View
4
Download
0
Category
Preview:
Citation preview
1
TÜBİTAK-BİDEB
KİMYAGERLİK, KİMYA ÖĞRETMENLİĞİ VE KİMYA
MÜHENDİSLİĞİ KİMYA LİSANS ÖĞRENCİLERİ
ARAŞTIRMA PROJESİ EĞİTİMİ ÇALIŞTAYI
(KİMYA-2 ÇALIŞTAY 2011)
PROJE RAPORU
GRUP ADI
İNCİR SÜTÜ
PROJE ADI
İNCİR SÜTÜNDEN FARMASÖTİK KREM ELDESİ
PROJE EKİBİ
ZEYNEP AYDIN MEHMET ONUR ARICAN BETÜL EKSİL
PROJE DANIŞMANLARI
PROF. DR. MEHMET KANDAZ
DOÇ. DR. MUSTAFA SÖZBİLİR
KEPEZ/ÇANAKKALE
20-28 TEMMUZ-2011
2
İÇİNDEKİLER
Sayfa No
Proje Kapağı…………………………………………… 1
İçindekiler……………………………………………… 2
Proje Özeti…………………………………………….. 3
Giriş……………………………………………………… 3
Deneysel Çalışma……………………………………….. 8
Sonuçlar………………………………………………… 11
Kaynaklar………………………………………………. 12
Katkıda Bulunanlar……………………………………. 13
Kısa Özgeçmiş…………………………………………. 13
3
PROJENİN ÖZETİ:
Bu çalışmada; sitrik asit yönünden zengin incir sütünden farmasötik etkili nasır kremi
yapıldı. Yapılan kremde sitrik asidin mekanik aşındırma etkisinden faydalanarak keratin
tabakasının inceltilmesiyle iyileştirilmesi amaçlandı. Beklenen; sitrik asidin yükseltgenerek
keratin tabakayı deriden uzaklaştırmasıdır. Elde edilen kremin pH’ı 4,5-5,0 olarak
ölçülmüştür. Bu pH keratin tabakayı uzaklaştırırken, bir yandan ciltte tahrişe yol açmayacak
şekilde ayarlanmıştır. Hafif asidik etki ile uygun tedavi sürecinde nasırın ciltten
uzaklaştırılması öngörülmüştür.
PROJENİN AMACI: İncir sütünden faydalanarak nasır kremi elde etmek.
PROJENİN HEDEFİ: 1) İncir sütünün asidik etkisinden faydalanarak nasırların giderilmesi,
2) Nasır tedavisinde bitkisel, güvenilir, alternatif krem elde edilmesi,
3) Ağaçların budama zamanında çıkan öz suyun değerlendirilmesi,
4) Nasır; ilerlediği takdirde kangrene çevirebilen bir rahatsızlıktır. Bu etki göz önünde
tutularak nasırın ilerlemesinin durdurulması.
GİRİŞ: Akdeniz kıyılarının tipik bir meyvesi olan incir (Ficus carica L.) subtropikal iklim
kuşağındaki ülkelerde yetişmektedir. Bu yayılış alanı içerisinde, Kuzey Anadolu, Kafkasya,
Hazar Denizinin güneyi, İran, Irak, Belucistan, Hindistan’ın kuzeybatısı ve Arabistan incirin
ilk kültüre alındığı yerlerdir. Subtropikal iklim kuşağı içinde yer alan Ege Bölgesinin Büyük
Menderes ve Küçük Menderes Havzaları, incir yetiştiriciliği açısından en ideal ekolojik
koşullara sahip yörelerdir. İşte bu nedenle incir, Ege Bölgesi ve ülkemiz ekonomisi için en
önemli tarımsal gelir kaynaklarından biridir (Demir ve diğerleri,1990).
