20

ABD’nin Yeni Güvenlik Yaklaşımı ve Terörizm

Embed Size (px)

Citation preview

AVRASYA DOSYASI

ULUSLARARASI İLİŞKİLER VE STRATEJİK ARAŞTIRMALAR DERGİSİ

Ulusal hakemli dergi - Yılda Üç Kez Yayınlanır - Yerel Süreli Yayın

Eylül-Ekim-Kasım-Aralık 2006 - Cilt: 12 Sayı: 3

“TERÖR”

ISSN: 1302-56-78

SahibiAVRASYA BİR VAKFI adına Şaban Gülbahar

Genel Yayın YönetmeniBüyükelçi(E) Sanlı Topçuoğlu

EditörDr. Mehmet Seyfettin Erol

Sorumlu Yazı İşleri MüdürüOgün Duru

DüzeltmenGüneş Serezli

Yayın KuruluNecdet Pamir

Tümgeneral (E) Rıza KüçükoğluBüyükelçi (E) Ömer Engin Lütem

Doç. Dr. Sadi ÇaycıProf. Dr. Füsun ArsavaProf. Dr. Hüseyin BağcıProf. Dr. Kemal Kirişçi

Prof. Dr. Duygu B. SezerProf. Dr. Cemalettin Taşkıran

Orgeneral (E) Edip BaşerBüyükelçi (E) İnal BatuMehmet Dülger Doç. Dr. Erol Göka Ertuğrul GüvenBüyükelçi (E) Nüzhet Kandemir Prof. Dr. Enis Öksüz Mehmet ŞüküroğluOrgeneral (E) Necdet Timur Prof. Dr. Dursun Yıldırım Prof. Dr. Tayyar Arı Prof. Dr. Deniz Ü. ArıboğanProf. Dr. Füsun Arsava Prof. Dr. Hüseyin Bağcı

Prof. Dr. İbrahim S. CanbolatProf. Dr. Haydar ÇakmakProf. Dr. Gökhan Çetinsaya Prof. Dr. Abdülkadir ÇevikProf. Dr. Muzaffer Dartan Prof. Dr. Beril Dedeoğlu Prof. Dr. Ş. Şule Erçetin Prof. Dr. Selami Kılıç Prof. Dr. Kemal KirişçiProf. Dr. Hasan Köni Prof. Dr. Mim Kemal Öke Prof. Dr. Ziya Öniş Prof. Dr. Duygu B. Sezer Prof. Dr. Cemalettin Taşkıran

Prof. Dr. Fikret Türkmen Prof. Dr. Mümtaz’er Türköne Doç. Dr. Bülent ArasDoç. Dr. İhsan Bal Doç. Dr. Mehmet E. ÇağıranDoç. Dr. Vedat Gürbüz Doç. Dr. Kamer Kasım Doç. Dr. Mustafa Kibaroğlu Doç. Dr. Gökhan KoçerDoç. Dr. Sedat Laçiner Doç. Dr. İbrahim Öztürk Doç. Dr. Ercüment Tezcan Doç. Dr. Türel Yılmaz

Danışma Kurulu

Sayfa Düzeni ve Kapak: GRAFT Reklam ve İletişim Hizmetleri, graft.com.trTel: 0.312 468 27 95, Belgegeçer: 0.312 468 58 74, [email protected]

Baskı: Umut Tanı Sağlık Matbaa Turizm İnşaat San. ve Tic. A.Ş.Saner Basım Sanayii, Ostim Org. San. Böl. Turan Çiğdem Cad. No:15 Yenimahalle /ANKARA

Tel: 0.312 385 91 03 (pbx)Basım Tarihi: 04 Nisan 2007

YAYIN İDARE MERKEZİASAM (Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi)

Konrad Adenauer Cad., No. 61, 06550, Yıldız-Çankaya, ANKARATel: 0.312 491 60 70 Belgegeçer: 0.312 491 60 97

İçindekiler

5

2006 - 3

75

91

119

139

165

185

221

21

255

Terörizm ve Terörizmle Mücadelenin Paradoksal Olguları....................................................... Beril Dedeoğlu

Ermeni Terörü......................................................................................................................... Ömer Engin Lütem

ABD’nin Yeni Güvenlik Yaklaşımı ve Terörizm.......................................................................... Kenan Dağcı

Türkiye-ABD İlişkileri: Güvenlik ve Terörizm............................................................................ İhsan Bal

Kitle İmha Silahları ile Yeni Terör: Kıyametin Eşiği mi?........................................................... Mustafa Kibaroğlu

Türkiye’deki Ayrılıkçı Terörle Mücadelenin Hukuki Boyutları.................................................. Sadi Çaycı

20. Yüzyıldaki Barışçıl ve Kanlı Ayrılmalar.............................................................................. Hüseyin Kalaycı

Saddam Dönemi Güvenlik ve İstihbarat Örgütlerinin Irak’taki Sünni Direnişe Etkisi............................................................................................................... Ferhat Pirinççi

Sosyolojik Açıdan Organize Suçu Anlamaya Yönelik Çabalar................................................... Ömer Ersoy

Siyasal Şiddet, Batı Kollektif Kimliğinin Yeniden Oluşumu ve İslam......................................... Rasim Özgür Dönmez

��

Dr. Cengiz AKTARBahçeehir Üniversitesi AB Merkezi Bakanı

Kenan DAĞCIYrd. Doç. Dr., Kocaeli Üniversitesi, İ.İ.B.F.Uluslararası İlişkiler Bölümü, Öğretim Ü[email protected]

ABD’nin Yeni Güvenlik Yaklaşımı ve Terörizm

ÖzetBu makalede ABD’nin güvenlik yaklaşımı ile terörizm arasındaki ilişki ana-liz edilmekte ve güvenlik yaklaşımlarında meydana gelen değişimlerin terörle bağlantısı araştırılmaktadır. Makalede ABD güvenlik yaklaşımının şekillen-mesinde, sanılanın aksine, terörün ikincil öneme sahip bir etken olduğu öne sürülmektedir. Terör her ne kadar ABD millî güvenlik stratejisinin ana unsu-ru olarak sunulsa da aksine ABD açısından ekonomik güvenlik ve enerji gü-venliği birinci derecede belirleyici olmaktadır. Bu nedenle, ABD’nin güvenlik yaklaşımının oluşumunda kimlerin ve hangi tür eylemlerin terör olarak nite-lendirileceğini ekonomik güvenlik ve enerji güvenliği belirlemektedir.

Anahtar Kelimeler: Ekonomik Güvenlik, Enerji Güvenliği, Terör, ABD, Yumuşak Güç.

Giriş

Uluslararası ekonomik ve güvenlik konuları arasındaki sınır hatları gittikçe karmaşık bir hal almaktadır. Sovyetler Birliği, sınırları be-lirli, açıkça tanımlanmış bir askerî tehdit olarak ortaya çıkmıştı.

