View
4
Download
0
Category
Preview:
Citation preview
T.C. ANKARA ÜN�VERS�TES�
SOSYAL B�L�MLER ENST�TÜSÜ SANAT TAR�H� ANAB�L�M DALI
T�MURLU ÇA�I SANATI VE OSMANLI M�MAR�S� �LE B�R KAR�ILA�TIRMA DENEMES�
Yüksek Lisans Tezi
Elif Kök
Ankara-2006
T�MURLU ÇA�I SANATI VE OSMANLI M�MAR�S� �LE B�R KAR�ILA�TIRMA DENEMES�
Yüksek Lisans Tezi
Elif Kök
Tez Dan��man� Yrd. Doç. Dr. Z. Kenan Bilici
Ankara-2006
��NDEK�LER
Sayfa I. G�R�� 1-3 II. DO�UDAN YÜKSELEN GÜÇ: T�MURLU ÇA�INI ANLAMAK 4-38
A. Timurlu Ça��na Kaynak Olarak Karakoyunlu ve Akkoyunlu Devletleri 8-10 B. Sosyal ve �darî Düzen 12-13 C. Ticaret 13-15 D. Tar�m 15-16 E. Sanat Üretimi 16-35
1. Mimarî Süsleme 18 2. Dokuma 19-21 3. Kitab-hâne ve Kitap Sanatlar� 21-27 4. Ah�ap Sanat� 27-28 5. Maden Sanat� 28-29 6. Seramik 29-30 7. “Chinoiserie” : Timurlu Sanat Üretiminde Bir Devir Modas� 30-35
F. Edebiyat 35-38 G. Müzik 38
III. T�MURLU M�MARLIK M�RASI: B�R DE�ERLEND�RME 39-78
A. Kökenler 46-50 B. �ehir Düzenlemeleri 50-52 C. Bahçe Tasar�m� 52-56 D. Yap� Tipleri Üzerine Belirlemeler 56-
1. Camiler ve Mescitler 57-59 2. Medreseler 59-62 3. Mezar Yap�lar� 62-66 4. Saraylar 67-69
E. Yap� Malzemesi 69 F. Estetik �lkeler, Tasar�m, Mimarî Planlama ve Detaylar 69-78
IV. �K� DÜNYA ARASINDA: T�MURLU VE OSMANLI ARASINDAK� �L��K�LERE TAR�HSEL B�R BAKI� 79-92 V. T�MURLU VE OSMANLI M�MAR�S�: ETK�LE��M VE ANALOJ� 93-132
A. Bahçeler ve Çad�rlar 94-97 B. Saraylar ve Kö�kler 97-111 C. Camiler 111-125 D. Medreseler 125-127 E. Mezar Yap�lar� 127-130 F. “Buk’a” Sorunsal� 130-132
VI. SONUÇ 133-137 VII. B�BL�YOGRAFYA 138-149 VIII. HAR�TA, FOTO�RAF VE �EK�LLER L�STES� 150-157
A. Haritalar 150 B. Foto�raflar 151-155 C. �ekiller 156-157
HAR�TA, FOTO�RAF VE �EK�LLER Lev.1-46
I. G�R��
Bu çal��man�n öncelikli hedefi, 15. yüzy�l boyunca Do�u’nun çekim merkezi
olan ve Timurlu topraklar�nda geli�en sanat� anlamak ve çözümlemektir. �kincil hedefi
ise, Osmanl� mimarisinin baz� örnekleriyle analojiler yapmak suretiyle Timurlu-
Osmanl� ili�kilerini kavramakt�r.
Bu çal��ma, hiç �üphesiz, elde edilecek tarihsel bilgiler ve arkeolojik bulgular
�����nda, ileride birçok yönleriyle daha da i�lenerek geni�letilebilecek bir konuya giri�
niteli�indedir; dolay�s�yla, henüz sezgi halindeki ve sonuçlanmam�� baz� unsurlar� da
içermektedir. Bu ba�lamda, iki bölge aras�ndaki yo�un etkile�imin mimariyi a�an
boyutlar� da bulunmaktad�r ve tüm bu veriler birarada de�erlendirilirse, ortaya daha
büyük bir tablo ç�kaca�� muhakkakt�r. Ne var ki konuyla ilgili kaynaklar�n yetersizli�i
nedeniyle bu çal��man�n derinle�ebilmesi, ancak mimariden küçük sanatlara kadar
her türlü maddi artifact’lara büyük bir ilgiyle yönelinmesi ve baz� karma��k
say�labilecek tarihsel veriler üzerindeki bilgilerimizin artmas�yla mümkün olabilecektir.
Bu çal��mada özellikle birincil tarihsel kaynaklara ula��lamamas� ve k�smen de
görsel materyal yetersizli�inin öne ç�kmas� belki bir eksiklik olarak görülebilir. Buna
kar��l�k, çal��mam�z�n, bugüne kadar Timurlu ça�� sanat�na yönelik olarak yap�lm��
büyük bir literatür taramas�n�n sonuçlar�n� içerdi�i özellikle söylenebilir. Görsel
malzeme eksikli�inin ise, ileride gerçekle�tirilecek arkeolojik expedition’lar yoluyla
zamanla tamamlanaca�� ve konuya yönelik büyük bir ar�iv olu�turulaca�� umut
edilebilir.
Bu çal��ma s�ras�nda, Timurlu tarihi ile ilgili olarak özellikle �. Aka, B. Spuler ve
D. Morgan’�n çal��malar�ndan faydalan�lm��t�r. Timurlu mimarisi hakk�nda ba�ta L.
Golombek, D. Wilber, R. Hillenbrand ve B. O’Kane’inkiler olmak üzere, �ngilizce
yay�nlar çal��mam�z�n ana omurgas�n� olu�turmu�; etkile�im ba�lam�nda ise, yine L.
Golombek ve G. Necipo�lu’nun yay�nlar� yol gösterici olmu�tur.
Bu noktada, Do�u dünyas�n�n o dönemdeki çekim merkezini anlamaya yönelik
olarak, Bat� akademik çevrelerinin Timurlu co�rafyas�na yönelik gerek tarihsel
gerekse arkeolojik ilgisinin bizden kat kat fazla oldu�u özellikle vurgulanmal�d�r.
Konuyla ilgili Türkçe yay�nlar�n say�sal yetersizli�i bir yana, bunlar�n, Bat� dünyas�nda
üretilen bilimsel çal��malarla kar��la�t�r�ld���nda, nitelik ve kapsam aç�s�ndan yeterli
derinlik ve ku�at�c�l�k düzeyinde olmad��� söylenebilir. Anadolu-Türk Sanat�’n�
etkileyen ve bir dönem bu topraklar�n tarihiyle iç içe geçmi� bir tarihsel süreci her
yönüyle anlamaya ve de�erlendirmeye yönelik çal��malar�n hâlâ bu düzeyde kalm��
olmas� ac�kl�d�r. Bu ba�lamda, ele almaya çal��t���m�z dönem, Anadolu d���nda
geli�en “Asyal�” bir sanat dilini, öncelikle kaynaklar do�rultusunda kavramaya ve
de�erlendirmeye yönelik bir ön-etüt çabas� olarak kabul edilmelidir.
Bu çal��mada, Timurlu mimarisine özgü bir terim olmas� ve literatürde de bu
�ekilde yer almas� bak�m�ndan, yükseltilmi� portalleri ifade eden “pi�tak” kelimesi
tercih edilmi�tir. Hint-Türk �mparatorlu�u için uluslararas� literatürde kullan�lan
“Mughal” tâbiri de, çal��man�n muhtelif yerlerinde bazen “Hint-Türk �mparatorlu�u”
ifadesi ile birlikte, bazen de onun yerine kullan�lm��t�r. Yap� komplekslerinin
adland�r�lmas�nda, çe�itli zamanlarda te�ekkül etmi� olanlar için kompleks, tek bir
tasar�m�n ürünü olanlar için külliye terimleri esas al�nm��t�r. ��levi ve kökeni tam
olarak ayd�nlat�lamamakla birlikte, �ran bölgesinde ve Anadolu’da ortak olarak
görülen “buk’a” kavram� ise, henüz çözümlenememi� bir sorunsal olmas�
bak�m�ndan, etkile�im bölümünde ayr� bir alt-ba�l�k halinde ele al�nm��t�r. Ayn�
�ekilde chinoiserie de, öncelikle Timurlu sanat�n� ve bu yolla Osmanl�’y� etkileyen bir
faktör oldu�u için, II. bölümde ayr� bir alt-ba�l�k alt�nda incelenmi�tir. Ne var ki,
chinoiserie’nin Timurlu ve Osmanl� dünyas�nda tüm sanat dallar� üzerindeki etkilerini
derinlemesine ortaya koymak bu çal��man�n boyutlar�n� a�aca��ndan, konu hakk�nda
sadece giri� niteli�inde baz� bilgiler verilmi�tir.
�ran’dan Anadolu’ya kadar çok geni� bir alanda hâkimiyet kuran Timurlu ve
Türkmen hanedanlar�n�n yay�ld��� co�rafî bölgeyi ifade etmek de çal��mam�z
s�ras�nda bir sorunsal olarak kar��m�za ç�km��t�r. Mevcut terminolojinin bu muazzam
bölgeyi tam olarak kavramamas�na ra�men, ortaça�da �ran’�n bugünkünden daha
farkl�, geni� ve esnek s�n�rlar� oldu�unu belirten R. Hillenbrand’�n önerisinden
hareketle “�ran bölgesi/çevresi” tan�mlamalar� uygun görülmü� ve kullan�lm��t�r.
Son olarak, bu konunun önemine dikkatimi çekerek çal��mama vesile olan,
çal��mam süresince beni yönlendiren ve s�k�nt�ya dü�tü�üm noktalarda yarat�c�
önerileriyle yol gösteren tez dan��man�m Yrd. Doç. Dr. Z. Kenan Bilici’ye, gösterdi�i
ilgi ve destekten dolay� te�ekkürü borç bilirim.
II. DO�UDAN YÜKSELEN GÜÇ: T�MURLU ÇA�INI ANLAMAK
1335 y�l�nda Ebu Said’in ölümüyle birlikte �lhanl� Devleti’nin da��lmas�, �ran’�n
merkezî yönetimini ele geçirmek için yap�lan ve asl�nda gerçek bir galibi olmayan bir
dizi mücadeleye zemin haz�rlam��t�r; bu ko�ullar alt�nda, ülkenin çe�itli bölgelerinde
yerel hanedanlar ba��ms�zl�klar�n� ilan etme olana�� bulmu�lard�r ve bunlar içinde en
önemlisi Muzafferîlerdir1. Arap kökenli bir hanedan olan Muzafferîler, �ran bölgesinde
1353–93 aras�nda hüküm sürmü�tür. Ayn� dönemlerde Kuzeybat� �ran ve Irak’ta ise,
�lhanl�lardan sonra Celâyirliler yönetimi ele geçirmi� ve Ba�dat’� ba�kent yapm��t�r;
ancak, özellikle kitap sanatlar�na gösterdi�i ilgi ile tan�nan Sultan Ahmed Celâyir’in
iktidar� da, 1382–1410 y�llar� aras� ile s�n�rl� kal�r2. Dolay�s�yla, ba�l�ca hâkimiyet alan�
eski �lhanl� topraklar� olan ve imparatorlu�unun büyük bir bölümü bugünkü �ran ve
çevresini kapsayan Timur’un kurdu�u devlete kadar süregelen bu giri�imlerin hiçbirisi
bölgede merkezî bir yönetimin kurulabilmesiyle sonuçlanmam��t�r3 (Harita No.1).
Bir Müslüman hükümdar oldu�u kadar Cengiz Han’�n töre ve yasas�na
ba�l�l���n� da her �ekilde belli eden4 Timur, iktidar� süresince, neredeyse mümkün
olan her bölgeye sefer düzenlemi�tir; düzenledi�i çe�itli seferlerde Harezm, Irak,
Güney Anadolu, Alt�n-Ordu Hanl���, Hindistan Delhi Sultanl���, Suriye ve Osmanl�’y�
emri alt�na alm��t�r. Alternatif bir güç merkezinin var olma olas�l���n� dahi reddeden
Timur’un elde etti�i ba�ar�, askerî aç�dan etkileyici olmakla birlikte, kurumsal aç�dan
yap�c�l�ktan uzakt�r; çünkü kurdu�u sistem, sadece kendi iktidar�n� sa�lamla�t�rma
amaçl� olup, kendisinden ba��ms�z olarak i�leyemeyecek durumdad�r5. Nitekim,
1 D. Morgan, Medieval Persia 1040-1797, London-New York, 1988, s.83. 2 B. Brend, Islamic Art, Cambridge-Massachusetts, 1991, s.124. 3 D. Morgan, 1988, s.83-89; B. Spuler, �ran Mo�ollar� (Çev. Cemal Köprülü), Ankara, 1987, s.144. 4 W. M. Thackston, A Century of Princes: Sources on Timurid History and Art, Massachusetts, 1989, s.2. 5 D. Morgan, 1988, s.92.
ölümünden sonra imparatorlu�unda, çökü�e kadar uzanan siyasî karma�alar ve
çözülmeler ya�anm��t�r. Timur’un kendisini tanr�n�n yeryüzündeki siyasî ve ruhanî
güçlerle donat�lm�� temsilcisi olarak görmesi, Timur’u atalar� olarak kabul eden
Mughal hanedan�na (en az�ndan Ekber, Cihangir ve �ah Cihan’a kadar) uzanan bir
gelenek haline gelmi�tir6.
Timur’un en geni� yank� uyand�ran seferi, 1402 tarihli Ankara Sava��’yla
sonuçlanan Anadolu seferidir. Timurlu ve Osmanl� ordular� aras�nda gerçekle�en,
Timur’un galibiyeti ve Sultan Bayezid’in esir al�nmas�yla sonuçlanan sava�tan sonra
Timur, Anadolu’yu kendi topraklar�na katmak yerine, Osmanl� yönetiminin ortadan
kald�rd��� baz� yerel yönetimlere iktidarlar�n� iade etmi�tir7.
Timur, Osmanl�’dan sonra, Asya’n�n en büyük güçlerinden biri olan Çin’e
yönelmi�tir; ancak 1405’te öldü�ü için sefer sonuçlanamam�� ve ölümünden sonra
hanedan aras�nda iktidar mücadeleleri ba� göstermi�tir8.
Timur’un ölümüyle birlikte imparatorlukta meydana gelen parçalanma
sonucunda, torunu Muhammed Semerkand’da tahta ç�karken, di�er torunlar� Pir
Muhammed ile �skender, �iraz, �sfahan ve Hemedan’da hükümdarl�klar�n� ilan etmi�;
di�er yandan Miran�ah Azerbaycan’da, �ahruh ise Horasan’da yerle�mi�tir9.
�ahruh’un iktidar� döneminde (1407-1447), bugünkü Afganistan’da yer alan
Herat ba�kent olmu�tur. Sözkonusu dönemde Maveraünnehir’in yan� s�ra �ran ve
Azerbaycan da ele geçirilmi�tir; fakat kendini bir Orta Asya “Han”�ndan ziyade bir
Müslüman hükümdar olarak gören �ahruh, babas� gibi askerî at�l�mlara de�il, kültürel
faaliyetlere a��rl�k verir; e�i Gevher �ad ile birlikte, ba�ta mimarl�k olmak üzere tüm
6 E. Koch, Mughal Architecture, Munich, 1991, s.12. 7 D. Morgan, 1988, s.91. 8 D. Morgan, 1988, s.91-92. 9 �. Kafeso�lu, “Ondördüncü Yüzy�ldan Sonra Orta Asya’da Kurulmu� Türk Devletleri”, Türk Dünyas� El Kitab�, Ankara, 1976, s. 969.
sanatlar� destekleyen, te�vik eden bir anlay��la, özellikle Herat’ta, ola�anüstü çinilerle
bezeli an�tsal binalar yapt�r�rlar10.
Ba�kentin Herat’a ta��nmas�yla eski ba�kent Semerkand, �ahruh’un o�lu Ulu�
Bey’in yönetimine b�rak�l�r; bu dönemde Maveraünnehir, �ahruh’un pek az müdahale
etti�i, neredeyse ba��ms�z bir prenslik durumundad�r11.
Timur’un ölümünden sonra oldu�u gibi �ahruh’un ölümüyle de (1447) Timurlu
dünyas� siyasî kaos ortam�na girmi�tir; �ahruh’un hayatta kalan tek o�lu olma
s�fat�yla Ulu� Bey kendini taht�n varisi olarak görmü�, fakat Orta ve Güney �ran’�
kontrol alt�na alamad��� gibi, Horasan’� dahi elinde tutmakta zorlanm�� ve sonunda
kendisine kar�� ayaklanan o�lu Abdüllatif taraf�ndan iktidar�na son verilmi�tir12.
Eski Mo�ol geleneklerini benimseyen bir hükümdar olarak babas�ndan farkl�
e�ilimlere sahip olan, bu yönüyle de Timur ile daha yak�n görülen Ulu� Bey’in
yönetimindeki Semerkand da, �ahruh’un Herat’� gibi, kültürel faaliyetlerin
yo�unla�t��� bir merkezdir; Ulu� Bey, bilimsel çal��malar� te�vik etmekle kalmayarak,
bizzat astronomiyle ilgili çal��malarda bulunmu� ve Semerkand’da bir rasathane
kurmu�tur; bunlar�n yan�s�ra, babas� gibi mimariyi de himaye eden Ulu� Bey’in
Semerkand’da ve Buhara’da yapt�rd��� medreseler ve çe�itli dinî okullar
bulunmaktad�r13.
�ahruh’un o�ullar� ve torunlar�, siyasî dengeyi korumakta ba�ar�l� olamam�� ve
birbirleriyle mücadele içerisine girmi�lerdir; gerek bu kar���kl�klar�n, gerekse
imparatorlu�un bat�s�nda �iddetlenen Karakoyunlu ve Akkoyunlu mücadelelerinin
sonucunda merkezî yönetim zay�flam��, Timurlu �mparatorlu�u küçülmü� ve mevcut
10 D. Morgan, 1988, s.95. 11 D. Morgan, 1988, s.96. 12 D. Morgan, 1988, s.96. 13 D. Morgan, 1988, s.96.
topraklar�n yönetimi de, Ömer �eyh ile Miran�ah’�n varislerinin eline geçmi�tir14. Bu
arada Miran�ah’�n torunu Ebu Said, �ahruh’un ba�kenti Herat’� al�r; fakat 1458’de
buran�n Karakoyunlu hükümdar� Cihan �ah taraf�ndan ele geçirilmesiyle birlikte
Timurlu Devleti, sadece Maveraünnehir, Horasan, kuzeyde Mazanderan ve güneyde
Sistan’� kapsayacak �ekilde küçülmü�tür. 1467’de Cihan �ah’�n Akkoyunlu
hükümdar� Uzun Hasan ile yapt��� bir sava�ta ölmesi, Ebu Said’e Azerbaycan’da eski
Timurlu gücünü yeniden canland�rma konusunda ümit vermi�se de, 1469’da Uzun
Hasan kar��s�nda ald��� büyük yenilgiyle bundan vazgeçmek zorunda kal�r. Sonunda
Ebu Said, elinde tuttu�u topraklarda s�n�rl� bir yetkiyle donat�lm�� olarak, kültürel
faaliyetlere yönelir15. Ebu Said’den sonra ba�a geçen Ömer �eyh’in torunu Hüseyin
Baykara’n�n dönemi, siyasî ve idarî güçlüklere sahne olmu�tur; 1470-1506 y�llar�
aras�nda Herat’ta hüküm süren Hüseyin Baykara, ne Akkoyunlular�n hâkim oldu�u
Bat� �ran’da, ne de çe�itli Timurlu prensliklerinin birbiriyle mücadele halinde
bulundu�u Maveraünnehir’de hak iddia etmi�tir; fakat en az�ndan kültürel aç�dan bu
süreç, son dönem Timurlu tarihinin en parlak devri say�labilir16. Kültür ve sanat� te�vik
eden bir hükümdar olarak Hüseyin Baykara, Ali �ir Nevâi ile birlikte Ça�ataycay�
canland�rmaya çal��m��, edebiyatç�lar�, tarihçileri ve nakka�lar� destekleyerek Herat’�
bir kültür ba�kenti haline getirmi�tir17. Hüseyin Baykara’n�n 1506’daki ölümüyle
birlikte Timurlu Devleti de son bulur. Daha sonra Timurlu hanedan�ndan Babür,
Hindistan’a giderek orada Hint-Türk �mparatorlu�u’nu (veya Mughal hanedan�n�)
olu�turmu�tur18. 1510 y�l�nda Safevî Devleti’nin kurulmas�yla, bugünkü �ran ve
14 V.V. Barthold, Four Studies on the History of Central Asia, (Çev. V.-T. Minorsky), C. III, Leiden, 1962, s.11; �. Kafeso�lu, 1976c, s. 969-970. 15 D. Morgan, 1988, s.97. 16 D. Morgan, 1988, s.97-98; �. Aka, Timur ve Devleti, Ankara, 2000, s.98. 17 D. Morgan, 1988, s.97-98. 18 �. Kafeso�lu, 1976c, s. 969-970.
Afganistan bölgelerindeki Timurlu hanedan�na ait olan topraklar�n büyük bir bölümü,
Safevîlerin eline geçecektir19.
A. Timurlu Ça��na Kaynak Olarak Karakoyunlu ve Akkoyunlu Devletleri:
Timur’un ölümünden sonra süregelen siyasî karma�a sonucunda merkezî yönetimin
zay�flamas�n�n yaratt��� bo�luk, 15. yüzy�lda özellikle �ran’�n bat�s�nda, göçebe ya da
en az�ndan yar�-göçebe say�labilecek Karakoyunlu ve Akkoyunlu Türkmen
hanedanlar�n�n bask�n duruma geçmesi sonucunu do�urmu�tur; öyle ki, henüz
Timurlu �mparatorlu�u y�k�lmadan önce bile, �ran’�n Timurlu ve Türkmen olmak üzere
iki k�s�m halinde de�erlendirilebilece�i kabul edilmektedir; özellikle Timur’un
ölümünden (1405) ilk Safevî �ah�n�n tahta ç�k���na kadar (1501) olan süre boyunca
bu iki hanedan, birbirine paralel ve hatta rakip olarak, Bat� �ran, Irak ve Do�u Anadolu
bölgelerinin siyasî tarihini yönlendiren unsurlar olmu�tur20.
Karakoyunlular, ilk kez �lhanl� hükümdar� Argun döneminde (1284–1291)
do�udan gelerek Erbil-Nahç�van aras� bölgede yerle�mi�tir. Daha sonra 14. yüzy�l
ortalar�nda Erzurum-Erci�-Musul dolaylar�nda ba��ms�z bir birlik haline gelmi�; Kara
Mehmet döneminde (1380–1389) Karaba� üzerinden Anadolu’yu istilâya giri�en
Timur kuvvetlerini durdurarak 1388’de Tebriz’i i�gal etmi� ve buray� ba�kent
yapm��lard�r21. Tebriz’e yerle�en Kara Yusuf (1389–1420), 1393’te Timur’un
kar��s�nda çekildikten sonra, Osmanl� hükümdar� Y�ld�r�m Bayezid’e s���n�r; bu
durum, Bayezid ile Timur aras�nda 1402’de gerçekle�en Ankara Sava��’n�n
sebeplerinden birini olu�turacakt�r22. Azerbaycan, Diyarbak�r, Tebriz, Kazvin,
Sultaniye ve Ba�dat’� alan Kara Yusuf’tan sonra Karakoyunlu birli�i sars�lm�� ve
19 D. Morgan, 1988, s.98. 20 D. Morgan, 1988, s.94 ve 101. 21 �. Kafeso�lu, “Karakoyunlu Devleti”, Türk Dünyas� El Kitab�, Ankara, 1976, s.883.; F. Sümer, Kara Koyunlular, C. I, Ankara, 1984, s.50-52. 22 F. Sümer, 1984, s.62-63; �. Kafeso�lu, 1976b, s.883.
hanedan içindeki anla�mazl�klar, d�� müdahalelerle toprak kaybedilmesi sonucunu
do�urmu�tur. Daha sonra Cihan �ah’�n hükümdarl��� döneminde (1436-1467)
Ba�dat, Sultaniye, Kazvin, �sfahan, Kirman gibi bölgelerin ele geçirilmesiyle Do�u
Anadolu’nun, �ran’�n ve Irak’�n büyük bir bölümünü kapsar hale gelen Karakoyunlu
devleti, imparatorluk haline gelmi�tir; fakat Cihan �ah’�n Akkoyunlu Uzun Hasan
kar��s�nda Mardin’de yap�lan sava�� (1457) kaybetmesiyle ülkede kar���kl�k ç�km�� ve
Karakoyunlu devleti da��lm��t�r23. Devletini Celâyirliler kanal�yla �lhanl�lar�n do�rudan
mirasç�s� olarak gören Cihan �ah, kendini hem “Sultan”, hem de “Ka�an” s�fatlar�yla
tan�mlar24. Timurlu hükümdarlar� gibi Cihan �ah da bilim adamlar�, sanatç�lar ve
�airleri himaye etmi�, hatta kendisi de �iirler yazm�� ve mimarinin de geli�mesini
sa�lam��t�r; bu dönemin en önemli yap�s� olan Tebriz’deki Gök Mescid, özellikle
çinileri yönünden, Timurlu atölyelerinden ç�kan en iyi örneklerle k�yaslanabilecek
düzeydedir25.
Karakoyunlular gibi Mo�ol istilâs� s�ras�nda Do�u Anadolu’ya gelen
Akkoyunlular, 14. yüzy�lda, merkezi Amid (Diyarbak�r) �ehri olmak üzere, Ermenistan
ve Diyarbak�r çevresinden Karakoyunlu topraklar�n�n bat�s�na do�ru uzanan bir
alanda te�kilatlanm��t�r26. Mardin ve Erzurum gibi önemli �ehirlerin ellerinde olmas�,
Akkoyunlulara ba�l�ca ticaret yollar�n� kontrol etme olana�� vermi�se de,
Karakoyunlular kadar güçlenmelerini sa�lamam��t�r27. Kara Osman’�n uzun
hükümdarl��� süresince (1409–1435) Akkoyunlular, Karakoyunlulara ve Memlûklere
kar�� �ahruh ile ittifak içine girmi�lerdir28. Uzun Hasan’�n ba�a geçmesiyle birlikte
Urfa, Harput, Erzincan, Kemah ve çevresi al�nd�ktan sonra, 1467’de Karakoyunlu
23 D. Morgan, 1988, s.103; �. Kafeso�lu, 1976b, s.883. 24 D. Morgan, 1988, s.103. 25 D. Morgan, 1988, s.103. 26 D. Morgan, 1988, s.104. 27 D. Morgan, 1988, s.104-105. 28 D. Morgan, 1988, s.104.
hükümdar� Cihan �ah’�n yenilgiye u�rat�lmas�n� ve Karakoyunlu devletinin
da��t�lmas�n� takiben, ba�kent Tebriz’e ta��n�r29. Akkoyunlu hükümdar� Uzun Hasan,
1469’da Timurlu hükümdar� Ebu Said’i de yenilgiye u�ratm�� ve daha sonra Osmanl�
devletine yönelmi�tir; hatta Osmanl� Devleti’ne kar�� güç birli�i yapmak üzere
Venedik’ten gelen bir heyetle dahi görü�tü�ü bilinir30. Ancak Fatih Sultan Mehmed ile
girdi�i Otlukbeli Sava��’nda (1473) ald��� a��r darbeden sonra Akkoyunlu devletinin
çökü� süreci ba�lam��t�r. Uzun Hasan’�n ölümünden (1478) sonra, hanedan içindeki
tart��malardan dolay� y�k�lma noktas�na gelen Akkoyunlulardan ve Karakoyunlulardan
da��n�k Türkmen gruplar�n� bir araya getiren �ah �smail’in 1502’de Tebriz’i i�gal
ederek kurdu�u31 Safevî devleti, birçok aç�dan Akkoyunlu konfederasyonunun halefi
say�labilir32.
Akkoyunlular ve Karakoyunlular�n, özellikle Tebriz’de bulunan birkaç önemli
mimarî an�t�n ötesinde, Yak�ndo�u tarihi aç�s�ndan, ça�da�lar� Timurlular ve
Memlûkler ya da hâkimiyet kurduklar� topraklarda onlardan sonra hüküm süren
Safevîler ve Osmanl�lar ölçe�inde bir iz b�rakt�klar� söylenemez33.
Timurlu döneminde sanatsal üretimler ile siyasî, dinsel ve kültürel olaylar o
denli birbiri içine geçmi�tir ki, Timurlu tarihine bakarken tüm bu olgular�n birlikte
incelenmesi gerekir34.
Timurlu ça��, yay�ld��� co�rafî bölge (Harita no.2) itibar�yla Slav dünyas�, Çin,
Hindistan ve �ran aras�nda bir odak ve kav�ak noktas� olu�turur; dolay�s�yla, yüzlerce
y�ll�k melezle�mi� bir kültürün mirasç�s�d�r ve bu zengin miras� harmanlayarak yeni bir
29 �. Kafeso�lu, “Ak-Koyunlu Devleti”, Türk Dünyas� El Kitab�, Ankara, 1976, s.884; Morgan, 1988, s.105. 30 D. Morgan, 1988, s.105. 31 �. Kafeso�lu, 1976a, s.884 32 D. Morgan, 1988, s.107. 33 B. Spuler, The Mongols in History, (Çev. G.Wheeler), London, 1971, s.89. 34 M. Shayesteh-Far, “The Impact of the Religion on the Painting and Inscriptions of the Timûrid and Early Safavid Periods”, Central Asiatic Journal, C.47, No.2, 2003, s.252.
sentez yaratm��t�r. Bu nedenle, kültür-sanatta doruk noktas� olu�turan bir yüzy�l� ifade
eden Timurlu döneminde meydana gelen at�l�mlar�n, çevre kültürlerle gerçekle�en
kar��l�kl� etkile�imden ba��ms�z olarak anla��lmas� güçtür35.
Di�er taraftan, Timur’un olu�turdu�u imparatorluk imaj� da sadece onun
bireysel be�enilerine göre �ekillenmemi�tir; fethetti�i bölgelerden yetenekli sanatç�lar�
kendi ba�kentine getirmek suretiyle, �slâm dünyas�n�n belli ba�l� sanat ve edebiyat
geleneklerini kendi potas�nda eritti�i çok yönlü bir sanat ortam� yaratm��t�r36. 15.
yüzy�la ait Arap, Fars ve Avrupa kaynaklar�nda, �ran, Suriye, Anadolu ve Hindistan
çevrelerinden çok say�da e�itimli ki�inin ve çe�itli dallarda uzmanla�m�� sanatç�n�n
(örne�in dokumac�lar, terziler, kuyumcular, marangozlar, nalbantlar, ressamlar ve her
çe�it ustalar) Semerkand’a göçe zorland���ndan bahsedilir; bu sanatç�lar sayesinde
Timurlu dünyas�nda yeni sanat biçimleri olu�turulmaya çal���ld��� anla��lmaktad�r37.
Bu yeni sentez ortam�nda Timurlular, ba�ka co�rafyalara ait sanat geleneklerinin
yan�s�ra köklü �ran miras�n� da kendi Türk-Mo�ol geçmi�leriyle birle�tirmi�lerdir38.
Timurlu yüzy�l�ndaki bu kültürel çok-yönlülük, birçok alanda kendini gösterir;
gerek edebiyatta gerek günlük kullan�mda, Ça�atay Türkçesi ile Farsça birarada
ya�am��t�r; hem Müslümanlar�n hicrî takvimi hem de Çin kökenli oniki hayvanl� Türk
takvimi kullan�lm��t�r; ayr�ca, toplum ya�am�nda ve hükümdarlar�n faaliyetlerinde,
�slâmiyet kadar �amanizmin de etkileri izlenebilmektedir39. Bu çok yönlülük, Timurlu
sentezinin olu�mas�nda önemli rol oynam��t�r.
35 V. Fourniau, “Timurlu Semerkand’�”, Semerkand 1400–1500 (Çev. Ali Berktay), �stanbul, 2005, s.19–21. 36 T. W. Lentz - G D. Lowry, Timur and the Princely Vision: Persian Art and Culture in the Fifteenth Century, Los Angeles, 1989, s.45. 37 T. W. Lentz – G. D. Lowry, 1989, s.45. 38 T. W. Lentz – G. D. Lowry, 1989, s.109. 39 J. P. Roux, Aksak Timur (Çev. Ali R�za Yalt), �stanbul, 1994, s.216–217.
B. Sosyal ve �darî Düzen: Timurlu dönemi, yöneticilerin Müslüman halk
aras�nda birlik olu�turma çabalar�na ra�men, mezhep çat��malar�na sahne olmu�tur;
özellikle 15. yüzy�l�n ilk yar�s�, �slâm dünyas�n�n büyük bölümünde oldu�u gibi �ran ve
Orta Asya’da da, siyasî ve sosyal memnuniyetsizli�in ifadesi olan çe�itli dinsel
ak�mlar�n faaliyetlerinin gündeme geldi�i bir dönemdir; ancak Timurlu yöneticilerinin
çabalar� sayesinde, Timurlu elit kesimi ile Farsça konu�an ulemâ bir arada
ya�ayabilmi�, hatta zaman zaman i�birli�i dahi yapm��t�r40. Türk aristokrasisi, Farsça
konu�an ulemâ ve halk�n sadece birarada ya�amakla kalmay�p i�birli�i de yapmalar�
(ya da i�birli�i yapmaya zorlanmalar�), Timurlu Devleti’nin ba�l�ca yönlerinden olan
ekonomik geni�leme politikas�yla da uyumludur41. 15. yüzy�l�n ikinci yar�s�nda Timurlu
devletinin hem siyasî hem de kültürel ba�kenti olan Herat’ta çok say�da pahal�
medrese ve hanikâh in�a edilmi�tir ki asl�nda bu miktar, dönemin ulemâs�n�n
ihtiyaçlar�n�n çok üstündedir; dolay�s�yla bu mekânlar�n ekonomik i�levlerinin de
bulundu�u ve halk�n üst tabakalar�n�n ekonomik faaliyetleri aras�nda önemli bir rol
oynad��� dü�ünülmektedir42.
15. yüzy�l boyunca Timurlu merkezlerinde etkinlikleri söz konusu olan
dervi�lerin faaliyetlerinde �amanist etkiler de kendini göstermi�tir43. Dervi�lerden
ba�ka, toplumun çe�itli katmanlar� ve hükümdarlar aras�nda da �slâmî gelenekler ile
eski Türk inan��lar�n�n, bazen biri bazen di�eri öne ç�kmak suretiyle birarada varl���n�
sürdürdü�ü söylenebilir. Sözgeli�i, Cengiz Han ile aras�ndaki ba�lant�y� birçok �ekilde
vurgulayan Timur’un cenaze töreni ve gömülmesi dahi, �slâmî usullerden farkl� olarak
bu eski geleneklere yak�nd�r; Timur, ba�lang�çta mezar�na silahlar�, giysileri ve ki�isel
e�yalar�yla gömülür; ancak 1409’da Semerkand’a gelen ve �slâmî geleneklere s�k�
40 T. W. Lentz – G. D. Lowry, 1989, s.93. 41 T. Allen, Timurid Herat, Wiesbaden, 1983, s.36. 42 T. Allen, 1983, s.38. 43 T. W. Lentz – G. D. Lowry, 1989, s.231.
s�k�ya ba�l�l���yla bilinen �ahruh, �bn Arab�ah’�n aktard���na göre, tüm bu e�yalar�n
mezardan ç�kar�larak Hazine’ye konmas�n� buyurur44. Ayn� �ekilde, Timur’un mezar
ta��nda “Büyük Sultan ve En Asil Hakan” olarak adland�r�lmas�na kar��l�k, �ahruh’un
mezar ta��nda kendisi için tipik �slâmî deyimler kullan�lm��t�r45. Ayr�ca Timur’un
cenazesinde, yine eski geleneklere uygun olarak hayk�ran, yüzlerini y�rtan ve
ba�lar�ndan a�a�� küller serpen kad�nlar�n da yer ald��� aktar�lmaktad�r46.
Türk-Mo�ol kültür miras�n�n Timurlu kültür ortam�ndaki yans�malar� devlet,
askerlik, hukuk sistemlerinde ve sosyal düzende kendini aç�kça göstermekle birlikte,
bu miras�n gerek �lhanl� gerekse Timurlu dönemlerinde sanat faaliyetlerini ne �ekilde
ve hangi boyutta etkiledi�i hakk�nda pek az bilgi bulunmaktad�r ve dolay�s�yla bu
etkilerin takip edilmeleri güçtür. Türk-Mo�ol sanat miras�n�n Timurlu dönemindeki
yans�malar� ve hatta bunun Timurlulardan önce �lhanl�lar ile üzerinde pek durulmayan
Ça�atay-Mo�ol hanedanlar� üzerindeki etkileri hakk�nda pek az �ey bilinmektedir47.
C. Ticaret: 15. yüzy�lda Semerkand’da çok say�da zanaat dal� geli�mi�tir.
Dönemin tarihçileri, 32 ana alan�n yan� s�ra, bunlar�n alt dallar�yla birlikte 150’den
fazla zanaat türünün var oldu�undan bahsederler48. Ayr�ca Semerkand’�n Çin ile
Avrupa aras�ndaki önemli ticaret yollar�ndan birinin üzerinde bulunmas�, burada
Avrupa’dan, Hindistan’dan ve Çin’den gelen pek çok ürünün bulunmas� anlam�na da
gelmektedir. Özellikle ustal�klar�yla tan�nan Çinli sanatç�lar�n elinden ç�kan objeler,
gerek özgün örnekleri gerekse Alt�n Ordu Devleti gibi arac�lar kanal�yla aktar�lan
44 J.M.Rogers, “V.V. Bartol’d’s Article O Pogrebenii Timura (The Burial of Timur)”, Iran, S.12, 1974, s.82-83. 45 A.A. Semenov, “Gûr-i Emîr Türbesinde Timur’un ve Ahfad�n�n Mezar Kitabeleri” (Çev. A. �nan), Belleten, C. 24, S. 93, Ankara, 1960, s.143 ve 154; W.M.Thackston, 1989, s.2. 46 F. Beaupertuis-Bressand, “Âlim Emir Y�ld�zlar� �lhak Ediyor”, Semerkand 1400-1450, (Derl. Vincent Fourniau), �stanbul, 2005, s.127-128. 47 T. W. Lentz – G. D. Lowry, 1989, s.230. 48 R. G. Mukminova, “Craftsmen and Guild Life in Samarqand”, Timurid Art and Culture: Iran and Central Asia in the Fifteenth Century (ed. Lisa Golombek- Maria Subtelny), Leiden- New York- Köln, 1992, s.29.
kopyalar� ile Timurlulara ula�m��t�r. Ayn� zamanda, Ming saray�ndan 1395 y�l�nda
gelen An Ji Dao ve �spanya saray�ndan 1403’te gelen Clavijo gibi elçiler de, çok
say�da sanatsal objenin de�i�imi için muazzam bir kaynak olmu�tur49.
Kaynaklara göre, 15. yüzy�lda Semerkand pazarlar�nda her türlü mal
sat�lmaktad�r; özellikle tekstil ve baharat dükkânlar� aç�s�ndan zengin olan
Semerkand’�n gece ve gündüz sürekli aç�k olan pazarlar�nda her ürün türü için farkl�
bir mekân ayr�lm��t�r; örne�in mücevher dükkânlar� �ehrin merkezinde konumlan�r.
Bu mallar çevre �ehirlere, ülkelere ve hattâ göçebelere sat�lmaktad�r50. Clavijo, bu
dönemde özellikle baharat ticaretinin merkezi konumundaki Semerkand’�n
çar��lar�ndaki ürün çe�itlili�inin, �skenderiye gibi bir ticaret merkeziyle dahi
k�yaslanamayacak kadar zengin oldu�unu ifade eder51. Ba�kentini gerçek bir ticaret
merkezi haline getirmek isteyen Timur, bunu sa�lamak için hem do�uyla hem de
bat�yla sa�lam ticaret ili�kileri kurmaya çal��m��t�r. Timur yönetimi ele ald��� dönemde
Çin ve Orta Asya ile eskiden beri süregelen iyi ticaret ili�kileri söz konusudur52.
Bat�yla ticarette ise, Timurlulardan önce �lhanl�lar�n, özellikle Ceneviz ve
Venediklilerle sürekli temas halinde olduklar� bilinir53. Timur da bat�yla ticaret
ili�kilerini güçlendirmek için, Ankara Sava��’nda (1402) Bayezid’i yenilgiye u�ratt�ktan
sonra Fransa kral�na bir mektup göndererek, ülkeleri aras�ndaki ticaretin güvenli�ini
sa�lamak konusunda anla��rlarsa dünyan�n daha iyi ve zengin bir yer olaca��n� ifade
eder54. Tüccarlar� koruma ve ticareti destekleme siyaseti �ahruh iktidar�nda da
devam etmi�tir; dönemin tarihçilerinden Abdürrezzak Semerkandî, son derece i�lek
49 T. W. Lentz – G. D. Lowry, 1989, s.48. 50 Klaviyo, Timur Devrinde Semerkand’a Seyahat (Çev. Ö.R. Do�rul), �stanbul, 1975, s. 176; R.G. Mukminova, 1992, s.29-30; �. Aka, “The Agricultural and Commercial Activities of the Timurids in the First Half of the 15th Century”, Oriente Moderno, Nouva Serie, Anno XV (LXXVI), 2, Istituto per l’Oriente, y.y., 1996, s.15. 51 �. Aka, 2000a, s.128. 52 �. Aka, 1996, s.15-16. 53 �. Aka, 2000a, s.128; B. Spuler, 1987, s.474. 54 �. Aka, 1996, s.16.
ve ayn� zamanda da uzak olan M�s�r ile Çin aras�ndaki yolun, �ahruh zaman�nda
art�k yak�nla�t���n� aktar�r55. Ba�kent Semerkand’�n d���nda, �lhanl� devrinin ba�l�ca
ticaret merkezleri olan Tebriz ve Sultaniye �ehirleri, Timurlu döneminde de önemlerini
korumu�tur; özellikle Gilan ve �irvan’dan Sultaniye’ye gelen ipek, Suriye ile
Anadolu’ya �ranl� ve bat�l� tüccarlar vas�tas�yla ta��nm��t�r56. Ebu Said döneminden
itibaren ise, Herat �ehri büyük bir ticarî merkez haline gelmi�tir; ayn� �ekilde Hüseyin
Baykara döneminde �ehirdeki eski çar��-pazarlar�n yeni ilâvelerle büyütülmesi ve
Herat’a ba�lanan büyük ticaret yollar� üzerinde birçok yeni ribat yap�lm�� olmas�,
Herat’ta tüm ticarî faaliyetlerin doruk noktas�na ula�t���n� dü�ündürmekteyse de57,
co�rafî olarak izole bir bölgede konumlanan �ehrin merkezlik etti�i tek ticaret yolu,
�ran’dan Hindistan’a giden yoldur; dolay�s�yla, halk�n büyük bölümünün üretim
faaliyetleriyle u�ra�mas�na ve in�a edilen kervansaraylar�n s�kl���na ra�men, Herat
vadisinin uzak ülkelerle yapt��� ticaretin çap�n�n, sözgeli�i Memlûk dönemi Kahiresi
veya Safevî dönemi �sfahan� kadar yo�un olmad��� tahmin edilebilir58. Timurlu
�mparatorlu�u küçüldükçe ekonomisi ile ticareti de küçülmü� ve Timurlu tarihinin
özellikle son evrelerinde tar�m faaliyetleri ticaretin önüne geçmi�tir59.
D. Tar�m: Tar�m faaliyetlerine sadece Timurlu tarihinin son evrelerinde de�il,
Timur ve �ahruh dönemlerinde de önem verilmi�tir. �erefeddin Yezdî’nin aktard���na
göre Timur, ülke çap�nda tar�ma uygun olan tüm topraklar�n ekilmesini istemi�tir.
��lenebilecek nitelikteki topraklar�n de�erlendirilmesi için, fethedilen ülkelerden pek
çok grubun ve kabilenin o zamana kadar bo� olan alanlara göç ettirilmesi suretiyle bu
bölgeleri tar�ma açma politikas� izlenmi� ve bu amaca yönelik olarak da, ülkenin her
55 �. Aka, 2000a, s.128. 56 �. Aka, 1996, s.17. 57 �. Aka, 2000, s.133. 58 T. Allen, 1983, s.37. 59 T. Allen, 1983, s.37–38.
kö�esine sulama kanallar� in�a edilmi�tir60. 1381 y�l�nda Horasan’�n ele
geçirilmesinden sonra Timur, burada tar�m� canland�rmak için devlet ileri gelenlerine
Murgab suyundan kanallar açt�rmalar�n� buyurmu�tur; ayr�ca Timur’un Azerbaycan’da
da birçok kanal açt�rd��� bilinir61. Sulama amaçl� kanal yap�m�na �ahruh döneminde
de devam edilmi�tir, özellikle Merv �ehrinin yeniden in�as� faaliyetleri kapsam�nda
yap�lan sulama kanallar�n�n tar�m� ne kadar olumlu etkiledi�inden ve bölge halk�na
getirdi�i büyük refahtan, dönemin kaynaklar�nda övgüyle bahsedilir62.
E. Sanat Üretimi: Timur’un iktidar� süresince (1370-1405), kültür ve in�aat
faaliyetleri bak�m�ndan, ba�kent olmas� nedeniyle Semerkand öne ç�km��t�r. Timur’un
1405’te ölümünden sonra imparatorluk, baz� bak�mlardan ba��ms�z olan çe�itli
bölümlere ayr�lm��t�r; Timur’un ard�ndan ba�a geçen �ahruh döneminde (1405-1447)
ise Herat ba�kent olmu� ve bu dönemden itibaren Semerkand, sadece
Maveraünnehir ile çevresi için kültürel ve ekonomik bir merkez olarak kalm��t�r63.
�ahruh’un ard�ndan ba�a geçen Ulu� Bey döneminde de (1447-49) Semerkand, en
az�ndan kültürel olarak önemini bir ölçüde korumu�tur; bilim adamlar�n� ve sanatç�lar�
çevresinde toplayan Ulu� Bey, Semerkand’da Registan Meydan�’nda oldu�u gibi
görkemli binalar yapt�rm��, ayr�ca kentin kuzeyinde bir rasathane kurmu� ve bizzat
kendisi de astronomi çal��malar� yürütmü�tür; bu rasathanenin önemi, burada ün
kazanan gökbilimcilerin çal��malar�n�n daha sonra Latince’ye çevrilerek 17. yüzy�la
kadar Avrupa üniversitelerinde okunmas�ndan anla��lmaktad�r64. Yine de 15. yüzy�l�n
ikinci yar�s�ndan itibaren kültürel canl�l�k bak�m�ndan Herat’�n Semerkand’� geride
60 �. Aka, 1996, s.10-11; �. Aka, “Timur Sadece Bir Asker mi idi?”, Belleten, C. LXIV, S. 240, 2000, s.455-456. 61 �. Aka, 2000a, s.124–125. 62 �. Aka, 2000a, s.125. 63 R.G. Mukminova, 1992, s.29. 64 V.V.Barthold, C. I, Leiden, 1962, s.62; V. Fourniau, 2005, s.20.
b�rakt��� aç�kça anla��lmaktad�r; buna kar��l�k, ayn� dönemde kültürel faaliyetler
ba�lam�nda Timurlu dünyas�n�n Türkmen dünyas�na k�yasla nas�l bir konumda
bulundu�u tam olarak bilinememektedir65.
Türkmen hanedanlar� hakk�nda mevcut verilerin k�s�tl�l���na ra�men,
Akkoyunlular�n ba�kentinin Diyarbak�r’dan Tebriz’e ta��nd��� 1468 y�l�na kadarki
süreç neredeyse tamamen sava� ve iç kar���kl�klarla geçti�inden, bu dönemde
Akkoyunlu saray�n�n yo�un kültürel faaliyetlere giri�mesi mümkün görünmemektedir;
Akkoyunlu tarihi içerisinde Uzun Hasan dönemi, kültür ve sanat faaliyetlerinin en
yüksek düzeye eri�ti�i süreç olarak belirmektedir66. Devletini güçlü bir imparatorluk
haline getirmek için gerek siyasî, gerekse kültürel giri�imlerde bulunan Uzun
Hasan’�n, dönemin önemli bilim ve sanat insanlar�n� Tebriz’de toplama çabas�
içerisine girdi�i anla��lmaktad�r. Örne�in, daha önceden Semerkand Rasathanesi’nde
çal��an ünlü bilim adam� Ali Ku�çu, Ulu� Bey’in ölümü üzerine rasathanenin
kapanmas�ndan sonra, 1470–1472 y�llar� aras�nda Uzun Hasan’�n saray�nda
bulunmu�tur. Ayr�ca, Türk diline büyük ilgisi bulundu�u bilinen Uzun Hasan, ba�ta
Kur’an olmak üzere birçok yap�t�n Türkçe’ye çevirisini yapt�rarak özel bir kütüphane
kurdurmu�tur. Edebiyat çal��malar�na verdi�i destek sadece çevirilerle s�n�rl�
kalmam��; özellikle devletinin siyasî tarihinin yaz�lmas�n� te�vik etmi�tir. Bu alanda
yaz�lan en ünlü eser, Ebu Bekr-i Tihranî’nin Kitab-� Diyârbekriyye’sidir. Akkoyunlular
üzerine yaz�lm�� en önemli tarihsel belge olan Kitab-� Diyârbekriyye, ayn� zamanda
Karakoyunlu tarihi, Do�u ve Güneydo�u Anadolu bölgelerinin 15. yüzy�ldaki etnik
durumu, Timurlu tarihinde �ahruh’un ölümü ile Hüseyin Baykara’n�n hükümdarl���
aras�ndaki sürede meydana gelen geli�meler hakk�nda da en önemli kaynaklardan
65 V.V. Barthold, C. III, 1962, s.13. 66 M. Sözen, Anadolu’da Akkoyunlu Mimarisi, �stanbul, 1981, s.32.
biridir67. Uzun Hasan’�n ölümünden sonra da, Sultan Halil ve Sultan Yakub
dönemlerinde, bu kültürel canl�l��� sürdürmek için benzer faaliyetler desteklenmi�tir68.
1. Mimarî Süsleme: Timurlu �ehirlerinde mimarinin önemli bir boyutu mimarî
süslemedir. Maveraünnehir ile Horasan’da ah�ab�n ve in�aat malzemesi olarak ta��n
az bulunmas�, Timurlu sanat�nda önemli yeri bulunan mimarî süslemede özellikle çini
kaplamalara yo�un olarak yer verilmesi sonucunu do�urmu�tur69. Yap�lar�n içlerinde
ve d��lar�nda, geni� alanlar� kaplayacak �ekilde ya da baz� mimarî detaylar�
vurgulamak üzere, yo�un olarak çini ve s�rl� tu�la kullan�lm��t�r; böyle bir uygulama,
kule-mezarlar d���nda, önceki dönemlerde pek s�k görülmez. Çininin d���nda, son
derece pahal� bir teknik olan çini mozaik kaplama da bu dönemde önem
kazanm��t�r70. Timurlu mimarisinin ba�l�ca özelliklerinden biri olan çini mozaik
süsleme, tu�la süslemeyle birlikte, 15. yüzy�l mimarî süslemesinin en belirgin
özelli�idir71. Soyut geometrik süslemelerde renkli çiniler, kûfî yaz� benzeri baz�
motiflerde de mavi-beyaz çiniler a��rl�kl� olarak görülmektedir; bunlar�n örneklerine
Bibi Han�m Medresesi’nde, Ak Saray’da, Gûr-i Emîr’de ve Ulu� Bey Medresesi’nde
rastlanmaktad�r72. Kullan�lan malzemenin yüksek kalitesi, Timur’un zenginli�inin
göstergesidir; dönemin estetik anlay��� ise, Timur’un kendi zevki kadar, fethedilen
yerlerden ba�kente getirilen sanatç�lar aras�ndaki etkile�imin de sonucudur73.
67 Ebu Bekr-i Tihranî, Kitab-� Diyârbekriyye (Çev. Mürsel Öztürk), Ankara, 2001, s.8-9. 68 M. Sözen, 1981, s.33. 69 T. W. Lentz – G. D. Lowry, 1989, s.213. 70 L. Golombek, “Discourses of an Imaginary Arts Council in Fifteenth-Century Iran”, Timurid Art and Culture: Iran and Central Asia in the Fifteenth Century (ed. Lisa Golombek-Maria Subtelny), Leiden, 1992, s.6. 71 E. J. Grube, “Timurid Art”, Encyclopedia of World Art, C. 14, London, 1967, s.101. 72 E.J. Grube, 1967, s.100. 73 L. Golombek, 1992, s.6.
2. Dokuma: Timurlu devri mimarî süslemesi, birçok bak�mdan Timurlu
dokuma örnekleriyle benzerlik gösterir; Timurlu dokuma örneklerinden sadece birkaç
parçan�n günümüze ula�abilmi� olmas�na ra�men, resimlerde ve yaz�l� kaynaklarda,
çad�rlar ve hal�lar gibi dokuma örneklerinin özellikle saray ya�am�nda çok önemli bir
yer tuttu�una dair kan�tlar bulunmaktad�r74. Minyatürlerden anla��ld��� üzere, özellikle
15. yüzy�l�n ilk yar�s�na tarihlenen Timurlu hal�lar�nda, a��rl�kl� olarak geometrik
motifler (kareler, alt�genler, sekizgenler, y�ld�zlar v.s.) tercih edilmi�tir ve zengin renk
kullan�m� dikkati çekmektedir; yüzy�l�n sonlar�na do�ru ise, geometrik bezemeli
örnekler hâlâ üretilmekle birlikte, bitkisel motiflere a��rl�k verildi�i görülmektedir75.
Yine minyatürlerdeki tasvirlerden hareketle, dönemin en be�enilen giysilerinin, renkli
ipek üzerine küçük motiflerin alt�nla i�lendi�i örnekler oldu�u anla��lmaktad�r76.
�mparatorluk atölyelerinde kullan�lan desenler, büyük ölçüde “kitab-hâne” ad� verilen
atölyelerde yarat�lm��t�r; bu dönemde Çin’in yan� s�ra Osmanl�’dan, Hindistan’dan ve
Avrupa’dan da giysiler getirilmesine ra�men, dokuma üretiminde en çok Çin
motiflerinin etkileri gözlenmektedir77.
