Çenelerde Görülen İntraosseöz Lezyonların Dental Volumetrik Tomografi, Ultrasonografi ve...

Preview:

Citation preview

ÇENELERDE GÖRÜLEN İNTRAOSSEÖZ LEZYONLARIN

DENTAL VOLUMETRİK TOMOGRAFİ,

ULTRASONOGRAFİ VE HİSTOPATOLOJİK BULGULARININ

DEĞERLENDİRİLMESİ

Arş. Gör. Dt. İbrahim Şevki BAYRAKDAR

Atatürk Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Ağız, Diş ve Çene Radyolojisi ABD.

Tez Danışmanı

Prof. Dr. Ahmet Berhan YILMAZ

2015

Çeneler; hem odontojenik hem de

odontojenik olmayan kemik içi

lezyonların yaygın olarak görüldüğü

anatomik bölgelerdir.

Diş gelişiminin farklı safhalarından

orijin alan kist ve tümörler için çeneler

özel bölgeler olmasına rağmen, diğer

neoplastik ve neoplastik olmayan

kemik lezyonları da çenelerde sıkça

görülmektedir.

Çenelerde görülen bu lezyonların çok geniş

çeşitlilikte olmasından ötürü; çenelerde

görülen kemik lezyonlarının tanısı zor ve

karmaşıktır. Kesin tanı için birçok destekleyici

inceleme gerekmektedir.

Radyoloji; klinik muayenenin ardından, kemik içi çene

lezyonlarının değerlendirilmesinde ilk başvurulan yöntemdir.

Konvansiyonel radyografiler; kemik lezyonlarının tespitinde,

tedavi planlamasında ve takibinde önemli bir rol oynar.

Teknolojinin gelişimiyle birlikte

alanımızda rutin olarak

kullanılmaya başlayan bilgisayarlı

tomografi (BT) ve günümüzde

maksillofasiyal bölgede kullanım

için geliştirilmiş olan dental

volumetrik tomografiler (DVT);

çene kemiklerindeki patolojilerin

tanısında güvenilir görüntüleme

yöntemleri olmuşlardır.

Alanımızda kullanımını

tercih ettiğimiz DVT;

BT’ye göre daha az

radyasyon dozuna, kısa

görüntüleme zamanına

ve daha iyi görüntü

çözünürlüğüne sahiptir.

Araştırmamızda kullandığımız diğer bir

görüntüleme yöntemi olan ultrasonografi (USG);

tıpta yıllardır kullanılan, güvenli ve minimal invaziv

bir görüntüleme yöntemidir. Ultrasonografinin diş

hekimliğinde kullanım alanı dardır ve genellikle

yumuşak doku uygulamaları ile sınırlanmıştır.

Literatürde; ultrasonografinin kemik içi çene

lezyonlarının solid ve kistik komponentlerinin

değerlendirilmesinde kullanımının önemli

olduğunu gösteren çalışmalar vardır.

Araştırmamızda; DVT ve USG’ye

destek olarak, benzer radyografik

bulgulara sahip çene lezyonlarının

nihai tanısı için, lezyonların

tanımlanmasında altın standart olan

histopatolojik değerlendirme de

yapılmıştır.

Çenelerde görülen litik, kemik içi lezyonların değerlendirildiği bu tez çalışmasının amacı;

Çenelerde görülen kemik içi lezyonların DVT, USG ve histopatolojik bulgularını sunmak,

Çenelerde görülen kemik içi lezyonların, DVT ve USG bulgularının birbirleriyle ve lezyonların histopatolojik bulgularıyla olan uyumunu değerlendirmek,

Çenelerde görülen kemik içi lezyonların değerlendirilmesinde, DVT ve USG cihazları için bir görüntüleme prosedürü oluşturmaktır.

Çalışmamızda; çenelerde görülen kemik içi lezyonlar, 1992 ve 2005

yıllarında, Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından yapılan

sınıflandırmalar temel alınarak, kistler ile tümör ve benzeri lezyonlar

ana başlıkları altında sınıflandırılmıştır.

Çenelerde Görülen Kemik İçi Lezyonların Sınıflandırılması

KİSTLER

Enflamatuar Kistler

Apikal ve lateral radiküler kist

Rezidüel radiküler kist

Paradental kist

Nazopalatin kanal (İnsiziv

kanal) kisti

Nazolabial (Nazoalveolar) kist

Globulomaksiller kist

Median alveolar kist

Median palatin kist

Median mandibular kist

Travmatik kemik kisti

Stafne kemik kavitesi

Anevrizmal kemik kisti

Odontojenik Kistler Non-odontojenik Kistler Yalancı Kistler

Gelişimsel Kistler

Dentigeröz (Foliküler) kist

Erüpsiyon kisti

Lateral periodontal kist

Yetişkinlerin gingival kisti

Glandüler odontojenik kist

TÜMÖR VE BENZERİ LEZYONLAR

Ameloblastoma

Skuamoz odontojenik

tümör

Kalsifiye epitelyal

odontojenik tümör

Adenomatoid

odontojenik tümör

Keratokistik odontojenik

tümör

Ameloblastik fibroma

Ameloblastik fibrodentinoma

Ameloblastik fibro-odontoma

Odontoma

Odontoameloblastoma

Kalsifiye kistik odontojenik

tümör (Keratinize ve kalsifiye

odontojenik kist, Gorlin kisti,

Kalsifiye epitelyal odontojenik

kist)

Dentinojenik hayalet hücreli

(ghost cell) tümör

Odontojenik fibroma Odontojenik

mikzoma/mikzofibroma Sementoblastoma

Odontojenik ektomezenşim

barındırmayan, fibröz stromayla

birlikte görülen odontojenik

epitelli tümörler

Sert doku formasyonu olan veya

olmayan odontojenik ektomezenşimle

birlikte görülen odontojenik epitelli

tümörler

Mezenşim ve/veya

odontojenik ektomezenşim

içeren odontojenik epitelli

veya odontojenik epitelsiz

tümörler

Benign Tümörler

TÜMÖR VE BENZERİ LEZYONLAR

Ossifying fibroma

Fibröz displazi

Semento-osseoz displaziler

.Periapikal semental displazi

.Florid semento-osseöz displazi

.Diğer semento-osseöz displaziler

Santral dev hücreli lezyon (Reparatif dev

hücreli granüloma)

Cherubism

Kemikle ilişkili lezyonlar

TÜMÖR VE BENZERİ LEZYONLAR

Malignant (Metastazik) ameloblastoma

Ameloblastik karsinoma

Primer intraosseöz squamoz hücreli karsinom-

Solid tip

Keratokistik odontojenik tümörden kaynaklanan

primer intraosseöz squamoz hücreli karsinom

Odontojenik kistlerden kaynaklanan primer

intraosseöz squamoz hücreli karsinom

Berrak hücreli (Clear cell) odontojenik karsinom

Hayalet hücreli (Ghost cell) odontojenik

karsinom

Ameloblastik fibrosarkom

Ameloblastik fibrodentino ve fibro-

odonto sarkom

Odontojenik Karsinomalar Odontojenik sarkomlar

Malign Tümörler

TÜMÖR VE BENZERİ LEZYONLAR

Yeni doğanın melonotik nöroektodermal tümörü

Diğer Tümörler

Çene Lezyonlarının

Görüntülemesinde

Kullanılan Diagnostik

Görüntüleme

Yöntemleri

Panoromik radyografi; başlangıç tetkiki için,

lezyonun uzandığı bölgeleri ve karakterini

belirlemede en uygun yöntemdir.

Daha detaylı bir inceleme gerektiği zaman;

panoromik radyografinin kısıtlılıklarının

ortadan kaldırılması için en basit ve en ucuz

yaklaşım intraoral radyografilerin alınmasıdır.

Okluzal radyografiler, periapikal radyografilerle

birlikte, lezyonun lokalizasyonunu belirlemek,

bukkal ve palatinal-lingual korteksin durumunudeğerlendirmek için kullanılabilir.