Ülkemiz dünyada %23,5’lik payla hem taze incir hem de %54’lük payla kuru incir
üretiminde birinci sıradadır. Dünya kuru incir ticaretine bakıldığında da en önemli üretici
4
olmanın verdiği avantajla Türkiye, dünya ticaretinde %57,2’lik payla yine birinci sırada yer
almaktadır (Anaç, 2003).
İncir, sofralık veya kurutmalık olarak tüketildiği gibi tatlı, reçel ve bisküvi sanayinde
de kullanılmaktadır. Ayrıca hurda incir olarak tabir edilen ve doğrudan tüketim imkanı
bulamayan düşük kaliteli incirler etil alkol ve pekmez üretiminde değerlendirilmektedir. Etil
alkol yapımı sırasında ortaya çıkan incir çekirdekleri de boya, kozmetik ve ilaç sanayinde,
küspesi ise besi yemi yapımında kullanılmaktadır (Anaç, 2003).
İncir ülkemizde sıkça kurutulan ve ihraç edilen meyvelerden birisidir. İncir kışları ılık,
yazları ise sıcak ve kurak bir iklim istemektedir. Yıllık ortalama sıcaklığın 18-200 C olduğu
yerlerde ekonomik olarak yetiştiriciliği yapılabilmektedir. Sıcaklıklar 400 C’yi geçtiğinde ise
ağaçta ve meyvelerde zararlanmalar başlamaktadır (KABASAKAL, 1990; ŞAHİN ve ÜREL,
1992; ILGIN, 1995). Ülkemizde incir sezonu temmuz ayının ortalarında başlayıp ekim ayı
sonlarına kadar sürer.
Diğer meyvelerle karşılaştırıldığı zaman kalsiyum, bakır, magnezyum, potasyum ve
kükürt bakımından birinci; enerji, sitrik asit, pantotenik asit, riboflavin, tiamin ve pridoksin
bakımından ikinci sırayı aldığı görülmektedir. Süte oranla daha çok kalsiyum içermektedir.
Bu nedenle kemik hastalarına tavsiye edilmektedir. Pektik maddelerin kaynağı olmasından
dolayı, bağırsaklarda toksik maddelerin atılması, kandaki kolesterol düzeyinin düşürülmesi,
şeker hastalarında kan şekerinin hızlı yükselmesinin önlenmesi gibi yararlar sağlar.
Mineral madde, özellikle demir içeriğinin fazla olması nedeniyle beslenmede önemli
bir yere sahip olan incir, özellikle hamileler ve küçük çocuklarda ortaya çıkan mineral madde
ve vitamin eksikliğinin neden olduğu hastalıklar ve kansızlığa iyi gelir. Vücuda kuvvet ve
enerji verir. Bedensel ve zihinsel yorgunluğu giderir. Halsizliğe ve unutkanlığa iyi gelir.
İçeriğinde bakır bulunması, demirin vücut tarafından emilimini kolaylaştırmaktadır
(ANONİM, 2002).
İncirin anti-kanserojenik etkisi üzerinde de çalışmalar bulunmaktadır. Japonya’da
yapılan bir araştırmada deri altında tümör geliştirilmiş farelere enjekte edilen incir distilatının,
tümörlere 11 günde %39 oranında küçülttüğü tespit edilmiştir (ANONİM 2002).
İncir yetiştiriciliğinde 500-550 mm’lik yıllık yağış, incirin sulanmadan da
yetiştirilmesine olanak sağlamaktadır. Yağışın yüksek olduğu yerlerde ise incir ağaçları
kuvvetli yetişmekte ve meyvelerde yeterli tatlanma olmamaktadır.
İncirde en çok bulunan asit sitrik asittir. Diğer önemli organik asitler ise, malik asit ve
asetik asittir. İncirde asit miktarı meyve gelişiminin başında düşüktür, gelişmenin ortalarına
5
kadar artarak maksimuma ulaşmakta, ancak olgunluğa doğru tekrar düşmektedir (ULRICH,
1970).