Tüm dokuma örnekleri içinde belki de en önemli yeri tutan çad�rlardan
günümüze ula�an olmam��t�r; ancak gerek Clavijo’nun gerekse �erefeddin Ali
Yezdî’nin anlat�mlar�, göçebe ya�am�nda zenginlik ve statü i�areti olan çad�rlar�n,
Timurlu döneminde mimariyle k�yaslanacak düzeyde oldu�una i�aret etmektedir78.
Minyatürlerdeki tasvirlerden anla��ld��� kadar�yla Timurlu görsel dünyas�n�n önemli bir
unsuru olan bu çad�rlar, Timurlular�n da mirasç�s� oldu�u Mo�ol geleneklerine göre
statü i�areti olmalar�n�n yan� s�ra, gerek önemli dokuma örnekleri olarak, gerekse
74 T. W. Lentz – G. D. Lowry, 1989, s.216; L. Golombek, 1992, s.1. 75 E. J. Grube, 1967, s.107; A. Briggs, “Timurid Carpets”, Ars Islamica, S.7, 1940, s.22; A. Briggs, “Timurid Carpets”, Ars Islamica, S. 11–12, 1946, s.146. 76 T. W. Lentz – G. D. Lowry, 1989, s.217. 77 T. W. Lentz – G. D. Lowry, 1989, s.217. 78 R. Gonzales De Clavijo, Anadolu Orta Asya ve Timur, (Çev. Ö.R.Do�rul), �stanbul, 1993, 150-153; T. W. Lentz – G. D. Lowry, 1989, s.219.
minyatürlere konu te�kil etmeleriyle, ba�l� ba��na bir sanat eseri grubu
olu�turmaktad�r79. Clavijo, ipekten duvarlar� ve figürlü süslemeleri olan, kaleye
benzeyen çad�rlardan bahseder80. Mo�ol döneminden itibaren “ordu” ad� verilen
seyyar �ehirlerin varl��� bilinmektedir. Bu �ehirlerin bir yerden ba�ka bir yere her
ta��n��lar� büyük törenler e�li�inde gerçekle�mi�; ayr�ca her kamp yerinde camiler ve
çar��lar kurulmu�tur, ne var ki böyle seyyar bir ortamda ta��ma ve ticaret
güçlüklerinden dolay� fiyatlar yüksektir. Bu seyyar �ehirlerde, yönetici için bir kamp
kurulmakta, ayr�ca yöneticinin her bir e�i ve vezirler için de ayr� birer kamp yeri tahsis
edilmektedir81. Muhtemelen sanatç�lar, tarihçiler ve �airler, olaylar� kaydetmek ve
düzenlenen törenlerde �iir okumak gibi görevleri nedeniyle kamplarla birlikte hareket
etmi�tir; mimarlar, nakka�lar ve kitap sanatlar�yla u�ra�anlar ise, sabit bir çal��ma
mekân�na ihtiyaç duyduklar�ndan, �ehirlere yerle�mi�lerdir82. Bu kamp yerleri seyyar
�ehirler oldu�undan, yöneticilerin kald��� çad�rlar da seyyar saraylar olarak
de�erlendirilebilir; asl�nda Timurlu döneminde herhangi bir bina, çad�rlar�n
eklenmesiyle saraya dönü�türülebilmi�tir83. Göçebe ya�am tarz� için pratikte pek çok
kolayl�k sa�layan bu tür seyyar ikâmet yap�lar� arac�l���yla Timurlular, ayn� zamanda,
göçebe geçmi�lerine dair baz� an�lar� da canl� tutmu�lard�r; Cengiz Han’� atas� olarak
kabul eden Timur, pek çok Mo�ol gelene�i gibi çad�r kültürünü de sürdürmek
suretiyle, Cengiz Han ile aras�ndaki ba�� vurgulamakta ve böylelikle onu
destekleyenlerin gözünde me�ruiyet kazanmaktad�r; dolay�s�yla çad�r, göçebe sivil ve
askerî ya�am�nda merkezî bir konumda bulunmas�n�n ötesinde, Mo�ol gelenekleri ile
79 L. Golombek, “The Gardens of Timur: New Perspectives”, Muqarnas, S. 12, Leiden, 1995, s.141. 80 R Gonzales De Clavijo, 1993, s.151–152; B. Brend, 1991, s.145. 81 B. O’Kane, “From Tents to Pavilions: Royal Mobility and Persian Palace Design”, Ars Orientalis, S.23, 1993, s.249. 82 M. Gronke, “The Persian Court Between Palace and Tent: From Timur to Abbas I”, Timurid Art and Culture: Iran and Central Asia in the Fifteenth Century (ed. Lisa Golombek-Maria Subtelny), Leiden-New York-Köln, 1992, s.19. 83 B. O’Kane, 1993, s.250–251.
ba�lant�s�ndan dolay� sembolik bir önem de ta��maktad�r84. Göçebe geleneklerini
hâlâ takip ederek s�kl�kla yerle�im mekân�n� de�i�tiren Timur, büyük bahçeler
içerisindeki çad�rlarla olu�turulan her seyyar yerle�im yerini, bir �ehrin ve çevresinin
göçebe ortam�ndaki mikro-kozmosu halinde tasarlam��t�r85. �çinde say�s�z su
kanallar�, ye�il alanlar, kö�kler ve çe�itli çad�rlar bulunan bahçe kompleksleri de,
göçebe kültür miras� ile kent ya�am�n�n avantajlar�n�n ideal bir bile�imini
olu�turmu�tur86. Dolay�s�yla, �ehirler içerisindeki bahçe kompleksleri, yerle�ik ya�am
bünyesinde göçebeli�i sembolize ederken, özellikle seferler s�ras�nda kurulan seyyar
çad�r-kentler de, göçebe ortam�nda kent ya�am�n�n minyatürü olmaktad�r. Ancak her
ne kadar göçebe ya�am�n bir unsuru olsalar da bu çad�r-saraylar�n, gerek kullan�m
biçimleri gerekse mimarî boyutlar�na ula�an oranlar� ile, art�k yerle�ik ya�am�n bir
parças� olduklar�87 ve göçebelikle ili�kilerinin ço�u kez sadece sembolik boyutta
kald��� söylenebilir. Timurlular�n ya�ant�s�nda bu denli önemli yeri bulunan bahçeler,
dönemin dokuma örnekleri ve minyatürleri için de ba�l�ca konulardan birini
olu�turmu�tur88.
3. Kitab-hâne ve Kitap Sanatlar�: �mparatorluk çad�rlar�n�n yap�m�nda,
sadece kitap sanatlar�n�n de�il bütün motif ve kompozisyon evreninin yarat�ld��� bir
atölye olan kitab-hâne çal��anlar�n�n rolü, minyatürden çad�r yap�m�na kadar çe�itli
i�lerin yap�m süreçlerinden bahsedilen bir rapor niteli�indeki “Arzada�t” adl� belgede
anlat�lmaktad�r; örne�in burada ad� geçen Hoca Abdul-Rahim adl� sanatç�n�n çad�rlar
84 L. Golombek, 1995, s.141. 85 B. O’Kane, 1993, s.253. 86 B. O’Kane, 1993, s.256; M. Gronke, 1992, s.18. 87 L. Golombek, 1995, s.145. 88 V. Minorsky, Iranica Twenty Articles, 1964, s.39.
için desenler üretti�i belirtilmektedir89. Bir sanat atölyesindeki sanatç�lar�n
çal��malar�n�n ne durumda oldu�unun tek tek ele al�narak anlat�ld��� belgede, onu
haz�rlayan ki�i, yaz�ld��� yer ve y�la dair bir kay�t bulunmamaktad�r; ancak metinde
geçen sanatç� adlar� ve haz�rlad�klar� kitaplar�n isimleri incelendi�inde, bu belgenin,
Baysungur Mirza’n�n Herat’taki saray�nda bulundu�u bilinen kitab-hânesinde
yaz�ld���, yazan ki�inin ise, oran�n idarecisi olan ünlü hattat Tebrizli Ca’fer Baysungurî
oldu�u belirlenmi�tir; dolay�s�yla bu belgenin, Baysungur Mirza’ya sunulmak üzere
belirli aral�klarla haz�rlanan faaliyet raporlar�ndan biri oldu�u anla��lmaktad�r90. Kitap
sanatlar�n�n (hat, tezhip, resim, cilt v.b.) yan� s�ra, e�ya bezeme i�leri (sedefçilik, ince
marangozluk v.b.), mimarl�k i�leri ve ota� i�lerinin (çad�rc�lar, müzehhibler, nakka�lar)
de seçme sanatç�lar taraf�ndan yap�ld��� kitab-hânede say�lar� bazen yüze varan
sanatç� ve yard�mc�n�n bulundu�u, belgedeki veriler �����nda ortaya ç�kmaktad�r91.
Kültürel geli�me aç�s�ndan bak�ld���nda, Timurlu döneminde at�lan en önemli
ad�mlardan biri, bu “kitab-hâne”lerin kurulmas�d�r; kitaplar ve ba�ka baz� sanat
yap�tlar�n�n yap�m�ndan sorumlu olan “kitab-hâne”lerde çal��an nakka�lar ve hattatlar
sayesinde, dönemin yöneticilerinin ya�amlar� görsel bir formatta günümüze
ula�abilmi�tir92. Timur’un Semerkand’da bir “kitab-hâne” kurdu�una dair somut belge
bulunmamakla birlikte, ba�kentte böyle bir kurulu�un bulundu�u ve ortaça� �slâm
dünyas�n�n büyük kütüphanelerinin (Ba�dat, Kahire, Kurtuba gibi) Timur için model
te�kil etmi� olabilece�i dü�ünülmektedir; zaten bölgede Timurlulardan önce de kitab-
hâne gelene�i mevcuttur; 14. yüzy�l�n ba�lar�nda �lhanl� veziri Re�idüddin’in kurdu�u
kitab-hâne de Timurlular�n kitap sanatlar� için kaynakl�k etmi� olabilir. Özellikle
89 T. W. Lentz – G. D. Lowry, 1989, s.219; D. J. Roxburgh, “Persian Drawing, Ca. 1400-1450: Materials and Creative Procedures”, Muqarnas, S.19, Leiden, 2002, s.46-47. 90 M. K. Özergin, “Temürlü Sanat�na Ait Eski Bir Belge: Tebrizli Ca’fer’in Bir Arz�”, Sanat Tarihi Y�ll���, S.6, �stanbul, 1976, s.478–480. 91 M. K. Özergin, 1976, s.482–487. 92 T. W. Lentz – G. D. Lowry, 1989, s.50.
Timur’un ölümünden sonraki dönemde kitab-hâne’ler Timurlu kültür ya�am�n�n temel
unsuru haline gelmi�tir93. �ahruh’un o�lu Baysungur’un 1420’lerde kurdu�u kitab-
hâne, kaliteli malzeme ile üretilen minyatürlü yazmalar� sayesinde, yetenekli
sanatç�lar için bir çekim merkezi olmu�tur; buras�, Timur ve �ahruh dönemlerinde
mimarinin ideolojik bir araç olarak, âdeta bir güç göstergesi gibi kullan�lmas�na
benzer �ekilde, Baysungur devrinde devletin gücünü yans�tan ba�l�ca araç haline
gelmi�tir; fakat ayn� dönemdeki mimarî geli�melerin kitap sanatlar�ndaki bu yükseli�e
paralel bir çizgi izleyebildi�i söylenemez94. 15. yüzy�l�n ilk yar�s�nda mimarî alan�nda
çok önemli eserler verilmi� olmas�na kar��l�k, yüzy�l�n ikinci yar�s�nda bu alanda bir
durgunluk göze çarpmaktad�r; Timurlu resim sanat�nda ve genel olarak kitap
sanatlar�nda (kaligrafi, ciltcilik v.s.) ise bunun tam tersi bir geli�me çizgisi söz
konusudur; resim alan�nda yüzy�l�n ikinci yar�s�nda yarat�c�l�k ve üretkenlik doruk
noktas�na ula�m��t�r95. Bu dönemde Behzad gibi sanatç�lar, �ran minyatür resim
gelene�ine yenilik olarak bir tür gerçekçilik duygusunu getirmi�lerdir; k�smen
resimlerde ufuk çizgisinin yükseltilmesine ba�l� olarak, art�k insan figürleri daha küçük
ve daha hareketli resmedilmektedir, ayr�ca kullan�lan renkler de çe�itlenmi�tir; daha
önce yaln�zca saf ve parlak renkler kullan�l�rken, bu dönemde renklerin birçok tonuna
yer verilmi�tir, hatta renk çe�itlili�inin önceki dönemlere nazaran yakla��k üç kat
artt��� görülür. Konularda da de�i�im gözlenmektedir; önceleri tasvir sanat� yönetici
s�n�f�n ideolojisini yans�tma amac� güderken, bu dönem resmi, yönetici s�n�f�n da
inisiyatifiyle, imparatorluk ideolojisinden ziyade Sûfî felsefesinin bir yans�mas� haline
gelmi� ve Sûfî dü�üncesine uygun olarak, art�k ressam�n ilgisinin odak noktas�nda
köylüler ve dilenciler gibi figürler yer almaya ba�lam��t�r96. Timurlu minyatür sanat�n�n
93 T. W. Lentz – G. D. Lowry, 1989, s.50. 94 L. Golombek, 1992, s.9. 95 L. Golombek, 1992, s.1. 96 L. Golombek, 1992, s.12; E. J. Grube, 1967, s.102.
etkilendi�i kaynaklardan biri olan Celâyirlilerin minyatürlerinde de buna benzer
özelliklere rastlan�r; eski geleneklerle Mo�ol resim stilinin sentezinden do�an bu
dönem minyatürlerinde de yükseltilen ufuk çizgisi, figür gruplar�n�n peyzaja nazaran
küçük gösterilmesiyle çevreye önem atfedilmesi, saf ve parlak renklerin kullan�lmas�
gibi özellikler öne ç�kmaktad�r97. Dolay�s�yla, kökeni ve temelleri 14. yüzy�l sonlar�nda
Muzafferîler ile Celâyirlilerin yönetimindeki �iraz, Tebriz ve Ba�dat’ta geli�en
minyatür sanat�na dayanan Timurlu minyatür resim stili, sonraki yüzy�llar boyunca,
sadece Safevî sanat�n� de�il, ayn� zamanda Hint, Osmanl� ve hatta M�s�r’daki
Memlûk sanat�n� da derinden etkileyerek, �slâm sanat�n�n ba�l�ca doruk
noktalar�ndan birini olu�turmu�tur98.
15. yüzy�lda �ran bölgesinde minyatür sanat�, önce Timurlular�n
koruyuculu�unda �iraz, Yezd ve Herat’ta; daha sonra Karakoyunlular döneminde
�iraz, Yezd, Abarkûh, Ba�dat’ta ve Akkoyunlular döneminde de �iraz ile Tebriz’de
geli�mi�tir99.
Timurlu resminin erken safhas�na (yakla��k 1390–1420 aras�) ait örnekler, stil
aç�s�ndan neredeyse tek tiptir100. Sultan �brahim’in yönetiminde ortaya ç�kan (1414–
1435) ve erken dönem Timurlu stili temelinde geli�en �iraz ekolü, canl� ve parlak
renklerin ön plana ç�kt���, stilize bir resim tarz� yaratm��t�r; bu ekolün en önemli
örnekleri, Baysungur Mirza için yap�lan 1420 tarihli bir antoloji (32 minyatür
bulunmaktad�r), Sultan �brahim için 1425 civar�nda yap�lan bir �ahnâme (47 minyatür
bulunmaktad�r) ve �erefeddin’in 1436 tarihli Zafernâmesidir101. Büyük bölümünü
�airlerin �iirlerinden olu�an derlemelerin resimlendi�i örneklerin olu�turdu�u Timurlu
97 B. Mahir, Osmanl� Minyatür Sanat�, �stanbul, 2005, s.40. 98 E. J. Grube, 1967, s.101; E. Sims, “The Timurid Imperial Style: Its Origins and Diffusion”, Art and Archaeology Research Papers, S.6, London, 1974, s.56. 99 B. Mahir, 2005, s.40. 100 E. J. Grube, 1967, s.103. 101 E. J. Grube, 1967, s.103.
�iraz minyatürlerinde, ço�u küçük boyutlu kitaplar�n içinde yer alan ve genellikle
metnin aras�nda enine yerle�en resimler, hareketli çizgilerle biçimlendirilmi� küçük
figürleri ve yal�n bitki örtüleriyle dikkati çekerler102. Ne var ki �iraz stili, yüzy�l�n ikinci
yar�s�ndan itibaren Türkmen stili içinde erimeye ba�lam��t�r; �iraz’da 1482–1513
aras�na tarihlenen yazmalarda Türkmen stilinde minyatürler görülür103. Dolay�s�yla,
Türkmen stilinin temel esin kayna�� �iraz ekolü olmakla birlikte, Herat ve
Mazanderan gibi baz� yerel gelenekler de bu stilin geli�iminde etkili olmu�tur. Ba�l�ca
özellikleri aras�nda zengin renk kullan�m�; tüm unsurlar�n büyük bir dekoratif �eman�n
parças� gibi görünmesini sa�layan incelikli bir tasar�m; kal�n vücutlu, geni� kafal�,
ate�li hareketleri olan heybetli figürler; fonu olu�turan, mavi ve ye�ilin de�i�ik
tonlar�ndaki bitkiler say�labilir104. Genel olarak ayr�nt�lardan ar�nd�r�lm�� ve sade
kompozisyonlara sahiptir105. �ran resminin önceki örneklerinden renk canl�l��� ve
sonsuzluk hissi yaratan karma��k kompozisyon düzenlemeleriyle farkl�la�an bu stilin
özellikleri, 1480’lerden sonra Türkmen saray resimlerinde, özellikle de Tebriz’de
Sultan Yakub için haz�rlanan birkaç Nizamî ve �ahnâme yazmas�nda belirginle�erek
geli�tirilmi�tir106. Karakoyunlu minyatürlerinde �iraz stilinin d���nda, bu stil ile Timurlu
Herat stilinin kar���m� olarak nitelenebilecek Ba�dat stilinden de bahsedilebilir; ince,
uzun figürleriyle dikkat çeken bu stil, sadece Akkoyunlu ve Safevî sanatlar�na esin
kayna�� olmakla kalmam��, Memlûk ve Osmanl� minyatürlerine kadar uzanan bir etki
alan� olu�turmu�tur107. Akkoyunlu minyatür sanat�n�n en önemli örne�i, bugün
Topkap� Saray� Müzesi Hazine no 762’de bulunan Nizamî Hamsesidir108. Türkmen
stili, Safevî döneminin ba�lang�c�na kadar etkinli�ini sürdürmü�; ancak 16. yüzy�l�n
102 B. Mahir, 2005, s.40. 103 E. J. Grube, 1967, s.103. 104 E. J. Grube, 1967, s.103. 105 B. Mahir, 2005, s.40. 106 R. Hillenbrand, �slam Sanat� ve Mimarl��� (Çev. Çi�dem Kafescio�lu), �stanbul, 2005, s.231. 107 B. Mahir, 2005, s.41. 108 M. Sözen, 1981, s.34.
ortalar�na do�ru kaybolmu�tur109. Herat stilinin ise ilk örnekleri, erken Timurlu resmi
etkisi alt�ndad�r; fakat Herat’�n bu sanat merkezlerine uzak konumundan dolay� bu
çal��malar arkaik kalm��t�r ve Timurlu öncesi - �lhanl� özellikleri de göstermektedir.
Kompozisyonlar ilkeldir, renk kullan�m� yumu�ak ve uyumlu olmakla birlikte, erken
Timurlu ya da �iraz stilinin parlakl���ndan yoksundur. Yakla��k 1425’e kadar devam
eden Herat resminin bu ilk safhas�n�n en önemli örnekleri, Re�idüddin’in Câmiü’t-
Tevârih (1410–25 dolaylar�) ve Haf�z-i Ebrû’nun Mecmaü’t-Tevarih adl� eserlerinde
yer almaktad�r. Herat’�n ç�kard��� en büyük ressam ise, 1480–1530 aras�nda faaliyet
gösteren ve döneminin en önemli ressam� kabul edilen Behzad’d�r110. Timurlu
�mparatorlu�u’nun da��lmas�ndan sonra, Behzad ve Herat’ta faaliyet gösteren di�er
sanatç�lar�n buradan Buhara’ya ve yeni Safevî ba�kenti Tebriz’e ta��nmalar�yla,
Timurlu sanat gelenekleri Safevî devrine aktar�lm�� ve Herat ekolü, bu sanatç�lar
arac�l���yla devam etmi�tir111.
Minyatür d���nda ba�ka resim örneklerinin ve özellikle duvar resimlerinin
Timurlu döneminde var oldu�u, dönemin kaynaklar�nda aç�kça ifade edilmesine
ra�men, bunlardan günümüze neredeyse hiçbir iz kalmam��t�r. �bn Arab�ah, Timur’un
Semerkand’daki saray�nda bulunan ve Timur’u saray�nda ya da bahçesinde,
dü�manlar�yla sava��rken, ailesiyle ve haremiyle gösteren freskleri detayl� olarak
anlat�r; yine �bn Arab�ah ve �erefeddin, di�er saraylardaki fresklerden de
bahsederler; sözkonusu resimlerin gerek konu gerekse stil yönünden dönemin
minyatür sanat�yla benze�ti�i ve bu stilin ortaya ç�kmas�nda Timur’un özellikle Tebriz,
�sfahan, �iraz, Ba�dat gibi �ehirlerden Semerkand’a getirdi�i sanatç�lar�n etkili
109 E. J. Grube, 1967, s.103. 110 E. J. Grube, 1967, s.103–104. 111 D. Morgan, 1988, s.98; E. J. Grube, 1967, s.104.
oldu�u dü�ünülmektedir112. Bu duvar resimlerinin günümüze ula�abilen nadir
örneklerinden biri, �âh-� Zinde’deki Biki Aka Türbesi’nin (1385) duvarlar�nda yer alan
do�a tasvirleridir113. Ayr�ca, Ulu� Bey’in rasathanesinin duvarlar�n�n da vaktiyle
burçlar ve gökcisimleri ile süslü oldu�u anla��lmaktad�r; tarihçi Abdürrezzak
Semerkandî, duvarlarda “dokuz gök kat�n�n, derece, dakika, saniye ve saniyenin
ondal�k bölümleri belirtilmi� yedi gezegenin, sabit y�ld�zlar�n ve yedi iklimi, da�lar�,
denizleri, çölleriyle gösterilmi� yerkürenin çizim ve temsillerinin” bulundu�unu
aktar�r114.
Minyatür sanat� d���nda, di�er kitap sanatlar�na da önem verildi�i ve özen
gösterildi�i bilinmektedir. Çe�itli biçimleriyle Sûfî felsefesini do�rudan yans�tan
kaligrafi sanat�, sadece profesyonel hattatlar taraf�ndan de�il, ayn� zamanda Timurlu
prensleri ve soylular� taraf�ndan da uygulanm��t�r115; örne�in, gerçek bir sanat
koruyucusu olan �ahruh’un o�lu Baysungur, ayn� zamanda büyük bir kaligrafi
ustas�d�r116. 15. yüzy�l, cilt sanat� için de bir alt�n ça� olmu�tur; özellikle Baysungur’un
atölyesinde bu sanat, uygulanan tekniklerin zenginli�i ve dekoratif motiflerin
kullan�m�yla daha da geli�tirilmi�tir117.
4. Ah�ap Sanat�: Kitap sanatlar�ndan ba�ka, önceki dönemlerde oldu�u gibi
Timurlu devrinde de, bölgeye özgü yerel a�aç oymac�l��� gelene�i sürdürülmü�tür; bu
dönemden büyük kap�lar, mihraplar, minberler, mezarlar günümüze ula�m��t�r;
bunlardaki motifler bitkisel ve/veya geometriktir118. Ah�ap kap�lar, Türkistan’daki
112 S. S. Blair – J. M. Bloom, The Art and Architecture of Islam 1250-1800, New Haven-London, 1994, s.57; E. J. Grube, 1967, s.102; J. P. Roux, 1994, s.266. 113 Y. Porter, “Timurlu Sanat�, Topraktan ve Kâ��ttan Bir Cennet”, Semerkand 1400-1450, (Çev. Ali Berktay), �stanbul, 2005, s.118. 114 F. Beaupertuis-Bressand, 2005, s.142. 115 E. J. Grube, 1967, s.104. 116 D. Morgan, 1988, s.95. 117 E. J. Grube, 1967, s.105. 118 E. J. Grube, 1967, s.107.
Hoca Ahmed Yesevî Türbesi gibi baz� yap�larda in-situ olarak bugüne gelebilmi�tir119.
15. yüzy�l ba�lar�nda Semerkand’da yap�lan çok say�da ah�ap oymal� kap�, Timur’un
�ran, Suriye, Anadolu ve Hindistan’dan zorla getirtti�i sanatç�lar�n olu�turdu�u
kozmopolit ortam�n� izlerini ta��r; örne�in �âh-� Zinde kompleksindeki Kusam bin
Abbas Türbesi’nin kap�lar� 1405 tarihlidir ve �irazl� Seyid Yusuf adl� sanatç�n�n
imzas�n� ta��r; Gûr-i Emîr’in kap�lar� ise, Suriye ve M�s�r’daki Memlûk sanatç�lar�n
kulland��� fildi�i ve ah�ap kakma tekni�iyle süslenmi�tir120.
5. Maden Sanat�: Timurlu dönemi maden eserleri, günümüze az say�da
örne�in ula�abilmesinden dolay�, bugüne kadar çok fazla incelenememi�tir; bununla
birlikte, bilinen az say�daki örne�in aras�nda ba�yap�t say�labilecek eserler de
bulunmaktad�r121. Bu eserler, temelde Maveraünnehir ve Horasan’�n eski maden
i�çili�i geleneklerini sürdürmektedir; asl�nda bu bölgede 14. yüzy�lda parlak bir
dönem geçirmi� olan maden i�çili�i, Timurlu döneminde gerek nitelik gerek nicelik
yönünden dü�ü� ya�am��t�r; buna ba�l� olarak da Timurlu öncesi formlar (�amdanlar,
kaplar, kutular) varl���n� sürdürmü�tür122. Dolay�s�yla, Timur’un döneminden
günümüze ula�abilen maden i�leri, Maveraünnehir ve Horasan’a özgü nitelikler
temelinde geli�mi� ve eski örneklerden çok farkl�la�mam�� gibi görünmektedir;
örne�in Ahmed Yesevî Türbesi’nin ya� lambalar�, Alt�n Ordu örnekleri ile büyük
benzerlik gösterir; nitekim Timur’un Toktam��’� yenmesinden sonra, Alt�n Ordu
yöneticileri için yap�lm�� olan ve aralar�nda ejder, bal�k gibi figürlü örneklerin de
bulundu�u çok say�da maden eser, Timurlular�n eline geçmi�ti123. Bununla birlikte,
119 B. Brend, 1991, s.136. 120 T. W. Lentz – G. D. Lowry, 1989, s.45–46. 121 G. Fehervari, Islamic Metalwork of the Eighth to the Fifteenth Century in the Keir Collection, London, 1976, s.109. 122 E. J. Grube, 1967, s.106. 123 T. W. Lentz – G. D. Lowry, 1989, s.46–48.
Timur’un Memlûk maden i�çili�ini tan�yan ustalar� ba�kentine getirmesinin sonucu
olarak, özellikle geç Timurlu dönemi maden eserlerinde Memlûk örneklerindekine
benzer bir teknik ustal�k görülmektedir124. 1460’lardan itibaren maden ve seramik
sanatlar� lüks ürünler seviyesine yükselmi�tir125.
Tarihleri belli olan ve 15. yüzy�l ile 16. yüzy�l ba��na, Timurlu dönemine
tarihlenen 20’den fazla maden eser günümüze ula�m��t�r. Bu eserler ba�l�ca iki
tiptedir: Bir ya da daha fazla de�erli maden kakmal� pirinç materyal ve oymal�,
genellikle kalaylanm�� pirinç materyal126. Bunlar aras�nda ma�rapalar, tabaklar,
kovalar, kaplar, kâseler, kalem kutular� ve �amdanlar gibi çe�itli fonksiyonu olan
örnekler bulunmaktad�r127. En yayg�n görülen grup, genellikle pirinçten yap�lan
ma�rapalard�r; bunlar�n baz�lar�nda ejder biçimi olu�turan S �eklinde kulplar da
görülür. Ayr�ca ço�u, alt�n ve gümü� kakmal�d�r. Bu maden ma�rapalar�n en erken
tarihli örneklerinden biri, Ulu� Bey için beyaz ye�im ta��ndan yap�lm�� eserdir128.
Alt�n ve maden i�lerinden, birkaç parça d���nda hiçbir örnek günümüze
ula�mam��t�r; fakat 15. yüzy�l minyatürlerinde ta� kakmal� alt�n mücevherler
görülmektedir; ayr�ca dönemin kaynaklar�nda Timur’un de�erli ta�larla i�lenen
muhte�em giysilerinden bahsedilir129. Günlük kullan�m e�yalar�nda de�erli ve yar�-
de�erli ta�lar�n kullan�m�n�n da yayg�n oldu�u anla��lmaktad�r; bunlar do�rudan Çin
örneklerinin etkisi alt�ndad�r130.
6. Seramik: Timurlu seramik sanat�ndan günümüze pek az örnek
ula�abilmi�tir. �ran’a 14. yüzy�l�n ikinci yar�s�nda giren mavi-beyaz Çin seramikleri, 15.
124 T. W. Lentz – G. D. Lowry, 1989, s.46. 125 L. Golombek, 1992, s.9. 126 L. Komaroff, The Golden Disk of Heaven, California, 1992, s.51. 127 L. Komaroff, 1992, s.53–58. 128 G. Fehervari, 1976, s.109. 129 E. J. Grube, 1967, s.107. 130 E. J. Grube, 1967, s.107.
yüzy�l boyunca seramik üretimini etkilemi�tir; ancak Timurlu mavi-beyaz seramikleri,
Çin örneklerine göre çok daha özensizdir131. Timurlu seramik ustalar�n�n ba�lang�çta
Çin seramiklerini taklit ettikleri, fakat zaman içerisinde bunlara kendilerine has
özellikleri de katmaya ba�lad�klar� ve daha sonra bu örneklerin, “özgün tema üzerine
çe�itlemeler” oldu�u söylenebilecek bir görünüme büründü�ü anla��lmaktad�r132.
Timurlu mavi-beyaz seramikleri aras�nda kenars�z derin kâseler, büyük tabaklar,
sürahiler, asma kandiller görülmektedir; bunlarda hatayî üslubunda süslemeler, rumî,
lotus, palmet motiflerinin yan� s�ra çiçek bezemeleri, ko�an hayvan, tav�an, ku� ve
bal�k figürlerine de rastlanmaktad�r133. Erken Timurlu dönemine ait hiçbir seramik
üretim merkezi bilinmemektedir; ancak Me�hed, Herat, Buhara, Semerkand gibi
Timurlu �ehirlerindeki büyük üretim merkezlerinde sadece mimarî süsleme için çiniler
de�il, ayn� zamanda seramikler de üretilmi� olmal�d�r134.
7. “Chinoiserie”: Timurlu Sanat Üretiminde Bir Devir Modas�: Çin ile �slâm
dünyas� aras�nda özellikle Tang hanedan� döneminden itibaren (618-907)
yo�unla�an biçim ve tasar�m al��veri�i, �lhanl� ve Timurlu dönemlerinde de, iki kültür
aras�nda baz� biçimlerin takas edilmesi �eklinde kendini göstermi�tir. Sözgeli�i Çin
tekstil ürünlerinin, Mo�ol döneminde Orta Asya’y� da a�arak Avrupa’ya kadar ula�t���
bilinir; nitekim Arthur Lane, Çin tekstil ürünlerinin �lhanl� seramikleri üzerindeki
etkilerini vurgulam��t�r135. Çinli ve Müslüman seramik ustalar� aras�nda geç Tang
dönemi seramikleri ve Çin porselenleri arac�l���yla ba�layan bu uzun soluklu ili�ki,
131 E. J. Grube, 1967, s.106; S. S. Blair – J. M. Bloom, 1994, s.68. 132 G. A. Bailey, “The Dynamics of Chinoiserie in Timurid and Early Safavid Ceramics”, Timurid Art and Culture: Iran and Central Asia in the Fifteenth Century (ed. Lisa Golombek-Maria Subtelny), Leiden-New York-Köln, 1992, s.179.133 T. Cantay, ”Fetih’ten Sonra, Mimar Sinan’a Kadar Osmanl� Sanat�”, Mimarba�� Koca Sinan: Ya�ad��� Ça� ve Eserleri, C. 1, �stanbul, 1988, s.77. 134 E. J. Grube, 1967, s.106. 135 Y. Crowe, “Some Timurid Designs and Their Far Eastern Connections”, Timurid Art and Culture: Iran and Central Asia in the Fifteenth Century (ed. Lisa Golombek-Maria Subtelny), Leiden-New York-Köln, 1992, s. 168.
erken dönemlerde porselen yapmay� bilmeyen Müslüman seramik ustalar�n�n
da�arc���na porselen yap�m tekniklerini katm��t�r. Daha sonralar�, geç dönem Sung
(12-13. yüzy�llar) ve Yuan (1271-1368) hanedan� dönemi tekstil örnekleri, seramik
süslemelerini önemli ölçüde etkilemi�tir; hatta zamanla dokuma kökenli bu süsleme
unsurlar� aras�na anka ku�u, ejder, lotus ve av hayvanlar�ndan olu�an yeni bir
repertuar da eklenir. Chinoiserie stilinin özellikleri, seramikten ba�ka, örne�in
Re�idüddin’in Cami-üt-Tevarih’inin (1306-1307) minyatürlerindeki dokuma
örneklerinde, lotus gibi detaylarda da görülür136. Fundukistan’daki137 Budist
heykellerin giysilerinde görülen bulut tasvirleri ise, Timurlu saray�n�n sivil ve askerî
giysilerinde yeniden kar��m�za ç�kar. Ayr�ca mimarî bir motif olarak da, Yezd’deki
Muzafferî eserlerinden Emir �emseddin Muhammed Türbesi’nin (14. yüzy�l�n ikinci
yar�s�) eyvan�ndaki tonozun iç k�sm�nda, süslemenin bir parças� halindeki bulut
motifinde belirmektedir138. 14. yüzy�l sonlar�na gelindi�inde, Asya’y� yöneten iki büyük
liderden birisi Ming hanedan�n�n kurucusu Hong-wu iken (1368-98), di�eri de
Timur’dur (1370-1405). O tarihe kadar hep tüccarlar düzeyinde gerçekle�en kültür
al��veri�i, Timur döneminden itibaren resmî ziyaretlerle de perçinlenir; Çin
imparatoru, Timur’un mezar�n� kendi geleneklerine göre onurland�r�r; 15. yüzy�l
ba�lar�ndan itibaren Çin ile ili�kiler çok daha derinle�ecek ve bunun sonucu olarak da
sanatsal ürünlerin dola��m� h�zlanacakt�r139. Bunlar aras�nda “hediye”lerin yan�s�ra,
atlar ve yerel baz� ürünler ile takas edilen Çin ipeklileri ve her türlü ka��t para önemli
rol oynam��t�r; di�er yandan, ihraç mal� bu Çin ürünleri aras�nda, mavi-beyaz
porselenlerin bulunmas� da mümkündür140.
136 Y. Crowe, 1992, s.171.137 Afganistan’�n güneyinde, yakla��k 7. yüzy�la tarihlenen Budist manast�r. 138 Y. Crowe, 1992, s.171.139 Y. Crowe, 1992, s.168-169. 140 Y. Crowe, 1992, s.170.
Dolay�s�yla, ba�ta ticaret olmak üzere tüm bu faktörler, özellikle 15. yüzy�l�n ilk
çeyre�inde Timurlu dünyas� üzerindeki Çin etkisini güçlendiren unsurlar olarak kabul
edilmektedir. Bu dönemde Timurlu ustalar� taraf�ndan canland�r�lan chinoiserie stili,
ça�da�� Ming hanedan� yönetimindeki Çin’de de yank� bulur; Çinli sanatç�lar,
Müslüman sanatç�lar�n anlayamayacaklar�n� dü�ündükleri sembolik anlamlar�n� göz
önünde bulundurmaks�z�n, onlar�n be�enilerine uygun bulduklar� Çinli tasar�mlar�
seçerek, Timurlu dünyas�nda güçlü bir etki unsuru olan chinoiserie’nin olu�umuna
katk�da bulunmu�lard�r141. Bu tasar�mlar�n etkisi o denli güçlü olmu�tur ki, yüzy�l�n
ikinci çeyre�inden itibaren Çin’in daha korumac� bir siyaset izleyerek ülke d���na
ticareti büyük ölçüde azaltmas�ndan sonra bile, en az�ndan 15. yüzy�l�n sonuna
kadar, çe�itli sanat alanlar�nda varl���n� sürdürmü�tür142.
Resim, kitap sanatlar�, dokuma, ah�ap, maden ve seramik gibi birçok alanda
kendini gösteren bu stilin temel motiflerinden olan Çin bulutlar�n�n, Çin lake
oymac�l���n�n etkisiyle ortaya ç�kt��� dü�ünülebilir. Bulut motifi, Çin’de Ming hanedan�
döneminde daha az kullan�lmas�na kar��n Timurlu’da, 1470-1506 y�llar� aras�nda
hüküm süren Hüseyin Baykara dönemine kadar popülaritesini sürdürmü�tür143. Çin
sanat�nda zamanla bu motifin yerini, daha geleneksel oldu�u dü�ünülen dairesel ya
da dikdörtgen tasar�ml� hatlar alm��t�r. Bunlara benzeyen yuvarlak hatlar, yakla��k 14.
yüzy�ldan itibaren �slâm sanat�nda da kar��m�za ç�kar; Timurlu döneminde ise,
Semerkand �ah-� Zinde kompleksindeki kubbeli odalarda (14. yüzy�l sonu), kare
halinde düzenlenmi� çinili ünitelerin ortalar�ndaki dairesel kompozisyonlarda
görülmektedir144. Genel olarak dairesel kompozisyonlar�n �slâm sanat�na özgü
olmad�klar� söylenebilir; çünkü, sonlu bir biçim olan daire, �slâm esteti�indeki
141 Y. Crowe, 1992, s.170-171.142 Y. Crowe, 1992, s.171.143 Y. Crowe, 1992, s.171-172.144 Y. Crowe, 1992, s.172.
sonsuzlu�u ifade eden süslemeler ve karma��k geometrik tasar�mlar ile fikir olarak
çeli�mektedir145.
Baz� metinlerde Çin’de üretilen lake objelerin ve mobilyalar�n Orta Asya’ya
ula�t���na de�inilmekle birlikte, lakenin dayan�kl� olabilmesi için nemli bir ortamda
muhafaza edilmesi gerekmesi ve bunun Orta Asya’n�n iklim ko�ullar�nda
sa�lanamamas� nedeniyle, günümüze Çin’den gelen hiçbir lake örne�i
ula�amam��t�r; ancak 14. ve 15. yüzy�llara tarihlenen bir dizi minyatürde, lake
masalar�n betimlendi�i dikkati çeker. Örne�in, 14. yüzy�la tarihlenen Cami-üt-
Tevarih’in bir minyatüründe, Cengiz Han’�n taht� önünde bir lake masa
görülmektedir146. Buna benzer örnekler, 15. yüzy�la ait yazmalarda da kar��m�za
ç�kar. Orta Asya’dan de�ilse de Çin’den çok say�da geç dönem Yuan ve erken
dönem Ming lake ürününün günümüze ula�abilmesi, bunlar�n nitelikleri hakk�nda fikir
sahibi olmam�z� sa�lam��t�r. Bu örneklerden hareketle, örne�in Ulu� Bey için sandal
a�ac�ndan yap�lan ve bugün Topkap� Saray� Müzesi’nde bulunan kutunun
bezemelerinin de Çin örnekleriyle benze�ti�i anla��lmaktad�r; kutunun kapa��n�n
ortas�nda, içinde ejder figürü bulunan sekiz kollu bir �ekil bulunur, bunun iki yan�nda
içlerinde yaz� bulunan kartu�lar ve di�er k�s�mlarda da bitkisel bezemeler içeren
ba�ka biçimler yer al�r. Malzemesi farkl� olmakla birlikte, kutunun oyma tekni�iyle
yap�lan motifleri, Çin lake örneklerini ça�r��t�rmaktad�r147. Ahmed Yesevî Türbesi’nin
ah�ap kap�lar� da, derin oyma tekni�iyle yap�lan ve geleneksel tasar�mlar ile
chinoiserie’nin biraraya getirildi�i bu melez stilin bir ba�ka örne�idir148. Bu
uygulaman�n çiniye uyarlanm�� hali ise, �ad-� Mülk Aga Türbesi’nin (1371-83)
portalinde yer alan, içlerinde lotus ve asma motiflerinin bulundu�u oyma tekni�indeki
145 Y. Crowe, 1992, s.172.146 Y. Crowe, 1992, s.172.147 Y. Crowe, 1992, s.173-174.148 Y. Crowe, 1992, s.176.
panolard�r149 (Foto No.1). Yine Buyan Kuli Han Türbesi’nin (14. yüzy�l�n ortalar�)
portalindeki çiniler de ayn� özellikleri yans�t�r150. Bu yeni oyma stilinin en olgun
örnekleri ise, Herat yak�nlar�nda Gazur Gâh’taki bir dizi mezarta��nda kar��m�za
ç�kar; ayr�ca �ehr-i Sebz ve Horasan’daki baz� mezarta�lar�nda, Bakü’de
�irvan�ahlar kompleksi içindeki bir portalde kemer al�nl�klar�ndaki oyma
süslemelerde belirir151 (Foto No.2). Buradaki gibi derin ta� oyma tekni�ine “heft-
kalem” ad� verilmektedir152. Çin ürünlerinin Mo�ol sahas�na ve genel olarak Orta
Asya’ya aç�lmas�, 13. yüzy�ldan itibaren �slâm dünyas�n�n ah�ap oyma ve seramik
gibi geleneksel sanatlar�na gerek tasar�m gerekse stil yönünden yeni boyutlar
katm��t�r153.
Çin mavi-beyaz porselenlerinin, özellikle 15. yüzy�lda �slâm dünyas� seramik
sanat� üzerindeki etkileri ise, üzerinde çok daha fazla durulan bir konudur154. �slâm
sanat�nda Abbasî döneminden itibaren Çin seramikleri önemli bir etki alan� olmu�tur;
Abbasîlerden yakla��k 400 y�l sonra, Çin’in ba�l�ca seramik üretim merkezlerinden
olan Jingdezhen f�r�nlar�nda üretilen mavi-beyaz seramiklerin ticaret yoluyla
yay�lmas� ise, Kuzey Afrika’dan Afganistan’a kadar uzanan bölgedeki seramik
üretimini radikal biçimde de�i�tirmi�tir. �ran bölgesinde sanatç�lar�n bu yeni tarz�
uygulamaya ba�lamalar�n�n 14. yüzy�l sonlar�na denk geldi�i san�lmaktad�r; 16. yüzy�l
ba�lar�na gelindi�inde Jingdezhen stili, tüm �ran çevresinde büyük yayg�nl�k
kazan�r155. Timurlu döneminde, ba�lang�çta sanatç�lar�n büyük bir özenle Çin
porselenlerini taklit etme yoluna gittikleri; fakat zaman içerisinde taklit etmek yerine,
özgün örneklerdeki bezemeler üzerinde oynayarak melez bir stil olu�turduklar�
149 Y. Crowe, 1992, s.176.150 Y. Crowe, 1992, s.176.151 Y. Crowe, 1992, s.176.152 Y. Crowe, 1992, s.176.153 Y. Crowe, 1992, s.174.154 Y. Crowe, 1992, s.171.155 G. A. Bailey, 1992, s.179.
söylenebilir156. Bu dönü�üm iki �ekilde gerçekle�mi�tir; bunlardan birinde sanatç�lar,
özgün motifleri “basitle�tirme” yolunu seçerler; ne var ki bu yöntem, detaylar�n daha
az ele al�nmas� sonucunu do�urmu�tur. Di�er yol olan “yeniden yorumlama” ise,
�ranl� sanatç�lar�n yabanc� motife yeni bir anlam yükleyerek de�erlendirmesi �eklinde
gerçekle�mi�tir. Ancak s�kl�kla birinci yöntemi takiben ikincisinin uyguland���
anla��lmaktad�r; dolay�s�yla, genelde özgün formun ba�kala�m�� bir hali üzerine yeni
anlamlar yüklenmi�tir. Yine de, baz� formlar�n do�rudan Çin modellerinin kopyalar�
oldu�unu savunmaya yetecek kadar asl�na sad�k örnekler de mevcuttur157. Ancak
Timurlu çini üretim merkezleri hakk�nda son derece az veri bulunmas�, bu etkile�im
sürecinin ayr�nt�lar�yla ortaya konmas�n� ve tarihlendirilmesini güçle�tirmektedir158.
15. ve 16. yüzy�llarda, Timurlu ve Safevî kültür ortamlar�nda etkili olan chinoiserie
tarz�ndaki örneklerin, Çini-hâne denilen saraya ait mekânlarda üretilmi� olabilece�i
dü�ünülmektedir159. Örne�in Ulu� Bey’in yapt�rd��� söylenen “Çini-Hâne”nin, içi
porselenle kapl� bir kö�k �eklinde oldu�u kaynaklarda ifade edilir160. Çini-Hâne’ler ile
ilgili çal��malar�n ilerlemesinin, Timurlu ve onu takip eden Safevî dönemlerinde
chinoiserie’nin geli�imi ve uygulanmas� hakk�nda daha geni� bilgi sa�layabilece�i
tahmin edilmektedir161. Nitekim, 1941 y�l�nda Çihil Sütun Kö�kü yak�nlar�nda yap�lan
kaz�larda, Ming imparatorluk atölyelerinden ithal edilen mavi-beyaz alt�gen çiniler
bulunmu�tur162.
F. Edebiyat: Edebiyat alan�nda Timurlular, kendilerine ait dilleri olmas�na
ra�men Farsça’y� model alm��lard�r. Ayn� zamanda, baz� ilâvelerle Uygur alfabesinin
156 G. A. Bailey, 1992, s.179.157 G. A. Bailey, 1992, s.179.158 G. A. Bailey, 1992, s.179.159 G. A. Bailey, 1992, s.189.160 G. A. Bailey, 1992, s.189; L. Golombek – D. Wilber, The Timurid Architecture of Iran and Turan, C.1, Princeton, 1988, s.177.161 G. A. Bailey, 1992, s.189.162 L. Golombek – D. Wilber, 1988, s.177.
kullan�ld��� eserler aras�ndan Mansur Bah�i’nin Bahtiyarnâme’si (1435), Melik
Bah��’n�n Miraçnâme’si (1436), Kutadgu Bilig (1439) ve ayn� y�llara tarihlenen
“Tezkiretü’l-Evliya, Hibetü’l-Hakay�k” gibi örnekler günümüze ula�abilmi�tir; Uygur
alfabesinin kullan�lmas�n�n, �slâm öncesi kültür miras�na bir gönderme niteli�i ta��d���
kabul edilmektedir163. Bu dönemin dilinde çe�itli �ran lehçeleri ve baz� Arapça
kelimelerin yan� s�ra, Mo�olca ve Türkçe unsurlar�n biraraya gelmesi söz konusudur.
Türkçe’nin kullan�m� o kadar yayg�nla�m��t�r ki, Türkçe konu�an ve edebiyatla
ilgilenen yöneticilerin te�vikiyle, Türkçe edebî eserler ortaya konmu�tur164. 15.
yüzy�l�n ilk yar�s�nda Sakkakî, Gedayî, Atayî ve Lütfî gibi �airler, eserlerinde
Ça�ataycay� kullanm��lard�r; Ulu� Bey de, hiçbir nüshas� günümüze ula�mam�� olan
“Tarih-i ulus-� erbaa”y� (Dört Ulusun Tarihi) Ça�atay dilinde yazm��t�r. Yüzy�l�n ikinci
yar�s�nda Herat’ta ad�n� duyuran Ali �ir Nevaî ise, kendisini “çift-dilli” olarak
tan�tacakt�r165. �ahruh, Baysungur Mirza, Ulu� Bey, Ebu Said ve özellikle Hüseyin
Baykara ile onun veziri Ali �ir Nevaî, Timurlu yüzy�l� süresince edebiyat� ve yazarlar�
destekleyerek te�vik eden en önemli isimlerdir; kendileri de bizzat edebiyatla u�ra�an
bu yöneticilerin dönemlerinde Timurlu saray çevresi, âdeta bir bilim ve sanat üssü
haline gelmi�tir166. Özellikle Hüseyin Baykara’n�n olu�turdu�u edebiyat, bilim ve sanat
ortam�, �ran çevresinin entelektüel ve sanatsal iklimi üzerinde derin etki b�rakm��; bu
dönemde beliren stiller ve teknikler, geli�imlerini Safevî devrine dek
sürdürmü�lerdir167. Timurlu döneminde �iir, saray çevrelerinden çok halk�n u�ra�t���
bir edebiyat alan� olmu�tur; hattâ 15. yüzy�l�n sonlar�na do�ru, âdeta günümüzdeki
popüler müzik kadar yayg�n bir e�lence arac� haline gelmi�tir; Devlet�ah, bu
163 T. W. Lentz – G. D. Lowry, 1989, s.230; �. Aka, 2000a, s.138. 164 Z. Safa, “Persian Literature in the Timurid and Türkmen Periods”, The Cambridge History of Iran, C.6, Cambridge, 1986, s.914. 165 J. L. Bacqué-Grammont, “Yeni Bir Kimlik: Ça�atayca”, Semerkand 1400-1450 (Çev. Ali Berktay), �stanbul, 2005, s.158-159. 166 Z. Safa, 1986, s.915. 167 S. S. Blair – J. M. Bloom, 1994, s.63; Z. Safa, 1986, s.916.
dönemde her yerde çok say�da �aire rastland���n� ifade eder168. �iirlerde mistisizm ile
ilgili temalar öne ç�kmaktad�r; özellikle gazellerde Sûfî unsurlar�na s�kça
rastlanmaktad�r; Kemâleddîn Mesud, Tebrizli Molla Muhammed, �ah Nimetullah Veli,
Kas�m-� Envar, Camî gibi �airler, Sûfî felsefesini yans�tan uzun �iirler yazm��lard�r.
Bunun d���nda, anekdotlar içeren a�k �iirleri ile, etik ve felsefe konulu öykülere de
rastlanmaktad�r169. Timurlu döneminin en önemli edebiyatç�lar�ndan biri, ayn�
zamanda devlet adam� olan Ali �ir Nevaî’dir; Ça�atay Türkçesiyle yazd��� divanlar�
ve mesnevîlerinin yan�s�ra, az say�da Farsça eseri de bulunmaktad�r (Farsça
eserlerinde Fani mahlas�n� kullanm��t�r)170. Ali �ir Nevaî’nin veziri oldu�u Hüseyin
Baykara’n�n döneminde (1469–1506), siyasî ba�kentli�inin yan� s�ra entelektüel
anlamda da önemli bir merkez haline gelen Herat ve çevresindeki yerel nüfus
içerisinde Türk unsurlar�n az say�da olmas�na kar��n, sanat çevrelerinde edebî dil
olarak Türkçe’nin kullan�m� yayg�nla�m��t�r; hattâ Orta Asya Türkçe �iir gelene�inin
bu dönemde en yüksek seviyeye ula�t��� söylenebilir171.
Düzyaz� alan�nda birkaç tarih yazar� kar��m�za ç�kmaktad�r. Timurlular
devrinde her ne kadar Re�idüddin’in Cami-üt-Tevarih’i düzeyinde bir eser
yarat�lamam��sa da, Timurlu saray�, tarih yaz�m�n� te�vik etme yönünden �lhanl�
dönemiyle benzerlik göstermektedir172. Timur’un sava� ve bar�� zamanlar�nda daima
yan�nda olaylar� kaydeden Fars ve Uygur kâtipleri bulundurdu�u bilinir173. Timur
döneminde ya�ayan Nizâmeddîn-i �âmî, Timur’un emriyle Zafernâme’yi yazm��t�r;
�erefeddin Ali-i Yezdî’nin Zafername’si ise Timur’un son y�llar� ile �ahruh’un ilk
y�llar�n� kapsamaktad�r; daha geç dönemin tarihçisi Haf�z-� Ebrû, yarat�l��tan kendi
168 L. Golombek, 1992, s.14; Z. Safa, 1986, s.916. 169 Z. Safa, 1986, s.917-919. 170 Z. Safa, 1986, s.917. 171 V. V. Barthold, 1962, C.I, s.63; �. Aka, 2000a, s.138; Z. Safa, 1986, s.921. 172 D. Morgan, 1988, s.99. 173 W. Hinz, Timuriler Tarihi Hakk�nda Menba Tetkiki (Çev. M.A. Köymen), Ankara, 1942, s.93.
ça��na kadarki geni� zaman dilimini dört ciltlik eserinde kaleme alm��t�r; Devlet�ah’�n
Tezkiresi ise, edebî tarih boyutunu ele al�r ve �airlerin ya�amlar�n�n yan� s�ra,
eserlerinden seçmeler ve bunlar üzerine baz� ele�tirileri de içermektedir174. Hüseyin
Baykara devri tarihçilerinden Mirhond ve torunu Hondmir, Timurlu Devleti’nin
y�k�lmas�ndan sonra, Behzad gibi, bir süre yeni Safevî hükümdarlar�n�n himayesinde
çal��malar�n� sürdürmü�lerdir175.
G. Müzik: 15. yüzy�lda Semerkand, müzisyenleriyle de ünlenmi�tir. Dönemin
en ünlü müzisyenleri, hem enstrüman çalan hem de �ark� söyleyen Endicanl� Yusuf
ile, müzik kuramlar� alan�ndaki çal��malar�yla öne ç�kan Meragal� Abdülkadir’dir176.
�ahruh zaman�nda Herat’ta ya�ayan Ahmedî’nin Ça�atay Türkçesi ile yazd��� “Sazlar
Münazaras�” adl� eserinde, söz konusu dönemde tanbure, ud, çeng, kopuz, yatugan,
rübab, g�cak, kingire adl� sekiz tane müzik aletinin kullan�ld���ndan bahsedilir177.