Direkt Radyografiler

Belirlenmiş bir düzlem üzerinde,

herhangi bir vücut yapısının tek dilimini

gösterir.

Seçilen düzlem üzerindeki doku dilimi

net olarak görülmekle beraber, bu

düzlemin üstünde yada altında kalan

doku tabakaları, X ray tüpü ve filmin

hareketinden dolayı bulanık

gözlenmektedir.

Konvansiyonel Tomografi

X ışını kullanarak, çeşitli düzlemler

üzerinde dokunun kesitsel görüntüsünü

oluşturan, radyolojik görüntüleme

yöntemidir.

X ışınları ile bilgisayar teknolojilerinin

birleşmesinin ürünü olan BT cihazları, X-

ışını tüplerinin sayılarına ve pozisyonlarına

göre farklı gelişim evreleri gösterir.

Bilgisayarlı Tomografi (BT)

Dental Volumetrik Tomografi (DVT)

İlk olarak 1982’de anjiografi için

geliştirilmiş olan, günümüzde daha

çok diş hekimliğinde kullanılan,

maksillofasiyal kemik yapıyı daha iyi

görüntüleyebilmek ve BT’nin

dezavantajlarını ortadan kaldırmak

için yapılan alternatif BT çalışmaları

sonucunda geliştirilen DVT cihazları,

diş hekimliği radyolojisinde hızlı ve

önemli gelişmelere sebep olmuştur.

DVT; günümüzde, maksillofasiyal görüntülemede

rutin olarak kullanılmaktadır. Maksillofasiyal bölgenin

kemik yapılarının değerlendirilmesi için tasarlanan bu

yöntem ile medikal alanda kullanılan spiral ve multislice

BT’lerde olduğu gibi, her üç düzlemde de görüntü elde

edilebilir ve üç boyutlu görüntü oluşturulabilir.

DVT cihazları; görüntülemede

kullanılan geometrik prensiplerin

farklı olmasından dolayı diğer BT

cihazlarından ayrılırlar. BT

cihazlarında; yelpaze şeklinde

hastaya ulaşan X ışınları, DVT’de;

konik ışınlar şeklinde hastaya

ulaşır.

BT’lerde; aksiyal düzlemde alınan

multiple kesitler üst üste yığılarak, tam bir

görüntü elde edilirken, DVT’de; hasta

etrafında 360 derece dönebilen, dairesel

ya da dikdörtgen konik biçimli X ışını

kaynağını barındıran bir gantrinin, tarama

esnasında, incelenecek alan etrafında 1

derece rotasyon için 1 adet olmak üzere,

360 derecelik bir rotasyon hareketi

yapmasıyla hacimsel bir görüntü elde

edilir.

DVT teknolojisi; görüntüleme prensibi ve

kullanılan X ışını tüpü-detektör sistemindeki

farklılıklarından dolayı, genel tıp alanında

kullanılan spiral ve multislice BT’ler ile

karşılaştırıldığında ekonomik olup, hastaya

verilen radyasyon dozu bakımından önemli

avantajlara sahiptir.

DVT’de görüntülenmek istenen alanın hacmi,

FOV (field of view) alanı olarak adlandırılır. DVT

cihazlarında, tek bir rotasyonel taramayla tüm FOV

alanının hacimsel görüntüsü elde edilir. Elde

edilen hacimsel görüntüyü oluşturan voksellerin

boyutlarının birbirine eşit olmasından dolayı;

aksiyal, sagital ve koronal düzlemleri içeren

ortogonal düzlemlerin yanında, ortogonal

olmayan düzlemlerde de görüntü elde edilmesi

olanağı yakalanır. FOV alanının küçük olduğu

durumlarda daha yüksek çözünürlükte, daha

düşük dozla görüntüler elde edilir.

Avrupa Dentomaksillofasiyal

Radyoloji Akademisi

(EADMFR);

ALARA (As Low As Achieve

Possible) prensiplerine

dayanarak, FOV alanının

ilgilenilen bölgeyle sınırlı

olmasını ve raporlamanın ilgili

bölgenin tamamını

kapsayacak şekilde

düzenlenmesini

önermektedir.

DVT’ler; verilen radyasyon dozunun

düşüklüğüne bağlı olarak, BT’lerde

bulunan Hounsfield skalasına sahip

olmamaları ve yumuşak doku kontrast

çözünürlüğünün düşük olmasından

ötürü, dansiteye bağlı ölçümlerde

kısıtlılıklar gösterirler.

Manyetik Rezonans Görüntüleme (MRG)

MRG; iyonize radyasyon yerine,

elektromanyetik alan ve radyo

frekans dalgaları kullanılarak

görüntü elde edilen, radyolojik

görüntüleme yöntemidir.

Bu yöntemde; çeşitli sekanslar

kullanılarak, doku karakteriyle

ilgili önemli bilgiler elde edilir.

MRG; öncelikli olarak yumuşak

dokuların değerlendirilmesinde

kullanılır.

USG; ses dalgalarının yansımasını

kullanarak, dokular ve onların diğer

dokularla olan ilişkileri hakkında

gerçek zamanlı bilgi sağlayan,

radyolojik görüntüleme yöntemidir.

Ultrasonografide kullanılan ses

dalgası, insan kulağının işitebildiği

frekans aralığından çok daha

yüksek bir frekansa sahiptir.

Ultrasonografi (USG)

Ultrasonografi incelemelerinde

kullanılan ses dalgası, piezo-

elektrik (basınç-elektrik) olayı ile

üretilir. Pierre Curi tarafından,

1880 yılında keşfedilen bu olay;

quartz gibi bazı kristallerin,

alternatif akım uygulandığında

kasılıp gevşemesi sonucu mekanik

titreşimle ses üretmesi, basınç

uygulandığında ise; olayın tersine

dönerek elektrik üretmesinden

ibarettir.

Ultrasonografi Cihazlarında Ses Üretiminin Fiziksel Prensipleri

Mekanik ve elektrik enerjisinin

birbirine çevrilmesi esasına dayanan bu

olayda kullanılan enerji çevirici

maddelere transdüser adı verilmektedir.

Ultrasonografi cihazlarında, transdüseri

taşıyan başlık prob olarak adlandırılır.

Doku

Absorbsiyon

Yansıma

Kırılma

Saçılma

Difüzyon

Sesin Doku ile Etkileşimi

Do

ku

Ses ile doku arasındaki etkileşimi,

dokunun akustik direnci (akustik

empedans) belirler.

Akustik direnç; ses dalgasının hızı

ile doku dansitesinin bir ürünüdür

ve dokunun yoğunluğu ile

elastisisesi tarafından belirlenir.

Akustik dirence bağlı olarak her

doku karakteristik bir internal eko

özelliği gösterir.

Do

ku

Ses dalgası birbirinden farklı akustik

direnç gösteren ara yüzlerden

geçtiğinde yansımaya uğrar.

Yansımanın miktarı, dokuların akustik

direnç farkı tarafından belirlenir. İki

doku arasındaki akustik direnç farkı

ne kadar fazlaysa, yansıma ve

saçılmada o kadar fazladır.

Yumuşak dokular arasındaki yansıma

çok az iken; yumuşak doku–kemik,

yumuşak doku-hava yüzeyleri

arasındaki yansıma çok fazladır.

USG’de Görüntüleme Şekilleri

A

(Amplitüd)

M

(Motion-

Hareket)

B

(Brightness-Parlaklık)

B modda; yankılar şiddetleri ile orantılı olarak parlak noktalar

şeklinde kaydedilir ve monitörde farklı parlaklıkta noktalardan

oluşan, iki boyutlu kesitsel görüntüler elde edilebilir.

Günümüzde bu yöntem, iki boyutlu (2B) görüntüleme

yöntemi olarak bilinmektedir.

