41
GÜN IŞIĞI

Gün işiği

Embed Size (px)

Citation preview

GÜN IŞIĞI

Ömer Adil 1868-1928

Sanayi-i Nefise Mektebi'ni (bugünkü Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi) bitirdi. Mezuniyetinin ardından bir İtalya seyahati yaptı. İtalya’dan önemli bir birikimle döndü. İtalyan sanatı, onun manzaralarında daima etkisini gösterdi.Yurda döndükten sonra mezun olduğu okul olan Sanayi-i Nefise Mektebi'nde ders vermeye başladı. Bu okulda yabancı öğretmenlerle çalışmaya başlayan ilk Türk ressam idi.1919' da Müfide Kadri Hanım ile birlikte İnas Sanayi-i Nefise Mektebi (Güzel Sanatlar Kız Okulu) müdürlüğünü yaptı.İzlenimci bir ressam olan Ömer Adil daha çok manzara ve iç mekan resimleri yaptı. Bazı resimleri; Deniz Kenarında Eski Binalar (1897), Kızlar Atölyesi (1919), Göreve Koş(1924), Ada’dan Manzara , İstirahat Zamanından İstifade.

Halil Paşa 1857-1939

1857 yılında İstanbul’un Beylerbeyi semtinde dünyaya geldi. Rodos kökenli bir ailenin çocuğudur. Babası Selim Paşa, Mekteb-i Harbiye’nin kurucuları arasında yer alan tanınmış bir askerdi.Mühendishane-i Berrî-i Hümâyûn (bugünkü İstanbul Teknik Üniversitesi)’u bitirdi. Mezun olur olmaz sarayda görevlendirildi, askeri liselerde de resim öğretmenliği yaptı. Israrlı ricaları sonucu, babası onu resim öğrenimi için Paris’e gönderdi. Sekiz yıl kaldığı Paris’te ünlü oryantalist ressam Jean-Léon Gérôme'nin atölyesinde çalıştı. 1889 yılı Paris Uluslararası Sergisi’nde sergilenen bir resmi ile madalya aldı.Yurda döndükten sonra askeri okullarda resim öğretmeni olarak çalıştı. 1906’da Harbiye Mektebi'ne resim öğretmeni olarak atandığında "Paşa" ünvanını aldı. Ancak, iki yıl sonra Meşrutiyet'in ilanıyla çıkarılan bir yasaya dayanılarak rütbesi albaylığa indirilince ordudan ayrıldı ve bütünüyle resme yöneldi[1] Sanata meraklı öğrencilere resim dersi veren Halil Paşa’nın öğrencileri arasında ilk kadın resim öğretmeni olarak tarih geçen Müfide Kadri de vardı.

Türkiye’nin ilk güzel sanatlar okulu olan Sanayi-i Nefise Mekteb-i Alisi'nde öğretmenlik yapan Halil Paşa, 1917-1918 yıllarında okulun müdürlüğünü üstlendi. Sanat eğitimi için gittikleri Fransa'dan I. Dünya Savaşı’nın patlaması üzerine geri dönen ve 1914 Kuşağı olarak adlandırılan genç ressamları bu okula alarak, okulda yeni bir anlayışla resim yapılmasını sağladı.Hayatının son yıllarında Mısır'da hidiv ailesinin bir ferdi olan Abbas Halim Paşanın konuğu oldu. Son yıllarını resim yaparak geçiren Halil Paşa, “Mısır saraylarına resmi sokan sanatkâr” olarak tanındı[2].1939 yılında İstanbul Beylerbeyi’nde dünyaya geldiği yalıda hayatını kaybe

Hoca Ali Rıza 1858-1930• 1858 yılında Üsküdar ilçesinin Ahmediye Mahallesi'nde dünyaya geldi. Babası Süvari binbaşısı

Mehmet Rüştü Bey idi. Amatör bir hattat olan babasını yedi yaşında kaybetti.• Üsküdar Rüştiyesinde okuduktan sonra 1880 yılında Kuleli Askeri İdadisi (Kuleli Askeri Lisesi

)'ne girdi. İdadide okurken kendisi gibi resme meraklı beş-altı arkadaşı ile birlikte devrin Askeri Mektepler Nazırı olan Edhem Paşa'ya arzuhal vererek okulda resimhane açılmasına öncülük etti. Bu başvuru üzerine okula tayin edilen Mehmet Nuri Paşa’dan resim dersi aldı. Çalışmaları ertesi seneSultanII. Abdülhamid tarafından Nişan-i Mecidi’yle ödüllendirildi. Bu teşvik üzerine, tatil aylarını bile resim yaparak geçiren ve Rıza Bey ve arkadaşları, Fransa’da resim öğrenimi görüp İstanbul’a dönen Miralay Süleyman Seyyid Bey’den ve o sırada İstanbul’da bulunan Mösye Gués adındaki bir Fransız ressamdan da faydalandılar.[2]

• Öğrenimini Mekteb-i Harbiye-i Şahane’de sürdürdü ve bu okuda Osman Nuri Paşa ‘’nın öğrencisi oldu. 1884 yılında Harbiye’nin “Menşe-i Muallim” programından Piyade Mülazım-ı Sani (Teğmen) rütbesiyle mezun oldu ve öğretmeni Osman Nuri Paşa’nın yardımcılığına atandı.