Timurlu döneminde, bahsedilen tüm bu alanlarda yüksek bir seviyeye
ula��lm�� ve Timurlu stilindeki eserler, sonraki yüzy�llar�n �slâm sanat�n�, özellikle de
�ran, Hindistan ve Türkiye çevresinde geli�en sanat faaliyetlerini belirgin biçimde
etkilemi�tir178.
174 Z. Safa, 1986, s.921-924. 175 D. Morgan, 1988, s.99. 176 �. Aka, 2000a, s.141. 177 �. Aka, 2000a, s.142. 178 S. S. Blair – J. M. Bloom, 1994, s.55.
III. T�MURLU M�MARLIK M�RASI: B�R DE�ERLEND�RME
Timurlu mimarisi, co�rafî yönden bugünkü �ran, Afganistan, Özbekistan ve
Kazakistan’�n baz� bölümlerini kapsayan bir alanda geli�mi�tir. Ayn� zamanda �ran’�n
bat�s�nda egemen olan Akkoyunlu ve Karakoyunlu sahas�n� da içine almaktad�r.
Ancak, Timurlu mimarisinin a��rl�k merkezinin Kuzeydo�u �ran oldu�u söylenebilir;
yap�m ve dekorasyon tekniklerindeki yeniliklerin kayna�� olarak, Kuzeybat� ve Orta
�ran’�n yerini bu dönemde Horasan ile Maveraünnehir alm��t�r179.
Timurlu mimarî stilini kavrayabilmek için, onun co�rafî parametrelerinin
tan�mlanmas� gereklidir. Timurlu mimarisinin yay�ld��� alan�, günümüz ko�ullar�nda
�ran, Afganistan ve Sovyet dönemi Orta Asyas� olarak belirlemek mümkündür; ancak,
bugünkü siyasî s�n�rlar�n 15. yüzy�l ko�ullar�n� ifade etmedi�i, örne�in ortaça�da
Horasan’�n, bugünkü terimlerle Afganistan ve Sovyet dönemi Orta Asya ülkelerini de
kapsayacak �ekilde �ran’�n do�usunda yer ald��� dü�ünülürse, Timurlu Devleti’nin
yay�ld��� alan� ifade etmek için, genel bir adland�rma olmas� bak�m�ndan “�ran
çevresi” tabirini kullanmak uygun olabilir180.
Timurlu sahas�n�n bu kadar geni� bir bölgeye yay�lmas�na ra�men, hem nitelik
hem nicelik yönünden Timurlu mimarisinin tan�mlanmas�n� sa�layacak örnekler, daha
çok Semerkand ve daha sonraki ba�kent olan Herat’ta yo�unla��r181.
Bugün Timurlulara ait eserlerin ço�u yok olmu�tur; ancak günümüze
ula�abilen yap�lara ve o dönemin tarihçileri ile gezginlerinin betimlemelerine
dayan�larak, Timurlu mimarisinin özellikleri büyük ölçüde ortaya konabilmi�tir.
179 R. Hillenbrand, Islamic Art and Architecture, London, 1999, s.216. 180 R. Hillenbrand, “Aspects of Timurid Architecture in Central Asia”, EJOS (Electronic Journal of Oriental Studies) VI, No. 20, 2003, s.1. 181 R. Hillenbrand, 2003, s.2–3.
15. yüzy�l �ran bölgesi mimarisinde, homojen özelliklere sahip tek bir stilden
bahsetmek mümkün de�ildir; mekân düzenleni�i, süsleme ve di�er unsurlar
yönünden, birden fazla Timurlu stilinden bahsedilebilir. Egemenli�in s�k s�k el
de�i�tirmesi ve baz� bölgelerde siyasî ayr��malar�n ya�anmas�, ba��ms�z sanat
stillerinin geli�mesine sebebiyet vermi�tir; dolay�s�yla, merkezî stilin d���nda, yerel
malzeme ve in�aat gelenekleri, hatta binay� yapt�ran ki�inin be�enileri ve mimarlar�n
becerileri gibi çok çe�itli unsurlar�n etkisi alt�nda geli�en bölgesel stiller de
bulunmaktad�r. Ancak Me�hed, Semerkand ve Herat �ehirlerinde geli�en stil merkezî
özellikler göstermekte ve ana stil olarak kabul edilmektedir182.
“Timurlu imparatorluk stili”, zaman içinde, özellikle 1410–1445 y�llar� aras�nda
�irazl� mimarlar�n etkisiyle, ba�l�ca stil haline gelmi�tir; bu dönemin sonlar�na do�ru
sözkonusu stil, imparatorlu�un di�er bölgelerine ula�m�� ve buralardaki yerel
özelliklerle de birle�erek bölgesel stilleri olu�turmu�tur183. �mparatorluk stili d���nda
kalan bu bölgesel stiller aras�nda Yezd, Tebriz, Kum, Mazanderan ve �irvan’dan
bahsedilebilir184.
“Timurlu imparatorluk stili” olarak tan�mlanan merkezî stil, Timur’un istekleri
do�rultusunda 1390–1405 y�llar� aras�nda geli�tirilmi�tir. 1379 y�l�ndan itibaren Timur,
fethetti�i Harezm, Tebriz, �iraz, Hindistan, Suriye gibi bölgelerden sanatç�lar� ve
mimarlar� toplayarak kendi imparatorlu�una getirmi� ve bu sanatç�lar�n yaratt�klar�
an�tlar da Timurlu imparatorluk stilinin ilk örneklerini olu�turmu�tur185. Asl�nda bu
teknik geli�melerin ço�u, daha önce 14. yüzy�l�n ikinci yar�s�nda Muzafferîlerin
�sfahan, �iraz ve Yezd’de yapt�klar� an�tlarda kendini göstermi�tir186. Bu gruptaki
yap�lar�n en belirgin özellikleri an�tsall�kt�r (Türkistan’daki Ahmed Yesevî Türbesi,
182 R. Hillenbrand, 2003, s.5–6; L. Golombek – D. Wilber, s.187. 183 L. Golombek – D. Wilber, 1988, s.187. 184 L. Golombek – D. Wilber, 1988, s.194–201. 185 L. Golombek – D. Wilber, 1988, s.187–188. 186 L. Golombek – D. Wilber, 1988, s.188.
�ehr-i Sebz’deki Ak Saray gibi); ayr�ca, çok yüksek kasnaklar üzerine oturan
kubbeler (Gûr-i Emîr, Türkistan Yesevî Türbesi) ve d�� yüzey kaplamalar� da ön plana
ç�kmaktad�r; bu dönem yap�lar�n�n tümünde, Orta Asya için nadir say�labilecek bir
teknik olan çini mozaik kaplamalar görülmektedir187. Bu yap�larda yeni tonoz
teknikleri de belirmi�tir; örne�in Türkistan Yesevî Türbesi’nde ve Tuman Aka
külliyesinde, üç parçal� çapraz tonozlar bulunmaktad�r ki bu teknikler sayesinde iç
mekânlarda yeni düzenlemeler yap�lmas� mümkün olabilmi�tir188.
�ahruh’un ünlü saray mimar� K�vameddîn �irâzî’nin faaliyet gösterdi�i
dönemin karakteristi�i, merkezî Timurlu stili olarak adland�r�lmaktad�r. Bu
adland�rman�n sebebi, söz konusu geli�melerin devrin büyük �ehirlerinde
gerçekle�mi� olmas�d�r; ne var ki etki alan�, bölgenin s�n�rlar�n� a�arak, Hindistan’dan
�stanbul’a kadar uzanm��t�r189.
Merkezî stilin d���nda, mekân düzenleni�i, teknoloji, estetik, süsleme
bak�m�ndan belirli özellikler gösteren ve ayn� zamanda bölgesel stiller içinde en geni�
grubu olu�turan Yezd bölgesi, Timurlu imparatorluk stiline yabanc� olmamakla
birlikte, ondan farkl�la�an birçok özelli�e de sahiptir190. Bu bölgede mescitler, yaz�n
kullan�lmak üzere yap�lan kubbeli bir oda ile, daha so�uk olan k�� aylar�nda
kullan�lmak üzere yap�lan bir ya da daha fazla dikdörtgen biçimli salondan olu�ur ve
bu salonlar� bölümlere ay�rmak için çapraz kemerler ve tonozlar kullan�lm��t�r; böyle
bir plan tipinin öncülleri Timurlu öncesinde kar��m�za ç�kmaktad�r (Yezd Mescid-i
Camisi gibi)191. Yezd stilinin etkileri kuzeyde Ka�an’a kadar ula�m��t�r; �sfahan’daki
baz� yap�larda da bu stilin yans�malar� görülmektedir192.
187 L. Golombek – D. Wilber, 1988, s.188. 188 L. Golombek – D. Wilber, 1988, s.188. 189 L. Golombek – D. Wilber, 1988, s.194. 190 L. Golombek – D. Wilber, 1988, s.194. 191 L. Golombek – D. Wilber, 1988, s.195. 192 L. Golombek – D. Wilber, 1988, s.195.
Kum bölgesindeki an�tsal kule-mezarlar Mazanderan bölgesindekilerle
benze�mektedir; bunlar�n neredeyse hepsinin d�� cepheleri katl� düzenlenmi�tir193.
Kum’daki �lhanl� dönemi kule-mezarlar�n�n d��tan ve içten sekizgen olmas�na kar��l�k,
Timurlu döneminde ayn� �ekilde sadece bir tane örnek vard�r; fakat d��tan sekizgen
içten kare ya da içten sekizgen d��tan onikigen biçimli örnekler görülmektedir194. Kum
�ehri, özellikle Hz. Ali soyundan gelenler ve �iiler için öteden beri bir çekim merkezi
olmu�tur; dolay�s�yla, mimarideki onikigen planl� yap�lar�n �iilerdeki Oniki �mam
�nanc� ile ba�lant�l� bir ikonografisi oldu�u ileri sürülmü�tür195.
Kum gibi Mazanderan da �ii nüfusunun yo�un oldu�u bir �ehirdir ve burada,
birçok yerden daha fazla say�da �ii kule-mezar� bulunmaktad�r; bunlar�n say�ca
günümüze ula�abilenlerden çok daha fazla oldu�u anla��lmakla birlikte, bölgenin
konut mimarisi gibi kule-mezarlar�n�n da bir k�sm�n�n ah�ap malzemeyle in�a edilmi�
olmas� nedeniyle bugün bu ah�ap yap�lardan eser kalmam��t�r196. Kule-mezarlar,
genellikle s�radan mezar yap�lar� olmay�p, dinsel an�t-mezar fonksiyonunu
üstlenmi�lerdir. Bu kule-mezarlarda bulunan, giri� ekseni boyunca uzanan dikdörtgen
salonlar, yap�n�n kendisinden daha geç tarihli gibi görünmektedir; hattâ baz�
örneklerde bu salonlar yap�ya tamamen uyumlu de�ildir; dolay�s�yla, daha erken
tarihli kule-mezarlar�n sonradan yap�lan ilâvelerle böyle dinsel mezar an�tlar� haline
dönü�türüldü�ü ve âdeta birer hac merkezi haline geldi�i anla��lmaktad�r197.
Günümüze ula�an Mazanderan kule-mezarlar�nda genellikle tu�la malzeme
kullan�lm��t�r. Zemin planlar� dairesel, kare, alt�gen, sekizgen ve onikigen
olabilmektedir. 15. yüzy�l kule-mezarlar� aras�nda en s�k görülen tip, sekizgen planl�,
geli�mi� bir kubbeye geçi� sistemine sahip ve piramidal ya da konik çat�l� örneklerdir;
193 L. Golombek – D. Wilber, 1988, s.196. 194 L. Golombek – D. Wilber, 1988, s.196. 195 L. Golombek – D. Wilber, 1988, s.196–197. 196 L. Golombek – D. Wilber, 1988, s.197. 197 L. Golombek – D. Wilber, 1988, s.197–198.
fakat bu bölgenin tipik özelli�i, kubbeye geçi� k�sm�n�n vurgulanmas�d�r. Yüksekli�e
ve d�� cephe süslemesine çok fazla önem verilmemi�tir. �ç mekânlar ise, büyük bir
sandukay� içinde bar�nd�rabilecek kadar geni� tutulmu�tur; ancak tüm kule-
mezarlarda sanduka bulunmamaktad�r. �ç mekânlar karma��k yap�da olmay�p, d��
plan�n bir yans�mas� halindedir198. Süslemeler âdeta kli�ele�mi�tir ve sadece bir
düzine kadar motifle s�n�rl�d�r. Mihrap nadiren görülür; ayr�ca bu yap�lar�n hiçbirinde
dikkat çekici, bezemeli bir portal yoktur199.
Mazanderan kule-mezarlar�, genel anlamda �ran ve Orta Asya’daki türbelerle
k�yasland���nda, mütevaz� bir alt grup olman�n ötesine geçmemektedir; eski
geleneklere yeni bir yakla��m getirmekten ziyâde onlar� tekrarlayan yap�lar olduklar�
söylenebilir. Ayr�ca eski kule-mezarlarla k�yasland���nda da, Mazanderan kulelerinin
daha küçük ölçekli, daha az süslemeli ve hatta bazen süslemesiz, çe�itlilikten yoksun
bir yap� grubu olu�turduklar� görülmektedir200.
Azerbaycan’a yak�n olan �irvan’da, merkezî Timurlu stilinden birçok
bak�mdan farkl�la�an özgün bir stil olu�mu�tur; özellikle 15. yüzy�l�n ikinci yar�s�ndan
itibaren Tebriz stilinin etkileri de bu bölgenin mimarisinde kendini gösterir201. Temel
in�a malzemesinin tu�la oldu�u Timurlu sahas�ndaki di�er bölgelerin aksine burada
kesme ta� malzeme ön plana ç�kmaktad�r. Ayr�ca Azerbaycan kökenli yerel
geleneklerin etkisiyle, ta� süsleme de olgun düzeydedir202.
Di�er yandan, bölgedeki �irvan�âh yap�lar� (�irvan�âh mescidi ve türbesi gibi)
yerel geleneklerin ötesinde, Tebriz’deki Akkoyunlu yap�lar�nda uygulanan dokuz
198 L. Golombek – D. Wilber, 1988, s.198. 199 L. Golombek – D. Wilber, 1988, s.198–199. 200 L. Golombek – D. Wilber, 1988, s.199. 201 L. Golombek – D. Wilber, 1988, s.199. 202 L. Golombek – D. Wilber, 1988, s.199–200.
parçaya bölünmü� kare prensibine uygun in�a edilmi�lerdir. Di�er yap�larda ise plan
bak�m�ndan Anadolu’yla yak�nl�k görülmektedir203.
Akkoyunlu ve Karakoyunlu ba�kenti olan Tebriz’in kendine özgü bir stili oldu�u
anla��lmakla birlikte, günümüze ula�an yap�lar�n azl���ndan dolay� bu stilin tüm
özelliklerinin ortaya konabilmesi mümkün olmamaktad�r. Tebriz’de bu dönemden
kalan tek yap� Gök Mescit’tir; fakat Me�hed’deki Mescid-i �âh’�n da Tebriz stilinin bir
yans�mas� oldu�u kabul edilmektedir; bu yap� mekân düzenleni�i bak�m�ndan
Tebriz’deki Gök Mescit’e benzemektedir ve Tebrizli bir mimar�n imzas�n�
ta��maktad�r204.
15. yüzy�lda, yakla��k olarak bugünkü Azerbaycan bölgesinde hâkim unsur
haline gelen Akkoyunlu (yakla��k 1378–1508) ile Karakoyunlu (yakla��k 1380–1468)
devletleri, Asya tarihinde önemli rol oynam��t�r205. Bu devletlerin yay�ld��� alan,
stratejik ve ticarî ili�kiler yönünden son derece zengin bir bölgedir; 14. yüzy�l
sonlar�nda Do�u Anadolu ve Kuzey Irak’ta kurulan bu devletler, 15. yüzy�lda bugünkü
Azerbaycan’�n güneyinden Kafkasya’ya, �ran, Irak ve Anadolu’ya kadar uzanan son
derece geni� bir co�rafyaya yay�l�r ve Tebriz �ehrini de ba�kent yaparlar206.
1430’lardan itibaren Orta ve Bat� �ran ile Do�u Anadolu’yu i�gal eden Akkoyunlular�n
kar��s�nda Timurlu �mparatorlu�u güç kaybeder ve sadece Herat çevresini kapsayan
bir alana çekilir207. Akkoyunlu, Karakoyunlu ve Timurlu devletleri, yakla��k ayn�
bölgelerde ve zaman diliminde egemen olmu�lard�r; dolay�s�yla bu dönemin belirgin
özelliklerini yakalayabilmek aç�s�ndan bu devletlerin birlikte de�erlendirilmeleri
gerekir. Akkoyunlu ve Karakoyunlu dönemlerinden günümüze az say�da yap�
203 L. Golombek – D. Wilber, 1988, s.200. 204 L. Golombek – D. Wilber, 1988, s.195–196. 205 M. Useynov – L. Bretanitskiy – A. Salamzade, �storiya Arhitektur� Azerbaydjana, Moskva, 1963, s.180. 206 S.S. Blair – J.M. Bloom, 1994, s.50; L.S. Bretanitskiy, Zodçestvo Azerbaydjana XII-XV. vv. i ego mesto v arhitekture perednego vostoka, Moskva, 1966,1966, s.212. 207 R. Hillenbrand, 1999, s.214.
ula�abilmi�tir ve bu yap�lar, bugünkü �ran’dan Türkiye’ye kadar uzanan geni� bir
co�rafyaya yay�lm��t�r; ancak mevcut az say�daki yap� bile, bu Türkmen devletlerinin
mimarisinin, Timurlular�n mimariye getirdikleri yeniliklerin bat�ya (özellikle Osmanl�’ya)
nakledilmesinde ve Timurlu mimarisinin uluslararas� bir nitelik kazanmas�nda ne
kadar önemli bir arac� rolü oynad���n� ortaya koymaktad�r208.
�ran bölgesinde Akkoyunlular ve Karakoyunlulardan günümüze ula�abilen pek
az yap� vard�r ve bunlar da daha çok Tebriz ve �sfahan’da yer almaktad�r.
Karakoyunlu ba�kenti Tebriz’den günümüze ula�abilen tek yap�, özellikle hem d��
hem iç yüzeylerini kaplayan alt� renkli çini mozaik süslemeleriyle öne ç�kan Gök
Mescit’tir (1465); ancak dönemin yazarlar�n�n anlat�mlar�na bak�l�rsa, Tebriz’deki
di�er yap�lar�n ondan da daha gösteri�li olduklar� anla��lmaktad�r209. Örne�in, sadece
Venedikli bir gezginin anlat�mlar� sayesinde özellikleri saptanabilen He�t Behi�t
Saray� (Akkoyunlu), daha sonra Anadolu ve Hindistan’daki baz� yap�larda da ortaya
ç�kacak olan, Timurlu mimarisine ait baz� özelliklere sahiptir210.
�sfahan’daki Türkmen yap�lar�nda da Gök Mescit’teki ve dolay�s�yla Timurlu
sanat�ndaki renk çe�itlili�i görülmektedir; örne�in 1453–54 y�llar�nda in�a edilen bir
mezar yap�s� olan Darb-� �mam’�n çini mozaik portalinde benzer bir stil
gözlenmektedir211.
Türkmen hanedanlar�n�n �ran’dan Anadolu’ya kadar geni� bir alana
yay�lmalar�, Timurlu mimarî sözlü�ünün daha da bat�ya ula�mas�n� sa�lam��t�r.
Do�u Anadolu’da 14. yüzy�l boyunca etkin olan Karakoyunlular’�n b�rakt�klar�
en önemli eserlerden birisi, 14. yüzy�l sonlar�na tarihlenen Van Ulucamisi’dir (�ekil
No.1). Yap�da, mihrap önünde, be� a��r payeye oturan mukarnas dolgulu büyük bir
208 S.S. Blair – J.M. Bloom, 1994, s.50. 209 S.S. Blair – J.M. Bloom, 1994, s.51–52. 210 S.S. Blair – J.M. Bloom, 1994, s.52. 211 S.S. Blair – J.M. Bloom, 1994, s.52–53.
kubbe yer al�r. Buna benzer bir merkezî kubbe denemesi, 15. yüzy�lda Tebriz’de
yapt�klar� Gök Mescit’te de kar��m�za ç�kmaktad�r212.
Türbe mimarisinde ise, 12 kenarl� kurulu�lar� ve zengin süslemeleriyle birbirine
benzeyen Geva� Halime Hatun (1358) ile Ahlat Erzen Hatun (1396) türbeleri,
Anadolu’da Karakoyunlular�n b�rakt�klar� izlerdir. 15. yüzy�lda in�a edilen Patnos ve
Erci� kümbetleri de ayn� üslûbu sürdürürler213.
15. yüzy�lda Anadolu’da Karakoyunlu hâkimiyeti yerini Akkoyunlulara b�rak�r.
Bu dönemde, özellikle Diyarbak�r ve Mardin camilerinde gerçekle�tirilen kubbe
denemelerinden ba�ka, silindir biçimli, külâh� yivli kubbe �eklinde, ku�aklar halinde
süslemeli, kesme ta�tan minareler de dikkati çekmektedir214. Akkoyunlu türbe
mimarisinin Anadolu’daki örnekleri de, 15. yüzy�lda �ran ve Azerbaycan’da geli�tirilen
biçimlerin Anadolu’ya ta��nmas�nda birer köprü niteli�i ta��maktad�r; 1444 tarihli
Mardin Sultan Hamza Türbesi, dört kollu ve ortas� kubbeli bir düzenlemeye sahiptir;
Hasankeyf Zeynel Bey Türbesi (1470’ler), silindirik gövde biçimleni�i bak�m�ndan
Anadolu’daki daha eski tarihli yap�larla ili�kilendirilebilir; ancak, so�anvâri kubbesi ve
s�rl� tu�la-çini mozaikle kapl� gövdesi ile Timurlu tekniklerini akla getirmektedir215;
1492 tarihli Ahlat Emir Bay�nd�r Kümbeti ise, sütunlarla galeri biçiminde d��a aç�k
gövdeli düzenlemesiyle, Bakü’deki �irvan�âhlar Saray�’n�n Divanhânesi ile
benze�mektedir216.
A. Kökenler: Timurlu dönemi, gerek teknik ustal�k gerekse tasar�m çe�itlili�i
yönünden, �ran bölgesi mimarisinde bir doruk noktas� olmu�tur. 14. yüzy�lda �lhanl�
mimarisinin Selçuklu biçimleri temelinde geli�ti�i, fakat ondan çok daha görkemli bir
212 A. Altun, Ortaça� Türk Mimarisinin Anahatlar� �çin Bir Özet, �stanbul, 1988, s.68. 213 A. Altun, 1988, s.68. 214 A. Altun, 1988, s.68. 215 S.S. Blair – J.M. Bloom, 1994, s.53; A. Altun, 1988, s.68. 216 A. Altun, 1988, s.68.
görünüme büründü�ü bilinir. Onu takip eden Timurlu döneminde, Timur ile varisleri
�ahruh, Ulu� Bey, Baysungur ve Ebu Said’in patronlu�unda biçimlenen mimarî stil
üzerinde �lhanl� mimarisi önemli bir etki alan� olmakla birlikte, ondan farkl�la�an
özellikler de görülmektedir217.
Çe�itli kanallardan gelen etkilerin ve çok yönlü bir miras�n üzerine bina edilen
Timurlu mimarisi temelde �lhanl�-Mo�ol miras� üzerinde �ekillenmi� gibi görünmekle
birlikte, bu bölgede siyasî iktidarlar�n ve sanatsal e�ilimlerin s�k aral�klarla
de�i�mesine ba�l� olarak, bir biçimin kökeninin kesin olarak belirlenebilmesi her
zaman mümkün olmamaktad�r. Dolay�s�yla, son dönem �lhanl� ve erken dönem
Timurlu mimarisi aras�ndaki geçi�kenlikle ilgili olarak da baz� kat� stilistik kategorilerin
varl���ndan bahsetmek güçtür218. Hillenbrand, Timurlu mimarisinin belki �lhanl�
mimarisinden de çok Selçuklu biçimlerini sürdürdü�ünü ve olgunla�m�� Timurlu
mimarisinin �lhanl� mimarisinden birçok yönden farkl�la�t���n� savunur219.
Maveraünnehir’de geli�en Timurlu mimarisinin büyük ölçüde �ran’dan getirilen
sanatç�lar�n etkisiyle biçimlendi�ine dair genel bir kabul sözkonusudur. Ancak,
Timurlu mimarisinin en önemli an�tlar�ndan olan �âh-� Zinde’deki türbelerin ço�unun
Timur’un �ran’� fethinden önce yap�ld��� ve stilistik aç�dan ça�da�� �ran örnekleriyle
büyük bir paralellik içinde olmad��� dü�ünüldü�ünde, Muzafferîler gibi ba�ka etki
alanlar� akla gelmektedir. Bilindi�i üzere, 14. yüzy�l�n ortalar� ile sonu aras�nda
�ran’da hüküm süren Muzafferîlerin yönetici zümresinin sanat� cömertçe himaye edi�i,
ba�ta Yezd ve Kirman �ehirleri olmak üzere tüm Orta ve Güney �ran’da, sanat
geleneklerinin kesintisiz bir biçimde sürmesini sa�lam��t�r220. Ancak, örne�in
Muzafferîlerin �iraz’daki saraylar�nda faaliyet gösteren baz� �airler tan�nmakla
217 A. U. Pope, Persian Architecture, New York, 1965, s.192. 218 R. Hillenbrand, 2003, s.2. 219 R. Hillenbrand, 2003, s.2. 220 R. Hillenbrand, 2003, s.2–3.
birlikte, bu hanedan�n mimarî faaliyetleri hakk�nda pek az �ey bilinmektedir221.
Mimariye nazaran mimarî süslemesi ve bunun Timurlu dönemine etkisi konusunda
ise daha fazla veri bulunmaktad�r. Muzafferîlerin en önemli an�tlar�ndan olan �sfahan
Mescid-i Cumas�’na ba�l� medrese (1366–77), Timurlu stilinin öncülü say�labilecek
özelliklere sahiptir; yap�n�n k�ble eyvan�ndaki çini süsleme, hem renk hem de tarz
bak�m�ndan 15. yüzy�l örneklerine yak�nd�r (Foto No. 3). Eyvan�n gerisinde, banna’i
tekni�iyle222 tu�la üzerine kutsal isimlerin yaz�ld��� bölüm, Ahmed Yesevî
Türbesi’nden (1397–99) itibaren Timurlu yap�lar�nda kar��la��lan bir özelli�in
benzeridir. Yine eyvan kemerinde, sekiz kö�eli y�ld�z çini mozaikler banna’i tekni�ine
benzer �ekilde düzenlenmi�tir; bu da, önemli Timurlu an�tlar�ndan Me�hed Gevher
�ad Camisi’nin (1416–18) yan eyvanlar�ndaki örneklerin öncülü olarak kabul
edilmektedir. Bu y�ld�zlardan özellikle ikisi, merkezde yer alan bir madalyonun
etraf�nda sekiz tane kare biçimli kûfî üniteden olu�an kompozisyonlara sahiptir ve bu
ünitelerin dört kö�esinde ayn� cümle tekrar edilir, harflerin üst uzant�lar� da ortada bir
sekizgen olu�turacak �ekilde dü�ümlenir; Timurlu döneminde �ehr-i Sebz’deki Ak
Saray’da (1379–96), Hargird Medresesi’nde (1442–46) ve Tebriz’deki Gök Mescid’de
(1465) bu kompozisyonun çe�itlemeleri görülür223.
Mimarî süslemeden ba�ka, eyvan duvarlar�nda kar��m�za ç�kan, üçü zemin
seviyesinde üçü de üstte galeri seviyesinde olmak üzere her kenarda alt��ar kemere
sahip düzenleme, Me�hed’deki Gevher �âd Camisi ile benzerlik gösterir. Üstteki
kemerler aras�nda yer alan dikdörtgen biçimli çini mozaik panolardaki geometrik
221 V. Minorsky, 1964, s.49. 222 S�rl� ve s�rs�z tu�lan�n beraber kullan�ld��� süsleme tekni�i. Kemer dolgusu ve portal gibi alanlarda, çini mozaik ve cuerda seca’ya rakip olarak ortaya ç�km�� ve 15. yüzy�l�n ilk yar�s�na kadar yo�un olarak kullan�lm��t�r. (Bkz. O’Kane, 1987, s.103–104 ve Lentz-Lowry, 1989, s.214) 223 B. O’Kane, Timurid Architecture in Khurasan, 1987, s.102.
süslemeler de, Timurlu döneminde Hargird Medresesi’nde tekrar kar��m�za
ç�kacakt�r224.
1379 tarihli Tu�rabek Türbesi’nde ise, o tarih için yeni bir özellik olan banna’i
tekni�i, çini mozaik panolarla birlikte tüm d�� cephede kullan�lm��t�r ve çini mozai�in
kalitesi de Timurlu örneklerine yak�nd�r. Gerek kubbeye geçi� alan�ndaki geometrik
süslemeler, gerekse renk kullan�m� (di�er Muzafferî örneklerinden daha fazla beyaz
renk kullan�lm��t�r ve bu tercih, Timurlu süsleme repertuar�na yak�nd�r), ayn�
etkile�ime i�aret etmektedir225.
Timurlu döneminde �lhanl� ve Muzafferî geleneklerinin devam edi�i, büyük
ölçüde, sanatç�lar�n Orta ve Güney �ran’dan Timurlu devletinin merkezine gönüllü
olarak ya da zorla göç ettirilmelerine ba�l�d�r; Timur’un emriyle �ran, Irak,
Azerbaycan, �am, Ba�dat gibi merkezlerden çok say�da sanatç� ve ayr�ca
Hindistan’dan da yüzlerce ta� ustas�n�n Semerkand’a getirildi�i bilinir226. Daha önceki
dönemlere ait zengin bir mimarî miras� da bünyesinde bar�nd�ran Semerkand �ehri,
Timurlu ça��nda ihti�am�n odak noktas� haline gelmi�tir227. Gerek siyasî ba�kent
gerekse Timurlu ihti�am�n�n merkezi olan Semerkand, 15. yüzy�l boyunca geli�en
sanat ve dü�ünce ya�am�na dair yeniliklerin vitrini olmu�tur. Stratejik konumu ve
an�tsal yap�lar�yla Semerkand �ehrinin bir merkez olarak geli�mesi, Timur’un h�zla
yay�lan imparatorlu�u için kusursuz bir merkez yaratma iste�ine i�aret etmekte ve
atalar�n�n göçebe/yar�-göçebe geleneklerinden kopu�u simgelemektedir; Timur,
ba�kentinin mahallelerine di�er önemli Müslüman �ehirlerinin adlar�n� vererek (�am,
224 B. O’Kane, 1987, s.102. 225 B. O’Kane, 1987, s.103. 226 R. Hillenbrand, 1999, s.216. 227 A. U. Pope, 1965, s.193.
Ba�dat, Sultaniye, �iraz, Ba�dat gibi), hükmetmek istedi�i dünyan�n bir mikro-
kozmosunu Semerkand’da yaratm��t�r228.
B. �ehir düzenlemeleri: Timurlu döneminde birçok �ehir, an�tsal dört kö�eli
kompozisyonlarda düzenlenmi�tir; aç�k bir alan�n çevresini büyük ve etkileyici
binalar�n ku�att��� �ehir tasar�mlar�nda uyum ve orant� prensipleri ön plana
ç�kmaktad�r; Semerkand’daki Registan buna örnek verilebilir (�ekil No.2 ve Foto
No.4); bu tasar�m Timurlu sonras� dönemde de uygulanmaya devam etmi�tir;
Buhara’daki Labi-Hauz kompleksi (17. yüzy�l) (Foto No.5) ile �sfahan’daki Meydan-�
�âh (1598) (�ekil No.3 ve Foto No.6) ayn� anlay���n ifadeleridir229. Bu kare planl�
�ehir tasar�mlar�, Çin kültüründe yer ve gök beraberli�ini simgeleyen bir diyagram
olan “mandala” kavram� ile ili�kilidir230. Timur’un Semerkand’� planlarken çok geni�
cadde sistemleri kurulmas�na özen gösterdi�i bilinir; Clavijo’nun aktard���na göre
Semerkand’�n dört taraf� bahçeler ve evlerle çevrili idi; bunlar�n aras�nda ise her �eyin
sat�ld��� caddeler ve meydanlar bulunuyordu231 (Harita No.3a ve 3b). �ehr-i Sebz
(ya da Ke�) �ehri de, kuzey-güney ve do�u-bat� yönlerinde uzanan iki ana caddenin
kesi�mesiyle dört parçaya bölünen bir yap�dayd�232; gerek �ehr-i Sebz’de, gerekse
benzer bir düzene sahip olan Buhara’da (�ekil No.4), ana caddelerin kesi�me
noktalar�nda çar��lar yer al�yordu233. Timurlu dönemine özgü olmayan ve bu çevrede
daha önceki dönemlerde de uyguland��� bilinen bu kare �eklindeki tasar�m ya da
meydan �ehrin odak noktas� oldu�undan, ba�l�ca an�tlar (en önemli camiler ve
228 T. W. Lentz - G. D. Lowry, 1989, s.42; V.V. Barthold, 1962, C.3, s.8; D. Morgan, 1988, s.93. 229 E. Knobloch, Monuments of Central Asia: A Guide to the Archaeology, Art and Architecture of Turkestan, London-New York, 2001, s.58. 230 G. Ak�n, Asya Merkezi Mekan Gelene�i, Ankara, 1990, s.33. 231 J. P. Roux, 1994, s.268; Klaviyo, 1975, s.136. 232 M. E. Masson - G. A. Pugaçenkova, “Shakhri Syabz Pri Timure i Ulug Beke (Shahr-i Sabz from Timur to Ulugh Beg)”, (Çev. J.M. Rogers), Iran, S.16, 1978, s.114. 233 H. Gaube, Iranian Cities, New York, 1979, s.56.
özellikle mescid-i cuma, saray gibi yap�lar) bu alanda toplanm��t�r234. Herat �ehri de
bu dört kö�eli plan tipinde olu�turulmu�tur; �ehr-i Sebz’de oldu�u gibi radyal yol
sistemleriyle dört parçaya bölünen plan�, 10. yüzy�ldan daha eskiye dayan�r ve
Timurlu döneminde de bu özelli�ini korumu�tur. �ehri dört parçaya bölen yollar�n
d���nda, her bir parçan�n içinde de geni� cadde sistemleri bulunmaktad�r235 (Harita
No.4).
�ehirlerin planlar� kadar sulama sistemlerine de özen gösterilmi�tir; öncelikle
iklim özelliklerine ba�l� olarak bu bölge, y�l içinde pek çok ya���s�z ay geçirdi�inden,
su tedarik edilmesi öteden beri önemli bir konu olagelmi�tir. Di�er yandan su
kullan�m�, bireysel ve toplumsal ihtiyaçlarla (ki�isel kullan�m, hamamlar, sebze-meyve
yeti�tirilmesi v.b.) s�n�rl� kalmay�p, Timurlu kültüründe önemli bir unsur olan
bahçelerin sulanmas� ve bu bahçelerde yer alan havuzlar�n doldurulmas�n� da
kapsamaktad�r236. Timurlu döneminde Semerkand’daki su kanallar� sistemi, çevre
bölgeleri de boydan boya ku�atan geni� bir kanallar a��n�n parças�d�r ve �ehirdeki
çok say�da havuz, bahçe, �ehrin çevresindeki geni� tarlalar v.b. bu kanallar
sayesinde sulanm��t�r237 (Harita No.5). Clavijo’nun aktard���na göre 15. yüzy�lda
Tebriz, caddelerinde akan pek çok kanal ve bunlar�n kollar� ile, âdeta büyük bir nehri
and�rmaktayd�238. �ehirlerin ve bahçelerin içinden su kanallar�n�n geçmesi fikri, hiç
�üphe yok ki, cennetin nehirlerinin bir benzerini dünyada yaratma iste�iyle
ba�lant�l�d�r239. Dönemin kaynaklar�nda, yöneticiler taraf�ndan yapt�r�lan çok say�da
kuyu, sarn�ç, havuz, çe�me ve yeralt� kanal�ndan bahsedilmektedir; ancak birkaç su
bendi ve çe�me d���nda bu yap�lardan günümüze ula�abilen yoktur ve ula�abilenlerin
234 A. U. Pope - P. Ackerman, A Survey of Persian Art from Prehistoric Times to the Present, C.3, London, 1964, s.1394. 235 A. U. Pope - P. Ackerman, 1964, s.1395. 236 A. U. Pope - P. Ackerman, 1964, s.1398. 237 A. U. Pope - P. Ackerman, 1964, s.1401. 238 M. Useynov – L. Bretanitskiy – A. Salamzade, 1963, s.186. 239 A. Schimmel, “The Celestial Garden in Islam”, The Islamic Garden (ed. E.B. Macdougall- R. Ettinghausen), Dumbarton Oaks, 1976, s.15.
de tarihlenmesi güçtür, çünkü bunlar, büyük ölçüde önceki dönemlerde in�a edilmi�
su yap�lar�n�n yenilenmesiyle olu�turulmu�lard�r240.
C. Bahçe tasar�m�: Timurlu dönemi Semerkand’�n� canland�ran haritalar ve
çizimlerde, yakla��k 9 tane bahçenin �ehri âdeta bir gerdanl�k gibi ku�att��� ve
Semerkand ile �ehr-i Sebz aras�nda da bunlar� taçland�ran bahçeler bulundu�u
görülür; bu bahçelere Zafernâme’de de at�fta bulunulmu�tur241. Timurlu bahçeleri,
“çahar ba�” (dört bahçe) olarak adland�r�lan, d��tan duvarlarla ku�at�lm�� dikdörtgen
bir düzen içerisinde, su kanallar�yla birbirinden ayr�lan simetrik kare bölmelerden
olu�ur ve dört nehrin böldü�ü yemye�il çay�rlardan olu�an bu yap�s�yla, Kurân’daki
cennet betimlemesinden esinlenmi�tir242. Suyun bahçenin her yerine e�it miktarda
ula�mas�n� sa�lamak için olu�turulan bu kanal sistemi, merkezde kesi�en iki
kanaldan ayr�lan yan yollarla, asal bölünmeyi tekrarlayan ve giderek küçülen birimler
olu�turur; böylelikle ortaya ç�kan soyut geometrik düzenin, bu bahçelerin mikro-
kozmik düzeni yans�tan bir mandala niteli�i ta��mas�yla ilgili oldu�u kabul
edilmektedir243. Nitekim, Timur’un Semerkand’daki bahçelerinde kar��la��lan
Cihannüma veya Nak�-� Cihan gibi isimler de bu mikro-kozmik ba�lant�y�, ayr�ca
�slâm’da cennetin bir bahçe olarak betimlenmesi nedeniyle de bahçelerin cenneti
simgelemesini akla getirmektedir244. Bu gelenek daha sonra Babür’ün bahçelerinde
ve Hindistan’daki bahçelerde sürdürülmü�tür; sonraki yüzy�llara da bir prototip olarak
aktar�lan ve geli�tirilen Timurlu bahçelerinin ortak özellikleri aras�nda, yüksek
duvarlarla çevrilmeleri, bu duvarlar içinde kalan k�sm�n kare bölmelere ayr�lmas�,
240 L. Golombek - D. Wilber, 1988, s.49. 241 L. Golombek, 1995, s.140. 242 Y. Porter, 2005, s.112. 243 G. Ak�n, 1990, s.32. 244 G. Ak�n, 1990, s.32–33.
bahçenin ortas�na bir saray veya kö�k yerle�tirilmesi say�labilir245. Bahçelerin
içerisindeki su kanallar� sisteminin kesi�me noktalar�nda ise havuzlar yer
almaktad�r246. Timur’un Semerkand’da yapt�rd��� Ba�-� �imâl’in dört kö�esinde birer
kö�k, ortas�nda da duvarlar� mermer ve çini kapl� bir saray vard�; ayr�ca bahçenin
içinde çok say�da havuz ve çe�itli biçimlerde çe�meler bulunmaktayd�247. Yine
Timur’un emriyle Semerkand’�n bat�s�nda 1378 y�l�nda yap�lan Ba�-� Behi�t,
zodyaktaki burç say�s�n� ça�r��t�racak �ekilde, önceden var olan 12 bahçenin
birle�tirilmesiyle olu�mu�tur; ancak içerisinde bir kö�k in�a edildi�i belirtilmesine
ra�men, kö�kün konumu hakk�nda hiçbir belirti bulunmamaktad�r248. Ayn� �ekilde,
Clavijo’nun anlat�m�na göre Ba�-� Nev de son derece geni�, kare bir alan�
kaplamaktayd� ve çevresi çok yüksek duvarlarla çevriliydi; her kö�esinde yüksek bir
kule bulunan bahçenin ortas�nda ise, önünde geni� bir havuz bulunan, haç planl�
büyük bir saray yer almaktayd�249. Ba�-� Dilgû�a ve Ba�-� Ç�nar gibi pek çok ba�ka
bahçe de benzer özellikleri ta��yordu; hepsi de duvarlarla çevrelenmi� olan bu
bahçeler meyve a�açlar�yla doluydu ve dikkat çekici kap�lar� vard�250; sözgeli�i,
Yezdî’nin Zafernâmesindeki anlat�ma göre, kare bir alan� kaplayan Ba�-� Dilgû�a’n�n
(1396) her kenar�n�n ortas�nda birer kap� yer almaktayd� ve bu kap�lar�n tonozlar�
mukarnasl� ve çinilerle kapl�yd�; ayr�ca, di�er bahçelerde oldu�u gibi Ba�-�
Dilgû�a’n�n da dört kö�esinde çiniyle kapl� birer kule ve ortas�nda da bir kö�k
bulunuyordu251. Burada ve ça�da�� �âh-� Zinde’deki yap�larda görülen çiniler gibi,
muhtemelen Semerkand için yeni olan karma��k geometrik düzenlemeye sahip
245 E. Knobloch, 2001, s.58; R. Pinder-Wilson, “The Persian Garden: Bagh and Chahar Bagh”, The Islamic Garden (ed. E.B. Macdougall- R. Ettinghausen), Dumbarton Oaks, 1976, s.79; D. Wilber, Persian Gardens and Garden Pavilions, Dumbarton Oaks, 1979, s.29. 246 L. Golombek, 1995, s.137. 247 D. Wilber, 1979a, s.27. 248 L. Golombek, 1995, s.137. 249 Klaviyo, 1975, 144; D. Wilber, 1979a, s.28. 250 T.W.Lentz - G.D. Lowry, 1989, s.34. 251 L. Golombek, 1995, 138; W.M. Thackston, 1989, s.85.
bahçe kavram� da �ran ve Irak bölgesi geleneklerinden esinlenerek ortaya ç�km��
olmal�d�r252. Gerek yaz�l� kaynaklar, gerekse arkeolojik bulgular, merkezinde bir kö�k
ya da saray bulunan bu türden bahçe olu�umlar�n�n bu bölgede ilk kez Timur
döneminde (1370–1405) belirdi�ine ve Timurlu öncesi dönemde benzerine
rastlanmad���na i�aret etmektedir253. Geometrik bahçe fikri Semerkand için yenidir;
kare alan�n merkezinde konumlanan kö�k kompozisyonu da, erken Timurlu
döneminden itibaren tipik bir özellik haline gelmi�tir254. Ancak geç Timurlu
döneminde, bahçelerin temel özellikleri ayn� kalmakla birlikte, kö�kün/saray�n
konumu art�k kare alan�n ortas�nda de�il, duvarlarla çevrelenmi� dikdörtgen bahçenin
bir kenar�ndad�r255. Geç Timurlu döneminin en önemli bahçelerinden birisi, Sultan
Hüseyin Baykara’n�n Herat’ta yapt�rd��� Ba�-� Cihan Ara’d�r; yap�m�na 1470’te
ba�lanan bahçede geni� bir su deposunun yan�s�ra, pek çok bina da yer alm��t�r256.
Yaz�l� kaynaklardaki anlat�mlardan ve minyatürlerden anla��ld��� kadar�yla, bu
bahçelerde çok say�da çad�r da bulunmaktad�r; bahçelerinin içine geni� saraylar
yapt�rmas�na ra�men Timur’un törenleri genellikle bu çad�rlarda düzenledi�i bilinir257.
Clavijo, Ba�-� Dilgû�a ve Ba�-� Ç�nar gibi bahçelerin içinde yer alan, ipekten yap�lm��
ve s�rmalarla i�lenmi� çad�rlardan bahseder258. Timurlu minyatürlerinde iki tip çad�r
kar��m�za ç�kmaktad�r; bunlardan birisi, kökeni Orta Asya’n�n çok eski geleneklerine
dayanan “yurt”tur. Timurlu minyatürlerindeki yurtlar, göçebe Türkmenlerinkilere
nazaran çok daha geli�kindir. Di�er çad�r tipi ise iplerle desteklenen örneklerdir ve bu
tip çad�rlara minyatürlerde çok daha seyrek yer verilmi�tir259. Kö�kleri, suyollar�,
252 L. Golombek, 1995, s.138. 253 L. Golombek, 1995, s.137. 254 L. Golombek, 1995, s.138. 255 L. Golombek, 1995, s.139. 256 T.W.Lentz - G.D. Lowry, 1989, s.257. 257 D. Wilber, “The Timurid Court: Life in Gardens and Tents”, Iran, S.17, 1979, s.129–130; T.W.Lentz - G.D. Lowry, 1989, s.34. 258 Klaviyo, 1975, s.142. 259 D. Wilber, 1979b, s.129–130.
havuzlar� ve özenle süslenmi� çad�rlar� bünyesinde bar�nd�ran Timurlu bahçeleri,
daha sonraki dönemlerde �slâm dünyas�nda klasikle�en bahçelerin, özellikle de 16–
17. yüzy�l Lahor, Agra ve Delhi bahçelerinin prototipi olmu�tur260. Gerek Timur’un
varisleri olan son dönem Timurlu hükümdarlar�n�n, gerekse Timurlu kültür miras�n�
sahiplenen Hint-Türk imparatorlar�n�n (ya da Mughal hanedan�n�n), biçimsel
öncülü�ünü Timurlular�n yapt��� bu bahçeler arac�l���yla, Timur’un yar�-göçebe
ya�am tarz�yla ve dolay�s�yla “zaferlerle dolu geçmi�leriyle” aralar�nda ba�lant�
kurmaya çal��t�klar� dü�ünülmektedir261; bahçelerle göçebe ya�am tarz� aras�ndaki bu
ili�ki de, bahçelerin i�levi ve anlam� konusunda yeni sorular� gündeme getirmektedir.
�ehirlerden bahçelere, bahçelerden �ehirlere ve bahçeler aras�nda süregelen bu
yerle�im hareketlili�i, öteden beri �ran bölgesinde, özellikle hanedan çevrelerinde
görülen, �ehirlerden daha havadar sayfiye yerlerine kaçma gelene�ini sürdürür262.
Baz� yazarlara göre, bir nevî labirenti and�ran bu tür bahçe düzenlemeleri, göçebe
kültürünün an�s�n� sürdürmenin bir arac� olmu�tur; orman�, vah�i do�ay� simgele�tiren
ve insan�n ona hükmetmesini temsil eden263 bu bahçeler arac�l���yla, simgesel olarak
vah�et uzakla�t�r�lmakta ve ayn� zamanda, bu tasar�mla, hükmedilmek istenen
evrenin bir örne�i yarat�lmaktad�r264. Timur ile ba�layan ve zaman içerisinde özellikle
Hindistan’da gelenek haline gelen bu dev boyutlu bahçeler, kusursuz geometrileri ile,
dünyaya hâkim olma iddias�ndaki bir hükümdar�n ideallerini simgeleyen alegorik bir
�ema olarak de�erlendirilebilir; dolay�s�yla, sulama sistemine katk�s� gibi i�levsel
aç�klamalar�n yan� s�ra bu bahçelerin, simgesel düzlemde, ülkenin birimlere ayr�ld���
merkeziyetçi devlet örgütlenmesinin küçük bir modeli oldu�u da dü�ünülmü�tür; bu
260 L. Golombek, 1995, s.137; T.W.Lentz - G.D. Lowry, 1989, s.108. 261 L. Golombek, 1995, s.139–140. 262 L. Golombek, 1995, s.142. 263 J. Attali, Labirentin Tarihi, (Çev. Selçuk Kumbasar), �stanbul, 2004, s.74. 264 J. Attali, 2004, s.101.
aç�dan bak�ld���nda, ayn� zamanda bir mutlakiyet göstergesi oldu�u söylenebilir265.
Golombek, kaynaklarda bu bahçelerin her birinin bir evlilik için yap�lm�� oldu�unun
ifade edilmesine dayanarak, her e�in kendine ait bir bahçesi oldu�u ve bu bahçenin
tarihçesinin de sahibiyle yak�ndan ili�kili oldu�u sonucuna varmaktad�r266. Ancak
Timur, Mughal ve Osmanl� dönemlerinden farkl� olarak, bu bahçelerin içine haremi
için saraylar yapt�rmam��t�r; bu durum, muhtemelen Timur’un e�lerinin toplum içinde
Osmanl� haremindeki cariyelerden daha farkl� bir durumda bulunmas�ndan
kaynaklanm��t�r267.
D. Yap� Tipleri Üzerine Belirlemeler: Timurlu döneminde görülen ba�l�ca
yap� tipleri camiler, mescitler, medreseler, çe�itli türlerde mezar an�tlar�, saraylar,
çe�itli su yap�lar� ve ticaret yap�lar�d�r. Timurlu mimarisi için tipik say�lan avlu, çapraz
koridor, pi�tak gibi mimarî unsurlar ile avlular etraf�nda düzenlenen radyal veya kare
içinde haç �eklindeki plan �emas� gibi organizasyon sistemleri, neredeyse tüm yap�
tiplerinde ayn�d�r; bununla birlikte her yap� tipinde, baz� bile�enlerin kendine has
kombinasyonlar� ve gelenekselle�mi� düzenlemeler bulunmaktad�r268.
Ne yaz�k ki Timurlu dönemine ait hiçbir yap� özgün �ehir kurgusu içinde
günümüze ula�amam��t�r; yap�ld�klar� dönemde çe�itli bina gruplar� ve çevre
düzenlemeleri içinde yer alan, fakat bugün tek ba�lar�na ayakta kalan bu an�tlar,
büyük ölçüde dinsel i�levleri sayesinde günümüze ula�abilmi�lerdir. Çevre
düzenlemeleri ço�unlukla geçici malzemeyle olu�turuldu�undan her ku�ak taraf�ndan
yenilenmi� ve dolay�s�yla günümüze pek az unsuru kalabilmi�tir. Buna ba�l� olarak,
özgün çevre hakk�nda ancak an�tlar�n özelliklerinden hareketle fikir
265 G. Ak�n, 1990, s.157. 266 L. Golombek, 1995, s.142–143. 267 L. Golombek, 1995, s.144. 268 L. Golombek - D. Wilber, 1988, s.83.
yürütülebilmektedir. Örne�in, tüm d�� yüzlerinde süsleme olan binalar�n tek ba�lar�na
duran an�tlar olduklar�; büyük giri� cephesine sahip olanlar�n bir caddeye ya da
meydana bakt�klar�; birden fazla giri�i bulunan yap�lar�n ise, pek çok yönden
girilebildikleri için, yerle�im yerinin merkezinde yer alan bir mekâna i�aret ettikleri
dü�ünülmektedir; buna kar��l�k, sözkonusu an�tlar�n caddeler üzerinde yer almalar�
ve bu konumlar�n� günümüze dek korumu� olmalar� sayesinde, caddelerin ve
meydanlar�n özgün konumlar� net olarak bilinmektedir269.
1. Camiler ve Mescitler: Timurlu cami mimarisinde standart dört eyvanl� plan
tipi hâlâ uygulanmakla birlikte, ilginin odak noktas�, çok büyük boyutlara ula�an portal
ile k�ble eyvan� olmu� ve bu devasa oranlar, kö�e kuleleriyle iyice vurgulanm��t�r270.
Herat yak�n�nda dört eyvanl� bir cami olan Ziyaretgâh’ta (1482) (�ekil No.5),
süslemesi olmayan eyvan�n an�tsal kütlesi ön plana ç�kar�lm��t�r271. Dört eyvanl� olan
Semerkand’daki Bibi Han�m Camisi’nde (1399–1404) ise, yan eyvanlar�n arkalar�na
birer kubbeli oda yerle�tirilmi�tir (�ekil No.6 ve Foto No.7); bu yap�da hem k�ble
eyvan� hem portal yükseltilmi� ve yap�n�n d�� kö�elerine de minareler yerle�tirilerek,
binan�n s�ra d��� ölçüleri vurgulanm��t�r (Foto No.8). Yap�n�n üç eyvan�, biri büyük
di�er ikisi küçük olmak üzere mescit halinde düzenlenmi� ve bunlar�n aralar� da
küçük kubbeli ünitelerle birle�tirilmi�tir; ayr�ca, yap�n�n tüm bölümleri, üç s�ra sütunla
olu�turulan bir galeriyle birbirine ba�lanm��t�r272. Dört eyvanl� plan tipi bu bölgede 12.
yüzy�ldan itibaren gelenekselle�mi� olmakla birlikte, yan eyvanlar�n arka taraflar�na
kubbeli odalar yerle�tirilmesi yeni bir fikirdir. Bu yap�n�n plan�n�n, 14. yüzy�l
ba�lar�nda �lhanl� hükümdar� Olcayto’nun Sultaniye’de yapt�rd��� caminin (günümüze
269 L. Golombek - D. Wilber, 1988, s.98. 270 R. Hillenbrand, Islamic Architecture: Form, Function, Meaning, New York, 1994, s.107. 271 R. Hillenbrand, 1994, s.107–108. 272 R. Hillenbrand, 1994, s.108; M. Cezar, Anadolu Öncesi Türklerde �ehir ve Mimarl�k, �stanbul, 1977, s.453; Zas�pkin, Arhitektura Sredney Azii, Moskva, 1948, s.92.
ula�amam��t�r) plan�n�n bir tekrar� oldu�u söylenebilir; ancak, Timur’un camisinin,
ayn� zamanda onun dünyay� fethedi�ini sembolize etmek için tasarland���
dü�ünülmektedir273. Kubbeleri ta��yan ta� sütunlar�n yap�m�nda, Azerbaycan ve
Hindistan’dan gelen ta� ustalar� çal��t�r�lm��t�r274. Dönemin tarihçisi �erefeddin Ali-i
Yezdî’nin aktard���na göre, Bibi Han�m Camisi’nin in�aat�nda kullan�lan malzeme
ancak 95 fil ile ta��nabilmi�tir; bu caminin yap�m�n�n o dönem için ne kadar önemli
oldu�u, neredeyse yüz y�l sonra in�aat sürecinin, Behzad taraf�ndan yap�ld��� san�lan
bir minyatüre konu olmas�ndan da anla��lmaktad�r275. Timur’un e�i için yapt�rd��� bu
camiyi dünyan�n en büyük ve en güzel an�t�, �slâm dünyas�n�n da yeni tinsel merkezi
yapmak istedi�i; ba�ka bir deyi�le, Semerkand’�n di�er bütün �ehirlerden
üstünlü�ünü simgeleyen bir an�t olarak tasarlad��� dü�ünülebilir276. Sekiz minaresi ve
üç kubbesiyle birlikte tüm yap� çinilerle kaplanm��t�r277.