B mod tanısal radyografinin kullanıldığı diğer tıp alanlarında

olduğu gibi, diş hekimliği alanında da en yaygın kullanılan

ultrasonografik görüntüleme yöntemidir.

Ultrasonografide

Görüntülerin

Değerlendirilmesi

Akustik Gölge

Akustik Zenginleşme

Ekojenite

Doppler Ultrasonografi

Kan akımının niteliğini değerlendirmede ve

niceliğini saptamada temel yöntem olan Doppler

Ultrasonografi yöntemi; 1842 yılında Avusturyalı

bir fizikçi olan Johan Christian Doppler

tarafından gözlemlenen ve Doppler kayması

olarak adlandırılan ‘’Sabit frekanslı bir ses

kaynağı yaklaştıkça daha fazla, uzaklaştıkça daha

azalmış bir şekilde işitilir.’’ fiziksel prensibine

dayandırılarak elde edilen, ultrasonografik

görüntüleme yöntemidir.

Doppler USG

Pulsed

Doppler

USG Power

Doppler

USG

Renkli

Doppler

USG

Klinik uygulama şekilleri

Pulsed Doppler Ultrasonografi

Power Doppler Ultrasonografi

Power Doppler ultrasonografide;

doppler sinyalinin ortalama

frekans kayması yerine, doppler

sinyalinin şiddeti hesaplanır.

Power Doppler USG’de; renklenme

ve parlaklık, kan akımının hızı ve

kan akımının yönünden bağımsız

olup, hareketli kan hacmine

bağlıdır.

Renkli Doppler Ultrasonografi (RDUS)

Doku morfolojisi; gri skalada, damar içine akan kan ise; eş

zamanlı olarak, renkli modda gösterilir. Hareketli eritrositlerden

alınan sinyaller, akımın yönüne göre, mavi ya da kırmızı renkle

kodlanarak görüntü elde edilir.

Genel olarak; proba yaklaşan akım kırmızı, probtan uzaklaşan

akım ise, mavi renkle gösterilir.

Hareketsiz objeler faz kayması oluşturmadıkları için renk

kodlanması göstermezler.

Klinik pratikte, vasküler yapıların saptanması ve kan akımındaki

fokal bozuklukların belirlenmesinde kullanılır.

Ultrasonografinin Diş Hekimliğinde Kullanımı

USG; diş hekimliğinde tanısal amaçlı olarak ilk defa, 1963’de

Baum ve arkadaşları tarafından, 15 MHz transdüserle dişin iç

yapılarını görüntülemek amacıyla, yapılan çalışmada kullanılmıştır.

Bu çalışmada; uygun kalite ve belirginlikte, sinyal elde edilememiştir.

O günden günümüze kadar, birçok farklı ultrasonografi cihazının diş

hekimliğinde kullanıldığı rapor edilmiştir.

Diş hekimliği literatürünü değerlendirdiğimizde; USG ile bugüne

kadar yapılan çalışma alanlarını şöyle sıralayabiliriz:

Baş ve boyundaki şişliklerin değerlendirilmesi

Tükürük bezlerinin ve patolojilerinin değerlendirilmesi

Servikal lenf nodu metastazlarının değerlendirilmesi

Dil karsinomalarının değerlendirilmesi

Postoperatif ödem ve hematomların değerlendirilmesi

Dental kaynaklı apselerin, selülitlerin değerlendirilmesi

Distraksiyon osteogenezisi yapılan hastalarda distraksiyon bölgesinin

değerlendirilmesi

Ultrasonografi rehberliğinde tanıya ve tedaviye yönelik girişimler

Diş yapısını oluşturan dokuların taranması

Dental fraktür ya da çatlakların tespiti

Yumuşak doku lezyonlarının incelenmesi

Periapikal lezyonların tespiti ve değerlendirilmesi

Kist, tümör gibi kemik içi patolojilerin değerlendirilmesi

Maksillofasiyal fraktürlerin değerlendirilmesi

Periodontal kemik defektlerinin değerlendirilmesi

Gingival kalınlık ve kas kalınlığı ölçümü

Temporomandibular hastalıkların değerlendirilmesi

İmplant diş hekimliği

Rapid palatal ekspansiyon hastalarında sutural açılmanın

değerlendirilmesi

Radyonüklid Görüntüleme

(Nükleer Tıp)

RG; organizmaya verilen radyonüklidlerin

incelenecek organ veya dokudaki

dağılımını görüntü şeklinde gösteren,

vücuttaki fizyolojik değişikliklerin

değerlendirilmesini sağlayan fonksiyonel

bir görüntüleme yöntemidir.

Kontrastlı Görüntüleme

Normalde kontrast bir madde ile

çevrelenmemiş ve bu yüzden

görülemeyen organ ve dokuların

kontrast artırıcı maddeler aracılığıyla

kendilerinin yada çevrelerinin

kontrastı artırılarak görüntülenmesiyöntemidir.

Anjiografi

Anjiografi; damar içine bir kateter yardımıyla

verilen kontrast madde aracılığıyla

damarların görüntülenme işlemidir.

Lezyonel Dokuların Analizi

Patolojilerin nihayi tanısı, lezyonel

dokuların histopatolojik incelemelerinin

sonucunda konulur. Tanı; vakaların

çoğunda, rutin boyama yöntemleri

kullanılarak elde edilir. Diğer yandan; ek

boyama teknikleri ya da destekleyici

DNA çalışmaları olmaksızın, nihayi

tanının konulamadığı durumlar olabilir.

Dokunun hastadan

çıkarılması (Biyopsi

işlemi)

Mikrotomi

Dokunun

mikroskobik bir

kesit üretmek için

hazırlanması

Doku preparatının

boyanması

MATERYAL VE

METOT

2013-2015 yılları arasında Atatürk

Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Ağız,

Diş ve Çene Radyolojisi (ADÇR) Anabilim

Dalında yürütülen bu araştırmanın, bilimsel

etik kurallara uygunluğu, Atatürk

Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Etik

Kurul Başkanlığının 08.11.2013 tarihli 21

sayılı kararıyla onaylanmıştır. Bu çalışmaya

katılan bireylerin tamamına, çalışma

hakkında bilgilendirildikten sonra,

çalışmaya gönüllü olarak katıldıklarını

belirten “Aydınlatılmış Onam Formu”

imzalatılmıştır.

Çalışmanın Dizaynı

Çenelerde rezorpsiyona sebep olan, radyografik olarak

tamamen radyolüsent ya da radyolüsent-radyoopak

görünümlü, mikst lezyonlara sahip olan hastaların

belirlenmesi

DVT

incelemesi

USG incelemesi

Histopatolojik değerlendirme

Lezyonların kistler ve tümör ve benzeri lezyonlar olarak sınıflandırılması

Klinik, DVT, USG ve histopatolojik bulgularının

değerlendirilmesi

Rutin klinik ve radyolojik muayenenin yapılması

Rutin muayene bulgularının kaydedilmesi

DVT ve USG incelemesi

Hastanın yaş, cinsiyet gibi demografik özellikleri,

Hastanın ağrı, şişlik, fistül, lenfadenopati, ağız

açıklığında kısıtlılık, palpasyonda hassasiyet, fasiyal

asimetri, parastezi, lezyonla ilişkili dişlerde mobilite,

yer değiştirme, vitalite kaybı, kök rezorpsiyonu ve

lezyonla ilişkili gömük diş gibi bulgulara sahip olup-

olmadığı kaydedildi.

Görüntüleme

Prosedürleri

Dental Volumetrik Tomografi (DVT)

Çalışma kapsamına alınan

hastaların tamamı; ADÇR Anabilim

Dalında bulunan flat panele sahip

NewTom 3G Dental Volumetrik

Tomografi cihazıyla (NewTom FP,

Quantitative Radiology, Verona, Italy)

incelemeye alındı. Hasta çekimlerinde

doz ayarlaması ve çekim süresi cihazın

kontrolünde yapılmıştır.