Ekonomik sistemi tamamıyla farklı ve ekonomik ilişkileri belirleyen kural-lar da nevi şahsına münhasırdı. Diğer taraftan Batı dünyasında ise kapita-list sistem içerisinde ekonomik ve güvenlik amaçlar arasında tam olarak bir çatışmadan bahsetmek mümkün değildi.1 Ancak Sovyetler Birliği’nin da-ğılmasıyla birlikte eski Sovyet Bloğu’nda yer alan ülkelerin bağımsızlıkla-rını kazanması, sosyalist ekonomiden kapitalist ekonomiye geçmesi Doğu Avrupa ve Merkezi Asya gibi mekânlarda yeni bir durum ortaya çıkarmış-

1 Vincent Cable, “What is International Economic Security”, International Affairs (Royal Institute of International Affairs 1944-), No. 71, April 1995, s. 305.

��

Avrasya Dosyası2006, C

ilt 12, Sayı 3

Kenan Dağcı

tır. Bu ülkelerin bir kısmı enerji havzalarında, bir kısmı da enerji yolları üzerinde yer almaktadır. Bu yeni duruma göre Hazar Denizi, Kafkaslar ve Doğu Avrupa ile diğer enerji havzalarını içinde barındıran Orta Doğu hatta bir bakıma Afrika’nın bir kısmı, yeni güvenlik anlayışının sınırlarını belirler hale gelmiştir.

Uluslararası sistemde 1989 sonrasında meydana gelen değişimlere bakıl-dığında büyük güçlerin (ABD, AB, Rusya, Çin) güvenlik stratejilerinin merkezine ekonomik güvenliğin ve enerji güvenliğinin oturduğu görül-mektedir. Ekonomik güvenlik ve enerji güvenliği günümüzde bir ülkenin varlığını devam ettirebilmesi için en önemli iki fiziki güç unsuru olarak karşımıza çıkmaktadır. Uluslararası politikanın temel amacını Margenthau güç olarak açıklarken, Waltz devletin nihai amacının güç değil güvenlik olduğunu ve devletin daha fazla güvenliğe sahip olmasının bir aracı oldu-ğunu öne sürmektedir.2 Realist teori çerçevesinde bir analiz yapıldığında, Soğuk Savaş öncesi ve sonrasında ABD’nin uluslararası politikasını şekil-lendiren faktörler konusunda çıkarımda bulunmak mümkündür. Waltz’un realist teoriye kazandırdığı sistemsel bakış açısı, ABD’nin güvenlik yakla-şımlarının nasıl değiştiğine bir sistem dahilinde bakmamıza katkıda bu-lunmaktadır.

Soğuk Savaş döneminde ABD’nin daha çok askerî güce dayalı bir güven-lik yaklaşımını benimsemesi, uluslararası sistemin o dönemdeki koşulları itibarıyla, sistemsel güç dengesinin temel faktörünün “askerî güç” oldu-ğu tezine bağlanabilir. Ancak özellikle 1973 Petrol Krizi ve 1980’li yıl-larda Japonya ve Almanya gibi devletlerin ekonomik olarak güçlenmeleri ve ABD’nin karşısında askerî gücü ile bir denge unsuru olarak yer alan Sovyetler Birliği’nin daha çok ekonomik nedenlere bağlı olarak çökmesi, askerî güce dayanan güvenlik yaklaşımından ekonomik güce dayalı gü-venlik yaklaşımına kayılması ile sonuçlanmıştır. Ancak, bu yeni güvenlik yaklaşımında “ekonomi” ile birlikte, ekonominin temel girdilerinden biri olan “enerji” de yer almaktadır.

2 Tayyar Arı, Uluslararası İlişkiler Teorileri, 3. Baskı, Alfa, İstanbul, 2004.

��

Avra

sya D

osya

sı20

06, C

ilt 1

2, S

ayı 3

ABD’nin Yeni Güvenlik Yaklaşımı ve Terörizm

Soğuk Savaş sonrasında öne sürülen bu yeni güvenlik yaklaşımı açısından yeni gelişmeler yaşanmıştır. Örneğin Avrupa Ekonomik Topluluğu’nun (AET) Maastricht Antlaşması’yla Avrupa Birliği çatısı altında yeni bir viz-yonla bütünleşmesini derinleştirdiği ve bağımsızlığını kazanan Doğu Av-rupa ülkelerini genişleme perspektifine dahil ettiği görülmüştür. Bugünkü adıyla AB, 2004 yılındaki 10 ülkeyi içine alan genişlemesiyle bu yeni viz-yonuna uygun hareket ettiğini teyit etmiştir. AB kendi ekonomik ve enerji güvenliğinin devamını sağlamak için bütünleşmesini devam ettirmiştir. Böylece enerji yollarında bulunan Doğu Avrupa ülkelerini kendi sınırları içine katmıştır. Ayrıca, “Avrupa Yeni Komşuluk Politikası”3 adında yeni bir politika belirleyerek Kafkaslar, Hazar ve Orta Doğu’daki enerji kaynakla-rının bulunduğu ülkeler ile yakın bir işbirliğine girmiştir. AB bir bakıma Orta Doğu enerjilerine sahip ülkeler ile ilgili olarak 1995 tarihinde baş-lattığı “Barselona Süreci”4 ile aldığı inisiyatifi diğer enerji alanları ve enerji yollarındaki ülkelere doğru genişletmiştir. Görüldüğü gibi AB, Soğuk Sa-vaş sonrasında ortaya çıkan yeni duruma göre yeni bir yapılanma sürecine başlamıştır. ABD de Soğuk Savaş sonrasında ortaya çıkan bu yeni durumu kendi lehinde kullanmak istemektedir. Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla tek süper güç olarak öne çıkan ABD, uluslararası sistemi bu yeni güvenlik yaklaşımına paralel olarak yeniden şekillendirmeyi planlamaktadır.

Yeni güvenlik yaklaşımına göre; ABD mevcut uluslararası sistemde süper güç olma özelliğini devam ettirebilmek için öncelikle “ekonomik ve enerji güvenliğini” sağlamak durumundadır. Bu aşamada temel mesele, güvenli-ğini sağlamaya çalışan ABD’nin, Machiavelli ve Nietzsche gibi amaca ulaş-mak için her yolu mubah mı göreceği ya da uluslararası toplum ile birlikte hareket ederek amaca ulaşmak için kullandığı yöntemleri bir meşruiyet zeminine mi oturtacağıdır? ABD’nin güvenlik yaklaşımın oluşmasında te-rörizm bu anlamda ne ifade etmektedir? Bu yeni güvenlik yaklaşımı bağ-lamında terörün ortak bir tarifinin yapılmasının güç olduğu değerlendiril-mektedir.

3 Bkz. http://www.eu.int/comm/external_relations/gac/date/2005/04_250405_ga.pdf#enp 19 Ekim 2005.4 Barselona Süreci ile ilgili ayrıntılı bilgi için bkz. Kenan Dağcı, “ Büyük Orta Doğu Projesi, ABD ve AB İlişki-

lerini Nasıl Etkileyebilir?”, Stratejik Öngörü, Sayı 2, TASAM Yayınları, İstanbul, 2004, ss. 34-39.