Öğrencilik yıllarındaki başarısından dolayı Napoli’ye resim eğitimi alması için yollanmasına karar verilse de Napoli’de çıkan kolera salgını nedeniyle bu karardan vazgeçildi.[3] Desen bilgisini, otururken dahi bir bardak, bir ayakkabı veya masa çizerek geliştirdi.[3]Asker mekteplerindeki resim derslerine yardımcı olmak maksadıyla otuz örnekli üç model albüm hazırladı. Bu baskılı albümler, o devirdeki orta öğretim kurumlarına resim sanatının yayılmasında büyük rol oynamıştır. Bu çalışmalarının yanı sıra sivil mektepler için de modeller hazırladı. Her birinde yirmi dört resim bulunan bu albümler İstanbul’da basıldı.[2]

1891 yılında Osmanlı Devleti’nin ilk başkentlerinde inceleme çalışmaları yapan bir heyete katılarak Türk-İslam eserlerine ait görünümleri defterlerine aktardı.1895’te Kolağası rütbesindeyken Yıldız Porselen Fabrikası’nda porselen tasarımları yaptı. Aynı yıl Fausto Zonaro’yla tanışan sanatçı, 1897’de Değirmendere’de resim çalışmaları yaptı.1897’de Türk Yunan savaşını anlatan muharebe konulu resimler çalıştı. 1903 yılında Mahmut Şevket Paşa’nın isteğiyle “Eski Osmanlı” kıyafetlerini kapsayan bir albüm çalışmasına katıldı. 1903 yılında Türk Esliha-i Atika Müzesi’nin kuruluşu için oluşturulan komisyonda görevlendirilen sanatçı 1909 yılında Baş Ressam olarak başladığı Harbiye Matbaası’nda iki yıl süre ile çalıştı.1909 ile 1912 yılları arasında Osmanlı Ressamlar Cemiyeti Başkanlığı görevini sürdürürken; 1909’da Üsküdar İskele Gazinosu’nda resim sergisi düzenledi. Cemiyetin yayın organı olarak Osmanlı Ressamlar Cemiyeti Gazetesi adıyla ayda bir yayımlanan mecmuanın çıkarılmasına önayak oldu.[2]

1910 yılında Şehzadegan sınıflarında hocalık yapan Hoca ali Rıza, 1911 yılında sağlık durumunun bozulmasıyla Harbiye’den emekliliğini istedi ve Kaymakam (Yarbay) rütbesindeyken emekliye oldu.Harbiye’den ayrıldıktan sonra bazı okullarda resim öğretmenliği yaparak geçimini sağlamaya çalıştı. 1914’te İnas Sanayi-i Nefise Mektebi’nde Peyzaj Muallimi olarak görev yaptı. 1917'de Maarif Nezareti’ne bağlı olan Sanayi-i Nefise Encümeni azalığına seçildi. 1918’de başladığı Çamlıca İnas Sultanisi’ (Çamlıca Kız Lisesi)’ndeki Resim Muallimliği üç yıl sürdü. 1921 Üsküdar Kız Sanayi-i Mektebi’nde Resim Muallimliği, ve 1929 yılında Sultan Ahmet Erkek Ameli Hayat Okulu’nda Muallimlik yaptı. Türk resim sanatındaki en önemli eserlerini emeklilik yıllarına verdi. Ekonomik sıkıntılar içinde olsa da yaptığı resimleri hiçbir zaman satmayan Hoca Ali Rıza, sadece sevdiklerine resimlerini hediye etmiştir.[3]

Karakalem ile suluboya tekniğindeki yetkinliği ve hızlı çalışma temposuyla, (beş bin gibi bir sayıya ulaşan) çok sayıda İstanbul peyzajı betimleyen, kentin mahallerini, Üsküdar’dan Bebek’e, Arnavutköy’den Burgazada’ya kadar semt yaşantılarını, kahvehaneleri, deniz kıyılarını yorumlayan sanatçı, 20 Mart 1930’da Üsküdar’da öldü. Mezarı Karacaahmet’tedir.

Ahmet Ziya Akbulut 1869-1938

Harbiye'den 1887 yılında mezun oldu. İlk sanat zevkini Kuleli Askeri Lisesi'nde Osman Nuri Paşa'dan, Harbiye'de ise Hoca Ali Rıza Beyden aldı. Mezuniyetinden sonra Erkan-ı Harbiye resimhanesine atanarak 1894 yılına kadar burada çalıştı. Bu tarihte yüzbaşılığa yükselince Osman Nuri Paşa 'ya yardımcı olarak Kuleli Askeri Lisesi'ne atandı. 1894 yılında Ameli Menazır ve 1896 yılında Usulu Ameliye-i Fenni Menazır adlı eserleri yayınlandı.

Ahmet Ziya Akbulut sanata olduğu kadar, matematik ve astoronomiye de meraklıydı. Takvimi ziyayı o tertip etti ve yayınladı. Aynı zamandaAhmet Ziya Menazırcı (Perspektifçi) olarak da ünlendi. Eserleri de bunu ortaya koymaktadır. 1898'de Mekatibi Askeriye matbaası müdürlüğüne atanan Ahmet Ziya, 1905'te binbaşı oldu ve 1913'te kurulan Osmanlı Ressamlar Cemiyeti başkanlığına getirildi. Bu cemiyetin gazetesinde perspektif dersleri veren sanatçı, 1914'te emekliye ayrıldı. Sanayi-i Nefise Mektebi Ulumu Riyaziye (Matematik) ve Fenni Manazır (Perspektif) öğretmenliğine başladı. Burada 1938 yılına kadar hizmet eden sanatçı son sene müdür muavini olarak da görev aldı. Eski Beyazıt imareti, Sultan Ahmet Camii, Mihrimah Sultan Camii belli başlı eserlerdir.Ahmet Ziya 1937 yılında İstanbul Resim ve Heykel Müzesi açılıncaya ve Atatürk'ün emriyle her ressam oraya birer ikişer eser bağışı yapıncaya kadar keşfedilmeyen bir sanatçı olarak kaldı. Herkesin gözünde o, bir ressamdan çok bir perspektif hocasıydı.