Ultrasonografi (USG)

Çalışma kapsamına alınan

hastaların tamamı, ADÇR Anabilim

Dalında bulunan, Toshiba Aplio 300

marka ultrasonografi cihazı (Toshiba

Corporation, Tokyo, Japan) ve 8-

MHz lineer array transdüser probla

incelendi.

Görüntülerin

Değerlendirilmesi

Dental Volumetrik Tomografi

(DVT)

DVT incelemesinde;

görüntülerin

değerlendirilmesinde,

QR-NNT version 2.21

(Quantitative Radiology)

bilgisayar yazılımı

kullanıldı.

Lezyonun şeklinin değerlendirilmesi

Oval

Yuvarlakİrregüler

Non-sklerotik Sklerotik

KortikalizeSkallop

Lezyonun sınırlarının ve periferal marjin özelliklerinin

değerlendirilmesi

Hipodens+İzodens İzodens İzodens+Hiperdens

Lezyonun dansitesinin değerlendirilmesi

Lezyonda dişler arasına skallop varlığının değerlendirilmesi

Lezyon içerisinde internal septa varlığının değerlendirilmesi

Lezyon içerisinde kalsifikasyon varlığının değerlendirilmesi

Lezyonun periost reaksiyonuna sebebiyet verip vermediğinin değerlendirilmesi

Lezyonun periferindeki kemikteki değişikliklerin değerlendirilmesi

Lezyonun orbita tabanı ile olan ilişkisinin değerlendirilmesi

Lezyonun maksiller sinüs tabanı ile olan ilişkisinin değerlendirilmesi

Lezyonun nazal kavite duvarları ile olan ilişkisinin değerlendirilmesi:

Lezyonun maksiller insiziv kanal ile olan ilişkisinin değerlendirilmesi

Lezyonun mandibular kanalla olan ilişkisinin değerlendirilmesi

Bukkal kortikal ekspansiyon ve perforasyon

Lezyonun bukkal-palatinal (lingual) kortikal kemik üzerinde sebep olduğu

değişikliklerin değerlendirilmesi

Bukkal kortikal kalınlaşma ve ekspansiyon

Bukkal ve lingual ekspansiyon

Bukkal kortikal incelme ve lingual perforasyon

Sİ boyut ölçümüMD ve AP boyut ölçümü

Lezyonun boyutsal ölçümlerinin yapılması

Ultrasonografi

Ultrasonografik değerlendirmenin ilk aşamasında, ilgili lezyonun

bulunduğu bölge üzerinde probun dolaştırılmasıyla lezyonun

görüntüsünün elde edilip edilemediği değerlendirilmiştir. Daha

sonra; ultrasonografiyle görüntü elde edilen vakalarda, lezyonlar

belirtilen kriterlere göre değerlendirilmiştir.

Lezyonun şeklinin değerlendirilmesi:

Yuvarlak Oval İrregüler

Lezyonun USG görüntüsünün belirginliğinin değerlendirilmesi

İnternal ekojenitenin değerlendirilmesi

Posterior eko varlığının değerlendirilmesi

Posterior duvar ekojenitesinin değerlendirilmesi

MD ve AP boyut ölçümü Sİ boyut ölçümü

USG görüntüsü üzerinde lezyonun boyutlarının ölçümü

Lezyonun RDUS bulgularının değerlendirilmesi

İnternal vaskülarizasyonEksternal vaskülarizasyon

Bukkal ekspansiyon varlığının değerlendirilmesi

Bukkal perforasyon varlığının değerlendirilmesi

Palatinal-lingual perforasyon varlığının değerlendirilmesi

Basit kistik görünüm

Lezyonun USG karakteristiğinin değerlendirilmesi

Kompleks kistik görünüm

Solid görünüm

Semisolid görünüm

Histopatolojik Değerlendirme

Kistik Semisolid Solid

BULGULAR

112 hastada tespit edilen, 123 kemik içi lezyon

değerlendirilmiştir.

Çalışmaya dâhil edilen bireylerin 72 (% 64.3) tanesi erkek, 40

(% 35.7) tanesi kadındı.

Bireylerin yaşları 6-72 arasında değişmekte olup; yaşlarının

ortalaması 31.7 ± 15.4’dü.

Çalışmamızda kistlere 6-64 yaş arası hastalarda, tümör ve

benzeri lezyonlara ise 7-72 yaş arası hastalarda rastlanılmıştır.

% 60.2

% 39.8

Kistler Tümör ve benzeri lezyonlar

0

10

20

30

40

50

60

70

80

90

100

Kistler Tümör ve benzeri lezyonlar

Lezyonların dağılımı

% 71.6

% 8.1

% 6.8

%4.1

%4.1%2.7 %2.7

Radiküler Kist

Dentigeröz Kist

Stafne Kemik Kavitesi

İnsiziv Kanal Kisti

Travmatik Kemik Kisti

Rezidüel Kist

Lateral Periodontal Kist

Kistler

%61.2%20.4

%6.1

%4.1

%4.1%2 %2

Keratokistik odontojenik tümör

Dev Hücreli Granülom

İltihabi Granülasyon Dokusu

Ossifying Fibroma

Ameloblastoma

Adenomatoid Odontojenik Tümör

Fibröz Displazi

Tümör ve benzeri lezyonlar

Lezyonun Karekteristiği

Cinsiyet

X2 p

Erkek

n (%)

Kadın

n (%)

Kistler 50 (% 40.7) 24 (% 19.5)

0.243 0.622

Tümör ve benzeri lezyonlar 31 (% 25.2) 18 (% 14.6)

Toplam 81 (% 65.9) 42 (% 34.1)

n: Hasta sayısı %: Yüzdelik oran

X2 (ki-kare) testi, p<0.001*

Lezyonun

Karekteristiği

Yaş Grupları X2 p

0-20

n (%)

21-30

n (%)

31-40

n (%)

41-50

n (%)

51-72

n (%)

4.454 0.348

Kistler 23 (%18.7) 22 (%17.9) 11 (%8.9) 7 (%5.7) 11 (%8.9)

Tümör ve

benzeri lezyonlar

15 (%12.2) 8 (%6.5) 8 (%6.5) 8 (%6.5) 10 (%8.1)

Toplam38 (%30.9) 30 (%24.4) 19 (%15.4) 15 (%12.2) 21 (%17)

n: Hasta sayısı %: Yüzdelik oran

X2 (ki-kare) testi, p<0.001*

n: Hasta sayısı %: Yüzdelik oran

X2 (ki-kare) testi, p<0.001*

Lezyonun Karakteristiği

Bulunduğu çene

X2 pMaksilla

n (%)

Mandibula

n (%)

Kistler 32 (% 26) 42 (% 34.2)

5.606 0.18Tümör ve benzeri lezyonlar 11 (% 8.9) 38 (% 30.9)

Toplam 43 (% 34.9) 80 (% 65.1)

Lezyonun Karekteristiği

Lezyonun çenelerde bulunduğu

lokasyon

X2 pAnterior

n (%)

Posterior

n (%)

Kistler 33 (%26,8) 41 (%33,3)

18,603 0,00*

Tümör ve benzeri lezyonlar 4 (%3,3) 45 (%36,6)