CONDIT (1947) 1 kg meyvede 3,5 g sitrik asit 0,26 g serbest asetik asit ve çok az
miktar malik asit olduğunu bildirmiştir.
Bu meyvede ayrıca antienflamatuar etkiye sahip flavonoidler de bulunur.
Yapraklarında bulunana kumarinler sindirime yardım eden ve antiseptik özellikleri sahip olan
aromatik maddelerdir. Kumarinlere her ikisi de ışığa karşı duyarlı maddeler olan bergapten ve
psoralen dahildir.
İncir sütü incir ağacının dallarından ve ham meyvenin koparılmasıyla meyve sapından
akan beyaz süttür. Halk arasında doğal tedavi yöntemi olarak kullanılır. İncir sütünün
faydaları;
- İncir sütü nasırların üzerine her gün sürülürse nasırlar zamanla kaybolur. Siğilleri
de sökmek için aynı şekilde kullanılır.
- İncir sütü diş eti yaralarında dişlere sürülür.
- Katarakt başlangıcında incir sütü balla karıştırılır, sürme gibi göze çekilirse
kataraktı giderir.
- Kulağın etrafına sürülürse, kulak içindeki kurdu öldürür.
- Taze incir, hardal ile lapa haline getirilir kulağa konulursa, kulak uğultusunu
giderir.
- Dahili böbrek taşı kaldırır.
- Kuduz bir köpek tarafından ısırmalarda veya akrep sokmalarından kaynaklanan
yaralarda toksik özellik göstermesi sebebiyle kullanılır.
- Arı sokmalarında oluşan siğilleri ortadan kaldırır. Yılan sokmalarında da etkilidir.
- Omurga üzerinde hafif masaj ile uygulanarak sıtmadaki titreme giderilir.
- Bal ile karıştırıldığında; nezle başlangıcında gözlerde donukluğu kaldırır.
- Çemen unu ile karıştırıldığında; gut hastalığı (Romatizmal bir hastalıktır. Sıklıkla
ayak başparmağındaki iltihapla kendini gösterir). Cüzzam yaraları, kaşıntı ve çiller
için lapa şekline getirilerek kullanılır.
- Çemen unu ve sirke ile karıştırıldığında tüy dökücü olarak kullanılır.
- Ezilmiş acı badem ile karıştırıldığında; bir içecek olarak alındığında müshil etkisi
gösterir.
6
Nasır, sürtünme ya da basınç nedeniyle derinin boynuzsu tabakasından oluşan bir
katmandır. Sürtünme ve baskı derken ne kastedilir? Fazla dar veya sıkı bir ayakkabı, ayak
yapısına uyumsuz ayakkabı, yüksek topuklu ayakkabı, dışarıda yalın ayak yürümek, ayak
parmaklarındaki deformasyonlar, ayağın fazla kemikli olması, yanlış basma hareketi, sert
zeminden oluşabilecek bir sürtünme hatta iki ayak parmağının birbirine yaptığı baskı veya
sürtünme bunlara örnektir. Ayrıca kemancılarda sürekli olarak çenelerini kemanın gövdesine
dayamaktan ya da yeni ayakkabı alanlarda ayakkabının belirli noktalarda ayağı vurmasından
nasır oluşabilir. Ölü deri hücreleri birikerek bir keratin (protein) tabakası oluştururlar. Bu
durum ilerledikçe nasırın altındaki deri hücreleri iltihaplanır, ağrı ve rahatsızlık verir.
Nasırın oluşma sebebi aslında vücudun o bölgesine yardımcı olmaktır. Cilt sürtünme
veya baskı nedeniyle belli bir bölgede tahriş hissettiği zaman kalınlaşarak tepki verir, yani
nasır oluşturarak o bölgeyi korumaya alır. Vücutta nasır oluşan bölgelerin çoğu vücudun belli
bir ağırlık taşıyan bölgeleridir. Bu kalınlaşma sadece ayakta olmayabilir; ancak nasırın en
yoğun göründüğü bölge ayaklardır.