Me�hed’deki Gevher �ad Camisi’nde (1418) yan eyvanlar ortadaki avluya
aç�lmakta (Foto No.11, 12, 13); giri�in kar��s�ndaki uzun ve ortas�nda bir kubbe
bulunan eyvan ise cami k�sm�n� olu�turmaktad�r; bu eyvan�n sa� ve solundaki be�er
ayak s�ras� ile yan mekânlarla ba�lant� kurulmu�tur278 (�ekil No.7).
Timurlu döneminin tek kubbeli camilerinden Me�hed’deki Mescid-i �âh (1451),
büyük bir kubbeli oda �eklindedir, fakat tonozlu bir ambulatoryumla ku�at�lm��t�r279
(�ekil No.8 ve Foto No.15). Benzer bir plan fikri, Karakoyunlu ba�kenti Tebriz’den
günümüze ula�abilmi� tek yap� olan Gök Mescit’te de (1465) kar��m�za ç�kmaktad�r;
in�a edildi�i dönemde çok i�levli bir kompleksin parças� olan yap�n�n sa�lam kalan
k�sm�n�n i�levi belirsizdir; merkezinde kubbeli bir oda bulunan yap�, 9 tane kubbeli
273 S. S. Blair - J. M. Bloom, 1994, s.40. 274 B. Brend, 1991, s.129. 275 S. S. Blair – J. M. Bloom, 1994, s.40. 276 A. Maalouf, “Ayk�r� Bir Fatih”, Semerkand 1400–1500, (ed. Vincent Fourniau), �stanbul, 2005, s.53. 277 A. U. Pope, 1965, s.197. 278 M. Cezar, 1977, s.454–455. 279 R. Hillenbrand, 1994, s.112.
bölüm içeren “U” �eklindeki bir dehlizle üç yönden çevrelenmi�tir; k�ble yönünde ise
kubbeli ibadet mekân� yer almaktad�r280 (�ekil No.9). Mescid-i �âh da Gök Mescit
de, mimar Ahmed �emseddin Tebrizî’nin eseridir281. Tebriz’deki di�er yap�lar�n
günümüze ula�amam�� olmas�na ra�men, Venedikli gezginlerin zengin betimlemeleri
sayesinde bunlar hakk�nda detayl� bilgi edinilebilmi�tir ve Tebriz’in yan� s�ra �sfahan,
Ka�an, Yezd gibi �ehirlerde in�a edilmi� an�tlar, Türkmen saraylar�n�n zenginli�i
hakk�nda bir fikir vermektedir282.
�ehirlerde, mescid-i cumalar�n d���nda çok say�da küçük mescit de
bulunmaktad�r; bunlar�n baz�lar� mezar alanlar�nda ya da özel mezarl�klarda yer
almaktad�r ve ço�unlukla türbelerle ili�kilidir; �âh-� Zinde kompleksindeki Tuman Aka
Mescidi (1404) (Foto No.16) ile Kusam bin Abbas Türbesi’ne biti�ik mescit (1460
civar�) bunlara örnek verilebilir283. Bu tür mescitlerin d���nda, ba��ms�z olarak in�a
edilenler ve �ehir ile kayna�m�� olanlar da vard�r; örne�in Ka�an’daki Mescid-i
Meydan-� Seng, çar��n�n içinde yer almaktad�r284.
2. Medreseler: Timurlu döneminde medreseler, ba�l�ca e�itim kurumlar�
olarak büyük geli�me göstermi�lerdir. Tüm medreselerde, derslik ve yatakhane
ünitelerinin yan� s�ra ibadet mekânlar� da bulunmaktad�r; dolay�s�yla medreselerin
baz� küçük mescitlerin fonksiyonunu üstlendi�i de dü�ünülebilir; ayr�ca birçok
örnekte, medreseyi kuran ki�inin türbesi de yer almaktad�r285. Timurlu döneminde
kurucusunun mezar�n� bünyesinde bar�nd�ran hanedan ailesine ait medreseler, âdeta
hanedan mezarl�klar� haline gelmi�tir; örne�in Gevher �âd’�n Herat’ta yapt�rd���
280 S. S. Blair – J. M. Bloom, 1994, s.51. 281 L.S. Bretanitskiy, 1966, s.260. 282 L. Golombek, 1992, s.13. 283 L. Golombek – D. Wilber, 1988, s.46. 284 L. Golombek – D. Wilber, 1988, s.99. 285 L. Golombek – D. Wilber, 1988, s.47.
medresede kendi de dahil en az 13 aile üyesi gömülmü�tür286. Ayr�ca, Semerkand’da
Ulu� Bey’in kurdu�u medresede (1417–21), yine Semerkand’daki Muhammed Sultan
kompleksinde ve Herat’taki �ahruh’un medresesinde oldu�u gibi, baz� medreseler
hanikâhlarla birlikte in�a edilmi�lerdir287. Bundan yakla��k yüz y�l önce de Gazan Han
ile Re�idüddin’in Tebriz ve Yezd’de medrese-hanikâh ikilileri yapt�rd�klar�
bilinmektedir; 14. yüzy�lda hâlâ yerli �eyhler taraf�ndan kurulmu� çok say�da hanikâh
ile ribat da vard�r288. Timurlu dönemi hanikâhlar�n�n hepsinde, sema töreninin
yap�labilece�i büyük bir oda bulunmaktad�r; ayr�ca baz� örneklerde, hem giri� kat�nda
hem de üst katlarda inziva için küçük odalar yer alabilmekte ve baz� hanikâhlarda da,
uygun zamanlarda Sûfîlerin biraraya geldikleri son derece geni� pi�taklar
görülebilmektedir289.
Timurlu medreselerinin büyük bir bölümü, ba��ms�z olarak ayakta duran
yap�lard�r; fakat Buhara’daki medresede oldu�u gibi baz� örnekler, yo�un yerle�im
alanlar�n�n ortas�nda, kalabal�k bir caddeye aç�lmak üzere planlanm��lard�r290 (Foto
No.19).
Timurlu medreseleri, mimarî aç�dan mümkün oldu�unca simetrik bir düzende
in�a edilmi�lerdir. Ortadaki kare biçimli avluya aç�lan iki veya dört eyvanl� �emaya
sahip olan medreselerde, genellikle iki katl� bir kemer dizisi de bulunmakta ve bunun
arkas�nda, az ayd�nlat�lm�� dar hücreler �eklindeki ö�renci yatakhaneleri yer
almaktad�r291. Ayr�ca, bu bölgede ilk kez 11. yüzy�l kervansaraylar�nda (Horasan’da
Simnan-�ahrud yolunda bulunan Ribat-� Anu�irvan gibi) ortaya ç�kan haçvâri planl�
kö�e mekânlar�, Timurlu medreselerinde vazgeçilmez bir gelenek haline gelir; Ulu�
286 L. Golombek – D. Wilber, 1988, s.47–48. 287 L. Golombek – D. Wilber, 1988, s.48. 288 L. Golombek – D. Wilber, 1988, s.48. 289 L. Golombek – D. Wilber, 1988, s.88. 290 L. Golombek – D. Wilber, 1988, s.99. 291 L. Golombek – D. Wilber, 1988, s.87.
Bey’in Buhara ve Semerkand’daki medreselerinde, Hargird’deki G�yasiye
Medresesi’nde bu tip kö�e mekânlar�na rastlanmaktad�r292. Genellikle iki katl� olarak
in�a edilen medreselerde, cephenin kö�elerinde birer minare bulunmaktad�r ve
yap�lar�n en dikkat çekici bölümü, pi�tak ile birlikte giri� eyvan�n�n çevresidir293.
Ulu� Bey’in Semerkand’daki medresesi (1417–21), iki katl� bir bina olarak in�a
edilmi�tir; ancak bu yap�, günümüze ilk yap�ld��� haliyle ula�amam��t�r. Yap�ld���nda
binan�n her kö�esinde birer minare bulundu�u bilinmektedir; fakat bu dört minareden
güneybat� kö�ede yer alan� bugün yoktur294. Standart bir plana sahip olan medrese,
kare avlulu ve dört eyvanl�d�r (�ekil No.10). Yap�, özellikle mimarî süsleme yönünden
çok zengindir (renkli çini mozaikler, duvarlarda ve minarelerde kûfî yaz�tlar v.s.)295 .
�ahruh’un Herat’ta 1410–1411 y�llar�nda kurdu�u medresenin Herat’�n ilk
an�tlar�ndan biri oldu�u ve 15. yüzy�l�n sonunda hâlâ önemini korudu�u bilinmektedir;
ancak ne yaz�k ki günümüze bu yap�dan hiçbir iz kalmam��t�r296.
Ulu� Bey’in Buhara’daki medresesi (1417–1420), nispeten küçük ölçeklidir;
yap�n�n ölçülerine göre an�tsal bir giri� cephesinden girilen giri� k�sm� ile, giri� ekseni
üzerinde iki eyvanl� kare bir salondan olu�maktad�r297 (�ekil No.11).
Mimar K�vameddin’in son eseri olan Hargird’deki G�yasiye Medresesi’nde de
(1442–43), giri� kompleksi ve dört eyvanl� kare avludan olu�an bir düzen
sözkonusudur (�ekil No.12); yap�da bulunan 16 oda da, iki katl� bir sistemde
düzenlenmi�tir298. Bu medresenin de cephesinde iki minare bulunmaktad�r299 (Foto
No.20).
292 G. Ak�n, 1990, s.71. 293 M. Cezar, 1977, s.455–456. 294 Vyatkin, Pamyatniki Drevnostey Samarkanda, Samarkand, 1927, s.2–3. 295 E. Knobloch, 2001, s.110. 296 L. Golombek – D. Wilber, 1988, s.47. 297 L. Golombek – D. Wilber, 1988, s.227. 298 S. S. Blair – J. M. Bloom, 1994, s.46; R. Hillenbrand, 1994, s.226. 299 M. Cezar, 1977, s.456.
Timurlulardan sonraki dönemlerde de, medrese ve hanikâhlarda Timurlu
modelleri uygulanmaya devam etmi�tir; örne�in Buhara’daki Kükelta� Medresesi
(1568–69), Mîr-i Arab Medresesi (1530–36) (Foto No.22), Semerkand’da �îr-Dâr
Medresesi (1619–36) ve Tilâ-Kâri Medresesi (1646–60), Timurlu mimarî geleneklerini
sürdüren yap�lard�r300.
3. Mezar Yap�lar�: Timurlu mimarisinden günümüze ula�abilen örneklerin
yakla��k yar�s�n� mezar yap�lar� olu�turmaktad�r. Bunlar aras�nda yönetici s�n�f�ndan
ki�iler için yap�lan din-d��� mezar yap�lar� kadar, kutsal kabul edilen ki�iler için
yap�lanlar da vard�r. Din-d��� mezar yap�lar�, Orta Asya’da �slâm’�n yay�lmaya
ba�lad��� ilk dönemlerden itibaren görülen ve hükümdar�n prestijini destekleyen
ideolojik ça�r���mlar� bulunan an�tsal türbe gelene�inin izlerini ta��r; mutasavv�f ve
ulemâya ait türbeler ise, bu dönemde en az hükümdar türbeleri kadar önem
kazanarak benzer mimarî kurgularda ve an�tsall�kta in�a edilmi�tir301.
Kutsal ki�iler için yap�lan mezar an�tlar�, toplum taraf�ndan sürekli ziyaret
edilen mekânlar olmalar� sayesinde, di�er gruba nazaran daha fazla ayakta kalma
�ans� bulabilmi�lerdir302. Bu an�tlar, biçimden çok kullan�m amaçlar�yla di�erlerinden
farkl�la�maktad�r; bunlar, hac�lar�n baz� ihtiyaçlar�na cevap vermek ve yöneticiler için
in�a edilen türbelerde yap�lmayan baz� ritüellerin gereklerini yerine getirmek gibi
amaçlara hizmet etmektedirler303.
Yöneticilerin ve hanedan ailesi mensuplar�n�n türbeleri özel olarak seçilmi�
alanlarda konumlan�rken, çok önemli sivil ve dinsel baz� �ahsiyetlerin türbeleri
genellikle önceden yap�lm�� bir cami ya da mezar yap�s�na biti�ik olarak in�a
300 M. Cezar, 1977, s.453. 301 G. Ak�n, 1990, s.69. 302 L. Golombek – D. Wilber, 1988, s.50. 303 L. Golombek – D. Wilber, 1988, s.89.
edilmi�tir; ancak, bir mezar an�t� yap�m� için ço�unlukla yerle�im yerinin d���ndaki
yerel mezarl�klardan biri tercih edilmi�tir304.
Timurlu mimarisinde kare, poligonal ve haç planl� türbeler görülmektedir. Kare
planl� türbelerin ço�u, örne�in �âh-� Zinde’deki türbeler, yo�un cephe süslemelerine
ve tek giri�e sahiptir305. Daha nadir görülen poligonal türbelerde genellikle pi�tak
bulunmaktad�r ve bu tipin en önemli örne�i Köhne Ürgenç’teki türbedir (1370
civar�)306 (�ekil No.13). Haç planl� türbeler ise 15. yüzy�l�n ikinci yar�s�nda yayg�nl�k
kazanm��t�r ve bu gruptaki en özgün yap� ��rât Hane’dir307.
Gûr-i Emîr, Timurlu döneminin ilk hanedan mezarl���d�r; fakat Timurlu öncesi
dönemlere dayanan köklü bir gelene�in yans�mas�d�r. Bu gelene�in önceki örnekleri
aras�nda Buhara’daki Samanî Türbesi (10. yüzy�l) (Foto No.23), Merv’deki Sultan
Sencer Türbesi (1157), Tebriz ve Sultaniye’deki Gazan Han ve Olcayto Türbeleri
(Foto No.24) say�labilir308. 14. yüzy�l sonu–15. yüzy�l ba��na tarihlenen Gûr-i Emîr,
Timur’un döneminde yap�lan an�tlar�n sonuncusudur, ancak Ulu� Bey döneminde de
baz� ilâveler yap�lm��t�r. Türbeden ba�ka birer mescit, medrese ve hanikâh� da içeren
bir kompleksin parças�d�r309 (�ekil No.14). Binan�n temeli, dört kö�eli bir prizma
�eklindedir; bu temel üzerine d��tan sekizgen, içten kare planl� üst yap� oturtulmu�tur;
dar ve yüksek, silindirik bir kasnak üzerine yerle�tirilen so�anvârî kubbe, kasnaktan
biraz ta�k�nd�r (Foto No.25); iç mekân�n biçimleni�ine ise, kemerlerle olu�turulan bir
galeri sistemi temel olmaktad�r310. Kare mekân�n her bir kenar�n�n ortas�nda yer alan
eyvanlar�n birer penceresi vard�r311. Yap�n�n çini mozaik kitâbeleri ise, �sfahan ya da
304 L. Golombek – D. Wilber, 1988, s.98. 305 L. Golombek – D. Wilber, 1988, s.88. 306 L. Golombek – D. Wilber, 1988, s.88. 307 L. Golombek – D. Wilber, 1988, s.88. 308 L. Golombek – D. Wilber, 1988, s.50. 309 M. Cezar, 1977, s.457. 310 Zas�pkin, 1948, s.98–101; M. Cezar, 1977, s.457–459; Vyatkin, 1927, s.9; A.U. Pope, 1965, s.197. 311 M. Cezar, 1977, s.457.
�iraz kökenli sanatç�lar�n elinden ç�km�� gibi görünmektedir312. Gûr-i Emîr,
Semerkand’�n imparatorlu�un merkezi oldu�unu aç�kça vurgulamaktad�r313.
�âh-� Zinde kompleksi (14–15. yüzy�l) (�ekil No.15 ve Foto No.26), 16
yap�dan olu�maktad�r; türbelerin baz�lar�n�n kitâbelerinde yeterince bilgi
bulunmay���na ba�l� olarak, bunlar�n tarihlendirilmesi konusunda farkl� görü�ler
ortaya ç�km��t�r. Kompleksin orta ve kuzey k�sm�ndaki yap�lar daha küçüktür; hepsi
de dikdörtgen planl�d�r, dikkat çekici revaklar� vard�r ve kubbeleri yüksek kasnaklar
üzerine oturmaktad�r; kubbeler dilimli olabildi�i gibi, silindirik kasnaklar aras�nda
yüzeyleri çok kö�eli hale getirilmi� olanlar da vard�r314. Süslemeleri yönünden, 14.
yüzy�l sonu ile 15. yüzy�l ba�� Timurlu çini sanat�nda beliren tüm yenilikleri ve
uyarlamalar� içeren �âh-� Zinde çinileri ise, âdeta bir biçimsel “sözlük” niteli�indedir315
(Foto No.27).
Herat’taki Gevher �ad Türbesi’nde (1432), iki tane iç kubbe ve bunlar�n
üzerindeki destek duvarlar�na oturan d�� kubbeden olu�an üçlü bir kubbe sistemi
vard�r ve Timurlu döneminde ortaya ç�kan bu kubbe sisteminin en erken örne�i bu
yap�d�r316 (Foto No.28).
Semerkand’daki ��rât Hane (1464) ve �ehr-i Sebz’deki Hz. �mam Türbesi
(1375–1404) gibi baz� örnekler, daha fazla i�leve sahiptir317. Registan’�n do�usunda
yer alan ��rât Hâne’nin (1464) plan�n�n temelini, haç �eklinde merkezî kubbeli bir
mekân olu�turmaktad�r ve bu kubbe, ancak döneminin en ileri yap�m teknikleriyle
in�as� mümkün olabilecek, son derece yüksek ve ince bir sekizgen kasnak üzerine
oturmaktad�r; bu ana mekân�n kollar�nda ise, biri cami di�eri toplant� odas� olarak
312 T. W. Lentz – G. D. Lowry, 1989, s.45–46. 313 T. W. Lentz – G. D. Lowry, 1989, s.36. 314 E. Knobloch, 2001, s.101; M. Cezar, 1977, s.456. 315 T. W. Lentz – G. D. Lowry, 1989, s.213. 316 L. Golombek – D. Wilber, 1988, s.114. 317 L. Golombek – D. Wilber, 1988, s.50.
düzenlenen iki katl� hücreler bulunmaktad�r318 (�ekil no. 16&17). Timurlu
hanedan�n�n kad�nlar� ve çocuklar� için bir mezar yeri olarak tasarlanan yap�da
görülen karma��k tonoz sistemi, Timurlu imparatorluk stilinin özelliklerini
sürdürmektedir319. Hz. �mam Türbesi’nde ise, avlu merkezli yap�n�n giri� cephesinin
hemen arkas�na mezar odas� yerle�tirilmi� ve merkez ekseninin en son k�sm�na da
ikinci bir mezar odas� in�a edilmi�tir320 (�ekil No.18).
Türkistan’daki Hoca Ahmed Yesevî Türbesi de (1397–1399) Gûr-i Emîr gibi
cami, türbe, hanikâh ve kütüphaneden olu�an bir kompleksin parças�d�r321. Türbenin
in�as�na dair kaynaklardan anla��ld���na göre, yap�m�na, Timurlu dönemine ait birçok
yap� tipinde görülen ortak bir özellik olan “kubbeli oda” fikrinden hareketle
ba�lanm��t�r; dolay�s�yla mimar�n kubbeli oday� ba��ms�z bir bile�en olarak
tasarlad��� anla��lmaktad�r322 (�ekil No.19&20 ve Foto No.30). Kubbeli odan�n
ba��ms�z bir bile�en olmas� Timurlu dönemi için tipik olmakla birlikte, daha önceki
dönemlerde de görülmektedir; ancak bu k�sm�n görsel olarak binan�n di�er
bölümlerinden ayr� tutulmas� e�ilimi, bu döneme özgü bir niteliktir323. Yap�n�n
kulelerle vurgulanan an�tsal bir eyvan� vard�r324 (Foto No.31). �n�a malzemesi ta�
olan bina, genelde tu�la malzemenin kullan�ld��� Timurlu yap�lar� aras�nda
istisnalardan biridir325. �çinde yemek yenen ve yap�lan, uyunan, toplan�lan odalar�n ve
cami, mezar gibi bile�enlerin yer ald��� bu kompleks, heterojen hücreleri ve
mekânlar�yla, halka aç�k bir hac alan�n�n tüm gereklerini yerine getirmektedir326.
318 L. Golombek – D. Wilber, 1988, s.88; E. Knobloch, 2001, s.108; G. Pugachenkova, “Ishrat-Khaneh and Ak-Saray, Two Timurid Mausoleums in Samarkand”, Ars Orientalis, S.5, 1963, s.179. 319 S. S. Blair – J. M. Bloom, 1994, s.50. 320 L. Golombek – D. Wilber, 1988, s.88. 321 M. Cezar, 1977, s.459. 322 L. Golombek – D. Wilber, 1988, s.75. 323 L. Golombek – D. Wilber, 1988, s.75. 324 E. Knobloch, 2001, s.163. 325 L. Golombek – D. Wilber, 1988, s.94. 326 L. Golombek, 1992, s.3.
Baz� türbelerin kitâbelerinde bunlar�n “buk’a” oldu�u belirtilmektedir. “Buk’a el-
hayr”�n k�saltmas� olan buk’a, hay�rsever ve faydal� çal��ma anlam�ndad�r327; kelime
olarak ise ülke, toprak parças� ya da büyük yap� anlam�na gelir328. Epigrafik
kaynaklara dayan�larak buk’a teriminin, bu yap�lar�n biçimlerinden ziyâde i�levlerini
etkileyen bir kavram oldu�u ve Sûfî ya�am�n�n ölü gömme gibi baz� toplumsal
gelenekleri ile yak�n ili�kisi oldu�u anla��lmaktad�r329. Döneme ait kaynaklarda,
“buk’a”n�n i�levleri aras�nda ulemân�n, dervi�lerin ve di�er insanlar�n ikâmet etmesi,
cuma ak�amlar� s�radan insanlara yemek verilmesi ve her türlü sosyal s�n�ftan
insan�n bir arada bulunmas� gibi konular belirtilmektedir330. Bu anlamda “buk’a”,
hanikâha yak�n özellikler gösterir; o dönemde hanikâh da dindarlar�n, e�itimlilerin ve
fakirlerin bir arada bulundu�u bir mekând�r331. Bölgede �lhanl�lardan itibaren görülen
“buk’a”lardan baz�lar� �unlard�r: Bastam’daki mescid-i cami (1306) (yap�n�n
kitabesinde, biti�ik bir buk’a’dan bahsedilmektedir); Natanz’daki hanikâh�n portali
(1316); Serahs’ta �eyh Lokman Türbesi (1356); Yezd’de Kemaliye Medresesi (1389);
Semerkand �âh-� Zinde’de Tuman Aga Türbesi; Taybad’da Mescid-i Mevlâna (1444);
�sfahan’da Buk’a-yi �âh�âhan (1446); �sfahan’da Dârb-� �mam (1453); �sfahan’da
Buk’a-yi �eyh Ebu Mesûd (1489); �iraz’da Kasr el-De�t (1489)332. Bunlar�n
baz�lar�n�n sade mezar yap�lar�, baz�lar�n�n ba�ka i�levler de üstlenmi� mezar yap�lar�
ve baz�lar�n�n da mezarlarla ili�kilendirilmi� ba�ka yap� tipleri oldu�u görülmektedir333.
327 L. Golombek – D. Wilber, 1988, s.50. 328 M. N. Özön, Osmanl�ca-Türkçe Sözlük, �stanbul, 1959, s.113. 329 B. O’Kane, “Taybad, Turbat-� Jam and Timurid Vaulting”, Iran, S.17, 1979, s.95. 330 O’Kane, 1979, s.95. 331 O’Kane, 1979, s.95. 332 B. O’Kane, 1979, s.94. 333 B. O’Kane, 1979, s.94.
4. Saraylar: Genellikle bahçelerin içinde yer alan Timurlu saray ve kö�klerine
dair günümüze ula�abilen pek az veri bulunmaktad�r; ancak, yaz�l� kaynaklardaki
detayl� tasvirlere dayanarak, bu yap�lar�n özellikleri belirlenebilmi�tir.
O dönemden baz� k�s�mlar�yla bugüne kalabilen tek örnek olan Bakü
Saray�’n�n çok katl� oldu�u ve muhtemelen birkaç a�amada in�a edildi�i
anla��lmaktad�r334 (�ekil No.21 ve Foto No.32). Bakü saray kompleksi içindeki
Divanhâne (15. yüzy�l), an�tsal bir portale sahiptir ve bu portalden girilince
kar��la��lan dehliz, sekizgen bir odaya ve bunu çevreleyen kemerli ambulatoryuma
aç�l�r335 (�ekil No.22 ve Foto No.33-34-35). Akkoyunlu hükümdar� Uzun Hasan’�n
Tebriz’de yapt�rd��� saray� He�t Behi�t (Sekiz Cennet) (1486) ise, gezginlerin
anlat�mlar�na göre, bir bahçe ile çevrili, dört kö�e odal�, dört eyvanl� ve kubbeli bir
yap�yd�336. Babür, 15. yüzy�l�n sonunda ziyaret etti�i Herat’taki Ba�-� Safid ve
Semerkand’daki He�t Behi�t saraylar�n�n da ayn� plan tipinde oldu�unu nakleder337.
“He�t Behi�t”, sadece bir yap�n�n ad� olmakla kalmay�p, dört kö�ede birer oda
ve dört kenar�n ortas�nda d��a aç�k birer eyvanla çevrelenen merkezî bir mekândan
olu�an plan tipini tan�mlamakta kullan�lan bir terimdir. Bu plan tipinin kö�kler ve
saraylar�n yan� s�ra mezar yap�lar�nda da görülmesi, “he�t behi�t” yani “sekiz cennet”
ad�n�n ifade etti�i gibi, cennet metaforuna da uygundur. Sekiz ile cennetin birlikte
olu�turdu�u metaforun kö�k imgesiyle beraberli�inin, Çin ve Hint kökenli olabilece�i
dü�ünülmektedir338. Bu ad� ta��yan ve ayn� adl� plan tipinin örne�i olan ilk saray
yap�s�, yukar�da bahsedilen Tebriz’deki Uzun Hasan’�n saray�d�r; ancak He�t Behi�t
334 L. Golombek – D. Wilber, 1988, s.84. 335 L. Golombek – D. Wilber, 1988, s.84. 336 B. O’Kane, “Islamic Art: Iran, Afghanistan and Western Central Asia, c.1375-1500”, The Dictionary of Art, C.16, s.198; S. S. Blair – J. M. Bloom, 1994, s.52. 337 G. Ak�n, 1990, s.220. 338 G. Ak�n, 1990, s.220.
isimli ve/veya bu plan tipinde in�a edilen saray yap�lar�, sonraki yüzy�llarda da
varl���n� sürdürmü�tür339.
Bugüne sadece portali ula�abilmi� olan �ehr-i Sebz’deki Ak Saray (1379–96)
(Foto No.36), Timurlu dönemi tarihçisi Nizameddîn-i �âmî’nin aktard���na göre,
an�tsal boyutlar� ve eyvan�yla, 7 fersah (42 km) öteden görülebilmekteydi340. Yap�n�n
asl�nda istihkâm amac�yla tasarlanm�� olan giri� kap�s�, kulelerle vurgulanm��t�r;
içeride ise, giri�in hemen kar��s�nda, aç�k bir kabul salonu olarak kullan�lan eyvan yer
almaktad�r; bu unsurlar� baz� yazarlar, kökenleri Pers ve hatta Asur sanatlar�na
dayanan baz� özelliklerin kar���m� olarak görmektedirler341.
Ak Saray’da olup olmad��� bilinmemekle birlikte, Clavijo’nun ve ba�ka
gezginlerin aktard�klar�na göre, Timur’un Semerkand, Herat ve Yezd’deki büyük
bahçeler içinde yer alan saraylar�n�n giri� eyvanlar� önünde büyük havuzlar
bulunmaktayd�342. Ayn� dönemden Akkoyunlu Uzun Hasan’�n Tebriz’deki saray�n�n
önünde yer alan terasta da bir havuz oldu�u dü�ünülmektedir; daha küçük boyutlu bir
kö�k yap�s� olmakla birlikte, ayn� yüzy�la tarihlenen ve �irvan�âhlara atfedilen
Nardaran Kö�kü’nde de, haçvârî plan�n merkezinde bir havuz yer al�r343 (�ekil
No.23-24 ve Foto No.37).
Bu saray yap�lar�n�n yan� s�ra, ba�ka yap� tiplerinden baz� örneklerin ve hattâ
dinsel i�levli yap�lar�n bile, çad�rlar eklenerek saraya dönü�türüldü�ü bilinmektedir;
zaten minyatürlerde de bahçe kö�kleri ile çad�rlar�n birlikteli�ine s�kl�kla yer
verilmi�tir. Ayr�ca bu çad�rlarda, yerle�ik saray yap�lar�n�n içerdi�inden çok daha fazla
lüks e�ya ve imparatorluk i�areti bulunmaktad�r344.
339 G. Ak�n, 1990, s.220. 340 L. Golombek – D. Wilber, 1988, s.205. 341 E. Knobloch, 2001, s.113. 342 G. Ak�n, 1990, s.156. 343 G. Ak�n, 1990, s.156. 344 B. O’Kane, 1993, s.251.
Çad�r-bina birlikteli�i veya bir �ekilde binan�n çad�r ile ilgisinin kurulmas�,
Ça�atay mimarisinde yayg�n bir özelliktir. Örne�in 1369–1370 y�llar�na tarihlenen ve
Ça�atay mimarisinin günümüze ula�abilen ender örneklerinden olan345 Almal�k’taki
Tu�luk Timur Türbesi için, çad�r ya da çad�r-saray anlam�na gelen “b�rg�h” kelimesi
kullan�lm��t�r (Foto No.38); �bn Batuta da Alt�n Ordu Devleti döneminde yap�lan ve
ortas�ndaki dört sütunun ta��d��� muazzam bir çad�rdan b�rg�h olarak bahseder346.
Konut mimarisi hakk�nda ise, ne bugüne ula�an bir örnek, ne de yaz�l�
kaynaklarda bir anlat�m bulunmaktad�r347.
E. Yap� Malzemesi: Timurlu mimarisinde kullan�lan en yayg�n malzeme
tu�lad�r; bunlar�n renkleri, biçimleri ve boyutlar�n�n çe�itli olu�u, pek çok farkl� üretim
merkezi bulundu�unu akla getirmektedir348.
F. Estetik �lkeler, Tasar�m, Mimarî Planlama ve Detaylar: Timurlu
mimarisinde tüm yap� tipleri için ortak olan ve dönemin genel karakteristi�ini
belirleyen an�tsall�k, geometrik tasar�m ve simetri, kubbe biçimleni�i, mukarnas
kullan�m� gibi görsel özellikler, bir yandan çe�itli bölgelerden Semerkand’a getirilen
mimarlar�n ve sanatç�lar�n kendi sahip olduklar� estetik miras� Timurlu mimarisiyle
bütünle�tirmelerine ba�l�d�r; di�er yandan ise, Timur’un fetihleri s�ras�nda gördü�ü
baz� mimarî özellikleri kendi mimarisi içine monte etmesi ve ticaret yoluyla birtak�m
estetik özelliklerin al��veri�i söz konusudur. Örne�in Semerkand’daki mescid-i
345 B. O’Kane, “Chaghatai Architecture and the Tomb of Tughluq Temür at Almaliq”, Muqarnas, S.21, Leiden, 2004, s.285. 346 B. O’Kane, 2004, s.281–282. 347 L. Golombek – D. Wilber, 1988, s.84. 348 L. Golombek – D. Wilber, 1988, s.93.
cuman�n yap�m�nda, en az�ndan k�smen, Timur’un 1385’te Sultaniye’ye girdi�inde
kar��la�t���, Olcayto taraf�ndan yapt�r�lan �lhanl� an�tlar�ndan esinlenilmi� olmal�d�r349.
Timurlu mimarisinde ortaya ç�kan yeni estetik anlay���, bu anlay���n
uygulanabilmesi için yeni teknolojilerin ve bol miktarda pahal� malzemenin
kullan�lmas�n� gerektirmi�tir. Bu anlay���n yans�mas� özellikle binalar�n d��
cephelerinde yo�unla�m��; buralarda an�tsal boyutlar�n yan� s�ra küp, üç boyutlu
dikdörtgen, silindir, sekizgen gibi düzgün geometrik hacimler de s�kl�kla
kullan�lm��t�r350. Timurlu mimarisinin estetik anlay���nda önemli yeri bulunan kemer
dizilerinin yaratt��� etki, bazen bir eyvan�n, bazen de bir kubbenin yükseli�iyle
taçland�r�lm��t�r; dolay�s�yla, kemer dizilerinin bu iki yükseli� aras�nda bir ta��y�c�
denge unsuru oldu�u dü�ünülebilir351. Bu dönem mimarisinin en önemli
unsurlar�ndan biri olan yükseltilmi� kubbelerin bu boyuta ula�abilmeleri için çift kubbe
çözümü uygulanm��t�r; bunlardan içteki normal yükseklikte olup, d��taki daha büyük
olan kubbe sekizgen ya da silindirik yüksek bir kasna�a oturmaktad�r352. Daha önceki
devirlerde ço�unlukla sadece bir kubbeye geçi� eleman� olarak görülen kasnaklar, bu
dönemde mümkün oldu�unca yükseltilerek âdeta ba��ms�z mimarî unsurlar haline
gelmi� ve içten de kubbeli mekân� geni�letme i�levini üstlenmi�lerdir. Böyle
yükseltilmi� kasnaklar Budist stupalarda görülmekle birlikte, �slâm mimarisinde
karakteristik bir öge olarak kar��m�za ç�k��� sadece Timurlu döneminde
gerçekle�mi�tir353. Bu yüksek kasnaklar�n üzerine oturan kubbeler dört ayr� tipte
olabilmektedir: Tek kubbe, çift kubbe, üçlü kubbe, çok yüzeyli ya da konik kubbe. Tek
kubbeler özellikle Azerbaycan ve Horasan’da yayg�nl�k göstermektedir; üçlü kubbe
349 T. W. Lentz – G. D. Lowry, 1989, s.48. 350 L. Golombek, 1992, s.3. 351 L. Golombek – D. Wilber, 1988, s.74–75. 352 L. Golombek, 1992, s.5. 353 E. Knobloch, 2001, s.57.
ise ilk kez Timurlu döneminde ortaya ç�km��t�r354. Çift kubbe, �ran bölgesinde ilk kez
�lhanl� döneminde ortaya ç�km�� olmakla birlikte, geli�imini Timurlu ve Safevî
dönemlerinde sürdürmü�tür355. Kullan�m aç�s�ndan bak�ld���nda, yap�larda birden
fazla kubbe kullan�lmas�n�n hava ko�ullar�ndan korunmada da önemli rolü oldu�u
anla��lmaktad�r356. Sembolik anlamda ise, �slâm mimarisinde kubbenin dünyevî ve
ruhanî otoriteyi temsil etti�i bilinir357. Timurlu kubbelerinin, dönemin kaynaklar�nda
belirtildi�i gibi, “y�ld�zlarla yar���rcas�na cennete do�ru yükselmesi”ni Golombek,
Timur’un dünyaya hâkim olma iste�inin bir yans�mas� olarak görmektedir358.
Timurlu mimarî esteti�inde önemli bir unsur olan mukarnas�n ortaya ç�k��� ve
kökeni sorunu her ne kadar ayd�nl��a kavu�mam��sa da, tarihçesinin 10. yüzy�la
kadar indi�i ve 11. yüzy�ldan itibaren �slâm mimarîsinde do�udan bat�ya do�ru
yay�ld��� anla��lmaktad�r359. �ran bölgesi mimarîsi uzmanlar�, Ni�abur yak�n�nda
bulunan ve 10. yüzy�la tarihlenen baz� parçalar ile, Tim Arab Ata Türbesi’nin (10.
yüzy�l sonu) üçlü kö�e kemerlerini mukarnas�n ilk örnekleri olarak kabul etmektedir;
mukarnas, bu bölgede bundan sonra 11. yüzy�lda Selçuklu kubbelerinde, 13–14.
yüzy�llarda �lhanl� mimarisinde ve son olarak da Timurlu kubbeleri ve tonozlar�nda
kullan�lm��t�r360. �lhanl� mimarisinde hem biçimsel olarak olgunla�an, hem de geni�
alanlarda uygulanmaya ba�lanan mukarnas, geli�iminin doruk noktas�na Timurlu
döneminde ula�m��t�r361. Erken Timurlu döneminde mukarnas, geometrik tasar�m
aç�s�ndan de�i�ime u�ramakla birlikte, i�levi ayn� kalm��t�r; �lhanl� döneminde oldu�u
gibi Timurlu mimarîsinde de yar�m kubbeleri, bazen mihrap ni�lerini, portalleri, baz�
354 L. Golombek – D. Wilber, 1988, s.112-114. 355 D. N. Wilber, The Architecture of Islamic Iran: The Il Khanid Period, Princeton-New Jersey 1955, s.64. 356 D. N. Wilber, 1955, s.65. 357 D. N. Wilber, 1955, s.64. 358 L. Golombek, 1992, s.3. 359 A. Ödekan, Osmanl� Öncesi Anadolu Türk Mimarisinde Mukarnasl� Portal Örtüleri, �stanbul, 1977, s.13-16. 360 Y. Tabbaa, “The Muqarnas Dome: Its Origin and Meaning”, Muqarnas, S.3, Leiden, 1985, s.61. 361 D. N. Wilber, 1955, s.72-74.
tonozlar� kaplamakta kullan�lm��; d�� kubbelere mukarnasl� korni�ler yap�lm�� ve
erken devire ait baz� kubbelerin iç k�s�mlar� da mukarnasla kaplanm��t�r362. 15.
yüzy�l�n ortalar�ndan itibaren mukarnas, yerini “kemer a��” denilebilecek, birbiriyle
kesi�en kemerlerden olu�an bir biçime b�rakm��t�r; bununla birlikte, portallerin
üzerindeki yar�m kubbeler gibi baz� s�n�rl� alanlarda varl���n� sürdürmü�tür363.
“Kemer a��” denilen sistem, kademeli ni�ler içeren mekânlarda ortaya ç�kan
her kö�enin, dik aç�yla iki yönde di�er kö�elere ince kemerlerle ba�lanmas�na
dayan�r; bu kemerleri de birbirlerine daha k�sa kemerlerin ba�lamas� suretiyle âdeta
bir a� görünümü elde edilir. 15. yüzy�lda bu örtü sisteminin görüldü�ü yap�lar
aras�nda Semerkand ��rât Hâne Türbesi, Herat Gevher �ad Türbesi (Foto No.29),
Taybad Buk’a’s� (1444) (Foto No.39), Hargird Medresesi (Foto No.21) gibi örnekler
say�labilir364.
Minareler de bu dönemin mimarî anlay���nda önemli rol oynam�� ve biçimsel
bir yenilik getirmeseler de, mimarideki simetriyi tamamlayan unsurlar olmu�lard�r.
Herat’taki Gevher �ad Medresesi’ndeki gibi çok uzun (Foto No.40) ya da Hargird
Medresesi’nin âdeta birer kö�e kulesine benzeyen minareleri gibi k�sa
olabilmektedirler365. Konum bak�m�ndan da de�i�ik varyasyonlar söz konusudur; baz�
yap�larda giri� cephesinin kö�elerinde yer alabildikleri gibi (Tebriz Gök Mescid,
Me�hed Mescid-i �âh, Hargird ve Herat’taki medreseler, �ehr-i Sebz ve Ahmed
Yesevî Türbeleri v.s.), avlu merkezli yap�larda her kö�ede birer minare veya kule de
bulunabilmektedir (Herat Gevher �âd Mescidi, Timur’un Semerkand’daki camisi,
Buhara’da Kalyan Mescidi, Ulu� Bey’in Semerkand ve Buhara’daki medreseleri,
362 L. Golombek – D. Wilber, 1988, s.107. 363 L. Golombek – D. Wilber, 1988, s.107–108. 364 G. Ak�n, 1990, s.70; B. O’Kane, 1979, s.101–102. 365 R. Hillenbrand, 1994, s.157; L. Golombek – D. Wilber, 1988, s.78.
Hüseyin Baykara’n�n Herat’taki medresesi v.s.)366. �lhanl� mimarisinde kar��la��lan bir
özellik olan eyvan�n iki yan�nda bir çift minarenin yükselmesi, Timurlu mimarisinde de
de�i�ik biçimlerde varl���n� sürdürmü�tür; örne�in Timur’un Semerkand’daki
camisinin eyvan portalindeki bir çift minare, âdeta portali de a�arak yükselmektedir
(Foto No.18&19) ve ayn� özellik Me�hed’deki mescid-i cami ile Ziyaretgâh’daki
camide de görülmektedir367. Herat Mescid-i Camisi ve Anau Türbesi’nde de, eyvan�n
arkas�nda, galerilere ula��m� sa�layan merdiven kuleleri yükselmektedir; bu tür
yap�lar�n baz�lar�nda bu sarmal merdiven kuleleri müezzinin ezan okumas� için de
kullan�lm��t�r, özellikle çok yüksek olan baz� kuleler ise, sadece sembolik amaçlara
hizmet etmektedir368. Belh’deki Ebu Nasr Parsa Türbesi (15. yüzy�l�n ikinci yar�s�) gibi
merkezî planl� baz� yap�larda da, portalle bütünle�mi� minareler görülmektedir369
(Foto No.41). Timurlu tarihçileri, “Satürn ile yar��an” ve “cennete de�en”
minarelerden bahsederler; buradan hareketle, sadece hükümdar�n gücüne de�il ayn�
zamanda �slâm’�n varl���na da i�aret eden bir unsur olarak minarenin, ba�l�
bulundu�u yap�n�n büyüklü�ünün ölçülmesinde en önemli k�staslardan biri oldu�u
anla��lmaktad�r370.
Timurlu mimarisi için tipik olarak kabul edilen karma��k kubbe, tonoz,
mukarnas sistemleri gibi özellikler ile geometrik tasar�m merak� ve dev boyutlu
yap�lara duyulan ilgi, in�aattan önce çe�itli planlar�n haz�rland���n�
dü�ündürmekteyse de, tam olarak nas�l bir ön çal��ma yap�ld��� henüz
ayd�nlat�lamam��t�r. Döneme ait kaynaklarda plan kullan�m�na dair direkt bir ifade
bulunmamakla birlikte, baz� metinlerde buna i�aret edebilecek anlat�mlar vard�r371.
366 L. Golombek – D. Wilber, 1988, s.78. 367 L. Golombek – D. Wilber, 1988, s.78. 368 L. Golombek – D. Wilber, 1988, s.78–79. 369 L. Golombek – D. Wilber, 1988, s.78–79. 370 L. Golombek – D. Wilber, 1988, s.206. 371 B. O’Kane, 1987, s.34.
Bilindi�i kadar�yla �slâm dünyas�nda günümüze ula�abilmi� en eski mimarî planlar,
16. yüzy�l Semerkand kökenli, kâ��t üzerine çizilmi� ve bugün Özbekistan Devlet
Halk Kütüphanesi koleksiyonunda bulunan örneklerdir372. Ancak yak�n zamanda
bulunan Topkap� par�ömeninde, kabartma halindeki poligonal ünitelerin birle�erek
sonsuzluk ifadesi olu�turdu�u çini mozaik panolar için tasarlanm�� bir grup desen
bulunmaktad�r; bu par�ömen, mevcut yap�lardaki örneklerle k�yaslanarak 15. yüzy�l
sonuna veya 16. yüzy�l ba��na tarihlenmi�tir373. Par�ömen, karma��k tasar�mlar�n
geometrik sistemlerle kâ��t üzerine nas�l geçirildi�ine ve in�aat alan�ndaki baz�
çal��ma metotlar�na ���k tutmaktad�r374 (Foto No.42-48). Par�ömenin bir nevî desen
kitab�n� and�ran içeri�i, Timurlu yap�lar�n�n cephelerinde görülen bezemeli panolar,
kubbeler, tonozlar, salt dekoratif amaçl� kemer dizileri ve mukarnaslar için bir rehber
olarak de�erlendirilebilir; bu desenler, mimarinin âdeta bir resim gibi kavran���
yönünden, Timurlu minyatürlerindeki mimarî tasvirleriyle benze�mektedir375. Bu
desenlerden hareketle Timurlu mimarlar�n�n, tüm tasar�m süreçlerine temel olan bir
geometri sistemi üzerinde uzmanla�mak zorunda olduklar� anla��lmaktad�r; kurmaya
çal��t�klar� geometrik uyum düzeninin niteli�ine bak�l�rsa, Timurlu mimarlar�n�n
bat�daki ça�da�lar�ndan, sözgeli�i, ortaça��n mimarl�k miras�n� bir yana b�rakarak
Romal� Vitruvius’un orant� ve uyum prensiplerini temel alan �talyan mimar Filippo
Brunelleschi’den (1377–1446) ziyâde, geç Gotik mimarlar�na yak�n olduklar�
söylenebilir376.
Timurlu mimarisine hâkim olan bu geometri anlay���n�n ikonografik bir i�levi
olup olmad��� ise belirsizdir. Baz� yazarlar, �slâm felsefesine göre mimarideki
372 B. O’Kane, 1987, s.34. 373 G. Necipo�lu, “Geometric Design in Timurid/Turkmen Architectural Practice: Thoughts on a Recently Discovered Scroll and Its Late Gothic Parallels”, Timurid Art and Culture: Iran and Central Asia in the Fifteenth Century, Leiden, 1992, s.58–59. 374 G. Necipo�lu, 1992, s.62. 375 G. Necipo�lu, 1992, s.62–63. 376 G. Necipo�lu, 1992, s.61; G. Necipo�lu, The Topkap� Scroll- Geometry and Ornament in Islamic Architecture, 1995, s.43.
geometrik tasar�m�n evrendeki uyumu yans�tmaya çal��t���n� ve e�er binadaki tüm
ölçüler birbiriyle uyumlu olursa, insan�n eserinin tanr�n�n eserindeki uyumu ve birli�i
yans�taca��n�; böylelikle geometrinin �iirselle�tirildi�ini belirtmektedirler; ancak, her
ne kadar bilinç düzeyi yükselmi� de olsa, 15. yüzy�l insan�n�n geometrik tasarlanm��
bir mekân� öyle olmayan bir mekândan ay�r�p ay�ramad��� sorusu yan�ts�z
kalmaktad�r377.
Bir geometrik oranlar sistemi üzerinde �ekillendi�i söylenebilecek olan klasik
Yunan mimarisinin geometrik prensipleri, muhtemelen Eukleides’in geometri
çal��malar� arac�l���yla, önce �slâm dünyas�na ve daha sonra Arapça’dan yap�lan
çeviriler sayesinde de Avrupa’ya ula�m��t�r378. 12. yüzy�ldan itibaren, Eukleides’in
Arapça’dan çevrilmesiyle Avrupa’da matematik alan�nda meydana gelen geli�meler,
önceki Romanesk mimariye nazaran ileri planlama sistemlerine çok daha fazla
gereksinim duyan Gotik mimarinin ortaya ç�k���nda temel bir faktör olmu�tur. Oysa
�slâm dünyas�nda matematik, çok daha eski dönemlerden itibaren önemli bir
inceleme alan� olarak kabul edilmi�tir; Eukleides’in söz konusu eserlerinin Arapça
çevirilerinin Abbasî döneminde bile var oldu�u bilinmektedir379. �slâm dünyas�nda bu
erken dönemlerde yap�lan matematik çal��malar�nda, mimarlar�n gereksinimlerine
çok önem verilmi� ve öncelikle mimarî estetik üzerinde durulmu�tur; bu çal��malarda,
her ne kadar Vitruvius’un mimarî üzerine incelemeleri kadar detayl� olmasa da,
mimarlar için geometri, geometrik tasar�mlar ve mimarî uygulamalarla ilgili baz�
matematiksel görü�lere yer verilmi�tir380. Ba�dat kökenli 10. yüzy�l matematikçisi
Ebû’l Vefa Buzcânî, yap� ustalar� için, çe�itli alt gruplara ayr�lm�� düzgün geometrik
biçimlerin in�a edilmesinde yararlan�lacak metotlar� anlatt���, uygulamal� geometri
377 L. Golombek – D. Wilber, 1988, s.211. 378 L. Golombek – D. Wilber, 1988, s.137. 379 B. O’Kane, 1987, s.33. 380 L. Golombek – D. Wilber, 1988, s.137.
üzerine pratik bir el kitab� (“Geometrik Konstrüksiyona Dair Sanatç�n�n Bilmesi
Gerekenler Hakk�nda”) haz�rlam��t�r ki böyle bir geometri bilgisinin Timurlu dünyas�na
da yabanc� olmad���, bu eserin bir kopyas�n�n Ulu� Bey’in Semerkand’daki
kütüphanesinde bulunmas�ndan anla��lmaktad�r381. �lhanl� döneminde de mimarî
planlama sistemleri uyguland��� bilinmektedir; Re�idüddin, Gazan Han’�n türbesinin
yap�m� esnas�nda planlar� bizzat Gazan Han’�n çizdi�ini belirtir382; ayr�ca
Re�idüddin’in de mimarî hakk�nda el kitab� niteli�inde bir eseri olup, bu eserde çe�itli
yap� tiplerinin in�as�nda uygulanmas� gereken kurallardan bahsedilmektedir383.
Matematik alan�nda Selçuklu ve �lhanl� dönemlerinde önemli çal��malar yap�lm��t�r;
ancak �slâm dünyas�nda hesap ve matematikle ilgili ara�t�rmalar Timurlu döneminde
doruk noktas�na ula��r384. Dönemin en önemli matematikçilerinden G�yâseddîn-i
Kâ�î’nin aktard���na göre, Ulu� Bey devrinde Semerkand’da en seçkin bilim adamlar�
ve özellikle de çok say�da matematikçi toplanm��t�r; Kâ�î, bu matematikçiler aras�nda
Eukleides teoremleri ve geometri üzerinde çal��anlar, hesaplama uzmanlar� ve
müneccimler oldu�undan bahsetmekte; ayr�ca Ulu� Bey’in de derin bir matematik ve
astronomi bilgisine sahip oldu�unu belirtmektedir385. G�yâseddîn Kâ�î’nin de bu
alanda birçok incelemesi bulunmaktad�r; Ulu� Bey için 1427’de tamamlad��� Miftah
el-Hisâb (Aritmeti�in Anahtar�) adl� eserinde kemer yap�m�, kubbe ve mukarnas
sistemleri hakk�nda tablolar haz�rlam��; ayr�ca bu arkitektonik yap�lar�n yüzey
alanlar�n�n nas�l hesaplanaca��n� ö�retmi�tir386. Bu yo�un bilim faaliyetleri, Timurlu
döneminde saray mimarlar�n�n bir binay� in�a etmeden önce fikirlerini en az�ndan
381 G. Necipo�lu, 1992, s.62. 382 D. N. Wilber, “Builders and Craftsmen of Islamic Iran; The Earlier Periods”, Art and Archaeology Research Papers, S.10, 1976, s.31. 383 R. Lewcock, “Architects, Craftsmen and Builders: Materials and Techniques”, Architecture of the Islamic World: Its History and Social Meaning (ed. G. Michell), London, 1984, s.133. 384 B. O’Kane, 1987, s.33. 385 A. Say�l�, Ulu� Bey ve Semerkanddeki �lim Faaliyeti Hakk�nda G�yasüddin-i Ka�i’nin Mektubu, Ankara, 1991, s.77–78. 386 B. O’Kane, 1987, s.33; G. Necipo�lu, 1992, s.61.
grafikler halinde formülle�tirmelerinin te�vik edildi�ini dü�ündürmektedir387. Di�er
yandan, �slâm dünyas�nda öteden beri matematikçilerin çe�itli uzmanl�k alanlar�na
ayr�ld�klar� bilinir; bunlar aras�nda matematikçi, hesapç�, mühendis ve geometrici,
aritmetikçi gibi gruplar bulunmaktad�r388. Özellikle “mühendis ve geometrici” ad�
verilen uzman grubunun da planlamayla ilgisi oldu�u dü�ünülebilir. Planlamaya i�aret
eden daha güçlü bir ifade, �ahruh döneminde faaliyet gösteren ve hakk�nda
biyografik bilgi bulunan tek Timurlu saray mimar� olan K�vameddin �irâzî hakk�nda
Devlet�ah’�n yazd�klar�nda kar��m�za ç�kmaktad�r; Devlet�ah, onu tan�mlarken,
mühendislikte, mimarl�kta ve çizimde yetenekli bir ki�i oldu�unu belirtir389
(K�vameddin �irâzî, ayn� zamanda �ahruh’a sundu�u y�ld�zlar hakk�ndaki risalesiyle
de tan�nmaktad�r390). Di�er yandan �erefeddîn Yezdî de Zafernâme’de,
Semerkand’daki Ba�-� �imâl’in yap�m sürecinden bahsederken, �ran, Irak,
Azerbaycan, Ba�dat gibi yerlerden bu bahçenin tasar�m� ve bahçenin ortas�nda yer
alan saray�n in�as� için özel olarak gelen mühendis ve mimarlar�n önce bir plan
çizdi�inden; Timur plan� kabul ettikten sonra da astrologlar�n uygun buldu�u bir
günde in�aat faaliyetlerine ba�land���ndan söz eder391.