��

Avrasya Dosyası2006, C

ilt 12, Sayı 3

Kenan Dağcı

1. ABD’nin Güvenlik YaklaşımıAmerikan güç siyaseti Soğuk Savaş döneminde hakim olan güç dengesin-den kayarak, Fransa ve Almanya gibi köklü Batılı müttefiklerinin tavrını göz ardı eden açık bir yoğun güç projeksiyonu niteliği kazanmıştır. Soğuk Savaş sonrasında Avrupa’daki büyük güçler (Almanya, Fransa, İngiltere) ile Doğu’nun gelişen büyük güçleri (Rusya, Çin, Hindistan) ve ABD arasında uzlaşıya dayalı bir güç dengesi oluşmuştu. Clinton yönetiminin böyle bir uluslararası ortamı oluşturmada yakaladığı başarıyı, Clinton sonrası ikti-dara gelen muhafazakâr oğul Bush 11 Eylül sonrası uluslararası siyasette takındığı tavır ve Irak Savaşı ile bozmuştur.5 Almanya ve Fransa özellikle, Amerikan güdümlü NATO’nun himayeciliğinden kurtulmaya yönelik po-litikalara yönelmiştir.6

Irak Savaşı ile birlikte Avrupa’daki Alman-Fransız bloğunun ABD-İngiliz bloğu karşısında ayrı bir duruş sergilediği görülmektedir. Soğuk Savaş son-rasında Amerikan saltçılığının hakim olması Trans-Atlantik ilişkilerde yeni bir dönemin başlamasına neden olmuştur. Bu yeni dönemde Amerika’nın Bosna Savaşı’nda olduğu gibi yeni güvenlik yaklaşımı için bir anlam ifade etmeyen sorunlara müdahale etmeye istekli olmadığı görülmüştür. Avru-palı büyük güçler (Almanya, Fransa, İngiltere, Türkiye) kendi yanı başında çıkan bu soruna müdahale etmede yetersiz kalmıştır. Bosna Krizi ile birlik-te Avrupa’nın, ABD’nin desteği olmadan kendi güvenlik sorunlarıyla baş edemeyecek durumda olduğu somut olarak görülmüştür. Avrupa’da oluşa-cak bir güvenlik sorununa müdahalede kullanılabilecek iki yöntem vardır. Bunlardan birincisi NATO, ikincisi ise Avrupalı devletlerden oluşan acil bir müdahale gücünün oluşturulmasıdır. NATO daha çok ABD’nin inisi-yatifinde hareket edebilmektedir. O halde NATO çerçevesinde yapılacak bir müdahalede ABD’nin desteğini almak kaçınılmaz olmaktadır. Oysaki ABD yalnızca ekonomik ve enerji güvenliğine yönelik bir tehdit söz ko-nusu olduğunda böyle bir desteği vermektedir. Bosna Savaşı’nda olduğu gibi ABD uzun bir süre bu savaşın dışında kalmıştır. İkinci yöntem konu-

5 Vassilis K.Fouskas, “US Macht-politik in Eurasia and the Re-fashioning of the Greater Middle East”, War in the Gardens of Babylon: Milde East After the Iraqi War, Bulent Aras (ed.), TASAM Publications, İstanbul, 2004, s. 13.

6 Aleksandr Dugin, Rus Jeopolitiği: Avrasyacı Yaklaşım, 4. Baskı, Vügar İmanov (çev.), Küre Yayınları, İstanbul, 2005, s. 10.

��

Avra

sya D

osya

sı20

06, C

ilt 1

2, S

ayı 3

ABD’nin Yeni Güvenlik Yaklaşımı ve Terörizm

sunda ise, Avrupalı devletlerin kendi içinde ortak bir politika ve böyle bir durumda acil bir müdahale gücü oluşturamadığı görülmüştür. Nitekim Bosna Savaşı, ABD desteği olmadan sona ermemiş, ancak bu destek alın-dıktan sonra NATO imkân ve kabiliyetleri kullanılarak çözülebilmiştir. ABD böyle bir durumda ancak uluslararası baskılar neticesinde müdahale etmiştir. ABD’nin bu yeni güvenlik yaklaşımının resmî olarak nasıl ifade bulduğuna gelince; Eylül 2002 tarihli “ABD’nin Millî Güvenlik Stratejisi” başlıklı belgenin7 girişinde oğul Bush’un, 20. yüzyılda totalitarizm ile öz-gürlük arasında yaşanan mücadelede özgürlüğün kazandığına işaret ederek 21. yüzyıldaki mücadelenin de resmini çizdiği görülmektedir. Buna göre, uluslararası sistemin istikrarı ile insanlığın geleceği için 20. yüzyılda da galip gelmiş olan, temel insan hakları ile ekonomik ve siyasal özgürlüklere bağlı ulusların özgürlük, demokrasi ve serbest girişimi savunmaları gerek-mektedir. Dedeoğlu’na göre bu tanımlama, ABD’nin büyük ölçüde ne tür rejimlerin özgürlükleri engelleyen olgularla mücadeleyi uygun gördüğünü belirtse de, ne tür rejimler ya da uluslarla mücadele edileceğine tümüyle açıklık getirmemektedir. Metinde ABD Başkanı, özgürlükleri kısıtlayan uygulamaların hemen hepsinin bertaraf edilmesini vurgularken, örneğin rejim türleri üzerinde durmak yerine kız çocuklarının eğitim özgürlükle-rine kavuşması konusuna değinmiş ve bu yolla kız çocuklarını okutmayan İslam ülkelerini üstü kapalı biçimde “öteki” olarak tanımlamıştır. Bu ha-liyle, ABD’nin yeni strateji belgesi olarak açıkladığı ilkeler bütününün, “tanımlanmış özgürlükleri” kendi rejimlerinde benimsemeyen uluslarla mücadeleyi kapsadığı ileri sürülebilir.8

ABD Millî Güvenlik Stratejisi Belgesi’nde en can alıcı özellik “önleyici vu-ruş” çerçevesinde ABD’nin dünyanın birçok yerine kendi başına müdahale edebileceğine ilişkin görüşlerin öne sürülmesidir.9 Ancak “önleyici vuruş” ya da diğer bir ifade ile “önleyici müdahale” kavramı ABD için yeni bir kav-ram değildir. ABD 1986’da Libya şehirlerini bombaladığında resmî gerek-

7 Bkz. http://www.whitehouse.gov/nsc/nss.pdf 15 Ekim 2005; ayrıca “ABD Millî Güvenlik Stratejisi” hakkında detaylı bilgi için bkz. Beril Dedeoğlu, “ABD’nin 21. Yüzyıl Stratejisi ve Olası Küresel Etkileri”, 2023 Dergisi, Kasım 2002, ss. 26-32.; Atilla Sandıklı, “ABD Dış Politikası ve Yeni Güvenlik Stratejisinin Türkiye’ye Etkileri”, Harp Akademileri Bülteni, Kasım 2003, ss. 15-16.