Nasır, çevresindeki normal deriye göre daha sarımsı renkte, kalın bir deri tabakasıdır. Koni
biçiminde olabilir. Ayak parmakları arasındaki nasırlar ise çoğunlukla yumuşaktır. Nasırlar
günün sonunda ağrı yapar. Ayrıca basınçla karşılaşınca rahatsızlık verirler. Kronikleştiğinde
ya da şiddetli olduğunda, çevresindeki deri kızarır ve nasır, hareketsiz dururken bile çok ağrı
yapar.
Nasır rahatsızlık verir ve ağrı yapar, ama çoğunlukla tehlikeli değildir. Daha ciddi bir
sorun “ hiperkeratoz ” denen, derinin avuç içinde ve tabanda hiçbir neden olmadan
kalınlaşması ve bunun yayılması durumudur. Nasırın tek tehlikesi alınması sırasında kirli
aletlerin kullanılmasıyla enfeksiyon kapması ve iltihaplanmasıdır. Özellikle şeker hastalarının
konuya dikkat etmesi gerekir. Ayaktaki kan dolaşımları zayıf olduğundan, enfeksiyon
kolaylıkla kangrene dönüşebilir. Bu yüzden en iyisi nasır tabakası aletlerle kazınmasını
gerektirecek kadar ciddi bir boyuta gelmeden aşındırıcı kremler kullanarak önlem alınmalıdır.
Nasır çeşitleri;
1) Callous : yüzeysel geniş nasır
2) Helloma molle : parmak aralarındaki nemli nasır
3) Helloma durum : derin sert nasır (nucleus vardır)
4) Helloma mille : küçük yüzeysel tohum şeklindeki nasır
Krem; tene yumuşaklık vermek veya güneş, yağmur vb dış etkilerden korunmak ve
tedavi amaçlar için kullanılan koyu kıvamlı karışımdır. Kremler:
7
- Cilt bakım ürünlerinin temel amacı,
- Cildin sağlıklı kalmasını sağlamak,
- Yağlanma belirtilerini azaltmak,
- Cilt sorunlarının çözümüne yardımcı olmak,
- Günümüz koşullarında ise, deri metabolizmasını uyarmak ve UV ışınlarının zararlı
etkilerinden korumak da girmektedir.
Farmasötik Kremler; ilaç ihtiva eden kremlerdir.
Derinin üst tabakasını fiziksel olarak soyan kremler
- Bu ürünler cildin en dışında bulunan ölü hücrelerden oluşan tabakayı aşındırarak
uzaklaştırırlar.
- Kimyasal bir aşındırma yapmadan cildin daha temiz ve parlak görünmesini sağlarlar.
Çeşitleri;
- Su içeren soyucu kremler
- Su içermeyen soyucu kremler
- Fiziksel olarak cildi soyan kremler
8
DENEYSEL ÇALIŞMA: DENEYSEL ÇALIŞMAMIZDA KULLANDIĞIMIZ MATERYALLER:
Sitrik asit(C6H8O7):
Gliserin(C3H8O3):
Gliserin, gliserolün eczacılıkta kullanılan tıbbi biçimidir.
Hafif tatlı ve yoğun bir sıvıdır. Gliserin bir şeker alkolüdür
ve içerdiği hidrofilik alkolik hidroksil grupları suda kolayca
erimesini sağlar. Renksiz ve kokusuzdur. Kaynama
noktası yüksektir. Nemlendirme özelliği sayesinde
özellikle kişisel bakım ürünlerinde ve aynı zamanda bir
çok farklı sektörde kullanımı oldukça yaygındır. Hacminin
4 katı kadar su absorbe edebilir. Gıda ve içeceklerde nem
tutucu, çözücü ve tatlandırıcı olarak kullanılır ve gıdaların
korunmasına yardımcı olur. Kişisel bakım ürünlerinde
çözücü ve yağlayıcı olarak kullanılır. Çoğu diş macunu,
ağız gargaraları, cilt bakım ürünleri, traş kremleri, saç
bakım ürünleri gliserin içerir.