Toplam 37 (%30,1) 86 (%69,9)

n: Hasta sayısı %: Yüzdelik oran

X2 (ki-kare) testi, p<0,001*

60 (% 48.8) tanesinin oval şekilli

15 (% 12.2) tanesinin yuvarlak şekilli

48 (% 39.0) tanesinin irregüler şekilli

Şekil

n=42

n=18

n=13

n=2

n=19

n=29

0,00%

10,00%

20,00%

30,00%

40,00%

50,00%

60,00%

70,00%

Kistler Tümör ve benzeri lezyonlar

Oval Yuvarlak İrregüler

20 (% 16.3) tanesinin sklerotik olmayan

37 (% 30.1) tanesinin sklerotik

66 (% 53.7) tanesinin kortikalize

35 (% 28.5) tanesinin skallop periferal marjin

Periferal marjin özellikleri

n=10

n=10

n=29

n=8

n=35

n=31

n=11

n=24

0,00%

10,00%

20,00%

30,00%

40,00%

50,00%

60,00%

70,00%

Kistler Tümör ve benzeri lezyonlar

Non-sklerotik Sklerotik Kortikalize Skallop periferal marjin

23 (% 18.7) tanesinin hipodens

58 (% 47.2) tanesinin izodens

38 (% 30.9) tanesinin hipodens-izodens

1 (% 0.8) tanesinin izodens-hiperdens

3 (% 2.4) tanesinin izodens-hipodens-hiperdens

Dansite

n=16

n=7

n=31

n=27

n=27

n=11

n=0n=1

n=0

n=3

0,00%

10,00%

20,00%

30,00%

40,00%

50,00%

60,00%

Kistler Tümör ve benzeri lezyonlar

Hipodens İzodens Hipodens-İzodens İzodens-Hiperdens Hipodens-İzodens-Hiperdens

6 (% 4.9) tanesinin dişler arasına skallop yaptığı

2 (% 1.6) tanesinin içerisinde internal septaya sahip olduğu

5 (% 4.1) tanesinin içerisinde kalsifikasyon olduğu

5 (% 4.1) tanesinin periost reaksiyonuna sebep olduğu

13 (% 10.6) tanesininde lezyonun periferindeki kemikte

sklerizasyon artışı

Çevre anatomik yapılarla olan ilişkileri

n=2

n=4

n=2

n=0

n=1

n=4

n=3n=2

n=4

n=9

0,00%

2,00%

4,00%

6,00%

8,00%

10,00%

12,00%

14,00%

16,00%

18,00%

20,00%

Kistler Tümör ve benzeri lezyonlar

Dişler arasına skallop İnternal septa Kalsifikasyon Periost reaksiyonu Perifer kemikte sklerizasyon artışı

1 (% 2.3) tanesinin orbita tabanında yükselmeye

16 (% 37.2) tanesinin maksiller sinüs tabanında yükselmeye,

7 (% 16.3) tanesinin maksiller sinüs tabanında perforasyona,

15 (% 34.9) tanesinin nazal kavite duvarlarında yer değiştirmeye,

24 (% 55.8) tanesinin nazal kavite duvarlarında perforasyona

26 (% 60.5) tanesinin maksiller insiziv kanalla ilişkili olduğu

Maksilla yer alan lezyonların;

n=0

n=1

n=9

n=7

n=3

n=4n=12

n=3

n=19

n=5

n=23

n=3

0%

10%

20%

30%

40%

50%

60%

70%

80%

Kistler Tümör ve benzeri lezyonlar

Orbita tabanında yükselme Maksiller sinüs tabanında yükselme Maksiller sinüs tabanında perforasyon

Nazal kavite duvarlarında yer değiştirme Nazal kavite duvarlarında perforasyon Maksiller insiziv kanalla ilişki

Orbita tabanında yükselmeye sebep olan lezyonun,

histopatolojik olarak incelenmesi sonucunda, ossifying

fibroma olduğu tespit edilmiştir.

Aksiyal kesit Koronal kesit Sagital kesit

26 (% 32.5) tanesi mandibular kanalın seyrinde değişikliğe

49 (% 61.3) tanesi mandibular kanalın etrafını saran dış kortikal

kemik duvarında perforasyon

Mandibulada yer alan lezyonlar değerlendirildiğinde;

n=7

n=19

n=19

n=30

0,00%

10,00%

20,00%

30,00%

40,00%

50,00%

60,00%

70,00%

80,00%

90,00%

Kistler Tümör ve benzeri lezyonlar

Mandibular kanal seyrinde değişiklik Mandibular kanalla ilişki

DVT BulgularıMandibula Maxilla Toplam

n % n % n %

Bukkal Kortikal Ekspansiyon 44 55 37 86 81 65.9

Palatinal-Lingual Kortikal Ekspansiyon 41 51.2 36 83.7 77 62.6

Bukkal Kortikal İncelme 68 85 42 97.7 110 89.4

Palatinal-Lingual Kortikal İncelme 71 88.8 43 100 114 92.7

Bukkal-Kortikal Perforasyon 38 47.5 36 83.7 74 60.2

Palatinal-Lingual Kortikal Perforasyon 32 40 36 83.7 68 55.3

Bukkal-Kortikal Kalınlaşma 0 0 1 2.3 1 0.8

Palatinal-Lingual Kortikal Kalınlaşma 0 0 2 4.7 2 1.6

n=Lezyon sayısı %=Yüzdelik Oran

Bukkal-palatinal (lingual) kortikal kemik üzerinde sebep olduğu değişiklikler

123 lezyonun 89 (% 72.4) tanesinden

ultrasonografi görüntüsü elde edilirken, 34

(% 27.6) tanesinden kalın bukkal kortikal

kemik miktarı veya anatomik sebeplerden

dolayı ultrasonografi görüntüsü elde

edilememiştir.

57 (% 64) tanesi oval şekilli

13 (% 14.6) tanesi yuvarlak şekilli

19 (% 21.3) tanesi irregüler şekilli

Şekil

n=37

n=20

n=10

n=3

n=9

n=10

0,00%

10,00%

20,00%

30,00%

40,00%

50,00%

60,00%

70,00%

Kistler Tümör ve benzeri lezyonlar

Oval Yuvarlak İrregüler

8 (% 9) tanesi çok kötü

25 (% 28.1) tanesinin kötü

29 (% 32.6) tanesinin iyi

27 (% 30.3) tanesinin çok iyi

USG görüntüsünün belirginliği

n=5 n=3

n=14

n=11n=19

n=10

n=18

n=9

0,00%

5,00%

10,00%

15,00%

20,00%

25,00%

30,00%

35,00%

40,00%

Kistler Tümör ve benzeri lezyonlar

Çok kötü Kötü İyi Çok iyi

37 (% 41.6) tanesinin anekoik

17 (% 19.1) tanesinin hipoekoik

28 (% 31.5) tanesinin izoekoik

3 (% 3.4) tanesinin hiperekoik

4 (% 4.5) tanesinin izoekoik-hiperekoik (mikst)

İnternal ekojenite

n=33

n=4

n=11n=6

n=10

n=18

n=1

n=2

n=1

n=3

0,00%

10,00%

20,00%

30,00%

40,00%

50,00%

60,00%

70,00%

Kistler Tümör ve benzeri lezyonlar

Anekoik Hipoekoik İzoekoik Hiperekoik İzoekoik-Hiperekoik

21 (% 23.6) tanesinde değişmemiş

68 (% 76.4) tanesinde artmış

Posterior duvar ekojenitesinin değişimi

n=10

n=11

n=46

n=22

0,00%

10,00%

20,00%

30,00%

40,00%

50,00%

60,00%

70,00%

80,00%

90,00%

Kistler Tümör ve benzeri lezyonlar

Değişmemiş Artmış

17 (% 40.5) tanesinde internal vaskülarizasyon

17 (% 40.5) tanesinde eksternal vaskülarizasyon

8 (% 19) tanesinde internal ve eksternal vaskülarizasyon

Vaskülarizasyon

n=6

n=11

n=13

n=4

n=2

n=6

0,00%

10,00%

20,00%

30,00%

40,00%

50,00%

60,00%

70,00%

Kistler Tümör ve benzeri lezyonlar

İnternal vaskülarizasyon Eksternal vaskülarizasyon İnternal-Eksternal vaskülarizasyon

62 (% 69.7) tanesinin kistik

48 (% 77.4) tanesinin basit kistik

14 (% 22.6) tanesinin kompleks kistik görünüm

11 (% 12.4) tanesinin solid

16 (% 18) tanesinin semisolid

USG karakteristiği

n=46

n=16

n=10 n=6

n=0

n=11

0,00%

10,00%

20,00%

30,00%

40,00%

50,00%

60,00%

70,00%

80,00%

90,00%

Kistler Tümör ve benzeri lezyonlar

Kistik Semisolid Solid

Çalışmamızda; kompleks kistik görünüme sahip, iki tane insiziv

kanal kisti ve bir tane KOT vakasında, lezyon içerisinde ses

dalgasının etkisiyle hareket eden ve kar yağışı şeklinde bir

görünüme sebep olan, izo-hiperekojenik materyal varlığı tespit

edilmiştir.