8 Dedeoğlu, ibid.9 Bkz. Dedeoğlu, ibid.; Sandıklı, ibid.

�0

Avrasya Dosyası2006, C

ilt 12, Sayı 3

Kenan Dağcı

çe “gelecekteki saldırılara karşı öz savunmaydı”.10 Yine aynı şekilde ABD’nin 1989-1990’da Panama’yı işgal etmesi de aynı gerekçeye dayandırılmıştır. Ekim 2002 ABD Millî Güvenlik Strateji Belgesi’nde de ifade bulan “önle-yici müdahale” kavramının Libya ve Panama olaylarında BM Şartı’nın 51. maddesine dayandırıldığı anlaşılmaktadır.

BM Şartı barışa karşı herhangi bir tehdidin varlığını, barışın bozulmasını ya da saldırı edimini tespit eder ve tavsiyelerde bulunur veya 41. ve 42. maddeler bağlamında öncelikle “silahlı güç kullanımı içermeyen önlemleri” alır, bu yeterli gelmezse Güvenlik Konseyi’nin başka eylemlere geçmesine izin verir. Uluslararası Hukuk çerçevesinde bir devletin silahlı güç kullanı-mında bulunması yasaklanmıştır. Bunun tek istisnası BM Şartı’nın meşru müdafaayı düzenleyen 51. maddesidir. Bu istisna dışında bütün devletler uluslararası ilişkilerinde güç kullanma tehdidinde ya da güç kullanımında bulunamazlar. Güç kullanma tehdidinde bulunma ya da güç kullanımı ya-sağı, kaynağını BM Şartı’ndan almakla birlikte, aynı zamanda, uluslararası toplumun kamu düzenini ilgilendiren önemli bir husus olması nedeniyle de bir Jus cogens niteliğine sahiptir ve BM üyesi olsun ya da olmasın bütün devletlerin bu kurala uyması gerekir.

ABD’nin BM Şartı’nın 51. maddesini zorlayarak “önleyici müdahale” kav-ramını benimsemesi, uluslararası hukuka açıkça aykırılık teşkil etmektedir. 51. maddenin zorlanması sonuçları itibarıyla uluslararası kamu düzenini temelden sarsacak gelişmeleri beraberinde getirecek niteliktedir. Aynı za-manda bu BM’nin de devre dışı bırakılması anlamına gelir. BM Şartı’na göre, potansiyel olarak bir ülkenin güvenliğini tehdit eden gelişmelerin vuku bulması halinde, öncelikle barışçıl çözüm yollarının denenmesi ve kuvvet kullanımına dayanmayan ekonomik ilişkilerin, demiryolu, deniz, hava, posta, telgraf, radyo, diğer iletişim ve ulaştırma gibi araçların tü-müyle ya da bir bölümüyle kesintiye uğratılması, diplomatik ilişkilerin ke-silmesi gibi önlemlerin alınması gerekir. Aksi hareket tarzını benimseyen ülkelerin eylemleri sonuçları itibarıyla terörle mücadele iddiasına dayansa bile yeni terör eylemlerinin oluşmasına nüve teşkil edebilmektedir.

10 Noam Chomsky, Amerikan Müdahaleciliği, 6.Baskı., Taylan Doğan ve Barış Zeren (çev.), Aram Yayınları, İstan-bul, 2003, s. 18.

�1

Avra

sya D

osya

sı20

06, C

ilt 1

2, S

ayı 3

ABD’nin Yeni Güvenlik Yaklaşımı ve Terörizm

ABD Millî Güvenlik Strateji Belgesi incelendiğinde ABD güvenlik yakla-şımını belirleyen temelde iki görüşün olduğu anlaşılmaktadır. Bunlardan birincisi Yumuşak Güç Siyaseti, ikincisi ise Sert Güç Siyaseti’dir. Aslında bu iki güç siyasetinin, doktrinde “Realizm” ve “İdealizm” olarak bilinen düşünce akımlarının bir yansıması olarak şekillendiğini öne sürmek müm-kündür.

a. Yumuşak Güç SiyasetiAfganistan’a yönelik müdahalenin ABD öncülüğünde uluslararası konsen-süs ile gerçekleşmesinden de anlaşılmaktadır ki, saldırı hem ABD’ye hem de onunla benzer değerleri taşıyan oyunculara karşı yapılmış olarak kabul edilmektedir.11 Genel anlamda yumuşak güç bir ülkeye öteki ülkeler nez-dinde cazibe merkezi haline getiren unsurlardan oluşur. Demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü, dayanışma gibi.

Bush yönetiminin yumuşak gücün unsurlarından olan demokrasi, özgür-lük ve insan haklarına saygıya olan bağlılığını ön plana çıkarmakla birlik-te, pratikte Machiavelli’nin tavsiyesine uyduğu görülmektedir.12 ABD’de gelenekçiler için millî menfaatler önde gelir, insan haklarını korumak, demokrasiyi teşvik etmek ikinci derecede önemlidir.13 Ancak yumuşak güç, terörle mücadele gibi son derece tehlikeli koşullarda önemli bir vasıta olarak karşımıza çıkmaktadır. Özellikle ABD’nin popülaritesini kaybetti-ği günümüzde, terörle mücadelede başarı bir bakıma sert (askerî) güçten çok yumuşak güce, tarafları etkileyebilmeye ve yönlendirmeye bağlıdır.14 Gallup’un yaptığı uluslararası bir anket çalışması sonuçlarına göre 29 ül-kede büyük çoğunluk Washington’un politikalarının ABD’ye olan bakışla-rına olumsuz etki ettiğini ifade etmekte, bir Eurobarometer anketine göre ise Avrupalıların ekseriyetinin ABD’nin küresel yoksulluk, çevre korunma-

11 Bkz. Dedeoğlu, ibid.12 Machiavelli’ye göre, Prens’in dilinde barış ve sadakat gibi (ahlaki değerlere dayanan) sözcükler, karşısında düş-

manı bile olsa, eksik olmamalıdır. Çünkü halk gördüğüne inanır, gerçeği ise pek az kişi fark eder. Detaylı bilgi için bkz. Niccolo Machiavelli, Prens, Nazım Güvenç (çev.), Anahtar Kitaplar Yayınevi, İstanbul, 1994, ss. 110-111.

13 Joseph S. Nye, Jr., Amerikan Gücünün Paradoksu: Dünya’nın Tek Süper Gücü Neden Tek Başına Davranamaz?, Gürol Koca (çev.), Literatür Yayınları, İstanbul, 2003, s. 171.

14 Joseph S. Nye, Jr., “The Decline of America’s Soft Power”, Foreign Affairs, May/June 2004, ss.16-20.

�2

Avrasya Dosyası2006, C

ilt 12, Sayı 3

Kenan Dağcı

sı ve barışın korunmasına yönelik çabaları zorlaştırdığına inandığını ortaya koymaktadır.15

Bush Hükümetinde Savunma Bakanlığı yapmış olan Donald Rumsfeld “yumuşak güç” terimini anlamadığını itiraf etmektedir.16 Yumuşak güce şüphe ile bakanlar, bunun geçici bir şey olduğunu ve dış politikayı yönlen-dirmemesi gerektiğini savunmakla birlikte, ABD’nin açık ve net bir şekil-de, istediği şeyi uluslararası toplumun onayı olsun ya da olmasın yapmaya muktedir olduğunu öne sürmektedir. ABD süper güç olarak istediği şeyi yaptığında diğer ülkelerin buna ya gıpta edecekleri ya da öfke duyacakları kabul edilmektedir. Bu çerçevede, oğul Bush ile birlikte, ABD dış politika-sı “ya bize katılın ya da kesin bir ölüm ya da yıkım olasılığıyla yüzleşin”17 şeklinde değerlendirilebilmektedir.