Sitrik asit; karboksilik asitlerden, renksiz, kristal yapılı organik
bir bileşiktir. Formülü C6H8O7 şeklindedir. Doğal olarak oluşan
meyve asididir. Sudaki çözünürlüğü yüksektir. Bilinen en
popüler asitlerden olan sitrik asidin pH değeri 3,5’dur. Hemen
hemen tüm bitkilerde ve birçok hayvanın vücut sıvısında
bulunur. Özellikle turunçgillerde büyük miktarlarda bulunur.
Yağların, proteinlerin ve karbonhidratların yükseltgenerek
karbondioksit ve suya dönüştüğü fizyolojik süreçlerden geçer.
Sitrik asit metal temizleme işlerinde, gıdaların ve çeşitli
organik maddelerin dayanıklılığını arttırmak için ve bazı
alkolsüz içeceklere tat vermek için kullanılır. Şekerleme ve ilaç
yapımında da yararlanılır.
9
Diklorometan(CH2Cl2):
Sodyum karbonat(Na2CO3):
Karanfil Yağı(Eugenol) :
Diklorometan doğada bulunmayan, sentetik bir kimyasal
maddedir. Renksiz, yumuşak, tatlımsı bir kokuya sahiptir ve
oda sıcaklığında sıvıdır. Çok uçucudur ve suda çözünmez.
Diklorometan toprakta da tutunmaz. Bu nedenle hem su, hem
de toprağa salındığında hızla havaya geçer. Havada güneş ışığı
ve diğer kimyasallarla parçalanır ve diklorometanın yarısı 17-53
gün arası bir sürede parçalanır. Yapılan çalışmalar, bitki ve suda
yaşayan canlıların diklorometanı depolamadığını
göstermektedir. Çok iyi bir çözücü olduğundan baharatların
ekstraksiyonunda ve kahveden kafeini uzaklaştırmada
kullanılmıştır.
Sodyum türevlerinden birisidir. Susuz sodyum karbonat
bileşiminde en az %98 Na2CO3 içeren, beyaz renkte katı
kristal tozdur ve suda çözünür. Sulu çözeltisi berrak ve
renksiz olan bir kimyasal maddedir.
Eugenol, karanfil yağının temel bileşenidir. Fenolik ve eter
grupları ile doymamış bir yan zinciri bulunan aromatik bir
maddedir. Karanfil kokusu ile güçlü ve keskin tada sahip
bir tür çeşnidir. Tıbbi olarak dişçilikte antiseptik ve
analjezik olarak kullanılır. Eugenol -9°C de erir ve 255°C
de kaynar. Yüksek kaynama noktasına rağmen, eugenol su
ile beraber damıtılabilir. Bu tip damıtma tekniği, buhar
damıtması olarak da adlandırılır, uçuculuğu düşük ve suda
çözünmeyen maddelerin uçucu olmayan maddelerden
ayrılmasında etkin bir yöntemdir.
10
Soxhlet Ekstraktörü:
Önceleri, katı bir deney numunesinden yağ elde
etmek için tasarlanmış olmasına rağmen bir bileşiği
bir katıdan ekstrakte etmenin zor olduğu her şartta
kullanılabilir. Genellikle, kuru deney numunesi
Soxhlet ekstraktörüne yerleştirilen, filtre kağıdından
yapılmış yüksük şeklinde bir ekstraksiyon tüpüne konur.
Ekstraktöre, çözücüyü ( genellikle di etil eter ya da
petrolium eter) içeren şilifli bir cam balon ve yoğunlaştırıcı
takılır. Çözücü ısıtılır ve böylece buharlaştırılır. Sıcak
çözücü buharı yoğunlaştırıcıya ilerler, yoğunlaşarak katı numunenin üzerine düşer.