Aksiyal kesit Sagital kesit Koronal kesit

104 (% 84.6) tanesi kistik

17 (% 13.8) tanesi solid

2 (% 1.6) tanesi semisolid

Histopatolojik değerlendirilme

n=74

n=30

n=0n=2

n=0

n=17

0%

20%

40%

60%

80%

100%

120%

Kistler Tümör ve benzeri lezyonlar

Kistik Semisolid Solid

DVT

USG

Kendall’s W p

Yok – n (%) Var – n (%)

Yok– n (%) 13 (% 14.6) 6 (% 6.7)

0.001 0.782

Var– n (%) 7 (% 7.9) 63 (% 70.8)

n: Hasta sayısı, %: Yüzdelik oran

Non-parametrik Kendall’s W korelasyon analiz testi, p<0.001*

Bukkal kortikal perforasyon

Palatinal (lingual) kortikal perforasyon

DVT

USG Kendall’s W p

Yok – n (%) Var – n (%)

0.242 0.000*

Yok– n (%) 31 (% 34.8) 2 (% 2.3)

Var– n (%) 27 (% 30.3) 29 (% 32.6)

n: Hasta sayısı, %: Yüzdelik oran

Non-parametrik Kendall’s W korelasyon analiz testi, p<0.001*

Bukkal kortikal ekspansiyon

DVT

USG Kendall’s W p

Yok – n (%) Var – n (%)

0,003 0,617

Yok– n (%) 7 (% 7.9) 9 (% 10.1)

Var– n (%) 7 (% 7.9) 66 (% 74.1)

n:Hasta sayısı, %:Yüzdelik oran

Non-parametrik Kendall’s W korelasyon analiz testi, p<0,001*

Boyut Teknik Ortalama (mm)Standart

sapma (mm)

Pearson

korelasyon

testi

Paired

Sample t

testi

Mesio-

distal

DVT 24.9 11.4 p=0,00* t = 0.919

p= 0.360USG 25.5 10.1

Anterior-posterior

DVT 16.5 7.4

p=0,00*

t = 1.259

p= 0.212

USG 17.2 7.8

Superior-

inferior

DVT 21.8 9.9

p=0,00*

t = 6.822

p= 0.00*

USG 16.8 7.6

mm: Milimetre

Pearson korelasyonu ve Paired Sample t testi, p<0.001*

DVT ve USG ile üç düzlem üzerinde yapılan boyutsal ölçümlerinin değerlendirilmesi

n: Hasta sayısı %: Yüzdelik oran

Non-parametrik Kendall Tau B korelasyon testi, p<0.001* Korelasyon 0.001** seviyesinde önemlidir.

Histopatoloji

USG

Kist

n (%)

Semisolid

n (%)

Solid

n (%)

Korelasyon

katsayısıp

Kist– n (%)61 (% 68.5) 13 (% 14.6) -

0.498** 0.00*Semisolid– n (%)- 2 (% 2.3) -

Solid– n (%)1 (%1.1) 1 (%1.1) 11 (%12.4)

USG karakteristiği ve histopatolojik özelliklerinin uyumu

Hasta Popülasyonu

Radyoopak lezyonlar

Radyolüsent-radyoopak

Tamamen radyolüsent

Lezyonlar

KistlerTümör ve benzeri

lezyonlar

Keratokistik

odontojenik

tümör (KOT)

KOT epitelinde

benign bir

tümörle uyumlu,

kendiliğinden bir

büyüme

potansiyelinin

mevcut olması ve

bu durumun farklı

bir radyografik

görünüm kazandırması

WHO tarafından

2005 yılında

benign odontojenik tümör

Lezyonlar

KistlerTümör ve benzeri

lezyonlar

Solid bir lezyon

olma özelliğine

sahip

olmalarından dolayı

Yalancı kist

vakaları, gerçek

kistik lezyonlar

olmamalarına

rağmen,

radyografik

özellikleri göz önüne alınarak

İltihabi

granülasyon

dokusu

Travmatik kemik

kisti

Stafne kemik

kavitesi

Direkt Radyografiler

Düşük çözünürlük

Magnifikasyon

Distorsiyon

İki boyutlu bir görüntü sağlamaları

Dişler ve destek yapıları ile fasiyal kemik yapının geniş bir alanının görüntülemesi

Düşük radyasyon dozuyla görüntü elde edebilmesi

3DX ışınının tıpta

kullanılmasından beri

radyografik görüntü

çene lezyonlarının tanı,

tedavi ve tedavi sonrası

takip süreçlerinde çok önemli bir yere sahiptir.

BT

Lezyonun

Sınırları

Lezyonun

iç yapısıLenf nodları

Süperpozisyonsuz

görüntü elde

edilebilmesi

Gerçek

boyutsal

değer

Farklı düzlemlerde

görüntü elde

edilebilmesi

Yüksek

çözünürlük

Lezyonun çevre

dokularla

ilişkisinin değerlendirimesi

BT DVT

Yüksek radyasyon dozu

Konik ışın

teknolojisi, X-

ray ışınını çok

daha fazla bir etkinlikle

Çok daha az

elektriksel

enerji gereksinimi

Daha ucuz

ve daha

küçük X-ray bileşenleri

DVT

Spiral BT

2009 yılında Chau ve arkadaşları tarafından

yapılan konvansiyonel BT, spiral multislice BT

ve DVT ile implant yerleştirmesi sırasında

absorbe edilen dozların araştırıldığı bir fantom

çalışmasında, implant görüntülemesi için üç

farklı görüntüleme metodu kullanılarak, oral ve

maksillofasiyal bölgedeki beş farklı kritik

organdaki absorbe doz miktarı hesaplanmıştır.

Bu çalışmada; DVT’nin, organlar için en düşük

dozu yaydığı bulunurken, spiral multislice

BT’nin ise en yüksek dozu yaydığı

belirlenmiştir.

Artan saçılmış radyasyon

X-ray detektörünün kısıtlı dinamik alanı

Işın sertleşmesi artefaktı

HU değerini vermemesi

Erişebilirliği

Kolay uygulanması

Düşük radyasyonlu tek bir çekimle üç boyutlu bir rekonstrüksiyon

Çok düzlem üzerinde gerçek boyutlu kesitsel bir görüntü imkanı sunması

Rosenborg ve arkadaşları

DVT’nin, radiküler kist ve

granülomanın ayrımını yapmada

uygun olmayan bir metot olduğu belirtilmişken

DVT’nin, minimum 5 mm

boyutundaki apikal lezyonların

kist-granülom ayırımının

yapılmasında, orta düzeyde,

doğru tanı sağlayabileceği

DVT; lezyonun içeriği ile ilgili bilgi sağlamasına rağmen, dansite ölçümünde

kullanılan HU değerlerinin güvenilir olmamasından ötürü, yumuşak doku

görüntülemesinde ya da benzer dansiteye sahip dokuların görüntülemesinde çok başarılı değildir.

Guo ve arkadaşları

DVT

Lezyonun

Sınırları

Lezyonun

şekli

Çenedeki

yerleşimiÇevre kemiğin

trabeküler yapısı

Lezyonun

dansitesiLokülarite

Lezyonun

internal

yapısı

Lezyon

içerisinde septa varlığı

Bukkal-palatinal

(lingual) kemikte

meydana gelen

değişiklikler

Lezyonun

çevre

anatomik

yapılarla

ilişkisi

Literatürde; kemik içi lezyonların bizim çalışmamıza benzer

bir şekilde sınıflandırıldığı ve DVT bulgularınının sunulduğu

başka bir çalışmaya rastlayamadığımızdan dolayı elde edilen

sonuçların literatürle karşılaştırma imkânı bulunamamıştır.