ABD Millî Güvenlik Stratejisi Belgesi’nde yumuşak güç unsurlarından de-mokrasi, insan hakları gibi evrensel değerler öne çıkarılmış olsa da pratikte ABD gibi ülkelerde insanlığın medeniyet olarak geldiği nokta da önemli olmaktadır. Bilgi toplumu insanlık için medeniyetin ilerlemesine öncü-lük ederken aynı zamanda insani değerleri de tahrip etmektedir. Tarihte sosyolojik gelişme aşamalarına bakıldığında toplum halinde dayanışmacı, akrabalık ilişkilerinin yoğun olduğu dönemlerden çekirdek aileye ve en nihayetinde bireye kadar indirgendiğimiz görülmektedir. İçinde bulun-duğumuz dönemde çekirdek aile müessesi de aşınmakta ve yerini egoist bireye bırakmaktadır. Uluslararası toplum açısından da bakıldığında bu durumun özellikle gelişmiş Anglosakson18 devletlerini daha çok etkiledi-ği görülmektedir. ABD bu yaklaşım çerçevesindeki söylemlerine rağmen uluslararası toplumu dışlayan, yalnızca kendi kişisel menfaatlerini savu-nan, kendi menfaatlerini tehdit eden, hedefleri tahrip eden bir psikoz içine girmiş gibi gözükmektedir.

15 Nye, “The Decline of America’s Soft Power”, s.16.16 ibid.17 Naom Chomsky, Dünya Nereye Gidiyor, Taylan Doğan (çev.), İstanbul, 2002, s. 18. 18 Anglosakson dünya görüşü hakkında detaylı bilgi almak için bkz. Kenan Dağcı, Avrupa Birliği ve Kapitalizm,

TASAM Yayınları, İstanbul, 2005.

�3

Avra

sya D

osya

sı20

06, C

ilt 1

2, S

ayı 3

ABD’nin Yeni Güvenlik Yaklaşımı ve Terörizm

b. Sert Güç SiyasetiRumsfeld’e göre dünyanın tek süper gücünün daimî müttefiklere ihtiyacı yoktur; somut olaylar karşısında koalisyonlar oluşmaktadır.19 Elbette bu koalisyona da ABD ile birlikte olanlar katılmaktadır. Yani ABD’nin mevcut müttefikleri diye bir şey yoktur. Böyle bir daimî müttefikler topluluğunun ABD’nin nasıl hareket edebileceğini belirlemesi diye bir şey söz konusu olamaz. Belirli bir zaman diliminde ABD menfaatleri neyi gerektiriyorsa koalisyonlar (geçici müttefikler) bu şekilde oluşmaktadır. Burada Yumuşak Güç unsurlarından biri olan uluslararası toplum ile birlikte hareket etme olgusuna karşı bir duruş sergilenmektedir. ABD’nin Irak Savaşı ile birlikte birçok yakın (stratejik) müttefiki ile ters düşmesini buna yormak gerekir. Aynı mantık çerçevesinde bugünkü ABD ve Kuzey Iraklı Kürtlerin birlik-te hareket etmelerine de bakılabilir. Şimdiye kadar her ne kadar ABD ve Türkiye arasında bir “Stratejik Ortaklık”tan bahsedilmiş olsa da yeni ABD güvenlik anlayışında böyle bir çıkarımın geçerli olmadığı görülmektedir. ABD kendi millî menfaatleri söz konusu olduğunda eğer uygulamak iste-diği bir politikaya ilişkin oluşturduğu koalisyonda bir ülke yoksa, o ülke köklü bir stratejik bir ortak olsa bile, ABD’nin yeni güvenlik anlayışı bağ-lamında müttefik olma özelliği sona ermiştir (Türkiye, Fransa ve Almanya örneğinde olduğu gibi). Iraklı Kürtler için de aynı paradigma geçerlidir. Iraklı Kürtler bu konjonktürel durumun sona ermesiyle ABD açısından bir anlam ifade etmeyecektir.

Uluslararası sorunların çözümü konusunda uluslararası ilişkilerde “Realist Okul” ve “İdealist Okul” adında iki okul vardır. Realist Okul savunucuları değerlerin ve ülkelerin içyapılarının önemini küçümser, bunun yerine is-tikrar ve barış için güç dengesine önem verir. Ancak güç dengesi olduğun-da barışın sağlanabileceğini, kolektif güçle çatışmaların engellenebileceğini öne sürerler. İdealist Okul savunucuları ise demokrasi, özgürlük ve insan hakları gibi evrensel değerlerin üstünlüğüne vurgu yapar.20 ABD Dışişleri Bakanı Rice bir konuşmasında her iki okulun görüşlerini evlendirdiklerini iddia etse de Sovyet tehdidinin sona ermesi ile birlikte ABD, bölgesel enerji kaynaklarına ulaşmak ve bu kaynakların fiyatlandırılmasında etkin olmak

19 Nye, “The Decline of America’s Soft Power”, s.16.20 Bkz. http://www.whitehouse.gov/news/releases/2002/10/20021001-6.html 15 Ekim 2005.

�4

Avrasya Dosyası2006, C

ilt 12, Sayı 3

Kenan Dağcı

için dost olarak gördüğü otokrat rejimleri desteklemeye ve güvenliklerini garanti altına almaya devam etmektedir. ABD, millî menfaatlerini tehdit eden yükselen potansiyel güçlerin (Rusya, Çin ve AB gibi) bu bölgelerde etkinlik kurmasını engellemek istemektedir.21 Bununla birlikte Amerikan gücünün bölgedeki temsilcisi olarak İsrail’i desteklemektedir.22 ABD her ne kadar İsrail-Filistin barış sürecini desteklediğini ifade etse de bu soruna bir çözüm bulma konusunda isteksiz davranmaktadır. Enerji havzalarında bulunan sorunların devam etmesi o bölgelerde Amerikan askerî varlığının kalabilmesi için meşruiyet aracı olarak kullanılmaktadır. ABD bu sayede yeni güvenlik yaklaşımının odağında bulunan bölgelerde etkinliğini de-vam ettirebilmektedir.

Uluslararası toplum, 1980-1988 İran-Irak Savaşı’nda seküler Irak’ın ya-nında olan ABD’nin 1990’da Irak’ı düşman ilan ederek Körfez Savaşı’nı gerçekleştirdiğine şahit olmuştur. İran Şahı’nın devrilmesiyle ABD, böl-gede İran’ın bu savaşı kazanarak güçlenmesinin Amerikan menfaatlerine hizmet etmeyeceği düşüncesiyle Irak’ı desteklemiştir. İran-Irak Savaşı’nda Irak’ın İran ve Kürt asilere karşı kimyasal silah kullandığını ispatlayan res-mî istihbarat raporlarına sahip olduğu halde Şubat 1982’de Irak’ı terörü destekleyen ülkeler listesinden çıkarmıştır.23 Bu örnekte görüldüğü gibi te-rör ABD açısından ikincil öneme sahiptir. Aşağıda terör ve ABD güvenlik yaklaşımı ilişkisi incelenmektedir.