Numuneyi içeren ekstraksiyon tüpünün bulunduğu yüksük yoğunlaşan çözücü ile tam
dolduğunda, bypass kolunun seviyesine ulaşır ve sifon oluşarak çözücü tekrar cam
balona boşalır. Bu yoğunlaşma, yükselme ve sifon döngüsü, ‘reflux’ olarak adlandırılır
ve sürekli tekrar edilir. Her döngü sırasında, katının içerdiği bir miktar yağ çözücüde
çözünür. Ama solventin ısıtılan cam balonuna ulaştığında orada kalır, döngüye tekrar
katılmaz. Bu durum, bu ekstraksiyon metodunun en önemli avantajıdır, sadece saf
çözücü katıyı ekstrakte etmek için buharlaşır ve yoğunlaşır, döngüye katılır. Bu
nedenle, bir cam balonda katıyı çözücü içerisinde ısıtarak ekstrakte etme yöntemiyle
karşılaştırıldığında Soxhlet Ekstraktörü ile uygulanan bu yöntemin verimi daha
yüksektir. Bir ekstraksiyonun sonunda arta kalan çözücü, ekstrakte edilen yağı
bırakarak rotary buharlaştırıcısı ile uzaklaştırılabilir.
Evaporatör:
Soğutma sisteminde, soğutucu akışkanın sıvı
olarak girip buharlaşarak gaz olarak maddeden çekildiği
bölümdür. Soğutucu, evaporatörün kanallarına girince
ısıyı, soğutulan maddeden soğurur ve ısıyı ortamdan
absorbe ederken de kaynamaya başlar ve buharlaşır. Bu
11
işlemde evaporatör, tüm sistemin genel amacını (soğutma) gerçekleştirir.
DENEYİN YAPILIŞI:
15 g karanfilin tartımı alındı ve havan içinde
toz hale gelinceye kadar iyice dövüldü. Soxlet
cihazı kullanılarak bir gece boyunca karanfil
yağının özütlemesi yapıldı. Çözücü olarak
diklorometan kullanıldı.
Ertesi sabah soxhletten alınan özüt
evaporatörde uçuruldu. Sonrasında 50 ml’lik
behere;
- Nemlendirici amaçlı 10 ml gliserin,
- Ana maddemiz olan 2 ml incir sütü,
- Kıvam vermek amacıyla 9,3 g margarin,
- Kıvam arttırıcı ve tampon olarak 3,20 g sodyum karbonat,
- Asitliği ayarlamak amacıyla 6,18 g sitrik asit konuldu ve bütün bu eklemeler sırasında
cam baget yardımıyla devamlı karıştırıldı.
BULGULAR VE SONUÇ:
Krem hazırlanırken kıvam vermek amacıyla eklenen sodyum karbonat ortamı
bazikleştirmiştir. Bu durumu düzeltmek için sitrik asitle asidik bir ortam oluşturulmuştur.
Karanfil özü eklendiğinde kıvamda cıvıklaşma görüldü. Margarin ve sodyum karbonat
yardımıyla kıvam tekrar ayarlandı. Kremin pH’ı 4,5-5,0 arasında arasında tespit edildi. Cildin
pH’ı 5,5-6,0 arasındadır. Kremimizin cildin pH’ından biraz daha asidik olmasının sebebi ölü
deriyi uzaklaştırmaktır. Yapılan krem birkaç kişide bir iki kullanımlık denendi ve nasır tam
olarak giderilmese bile yumuşadığı gözlendi. Bu beklenen bir durumdur. Yeterli sürede ve
düzenli kullanıldığı takdirde tam sonuç alınacağı öngörülmektedir.