1410 civar�ndan 1438’deki ölümüne kadar saray mimar� olan K�vameddin
�irâzî, �ahruh’un e�i Gevher �âd’�n tüm projelerinin mimar�d�r; onun döneminde
tonoz sistemleri mükemmelli�e ula�m�� ve kubbeler art�k destek duvarlar�na ihtiyaç
duyulmaks�z�n direkt dört kemer üzerine oturtulabilmi�tir392. Yakla��k ayn�
dönemlerde faaliyet gösteren �irazl� iki mimar�n daha ad� bilinmektedir; bunlardan biri
G�yâseddin �irâzî (Taybad’daki mescid, Hargird Medresesi v.b.), di�eri ise Hac�
387 B. O’Kane, 1987, s.34 388 A. Say�l�, The Observatory in Islam and Its Place in the General History of the Observatory, Ankara, 1960, s.251. 389 Devlet�ah, Tezkire-i Devlet�ah (Çev. Necati Lugal), C.2, Ankara, 1967, s.12. 390 �. Aka, Mirza �ahruh ve Zaman�, Ankara, 1994, s.184. 391 L. Golombek, 1995, s.137–138. 392 L. Golombek, 1992, s.8.
Mahmud’dur (Türbet-i Câm’daki yap�lar); bu üç mimar�n da ayn� dönemlerde, yak�n
bölgelerde çal��t�klar� ve benzer stilde eserler ortaya koyduklar� dikkate al�n�rsa, söz
konusu dönemde �irazl� ki�iliklerin öne ç�kt��� bir mimar ekolünün varl���ndan
bahsedilebilir393. Önemli Timurlu an�tlar�n�n ço�unun imparatorlu�un kuzeyinde in�a
edilmi� olmas�na ra�men, bu eserleri yaratan sanatç�lar �iraz ve �sfahan’dan
gelmi�tir; buna dayanarak A.U. Pope, imparatorlu�un bat�s�n�n en iyi sanatç�lar�n�
kuzeyde çal��mak için yollamak zorunda kalmas� nedeniyle kuzeyin ön plana ç�kt���n�
ve e�er böyle olmasayd�, yüzy�l�n ortas�ndan itibaren bat�n�n üstünlü�ünü
hissettirece�ini savunmaktad�r394.
393 L. Golombek – D. Wilber, 1988, s.193. 394 A. U. Pope, 1965, s.198.
IV. �K� DÜNYA ARASINDA: T�MURLU VE OSMANLI ARASINDAK�
�L��K�LERE TAR�HSEL B�R BAKI�
15. yüzy�l sonlar�nda Timurlu �mparatorlu�u’nun y�k�lmas�ndan sonra Osmanl�
�mparatorlu�u, gerek Avrupa’da gerek �slâm dünyas�nda, kendi kendini olu�turan ilk
büyük monar�ilerden biri olmu�tur395.
Timurlu ve Osmanl� �mparatorluklar�, devlet ile toplum aras�ndaki ili�kilerin
düzenlenmesi bak�m�ndan birbirine benzemektedir; örne�in her ikisi de kom�u
topraklar�n fethiyle olu�an kara imparatorluklar�d�r; ayr�ca her ikisinde de, göçebe
geçmi�lerine dair bir gelenek olmakla birlikte, ordunun yan�nda baz� yöneticiler, saray
erkân�, tacirler ve zanaatkârlar�n da seferlere kat�ld�klar� bilinir396.
15. yüzy�lda �slâm dünyas�n�n bat�daki en ileri merkezi haline gelen Osmanl�
topraklar�, bat�l� tüccarlar kadar �ranl� Müslüman tüccarlar�n da güvenle gelerek
ticaret yapabildikleri bir pazar olmu�tur. Timurlulardan önce �lhanl�lar�n bat�da
özellikle Venedik ve Cenevizlilerle son derece canl� ticari ili�kileri bulundu�u
anla��lmaktad�r; özellikle Cenevizliler, �skenderun-Sivas-Erzincan-Erzurum hatt�ndan
Tebriz’e ula�an kervan yoluna özel bir önem verdiklerinden, önce Sivas’ta ve daha
sonra da Tebriz’de ticaret konsoloslu�u açm��lard�r; ayr�ca Trabzon ile Tebriz
aras�nda bir de ekonomik anla�ma bulunmaktad�r397. Dolay�s�yla, �ran ile Avrupa
aras�ndaki ticarî ili�kilerde de Anadolu ba�lant�lar� büyük rol oynam��t�r. 14. yüzy�lda
�lhanl�lar döneminde �ran ipek kervanlar�n�n kulland��� ve Sultaniye, Erzurum,
Erzincan, Sivas üzerinden Konya’ya ula�an ticaret yolu, 15. yüzy�lda Osmanl�
devletinin kurulmas�yla birlikte, yerini Bursa merkezli bir ticaret yoluna b�rakm��t�r; 14.
395 G. Necipo�lu, Architecture, Ceremonial, and Power: The Topkap� Palace in the Fifteenth and Sixteenth Centuries, New York, 1991, s.252. 396 C.V. Findley, Dünya Tarihinde Türkler (Çev. Ay�en Anadol), �stanbul, 2006, s.151–152. 397 �. Aka, 2000a, s.128–129; B. Spuler, 1987, s.473-474.
yüzy�l�n sonlar�ndan itibaren özellikle �ran ipe�i ticaretinde uluslararas� bir merkez
haline gelen Bursa’dan ba�layan bu kervan yolu, biri kuzeyden Bolu-Kastamonu,
di�eri güneyden Ankara-Çorum üzerinden iki ayr� koldan ilerledikten sonra, Amasya -
Tokat - Erzincan - Erzurum ve Aras Vadisi üzerinden Tebriz’e ula�maktad�r398; Tebriz
- Tokat - Bursa ticaret yolu olarak an�lan bu hat, 15. yüzy�l Osmanl� ekonomisinin
�ahdamar�d�r399. Nitekim, 1490 y�l�nda II. Bayezid taraf�ndan Bursa’da yapt�r�lan Koza
Han�’n�n o dönemde Acem Han� olarak an�l�yor olmas�, Bursa’n�n �ranl� tüccarlar için
ne kadar önemli bir pazar oldu�una ve iki bölge aras�nda yo�un ticaret ili�kileri
bulundu�una i�aret etmektedir400. Bursa’ya ipek kervanlar�yla gelen tüccarlar
aras�nda en çok Tebrizliler, Gilanl�lar, �irvanl�lar ve Azerîler bulunmaktayd�; hatta
Çelebi Mehmed döneminde Ye�il Cami’ye vak�f olarak yapt�r�lan �pek Han� da, bu
canl� �ran ipe�i ticaretinden ad�n� alm��t�r401. Bu kervanlar� olu�turan atlar ve develer
ise, büyük ölçüde göçebe Türkmenler taraf�ndan temin edilmi�tir402. Bu ticaretin rotas�
sadece �ran’dan Anadolu’ya do�ru de�ildir; dönemin kaynaklar�ndan anla��ld���
kadar�yla, ayn� dönemde Tebriz pazarlar�nda da Bursa kuma�lar� sat�lmaktad�r403.
Sözkonusu dönemde Bursa’daki imalât�n hammaddesi de büyük ölçüde �ran’dan
gelmektedir; �ran’dan al�nan ham ipek, yukar�da bahsedilen güvenli kervan yollar�
arac�l���yla Bursa’ya getirilerek burada i�lenmi�tir404. Bursa kuma�lar�n�n, Uzun
Hasan devrinde Akkoyunlulara da sat�ld��� bilinir405. Dolay�s�yla, �lhanl� döneminden
beri var olan ve 15. yüzy�lda yo�unla�an bu ticaret amaçl� geli�-gidi�lerin, ayn�
398 H. �nalc�k, “Bursa I – XV. As�r Sanayi ve Ticaret Tarihine Dair Vesikalar”, Belleten, C.24, S.93, Ankara, 1960, s.50–51; H. �nalc�k, “Harir”, The Encyclopaedia of Islam, C. 3, Leiden-London, 1971, s.212. 399 Y. Yücel, Timur’un Ortado�u-Anadolu Seferleri ve Sonuçlar� (1393–1402), Ankara, 1989, s.5. 400 H. �nalc�k, 1960, s.52. 401 H. �nalc�k, 1960, s.52. 402 H. �nalc�k, 1971, s.212. 403 H. �nalc�k, 1960, s.65. 404 S. Faroqhi, Osmanl� Dünyas�nda Üretmek, Pazarlamak, Ya�amak, (Çev. Gül Ça�al� Güven – Özgür Türesay), �stanbul, 2003, s.102. 405 H. �nalc�k, 1971, s.216.
zamanda baz� geleneklerin, biçimlerin ve modalar�n da kar��l�kl� olarak aktar�lmas�na
ortam sa�lad��� dü�ünülebilir.
15. yüzy�lda do�unun en önemli kültür-sanat merkezlerinden biri olan ve
dönemin en önemli bilim ve sanat insanlar�n� bünyesinde toplayan Semerkand ve
Herat �ehirlerine atfedilen ekoller, Osmanl� kültür ortam�nda çe�itli sanat dallar�n�n
geli�imi üzerinde önemli etkiler b�rakm��t�r. Timur’dan itibaren tüm Timurlu
hükümdarlar�, kendi alanlar�nda en ünlü isimleri toplayarak, buralar� bir çekim
merkezi, âdeta bir kültürel üs haline getirmek istemi�lerdir. Bu hareket esnas�nda
Anadolu’dan baz� önemli isimlerin de (örne�in, Ulu� Bey’in hocalar�ndan Bursal�
Kad�zâde Rumî406) Semerkand’a ve Herat’a gittikleri bilinir. Ayn� �ekilde, II. Bayezid
döneminde Topkap� Saray�’nda kurulan ve sarayda görevli çe�itli sanatç�lar ile
zanaatkârlar� biraraya toplayan Ehl-i H�ref te�kilat�n�n defterlerinden anla��ld��� üzere,
15. yüzy�lda �stanbul’da olu�an yeni okula özellikle �ran ve Herat’tan sanat ve bilim
adamlar� getirilmi�tir407. Yüzy�l�n sonunda, Timurlu devletinin zay�flamas� ve daha
sonra da y�k�lmas�yla, Herat’ta toplanan sanat ve bilim adamlar�n�n bir k�sm�, �ah
�smail’in te�vikiyle yeni Safevî ba�kenti Tebriz’e giderek çal��malar�n� orada
sürdürmü�tür; bir k�sm� ise, özellikle 15. yüzy�l�n ikinci yar�s�ndan itibaren yeni bir
sanat merkezi olarak parlayan �stanbul’u tercih etmi�tir408.
Özellikle kitap sanatlar�ndaki �ran etkisi çok belirgindir; bu sanat� mümkün
oldu�unca destekleyen Fatih döneminden kalan örneklerin incelenmesi, sözkonusu
dönemde �ranl� hattatlar ve nakka�lar�n �stanbul’da bir okul açm�� olabileceklerini
dü�ündürmektedir409.
406 Y. Çetinda�, “Orta Asya ile Osmanl� Devleti Aras�ndaki Kültürel �li�kiler”, Akademik Ara�t�rmalar Dergisi, S. 18, 2003, s.8. 407 Y. Çetinda�, 2003, s.8–9. 408 Y. Çetinda�, 2003, s.8. 409 F. Babinger, Fatih Sultan Mehmed ve Zaman�, (Çev. Dost Körpe), �stanbul, 2003, s.395.
�ran’da �lhanl� döneminde, Re�idüddin’in dünya tarihi ile ilgili eserinin
minyatürlerini yapan sanatç�lar aras�nda, pek çok farkl� bölgeden gelenlerin yan�s�ra
Türkler de bulunuyordu; bu kozmopolit hava içinde geli�en Tebriz resim tarz�, sonraki
yüzy�llarda �ran minyatürlerini410 ve Osmanl� minyatürlerini etkilemi�tir.
�ran çevresinde ya da ba�ka co�rafyalarda pek çok hükümdar�n kitap
sanatlar�n� desteklemesine ra�men, özellikle 15. yüzy�l sonlar�nda kitap üretimi için
en önemli merkezin Herat’taki Timurlu saray� oldu�u söylenebilir. Timurlu kültür
çevresinde kitap sanatlar�nda 15. yüzy�lda görülen bu yükseli�, 16. yüzy�lda Osmanl�,
Mughal ve Safevî saraylar�nda geli�ecek olan kitap sanatlar� için ba�l�ca esin kayna��
olmu�tur411.
Minyatür sanat�nda Osmanl� ekolü olarak adland�r�lan grup, asl�nda Türkiye’ye
ya da ba�ka bir �slâm ülkesine özgü yerel geleneklerin temsilcisi olmaktan ziyâde,
muhtemelen Semerkand ve Herat’tan Tebriz yoluyla �stanbul’a ula�m�� baz�
özelliklerin ta��y�c�s� gibi görünmektedir; dolay�s�yla, Timurlu minyatür sanat�nda
belirgin biçimde görülen Çin sanat� etkileri de bu yolla Osmanl�’ya ula�m��t�r;
do�rudan Çin kaynakl� olan ejder, anka ku�u gibi hayvan figürleri ile stilize bulut
olu�umlar�, geni� yaprakl� çal�lar gibi motifler, bahsedilen yoldan Osmanl� minyatür
sanat�na girmi� unsurlard�r412. Sanatç�lar�n, ustalar�n ve hatta eserlerin Tebriz’den
�stanbul’a ta��nmas�, özellikle 16. yüzy�lda Osmanl�’da kitap sanatlar�n�n geli�imi
üzerinde derin etkiler b�rakm��t�r. 15. yüzy�l ba��nda Timurlu döneminde Herat’ta
geli�en ve 16. yüzy�lda önce Tebriz’e, oradan da �stanbul’a aktar�lan bu stil, sadece
minyatürde de�il, ayn� zamanda di�er kitap sanatlar�nda, dokumada ve seramikte de,
410 K. Jahn, “Tebriz: Do�u ile Bat� Aras�nda Bir Ortaça� Kültür Merkezi”, Tarih Ara�t�rmalar� Dergisi, C.13, S.24, Ankara, 1980, s.66–67. 411 J. Bloom – S. Blair, Islamic Arts, London, 1998, s.218–220; F. Ça�man, “The Miniatures of the Divan-� Hüseyni and the Influence of their Syle”, Fifth International Congress of Turkish Art (ed. G. Feher), Budapest, 1978, s.242. 412 E. Grube, “Herat, Tabriz,Istanbul: The Development of a Pictorial Style”, Paintings from Islamic Lands (Ed. R. Pinder-Wilson), Oxford, 1969, s.86-88.
doruk noktas�na Osmanl� döneminde ula��r (özellikle 16. yüzy�l�n ikinci yar�s�na ait
saray çinileri ile 17–18. yüzy�llara ait, neredeyse soyut nitelikteki bitkisel ve figürlü
bezemeler örnek verilebilir)413. Tüm bu sanatlar�n tasar�m�n�n ve uygulanmas�n�n
kitab-hâne’lerde yap�ld��� dü�ünülürse, kitab-hâne gelene�inin bahsedilen yolla
�stanbul’a ula�m�� olmas� mümkündür. Dokumadan mimariye kadar her türlü
tasar�mdan sorumlu kurum olan kitab-hâneler, fikir olarak, Osmanl� döneminde her
türlü biçim ve motif tasar�mdan sorumlu olan nakka�hâne ile yak�nd�r.
Osmanl� minyatür sanat�nda, 16. yüzy�l�n ortalar�na kadar �ran’dan gelen
nakka�lar�n etkileri izlenebilmektedir; hattâ baz� yazmalarda �stanbullu nakka�larla
�ranl� nakka�lar�n birarada çal��t�klar� dahi bilinir. �ran minyatürlerindeki a�aç ve bitki
stilinin dönemin Osmanl� minyatürlerinde de kendini göstermesi, bu etkile�imin
sonuçlar�ndan biridir414.
Erken dönem Osmanl� minyatürünün biçimlendi�i süreç olarak kabul edilen
1455–80 y�llar� aras�nda Edirne’de haz�rlanan küçük boyutlu ve edebiyat konulu
yazmalarda, Timurlu ve Türkmen resim geleneklerini Osmanl�’ya ta��yan �irazl�
nakka�lar�n da katk�s� oldu�u bilinmektedir415. Örne�in, erken dönemin en önemli
eserlerinden olan ve Edirne nakka�hanesinde yap�lan Bedi’eddin Minuçihr el-Tacirî
el-Tebrizî ’ye ait Dilsûznâme adl� yazmada görülen basit kompozisyonlar, Timurlu
�iraz minyatür stilinin etkilerini yans�t�r; di�er yandan, figürleri biçimlendiren sert
çizgiler, insan boyutunda çizilmi� iri bitki motifleri ve Türklere özgü kad�n ba�l�klar� ise
Osmanl�’ya özgü özelliklerdir416. 1460–80 y�llar� aras�na tarihlenen ve �emseddin
Muhammed bin Abdullah Ni�apurî’nin kasidelerini içeren Külliyât-� Kâtibî adl�
yazman�n minyatürleri ise, iki ayr� nakka� taraf�ndan yap�lm��t�r ve bunlardan birinin
413 E. Grube, 1969, s.107. 414 N. M. Titley, Plants and Gardens in Persian, Mughal and Turkish Art, London, 1979, s.32. 415 B. Mahir, 2005, s.43. 416 B. Mahir, 2005, s.43–44.
stili, yukar�da bahsedilen Dilsûznâme’nin minyatürlerine benzemektedir; dolay�s�yla
bunlar�n ayn� nakka� taraf�ndan yap�lm�� olabilece�i dü�ünülmektedir. Burada da
figürlerin resim düzlemine göre daha iri olu�u ve kompozisyonun tümüne hâkim olan
biçim-renk anlay���, bunun geç Timurlu, erken Karakoyunlu ve Türkmen devri �iraz
resim stillerini tan�yan ve sürdüren bir nakka� taraf�ndan yap�ld���n� akla getirir. Di�er
taraftan, bu örnekte Osmanl� minyatür sanat�n�n daha sonraki evrelerinin belirgin
özellikleri haline gelecek olan, ufuk çizgisi üzerinde s�ralanm�� selviler ve iri çiçek
demetleri gibi unsurlar kar��m�za ç�kmaktad�r417.
�stanbul’un fethinden sonra Fatih’in bat�l� ressamlar� saray�na ça��rmas�,
Osmanl� nakka�lar�n�n çal��malar�na �ran bölgesi geleneklerinin yan�s�ra Avrupa
resim sanat� unsurlar�n�n da girmesi sonucunu do�urmu�tur. Örne�in 1480’li y�llarda
Venedikli ressam Gentile Bellini ’nin �stanbul’da yapt��� ya�l�boya Fatih portresi yerli
sanatç�lar üzerinde etkili olmu�tur; bu etki, Sinan Bey ya da Bursal� �iblizâde
Ahmed’e atfedilen Fatih’in Gül Koklayan Portresi’nde izlenebilmektedir (Foto No.49).
Minyatür tekni�inde yap�lm�� olan, Fatih’i ba�da� kurmu� ve dörtte üç profilden gül
koklarken gösteren bu portrede, oturu� biçimiyle hükümdar imgesini yans�tan Fatih’in
pozu ve sayfaya yerle�tirili� biçimi Timurlu gelene�ini yans�t�r; figürün ba� k�sm�nda
ise Bellini’nin etkileri görülür. Osmanl� minyatüründe padi�ah portrecili�i gelene�ini
ba�latan bu eser, Timurlu minyatürleriyle �talyan resim sanat�n�n gerçekçi üslubunu
kayna�t�ran bir örnektir418.
Fatih’in Uzun Hasan’la yapt���n sava� ve Akkoyunlular�n kitap üretim merkezi
olan �iraz ve �sfahan’da valilik yapan Uzun Hasan’�n o�lunun Osmanl�lara s���n�p
Fatih’in k�z�yla evlenmesi, Akkoyunlulara hizmet eden �sfahanl�, �irazl� ve Tebrizli
sanatç�lar�n �stanbul’a göç ederek, özellikle II. Bayezid dönemi minyatür sanat�na
417 B. Mahir, 2005, s.44. 418 B. Mahir, 2005, s.46–47.
katk�da bulunmalar� sonucunu do�urmu�tur; ayr�ca, Fatih’in Uzun Hasan’�
yenmesinden sonra ele geçirilen ganimet içerisinde, özellikle �iraz’da yap�lm�� çok
say�da de�erli e�yan�n bulundu�u da bilinir419. Fatih’e sunulmak üzere �iraz’da
resimlenmi� bir Hamse-i Nizamî nüshas�ndan (15. yüzy�l sonu–16. yüzy�l ba��) da
anla��ld��� gibi, önceleri Akkoyunlular�n hizmetinde çal��an sanatç�lar, daha sonra
�stanbul’a göç ederek baz� yazmalar�n resimlenmesinde rol alm��lard�r420.
Fatih’in o�lu II. Bayezid döneminde (1481–1512) �stanbul nakka�hânesinin
ça�da�� �slâm hanedanlar� ile, sözgeli�i Herat’taki Timurlu hükümdar� Hüseyin
Baykara ve �iraz ile Tebriz’deki Akkoyunlu sultan� Yakub’un himayesinde yarat�lan
stiller ile paralel bir geli�me çizgisi izledi�i görülmektedir; nitekim, yap�m�na Herat’ta
ba�lanan ve Osmanl� saray�ndaki nakka�lar taraf�ndan tamamlanan Hamse-i Hüsrev
Dehlevî gibi örnekler mevcuttur421. Bu dönem örnekleri, Timurlu ve Türkmen minyatür
stilleri ile o dönemde Osmanl� saray�na gelen Avrupal� ressamlar�n stillerine dair
özellikleri bünyesinde bar�nd�ran, bat� ve do�u kökenli sanatç�lar�n ortak çal��mas�n�n
ürünü say�labilecek eserlerdir422.
16. yüzy�l�n ilk çeyre�ine ait Ehl-i H�ref defterlerinde hâlâ Akkoyunlulara hizmet
etmi� veya Tebriz kökenli oldu�u belirtilen sanatç� adlar�na rastlan�r423. Nitekim,
Timurlu ve Türkmen stilleri ile bunlar�n mirasç�s� olan Safevî dönemi Tebriz stilinin
etkileri, Osmanl� klasik dönemi minyatürlerinde yakla��k 17. yüzy�l sonlar�na kadar
detaylarda, kompozisyonlarda ve figürlerde belirleyici bir rol oynayacakt�r424.
16. yüzy�ldan itibaren �stanbul’daki atölyelerde üretilmeye ba�lanan
�ehnâmelerin Timurlu Zafernâmeleriyle en az�ndan fikir yönünden benze�ti�i
419 B. Mahir, 2005, s.47. 420 B. Mahir, 2005, s.47. 421 B. Mahir, 2005, s.47–48. 422 B. Mahir, 2005, s.48. 423 B. Mahir, 2005, s.48. 424 B. Mahir, 2005, s.49.
dü�ünülmektedir; buna göre, her bir yazmada kendi tarihlerine dair konular
i�lenmekle birlikte, gerek Timurlu Zafernamelerini gerekse Osmanl� �ehnamelerini,
kendilerini Müslüman hükümdarlar olarak kan�tlama çabas�nda bulunan iki ayr�
hanedan�n propagandalar� olarak de�erlendirmek mümkündür; bunlar�n hepsi de
tarihsel metin i�levine sahip olan, fakat temelde resimli dinsel metin konseptinden çok
da farkl�la�amayan örneklerdir425.
14–15. yüzy�llarda Osmanl� cilt sanat� da, Herat ve Tebriz merkezli Timurlu
gelene�ini takip eder; her iki bölgeye ait örneklerin ortak özelli�i, ortalar�nda
genellikle sivri uçlu bir madalyon ile kö�elerde de birer madalyonun yer ald���
tasar�md�r426.
Hatayî denilen, Çin kaynakl� oldu�u dü�ünülen ve özellikle Timurlular
döneminde büyük geli�me kaydeden bitkisel motifin de, yine iki bölge aras�ndaki
etkile�im ve sanatç� al��veri�i sayesinde, Anadolu’da 15. yüzy�lda yayg�nl�k kazand���
anla��lmaktad�r427. Rozetler, çiçekler ve yapraklarla birlikte tomar halinde düzenlenen
do�al kompozisyonlardan olu�an ve Semerkand gibi �ehirlerdeki Timurlu an�tlar�nda
görülen bu stil, ayn� tarihlerde (15. yüzy�l) Anadolu’da Bursa Ye�il Cami’de kar��m�za
ç�kmaktad�r. Bu motif, 16–17. yüzy�llarda ise �ran hal�lar�nda kullan�lm��t�r428.
Malzemesinin geçici niteli�inden dolay� tipolojisi hakk�nda ancak
minyatürlerdeki tasvirler (Foto No.50) arac�l���yla bilgi edinebildi�imiz Timurlu
hal�lar�nda görülen geometrik motiflerin, daha sonraki yüzy�llarda �spanya, Kafkaslar,
Trans-Hazar bölgesindeki Türkmen topluluklar ve Anadolu’da üretilen hal�lardaki
motiflerle büyük benzerli�i oldu�u dikkati çekmektedir (Foto No.51-52); özellikle
425 E. Sims, “Ibrahim Sultan’s Illustrated Zafarnama of 1436 and Its Impact in the Muslim East”, Timurid Art and Culture: Iran and Central Asia in the Fifteenth Century (ed. Lisa Golombek-Maria Subtelny), Leiden, 1992, s. 140. 426 J. Carswell, “Othmanli: Ceramics, Metalwork and Minor Arts”, The Encyclopaedia of Islam, C.8, Leiden, 1995, s.225. 427 Y. Çetinda�, 2003, s.6–7. 428 B. Ünsal, Turkish Islamic Architecture in Seljuk and Ottoman Times 1071-1923, London, 1973, s.84.
Anadolu’daki U�ak hal�lar�nda görülen motifler ve bunlar�n olu�turdu�u
kompozisyonlar�n, Timurlu hal�lar�ndaki motiflerle yak�n ba�lant�lar� oldu�u ileri
sürülmü�tür (Foto No.53). Timurlu hal�lar�nda ve Anadolu Selçuklu ta�
kabartmalar�nda baz� ayn� motiflerin görülmesinden de hareketle, gerek Anadolu’daki
U�ak hal�lar�n�, gerekse Horasan bölgesini ve Timurlu motif evrenini etkileyen ortak
kayna��n bir Türkmen stili olabilece�i dü�ünülmektedir429 (Foto No.54).
Timurlu seramik sanat� da Ankara Sava��’n� takiben gerçekle�en sanatç�
al��veri�inden etkilenmi�tir. Timurlu seramik sanat�, 14. yüzy�l�n sonlar�nda Suriye ve
M�s�r gibi bölgelerin seramik geleneklerinden farkl�la�mas�n� sa�layacak bir özellik
göstermezken, 1402’den itibaren bat�dan Semerkand’a sanatç�lar�n gidi�iyle
bamba�ka bir kimli�e bürünmü�tür; bu geli�meyi gerek Clavijo’nun anlat�mlar�,
gerekse Semerkand’da yap�lan kaz�larda bulunan seramik örnekleri
do�rulamaktad�r430. Bu örneklerin modellerinde ve bezemelerinde a��rl�kl� olarak
Suriye/�am seramiklerinin etkileri hissedilmektedir; di�er yandan, bu Semerkand
seramiklerinin baz�lar�n�n s�rlar�nda kur�una rastlanmas�, Robert Mason’a göre, �znik
seramiklerinin s�r tabakalar�nda görülen kur�un kullan�m� için muhtemel bir kaynak
olabilir431. Suriye’den sanatç�lar�n Semerkand’a götürülmesi, ayn� zamanda, o
döneme kadar hâkim olan Çin taklidi seramiklerin h�zla gözden dü�mesi sonucunu
do�urmu�tur. Timur döneminde Bursa’dan Semerkand’a götürülerek orada sanat
e�itimi alan ve o dönemin çini sanat�n�n ba�yap�t� niteli�indeki �âh-� Zinde’de Tebriz
ve �am’dan gelen zanaatkârlarla birlikte çal��an, ayr�ca o s�ralarda yap�m faaliyetleri
sürmekte olan Tuman Aka ve Saray Mülk Han�m Türbeleri ile Ulu� Bey’in Çini-
429 A. Briggs, 1940, s.39–40. 430 L. Golombek - R. Mason - G.Bailey, “Persian Potters in the Ottoman World: New Data from the Timurid Ceramics Project of the Royal Ontario Museum”, 9. Milletleraras� Türk Sanatlar� Kongresi Bildirileri, C. 2, Ankara, 1995, s. 182–183. 431 L. Golombek - R. Mason - G.Bailey, 1995, s.183.
Hânesinde çal��m�� olmas� da muhtemel görünen432 Nakka� Ali, Ulu� Bey
döneminde tekrar Bursa’ya dönerek (1419), burada Ye�il Cami, Türbe ve Medrese’de
çal��an “Tebrizli ustalar” grubuna liderlik etmi� ve �âh-� Zinde çinilerinde yayg�n
olarak görülen renkli s�r (cuerda seca) tekni�ini Semerkand’dan Bursa’ya getirmi�tir;
onun ayn� zamanda, Suriye kökenli mavi-beyaz seramikler ve bunlar�n mimarî
versiyonu olan alt�gen çinilere de â�inâ oldu�u dü�ünülebilir433. Di�er taraftan,
Semerkand’da e�itilen ba�ka sanatç�lar�n da Nakka� Ali gibi Anadolu’ya döndükten
sonra bu teknikleri çe�itli yap�larda uygulad�klar� varsay�labilir; bu durum, mevcut
örnekler aras�ndaki baz� stil farkl�l�klar�n� da aç�klamaktad�r434.
1447 y�l�nda �ahruh’un ölümünden sonra Timurlu Devleti’nde ortaya ç�kan taht
kavgalar�, burada yeti�en ve faaliyet gösteren sanatç�lar�n kendilerine daha sa�l�kl�
bir ortam aramalar�na sebebiyet vermi�tir; nitekim 1470 y�l�na kadar süren siyasî
kaos ortam�n�n sonunda Hüseyin Baykara’n�n tahta ç�kmas�, eski Timurlu
�mparatorlu�u topraklar� içerisinde sadece Horasan bölgesine denge getirmi�tir; ayn�
dönemde Bat� Timurlu bölgesi büyük ölçüde Türkmen hanedanlar�n�n,
Maveraünnehir ise bir ba�ka Timurlu prensi olan Hoca Ahrar’�n yönetimi alt�ndad�r.
Dolay�s�yla sanatç�lar�n da, bu siyasî bölünmü�lük ve huzursuzluk ortam�ndan
uzakla�arak, kendilerine daha rahat ve güvenli bir çal��ma ortam� yaratmak
amac�yla, Osmanl�lar�n yeni fethetti�i �stanbul’a ya da seramik merkezi olan �znik’e
gittiklerini dü�ünmek mümkündür435.
Timurlu maden sanat�nda, örnekleri minyatürlerde de görülen ejder biçimli
kulpu olan ma�rapalar, �ran bölgesinde 1520’lere kadar üretilmi�tir. Bu tipin ejder
figürlü kulpu olan yald�zl� gümü� versiyonu, Osmanl� sanat�nda da kar��m�za ç�kar.
432 L. Golombek, “The Paysage as Funerary Imagery in the Timurid Period”, Muqarnas, S.10, Leiden, 1993, s.250. 433 L. Golombek - R. Mason - G. Bailey, 1995, s.183. 434 L. Golombek, 1993, s.250. 435 L. Golombek - R. Mason - G. Bailey, 1995, s.184.
Gerek madenden gerekse ye�im ta��ndan yap�lm�� baz� Timurlu örneklerinin
�stanbul’daki koleksiyonlarda bulunmas�ndan da hareketle, �ran bölgesi
ma�rapalar�n�n Osmanl� örnekleri için model te�kil etmi� olabilece�i
dü�ünülmektedir436.
15. yüzy�l Osmanl� edebiyat�nda da Timurlu edebiyat�n�n yans�malar�
izlenebilmektedir. Özellikle Ali �ir Nevâi’nin etkileri, Osmanl� edebiyat�nda 15. yüzy�l
sonu ve 16. yüzy�l ba��nda doruk noktas�na ula�makla birlikte, onun �iirlerine
nazireler yazma gelene�i, 19. yüzy�la kadar varl���n� sürdürmü�tür437. Fatih
döneminin en önemli �airi ve ayn� zamanda bilinen ilk Osmanl� �airi olan Ahmed
Pa�a’n�n, Timurlu edebiyat�n�n önemli isimlerinden Haf�z ve Câmî’yi örnek ald���,
sonra da Ali �ir Nevâi’nin �iirlerini kopyalad��� bilinir438. Devlet�âh’�n �airlerin
ya�amlar�n� konu alan ve �iirlerinden de örnekler içeren eseri Devlet�ah Tezkiresi
(1487), bu özellikleriyle, daha sonra yaz�lacak olan Fars ve Türk tezkirelerine
modellik etmi�tir. Bu eserden etkilenerek Ali �ir Nevâi’nin kaleme ald��� “Mecalisü’n-
nefais” (1491) adl� �airler tezkiresi de, Ça�atay ve �ran edebiyatlar� için son derece
önemli bir kaynak olmas�n�n yan�s�ra, Herat ekolü tezkireleri olarak adland�r�lan Câmî
ve Devlet�âh’�n eserleriyle birlikte, Anadolu’da yaz�lan tezkireler için ba�l�ca örnek
olmu� ve Osmanl�’da ortaya ç�kacak olan tezkire-i �uara türünü derinden
etkilemi�tir439. Nitekim, Ça�atay edebiyat�nda Nevâi ile ba�layan tezkire
gelene�inden etkilenerek ilk Osmanl� �airler tezkiresi He�t Behi�t’i yazan Sehî Bey
de, eserinin önsözünde, Herat Tezkirelerinden yararland���n� aç�kça ifade eder440.
Anadolu’da Ça�atayca �iir yazma gelene�i de 15. yüzy�lda ortaya ç�km�� ve yüzy�llar
436 L. Komaroff, 1992, s.55. 437 G. Alpay-Tekin, 1995, s.211. 438 F. Babinger, 2003, s.402. 439 M. �sen, “Türk Biyografi Gelene�inde Ali �ir Nevayî’nin Yeri”, Ali �ir Nevayî’nin 560. Do�um, 500. Ölüm Y�l Dönümlerini Anma Toplant�s� Bildirileri, Ankara, 2004, s.28–29. 440 M. �sen, 2004, s.30; E. Birnbaum, “The Ottomans and Chagatay Literature”, Central Asiatic Journal, C.20, 1976, s.166.
boyunca devam etmi�tir; 15. yüzy�lda Kaygusuz Abdal ve Karamanl� Nizâmî gibi
�airlerce sürdürülen bu gelene�in 16. yüzy�ldaki temsilcileri aras�nda, Selîmî (Yavuz
Sultan Selim) de dahil olmak üzere pek çok �air yer almaktad�r441. 16-19. yüzy�llar
aras�nda da Osmanl� �airleri aras�nda, ustal�klar�n� göstermek amac�yla Ça�atayca
dizeler ya da nazireler yazman�n yayg�n oldu�u bilinmektedir442.
Bilindi�i üzere, Timurlu döneminde Arap alfabesinin yan� s�ra Uygur alfabesi
de kullan�lm��t�r. Bundan etkilenerek, Sultan II. Murat’�n Edirne’deki saray�nda
Uygurca fermanlar yazabilen sekreterler bulundurdu�u ve hatta bu dönemde
�ehzadelere de Uygurca ö�retildi�i bilinmektedir; daha sonra da baz� Osmanl�
fermanlar� Ça�atayca düzenlenmi� ve hem Arap hem Uygur alfabelerinde yaz�lm��t�r;
örne�in II. Mehmed’in Akkoyunlu Uzun Hasan’� yendi�ini duyuran fetihname
böyledir443.
Timurlu ile Osmanl� aras�nda bir nevî kültür aktar�c�s� i�levi görmü� olan
Türkmen beyliklerinden Akkoyunlular�n hakimiyeti s�ras�nda, özellikle Uzun Hasan
döneminde olu�turulan geni� Türkçe kütüphane de, Otlukbeli Sava��’ndan (1473)
sonra Osmanl�lar�n eline geçmi�tir444. Osmanl� dünyas�nda Türkçe’ye kar�� uyanan
ilgide bu miras�n da pay� olmal�d�r.
Kaynaklardan anla��ld���na göre, özellikle edebiyat bak�m�ndan bu etkile�imin
yönü, Timurlu dünyas�ndan Anadolu’ya do�ru yo�unla�m�� gibi görünüyor; zirâ, 15.
yüzy�l�n ba�lar�nda Anadolu’da hâlâ Timurlu ölçe�inde geli�mi� bilim ve sanat
merkezlerinin bulunmay���, Gelibolulu Ali’nin, Ankara Sava��’n� takiben Timur ve
beraberinde gelen �ranl�-Ça�atay �airlerden önce Anadolu’da mahlas sahibi �airin
441 O. F. Sertkaya, “Osmanl� �airlerinde Ali �ir Nevayî Tarz� ve Nevayî’ye Anadolu’da Yaz�lan Nazireler”, Ali �ir Nevayî’nin 560. Do�um, 500. Ölüm Y�l Dönümlerini Anma Toplant�s� Bildirileri, Ankara, 2004, s.129. 442 E. Birnbaum, 1976, s.169. 443 G. Alpay-Tekin, 1995, s.211. 444 M. Sözen, 1981, s.33.
yeti�medi�i yönündeki ifadesinden anla��l�yor445. �ran bölgesinin tüm �slâm dünyas�
için oldu�u kadar Osmanl� için de e�itim, kültür ve sanat alanlar�nda bir çekim
merkezi olu�turmas�, Fatih devrine dek süregelmi�tir; öyle ki Fatih, özellikle
�stanbul’un fethinden sonraki dönemde, Herat’taki �air, sanatç� ve bilim adamlar�yla
yaz��arak, onlar� �stanbul’a çekmeye çal��m�� ve bu suretle �stanbul’u aynen
Semerkand ve Herat gibi bir bilim-kültür-sanat ba�kenti yapma çabas�na giri�mi�tir446.
Bu dönemden itibaren sanat ve bilim adamlar�n�n ak�� yönü de�i�mi�; o zamana
kadar Semerkand’a ve Herat’a do�ru olan hareketlilik, �stanbul’un odak noktas�
olmas�yla buraya yönelmi�tir; örne�in, Bursal� Kad�zade, Ulu� Bey döneminde
Semerkand’a giderek onun medresesinde ve rasathanesinde müdürlük ve hocal�k
yapm��t�r; onun Semerkand’da yeti�tirdi�i ö�rencisi Ali Ku�çu ise, Ulu� Bey’in
ölümünden sonra, önce Akkoyunlu hükümdar� Uzun Hasan’�n himayesinde çal��m��
ve daha sonra faaliyetlerini �stanbul’da sürdürmü�tür447. Ulu� Bey döneminde
Semerkand medresesinde yeti�en ve özellikle matematik alan�nda eserler veren
Azerbaycanl� Fethullah da Ulu� Bey’in ölümünden sonra Anadolu’ya geçerek
Kastamonu’ya yerle�mi� ve çal��malar�na burada devam etmi�tir; yine Osmanl�
bünyesinde çal��malar�n� sürdüren Timurlu dönemi t�p bilginlerinden Mahmud Dil�âd
�irvânî’nin eserleri, bugün halen Manisa-Muradiye kütüphanesindedir448.
Erken dönem Osmanl� kültür ortam�nda, yeni bir medrese aç�lmak istendi�inde
Osmanl� sultanlar�, Anadolu’nun Konya, Kayseri, Aksaray gibi kültür merkezlerinin
yan�s�ra �ran, Türkistan, M�s�r ve Suriye gibi bölgelerden de bilginler ça��rm��lard�r.
Örne�in II. Murad döneminde �ran’dan davet edilen Alâeddîn Tûsî ile Fahreddîn,
445 Y. Çetinda�, 2003, s.2. 446 Y. Çetinda�, 2003, s.3. 447 Y. Çetinda�, 2003, s.10; F. Babinger, s.413–414. 448 Y. Çetinda�, 2003, s.11.
geli�mekte olan Osmanl� medreselerinin ününü artt�r�rlar449. Osmanl� kültürünün
olu�um dönemi olan 14. ve 15. yüzy�llarda, Osmanl� ulemâs�n�n �ran, Türkistan ve
M�s�r’a giderek e�itimlerini burada tamamlad�klar� bilinir; nitekim, 15. yüzy�lda
Sadeddîn Taftazânî ve Seyyid �erîf Curcânî gibi din bilimlerinde ünlü ki�iler, Timurlu
egemenli�indeki topraklarda ya��yorlard�450. Osmanl� ulemâs�, matematik ve
astronomi için de genellikle Semerkand’a gidiyordu451.
Semerkand ve Herat saraylar� ile Osmanl� kültür çevresi aras�ndaki etkile�im,
müzik alan�nda da kendini gösterir. Timurlu kültür ortam�n�n yeti�tirdi�i en önemli
müzisyenlerden olan Meragal� Abdülkadir’in, Osmanl� hükümdar� II. Murad
döneminde Bursa’ya giderek onun o�lu Hace Abdulaziz’e eserini sundu�u
bilinmektedir452. Buradan hareketle, sözkonusu dönemde di�er alanlarda oldu�u gibi
müzik alan�nda da Timurlu dünyas�n�n Osmanl� için esin kaynaklar�ndan biri oldu�u
anla��lmaktad�r. Ayn� etkiler, Manisa saray�ndaki müzik festivallerinde de kendini
gösterir; sözkonusu etkile�imin yans�malar�n�n sonraki yüzy�llarda, Timurlu devletinin
ortadan kalkmas�ndan sonra da sürdü�ünün en önemli kan�tlar�ndan biri, Evliya
Çelebi’nin 17. yüzy�lda “Hüseyin Baykara fas�llar�” denilen müzik festivallerinden453
bahsetmesidir.
449 H. �nalc�k, Osmanl� �mparatorlu�u: Klasik Ça� (1300–1600), �stanbul, 2003, s.175. 450 H. �nalc�k, 2003, s.175. 451 H. �nalc�k, 2003, s.175. 452 Y. Çetinda�, 2003, s.8. 453 G. Alpay-Tekin, 1995, s.211.
V. T�MURLU VE OSMANLI M�MAR�S�: ETK�LE��M VE ANALOJ�
�ran bölgesi ile Anadolu aras�nda, Osmanl� öncesinden beri süregelen güçlü
ili�kiler sözkonusudur. Erken dönemlerden itibaren, Suriye’den Anadolu’ya ve �ran’a
uzanan hat boyunca, özellikle ta� i�çili�inin büyük geli�me kaydetti�i bilinmektedir454.
13. yüzy�lda Mo�ollar�n Anadolu’yu i�gal etmesi, iki bölge aras�nda siyasî ili�kilerin
yan�s�ra, kültürel ve sanatsal etkile�imin de yo�unla�mas� sonucunu do�urmu�tur. Bu
ili�kilerin boyutu, Anadolu’daki kitâbelerde pek çok �ranl� sanatç�n�n ad�n�n
geçmesinden anla��lmaktad�r; 1180-81’de Divri�i’de çal��an Meragal� Hasan bin
Piruz, 1220’de Tokat ve Sivas’ta çal��an Marandl� Ahmed bin Ebubekir, 1237–47
y�llar�nda Amasya’da çal��an Arranl� Muhammed bin Mahmud ve 1243’te Konya’da
çal��an Tuslu Muhammed bin Osman gibi ustalar�n, Mo�ol sald�r�lar� öncesinden
itibaren mütemadiyen Anadolu’ya gelerek buradaki yap�larda çal��m�� olmalar�
olas�d�r455.
Timurlu Devleti ile Osmanl� Devleti’nin ba�lang�ç dönemindeki imar politikalar�
benzerlik göstermektedir; her ikisi de s�n�rlar�n� geni�letmekte olduklar�ndan, sürekli
olarak mahalle ya da �ehir ölçe�inde yeni yerle�im yerleri kurmu�lar ve buralara
çe�itli yerlerden gelen insanlar� yerle�tirmi�lerdir456.
Fatih, fetihten sonra �stanbul’u imar ederken, yeni kurulan her mahalleye
fethetti�i bir �ehrin ad�n� vermi� ve o mahalleye ad�n� ta��yan �ehirden zorla getirilen
halk� yerle�tirmi�; bu suretle, pek çok farkl� ulusu bünyesinde bar�nd�ran kozmopolit
imparatorlu�unun mikro-kozmosunu �stanbul’da yaratmak istemi�tir457. Mo�ol
454 D. N. Wilber, 1955, s.88. 455 D. N. Wilber, 1955, s.88. 456 G. Cantay, “Erken Osmanl� Mimarisi ile Timurlu Mimarisi Aras�nda �li�ki Kurulabilir mi? Bir Kar��la�t�rma Denemesi”, Ulu� Bey ve Çevresi Uluslararas� Sempozyumu Bildirileri, Ankara, 1996, s.92. 457 G. Necipo�lu, 1991, s.250.
devletlerinde yayg�n olan bu zorunlu yerle�tirme politikas�, Timur döneminde de
uygulanm��t�r; ayn� mant�kla Semerkand’�n mahallelerine de �am, Ba�dat, Sultaniye,
�iraz, Kahire gibi önemli Müslüman �ehirlerinin adlar� verilmi�tir458. �ehirlerin içindeki
mahalleler gibi, hükümdarlar�n saraylar� da ayn� çe�itlili�i yans�tmaktad�r; sözgeli�i,
farkl� mimarî gelenekleri yan yana bünyesinde bar�nd�ran Topkap� Saray� da, mikro-
kozmik bir �ehrin içindeki mikro-kozmos olarak, Fatih’in dünya imparatorlu�u
görü�ünü yans�t�r459. Bu suretle, her ikisi de dünya imparatoru olmak arzusunda olan
Timur ve Fatih, hükmetmek istedikleri dünyan�n birer modelini kendi ba�kentlerinde
olu�turmu�lard�r.
Yap� çe�itlemesi yönünden, Timurlu �ehir planlamas� içerisinde kale-surlar,
saraylar, cami, mescit, türbe, hanikâh, imaret, kütüphane, ticaret yap�lar� ve
rasathane gibi yap�lar�n önemli yer tuttu�u görülür. Erken Osmanl� döneminde �znik,
Bursa ve Edirne’de, fetihten sonra da �stanbul’da, ayn� yap� tiplerinden olu�an bir
çe�itlilik sözkonusudur460.
A. Bahçeler ve Çad�rlar: “Çahar ba�” ad� verilen ve birbirini kesen su
kanallar�yla dört ana bölüme ayr�lan �ran bahçelerinin Anadolu’daki etkileri,
Osmanl�’dan önce Diyarbak�r kale içindeki Artuklu saray�n�n havuz ve su kanal�
çevresinde geli�tirilmi� bahçesinde, Selçuklu Kubadabad Saray� bahçelerinde
görülmekte; Osmanl� döneminde ise Karabali ve Sultaniye bahçeleri gibi birkaç
örnekle s�n�rl� kalmaktad�r461. �ran bahçelerinin belirli kat� kurallar çerçevesinde
olu�turulmas�na kar��l�k Osmanl� bahçeleri, arazinin topografyas�n� ve olanaklar�n�
dikkate almak suretiyle, âdeta do�al olarak geli�mi� görüntüsü vermektedir; örne�in
458 G. Necipo�lu, 1991, s.250. 459 G. Necipo�lu, 1991, s.250. 460 G. Cantay, 1996, s.91. 461 N. Atasoy, Hasbahçe: Osmanl� Kültüründe Bahçe ve Çiçek, �stanbul, 2002, s.21.
Osmanl� bahçeleri, �ran bahçeleri gibi su kanallar� ile biçimlendirilmemi�, bunun
yerine bahçeler akarsular�n bulundu�u yerlerde yap�lm��t�r462. Di�er yandan, çe�itli
bitki ve hayvan türlerini bar�nd�ran bu bahçeler, insan�n do�a üzerindeki kontrolünü
ve gücünü, ayn� zamanda cennet bahçelerini sembolize etmeleri bak�m�ndan, ayn�
amaca hizmet etmektedir. Tursun Bey, Topkap� Saray�’n�n d�� bahçesinin, kö�kleri,
çe�meleri, havuzlar� ve hem yabanî hem ekilmi� çiçekleri (güller, laleler, nergisler
v.s.) ile, Kuran’da bahsedilen, içinden nehirlerin akt��� cennet bahçesi tasvirine
benzedi�ini aktar�r463. Kemalpa�azâde ve Cafer Çelebi de, çe�meleri, yuvarlak
mermer havuzlar�, de�i�ik çiçekleri ile bu bahçenin cennet bahçelerine benzerli�ine
de�inir464. Fatih dönemi saray �airi Hamidî ise, bahçedeki selvi ve çam a�açlar�n�,
inci ve yakut meyveleri ile zümrüt yapraklar� bulunan mitolojik cennet a�açlar�na
benzetir465. Kritovoulos ve Angiolello da bu bahçedeki bitki ve hayvan zenginli�ine
de�inir466. 16. yüzy�la gelindi�inde, imparatorlu�un dört bir yan�ndaki bahçeler için
çok büyük miktarlarda a�aç ve çiçek sipari� edildi�i bilinmektedir467.
Kritovoulos’un aktard���na göre Edirne ve Topkap� Saraylar�n�n bahçeleri de
Timurlu bahçeleri gibi çok çe�itli a�açlarla doludur ve her yan�nda sular
akmaktad�r468.
Bahçelerin içinde çad�r-kentler kurulmas� gelene�i, Timurlularda da
Osmanl�larda da ortakt�r. Bilindi�i üzere Timurlular, ç�kt�klar� her sefere, yerle�im
merkezlerindeki önemli yap�lar�n birer modeli niteli�indeki çad�rlar�n� da
beraberlerinde götürmü�lerdir; hatta bu çad�rlar�n zaman zaman gerçek yap�lar
görünümünde ve ölçe�inde olduklar� bilinir. Keza Osmanl�lar da ota�-�
462 N. Atasoy, 2002a, s.27. 463 G. Necipo�lu, 1991, s.201. 464 G. Necipo�lu, 1991, s.201. 465 G. Necipo�lu, 1991, s.201. 466 G. Necipo�lu, 1991, s.201–202. 467 G. Necipo�lu, 1991, s.202. 468 N. M. Titley, 1979, s.26.
hümayunlar�nda Topkap� Saray�’n�n yerle�im düzenine benzer bir plan uygulam��lar
ve gerek yerle�ik gerekse çad�r saraylar�n�, imparatorlu�un kudretinin bir ifadesi
olarak alg�lam��lard�r. Her iki kültür çevresinde de görülen, yerle�ik saraylar�n d���nda
aktif olarak kullan�lan çad�r-kentler gelene�i, yerle�ik hayata geçilmesine ra�men,
eski göçebe geleneklerin bir uzant�s� olan gezici saraylar�n ve di�er önemli yap�lar�n
da o dönemde halen varl���n� sürdürdü�üne i�aret etmektedir. Osmanl�’da çad�r-yap�
gelene�inin 18. yüzy�lda dahi sürdü�ü, Levnî’nin 1720 y�l�ndaki sünnet �enli�ini
resimledi�i Surnamesindeki tasvirlerden de anla��lmaktad�r469. �bn Arab�ah, Yezdî ve
Clavijo gibi yazarlar�n betimlemelerine bak�l�rsa, bu tür �enliklerin Timurlu döneminde
de yayg�n oldu�u görülür. Örne�in Abdürrezzak Semerkandî’nin aktard���na göre,
1412–13 y�llar�nda �ahruh buna benzer bir �enlik düzenlemi�tir; 1448-49’da ise
Alaüddevle, Herat’taki Ba�-� Zaghan’da o�lu �brahim’in sünneti için, her zanaat dal�n�
ve her bölgeye özgü sanat stillerini içeren büyük bir e�lence yap�lmas�n� buyurur470.
Yine Semerkandî, 1465–66 y�llar�nda Ebu Said’in emriyle yap�lan do�um ve sünnet
festivalinde de dünyan�n her yerinden zanaatkârlar�n topland���n� ve her birinin kendi
ürünlerini sergiledi�ini aktar�r471. Dolay�s�yla, Safevîlerde472 sürdü�ü bilinen bu
gelene�in Osmanl�larda da devam etti�i anla��lmaktad�r. Çad�r biçimleri mimarî
formlardan etkilendi�i gibi, bunun tersi de söz konusudur. Çok daha eskilere dayanan
bu çad�r-kö�k gelene�inin bazen bu �ekilde, bazen de çad�r gelene�ini sürdüren
bahçe kö�kleri �eklinde, Osmanl�’da en az�ndan 19. yüzy�la kadar sürdü�ü
bilinmektedir473. Topkap� Saray�’n�n harem dairesindeki duvar resimlerinde
betimlenen, özellikle su faktörünün önemli oldu�u (havuzlar, nehirler, deniz v.b.)
bahçe ve bahçe kö�kü tasvirleri de, çad�r kültürüyle ili�kili olan bu bahçe kö�kü
469 Bu minyatürler için bkz. E. At�l, Levni ve Surname, �stanbul, 1999. 470 B. O’Kane, 1993, s.253. 471 B. O’Kane, 1993, s.253–254. 472 B. O’Kane, 1993, s.254. 473 N. Atasoy, “Ottoman Garden Pavilions and Tents”, Muqarnas, S. 21, Leiden, 2004, s.17.
gelene�inin fikir olarak sürdü�üne i�aret etmektedir474. Hatta Bulgar Kral�
Ferdinand’�n �stanbul’u ziyareti esnas�nda 1909 y�l�nda çekilen bir foto�rafta, Padi�ah
Mehmed V. Re�ad’�n onu Sirkeci’de bir çad�rda a��rlad��� görülür; bu çad�r bugün
�stanbul Askeri Müze’de sergilenmektedir475.
Osmanl� saraylar�n�n portatif birer kopyas� halinde kurgulanan ota�-�
hümayunlarda, saray�n tüm önemli yap�sal bile�enlerinin birer örne�i mevcuttur.
Osmanl� hükümdarlar�n�n, saraylar�yla ayn� i�levsel özellikleri yükledikleri ota�-�
hümayunlarda, Topkap� Saray�’nda önünde törenler yap�lan Aka�alar Kap�s�’n�n
(üçüncü kap�) yerini, zokak denilen, ota�-� hümayunun etraf�n� saran kuma�tan
yap�lm�� duvar alm��t�r. Saraydaki arz odas�n�n i�levini üstlenmi� olan çad�rlar�n bir
örne�ini Kanuni Sultan Süleyman’�n seferlere götürdü�ü bilinmektedir. Bu tür
çad�rlar�n bir örne�i, 16. yüzy�la tarihlenen Nuzhet el-Esrar el-Ahbar der Sefer-i
Sigetvar’�n bir minyatüründe görülmektedir. Bu minyatürde de kar��m�za ç�kan “yurt”
tipi çad�rlar�n Osmanl�lar taraf�ndan 16. yüzy�l�n sonuna kadar kullan�ld�klar�,
minyatürlerdeki tasvirlerin incelenmesiyle aç�kl��a kavu�maktad�r. “Yurt”lar�n yan�s�ra,
tek direkli ve konik çat�l� çad�rlar da 16. yüzy�l minyatürlerinde (örne�in Matrakç�
Nasuh’un Süleymannâme’sinde ve Sefer-i Irakeyn’inde) görülmektedir476.