2. Terör ve ABD Güvenlik YaklaşımıTerör, mevcut sistemi gayrinizami harp yöntemleriyle kaldırmaya, ses geti-rici eylemlerle kitleleri korkuya yönlendirmeyi amaçlayan büyük çaplı şova dönük eylemler olarak tanımlanabilmektedir.24

21 1991 ABD Millî Güvenlik Stratejisi Belgesi için bkz. http://www.fas.org/man/docs/918015-nss.htm 19 Ekim 2005.

22 Chris Zambelis, “The Strategic Implication of Political Liberalization and Democratization in the Middle East”, Parameters, Autumn 2005, s. 87.

23 Joyce Battle, “Iraq: Declassified Documents of U.S. Support for Hussein”, The Washington Post, Feb. 27, 2003. Bkz. http://discuss.washingtonpost.com/wp-srv/zforum/03/sp_world_battle022703.htm 16 Ekim 2005.

24 Bkz. Bekir Günay, “Terörden Arındırılmış Bir Dünya mı? Terörist(tröst)leşen Güçler mi?”, Terörün Görüntüleri, Görüntülerin Terörü, Orhan Gökçe ve Uğur Demiray (ed.), Çizgi Kitabevi, Konya, 2004, s. 118.

��

Avra

sya D

osya

sı20

06, C

ilt 1

2, S

ayı 3

ABD’nin Yeni Güvenlik Yaklaşımı ve Terörizm

Terör, Marksist teorisyenlere göre “silahlı propaganda” olarak ifade edil-mektedir. Gayrinizami harbin son derece sinsi ve çirkin bir yönünü oluş-turan terör, daha çok duyulara karşı yapılır. Terör ile, milletlerarası destek sağlamak amacıyla devlete karşı silahlanan asiler dünyanın dikkatini üzer-lerine çekmeyi ve ülke içerisinde muhalif liderleri ve devletin resmî görev-lilerini ortadan kaldırmayı amaçlamaktadır.25

Terörizm ise, önceden tasarlanmış, gizli ajanlar ya da ayrılıkçı gruplar ta-rafından politik bir güdüyle, izleyenler üzerinde etki doğurmaya yönelik, sivilleri hedef alan şiddet olarak tanımlanmaktadır.26 Birçok olay terör ola-rak değerlendirilebilmektedir. Herkes en azından terörün varlığı konusun-da hemfikirdir; ancak, terörün ne olduğu konusunda hemfikir değildir. Terör konusunda yapılan tanımların hepsinin kişisel menfaatlerden et-kilenmiş olduğu açıkça anlaşılmaktadır. Yayınlanan birçok raporda terör vakalarının istatistikleri verilmekle birlikte aslında bu raporların bir mana ifade etmediği söylenebilir. Çünkü neyin terör olduğu konusunda henüz evrensel olarak kabul edilmiş bir terör tanımına ulaşılmış değildir. Örne-ğin Amerikan perspektifini yansıtan bir rapora göre uluslararası terörizm: “Vatandaşları ya da birden fazla ülke toprağını kapsar.” Terör konusunda genel olarak herkesin kabul ettiği olgu terörün “siyasal bir güdü”sünün olduğudur. Terörün siyasal bir nitelik arz ettiğinin kabul edilmesi, futbol holiganlığı, cinayet gibi vakaları terörden ayırması nedeniyle önemlidir.27 Ancak tek başına böyle bir güdüyü açıklamakta da sorunlar ortaya çıkmak-tadır. Çünkü bir eylemi yapan kimse kendi sorumluluğuna sahip çıkma-yabilmektedir.

Terör konusuna açıklık getirebilmek için siyasal niteliğin dışında ikinci bir nitelikten daha bahsedilebilir: “Halkı ya da halkın belirli bir kesimini şid-det kullanarak yıldırmayı amaç edinmek”. Ancak, terörün hedef aldığı kit-lenin sadece halk ya da halkın bir kesimi şeklinde sınırlandırılması eşyaya karşı yapılan eylemlerin terör olarak nitelendirilmesini imkânsız hale getir-mektedir. Bir kimsenin malına, mülküne yapılan saldırıları bu bağlamda

25 Bkz. http://www.britannica.com/eb/article-53109 10 Ekim 2005. 26 Brian Whitaker, “The Definition of Terrorism”, The Guardian, 07.05. 2001.27 Whitaker, ibid.

��

Avrasya Dosyası2006, C

ilt 12, Sayı 3

Kenan Dağcı

terör olarak nitelendirmek mümkün olmaz. Örneğin petrol boru hatlarına yapılan saldırılar, ya da çokuluslu petrol şirketlerine karşı yapılan saldırı-lar terör olarak nitelendirilebilir mi? Çokuluslu petrol şirketleri özellikle Afrika’da olanların önemli bir kısmı, Amerikan kökenli olduğu için daha çok Amerikan menfaatlerini ilgilendirmektedir. Dolayısıyla Amerikalılar açısından öyle bir tanım yapılmalıdır ki, bu tanım Amerikalılara bu tür eylemleri terör olarak nitelendirebilme olanağı tanısın.

Terör ile ilgili yapılacak bir tanımda örneğin “tehdit etme” bir unsur olarak ele alınabilir mi? Örneğin Irak’ta bazı direniş örgütlerinin yabancıları “Eğer canlarınızı seviyorsanız en kısa zamanda ülkemizi terk edin yoksa” şeklinde tehdit etmesi bir terör eylemi sayılabilir mi?

Terörle ilgili yapılacak bir tanıma “hedeflerin rasgele seçilmesi” eklenebilir mi? Yani halk arasında sıranın her an kendisinde olabileceği korkusunu vermek üzere rasgele hedeflerin seçilmesi gibi.

Terörün tanımlanması konusuna bakıldığında aslında “terör ve savaş” ko-nusunda bir ayrım yapılması söz konusu olmaktadır. Genel olarak askerle-re karşı yapılan saldırıları savaş, sivillere karşı yapılanları da terör olarak ni-telendirme gibi bir eğilim olmakla birlikte bunun da mahsurlarının olduğu söylenebilir. Çünkü yukarıda ifade edildiği gibi devletin resmî unsurlarını ortadan kaldırmaya yönelik olarak yapılan silahlı saldırılar eğer yabancı bir devletin resmî unsurlarından gelmiyorsa bunu “savaş” olarak nitelendir-mek doğru olabilir mi? Örneğin, 2000 yılında Aden’de bir ABD gemisine (USS Cole) yapılan intihar saldırısında 17 denizci ölmüş, 39’dan fazlası da yaralanmıştı. Aynı şekilde, Güneydoğu Anadolu’da güvenlik kuvvetle-rimize karşı yapılan saldırılar da örnek olarak verilebilir. Her iki olayda da başka bir devletin silahlı gücünden gelen bir saldırı söz konusu değildir. O halde, bu tür saldırılar da “terör” olarak değerlendirilmelidir. Çünkü savaş olabilmesi için karşı tarafta bir başka devletin askerî gücünün varlığı gerekir.