12
KAYNAKLAR :
[1] http://onlinelibrary.wiley.com/doi/10.1111/j.1600-0536.2010.01713.x/abstract
[2] http://www.solverkozmetik.com/kozmetik-hammaddeler/gliserinin-kullanimi-kozmetik-
hammaddeler-ansiklopedisi.html
[3] http://www.turkcebilgi.net/yemek-icmek/besinler-ve-ozellikleri/incir-24683.html
[4] Bazı İncir Çeşit ve Tiplerinin Dörtyol Koşullarındaki Fenolojik, Morfolojik ve Meyve
Kalite Özelliklerinin Belirlenmesi OĞUZ ÇALIŞKAN
[5] http://www.mediterraneangardensociety.org/poison.html
[6] http://tr.wikipedia.org/wiki/Buharla%C5%9Ft%C4%B1r%C4%B1c%C4%B1
[7] Control of Microbial and Enzymatic Changes in Intermediate Moisture Sun-Dried Figs
by Mild Heating and Hydrogen Peroxide Disinfection BY DİLEK DEMİRBÜKER
[8] http://www.temakimya.com.tr/sitrikasit.html
[9] http://www.kimyasanal.net/konugoster.php?yazi=logznoagjo
[10] Kuru İncirlerin Aflatoksin, Patulin, Ergosterol İçeriği ve Farklı Koşullarda
Aflatoksinlerin Parçalanma Düzeyleri HAKAN KARACA
[11] http://tr.wikipedia.org/wiki/Soxhlet_Ekstrakt%C3%B6r%C3%BC
[12] http://tr.wikipedia.org/wiki/Ekstraksiyon
[13] http://lib.comu.edu.tr/
[14] www.fatih.edu.tr
13
KATKIDA BULUNANLAR: Danışman Hocalarımız: Prof. Dr. Mehmet KANDAZ, Doç. Dr. Mustafa SÖZBİLİR
Ayrıca: Doç. Dr. Cahit AKGÜL
Emre SEFER
Memduh BİLMEZ
Neşe DİŞÇİOĞLU
Ve tüm proje ekibine çok teşekkür ederiz..
KISA ÖZGEÇMİŞLER:
MEHMET ONUR ARICAN; 1990 yılında Kırklareli’nde doğdu. İlköğretimine Atatürk İlköğretim Okulu’nda başladı,
üçüncü sınıfına TEK İlköğretim Okulu’nda devam etti ve burada bitirdi. Ortaöğretimini
Lüleburgaz Lisesi’nde (Yabancı dil ağırlıklı) tamamladı. 2008 yılında Kocaeli Üniversitesi
Fen Edebiyat Fakültesi Kimya Bölümünü kazandı. Okulda makale çıkartmak amacıyla
yürüttüğü bir projesi var. Halen aynı üniversitenin 4. sınıfında eğitim - öğretim hayatına devam
etmektedir.
BETÜL EKSİL;
1991 yılında İstanbul’da doğdu. İlköğretimini Ressam Şevket Dağ İlköğretim Okulu’nda,
ortaöğretimini ise İbrahim Turhan Lisesi’nde (Yabancı dil ağırlıklı) tamamladı. 2008 yılında
Sakarya Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Kimya Bölümünü kazandı. Halen aynı
üniversitenin 4. sınıfında eğitim - öğretim hayatına devam etmektedir.
ZEYNEP AYDIN;
14
1986 yılında Bursa’da doğdu. İlköğretimine Fatih İlköğretim Okulu’nda başladı, altıncı sınıfına
Reşit Paşa İlköğretim Okulu’nda devam etti ve burada bitirdi. Ortaöğretimini Bursa Anadolu
Erkek Lisesi’nde tamamladı. 2007 yılında Erciyes Üniversitesi Fakültesi Kimya Bölümünü
kazandı. 2009 yılında eğitimine Cumhuriyet Üniversitesi’nde Kimya Mühendisliği Bölümünde
devam etti. Halen aynı üniversitenin 4. sınıfında eğitim - öğretim hayatına devam etmektedir.
Recommended