B. Saraylar ve Kö�kler: Topkap� saray kompleksi (�ekil No.25) içinde,
örne�in �ç Hazine Odas�’ndaki (�ekil No.26) mimarî eklektisizm, Fatih Sultan
Mehmet’in çe�itli stilistik e�ilimleri biraraya getirme iste�ini yans�tmaktad�r. Sivri ve
Bursa tipi kemerler, mukarnaslar gibi tipik Osmanl� bile�enlerinin yan�nda yer alan
ah�ap üzerine oyma tekni�iyle yaz�lan �ran �iirlerinden bölümler ve Arapça sözler,
Timurlu bezeme unsurlar�n�n bir Osmanl� versiyonu olarak de�erlendirilebilir. Bunlar�n
474 N. Atasoy, 2004, s.18–19. 475 N. Atasoy, 2004, s.15. 476 N. Atasoy, Ota�-� Hümayun, �stanbul, 2002, s.56-61.
yan�nda Bizans etkileri gösteren sütunlar, figürlü mozaik tavan gibi unsurlar�n da yer
almas� ve tüm bu kültür çevrelerinin özelliklerinin birarada var olmas�, Fatih’in
imparatorluk idealinin evrenselli�ini yans�tmaktad�r. Bu yakla��m, mimarinin d���nda,
Fatih devri portre resimlerinde de kendini göstermektedir; Avrupa gerçekçili�iyle
minyatür format�n� ve �ran resim gelene�ini ayn� potada eriten bu resimlerde de ayn�
dü�üncenin yans�malar� izlenebilmektedir477.
Topkap� saray kompleksi içerisinde Timurlu ve Türkmen stilinin yans�malar�,
16. yüzy�lda yap�lan eklentilerde de sürmü�tür. �ranl� mimar Alaüddin’in 1525–29
y�llar� aras�nda in�a etti�i binalardaki mavi, turkuaz, ye�il ve sar� renklerin a��rl�kl�
olarak kullan�ld��� cuerda seca çiniler, farkl� biçimlerde kesilmi� mavi-beyaz ve
turkuaz çinilerle birarada kullan�lm��t�r; bu kar���m da Timurlu esintileri
ta��maktad�r478.
Osmanl� �mparatorlu�u, 15. yüzy�l sonlar�nda Timurlu �mparatorlu�u’nun
y�k�lmas�ndan sonra, �slâm hanedanlar�n�n en büyü�ü haline gelmi�tir; bir dünya
imparatorlu�u yaratmak isteyen Fatih’in saray� da, Bizans’tan Rönesans �talyas� ve
Timurlu dünyas�na kadar çok çe�itli kültür çevrelerinden ithal edilen mimarî
gelenekleri ayn� çat� alt�nda toplayarak, bu dü�ünceyi cisimlendirmi�tir479.
Ancak bu saray�n, tüm bu etki alanlar� içinde en çok Türk-Mo�ol saray
gelene�ine yak�n oldu�u söylenebilir. �lhanl�lar�n Tebriz ve �ran’�n di�er �ehirlerinde
in�a ettikleri saraylar�n kökeninde göçebe yerle�imlerinin bulundu�u ve Çin’deki
Mo�ol saraylar�yla da benzerlik gösterdikleri bilinmektedir. �lhanl� Abaka Han’�n
1270’lerde yapt�rd��� saray kompleksi Taht-� Süleyman, merkezde büyük bir kare avlu
ile dikdörtgen salonlar�n çevreledi�i bir göl, haçvarî planl� kö�kler gibi unsurlardan
olu�uyordu; 1302 y�l�nda Tebriz yak�nlar�nda Gazan Han için yap�lan bir bahçe ise,
477 G. Necipo�lu, 1991, s.137–138. 478 G. Necipo�lu, 1991, s.253. 479 G. Necipo�lu, 1991, s.253.
Re�idüddin’in aktard���na göre, içinde akarsular ve havuzlar�n bulundu�u, bir duvarla
çevrili, kare planl� bir olu�umdu, ortas�nda ise kö�kler ve kuleler bulunuyordu480. Bu
bahçenin ortas�nda yer ald��� belirtilen çad�rlar, daha sonra Timurlu bahçeleri için de
bir gelenek olu�turmu�tur ve bu gelenek, direkt olarak Çin etkisiyle geli�en Mo�ol
saraylar�na ba�lan�r481. Temelde Mo�ol gelene�i üzerinde geli�en Timurlu saraylar�,
yaz�l� metinlerden ve minyatürlerden anla��ld��� kadar�yla, kubbeli ve çinili kö�klerden
olu�uyordu; bu kurgu biçimsel olarak Topkap� Saray�’n�n o günkü durumuna
benziyorsa da, Timurlu saraylar�n�n an�tsal boyutlar�n�n Topkap� Saray�’n� gölgede
b�rakt��� dü�ünülmektedir482. Ayr�ca, Timurlu hükümdarlar�n�n hâlâ y�l�n büyük
k�sm�n� çad�rlarda geçirdikleri dikkate al�nd���nda, saraylar�n�n da bu çad�rlar� and�ran
yap�lar olabilece�i tahmin edilmektedir. Göçebe Türk-Mo�ol saray gelene�inden
k�smen etkilenen ve bunu Anadolu’daki �slâm ve Roma-Bizans unsurlar�yla
harmanlayarak yeni bir sentez olu�turan Osmanl�lar�n Topkap� Saray� ise, Timurlu
saraylar�ndan farkl� olarak, âdeta devletin art�k göçebe olmad���n� vurgulayan bir
yap�dad�r483.
Topkap� Saray� gibi Timurlu saraylar� da eklektik bir yap�dad�r; de�i�ik
bölgelerden getirilen sanatç�lar�n binaya çe�itli yönlerden katk�da bulunmas�, farkl�
mimarî stillerin yan yana kullan�lmas� sonucu do�urmu�tur ve bu durum da
imparatorlu�un evrenselli�ini ifade etmektedir484.
Fatih, saray�n ana binalar�n�n yap�m� tamamland�ktan sonra, kendi “dünya
imparatorlu�u”na katt��� devletleri sembolize edecek �ekilde, birbirinden farkl� mimarî
özelliklere sahip üç tane kö�k yapt�rm��t�r. Topkap� Saray� bünyesinde Fatih’in
yapt�rd��� üç kö�kten bugün yaln�zca Çinili Kö�k (1465–1472) ayaktad�r; günümüze
480 G. Necipo�lu, 1991, s.247. 481 G. Necipo�lu, 1991, s.247. 482 G. Necipo�lu, 1991, s.248. 483 G. Necipo�lu, 1991, s.248. 484 G. Necipo�lu, 1991, s.250.
ula�mayan Ba�dat ve Revan kö�klerinin bu iki �ehrin fethedilmesinin bir an�s� oldu�u,
yo�un �ran etkisi ta��yan Çinili Kö�k’ün ise Fatih’in �ran’a hükmetme iste�ini yans�tt���
ve dolay�s�yla, kendi saray kompleksi içinde, hükmetti�i dünyan�n bir modelini
olu�turdu�u dü�ünülmektedir485.
Saray�n d�� bahçesinde yer alan ve saray törenlerinde resmî bir i�levi olmayan
Çinili Kö�k, o dönemde sultana ait e�lencelerin yap�ld��� bir binad�r486. Dört eyvanl�
merkezî mekân, kö�elerde dört oda, giri� ekseninde çokgen ç�kmal� bir odadan
olu�an ve her iki katta da tekrarlanan plan �emas�nda, tüm mekânlar dilimli ve
nervürlü tonoz ve kubbelerle örtülmü�tür487 (�ekil No.27). Haçvâri plan�n ideal bir
uygulamas� olarak görülen Çinili Kö�k’te, tüm kütleyi bölen ve plan� belirleyen dik aç�l�
eksenin cephedeki eyvanlar, kö�k oda ve merkezî kubbe ile d��a da yans�mas�na
kar��n, merkezdeki haçvâri mekân, tek eksende simetrik olarak düzenlenmi�tir488. Üst
kattaki haçvâri planl� salon, fenerli bir kubbe ile örtülüdür ve kuzey-güney eksenindeki
iki eyvana aç�l�r; do�u-bat� ekseninde ise, revakla ve apsis benzeri k�s�mla birle�ir489.
Her iki katta da eyvanlar�n birbirine yak�n derinlikte olmas�na kar��n, giri� yönündeki
eyvan daha k�sa tutulurken, ayn� eksendeki di�er eyvan kubbeli örtüsüyle yan
eyvanlardan farkl�la��r; bunun sebebinin, merkezî alandaki dördüncü kolun
di�erleriyle e�it uzunlu�a gelmesini engellemek ve simetriyi belirgin biçimde bozmak
oldu�u dü�ünülmektedir490.
Timurlu saray ve kö�klerinin Çinili Kö�k (1472) ile olan benzerli�i, dönemin
yaz�l� kaynaklar�ndaki veriler �����nda ortaya ç�kmaktad�r. Clavijo’nun aktard���na
göre Timur’un saray�, etraf� kö�elerde kuleleri olan kerpiç duvarlarla çevrili, geni�
485 G. Necipo�lu, 1991, s.210. 486 N. Seçkin, Topkap� Saray�’n�n Biçimlenmesine Egemen Olan Tasar�m Gelenekleri Üzerine Bir Ara�t�rma, Ankara 1998, s.127. 487 N. Seçkin, 1998, s.127. 488 G. Ak�n, 1990, s.131. 489 G. Necipo�lu, 1991, s.216. 490 G. Ak�n, 1990, s.132.
bahçeler içinde, çini kapl� çe�itli kö�kler, gezinti yollar�, akarsular, su depolar� ve
merkezde hükümdar saray�n�n bulundu�u büyük bir kompleks idi491. Semerkand,
Herat, Tebriz ve Yezd �ehirlerindeki benzer saraylar, genelde geometrik düzenler
çerçevesinde planlanm��, eyvan planl� yüksek kap� kurulu�lar� ile girilen, iki ya da üç
kat yüksekli�inde, cepheleri çini kapl� ve çevresindeki bahçelere bakan galerileri olan
yap�lard�492. Çinili Kö�k’ün yan eyvanl� plan kurulu�u ve cephede iki yan yüzey
alanlar�n� çevreleyen küçük kare parçal� çini mozaik çerçeve örne�i, Timurlu sanat�
ile ilgili özelliklerdir493. Merkezî kubbeli, kare içinde haç formundaki plan� da, Osmanl�
sivil mimarisinden ziyâde, �ran gelenekleriyle örtü�mektedir. Haç planl�
kompozisyonun üç yönünde eyvan bulunan bu tür yap�lar, �sfahan’daki Safevî
saraylar�nda kar��m�za ç�kar ve dolay�s�yla da, köken olarak Timurlu saray ve
kö�klerine ba�lan�r494. Clavijo, Semerkand’da ismini vermedi�i bir ba� içinde bulunan
saray� “kare içinde haçvâri planl�” olarak tan�mlam��t�r; ayr�ca Semerkand’da Ba�-�
No (Yeni Ba�)’daki haçvâri planl� saray�n önünde büyük bir havuzun bulundu�unu
belirtir495. Dönemin yazarlar�ndan �erefeddin Ali Yezdî (1424), Timur’un Asya’dan
Semerkand’a getirtti�i mimarlara yapt�rd��� kare planl� saray�n mermer bir arkadla
çevrelendi�ini nakleder496. 15. yüzy�l�n sonlar�na do�ru, Herat’ta bulunan Ba�-� Safid
içindeki tarabhanenin (e�lence evi) merkezî mekânl�, kö�elerde birer oda ve eksenler
üzerinde birer eyvan içeren plan �emas�na sahip oldu�u, Babür’ün
tan�mlamalar�ndan ö�renilmektedir497. Çinili Kö�k’ün özelliklerini an�msatan bu
tan�mlamalar, kö�kün özgün tasar�m�nda havuzlu olmas� ve Fatih’in Topkap�
491 N. Seçkin, 1998, s.68. 492 N. Seçkin, 1998, s.68. 493 T. Cantay, “XV. Yüzy�l Osmanl� Sanat�nda Görülen Timurlu Sanat� Etkileri”, Ulu� Bey ve Çevresi Uluslararas� Sempozyumu Bildirileri, Ankara, 1996, s.105. 494 R. Hillenbrand, 1994, s.459. 495 G. Ak�n, 1990, s.131. 496 N. Seçkin, 1998, s.129. 497 Gazi Zahîreddin Muhammed Babur, Baburnâme (Çev. R. R. Arat), �stanbul, 2006, s.366.
Saray�’ndaki di�er kö�k yap�lar� gibi mermer revakl� olma olas�l���n�
güçlendirmektedir498.
Bugün büyük ölçüde yok olmu� olan Timurlu saraylar� hakk�ndaki
anlat�mlardan ve minyatürlerden anla��ld��� kadar�yla, bunlarda da çinili kubbeli
kö�kler bulunuyordu; bahçeler içindeki bu kö�klere an�tsal kap�lardan giriliyordu ve
Topkap�’daki yap�lar� gölgede b�rakacak kadar büyük ölçekli yap�lard�. Yar�-göçebe
Timurlu yöneticileri, hâlâ bahar ve yaz�n büyük k�sm�n� çad�rlarda geçiriyorlard�;
dolay�s�yla bu saraylar�n da hanedan�n çad�rlar�n� and�ran yap�lar olmas�
mümkündür. Topkap� Saray�’n�n genel plan�, k�smen bu göçebe saray gelene�inden
etkilenmi�; bunu Anadolu’da daha erken tarihlerde beliren �slâmî biçimlerle ve
Konstantinopolis’ten miras kalan Roma-Bizans unsurlar�yla harmanlam��t�r499.
Çinili Kö�k ile ça�da� olan, Akkoyunlu hükümdar� Uzun Hasan’�n Tebriz’deki
He�t Behi�t (Sekiz Cennet) Kö�kü ile Azerbaycan’da Hazar Gölü k�y�s�ndaki
Nardaran Yazl�k Saray� (15. yüzy�l), kubbeli merkezî mekân, kö�elerde oda ve yar�
aç�k mekânlar� ile benzer düzenlemeye sahiptir500. Timurlularla e�zamanl� olarak
Azerbaycan’da egemen olan �irvan�âhlar dönemine (15. yüzy�l) tarihlenen Nardaran
Yazl�k Saray�, oldukça küçük ve tek katl� bir kö�k niteli�inde olmakla birlikte501, dört
kolun da e�it a��rl�kta oldu�u haçvâri planl� bir kurulu�a sahiptir; kö�elerde de kubbe
veya sekizgen tonozlarla örtülü birer oda bulunur; ayr�ca, kubbeli ve havuzlu merkezî
alana yönelen dört be�ik tonozlu eyvandan biri d��ar�ya da aç�lmaktad�r502. Ayn�
haçvâri plan tipi, Bakü Saray�’n�n orta avlusunda yer alan �irvan�âhlar Mescidi
(1441–42) (�ekil No.28) ile �irvan�âhlar Türbesi’nde de (1435–36) (�ekil No.29)
kar��m�za ç�kmaktad�r. Yine Azerbaycan bölgesinde Tuba �ah Camisi (1483) ve
501 G. Ak�n, 1990, s.131.
498 N. Seçkin, 1998, s.129. 499 G. Necipo�lu, 1991, s.248. 500 N. Seçkin, 1998, s.129–130.
502 G. Ak�n, 1990, s.69.
kitâbesinde imaret olarak adland�r�lan �akir A�a Türbesi de (1427–28), bu bölgede
15. yüzy�la tarihlenen haçvâri planl� yap�lar aras�ndad�r503.
Bugün sadece onu 1507 y�l�nda gören Venedikli bir tüccar�n yazd�klar�
sayesinde hakk�nda bilgi sahibi olabildi�imiz He�t Behi�t Saray�’n�n ise, dört kö�e
odal�, dört eyvanl� ve kubbeli bir yap� oldu�u anla��lmaktad�r; bu özellikleriyle, daha
sonra �stanbul’dan Agra’ya kadar pek çok yap�da görülecek olan özellikler ortaya
koymakta ve tüm bu yap�lar için ortak bir Timurlu kayna��na i�aret etmektedir504.
Fatih’in yapt�rd��� Çinili Kö�k ile yakla��k ayn� zamana tarihlenen He�t Behi�t Kö�kü,
haç planl� Timurlu kö�k tipinin Türkmen saraylar�nda geleneksel olarak gördü�ü ilgiyi
yans�tmaktad�r505. He�t Behi�t ve Çinili Kö�k gibi kare içinde haç planl�, iki katl� kö�k
tipi, daha sonra Safevî ve Mughal kö�klerinde kar��m�za ç�kacakt�r506.
Plan tipi yönünden He�t Behi�t (Sekiz Cennet) Kö�kü tarz�nda in�a edilmi�
olan Çinili Kö�k’ün hâlâ yerinde duran Farsça kitabesinde, yap�n�n y�ld�zlarla süslü
“zümrüt kubbesi” cennetin kubbesiyle; kö�kün kendisi de cennetteki konaklarla
kar��la�t�r�l�r507. Binaya ça�da�� yazarlar�n da cennetle ilgili anlamlar yükledikleri, onu
övmek için Türkçe ve Farsça yaz�lm�� bir dizi �iirden anla��lmaktad�r; örne�in
Veliüddin Ahmed Pa�a’n�n bir �iirinde, bu kö�kün cennetin dünyadaki yans�mas�
oldu�u; çinilerinin güne�e ve aya, duvarlar�nda resimleri bulunan selvi a�açlar�n�n da
cennetteki tuba a�ac�na benzedi�i ifade edilir508.
Çinili Kö�k’ün plan tipi yönünden paralellik içerisinde oldu�u bu yap�lar,
Timurlu miras�n� sahiplenen Türkmen hanedanlar�n�n yönetimindeki sanatç�lar
taraf�ndan yap�lm��t�r. Ancak gerek Timurlu gerekse bu Türkmen devletleri, �lhanl�,
503 G. Ak�n, 1990, s.69. 504 S. S. Blair – J. M. Bloom, 1994, s.52. 505 G. Necipo�lu, 1991, s.214. 506 G. Necipo�lu, 1991, s.216. 507 G. Necipo�lu, 1991, s.216. 508 G. Necipo�lu, 1991, s.216-217.
Celâyirli, Muzafferî mimarî geleneklerinin mirasç�s�d�r ve dolay�s�yla ortak bir köken
üzerinde biçimlenmi�lerdir; aralar�ndaki farkl�l�klar ise, devletlere özgü olmaktan
ziyâde bölgeseldir. Çinili Kö�k’ün Türkmen yap�lar� ile paralelli�i de, co�rafî yak�nl��a
ba�l� olarak ona daha kolay ula��labilmesinden kaynaklanm�� olmal�d�r509.
Çinili Kö�k’teki kemer ve tonozlar�n birbiriyle kesi�en a� sistemleri halinde
düzenleni�i, Timurlu mimarisinin tipik bir özelli�idir510 (Foto No.55). Bu tarz tonoz ve
kemer düzenleni�i, merkezî ve simetrik plan, çini süsleme gibi özellikler Timurlu
kayna��na i�aret etmekle birlikte, bu özellikleri Anadolu’ya aktaran öncelikli kayna��n,
yine He�t Behi�t Saray� gibi günümüze ula�amayan Türkmen yap�lar� oldu�u
dü�ünülmektedir; Bat� �ran ve Do�u Anadolu’da o dönemde daha pek çok böyle yap�
oldu�u gerçe�inden hareketle, bu ve benzeri saray yap�lar�n�n, en az�ndan Timurlu
özelliklerinin Osmanl�’ya aktar�lmas�na arac�l�k etti�i san�lmaktad�r511.
Kare içinde haçvâri plan �emas�, Osmanl� kö�k yap�lar� için bir gelenek
olu�turmam��t�r; ancak konut planlar�nda kö�e odalar aras�na giren sofa eyvanlar�n�n,
bu düzenlemeden esinlenen �emalar oldu�u dü�ünülebilir512. Bu plan tipi, daha
sonraki Safevî kö�klerinde yayg�n olarak görülmektedir513.
Geni� bir uygulama alan�na sahip olan, merkezî mekân�n dört yöndeki
eyvanlarla geni�letilmesi fikri ise, Osmanl� mimarisinde en çok hamam yap�lar�n�n
s�cakl�k bölümlerinde kullan�lm��t�r514.
Çinili Kö�k’te oldu�u gibi, plan düzeninde giri� eksenindeki mekân�n cepheden
d��a ta�arak kö�k olarak düzenlenmesi, bu eksenin vurgulanmas� dü�üncesinin
sonucu olabilir. Bu tür düzenlemeler Buhara-Semerkand aras�ndaki Day Hatun
509 B. O’Kane, 1993, s.252. 510 G. Necipo�lu, 1991, s.216; R. Hillenbrand, 1994, s.459. 511 S. S. Blair – J. M. Bloom, 1994, s.53. 512 N. Seçkin, 1998, s.130. 513 G. Necipo�lu, 1991, s.216. 514 N. Seçkin, 1998, s.130.
Kervansaray� (11–12. yüzy�l), Me�hed-Serahs aras�ndaki R�bat-� �erif (12. yüzy�l),
Semerkand Bibi Han�m Camisi gibi �ran örneklerinin yan� s�ra, Bursa Ye�il Cami,
Y�ld�r�m Bayezid Camisi ve Amasya’daki Y�ld�r�m Bayezid Camisi gibi Osmanl�
örneklerinde, mihrab�n plan düzenindeki konumunda görülmektedir515.
Çinili Kö�k, tu�la malzeme ile in�a edilmi� olmas� bak�m�ndan da, genelde ta�
veya ta�-tu�la malzeme kullan�larak yap�lan Osmanl� binalar�ndan farkl�la�arak,
Timurlu yap�lar� için tipik say�lan bir özelli�i tekrarlamaktad�r516.
Clavijo’nun ve ba�ka gezginlerin yazd�klar�na göre, Timur’un Semerkand,
Herat ve Yezd’de büyük bahçeler içinde yer alan saraylar�n�n giri� eyvanlar� önünde
büyük havuzlar bulunuyordu. Ayn� �ekilde, He�t Behi�t Saray�’n�n önünde yer alan
terasta da bir havuzun var olmas� olas�d�r. Yine yukar�da sözü edilen Nardaran
Kö�kü’nde, haçvâri plan�n merkezinde bir havuz bulunmaktayd�517. Anadolu’da da 12.
yüzy�ldan itibaren havuzlu saray ve kö�k yap�lar�na rastlanmaktad�r. �bni Bibi’nin
aktard���na göre Konya’daki Selçuklu Saray�’nda bir havuz yer al�yordu; �bni Batuta
da Birgi’deki Ayd�no�ullar� Saray�’nda bulunan havuzdan bahsetmi�tir518. Diyarbak�r
Artuklu Saray�’ndaki (13. yüzy�l) kaz�larda ortaya ç�kar�lan havuz gibi bunlar�n da s��
ve küçük boyutlu, daha çok simgesel içeri�i olan havuzlar oldu�u dü�ünülmektedir.
Bu havuz tipi, sonraki yüzy�llar boyunca Anadolu’da konut mimarisinde varl���n�
sürdürmü�tür519. Havuzlu kö�k gelene�inin Osmanl�larda da sürdü�ü anla��lmaktad�r;
Hünernâme’de (16. yüzy�l), Çinili Kö�k’ün ard�nda Timurlu saraylar�ndakilere
benzeyen büyük bir havuz gösterilmi�tir. Daha geç bir dönemde Edirne Saray�’ndaki
IV. Mehmet Kasr�’nda da (1661), giri� kat�ndaki kare mekân�n ortas�nda oldukça
büyük bir havuz yer almaktad�r. Merkezî mekân�n ortas�nda havuz bulunmas�
515 N. Seçkin, 1998, s.130. 516 G. Necipo�lu, 1991, s.216. 517 G. Ak�n, 1990, s.156. 518 G. Ak�n, 1990, s.158. 519 G. Ak�n, 1990, s.158.
gelene�i, Osmanl� mimarisinde 19. yüzy�la tarihlenen Ça�layan Çad�r Kö�kü’ne
(1815–16) de�in sürecektir520. Genel olarak Asya mimarisinde havuz, gerek merkezî
mekân�, gerekse din ve hükümdar egemenli�ini anlatmak için kullan�lan simgeler
aras�nda, önem s�ras� bak�m�ndan kubbe ve haçvâri plandan hemen sonra
gelmektedir521.
Çinili Kö�k, çini cephe kaplamas� özelli�i ile de Yak�n Do�u geleneklerine
ba�l�d�r (Foto No.56). Timurlu ve Büyük Selçuklu mimarilerinin önemli bir özelli�i
olan çini cephe kaplamas�, Anadolu’da Selçuklu döneminde s�n�rl� bir uygulama
alan�na sahiptir; önemli örnekleri Konya’da S�rçal� Medrese, S�rçal� Mescit,
Kayseri’de S�rçal� Kümbet’tir522. Timurlu eserleriyle ça�da� olan Bursa’daki Ye�il
Türbe ise, basit çini panolar�n ötesinde, d�� yüzeyin tamamen çini ile kapland��� tek
örnektir. Timurlu mimarisinin karakteristik özelli�i olan bu uygulama, �ran bölgesinde
Timurlulardan sonra Safevîlerde de yayg�n olarak görülmektedir523.
Çinili Kö�k’ün d�� cephesindeki s�rl� tu�la süslemeler Timurlu tarz�ndad�r ve
beyaz sülüs kitâbeler de Tebriz’deki örnekleri ça�r��t�r�r. Bu çiniler, muhtemelen bir
k�sm�n� daha önce Edirne ve Bursa’da çal��m�� �ranl� sanatç�lar�n olu�turdu�u atölye
taraf�ndan yap�lm��t�r. Buradaki çiniler, Semerkand’daki Bibi Han�m Camisi (1404)
çinileri (Foto No. 9&10) ile büyük benzerlik göstermektedir; gerek plan gerekse
süsleme özellikleri bak�m�ndan bu yap�n�n Timurlu modelleri örnek al�narak yap�ld���
anla��lmaktad�r; zaten s�rl� tu�la kullan�m� da bu hipotezi güçlendirmektedir524. D��
cephede banna’i tekni�indeki çinilerin yan� s�ra, pencere kemerlerinde (Foto No.57)
ve Farsça kitâbede de çini mozaik kullan�lm��t�r. Ayr�ca, yine Timurlu mimarisinde
520 G. Ak�n, 1990, s.158–159. 521 G. Ak�n, 1990, s.153. 522 N. Seçkin, 1998, s.132. 523 Y. Demiriz, Osmanl� Mimarisi’nde Süsleme I: Erken Devir (1300-1453), �stanbul, 1979, s.46. 524 G. Goodwin, History of Ottoman Architecture, London 1971, s.137.
görüldü�ü gibi, binan�n cepheleri, mermer çerçevelerle dikdörtgen bölmelere
ayr�lm��t�r525.
�ç mekânda ise, genellikle geometrik kompozisyonlarda düzenlenmi� alt�gen
ve üçgen biçimli, mavi, turkuaz ve beyaz çiniler yer al�r; bunlar�n baz�lar�nda alt�n
yald�z da kullan�lm��t�r526 (Foto No.58).
Çinili Kö�k’ün Herat’tan ziyade Tebriz’i, dolay�s�yla Timurlu kadar Türkmen
ba�lant�s�n� da akla getiren çinilerinde, ça�da�� Herat örneklerinde yayg�n olan ye�il
ve siyah renkleri yerine mavi-beyaz daha çok tercih edilmi�tir; portalindeki çini mozaik
kitâbe, özellikle renk �emas� yönünden, Tebriz Gök Mescit’in cephesindeki kitâbe ile
yak�nl�k gösterir. Ayn� �ekilde, Çinili Kö�k’ün d�� cephesindeki banna’i tekni�inde
mavi-beyaz kare üniteler de Tebriz’deki Gök Mescit ile yak�nd�r527 (Foto No.59).
Bugün Topkap� Saray�’nda bulunan, 15. yüzy�l sonu - 16. yüzy�l ba��na
tarihlenen ve Timurlu ya da Türkmen kültür çevrelerine atfedilen Topkap�
par�ömeninde, çe�itli mimarî ö�elerin bezemeleri için bir rehber niteli�i ta��yan
desenler bulunmaktad�r; bunlar aras�nda, Timurlu döneminde ortaya ç�km�� olan
banna’i tu�la bezeme tekni�i için haz�rlanm�� örnekler de yer al�r528. Timurlu
mimarisinde ilk kez Me�hed’deki Gevher �ad Camisi (1416–18) eyvan�nda ortaya
ç�kt��� kabul edilen bu teknik (Foto No.14), temelde ta� malzemenin kullan�ld���
Osmanl� mimarisine tamamen yabanc�d�r529. �çerdi�i tasar�mlar�n 15. yüzy�l
sonlar�nda Bat� ve Orta �ran’da in�a edilen yap�lardaki örneklere, Orta Asya ve
Horasan’daki Timurlu an�tlar�na nazaran daha yak�n olu�u, bu par�ömenin Tebriz gibi
Türkmen hâkimiyetindeki merkezlerde yap�lm�� olabilece�ini akla getirmektedir.
Nitekim, par�ömen Tebriz’de üretilmi�se ya da �ran’daki ba�ka bir �ehirde üretilip
525 G. Necipo�lu, 1991, s.216. 526 G. Necipo�lu, 1991, s.216. 527 B. O’Kane, 1993, s.252. 528 G. Necipo�lu, 1992, s.54–55. 529 G. Necipo�lu, 1992, s.58.
Tebriz’e getirilmi�se, buray� birkaç kez ele geçirmi� olan Osmanl�lar�n eline bu yolla
geçmi� olabilir. 1474’te Fatih’in Akkoyunlu Uzun Hasan’� ve 1514’te de I. Selim’in
Safevî �ah �smail’i yenmesi sonucunda, pek çok yetenekli sanatç� ve bilim adam�n�n
d���nda muazzam hazineler de Osmanl� saray�na getirilmi�tir530. Par�ömenin Fatih’in
1470’lerde saray�na ça��rd��� �ranl� sanatç�lar arac�l���yla �stanbul’a gelmi� olmas� da
mümkündür; zaten bu dönem, �ran’daki Timurlu ve Türkmen saraylar�yla gerçekle�en
kültürel ili�kilerin doruk noktas�d�r; nitekim Horasanl� çini ustalar�n�n çal��t��� anla��lan
Çinili Kö�k de, bu ili�kilerin bir ürünüdür531.
Ça�da�� yazarlar, Çinili Kö�k’ün duvarlar�ndaki muhte�em resimlerden
bahsederler. Örne�in Veliüddin Ahmed Pa�a ve Cafer, kö�kün duvarlar�nda a�aç
resimleri bulundu�una de�inir532. Ne yaz�k ki bu resimlerin hiçbiri günümüze
ula�amam��t�r. Timurlu kö�klerinin duvarlar�nda da konulu resimler (sava� sahneleri,
av tasvirleri v.s.) oldu�undan kaynaklarda bahsedilmektedir. Ayn� �ekilde Uzun
Hasan’�n Tebriz’deki saray� He�t Behi�t’te de, çini süslemenin yan� s�ra, av ve sava�
gibi konular� i�leyen duvar resimleri bulundu�u bilinmektedir. Çinili Kö�k ile ilgili
anlat�mlarda sadece yap�n�n cennet ça�r���mlar� ile ilgili olan selvi ve çiçek konulu
duvar resimlerinden bahsediliyorsa da, yap�n�n plan ve süsleme bak�m�ndan büyük
benzerlik gösterdi�i Tebriz ve Semerkand’daki kö�kler göz önünde
bulunduruldu�unda, vaktiyle burada da konulu resimler oldu�unu dü�ünmek
olas�d�r533.
Franz Babinger, Osmanl� mimarî gelene�ine tümüyle yabanc� olan Timurlu
stilinde in�a edildi�i anla��lan Çinili Kö�k’ün, Karamano�lu Devleti’nin Osmanl�lar
kar��s�nda yenilmesinden sonra, 1465-66’da padi�ah�n emriyle Konya ve
530 G. Necipo�lu, 1992, s.60. 531 G. Necipo�lu, 1992, s.61. 532 G. Necipo�lu, 1991, s.217. 533 G. Necipo�lu, 1991, s.217.
Larende’den �stanbul’a getirilen sanatç�lar�n eseri olmas� gerekti�ini ileri
sürmektedir534. 1471–74 y�llar�nda Karamanl� bölgesinde bulunan Angiolello da, Çinili
Kö�k’ü, �ran tarz�nda in�a edilmi� ve Karamano�lu tarz�nda süslemeleri olan bir yap�
olarak tan�mlar535. Dolay�s�yla, haçvâri düzenleni�i, in�aat tekni�i, malzemesi ve
süslemeleriyle tipik Timurlu özellikleri gösteren Çinili Kö�k’ün, Timurlu dünyas�yla
yak�n kültürel ba�lar� bulunan bir Türkmen hanedan�n�n yönetimi alt�ndaki Karaman
bölgesinden bir mimar atölyesi taraf�ndan in�a edilmi� olmas� da mümkündür536.
Yap�daki yo�un �ran ve Karaman etkilerine bak�l�rsa, Çinili Kö�k’ün mimar� oldu�u
san�lan Kemaleddin adl� ki�inin Karamanl� ya da �ranl� oldu�u dü�ünülebilir537.
Kö�kün içindeki çe�menin 16. yüzy�la ait kitâbesinde, yap�dan “S�rça Saray” olarak
bahsedilir; hattâ buradan hareketle Çinili Kö�k’ün 19. yüzy�la kadar “Serçe Saray”
olarak tan�nd��� da bilinmektedir538. Tursun Bey de kö�kün özgün ad�n� S�rça Saray
olarak verir539. Kö�kün özgün ad�nda “s�rça” kelimesinin kullan�lm�� olmas� da Konya
ve Karaman bölgesine i�aret etmektedir; çünkü “s�rça”, Konya-Karaman bölgesinde
“çini” anlam�nda kullan�lmaktad�r; �ran’da ise, ayn� anlamda “kâ�i” kelimesi kullan�l�r.
Ne yaz�k ki, Orta Anadolu’da veya �ran’da, ayn� döneme ait, Çinili Kö�k’le
k�yaslanabilecek merkezî planl� bir kö�k günümüze ula�amam��t�r; o dönemin
tarihçisi �ikârî’ye göre, Larende’deki çini süslemeli Karamanl� saraylar�, bu rakip
hanedan�n sona eri�inin bir göstergesi olarak, buray� fetheden Osmanl�lar taraf�ndan
sistematik biçimde yok edilmi�tir540.
534 G. Necipo�lu, 1991, s.213; F. Babinger, 2003, s.395. 535 G. Necipo�lu, 1991, s.213–214. 536 G. Necipo�lu, 1991, s.213–214. 537 F. Babinger, 2003, s.395. 538 M. Sözen, Topkap�: Bir �mparatorlu�un Do�u�u, �stanbul, 1998, s.50; G. Necipo�lu, 1991, s.212–213. 539 G. Necipo�lu, 1991, s.212. 540 G. Necipo�lu, 1991, s.213–214.
Tursun Bey, Fatih’in yeni saray� (Topkap� Saray�) için �ran’dan yap� ustalar�
getirtti�ini aktar�r541. Dolay�s�yla Çinili Kö�k’ün çinileri de, �ranl� sanatç�lar�n elinden
ç�km�� olmal�d�r; hattâ bu sanatç�lar�n daha önce Karaman bölgesinde de çal��t�klar�
dü�ünülebilir; nitekim Horasanl� gezici bir çini ustalar� grubunun, bir kö�kün yap�m�n�
tamamlad�ktan sonra kendilerine yeni i�ler vermesi için Fatih’e sunduklar� tarihsiz bir
dilekçe de bu olas�l��� desteklemektedir542.
16. yüzy�l tarihçisi Lokman, Fatih’in yeni saray�n� görmek için Horasan’dan
elçiler geldi�ini, saraya hayran kald�klar�n� ve nakka�lara saray�n resimlerini
çizdirerek bu resimleri ülkelerine götürdüklerini aktar�r543. Yaln�zca bu örnek bile, o
dönemde Timurlu bölgesi ile Osmanl� aras�nda ne kadar yo�un kültürel ili�kiler
bulundu�unu göstermektedir544.
Çinili Kö�k’ün in�aat�, Karamano�lu hanedan�n�n Osmanl�lar taraf�ndan
yenilmesinden hemen sonra ba�lam�� ve Fatih’in Akkoyunlu hükümdar� Uzun
Hasan’a kar�� kazand��� zaferden iki y�l önce tamamlanm��t�r. Dolay�s�yla bu in�aat
dönemi, Timurlu sanat miras�n� büyük ölçüde sahiplenen Türkmen hanedanlar�yla
askerî oldu�u kadar kültürel ili�kilerin de yo�un biçimde ya�and��� bir dönemdir;
örne�in, Ulu� Bey döneminde Semerkand’da çal��an ünlü astronom Ali Ku�çu, önce
Uzun Hasan’�n, daha sonra da �stanbul’da Fatih’in emrinde çal��malar�n�
sürdürmü�tür545. Mimarlar�n, çini ustalar�n�n ve di�er sanatç�lar�n da, hâkimiyetlerin
de�i�mesine ba�l� olarak ayn� rotay� izledikleri bilinmektedir. Gerek simetrik merkezî
planl� yap�s�yla, gerekse çinileriyle Orta Asya kaynaklar�na ba�lanan Çinili Kö�k’ün
541 G. Necipo�lu, 1991, s.214. 542 G. Necipo�lu, 1991, s.214. 543 G. Necipo�lu, 1991, s.214. 544 G. Necipo�lu, 1991, s.214. 545 G. Necipo�lu, 1991, s.214.
plan� da, büyük olas�l�kla, Tebriz’deki He�t Behi�t gibi Türkmen yap�lar� arac�l���yla
Anadolu’ya ula�m��t�r546.
Çinili Kö�k Osmanl�’n�n Karaman’a kar�� kazand��� zaferi hat�rlatmakta ve
belki de padi�ah�n �ran’a hükmetme iste�ini ifade etmektedir; Çinili Kö�k’ün yap�m�
s�ras�nda Uzun Hasan’la sürdürdü�ü sava� da buna i�aret etmektedir547.
Türk mimarisine yabanc� pek çok unsuru bünyesinde bar�nd�ran Çinili Kö�k’ün,
temsil etti�i geleneklerin günümüze ula�abilen en sa�lam ve benzersiz bir örne�i
oldu�u söylenebilir548.
C. Camiler: Cami planlar� yönünden bir benzerlik, özellikle Tebriz ve
Bursa’daki baz� yap�lar aras�nda kar��m�za ç�k�yor. Temelde Bursa’da geli�en erken
dönem Osmanl� mimarisinin ba�l�ca cami tipi olan ters T tipi, zaviyeli ya da çok i�levli
camiler, baz� yazarlara göre, 14-15. yüzy�llarda Anadolu’da merkezî idarenin henüz
kurumla�amam�� olmas�na ba�l� olarak, bir �eyhin yönetiminde Ahî te�kilat�na ba�l�
dervi�ler taraf�ndan kullan�lm�� ve bu dervi�ler de, fethedilen bölgelerdeki halk�n
kültürel de�i�imini sa�lamak amac�yla bir tür misyonerlik görevi yürütmü�lerdir549.
Anadolu’da çok i�levli yap�lar�n 16. yüzy�l�n ilk yar�s�ndan sonra tamamen ortadan
kalkmas�, bu tür yap�lar�n ortaya ç�kmas�n� gerektiren kurumlara art�k ihtiyaç
duyulmamas�n�n550 yan�s�ra, de�i�en mimarî isteklere ve klasik dönem Osmanl�
külliyelerindeki yap� çe�itlili�inin sa�lad��� imkânlar dolay�s�yla, farkl� i�levlerin tek bir
546 B. O’Kane, “Islamic Art: Iran, Afghanistan and Western Central Asia, c.1375–1500”, The Dictionary of Art, C. 16, s.199. 547 G. Necipo�lu, 1991, s.216. 548 G. Ak�n, 1990, s.131. 549 F. Yeni�ehirlio�lu, “XIV.-XV. Yüzy�l Mimari Örneklere Göre Bursa Kentinin Sosyal, Ekonomik ve Kültürel De�i�imi”, IX. Türk Tarih Kongresi Bildirileri, C.3, Ankara 1989, s.1349; S. Eyice, “�lk Osmanl� Devrinin Dini-�çtimai Bir Müessesesi: Zâviyeler ve Zâviyeli-Camiler”, �stanbul Üniversitesi �ktisat Fakültesi Mecmuas�, C.23, S.1–2, 1962/63, s.25–29. 550 F. Yeni�ehirlio�lu, 1989, s.1350.
yap�da toplanmas� ihtiyac�n�n ortadan kalkmas�na da ba�l�d�r551. Daha çok Bursa ile
Edirne’de yo�unla�an ve bünyesinde Sûfîler için konaklama üniteleri de bar�nd�ran
bu camiler, erken dönemde Sûfî �eyhlerinin sosyal ve ruhanî rollerinin boyutlar�
hakk�nda fikir vermektedir; �stanbul’un fethinden sonra bu cami tipinin kademeli bir
�ekilde terk edilmesi de, Osmanl� Devleti’ndeki merkezîle�menin artmas�na ba�l�
olarak Sûfî �eyhlerinin sosyal i�levlerinin zay�flamas� olgusu ile aç�klanmaktad�r552.
�stanbul’un fethinden sonra, zaviyeli camilerin üstlendi�i tüm bu i�levler, son derece
detayl� düzenlenen külliyelerdeki çe�itli yap�lar taraf�ndan yerine getirilmi�tir553.
Tebriz’de Mescid-i Muzafferiye, Mescid-i Kebud ya da Gök Mescit (1465)
olarak bilinen yap�n�n plan�n�n benzerine �ran bölgesinde rastlanmamaktad�r ve i�levi
tam olarak ayd�nlat�lamam��t�r. Baz� özellikleriyle, erken Osmanl� döneminde
Bursa’da in�a edilen ters T planl� yap�lar� an�msatmaktad�r; bu camiler gibi Gök
Mescit de çok üniteli bir kurulu�a sahip olmal�yd�; yak�n zamana kadar oldukça harap
durumda bulunan yap�, 1950–66 aras�nda büyük ölçüde yeniden yap�lm��t�r554. Gök
Mescit’ten daha erken veya daha geç dönemlere tarihlenen bir dizi erken Osmanl�
camisinde, özellikle de Bursa’daki Ye�il Cami’de (1424), buna oldukça yak�n bir plan
tipi kar��m�za ç�kmaktad�r: Bu yap�da orta sah�n iki kubbeyle örtülüdür, yan sah�nlar
ise iki eyvan ve iki�er tane kubbeli odadan olu�ur. �kinci büyük kubbeli k�ble eyvan� ile
yan eyvanlar, ilk büyük kubbeli orta hacme aç�l�r555 (�ekil No.30). Gök Mescit’e de
cepheden bir galeriyle girilir; her iki yap�da da son cemaat yeri yoktur. Gök Mescit, bir
galeri kat� bar�nd�rmas� ve ayr�ca çok say�da pencereye sahip olmas� özelli�iyle de
Ye�il Cami’ye benzemektedir (Foto No.60). Ayr�ca, her iki yap�da da ön cephenin iki
551 T. Cantay, “Osmanl� Devletinin Kurulu�undan �stanbul’un Fethine Kadar Osmanl� Sanat�”, Mimarba�� Koca Sinan: Ya�ad��� Ça� ve Eserleri, �stanbul, 1988, s.55. 552 G. Necipo�lu-Kafadar, “The Süleymaniye Complex in �stanbul: An Interpretation”, Muqarnas, S.3, Leiden, 1985, s.96. 553 G. Necipo�lu-Kafadar, 1985, s.96. 554 L. Golombek – D. Wilber, 1988, s.407–409. 555 A. Kuran, �lk Devir Osmanl� Mimarisinde Cami, Ankara, 1964, s.80.
yan�nda birer minare bulunur; fakat Ye�il Cami’nin minareleri geç döneme
tarihlenmektedir; bu yap�n�n ba�lang�çta minaresiz yap�ld��� san�lmaktad�r556. Gök
Mescit’te, merkezdeki büyük kubbenin ortas�nda, muhtemelen bir �ad�rvan için
aç�lm�� olabilecek bir bo�luk yer almaktad�r557. Anadolu’daki ça�da�� cami ve
mescitlerde de bu tür kurulu�lara rastlan�r; sözgeli�i Ye�il Cami’de ve Hüdavendigâr
Camisi’nde, merkezî hacmin ortas�nda bir �ad�rvan bulunur ve �ad�rvan�n üstündeki
kubbenin tepesi aç�k olup, üstüne bir fener konulmu�tur; ancak bu fenerin özgün
olmad��� ve di�er tepesi aç�k kubbelerde oldu�u gibi, kapat�larak sonradan kubbeye
eklendi�i anla��lmaktad�r558. Yine Bursa Ulucamisi (1399–1400) ve Edirne Eski
Cami’de de (1404–1414) fenerli kubbeler bulunmaktad�r. Oktay Aslanapa’n�n
Hammer’dan aktard���na göre, Eski Cami’de Fatih zaman�nda hâlâ in�aat devam
ediyordu ve o dönemde kapanan orta kubbe, daha önce Bursa Ulucamisi’nde oldu�u
gibi aç�k b�rak�lm��t�559. Ortas�nda aç�kl�k bulunan bu kubbelerin, zaman içerisinde,
kolay tahrip olmalar� ve ya�mur ya�d���nda ak�nt�ya neden olmalar� gibi sebeplerle
kapat�ld�klar�560; ya da çok i�levli olduklar� kabul edilen bu camilerin kubbelerindeki
aç�kl�klar�n ve altlar�ndaki havuzlar�n, daha sonraki dönemlerde di�er i�levlerinden
ar�nd�r�l�p sadece cami haline dönü�türülmeleri sürecinde kald�r�ld�klar�561 ileri
sürülmü�tür.
Mimarî kayna��n�n Horasan ve Türkistan’daki iç avlulu ve eyvanl� evler oldu�u
dü�ünülen Anadolu medreselerinin daha erken tarihli baz� örneklerinde de benzer
unsurlara rastlanmaktad�r; örne�in, her ikisi de 12. yüzy�l�n ikinci yar�s�na tarihlenen
Tokat ve Niksar’daki Ya��basan Medreselerinde, yap�n�n merkezindeki büyük salonu
556 G. Goodwin, 1971, s.65. 557 L. Golombek – D. Wilber, 1988, s.407. 558 A. Kuran, 1964, s.80. 559 O. Aslanapa, Edirnede Osmanl� Devri Abideleri, �stanbul, 1949, s.6–7. 560 S. Eyice, 1962/63, s.5. 561 G. Ak�n, “The Müezzin Mahfili and the Pool of the Selimiye Mosque in Edirne”, Muqarnas, S.12, Leiden, 1995, s.70.
örten kubbenin ortas�nda bir delik bulunur. 14-15. yüzy�l kapal� avlulu
medreselerinden Bursa Lala �ahin Pa�a Medresesi (1345 civar�) ile Gümü� Hac�
Halil Pa�a Medresesi’nde (1415) de, avlular�n üzerini örten kubbeler fenerlidir562.
Ye�il Cami plan�n�n yakla��k 15 y�l sonra Tebriz Gök Mescit’te tekrarlanmas�,
Osmanl� ve Karakoyunlu mimarilerinin ortak bir kökenden etkilenmi� olduklar�na
i�aret etmektedir563. Timurlu co�rafyas�nda gerçekle�tirilen merkezî kubbe
denemelerinin, Karakoyunlularca in�a edilen Gök Mescit ve Van Ulucamisi gibi
yap�lar arac�l���yla, Anadolu üzerinde etkili oldu�u dü�ünülebilir.
Ye�il Cami’nin galeri k�sm�ndaki 1424 tarihli bir kitâbeye göre, camideki
çinileri, 1402’de Bursa’n�n ya�malanmas�ndan sonra Semerkand’a götürülen
sanatç�lardan biri olan nakka� Ali bin �lyas Ali yapm��t�r. Mihrab�n sa� taraf�ndaki
sütuncede de, “Tebrizli ustalar�n i�i” oldu�unu bildiren bir kitâbe bulunmaktad�r ki bu
grup, nakka� Ali ile ili�kili olmal�d�r. Bu kitâbe, sol taraf�nda yer alan �ranl� �air
Sa’di’nin zulüm ve adaletsizli�e dair bir beytiyle tamamlanmaktad�r564.
Ye�il Cami’nin tavan�, renkli s�r (cuerda seca) tekni�inde çinilerle kapl�d�r;
mihrab�nda ise çini mozaik ile renkli s�r tekni�inde süslemeler bulunur565 (Foto
No.61). Duvarlar 3.50 m. yüksekli�e kadar ye�il veya lacivert renkte alt�gen çinilerle
kapl�d�r; odalarda bunlar�n etraf�na alt�gen y�ld�z �eklinde s�ralanm�� üçgen çiniler
yerle�tirilmi�tir. Çini süslemelerde kullan�lan motifler aras�nda rumî, lotus, palmet ve
geometrik geçmelerin yan�s�ra, yeni olarak hatayîler, natüralist karakterde çiçekler ve
çe�itli bitkisel motiflerden olu�an rozetler görülür566. Portalde ve pencerelerde ise
zengin ta� i�çili�i dikkati çekmektedir567 (Foto No.62-63). Ayr�ca duvarlar�n üst
562 T. Cantay, 1988b, s.56. 563 B. Ünsal, 1973, s.100. 564 S. S. Blair – J. M. Bloom, 1994, s.142. 565 S. S. Blair – J. M. Bloom, 1994, s.142. 566 O. Aslanapa, Osmanl� Devri Mimarisi, �stanbul, 2004, s.46. 567 O. Aslanapa, 2004, s.43-44.
k�sm�nda ve kubbelerde de, çiniler kadar zengin, renkli kalemi�i süslemeler oldu�u
anla��lmaktad�r568. Ye�il Cami’nin alt kat mahfillerinin çini mozaik kaplamal� tavanlar�
ile hünkâr mahfilinin yan duvarlar�, kafes oymal� korkuluk ve tavanla bütünlük içinde
kullan�lan renkli s�r (cuerda seca) tekni�indeki çini dö�emesi de, Timurlu sanat�yla
paralellik içerisindeki özelliklerdir569 (Foto No.64-65).
Ye�il Cami ile ayn� tarihli Ye�il Türbe de, sekizgen planl� mimarî kurulu�uyla
Selçuklu örneklerine yak�n durmakla birlikte, Ye�il Cami’ninkine benzer bir süsleme
program�na sahiptir. Binan�n d���ndaki çiniler daha geç dönemde yenilenmi�
oldu�undan özgün de�ildir; fakat iç mekândakiler, özellikle de mihrap k�sm�ndaki
çiniler, Ye�il Cami’ninkilerle k�yaslanabilecek düzeydedir570 (Foto No.67). Yap�n�n
giri�inin çini süslemeli dilimli kemeri, Çelebi Mehmed’in çini sandukas�n�n alt
bölümünü ku�atan dilimli ni� kurulu�u ve sandukalar�n yer ald��� sekizgen sekinin
turkuaz çini dö�emesi, Timurlu sanat�na ba�lanan özelliklerdir571 (Foto No.68-69).
Türbenin çinilerinin ve ah�ap oyma kap�lar�n�n da, “Tebrizî” s�fat� ta��yan Ali bin Hac�
Ahmet adl� sanatç�n�n imzas�n� ta��mas� �a��rt�c� de�ildir572.
O dönem Osmanl� mimarisi için yeni olan bu çini süsleme program� üzerinde
Timurlu istilâlar�n�n etkisi büyüktür. Timur’un Bursa’y� istilâ ettikten sonra
Semerkand’a dönerken yan�nda götürdü�ü sanatç�lardan biri olan Nakka� Ali, orada
gördü�ü yap�lardan ve onlar�n yo�un çini süslemelerinden etkilenmi� olmal�d�r573.
Nitekim Ye�il Cami’de de görülen çini mozaik ve cuerda seca çini kombinasyonu, 14.
yüzy�l sonu ve 15. yüzy�lda Semerkand’da in�a edilen Timurlu yap�lar�n�n tipik bir
568 O. Aslanapa, 2004, s.47. 569 T. Cantay, 1996, s.104–105. 570 S. S. Blair – J. M. Bloom, 1994, s.144. 571 T. Cantay, 1996, s.105. 572 S. S. Blair – J. M. Bloom, 1994, s.144; L. Golombek – D. Wilber, 1988, s.409; Y. Demiriz, 1979, s.50. 573 S. S. Blair – J. M. Bloom, 1994, s.142; Y. Demiriz, 1979, s.50.
özelli�idir574. Anadolu’da daha önce bu tekniklerin bilinmemesinden hareketle,
“Tebrizli ustalar” olarak tan�mlanan sanatç� grubunun bu teknikleri beraberlerinde
getirdi�i dü�ünülmektedir. Timur’un �ehr-i Sebz’deki saray� Ak Saray’�n cuerda seca
panolar� da Tebriz’den bir sanatç�n�n imzas�n� ta��r. Ye�il Cami’nin yap�m�ndan
sorumlu olan vezir Hac� �vaz’�n, bu proje için Bat� �ran’dan sanatç�lar getirtti�i
belirtilmektedir; ancak, o tarihte renkli s�r (cuerda seca) tekni�i �ran’�n bat�s�nda de�il
do�usunda bilinmektedir. Dolay�s�yla “Tebrizî” s�fat�n�n, sanatç�n�n geldi�i �ehri ifade
etmekten ziyade “çini ustas�” anlam�n� ta��d���, baz� yazarlarca ileri sürülmü�tür; ayn�
�ekilde, o dönemde “�irazî” s�fat�n�n da “yap� ustas�” anlam�nda kullan�ld���
belirtilmektedir575. Nitekim Timurlu mimarisinde �irazl� mimarlar�n öne ç�kt��� bir
ekolün varl��� da bilinmektedir576.