Amerikalılar, 11 Eylül’de Pearl Harbour’dan bu yana ilk defa kendi ül-kelerinde yabancılar tarafından yapılan bu kadar büyük saldırılara maruz kalmıştır. Bu saldırılar Amerikan halkı üzerinde adeta bir travma etkisi

��

Avra

sya D

osya

sı20

06, C

ilt 1

2, S

ayı 3

ABD’nin Yeni Güvenlik Yaklaşımı ve Terörizm

yapmıştır. 11 Eylül 2001 saldırılarının ardından ABD’nin “küresel terörle savaş” adı altında önce Afganistan’a, sonra Irak’a saldırması, bu iki ülkenin bulunduğu bölgelerde askerî varlığını arttırması (Kırgızistan, Özbekistan ve Gürcistan’a da asker konuşlandırması) Soğuk Savaş döneminin iki ha-sım ülkesi Rusya ve Çin’i birbirine yaklaştırmıştır. ABD’nin yeni güven-lik yaklaşımı bağlamında hareket etmesi sonucu iki hasım ülke evvela 21 Haziran 2001’de Şanghay İşbirliği Örgütü’nü kurmuştur.28 Daha sonra da bu işbirliğini ortak askerî tatbikat yapmaya kadar götürmüştür.29 Rusya ve Çin tarihinde ilk defa ortak bir askerî tatbikat yaparak Amerika Birleşik Devletleri’nin dünya politikasındaki gücünü, özellikle de Uzak Doğu ve Orta Asya’da, dengeleme arayışına girmiştir.

ABD yeni güvenlik yaklaşımı çerçevesinde millî menfaatleri için operas-yon yapma sahasını sadece kendi ülkesiyle sınırlı görmemekte, dünyanın bütün bölgelerinde de bunu gerçekleştirmek istemektedir. Nitekim Afga-nistan ve Irak operasyonları bunun en somut göstergesidir. Bush’un yakın danışmanlarından Karen P. Hughes: “Siz Kürt ayrılıkçılara karşı zaman zaman şiddet kullanımını ABD’nin desteklemesini bekliyorken Irak’ta Amerikan güçlerinin asilerle yaptığı muharebeye karşı çıkıyorsunuz” diye-rek PKK konusuna ABD’nin bakışını da ortaya koymuş olmaktadır. We-isman, Huges’un konuşmalarına dayanarak yazdığı makalesini Huges’un şu cümlesi ile bitirmektedir: “Bazen terörün önüne geçmek için savaşmak zorunda kalırsınız.”. Hughes, bu konuşmasında zaman zaman PKK ifa-desini kullanırken zaman zaman da Kürt ayrılıkçıları (Kurdish separatists) ifadesini de kullanmaktadır.30 Bu anlamda aslında bir tutarsızlığın olduğu görülmektedir. Bunun altında yatan temel nedenin aslında olaylara bakış açısının farklı yönleri yer almaktadır. Burada temel sorun terör kavramı olarak karşımıza çıkmaktadır. Irak’taki direniş ABD’ye göre terör olarak kavranırken, ötekilere göre bir direniş olarak algılanmaktadır. Aynı şekilde

28 Şanghay İşbirliği Örgütü hakkında detaylı bilgi için bkz. Hasret Çomak, “21’inci Yüzyılda Şanghay İşbirliği Teşkilatı’nın Yeni Yönelimleri ve Türkiye ile Yeni İşbirliği Yaklaşımları”, Stratejik Öngörü, Sayı 5, 2005, s. 19-25.

29 Tatbikat 18-26 Ağustos 2005 tarihleri arasında 1800 Rus ve 7000 Çin askerinin katılımıyla gerçekleşti. Detaylı bilgi için bkz. http://www.ntvmsnbc.com/news/338714.asp 24 Ekim 2004.

30 Steven R. Weisman, “Turkish Women, Too, Have Words With U.S. Envoy (on Iraq War)”, The New York Times, September 29, 2005.

��

Avrasya Dosyası2006, C

ilt 12, Sayı 3

Kenan Dağcı

ABD her ne kadar PKK’yı terörist örgütler listesine almış olsa da davranış ve tutumları ile buna uygun davranmamaktadır. Bu gibi somut olaylar de-ğerlendirildiğinde ortak bir terör tanımının olmadığı ve her ülkenin terör tanımının farklı olduğu görülmektedir.

Sonuç Askerî güç günümüzde tek başına bir anlam ifade etmemektedir. Millî gü-venliğe bağlı olarak kurgulanacak bir tehdit değerlendirilmesine “ekono-mi ve enerji” gibi iki önemli fiziki güç unsurunu da dahil etmek gerekir. Günümüzde bir ülke için ekonomik güvenlik ve enerji güvenliği konusu askerî güvenlikten bile daha önemli hale gelmiştir. Bunun en son örneği SSCB’nin dağılmasıyla görülmüştür.

Güvenlik yaklaşımı ve terör arasında bir ilişki olmakla birlikte, Amerikan güvenlik yaklaşımının oluşmasında terör ikincil derecede öneme sahiptir. 11 Eylül saldırılarının arkasından “Küresel Terörle Savaş” adı altında oğul Bush tarafından başlatılan savaşın hedefleri olarak daha çok ABD’nin eko-nomik ve enerji güvenliğini ilgilendiren bölgelerin ve ayrıca bu bölgelerde ABD’nin hegemonyasını tehdit eden devletlerin seçilmesi anlamlıdır.

ABD için daimî müttefikler değil, her somut olayda ABD’ye destek ve-ren geçici müttefikler vardır. ABD, yeni güvenlik yaklaşımı çerçevesinde, millî menfaatleri açısından hayati öneme sahip bölgelerde bölgesel güçle-rin güçlenmesini istememekte, bu bağlamda caydırıcı nitelikte önlemler almaktadır. Türkiye’nin bölgesinde güçlenmesi ABD’nin menfaatlerine ters düşmektedir. Bu bakımdan ABD, Türkiye’nin günümüzdeki çıkışının önünü kesmek istemektedir. ABD’nin bölücü terör örgütü PKK ve Kuzey Irak konusunda Türkiye’ye beklenen desteği verip vermeyeceği bu bağlam-da değerlendirilmelidir.

AbstractIn this article, the relationships between USA’s security approach and terrorism is analyzed and the links between the changes occurred in its security approach and terrorism is explored. It’s argued in this article that contrary to what is mostly believed; terrorism is not accepted as the main component of the USA’s national security strategy, driving forces behind this strategy are economic and

��

Avra

sya D

osya

sı20

06, C

ilt 1

2, S

ayı 3

ABD’nin Yeni Güvenlik Yaklaşımı ve Terörizm

security encompasses. Economic and energy security encompasses the priority importance. Therefore, economic security and energy security determine who and which type of actions in the formulation of the USA’s security approach.

Keywords: Economic Security, Energy Security, Terror, USA, Soft Power.