Bu durum; çenelerde görülen

lezyonların orbita tabanına kadar

ulaşabilecek kadar büyük boyutlara

ulaşabileceğini göstermesi açısından

ve bu tür lezyonların tanı ve tedavi

planlamasında, üç boyutlu

görüntülemenin gerekliliğini

göstermesinden ötürü dikkate

alınmalıdır.

Çalışmamızda;

maksillada

rastladığımız bir

lezyonun, orbita

tabanında yükselmeye

sebep olduğu ve bu

lezyonun ossifying

fibroma olduğu tespit edilmiştir.

Çalışmamızda; kemiğin dansitesi

yerine yumuşak dokunun

dansitesinin kıstas alınmasının

sebebi; çalışmamıza dâhil edilen

lezyonların litik lezyonlardan

oluşmasından ötürü, kemik

dokuya göre lezyonların çoğunun

hipodens olarak tanımlanmasının

önüne geçip, DVT aracılığıyla

lezyonların dansite farklılıklarının

yansıtılmaya çalışılmasıdır.

DVT’ler; yumuşak dokular

arasındaki dansite

farklılıklarını göstermede

başarılı bir metod değildir.

Bizim çalışmamızda, kemik

dokusu yerine lezyon

çevresinde bulunan

yumuşak dokunun dansitesi

kıstas alınarak, lezyonların

dansite farklılıkları

yansıtılmaya çalışılmıştır.

USG

Pahalı

olmayan

Non-

invaziv

Kolay

görüntü

elde

edilebilen

İyonize

radyasyon

riski

olmayan

İlk olarak 1996 yılında Lauria ve arkadaşları tarafından kemik içi lezyona sahip, 72 hastanın

prospektif olarak değerlendirildiği bir çalışmada; USG’nin, çenelerdeki kemik içi

lezyonlarının ayırıcı tanısındaki rolüyle ilgili,

pozitif bulgulara rastlanılmıştır.

Bu çalışmada; USG’nin kesin tanı için yeterli olmamasına karşın, solid ve kistik lezyonların ayırımında yarar sağlayacak ve biyopsi için rehberlik edebilecek, mükemmel bir metod

olduğu belirtilmiştir.

Sonuç olarak bu çalışma; USG’nin, invaziv olmayan bir yöntem olması ve ekonomik

olmasından ötürü, rutin bir şekilde, destekleyici bir metod olarak, çenelerdeki

kemik içi lezyonların tanısında kullanılmasını önermiştir.

USG, çenelerdeki kemik içi

lezyonların içerikleri

hakkında cerrahi

müdahaleden önce doğru

bilgi sağlayabilir. Literatürde;

USG’nin çenelerdeki kemik

lezyonlarının tanısında

rolünü araştıran kısıtlı sayıda

çalışma vardır.

Bu çalışmada; yoğun likid içeriğine sahip olarak

sınıflandırılan vakalar, bizim çalışmamızda kompleks kistik

vakalar şeklinde sınıflandırılmıştır. Bizim çalışmamızda; bu

çalışmada olduğu gibi, içeriğindeki keratin sebebiyle USG’de

hiperekojenik bir internal ekojeniteye sahip olduğu

düşünülen ve yoğun likid içeriğine sahip olarak

sınıflandırılan KOT vakaları dışında, insiziv kanal kisti ve

enfekte radiküler kist vakalarında da benzer bir USG

görünümüne rastlanılmıştır.

1999 yılında Ishii ve arkadaşları

tarafından yapılan ve palatal

tümörlerin tanısında

ultrasonografinin rolünün araştırıldığı

çalışmada, 11 hastanın sonografik

görüntülerinin değerlendirilmesinde;

lezyonun sınırları, fibröz kapsül

varlığı, posterior eko, posterior duvar

ekosu ve kemik absorbsiyonu

arasındaki ilişki ile her lezyonun

patolojik bulguları ve internal ekoları

arasındaki ilişki analiz edilmiştir.

Bu çalışmada 3 cm çapından daha

küçük boyuta sahip, küçük palatal

tümörlerin preoperatif

değerlendirilmesi için, USG’nin en iyi

başlangıç inceleme tetkiki olduğu

vurgulanmıştır.

Bu çalışmalardan sonra, USG; çenelerdeki kemik içi lezyonların görüntülemesinde, endodontik orjinli periradiküler lezyonların değerlendirilmesi amacıyla kullanılmıştır.

2002 ve 2003 yıllarında

Cotti ve arkadaşları

yaptıkları çalışmalarda,

ultrasonografinin periapikal

lezyonların ayırımında

kullanılabileceği konusunda

pozitif bulguları rapor etmişlerdir.

Gundeppa ve arkadaşları ise;

yaptıkları çalışmada, dijital ve

konvansiyonel radyografilere göre

lezyonun boyutunu daha düşük

göstermesine rağmen, lezyonun kist

ya da granülom ayrımının

ultrasonografiyle yapılabileceğini

göstermişlerdir.

Daha sonraki yıllarda USG ve Doppler USG ile yapılan çalışmalar, USG’nin; periapikal lezyonların

yapısını belirlemede yararlı olduğunu ortaya koymuştur. Sonuç olarak; klinik çalışmalar, USG’nin

periapikal lezyonların değerlendirilmesinde umut veren bir tanısal teknik olduğunu göstermiştir. Bu

çalışmalar, periapikal lezyonların eko yapısı ve histopatolojik bulguları arasında kesin bir korelasyon

bulmuşlardır.

2009’da Sümer ve arkadaşları tarafından yapılan, 20 hastada tespit edilen 22 kemik içi lezyonun,

USG ve Doppler USG bulgularının histopatolojik bulgularla korelasyonunun değerlendirildiği bir çalışma yapmışlardır

USG’nin cerrahi

prosedürden önce

çenelerdeki kemik

içi lezyonların

içeriği ile ilgili

doğru bilgi verebileceği

USG’nin; çenelerdeki

kemik içi lezyonların

değerlendirilmesinde,

düşük fiyat ve non-invaziv

bir yöntem olmasından

ötürü destekleyici bir

görüntüleme yöntemi olarak kullanılabileceği

Renkli ve Power

Doppler USG’nin

incelenilen

dokunun ve

çevresinin

vaskülarizasyonun

tespitinde kullanılabileceği

Kesin histolojik tanı ve USG bulguları arasında korelasyon bulunamamıştır.

USG’nin benzer radyolojik görüntülere sahip, kemik içi lezyonların son tanısında, cerrahi ya da biyopsi prosedürlerini elimine etmeyeceği vurgulanmıştır.

Çalışmamızda hasta sayısı

artırılmıştır ancak bizim

çalışmamızda da malign

özellikte bir lezyona rastlanılamamıştır.

Çalışmamızda USG bulgularıyla histopatolojik

bulgular arasında istatistiki olarak anlamlı bir

korelasyonun var olduğu tespit edilmiştir. Bizim

çalışmamızda; USG bulgularıyla histopatolojik

bulgular arasında, Sümer ve arkadaşlarının yaptığı

çalışmadan farklı olarak, korelasyon bulunmasının

sebebi, bizim değerlendirdiğimiz vaka sayısının

fazla olması olabilir. Bu durum; çene lezyonlarının

kistik ya da solid yapısını ortaya koymada,

ultrasonografinin başarılı olduğunu

göstermektedir.

RDUS; incelenilen dokuda kan akımının varlığını, yönünü ve hızını değerlendirme fırsatı

sunar. Vaskülarizasyon varlığının tespiti, lezyonun solid ya da vasküler kaynaklı olmasının

belirlenmesinde yarar sağlayabilir.