Ye�il Cami’nin çini süslemeleri, Anadolu’da o zamana dek görülmeyen bir çini
tekni�inin yan�s�ra, süsleme motif ve kompozisyonlar�n�n da Timurlu istilâs�yla birlikte
Anadolu’ya girdi�ini göstermektedir577. Görünü�e göre, Semerkand’daki �âh-� Zinde
gibi Timurlu yap�lar�nda geli�tirilen en son çini teknikleri, Türkmen sanatç�lar
arac�l���yla Anadolu’daki erken Osmanl� yap�lar�na ula�m��t�r578.
Mimarî tasar�m�ndan çok süslemeleriyle yenilik getiren Ye�il Cami ve bir bütün
olarak Ye�il Külliye, I. Mehmed’in Osmanl� topraklar�n�n yeniden bütünle�mesini
vurgulama ve Timurlu mimarisinin görkemiyle boy ölçü�ebilecek kadar gösteri�li bir
külliye in�a ettirme iste�ini yans�t�r579.
Edirne’de II. Murad taraf�ndan yapt�r�lan Muradiye Camisi (1433–35) de Ye�il
Cami gibi ters T planl�d�r. Yap�n�n ortas� fenerli birinci kubbesi, mihrap taraf�nda ayn�
574 S. S. Blair – J. M. Bloom, 1994, s.142. 575 S. S. Blair – J. M. Bloom, 1994, s.142–144. 576 L. Golombek – D. Wilber, 1988, s.193. 577 F. Yeni�ehirlio�lu, 1989, s.1347. 578 B. O’Kane, “Islamic Art: Iran, Afghanistan and Western Central Asia, c.1375–1500”, The Dictionary of Art, C. 16, s.199. 579 S. Yerasimos, �stanbul: �mparatorluklar Ba�kenti (Çev. Ela Güntekin-Ay�egül Sönmezay), �stanbul, 2000, s.168.
çapta kubbeli bir eyvana ba�lan�r; yanlarda da daha küçük kubbeli eyvanlar vard�r580.
Ancak bu yap�, plan�ndan çok çini süslemeleriyle dikkat çeker. Muradiye Camisi’nde
görülen alt�gen çiniler, Timurlu sanat�nda Çin etkisiyle beliren581 ve Semerkand
türbelerinde de kar��m�za ç�kan mavi-beyaz duvar resimlerinden esinlenerek
yap�lm��lard�r582. Lotus çiçekleri gibi baz� detaylar Yuan seramiklerini
ça�r��t�rmaktad�r; ancak bu çinilerdeki Çin etkisi, muhtemelen Çin porselenlerini taklit
eden Suriye ve �ran örnekleri kanal�yla Anadolu’ya ula�m��t�r583. Muradiye Camisi’nin
cuerda seca mihrab�n�n süpürgelik k�sm�n� kaplayan alt�gen ve mavi-beyaz çinilerin
yap�m tekniklerinin ve renk kompozisyonlar�n�n Ye�il Camininkiyle ayn� olu�u,
�üpheye yer b�rakmayacak �ekilde, her iki caminin çinilerinin ayn� sanatç� grubunun
elinden ç�kt���n� dü�ündürmektedir584. Ayr�ca bu çiniler, Osmanl� sanat�nda
chinoiserie motiflerine yer verilen ilk örneklerdir; bunlar, ayn� dönemde “Tebrizî”
lakapl� sanatç�lar taraf�ndan Suriye ve M�s�r’da üretilen di�er mavi-beyaz çinilerle
büyük benzerlik gösterirler585. Cuerda seca ile renkli s�r tekniklerinin kar���m� olan bu
mihrapta, alt�gen çiniler gibi unsurlarda Yuan ve erken dönem Ming Çin porselenleri
gibi ithal ürünlerin yo�un etkisi görülmektedir; bu durum da, fetihten önce Osmanl�’da
ithal mavi-beyaz seramiklerin yayg�n olup olmad��� sorusunu akla getirmektedir586
(Foto No.70-72).
Edirne’deki Üç �erefeli Cami’den günümüze ula�abilen çiniler ise, Bursa’da
ba�layan “Tebrizli ustalar” tarz�n�n doruk noktas�n� olu�turur. Avlu penceresinin
üstündeki yar�m daire biçimli panolarda, yaprak kompozisyonlar�ndan olu�an zemin
üzerinde s�ratl� tekni�iyle sultan�n ad� yaz�l�d�r; burada, önceki Bursa örneklerinde
580 O. Aslanapa, 2004, s.60. 581 R. M. Riefstahl, “Early Turkish Tile Revetments in Edirne”, Ars Islamica, S. 4, 1937, s.259–260. 582 L. Golombek - R. Mason - G.Bailey, 1995, s.183. 583 L. Golombek, 1993, s.242. 584 G. Necipo�lu, “From International Timurid to Ottoman: A Change of Taste in Sixteenth-Century Ceramic Tiles”, Muqarnas, S.7, Leiden, 1990, s.136–137; S. S. Blair – J. M. Bloom, 1994, s.144. 585 S. S. Blair – J. M. Bloom, 1994, s.144. 586 J. Carswell, 1995, s.224.
görülen mavi-beyaz kompozisyonlar�n yerini koyu ve aç�k mavi, mor, beyaz ve
kontürlerde de siyah renkleri alm��t�r587.
Anadolu’da ilk Osmanl� ba�kentleri Bursa ve Edirne’nin yan� s�ra 16. yüzy�l
ortalar�na kadar �stanbul’da da görülen; Anadolu d���nda ise Memlûk döneminde
Suriye ve M�s�r’da kar��la��lan, ço�unlukla alt�gen biçimli bu mavi-beyaz çiniler, o
dönemde Karakoyunlulara ve Akkoyunlulara ba�kentlik eden Tebriz’den gelen
sanatç�lar taraf�ndan, Timurlu çini süslemesinin yerel bir versiyonu �eklinde
olu�turulmu�tur; fakat Tebriz’de, an�lan döneme tarihlenen yap�lardan biri hariç (Gök
Mescit–1465) hiçbiri bugün ayakta olmad���ndan, Tebriz stili ve gelene�i hakk�nda
kapsaml� bir çal��ma yap�lmas�na yetecek malzeme bulunmamaktad�r588.
Büyük ölçüde chinoiserie özelli�i ta��yan ve Semerkand, Herat, Tebriz, �am
ve Kahire gibi merkezlerde geli�tirilen bu Timurlu süsleme repertuar�, �stanbul’un
fethinden sonra da etkili olmu� gibi görünmektedir. Fatih’in 1463–70 tarihli camisinin
avlusundaki renkli çiniler, “Tebrizli ustalar” taraf�ndan Edirne Üç �erefeli Cami (1437–
47) için yap�lan cuerda seca çinileri (özellikle pencere al�nl�klar�ndaki çinileri589)
and�rmaktad�r; dolay�s�yla, ba�kentin Edirne’den �stanbul’a ta��nmas�ndan sonra,
“Tebrizli ustalar”�n da �stanbul’a ta��nm�� olabilece�i akla gelmektedir590. Timurlu
örneklerinin Osmanl� çinileri üzerindeki etkisinin sürdü�ü, Fatih Camisi’nin mimarî
süslemesinde Horasanl� sanatç�lar�n rolüne de�inen dönemin tarihçisi Mu‘ali
taraf�ndan da onaylan�r591.
Faik K�r�ml� taraf�ndan yay�nlanan tarihsiz bir belgede de, �stanbul’da Çinili
Kö�k’ün çinilerinin yap�m�ndan sorumlu olan Horasanl� çini ustalar�ndan
bahsedilmektedir; bu gezgin çini ustalar�n�n Fatih taraf�ndan özel olarak Çinili
587 S. S. Blair – J. M. Bloom, 1994, s.145. 588 G. Necipo�lu, 1990, s.137. 589 G. Goodwin, 1971, s.97–98. 590 G. Necipo�lu, 1990, s.137. 591 G. Necipo�lu, 1990, s.137.
Kö�k’ün yap�m� için �stanbul’a davet edildikleri ve bu i�birli�ine Heratl� ünlü �air Câmî
ile Ulu� Bey döneminin ünlü astronomu Ali Ku�çu’nun da tan�kl�k ettikleri
anla��lmaktad�r592.
Çinili Kö�k’ün süslemelerini tamamlad�ktan sonra, 1470’lerin sonlar�nda,
Tebrizli ustalar�n �stanbul’dan Bursa’ya gitmek üzere ayr�ld�klar� san�lmaktad�r.
Burada yald�zl� alt�gen çinilerini yapt�klar� dü�ünülen Cem Sultan Türbesi (Fatih
taraf�ndan ölen o�lu Mustafa için 1474 y�l�nda yapt�r�lm��t�r), Anadolu’da “Tebrizli
ustalar” grubuna atfedilebilecek son örnektir593 (Foto No.73-75).
�stanbul’daki Mahmud Pa�a Külliyesi’nin içinde yer alan 1473 tarihli sekizgen
planl� türbenin d�� duvarlar�nda da, mavi ve ye�il renkli s�rl� tu�ladan, birbiri içine
geçen çark ve y�ld�z motifleri bulunmaktad�r; bu süslemeler de, Edirne Üç �erefeli
Cami’nin mihrap duvar�ndaki süslemeleri ve Tebriz ile Semerkand’daki Timurlu
çinilerini ça�r��t�rmaktad�r594 (Foto No.76).
15. yüzy�l Osmanl� çinilerinin, �ran kökenli göçmen sanatç�lar ve onlar�n
yönetimindeki yerli asistanlar�n elinden ç�kt��� dü�ünülmektedir; dolay�s�yla, 16.
yüzy�l ortalar�nda �znik’in çini üretiminde öncü bir konuma ula�mas�ndan önce, 15.
yüzy�l boyunca Osmanl� binalar�n�n, teknik ve stilistik aç�dan Timurlu tarz�nda çinilerle
bezendi�i tahmin edilmektedir595.
Atölyelerinin merkezinin �znik’te oldu�u tahmin edilen “Tebrizli ustalar”�n
yakla��k 55 y�l Anadolu’da çal��t�klar� anla��lmaktad�r. 15. yüzy�l�n sonlar�ndan
itibaren en büyük çini üretim merkezi haline gelen �znik’teki atölyenin, “Tebrizli
ustalar” atölyesinin devam� olabilece�i akla gelmekle birlikte, iki ekol aras�ndaki
teknik farkl�l�klar (örne�in �znik çinilerinde kur�un kullan�lmas�na kar��l�k Tebrizli
592 G. Necipo�lu, 1990, s.137–138. 593 G. Necipo�lu, 1990, s.138. 594 G. Goodwin, 1971, s.110. 595 G. Necipo�lu, 1990, s.136.
ustalar�n eserlerinde genellikle kur�una rastlanmamas�), bu varsay�m hakk�nda
�üphelere yol açmaktad�r596. Di�er taraftan, son y�llarda Robert Mason’�n Semerkand
çinileri üzerine yapt��� ara�t�rmalarda, bunlar�n baz�lar�n�n s�rlar�nda kur�un
bulundu�unu tespit etmesi, ona göre, �znik seramiklerinin s�r tabakalar�nda görülen
kur�un kullan�m� için muhtemel bir kaynak olabilir597.
Gök Mescit gibi i�levi henüz anla��lamam�� bir yap� olan Me�hed’deki Mescid-i
�ah (1451), �ran’daki yap�lar aras�nda plan bak�m�ndan Gök Mescit’e en yak�n
örnektir ve Tebriz bölgesel stilinin bir yans�mas� olarak de�erlendirilebilir. Bu yap�
Tebriz’deki Gök Mescit ile k�yasland���nda, planlar�n birbirine bir dereceye kadar
benzedi�i görülmektedir. Her ikisinde de, ba�l� ba��na bir ünite olarak tasarlanm��
simetrik bir ön cephe kompozisyonu ile, bunun her iki yan�nda birer minare yer
almaktad�r. Di�er yandan, Mescid-i �ah’�n ba��ms�z bir ambulatoryumu bulunmas�na
kar��l�k, Gök Mescit’in galerileri ve ara katlar� vard�r. Yap�, do�u ve bat�daki kollar�yla
bir haç plan� ortaya koymaktad�r598. Merkezdeki kare biçimli mekân, koridorlar ve
daha küçük odalarla çevrelenmi�tir. Her iki yap� da, genelde eksende iki kubbeli ve
merkezdeki mekâna aç�lan odalardan olu�an plan�yla, Anadolu’daki ters T planl� cami
formundan geli�tirilmi� gibi görünmektedir599. Bu iki yap�n�n da cami i�levini
üstlenmek üzere yap�ld�klar� �üphelidir. Baz� yazarlar, kubbenin alt�ndaki kitabelere
ve yap�n�n alt�nda bulunan kriptaya dayanarak, Mescid-i �ah’�n asl�nda bir türbe
olarak yap�lm�� olabilece�ine i�aret ederler600. Bunlar�n d���nda, her iki yap�n�n iç
duvarlar�nda geni� alanlar üzerinde uygulanm�� alt�gen çini süslemeler de, Bursa’daki
Ye�il Cami ile ortak özelliklerdir601 (Foto No. 66 ve 77). Edirne’deki �ah Melek Pa�a
596 S. S. Blair – J. M. Bloom, 1994, s.145–146. 597 L. Golombek - R. Mason - G.Bailey, 1995, s.183. 598 L. Golombek – D. Wilber, 1988, s.334–336 599 L. Golombek – D. Wilber, 1988, s.196. 600 L. Golombek – D. Wilber, 1988, s.334. 601 L. Golombek – D. Wilber, 1988, s.336.
Camisi’nin (1429) iç mekân�nda da, alt kat pencereleri boyunca duvarlar çiniyle
kapl�d�r ve bunlar, Bursa’daki Ye�il Cami ve Ye�il Türbe’de görülen çinilerin ayn�s�d�r;
ancak harap durumdaki bu çiniler hakk�nda detayl� bilgi bulunmamaktad�r602. Bu tür
süslemelere sahip di�er 15. yüzy�l yap�lar� aras�nda, �âh-� Zinde’deki Tuman Aka
Külliyesi ve Damgan’daki �ahruh Hanikâh� say�labilir603.
Mescid-i �ah’�n mimar�, Tebrizli �emseddin Muhammed’dir; Tebriz’deki Gök
Mescit’i yapan�n da ayn� ki�i oldu�u dü�ünülebilir. Ayn� zamanda, Bursa’daki
kitâbelerin �����nda, bu ki�inin Ye�il Cami’ye de â�inâ oldu�u anla��lmaktad�r.
Bursa’da ve Tebriz’de oldu�u gibi, Mescid-i �ah’ta da yüzeyler alt�gen çinilerle
kapl�d�r. Mescid-i �ah’�n ön cephe kompozisyonu, iki yanda portallerle d��a aç�lan
eyvanlardan olu�an simetrik yap�s� ve bu kompozisyonun kö�elerindeki iki
minaresiyle, Gök Mescit’i hat�rlatmaktad�r. Di�er yandan, Gök Mescit de, çok say�da
pencere kullan�m� ve bir galeri kat�n�n varl���yla, Bursa Ye�il Cami’ye
benzemektedir604.
Timurlu camileri için s�rad��� olan ve Bursa’daki erken Osmanl� camilerini
hat�rlatan, bir nevî apsis vurgusunu akla getiren bu iki camininkine benzer bir plan,
Herat’taki Gevher �ad Mescid-i Camisi’nde (1417–1438) de kar��m�za ç�kmaktad�r.
Bu yap�da da büyük bir kubbeli ana mekân�n arkas�nda, daha küçük bir ibadet
mekân� bulunmaktad�r605. K�ble eyvan�ndan mihraba kadar uzanan iki kubbeli
bölümün kullan�lm�� olmas� için B. O’Kane, çok geni� bir giri� eyvan�n�n arkas�nda iki
tane kubbeli ünitenin bulundu�u ve bunlardan daha büyük olan�n eyvana yak�n
konumland��� Hoca Ahmet Yesevî Türbesi’nin, benzer özellikler gösteren Gevher
�ad Camisi için kaynakl�k etmi� olabilece�ini belirtir. Golombek ise, Bursa’daki Orhan
602 O. Aslanapa, 1949, s.100-103. 603 B. O’Kane, 1987, s.229. 604 L. Golombek – D. Wilber, 1988, s.409. 605 B. O’Kane, 1987, s.234.
Camisi’nin (1339–40) (�ekil No.31) di�er bir muhtemel kaynak olabilece�ini; daha
önce �ahruh’un medresesinde ve hanikâh�nda çal��m�� olan Hoca Ali Haf�z el-Tebrizî
arac�l���yla, Anadolu ile bir ba�lant� kurulmu� olabilece�ini savunmaktad�r. Ona göre,
Hüdavendigâr Camisi de gözden geçirildi�inde (�ekil No.32), Bursa ile bir ba�lant�
olmas� ihtimali güçlenmektedir606. K�ble çizgisi üzerinde, ilk kubbenin ard�nda ikinci
bir kubbeli ibadet mekân� bulunmas�n�n Timurlu yap�lar� için al���lm���n d���nda bir
özellik oldu�unu belirten Golombek, birbirini izleyen küçük kubbelerin, Gevher �ad’a
göre daha küçük ve Tebriz ile ili�kili olan iki mescitte görüldü�ünü ifade eder; bunlar,
mimar� Tebrizli olan Me�hed’deki Mescid-i �ah ile, Tebriz’deki Gök Mescit’tir. Her
ikisinin de mezar-mescitler olabilece�ini; fikir olarak bu tipe en yak�n örneklerin
Bursa’daki ters T planl� camiler oldu�unu ve o s�ralarda Tebrizli mimarlar�n Herat’ta
bulunmas�n�n böyle bir paralelli�e yol açm�� olabilece�ini dü�ünmektedir607.
Me�hed’deki Mescid-i �ah’�n kubbeli ana mekân�nda, dört ana kemerin
al�nl�klar�na kadar uzanan ye�il renkli alt�gen çiniler, Timurlu sahas�nda Damgan’daki
�ahruh Hanikâh� gibi yap�lardaki çinilerin yan�s�ra, Tebrizli ustalar�n elinden ç�kan
Bursa Ye�il Cami’nin çinileriyle de benze�ir608.
Gerek Bursa Hüdavendigâr Camisi’nin (Foto No.78), gerekse Bursa’da 14.
yüzy�lda Orhan Bey taraf�ndan yapt�r�lan zaviyeli camilerin ve hatta Manisa’daki
Mevlevî tekkesinin ön cephelerinde görülen revak kurulu�u, �lhanl� döneminde in�a
edilen Rab-i Ra��d�609 Hanikâh�’n�n giri�indeki s�b�t (arkadlardan olu�an ya da
tonozla örtülü geçi� bölümü; Rab-i Ra��d�’de hanikâh ile hastaneyi birbirine ba�layan
bir s�b�t bulunmaktad�r) olarak adland�r�lan mekânla kullan�m yönünden
606 B. O’Kane, 1987, s.171. 607 L. Golombek – D. Wilber, 1988, s.305. 608 B. O’Kane, 1987, s.229. 609 �lhanl� döneminde Re�idüddîn taraf�ndan Tebriz yak�nlar�nda, özellikle bilim ve sanat dallar�n� te�vik etmek amac�yla kurulmu� olan yerle�im yeri ya da mahalle. �çinde büyük kervansaraylar, dükkânlar, muhte�em konutlar, hamamlar, fabrikalar ve bahçelerin bulundu�undan bahsedilmektedir (bkz. Wilber, 1955, s.20-21).
benze�mektedir. Anadolu’daki yap�larda, eyvanlarla ve odalarla çevrili avlu k�sm�na
ula�mak için genellikle kubbeli bir giri� ünitesinden (dehliz) geçilirdi; bunlar�n
baz�lar�na “tabhane” ad� verilmektedir. Osmanl� döneminde, yaz aylar�nda, dersler bu
yap�lar�n eyvan ya da revak k�s�mlar�nda verilirdi; buna ba�l� olarak Rab-i Ra��d�
Hanikâh�’nda tanab� (yaz odas�) ad� verilen k�sm�n da yap�n�n eyvanlar�ndan biri
olabilece�i dü�ünülmektedir610.
Hüdavendigâr Camisi’nde mihrab�n önünde yer alan küçük sekizgen odan�n
bir benzeri de Rab-i Ra��d� Hanikâh�’nda kar��m�za ç�kmaktad�r. Goodwin,
Hüdavendigâr Camisi’ndeki bu bölmenin hükümdar�n imam� rahatl�kla görebilmesi
için yap�lm�� bir loca olabilece�ini ileri sürmü�tür; e�er böyle ise bu ünite, Rab-i
Ra��d� Hanikâh�’ndaki ravzanat al-hayat (“ya�am penceresi”: hanikâhta k�� odas�na,
yani tabhaneye bakan balkon) olarak adland�r�lan k�s�mla özde�tir611.
Ancak, Rab-i Ra��d� Hanikâh�’ndan farkl� olarak Anadolu’daki örneklerde ana
eyvan, giri�in kar��s�nda yer al�r ve bu suretle de ters T plan tipi olu�ur. Bu
düzenleme Rab-i Ra��d� Hanikâh� için olanaks�zd�r; çünkü mutfa�a hem dehlizden,
hem de büyük eyvandan girilebilmesi dolay�s�yla, ana eyvan giri�in yan�nda yer
almak zorundad�r612.
Rab-i Ra��d�’de bulunan hastane de, özellikle Sivas ve Amasya’daki iki ya da
dört eyvanl�, aç�k avlulu Anadolu Selçuklu örnekleriyle benze�mektedir613.
Rab-i Ra��d� mahallesi ile ilgili vakfiyede, buran�n yönetiminin, Re�idüddin’in
�ran ve Anadolu’da tesis etti�i çe�itli vak�flar�n gelirleriyle sa�land��� ifade edilir614.
Ayr�ca, buran�n yap�m�nda Rumlar, Ruslar, Gürcüler, Hintliler gibi de�i�ik ülkelerden
610 S. S. Blair, “Ilkhanid Architecture and Society: An Analysis of the Endowment Deed of the Rab-i Rash�d�”, Iran, S. 22, 1984, s.73. 611 S. S. Blair, 1984, s.73. 612 S. S. Blair, 1984, s.73–74. 613 S. S. Blair, 1984, s.74. 614 K. Jahn, 1980, s.65.
gelen çok say�da sanatç�n�n çal��t���, fakat bunlar aras�nda en kalabal�k grubun Türk
sanatç�lar oldu�u anla��lmaktad�r615.
Afyon’daki Gedik Ahmed Pa�a Camisi (1472 civar�) de, yan eyvanl� plan
kurulu�una sahip olmas� nedeniyle Çinili Kö�k’e benzemekte ve Çinili Kö�k
vas�tas�yla dolayl� olarak Timurlu sanat�na ba�lanmaktad�r616 (�ekil No.33).
Diyarbak�r’daki Akkoyunlu yap�lar�ndan Hoca Ahmet ya da Ayni Minare Camisi
(1489) de, baz� bak�mlardan erken Osmanl� mimarisinin ters T tipi camilerine
benzeyen bir plan �emas�na sahiptir; uzunlamas�na be�ik tonozlu bir alan, mihrap
önü ç�k�nt�s�na rastlayan bölümde çapraz tonoz halini almakta ve mihrap bölümü
ç�k�nt� yapmaktad�r617.
Akkoyunlular�n b�rakt��� mimarî eserler bugüne kadar detayl� bir çal��maya
konu olmam��sa da, Akkoyunlu yap�lar�n�n, 15. ve 16. yüzy�llarda büyük a�amalar
kaydeden Osmanl� mimarisi ile en az�ndan biçim yönünden paralellikler gösterdi�i
anla��lmaktad�r; baz� denemeler e�zamanl� olmakla birlikte, kar��l�kl� ili�kilerden
do�an bir etkile�im de kaç�n�lmaz görülmektedir618. Özellikle Anadolu d���ndaki
Akkoyunlu yap�lar�n�n, bulunduklar� bölgelerde hâkim olan mimarî geleneklerin belli
bir ölçüde etkisinde kald��� dü�ünüldü�ünde, ayr�ca, bir bütünlü�e ula�abilmek ve
dönemin belirgin özelliklerini yakalayabilmek aç�s�ndan, Akkoyunlularla ayn�
bölgelerde ve yak�n zamanlarda hâkim olan Karakoyunlu mimarisi ile birlikte ele
al�nd���nda, Diyarbak�r’dan Tebriz’e uzanan çok geni� bir co�rafyada hâkimiyet
kuran Akkoyunlular’�n, o ça��n siyasî ortam�nda, kar��l�kl� olarak iki bölge aras�nda
615 K. Jahn, 1980, s.66. 616 T. Cantay, 1996, s.105. 617 M. Sözen, 1981, s.81–83. 618 M. Sözen, 1981, s.3.
sanat geleneklerinin al��veri�i aç�s�ndan bir arac� i�levi gördü�ü619 ve zengin Timurlu
sanat miras�n� Osmanl�’ya aktaran bir faktör oldu�u söylenebilir.
D. Medreseler: Herat’taki Gevher �ad ve �ahruh, Semerkand’daki Ulu� Bey
gibi birçok Timurlu medresesinde görülen620 medrese ve cami i�levlerinin birlikteli�i,
erken Osmanl� mimarisinde Bursa ekolünde kar��m�za ç�kmaktad�r621. Bursa’daki
Ye�il Medrese (1421) gibi baz� örneklerde medrese yap�s�, caminin yan�nda yer
almakla birlikte ayr� bir yap� halinde tasarlanm��t�r. Osmanl� mimarisinde her iki yap�
tipini ayn� çat� alt�nda toplayan tek örnek ise Bursa’daki Hüdavendigâr Camisi’dir622.
Üç farkl� i�levi iki katl� bir binan�n olanaklar� içerisinde yerine getiren Hüdavendigâr
Camisi’nin alt kattaki büyük eyvan� mescit olarak hizmet verirken, yandaki mekânlar
tabhâne i�levindedir; üst kat ise medrese olarak kullan�lm��t�r623. Bu tür bir
kompozisyonun Anadolu’daki daha erken tarihli bir örne�i de K�r�ehir’deki Cacabey
Medresesi’dir (13. yüzy�l) (Foto no.79). Mo�ol öncesi dönemlere kadar uzanmakla
birlikte, �lhanl� ve Timurlu dönemlerinde yo�un olarak uygulanan medrese-cami ve
medrese-türbe birlikteliklerinin624, Anadolu’da önce �lhanl� ve daha sonra da Timurlu
etkileri ile ortaya ç�kt��� dü�ünülebilir. Nitekim yukar�da bahsedilen K�r�ehir Cacabey
Medresesi’nin vakfiyesi de hem Arapça hem Mo�olca yaz�lm��t�r; Mo�olca k�sm�n,
Anadolu’daki �lhanl� idaresi taraf�ndan bu vakfiyenin onayland���n� gösteren bir belge
oldu�u kabul edilmektedir625, bu olgu da bahsedilen dönemlerde Anadolu’daki Mo�ol
etkinli�inin bir kan�t�d�r. Yine Tunceli Çemi�kezek’teki Yelmaniye Medresesi (14.
yüzy�l sonu–15. yüzy�l ba��) de, medrese olarak in�a edilmekle birlikte cami
619 M. Sözen, 1981, s.4. 620 L. Golombek – D. Wilber, 1988, s.47–48. 621 B. Ünsal, 1973, s.37. 622 O. Aslanapa, 2004, s.85. 623 G. Cantay, Osmanl� Külliyelerinin Kurulu�u, Ankara, 2002, s.33. 624 L. Golombek – D. Wilber, 1988, s.47. 625 A. Temir, K�r�ehir Emiri Caca O�lu Nur El-Din’in 1272 Tarihli Arapça-Mo�olca Vakfiyesi, Ankara, 1989, s.152.
fonksiyonunu da bünyesinde bar�nd�rd��� anla��lan bir yap�d�r ve kitâbesine göre,
Timur’un Anadolu’da etkin oldu�u dönemde, belki de ona da tâbî olan Do�u
Anadolulu bir Türkmen emir (Emir Yelman) taraf�ndan yapt�r�lm��t�r626 (Foto No.80).
Anadolu’da, Suriye ve M�s�r’da görülen, medrese yap�s�na kurucusunun
türbesinin eklendi�i medrese tipi, �lhanl� döneminden itibaren �ran bölgesinde de
görülmektedir627. Üst düzey yöneticiler taraf�ndan çok geni� boyutlu medreseler
yapt�r�lmas� da, Timurlu ve Osmanl� mimarilerinde görülen ortak bir özelliktir628.
Di�er taraftan, Timurlu medreselerinin büyük ölçekli, dört eyvanl�, an�tsal
pi�taklarla girilen, en az iki minareye sahip ve tümüyle çinilerle kapl� yap�lar olmas�na
kar��l�k erken dönem Osmanl� medreseleri, külliye bütünü içerisinde mütevaz�
ölçüleriyle yer alan i�levsel yap�lard�r629.
Bugün müze olarak kullan�lan Bursa Ye�il Medrese’de, havuzlu geni�
dikdörtgen bir avlunun etraf�n� üç taraftan kubbeli revaklar çevreler; güneyde de, önü
aç�k büyük kubbeli dershane ç�k�nt� yapmaktad�r630 (Foto No.81). Bu avlunun
revak�na aç�lan iki yan eyvan�n dilimli kemerleri, Timurlu tarz�ndad�r631. Ayn� �ekilde,
Karamano�ullar� döneminde in�a edilen Konya Hasbey Darülhuffaz�’nda da (1421),
kap� aç�kl���n�n dilimli kemeri ve kap� kanad�, ayr�ca kap� kanad�n�n üst bölümünde
yer alan natüralist çiçeklerin ve �akay�klar�n olu�turdu�u çerçeve süslemeleri,
Karaman ba�kentine ula�an Timurlu etkilerini yans�t�r632 (Foto No.82-83). Yine
Osmanl� sahas� d���nda kalan Milas Firuz Bey Camisi’nde de (Mente�e, 1396),
yap�n�n dilimli kemerli kitabesini çevreleyen natüralist çiçekler ve �akay�klar ile üstteki
hafif sivri kemerin yin-yang dolgular� (Foto No.84), Timurlu ba�kenti Semerkand’da
626 F. �lter, “Do�u Anadolu’da Timur Devrinden Bir Yap�: Yelmaniye Medresesi”, Anadolu (Anatolia), S. 17, Ankara, 1973, s.101–105. 627 R. Hillenbrand, 1994, s.225. 628 R. Hillenbrand, 1994, s.234. 629 G. Cantay, 1996, s.96. 630 O. Aslanapa, 2004, s.85. 631 T. Cantay, 1996, s.105. 632 T. Cantay, 1996, s.104.
�âh-� Zinde kompleksinde yer alan Çocuk Bike Türbesi’nin (1371) giri�indeki terra
cota süsleme (Foto No.85) ve Ali Türbesi’nin (1380 civar�) giri�indeki renkli s�r
(cuerda seca) tekni�indeki çini süsleme ile benzerlik gösterir633.
Osmanl�lardan sonra Anadolu’daki en güçlü ve en uzun soluklu beylik olan
Karamano�ullar�’n�n yönetimi alt�nda Ni�de’de in�a edilen Ak Medrese (1409) ise,
aç�k avlulu ve iki eyvanl� kurulu�uyla Selçuklu stilini sürdürür; ancak, sivri kemer ve
mukarnasl� yar�m kubbe ile tamamlanan ve Timurlu pi�taklar�n� and�ran çok yüksek
portali (Foto No.86), Bursa’daki Hüdavendigâr Camisi (1366-85) ile büyük benzerlik
gösterir. Bu benzerlik, binay� yapt�ran Ali Bey’in 1397-98 y�llar�nda Bursa’da
Bayezid’in tutsa�� olarak bulunmas� ve ancak 1402’den sonra Timur’un ona
hükümdarl���n� iade etmesiyle kendi topraklar�na dönmesi olgusu ile
aç�klanmaktad�r634.
E. Mezar yap�lar�: Timurlu döneminde mezar komplekslerinin olu�umu,
genellikle belirli bir geli�im sürecini takip ederdi; tinsel öneme sahip birinin ölümünü
takiben, mezar�n�n üzerine türbe in�a edilir, buras� bir kült mekân� ve kutsal ziyaret
noktas� haline geldikten sonra da ziyarethâne, medreseler, hanikâhlar ve ba�ka
ki�ilerin türbeleri ile ku�at�l�rd�; böylelikle esas mezar yap�s�, dev bir yap�lar a�� içinde
âdeta kaybolurdu635. �lhanl� döneminde ortaya ç�kan ve daha sonraki dönemlerde
geli�tirilen mezar kompleksi fikri, geli�iminin son a�amas�na Osmanl� külliyelerinde
ula�m��t�r636. Semerkand’daki �âh-� Zinde kompleksi ile Ahlat’taki kümbetler
toplulu�u (13–16. yüzy�llar) ve Bursa’daki Muradiye külliyesi (1426) hazîresindeki
türbeler toplulu�u (�ekil no.34), türbe kompleksi gelene�inin Timurlu ve Osmanl�
633 T. Cantay, 1996, s.104. 634 S. S. Blair – J. M. Bloom, 1994, s.141-142. 635 L. Golombek, “The Chronology of Turbat-i Shaikh J�m”, Iran, S. 9, 1971, s.27. 636 S. S. Blair, 1984, s.79.
dönemlerindeki örnekleridir637. 14. yüzy�ldan itibaren, her iki co�rafyada da birbirine
benzer fikirlerin ve uygulamalar�n hâkim oldu�u görülmektedir; sözgeli�i, erken
Osmanl� dönemi toplumsal düzeninin temel dayanak noktas�n� Ahîler
olu�turmaktad�r; ayn� dönemde �ran’da ise Sûfizm, yönetici tabakas�yla ba�lant�l�,
kurumsalla�m�� bir uygulama haline gelmi�tir. Ekonomik oldu�u kadar sanatsal ve
mimarî ba�lant�lar da, do�udan bat�ya do�ru (�ran’dan Türkiye yoluyla Venedik ve
kuzey �talya limanlar�na) geli�en yo�un ticaret ak���n�n sonuçlar�ndan biridir.
Azerbaycan ile Anadolu aras�ndaki ilk sanatç� al��veri�i ve dolay�s�yla sanatsal
etkile�im, 12. yüzy�l sonlar�nda ba�lam�� gibi görünmektedir; daha sonra neredeyse
kesintisiz olarak (özellikle çini sanat�nda) devam eden bu al��veri�in 15. yüzy�ldaki en
belirgin örne�i ise, Bursa’daki Ye�il Cami’nin çinilerinin Tebrizli bir sanatç�n�n
imzas�n� ta��mas�d�r. Tüm bu verilerden hareketle, 12–15. yüzy�llar aras�nda baz�
mimarî özelliklerin de Anadolu’ya ta��nm�� olabilece�ini dü�ünmek olas�d�r638.
Dolay�s�yla, Timurlu �ehirlerindeki yap�lar ile ba�ta Bursa olmak üzere ça�da��
Anadolu �ehirlerindeki yap�lar aras�nda gerek plan gerekse çini süsleme yönünden
görülen paralellikler de, bu ili�kiler ve sanatç� al��veri�leri ile aç�klanabilir. Bu sanatç�
al��veri�i 16. yüzy�lda da devam etmi�tir; Mimar Sinan’�n istek üzere mimarlar�n�
Agra’ya gönderdi�i ve bu mimarlar�n orada baz� yap�larda çal��t�klar� bilinir639.
Kubbe biçimleni�i yönünden, yükseltilmi� kasnakl� ve bir k�sm� yivli Timurlu
kubbelerinin Anadolu’daki bir benzeri Mevlana Türbesi’nde (1274, Karamanl�)
kar��m�za ç�kmaktad�r (Foto No.87); mimar� Tebrizli olan yap�da konik çat�, yivli bir
kasnakla yükseltilmi�tir; ayr�ca iç mekân düzenleni�i de dört kolludur. Akkoyunlu
döneminde özellikle Do�u Anadolu’da çe�itli kubbe denemeleri gerçekle�mi�tir.
Mardin’deki Sultan Hamza Türbesi (1444), dört kollu ve ortas� kubbeli
637 G. Cantay, 1996, s.98–99. 638 S. S. Blair, 1984, s.79. 639 B. Ünsal, 1973, s.86.
düzenlemesiyle, �ran ve Azerbaycan’daki ça�da�� Timurlu ve Türkmen yap�lar� ile
benze�mektedir640. Hasankeyf’teki Zeynel Bey Türbesi (15. yüzy�l�n üçüncü çeyre�i)
de so�anvâri kubbelidir ve silindirik gövde biçimleni�i bak�m�ndan Anadolu’daki daha
eski tarihli yap�larla ili�kilendirilebilirse de, s�rl� tu�la-çini mozaikle kapl� gövdesi
Timurlu özellikleri göstermektedir641 (Foto no.88). 15. yüzy�l�n ikinci yar�s�nda, ta�
malzemenin hâkim oldu�u bir bölgede s�rl� tu�la ve çini kaplamaya sahip olu�u,
yap�n�n mimar� Pir Hasan’�n �ran bölgesi ile ili�kili olabilece�ini akla getirmektedir. Bu
yap�, mimarî elemanlar�n�n niteli�inden malzemesine kadar, �ran ve Azerbaycan’da
geli�tirilen de�erlerin Anadolu’ya aktar�lmas� olgusunun en tipik örneklerindendir642;
bu gelenekler, ayn� yolla daha sonra Osmanl�’ya aktar�lm�� ve birçok farkl� gelenekle
harmanlanarak yeni bir sentez olu�mu�tur. Akkoyunlular kanal� ile, Zeynel Bey
Türbesi örne�inde oldu�u gibi, mimarî elemanlar�n de�erlendirilmesinden malzemeye
kadar �ran ve Azerbaycan çevrelerinde geli�tirilen de�erler Anadolu’ya ta��nm��t�r643.
Tasar�m�ndan malzemesine kadar birçok özelli�iyle �ran geleneklerini ça�r��t�ran
Zeynel Bey Türbesi gibi, Ahlat Emir Bay�nd�r Kümbeti (1491) de, özellikle silindirik
cephesinin bir kemer dizisiyle bölüntülenerek gövdesinin galeri biçiminde d��a
aç�lmas� bak�m�ndan farkl� bir görünüm sunar (Foto No.89). Bu yap�, birçok
özelli�iyle, Bakü’deki �irvan�âhlar Saray� (15. yüzy�l ba��) içindeki Divanhâne’nin
ortas�nda yer alan sekizgen planl� yap�yla ili�kili görülmü�tür644; i�levi tam olarak
ayd�nlat�lamam�� olan Divanhâne’de, kare bir avluyu üç yönden kemer dizileri
çevreler; avlunun ortas�nda da kubbeli, sekizgen planl� ve yine üç yönden kemer
dizileriyle, dördüncü yönden de saray avlusuna bakan bir kap�yla çevrili bir yap� yer
640 A. Altun, 1988, s.68. 641 A. Altun, 1988, s.67–68; S. S. Blair – J. M. Bloom, 1994, s.53. 642 M. Sözen, 1981, s.151. 643 M. Sözen, 1981, s.151. 644 M. Sözen, 1981, s.213; A. Altun, 1988, s.68.
al�r645. Baz� yazarlara göre, Emir Bay�nd�r Mescidi’nin Azerbaycan kökenli oldu�u
san�lan mimar� Baba Can Be�, ayn� zamanda bu kümbetin de mimar�d�r ve 15.
yüzy�l�n siyasî ortam�nda s�kça rastlanan bu sanatç� al��veri�i, Divanhâne ile
aras�ndaki benzerli�i aç�klayabilir646. Emir Bay�nd�r Kümbeti, çevresindeki mescit ve
zaviyeyle birlikte bir yap�lar toplulu�unun içinde yer almas� bak�m�ndan647 da, �lhanl�
ve Timurlu geleneklerine yak�nl�k göstermektedir. Buna benzer zaviye-mescid,
zaviye-türbe, zaviye-medrese ikililerine Akkoyunlu döneminde Diyarbak�r, Mardin,
Urfa, Hasankeyf, Erzincan gibi merkezlerde rastlanmaktad�r648.
F. “Buk’a” Sorunsal�: �ran’da �lhanl� döneminden itibaren baz� yap�lar�n
kitabelerinde “buk’a” kelimesine rastlanmaktad�r. Bunun içerdi�i anlamlar tam olarak
ayd�nlat�lamam�� olmakla birlikte, “buk’a”lar�n birden fazla i�levi yüklenmi� yap�lar
oldu�u anla��lmaktad�r. 14. yüzy�ldan 15. yüzy�l sonuna kadar �lhanl� ve Timurlu
sahas�nda görülen ba�l�ca “buk’a”lar aras�nda, Serahs’ta �eyh Lokman Türbesi
(1356), Yezd’de Medrese-i Kemaliye (1389), Semerkand �ah-� Zinde’de Tuman Aga
Türbesi (1405), Taybad’da Mescid-i Mevlâna (1444), �sfahan’da Buk’a-i �âh�âhan
(1446), �sfahan’da Dârb-� �mam (1453), �sfahan’da Buk’a-yi �eyh Ebu Mesûd (1489),
�iraz’da Kasr el-De�t (1489) say�labilir649. Bunlar�n baz�lar� sade mezar yap�lar� iken,
baz�lar�nda mezar ile ba�ka i�levlerin kayna�t��� ve baz�lar�n�n da mezar yap�lar�n�n
yak�n�nda yer ald��� dikkate al�n�rsa, bu yap�lar�n bir �ekilde mezar fikriyle, hatta
Sûfîlerin mezarlar�yla ili�kili olduklar� anla��lmaktad�r650.
645 R. Hillenbrand, 1994, s.426–427. 646 M. Sözen, 1981, s.213. 647 M. Sözen, 1981, s.155. 648 M. Sözen, 1981, s.210. 649 B. O’Kane, 1979, s.94. 650 B. O’Kane, 1979, s.94.
Buk’a kelimesi, �ran d���nda, Anadolu’daki baz� yap�lar�n kitâbelerinde de
kar��m�za ç�kar. 12. ve 14. yüzy�llar aras�na tarihlenen alt� yap�n�n kitabelerinde buk’a
kelimesi kullan�lm��t�r; bunlar, Niksar’da Ya��basan Medresesi (1157), Ahlat’ta �eyh
Necmeddin Türbesi (1222), Tokat’ta Halifat Gazi Zaviyesi (1292), Ahlat’ta ba�l�
bulundu�u yap�dan ayr� olarak bulunmu� 1307 tarihli kitabe, Erzurum Yakutiye
Medresesi (1310) ve E�ridir’de Dede Sultan Türbesi (1358)’dir651. �ran’daki örnekler
gibi bunlar�n da ço�unun, ba�ka i�levleri de üstlenmekle birlikte mezar yap�lar�
olduklar� ya da mezar yap�lar�yla ili�kili olduklar� anla��lmaktad�r.
Anadolu’da 15. yüzy�la tarihlenen çe�itli i�levlere sahip baz� yap�lar�n
kitabelerinde de ”buk’a” veya “darülhayr” kelimelerine rastlanmaktad�r. Örne�in Bursa
Ye�il Cami kitabesinde buk’a; Fatih Külliyesi’ndeki kitapl�k, imaret ve darü��ifa
binalar� için Fatih vakfiyesinde buk’a-i �erife ve buk’a-i latife; �stanbul Mahmut Pa�a
Camisi (1471) ile �stanbul Murat Pa�a Camisi (1466) kitabelerinde darülhayr; �stanbul
Davut Pa�a Camisi’nde ise binaülhayr tan�mlamalar� kullan�lm��t�r652. Yine
Konya’daki Hasbey Darülhuffaz�’n�n da (1421) buk’a oldu�u ifade edilmektedir653.
Bahsedilen camiler aras�nda hiçbirinin kitabesinde cami veya mescit olduklar�na dair
bir adland�rma bulunmaz654.
Gerek �ran’daki gerekse Anadolu’daki örneklerde, kitabelerinde buk’a olduklar�
belirtilmesine ra�men bu yap�lar�n buk’a de�il medrese, zaviye, tekke gibi yap�
türlerinin isimleriyle an�ld�klar� dikkati çekmektedir. Bunun sebebi, “buk’a”n�n yap� tipi
için nadir kullan�lan bir kelime olmas�na ba�l� olarak, benzer i�levleri ifade eden daha
yayg�n yap� tiplerinin adlar�n�n kullan�lmas�, ya da vakfiyesinde ba�ka bir �ekilde
651 B. O’Kane, 1979, s.95. 652 S. Çetinta�, Ye�il Cami ve Benzerleri Cami De�ildir, �stanbul, 1958, s.4–6. 653 �. H. Konyal�, Âbideleri ve Kitabeleri ile Konya Tarihi, Konya, 1964, s.960–961. 654 S. Çetinta�, 1958, s.4–6.
tan�mlanmas� olabilir655. Ayn� zamanda ortaça� yazarlar�n�n da, özellikle Sûfîlerin
konaklad�klar� mekânlar� farkl� terimlerle adland�rd�klar� görülmektedir; örne�in
Timurlu döneminden Gâzur Gâh’taki türbe, ça�da�� çe�itli yazarlar taraf�ndan mezar,
hazîre, buk’a, hanikâh, medrese, hatta imaret ve cami olarak tan�mlan�r656. Nitekim
Golombek, bu yap�n�n türbe kadar medrese ve hanikâh özelliklerini de bünyesinde
bar�nd�rd���n� ortaya koymu�tur657.
Epigrafik bulgulardan hareketle, buk’a teriminin binan�n biçiminden ziyâde
i�levini tan�mlamaya yönelik oldu�u san�lmaktad�r; her �ekilde, Sûfîlerin ortak ya�am
kurumlar� ve ölü gömme-mezar ritüelleri ile ili�kili gibi görünmektedir; örne�in
Yezd’deki Mür�idiye Buk’a’s�nda (1445–46), bina kompleksini yapt�ran ki�inin
cenazesi için bir cami ve hazîre de yer al�r658. Ayn� yap�yla ilgili olarak, “buk’a”n�n
i�levleri aras�nda, ulemâ, dervi�ler ve di�er insanlar�n içinde konaklamas�, cuma
ak�amlar� burada toplumun tüm katmanlar�ndan insanlar�n biraraya gelmesi gibi
konular say�lmaktad�r; Golombek, yap�n�n ad�ndaki “mür�id” kelimesinin “do�ru yolu
gösteren rehber” anlam�na gelmesinden de hareketle, bu “buk’a”y� Sûfîlikle ba�lant�l�
görmekte ve yine o dönemde toplumun her kesiminden insan� bünyesinde toplayan
hanikâhlarla kar��la�t�rmaktad�r659.
655 B. O’Kane, 1979, s.95. 656 B. O’Kane, 1979, s.95. 657 L. Golombek, The Timurid Shrine at Gazur Gah, Toronto, 1969, s.101; B. O’Kane, 1979, s.95. 658 B. O’Kane, 1979, s.95. 659 L. Golombek, 1969, s.111; B. O’Kane, 1979, s.95.
VI. SONUÇ
Baz� ara�t�rmac�lar taraf�ndan “Timurlu Rönesans�” olarak da adland�r�lan
Timurlu ça�� sanat�, gerek teknik üstünlük gerekse tasar�m çe�itlili�i yönünden, Orta
Asya’da geli�en �slâm mimarisinin ve genel olarak sanat�n en yüksek seviyeye
ula�t��� dönem olarak kabul edilmektedir660. Ba�l�ca ilkelerinin tasar�m, biçim,
süsleme ve mekân düzenleni�inde geometrik bir sistem olu�turma kayg�s� oldu�u
anla��lan Timurlu mimarisinin önemi, sadece kendi döneminde ve topraklar�nda in�a
edilen yap�larda de�il, ayn� zamanda Hindistan’dan Anadolu’ya kadar uzanan
muazzam bir co�rafyaya yay�lan ilham verici özelli�inde de aranmal�d�r. Timurlu
mimarî modelleri ve bir bütün olarak sanat miras�, büyük ölçüde Timurlu sahas�nda
çal��an sanatç�lar�n ba�ka yerlere göç etmeleri sayesinde, özellikle Safevîler,
Osmanl�lar ve Mughal hanedan� üzerinde derin etkiler b�rakm��t�r.
Di�er yandan, e�zamanl� olarak Bat�’da ortaya ç�kan Rönesans hareketi ile
k�yasland���nda “Timurlu Rönesans�”, onun gibi belirli bir geli�im sürecinin halkas�
olarak yeni bir dönemin ba�lang�c�n� olu�turmaktan ziyâde, kendi dönemi ile s�n�rl�
kalarak âdeta donmu�; sonraki dönemlere olan etkisi de ancak ayn� biçimlerin
tekrarlanmas� �eklinde gerçekle�mi�tir.
Bilindi�i üzere, Anadolu ile �ran bölgesi aras�ndaki ilk ili�kiler, Timurlu ve
Osmanl� devletlerinin kurulu�undan önce, 13. yüzy�ldaki Mo�ol istilâs� s�ras�nda
ba�lar; özellikle Do�u ve Orta Anadolu’da meydana gelen ve Selçuklu Devleti’nin
ortadan kalkmas�yla sonuçlanan siyasî geli�meler, ayn� zamanda iki bölge aras�ndaki
sanatç� ve sanat biçimleri al��veri�inin de ba�lad��� nokta olmu�tur. Nitekim,
Anadolu’da 13. yüzy�la tarihlenen yap� kitâbelerinde çok say�da �ran kökenli sanatç�
660 M. Cezar, 1977, s.452; R. Hillenbrand, 2003, s.1; J.P. Roux, 1994, s.260-261.
ad�na rastlanmas�, bu dönemde iki bölge aras�ndaki ili�kilerin yo�unlu�una i�aret
etmektedir.
14. yüzy�l ba�lar�na gelindi�inde, Anadolu’da Mo�ol istilâs�ndan sonra beliren
kaos ortam�nda çok say�da feodal beylik ortaya ç�km�� ve bunlardan biri olan
Osmanl� Beyli�i, özellikle 14. yüzy�l ortalar�ndan 15. yüzy�l ba��na kadar Anadolu’da
s�n�rlar�n� h�zla geni�letmi�tir.
Anadolu’da ikinci Mo�ol istilâs� dönemini ba�latan ve Timurlu-Osmanl� ili�kileri
aras�ndaki gerilimin doruk noktas�n� olu�turan Ankara Sava��’ndan sonra da, 13.
yüzy�lda oldu�u gibi, iki bölge aras�nda yo�un sanatç� ve bilim adam� trafi�i
ya�anm��t�r. Ankara Sava��’ndan sonra Timur’un beraberinde Semerkand’a
götürdü�ü sanatç�lar, Timur’un ölümünden sonra ortaya ç�kan siyasî kaos
ortam�ndan kaçmak için Anadolu’ya gelmi�ler ve orada gördükleri teknikleri,
Anadolu’da çal��t�klar� yap�larda uygulam��lard�r.
Gerek bu tarihsel olgular, gerekse iki bölge aras�nda öteden beri süregelen
ticarî amaçl� geli�-gidi�ler, baz�lar�n�n kökeninin tam anla��lamad��� biçimlerin
kar��l�kl� olarak aktar�lmas� sonucunu do�urmu�tur. Bu sanatsal etkile�imde
Akkoyunlu, Karakoyunlu ve Karaman beyliklerinin de arac� rolü oynad���
anla��lmaktad�r. 14. yüzy�l sonlar�nda Do�u Anadolu civar�nda kurularak 15. yüzy�lda
�ran’�n bat�s�na do�ru geni�leyen Akkoyunlu ve Karakoyunlu devletlerinden
günümüze ula�an ve Tebriz’den Hasankeyf’e kadar uzanan geni� bir bölgeye yay�lan
yap�lar, Timurlu mimarî stilinin bat�ya ta��narak Osmanl� sahas�na ula�mas�na
arac�l�k etmi�lerdir. Dolay�s�yla, Timurlu ve Osmanl� dünyalar�nda ortak olan baz�
unsurlar�n, sadece birbirleriyle olan etkile�im ve biçim al��veri�inin de�il, ayn�
zamanda bu beyliklere has baz� niteliklerle melezle�menin de sonucu oldu�u
söylenebilir; belki de ortak bir kökene dayanan biçimlerin, sanatç� al��veri�inin de
katk�s�yla gerek plan �emalar� ve mimarî bile�enlerde, gerekse çini, ah�ap i�çili�i gibi
süsleme unsurlar�nda ve di�er sanat ürünlerinde yans�mas� sözkonusudur.
Bu etkilerden baz�lar� sonraki yüzy�llara kadar kendisini gösterirken, baz�lar�
sadece dönemi ile s�n�rl� kalm�� ve meydana gelen bu yak�nla�man�n sonuçlar�, 16.
yüzy�ldan itibaren neredeyse ortadan kalkm��t�r.
Örne�in bahçe tasar�m�nda, biçimsel olarak tamamen Timurlu “çahar ba�”lar�
etkili olmamakla birlikte, her ikisinin de fikir olarak cennet bahçesi tasvirlerine yak�n
olu�u ve bu bahçeler içinde çad�r-kentler kurulmas�, Osmanl�’da yüzy�llarca varl���n�
sürdürmü� olan bir �lhanl�-Timurlu gelene�ine ba�lanabilir.
Saray mimarisinde ise, özellikle sanatç� al��veri�inden kaynaklanan baz�
biçimsel yak�nl�klar�n yan�s�ra, 15.yüzy�lda Timurlu sahas�nda in�a edilen saraylar ile
Fatih’in saray� k�yasland���nda, fikir olarak, her ikisinde de imparatorluk idealinin
evrenselli�ini yans�tan bir eklektisizmin olu�u ortakt�r.
Topkap� Saray�’n�n baz� bölümlerinde oldu�u gibi, özellikle Bursa’daki bir dizi
yap�da Timurlu ve/veya Akkoyunlu-Karakoyunlu kökenli sanatç�lar�n çal��mas�,
kar��l�kl� olarak çe�itli biçimlerin aktar�lmas�na zemin haz�rlam��t�r. Ye�il Cami’de
çal��an �lyas Ali gibi Bursa’dan Semerkand’a götürülen ve daha sonra tekrar
Anadolu’ya dönen ba�ka sanatç�lar�n da var oldu�u dü�ünülürse (“Tebrizli ustalar”),
her iki bölgenin sanat geleneklerine hâkim bu sanatç�lar sayesinde ortak bir biçim
sözlü�ü yarat�ld��� kabul edilebilir. Ancak bu olu�um da büyük ölçüde kendi dönemi
ile s�n�rl� kalm�� ve sonraki dönemler üzerinde pek az etki b�rakm��t�r.