KAYNAKLAR

ARI, Tayyar: Uluslararası İlişkiler Teorileri, 3. Baskı, Alfa, İstanbul, 2004.

BATTLE, Joyce: “Iraq: Declassified Documents of U.S. Support for Hus-sein”, The Washington Post, Feb. 27, 2003.

CABLE, Vincent: “What is International Economic Security”, Internati-onal Affairs (Royal Institute of International Affairs 1944-), Vol. 71, No. 2, April 1995.

CHOMSKY, Noam: Dünya Nereye Gidiyor, Taylan Doğan (çev.), İstanbul, 2002.

---------------------, Amerikan Müdahaleciliği, 6. Baskı., Taylan Doğan ve Barış Zeren (çev.), Aram Yayınları, İstanbul, 2003.

ÇOMAK, Hasret: “21’inci Yüzyılda Şanghay İşbirliği Teşkilatı’nın Yeni Yönelimleri ve Türkiye ile Yeni İşbirliği Yaklaşımları”, Stratejik Öngörü, Sayı 5, 2005, ss. 19-25.

DAĞCI, Kenan: “Büyük Orta Doğu Projesi, ABD ve AB İlişkilerini Nasıl Etkileyebilir?”, Stratejik Öngörü, Sayı 2, İstanbul, TASAM Yayınları, 2004, ss. 34-39.

---------------------, Avrupa Birliği ve Kapitalizm, TASAM Yayınları, İstan-bul, 2005.

DEDEOĞLU, Beril: “ABD’nin 21. Yüzyıl Stratejisi ve Olası Küresel Etki-leri”, 2023 Dergisi, Kasım 2002, ss. 26-32.

�0

Avrasya Dosyası2006, C

ilt 12, Sayı 3

Kenan Dağcı

DUGIN, Aleksandr: Rus Jeopolitiği: Avrasyacı Yaklaşım, 4. Baskı, Vügar İmanov (çev.), Küre Yayınları, İstanbul, 2005.

FOUSKAS, Vassilis K.: “US Macht-politik in Eurasia and the Re-fashi-oning of the Greater Middle East”, War in the Gardens of Babylon: Milde East After the Iraqi War, Bulent Aras (ed.), TASAM Publications, İstanbul, 2004.

GRASH, Alain: “Just Saying No”, Le Monde Diplomatique, English Editi-on, September 2005.

GÜNAY, Bekir: “Terörden Arındırılmış Bir Dünya mı? Terörist(tröst)leşen Güçler mi?”, Terörün Görüntüleri, Görüntülerin Terörü, Orhan Gökçe ve Uğur Demiray (ed.), Çizgi Kitabevi, Konya, 2004.Herald Tribune, “US image abroad”, 24 June 2005.

MACHIAVELLI, Niccolo: Prens, Nazım Güvenç (çev.), Anahtar Kitaplar Yayınevi, İstanbul, 1994.

NYE (Jr.), Joseph S.: Amerikan Gücünün Paradoksu: Dünya’nın Tek Süper Gücü Neden Tek Başına Davranamaz?, Gürol Koca (çev.), Literatür Yayın-ları, İstanbul, 2003.

NYE (Jr.), Joseph S.: “The Decline of America’s Soft Power”, Foreign Affa-irs, May/June 2004.

SANDIKLI, Atilla: “ABD Dış Politikası ve Yeni Güvenlik Stratejisinin Türkiye’ye Etkileri”, Harp Akademileri Bülteni, Kasım 2003.

WEISMAN, Steven R.: “Turkish Women, Too, Have Words With U.S. Envoy (on Iraq War)”, The New York Times, September 29, 2005.

WHITAKER, Brian: “The definition of terrorism”, The Guardian, 7 Mayıs 2001.

ZAMBELIS, Chris: “The Strategic Implication of Political Liberalization and Democratization in the Middle East”, Parameters, Autumn 2005.http://www.whitehouse.gov/news/releases/2002/10/20021001-6.html 15 Ekim 2005.

�1

Dr. Cengiz AKTARBahçeehir Üniversitesi AB Merkezi Bakanı

İhsan BALDoç. Dr., Polis Akademisi Öğretim ÜyesiUSAK Terör Uzmanı

Türkiye-ABD İlişkileri: Güvenlik ve Terörizm

Özet“Terör”, Türkiye’nin en önemli güvenlik sorunları arasında gelmekte ve bu so-runla yaklaşık 40 yıldır mücadele edilmektedir. Terörle mücadelesinin temeli-ne ilk yıllarda yalnızca yasal ve militarist politikalar yerleştiren Türkiye, süreç içinde önemli kazanımlar elde etmiş ve çoğulcu, katılımcı ve demokratik de-ğerlere bağımlı güvenlik politikaları üretmeye başlamıştır. Ancak Türkiye’nin terörle mücadele alanındaki kazanımları ve buna bağlı geliştirdiği iç güvenlik politikaları, ülke içi güvenlik sorunlarını çözmede tek başına yeterli olama-maktadır. Bunun temel nedeni, Türkiye’deki güvenlik sorunlarının önemli ölçüde yurt dışı etmenlerden de kaynaklanıyor olmasıdır.

Türkiye’nin 1952 yılında NATO’ya girmesi ve buna bağlı olarak Soğuk Savaş döneminin de etkisi ile, Türk-ABD ilişkileri güvenlik öncelikli olarak baş-lamıştır. Soğuk Savaş sonrası dönemde güvenlik eksenli stratejik öneminin azalacağı beklentilerinin aksine Türkiye’nin, bölgesel ekonomik gücü, demok-ratik ve laik sistemi, Osmanlı İmparatorluğu varisliği ve kültürel zenginliği ile dikkatleri üzerine topladığı görülmektedir. Clinton dönemi Türk-Ameri-kan ilişkilerinde, askerî boyutun dışında, ekonomi, kültür, demokrasi, insan hakları, market ekonomisi gibi değerler sisteminin de katılımıyla kucaklayıcı yumuşak güç ve entegre gücün iki ülke politikalarındaki önemi artmıştır. Bu farklı parametreler, iki ülke arasında ticari hacmin artmasına, iki ülke işbirli-ğinin çeşitlenmesine ve Türkiye’nin, bulunduğu bölgenin şekillenmesinde öncü bir rol almasına yol açmış ve onu daha etkin bir konuma getirmiştir. Aynı zamanda güvenlik ve terör sorunlarının bu dönemde daha etkin bir biçim-de çözüme kavuşturulduğu da gözlemlenmiştir. Buna karşın Bush döneminde ise, ABD’nin Türkiye’ye karşı farklı ittifaklara yönelmesi ve Türkiye’yi üstü kapalı cezalandırma politikaları geliştirmesi güvenlik ve terör merkezli Türk-Amerikan ilişkilerini olumsuz etkileyen ana aktörler olarak sıralanabilir. Bu çalışmada bütün bu dönemler ayrı ayrı analiz edilmiş ve terörle mücadelede Türk-Amerikan uyuşmazlığı sorunu detaylı tartışılmıştır.

Anahtar Kelimeler: Türk-Amerikan İlişkileri, Güvenlik, Terör, Soğuk Savaş, PKK.