grappoli d’uva: questa associazione alla produttività della regione riprende gli stessi attributi della dea della stele di TAVŞANTEPE 1. Non è infatti un caso che il culto della Tyche di Tyana venga ritenuto di origine preclassica, persino di II millennio a.C. (Berges, Nollé 2000: 320-22, 368-71, 513).

L’ipotesi di lavoro del gruppo di ricerca di Kınık Höyük prevede che sia esistita una relazione tra le rimanenze riconducibili al culto di una divinità femminile di età achemenide ed elleni-stica negli scavi della sommità settentrionale del monticolo e il culto della dea rappresentata sulla stele di TAVŞANTEPE 1. Tale ipotesi indicherebbe la continuità di questa pratica reli-giosa nella regione per più di un millennio fino all’età romana e, allo stesso tempo, un suo particolare legame con gli antichi abitanti di Kınık Höyük.

KAYNAKÇA / BIBLIOGRAFIA

Berges, D. ve J. Nollé 2000. Tyana. Archäologisch-historische Untersuchungen zum süd-westlichen Kappadokien. Habelt, Bonn.

Capardoni, M., A. Matessi ve A. Lanaro 2014. “Excavations at Kınık Höyük: A Preliminary Report on the First (Aug.-Oct. 2011)”, P. Bielin ski vd. (yay.) Proceedings of the 8th ICAANE (30 April - 4 May 2012, University of Warsaw), vol. II: 321-339. Harrassowitz Verlag, Wiesbaden.

Cinieri, V., L. d’Alfonso ve M. Morandotti 2014. “Building Techniques of Fortified Structures in Kinik Höyük Archaeological Excavation (Turkey)”, F. Peña ve M. Chávez (yay.) 9th Interna-tional Conference on Structural Analysis of Historical Constructions, SAHC 2014. Instituto de Ingeniería, UNAM, Ciudad Universitaria, Mexico City.

d’Alfonso, L. 2010. “Geo-Archaeological Survey in Northern Tyanitis and the Ancient History of Southern Cappadocia”, L. d’Alfonso vd. (yay.) Geo-archaeological Activities in Southern Cappadocia (Turkey): 27-52. Italian University Press, Pavia.

d’Alfonso, L. ve C. Mora 2009. “«Viaggi anatolici» dell’Università di Pavia. Rapporto preliminare della terza campagna di ricognizione archeologica nella Tyanide settentrionale (2008)”, Athenaeum 97: 645-655.

d’Alfonso, L., M. Gorrini ve C. Mora 2014. “Archaeological Excavations at Kınık Höyük”, Athenaeum 102: 565-577.

d’Alfonso, L., N. Highcock vd. 2014. “Kınık Höyük (Niğde) 2013”, Kazı Sonuçları Toplantısı 36.

Lanaro, A. 2015. “A Goddess among Storm-Gods. The Stele of Tavşantepe and the Landscape Monuments of Southern Cappadocia”, Anatolian Studies 65 (baskıda).

Müller-Karpe, A. 2006. “Untersuchung in Kayalıpınar 2005”, Mitteilungen der Deutschen Orient-Gesellschaft 138: 211-247.

Ökse, T. 2011. “Open-Air Sanctuaries of the Hittites”, H. Genz ve D. P. Mielke (yay.) Insights into Hittite History and Archaeology: 219-240. Peeters, Leuven.

KINIK HÖYÜK | Anna Lanaro – Andrea Trameri – Lorenzo d’Alfonso

74

Bu, Klasik Çağ öncesi Anadolu’da genellikle kanıtlandığı gibi, dağlık alanları kutsal yer ve özellikle tapın-ma etkinliklerine uygun sayan, Kınık Höyük topluluğu için hacca gitme yerini simgeliyor olmalıydı (Ökse 2011).

TAVŞANTEPE 1 dikilitaşı üstünde, bitkisel öğelerle kendini gösteren bir tanrıça betimlenmiştir; bu, tanrıçaya bağlı Klasik Çağ öncesi bir tapınma-nın, Güney Kapadokya’dan gelen tek kanıtını oluşturmaktadır. Söz konusu çizimde, olasılıkla bir yerel ürün top-lama tanrıçasının betimi ile Hebat ve Kubaba gibi büyük Hitit tanrıla-rının betimleri bir araya getirilmiştir (Lanaro 2015).

Roma Dönemi’ne ait bir sikke üzerinde Tyana’nın Koruyucusu (Tyche’si) (Res. 14), Antakya’nın Koruyucusu’nun (Tyche’sinin) sunduğu çizimi izleyerek, buğday başaklarını ve üzüm salkımlarını gösteriyor; bölgenin üreticiliğiyle olan bu bağlantı TAVŞANTEPE 1’deki tanrıça dikilitaşında bulunan aynı özellikleri taşımaktadır.

Tyana’nın Koruyucusu’nun Klasik Çağ öncesi, hatta MÖ 2. binyıl kaynaklı olduğu-nun varsayılması bir rastlantı değildir (Berges ve Nollé 2000: 320-322, 368-371, 513).

Kınık Höyük araştırma ekibi tarafından yapılan çalışmalardan elde edilen veriler, höyüğün kuzey kısmında açığa çıkarılan Akamenid ve Hellenistik Dönem tanrıça-larının tapınımıyla bağlantılı olabilecek bulgular ile Tavşantepe dikilitaşı üzerinde görülen tanrıçaya tapınım arasında bir ilişki olduğu varsayımını desteklemektedir. Söz konusu varsayım, bu dinsel etkinliğin Roma Dönemi’ne dek kesintisiz sürdüğünü ve Kınık Höyük’teki eski topluluklarla özel bir ilişkisinin olduğunu göstermektedir.

(İtalyanca’dan çeviren: Dr. Damla Tanış)

Res. 14: Üzerinde Tyana’nın Koruyucusu bulunan Roma sikkesi (Berges, Nolle’, 200: V).

Fig. 14: Disegno di moneta romana recante la rappresen-tazione della Tyche di Tyana (Berges, Nollé 2000: V).