Cami mimarisinde, özellikle Tebriz ve Me�hed’deki baz� yap�larla Bursa’daki
ters T tipi camiler aras�nda paralellik oldu�u dikkati çekmektedir. Bu yap�lar�n birkaç
farkl� i�levi birarada üstlenmeleri, o dönemde �ran çevrelerinde etkin olan Sûfîler ile
Anadolu’da etkin olan Ahîlerin faaliyetleri ile ili�kili görülmektedir; yine her iki bölgede
baz� yap� kitâbelerinde kar��la��lan “buk’a” terimi de, ayn� �ekilde, çok i�levli bir yap�
tipini ifade etmekte ve Sûfîler ile ili�kilendirilmektedir. Mevcut bilgilere göre �ran’da
�lhanl� döneminde ortaya ç�kt��� san�lan “buk’a”n�n Anadolu’daki yap� kitâbelerinde
12. yüzy�ldan itibaren var olu�u, “buk’a” kavram�n�n Anadolu’dan �ran bölgesine
ta��nm�� olabilece�ine i�aret etmektedir.
Her iki bölgede in�a edilen baz� medrese yap�lar�nda da birden fazla i�levi
üstlenen örnekler bulunmaktad�r; Semerkand ve Herat’taki birçok Timurlu
medresesinde görülen bu özelli�in Anadolu’daki en tipik örne�i, üst kat� medrese
binas� olarak tasarlanan Bursa’daki Hüdavendigâr Camisi’dir.
Mimarî ve mimarî süslemenin yan�s�ra, Osmanl� kitap sanatlar�ndaki �ran
etkileri de, Fatih döneminden itibaren yo�un biçimde kendini gösterir; bu yo�unluk,
15. yüzy�lda Timurlu-Türkmen kültür sahas�nda yeti�en nakka�lar�n Fatih döneminde
�stanbul’da bir okul açm�� olabileceklerini dü�ündürmektedir. Özellikle Herat’�n
ba�kent oldu�u dönemde geli�en Timurlu minyatür stili, daha sonra Tebriz yoluyla
�stanbul’a aktar�lm�� ve bu yolla Türkmen stiliyle de melezle�erek, özellikle 16. yüzy�l
Osmanl� minyatür sanat� üzerinde derin etkiler b�rakm��t�r. 15. yüzy�l sonlar�ndan
itibaren, Herat’taki kitab-hâne ile �stanbul’daki nakka�hânenin birbirine paralel stil
özellikleri gösterdikleri anla��lmaktad�r. Ayn� dönemde Osmanl� saray�na Bat�l�
ressamlar�n da geli�i, �stanbul’da Bat� ve Do�u kökenli sanatç�lar�n birlikte
çal��mas�n�n ürünü olan melez bir resim stilinin ortaya ç�kmas�na zemin haz�rlam��t�r.
Bat� etkisiyle ortaya ç�kan Fatih dönemi portre resimlerinde bile Timurlu resim stilinin
yans�malar� izlenebilmektedir; örne�in Sinan Bey ya da Bursal� �iblizâde Ahmed’e
atfedilen Fatih’in Gül Koklayan Portresi’nde, Bat�l� bir konseptin içerisinde, figürün
oturu� ve sayfaya yerle�tirili� biçimi Timurlu özelliklerini yans�t�r.
Bu etkiler sadece minyatür sanat�nda de�il, dokuma, çini ve seramik gibi
dallarda da kendisini gösterir. Özellikle 16. yüzy�l�n ikinci yar�s�na ait saray çinileri
dikkate al�nd���nda, 15. yüzy�lda Timurlu-Türkmen sanatç�lar taraf�ndan olu�turulan
bu stilin doruk noktas�na Osmanl� döneminde ula�t��� ve çe�itli biçimlerde 17-18.
yüzy�llara kadar varl���n� sürdürdü�ü kabul edilmektedir661.
Dokuma örneklerinde de böyle bir etkile�imin varl���ndan bahsedilebilir; büyük
ölçüde minyatürler kanal�yla hakk�nda bilgi edinilebilen Timurlu hal�lar�n�n motif ve
kompozisyonlar�n�n, sonraki yüzy�llarda Anadolu’da üretilen U�ak hal�lar�yla büyük
benzerlik içerisinde oldu�u belirlenmi�tir; dolay�s�yla, her ikisine de kaynakl�k eden
ortak bir Türkmen stilinin var oldu�u san�lmaktad�r.
Bu çok yönlü etki alan�n�n ürünü olan ortak biçimler, sonraki yüzy�llarda,
Timurlu modellerini örnek ald�klar� bilinen Safevîler ve Mughal hanedan� taraf�ndan
da benimsenecektir.
661 E. Grube, 1969, s.107-109.
VII. B�BL�YOGRAFYA
Aka, �smail, (1994) Mirza �ahruh ve Zaman� (1405–1447), Ankara
Aka, �smail, (1996) “The Agricultural and Commercial Activities of the Timurids in the
First Half of the 15th Century”, Oriente Moderno, Nouva Serie, Anno XV (LXXVI), 2,
Istituto per l’Oriente, y.y., 9-21
Aka, �smail, (2000a) Timur ve Devleti, Ankara
Aka, �smail, (2000b) “Timur Sadece Bir Asker mi idi?”, Belleten, C. LXIV, S. 240,
453–466
Ak�n, Günkut, (1990) Asya Merkezi Mekan Gelene�i, Ankara
Ak�n, Günkut, (1995) “The Müezzin Mahfili and Pool of the Selimiye Mosque in
Edirne”, Muqarnas, S.12, Leiden, s.63–83
Allen, Terry, (1983) Timurid Herat, Wiesbaden
Alpay-Tekin, Gönül, (1995) “Othmanli: Literature”, The Encyclopaedia of Islam, C.8,
Leiden, s.210–214
Altun, Ara, (1988) Ortaça� Türk Mimarisinin Anahatlar� �çin Bir Özet, �stanbul
Aslanapa, Oktay, (1949) Edirnede Osmanl� Devri Abideleri, �stanbul
Aslanapa, Oktay, (2004) Osmanl� Devri Mimarisi, �stanbul
Atasoy, Nurhan, (2002a) Hasbahçe: Osmanl� Kültüründe Bahçe ve Çiçek, �stanbul
Atasoy, Nurhan, (2002b) Ota�-� Hümayun, �stanbul
Atasoy, Nurhan, (2004) “Ottoman Garden Pavilions and Tents”, Muqarnas, S. 21,
Leiden, s.15–19
At�l, Esin, (1999) Levni ve Surname: Bir Osmanl� �enli�inin Öyküsü, �stanbul
Attali, Jacques, (2004) Labirentin Tarihi, (Çev. Selçuk Kumbasar), �stanbul
Bailey, G. A., (1992) “The Dynamics of Chinoiserie in Timurid and Early Safavid
Ceramics”, Timurid Art and Culture: Iran and Central Asia in the Fifteenth Century (ed. Lisa Golombek-Maria Subtelny), Leiden-New York-Köln, s.179-190
Babinger, Franz, (2003) Fatih Sultan Mehmed ve Zaman� (Çev. Dost Körpe),
�stanbul
Bacqué-Grammont, Jean-Louis, “Yeni Bir Kimlik: Ça�atayca”, Semerkand 1400-1500 (Çev. Ali Berktay), �stanbul, s.157-171
Barthold, V.V., (1962) Four Studies on the History of Central Asia (Çev. V.-T.
Minorsky), Leiden
Beaupertuis-Bressand, Frédérique, (2005) “Âlim Emir Y�ld�zlar� �lhak Ediyor”,
Semerkand 1400-1500 (Çev. Ali Berktay), �stanbul, s.123-146
Birnbaum, Eleazar, (1976) “The Ottomans and Chagatay Literature”, Central Asiatic Journal, C.20, s.157-190
Blair, Sheila S., (1984) “Ilkhanid Architecture and Society: An Analysis of the
Endowment Deed of the Rab-i Rash�d�”, Iran, S. 22, s.67-90
Blair, Sheila S. - Bloom, Jonathan M., (1994) The Art and Architecture of Islam 1250–1800, New Haven-London
Bloom, Jonathan – Blair, Sheila, (1998) Islamic Arts, London
Brend, Barbara, (1991) Islamic Art, Cambridge-Massachusetts
Bretanitskiy, L.S., (1966) Zodçestvo Azerbaydjana XII-XV. vv. i ego mesto v arhitekture Perednego Vostoka, Moskva
Briggs, Amy, (1940) “Timurid Carpets”, Ars Islamica, S.7, s.20–54
Briggs, Amy, (1946) “Timurid Carpets”, Ars Islamica, S.11–12, s.146–158
Cantay, Gönül, (1996) “Erken Osmanl� Mimarisi ile Timurlu Mimarisi Aras�nda �li�ki
Kurulabilir mi? Bir Kar��la�t�rma Denemesi”, Ulu� Bey ve Çevresi Uluslararas� Sempozyumu Bildirileri, Ankara, s.89–102
Cantay, Gönül, (2002) Osmanl� Külliyelerinin Kurulu�u, Ankara
Cantay, Tanju, (1988a) “Fetih’ten Sonra, Mimar Sinan’a Kadar Osmanl� Sanat�”,
Mimarba�� Koca Sinan: Ya�ad��� Ça� ve Eserleri, �stanbul, s.69–89
Cantay, Tanju, (1988b) “Osmanl� Devletinin Kurulu�undan �stanbul’un Fethine Kadar
Osmanl� Sanat�”, Mimarba�� Koca Sinan: Ya�ad��� Ça� ve Eserleri, �stanbul, s.53–
68
Cantay, Tanju, (1996) “XV. Yüzy�l Osmanl� Sanat�nda Görülen Timurlu Sanat�
Etkileri”, Ulu� Bey ve Çevresi Uluslararas� Sempozyumu Bildirileri, Ankara,
s.103–107
Carswell, C., (1995) “Othmanli: Ceramics, Metalwork and Minor Arts”, The Encyclopaedia of Islam, C. 8, Leiden, s.224-226
Cezar, Mustafa, (1977) Anadolu Öncesi Türklerde �ehir ve Mimarl�k, �stanbul
Crowe, Yolande, (1992) “Some Timurid Designs and Their Far Eastern Connections”,
Timurid Art and Culture: Iran and Central Asia in the Fifteenth Century (ed. Lisa
Golombek- Maria Subtelny), Leiden, s.168-178
Ça�man, Filiz, (1978) “The Miniatures of the Divan-� Hüseyni and the Influence of
their Syle”, Fifth International Congress of Turkish Art (ed. G. Feher), Budapest,
s.231–259
Çetinda�, Yusuf, (2003) “Orta Asya ile Osmanl� Devleti Aras�ndaki Kültürel �li�kiler”,
Akademik Ara�t�rmalar Dergisi, S.18, s.1–12
Çetinta�, Sedat, (1958) Ye�il Cami ve Benzerleri Cami De�ildir, �stanbul
Demiriz, Y�ld�z, (1979) Osmanl� Mimarisi’nde Süsleme I: Erken Devir (1300-1453), �stanbul
Devlet�ah, (1967) Tezkire-i Devlet�ah (Çev. Necati Lugal), Ankara
Ebu Bekr-i Tihranî, (2001) Kitab-� Diyârbekriyye (Çev. Mürsel Öztürk), Ankara
Eyice, Semavi, (1962/63) “�lk Osmanl� Devrinin Dini-�çtimai Bir Müessesesi: Zâviyeler
ve Zâviyeli-Camiler”, �stanbul Üniversitesi �ktisat Fakültesi Mecmuas�, C. 23, S.1–
2, s.3–80
Faroqhi, Suraiya, (2003) Osmanl� Dünyas�nda Üretmek, Pazarlamak, Ya�amak
(Çev. Gül Ça�al� Güven - Özgür Türesay), �stanbul
Fehervari, Geza, (1976) Islamic Metalwork of the Eighth to the Fifteenth Century in the Keir Collection, London
Findley, Carter V., (2006) Dünya Tarihinde Türkler (Çev. Ay�en Anadol), �stanbul
Fourniau, Vincent, (2005) “Timurlu Semerkand’�”, Semerkand 1400-1500 (Çev. Ali
Berktay), �stanbul, s.15-25
Gaube, Heinz, (1979) Iranian Cities, New York
Gazi Zahîreddin Muhammed Babur, (2006) Baburnâme (Çev. Re�it Rahmeti Arat),
�stanbul
Golombek, Lisa, (1969) The Timurid Shrine at Gazur Gah, Toronto
Golombek, Lisa, (1971) “The Chronology of Turbat-i Shaikh J�m”, Iran, S. 9, s.27–44
Golombek, Lisa – Wilber, Donald, (1988) The Timurid Architecture of Iran and Turan, Princeton-New Jersey
Golombek, Lisa, (1992) “Discourses of an Imaginary Arts Council in Fifteenth-
Century Iran”, Timurid Art and Culture: Iran and Central Asia in the Fifteenth Century (ed. Lisa Golombek- Maria Subtelny), Leiden, s.1–17
Golombek, Lisa, (1993) “The Paysage as Funerary Imagery in the Timurid Period”,
Muqarnas, S.10, Leiden, s.241–252
Golombek, Lisa, (1995) “The Gardens of Timur: New Perspectives”, Muqarnas,
S.12, Leiden, 137–147
Golombek, Lisa - Robert Mason - Gauvin Bailey, (1995) “Persian Potters in the
Ottoman World: New Data from the Timurid Ceramics Project of the Royal Ontario
Museum”, 9. Milletleraras� Türk Sanatlar� Kongresi Bildirileri, C. 2, Ankara, s.181–
188
Gonzáles de Clavijo, Ruy, (1993) Anadolu Orta Asya ve Timur, (Çev. Ömer R�za
Do�rul), �stanbul
Goodwin, Godfrey, (1971) A History of Ottoman Architecture, London
Gronke, Monika, (1992) “The Persian Court Between Palace and Tent: From Timur to
Abbas I”, Timurid Art and Culture. Iran and Central Asia in the Fifteenth Century, (ed. Lisa Golombek- Maria Subtelny), Leiden-New York-Köln, s.18–22
Grube, Ernst J., (1967) “Timurid Art”, Encyclopedia of World Art, C.14, London,
s.97-109
Grube, Ernst, (1969) “Herat, Tabriz, Istanbul: The Development of a Pictorial Style”,
Paintings from Islamic Lands (ed. R. Pinder-Wilson), Oxford, s.85–109
Hillenbrand, Robert, (1994) Islamic Architecture: Form, Function, Meaning, New
York
Hillenbrand, Robert, (1999) Islamic Art and Architecture, London
Hillenbrand, Robert, (2003) “Aspects of Timurid Architecture in Central Asia”, EJOS (Electronic Journal of Oriental Studies), VI, No.20, s.1–37
Hillenbrand, Robert, (2005) �slam Sanat� ve Mimarl��� (Çev. Çi�dem Kafescio�lu),
�stanbul
Hinz, Walter, (1942) Timuriler Tarihi Hakk�nda Menba Tetkiki, (Çev. Mehmet Altay
Köymen), Ankara
�lter, Fügen, (1973) “Do�u Anadolu’da Timur Devrinden Bir Yap�: Yelmaniye
Medresesi”, Anadolu (Anatolia), S.17, Ankara, s.91–107
�nalc�k, Halil, (1960) “Bursa I - XV. As�r Sanayi ve Ticaret Tarihine Dair Vesikalar”,
Belleten, C.24, S.93, Ankara, s.45–102
�nalc�k, Halil, (1971) “Harir”, The Encyclopaedia of Islam, C.3, Leiden-London,
s.209–221
�nalc�k, Halil, (2003) Osmanl� �mparatorlu�u: Klasik Ça� (1300–1600), �stanbul
�sen, Mustafa, (2004) “Türk Biyografi Gelene�inde Ali �ir Nevayî’nin Yeri”, Ali �ir Nevayî’nin 560. Do�um, 500. Ölüm Y�l Dönümlerini Anma Toplant�s� Bildirileri, Ankara, s.25–32
Jahn, Karl, (1980) “Tebriz: Do�u ile Bat� Aras�nda Bir Ortaça� Kültür Merkezi”, Tarih Ara�t�rmalar� Dergisi, C.13, S.24, Ankara, s.59–77
Kafeso�lu, �brahim, (1976a) “Ak-Koyunlu Devleti”, Türk Dünyas� El Kitab�, Ankara,
s.884
Kafeso�lu, �brahim, (1976b) “Karakoyunlu Devleti”, Türk Dünyas� El Kitab�, Ankara,
s.883
Kafeso�lu, �brahim, (1976c) “Ondördüncü Yüzy�ldan Sonra Orta Asya’da Kurulmu�
Türk Devletleri”, Türk Dünyas� El Kitab�, Ankara, s.969–973
Klaviyo, (1975) Timur Devrinde Semerkand’a Seyahat (Çev. Ö.R. Do�rul), �stanbul
Knobloch, Edgar, (2001) Monuments of Central Asia: A Guide to the Archaeology, Art and Architecture of Turkestan, London-New York
Koch, Ebba, (1991) Mughal Architecture, Munich
Komaroff, Linda, (1992) The Golden Disk of Heaven, California
Konyal�, �brahim Hakk�, (1964) Âbideleri ve Kitabeleri ile Konya Tarihi, Konya
Kuran, Aptullah, (1964) �lk Devir Osmanl� Mimarisinde Cami, Ankara
Lentz, Thomas W. - Lowry, Glenn D., (1989) Timur and the Princely Vision: Persian Art and Culture in the Fifteenth Century, Los Angeles
Lewcock, Ronald, (1984) “Architects, Craftsmen and Builders: Materials and
Techniques”, Architecture of the Islamic World: Its History and Social Meaning,
(ed. George Michell), London, s.112–143
Maalouf, Amin, “Ayk�r� Bir Fatih”, Semerkand 1400–1500 (Çev. Ali Berktay), �stanbul,
s.47 -53
Mahir, Banu, (2005) Osmanl� Minyatür Sanat�, �stanbul
Masson, M.E.- Pugaçenkova, G.A., (1978) “Shakhri Syabz Pri Timure i Ulug Beke
(Shahr-i Sabz from Timur to Ulugh Beg)”, (Çev. J.M. Rogers), Iran, S.16, s.103–126
Minorsky, V., (1964) Iranica Twenty Articles, y.y.
Morgan, David, (1988) Medieval Persia 1040–1797, London-New York
Mukminova, R.G., (1992) “Craftsmen and Guild Life in Samarqand”, Timurid Art and Culture: Iran and Central Asia in the Fifteenth Century (ed. Lisa Golombek- Maria
Subtelny), Leiden- New York- Köln, s.29-35
Necipo�lu-Kafadar, Gülru, (1985) “The Süleymaniye Complex in �stanbul: An
Interpretation”, Muqarnas, S.3, Leiden, s.92–117
Necipo�lu, Gülru, (1990) “From International Timurid to Ottoman: A Change of Taste
in Sixteenth-Century Ceramic Tiles”, Muqarnas, S.7, Leiden, s.136–170
Necipo�lu, Gülru, (1991) Achitecture, Ceremonial, and Power: The Topkap� Palace in the Fifteenth and Sixteenth Centuries, New York
Necipo�lu, Gülru, (1992) “Geometric Design in Timurid/Turkmen Architectural
Practice: Thoughts on a Recently Discovered Scroll and Its Late Gothic Parallels”,
Timurid Art and Culture: Iran and Central Asia in the Fifteenth Century, (ed. Lisa
Golombek- Maria Subtelny), Leiden, s.48–66
Necipo�lu, Gülru, (1995) The Topkap� Scroll- Geometry and Ornament in Islamic Architecture, Santa Monica
O’Kane, Bernard, “Islamic Art: Iran, Afghanistan and Western Central Asia, c.1375-
1500”, The Dictionary of Art, C.16, s.195-201
O’Kane, Bernard, (1979) “Taybad, Turbat-i Jam and Timurid Vaulting”, Iran, S.17,
s.87–104
O’Kane, Bernard, (1987) Timurid Architecture in Khurasan, California
O’Kane, Bernard, (1993) “From Tents to Pavilions: Royal Mobility and Persian Palace
Design”, Ars Orientalis, S.23, s.249–268
O’Kane, Bernard, (2004) “Chaghatai Architecture and the Tomb of Tughluq Temür at
Almaliq”, Muqarnas, S.21, Leiden, s.277–287
Ödekan, Ayla, (1977) Osmanl� Öncesi Anadolu Türk Mimarisinde Mukarnasl� Portal Örtüleri, �stanbul
Özergin, M. Kemal, (1976) “Temürlü Sanat�na Ait Eski Bir Belge: Tebrizli Ca’fer’in Bir
Arz�”, Sanat Tarihi Y�ll���, S.6, �stanbul, s.471–518
Pinder-Wilson, Ralph, (1976) “The Persian Garden: Bagh and Chahar Bagh”, The Islamic Garden: Dumbarton Oaks Colloquium on the History of Landscape Architecture IV, (ed. Elisabeth B. Macdougall- Richard Ettinghausen), Dumbarton
Oaks, s.69–85
Pope, Arthur Upham- Ackerman, Phyllis (ed.), (1964) A Survey of Persian Art from Prehistoric Times to the Present, C.3, London
Pope, Arthur Upham, (1965) Persian Architecture, New York
Porter, Yves, “Timurlu Sanat�, Topraktan ve Kâ��ttan Bir Cennet”, Semerkand 1400-1500 (Çev. Ali Berktay), �stanbul, s.109 -121
Pugachenkova, G. A., (1963) “Ishrat-Khaneh and Ak-Saray, Two Timurid
Mausoleums in Samarkand”, Ars Orientalis, S.5, s.177-189
Riefstahl, Rudolf M., (1937) “Early Turkish Tile Revetments in Edirne”, Ars Islamica,
S.4, s.249-281
Rogers, J.M., (1974) “V.V.Bartol’d’s Article O Pogrebenii Timura (The Burial of
Timur)”, Iran, S.12, s.65-87
Roux, Jean-Paul, (1994) Aksak Timur (Çev. Ali R�za Yalt), �stanbul
Roxburgh, David J., (2002) “Persian Drawing, ca. 1400–1450: Materials and Creative
Procedures”, Muqarnas, S.19, Leiden, s.44–77
Safa, Z., (1986) “Persian Literature in the Timurid and Türkmen Periods”, The Cambridge History of Iran, C.6, Cambridge, s.913-928
Say�l�, Ayd�n, (1960) The Observatory in Islam and Its Place in the General History of the Observatory, Ankara
Say�l�, Ayd�n, (1991) Ulu� Bey ve Semerkanddeki �lim Faaliyeti Hakk�nda G�yasüddin-i Ka�i’nin Mektubu, Ankara
Schimmel, Annemarie, (1976) “The Celestial Garden in Islam”, The Islamic Garden: Dumbarton Oaks Colloquium on the History of Landscape Architecture IV, (ed.
Elisabeth B. Macdougall- Richard Ettinghausen), Dumbarton Oaks, s.11–39
Seçkin, Nadide, (1998) Topkap� Saray�’n�n Biçimlenmesine Egemen Olan Tasar�m Gelenekleri Üzerine Bir Ara�t�rma, Ankara
Semenov, A.A., (1960) “Gûr-i Emîr Türbesinde Timur’un ve Ahfad�n�n Mezar
Kitabeleri” (Çev. Abdülkadir �nan), Belleten, C.24, S.93, Ankara, s.139–169
Sertkaya, Osman Fikri, (2004) “Osmanl� �airlerinde Ali �ir Nevayî Tarz� ve Nevayî’ye
Anadolu’da Yaz�lan Nazireler”, Ali �ir Nevayî’nin 560. Do�um, 500. Ölüm Y�l Dönümlerini Anma Toplant�s� Bildirileri, Ankara, s.129–140
Shayesteh-Far, Mahnaz, (2003) “The Impact of the Religion on the Painting and
Inscriptions of the Timûrid and the Early Safavid Periods”, Central Asiatic Journal, C.47, No.2, s.250–291
Sims, Eleanor G., (1974) “The Timurid Imperial Style: Its Origins and Diffusion”, Art and Archaeology Research Papers, S.6, London, s.56-67
Sims, Eleanor, (1992) “Ibrahim-Sultan’s Illustrated Zafarnama of 1436 and Its Impact
in the Muslim East”, Timurid Art and Culture: Iran and Central Asia in the Fifteenth Century, (ed. Lisa Golombek- Maria Subtelny), Leiden, s.132–143
Sözen, Metin, (1981) Anadolu’da Akkoyunlu Mimarisi, �stanbul
Sözen, Metin, (1998) Topkap�: Bir �mparatorlu�un Do�u�u, �stanbul
Spuler, Bertold, (1971) The Mongols in History, (Çev. Geoffrey Wheeler), London
Spuler, Bertold, (1987) �ran Mo�ollar�, (Çev. Cemal Köprülü), Ankara
Sümer, Faruk (1984) Kara Koyunlular, Ankara
Tabbaa, Yasser, (1985) “The Muqarnas Dome: Its Origin and Meaning”, Muqarnas, S.3, Leiden, s.61–74
Temir, Ahmet, (1989) K�r�ehir Emiri Caca O�lu Nur El-Din’in 1272 Tarihli Arapça-Mo�olca Vakfiyesi, Ankara
Thackston, W.M., (1989) A Century of Princes: Sources on Timurid History and Art, Cambridge-Massachusetts
Titley, Norah M., (1979) Plants and Gardens in Persian, Mughal and Turkish Art, London
Useynov, M. – Bretanitskiy, L. – Salamzade, A., (1963) �storiya Arhitekturi Azerbaydjana, Moskva
Ünsal, Behçet, (1973) Turkish Islamic Architecture in Seljuk and Ottoman Times 1071-1923, London
Vyatkin, V., (1927) Pamyatniki Drevnostey Samarkanda, Samarkand
Wilber, Donald N., (1955) The Architecture of Islamic Iran: The Il Khanid Period,
Princeton-New Jersey
Wilber, Donald N., (1976) “Builders and Craftsmen of Islamic Iran; The Earlier
Periods”, Art and Archaeology Research Papers, S.10, s.31-40
Wilber, Donald Newton, (1979a) Persian Gardens and Garden Pavilions,
Dumbarton Oaks
Wilber, Donald N., (1979b) “The Timurid Court: Life in Gardens and Tents”, Iran,
S.17, s.127-133
Yeni�ehirlio�lu, Filiz, (1989) “XIV.-XV. Yüzy�l Mimari Örneklere Göre Bursa Kentinin
Sosyal, Ekonomik ve Kültürel De�i�imi”, IX. Türk Tarih Kongresi Bildirileri, C.3,
Ankara, s.1345–1353
Yerasimos, Stefanos, (2000) �stanbul: �mparatorluklar Ba�kenti, (Çev. Ela
Güntekin-Ay�egül Sönmezay), �stanbul
Yücel, Ya�ar, (1989) Timur’un Ortado�u-Anadolu Seferleri ve Sonuçlar� (1393–1402), Ankara
Zas�pkin, B.N., (1948) Arhitektura Sredney Azii, Moskva
VII. HAR�TA, FOTO�RAF VE �EK�LLER L�STES�
A. HAR�TALAR
1. 14. yüzy�lda �ran ve Anadolu’nun siyasî görünümü (John F. Woods) 2. Timur’un düzenledi�i seferlerin rotalar� ve 15. yüzy�lda Timurlu �mparatorlu�u’nun s�n�rlar� (en.wikipedia.org) 3.a. 15. yüzy�lda Semerkand: Bahçelerin �ehir içerisindeki konumlar� (Golombek) 3.b. 15. yüzy�lda Semerkand: An�tlar�n �ehir içerisindeki konumlar� (Golombek) 4. 15. yüzy�lda Herat �ehri (Golombek) 5. Ortaça�da Semerkand �ehrinin sulama sistemi a�� (depts.washington.edu/silkroad/cities/uz/samarkand/samarkand.html) 6. Osmanl� Devleti’nin 14–16. yüzy�llar aras�ndaki s�n�rlar� (ccat.sas.upenn.edu/~rs143/ottoma.jpg)
B. FOTO�RAFLAR
1. �ad-� Mülk Aga Türbesi portalinin iç k�sm�ndaki süslemeler (archnet.org) 2. Bakü’deki �irvan�ahlar kompleksinde hanedan için yap�lan türbenin pi�tak
k�sm�ndaki süslemeler (archnet.org) 3. �sfahan Mescid-i Cumas�’na ba�l� medresenin güney eyvandaki çini süslemeler
(archnet.org & Golombek) 4. Registan: Soldan sa�a Ulu� Bey, Tilla Kârî ve �ir Dar Medreseleri (archnet.org) 5. Buhara’da Labi Hauz Kompleksi: Divan Bey ve Kükelta� Medreseleri (archnet.org) 6. Meydan-� �ah’�n genel görünümü (archnet.org) 7. Semerkand Bibi Han�m Camisi eyvan�n�n arkas�ndaki kubbeli oda (archnet.org) 8. Semerkand Bibi Han�m Camisi portalinin rekonstrüksiyonu ve bugünkü görünümü (depts.washington.edu/uwch/silkroad/cities/uz/samarkand/bibi.html) 9. Semerkand Bibi Han�m Camisi portali çinilerinden detay (archnet.org) 10. Semerkand Bibi Han�m Camisi portal minaresinden kö�e detay� (archnet.org) 11. Me�hed Gevher �ad Camisi avlusu ile kuzey ve do�u eyvanlar� (archnet.org) 12. Me�hed Gevher �ad Camisi güney eyvan� (archnet.org) 13. Me�hed Gevher �ad Camisi bat� eyvan� (archnet.org) 14. Me�hed Gevher �ad Camisi minare süslemelerinden detay (archnet.org) 15. Me�hed’deki Mescid-i �ah’�n d�� görünümü (archnet.org) 16. Tuman Aka Mescidi ve Türbesi’nin genel görünümü (archnet.org) 17. Semerkand’daki Ulu� Bey Medresesi’nin “pi�tak” k�sm� (archnet.org)
18. Semerkand’daki Ulu� Bey Medresesi’nin d�� duvar� ve “pi�tak”�n arkadan görünümü (archnet.org) 19. Buhara’daki Ulu� Bey Medresesi genel görünümü (http://depts.washington.edu/uwch/silkroad/cities/uz/bukhara/bukhara.html) 20. Hargird’deki G�yasiye Medresesi genel görünümü (archnet.org) 21. Hargird’deki G�yasiye Medresesi iç mekân�nda “kemer a��” sistemi (archnet.org) 22. Mîr-i Arab Medresesi’nin ön cephesindeki pi�tak ve kubbeler (archnet.org) 23. Buhara’da Samanî Türbesi (http://depts.washington.edu/uwch/silkroad/cities/uz/bukhara/bukhara.html) 24. Sultaniye’de Olcayto Türbesi (archnet.org) 25. Gûr-i Emîr’in genel görünümü (archnet.org) 26. �âh-� Zinde kompleksinin genel görünümü (archnet.org) 27. �âh-� Zinde türbelerinin cephelerindeki ve kubbelerindeki çinilerden örnekler (Golombek & archnet.org) 28. Herat’taki Gevher �ad Türbesi’nin do�u cephesi (archnet.org) 29. Herat Gevher �ad Türbesi iç mekân�nda “kemer a��” sistemi (archnet.org) 30. Hoca Ahmed Yesevî Türbesi güney cephesi (archnet.org) 31. Hoca Ahmed Yesevî Türbesi ana eyvan� (archnet.org) 32. Bakü Saray kompleksinin genel görünümü (archnet.org) 33. Divanhâne’nin genel görünümü (archnet.org) 34. Divanhâne’nin portali (archnet.org)
35. Divanhâne’yi çevreleyen kemerli ambulatoryum (archnet.org) 36. �ehr-i Sebz’deki Ak Saray’�n portali (archnet.org) 37. Nardaran Kö�kü’nün ön cephesi ve portali (archnet.org) 38. Almal�k’taki Tu�luk Timur Türbesi’nin güneydo�u cephesi (archnet.org) 39. Taybad “Buk’a”s� kuzey duvar� üzerindeki tonoz sistemi (archnet.org) 40. Herat Gevher �ad Medresesi minaresi ve yan�ndaki türbe (archnet.org) 41. Belh’te Ebu Nasr Parsa Türbesi ön cephesi (Golombek) 42. Topkap� Par�ömeni (www.ee.bilkent.edu.tr/~history/geometry.html) 43. Topkap� Par�ömeni: Kûfî harfler, y�ld�z �eklinde “kemer a��” tonoz tasar�m� ve radyal mukarnas dolgular�n� içeren alt�gen kaligrafik pano (www.ee.bilkent.edu.tr/~history/geometry.html) 44. Topkap� Par�ömeni: Kûfî kaligrafi panolar� (www.ee.bilkent.edu.tr/~history/geometry.html) 45. Topkap� Par�ömeni: Yelpaze �eklindeki radyal mukarnas tonoz dolgular� (www.ee.bilkent.edu.tr/~history/geometry.html) 46. Topkap� Par�ömeni: Poligonal ve y�ld�z biçimli örnekler ile kûfî kaligrafi panolar� (www.ee.bilkent.edu.tr/~history/geometry.html) 47. Topkap� Par�ömeni. Nak�î kitabe ku�a��, kare �eklinde kûfî kaligrafik panolar ve geometrik biçimler (www.ee.bilkent.edu.tr/~history/geometry.html) 48. Topkap� Par�ömeni. Kare biçimli pano ve kabartma çini mozaik örne�i (www.ee.bilkent.edu.tr/~history/geometry.html) 49. Fatih’in Gül Koklayan Portresi (www.artandlifedergisi.com/15/46.asp) 50. Bir Timurlu minyatüründeki hal� tasvirleri (www.weavingartmuseum.org) 51. Timurlu hal�lar�ndaki motiflerden örnekler (www.weavingartmuseum.org)
52. Bir Timurlu hal�s� rekonstrüksiyonundan hareketle yap�lan resim (www.patternlanguage.com/museums/museums.htm) 53. Y�ld�z ve madalyon desenli U�ak hal�lar� (www.metmuseum.org) 54. 16. yüzy�l ba��nda Tebriz’de yap�lan Türkmen-Timurlu stilinde hal� (www.weavingartmuseum.org) 55. Çinili Kö�k’teki kemer a�� sistemi 56. Çinili Kö�k’ün do�u cephesi (www.greatbuildings.com) 57. Çinili Kö�k’ün pencere kemerlerindeki çini mozaik süslemeler 58. Çinili Kö�k’ün iç mekân�ndaki çiniler 59. Çinili Kö�k’ün portalindeki çiniler ve çini mozaik kitâbe 60. Bursa Ye�il Cami kuzey cephesi (archnet.org) 61. Bursa Ye�il Cami mihrap çinileri (O. Aslanapa & archnet.org) 62. Bursa Ye�il Cami portali (archnet.org) 63. Bursa Ye�il Cami kuzey cephesindeki pencerelerden biri (archnet.org) 64. Bursa Ye�il Cami mahfil tavan� (O. Aslanapa) 65. Bursa Ye�il Cami hünkâr mahfilindeki y�ld�z ve alt�gen çiniler (archnet.org) 66. Bursa Ye�il Cami iç mekân� (archnet.org) 67. Bursa Ye�il Türbe mihrab� çinilerinden detay (www.discoverislamicart.org) 68. Bursa Ye�il Türbe ön cephesi (archnet.org) 69. Bursa Ye�il Türbe içindeki çinili sanduka 70. Edirne Muradiye Camisi mihrab� (archnet.org) 71. Edirne Muradiye Camisi iç mekân�ndaki çini mozaik süslemeler (archnet.org) 72. Edirne Muradiye Camisi iç mekân�ndaki çiniler: Birarada y�ld�z �ekli olu�turan mavi-beyaz alt�gen çiniler ile aralar�ndaki turkuaz üçgen çiniler (archnet.org) 73. Bursa’da Cem Sultan Türbesi iç mekân� (archnet.org) 74. Bursa’da Cem Sultan Türbesi mihrap çinileri (archnet.org)
75. Bursa Cem Sultan Türbesi iç mekân�ndaki alt�gen çiniler (archnet.org) 76. �stanbul Mahmud Pa�a Külliyesi içindeki türbe (archnet.org) 77. Tebriz Gök Mescit küçük kubbesinin iç k�sm�ndaki çiniler (Golombek) 78. Bursa Hüdavendigâr Camisi kuzey cephesindeki be� bölmeli revak ve onun üstündeki galeri bölümleri (archnet.org) 79. K�r�ehir’de Caca Bey Medresesi: Minaresi, konik kubbeli türbesi ve medrese binas� (archnet.org) 80. Tunceli’de Yelmaniye Medresesi (www.cemisgezek.gov.tr) 81. Bursa Ye�il Medrese avlusu (archnet.org) 82. Konya Hasbey Darülhuffaz� kap� aç�kl��� (T. Cantay) 83. Konya Hasbey Darülhuffaz� kap� kanad� detay� (T. Cantay) 84. Milas Firuz Bey Camisi portalindeki süslemeler (archnet.org & T. Cantay) 85. Semerkand �ah-� Zinde Kompleksi’ndeki Çocuk Bike Türbesi’nin giri�indeki terra cota süsleme (T. Cantay) 86. Ni�de Ak Medrese’nin kuzey cephesi ve “pi�tak” boyutlar�ndaki portali (archnet.org) 87. Konya’da Mevlânâ Türbesi (archnet.org) 88. Hasankeyf Zeynel Bey Türbesi ön cephesi ve cephedeki tu�la-çini süslemelerden detay (archnet.org) 89. Ahlat’ta Emir Bay�nd�r Kümbeti: Yan�ndaki mescit ile birlikte kümbetin güneydo�udan görünümü (archnet.org)
C. �EK�LLER
1. Van Ulucamisi: Plan ve kesit (archnet.org) 2. Registan Meydan�’n�n 19. yüzy�l sonlar�ndaki görünümünün rekonstrüksiyonu (Klaus Herdeg) 3. �sfahan’da Meydan-� �ah: Meydan ve çevresindeki yap�lar�n plan� (archnet.org) 4. Buhara �ehir plan� (G. Cantay) 5. Ziyaretgâh: Plan (Golombek) 6. Semerkand Bibi Han�m Camisi plan� (depts.washington.edu/uwch/silkroad/cities/uz/samarkand/bibi.html) 7. Me�hed Gevher �ad Camisi plan� (M. Cezar) 8. Me�hed’deki Mescid-i �ah plan� (Golombek) 9. Tebriz Gök Mescit plan� (Golombek) 10. Semerkand Ulu� Bey Medresesi plan� (Golombek) 11. Buhara’daki Ulu� Bey Medresesi plan� ve kesiti (Golombek) 12. Hargird’de G�yasiye Medresesi plan� (Golombek) 13. Köhne Ürgenç’teki türbe: Plan ve kesit (Golombek) 14. Gûr-i Emîr genel plan� (Golombek) 15. �âh-� Zinde kompleksinin yerle�im plan� 16. ��rât Hane zemin kat ve ikinci kat plan� (Golombek) 17. ��rât Hane: Kesit (Golombek) 18. Hz. �mam Türbesi plan� (Golombek) 19. Hoca Ahmed Yesevî Türbesi plan� (Golombek) 20. Hoca Ahmed Yesevî Türbesi kesitleri (Golombek) 21. Bakü Saray�’n�n yerle�im plan� (Bretanitskiy) 22. Divanhâne: Plan ve kesit (archnet.org) 23. Nardaran Kö�kü plan� (archnet.org)
24. Nardaran Kö�kü: Merkezî salonu ve tonozlu kö�e odalar�n� gösteren kesitler (archnet.org) 25. Topkap� Saray� yerle�im plan� (archnet.org) 26. Topkap� Saray� �ç Hazine Odas�’n�n (ya da Fatih Kö�kü) zemin kat plan� (archnet.org) 27. Çinili Kö�k’ün plan� (archnet.org) 28. �irvan�ahlar Mescidi plan� (archnet.org) 29. �irvan�ahlar Türbesi: Plan ve kesit (archnet.org) 30. Bursa Ye�il Cami zemin kat ve ikinci kat planlar� (archnet.org) 31. Bursa Orhan Camisi plan� (archnet.org) 32.Bursa Hüdavendigâr camisi zemin kat ve ikinci kat planlar� (archnet.org) 33. Afyon Gedik Ahmed Pa�a Camisi plan� (G. Goodwin) 34. Bursa Muradiye Külliyesi yerle�im plan� (O. Aslanapa)
HAR�TA, FOTO�RAF VE �EK�LLER Lev.1
A. HAR�TALAR
1. 14. yüzy�lda �ran ve Anadolu’nun siyasî görünümü (John F. Woods)
2. Timur’un düzenledi�i seferlerin rotalar� ve 15. yüzy�lda Timurlu �mparatorlu�u’nun s�n�rlar� (en.wikipedia.org)
Lev.2
3.a. 15. yüzy�lda Semerkand: Bahçelerin �ehir içerisindeki konumlar� (Golombek)
Lev.3
3.b. 15. yüzy�lda Semerkand: An�tlar�n �ehir içerisindeki konumlar� (Golombek)
Lev.4
4. 15. yüzy�lda Herat �ehri (Golombek)
Lev.5
5. Ortaça�da Semerkand �ehrinin sulama sistemi a�� (depts.washington.edu/silkroad/cities/uz/samarkand/samarkand.html)
6. Osmanl� Devleti’nin 14–16. yüzy�llar aras�ndaki s�n�rlar� (ccat.sas.upenn.edu/~rs143/ottoma.jpg)
Lev.6
B. FOTO�RAFLAR
1. �ad-� Mülk Aga Türbesi portalinin iç 2. Bakü’deki �irvan�ahlar kompleksinde k�sm�ndaki süslemeler (archnet.org) hanedan için yap�lan türbenin pi�tak
k�sm�ndaki süslemeler(archnet.org)
3. �sfahan Mescid-i Cumas�’na ba�l� medresenin güney eyvandaki çini süslemeler (archnet.org & Golombek)
Lev.7
4. Registan: Soldan sa�a Ulu� Bey, Tilla Kârî ve �ir Dar Medreseleri. (archnet.org)
5. Buhara’da Labi Hauz Kompleksi: Divan Bey ve Kükelta� Medreseleri. (archnet.org)
6. Meydan-� �ah’�n genel görünümü (archnet.org)
Lev.8
7. Semerkand Bibi Han�m Camisi eyvan�n�n arkas�ndaki kubbeli oda (archnet.org)
8. Semerkand Bibi Han�m Camisi portalinin rekonstrüksiyonu ve bugünkü görünümü (depts.washington.edu/uwch/silkroad/cities/uz/samarkand/bibi.html)
9. Semerkand Bibi Han�m Camisi 10. Semerkand Bibi Han�m Camisi portali çinilerinden detay portal minaresinden kö�e detay� (archnet.org) (archnet.org)
Lev.9
11. Me�hed Gevher �ad Camisi avlusu ile kuzey ve do�u eyvanlar� (archnet.org)
12. Me�hed Gevher �ad Camisi güney 13. Me�hed Gevher �ad Camisi bat� eyvan� (archnet.org) eyvan� (archnet.org)
Lev.10
14. Me�hed Gevher �ad Camisi minare süslemelerinden detay (archnet.org)
15. Me�hed’deki Mescid-i �ah’�n 16. Tuman Aka Mescidi ve Türbesi’nin genel d�� görünümü (archnet.org) görünümü (archnet.org)
Lev.11
17. Semerkand’daki Ulu� Bey Medresesi’nin “pi�tak” k�sm� (archnet.org)
18. Semerkand’daki Ulu� Bey Medresesi’nin d�� duvar� ve “pi�tak”�n arkadan görünümü (archnet.org)
19. Buhara’daki Ulu� Bey Medresesi genel görünümü (http://depts.washington.edu/uwch/silkroad/cities/uz/bukhara/bukhara.html)
Lev.12
20. Hargird’deki G�yasiye Medresesi genel görünümü (archnet.org)
21. Hargird’deki G�yasiye Medresesi iç mekân�nda “kemer a��” sistemi (archnet.org)
22. Mîr-i Arab Medresesi’nin ön cephesindeki pi�tak ve kubbeler (archnet.org)
Lev.13
23. Buhara’da Samanî Türbesi (http://depts.washington.edu/uwch/silkroad/cities/uz/bukhara/bukhara.html)
24. Sultaniye’de Olcayto Türbesi (archnet.org)
25. Gûr-i Emîr’in genel görünümü 26. �âh-� Zinde kompleksinin genel (archnet.org) görünümü (archnet.org)
Lev.14
27. �âh-� Zinde türbelerinin cephelerindeki ve kubbelerindeki çinilerden örnekler (Golombek & archnet.org)
28. Herat’taki Gevher �ad Türbesi’nin do�u cephesi (archnet.org)
29. Herat Gevher �ad Türbesi iç mekân�nda “kemer a��” sistemi (archnet.org)
Lev.15
30. Hoca Ahmed Yesevî Türbesi güney cephesi (archnet.org)
31. Hoca Ahmed Yesevî Türbesi ana eyvan� (archnet.org)
32. Bakü Saray kompleksinin genel görünümü (archnet.org)
Lev.16
33. Divanhâne’nin genel görünümü (archnet.org)
34. Divanhâne’nin portali 35. Divanhâne’yi çevreleyen kemerli (archnet.org) ambulatoryum (archnet.org)
36. �ehr-i Sebz’deki Ak Saray’�n portali (archnet.org)
Lev.17
37. Nardaran Kö�kü’nün ön cephesi ve 38. Almal�k’taki Tu�luk Timur Türbesi’nin portali (archnet.org) güneydo�u cephesi (archnet.org)
39. Taybad “Buk’a”s� kuzey duvar� üzerindeki 40. Herat Gevher �ad Medresesi tonoz sistemi (archnet.org) minaresi ve yan�ndaki türbe (archnet.org)
41. Belh’te Ebu Nasr Parsa Türbesi ön 42. Topkap� Par�ömeni (www.ee.bilkent. cephesi (Golombek) edu.tr/~history/geometry.html)
Lev.18
43. Topkap� Par�ömeni: Kûfî harfler, 44. Topkap� Par�ömeni: Kûfî y�ld�z �eklinde “kemer a��” tonoz kaligrafi panolar� tasar�m� ve radyal mukarnas dolgular�n� (www.ee.bilkent.edu.tr/~history/ içeren alt�gen kaligrafik pano geometry.html) (www.ee.bilkent.edu.tr/~history/ geometry.html)
45. Topkap� Par�ömeni: Yelpaze �eklindeki radyal mukarnas tonoz dolgular� (www.ee.bilkent.edu.tr/~history/geometry.html)
Lev.19
46. Topkap� Par�ömeni: Poligonal ve y�ld�z biçimli örnekler ile kûfî kaligrafi panolar� (www.ee.bilkent.edu.tr/~history/geometry.html)
47. Topkap� Par�ömeni. Nak�î kitabe ku�a��, kare �eklinde kûfî kaligrafik panolar ve geometrik biçimler (www.ee.bilkent.edu.tr/~history/geometry.html)
48. Topkap� Par�ömeni. Kare biçimli pano ve kabartma çini mozaik örne�i (www.ee.bilkent.edu.tr/~history/geometry.html)
Lev.20
49. Fatih’in Gül Koklayan Portresi 50. Bir Timurluminyatüründeki hal� (www.artandlifedergisi.com/15/46.asp) tasvirleri (www.weavingartmuseum.org)
51. Timurlu hal�lar�ndaki motiflerden 52. Bir Timurlu hal�s� rekonstrüksiyonundan örnekler hareketle yap�lan resim (www.weavingartmuseum.org) (www.patternlanguage.com)
Lev.21
53. Y�ld�z ve madalyon desenli U�ak hal�lar� (www.metmuseum.org)
54. 16. yüzy�l ba��nda Tebriz’de yap�lan Türkmen-Timurlu stilinde hal� (www.weavingartmuseum.org)
Lev.22
55. Çinili Kö�k’teki kemer a�� sistemi
56. Çinili Kö�k’ün do�u cephesi (www.greatbuildings.com)
Lev.23
57. Çinili Kö�k’ün pencere kemerlerindeki çini mozaik süslemeler
58. Çinili Kö�k’ün iç mekân�ndaki çiniler
59. Çinili Kö�k’ün portalindeki çiniler ve çini mozaik kitâbe
Lev.24
60. Bursa Ye�il Cami kuzey cephesi (archnet.org)
61. Bursa Ye�il Cami mihrap çinileri (O. Aslanapa ve archnet.org)
Lev.25
62. Bursa Ye�il Cami portali (archnet.org) 63. Bursa Ye�il Cami kuzey
cephesindeki pencerelerden biri (archnet.org)
64. Bursa Ye�il Cami mahfil tavan� 65. Bursa Ye�il Cami hünkâr mahfilindeki (O. Aslanapa) y�ld�z ve alt�gen çiniler (archnet.org)
Lev.26
66. Bursa Ye�il Cami iç mekân� (archnet.org)
67. Bursa Ye�il Türbe mihrab� 68. Bursa Ye�il Türbe ön cephesi çinilerinden detay (archnet.org) (www.discoverislamicart.org)
Lev.27
69. Bursa Ye�il Türbe içindeki çinili sanduka
70. Edirne Muradiye Camisi mihrab� (archnet.org)
Lev.28
71. Edirne Muradiye Camisi iç mekân�ndaki çini mozaik süslemeler (archnet.org)
72. Edirne Muradiye Camisi iç mekân�ndaki çiniler: Birarada y�ld�z �ekli olu�turan mavi-beyaz alt�gen çiniler ile aralar�ndaki turkuaz üçgen çiniler (archnet.org)
Lev.29
73. Bursa’da Cem Sultan Türbesi iç 74. Bursa’da Cem Sultan Türbesi mekân� (archnet.org) mihrap çinileri (archnet.org)
75. Bursa Cem Sultan Türbesi iç mekân�ndaki alt�gen çiniler (archnet.org)
Lev.30
76. �stanbul Mahmud Pa�a Külliyesi 77. Tebriz Gök Mescit küçük kubbesinin içindeki türbe (archnet.org) iç k�sm�ndaki çiniler (Golombek)
78. Bursa Hüdavendigâr Camisi kuzey cephesindeki be� bölmeli revak ve onun üstündeki galeri bölümleri (archnet.org)
Lev.31
79. K�r�ehir’de Caca Bey Medresesi: Minaresi, konik kubbeli türbesi ve medrese binas� (archnet.org)
80. Tunceli’de Yelmaniye Medresesi (www.cemisgezek.gov.tr)
81. Bursa Ye�il Medrese avlusu (archnet.org)
Lev.32
82. Konya Hasbey Darülhuffaz� kap� aç�kl��� 83. Konya Hasbey Darülhuffaz� kap� (T. Cantay) kanad� detay� (T. Cantay)
84. Milas Firuz Bey Camisi portalindeki süslemeler (archnet.org & T. Cantay)
Lev.33
85. Semerkand �ah-� Zinde Kompleksi’ndeki Çocuk Bike Türbesi’nin giri�indeki terra cota süsleme (T. Cantay)
86. Ni�de Ak Medrese’nin kuzey cephesi ve “pi�tak” boyutlar�ndaki portali (archnet.org)
Lev.34
87. Konya’da Mevlânâ Türbesi (archnet.org)
88. Hasankeyf Zeynel Bey Türbesi ön cephesi ve cephedeki tu�la-çini süslemelerden detay (archnet.org)
89. Ahlat’ta Emir Bay�nd�r Kümbeti: Yan�ndaki mescit ile birlikte kümbetin güneydo�udan görünümü (archnet.org)
Lev.35 C. �EK�LLER
1. Van Ulucamisi: Plan ve kesit (archnet.org)
2. Registan Meydan�’n�n 19. yüzy�l sonlar�ndaki görünümünün rekonstrüksiyonu (Klaus Herdeg)
Lev.36
3. �sfahan’da Meydan-� �ah: Meydan ve çevresindeki yap�lar�n plan�. (archnet.org)
4. Buhara �ehir plan� (G. Cantay) 5. Ziyaretgâh: Plan (Golombek)
Lev.37
6. Semerkand Bibi Han�m Camisi plan� 7. Me�hed Gevher �ad Camisi (M. Cezar) plan� (M. Cezar)
8. Me�hed’deki Mescid-i �ah plan� 9. Tebriz Gök Mescit plan� (Golombek) (Golombek)
Lev.38
10. Semerkand Ulu� Bey Medresesi plan� (Golombek)
11. Buhara’daki Ulu� Bey Medresesi plan� ve kesiti (Golombek)
12. Hargird’de G�yasiye Medresesi plan� (Golombek)
Lev.39
13. Köhne Ürgenç’teki türbe: Plan ve kesit (Golombek)
14. Gûr-i Emîr genel plan� (Golombek)
15. �âh-� Zinde kompleksinin yerle�im plan�
Lev.40
16. ��rât Hane zemin kat ve ikinci kat plan� (Golombek)
17. ��rât Hane: Kesit (Golombek) 18. Hz. �mam Türbesi plan� (Golombek)
19. Hoca Ahmed Yesevî Türbesi plan� (M. Cezar)
Lev.41
20. Hoca Ahmed Yesevî Türbesi kesitleri (Golombek)
21. Bakü Saray�’n�n yerle�im plan� (Bretanitskiy)
22. Divanhâne: Plan ve kesit (archnet.org)
Lev.42
23. Nardaran Kö�kü plan� (archnet.org)
24. Nardaran Kö�kü: Merkezî salonu ve tonozlu kö�e odalar�n� gösteren kesitler (archnet.org)
25. Topkap� Saray� yerle�im plan� (archnet.org)
Lev.43
26. Topkap� Saray� �ç Hazine Odas�’n�n (ya da Fatih Kö�kü) zemin kat plan� (archnet.org)
27. Çinili Kö�k’ün plan� (archnet.org) 28. �irvan�ahlar Mescidi plan�
(archnet.org)
Lev.44
29. �irvan�ahlar Türbesi: Plan ve kesit (archnet.org)
30. Bursa Ye�il Cami zemin kat ve ikinci kat planlar� (archnet.org)
Lev.45
31. Bursa Orhan Camisi plan� (archnet.org)
32. Bursa Hüdavendigâr camisi zemin kat ve ikinci kat planlar� (archnet.org)
Lev.46
33. Afyon Gedik Ahmed Pa�a Camisi plan� (G. Goodwin)
34. Bursa Muradiye Külliyesi yerle�im plan� (O. Aslanapa)
Recommended