Bizim çalışmamızda; kistlerin % 37.5’inde, tümör ve benzeri lezyonların % 63.6’sında

vaskülarizasyon varlığı saptanmıştır. Kistlerin çoğunluğunda eksternal vaskülarizasyon

saptanmışken, tümör ve benzeri lezyonların çoğunda internal ve internal-eksternal

vaskülarizasyon bir arada saptanmıştır.

Sümer ve arkadaşları Doppler USG’nin incelenilen

dokunun ve çevresinin vaskülarizasyonun tespitinde

kullanılabileceğini, yaptıkları çalışmada

belirtmişlerdir. Bu çalışmada; kistik ve semisolid

USG görüntüsüne sahip lezyonlarda

vaskülarizasyona rastlanmazken, solid görünüme

sahip lezyonlarda, internal ve eksternal

vaskülarizasyon varlığına rastlanılmıştır. Ayrıca; bu

çalışmada, solid USG görüntüsüne sahip ve internal

vaskülarizasyon gözlenen lezyonlardan bir tanesinin

radiküler kist tanısı aldığı belirlenmiştir.

Cotti ve arkadaşlarının yaptığı çalışmada; internal

vaskülaritenin varlığının, granülom-kist ayrımının

yapılmasında yararlı olduğu gösterilmiştir.

USG görüntüsünün belirginliği

% 60 İYİ

Lezyonun lokasyonu

Bukkal kemikteki

perforasyonun ya da

incelmenin miktarı

Lezyonun boyutu

İnternal Ekojenite

İnsiziv

kanal kisti ( 2 adet)

KOT

Lezyon içerisinde kar

yağışını andırır bir şekilde

hareketlenmenin

gözlendiği, izoekoik ve

izoekoik + hiperekoik

(mikst) bir yapıda internal ekojenite

Epitel artıkları

Keratin içeriği

Mukotik

kıvamdaki kist içeriği

Debrisler

Palatal kemikte defekt

Lezyonun ultrason

karakteristiğinin kistik yada

solid bir yapıda olduğunu

göstermede yardımcı olabilecek bir bulgudur.

Akustik direnci farklı olan iki

doku arasından ses

dalgasının geçerken, ses

dalgasının kırılmasından dolayı oluşur.

Posterior duvar

ekojenitesindeki artış

Kemik rezorpsiyonu baskısını

Posterior eko varlığı

Çalışmamızda

posterior eko

varlığının palatal-

lingual perforasyonu

gösterdiğini kabul

ettiğimizde, USG’nin

lingual-palatal

perforasyon varlığının

göstermede

istatistiksel olarak

DVT bulgularıyla

uyum gösterdiği

bulunmuştur.

Bukkal ekspansiyon ve perforasyonun tespitinde DVT ve USG bulgularının uyumu

Çalışmamızda bukkal

ekspansiyonun

belirlenmesinde USG

bulguları DVT

bulgularıyla uyumlu değildir.

USG ile yalnızca probun boyutu

kadar bir alanda görüntüleme

yapılmasından dolayı, geniş

boyutlu lezyon alanlarında

ekspansiyonun fark edilememesi olabilir.

Çalışmamızda bukkal

perforasyonun

belirlenmesinde USG

bulguları DVT

bulgularıyla uyumlu değildir.

Kortikal kemik tabakasının çok

inceldiği durumlarda elde edilen

USG görüntüsünde, kortikal kemik

tabakasının varlığının

belirlenememesi olabilir.

DVT ve USG ile lezyonların üç düzlem üzerindeki boyutsal ölçümleri ve birbirleriyle olan uyumu

DVT kemik

lezyonlarının boyut

ve hacmini

ölçmede güvenilir

ve pratik bir metottur.

Gundeppa ve arkadaşları tarafından yapılan

çalışmada, periapikal lezyonların USG ile elde

edilen boyutlarının konvansiyonel radyografi

ve dijital radyografi ile elde edilen boyutlarla

uyumu değerlendirildiğinde, USG’nin

konvansiyonel ve dijital radyografi

teknikleriyle karşılaştırıldığında, doğru bir

ölçüm sonucu verdiği saptanırken, onlara

göre lezyonun boyutlarını daha düşük olarak

verdiği belirlenmiştir.

Bizim çalışmamızda; DVT ve USG ile

yapılan boyutsal ölçümlerin birbiriyle

korelasyon gösterdiği tespit edilmiştir.

DVT ve USG ile üç düzlem üzerinde

yapılan ölçümlerde MD ve AP boyut

ölçümlerinde istatistiksel olarak anlamlı

bir fark yokken, Sİ boyut ölçümünde

istatistiksel olarak anlamlı bir fark

varlığı saptanmıştır. Sİ boyutta DVT’de

elde edilen ölçümlerin daha fazla

olduğu belirlenmiştir. Bunun sebebi

olarak; anatomik sebepler, lezyon

boyutunun büyüklüğü ve lezyonun

kemik içerisindeki pozisyonundan

dolayı probun lezyon boyutunu tam

olarak ölçememesi gösterilebilir.

DVT; lezyonun lokasyonun,

boyutunun, periferal

marjinlerinin, çevre yapılarla

olan ilişkisinin, internal

yapısının ve dansitesinin

değerlendirilmesinde, üç boyut

üzerinde bir değerlendirme imkânı sunar.

USG; invaziv olmayan, iyonize

radyasyon riski barındırmayan,

gerçek zamanlı görüntü oluşturma

imkânı sağlayan, ucuz bir

görüntüleme yöntemidir. Herhangi

bir cerrahi uygulamadan önce,

çenelerdeki lezyonun içeriği, boyutu

ve Doppler USG özelliğiyle lezyonun

vaskülarizasyonu ve çevre vasküler

yapılarla olan ilişkileri hakkında bilgi

sağlayarak; lezyon

görüntülemesinde, DVT’nin

sağlayamadığı, ilave bilgiler

sağlayabilir.

Sonuç olarak;

DVT ve USG ile lezyonların üç düzlem üzerinde yapılan boyutsal ölçümlerinin birbiriyle

korelasyon gösterdiği saptanmıştır. DVT ve USG ile üç düzlem üzerinde yapılan

ölçümlerde; MD ve AP boyut ölçümlerinde, istatistiksel olarak anlamlı bir fark yokken,

Sİ boyut ölçümünde istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık olduğu saptanmıştır. Sİ

düzlem üzerinde elde edilen boyutsal ölçümlerin, DVT’de daha yüksek olduğu tespit

edilmiştir.

Lezyonların bukkal ve lingual-palatinal kortikal kemik üzerinde sebep oldukları

değişikliklerin değerlendirilmesinde; DVT ve USG bulguları arasında; bukkal

ekspansiyon ve perforasyonun belirlenmesinde uyum bulunamazken, palatinal-lingual

perforasyonun belirlenmesinde uyumluluk tespit edilmiştir.

Lezyonların USG karakteristiğini belirleyen bulgularla, histopatolojik bulgular arasında

bir korelasyonun var olduğu tespit edilmiştir. Bu durum, USG’nin kistik ve solid

lezyonları ayırt etmede başarılı olduğunu göstermektedir.

USG; iyonize radyasyon riskinden dolayı DVT incelemesinde sakınca bulunan çocuk ve

hamile hastalarda; bukkal kortikal perforasyon ya da incelmeye sebep olan kemik içi

lezyon görüntülemesinde, bir seçenek olarak düşünülebilir.

Yaptığımız bu çalışmadan elde edilen bulgular, bir standart elde edebilmek için, her

lezyon veya lezyon grubuna yönelik farklı çalışmaların da yapılması gerektiğini

göstermiştir.

USG; çenelerde, bukkal kortikal perforasyon ya da incelmeye sebep olan kemik içi

lezyonların teşhisinde ve tedavi planlamasında, DVT ile birlikte destekleyici bir

görüntüleme yöntemi olarak kullanılabilir.

Recommended